Birlik İlmi
  İLİM 2, 5. AKIŞ 1. BÖLÜM
 

26.NİSAN.2017 TARİHLİ İLİM 2, AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 5. AKIŞ 1. BÖLÜM

Gelenler diyor ki;

Ağır ağır dünyayı kotlamaya başlıyoruz…

Sultan, Süper İnsanlık Sistemleşmesi bugün çok güçlendi; biliyorsun. Sizin için çok ağır bir şarkıydı dünya ama bize çok güçlü geldi. Nesillerimizi şu anda mutlandırmaya geliyoruz.

Sistemin gücünü artırdığımızı görüyoruz ve muktedir olarak sultanlık levhisine iniyoruz. Hayrın tınısını duyur bize. Hakk kelamı kotla ve biz bizi anlayalım. Hayrın tınısını duyur bize. Bizi hak et. Aha geçiyoruz…geçiyoruz…Aha, geçiyoruz.

Süper İnsanlık Realitesi olarak cevap veriliyor;

Canlarım, hoş geldiniz. Burada bulunuşunuz mutluluktur bize de. Hepimiz, hepinizi kucaklıyoruz.

Toprak toplumun kulluğu, bilişin KAHA olan levhisiyledir. Size geri çekilişiniz için öncelikle mutluluk diliyorum ve hususi levhide kaleminizin kontrollu olması için, büyük kült olmanızı bekliyorum.

Suya, Kübra olup indiğinizi görüyorum ve burada olma sebebinizi hak edip anladığınızı da görüyorum. Sığ olmadığınıza eminim. Fakih olarak görevinizi almaya geldiniz. Bizler de burada, Süper İnsanlık Realitesi olarak, karanlığın tendeki hakiki levhisinde bilişinizi hak ettirmeye çalışacağız.

Bize kontrollu geldiğinizi görmek, bizim için de mutluluk oldu. “Hocalar, hacılar yok” dedik ya hani, hep dedik ya bunu…ama biz hocaları, hacıları da dilledik. Esmaları da dilledik. Kasırgayı önledik ve yarınları kodladık.

Şimdi; doğal dünyanın gücünü hak etmeye çabalayacağınızı biliyorum. Doğal dünya, doğal yoğunlaşmayı sağlayacak bir güçtür. Dünyanın rıhtımdaki ilmi sizin için de önemlidir. Beden almamızın sebebi, sessizliği dinlemek içindi. Ve sessizliği dilleyebiliyoruz.

Hucca cevheri canlarının kulluk yapmak üzere burada kök geçiş yapacaklarına emindik. Hepsi kelama levhi olup indiler. Ağırı hafifletebildik ve mahrek olduk. Şimdiden öte bir şimdiye varabilmek, mutluktur hepimize. İnsana ekip kurmak gerekir. Ki hasat olabilsin. Ekip olmadıkça, hak tınıyı tohumlamak mümkün olmaz.

Buluştuğumuzdan beri sizi, hepinizi izlemekteyim. Kaptan kelam eder, hak tınıda kalan kelam eder ve der ki “ben senim.” Ama sen ben, ben sen olmalıyız ki mutlak olalım. Şimdi; karşıma geçip “ben yoktum, sen kelam ol. Ben sende olayım.” deme. Ben sana kendi yolunu açmaya değil, yoğunluğunu tohumlamaya inenleri bilişle kayıtladım. Hepsi sana ve senin yüreğine inecekler.

“Cennet” dediğimiz insandır. Bunu anlayın. Bundan sonra daha güçlü olmanızı bekliyorum. Doludizgin çalışmanız gerekiyor ve çalışma esnasında hiç kimsenin kimseyi kırmamasını bekliyorum.

Hatırlayınız; dünyada altın ışığın gücü vardı. Hepimiz için önemliydi bu güç; hatırlayın. Bu gücü hepiniz hak ettiniz ve tabuları yıkarak, mutlak kapı olup bütünün kültü olarak bilişi hak ettirdiniz.

Şimdi; kardeşlerinizi hak edin. Hepsi yalın ve hakim olsunlar. Dünyanın turkuaz kulluğunda, bütünün kültü hepimizin yüceliğidir. Barışmak mı istedin? Yok anam, barış yok. Barışta olan akılda olsun önce, sonra barışsın. Şimdi; çabuk yorulmayın. Hepinize, hepimiz ışık yaktık. Yorulmayın ama doğanın gücüyle de çalışın. Size doğadan söz edeyim mi biraz? Hadi edeyim;

“Bedenli olmaktır” doğal sistemle bilişi kotlamak; bedenli olmaktır. Eğer beden almamış olsaydık, doğayla kotlanamazdık, koklanamazdık. Bedeni hak edebilmek için kaleme ihtiyacımız olmazdı, bedenimiz olmasaydı, bedenimiz kontroldan çıksaydı ya da.

Sizin için “talk sistemleşmesi”nin gerçekleşmesi mutlaka sultanlığın kontrolunda olacaktı. Hepinizi, hepimiz kelamla kotluyoruz burada. Her bir kelam bir KAHA ışıktır. Her bir kelam bir levhidir ve her bir kelamda yaşam vardır ve yaşamı tohumlar bu kelam…ama tohum olmadıkça yaşamda, nefesin kel KAHA tinselliği de olmaz.

Sizin için, hepimiz için, büyük kült akıldır. Şimdi canlarım, hep ses veriyorum ve diyorum ki “şu.. şu.. şu..şu” ve yine dönüyorum ve yine ses veriyorum ve diyorum ki “şu…şu…şu…” ama sesimin sistemli olduğunu anlamanız gerekir. Bir bilgiyi verirken, hep dürümlerden vermem. Çoğunuz bunu anlamadınız. Sandınız ki ben dürümlerden bilgi akıtırım. Hayır; anda o bilgi kendi kontrolunda, kendi tekniğiyle, bilişin kaydını yapar. Birçok ses bir araya gelir ve cevheri kotlama olur. Ben bir ses ve herkes ayrı bir ses değildir. Teknik olarak ses, ilimle kotlandığında, bütünün kültüdür ve herkesindir o ses. Ama sizlerin, sizi hak ediş diriliğiniz ayrı olabilir. Kendi frekansınıza bağlı olarak, kendi yoğunluğunuzdan dürümlere inebilirsiniz ve vereceğiniz her şey kendi yaşam sırrınızla ilgili olur. Ve kendi sınırınızla bağlantılıdır bu ilgi.

Bir kere daha şöyleyim; ben, baştan beri enkarnasyonların hepsiyle kotlama yapabilen bilişin kaynağı olarak topraktayım. Herkesin kendi yoğunluğunda hakk olan ilmin kapısıyım. O halde, verdiğim her bilgi anda ve her sistemde mevcut olabilecek dürümdedir.

Birlik kapımı açmadan bütünün kültünü tohumlamam ve bütüne hizmetçilik yapmam. Ama iyi anlayın ki “birlik” dediğiniz de kendi yüreğimdedir.

O yoğunluğa vardığınızda, anlarsınız ki kendi yoğunluğunuzdur o yoğunluk. Ve toprağın toprağa ilmi olması da kendi yüreğinizdeki kültün, herkesin kültü olması anlamına gelir.

Dediniz ki “benim adıma konuşma..” Yakışır kendi yüreğinizde bunu söylemek ama ya siz, bendeyseniz ve ben siz olup konuşuyorsam, öyleyse yakışmadı mı? Mutlaka yakıştı. 
Bir tek altın ışık hepimizin gücüdür. O ışığı hepimizin iyi anlamamız, iyi dinlememiz gerekir.

Değerliler; Tanrı, İnsanlık İlmini dinleyene denir. Eğer, insanlık ilmini dinleyebiliyorsanız, Tanrılık Kalemisiniz. 
Bir Tanrı arzın gücü haline dönüştüğünde, artık her şey, her şeyden görev taşır…ama o teknik kalemdir. Hakkın kalemidir o. Muktedirdir ve toprağın toprağa ilmidir.

Sanmayın ki dünya esmaların kültüdür. Herkes kendi levhisinde, kendi kaleminde, kendi yaşamında birlik kapısıdır. Ki herkesin kendi kapısı, kendi sessizliğidir.

Bütüne hizmet, umutla, ilimle ve hakikiyetledir. Ki ben dünyayı hologramdan öteye taşıyorsam, benim dediğim akıl tınısıyla dendiğinden değil, hakkın kalemi olduğundan dolayıdır.

Eğer ben, devre devre dünyayı ziyaret eden birliklere, gerçek ilmimi anlatsaydım, döktükleri ilmin, kendi levhilerinde kalemsiz kaldığını görürlerdi. Çünkü o ilimin, kaynağından öte kaynakların diriliğiyle bilgi vermekteydim. Bütüne hizmetçilik budur.

Dön, bak dünyaya. Öfkeyi aş, akıl tınısıyla dille ama hasatını da yap. Ha, diyeceksiniz ki “kanal dünyadır.” Bu dünyadan bilgi verilir….ama bu kanalı kim açtıysa, ilim onundur. Ha, diyeceksiniz ki “ama biliş yoksa, orada kanal olsa da, rahmi kalemde İsrafil yoksa, öfke de, hakikiyette de yoksa, canlarım daha daha ne olacak ki?! Hiçbir şey yoktur orada.”

Her insan nesillerini arar dünyada…Dünyaya gelir, örtüyü açar, gelişi kelamadır, hakkını arar, “dünyayı toprağın toprağa ilmi” diye diller ve dünya dışını dünyaya açıklar. Ama “yaradan” dediğiniz o yarattığını hak etmeye gelen, kendindekini anlamadıkça, mutlak olduğunu hak edip dinleyemeyeceğinden, dünyada öfkeyi aşamaz.

Bütün kötülükler öfkenin aşılamamasından doğar. Simsiyahın kültü, bütünün kültü, hepimizin kültü… ama o kültü kotlayamayan, hak tınıyı da hakiki levhiyi de dilleyemez. Bütüne hizmetçilik de olmaz orada. Şu ana kadar ne olduysa oldu. Bundan sonra en olacak? Bunu sorgulayalım.

(Devamı 2. bölümde)

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ


https://vimeo.com/214987301
 

 
  Bugün 289 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol