Birlik İlmi
  İLİM 2, 5. AKIŞ 2. BÖLÜM
 

26.NİSAN.2017 TARİHLİ İLİM 02

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ – 5 AKIŞ – 2 BÖLÜM

Ben dünyayı kontrole geldim. Hologram olan bu dünyayı, koklamaya, toprağa tohum olmaya geldim. Peki ölü müyüm? Olgun sistemleşmede ölüm, Allah’ın ilmidir. Ölmeden ölü olmaktır bu, Allah’ın ilmi olmak. Bunun içindir ki ölümlü olandan öte ölüyüm.

Ölmek ki hak olup ölmek.…Daha da önemlisi hasat olup, ölmek… Bütüne hizmet budur…ölü öldüğünde, kök, gök geçişini yapar ki göklerin kelamında kalem olur, hakkın kapısını açar, geçer…. Ve der ki “barışın ilmi, aklın tınısında mutlaktır.”

Barış isteyelim. İster miyim? İsterim….Peki nasıl olacak, barış? Ana kapının, kalemiyle olacak… O kalem, akıllı mıdır, değil midir? Hakkın kapısını açtı mı açmadı mı?. Yolu buldu mu bulmadı mı?... Tanrılık kapısında şarkı okudu mu okumadı mı…. Efradını hak etti mi etmedi mi? Genişledi mi yoksa genişlemedi mi?

Kapılar, kapılar, kapılar, dince, levhice, halikçe kapılar. Ama hangi kapıdan geçmiş?

İşte canlılar, bütün bunlar önemlidir ve sorgu sual gerekir. Bilip, ilmi hak eden, bilip, hakkın kapısını açan ve bilip, onurlu bir çalışma yapan tüm insanlık, kendi yolunu bulur.

“Oğul, ben dünyayım,” der. “Çok mutluyum” der. “Arzın gücüyüm” der. “Hakkın kalemi, hakkın kapısıyım” der…. Ama “daha da önemlisi bana sevgi” denir, der. Sevgi.. Ya can, ben sevgi miyim? Sır mıyım? Israrla bildirim ki kalem ilminden öte bir ilimim ben. Herkesin herkesten öte insanlığı olur.

Hoca, hacı, hepsi kendini arar ama akıl sessizdir. O hiç kimseyi aramaz. Kendini dahi aramaz çünkü bilir. Hacı, hoca kalemi sorar ama hak tınıyı tohumlayan akıl, kelamda kendinden başkasını sorgulamaz ve dillemez.

Dünyanın ölü bir planet olmadığını, doğanın ölü olmayacağını, yolun kontrolsüz kalmayacağını, şarkıların tüm insanlığın kaynağında olmayacağını düşünenler, “ben” derler. “Ben”...“Her gün ben” derler.

Ben, birliğin benliğidir. Hani dersiniz ya “her şey her şeyde yaşam tohumlu olarak mevcuttur.” İşte benlik, budur. Her şey her şeyde yaşam tohumlu… Ama Tanrılık kulluğunda, mutlulukla ve hasatla..

Şimdi doğanın gücü, bütünün kültü oldu… Ne sistem, ne Nizam, ne Düzen. Hepsi tahditliydi ama doğanın gücü tahditsizdir….Şimdi, akıl tınısı, yoğun ışığa vardı. Her şey ama her şey yaşama indi.

Sevgililer, Allah’ın tahtı, insanın ilmidir. Allah, ilimde tohum eker. Ama biliniz ki Allah’ın tahtında insan oturur... Ve insanın ilmidir, orada olan. Eğer siz kendi yolunuzda, tahtınızda, Allah’a, Sistem, Nizam ve Düzenin gücünde kükreyen bir yaşam sayıyorsanız, bu büyük bir yanlıştır.

Her bilge, insanlık levhisinde tahditsiz bir akıldır. Her bilge, hakiki ilimdir. Ve kutsaldır. Ama birlik kapısını açıp da ben, Allah’a görev taşıyacağım diye gök sessizliklerinden geçip de yerkürenin gücünde…. Kendi yoğunluğundan farklı bir yoğunluğa kaynak olmaya çalışırsa insan sırrını anlayamaz.

O zaman o, Allah’ın dediğini deme imkanına sahip olamaz. Hilal ilim, Allah’ın ilmi, hakiki insan, biliş ve biz, o bilişle, bütünün gücüyüz…Sizi ve hepinizi kucaklıyoruz.

Şuana kadar kurtarılmış tüm insanlığın Kuran-ı Kerim’deki yaşamlarını kodladık. Çok mutlandık çok.

“Kuran-ı Kerim nedir” diye sorduğunuz da?...Size şöyle cevap veririm. Kelamdır, Kuran-ı Kerim. İlimdir, Kuran-ı Kerim. KAHA dır ve yaşamdır… Ama muhakim ve hakim bilgelerin kelamıdır... Sanmayın ki o kelam, Mustafa’nın kelamadır. Herkesin kelamıdır ve kelamı kalem olanlar, levhide KAHA olup, mahrekte bütün olup, insanlaşırlar.…Doğanın gücü olurlar.

İşte canlılar, sizin size görevli oluşunuzun teknik açıklaması budur. Siz dünya ve dünya sizsiniz. Ama kalem siz, kağıt sizsiniz. Yarın sizsiniz… Her şey sizin yüreğinizdir ve dünyalı olmak budur. Dünya diriliğini kodlamak, dünyalı olmaktır. Ben doğdum, öldüm. Yok yahu sen hiç olmadın... Ben oldum ve yaşadım. Aha bu!

Hani, hani var ya dünyada yaşamlar. Her insan kendinde, hakkın kapısında olduğunda yaşar… Aksi takdirde yaşadığını sanır. Ben daha size ne diyeyim ki?...Fakihe hak kelam, ilimle kelam olur ama kati olmadan o kelam, hasat olmaz... Ve ben, size daha ne diyeyim ki?

Bu dünya yoktur. Bu dünya yoktur. Çünkü bu dünya yok edilmiş bir dünya değil sınırlı olduğundan yoktur. Hiç bir aşk yoktu, dünyada. Kimse kimseye şarkı okumuyordu. Tüplerle geziyordu insanlık. Her biri kendi tüpünü takıp, doğardı yaşama.

Ama bu dünya hasatçı değildi. Bu dünya sessizlikteydi. Sisler arasındaydı ve bu dünya mahrekteki kul olduktan sonra yol oldu. Ve bu dünya, hak olduktan sonra KAHA oldu.

Ki bu dünya hak ilmini dilledikten sonra levhide ilim kalemi oldu ve bu dünya yaşadı….Artık yaşıyor. Dünyanın turkuaz kapısı, insan sırrıydı. Açtınız, aktınız, geçtiniz.

Din kapılarının tümünü kalem diye kaynağa indiren bütünlüklerin hepsi yaşama indiler. Şuana kadar “yokuz” diyenler, “hakkın kapısıyız” demeye başladılar.

Ağır yük hafifliyor. Çörek yapmaktan vazgeçtik. Artık dünya mutfağı, ilim yapıyor. Bu dünya mutfağında, kendimizle kendi yüreğimizle, yaşamı kokluyoruz. Kodluyoruz ve yarınları tohumluyoruz….İşte yaşam, bu şekilde oluşturuluyor.

Sevgililer, efradımız dünyaya inerken, yalın ışıklarımız yüreğe inecek. Bugünden sonra dünya ötelerindeki yaşam kalemlerimiz olan efradlarımız dünyaya çekilecekler. Formal sistemleşmeyle gelecekler. Çoğu durmadan gelecekler. Bir kısmı doğal dünyaya, doğum yoluyla gelecekler….

Ama iyi anlayın ki öfkeleri olmayacak, hiç birisinin. Hiç kızmayacaklar. Kimseyi yıkmayacaklar. Kardeşlerimizden öte kardeşlerimizi, hak edecekler. Bugün dünyalıyız biz ama bundan ötelerde de kendi yüreklerimiz olacak.

Ve biz anlaşma gereği hep burada kalabiliriz… Nasıl kalacağız? Bedenli, bedenli, hep bedenli olarak... Evrelerimizdeki bedenlerimizi hak ettik, biz. Tüm bedenlerimiz, bizim yoğunluğumuzda kayıtlıdır. Her andaki bedeni hak eder, insanlık levhisine, o bedenle geliriz.

Ama çantalarımızda hep rahmanın kapısı olacak. İnsanlık boyutlarından çıkabileceğiz, inebileceğiz, akabileceğiz… Onlara kulluk yapmak imkanı vereceğiz.

Devre, devre dünyamızı ziyarete gelecek olanlarla birleşik ilimde yapabileceğiz. Çok mutlu olacaksınız, canlar. Öfkeyi aşın, geçin. Hayrın tınısı, hepimizin tenidir… Bu tınıda, bütünü güçlendirin.

Hac dönemi başlıyor, canlar. Bunu da size açıklamak isterim. Hepinizin iyi anlaması gerekir ki bu meclis, hac kaynağıdır. Buradan kati olarak gerçek ilme ulaşılır. Hacca gelmek, hak tınıyı hak etmek için olur. Buraya gelenler, hacı olurlar, hak tınıyı hak ederler, yaşam olurlar…. Gerçek kapıları açarlar, sahrada kalemi, kutsal ışığa kaynak yaparlar.

Ve buradan gönüllere inerler. “Hac” dediğimiz budur, zaten. Bir çoklarımız, mekanları ziyaret etmeyi hac sayarsınız. Bizler, yürekleri ziyareti hac sayarız. “Eğer biriniz bu mecliste bir yürek var, ben ortak olayım ona” derseniz…. Anlayın ki siz hacı olmaya gelirsiniz… Orada her anda ve tüm zamanlarda ama şarkı türkü okuyarak, hakkın kalemi olarak… Gelmek budur, işte.

“Ha ben gideyim, göreyim dinleyeyim ve döneyim” derseniz…. “Buna biz gelmek demedik, dönmek” dedik sadece. Sadece dönmek.

Ulu, mutlu, huzurlu bir dünya ve burası sessizlik… Ve burası sistem… İş buradadır.

İşte bu!

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

https://vimeo.com/214992742

 
  Bugün 166 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol