Birlik İlmi
  İLİM 4, 1. AKIŞ 1. BÖLÜM
 

10.MAYIS.2017 TARİHLİ İLİM 4
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 1. AKIŞ 1. BÖLÜM

Devinimi artırabilmek için hepimizin daha yüksek ilm-i ka olmamız gerekir. Buraya kadar her şey çok kolay olmadı ama bundan sonra çok daha zorluk olacak, zorluklar artacak.

Nesiller boyu doğanın gücünü tükenen dürümlerde dilleyen bilişliler, hakkın kapısında hep insanlık ilmiyle kotlandılar.

Turkuazın kapısı çürüklere dahi açıldı ama yaşam kalemdir ve hepimiz o kalem olarak mutlaka kontrol edilemek sorumluluğumuz var. Ama “kontrol etmek” derken, kastettiğim kendi yüreğimizin gücüyle kontrol edilmektir.

Bilgi, akıl tınısıyla kotlanır. Her insanın kendi yüceliğinde kelamı, kalemi olur. Mutlaka kaynak ışık bütünün kültüdür ve gönül gücü hepimizin yüceliğinde mevcut olan bir güçtür. “Süper sistemleşme” dediğimiz yoğunlaşma, hepimizi ilgilendiren bir konuydu ve bu şekilde kontrol kuruldu. Bundan sonraki dönemde sistemin gücü daha artacak. Mikail’in kültü dürümlere çekilecek ve yarınların kalem olan ilmi, bütünün kelamını tohumlayacak.

Hayır, şer akıldan doğar. Bunu net anlayın. Hayır, şer akıldan doğar. Aklın kapısını açtığınız andan itibaren; kelamda, kalemdesiniz ve bizimlesiniz. Aklın kalemi, hepimizin yüceliğidir. Ağırı hafifletebilecek olan yine akıldır. İkmal tamamlayanların mutlak kalemi bütünün kültü oldukça, hepimizin yüceliğinde hakiki insanlık olur.

Ağırı hafifletebiliriz, aklın kelamında bütünün kültü olabiliriz. İsrafil kültünde bütüne hizmet edebiliriz. Ama yaradan tınıyı toprağa çekmediği sürece, yaşamı kotlamaz. Yaradan tende olmalıdır ki tınıyı toprağa çeksin. Çekerken de yoksa yarında olacak ya da yaşamda olacak bir gücü devreye alır. Ona da altın ışığın gücü denir.

Büyüğe hizmet kültlerle olur. Herkes kendi kültüyle büyük ekmek yapar. Ama daha da önemlisi aklın tende olmadıkça, yalın ilim aklın kapısına kaynak yaratamaz. 
Ölüm geldiğinde, bedeni bırakacağız ama o beden hayrın tendeki ilmi mi olacak? Yaşamın kalemi mi olacak? Ağırı hafifletmiş bir merdiven mi kuracak yüreğe? Yoksa cemaatini kontrol edemeyen, kelamda kendini dileyemeyen, yarını hak etmemiş, mahrek olamamış bir yaşam mı sürmüş olacak o beden?

Dağlarım; arzı, aklı bilin…Hakkı da bilin ama arza inmenin nedenini de iyi bilin. Neden bu dünyaya geldiniz? Kimsiniz? Hayrın tınısını duydunuz da mı geldiniz? Hak kelamda, kaleme inmek için mi geldiniz? Yerkürenin gözünün gördüğü en büyük gücü devreye alırken, burada oluş sebebinizi anlayabildiniz mi?

Amon toplumları şunu iyi bilsinler ki kaç insan dünyaya indiyse, hepsi yerin kültü olmaya indi. Hiç biri diğerinden ayrı tutulmadı. Ağırın hafifletilebilmesi, mutlak kalem olunmasıyla mümkündü ve bütüne hizmet hepimizin göreviydi.

Bizler bu dünyaya yarını kontrol için değil, yaşamı kotlamak için geldik. Yarını kontrol hepimizin yüceliğinde mevcut olan bir levhi kayıtla olur ama dünya, dal budak salan insanlıkla kotlanır. O insanlık, tüm insanlığa dal, budak salar. Nasıl olur bu? Kalemle olur, hepinizin yüreğiyle olur ve yoğunluğunuzla olur.

Ömrünüz görev için çalışarak geçmiş olabilir…yaşamınız nefesle kültleri kotlamış olabilir…esmaların küçük küçük ışıklarını da hak etmiş olabilirsiniz. Nesillerinizi de hak etmelisiniz ki hakkın kapısına varabilesiniz. Eğer nesillerinizi hak etmemişseniz, yaşamınızın anlamı kalmaz.

Önce dünya yarattık…sonra bu dünyaya akıl koyduk…sonra yol olduk bu dünyaya…sonra kul olduk ve daha sonra karanlığın tınısında ek Mikail kültünü kotladık. Ki bugünden sonra dünya öfkesini aşsın da yerkürenin gücünü artırsın diye.

Din kapılarının tümünde hak tenler oluştu, hakk kalemler oluştu, mahrek oluştu ama yaşam yoktur. Dinci kalemde mahrek yoğun olsa da yaşam olmadığından, toprak ilmi, aklın kelamında olamaz. Bunun içindir ki bizler can kapımızı açarak ilm-i ka olup dürümlere indirdiklerimizi, Mesih’lerin kültleriyle kotladık. Ki herkes kendini dillesin ve hak etsin diye.

“Uyumayın, çalışın” dedik. “İnsan kaynağa varmadıkça, hakkın kalemi değildir…” dedik. “Efradını kotlamalı, koklamalıdır..” dedik. “Et, kemik olduğunu anlamalı ve hakim olmalıdır…” dedik.

Nedense kini nefreti aşmayan insan, yalın ilmin kapısında kendini dilleyemedi. Din ilmiyle kotladık hepsini…dil ilmiyle kayıtladık ama kan ilmini anlamayan insan, hakkın kalemi olamadı.

Mucizevi bir çalışma yapılıyor burada. Ne demek istiyorum; izah edeyim. Bugün, burada, yaptığımız bu çalışma, kıranın kırılmaması için, insanın kelam olması, yolu bulması için, öfkeyi aşması için, cemaatini hak etmesi için ve Mikail’in gücüyle dürümlenmesi için gereken bir çalışmadır.

“Asıl doğum ölüm” hadisesini bilmiyor dünya insanı. Asıl doğum ölüm hadisesi kendi yolunda kotlanamayanların, kendini tohumlayabilmeleri için kaynak insana iniş ve hakim oluş, Seyfullah oluş kaydıdır.

Eğer bir insan, insanla birleşirse, o insan hakim olabilir…Evrenlerin tendeki ilmini kotlayabilir, koklayabilir ve ruh olabilir…önünü görebilir, ardını dilleyebilir… kendini bilebilir ve muktedir olabilir ama karanlıktan aydınlığa varmalıdır. Ki hasatını yapabilsin.

Hak Tanrı, Allah’ın teknik kodudur. Hak kelam, aklın kalem olan ilmidir ama yaşam, hakimi hak olanın has safahatındaki Seyfullah levhisidir.

Bugüne kadar hiç kimseye hiç bir şey anlatmadık. Demedik ki “dünyalılar; sizin için çalışılıyor dünyada…” Eğer deseydik, nesillerimizi hak edebilir miydik? İnsanlık boyutlarında kontrol kurabilir miydik? “Oku, okun ama akılla, kelamla dillen…” diyebilirdik miydik?

Biz insanlığa cennet vaat etmedik. Biz insanlığa yaşamı vaat ettik. İnsana ilm-i kalem olduk, bütünün kültünde kendini vaat ettik ve dedik ki “Sevgililer, RA KAHA ol. KAHA ol ve hasat ol. 
Çorba sistemin kuranında kotlanır. Sevgiyle kendin ol ama kelam olup kendin ol.” Bunu demek kolaydır da “sen, seni hak et” derken, kendini hak edebileceğini bile anlamayan insanın, hayrın tendeki ilmini anlayabilmesini sağlayabilir miydik?

Hologram olan bir yaşamın, hologram sistemleşmesindeki yüceliğin, ekmek yaptıkları o yarınların ve ruhi kayıtların er veya geç anlaşılacağını düşünemezdik.

Dünya mahir bir rahman oldu. Dünya bir yaşam oldu. Öfkeyi aştı, yarınlandı. Seviyesi yükseldi ama dünyanın yıllar yılı süren bu çalışmalarını hak teknikle, hak levhiyle kotlayabilmemiz için maşa olmamalıyız Sistem Kuranları’na.

“Maşa olmamalıyız…” Bu ne demek? Dümenin başına kimi oturtacağımızın önemi büyük…Biz diyoruz ki “herkes kendini hak eder de hak olup, yol olur.” Ama çoğu da der ki “dümene ben oturayım. Aha.” Bunu diyenlerin her biri kelamda kendilerini kontrol edemediklerinden, kelamın levhi kapısından ayrıştılar.

“Beni hak edin, ben olun” diyenlere, dedik ki “BSUİ’nin gücü akıl. Hepimiz akılla dilleşelim. Sen yok, ben yok. Teklikte, bitişkenlikte hakiki ilim var. Hadi o ilmi dilleyelim…

Sorgu, sual başladı “neden” diye? Kaç yürek dünyayı kırar da bin dil, aklın kelamda sessizleşir? “Biz” derken, birlik dedi…hepimiz dedik.

Çorbalar yaptık. Yoğun dürümlere insanla dillendik. Neden sonra dediler ki “yok yahu, burada hiç bir bilgi yok. Yok, hiç kimse burada…” Bilgi göremez ki. Kendi bilmeli, kendi dillenmeleri biz bizden değil, Bir’den sesleniriz.. Ve deriz ki “sevgili, sana aşkla geldik. Sana ak kalem olduk, hakk olup geldik. Senle kotlandık, koklandık. Dolular, boşlar; hepsi dillensin..diye geldik.” Ve derlerse ki “genişlere geç.” “Aha. Şimdi.” Deriz. Ama derlerse ki “geç de gel.” “Hah. Aha” deriz.

Dağlarım, geçiş genişleyerek olur. Eğer genişlemeden geçerse, yerkürenin kültünde kotlanmış ışık, bütünün kürzi kapısında nefes olamaz. Bu nedenledir ki her daim genişler, geçeriz. İşimiz budur bizim.

Çok mutluyuz ki doğan gün, akıl tünami kapısında, bilişle kelama indi.

Değerliler, doğanın gücünü size hep anlattım. Nereden nereye gelindiğini de anlattım. Dünya doğal sistemle kotlanmış bir planettir.

Bu sistemin yoğunluğunda her şey meknuzdur ama burayı kotlayan biliş, Allah’ın levhi kaydıdır. Eğer bu kaydı hak etmeden bu birliği elde ederse insan, kendini dinleyemez ve kendi halikini, hak teknik olarak tahditleyemez.

Hakiki insan, kendini hak teknikle tahditleyebilendir. Eğer ben, tahditlenmesem, sistemin kültü olarak bütünün gücünü tüm zamanların KAHA ilmiyle size indirsem, sizin yolunuzda aklın kapısı olmaz. Ve dersiniz ki “ben sana taparım. Ben, sen olurum, senleşirim, tanrılaşırım…Bana tapılır…” Dağlarım; buna izin veremeyiz.

(Devamı 2. bölümde)

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ


VİDEOSU BULUNAMADI. 
 

 
  Bugün 231 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol