Birlik İlmi
  İMPARATORLUK (1), 3. AKIŞ 2. BÖLÜM
 

06.09.2017 İMPARATORLUK 1
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 3. AKIŞ 2. BÖLÜM

“Kaçarım, kaçarım” diyenler var, “kaçarım”… Aşk kaçışı önler, aşk kaçışı önler… Kaçan kelamdan çıkar ama yarından çıkamaz bilinsin!... Biz onu yarına kodladık, okuduk 39. Kodda yarına kodlattık… Hangisi kaçar? Her andan kaçan yarından kaçsa da bir zurna çalar o yoğunlukta; o zurna kontrol kurar!... İşte o zurna çalmakta… Sevgililer işte biz o zurna olup çalmaktayız.

Şimdi canlılar size daha ne diyeyim ki, herkesi koruyacak gücümüz var. Mutlaka koruyacak gücümüz var… Onların kontrolleri gerekir ama yollarını kodlamaları onların işidir. Biz size sadece şunu söylüyoruz; misafir değilsiniz yüreğe, buradasınız ve burada kalabilmeniz hırsı aşmanıza bağlıdır. Hırsı kelamla, kalemle aşın ama yaşamla da aşın. Kimseyi kırmayın, kimseyi kontrolsüz bırakmayın, huzursuz etmeyin kimseyi çünkü o sizde huzur bozan, kendinde kontrolden çıkan sizde siz olup çıkar ki; artık sizin bu yoğunlukta olabilme imkanınız olmaz.

Dili dumrul olan, yolu diri olan, ilmi kalem olan, yarını hak olan, deri kemik olan her kim varsa bizimdir. Ama iyi anlayın ki; başında tacı varsa yarını olur. Başında tacı olmayan yarında hakta olur, kendinde değil bunu iyi anlayın!

Kaçın, kaçırın yolu, yoğunluğu da kaçırın, tohumları da kaçırın, kervanı da kaçırın, her şeyi kaçırın biz sizi kodlar, toplar, tohumlar, kodlu alır taşırız. Ama
, ama canlar and olsun ki; yolun yolu olmak için tohum olmanız gerekir. Yolun yolu olmak için kul olmanız gerekir.

Onur duymaktayım sizinle çalıştığım için, onur duymaktayım yolunuzda kodladığım tüm zamanlarda ki yaşamlar için ve ben onurluyum ki murat ettiğim herkesle buradayım.

Her anda kapım açıktır ama her anda o kapıya gelen Hakta alanın kuranı olup gelecek. O kapıya gelen kontrol kurup gelecek. O kodları kodlayıp toprağa tohumlayıp da yolu kapatmaya gelen Medine’nin kültü olsa da bu mecliste olamayacak.

Eğer ben saltanatın kuranı olan herkesi kodlamasaydım, oğullarımın kulluğunda kontrol kuramazdım. Ama biliniz ki; bedene girmem ilime kalem olmam için değildi, alemlerin ilmi olup gelmedim, her anım, her an olup bilişle geldim bu yaşama! Medine’nin kuranı insan merdivendir yüreğe, bense o merdivenin tüm sayfalarındaki yaşamım. Yarını kontrol edebilecek teknikle buradayım. Süper sistemleşmeyi sayfalarken bu bilgiyi size vermek istedim.

Ben ne yapıyorum!?... Sesleşiyorum… Ses nedir? Yaşamdır!... Ses neyi yapar? İlmi yapar. Sesin yoğunluğunda ne var? Tohum var!...Tohum nedir? İlimdir!... Peki ilim ne yapar? Yüreği kodlar… Yürek nedir? Yaşamdır!... Yaşam nedir? AŞK’tır!... Aşka vardığınızda artık yarattığınız yaşam sizsiniz! Yarattığınızda yaratılan sizsiniz ve yer kürenin kültü olup her anı yapan ve tohumlayan sizsiniz. Bunları net bilin!... Çünkü lük yok, biliş var… Çünkü değil, bilmekteyim deyin. Size hiçbir zaman şu şundan yapıldı net öğrenin demem, çünkü siz ilmin kapısısınız, bilensiniz… Size gel de öğreteyim demem, siz öğrenen değil dileyeniniz. Size ben yer kürenin gözü demem, sözü demem, çünkü her anda olduğunuzu bilirken ben size siz şusunuz demem. Desem mi acaba!!!?...

Canlarım, yıldız sırrıdır insan… İsmaili kapıların tümü de insanlıktır, cennetin kelamıdır… Robotik timlerin tümünün kültünden ötededir, yaratan ve yaşatandır.

Deliler divaneler toplandık sesleşiyoruz ya, ayrı gayrı yok canlar sen ben; ben senim… Sen bende deli, ben sende deli… Biz bir tek dili olan deri kemik olan insanlığız canlar.

Şu ana kadar her şeyi size anlattığımı düşündünüz, yok be canım; ölü öldüğünce ölüdür ama dirildikçe dillenir… Biz ölü ve dirildikçe dillenen dirileriz.

Hakta Ala’nın dediği gibi; ya zaman kapısı, ya yaşam, ya da yarın… Hangisi toprak, hangisi kuran!?... Her an… Hangisi? Hepsi!... Sahra, sahradır hepsi ve sahraya inen kelam olup iner. Biz o kelam olan insan sırrını dilleyebilenleriz.

“Düzene kuran” dedik…. Öyleyse kuranı kodladık. “Yarına Ka Ha” dedik, hasatı yaptık!... “Mustafa Kemal’e itibar” dedik, Mikail’İn kültüdür, Hakta Alanın kuranıdır o.

Ha canlar, İsmaili kapılarda neler, neler var… Muhammed’i unutmayalım… Masmavi bir gökün rüya kapısıydı o, her andı, aşktı, sevgiydi, yeryüzünün görebileceği en güçlü yürekti; nesillerini tohumladı. Çorba pişirdik birlikte, o çorbaya yaşamı koyduk, o ben ben oydum… Şimdi ne olacak? Herkes herkesle birleşmelidir, bunları iyi anlayın!

Karanlığı hak edin aydınlığı tohumlayın, biz sizden bunu bekliyoruz. Suya Allah’ın ilmini de koyduk, “ol” dedik, “ol” dedik… Suya aklı da koyduk oldurduk, suya yolu da koyduk kontrol kurduk. Her şeyi koyduk suya, biz o suyuz canlar… SU!... Sultanlar sultanı insan sırrını dilleyen levhi kapıdaki bilişliler biz siziz anlayın bizi!

Kıranı kıran, kırıkları kırıp, kırıp tınıyla tenlerde tohumlayan, kibri kodlayan kim varsa bu meclisten uzak tutuldu. Hepsini uzağa koyduk. Çorbalar yaptık sunduk hepsine de ama uzaktan uzağa sunduk… Ve dedik ki; “kardeş sen seni dinle biz sendeyiz seni koruruz”… Öyle çok dedik ki bunu… Şu ana kadar yapılan ne varsa herkesin herkese kalem olması içindir.

Ben dünya demedim, ben her an demedim, ben her şey demedim, her seste var olanın her şey olduğunu mutlaka bilin!...

Süper İnsanlık Realitesi

https://vimeo.com/233129084

 

 
  Bugün 146 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol