Birlik İlmi
  İMPARATORLUK 11, 5. AKIŞ 2. BÖLÜM
 

15.KASIM.2017 TARİHLİ İMPARATORLUK 11, 
Av. Nezire Selçuk Öz Biliş, 5.Akış 2.Bölüm

Hepimiz biliriz ki bu dünyada her şey, her şeyle kayıtlıdır. Sen ben, ben seniz. Bitişkenlik mi? Mutlaka ama bitişkenliğin ötesinde, kesirleşmeyi sağlayan yeşil, mor renkler vardır.
Bendeki renk, bir diğerinde farklı tohum olur. Hepimizin tohumu mutlaka kutsaldır ama bir tek tahdit var ki hepimizi, hakikiyetimizi dürümlerde kotlar. O tahdit, Yaşam Kalemi oluştur.

Ben yaşarken insanı kotlarım ama benim kotladığım insan, mutlak olduğunda, bütünü kotlar. Hepimiz hepimizde varız. Nisa kapısıyız hepimiz. Ama çatışma gerekir yaşamda kotlama yapmak için. Ben eksi, sen artı olmadıkça, kalemimiz kotlama, katiyetle kayıtlama imkanına sahip olamaz. O halde çatışmalıyız. Nasıl olacak bu? Benim sessizliğim sizi seslendirebilmelidir.

Ben tohumsam, siz hakki levhi olmasınız. Benim ak sesim, sizin kara sesinizle toprağa inmelidir. Artı ve eksi değerlerin bitişkenliğinde “la sistemi” vardır.

La sisteminde kelam, kalem, hep diridir. Ve yeşilin, morun tüm ziya kapıları açılır. Renk renk olan bir yaşam ve kot kot olan bir ilim. Bir tek kalem; ilim…hak olan kalem; insan. Ve biz insanlık, tüm yaşamları, bu şekilde tohumluyoruz ve kotluyoruz. Yarınları kotluyoruz ama zamana kapı açarak, bir tek kapı; İlim Kapısı.

Sorumlu olan kendi yüreğimiz ama som altın ışık olmalıyız ki temiz bir dönemi başlatabilelim. Alıp götüreceğimiz her şey akılla olacak.

Ben yarattım…ama yarattığımı teknik tahditle kotladım. Kotladığım her şeyi okuttum dünyaya. Okunan, okutan ilim. Ben o ilmi, mutlak kul olarak kaynağa aldım.

“Çalı, çırpı değil insan” dedim. Kelam halikidir insan. Gerçek çalışma budur; kelam haliki olmak, yaratmak. Yaratan; sistemi, kelamı kotlayarak kaleme indirir. İşte olan budur. 
Ha, diyeceksiniz ki “neden dürümlerimizi kapıya koyalım da herkes o dürümleri kotlasın?” Çorba pişirmişsek, o çorbaya kelamı koymalıyız. O kelam hepimizin olmalı. Çorbada akıl da olmalı. Ama o çorbada hulusi kalem de olmalı. Hayrın hakkıdır insan ama hakkı, hak etmeyenin yaşamı olmayacağında, kalemi de olmayacak.

Değerliler; nesiller boyu size insandan söz ettik. Hep insanı anlattık. Ne yazık ki insan olmayan, insanı anlamadı. Dünya, beşeri kalemdi sadece…ama beşer şerdi. Sadece şer…

Alıp götürdük ocağını, kurtuldu yoğunluğu…Kare, küre oldu, küp oldu, tahditledi, sessizleşti. Yerin görevini hak etmedi.

Dendi ki “sen ölüsün.” İnsan, ölüdür; doğru. Ama insan öz köktür aynı zamanda. Kök; göklerin sessizliğini dilleyene denir. Eğer; yaratmışsak, yolu kotlamışsak, ölüyü diriltmişsek, enden ve önden öte olan bilişteyiz de ondan. Ve bugün, dünya insanı artık Bir’e hizmetçidir. Temizdir. Yürümekten çok koşmaktadır.

Önce doğanın gücü sorumluyu dünyadan…sorumluydu dünya insandan. Ama insan tohumdu sadece. Yerkürede teknik kapıydı ama tohumdu. Tohumun kotlanışı, korunuşu gerekliydi ve dünyaya levhi kalemler gönderildi.

Hepsi peygamberlerdi. Onlar, Ruhlar Kapısını kotladılar. Tanrılık yaptılar ama tekno kotlamalarla muktediriyetle, yaşamla, insanla…hakla mı? Asla…sadece beşire kotlandılar.

Çalı, çırpıydı insan. Yaşamıyordu. Ölüydü. Huzurlu bir dünya gücünü dürümlere çektiğimizde, arzın gücü dürümlere indi ve dedik ki “kontrol insanın olsun. İnsan nurunu, kulluğunu anlasın. İnsan, kalemini dillesin. İnsan, en ve boydan ibaret olamadığını anlasın. Ve yer kürenin gücü artsın.” Bütüne hizmet budur canlar.

Bugün burada çok ses verdik ama sistemin gücüyle mi? Kotlamış ilimle seslendik. Daha güçlü bilgi verme niyetim var mı? Yoktur; çünkü Ruhi Kapıların tekno kotlamalarında, bütüne hizmetçi olanların, yeşilin mordaki kültünü teknik kontrolla diriliklere çekmedikleri bir günde, kilin, kumun ilmine, insanlık kelamıyla dirilik katmayız.

Şikayet etmeyin, dünya yoğunluğu artacak ama bütüne hizmet kelamla olduğu sürece, kontrollu olmak durumundayız. Sualtının gücü de burada yok. Onların Ruhi Kapılarını da kapattık bugün. Tarıkların kapısındaki kelam, aklın kapısını kotlamadıkça, onların buraya girmelerine iznimiz olamaz.

Cemaat cevhere cennet olsun ya da olmasın, bu Meclis hep çalışır ama kotlanmış ışık daha güçlü olsun. Dileğimiz budur.

Değerliler; kini, nefreti aşmış olanlarınız burada olabilirler ama kirli olan, kinli olan, kırk olanların bu Meclis’e dahil edilmelerine iznim yoktur.

Çorba pişirirken de o çorbaya kültleri koyacağımız zaman hepsinin kontrollu olmasına bakarım. Dili halik olanlar, hakiki insandırlar. Bunun içindir ki onların bütüne hizmet için burada olmalarını dilerim.

Sayın Bayanlar, Sayın Baylar, Allah dedi ki “geçişini yaptın mı?” Ben geçmem. Geçirmem de. Ben İnsanlık İlmi’yle tohum ekerim sadece. Geçer miyim? Her anda olanın geçmesi, geçmemesi anlam taşımaz ki!

Değerliler; rahmana KAHA olanlar, tek kuldurlar. O teklik bütünlüktür.

Samanyolu Galaksisi diyor ki “size geçiş yapalım.” Eşyada “geçiş” diye bir resim vardır; doğrudur. Hipnozla olur bu. Siz, sizi hipnoz edersiniz ve size gerçek kapılar iner. Ama biz hipnozla çalışmıyoruz. Öyle çok yapılır ki bu. Sizler hipnozla kotlama yaparken, size hipnozla girerler ve sizin yoğunluğunuz kontroldan çıkabilir. Bu nedenledir ki biz, bu çeşit çalışmalara izin vermiyoruz.

Değerliler, rasih kapılarından güç çekmeden de bu çalışmalar olabilir ve bizler “Mustafalar” olanlarla da görev taşıyoruz.

Muhammed Mustafa, kürzi kapıydı. Muhammed Mustafa’nın göreviydi ilim ve o ilmi, bütünün gücüyle dürümledi ve yaşattı. İnsanlık yaptı hep. Onun kelamındaki halikler de bunu yaptılar. 
Muradımız herkesin o kelamla, hakiki levhi olmasıdır. Deli divane değiliz ilme ama yaşayan, İlim Kalemleri’yiz; bilinsin.

“Doğanın gücünün üzerinde bir güç yok” dediler. Doğanın gücünün örtüsüyüz biz. Eğer; öz görevimiz bütünün gücüyle tüm zamanların gücü olmaksa, kervan, kalem olur ve yol Allah’ın yolu olur.

Şu ana kadar ne yaptıksa, akılla yaptık. Bundan sonra da hepimizin kelamı, hakikiyeti, kendi yüreğinizin gücü olacak ve akli olacak. Rasih kapılarının hepsinde KAHA olan nefeslerimiz olacak. Huzurlu bir dünya gücü olmak üzere buradayız ve bu çalışma sürecek.

Şikayet etmeyin, neden ses çok diye. Ses levhiyi kayıtlar canlar. Bu ses, kotlanmış sestir. Hepimizde yoğun olarak maya olup, kayıt yapar. Biz ses verdikçe, cevhere cennet olup inenler Sistem olurlar.

Burada yaptığımız her şey ilim içindir…ve sesin tahditsizliği bundandır. Her şey sestir, yaşam sestir. Ama sessiz siyahtır, ses KAHA olduğunda, diriliklere renk olarak iner.

(Devamı 3. bölümde)

https://vimeo.com/243072905

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 
  Bugün 30 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol