Birlik İlmi
  İMPARATORLUK 17, 1. AKIŞ 1. BÖLÜM
 

27.ARALIK.2017 TARİHLİ İMPARATORLUK 17,
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 1. AKIŞ 1. BÖLÜM

Rahman’a kul olmak için tohum ekmemiz şarttır.

Sahrada hepimizin yoğunluğu var ve bugün, bu yoğunluk, muktediriyetle tükenen dürümlerde kelama inecek.

Hey dünya! Ben dünya olarak şüphe yok ki aklın kalemiyim. Bedenimde kervanım var ve ben o kervana hakikiyetle dillenmiş olan bilişlilerle bu çalışmayı sürdürmekteyim.

Karanlık aydınlanır. Hepimiz görevliyiz ama kati olarak ilmin sevki, kantar hepimizi tartmaya başlayacak. “Bu nasıl oldu?” diye sorarsanız izah edeyim;

Karanlık, tahditlidir. Karanlığın kontrolu kurulamazsa, bütünün kübra olan kelamı, herkesi tanrılık kaleminde kaynaktan, kaleme çekmek için onları kontrol etmesi gerekir.

İslam Dini’nde insana kök gerçekliğin kültü kotlanmıştır…ama insanın kendi diriliğini hak edip de dilleyebilmesi için hakikiyetini hak etmesi gerekir.

Muhammed’in Mikail kübrasında kelamı olmalıdır. Ruhi kapıları kotlamalı ve bütüne hizmet etmelidir. Buna karşın, hepimizin kendi yüreklerimizdeki gücü de dillememiz gerekir.

“Kantar” dediğim, akıldır. Herkesin kendi aklı, kendi yüreğiyle bütünün kübrasında kelam olur ve yarınlara kutsal ışıkla bilişi kotlar. Ve o kati olarak kontrollu olmak sorumluğunu taşır. Bundan sonra da bu böyle olacak; kantar bütüne hizmet için herkezin kendi yüreğinde bütünü kotlayabilecek ve tohumları kaleme çekebilecek.

Bize doğanın gücüyle gelenler olacak…bize, hak etmeden geçip gelenler olacak…Bir’e hizmet için kontrol kurmaya çabalayanlar olacak ve Nuh kalemlerinin kuranında, bütünün kübrasında, kendini dilleyenler olacak.

Daha öncelikle şunu şöyleyim ki kantara insanı koymamız gerekemeyecek. Biz ilmi koyacağız kantara ve tartacağız. “İlmin tartılması ne anlama gelir?” diye sorarsınız şudur;

İnsanın kulluğunda, bütünün kübrasında, kelamı hakikiyetle dilleyemeyenlerinlerin bizde, bizim yüreğimizde hasat olmaları için kontrol gerekir. Kontrolsuz bir yaşam, kotlanmış ilmin kaleminde, bütünün kübrasında, kelamı hakikiyete dilletiremez.

Beden almak sorumluluktur. Bugün, dünyaya bedenli olarak inen birliklerimizin kültlerinde koruyuculuk da olmalıdır. Hepimiz kontrol kurabiliriz…tükenenleri tohumlayabiliriz…koruyabiliriz ama yasaları çiğnemeden yapmalıyız bütün bunları.

Yasa, Allah’ın tınısını duyanların kontrolunda kotlanmış insanlık kaydıdır. İyi biliniz ki Allah’ın tınısını duyabildiğinizde, kelamınızda, hakikiyetinizde ve bilişinizde halikiyet olur.

Halikiyet, hakikiyetin tekniğiyle tohumlanmış olan biliştir. Ve dünyanın ruhu olan insanlığın kulluk için çalışmaları gerekir.

Sahra asla kantara konmaz. Ama sahrayı kotlayan insan, kelamı halik olduğunda, ilminde, kalem olur ve o ilim bütünün kübrasında tahditsiz olarak tartıya konur.

Beşere kapı açmamız gerektiğinde bu kapıyı açtık. Kalemin Kuranı’nda, mutlak olanda Mahrek olduk. Kübra olduk. Herkesin kültü olduk ve dürümledik dünyayı.

Saygılı olmayanın sahrada Mutlak Kuran olmasına izin vermedik. “Medine” dediğimiz o yüce insanlık kodu, esmaların dürümlerinde hepimizin yüreğinde var olan şafak sayfalanışıydı. Mektup okumadan, Mutlak Kuran olunur orada…ama nefesi hak etmeyenlerin bütünün kübrasında orada hakikiyeti hak edip, dilleyebilmeleri imkanı olamaz.

Maşa olmamak da gerekir zamana. Eğer; insan, yaşamında, kelamında ve hakikiyetinde, Mikail’in kübrasında kelama ilimle inememişse, o cemaate, cevhere kendi yüreğiyle geçer ve der ki “ben insanın maşası olurum.” Aha dağlarım, aha. Hepsi bu. Ama iyi anlayın ki Rahman olanın Kuran’ında Aklın Kapısı da olur. Biz dünyaya göz olup gelenleriz.

Öz sözde göz olup, bütünün gücü olarak buradayız. Ruhsal kalemimiz ile bütüne hizmetçiyiz. Ağırı hafifletebiliriz. Zarara öngerçekliğimizi kotlarız ve önleriz zararı. Ama geri dönüşte, insanlık kotlarının toprağa tohum ekmesini dileriz. Zayiat verdirilmemelidir ilme.

Masamı Allah’ın massıdır; bu kesinidir. Bu masaya gelen, Allah’ın ilmine gelir. Eğer; “bu masada yol yok” diyorsanız, burada ilminiz olamaz. Ama “yol var” diyorsanız, bu masada hepimizin yoğunluğu var ve biz bu masada umutlarımızı ve yoğunluklarımızı tohumlarken, kalemimizde hepinizden, hepimizden üstün bir rüya boyutundan, kaynak insana vararak kayıtlayabiliriz.

“Kaçıp giderim dünyadan…” diyenlere de sözüm şudur; “kaçtığında, Allah’ın dedi, aklın dediğidir ama senin diriliğinde bu aklın kalemi kontrol olgunluğuyla kutsal ilmi dürümlemez. Ve zeki olman seni kontrol etmemizi zorlaştırır. Senin zararın zekan olur; bunu iyi bil.

Değerliler, zeki zamanın kalemidir ama zeki yarında yoksa, aklın kapısında olamadığındandır. Aklın Kapısı’na varmak ve aklı hak etmek Zamanın Kelamı’yla olur. Zamanın kelamı, halikiyetinde, kelam olduğunda mutlakıyetle dürümlenir ve yağmurlar indirilir yaşamlara o yücelikle. Bundan öte bir İnsanlık yoktur.

Dava ilimdir. Ve hepimizin ilmidir bu dava. Bu davada insanın kelamı o ilmi hakikiyetiyle dilleyecek dürümde olamamışsa, Bu Meclis’te işi yoktur onun. Bunları iyi kavrayın, iyi anlayın.

(Devamı 2. Bölümde)

https://vimeo.com/248941386

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 
  Bugün 210 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol