Birlik İlmi
  İMPARATORLUK 2, 2. AKIŞ
 

13.EYLÜL.2017 TARİHLİ İMPARATORLUK 2,
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 2. AKIŞ

Kardeşlerim, buraya görevli olarak doğanlar, çok önemliydiler bizim için.

Burası mutlak bir Yaşam Kapısı’dır. Ve burası Biliş Kalemleri ile kotlanmış bir dürümdür. Dünya dürümünde hiç kimse, kendini dinlemedi. Savaşın sırrı, insan ve insanın sırrıysa, kaynaktı. Ama önce, insanın kendini dinlemesi gerekliydi.

Kendini dinleyebilecek olanları bulduk. Ocağa koyduk ve dedik ki “öngörü sizin kültünüzde yok. Siz, Aklın Kalemlerisiniz. Hadi insanlığı anlayın!” Ve gördük ki her bir cemaat, cevher, ilm-i ka olup bütünün kültü oldu ve sorumlu olmadığını sandı tüm zamanların yaşam kapılarındakilerden.

Deli, divane olduk dünya için. Her şeyi hak etmeniz için deli divane olduk. 400,000 yıldır burada Kuran okunuyor ve bu Kuran’ı dinleyen hiç kimse olmamıştı.

Dünya, bizdir canlar. Dünya, biz olan dildir ve bu dünya, öfkeyi asla yoğunluğunda tutmaz. Bu dünyada yerküre, göz açıp gördü. Ki Düzen kuranlar, yoktur dünyada. Toprağa inen kim varsa, toydur. Ortalık kapkaranlık…Kim kimi görür, kim kimi anlar; bunlar hiç anlatılmadı. Sorumsuzluk çok çok büyüktü. “Keşkeler” vardı; keşkeler…her bir insan bütün köklerinde keşkelerle tohumlanmıştı.

Dolu dizgin çalışacak, göz görecek, yarınlanacak ve yolu kotlayacaklara gerek vardı. Dönüp baktık, doruklar toplumları tohumlamaya çabalıyor ama her bir toplum kendini kotlamaya ve kendini koklamaya niyetsizdi. Çörek pişiriyordu hepsi de; sadece çörek…ama ekmek yoğuran yoktu.

Dönüp baktık; doludizgin çalışılan bir tek yer, burasıydı. Koruduk burayı, koruduk…koruduk. Ve dedik ki “burası muktedir bir ses kotlasın.” Bu sesi kokladık, kokladık…kokladık. “Dön, bak” dedin. “Sen, ben değilsin demedin ama dön bak” dedin.

Dönüp baktığımda, ne göreyim! Alkışlanmışız. Bizi alkışlıyorlar. Ve dedin ki “Allah sen ve sen osun. Gördün işte.”

Doğanın kültü olabilmek zordur. Doğanın yolunu bulmak zordur. Rahmi Kalemi kotlamak zordur. Bu dünya bunlar için yaratıldı. Hepinizin yolu bulmanız, Hakkın Kalemi olmanız ve Ruhlar Mahrek’inde Birlik Kalemi olup, bütünü kelam yapmanız.

Netice olarak, bugün, bu Meclisle çalışırken, hepimiz hepinizle birlikteyiz; çünkü bu Meclis, Hakkın Kalemi’dir ve yolun kulluğu için çalışmaktadır.

Çanın çalması, ilmin kaleme inişiydi. Bunların hepsini biz senden dinledik ve bildik. Ama yolu kaybedenlerin bu Meclis’le tohum ekmelerine hiç ama hiç imkan olmadı. Onların buraya varmaları ve burada kendilerini bulmaları gerekliydi.

Körün gözü görmez ama gözü, sözü olanın gücü olur. Göre göre oldurulur her şey ama görmeleri gerekir. Bunun neticesi olarak, geliş halinde olanlara bir de şunu söyledik; karın doyurmaya değil, Hakkın Kapısı’nı bulmaya gelin. Karın doyurmaya gelen de var, Hakkın Kapısı’nı bulmaya gelen de var bu Meclis’e ve burada hepimiz biriz canlar. Hepimiz biriz. Sevgiyle hepinizi kucakladık.

Korkmayın, dualar insanı insandan ayırdı bugüne kadar. Sizler dua okumayanlarsınız. Bilişle, dua yoktur canlar. Bunları iyi bilin. Bilişte dua yoktur. “Ol” dersiniz, olur. Bunları iyi bilin.

Sivri dilliyim belki…belki yarını kontrol içindir yaptığım ama size şunu kesin bildiriyorum. Ki duacı bir dünya istemiyorum. Duacı bir dünya istemiyorum….Duacı bir dünya is te mi yo rum!

Ben ölüyüm ama öldürülmeyenim. Ölümsüzüm ben aslında. Diriye KAHA olan, kervan olanım ben. Şikayet etmeyin! “Ölüler Diyarı bunu anlamaz” demeyin. Hep birlikte dilleyin. Ki insan sırrı anlatılsın.

Kontrol, insanın kendi yüceliğiyle olur. Kontrol, insanın yarınıyla olur. Öfkeyi aşışıyla olur. Kötülüğü önleyebilmesi için bunlar gerekir.

Bana “daha güçlü bir dünya” dediler. Oy canım oy….o dünya beden! Hadi al bedeni, hak et. Hangi beden? İnsanlık Bedeni. O yol “ohh aman…” derse yüreğine, bil ki o yolda insanlık var ama o yol, “yok, yok” derse eğer yüreğine, bil ki orada kırılış var.

Beyler, bayanlar dağda insan, yoldur. Ama düz alanda insan, kottur. Dağdaki yol, düz alana indiğinde, kotlama başlar. Hepiniz için bu böyledir.

Eğer; darı bolu bilmeyen bu Meclis’e gelirse, açık bildiriyorum ki bu Meclis, onun yolunu muktediriyetle kotlar ama ölümden öte ölümde, o kendini hak etmelidir.

Değerliler, öz gerekliliktir ki bildirmek, bildiriyorum;

Barış için kaynak gerekir. Kaynağı hak etmeyen, barışı hak etmez. “Ol” dedim, oldu.

Öfkeyi aşmadım. “Öl” dedim, öldü.

Kontrol kurdum, korudum ama ölmeden ölmedi. Hepinizin hepinize görev var.

Mesih’e sistem değil, insan gerekir. Ben o Mesih’e derim ki “kelam et de gel. Hakkın Kalemi ol da gel. Yolu bul da gel. Senin için Mesihlik özel, benim içinse, dümdüz bir ses sadece…Bunları iyi bil.”

Ben dünyaya keziban değilim; ilimim. Sadece ilimim; bunları iyi bilin. “Keziban” dedim, canlar. Nedense bu kelam, hepinizi düşündürdü?! Bu sadece bir yaşam kodudur. Bunları iyi anlayın ve hak edin.

Dedeler dilendikçe dillenecek, derileri dürümlenecek, yarınları kürzi kapıları bulacak ama derilerindeki o yücelik, hakkın kalemiyle kotlanmadan, hediye dağıtamayacaklar ilm-i kalemlere.

O ilm-i kalemler hediye beklemez ama biz deriz ki “o yolu bulan kendini bulacak.” Sanal boyutlarda bu önemlidir. O yolu bulan, kendini bulacak. Kötülük önlendi. Aşk sessizliği dilledi ve biz sizi, sizden dinledik. Hepimiz hepinizdeyiz, bütünün kültüyüz ve Yolun Kuranı’yız.

Dalın tınısı hepimizin. Yaşamı hepimizin. Bütünlüğü hepimizin. Medine’nin kültü de BSUİ’dir ve bizdir. Bizim ilmimizdir o da. Ve bundan sonra da bu böyle kalacaktır. Şeytan, şarkısında ak tını kervan… o kınan kalemsiz, bizsiz değildir; bilsin. Şimdilik.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

https://vimeo.com/233941576

 

 
  Bugün 113 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol