Birlik İlmi
  İMPARATORLUK 21, 1. AKIŞ 1. BÖLÜM
 

24.OCAK.2018 TARİHLİ İMPARATORLUK 21
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 1. AKIŞ 1. BÖLÜM

Dağlarım, vurduğunuzda vurmadım size. Kuran’daki o yaşam sizin için kontrol diriliğini kodlamadı. Bilirim ki bugün buraya gelmeniz gerekliydi ama sessizce gelmeliydiniz.

Beşer beş kelam ettiğinde kalemi kontrol edilemeyebilir. Bugün beşerin şafağı, kelamı, hakiki nefesi, mutlu kodlama yapamayacak bu dürümde… Süper sessizlikleri dilleyebilen herkes burada olacaktı bugün. Suya aklı koyanlar da gök sözcülüğü için geçip gelecektiler.

Açı daraldığında herkes kendini hak edebilir ama açıyı daraltan, kodlanmış olan, kendi Kuranı olan ilmin kelamındakiler olur.

Sualtının gözü, izin alanların kelamı ile kodlanacaktı bugün ama Sualtı buraya gelenleri kontrol edemeyeceğini bilerek, ocaklarını kodladı ve onların ruhlar kapısından geçmelerini engelledi.

Bize göre herşey çok kolay… Hepimiz doğanın görevini hak ettik ve hakikiyetimizle dürümledik. Ama bu görevi hak edemeyenler kul olma imkanına sahip olamayacaklarını, muktedir olsalar da kontrol kuramayacaklarını bilecektiler.

“Kaç kıran, kaç kırdığı ile kodlandı?” diye sorguladım dün gece... Öyle çoktular ki! Kıran ve kırdığıyla kodlama yapanlar ve kontrol kuranlar…

Bir dağa “insan” diyenin, o dağı kodlaması gerekir ki o dağla dillenebilsin. Muktedir olmak yeterli değildir. Kelam olmak da gerekir ve kontrol etmek de gerekir yarınları.

İslam Dini’nin Kelamı’ndan öte bir Kalemin, Muhammed Kuranı’ndan çok daha üstün bir yoğunluğa kodlanmış olup varması şarttır.

Çarık kirliyse burada olunmaz ama çarık kirlenmeden dürümlerde İlm-i Kalem olanlar, burada mutlaka olabilirler. Korkuyu aşmadan dünyaya varan insanlık, kontrol dışı bilişi kodladığında artık korkmamalıdır.

Özel dünyalar kurduk. Bu özel dünyalara göz olanları koyduk... Kodladık ve tohumladık da kelama kalem olmalarını diledik.

İmparatorluğun görevidir insan. Muhammed’in kültü olanların mutlaka anlamaları gerekir ki köz olmak için Düzen’i kurmaları yeter ama Düzen olabilmeleri, hakim olabilmeleriyle mümkündür. Eğer hakim olamamışlar da Düzen’e kontrollu olsalar da gerçek kayıt yapamazlar.

Çok özel bir dönemde dünyada bulunuyoruz. Bu dönemde dünya insanlığının kendini dilleyebileceği yoğunluğu oluşturmamız gerekiyor. İslam’ın kelamından üstün bir kalemi dürümlere çekmemiz şart. Aşkla çalışmalarımız bundan doğan bir haldir.

Dört gök sözcüsünün Düzen’e kelam olmaları için yaptığımız her çalışma, Muhammed’in Kuranın çok daha üstün olan kodlanmış ilmiyle yapılan çalışmalardı.

Bugün dünyanın nuru olan insanın kula kelam olması, mutlak olmasıyla mümkün olduğundadır ki karanlık aydınlığı tohumlamaktadır. “Kaçıp giderim dünyadan da sessiz kalır dünya” diye düşünemem. Her andayım ve tüm yaşamlardayım. Bu nedenle muktedir olmam, kodlama yapabilmem ve tohumları kaleme indirebilmem, geçişleri sağlayabilmem, herkesi herkese kaynak yapabilmem mutluluk vermektedir yüceliğin ilmiyle bütüne.

Ben doğanın gücü olarak Rahman’a KAHA olup gelen insanım. Aç dünyanın kalemini hak et de yaşamı yaz ama yazdığında kelamın halikiyetinde tekniğini tohumlasın ve muktediriyetin müthiş bir ışığa, sonsuz bir yarına ve mutlak olan karanlığın mutlak kayıtlarına ulaşsın.

Bize zaman geçişleri yaparlar dört gök sözcülüğü için… Bize kaynak ilimle dürümlerdeki gerçek cemaatlerini cevhere çekerken gelirler ve doğanın gücünü hak etmeye ve yoğunluğu artırmaya sayfa sayfa kayıt yaparlar.

Rahman olman, maya olman anlamına gelmez. Rahmi Kalem’i kodlaman gerekir ki maya olabilesin. Maya olabilmek için toy olmaman da gerekir… Tohumları kodlayabilmen gerekir ve kök gerçekliği hak etmen gerekir.

Beden insanın kelamıdır. Herkes kendi hakikiyetiyle o kelamı hak edip anlamalıdır. Eğer bir “kaynak insan” kelamda, Kalem olup da kendi bedenini kodlayamamışsa, kontrol kurulamaz ocağında… Ve cümle cümle bildiririm ki korkuyu aşan, ekip olup bütüne vardığında, kontrol kurabilir… Ama ekip olmadan bütüne varıldığında kontrolsüz varılır. Bu nedenledir ki karanlık aydınlanırken, Muhammed kulluğunda Mutlak Kuranlar kodlardan kontrollü olarak kayıtlanırken, çarık çıkaranlar hakikiyeti hak etmişken ve bütüne hizmet herkesle gerçekleşirken, bizim öz gerçekliğimiz bu dünyanın hulusi kelamıdır ve hakiki levhi kapısıdır.

O kapıyı açtığımız andan itibaren, doğanın gücüyle bütünün kültü Mahrek olarak bitişmek ve bilişi kodlamak için diriliği hakikiyete dilletmekte olacaktır. Bizler dünya dışını dünyayla dilleyebilenleriz ama dünyanın ötelerini anlayabilecek olan hiçbir yaşam kodu bulunmadığından bu dünyada, bu tür bilgiler verilmeyeceğini sessizce dinlettik. Şimdi bundan sonra, daha güçlü bilgiler yeryüzüne kelam olup iner ama hiçbir sayfada dünya ötelerindeki bilişimizi buraya çekmeyeceğiz. Bu kesindir.

Hayatlar boyu Muhammed dünyayı koruyacak diye beklendi. Hayatlar boyu yol kontrol kuracak diye beklendi… “Muhammed… Muhammed… Muhammed!” Hep “Muhammed” dendi. Yakıştı mı dünyaya insansılık? Hep insansı kaldı dünya.

Dağlarım, insan Elin Kelamı olan, Aklın Kalemi olan, yarının Mutlak Kuranı, kutsal yaşamı olandır. Onun kök gerçekliği budur.

Bir dağa “insan” dediğim zaman, o dağ Kalem olamazsa, kendi yoğunluğunu kodlayamayacak ve yolun kontrolünü kuramayacaktır.

Et kemik olan insana, “altın ışığın gücü”nü verdik ve dedik ki “iyi anla. Medine’nin kök gerçekliği kök göklerin her kökün ötesinde köklerin, gökçü dürümlerinden öte bilişin kaydı olduğunda, has tende hak tını kodlanacaktır.” Ve buradaki bu çalışma mutlak olup Muhammi Kapılar’ın tümünün göz gerçekliğinin üstü olacaktır.

“Al, ver çalışmaları”dır tüm insanlığın yaptığı dünyada… al, ver. Ben verdim, sen aldım ama sen de aldığını ver. Bu böyle devam etti bugüne kadar.

Bizler bu çalışmaların ötesinde yetkin, çekişmesiz bir çalışmayı devreye aldık. “Ol çalışması… “ ol! Alıp vermeden, “ol” diyen bir çalışma…

Ben davayım. Ama davanın devinimi kodladığı bir dürümde kelamım. Bu kelam aklın KAHA olan levhi kaydı. Bu kaydı ben tüm insanlığın kulluğu için kodladım.

Benim için zor değil insana hizmet ama imparatorluğun gözünde insan, aşkın sırrı olarak çalışamıyor. Aldığını, aldıklarını kodlayarak tohumlara çekmeyi başaramıyor. Savaşı, bedeni olmadan yolu kodlamaya çabaladığındandır ki kontrolsüz kaldı.

“Beden” dediğimde giyisiyi kastetmem ben. Beden mutlak kapıların tinsel kelamların kontrolünu kıran, Muhammi Kapılar’ın kübra kelamının gücünden çok daha öte olan, Rahmi Kalem’in, Rahmi Kuran’ın ilminin kontrolünü kuran Rahman olan Kalemdir. Bunu kimse anlamaz ki! Sesimi dinleyen zaten çok az… Ama bunları mutlaka dillemeliyim ve dinletmeliyim.

(devamı 2. Bölümde)

https://vimeo.com/252648472

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 
  Bugün 231 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol