Birlik İlmi
  İMPARATORLUK 5, 2. AKIŞ
 

04.10.2017 İMPARATORLUK 5
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 2. AKIŞ

Yaradan, yarattığında yaratıldı… Yarattığı Ka Ha’ydı… Yaşadığı, yaşandı ama yaradan kelamda kendiyle yarattı, bütün kötülükleri aştı.

Yaman bir dönemdir dünya gücünün tüm zamanların kült olduğu bu dönem, yaman bir dönemdir. Ha diyeceksiniz ki; “şeytan şerri vardır hep yaşamda” ama bunun şavk, aşk şavkı, şeytanın şerri kaleminizde olamaz. Bizim İsrafil ilmiyle bilgi kalemi olup bütünün gücünü Mikail kültü olarak birlik halinde bu dünyaya çektiğimizden beri her diri aklın kapısına geldi ve bizle bütüne hizmetçi oldu.

Mukaddes kitap insan, hepimiz o kitabız… Ama iyi bilin ki; mukaddes ilim kalem BİSUİ (barış, sevgi, umut ve imparatorluğun ilmi olan insan)…

“Hakka, hakiki insan” dedik… “Allah’ın tınısını duyana hakim” dedik… “Kervan olana, kaynak insan” dedik… “Cennet olanaysa, canan” dedik… “Biz, Süper İnsanlık Derneğine insanlık” dedik…

Kimse kendini, kendi dürümlerinin ötesi saymamalı. Mutsal, kutsal insan; İsrafil olan insanlık sistemidir, insanlıktır… Ha diyeceksiniz ki; “Davut peygamber neden dünyaya inmez, neden bu bilgileri dilemez”?... Yahu Davut peygamber diri miydi, akıl kalemi miydi, yolcu muydu yüreklere, ölüler diyarında ilmi mi vardı, kaçmış mıydı yarına, yakışır mı ona, yakışır mı!?... Anadır o, ka ha’dır, itibarlıdır, Amonların turkuaz kuranıdır o…

O bir Samanyolu sistemidir… Onu buraya çağırdığımız zaman, “doğanın gücünü biz anlar mıyız”? demedi… “Alırım, dünya kübrasında kuranı kodlarım” dedi… Davut, rahmanın kalemiydi. Açtı kapıyı geçti, her bir dünyada meknuz olan insan sistemiydi o… Gör ki; o kendini hak etti.

Barışçıydı, kaynakçıydı, akıcıydı, şansı vardı; şarkı söylemedi, söylemeli miydi!?... Şarkı, aklın kapısı açılmadan söylenemezdi… Ama o akıldı zaten, kapı mı vardı onda!?... Asla yoktu.

Peki dağlarım, Davut bugün neden burada!?... Sormayın… Balı, balcıyı bilirmiş, hakkı, hakiki ilmi bilirmiş, yaşamı bilirmiş, gelişi bundanmış…

Peki bal neden ilmi ko oldu!?... Hani, bağcı mutlak mıydı? Koç kestiler mi yüreğe, ölüyü dillediler de dürümlerdekileri kelamda kalem mi yaptılar.!? Hakkın kapısı mıydılar? Hayırda şerde insan kükrer ama insan imparatorluğun kültü olur. Hadi buyur, buyur Davut gel seni dinliyoruz.

Davut Peygamber ses veriyor..

Analar, Allah dedi ki; “görev yap”… Ama analar, ben Allah’ın dediğini demem ki… Ben hakkımı derim. Nedir benim dediğim “insanlıktır”… Mutlaka beni bilir ve hak ederseniz ben sizleşirim ve burada bütüne hizmetçi olurum.

Adım, Davut… Tükenen her anda varım, Mustafaların dürümlerindeyim ben. Eşyayım, ecmain kapısıyım ben, ağırın hafifletildiği günüm. Seviyenize göre ses vermeyeceğim, semaya seslendiğinde dürümleyenlerin ilmindeyim ben, hepinizim ya… Hani dersiniz ya” gerçek insan büyük kötülükleri önleyen insandır”… Bu gün ben tüm insanlığın kontrolü için bu meclise kaynak olmaya geldim.

Koruma altında tuttuğunuz bu dünya, Mustafaların kalemi olarak büyük kötülükleri önleyecek güçtedir ve bugün bütüne hizmetçiyiz burada.

Dünya dışı varlıkları dünyayı sistemli olarak kodlamaya çalışırlar. Biz bunu biliyoruz ama dünya dışının dünyada büyük kötülüğü önlemeye çabaladığına da eminiz, çünkü öfkeyi aşmayanların yoğunluğunda bütünün gücü olmaz.

Pur sistem, pistondur… Kelama kapıdır o, kendi yüreğimizdir ama piston demek; kodlanmış ışıkla pür sistem, pür yaşam demektir. O pistona “kuran” dedik biz… Şikayet etmiyorum sizden, bazı kelimeleri anlayamayacağınızı düşünemiyorum. Netice olarak, daha da açık vereyim; itiş kakış yok dünyada, biz sadece gök sessizlikleriyle buradayız. Misafir değiliz, burası bizimde yaşam kalemimizdir ve biz hep bu meclisle çalıştık. Dolu dizgin yapılan tüm çalışmalarda burası mevcuttur. Üzerimizdeki güç daha da artacak ama dediğiniz gibi ete girmek kontrol için değil akıl içinse; ekip kurmak gereksizdir ama aklın kalemiysek sizinle bu çalışmayı daha net olarak yapabiliriz.

Dediniz ki; “dünyalı olmak zor”!... Ben de diyorum ki; “dünyalı olmak sorumluluktur”!... Burada olmanıza, bu yoğunlukta kodlama yapmanıza rağmen bizim yolumuzu açma niyetinizin de olamayacağını biliyoruz. Çünkü biz Amonlara kuran olmaya niyetli olmadık hiç, otu koparanların kodlanmalarını da sağlamaya niyetlenmedik ama otta olmak ot olmak değildir. Biz siziz ama sizde olmamız siz olmamız demek değildir.

Değerli anam, kardeşim Samanyolu seni dinlemez, ben de seni dinlemem ama ben sen olurum süper sistemlerle mutlak kuran yaşamları kayıtlarım ve yaprak, yaprak okunurum. Okunduğumda sevgi okunur burada. Sizinle çalışabilirim anam, çok önemlidir bu… Benim için değil, bütün için bu çalışmanın önemi büyüktür. Bütüne hizmetçilik yapmaya geldik biz ve burada olmalıyız biz ama sen bizi bu mecliste kalemden ayrı tutarsan; yaşam kalemimiz bütünün gücü olmadığında, seviyenizin yüceliği bütünün gücü haline dönüşmeyecektir. Çünkü yarının kapısı açık kalacak ve biz o kapının gücünü hepimizin yüceliğinde dilleyemeyeceğiz.

Mutlaka ama mutlaka iyi bilmeni isterim ki; Davut, Allah’ın dediğini der… Sevgili anam sen bana cevap vermeye niyetleniyorsun biliyorum. Ama anacığım kaynak dışı bilgi verme bize ama, ama, ama, ama… hadi anam izi dinleyelim…

Cevap veriyoruz…

Dava kaybetmeye geldin görüyorum… Dava kaybetmek ama davayı hak edip kaybetmek, senin yapmak istediğin bu biliyorum. Bana sorgu sual eder gibi davranıp, sanki ben seni hak etmemişim gibi bana ses vererek benim elimdekini, benim yüreğimdekini dilememi istedin öyle mi!?... Mutlaka eminim…

Sana sevgi vermeyeceğim bugün çünkü sen savaşın kapısını kapattın, ben savaşa niyetsizim bugün, sende öyle… Hadi o zaman sana karanlığı anlatayım. Belki sana yararı olur.

Analar, o kendini anlar; anlarda bizi dinlemez, öyle mi!?... Yakışır mı Allahın tanrı kapısında bunlara, bu yoğunluklara kaynak olmak yakışır mı!?... Ben sana cennetin adını söyleyeyim, Davut’tur cennetin adını. Peki o Davut neden kapıyı kapatmadı? Şarkı söyleyecek de ondan. Yakışı ona şarkı, karanlığın ilmindeki şarkı. Peki Davut şarkı okurken, Mikail’in Kübra kapısı açık mı kalmalı? Ha diyeceksiniz ki; “kapı açık zaten”… Ama bilirim ki o okumaya başladığında kalem kontrolü kuracak ve kapıyı bütün kütle kodlayacak. Onunla birlikte büyük kötülükler önlenecek, o bir ruh kalemdir, onun adı zaman kapısıdır. Hadi, hadi o kapıyı açalım ve Davut Allahın tendeki ilmini dillesin… O nedense bugün bana kaçıp giderim diye gelmedi, akıp geçerim diye geldi… Akar geçer aha bu!... Hadi onu dinleyelim…

Davut peygamber ses veriyor…

Ark akmaya başladı anam… Ben senim, sen ben… Amon topraklarını tohumlarken; beden ilim ve ben sende kelam, insan… Anam, mutlağım ben mutlak… Toy değilim, kulluk yapmaya ve kontrol kurmaya çabalayanım. Kaçıncı dünya? Bedenim tektir benim, ben dümenin ilmi olan kelam, ben mutlak olan yaşamım be anam…

Davut Allahın tınısını duyandı, kodladı tüm zamanları, korudu, öfkesi asla olmadı, çamur yoğurmadı o; ilim yoğurdu, bunu hiç kimse anlamadı. Saltanatın kuluydu o, koç burcuydu o, aşktı o be yahu aşktı o… Ete girmedi ekip kurdu yarına indi, işte bütünün Kübra ümmi kapısı oldu, kuranı kerimdeki resim oldu. Kimdim ben bilir misiniz? İnsanlıktım!... Sessizliktim, yücelerin yüceliğinde ki kübraydım ben!...

Seviyen çok iyi be anam, diyorsun ki; “insanlığı koruyalım”… Kontrol bizdedir anam, nurun kulu olan ben; bütünün gücüyüm, bütüne hizmetçiyim, bilişin kalemiyim ve bugün burada bütüne hizmetçi olarak seviyenizden çok daha güçlü bir seviyede mutlak kayıt yaptırıyorum.

Aç kapıyı da dinle be anam, müsterihiz ki bütünün gözü senin gözün, yüceliği senin yüceliğin, yaşamı senin yaşamın olmalı. Ve diyorsan ki “sen, ben bir tekiz” hamur yoğurmayalım be anam. Lütfen, lütfen kalem olalım… Huzurlu bir döneme kayıt yapalım, bu dünyanın yolunu açalım. “Bat, batır dünyayı” derlerken, sen dedin ki; “ak, kalem ol, bütünün gücünü kodla”…

Bunları yaptık dünyada bizde, hep bunları yaptık… Hadi anam bu dünyaya barış getirelim, hadi barış getirelim… Nereden nereye gelecek bakın dünya. Bu dünyaya bir tek barış gerekir. Hangi barış? İlim barışı! İlimin barışı olduğunda hepinizin yolu açılır, hadi görelim yürekleri, barışın ilmini dileyelim.

Burası dünya ve bu dünyanın çantası Allah ilmiyle doldu. Hadi buyurun bu çantayı hak edelim dinleyelim. Dünya dışı dünyalıların düzeni kurmaya geldikleri bir yerdir bu dünya. Harını yükselt ve deki; “ben insanım”… Ben senim be anam, insan olan.

Dalı kopardığımız zaman insanlık kodlanır ama o dal kopmadığında ilim tohumlanamaz. Hadi dalı koparalım… hangi dalı!?... İnsanlık dalını… Koparalım mı o dalı, koparmayalım mı!?... Hak ten insan hadi koparalım anam, koparalım da tabuları yıkalım.

Borçlu kontrolsüz olur, borçlar ödendiğinde bütün kötülükler aşılır. Hata yaptırmayalım insanlığa… Çakı çıkarıp dürümlerdekini kesip çıkarmayacağına emindik ama hepsi bugün sana insanlık ilmi ile gelmeye çalışırken, sevgiyi tohumla ana. Bütün kütle kodlanabilsin. Hakta ala sen ve ben ve biz olan bütünlük oldu. Hakta ala, levhi kalem, biz olan insan; hakta ala kürzi kapı, hepsi biz, biz hepsi…

Evren sessiz bugün ama biz evren olup seslenelim. Hayrın tınısını duyuralım insanlığa… Çok mu konuşuyorum insanlığa?... Çok mu konuşuyorum be anam!?... Korkma sende konuşacaksın izin ver sesleşeyim. Ayrı gayrı yok ki be anam. Sen ben, ben seniz, konuştukça konuşuruz bilirsin.

Haç dönemidir bu dönem, burası haç kapısıdır… Geldik ya, hepimiz buradayız ya… Aşkla geldik be anam, aşkla… Şikayet etmem işte bu!

Süper İnsanlık Realitesi


https://vimeo.com/237278971

 

 
  Bugün 126 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol