Birlik İlmi
  Şevki CAN - PENDULUMDAN NOKTANIN SONSUZLUĞUNA
 

PENDULUMDAN, NOKTANIN SONSUZLUĞUNA:

Organizasyona yol olan Sayın Nezire hanım nezdinde Süper İnsanlık Realitesi Derneği üyeleri, değerli konuşmacılar ve her biri diğerinden özgün, kendini tanıma ve bilme yolunda çalışmalarını sürdüren derecelerine göre, bu seminere varlıkları ile hep birlikte vücut veren sevgili kardeşlerim…..

 

   .. hepinizi Koşulsuz Sevgi ve Saygı ile kucaklarım.

 

Ne kadar şanslı birisiyim ben, böyle bir seminer ile, bana öğrenme fırsatı verdiniz, sizlere bir kere daha teşekkürü borç bilirim.

 

Hiçbir şey bilmediğimizi, bilenlerdeniz de, işte böyle konuşur dururuz. Bildiğimiz sadece: Koşulsuz Sevginin insanlık realitesinde mayalanmasına çalışmak, deneyimleneni ve aklımızın erdiğini, akıl ve gönül süzgecinden geçirdikten sonra hikmet tenceresinde eritmektir.

 

---------------------------------

 

FINDHORN 28 ARALIK

Bırakınız farklılıkta birlik olsun. Hepsi merkeze, O’ na giden bir çok yola bakınız, her biri farklı, ama her biri aynı yöne giden…. Merkeze ne kadar yaklaşılırsa, birlik o kadar büyür, ta ki hepsi O’nda bir olana ve artık farklılık kalmayana ve tam birliğe ulaşana kadar… Siz, tüm dünyadaki ışık merkezlerinde bunun giderek artmakta olduğunu göreceksiniz. Dünyanın durumu kötüleştikçe ve karanlıklaştıkça, giderek aydınlanacak, aydınlanacaktır, ta ki ışık bütün karanlığa üst gelene kadar… Olmakta olanı geniş bir perspektiften görmek güzeldir, ama her şeyin içten başladığını idrak etmek daha da önemlidir. İnsanın içinde olmakta olanın dışa vurduğunu ve dünyanın gidişine yansıdığını idrak etmelisiniz. İşte, içinizdeki akıl ve gönül huzuru bundan esastır ve işte bundan, sizinle herkesin arasında uyum, anlayış ve derin sevgi akımı olmalıdır.

 

---------------------------------

 

İnsan dediğimiz varlığın, Nuh tufanı, yani 26.000 yıllık döngü sonrası, yöremizde bilinen tarihi: Doğu Anadolu, Mezopotamya, Babil ve Sümer ile başlamaktadır. Ayrıca: Agarta, Şamballa, Lemurya, Mu ve Atlantis de, halen dünyevi ve mitolojik Zaman/Mekan birimleri olarak düşüncelerimizde (pendulumumuzda), salınmaya sürdürmektedir.

 

İnsanoğlu nereden geldik ve nereye gidiyoruz diye binlerce yıldır düşünmektedir….!!!

 

Bilincin seyahatinde, insanlık realitesi: adem ile başlayan ve sembolik anlatımla, onun kaburga kemiğinden yapıldığı söylenen, ikinci insan Havva ile, devam eden bir DNA zinciri ile birbirine bağlıdır.  Bizler zincirin, bu zaman/mekanda sahnedeki oyuncularıyız.

 

Bu oyun: bizlerin, Koşulsuz Sevgide erimesi ile, Geçmiş ve Gelecek AN’dadır dediğimiz şekilde, yeni bir boyutta, bilinç ortamında, hasatta mezunlarını vererek devam edecektir.

 

GAIA’da canlıların yaşamı, otonom hücre klonlaması, çoğalması ile devam eder ve DNA bölünerek kendi kendini, çoğaltır.  Yaradılış, kendini kendi üzerinde deneyendir.   http://www.johnkyrk.com/DNAreplication.html

 

Bu süreçte, tüm canlılarda bulunan hücre bilinci, diğer kardeş hücrelerle ve çevredeki diğer canlıların ve cansız dediklerimizin molekülleri, hücreleri ile etkileşim halindedir ve bilinç göçü şeklinde, giderek daha komplex fiziksel yaşam formlarına doğru deneyim kazanmaktadır.  Bizler, bu bereketli zeminde yetişen, dünya bahçesinin gülleriyiz.

 

..ve güller… Kokularını saçtığında, sadece OLurlar..

 

Enteresandır, insan DNA’sı maymun ile %98, fare ile %95 ve meyve sineği ile %44 oranında birbiri ile aynıdır. Bir diğer insan ile de %100’e yakın oranda birbirine benzer. Ayrıca güncel teknoloji ile, bu DNA’ları değiştirmek, limon kokan domates veya tüysüz tavuk yapmak dahi mümkündür.  Genetik ve biyokimya bilimi DNA’ları araştırmaktadır. Canlılar hücrelerden meydana gelir. Bir canlıdaki hücrelerin tümünde aynı kromozom ve DNA’lar vardır. Ancak bu hücreler bir araya ve yan yana gelirken, uyum içinde birlikte bir organ ve beden oluştururlar. Ekip çalışması vardır.

  • Hücre içinde kromozomlar vardır.
  • Kromozom zarfa benzer ve DNA ise zarfın içindeki mektup gibidir.
  • DNA’lar, merdiven gibi ve genlerden meydana gelirler. DNA mektupta yazılı cümleler gibidir. Her cümle bir tam bilgi veya GEN içerir.
 

Örneğin: aşağıdaki web sayfasında

 

http://www.koshland-science-museum.org/exhibitdna/crops04activity.jsp

 

sadece 10 chromosome u olan, bir Mısır tohumunda DNA larda ve genlerde değişiklik yapıldığında, mısır bitkisinde ne tür fiziksel değişiklikler olacağı anlatılmaktadır.

 

Laboratuar ortamlarında çoktan insan dahi klonlanmıştır.

 

Acaba DNA: hangi etki, tepki ve doğal gelişim süreci ile orjinal bir form almaktadır…?? Darwin in teorisi ve dinsel bilgiler nerede buluşmaktadır..?

 

Bazı iddialarda yer aldığı gibi, insan geni, afrikada altın çıkartmak için uzaylı bir ırkın köleleri olarak başlatılıp, daha sonra genişlemiş bilinçli, uzaylılarla kırma ırk mı meydana gelmiştir…??

 

.. malzememiz DNA … sınavımız insanlık realitesinin Sevgi ve kardeşlikte, Birlik bilincinde genişlemesi ve harmanlanması..  .. ve ruhsal yanımız, bedeni araç gibi kullanan, bilincimiz..

 

Bir canlıdaki DNA’ya biyonik kristal de denilebilir. Mineral dünyalarındaki kristaller gibi, birbirini tekrarlayan bir yapısı vardır. Holografik evren dediğimiz şekilde, hücrede (parçada) bütüne ait bilgi varken, aynı zamanda da bütün, o parçalardan oluşmaktadır. Mikrokozmoz/makrokozmoz veya yerlerde ne varsa göklerde de o vardır denildiği şekilde:

  • Acaba, her hücremizde, evrenlerin holografik bilgisi de var mıdır…?
  • Bizler kozmik alemin bir hücresi miyiz..?
  • Acaba, isteyin verilecektir sözü, çaba gösterin bilinciniz genişleyecektir demek midir :J)

İnsan DNA’sı, fizik bedene ve içgüdüsel, beşer/otonom insan karakterine şekil verecek şekilde, doğum anına bağlı olarak, GAIA’nın genetik zinciri ile dişi ve erkekten gelen genlerle, elektromanyetik enerjilerin etkisi altında biyonik kristal olarak hücre çoğalması ve takım çalışması ile bedeni oluşturur.

 

Beden: ERİL (Kuvvet) ve DİŞİ (Güzellik/Sevgi) Enerjilerin dansını sergiler. Akıl ve Hikmet ise, bunlar arasındaki dengenin sağlanması için insana verilmiş, emaneti veya bilinç genişleme potansiyelini sembolize eder.

 

Bu potansiyel, 3B dediğimiz ego veya zıtlıklar aleminde oyunda oyuncu olabilir veya Kosulsuz Sevgi, Birlik ve kardeşlik, uyum ve harmonide erimek şeklinde 5B de var olabilir.
 

 

ERİL Enerji dediğimiz, ana taşıyıcı enerjidir ve GÜNEŞ üzerinden Dünyamızı ve DNA’larımızı etkiler:

  • Biyonik kristal dememiz, beşer/otonom insanın, beden bilinci ile hareket etmesinden ve kendini bilmemesinden, içgüdüsel davranmasından ve arayışta bulunmamasından kaynaklanmaktadır. Buna Kuran dili ile onların kalpleri mühürlüdür denmektedir. Bilinç: bedenden, egodan gönüle düşmemiştir, genişlememiştir.
  • Güneş ve çevresindeki gezegenlerin, kadim dönemlerden beri insan karakterinde, doğum anına bağlı, ortak davranışlara ve algılara yol açtığı bilinmektedir. Bunları sınıflandırıp 12 güneş burcu diyoruz.  Örneğin: Başak burcu, planlı ve derli topludur. Akrep burcu ise, olan biteni unutmaz ve mutlaka kendine zarar bile verse, intikam alır. Beden bilinci ile yaşamını sürdüren, karşılaştıkları olaylara tepki verenler, pendulumları salınanlardır. Beşer/otonom insanlardır.
  • GÜNEŞ’in DNA’daki etkisi, ERİL ENERJİ veya var olanı kullanmak, beden bilinci veya insanlığın genetik mirası manasındadır. GAIA, enerjisini ve üzerinde barındırdıklarının yaşam formunu, ağırlıklı olarak güneşten almaktadır. Kadim dönemlerden beri GÜNEŞ bu nedenle, yaratıcı diye algılanmıştır. Oysa bilincin genişleme sürecinde, içteki halkalardan Güneş sistemi halkalardan sadece birisidir. Bilinç, GAIA, Güneş Sistemi, Samanyolu, Galaksiler, Nova ve Supernova diye, deneyimlerini arttırarak, genişler. Tıpkı, Su, Buhar ve gazın sıcaklığa bağlı genişlemesi gibi…Kim bilir, belki de bu nedenle, hamdım, yandım ve piştim denilir..:J)

DİŞİ Enerji, deneyimdir, algıdır, tecrübedir, sevgidir. Var olanı, ERİL’i kullanandır. Dans edendir. İnsan dediğimiz yaşam formunun bir de, bedeni dolduran, ruhsal yanı: duygu ve düşünceleri, bunlara koyduğu etiketler, ön yargılar ve inanç kalıpları vardır. Bu kalıplar kişiden kişiye farklıdır. Demek ki, olan biteni farklı algılamamızın bir sebebi vardır. Aynı olayları, farklı duygusal algılamamıza giden yolda, doğum anına bağlı olarak, ay düğümleri denilen, özünde AY’ın yalpalayarak dönmesinden dolayı, kendi elektromanyetik alanının, Ay’ın kuzey-güney kutuplarından akmasındaki farklılıklar ve bunun insan duygularına etkisinden bahsetmekteyiz.

 

DİŞİ ENERJİNİN, duygu ve bilinçaltı donuk enerjileri, gene doğum tarihine ve o dönemlerde doğanlarda, ortak duygu ve düşünce sergilemekte ve dolayısı ile yaşamdan algılarımız, filtrelenmiş enerjilerin etkisi altında, zihnimiz ve egomuzla etiketlenmekte ve bunlara bağlı karar vermekteyiz.

 

Yani doğduğumuz an, bizim dünyada olan bitene, savrulan, gelen giden enerjilere DNA’mız ile yelken açtığımız andır ve yelkenimiz, yani bedenimiz de, bazı enerjiler ile dolar ve pendulumumuz  (düşüncelerimiz) de bir oraya, bir buraya salınır gider.
 

 

Pendulumun (düşünce ve duyguların, algıların) salınması, beşer insanı, nefsi, egosu yüksek veya farkındalığı genişlememiş beden bilincinde yaşayan insanı sembolize eder.

 

Bu yoğunluk derecesinde varlığın doğru rolü, istek duyduğu her şeyi deneyimlemek, pendulum ile dans etmek, sonra bu deneyimleri analiz etmek, anlamak ve kabul etmektir. Onların içindeki sevgi/ ışığı bulup çıkarmak, süzmektir. Hiçbir şey bastırılmamalıdır. Gereği olmayanlar zaten kendiliklerinden zayıflayacak ve çekip gideceklerdir. Denge kurulacak, tüm dengeler sağlandığında, noktanın sonsuzluğu yaşama hakim olacaktır.

 

Erdem, usta gemici demektir. Rüzgarlara ve fırtınalara rağmen gemisini limana salimen yanaştırandır. Kamil insan, nur yüzlü teyze, yaşamında huzur ve sakinlik olan, derdinizi dökebildiğiniz arkadaşınız, okuduğunuzda içinizde yalnız değilmişim diye açılımlara yol açanlar, beyaza, dinginliğe ve ışığa hizmet edenlerdir. Onlar, penduluma denge noktasından, 360 derece bakabilenlerdir. Onlar noktanın sonsuzluğunu yaşayanlardır.

 

Onlar yaşamın getirdiklerinden etkilenmezler. Onlar Melamet hırkasını giymişlerdir. Onlar GAIA bahçesinin gülleridir.

 

İnsanın dünyada, iç içe geçmiş, aynı anda yaşanan mineral, bitki ve hayvan dünyaları ile birlikte GAIA’da var oluşunun 2 amacı vardır ve bunlar da dünya bilgisi ile, deneyimlenmektedir:

 

·         Birincisi, Kendini bilmek: İnsanlık realitesinin DNA’larına, bilgiyi bilerek kullanıp deneyim kazandırmak, ve

 

·         İkincisi, insanlar arasında sevgi, barış ve huzurda bir olma farkındalığına erişilmesini sağlamak. İnsanlık realitesini, insan bedenli ve 2 DNA’lı dünyevi yaşam formunu, BİR’lik bilincinin yaşandığı, farkındalığı genişlemiş ve belki de 12 sarmallı DNA düzeyine genişletmek.

 

 

 

Peki bizler, birey olarak bunu yapabilecek veya görebilecek miyiz??

 

Bu sorunun cevabı, Sevgi, Kardeşlik, Huzur ve her insanın kendi eksik yanını deneyimleyip, kendi pendulumunda denge arayışından geçmektedir. Bizim pendulumlar, tek bir düzlemde değil, Kuran dili ile en az 99 Esma da salınmaktadırlar.

 

İşte Koşulsuz Sevgi, kardeşlerinin her davranışının ardında, pendulumlarının salınımında, yaşama direnç gösterdikleri için denge arayışının ve huzursuzluğun devam etmekte olduğunu bilenlerin, sıkıntı çekiyorlarsa, almaları gereken bir ders vardır diyenlerin, birlikteliğidir.

 

Bana Sevgiyi, yeşili anlat desem, ne diyebilirsiniz. Yeşil, kimine göre belli frekansta ölçülebilen bir enerji, kimine göre bir öpücük, kimine göre bir denge ve tatmin noktasıdır. Peki neden, hepimiz çevremizde olan biteni,  farklı değerlendiriyoruz. İkiz kardeşler bile farklı davranıyorlar. Bu konuya açıklık getirmek için, güncel teknoloji ve teoremlerle konuyu biraz açalım.

 

Harmonik Rezonans: Pendulumun veya enerjinin Doğal ve değiştirilemez salınım frekansına verilen isimdir. Örneğin, ağac dalına bağlı, ipli bir salıncak, siz ne kadar hızlı iterseniz itin, belli bir saniyede gider ve gelir. O ipin uzunluk ve ağırlığı, pendulumun doğal salınımın frekansını, harmonik rezonansını belirler. Benzer şekilde her kristalin de, moleküler yapılarına bağlı olarak, sabit bir titreşimi vardır.  Transistörlü radyolarda, bilgisayarlarda, referans frekansı olarak, uyum ve denge için kristallerin bu ortak, sabit titreşiminden yararlanılır. Alıcı ve verici, birbirinden uzak olmalarına rağmen, bilirler ki, o kristalin harmonik rezonansı, ortak haberleşme frekanslarıdır.  

 

İnsan, ruhsal kapasitesine, farkındalığına bağlı olarak DNA’sını biyonik olarak değiştirme yeteneğine sahiptir ki, buna tekamül veya ışığı bol olmak, yansıtmak, ayna olmak, enerjiyi olduğu gibi geçirmek veya olaylar içinde oyuncu olmak değil, seyirci, hatta oyun yazarı olmak da deriz.

 

Her insanın, ruhsal varlığı ve harmonik rezonansı, aynı türden kuşlar birlikte uçar misali farklıdır. Bizler bedenlerimizi, duygu ve düşüncelerimiz ile, kullanmaktayız. At sahibine göre kişner.  Kuran dili ile, bedenimiz bize emanettir. O bizim yeni dünyalara açılış kapımız için bir anahtardır.


 
 

 

DNA: Dünyamızın çapı, kütlesi, güneş etrafındaki dönüş hızı, güneşe olan uzaklığı, çevresinde dönen ayı ile, bir harmonik rezonansı vardır.  Buna bağlı olarak, GAIA’da canlı varlıklarda, mevcut DNA yapısı kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. Yani bizim karnıbahar  ve maymun ile benzer DNA, biyonik kristal yapısında olmamız, GAIA’ya bağlı ve doğal bir gelişim sürecidir. Dünyadaki farklı yaşam formlarının, bir diğerinden farkı, yaşamsal devamlılıkları için gerekli, yeterince bilinç genişliği veya azlığıdır.

 

·         Emaneti dağa taşa veremedik, İnsana verdik veya

 

·         Biz hiç kimseye yaradılış  kapasitesinin üzerinde yük yüklemeyiz denilen de, bu bilinç veya farkındalıktır. Ruhsal bütünlüğün daha azı veya fazlasının o yaşam formunda deneyimlenmesidir.

 

 

 

DNA içerdiği bilgilerle, varlığın veya canlı yaşamın, birbiri ile uyumlu hücre bilincinin ve ortak varlık alanının tanımı veya programının yer aldığı, biyo-kimyasal bilgidir. DNA, ışık veya enerjinin form alması için bilinçle kullanılabilen bir araçtır.

 

 

 

Yerler ve Gökler 7 kattır: Bilincin genişlemesi, tekamül, gelişim, birlik bilincine doğru tanımlanırken, mineral, bitki, hayvan ve insanda GAIA kökenli, DNA’ya, yani canlı varlığın en küçüğünden, büyüğüne doğru bilginin, deneyimin kodlanması ve kullanımından bahsetmekteyiz. 100. maymun hikayesi de bu değil midir. Bilgi, bilinçle kullanıldığında, zeytinyağ ve su misali bir genişleme ve yüzeye çıkarma söz konusu olmaktadır.

 

Bizler, toplu bilinçle, zaman içinde DNA’larımıza kodlanan dünya bilgisini, o deneyimin manyetik rezonansını, bedenimizde kuşaktan kuşağa taşıyarak, elden ele, bayrak yarışı gibi, insanlık realitesinin denge ve huzurda, harmonik rezonansta, noktanın sonsuzluğunda ve koşulsuz sevgide, 5.Boyutta var olma sürecine doğru yol alıyoruz. Aslında deneyim GAIA’nın DNA deneyimidir ve 5.Boyuta geçiş de GAIA’nın topyekün geçişi olarak tanımlanır.

 

 GAIA’nın evrenden gelen enerjilerin etkisi ile: Kibele ana benzeri, üzerinde barındırdığı, mineral, bitki ve hayvanlar alemi ile, 5.Boyut denilen, zaman ve mekan ortamına geçişi, harmonik rezonansı ve doğal olarak, su ve toprak hareketlerini de tetiklemesi doğaldır. Zeytinyağ ve su benzeri doğal gelişimlerdir.

 

İçiniz ve dışınız bir olun. İnsan ne yaparsa kendi kendinedir, farkına varıp anlarsa.

 

Kendinizi dinleyin, yargılamayın, kabul verin olan bitene. O zaman Koşulsuz Sevgi, içinizdeki bereketli toprakta yeşerecek ve vicdanınızın sesi, gönül gözünüz açılacaktır.

 

 O zaman olan bitene başka bir pencereden, sevgi ile bakacaksınız. O zaman var olan her şeyin uyum içinde bir denge ve bütün olduğunu, dualite dediğimizin, sıkıntı dediğimizin denge bulmamış enerjiler olduğunu anlayacağız. Hiç, tiyatroda, katili oynayan oyuncuyu, oyundan sonra, rolü gereği katil olduğu için hapse atar mısınız….  Yaşam bir oyun ve denge arayışı..

 

Pendulumuz, yaradılışımıza ve ortak harmanlanmamıza bağlı olarak, GAIA içi ve dışı enerjilerle, dalgalanır gider. Bunlardan etkilenmemek, merkeze gelmek, dengelenmek ve sembolik anlatım ile nokta haline gelmekle olur. Nokta, sonsuz deneyimle, genişlemiş bilinçle, akıl ve hikmet ile elde edilen bir huzur ve Koşulsuz Sevgi ortamıdır.

 

Dilerim, huzur, barış, kardeşlik, aynı duygu ve düşüncede erime, empati, izleme, yargılamama, dualiteden uzaklaşma şeklinde de tanımlayabileceğimiz:

 

 noktanın sonsuzluğu, 2009 da ve ötesinde GAIA’da hakim olsun.

 

Nokta, pendulum kutsal dansını ve denge arayışını bilendir. Nokta kendini hayal alemi dediğimiz hologramda, her noktada var edebilendir. Nokta, salınanlara hizmetin en iyi yolunu düşlemek ve sevgimizi içimizden geldiği şekilde başkalarıyla paylaşmak için sürekli çaba göstermektir. Bu da öz-bilgisi, içinden gelenleri ve kendini çekinmeden başkalarına açabilme, paylaşma yeteneğini gerektirir.

 

Noktanın sonsuzluğu, Güneş, Yağmur ve toprak ana gibi verici olmak.. Hiç bir şeyim yok demeden en azından bir çift gülen göz vermektir.

 

 

 

Öyle düşünelim,

 

Öyle dillendirelim,

 

Öyle davranalım ki..

 

 .. öyle olsun..

 

Noktanın sonsuzluğunda, yeşilde, Koşulsuz Sevgi de erimek ve birlikte dans etmek, erimek nasibimiz olsun.

 

Şevki CAN

 

Ocak 2009


 
  Bugün 262 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol