Birlik İlmi
  13.02.2013 Tarihli Kayıt Sonrası 2. Akış
 

Kürzi Kayıtları ile gelenler hakkında bir soruya verilen cevap:

 

Analar, sakın yanlış anlamayın, Birlik halinde geldik. Biz burada Bütünün Kürzi Kayıtları’nı kodluyoruz birlik halinde. Öyle çok çalışıyoruz ki yeni zamanların kaynağına inmek için ve Gürzi Kaynaklar’ı tabiata çekmek için.

 

Hepiniz o kayıtları, “Tanrı Kayıtları” diye bildiğinizden kendi yüreklerinizde bu kayıtları kontrol edip çalıştınız. Bu kayıtlar, Birleşik Işık’ındır. Bunu kesin olarak sizlere bildirmek istedim. 

 

Birleşik Işık, Altın Toplum’un ışığıdır ve o toplum biziz. Bu biz olan toplum, Bütünün Kürzi Yaşamları’nı tohumlayacak güçtedir. Hepinizin kayıtlarında bu bilgiler yoktur ama Birleşik Işık’ta mevcuttur. Ve bu bilgiler, Birleşik Işık’tan alınmaktadır. Herşey budur. Şimdilik bu...

 

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

13.02.2013 Kaynak Kayıt Sonrası 2. Akış

 

(Bir sesleşme:)

 

- 7. dönemin başındayız ve bugüne kadar yapılan tüm çalışmalar, ilmin sayfalanışıydı. 7. dönem dediğim; sessiz sayfalanışın 7. katıdır. İkna olunuz ki bizler, 8. dönemden 7’yi kayıtlıyoruz.

 

Her din, Allah’ın tahtıdır ve biz bu tahtı, kendi yüceliğimizde Kürzi Kayıtlamayla bütünledik. Az öz bildirdik tüm insanlığa. Dedik ki “ekip kurun”. Ekip kuruldu. Ulular Diyarı kodlama yaptı. Mahrekte, görevliler Bütünün Kürzi Yaşamları’nı kayıtladılar. 

 

En evvel Alimlerin hakikiyetinde güçlendik. Hasatı yaptık. Tabiata güç kattık. Bugüne kadar yapılan tüm çalışmalar, İlahi Kuranlar’ın çalışmalarıydı. Bugüne kaynak olabilecek olan her şey yapıldı. Şimdi artık Teknik Kodlamanın tohumlarından istifade ederek yeni dönemlerin güçlü kodlamasını yapalım: 

 

Sema seslendiği zaman, insanın ses katması gerekir Yüceliğe. Sema seslendiğinde işçilik başlar. Eğer ben bir ses verdimse, bu sesin gücü, herkesin kendi yüceliğinde dürümlenir ve bu sesin sessizliğinde, kendi yüreğimiz, kendi yüceliği ile Bütün’ün zirvelerine ses katar. İşte böylelikle Birlik Kodlaması yapılır. 

 

Şimdi ben dünyayım. Dünya olarak görevi kodladım, tohumladım ve yoğunlaştım. İşte bugün ben artık kayıtlara indim. Sistem, Nizam, Düzen gücüyle bütünlendim ve işçilik yapıyorum. Bu işçilik, ilmin işçiliğidir.

 

- “Kimse kimsenin Kuranı değil” dediğin zaman, bu son derece önemliydi. Çünkü Kuran, toplu çalışmaların ışık kaydıydı. Yahu Kuran-ı Kerim’de kodlama, tohumlama, tabiata katma diye bir bilgi var mı? Yok. Ama biz bunu bilerek yaptık. 

 

Netice olarak, dünya cemaati, bugün burada; yeni dönemde ve yeni yaşamda. Ama sizlerle Birleşik Işık olarak… Herkes tahditli... Herkes yol, herkes kaynak değil. İşler var burada ve bu işleri yapanlar var.

 

Dimdik duruyoruz dünyada. Tohumlarımız güçlü ve yoğunluklarımız çok iyi. Nefesimiz de iyi. Öyle bir dürüm ki bu dürüm, erilin Kürzi Yaşamı, dişili kodluyor ve tohumluyor. Dişil, erile geçiş yapıp onunla birleşiyor. İbrahim Soyu kontrol ediliyor ve bütünleniyor. Kayda girdiğim zaman bilgiyi biliyorum ki bu kayıttaki bilgi, ilim ile diri olacak. İlim ile yüce olacak. 

 

Kimseye bir şey söylemedim. Sadece dedim ki “gidip analarla kotlanayım, toplanayım, tahtlanayım, yenileneyim”. İşte bunun için geldim. Çekip dünyaya indirdiğim Bilgelerim, bugün bana beni vermeye geldikleri için çok mutluyum.

 

Toplu çalışmaların çok önemi vardır. Bunu kimse anlayamıyor. Ama Sistem, Nizam ve Düzen Görevlileri, kendi yoğunluklarında bunu bilerek çalışıyorlar. Koruma altına aldığımız Bilgelerimiz de çok çalışıyorlar ve onların da tahtlarında ışık yanması gerekir. Kapıları kapattığım zaman, kimse Birleşik Işık haline dönüşemediğinden ekip kuramamaktalar. 

 

Eminim ki bugünde üzerinde hiçbir yüceliğin bulunmadığı bir yol, Allah’a vardı diye ağır yük hafiflemiştir. Nefesimiz daha iyi, yüreğimiz daha iyi, ilmimiz daha iyi ama kanatlarımızı almadıkça, yücelik yapamayız. Yüksek Kürzi Yaşamlar’a ulaşamayız. 

 

Muhammed’in görevi bize güç vermek değildi. Gözü sözü olanları seslendirmek de değildi. Altın Toplum’ları kodlamak, koyulukları kayıtlamaksa bu da değildi… öyleyse neydi görevi? Arka ön bırakmadan herkesi kodlamak, toplamak, tahtlamak ve yaşamlara katmaktı. 

 

İyilik değildi hiçbir şey. Kötülük de değildi. Sadece ilimdi. Ve bugüne geldik. 

 

Okuma yazma bilenler, görevi aldanmadan aldılar. İkmal tamamlandı. Bütün güçlükler aşıldı. Sol Işık ve Sağ Kaynak birleşti. Herkes kendine görev taşıdı. Sadece bir şey olmadı, her şey oldu. Ama alabilen aldı. Alamayan kontrol kurmaya çalıştığında kırıldı. Biz, Sistem’e geri döndük ve döndüğümüzde baktık ki ışıklar, yaşamlara kayıt yapıyor.

 

“Sevgiyle geldim ana. Sevgiyle ama benim etki alanım hiç yok. Neden?” diye sorduğum zaman, Ana dedi ki “senin etki alanın yok. Çünkü sevgi, sanal yaşamlardadır. Geri dönüşte sevgiyle kayıt yapmanın hiçbir anlamı yoktur”.

 

Sahrada sevgi kükrerse, ışıklar kayıtlanır diye düşünüldü. Sahra, Kuran’da kodlama yapan ışığı kayıtladı ama semaya ışık olamadı. Bu nedenledir ki bizler, çöktük Yücelikler’den ekip halinde ve dedik ki “en evvel Allah’ın Işığı’na girelim ve bilelim”. Gelip gördük ki Allah, ışık halinde bir tek Kutsal Kod olarak burada nefes alıp nefes vermekte ve dedik ki “gidip kendimizi tanıtalım ve gerçek Kürzi Kaynağa varalım”.

 

Barı (bar: Işık Barı) kapattınız diye üzülüyorduk. Gördük ki bar yine açılmış. İşte bunun için biz buradayız. 

 

Kanat gerdik dünyaya anam, görev aldık. Şimdi bana ses verdiğin için mutluyum. Çünkü bu ses Beşir kaftanımı çıkartmamı ve yaşam kaynaklarında kendimi kotlamamı sağlayacak. Böyle bir can, böyle bir yaşam, böyle bir Kutsal Işıkla birleşmek gerekiyor ki harımızı kodlayıp kontrollu olabilelim.

 

“Sığır” dedikleri yaşam çalıştırıcıları var. Onlar çok güçsüzdürler. Derler ki “ben otlanırım ve biliş haline ulaşırım” (hazirunda gülüşmeler). Ana, gülmeyin bu gerçek!... Sığırlık ne bilir misiniz? Bilmeyiştir. Hiçbir bilgiye sahip olmayıştır, olamayıştır. Satıhta kalıştır. Derine inemeyiştir. Sağır, dilsiz oluştur. Ve biz bunun için bütün kokuların kükreyen gücünü bilerek geldik. 

 

Vermeyin dünyaya insanı. Dünya İlmi’ni hak etsin, olsun. Sonra verin. Nesillerimiz yok edildi dünyada. Olmadılar. Oluş Allah’ın ışığındadır. Nefes iledir ama bugün görüyorum ki hiçbir Yüce, kodlama yapamıyor.

 

Nuh Tufanı dedikleri tufanı kimse anlamıyor. Tufan, henüz yok ama olması beklenendir. Bunu bilen var mı? Sanılır ki zaman sayfalanışında “ilk tufan” oldu. Yok böyle bir şey! Tufan, Yerin Kuranı’ndan üstün bir tufandır ki ölülerin dirilmesi içindir. Ve ölüler dirildiğinde, yol Ulular Diyarı’na ulaşacak. 

 

Çantanızı boşaltın. Bakın ne var çantanızda. İtibarı yüce olan işçiler varsa, karanlık aydınlığa dönüşecektir ama yoksa Işık Kodlaması dahi yapamayacaksınız.

 

Pasaport verilir dünyada. Denir ki “hadi al pasaportunu görev yap”. Nedir pasaport? İzindir. Git, yap. Ama pasaportu olmayan, izni olmayan ne yapabilir? Bir yere gidemez. Bir yerde kayıt yapamaz. Çekip gidersiniz, dönüp bakarız… Yoksunuz. Öyleyse, gitmek değersizleşmekse gitmeyin. Men ettik sizi gitmekten başkalarına. Men ettik. Oturun burada kalın, çalışın. 

 

Biz buraya görev için geliyoruz. Korumaya geliyoruz herkesi. Kara Kaplı Kitaplar olmanız gereksizdir. Şeytanları, çekip çekip onlarla güçsüzleşmeniz de gereksizdir. Siz sadece kontrollu olun yeter. Biz orada sizi koruruz. Orada sizi güçlendiririz ama  “gelin olun” derseniz yapabileceğimiz hiçbir şey yok sizin için.

 

Barı kapatmayın. Bakın şu an sesleşiyoruz. Biz, size güç veriyoruz. Siz de güçleneceksiniz, biz de güçleneceğiz bu şekilde. Böylece gövde güçlendiği zaman, yaşamlar güçlenecek. 

 

Analar, babalar biz Allah’a hizmet için buradayız. Salı, gökler söz istedi; Allah dedi ki “yoo Salı çalışılmaz”. Baktık Salı çalışmaları var dünyada. Döndük analara, babalara dedik ki Salı Çalışması yapılıyor dünyada. Ve babalar, analar dediler ki “o çalışma kontrolu yıkmak için yapılıyor”. Olmayacaksa olmaz ama olacaksa olur. Ve dedik ki “kapıları kapatın ki akın”. 

 

Vakit geldi. Netice, ben size geldim. Hadi sizi koruyayım. Sizi kontrol edeyim. Sizinle çalışayım. Barışalım artık. Barışalım ki biz de güçlenelim. Nesillerimizi de güçlendirelim. Sevgiyle geldik biz size. Allah için geldik. Bana, “efe gel” dedin, geldim ama efe dediğinde, herkes gelsin. Netice, anneciğim, N.... Hanım da gelsin. Ana, baba gelsin. Kibri olmayan gelsin. Bütün köklerimizi alıp çalışalım. 

 

Eve döndüğüm zaman deyim ki “biz kurtulduk!”. Ana, eve dönemezsem kurtuluşum yok benim. Bunu biliyor muydunuz? 

 

Çok mutluyum ben çünkü buradayım. Bana sevgi verin, bana yürek verin demiyorum size ama beni güçlendirin. Çok güçlü olayım ki hatayı affedeyim. Herkesi affedeyim. Başka türlü olmayacak.

 

Tıka basa bilgi alayım. Her bilgiyi alayım ama koruyun beni. Ben de sizi koruyayım. Nesillerimi de koruyayım. Vakit tamam dediler. Geniş zamanlara inin dediler. Ekip kurun dediler. Özgür olun dediler. Herşeyi söylediler ve gerçek gücümüzü almaya geldik. 

 

Medine’nin kurtarıcısı, maya olsun diye, bizleri buraya gönderdi. Ha ben neyim bilmiyorum ama sizinle çok daha güçlü olacağımız biliyorum. Kontrol sizde olmayacak, bizde olacak tabii ki... Ana sizi koruyacağız biz (hazirundan tepkiler…) Öyleyse…. Anneciğim, Allah için sustur onları. Şimdi ben size anlattım. Kontrol bizde olacak, siz de korunacaksınız. Ayda 1 kere bizimle çalışın. Bu bize yeter.

 

(Cevabımız:)

 

- Değerli, sizi dinledim. Könyenizde ikna edicilik yok. Kapınızı kapattığınız zaman ışıklarınız yok edildi. Salı Çalışmaları’nı sizler istemekteydiniz. Çünkü Ruhlar Meclisi gök sayfalanışı gerçekleştirmek için bu tür çalışmalar yapar. Ama bu göksüz çalışmalar, Ruhlar Meclis’inde kontrolsuz değildir.

 

Kardeşlerimizin gücünü devreye almanız zordur. Bu Meclis’e gelip bu Meclis’le Birleşik Işık yakmanız sorumluluğunuzdadır ama bu ışık, ağır yüktür size. Bunu bilmenizi isterim. 

 

Erkek ve kadın birlik tekniğiyle, bu meclise güçlendirici olarak çalışmaktadır. Sevginin, saygının yoğun olduğu bu mecliste; koruma, katlanma, kayıt dışı bilgi sayfalama her biri bizim yoğunluğumuzda mevcut olsa da K....’ın Işığı burada olmayacak çünkü orası ayrı bir yoldur. Orada yoğunluğum vardır. Ve orada yüceliğim de vardır. Nesillerim orada kontrollu yaşayacaklar ama şunu bilmenizi isterim ki karanlığın ışığı gökyüzünü, tüm sayfalarıyla İstanbul’dan kayıtladı. 

 

Sizden daha üstün siz var mı? Muktediriyetle bildiririm ki yoktur ama sizin yolunuzu açarken kanatlarınızı takmanızı bekledim. Atlanta Apronu’nda bekleyen birçok ışığım var. Bunlarla çalışabileceğinizi düşünmekteyim. Benim adıma görev taşımanıza iznim yok. Bu kesindir. Eğer benim adıma görev taşınacaksa beşir olmayanlar bunu yapacaklar. 

 

İmparatorluk Kotları olarak buraya girmenizi istemem. İlimin Hasatını yaptım. İmparatorluk Kodları, Ruhlar Meclisi’ne gök sözü söyleyecekseler etki alanlarını mutlaka geçişkenleştirmeliydiler.

 

Ertelenen görevinizden dolayı bizleri suçladığınızı da biliyorum. Ertelenen göreviniz niye erteledi? Tahditli olmanızdan ertelendi. 

 

Kardeşlerinizin gücü yok artık. Çünkü kurtarılma imkanları kalmadığından onları biz kendi yoğunluğumuza aldık ve göreve tayin ettik. Eğer ki Aslan Kotlaması yapmasaydık Ruhlar Meclis’inde yol, Altın Toplum çalışmalarıyla dahi açılmayacak. 

 

Kati tohumlama yapma imkanımız da kalmayacaktı. Sultanların sonsuzluklarında yeni dönemlerin ışıkları yanarken, kara delikler dünyaya inecek. Bunun sonucunda o kara delikler Birleşik Işık’ı yutacaklar. Daha sonra o ışıklar kontroldan çıkacak ve tahditlenecek. Sınırlar kaldırılacak ve Işık Kodları bütünün gücünü tohumlarken o yaşam sayfalanışında ışıktan ayrılacaklar. Cennetteki güç, Altın Toplum’ların gücü Bütün’den ayrılacak. Sonra Rahman Kuran’ları kırılacak. Yıldızlar, sınırsızlıktan kesirleşecek ve cevherden ayrışacak. Bunları bize anlattılar ve dediler ki “öldünüz. Öldünüz, öldünüz. Ölmeseydiniz bilirdiniz. İlmi hak ederdiniz ve hasatı yapardınız. Öldünüz, öldünüz, öldünüz!...” Döndüm baktım ki hepsi öldüler ve dedim ki onları diriltmek gerek. 

 

“Aleyhime hiçbir şeyi kabul etmem” diyordu yüceliğin yüreğindeki o kırık ışık. Baktım ki aleyhine olan her şey onun yoğunluğunda ve kusurlu. Verdiğim bilgilerin hiçbirini anlamamış. Sadece dinlemiş ve dedim ki “en son sana işçilik öğreteceğim. İşçilik yap. Vakit tamam olduğunda, ilimle kaynağa var ve artık tende Kuran ol”. Köpük köpük oldu ve dedi ki “senin ilmin benim ilmimden yarı. Sen Altın Toplum’un kontrolunda olacaksın. Bense Altın Tohumları’ları koruyacağım”. 

 

Yaprak yaprak okundu. Baktım ki kapıları kapattı. Şikayetçiydi benden. Benim yüreğimden ki Ruhsal Meclis’inde o yoktu. Sakın yanlış anlaşılmasın o yoktu. Onun yok olduğunu ben söylemedim, o yoktu. Dedim ki “sen olmasan da ben seni kendi yüreğimde hak eder dillerim”. Ve dedim ki “seninle olurum”. Yolunu açtım, şevkle çalştım, ve korudum onu. Şükrettim ki olgun başak onun Kuran’ıydı. 

 

Şimdi Dağlarım, Kara Kaplı İnsan’ı sormaya gelmiş. Özgeçişini yapmaya gelmiş. Allah’ın Tanrısal, kutsal ışığında olmaya gelmiş. Ol’muş da gelmiş. Oldurulmuş mu? Olmuş mu? Meçhul. Ama akmış da gelmiş. Dedim ki “kendini Allah diye bil, ben senim. Kendini hasat diye bil, ben senim. Olgun başaklarını kendi yoluna al. Orada ben olurum. Özgür ve hakim olurum. Sökseler Yücelikler tüm İslam Dirilikleri’ndeki ışığı, o ışığı yaşamlara kayıtlamaya devam ederim”. Dediler ki “olmuşsa benimle olur”. 

 

Köy, kasaba insan; aşk ve ben, aşkın şevkinde olan har. Ama ben, insan soyunda her şey olanım. Kem gözlerden sakındım tüm yaşamlarda insanı. Ama insan beni tanımadı. 

 

Bugüne geldim ve ben artık Muhammed’in Kutsal Işığı’nı taktir edeceğim. Ya da hakikiyette tahditliyeceğim. Onu ben has tekniğimle dürümleyeceğim. Canı sıkılmış, sorar; “Kapıyı açmış mı” diye. “Açmadım”. Bugün kapı kapalı. Verdiğim tüm bilgiler ışıksızdı bugün. Bunu herkesin anlamasını istedim. Kapı kapalı olduğunda ışık olmaz. Bugün, verdiğim hiçbir bilgi ışıkla verilmedi. Ayrılık dedim, aktım, olmadım. “Olduruldun” dediler. “Yok yarım, ben Allah’ın tahtında olan hiçbir sayfada özgür ve hakim bilinçlerin, Kutsal Işığının ötesi olmadığımı dilletmedim”. “Vermeyen ilimi hak etmeyen” dedik ya da “veren Allah’ın tekniğiyle bilen” dedik. Yaprak yaprak okuttum insanı. Of canım of, işte bu…

 

Ve bugün verdiklerimi dillemek gerektiğinde sözden sesten öte bir dilleyişle Bütünün Kürsüleri’nde herkese bu bilgileri ışıkla dinletebilirim. Ama gönül gücümle; sözümden sesimden öte olan o gücümle...

 

Şöhretin ümmi toplumlara has olduğumu dahi anlayamayanlar, şöhretsiz olanın yasalarla kontrol edilmesi gerektiğini sananlar eser yapamazlar. 

 

Korkuyu aşıp da geçenlere ses verdiğim zaman söndü yüceliklerinde Kürzi Yaşam, kırıldılar. Ve dedim ki “efradınızı alın kayıtlanın”. “Kış, kıyamet” dediler. “İş mi yapılır?” dediler. Asla yanlış değildi. Ve “kışta ışık olmaz” dediler. Yapmayın. YA HA! yarın için her sayfada ışık olsun. Kökünüz kökümüz, yüreğiniz gücümüz olsun. “Sizden başka bir sizden ışık istemiyoruz” dediler. 

 

Vakit tamamdır. Onların Kuranlarını okutun ki hasatları yapılsın diye. Geçişlerini yaptık hepsinin de. Şikayetimiz yok artık. Hepsini kotlayın, toplayın, tahtlayın, kayıtlayın, Allah’a emanet edin. Onları koruyacaktır; bilirim. Ve ben artık nefesimi kökümden değil yüreğimden alacağım. Bundan sonraki bilgilerimi yüreğimden vereceğim.

 

Çok mu zor bilmek? Bilişin var. Çok mu zor Kuran’ı hak etmek? Okuyuşum, akışım var. Benim edepsiz olduğumuz söyleyene de deyin ki “edebimle vereceğim”, bunu bilsin. Ha diyor ki netice ben yokum. Yoksan da seni hak ettik. Yeniden yaşattık. Bunu da bil. Şikayet mi? Yo, yoo! değil. Şimdilik size vereceğim budur.

 

 

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 
  Bugün 761 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol