Birlik İlmi
  15.10.2012 Tarihli
 

RA-KA (15.10.2012) 2. Akış

(Kanallık yapan bir Bütünlük ile ruhsal diyalog)

Gelen Bütünlük söz aldı:

- Canlarım ben size sizden söz ettim. Yaprak yaprak döküldü dünya ve biz sizdeyiz. Ama verdiğiniz her şey, bizim için kotlama ya da tohumlama gibi değildi. Biz yolcu; sen yol. Bizden başka bir biz, sizde değil miydi? Daimi kotlarınızı kontrol için çalıştırırken, bizim için Nefes İlmi’nizi, “siz sayfaları”nda, kendi yüreklerinizi, Düzen’e kattığınız zaman, nefesinizde kırılma değil ikinci hale gelme vardı.

Zemzem içtik bugün burada mutluyuz. Çok mutluyuz. Nefesiniz çok net iyi bugün ama yarınlarınızda ne olur!?

Söz ses sevgiyle olsun istiyoruz. Bizim çıldırdığımız da oldu; Kuruldan çıktığımız da oldu; kontrol dışı, korumaların sevgisiz ilminde şevksiz kaldığımız da oldu ama bugün sizden sizi dinlerken, şunu da anladık. Siz, bizi yanılttınız. Yaprak yaprak dökülen Yüceliğinizde yangın çıktı bugün. Ayrılmak değil maksat ama netice olarak bunu da bildik.

Şimdi Dağ, niçin bu bilgiler (Hasat amaçlı olarak, özden bilgi alamayan kanallıklara, onların egolarını kamçılayan, nefislerini tohumlayan, sınayıcı, gerçek dışı bilgiler verilir. ) bu şekilde verildi, bize bunu anlat:

(Açıklamalarımız:)

- Yar, Altın Toplum siz değilsiniz, Birliktir bunu bilin. Bunu size teknik olarak da açıklayayım. Görev Allahın İlmi’dir ve siz Aklın Tohumları, Altın Toplum olarak Allahın İlmi’yle sevgiyle seslenseydiniz, bilişte olurdunuz. Eğer bilişte değilseniz ekmeğiniz olmaz.

Buraya kadar her şey tamam. Yahu ben size niye ilimden söz ettim? Siz, ilimin dışındaki bilgileri dillediniz. Ortaklık sizin için sorumluluk değildi. Ve siz, muktediriyetle görev değil hakikiyetle görev istediniz. Yahu muktediriyetle görev elde etmeden, hakikiyetle dürümlenmek mümkün müdür!?

Yıldızların Kutsal Işıkları olan sizlere, sema ses verdiği zaman, hepinizi geri dönün diye uyarmıştım. Ama ne var ki hiç biriniz görevi istemediniz. Şimdi Dağlarım, size bilgi vermemem gerektiğini söylediniz. Ha! Göreviniz; nefesinizle, kendi yüceliğinizle dillendiğim zaman, elde ettiğiniz bilgilerden kaynaklanacaksa; nefes, Allah sesidir. Bunu bilin de buna göre kendinizi kayıtlayın.

Dolu dizgin çalıştınız. Yahu ne yaptınız? Nerde çalıştınız? Sevgiyle mi? Yücelikte mi? Kapkaranlığı aydınlatmak için mi? Burada her şey normal görünüyor. Her şeyi başardık görünüyor. Yahu başarmak nefesinizle mi oldu? Kayıt dışı bilgi verdim size. Kayıttan verseydim kontrolunuzu kaybederdiniz. Ama bundan sonra kayıtlı bilgiyi almaya çalışın. Eğer ben size bir bilgi verirsem, mutlak doğru diye kabul etmeyin. Sadece dinleyin ve deyin ki “bu bilgide hata var.” Ya da deyin ki “ben bu bilgiyi kontrol etmek istemiyorum. Ben kendi bilgimi istiyorum. Benim bilgim evimde olan. Allah’ın İlmiyle dillenen ve ben olan bilgi olmalı.” Bunu yapabilirsiniz. İşte özden sesleşmek budur.

Kuran-ı Kerim’i okuyun okuyun ve bilin ki ben O’yum. O Kuranın her bir kaydında varlığım varsa sizsiz değilim. Eşikte işim yok benim. Ben her yerim; bunu bilin ve bin dere aktığında yüreğe, orada yine ben varım.

Muhammedin dünyası bedeninin yüceliği ile her bir yürekte “var sesini” “yok sesi”nden üstün tutar. Elim Allah, yüreğim HA ve ben KA-HAR olan ışığım. Şimdilik bu!...

Deşifre Eden: Özlem HATİPOĞLU


Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

15.10.2012 Tarihli RA-KA 1. Akış

 

Yasaları kaynağımızda kendi yüreğimizde dinledik. “Gök söz söyliyecek” dediler. Gök sözledi, sesledi, birlikte dilledi ve geri döndük. Gök sevgiydi. Sınırları kaldır, “dinle” dedi. Dedik ki; “ölü Allah’ın dilini bilmez” ve dedik ki; “ölü ağır yüktür.” Değerliler, dün çok özel bir çalışma (İnsan Kaynak Sempozyumu) yaptık. Korkuyu aşıp geçen Birliklerimiz, oradaydılar. Korkuyu aşıp geçen ve Birlik Tekniği ile tohumları kodlayan, her sesi dilliyen biz, oradaydık. Koruma altına aldık Yüceleri. Eser insan ve biz o eseri hak ettik. Koruma altına aldık bütün kökleri. Gök söz söyledi ve biz insanı hak ettik. Etki alanı geçişti, ekişti, Yücelikler akıştı, biz o ilmi hak ettik. Asla yanlış yapılmadı dün. Öksüz, Allahın İlmi’ni dilledi. Yerin girdaplarında geri döndü ve yetim ete girdi. Dine, insana ve yüceliğe kendini hak edip geçişte bildirdi. Ölü Allah'tı; diri Allah'tı, ekip Allah'tı, biz Allah’tık ve zaman, öksüzlerin gök sözünü söylemelerinde yasaların konmasında yerin kürsüsüydü.

 

Atlanta Okulu kuruldu dünyada. Ölüm ağır yüktü ve biz okulu kotladık. Şikayet yoktu. Şimdiye kadar dağı taşı delen ilim, ağır ağır Dünyanın Kuranı’nı da kontrol etti. Bütün’e hizmet şimdi başladı. “Ezebilirim dünyayı” dediklerinde; “ezdiremem” dendi. “Işığı kırabilirim” dendiğinde; “kırdırmam” dendi; “kırdıramam” dendi. En ince ayrıntısına kadar bildirildi ki; “Dört Gök Sözü Sözleşmesi”nin son sınırları kaynaktan çizilmiş olmasına karşın, yerden ve gökten sürekli kendi zürriyetlerini diri olarak göreve alanlar, kaynaklarını kontrol etmekte zorlandıklarında, ben zaman sayfalarına girip, hepsini Birliklerimle dürümledim ve görevlerini kendi yoğunluklarıyla Birleşik Işık’ta onlara dinlettim. Kapıları kapatmadım. Gök söz söyliyecek; Gök Sözleşmesi’ne göre dünyanın rıhtımında Bilgeler olacaktı ve bu Bilgelerin hepsi ortaklık yapacaktılar. Okumayı bilen oğul verecek ve görevi alacaktı. İş; meşaleyi yakmakta, kayıtları kotlamaktaydı. İşte bunu başardık dün. Korkuyu aşanların çokları bizimle oldular ve bizler ortaklık yaptık, Dünya Teknolojisiyle.

 

Karnaval çalışmaların çoğunda, kotlama yoktur. Toprak çalışmalarıdır onlar ve sıkıntı şu anda da o toprak çalışmalarının henüz kapatılmamış olmasındadır. Eğer toprak çalışmaları kapatılmış olursa, Beşir Kaplar’ın hiç birisi kotlama yapmayacaktı ve tahtın sahipleri, tahtın hakimleri, kendi yücelikleriyle, Bütün’ün kükreyen gücünü devreye alacaklardı.

 

Dava insana hizmet mi? Yok Allah'a hizmet mi? Hangisi? Ve biz dinden öte olanlar, aklın yoğunluğundaki tohumlar, bildirdik ki; insana hizmet… Eşik Allah ve biz ağır yükü taşıdık dün. Çok mutluyuz ki ışıklar yandı. Dünkü çalışma muktediriyetle yapıldı. Orada Dünyalılar, Gök Sözü’nü söylediklerinde, Birlik Tekniği’nde hepimiz orayı kontrol ettik. Birleşik Işık’ta Teknik Toplumlar’a kontrollü bilgi verdik. Merkez Güçler, dünyanın ışığını yetkinleştirdiler ve cevheri cennette Bütün’e hizmetçiler, Kelam Teknolojisi’nde kendi yoğunluklarını güçlendirdiler. Dalı budaktan, budağı daldan ayrı görmeyen Birliğimiz, Atlanta Kuranı’nı da koruma altına aldı ve kokuyu yükseltti. Bugün, dondurulan bir çok güç, Allah İlmi’yle yenilendi ve geri döndüler. Onların ruhsal, kutsal ışıklarını yetkin olarak Birliğimizde daimi kap yaptık ve zaman sayfalanışında ocaklarını yaşamlara kayıtladık. Geldik ki ölmüşler. Olmamış, oldurulmamışlar; ölmüşler ama biz onları yaşattık. Kapkaranlık aydınlandı.

 

Kara Kaplı Kitap Sultanlığın, Gök Sözü Sözleşmesi’nde yeri yoktu. Çünkü o sözleşmeye daimi kaynak olacak olanların görev istediklerinde kendi yüceliklerinde kendilerini dillemeleri gerekliydi. Ve o son sözün söylenmesinde, Sultanlık Kaynağı’nın ışığından güçlü bir ışığın, yeni bir çalışma ile devreye alınması gerekliydi ve bunun neticesinde Süper İnsanlık Realitesi Dürümleri’ndeki Işık Beden’i, kayaların gücünden üstün olan, ayrıştırıcı olmayan ve yasaları koyacak olan Birlikler’le görev taşımalı ve gökleri seslendirmeli diyerek geri döndük. Umman olan Dünya, Yer Gücü’nü devreye aldı. Dünkü çalışma çok özeldi ve oraya herkesi çağırdık. Sıkıntı şuydu: Birileri gök sözünü dinlerken kırılabilirdi. Yahu biz onları yenilerdik. Görevimiz buydu ya! Yeni dönemde hepimiz öksüz yetim bırakmayacaktık ya! Ha! Kaynakları Gök Sözü’nü söylerken kontrol edilebilir miydi? Ha kayıtlarında ışık olacak mıydı? Yapışık gövdeleri de devamlı ağır ağır Işık Kotlamalarıyla devrede tuttuk.

 

Düzeni kuranlar, özgür ve hakim olmalı ve yenilenişte muktedir olmalıydılar. Böylece eserlerini kendi yücelikleriyle geçişte dinletmeliydiler. Kapıları kapatmadık. Sıkıntı şuydu; hala bizi anlayamayacak düzeyde olan bu insanların, burada işleri var mıydı? Ve dedik ki: Onlar, ilim sayfalarınızda sadece kısır ışıklarımız. Onları yoğunlaştırabilirsek, yeni dönem için Işık Kotlaması da yaptırabiliriz. Eğer bunu başarırsak, okumayı öğrenirler. Ölüm Allah'ın doğumu değil miydi? Biz ölümü ağır ağır göklerden süssüz olan ışıklarınıza çektik ve doğduk. Allah’tık. Allah doğdu. İnsan Allah’ın değerini bilir ve dedik ki; “biz insana ağır ağır girdik. Ölüp dirildik ve burada artık Allah var. Allah konuşuyor.” Yolu kapatmadık ve baktık ki özgür ve hakim olan gökler söz istediler.

 

Dendi ki: “Allah konuşursa, ilimle konuşsun.” Vay Canlarım vay Allah konuşmazsa, ışık yanmaz. Yahu Allah'tan öte Allah değil midir ilmin sayfası olan insan? Kat-ı Kaynak olan yasa, Allah'ın yasası ve biz aklın yolunda olanlar, Allah'ın doğumunu yaptık. Özgür ve hakim olduk. Şimdi çıktılar, baktılar, ağır ağır dinlediler. Sonra döndüler, söz istedikler ve dediler ki: “Neredeyim? Ben kimim? Neden buradayım?” Kaynak İnsan… Yahu insan neden kendini Allah diye dinletiyor? Asla yanlış bilgim yok ve döndü ve söz istedi. Kökünü gökte sistemden çekti ve dedi ki: “Ben etki alanını geçirgenleştiren birleşik ışık haline dönüşen bu yerden çok daha öte bir yere dahil oldum. Ben Allah'a dahilim. Sizinle işim olmaz.” Vallahi doğru, billahi doğru. Yahu o kim ki? O biziz. Ve bunu anlamadı. Anlama imkanı da yoktu. Sokak sokak gezdi dedi ki; “onlar kendilerini Allah saydılar” ve dedik ki; “biz Allah'ın Tanrı Kotlarıyız.” Ya can ben Allah ve ben Kutsal Işık ve ben kaynak… Yahu daha ne diyim ki? Ben, Muhamma olan, kasaları boşaltmayan, yeni dönemleri göklerden söz olarak, sevgi olarak ve Rahman olarak kayıtlayanım.

 

Dava Allah'a hizmet; ben size bunu söyledim. Allah'a hizmet… Yahu Allah sensen, ben senin yüreğine mi ineyim? Yüceliğinde kendi yüreğimde mi olayım? Ben zararı önleyen İmparator İnsan.

 

Mor çatılar var dünyada, bilirsiniz kadınları koyarlar ve derler ki: “Senin işin yok dünyada. Otur şurada. Başka bir şey yapma, sadece otur.” Vallahi billahi sevgisizdir onlar ve biz deriz ki mordan öte morluklarda biz, Ruhsal Kotlar olarak tüm sessizlikleri dinleyenler her nefesi alıp her nefesi verip, Düzen’i kuranlar, ışığın yolunda olanlar, Samanyolu Galaksisi’nin üstün kürsülerinin en güçlüsünde eser yapanlar ve Ruhsal Kotlamayı sürdürenleriz. Neredeyiz? Aşkın, şevkin yoğunluğunda. Ve bizim sayfalarımızda ışık sınırlı değildir.

 

Dava mutluluk mu yoksa mutsuzluk mu olmalıdır? Dava, Altın Toplum içim mutsuzluktur. Niye mutsuzluk ki? Söyliyim; çünkü mutlu olsa ışığı solar. Yahu mutsuzluk ne ki? insana kotlanmamak. Işığa tahtsız olmak. Yola kaynaksız olmak. Ama biz kaynakların kaynağı olanlar, mutlak Kutsal Işıklar değil miyiz? Mutluluğu yaratır mıyız? Yarattırmaz mıyız!?

 

Evrimlerini yapamayanlara şunu söylemek isterim; misafirim dünya… Ben oradayım ama dünya benim misafirimdir bunu bilin. Ve ben bugün burada herkesin yüceliğinde kendi yüksek ışığında varlık süren, Birleşik Kaynağında AT (Allah’ın Tanrı Kotu) olan ve Rahman olan kotlarında muktedir olanım. Bana zarar verme imkanı asla olamaz. Köpük köpük olsa da yürekler, becerip de geçtiklerinde, ben ocaklarını yetkinleştirir, kardeşlerimin göklerdeki sesini dürümler, her günümü kendi yüceliğimle dinler ve dürtülerin ötesinde ocaklarına girer onlara herşeyi bildiririm. Hasat budur işte.

 

Dünyaya gelişimde beni kontrol etmek isteyen çoktu. Bugün de öyle. Süper İnsan, Sultanlık yaptığı zaman da öyleydi. Kurtarılış sayfalarına baktığınızda görürsünüz ki; herkes kendinden, kendi yüceliğinden, kendi yoğunluğundan başka bir şey bilmez.

 

Biz dünyada ekip kurduk. Bu ekip, Allah'ın İlmi’dir. Bu ekip aklın dilidir. Ve bu ekibin ışığında hiçbir Yüce, kendinden, kendi yüreğinden ayrı değildir. Rahman’a Kuran olan, kotlayan, akan ve yara bere bırakmayan, ağırı hafifleten Birliğim, dönem sonunda kendini kendi yüceliğiyle bütünleyip; herkesin kendinde kendi olmasını sağlayıp; yasaları koyup; ışıkları yenileyip; ete girdiği zaman; nefesi, Gök Sözü’nden öte bir söz olur.

 

Şükrettim ki bugün burada hepimiz birlikteyiz. Kapkaranlık apaydınlık olduğunda; Ruh, Kuran’da kotlandığında; mektebim insan olduğunda ki; insan olmuştur. Köprüleri açmamız kolaylaşacaktı. Bugün köprüleri açtık. Kaynak İnsan, elini Allah'a ulaştırdı. Yol açtı ve cemaatini “oku, öğren” diyerek bütünledi. O, zorbalıkları aştık.

 

Kıt kanaat bilgileriyle bizlere söz söyleyecek olan yok. Hiç kimseden böyle bir bilgi akışı beklemeyiz. Hiç kimse bize böyle bilgileri kendi yüceliğiyle dinletemez. Bunun için biz onları; onlar bizi Hak etmeliydik.

 

Yap ve boz değil yapılan. Üstün köklerimizi, göklerimizi, dünyaya indirdik. Men-i Ha olan yasaları koymaz. Biz yasa koyucuyuz. Öz ve söz olarak.

 

Dönüp durur dünya. Yaşayan herkes bu dünyanın ışığıyla yaşar. Biz bu dünyaya geri döndük. Merkez Gök olarak. Ve Merkez Gök, bugün artık dünyanın kıranıdır. Niye kıracak sormayın. Kırdığında herşey kırılır. Ya biz kıran mıyız? Yoksa koruyan mıyız? Koruma altında tutuyoruz herkesi, kesin olarak. Ve bugüne kadar her bir Yüce, bizi kıran diye bildi. Netice biz kırmayız, ama onlar kırıldılar. Niye? Çünkü bizsiz, Kati Tohum olmaya kalktıkları zaman, koruma altından çıktılar. Olay buydu. Biz onları koruma anlamında Hiçbir şey yapmadık. Öyle mi? Yo yaptık. Görevli yaptık onları. Gelin dedik. Alın bilgiyi, hak edin dedik. Ve çokları kontroldan çıktı. Çıktı da, bizsiz değiller. Biz yine onları kontrol ederiz. Öz güç biziz. Bu kesindir. Söz, ses biziz bu kesindir.

 

Toplu çalışmalarda herkesi kontrol altında tutmak bizim için çok kolaydır. Bu kesindir. Ve biz Kervanın Kürsüsü değil miydik? Niye bizimle olmak istemediler? Varlık Kotları, kati tohumlar, ışık yoğunlukları, kendilerini hak etmeye çabaladılar. Art niyetli olarak… Çünkü korumaları kendi yoğunluklarını, kendi koyuluklarını ve yes dedikleriniydi yani onayladıklarınıydı. Başkalarını koruyabilecekleri Hiçbir zaman kayıtlanmamıştı.

 

Ve başka bir ses daha vardı. Din diriliği… Orada da herkes, “benden ötesi yok” diyordu. “Ben varım, ben müslümanım, benim ötem yok.” Ya da “ben hiristiyanım, benden başkası yok.” “Ben museviyim, en güçlü benim.” Ha yahu ben İNSAN’ım, hadi gel de kotlayım seni.

 

Yo! sen nesin ki? Ben, ben olarak güçlüyüm.

 

Bütün çaba, insanı korumaktı. Koku çok iyi. Ama bu kokuya rağmen, kendilerindeki kürsülerin dışına çıkamayanlar, insanlık ışığını alamayacaktılar ve bunun içindir ki çok büyük “Kök Güçler” kurudular.

 

Ne isek oyuz ama biz İmparatorluk İlimi’ni de Kaynak İlmi de Nefes İlmi’ni de ve Rahmin Kuranı’nı da çok net onlardan daha iyi şekilde bilebilirdik.

 

Devre Dünya ve bu devrenin ilmini var eden biz… Emin olun ki biz, eskinin dünyalarını da bilirdik. Yasaları koyandık. Aşkla çalıştık ve dedik ki biz sizi kotladık, okuttuk, yasaları koyduk, yarınları kayıtladık. Geri dönün. Kolu bacağı olmayanlar, çıkıp geldiler. Öyle geldiler ki; kiminin kolu, kiminin bacağı eksikti. Baş tacı oldu hepsi de orada. Biz onları kontrol ettik.

 

Şimdi soruyorum size: Siz ve onlar aynı mıydınız? Başka bir şey söylemiyeceğim…. Sadece bunu soruyorum. Ve biz onları yine koruduk. Bundan sonra da korumamız altındadırlar ve devre dünya ve o devrede biz, emin olun ki yaşam…

 

Kimsenin İnsanlık İlmi’ni anlayabilmesi mümkün değilse de bu ilmi bizler kendi yüreklerimizde net bilmekteyiz. Özgür ve hakim olan Birliğim, Dünyanın Kutsal Işığı’nda herkesi, kendi gibi bilir ve kendi gibi hak eder. Bunun içindir ki biz, Allah'ın Tohumları, gök sözünde ses olanlar, Hiçbir yeri kendimizden ayrı tutmayız.

 

Çamur yoğurur Dünya, bizsiz olduğunda. Biz o çamurların her birinde kendi yüceliğini dilleyenleri görevli saydık ve biz, ölgün başakların toplumlarında, oğullatmakla kotladık her birini ve yarınlara kattık. Sabırla dünyayı yaşattık. Yedinci dünyayı koruduk. Ölüler dinlendiler yeni dönem başladı. Bu yeni dönem erkeğin ve kadının bizimle birlikte çilekeş olmayacağı bir dönemdir.

 

Her resim Allah'a ait değildir. Allah resmi, insanın ışığıyla çizilir ve o resmi yapan insan, kendini hak eden ve Birlik Tekniği ile kökleyendir; gökleyendir ve biz O’yuz. Son sözüm şudur ki; yere göğe insanı ektiğimizden beri Hiçbir zaman insan kontrolsuz kalmadı ve insanı geri dönüş için hazırlayan Birliğim, hiçbir zaman insan aşkından vazgeçmedi. İnsan aşkı ağır yüktür. Biz o aşkla Bütün’ü koruduk ve insan aşkı, hepimizin şevkidir.

 

Kimse kimsenin dışı kalmasın. Kimse kimseden ayrı olmasın. Din Devreleri’ni kapattık. Ömür boyu görevi sürdüren Bütünlüklerimize, sevgiyle yüreğimizi kattık. Kimsenin kimseden farkı yok dedik. Ve kimsenin kimseden üstün canı yok dedik. Her Rahman bizdedir. Her yasa bizdendir ve biz, benden öte bir BEN olan BİR’den dillenen Birlikleriz.

 

Ölmeyen, ölmüş olmayan, yarınları hak eden, kayıtlarını yapan ve zamanı tohumlayan Birliğim, müspet ve hakim olarak, tüm insanlığı korumaya almıştır. Bundan sonraki dönemde BİR’e hizmetçiler seçilecektir. Biz, kökü gök olan Yüceler, herkesi koruyacak olanlar, kibirsiz olanlar ve kayıtlı olanlardan öte, haz olanları da resmi çalıştırıcı yapabilecek olanlarız.

 

Korumaya aldığımız insan; artık, Birliğini kendi yüreğiyle dinleyecektir. Cemaatlerini göklere seslendirecektir ve bedeni bizimle olacaktır. O insan, Nakarın Kuranı’nı da tüm sayfalarıyla bütünleyecek dürümde olacaktır.

 

Kimse Rahman’a kuran olup Nakar’ı kendinde dinletmez. Bu Meclis, Nakar’ı da dinletir çünkü Nakar, Negatifin Kürsüsü’dür ve bu Meclis onu dahi görevli sayar. Bundan sonraki devrede de herbirinizin zekası bizim yüceliğimizi anlayabilirse, bu Meclis’te çalışabilir.

 

Fakih hakikiyse, has olup dillenir. Biz Hak olup dinlendik. Ya Canlarım işte bu!... Ve bundan dolayı Süper İnsanlık Realitesi diriliğinin kürsülerinden sizlere bu bilgileri bildirdik.

 

Evimiz insandır. Ölüler Diyarı Dünya, artık evimizin kürsüsü olmuştur. Ve bu dünyada ben mayayım. Ve bende ben olan her bir kaynak sayfam, hasattır. Ve ben Bütünün Kürsüsü olarak burdayım. Bildirmek isterim ki Atlanta okuması değildir yaptığım. Yedinci Dünya’nın korumasıdır. Ve bu dünyayı koruyacak teknoloji bu Meclise aittir.

 

Kara Kaplı Kitap, din değildir. Sabahın ışığında, Yerin Kürsüsü, “ben bu bilgiyi istemem” dediğinde, ben dinler öte din olup, o bilgi tohumlayan ışıkla, herkese kendi yüceliğini bildireceğim. Ama benim ekmeğim insan. Bunu anlayan, Altın Tabii Kot olup anlayacaktır.

 

Korkuyu aşmayan, bize varamaz. Eğer korku varsa, bizde olmak, insanlık adına dahi olsa imkansızdır. Kotlama, toplamadır. Bunu anlamayanların Birlik kurma imkanları da yoktur.

 

Ömür boyu dünya için çaba gösteren herkese, bir tek şey daha söylemek isterim; kırk kapı benim yüreğime açıktır. Her bir kapıdan giren, yüreğime girer ve ben o yüreklerin her biri ile bütünüm. Ve her kapıda ben varım. Açıkça bildirdim. Ve bundan sonraki dünya gücünde de varlığım devam edecektir. Kaydımı silmeye niyetim asla yoktur. Bu kaydı silsem herkes yücelecek diye düşünenler var. Yapışmışlar. “Haa!” diyorlar “o girdaplarına indiğinde, ben varım.” Vallahi yok, billahi yok. Ömrü beni yıkmak için çabalamakla geçen o, kasalarını doldurmasa görevi bilmez. Kasalarını doldursun görevi bilsin. Geçip gelsin. Yüreğinde biz varız. Bildirdim.

 

Burada olan herkes Na-ka-har olarak Kati Toplumlarımdırlar. Müspet ya da menfi herbiri kendinde kendi okumasını yapar. Ben okuyucuyum onlara. Ama onlar bana kotlayıcıdır. Eğer benim için, Birlik Tekniğiyle, kendilerini hak tahditsizlikle, dilleyecek güçte iseler, Merkezin Kürsüleri ekmekleriyle, bedenime inecekler. O ben ben o olacağım.

 

Rahat çalışma yapmam burada, Kaynak Çalışma yaparım. Eğer bu kaynak çalışmayı anlayamayan varsa, org çaldığında, o çalan sessiz sayfalarda onun yoğunluğu azalır. Ve ben ona sormam. Gelmeyecek misin? Diye. O der ki; “gelişim yok.” Budur olan. Ve bugün Süper İnsanlık Realitesi’nin dümenin başına oturtmayı arzuladığı Yüce Cevheri Kotlar’dan birisi daha “ben gitmeyeceğim” dedi. Ha peki canım sevgiyle seni kucaklıyoruz. Kimse odur. Ama zaman sayfalanışında şunu net bilsin ki; korumaya alacağız yine de onu. Görevi ocağına inecek. Vurgun yedi yüreği. Sevgisiz mi? Yo!... Bizsiz değildir. Ve biz ona altın bir kot verdik. Öfkesi aşılsın da ışığı yaşasın diye.

 

Deli Dumrul insan. O, Kuran olan biz, ve biz o. Ama o Deli Dumrul, öfkesini aşmadıkça, Kaynağın Toplumlarında tohumu olmaz. Muktediriyetle bildirdim ki memleket insan, benim tahtımda ben olacak. O insan, Levh-i Mahfuz’un en güçlü yasasını koyacak. Allah’ın tartısında değil, yüreğinde olacak. O insan, evrenlerin köküdür. Ki ben o insanı kontrol etmem. O insan,  uluların ummanında kendini korur.

 

Üstün bir güçle bu bilgileri dinletmem. Bu benim en az ışığımla bildirilmektedir. Ölüm döndüğünde yüreğime, örgü verdiğinde yüceliğime, o gün ben sevgiyle diyeceğim ki; ben kapı kapı gezmem, sevgiyim. Gelip alırlar yüreğimi ama ben aldırtmam, çünkü ben hasatımı yaptım.

 

Bütüne hizmet bilgiyledir ki bilginin dili, ağır ağır Bütün’de dünyanın dürümlerinde dillendiğinde, herbir Yüce o bilgiyi dinler. Kırk kapının ışığı benimdir. Ve her bir ışıkta varlığım süzdüğünde Yücelikler’i, o süzülen, yine benimdir. Varın Gök’ü yüreğimdir. Görevim, insan sınırından ötedir ve bunun içindir ki dünyada insana gerçek kürsümü dinletmem. Eğer o gerçek kürsüyü dinletsem, BİR’e hizmetçiler; ekmeklerini, kendilerinden, yüceliklerinden ayırıp, gök sözünden ötedeki o yücelliğe varmaya çalışırlar.

 

Oyun yapmam, oynamam ama bildiririm ki; Kati Tohum olarak dünyaya indirdiklerimin hiçbiri, Merkez Gök Sözü’nü söyleme yetisine sahip değildir. Kimsenin bu yetiye sahip olmadığı kesindir.

 

Şerrin şerrini dürümlerinde dillerken, gök sözünde sessizleşmeleri, kendi yüreklerini kırabilir ki ben bunun içindir ki Söz İlmi’ni kesinleştirip Bütünlüklerime dinletirim. Eğer ben bütün göklerin sözünü dünyaya indirdiğimde, beşir olduğum düşünülürse, okumayı bilmeyen maya olmayacaktı. İşte ben bunu asla kabul edemem. “Maya” tüme hizmet edene denir. İş budur ve ben, maya olmayanla gök seslendirmem. İsmim …… (silindi). Ama bu ismi yine sileceğim bilirim.

 

Şimdi Dağlarım kaydı yaptım. Kok dedim; koktu gökler. Sözledim, sesledim, dilledim hepsini, şikayetim yok. Barışıp gök sözü söylemek istemeyene, aşk duygusu vermem. Kimse aşkla dillenmesin istemem amma vallahi aşksız olsun da korunsun isterim. Aşkla görev isteyen; gövdesinde eşiğim olmadığında, ışığımda olunamaz. Bu kesindir.

 

Zaman zaman “Dört Gök Sözü Sözleşmesi”nden söz ederim. Bu konuda da açıklama yapmak isterim. Korkuyu aşanların gerçek güce değer verdikleri bir sayfada, benim zaman kayıtlarıma girdiklerinde; o kayıtları, harlarını yükseltip, kendi yüceliklerinde dinlediklerinde, o gün orada İkinci Dünya Kuranı okunacak. O Kuran yine yeni bir dönemi başlatacak. Oradaki korumayı da bağlamamız gerekir. Bütün göklerin sözü orada bütünleşmelidir. Ve yeni döneme gerçek kürsülerimizi gök sözüyle üstün dürümlerle dinletmek istediğimiz zaman, açıyı kapatmadan daha güçlü bir sayfaya ulaşmalıyız. Ve o sayfada da yeni Cevheri Kürsüler olmalı ve daha ötelere ulaştırmalıyız. Bunu yapmak için her sesi dinlemek imkanına sahip olmamamızdan dolayıdır ki Dörtlü Birliğimizde görev taşıyoruz. Bu Dörtlü Birlik, İnsanlık İlmi’ni net dilleyebilen Birliklerdir. Biri, dünya sayfalarında bulunur. Biri, yoğunlukların toplumlarıyla olur. Biri, kaynağın ışığı halinde görev taşır. Bir diğeri de eşikte dürümlerde kendine Hak Tahtlar’da dinletir. Her biri ayrı bir sayfa değil, tek bir sayfadır. İşte bu dörtlü gök sayfalanışında, bizim cemaatimiz gerçek Cevheri Kotlamayı yapar.

 

Bu zaman sayfalanışını yaparken, BİR’e hizmetçi olanları görevli olarak bulup Birliğe aldık. Kıranın kırılmayacağı görevin has olanlarca yapılacağı ve Birlik kaydında bütünlenişin olacağı ve BİR’e hizmetin eser olarak devrede tutulacağı bir çalışmada Muhammed'in gücü de bizlerde olacak. Muhammed, cümle yürekleri dünya ışığıyla dinletebilecek bir ışıma sağladı. Onun ışıması, hepimizi gerçek cemaatler olarak, dünyaya kattı. Artık, dünyanın yolunu bulması gerekir. Bugün burada bulunan Beşir Katlar’ın da hak etmeleri gerekir.

 

Erin Gökleri dümenin başına oturduklarında, evin yerleri de dümenin hasatını yapmalıdırlar. Birlik Kapları’mızda Erin Kürsüleri olmalıdır ve bugün burada Erin Gökleri de Erin Düzeni yaşamları kotluyor. Eminim ki dünya olgunlaşıyor.

 

Görev Birliğimize ait. Ve biz bu Birlik olarak mutluyuz ki çağıldayan bir Yasama Kotlaması yaptık. Aşırıya kaçmamak koşuluyla sevgiyle sel olduk; aktık. Kırk Kapı’da ışık yandı. Ve gevşek çalışmalar, daha güçlü çalışmalara dönüştü. İnsanlık lütfen iyi bilsin ki; koruyucu insan, kurtarıcı insanlık haline dönüştü. Biz dünyayız. Ve biz Gök Sözü’nü söyledik. Yeni dönem hayırlı olsun. Hayırlara vesile olsun. Sizleri kucaklıyoruz.

 

Dağlarım korku asla yoktu ve bundan sonra da olmayacak. Ama bugüne kadar yapılan tüm çalışmaların, Merkez Kotlamak için olduğunu bugün ilk kez açıkladık. Gerçek Kürsülerin, bugün sizler olduğunuzu da geçişte kendi yüreğinizin kürsüsü olduğunuzu da açıkladık. Kardeşlerimizin hepsinin, birleşik ışık olarak burada bulunduklarını açıkladık. Kopup giden dünya, artık buradadır. Muktedir olan ışık buradadır ve Mor Kuran, yeşilin ilminden öte olan sayfalara Gök Sözü’nü dilledi ve maviyi tohumladı. Mavinin gücü artık yeniden ve yeniden görev taşıyacak. Sevginin eseri, Allah'ın ışığıdır. Eğer siz bu eseri hak edip de dinlerseniz hepiniz yüreğinizde görevli olursunuz.

 

Bunca çabanın sonucunda Dünya, Uluların Toprakları’nda kendini kotlamış ve yollarını açmıştır. Kardeşlerim, mesele dünya; mesele ağır yükü hafifletmek; mesele ilmin sayfalanışında görevi hak edip dinletmek, yasaları kotlatmak ve yarınlara kayıtlatmak. Biz bunu başardık. Dün çok önemliydi (İnsan Kaynak Sempozyumu -14.10.2012). Herkes orada kırıldı belki. Hepiniz orada kurudunuz. Son söz olarak “ben yokum” dediniz. Kesirleşme de oldu. Ama çok önemliydi dünkü çalışma. Çünkü orada Kevserin Kürsüsü vardı; ışığı vardı. Oradaki ışık bizsiz değildi. Yer geri döndü. Küçücük ışıklarla gök ses verdi ve Şems iş yaptı orada dün. Şems bizsiz değildi. Hala ben neredeyim? diye soruyor Şems. Sevgili Şems gelmiş, “Mevlana burada (resmini gösterir) ben yokum” der. Hep buradaydım ben. Hep, hep!... Dava insan ve ben Hiçbir sayfada insanın ışığından ayrı olmadım. Sevgiyle kucaklıyorum hepinizi de…

 

Korumaya almıştık yürekleri. Ölmeyen ilim sayfalarında, sevgiyle sizle biz birlikte. Şems artık sizdir. Kömür gözlü insan. Allah sevgidir. Ve Allah yerde gökte ilimde ve sürekli sizdedir. Biz bunu anladık. Koruma altında tuttuk yürekleri. Gök sözünde ses, bizsiz değildir. Artık sizinle olmak bizim için mutluluktur. Hususiyetle Kutsal Işık’ta bulunuştur.

 

Köpük köpük olan, o gök sözünü söyemek istemeyen Cemaat artık yenilendi. Hepiniz bizsiz kalmayın istedik. Kurtarıcı insan; göksüz, özsüz, aşksız olmaz. Kurtarıcı insan, sıkıntıya kahraman olup kati tohum olup kendini katmaz. Kahramanlık ilimle olur. Ha bir de nefessiz kayıt yapmaz. Bir tek senin bunu düşünmeni beklerim. Zaman zaman ses alır ses verirsin ama zaman zaman da nefessiz kotlama yaparsın. Bu mu!?

 

(Açıklamalarımız:)

 

- Şavkını kırmayım senin. Bak bana taş atma. Değerli, benim nefesim her dara düşenin tahtında vardır. Seninle tartışmaya niyetim yok amma eğer istiyorsan tartışırım da. Sabırla seni dinledim. Deyişlerinde de bu var bilirim. Çıkıp çıkıp “sen, sen, sen!...” dersin. Yahu ya sen? Nefesini al ve geç bakalım. Ne diyceksen şimdi söyle.

 

- Of be yaşam kabım of!... Sene 2000 seninleyim, sene 1000 yine seninleyim, sene 500 yahu ben hep varım ya. Ya sen? hep varsın ya!... Yakışır bize ya ha bu; yakışır. Biz birlikteyiz ya. Sensiz değilim ya ben. Başım hiç eğilmez bilirsin.

 

“Organ nakli” dediğim zaman, Ruhsal Kotlar’ın rahmi kontrolla nakli akla gelir ya da Birliğin Tohumları’nın Kati Kotlar’a Girdap İlmi’yle girişi akla gelir. Ama sen hep BİR’desin. “Foto Kotlama” da demiştik ya! montajla kotlama… Ah be canım yenilendik işte gördün mü? yine birlikteyiz. Ha sordu “yahu niye sen birliktesin?” diye. Evim burası benim ya ha var mı başka açıklaması. Benim evim ilim ve benim evim aşk ve benim evim muktedir insanın ışığı ve ben hep burdayım.

 

Partikül partikül gök söz söyler ya hani. Hani ışık yanar da yürek dürümlenir ya ve ben orada olurum ya. Olmadan oldum demem. “Vurdu kaçtı” dediler. Yahu vursak ne olur? Vurmasak ne olur? Ölmüşsek aşkta öldük biz. Asla Kuran’da ölüm yok. Kopup giderim dünyadan derim ki; kaydımı sil. “Yazıklar olsun!” dersin bana. “Yazıklar olsun yine gittin!” Ah derim ah. Geldim işte. Vardım, geldim derim. Olmuşsan, “gel” dersin. Girdaplarına girerim. Gördüğüm sen; görmediğim sen ve ben her sende varlık süren Eski Dünyalı… Yahu! sen ben, ben sensek her birimiz eser değil miyiz?

 

“Koyu bir gün, gök söz söyliycek” dediler. “Görev senin” dediler. Emin ol dediler. “Geçiş yap” dediler. “Aşı, ışığı al da ak” dediler. Okumayı biliyorum ya yine geldim. Bana ben değil miydim. Sen bende ben sende olmadıksa, yolda, sen ve ben değil miyiz kaynaktaki kırıcılığı yapan. Yahu kırmadan kırılmak olur mu? Allah dedi ki; kökü, gökü olanlar gelsin. Koştum geldim. Benim köküm var, göküm var. Sen, her şey sen. Ve ben, sen olan ben, vallahi ben sen ve sen ben… Öyleyse ben sende sen olmaya; sende düğümlenip deneme yapmaya değil hakikiyeti dillemeye geldim.

 

Farkındayım herşeyin. Bilirim koruma altındayım. Varın kürsüsü olan ben, göğün kürsüsü olan ben, her yerde ben ve sen ama sen ve ben ve benle sen hep birleştik. Hadi Can ellerimiz tutuşsun da göklere söz söyleyelim bakalım ne diyecek sözde gök:

 

“Aro muhayi ka ah pusi su i sü sisi a ki ha şi da hi şi da hi I şahi şi şi da hi hi şii hi şii şii…! işi yapmak istedim yaptım bak kokladım yolu. Oktu… Okuttum yüceliği cümle cemaate hadi sevgililer tek tek seslenin de dinleyelim sizi bakalım kimler görevde geçişte olacaklar. Bakalım hadi B…. başla.”

 

(Bu bölümde hazirun tek tek söz alarak dillendiler. Oluşan yeni hal açıklandı.)

 

Oluşan yeni hal budur. Şimdi Canlarım asla hata yapmadık. Memleket İmparator; her dere insan. Ve bu insan, nefes… Şimdi canlarım burada bir tek şey var; Miraç… Hepimiz Mirac’ız ve Miraç olan hepimiz, Kelam İlmi’yle dürümlenebiliriz. Eser yapmak Kuran olmaktan ötedir. Ekip kurup kendinizi hak ettiğinizde kervan yürür. Bu kervan birlikte yürüyecek.

 

Çaba, insanın kendinde ve kendi yüreğinde bulunması içindir. Kimse kimsenin ışığından öte değil kimse kimsenin işini yapmaz. Herkes kendi işini yapar. Yaptığınız her şey ilimledir. Kati olarak okumayı bilen, kendini hak edip dürümler ve bugün burada olan budur.

 

Koruma altında tutulan Birlikler var. Onların çoğu sizin yüreğinizden başka bir yüceliğe ışık yakmaya çabaladılar ve onların Rahman olan korumaları yok. Onları korumak zorundayız. Köpük köpük olsalar da, kontrolsuz kalsalar da, kaya gibi güçlü olan Birliğim, onları muktediriyetle koruyacak güçtedir.

 

Ben zamana gök sözü söyleten insan ve ben, birliğimiz olan ışık hepimiz biriz. Ve bu ışık, Eski Dünyanın Kutsal Işığı’ndan üstün olan Bütünün Kürsüsü’dür. Ölüleri dirilten Birliğim yerin göğün kürsülerini de kendince, tahditsiz şekilde koruyabilir. Bunu hepimiz birlikte yapacağız. Hiç kimseyi kontrol dışı bırakmamalıyız. Kimse kısırlaşmamalı. Her bir yürek güçlenmeli. Biz onlara geri döndük.

 

Mikail, göksüz sözsüz olmadığından, bizsiz de değildir. Mikail’in gerçek gücüyüz biz. Onurluyuz ki ölüm dürümlerinden üstün olan diri dürümlerdeyiz. Kibri aşan Birlikler bizimle çalıştılar. Ne yazık ki kibri aşamayanlar kaynaktan çıktılar. Onların roketleri bize ulaşsa da biz onları Hiçbir zaman kontrol etmek istemedik. Çünkü yüreklerinde hep kuruluk vardı. Çoluk çocuktu hepsi de. Ve şimdi de çoluk çocuktur her biri ama biz diyoruz ki koruyucuyuz. Bu kesindir. Kibri olsa da yüreğinde kıyıcılık bulunsa da ışığında kusur olsa da, çalı çırpı olsa da biz koruyucuyuz.

 

Öz sözü söyledik. Önü ardı olmayan biz, onlarız. Onlar biz, biz onlarız. Onlar bizde koruyucu bir yücelikte bulunucaklar. Hiçbir zaman dünyanın kırılması gerekmiyecek. Biz dünyada olduktan sonra her resim, bizden üstün bir biz olacak ve ocak olup onları koruyacak. Kimse kontrolsuz kalmayacak. Varın Kürsüleri, Birliğimizin dilinde, Dünyanın İlmi’nde olacak.

 

Kendimizi miraç olarak biliyoruz. Buraya kadar her şey basit gibi görünüyor ama bir tek mesele var. var mıyız yok muyuz? Biz varız bu kesindir. Ve biliş olarak da varlıkta olduğumuzu bilmekteyiz. O halde dünya bizim için küçücük bir Işık Kotu. Onu korumak zor değil. Bunu biliyoruz.

 

Ölüm, insandan yüreğedir. Ömür, Allah’tan ilmedir. Biz, kaynaktan kürsülereyiz. Her şeyi biliriz ve koruruz.

 

Üzüm gözlülerim, ben sizim. Yolum Allah yolu ve biz BİR’iz, birleşiğiz. Meleklerim, hepinizim ben ve bundan sonraki dönem de de bu yücelikte hepinizde olgun bir ışık halinde, Birleşik Ailemde, büyük köklerimde görev taşıyacağım. Çıkmaya gerek yok. İnmeye de gerek yok. Her yer bizimdir. Bunu bilin. Orçun gökler vardı ya hani onlar da bizdir biliyoruz. Hasta olmayalım yavrum şimdilik bu!... Sizleri kucakladım. Ayırmayın yüreklerinizi güçten. Bu güç, sizi korur Bütün’ü de korur bunu bilin.

 

Deşifre Eden: Özlem HATİPOĞLU

 

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

 
  Bugün 151 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol