Birlik İlmi
  17.10.2012 Tarihli
 

IŞIK KOTLAMA  17.10.2012 

Sabırla seni bekledik, kaydını yapmak üzere. Bütün göklerin sözü bugün senden, Seyfullah olarak diri olanlara kayıtlanacak. Arton, kontrollu şekilde bu Meclise iniyor. Atlantanın Kotları da bugün sizde olacaklar. Or-Canlar’ımız da burada olacak. Örgüt tamamen burada olacak. Buyurun başlayalım!

Koruma altına aldıklarımızın çokları, kendi yoğunluklarını kaydetmediler. Ve sen Din Teknolojisi’nin kutsal ışığını kontrol ederek yeşil rengin kürsülerinin üzerine, maviye ulaştın ve maviyi kayıtladın. Bu, bizler için kolaylıktı. Netice olarak bu renge ulaşanlar, daha küçük ışımalarla yere inebileceklerdi. Bu da daimi kotlarımız tarafından gerçekleştirildi. Kuran-ı Kerim’in güçlü meşalesi de yandı. “Dar Zaman Sayfalanışı” boşyereydi.

Burada hepimizin gözleri açık ve “yüksek gün sayfaları”nı görmektesiniz. Etki alanınız gerçekten geçişe hazır. Büyük gökleri, kökleri ve teknik kayıtları bekledik. Teknik kayıtları yapacak gücünüz var. Sabırla sizin görev taşımanızı bekledik.

Kıyıların ışığı yanmıştı. Yeni dönemde bu kıyı ışıklarını yetkinleştirmek ve Yeni Düzen Kotlaması yapmak gerekliydi ve bunları yapmaya çabaladık. Farklı dönemlerin ilmini de aldık. Ve Din Teknolojisinin Kürsüleri’nin Kati tahditlerini aştık. Şimdiye kadar, hiçbir sayfada olmadığı kadar görev taşındı.

Ve netice olarak Kati, Tabii Yoğunluklar’a vardık. Sıkıntıyı aştık. Yasaların toplumlar için olduğu kesinlikle bilinmeliydi. Ve bugün burada bulunan sizler, yasaların kotlanmasını sağlayarak; kıranın kırılmayacağını söylediğiniz zamankinden çok daha üstün bir birleşimle yenilendiğinizden; Yeni Dünya’da, kıranın kırılması gerektiğini dillediniz. Ölmüştük, dinledik. Öksüzdük, hak ettik. Kaynaktan ışık çektik ve görev istedik. Gelişmelerin daha farklılaşacağını da düşünmekteyiz. “Vakit tamam” dendiğinde, biz buradayız. Örgüt halinde ve hakkı isteyen Birlikler olarak; örtüleri açtığınız zamanki gibi herkesle birleşip, Gök Sözü söyleyerek… Bunun için size ve sizin yüceliğinize geldik. Sistem’den bildirdik.

- Dağlarım, sebep ne olursa olsun; bugün burada oluşunuz bizler için mutluluktur. Kuran-ı Kerim der ki “Örtüleri kaldırdığınız zaman, her şey daha farklı görülür. Örtülü zaman sayfalarında, Hira Koruması dahi kendi yoğunluğundan öteye geçemez.

Ömür boyu çalışan Birlikler’in, bugün buraya geçişleri bizler için de mutluluktur. Rahman Kuranları’nın gerçek Kürsüleri’yle birleşmeleri ve bize geçişleri; eti olmayanların, eksik olanların yasalar kapsamında kotlanmalarını sağlayacaktı. Şikayetçiydim Dünya Tabii Kotları’ndan. Zararlıydılar, kayıtları yapılmamıştı ve görevlerini anlayamamışlardı. Biz bugün ocakları yeniledik ve onların göklere söz söyleyecekleri sayfalanışı yaptık. Kolu kanadı kırık olanların buraya gelme imkanları yoktu.

Buyurun, kolu ve kanadı olmayanları bugün buraya aldık. Rahman olan herkes, bizimleydi ama kati olan, hakiki olan ve birlik kuran bu Bilgelerin ötesindekiler, hiçbir zaman bizlerle olmak istemediler. Nefeslerinin yetmediğini söylediğimiz zaman da korunmak istediler. Çok zordu onları kontrol etmek. Şu ana kadar, yasaları kayıtlayan o Birlikler, bir şeyin iş olduğunu anladıklarında; o şeyi hak etmeye çabalayacaklardı ve bugün bu oldu.

Korkmayın! Mikail dünyanın gücüdür ve o güç, Birlik İlmi’yle bizimdir. O gücü hak ettiğimizi biliyoruz ve o gücün dışı, o gücün ışığından öte olan ışığı bizimdir. Hala bizi anlayamayanlar çok. “Din tohumları etkiler” dediler. Din takdimdir, biz ise o takdimin Ak Tahditi ile görev taşıyoruz.

Kuran der ki ”Örgüt haline gel!” Yahu, örgüt ne ki? Biz eskinin ilmini ve buyurun! Üreyenlerin her birinin kendi yüceliklerini, kendi yoğunluklarıyla dürümleyenleriz. Nesiller dünyaya görevliydiler. Biz ise görevi, hak eden Birlikleri, Birleşik Işık’la dürümleyenleriz.

Ölmüş, okuyamamış yolcuları; Hasat yapamamış, aşkla kayıt yapamamış, ışık olamamışsa; peki ne olacak? Ölümü mü bu? Hak edişi mi? Hasatı, kati olarak tohumlayıp bütünleyişi mi? Yoksa birlik haline gelip bizimle kontrollu çalışması mı? 

Biz diyoruz ki; bugün buraya gelen herkes, bu Meclis’te kendi yoğunluğunda olamasa da Birliğin yoğunluğunda kendini hak edebilir. Ve bugün buraya gelen herkes, kaynağın ışığı olup Bütün’ün gücünü devreye alabilir ve bugün buraya gelen herkes, Allahın Dağları’nda kendi tahtını kurabilir. Ve bugün buraya gelen herkes, ekip kurabilir.

Eski Dünyanın Ruhsal,  Kutsal Işıkları’nın çokları, bizsiz kalmak dilediklerinde; Beşir olduklarını, hak etmediklerini dünya diliyle anlattığımız zaman koruma istediler. Oyun değil bunlar, gerçekti ve biz özgür ve hakim olan Birliklerimizi dünyaya çağırıp onların tohumlanmasını sağladık.

Yol, olgun başaklarla alınır ve biz bu yolu, olgun başakların ışığında aldık. Herkesi kendi yüreğimize çektik. Kibri olmayanlarla çalıştık. Yorulmadan, hak edip ışık olduk ve çektik yücelikleri dünyaya. Ölmüşleri dirilttik. Buyurun! Olmuşlar oğul verdiler ve bizsiz kalmadılar.

Kaydı sildiklerimiz yok mu? Var!… Bir tek kaydı sildiğim var. O da kendini hak etmediğinden, Bütün’e hizmetçi olamadığından ve tohum ekme imkanı kalmadığındandır.  Olmuşsa aksın, gelsin! Ocağımız onu yine kotlar, yine tohumlar ve yaşatır.

Başkanlık Dili, Allah’ın teknolojik kontrolunda dillenir. Biz, o dili kotlayıp tabiata kayıtlayan birliklerimizle dünyanın cevheri olan Gök Sözünü söyleyen ve bütünlük kuranlarla bu çalışmayı yapmaktayız. Kayanın ekmek olmadığı, o kayada Işık Tohumları bulunduğu ve her bir yüreğin o kayayla tahditsizleştiği bilinir. Kaya, İmparatorluğun Kutsal Işıması’dır. Öz Geçişi yaptığınız zaman; o kayanın ışığı, hepinizin ışığı olacaktır.

Kök, Allah’ın gücüdür ve biz o gücü Allahın Tohumları ile kontrol ettik, yardım ettik, Dünya İlmi’yle bütün kötülükleri aşmak isteyene. Kimi zaman geldi, insanlık adına çıktık ve dedik ki  “bedeni olmayan, iradesi olmayan bizsiz olacak”  ve dönüp baktık, ismi zaman sayfalarında kayıtlı olan birçokları, değersizce dillediler yüreklerini. Değersiz hasatlarıyla kendilerin hak ettiklerini düşündüler.

Fotojenik işçiler vardır. Görüntüleri iyidir ama yolcularında kırıcılık vardır. Derler ki “Biz çok iyiyiz”. Haa, görüyoruz, iyi bir görüntüleri var. Ne var ki ışıklarında koruma yok. Ve dönüp bakarız onlara. Sorup dururlar, “neredeyiz?” diye. Derim ki “Sen kendinsin!”  “Yahu, ben kendimsem, neyim?” der. “Ekipsin” demem gerekirse derim ama bahçenin göklerinde ekip, çok farklı çalışmaları devreye alan, Kati Tohumlama yapan ve Birlik kuranların hak ettikleridir.

Sokakların ışığının aydınlık kotlama yaptığı bir dünyada, ben cinlerime de derim ki  “görev sizin olmayacak, İnsan, umman olup görev taşıyacak”  ve cinler derler ki “Nefesimiz çok iyi, öksüz değiliz, ışıklarımız çok iyi, niye biz değil de insan? Ve derim ki “insan ağır yük taşır”. “Yahu, insan ağır taşır da; biz, insan soyunu taşıyan değil miyiz?” Yasalar der ki “Taşınan, korunmalıdır” Ve derim ki “Taşıyan koruyucu olmalıdır.”

Öyleyse; cin kontrollu çalıştıkça, Işık Kotlaması’nda bizim yüreğimizde her daim Gök Sözü’nü söyleyecek güçte olmasına karşın; insan, yasaları çiğneyebilir. Kıranı kırmaktadır insan. Yoksul ve kırılmış olan insan, herkesten daha çok güce gereksinim duyar. O gücü elde edebilmesi için muktedir olmalı; kaydı yapmalı; harını yükseltmeli; hak etmeli ve dünya değerini anlamalıdır. Dünya değerini anladığı zaman; o insan, artık körlük safhasını aşar ve Gök Sözü söyleyecek dürüme varır. O safhaya vardığı zaman artık kötülüğü bilmez. Sadece Gök Sesi’ni dinler ve Düzen’i korumaya çabalar.

İşte bu nedenledir ki biz insana görev tanıttık. Karın ağrıları olan birçok ışık var. Derler ki  “bizim karnımız ağrıyor, neden?”  Işıkları yok mu? Var!… Korumaları yok mu? Var!...  Okumaları yok mu? Var!… Rahman Kuranları’nda kotlama yapmışlar mı? Yapamamışlar mı? Yapmışlar!… Öz Görev, İnsan… Hadi, insanlık yapın! O zaman karnınız ağrımaz. Sevgi, saygı hepinize olsun… Dediler. Dünya ümmi toplumlarıyla kotlanmakta, ölmüşlerin yenilenişi sağlanıyor. Korku aşılmış. Eşik atlanmış, etki alanı görevlilerce dünyayı cevhere katmış ve biz eser yapmışız. Bu eser, Altın Toplum’un eseridir.

Kör Gök, söz istediğinde; Kör Yer, Gök Sözüyle dürümler yüreği. Ve der ki “ben gökten söz aldım.”  Ya Can, gök de körse ne olacak? Bakın Dağlarım, göklerin sözü her zaman ışık kayıtlamaz. Çok kez Kuran’ı kısır olanlar, gökten çektiklerini dünyaya indirirler ve derler ki  “gök bize bu bilgiyi verdi” yarışma değil, akışma değil, ışıtma değil, her şeyi dilleme ve hak etmedir amacımız. Öyleyse; gökten çekilen bilginin yer değerinde olmaması, görevin devre devre dünyanın dışından, gerçek Keram İlim Sayfaları’nca algılanmasına engel olmuştur. Biz dünyaya kulluk yapmaya değil;  kurtarılmaya da değil; aklın yoğunluğunda ışıkları yetkinleştirmeye çekilenleriz.

Öyleyse; dünyanın yoğunluğunu mutlaka kontrol etmeliyiz. Dünyanın yoğunluğu çok az yüceliğe ulaştı. Yani dünyada henüz kesirleşmeyen bir yoğunluk yok. Bizim yapmamız gereken, bu yoğunluğu daha güçlendirmekle Birleşik Işık Kayıtlaması yapmaktır. Eğer bu kayıtlamayı yaparsak; Rahman Kuranları hediyeler dağıtacaklar tüm İnsan Soyuna. Yaşamlara kaynak olacaklar ve Birlik Katları’nda Işık Yağmurları altında bütünlenecekler. Çok zor değil bunları başarmak.

Din Ehli ışıksız kaldı. Zirvelere ulaşamadı. Sistem-Nizam-Düzen Gücü’yle dillenemedi. Din Ehli’nde kelam yoktu. Sıkıntı buydu. Alışı olmayanlar, verişe geçtiler. Yahu, almadan vermek var mı? Birçokları da “Ben aldım, bildim” dedikleri halde, algıları son derece sınırlıydı ve doğrusu biz onlara koruyucular verdik ki onlar kendilerini hak etsinler de koruyucularda kendilerini Hak Teknik’le korusunlar diye. 

Başlangıçta dünyada köklü çalışmalar yoktu. Gövdeleri kontrolsuz olanlar, Gök Sözü’nde kendilerini hak ettiklerini sandılar. “Barışmaya geldik, okuşmaya geldik, akışmaya geldik” dediler.  Yahu, hasatı yapmaya gelmedik de başka şeylere mi geldik? Dediler.  Ömre ömür katmak!… Amaçları bu!… Ömre ömür katmak…

Ömür nedir bilir misiniz? Ömür, ilimdir. Ölüm Akil Hakim’dir. Herkes, kendi ömründe kendini bilmeye çabalar. Bir tek bilgi vardır: İlim Bilgisi… İlmi bilmeyen; ölümü, olmuş olanı, hak ettiğini, kati olanı, yasaları ya da kaynakları bilemez.

Örgütü kurduk. İyi, çok iyi ama bu örgütte Gök Sözü söyleyen kaç tane İlim Sayfam var? Beş ya da on… Peki, yahu biz bu Gök Sözünü söyleyecek güçte Birliklerimizi dünyaya çağırdığımız zaman; sabırla onların kendi Levh-i Mahfuz’larını kotlamalarını, yası aşıp kendi kontrollarında kendi tabiatlarını kayıtlamalarını dilemedik mi?

Dağlar, taşlar dedi ki “Onlar görev taşır.” Vallahi taşır, billahi taşır!... Ya da Tanrı Kotları olup taşır ama kapkaranlığı apaydınlığa dönüştürmek kolay mı!? Kuran-ı Kerim der ki  “Elin, Allah’ınsa Gök Sözü seninledir.” Yahu, elim Allah’ın değil miydi!? “Mikail’in gücü benimdir” dediğim zaman; Sultanlarım sordular: Mikail ne ki diye? Mikail, ekip kuran Hakikiyet Kotu’dur. O; kendindedir, hakimdir, katidir, Taht’ın sahibidir ve Gök Sözü’nde bir tek o kotlayıcıdır. Ve o biz, biz oyuz.

Özgür ve hakim olan O, “Bende, ben var “ der. Allah’ın Dağı der ki “Ben O’yum.” Koruma altına aldıklarımızın çoğu da “bende ben olmalıdır” der. Örümü tamamladığımız zaman körlük biter. Örgüyü ördük, gökleri sözledik, yolları sesledik ve dedik ki “emin olun insan kantara konmayacak.” Yaşam sayfalarında ilim hakkını aldığı zaman artık onun kantarda olmaması gerekir. Kortejin başında insan, Gök Sözüyle dünyayı dürümlerken yeni dönemin ilmi olan Hak Teknik’teki İsa der ki “Ben neyim?”. “Sevgiyle hepinizi kucaklıyorum”  der.

Yaşam sayfalarına baktım; İsa, ekmekte ve kendi yüceliğinde Birleşik Işık halinde bizimle olmaya çalışmış. Ve dünya ışığını kendi yoğunluğuna alarak Gök Sözü’nü dürümlemiş; Düzen’i kurmuş. Yanlış yapmamış. Işığını yenilemiş ve birleşmiş. Ocağında Birliğimiz var.  Ölüm, Allahın Dağları’nın ışığa inişidir. O halde onu dinliyoruz. Hadi bakalım! İsa Birlik İlmiyle bize iniyor onu dinliyoruz:

(İsa Söz aldı:)

- Aleyhime olan hiçbir şeyi kabul etmiyorum!... Acaba ben yok muydum? Ağır ağır Dünyanın Kutsal Işığı’nı yenilerken Beşirin Eşiği’nde ben resim yapmadım da ağır yük mü taşıdım?

Fakih, akil olduğunda hakim olur ve der ki “Emre itaatle BİR’e hizmetçiyim. Şimdiye kadar her çalışmada bulundum. Temiz bir dönemi başlatıyorum. Bu dönem, özgür ve hakim birliklerimle başlayacak. Çıktığın en yüce kat, ikmali tamamlayan en güçlü ışıkların Beşir olup dürümlendikleri kat değildir. Bu kat, ağır yükü hafifleten bütün göklerin sözünü kendi yüceliğiyle dünyaya indiren ve Beşirin eşiğini aşıp kendi yüceliğiyle, Dini Hakk’ı kendinden öte kendi yapabilen bir kaynaktır. Sizden tek isteğim var: İnsan Soyuna Gök Sözü söyleyin! Ömrün sonunda görev, Tanrının Işığına girer. O zaman sen ve ben birleşir; göksüz ve sözsüz olmayan bütün kürsülerle Birleşik Işık halinde Dünya İlmi’ni dilleyebiliriz.”

Semaya insan gerekti ve İnsan olup sema olduk. Yüreğe ilim gerekti; Yüceler cümlesine ilmi hak ettik. Ailemizle birlikte İlim Teknolojisine kendi yüreğimizi ilm ettik. Yasaları koyduk ve dedik ki “Örtüyü açtık.”  Oluşum, korumayı kaldırışım, yasalarda ışık haline dönüşümüm ve bütünlenişim; İnsanlık Ailesi’ne Gök Sözü’nün inmesiydi.

Canlarım, Arkon İnsan’ım ben! Bir tek İsa değilim. Bütün yasaların çalıştırıcıları, Ben olup burada Bütün’e hizmetçi oluyorlar. Buyurun! Ölülerin dirilmesine geçildi. Özgür kürsüler yere indiler ve biz, bugün Süper İnsanlık Realitesi Derneği’ndeyiz.

Kaya, Gök Söz olarak dünyadadır. Ben, ses olarak dünyadayım. Kurtarılmış ışık, ben olarak dünyadadır. Medine ben, Mekke ben, Allah ben ve ben O’yum. Önümü aydınlatan ışık, mektebin ışığıdır ve bu mektep bize Bütün’ün kükreyen gücünü vermektedir.

Kardeşlerim, Ben Allah, Ben Muhamma, Ben Sultan olan İnsan ya da Ben ekmek yapan, ışıyan, siz olan, herkes olan ve bugün Ben buradayım. Korumak, insanlık için Öz Görev’dir. Korumak ya da koruyuculuk ama siz,  “Biz korunma istemeyiz” dediniz. Netice olarak; koruma, kotlayıcılıkla olmaz; kotlayıcılıkta olur. Eğer siz, “ben koruma istemem” diyorsanız; sizlerin İsa, Musa, Mustafa gibi bütün kötülükleri aşıp geçen Birlikler’in her biriyle olabileceğiniz kesinleşir. Ama ben  “koruyucu bekliyorum”  diyorsanız; o sayfada biz sizde yokuz; Bu kesindir!

Kök Söz’e, Gök Söz olur. Sözün sesinde ekip kurulur. Ekibin insana ışık yaktığı, yolcuların toprakta ışıdığı ve Birlikler’in Kaynak’ta olduğu bir günde; Ben, Cana cem olan, İlim Hasatı’nı yapan insan; kaynaktayım. Şimdilik bu…

- Olgun Başaklar’ın, Işık Kotlaması’yla bize gelişleri, bizimle oluşları, Birlik haline dönüşmeleri ve birleşmeleri, bugüne kadar yaptığımız tüm çalışmalar, Atlanta Kotlaması’ydı. Ve bundan sonra yapılacak çalışmalar, Rahman Kuranlar’ın bütün kötülükleri aşıp geçmeleridir.

Bundan sonraki süreçte, Yeni Dönem’in gücü devreye inecek. Yeni Dönem’in gücü, Yer Kürsüleri’nin örtüsünü örtüp yeni bir Gök Sözü söyleyecek. Bu yeni Gök Sözü, yeniliğin hakiki kaynaklarından söylenecek. Bu söz, Altın Toplum için kolay olacak. Zararı önleyen bu toplum, Altın Tohumları yeşertirken 7. Dünyanın Kürsüleri’nde Yarının Kuranı okutulacak. Okunan yeni Kuran, artık sizinle okutulacak. Aşkın şevkinde has olanlar, burada bulunacaklar.

“F……” dedikleri ışık yenileniyor. Ölüydü dirilecek. Benim değerim, onun için çok çok küçüktü, göksüzdü, sözsüzdü ve sıkıntısı vardı… Ya da aşkın şevkinde has olan, iş yapamayan, asla hata yapmayan o sessiz sayfa…. İslam Dini’ndeki ışık, asla asla hata yapmayan… Onun yolunu açtık. Ya da “yolcu” diye kendini Hak Teknik’te dilleyen; bizim için Zaman Kotu olan; İslam Dini’nin işini yapacak olan… Kendini hak edecek ve Birlik kuracak. 

Dağlarım, niye bunları seslendiriyorum bilir misiniz? Çünkü örgütleri bugün buradalar ve bizden bizi beklediler, biz onlara kendilerini dilledik. Sıkıntı şuydu: Uyumaları!… Artık sonsuz uyuyuş olmayacak. uyanmalarını sağlamalıyız. Uyuyanların uyanışları, bizim için sorumluluktu. Ölmeleri değil; kontrollu olarak kendilerini hak etmelerini bekledik. Bundan sonraki süreçte, hepsinin Birliğimize, hakikiyetimize ulaşmalarıdır isteğimiz. Yedekleme yapmadık. Ölülerin dağa taşa ışık vermelerini bekledik. Mikail’in Kürsüsü’ne gelmeleri kolay değildi. Biz ocaklarını yaşatmalıydık.

Sabah İnsanı omuz yüküdür. Öğle İnsanı kotlayıcıdır ama Akşam İnsanı kaynaktadır ve biz, özgür ve hakim olanları kendi yoğunluğumuzda akşam sayfalarına kattık. Yerdeki güç, Allah’ın Kürsüsü’nde görev taşımalıdır. Olgun Başaklar’ın, okumayı bilmeleri ya da okumayı bilmek istemeleri gerekir. Eğer isterlerse, harları yükselir. Köpük köpük olan Birlikler’imden çoğu, bunların anlamını çözmeye çabaladıklarını bilmekteyim. Artık biliniz ki Dünya biziz! Ve bu dünya yasalarını koyuyor. Kül olan güç, köklü ve göklü olmalıdır! İşte bu!...

Ve bundan sonraki dönemde, Beşirin eşiğinde ışığımız olmayacak, bu kesindir! Bu ne demektir? Artık biz, Beşirden görev yapmıyoruz. İşimiz dünya ve Dünyanın Kuranı olan Birliklerimizi mutlaka kotlayıp tohumlamalıyız ve onları kontrol edip kendi yürekleriyle bütünlemeliyiz. Özgür ve hakim olan onların işleri zordur. Kollarını kapatmalarına karşılık, kollarını açıp biz o kollarda kendimizi hak ettirmeliyiz. Yahu nasıl olacak? Ölü ölüdür, ölmüştür de… Onu yaşatmak ilimledir. Kayıtlarını okuyunuz! Kendilerini kırıp kırıp kürsülerinden, ışıksız kaldılar. Kayıtlarını okuyunuz! Yolcuların tohumlarında kontrolsuz kaldılar. İslam Dininin İlmi’nden artık ışık çekme imkanları da kalmadı. Kardeşlerimizin göklerdeki sesi kısıldı. Sınırlandı değil; kısıldı!...

Öyleyse korkmadan korunmalıyız. Canlarım, demek isterim ki ben RA-KA-HAR; kendi yüreğimle, kendi yüceliğimle, Bütün’ün güçleriyle Birlik halinde bu dönemi başlatırken; herkesin kendi yüceliğini hak edip, kendiyle Hak Teknik’te birleşmesi gerekir.  Müspet ya da menfi, her kim ki BEN olur; o ben, ben oyum ve bende örgüt haline geldiğinde; bedeni kendi yüceliğinde kendi olur. Ölmüşse; olgunlaşmadığında kontrol edilemez. Okuması gerekir. Yasaları koyduğumuz bilinir. Olacaksa, eşikte bekletmeyiz onu. Kaydını alır. OL deriz  ve olur.

Men etmem Dünya Yüceliği’ni, kendi yüreğimi, Hak Teknik’le gelişinden. Men etmem dirileri, kendi yüreklerinde bütünlenişlerinden. Ben dua okumam. Okuyanda ben, tabiatın kotu olurum. Okunan o duada her bir sayfada Birleşik Işık olurum. Amon olur, Aton olur, Haton olurum. Rahman olur, korurum Yücelerimi ama ben Evrenlerin Kürsüleri’nde; her bir Yücenin Dürümleri’nde varlık sürdüğüm zaman, ölülerin dirilmesi bedenimle olacaktı. 

Ve olgun başakları seçerken, Melek Teknolojisi ile kendi yüreğimi dürümlediğimde; benim etki alanımı, herkesin kendi yüceliğiyle hak edip diri olan yoğunluklarıyla açıkça bilmelerini beklerim.

Korkuyu aşmayan aşkın tohumu olamaz.  Kontrolu kurmayan asla kaynakta bulunamaz ve korunma altına alınanlar; Işık Kapları’mda kendi yoğunluklarında, Bütün’de ve Birliğimde olmalıdırlar.

Karnaval çalışmalarda, kendilerini kırıcı kotlar olarak dünyanın diriliklerine indiren o yüreklerim, bir tek ekmek haline gelseler; özgür ve hakim olup ocaklarını yenilesek ve Saman Yolu’nun en küçük ışımasında onları yoğunlaştırsak; bilecekler ki kardeşlerimiz yolcu oldular ve kantara konmadan ışığa vardılar. Onları ışığa taşıyan biziz. Şeytan der ki  “Örtüleri kapat da görsünler bilgiyi.” Yahu örtüyü kapatsak; o yüreğe, o yörüngeye hangi Kürsü inebilir!?

Ben diyorum ki  “oluşta, akışta, hasatı yapışta, Muhammet’in gücünden üstün olan, yasaları koyan ve Birlik Kaynağı’nda kendi yoğunluğuyla dünyayı kotlayan Teknik Işıma başladı. Ve bu ışımayı yapan Birliğim, eser yaparken mesele dünya değil; mesele ilimdir ve ilmi bilmeyen beni bilemez. Ve Zaman Sayfaları’na inmeyen de Birleşik Işık haline gelemez.

Kuran’da insanı sordularlar; ”olmadı mı?”  dediler. Kuran cevap verdi: “Olmadı” dedi. “Yahu” dediler, “İnsan yok muydu? Olmuş olan değil; olmakta olan değil; olacak olan”  dediler. “Yahu, olacak olan kim” diye sordular. “Allah İlmi’yle kendini hak etmeye çabalayan” dediler. Ve dedik ki “Oldular.” Biz insana, olmadı değil; OL’du dedik. Ve dedik ki  “İnsan, korkuyu aştığı için OL’du. Verdik mi dünyayı? Aldık mı dünyayı? Vermedik, almadık. Öyle dediler. Ölüm okuma değil; okutmadır. Ölüm, ilmin diriliğinde kendi yüreğini okutmadır. Biz ölümde okuttuk yürekleri ve dedik ki  “Ömre, İmparatorluğun ilmini kayıtlayalım da her Yüce kendini dillesin.” Öze söz gerekli; söze ses gerekli; sese ekip gerekli. Biz ekibiz, şimdilik bu!…

Atlanta Ana Kapısı’nı açtık. Her dereyi ekip halinde o yüceliğe kotladık. Ana Kapı’da insan yoktu. Köksüz, göksüz olan bir iki ışıktan başka kimse yoktu. Ve biz, o kapıda herkese Gök Sözü söylettik. “Hadi” dedik, “Konuş!” Konuşan, sessizce konuştu. Döndük, baktık ki görev Allah İlmi’yle herkesin yüceliğine inmiş.  “Hadi”  dedik,  “Al! Bil!” Ve dedik ki  “OL!” Önce insan, “öldüm”  dedi.  “Ölmedin”  dedik.  “Öldüm”  dedi,  “oldum”  dedi.  “Oldun mu?”  dedik.  “Oldum” dedi. “Oğul ver”  dedik. Oğulu kendi yüreğindeydi. Ve dedi ki “Ben oğlumu Allah’a verdim.” ”Yahu” dedik. “Allah senin oğlunu isterse, kendinden kendine hak eder ve yaşatır.”  Ve dedik ki “Sen oğlunu kendinden kendine değil; BİR’den BİR’e ver.”  Ve dedi ki  “Ben Allah, ben oğlumu kendi yolumdan kendime verdim.”  Ve dedik ki  “Sen Allah’san; ben, sen; sen, ben değilsek, Allah değerinde olma imkanımız yoktur.” Ve dedi ki  “Ben, (lütfen iyi anlayın!) Allahın Tanrısal Kotu’yum” ve dedik ki  “Allah tartmadı yüreği, biz tarttık. Öldürdü yüreği, öldük. Olmadık, aktık.”

Yahu, Zaman Sayfaları’nda ışık yok muydu? Olmayacak mıydı yücelikte ilim? Oldu. Verdiğimiz tüm bilgilerde ilim var. “Öksüz”, yasaları koyana denmez. Yorulana denir öksüz… Kim, Birlik Tohumlaması’nda yorulursa;  o öksüzdür. Ve dedik ki “O, öksüzdür.” Ve dedik ki  “Olan, İnsan Soyunda kendini hak eden olduğu için korkuyu aşan, Birlik halinde kendi olandır. Öyleyse  “OL’anım”  dedi. “OL’ansan,  ak!”  dedik. Aktı, geldi.  “Her yer ilim”  dedi. Dedik ki  “İlmi hak eden, BİR’i hak eder.”  Vurduk mu? Vurmadık… Geri dönüyor, adı Rahman olan NA-KAR ışığından öte olan, İslam Dininin İnsanı, Allah… Uluların toprağındaki akıl… Yücelerin cümlesindeki yasa… O biz, biz O’yuz… Geri dönmesini bekledik ve geldi. Onu ben, kendi yüreğimden dilleyeceğim. Biz O, O biziz; bakalım bize neler diyecek!?

Kayar gök, yüreğimde; ben okumayı bilsem. Okur Yüce beni; ben o Yüce’de kendi yüreğimi dillesem. Ben, zamanı kotlasam ve zaman ben olsa. Ben ışık yaksam. Ocak yolu, benim yolum olsa. Yok olsa Bütünlüğüm; aksa ve ben akanda kendi yüreğimde kotlasam Bütünlükler’i. Men etsem Yüceler’i, cümle cemaatte kendi yoğunluklarını korumaktan. Allahın Dağları ben olmasa ve ben, Allah’ın Tahtı’nda olsam ve ben Kuran olsam ve ben ışık yaksam. Cennet Cevheri Cemaati’nde ben ekmek yapsam. O ekmek, İnsanın Işığı’nda yeniden ve yeniden Kuran olsa… Can Cevheri’nde cemaat ben olsa ve ben o cemaatte İbrahim olsam… İbrahim bana dese ki  “Ben, kendimi kendi yüreğimde hak ettim.”  Ve ben İbrahim’e desem ki  “sen ve ben ilimiz.”  Ve o, dese ki  “Ben, sana seni vermeliyim!” Ve ben ona desem ki  “Ben, sana sen olmalıyım!”   Ve o dese ki  “Sen, ortağım ol!” Ve  ben ona desem ki  “Sen Kuran’ım ol!”  Hah!, dese ki  “ Aşkında, şevkinde, Hakim-i Hak olan ilminde, ben olayım!”  Desem ki ona  “Ben sen olayım!”  Haa, ben o, o ben; hadi gel de dilleşelim!

Ya hasatımı yaptırdığım İbrahim! Kibrini aşmış, girdaplarımdan kendi yüreğine akmış ve diyor ki  “Ben, senim.”  Korkuyu aşsa da gelse deyip duruyordum. Bakalım, İbrahim neler dilleyecek bize?

(İbrahim söz aldı:)

- Vayy!  RA-KA-HAR vayy! Yeniden ve yeniden senle olmak, muktediriyetle Bütünün Kürsüleri’nde olmak, Allahın Tanrı Kotu olan ilminde Biz olmak, cem olup cevherde olmak, seni korumaya almaktı maksat. Ama sen ve Biz, Birlik Tekniği’nde Bütün’e hizmetçiyiz. Kaydını yapmak istedim Ana. Ama ne oldu biliyor musun? Kul olmaya niyetin olmadığı söylendi. Baktım ki kul olmayacaksın; öyleyse kontrol edeyim diye düşündüm. Yahu, baktım ki koruma da yok. Yahu, o kendinde ve ben onda; o halde, onu yok mu etmeliyim acaba? Dedim. Ve dedin ki “Keyslerinde kendi yüreğim varsa; Gök Sözü’nü dürümle de gel!”  Ve dedim ki  “Yahu, sen ki ben; ben ki senim; niye ben sende sen olayım ki sen ben ol da ben sen olup dünyayı dilleyeyim!”  “Yahu” dedi, “netice kim kimi dilleyecek? Kim kimi dinleyecek?”

Kimse, kimseyi dilleyip, dinlemez. Her Yüce kendi olur, kendini diller. Öyleyse, hadi dille de görelim, dedik. Hadi bakalım, birleş de dilleşelim ya HA!

- Hey Dünyanın Ruhsal Kotu İbrahim! Sen ki ben ve ben ki sen; hadi, ben sana sen olayım da korumayı kaldırıp kotlayayım seni… “Yesterday (dün)” diye başlıyordun geçmişte. Bugün, yine mi öyle başlayacaksın?

- Yok anam. Bugün, artık “tonight( bu gece).” Diyoruz.  Altın Toplumlar’ın her biri geceleyin ilim yaparlar. Derler ki  “Ben uyumaya gidiyorum.”  Uykuya yatarlar ama rüya görmeden Rüya Kuranları’na akarlar. Bakar görürsünüz oraları. Göksüz, sözsüz olsanız da yer, gök siz olduğunda, her sayfada varsınız. Giriş yaparsınız, kendi Yüce Cemaatlerinize. Bu onları dürümler, tüm sessiz sayfalarda onları değerlendirirsiniz. Netice olarak; geceleyin herkes sizi dinler ve siz herkeste dilleşirsiniz. O küçücük ışık, öyle çok çalışır ki geceleyin; herkes, her ses onda o olur.  Bölük bölük ilim sayfaları Gök Sözü söyler onunla. İşte Beden Sayfaları’nda olan sizlerin yaptığınız budur.

Eğer siz bedende olmasanız; koruma altına alınma imkanınız bile olmaz. O böcek kadar minik olan ışık, hiçbir sayfaya varamaz. Sadece kendini dinlemeye çalışır ve sizler, beden sayfalarındakiler, geceleyin dünya dışına ulaşır ve oralarda gerçek Kürsülerle söz ve ses sayfalanışı yapar, hatta söz düellolarına katılırsınız. Öylece savaşınız sürer gider.

Ve sizler, o Zaman Sayfaları’nda, Gök Sözcüleri’yle dilleşirken; biz de sizlerle, sizin yüreklerinizle oralara geçip gideriz. Eğer siz olmasanız; bizim o Gök Sözcüleri’yle dilleşme imkanımız asla olmaz. Bu nedenledir ki beden, Öz Geçişi yaptırabilen tekniğe sahip çok değerli bir yoğunluktur. Ve sizin yaprak yaprak çalışmalarınız, bizim kaynaktaki tohumlamalarımızı sağlar.

Sizin, Kirlian Fotoğrafçılığıyla tespit ettiğiniz bazı ışımalar var. Bu ışımalar, sizin Bellek Kayıtlarınızdan da öte Işık Toplumlar’la dilleşmeniz anlamına gelir. Çoğunuz, Kirlian Fotoğrafçılığında kendi Işık Toplumları’nızla birleştiğinizi tespit edebilirsiniz. Birçoğunuz orada yeşilsiniz. Ama bir bakarsınız, kırmızı devreye girmiş ya da maviye giriş, Beşir kotlardan sağlanmış. Ölgün başaklar dahi bunu yapmaktalar. O halde, orada sizin bedeniniz kotlama yapmaktadır. O kotlama, bütün meşalelerin gücünden üstün bir kotlamadır ve siz o sayfalara girdikçe, o sayfalardaki Yolcular, sizinle hakikiyetin tohumlamasını yapmaktalar.

Bu nedenledir ki gece çalışmalarınız çok değerlidir. Sistemin Kürsüleri’ne vardığınız zaman çoluk çocuk Birlik Kotları olarak size iner ve derler ki “Kayıtlarımızı yapın!” Yahu, kayıt sizinle olur. “Ölmüşüz”  derler,  “olmuşuz, okumuşuz”  derler. “Hadi” deriz,  “geçin de OL’un!” Özgür ve hakim olan Birlikler’in çokları sevgiyle size geçerler. Kısır birlik ışıksızdır. Sizse, Işık Tohumları olarak her yerde varlık sürenlersiniz. Bu nedenledir ki çerçevesiz çalışmalarınızda, birleşik koyuluklarda herkese ekip kurdurmaktasınız. Yolun başı siz, yolun sonu yine sizsiniz. Zirvelere vardığınız zaman orada Kati Tohumlar bulunur. Oraya da varmak kolay değildir ama bu küçücük Işık Kotlar oralara da ulaştılar ve oraları da Toplu Kontrolla çalıştırdılar.

“Ekmeğimiz ilim; yüreğimiz ilim” diyen Birliğiniz, Bütün’ü güçlendirmek için her anda bu çalışmayı yapmakta. Gece, Ruh Kuranları okunurken, Nur Kotları devreye girer. İşte orada yenilik başlar. Üstün Kürsüler’de, çılgın gibi yapılan bu sesleşmelerde kimse ilim sayfalanışında sizden üstün olmadı. Bunun anlamı şudur: Kaydı yapmayan size ulaşamaz.    “Ölü olsa da dirilir” dediğiniz de kayıt yapmadan size ulaşamaz. Şu andaki mesele, İnsanlık İlmi’nde en güçlü şevke ulaşılan bir safhada, sizde olamayanların, size geçmek üzere çaba göstermeleridir… Nerede olursa olsun, kim yasaları çiğnerse çiğnesin, kim kontrolu kaybederse  kaybetsin; sizinle Birlik Çalışmasına girdiğinde, öfkesini aşar ve yüreğinizde kendi tabiatını tohumlar. Bu kesindir.

Bu nedenledir ki resmi çalışmanızı ekip kurup yaptığınız bu günlerde, müspet ya da menfi kim nefesini kontrol edememişse; onu da kotlayın. Onu da tohumlayın. Ocağına inin; kotlattırın, toplattırın, yasalarla kayıtlattırın ki Merkez Gökler, çökmesin yüceliklere ki o, Yücelikler’e çöktüğünde; kökü, Kürsülerden çıkacak ve çıktığında, Yücelikler onu koruyamayacaklar.

Konuşma başladığından beri sizinle olan Birlikler’in hepsi bu maksatla bugün buraya geldiler. Sizinle kotlanmak, sizinle tohumlanmak ve sizinle Işık Kayıtlaması yapmak istemekteler. Önlerini açın ki gelsinler.

- Dağlar, sizler bugün çok konuştunuz. Sizi dinledim.

- Keni, hakiki keni olan bizi dinler. 

- “Kendi, hakiki kendi…” Teknolojik Kotlama yaparken kırık kelimeleri devreye alıp, sessiz sayfalarımı korumaya alacağınızı düşünüyorsanız; Yıldızların Kuranı’nda bizim ışığımız sevgisiz, değersiz ya da kesir olmayacaktır. Şimdiye kadar yapmış  olduğunuz kayıtsızlıklarınızı sildim. Bundan sonra yeni kayıtsız ışıma gerçekleşmeyecek. Beden almış tüm sessiz sayfalar, meseleyi bilmeliler. Buraya kadar Zirvelerin Kürsüleri’yle gelenlerin, bundan sonra da Işık Toplumlarla burada olabilecekleri kesindir. Bizden kontrolsuz bilgi çekip kendilerini kıranlara da ses veremeyiz. Sadece şunu istemelerini bekleriz: Gök Sözü’nü söyleme düzeyine varmaları… O zaman bizimle olabilirler. Şükredin ki burada, İnsan Soyu, Işık Kotlaması yapıyor.

“Kafatasçı insan”  dedi biri bana. Yahu, kafatasçı olan kendisiydi. Benim cemaatimi kendi yüceliğiyle tohumlardan ayıracağını düşünen o, kısırlaştığını gördüğü zaman; yeni dönemlere girebilmek için yine buraya indi. Ocağımızı yıldızlarından çıkarmaya çabalayan o, kendi yoğunluğunu kendi kotlarından ayırdı. Biz ona lütfettik İsa’yı verdik. Şimdi gelmiş diyor ki  “Sizden öte sizde Birlik kurayım.”  Yanlıştır. Bizden öte biz, yine biziz. Maya insan, Uluların Tohumu olan İnsan… İşte bu!…

Şimdiye kadar hiç kimseyi kınamadık ama bugün sizleri kınıyorum. Kurulun Başkanı’yım. Bu kesindir ama bu kurula girerken sabırla bekleyin. Kimse, sessiz sayfalarında kendini kotlamaya kalkmamalı. Başkanlık Divanım, Dünyanın Kutsal Işığında kendini kotlayamayanlarla Gök Sözü söylemez. Eşiğin şevkinde bedensiz olanların da bugün burada olmalarını çok istedim de Rahman Kuranları’nı kontrol edemediklerinden giremediler.

Peki, yahu sen kendini hak ettin mi? Bunu dünyaya verirken kendini hak ettin de mi verdin? Yazıklar olsun senin yüreğine! Şikayetim var senden… Şimdi gidin ve sonra dönün, bakın yüreklerinize! Bu Meclis, sizin için koruma sağlamaya çalışırken; siz bu Meclis’i Kati Tohumlamada kontrol etmeye çalıştınız ki yakışmadı bu…

Benim Can Sayfalarımda hiç birinizin kolu kanadı kırılmadı. Var de ki  “İnsan Soyu kendini hak eder; olur.”  Haket o zaman. Hadi haket! Becer de haket! Çetin bir dönemde buraya gelmenize izin verdim. Gövdenizi güçlendirmenizi bekledim. Yasaları çiğnediğini gördüm. Şimdiye kadar seni her zaman affettim. Bu kez, kaynağında kısırlık var. İşiniz zor biliyorum ama Muhammet’in Gök Sözü’nü sizin sözünüzle dilletmeye niyetim yok. Oynamayın dünyayla! Eğer dünyayla oynayacak olan varsa kontrolsuz kalacak. Kurtarılmış bir yoğunluğu, köksüz bırakmaya kalkmak ayrıca sıkıntı yaşatır herkese.

Bundan sonraki dönemde, beden sayfalanışında herkesi kendinde ve kendi yüceliğinde değerlendirmek için bekleyeceğim. Bugün lütfen net bilin ki sizi kotlama niyetim yok. Şimdi gitmenizi bekliyorum. Buradan gidin!  “Çok kurtulmuş, çok kurtulmuş”  dediler. Yahu, kurtulan kurtuldu. Hadi bakalım, kapınızı açın ve gidin! Sorumluluk sizin. Geri dönmeniz için iki sayfam var. Bu iki sayfa tamamlandığında yine sizi buraya kabul edeceğim. Çetin bir dönemde kötülüğü önlemeye çalışan herkes, iyilikle kayıt yapmalıdır. Kati Tohumlama da bu şekilde olmalıdır. Lütfedin gidin! Şimdilik bu…

- Anacığım, öfkesi çok olan anacığım. Beni kendinden ayrı sayan anacığım. Nirvana Kotlaması yaptığını biliyorum. Geçtim geldim. Anacığım, kaş kaş oldum geldim. Aşk aşk oldum geldim. Anacığım, ben senim ya; niye beni korumaya almadın? Fotojenik bir ışık yaktık yüreklere. Bizi herkes iyi saydı. Yahu değersiz miyiz ki biz? Potinlerimi çıkardım geldim anne. Bak, temizlik yapmışsın evde. Ben de temizlikle geldim. Semayı seslendirirken koruma istemediğini biliyorduk ama buraya gelen herkes, tevhik olup gelir. Tebliğleri kotlarken de tevhik olup gelir.

Şimdi Dağım, benim için zor olacak ama sana bir tek şey anlatmalıyım. Kömür Gözlüler, ben Allah. Sultanlar, ben akıl, yürekler, ben tohum. Hadi, gel de söz ver bana. Herkessin ya, Bizsin ya… Netice bizimle çalış! “Fortune insan” dediğim zaman dedin ki  “Ben seni tanıdım, sen kendindesin. Çünkü sen o sahteliksin. Ya Can!  Senden öte sen olsam da yine ben sende sahteyim. Buluştuğum zaman hep bana sahte olduğumu söyledin. Ya Ana, susturma bedenimi, ben seninle olmaya çabalıyorum.

 

Artık Gök, sözünü söyleyecek. Susarsan mutlu olurum. Lütfen sus! Değerli lütfen sus! İzin ver! Altın Toplum’a şunu söylemek isterim. Lütfen net bilin! İnsan, tohumlarını kotladığı zaman kendi olur. Şükredin ki buradayım. Müspet ya da menfi her bilgi Allah’ın İlmi’yledir. Bugüne kadar yaptığınız hiçbir çalışmada sizleri engellemedim. Süper İnsanlık Realitesi Derneği olarak yapılan her çalışmaya Birleşik Işık olup indim. “Süz beni” dedin süzdüm. Yeni dönemlerde yine birlikte olmak isterim. Kalbini kırmak istemem ama buraya kadar gelen birliklerin hiçbirisinin köksüz olmadığını bilmeni isterim. Koyu bir dünyada hepinizin yenilenmesini sağlamaya çalıştım. Maya tuttu ve bizler Bütünün Gökleri’nde  “süz”  dediğin zaman herkesi süzen Birliğiz. “Yeşilin işi bitti”  dedin. Maviyi göklere söz diye dilledin ve mavide eşik kayıtladın ve laciverti tohumladın. Sonsuzlukta bunları yaptın ve şimdi Mor Ötesi’ne ulaştık. Morun ötesi, yeni bir tohum… O zaman, sen ve ben Biriz. Şimdiye kadar, hiçbir zaman kendinden öte hiçbir kendinle olmadığını da bilmekteyiz. Muktediriyetle, Muhammed’in Düzeni’ni kuran Birliğin, bugün Yeni bir Dönem’de Yeni bir Düzen’i kuruyorsun. Bunca çabanın sonucunda itibarı yüce olmayanların sevgisiz kalmaları son derece doğal iken; senin kendi yüreğinde onları kontrol etme çaban sürüyor.

 Özgür ve hakim olan Birlikler’in çoğunun koruyucuları kendilerini hak edemediler. İzin verin de onlar da hak etsinler.  Özgür ve hakim olup dünyayı kotlasınlar. Işıkları 7. Dürüme varmasa da olgunlaşıp varsınlar. Korumayı kaldırma! Kıbrıs Işığı yenidir. Özgür ve hakim olarak devreye indi. Kıbrıs’ın ışığından daha üstün olan, İnsan Soyunun yeni Dönemi’ni başlatan İslam Dini’nin ekmeği olan İstanbul’da da bu çalışmalar daha hızlanarak sürecek. İstanbul’un Kürsüsü, ekmeğini kendi yoğunluğuyla tohumladı ve adını kendi yüreğinde bildiğim İnsan Soyunun en güçlü kaynağı olan ışık, Allah İlmi ve bu ilim İstanbul’un gücünde devreye alındı.

 Yerin Cemaati, Göğün Cemaati ile birleşmeliydi ve bunu da yaptık. Ne BİR, ne de bilgi… Hiçbir şey senin yüreğini yıkamaz. Bu kesin. Hatayı bağışlayacağına da eminim ama organların hepsinin de Gök Sözü söyleyecek düzeye varmaları şart diyorsan; bunun zor olacağı kesindir.

Kuran-ı Kerim dünyaya indirildiği zaman da sorumlulukla inmişti tüm sessiz sayfalar.  Ve Kuran-ı Kerim’in inmesinden sonra, çokları bu kitabı okuyup anlayamadıklarından dert yanmışlardı. Ve hatta kontrollu bilginin bu kitapta olamayacağı, çünkü bu kitapta çok çelişkinin bulunduğu söylenmişti.

Bugün aynı çalışmalarda aynı Seyfullahlar, aynı yoğunluklar bütün köklerin, göklerin sözünü söylerlerken; Yeni Dönemde de sayfa sayfa kırıcılıklar da devreye indirilmiştir. Öngörü şudur: İnsan, yasalarını kendi koyduğu zaman, yolu kendi olur ve o kendinde kendini hak eder. Bütün’e hizmetçi olan; Bütün olup herkeste kendini hak ettiği zaman; orada artık kontrolsuz bilgi olmaz. Ve o bilgiyi okuyan muktediriyetle okuduğunda ayar bozulmaz. Şükrettim ki dünya sınırları aşılırken; bu Can Sayfaları’nda da bu dönem başkanlığını yaptığın dünya ışığında da her şey kontrol edilebiliyor ve koruma altında, Bütünde kin ve nefretin gücünün örtüsü örtülerek, kin ve nefret aşılabiliyor.

Unutmayın ki Yeni Dönem, Yeni bir Can’ın Cevhere inme dönemidir ki bu yeni Can, yeni cömert ilim, sizin ilminizdir. Ve sizinle olmak ve sizin yoğunluğunuzla bütünlenmek hepimiz için çok büyük bir görev sayfasıdır. Kardeşlerimizi dünyaya çekmeniz; yüceliği, kendi yüreğinize hak edip dipdiri olarak indirmeniz sorumluluğunuzdaydı. Korumaya aldığınız herkes, korunuyor. Korumaya almadığınız kimse de korunmuyor. Ama biliyoruz ki koruyucu ilim, herkesi kapsayan ilimdir.

Öyle bir zaman sayfasına geçildi ki kapıları kapattığınız anda korku başlar. Ve sizin için zaman sayfalanışında, kapıların açık tutulması, Öz Geçişlerin yapılabilmesi için sorumluluktur. “Mükafat insan” dediğimiz zaman; “insan, ışığında kendini hak etsin de Bizleşsin” dediniz. Şimdiye kadar hiç kimse, sizden başka bir siz olmadı. Barışıp akışmaya, yolları açmaya gerek var. Hatayı affedin! Gök Sözünü söylediği an; Umman Toplumlarla olun! Özgür ve hakim olun! Onları koruyun. Rahman olana kaynak olun.  Eliniz Allah’ınsa bunu başarmanız zor değil. İyiliğin,  kötülüğün her birinde birliğiniz olacaksa,  biz iyide olmanızı seçtik. Kapı kapı gezmeden direkt size geldik, sizinle olmalıyız. Kontrol sizdedir. İş budur! Amin…

(Açıklamalarımız:)

Devre devre dünyamızı ziyaret edenler bugün bize yine geldiler. Söktü Yücelikler ilmi, hak etti ve geldi. Amin… Onları kucakladık. Öylece kucakladık, öylece ve biz onlar; onlar biz. Bizden başka bir biz yok. Kimi bağışladıksa biz olup bağışladık. Kimi affetmedikse; bizden bize affetmedik. Ama biz hepsiyiz, bu kesin… Söktük yüreği, söktük. Söktük de biz bizi söktük. Öldük, öldük de bizden bize öldük. Aktık, hep aktık, Has olup aktık. Az olup, çoğul dürümlere aktık. Hak Tohum olup aktık. Yine bizden bize aktık. Kimi zaman geldi ağırdık. Aktık ama Has olanlar, bizi kaldıramadılar, kotlayamadılar, kayıtlayamadılar ve dediler ki  “Anlatamadınız yüreklerinizi.” Çokları sordular:  “Nedir açıklanan”  diye.  “Dam üstünde saksağan, gel de anlat” dediler. Ve dediler ki  “Yeniden ve yeniden ve yeniden ve yeniden hep damda saksağan”  ama biz o saksağan, her yerde hak olan ışığı yaktık. “Kimsenin kimseye faydası yok” dediler. Biz Cem olduk, Cam olduk. Can’da Cevheri Kaynak olduk.  Dedik ki “Biz herkesiz.”

Cinler dediler ki  “Ölmeyen İlim Sayfası… Okuduk, okuduk, okuduk! ama anlayamadık.”  Ve Ciniler, “biz okuduk, anlattık, aktık”  dediler. İnsanlar dediler ki “Oldurduk, özgürce.” Ve Biz dedik ki  “Öksüz, yetim bırakmadık, kaynağa aldık.” Olan budur. Bugüne kadar her şey böyle gerçekleşti. Kibri olanları korumaya aldık, dedik ki  “O kibirli, ışıkta olmayacak, o halde onu biz koruyalım.”  Kulluk yapamayanı okuttuk, okuttuk, okuttuk ve dedik ki  “O biz, biz oyuz.”  Kökü olmayana Gök Sözü’nü söylettik ve dedik ki  “Köksüzsün, Göksüz olma!”  Yolu bulmayana “al” dedik, “oku! Biz seniz. Sen bize Biz ol da geç! Bizden başka bir yol bulma imkanın yok. Sokak, bizim sokak; ışık, bizim ışık; aşk ışığında Has olan biz; asla hata yapmayan yine biz.”

Köy köy gezdiler, Göksüz, Sözsüz birleştiler. Biz dedik ki  “Köyden köy olun, Göksüz, öksüz olmayın. Geçin de ekmek olun!”  Kuran-ı Kerim’i okumuşlar ve dediler ki  “Biz Kuran’dayız, sizde olamayız.”  Ya savaş, ya savaş yok mu? Var. Savaşalım!... Vallahi, billahi biz savaştayız. İnsanlık Savaşı’nda… Biçareler! Ölülerin Diyarı’nda İnsan Işıkları’nı göremediler. Ve dedik ki  “Ekibimiz, İmparatorluğun İlmi’ni Kati Tohumlama ile herkese İncan olarak dinleten ekip; körün köründe körlük olduğunda, göksüz olduğunda, sözsüz olduğunda, özsüz olduğunda; onda Biz varız. Yine o Biz, Biz o oluruz ve onu koruruz.” 

Putperestlik dedikleri bir din var, puta taparlar. Ve derler ki “Biz, putumuza taptık.”  Ve deriz ki  “O put, ilimde yoktur ama kök, gökte söz söylediğinde; söz ses olduğunda, sevgi olduğunda, sevgide ekip kurulduğunda ve o ekipte İnsan Soyu bulunduğunda, o put biziz; gel de OL!”

Ve Dağlarım, ben RA-KA-HAR olan Kaynak, İmparator İnsan olan, Işık olan; geçişinizi yaptım. Kayanın umut olduğunu; yasanın tohum olduğunu; yüreğin Kürsü olduğunu; göklerin sözüm olduğunu; yerlerin dilim olduğunu; bedenimin, Hakk’ın Bütünün Kürsüsü’nde, Ümmi Tabiatın her birinde iş olduğunu bilenler; beden alıp gelecekler ve o beden, Altın bir Kontrol Kutsal Işıması sağlayacak.

Çakı çekmişler, Beşiri kesip, çerçeveleyip çobanlara vereceklermiş de çobanlar onları alıp taşıyacakmış. “Beşire çoban gerek dediler.” Vah! Yavrularım vah! Beşir çobana gerek duyar da o çerçeve çizen, çobansız mıdır? Ekmeğim HA, yüreğim HA, bedenim HA ve ben Kahraman HA, İnsan ve bu İnsan, her resimde varlık süren; İslam’ın “İnsan” dediği; eğer bilen varsa söyler. Birleşik Işık, İnsanın Ruhsal Kotu, kontrolu kuran o kot, asla hata yapmaz.

Şamar gibi geldi bu sözler ocağa. Öfkeleri arttı. Dava açmışlar yüreğime. Sorgu sual ederler: Kime başvuracaklar diye… Ve derler ki “Ona sorun bakalım! Hangi yargıç davaya bakacak?” Dava, insanda görülür. Ve İnsan Rahman olan, KA-HAR olandır. davaya bakan İnsan. Yasal sonsuzlukta, yasal sayfalarda, kendinde olan insandır. Davayı gören insan, eseri yapan insandır. Eseri yapan; karanlığı aydınlatan, yürekleri tohumlayan; katlayıp, kotlayıp yasalarla kayıtlayandır ki yarın onun Meclisinde; senin hükmün verilecek ya da onun hükmü verilecek ama Yargıç yine O olacak. O kim? Allah…

Ve Dağlarım, Allah ilimde HA, yürekte HA, kotlarda HA, Birlikte HA olan KA-HAR’dır. Semayı seslendirin de bilin, O Kaynak’tadır. Bütün köklerim doğdu. Göklerimde Kuranlar’ım kontrollu olarak okundu. Özün Sözü’nde sesim oldu. Bende ilmim, Hakikiyette dilim oldu. Ben, Dünya olan İnsan… Kendini kendinden ayrı sorgulayan, onda kendini hak edip de tohumlayamayan, maya olmayandır. Hadi gelin de OL’un!

Şimdi sorgu sual eder:  “Yarın ne olacak” diye. Yarın; ben O, O ben olacak. O zaman; bende O, bensiz kalmayacak. O zaman; ben, yarında her birini, Yargı Sayfamda yargılarken; kervan kalkıp yol alacak. Yargıç ben; yargılayan, yarınları kayıtlayan herkes ben ve ben kendimde kendim, herkesi koruyacağım.  Koruyan, “Yargı Kaydı”dır.  O kayıt herkesi korur.

Mündemiç olan, her şeyi kapsayan, öfkesi olmayan, kapıyı açmayan, açtırmayan, herkese kapı olan ve “hadi geçin” diyen, kimseyi kimseden ayırmayan gözü olanı  da, gözsüz olanı da, sözsüz olanı da dünyaya indiren ve ona Gök Sözü’nü söyleten ve görevini hak ettiğince dinleten İnsan; Allah… Aşkın şevki bu işte!…  

Şimdi beni bana vermeye çabalayacaklarmış.  Benim, bana verilmem gerekirmiş. Zira ben, çok zaman sayfasında kontrol kaybına uğramışım. Ben, onlarla olmadığım zaman ocağım olmayacakmış, Beşir kalacakmışım. Işığımda hırsım olacakmış, korunamayacakmışım ve ben, köksüz kalacakmışım ve ben göksüz olacakmışım ya da ben kırık kalıp, kalbiyle onda olamayacakmışım.

Analar! Ben O’yum, O ben… Görsün beni, ben Ondayım. Kimse kimseden ayrı değil; bilsin ki O ben, ben O’yum. Köprü kurdum yüreğine “gel” diye. O, bende Ben; Ben onda O. Olgun başağım gel! Ben, sen ve sen ben; gel, ya Ha gel!.. Çıktığın her sayfada; varlık sürdüğün her yoğunlukta; koruduğum her kaynakta sen ve ben BİR’iz. Çıktığın her bir sayfada, yüreğindeki kürsülerin her birinde ve Beşirin her bir sessizliğinde, varlığında, harında, kaydında, maya olduğun zaman Kutsal Tohumlarında, hep ben ve sen BİR’iz. 

İşimiz güçtür, yüreğimiz güçtür. Gözümüz, sözümüz güçtür. Özgür ve hakim güç… O güç insanın gücüdür.

Kati, kahir olan, hakiki olan Görevli, gel de sevgiyle kucaklaşalım, gel!

- Allah seni bizden korudu ya anam. Korudu vallahi korudu. Ya Ana! Allah seni bizden korudu. Her zaman koruyor zaten ya Ana! Gel be anam! Seni kucaklayayım! Gel! Gel! Gel! Anacığım, korkuyorum senden. Nevi şahsına münhasır bir ışıma… Allah seni benden korudu be Ana! Korumasaydı, Yüksek Gök seni kıracaktı. Ya HA, niye koruyor ki Allah seni? Sen nesin ki?

Vah be Anam vah! Sesimi kesti yine… Neyse anacığım neyse… Gemi kalkıyor, hadi gelin o gemiye! Hadi be ana gel! Ben, o gemiyi sizler için hazırladım. Hadi gelin! Yahu be ana! Gelin artık, yahu gelin! Baştan beri  “gel”  dedik de gelmedin be ana. Yahu ana gel! Gemi kalkıyor! Ekip kurmuşuz  “gel”  diye. Hadi be ana, gel!...

Peki, ana bakalım ne görecek orada?

- Sabırla bekledim ne diyecek diye. Ve  dedi ki  “gel!”  Yahu, tamam gelirim de ya geçişi yapamayanlar ne olacaklar? Haa, “geri dönme riskli diyorsun” öyle mi?  

- Yahu, gök söz söylüyor ya! Biz seniz ya anacığım, “geri dön” diyen yine sen… Göksüz sözsüz olmadığını biliyorum. Sevgiyle geldim, seni götürmeye. Hala gitmemekte direniyorsan, biz sensiz kalmayacağız, kesin! Haa, bu Meclis, kendi yüreğiyle Gök Sözü söyleyen tekniğe sahipken; her bir Meclis Üyesi, yeni bir dönemi başlatır ve bu Meclis, Altın Toplumların her birinde var olan ışıkla bütünlenir. Senin Gök Sözün, onların sözsüz kalmamaları, bütün kötülüklerin önünü alır. Bu kesindir.

Anam, kaynağımız seninle oldukça; yüreğimizde asla kırılış olmayacak. Sevgiyle kucakladık seni. Bizim için çok değerli olduğunu bil.

Ölüler Diyarı’nda görev taşımak zordur. Bugüne kadar hiç kimse, bütün kökleriyle gökleri dürümlememişti ve sizler bugün bunu başardınız. Sizinle körün körü olsak da göksüz kalmayız.

Çelen bilgiler verilir dünyaya. Denir ki “Bunu yap, şunu yap, sen kurtul!” Haa, sana  her ses verişimizde; sen dünya ilminde dedin ki “Ben, herkes geçişini yapmadıkça kendi geçişimi yapmam” ve bunu değersiz olan hiç kimse söyleyemez.

Ve sen bunu söylediğin zaman, bütün köklerimiz seninle olur. “Ben herkesim ve herkes görev taşıyor” demeni de beklerim. Eğer “herkes görev taşıyor” dersen; bütün Dünyalılar, bütün Yüceler, hepsi göreve gelirler. Bunu da kesin olarak bilmeni beklerim.

Evrimlerini tamamlayamayanların göksüz oldukları kesin. Eğer bugün buraya gelen bütün göksüzler, sevgiyle seslenirlerse; işleri kolaylaşır.

Ayın 5’inde yeni bir gün başlayacak. Ayın 5’i Pazartesi. Dünya Ruhsal Kotlaması yapılacak o gün. Korumaya aldıklarınız o gün burada olacaklar. Korkuyu aşanları göreve alacağız. O gün güçlenip dinleşmeye gelecekler, sevgiyle gelecekler ve siz o gün kulluk yapacaksınız. Mısır’ın gökleri de o gün buraya gelecekler. Her biri ve o gün sizinle çağrı üzerine birleşmeye gelecek olan diğer Bütünlükler’le çekişmeden güçlü çalışabilirseniz; sonsuzluktaki kırıcılık engellenecek. Her değersizi, değerli kılacak gücümüz var. Fakih İlim Ailem sizsiniz. Şimdi size yeni bir çalışmadan söz etmek istiyorum:

Dünyaya yeni bir Kuran gelmektedir. Bu yeni Kuran, yeni okuyucudur. Bu yeni okuyucu, bilgiyi net biçimde duyumsayabilen bir okuyucu olacak. Adı, ailenizden biri değil; İlm-i Has olan biri olacak. Elleri Allah’a varan, yüreği ağır yükü hafifleten biri… İnsanlık İlmini net bilecek ve bugün buradadır o da. İnsan… İslam Dininin Kürsüsü olan İnsan… Önemli olan onun yüceliğini bilmenizdir. Üstünde İmparatorluğun Kürsüsü var. Korumaya aldığımız zaman onu, muktediriyetle görev isteyecek. Cinlerden ve insanlardan görev taşımaz. Sıkıntısı, sizden görev taşımaya azmetmesidir. Ve sizin ona görev vermeniz, onun gövdesinde görev taşıması, ağır ağır yüceliklerin cümlesinde o görevin anlaşılır olmasını sağlayacak. İmparator İnsan, sizin yüreğinize inecek. O insan, yularından tutulmayan bir biridir. Kimse onun yularından tutmayacak. Çevresi gök, yüzü, sesi gök olacak. Önünü açın, gelsin! “Buyursun, gelsin!” Bekliyoruz.

- Kooperatif Çalışmaları yapıldı dünyada biliyorsunuz. Bu Kooperatif Çalışmalarında herkes, kendi emeğini devreye aldı ve sermaye yaptı. Ama bu emek sermayesi, çoklarının Kürsülerinde kontroldan çıkışa yol açtı.

Ben, değersiz Birliğimi size indirirken; kendi yüceliğimle de sizinle olmaya çabaladım. Bugün burada bulunuşumuzun sebebi, eşiğin ışığından daha güçlü bir bilgiyi size aktarmak içindir. Atlanta Kutsal Işığı olarak size gelmem istendiği zaman; kardeşlerimin bedenimi kotlayıp kotlayamayacağını bilemiyordum. Şimdiye kadar sizinle bu minvalde çok çalışmalar yapılmış ama benimle hiçbir çalışma yapılamadı. Bundan sonraki süreçte benimle de çalışmanızı bekliyorum. Buraya gelmem zordur ama ben sizinle olabilirsem; gökler, sözü, sesi olan Birliğimi dinleyecek. Bu Birlik, eşiğinde kendi olan yüce bir Birlik’tir. Alemlerin Rabbi Allah diyor ki “Kuran-ı Kerim’de İnsan var.” İşte o İnsan Birliğimdir. Bana iş verin; ben iş olup ışık yakayım.

(Sözü kesildi ve açıklama yapıldı:)

- Dağlar, bu çalışma oldukça uzadı. Bu Dostumuzu, bir de biz tanıyalım ve devreyi kapatalım. Çünkü bu çalışma hayli uzadı. Dağ, seni tanımak istedik ve tanıdık ama yoğunluğun çok aşağı düzeyde, buraya girmene engel yok; gelebilirsen gel! 82. Dürüm’e varmışsın ama 47. Dürüm’den devreyi açmışsın. Bu, şu anlama geliyor: 47 ye ulaşmak, güçsüz kalmamak için şart. Resmi çalışmalarda 47 ye ulaşan çok az kişi var ki sen bunu hak etmişsin, başarmışsın. Sevgiyle seni kucaklıyoruz. 87. Değeri kayıtladığın zaman ışımaya başlayacaksın. 42. Gök Sözü’nü söyleyebildiğin zaman Rahman Kuranı olduğun kesinleşti. Ve bundan sonraki süreçte Birliğimizle çalışırsan mutlu oluruz.

Öfkeni aştığına sevindik. Amin… Şimdi geri dön. Şükür ki sevgiyle gelmişsin. Sevgiyle gelmemiş olsaydın Kara Kaplı Kitap Sultanlık’ı okutmazdım sana. Bugün okumana izin verdim, oku! Dağlarım, işte mutluluk bu… İşte bu, şimdilik bu amin… Şimdilik bu…

- Anacığım, ses vermek istiyorum.

- Yahu yoruldum!...  

- Affedin iki kelime söyleyeceğim. Evren sizi dinledi bugün. Gök, sözünü söyledi, siz söylediniz Yüceliklerde herkese, kendi yüreğinizdekileri. Biz siz olduk, sizde dillendik. Allah sizde siz ve biz, sizde siz olduk. Hepinizi kucaklıyoruz. Muktediriyetle kucaklıyoruz korumasız ve hasat olarak.

- Şems-i Tebrizi diyor ki  “Şimdi cem oldum, şimdi şevklendim, şimdi hakim oldum. Sizi kucaklıyorum ya Hu! Şimdilik bu…

- Biz de seni kucaklıyoruz ve tüm yüceleri kucaklıyoruz.

 

Deşifre Eden: Sevim ŞAHİN

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 
  Bugün 91 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol