Birlik İlmi
  20.03.2013 Tarihli
 

IŞIK KODLAMA 20.03.2013

Sahte bilgi, hakiki bilgiyle kıyaslanamaz. Şükredin ki tohumlarınızı kodlarken kapıları açık tuttunuz ve bütün bilişlerin, kendi yüceliğinizle hakikiyetin tahditsiz ilmiyle kaynağa indiğini biliyoruz. Kanat, kir ve pislikle dahi olsa; açılıp ilime indiğinde, o kanatta, Birlik olmalıdır. Zirvelere ulaştığımız zaman, kirin ve pisliğin insan sayfalanışından çıkarılması Birlikle, olur. Ağır yükü hafifletebileceğinizi düşündük. Bugün gözlerimiz süper sayfalanışı izledi. Kayıtlarınızı dinledik. Ete girdik ve yoğunluğunuza indik. Korumaya aldık tüm yaşam kayıtlarınızı ve dürümledik. Ölüler tahditliydiler ve bizler, sizin tahditli Kuranlar’ınızı okuduk bugün. “Kooperasyon” dediğimiz çalışmalarla birlikte sizin, kendi yüreğinize geçişimizi izledik. “Çağır geliriz” dediniz. Geldik. (Çağıran bir gelen bir) Ellerinizi açtık, yollarınızı açtık. İşçilik yaptık. Hep sizinle birlikte çalıştık. Buluşma anı bugün. Biz bugün size geldik.

Hey Allahın Teknolojik Kodları! Sizlerle olmak; hasatın, muktediriyetle yaprak yaprak tohumlanışıdır. Hepinizi, kurtarılmış ışıklarımız olduğunuzdan dolayı kucaklıyoruz. Kontrol sizde, biz sizinleyiz, bunu biliyoruz. Kooperatifler kurdunuz değersiz olmayan ışıklarla birlikte ve Canlar Cemaati, Sistem-Düzen-Nizam gücüyle birlikte çalıştı. Kaynak İnsan ve biz bu insanı, kendi yüreğimizle bildik. KAP-KA-HAR olan; RA-KA-HAR olan; kurtarılmış ışık halinde BİR’e ilimle hizmet eden herkes, sizinle olsun istedik. Kem gözler sizi sonsuzlukta kodlayacak diye bekleyenler çoktu. Siz o kem gözlerden korundunuz.

Soğuk İnsan, ışığın Kati Tohumlamasını yaptığında, sınırlar kalkar ve ısı yükselir. İşte, bugün sizinle olan herkes, bu sıcak kayıtlarla sizinledir. Kendinizi, yeni dünyaya hazır ettiğinizi görüyoruz. Yeni zaman kaynaklarından, İnsan Sayfalanışı’nı yaptınız ve buraya geldiniz. Koorperasyonların en güçlüsü olan İlim Kooperasyonu, sizin yüreğinizle kodlandı.

Atlantalılar, ete girdik biz yine. Oyun değil bu! Işığa indik ve size, sizden geldik, bunu bilin! Kanatlarınızı alın ve gelin, sizinle olmak muktediriyetle Birleşik Işığa Umman olmaktır. Sevgililer, Ark İnsan, aktıkça aktı ve biz onunla birlikte bugün buradayız. Akmaya geldik… Akmaya geçtik… Ekmek için, bu Birleşik Işık’ta akmaya geldik. İşte bu!...

- Canlarım hoş geldiniz! Sultanlar, Bütün’e hizmet için burada olmanız bizleri mutlandırmaktadır. Köklerinizin gücü artmaktadır. Buraya gelişinizi izledim. Çok köksüz, çok güçsüz değilsiniz, nefesiz de net iyi. Kaynağın ışığıyla geldiğinizi de izledim. Burada Bütün’ün gücü olarak “ben oldum” diyebilecek “Yüce Cemaatler”in ilimle gelişleri hepimiz için mutluluktur. Ne var ki her dünya, Allah’ın Tohumu olamadı. Bu kesinlikle böyle…

Bugün burada bulunan Birliğim, Allah’ın Tahtı’ndadır ve ilim kodlamasını yaptığı dünyamız, Allah Tahtı’nda kendi yüceliğinde Bütün’ün gücüdür. Bizler, bugün burada ve yeni, dönemlerde yeni tahditli kodlarla da başka planetlerde bu çalışmaları sürdüreceğiz. Nefesimiz buna yeter. Dünyanın Kuranı olan Birliğim, ekip halinde bu çalışmayı yaptıkça; her an, her yoğunlukta, Bütün’ün gücünü dürümleyebilir ve Beşirin Kürsüsü olabilir. Kanatlarınızı almanızı bekliyorum. Kanatlarınızı taktığınız zaman, ışığınız güçlenecektir. Şems’in ışığından daha üstün ışıkların buraya gelişleri bizleri mutlandırdı bugün. Tok İlim, ağır yükün hafifletilmesi için gereklidir. Sizlerin yaprak yaprak kodlandığınızı görüyorum. Kuran diriliğinde, insan ışığı güçlüdür. Köklerinizin gücü artıyor.

Son dönemde dünyada ışık kırılmaları arttı. Buna karşılık söz sayfalanışı da arttı. Biz, kırılan ışıkların yenilenmesini sağlayacak görevi taşıyoruz. Güçlü ve Hakiki Kürzi Kaynaklar olarak burada bulunan Birliklerim, Dünyanın Ruhlar Meclisi olarak görevini hakikiyetiyle yapmaktadır ve tam yapmaktadır.

Rahman olanın Kuran’ı, Allah’ın tahtından alınır ve görev taşınır. Buyurun bilin ki insan, ER’in ekibidir. ER kaynağın katiyetidir. Eseri dürümlerindedir, türlerindedir ve yüceliklerindedir. Bizler için dünya, muktedir bir ağır Işık Kaynağı’dır. İmparatorluk görevini üstlenen Birlikler’imin çoğu, benden; dünya ışığından çok daha güçlü ışıklarını dünyaya çekmeye çabaladılar. Bu kesin olmakla birlikte; doludizgin yapılan bu çalışmalarda, kendilerini kontrol edemeyenlerin, Bütün’den güç kaybına uğradıkları da kesindir. Bundan dolayıdır ki Ruhlar Meclisi; Allah’ın tahtında, ilmin kontrolunu sağlayacak olan Birliği seçerken; bizim Birliğimizin görevi taşıyacağına kesin olarak inandığından, bu Birliğin bu görevi yapmasını bekledi.

Bizler, Cevhere güç verirken, Cinni Cemaatin de gücünü artırdık. Canlı ve cansız tüm yaşamların kontrolunu kurduk. Toplu çalışmalara girerken, Kaynak Işığın İnsan sayfalanışında Bütünün Kürzi Yaşamlarını kontrol etmesini istedik. Koku Allah’ın ışığıdır. Biz o ışığı, hak ettik ve zavallı dünyanın Kürzi Kodlama’sını tamamladık. Apronda bekleyen kimse kalmadı, bu kesindir! Her kim ki Allah’a İnsan İlmiyle gelir; o, İmparatorluğun Kürzi Kodlaması için gelir. Her kim ki aklın yoğunluğundan gelir; bizim zaman kaynağımıza gelir. Biz Bütün’e görevliyiz.

Ellerini Ummana ulaştıranların çokları, korunma istediler. Kontrolun kendilerinin olduğunu zannettiler. Kontrol, olgunlukla bildiririz ki kurtarılmış ışıklarda olur. Üzerinde yüceliklerin bulunmadığı yoğunluklarda, kontrol olur. Eğer sizin üzerinizde bir koyuluk bir yoğunluk, sizin yoğunluğunuzun gücünü, tüm sayfalarda kodluyorsa; sizin kontrolunuz, onun tohumlanmasıyla sağlanır. Bunun içindir ki biz, dünyaya inerken, kendi yüreğimizin güçlü kodlamasını yaparak geldik. “Dünyadır” dedikleri bu planette, ışığımızın gücü ağır taşıyıcıların gücünün örtüsünü örttü ve Bütün’ün gücünü dürümledi. Çünkü bizler, Zaman Sayfalanışı’nda tahditli çalışma değil; hakiki çalışma yapmaya geldik.

Kampa girdik dünyada. Bu kamp, Atlanta Ana Kaftanını giyenlere, kapı açmak üzere yapılan çalışmalar içindir. Onları, Bütün’e hizmetçi etmek için kapı açmak gerekir. Alemlerin Rabbi Allah der ki “Samanların yeşillenmesini sağlayacak olan, Bütünün Kürzi Yaşamları’nı güçlendirecektir.” İşte biz samanları yeşerttik ve Bütünün Kürzi Kodlamasını tamamladık. Bundan sonraki süreçte, evrenlerin kervanı bizim yüreğimizden kalkacak. İkmal tamamlayanların çokları da bizimle olacaklar.

Kooperasyonların temiz ilim yapmalarını sağlayacak gücümüz yok mu? Var… Nur’dan Kuran olmak için Bütün’ün gücünü elde etmek şarttır. Ertelenen dünya güçlerimin çokları, Bütün’ün gücünü dürümleyemediklerinden ertelendiler. Emre itaat etmeyenler, Birleşik ışığımda bulunamadıklarından; kendi yoğunluklarını kontrol edemediklerinden, güçsüz kaldılar. RA-KA-HAR olan, ağır yükü hafifletsin diye bekledim. Verdiğim Dünya İlmi, Allahın İlmi’nden güçlüydü. Bunu dahi anlayan çıkmadı. Din İlmi’nin üstü olan Birlik İlmi’ni verdim. Verdikçe verdim bilgiyi, nefesim güçlüdür. Yüreğimdeki küçük ışığın en güçlü yoğunluğu, Bütün’ün gücünün tüm yaşamlarını kontrol ilmiyle tohumludur. Bilinsin istedim ki Kati Tohumlama yaptığım bu gün, Ummanın Ruhlar Meclisi, Beşirin eşiğinde aşkın şevkiyle Bütün’ün gücünü dürümlemek üzere bekliyor.

Oy Dağlarım! Nur olan ışığım! “Ben O, O ben” dediğim anda; herkes, kendini kendinden cemaatleriyle birlikte ayırdı. Nirvana dürümlerinde, Birlik kurmaya geldiğimde; dümenin başına oturtacaklarımı buldum ve dedim ki “Herkes, kendiyle olacak. Olgun Başaklar’ı kendi yoğunlukları belirleyecek. Türlerin en yücelerini kendi yoğunluğumdan aldım ve geçtim. Affetmemi beklediler. Af, hakikiyette olmaz, hasatta olur. Ben hasatta affımı kendi yoğunluğumla kayıtladım ve yaptım. Ama hakikiyete ulaşanlarda af yoktur. Bu kesindir! Zürriyetimde Kürzi Kodlama yapabilen hiç kimse yok diye mi düşündüler? Baktılar ki her bir sayfamda Işık Toplumu var. Korudular yoğunluklarını ve kontrollarını kurdular. “Dönem sonu, dönem başı” dediler.

Ben diyorum ki “Dönemin başı, başımdadır; sonu sonsuzluğumdadır.” Benim özel sessizliğimde, ışığımda herkesin kendi yoğunluğu varsa; ben “OL!” dediğimde; Bütünün Kürzi Kodlaması tamamlanır. Bunu diyebilir miyim her an? Her an diyebilirim. Verdiğim her sesle, Hakkın ışığında Bütün’ün gücünü dürümlerken herkese “OL!” dedim. Ömre ömür kattım. Kutsal Işıklar’ı tohumladım. Yasaları koydum. Ağır ağır Bütün’ü güçlendirdim. Kati tohumlama yaptım. Varın varlığı, yoğun yokluğu; Bütün’ün gücünde dünya ışığı haline dönüştüğünde, her dili konuştum ve dedim ki “Ben Allah olan İnsan; yaprak yaprak tüm sayfaları okuduğum zaman hatayı affetmem. Çünkü orada ben harımı yükselttiğim anda emin olun ki Bütün’ün gücü dürümlerimde her şeyi hak edecek dili konuşacak.

“Yalan dolan” dediler. “Ahh!...” Dedim. “Ölüler dirilemez” dediler. “Off!...” dedim. “Öldük” dediler. “Aha!...” dedim. Şimdi diyorlar ki “Biz seniz”. Vallahi, bizim yüreğimiz herkeste var da ben onlarda, okuma bilmeyende yasaları koyabilirsem eğer; öfkemi, dindiririm. O zaman hepsi bende olur.

Yalınızca insan, Allah’ın tahtında olur. Bunu bilen var mı? Yalınızca insan, yolun kontrolunda kendi yoğunluğunu tohumlar. BİR’e hizmetçi olur. Yaprak yaprak okurum, okurum da her dürümü; Allah’ın Tahtı’nda İmparatorluğun Gücü yoksa; kayıtlarımı Öz Göç’te Bütün’den ayırırım. 

Karteller oluşturmak istiyorlar dünyada… Ölülerin tahditli bilgisiyle karteller oluşturacaklar ve her şeyi hak edecekler. Yanıp tutuşurlar derler ki “Mesele Allah’a ilimle gelmekse; AL’ın, OL’un, OKU’yup gelin!” Yok, yavrum yok, okumak için akmak gerek. Akışı hak etmek, hasatı yapmak gerek. Levh-i Mahfuz’u bilmek gerek. Bedeni elde etmek gerek. “EMERYUM TEKNOLOJİSİ”sini bilmek gerek. Emeryum Teknolojisi… Bu teknoloji; “A PRO KO HO” diye bilinen; Mİ-SAHİ bir hakiki kayıttır.

Emre diyor ki “Ben biliyorum bu ilmi.” “Yahu Emre kim” diyeceksiniz. Emre elimde büyüdü. Adı Nefes… Ama biliniz ki geçip gelecek. Allah’ın Dağı İnsan ve ben olgun başak, herkese diyorum ki “Özgür ve hakim olun da akın!” Yıldızların Kutsal Işıkları’ndan olan Emre, geri dönmek istiyor. Kuran diyor ki “Ben sende olacağım.” Ben diyorum ki “O bir Kuran, OL’muşsa gelir; OL’muşsa gelir… Ama OL’muşsa gelir. Yahu, OL’muşsa gelir. Hepinize teknolojik olarak bildiriyorum ki olumlu olmak değil; OL’muş olmak için KA-HAR olup çalışın! O gün geldiğinde, ben siz olurum ve görevinizi veririm. Şimdiye, şimdi olmak işçiliktir. Şimdide işçi olmak ilimledir. İlmi hak etmekse iman etmekledir. İman edin de gelin!

Kuran der ki “Özür dilerim insan soyundan. Nüve olan bilgi ben oldu ve ben o oldum. Ama ben bir Kuran olarak, insan soyundan özür dilerim.” Yine de yine de deriz ki “Kuran, Atlanta opozitidir.” Kimsenin etkisinde kalmadan, biliş haline ulaşmak gerekir. Emin olun ki o biliş, Işığın İlmi’dir. Işığın İlmi’ni teknik olarak dillemeden, dünyaya dürümleyip indirmeden; Mesal-i Hak ile ilim olmak, sınırlı Birlik kurmak, işçiliktir ama kelime kelime bildiriyorum; evimin ilmi olmak değildir. Evim, PİN-TU-RA-HA İLMİ’dir. PİN-TU-RA-HA, hakiki TU-RA, PİN’dir. O PİN, İmparatorluğun Teknolojik Kodudur.

Oy Kuranlar’ım, oy! Bilişiniz sizin kendi yetinizle ilgilidir. Benim bilişim ise PİN-TU-RA-HA bilişidir. Bu bilişi hak edip de Hasat İlmi’yle dilleyen; ekmek olmuş insan, bir tek yüceliğimdir ki bugün dünyada; yarın, bütün köklerimle Birlik Koyulukları’nda; herkeste, yoğun biçimde ışığımı dinleteceğim. Hatayı affetmeyen o güç kaydını yaptığım anda; Kaynağın Kaydı, İlmin Kaydı olacak. Bu kayıt, Bütün’ü; göksüz, sözsüz dürümlemeyecek ama dimdik yapacak. Öyle bir dirilecek ki yaşam, kimse kimseden kupa alıp kupa vermeyecek. Çünkü her Yüce, kendini hak edecek. Böylece, bütün kötülükler aşılacak. Ki bedenimde bunu başaracak yücelik var. Kapkaranlığı apaydınlığa dönüştürecek olan PİN-TU-RA-HA, İlm-i Hak olanda ışıyıp, Bütünün Kutsal Işığını yenileyecek.
Çalı çırpı olmadığımı biliyorum da kokuyu yükseltmek istemiyorum. Yine de bugün bu koku burada yükseldi. Satıhta işçilik yaptım. Dinde ilim yaptım. Yüksek kükreyen gökte, söz söyledim. Yol kodladım, tohumladım. Beden akıttı yüreğimde Bütün’ü. Gök Sözü’yle düldül (Hz. Ali’nin atı) oldu Yücelikler. Dümdüz oldu ve ben dedim ki “Özgürüm”

Şimdi Dağlarım, ayırmayın yüreğinizi, becerdim verdim. Öyle mi? Yok yarım, sadece sınırlı verdim. Size sınırlı verdim. Ama bir an gelir de semaya kendi yüreğimi dürümleyip de verdiğimde; kendimden kendime kendi yoğunluğumu kayıtladığımda, Olgun Başaklar’ın hepsi bizsiz kalırlar. Siren çalar, Din Işığı’nın gücünden örtü örten, kükredi diye.

Dağlarım, size yeni bir dünyadan söz edeyim bugün. Bu dünya Ana Kaftan’dır. Tüm yaşamların Ana Kaftanı… Nerede insan soyu varsa; o kaftandan yaşama iner. O kaftan, Din Dereleri’nde, kontrollu olarak seslendirildiğinde; küçücük ışıklar bile korkup kayıtlarını alıp giderler. Çünkü olup da KA-HAR olup, Bütün’ün gücü haline gelip ışığa vardığında; öfkesi olursa eğer o kapının; kaynakta, kin ve nefrette olan kimse yenilenemez. Bu nedenledir ki Tabii Kodlama yaptığım sürece, bundan söz etmedim. Soğuk bir dönemin başında, herkesten daha düşük bilgi verdim. Çünkü verdiğim bilginin, Allah’ın İlmi olduğu Ana Kapı’da bilinse de ışıkta, bu bilginin küçük kayıtlarının ışıdığı ancak kükremediği bilindi.

Sonra döndüm dedim ki “Bu bilgi, sizin için yetmez. Daha güçlü bilgi vereyim.” Ve verdiğim zaman kendiliklerinde, kendi yoğunluklarında Işık Kodlaması yapma niyetleri olanlar; çok koyu bir çalışmanın dürümleneceğini bilip çatılarını kurdular ve dürümlenip kendilerini korudular. Bundan sonraki süreçte de Ana Kapıları hep açık tuttum. Çünkü Bütün’e hizmet ekmekledir ve ekmek yaptım. Kibri olmayan ışıkları buldum, onlarla kodladım hepsini de. Solun sağa, sağın sola ışık kaydı varsa da işçilerimin hepsinin, kapı olmalarını bekledim. Her bir Bilge, kapı ve bu kapıların hepsi Kürzi Kod…

Öyle çok çalıştık ki bunu başarabilmek için Muhammet Kürzi Kodları’yla Bütün’ü güçlendirmeye çağrıldığımda; döndü kökledi kendini, güçledi ve geldi. Döndü, baktı ve tahtını alıp kayıtlara ağır ağır çekti. Sonra döndü ve dilledi ve dedi ki “Sizinle kurtarılmış ışık olayım” ve dedim ki “Ben Kuran’daki o yolum. Kimseyi kurtarmaya niyetim yok. Sen kurtar. Ben kurtarıcı değilim. Sınırları kaldırıp Işık Kayıtlaması yaptığımda; hepinizin, kendi yüreğinizi korumanızı beklerim”.

Bunun Nur’da, Kuran’da, yoğunlukta olmadığını düşündü Muhammet. Ve dedi ki “Senden başkası bunu seslendirmedi. “Dalı boşuna kırdım” dedi. Dedim ki “Sen dalı değil; tahtı kırdın.” Döndü baktı, kaynağında, Kutsal Işığında yolu yoktu. Doğan Dünya, insanın ışığından doğdu, bunu bilen yoktu ve biz dünyaya kendimizi anlattık. Döndük baktık ki dünyada görevli olan kervan; Birlik İlmi, bizim yüreğimizin sessiz sayfalanışını yapan ilim; hepsi göklerin sözcüleri tarafından dürümlenmeye çalışılmaktaydı.

Devinen dünyanın, ekmeğini yoğuranların çokları kontrollarını, kendi yoğunluklarıyla sağlayacaklar diye bekledim. Kimseye “Ben varım” demedim. “Ben dağım; sen de dağsın!, sen de dağsın!, sen de dağsın!, sen de dağsın!... Ve Dağların Tahtı’nda akıl olur” dedim. Ve dedim ki “Bu aklı hak eden, yasaları koyar.” Koruma altında tuttum tüm yaşam sayfalanışındakileri ve dönüp baktığım zaman; korunanların, çantalarının tahditli olduğunu, Kürzi Kodlama yapma niyetlerinin bulunmadığını fark ettim. Başa baş bir döneme görevli yapacaklarımın çoğunun, kurtarılmış ışıklarla çalıştıklarını bildim ve dedim ki “Sizinle kendimi hak etmem. Siz, yasaları koyun, görevinizi alın, muktediriyetle güçlenin ve Çatı Kayıtlaması yaptığınız bu yoğunluklarda: kodlama yapın; siz, sizle barışın…” dedim.

Ve denir ki “Senin, senle sen olman dahi mümkün değil; zavallı sen, sana sen olduğunda; beden alacaksın.” Yaşamak, beden almak değildi. Bunu dahi bilmeyenler; bedenimi, kendi yoğunluklarında kontrol etmeye kalktılar. Robotik Toplumlar’ın bilişlerinde muktediriyet olmaz. Bunu dahi bilmediklerini fark ettim. Çantaları boştu. Yolcularında, kontrolları yoktu.

Kuran-ı Kerim’de İnsan’dan söz edildiğinde “ete girme imkanı olan” denir. Yahu, ete giren halka halka güçlü bir ışığı kendine kayıtlayıp da Birlik kurabilen değil midir? Yine de et diye bildiklerinin; o bedendeki, o yoğunluktaki kayıtlar olduğunu bilen yok. Sıla özlemiyle çarpar yürekleri ve sorgu sual ederler. “Neden biz dünyadayız” diye. Doludizgin yaptıkları çalışmalar, kurtarılmış yoğunluklarıyla Bütün’e hizmet etmek için olduğunu dahi anlayamayan onlar, korkudan küçüldüler. Deniz kapladı tüm yaşamlarını. O deniz, onların yollarını, yoğunluklarını örttü. Çöktüler yüceliklere göksüz olarak; sözsüz olarak; sevgisiz olarak… Vakit tamam dediğimde; “insan, biz yokuz” dediler. “Kop” dediler “bizden kop! Yapıp yapacağın insanlıksa; kop bizden.”

Ve Dünya, koruma istedi. Din İlmi’nde, “Koruyucu İnsan” yoktur. Dünyayı koruyacak “Dünya” yoktur. Biz insanlığa ilim verdik “OL’sun” diye ve insan, kendini hak ettiğinde OL’lup; ilmi hak ettiğinde, dürümlenip; Bütün’ü hak ettiğinde, İbrahim olup, İmparatoluk kurup, Atlanta Kutsal Işıması’nda kendini hak edip ışığa vardığında; Ölüler Diyarı olan bu yaşam alanı dirilecekti. Dalı budağından; yolu Kuran’ından; Kutsal Işığı kaynağından çıkardılar; dinlediler ve dediler ki “Mr…. ve Mr….. 

Dağlarım, eril; ışığın erilidir. Bunu size net anlatıyorum. Dini hak olan bilir ki; erilde, eril hasatı yapar. Ve bugün biz hasattayız. Tüm yaşamların hasatındayız. Ve bugün isim zikretmem istendi. (İsimler silindi) Zikrettiğim isim, Mikail’in ilmiyledir ve ismi zikrettiğim anda yeni zaman sayfalanışına ulaştık. Geçip girdik yüreğe ve kendimizdeyiz. Burada Ses Kapısı açılır. İşte bu Ses Kapısı’nı açtık. Yakıp yıktılar dünyayı. Verdik dürümlerimde İnsanlık İlmini. Kübra Kapları’yla, İlim Kayıtları’yla Bütün’e. Düzenledik ve akıttık. İşte OL’du, işte OL’du, işte OL’du…

Atlanta Ana Kaftanı’dır giydiğimiz. Bu kaftan, Ummanın Kaynağı’dır. Bunun adına “Ruhlar Mahreki” denir. Bilinsin isterim ki ellerimin içinde ekmeğim vardır ve bu ekmek, Atlanta Ana Kaftanının Kutsal Işığı’nda yoğrulmuş bir ekmektir.

B….’ın görevi İnsan olmak, S….’ın görevi İmparator olmak, her biri Allah’tır ve ben diyorum ki “Ana Kaftan’la insanlık, kaynaktandır.” Size şunu da söylemek isterim ki “Tüm yaşamlarımda Bütünün Kürzi Kodlaması’nı yaparken; Rahmin Kuranı olan Birliklerimle yaptım. Her biri, RA-KA-HAR olan insan soyunun ışıkları olan İbrahim Kutsal Kodları’dırlar ki hepsi Allah olarak çalıştılar. Dil İlmi’nde biz, Allah Kodu’yuz. Bugüne kadar bunu sayfa sayfa kayıtlayabilen teknik kodlama, yapılmamışsa da Bütün’ün gücünü dürümlerken; bilişe hal olanların, har olup hak olanların bunu anlatmaları şarttı.

“Sıla özlemi” dediler. Ya HA, ışığımız buradadır. Göreviniz, görevimizdedir. Yüreğiniz, yüreğimizdedir. Küçücük umutlarınız varsa görev için; Ulular Diyarı olan Birliğimize varın! Biz buradayız. Kayıtlarınızı alın ve gelin!

…., (Bir Bütünlük mensubu-İsmi silindi) Atlanta Ana Kaftanı’nı giydiğinde; üzerinde gözü vardı. Sonra baktık ki gözü, sözü yok. Sesi yok. O çıktı. Yolunu kapattı. Görevi, anasına pas verdi. Atlanta Apronu’nda Kutsal Işığını tohumlayacak diye… Kötülük yoktu ama Ulular Diyarı’nda, Kutsal Toplum’da ışık, yıldızlardan çıktı. Kendini, kendinden ayrı tuttu ve dedi ki “Özgür ve hakim Birlikler’in teknik kodlamasını yapabilecek olan Birliğin, insan sayfalanışını yapabilen Birlik olduğu kesin iken ki o Birlik, Birliğimiz olduğuna göre; bizimle yapılan çalışma en yüce olduğuna göre; netice olarak kendimizden başka kendimiz olamayacağına göre; önemli olan bizim, bizle çalışmamızdır.” Dans etti dünya insanı Bütün’de. Biz, o dansa, ışık kaynağıydık. Dansı, dansla kodladık.

“Sıla!, sıla!...” dediler. Sanal Boyutlar’ın Kutsal Işığında sıla, ekmekti. İster “insan” olun; ister “insanlık” olun; her ne olursanız olun ama ayrılık gözetmeyin. Bizden ayrılan bizsiz değildir. Biz ona; olur, görev yaparız diyerek çalışırız. Köprü köprü oldu dürümlerimizde her Yüce, her Yüce’ye. Baktık ki kardeşlerimiz, kanatlarını kırmışlar. Çıkıp kükredik yüreklerine. Koktuk!, koktuk!, koktuk!... okuttuk, okuttuk, okuttuk… da OL’uşma yoktu. Ayırdılar yüceliklerini Teknolojik Kodlardan; sınırlarını koydular. BİL’işleri yoktu; ekmekleri yoktu; yaşamları yoktu; sevgileri yoktu; Kötülükleri göklere ulaştığında, ışıksız kaldılar.

“Dan, daannn!...” dedi Yücelik. “Daaannnn!” İşte, işte AN geldi. “Yahu” dedik. “Nev-i şahsına münhasır bir yasa, aha!” İşte bu…
Dağlarım, misafirlik bitiyor artık. Bu kesin… Herkes şunu net bilsin ki dünya misafirliği bir zaman sayfasındadır. O zaman sayfası tamamlandıktan sonra, dünya göçünde, herkes kendiyle olur. İşte bu göç başladığında; bizim evrenlerimizde, bizim Yücelerimiz olur ve o dünya göçünde; kaynağımız, Asal Taht’ın ışığından güçlü olan Allah Işığı’nın Kutsal Toplumları’nda; Evrenlerin Kürzi Kaynakları’nda; sıkıntıyı aşıp geçenlerin yoğunluklarında; Büyük Köklerde olur. Orada yine bizler birlikte olacağız, bu kesindir. Ve bu çalışma oralarda daha üstün yüceliklerle yapılacak, bu kesindir. Oraya varabilen, orada görev taşıyacak bu kesindir. Ve oraların Kürzi Kodları’nı sizlere bugün burada açıklamamın niye gereği olsun ki? Kesinlikle yoktur 

Ve zirvelere varan Yüreklere, şunu söylemek isterim ki “Unutmayın! Öz Görev insana hizmetten öte (lütfen net bilin) yanıp tutuşan o yoğunluklardaki ışıklara, kültün toplumlarını tahditsiz biçimde kaynak yapmak içindir. Biz, tüm yaşamları toplumlara kaynak yapabildik. Her biri, o kültlerin tahditli kodlarını kendi yoğunluklarıyla dilleyerek; kendilerini bitki, hayvan ve tüm sessiz sayfalara kayıtladılar. Bu şu manaya gelmektedir: Her bir yol (lütfen net bilin) tren olup; bizimle kontrol kurulduğundan, o yoğunlukları Tanrı Kaynakları’ndan, Işık Tahtları’na taşıyacak. O tahtlar, İlim Tahtları’dır ve oraya taşınan tüm Yasa Kayıtları, tüm Yaşam Kodları, Birlik Kaynakları bizim olduğu için, Bütünün gücü orada olacak.

Biz dünyayı; tohumlarıyla birlikte, yürekleriyle birlikte, kendi yok edicilikleriyle ve hak edicilikleriyle birlikte; kendi sayfalanışımızdan dolayı, Birleşik Işığımızla, o yolculukta taşıyacağız. Bu taşıma, tüm sessizliklerin seslenişiyle gerçekleşecek. Dünya tabiatı taşınacak… Dünya yasaları taşınacak… Dünya yaşamı, dünya kaydı ve bütünlüklerin tüm sessizlikleri taşınacak… ve taşınan bu Yaşam Sayfalıkları, her şeyi yenileyecek. Yeni sayfalanış…, yeni kayıtlanış…, yeni tohumlanış… Ve sürünün, artık Kürzi Kodlar’la Bütün’e hizmeti… Deli Dumrul İnsan, bunun için buradaydı. Ve bizler hepimiz, Din-i Hak olan Bütünlükler’in Kükreyen Kürsüleri olarak, buyurun! İşte bunu başardık.

Dört Gök Sözü Sözleşmesi bunun için yapılmıştı. Bu Gök Sözü Sözleşmesini yapanların hepsi, hepimiz; bu görevi hakkiyle yerine getirdik… Ve bu sözleşmenin taraflarından olan Birliğimiz, Bütün’ün kontrolunu sağladı. Könyelerimizde bu bilgi mevcuttur. Bu bilgiyle kodlu olarak buraya geldik. Sistemin Gücü’nü hak edip de hasata, Hakk’ın Işığı ile kayıtlayanlar; bu çalışamaya, kati olarak görevliydiler. Müsterih olun çalışmamız, kimsenin kimseye zarar vermeyeceği bir dirilikle yapıldı. Kırk Kapının Kutsal Kodları burada, bu çalışmada bulundular.

Üzerinde yol olan bir yaşamı kayıtladık dünyaya. “Ölü dirildi” dedik. Ölü dirildi çünkü, Yüceler Cümlesi, Bütün’ün gücüyle buraya ilimle girdiler. Ve buradaki çalışma, kanatlarınızın, kendi yüreklerinize takıldığı bir çalışmaydı. Korkmayın, öfkemiz yoktur bizim. Sakın korkmayın! Öfkemiz olsaydı görevi üstlenmezdik. Öfkemiz olsaydı yüreğinizi kodlayıp tohumlarımızı, küçük küçük ışıklarımız olarak dünyaya getirmezdik. Korkmayın! Duranların, Turanların, Kuranları olan sizler, korkmayın! Artık koşmaya başlıyoruz. Bizler temizlik yaptık, şevkle çalıştık. Kaftan giydik, ağır ağır gökleri sözledik. Düldül oldu yüreklerde dürümler, ümmi toplumları kodladık. Verdik bilgiyi, verdik.

Müsterih olun artık NEFES’teyiz. Neredeyiz? NEFES’teyiz… NEFES, insanın Ri-SA-KA-HAR olan ışığıdır. Bu ışıkta Allahın Kuranı okunmaz artık!... Bu ışıkta Muhammet yok artık… Bu ışıkta, Altın Taht var. Bu taht, İNSANIN TAHTI’dır. Tüm yaşam kapları, artık orada tek bir kaptır. İşte NEFES!..., işte NEFES!..., işte NEFES!... Ve biz, size Allah’ın Sayfaları’ndan söz etmiyoruz artık. Allah’ın ağır ağır Kuran olmasından, sonsuzlaşmasından, Yücelerin Cevheri’nde kendi yoğunluğunu tohumlamasından ya da yaşama kayıt yapmasından söz etmiyoruz artık. Biz, size etki alanınızın, geçiş sayfalanışında, insanın NEFES kaynağına varışından söz ediyoruz… NEFES, yakışır size!… NEFES, yakışır size!… Ki NEFES yakıştı!... Sizinle olmak, herkes için Kutsal Taht’ta olmaktır.

Öyle bir Gök, söz söyledi ki yolculara, OL’an öldüğünde, okuduğundan çok daha güçlüdür. Ölü, Düzeni kurdu dünya ama bugün artık o Ölü Düzeni, yaşam türleriyle teknik olarak kodlandı ve yeni sayfalara varıldı. Biz size sayfalardan değil; kaynaklardan söz ettik bugün.

Kontrol Bütün’ündür. Kök güçlüdür. Büyük Kükreme ilmindir ve ilim, Allah’ın Toplumu’nundur. 

Yokuş yukarı çıkan sizler, Allah Tahtı’na vardınız ki orası, tahtın tahtı olan NEFES’in sessiz sayfalanışının tamamlandığı sayfaydı, kaynaktı. İşte 99. Kapı’dan girdiniz ve yeni sayfalanış için artık yokuş aşağı akışa geçtiniz. Madde altına… Bu, Bütünün Kürzi Yaşamlar’a kendini indirişidir. Bu, hepinizin yeni ilimle dillenip dürümlenip İslam’a girişinizdir ki İslam, Mahrek’te, İmparatorluğun Kutsal Işığı’nda, Merkez Zaman Kaynağı’ndadır ki oraya giren Nefesini kendiyle dilleyip girer. Ki oraya giren, ağır yükü hafifletip girer. Sizlerin sizlerle siz oluşunuz olan, nefesin en üstün kaydı bu sayfadadır. Buna biz ümmi toplumlar için “PROTÖR” demiştik. Sessizliklerin, sevgisiz sayfalanışının gücünü örtüp seslenişiydi bu. Ahir zamanların, kervan kaynaklarının, Işık Kodları’nın seslenişiydi bu ve biz bugün bu sayfaya, Öfkesiz Işık Kaynağı diyoruz.

Şevkle çalıştık…, şevkle çalıştık…, şevkle çalıştık!… Vallahi gök söz söylüyor, billahi söz sayfalanıp Işık Kayıtları’yla teknik olarak Kod, tohumlanıyor ve billahi cevheri var edip kayıtlarını NEFES’le dürümlüyor ve yeni zaman kaynaklarına akıyor. İşte bugün bu sayfalanışı başlatıyoruz. Hasat, işte mutlulukla bu güçlü kaydı devreye aldı. Şimdilik…, şimdilik…, şimdilik…

Deşifre Eden: Sevim ŞAHİN
Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 
  Bugün 24 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol