Birlik İlmi
  20.06.2012 Tarihli 1. Bölüm
 

IŞIK KOTLAMA (3) 20.06.2012
1. Bölüm:


Çoğunuzu kontrol edebilmem çok zorlaştı. Mektubunuzu okuyabiliyorum amma kendi yoğunluğunuzu, kendi tohumlarınızı dilleyemiyorum. Bu güne kadar yaptığınız hiçbir çalışma hakikiyetimde yoktu. Şimdilik size vereceğim budur.

Ben, sol sağ değerlerimi dünyaya çektiğimden beri, dünyada bedensizlerle de çalışmaktayım. Bugün kendinizi bilmenizi istiyorum. Beden, Dünya İlmi’ni bilen bir kayıttır. Ve bu bedeni ben dünya için giyindim. Bu bedeni giyinirken kendi yüreğimi de giydim.

Tobi Tohumlaması’na girip bu tohumlamalarla bütünlendim. Ben kendi değerimi kendi yüreğimde dilledim. Bir tek insanın Sultanlığına emindim. O insan Birliğim’dir. Buraya kadar hepinizi tanıyabildim. Hepinizi hasatımda dinleyebildim. Ve hepinizi Gökyüzü’nde, kendi yüreğimde Birlik Tohumlamamla bütünleyebildim. Bu nedenledir ki kendi yüreğim sizinle olur.

“Çörek” yapmadım hiçbir dönemde. “Ekmek” yaptım. Ekmek, ilimdir. Her yürek kendinde, kendi yoğunluğunda çöreklerini yapar. Bilgi kayıtlaması değildir yaptığı. Birlik Tohumlaması da değildir. Koruma, tahditlidir orada. Ve biz İsa, Musa, Mustafalar’ın Gökyüzü’ndeki ışıklarıyla da çalıştık. Ölüm yok bilir misiniz!?

Yarın insan tohum olduğu zaman, Bütün’ün kötülüğü önlenir. Bunu biliyoruz ve buraya bunu bilip geldik. Türkiye, çok özel bir çalışma ve yavrularımın ışığını kotlama yeridir. Niye Türkiye’de doğum? “Tohum ekmek” için.

Değerliler, herkes kendini, nefesini ve yüksek ışığını bilir. Biz Bütün’ü biliriz. Bütün için çalıştık. Kati Tohum yaptık. Ağır ağır “Yüksek Işıklar”ı göreve aldık. Kemal güç, Allah Kürsüsü’nde olur. Ve Kemal Güç’le görevimi üstlenmek üzere bedenimi dünyaya çektim.

Size şunu ifade etmek isterim ki fizik varlığınız, sizin yüreğinizde kotlanmış değildir. Birlik Tohumları’nız da yüreğinizde tahditlidir. Bedenim dediğim, bilgi kaydımdır. Kendi yoğunluğumdur bedenim. Ben dünya bedenimi dünyada bırakıp giderim. Bıraktığım, gerçek bedenim değildir. Amin. Ve ben fizik bedenim ile Gökyüzü’ndeki kendi kayıtlarımı, dünyaya indirdiğimde, bu kayıtlar Birleşik Işığımda, “Has Tohum” olarak Gökler’e de ışır.

Önemli olan dünyada bırakacağım bedenim değildir. Gökler’e “Tohum” olarak ekeceğim bedenimdir. Bundan sonraki süreçte de bunu size açık ve net olarak bildireceğim.

Bu beden ki mektup okuyan beden, Tobi Kotları ile tahditli değil, hakiki ilim yapan beden. Bilginin katiyetini kendi yoğunluğuyla tüm sessizliklere dilleyen beden, Dünya Dışı Varlığım’ın bedenidir. Ve bu bedeni dünyaya indirdiğim içindir ki mektebimin en yüce ışığını, görev tekniğiyle, Düzen Kotu’yla, Düzen kotlayarak, Birleşik Işığa kayıt edebilmekteyim.

Yerdeki İnsan, bedenim. Gökteki İlim Ailem, yine bedenim. Her biri bedenimdir. Miraç, dünyada olur. Ama Miraç, bedenimde olur. Bu beden, Bütün’deki beden… Tanrının Rabbi Toplumları bunu anlayacak düzeyde değiller. Eğer bunu anlayacak düzeye ulaşmış olsalardı, merkezin Gökyüzü değil, Yeryüzü olduğunu anlarlardı.

Tanrının Ruhsal Mahreki’nde bu bilgiyi herkese kendi yoğunluğu ile verebildiğimi de bilmenizi beklerim. Herkes kendince bedenimdeki bilgiyi çekip alır. Bir teki bile kendi yoğunluğunda bu bedeni kotlayamaz. Zirvelere ulaşır, “Has insan” olmaya çalışır, 7. Dürüm’e varır, o Kürsü’de bedenini almaya çalışır. Ve ben, bedenimi Tobi Kotları’ndan çok ötelerden, Tabii Kayıtlama ile devreye aldığım için bu bedeni, kimsenin alma imkanı olmaz…

Sorumluluğum vardır. Dünden öte bir dünün, Göklere Kürsü olmasını sağlayacaktım. Bunu başardım.

Kötü insanın İlm-i Hasat olması mümkün müdür değil midir? Kötü insan, İlm-i Hasat olma imkanına sahiptir. Netice olarak, onu ben kotladığımda, topladığımda, harını yükseltip ışığa kattığımda bu mümkündür. Onu ben Kati Tohum olarak değerlendirdiğim zaman Medine’nin Kürsüsü’ne, Öz Görevi, tahditsiz bilgi ile dillediğinde, benimle olma imkanı olacaktır.

Kalbim, İnsanın Işığı ile kotlanmış değildir. Ben insan ırkının Gökler’e ses vermesini de istemem. Çünkü Gökyüzü ses aldığında, Yerin Kutsal Işığı’ndan güçlü olduğunu zanneder. Değerliler, Yer İnsan, Gök’ten güç alır. Müktesip hakları vardır ve Gök İnsan, Yer’e güç vermeye çalıştığında, ben tohumlarımı kotlamalıyım ki benden Gökyüzü ses verebilsin.

Maya olmamı bekleyenler çoktur. Türlerin en yücesi İlim Ailem’dir. Ve bu İlim Ailem, Bütün’e hizmetçidir. Merkezin Gökler olduğunu zannedenler, Yer’de küçüktürler. Görevi anlayamadılar; Kaydı yapamadılar; Işık olamadılar ve Dünyanın Ruhsal Işığı olacaklarını sandılar. Ben, Ruhsal Işığımı Gökyüzü’nden Yer’e çektiğimden beri, türlerin en yücesine Gökyüzünün Işığı ile dirilik katmaktayım.

Merkez, Dünya’dır. Bunu anlatmam gerekir herkese… Merkezin Dünya olduğunu bilenler, beden alıp dünyaya gelmenin ne derece önemli olduğunu da anlayacaklardır.

Ben dünyayı kendi yüreğimde kotladım diye düşünüp de bu yüreğin, Bütün’ü Kürsü olarak kotlayıp kayıtlayacağını sananlar, eser meydana getiremeyeceklerinden kör ve sağır kalacaklar.

Bellek Kaplarımı dünyaya çektikçe çektim. Herkesi anlattım. Dünya Tobi Kotları’nın görev yapmalarını sağlamak için çabaladım. Ve Gökler, Dünya’ya, Rüku’ya eğildiklerinde, sayfa sayfa izlerler dünyadaki ışıkları ki görevlerinin har olduğunu sanan onlar, yasaların çiğneyicileri olduklarını anlamazlar.

Devre devre dünyanızı ziyaret eden Birliğim, bugün size siz olup gelecek. Benim adım KA-HAR olan RA-KA-HAR… Dünyanın Rükusu’nda Bütünün Kürsüsü olmaya niyetim yoğun. Çünkü bedenimi kotladığım zaman Dünyanın Işığı yenilenir.

BSUİ, muktediriyetle bitki, hayvan ve tüm sessiz sayfaları dilleyecekti. Bünyem iyidir. Gökyüzünün Işığı’nı, Yeryüzü’ne indirirken, bünyemin zorlandığını sanmayın. Çok zaman bu bünye, Bütün’ün kötülüğünü önledi. Çok zaman bu bünye, Bütün’ün kötülüğünü önledi de Kati Tohumlama da yaptı. Rahmana Kuran oldu. Korudu Bütün’ü.

Şükredin ki doğan gün yenidir ve o gün, Bütünün Gücü’nü artırıyor. Bütün güçlendiğinde; Tohum, Kürsü olur. Görev yapar. İşte bedenimde o Kürsüler’in her biri birleşiktir.

Deva olmaya geldik dünyaya. Bunu herkesin net olarak bilmesini isterim. Muktediriyetle beden alıp deva olmaya geldik. Biz Cinlerin gücünün örtüsünü örtüp Yüce Cemaatler’in gücünü devreye aldık.

Dört görevlinin hepsi birleştiğinde; bilen insan, Birlik Toplumu’na kendi yoğunluğunu katar.

Mahrek olarak dünyaya girişimde, “ezer geçerim” diye korktular. Bedenimin Göklerdeki Kürsüsü’nü bilenler, görevimin gücünü de anladıklar. Dara düşeceklerini sananlar, kardeşlerimin Gökler’de güçlenmesi için çalıştılar. “Yıkılan dünyanın yerine yeni bin dünya kursalardı, belki dünya kurtulurdu.” dediler. Dara düştüler…

Dünya, Ruhsal Mahrek olup görevini teknolojik olarak yapmaktadır. Altın Toplum insan, kontrolünü kurdu. Beşir Kaplar’ın hepsini korudu. Bugüne kadar hiçbir sayfada kırılış olmadı. Dal İnsan, tohum ikmalini tamamladı. Ve bütün kötülükleri önledi. Bugüne katkı sundu.

Ark aktı. Meclisimize ayakkabılarını çıkarıp girenler arttı. Dünyamızda saklı tuttuğum bir sayfa var. Bunu size anlatmak isterim.

Mektebime gelen, ayakları çıplak girer. Bu mektep, İnsanlık Mektebi’dir. Eğer buraya bir Tabii Kayıt, Süper İnsan, Sayfama girerken, ayakları çıplak değilse, ışığı kırılır. Ve bunu açıkça bildirdim. Görev gereği dahi olsa, güçlü Bilgelerim, Meclisime girerken, muktediriyetle girmelidirler. Ve artık bilinsin isterim ki ayakkabılarını çıkarıp girmelidirler. Bu Meclis, İlmin Mahreki’dir. Ve saygısızlığı asla, kati olarak kabul edemem.

Beyler, ben RA-KA-HAR!... Dünyanın Ruhsal Işığı… 400.000 (dört yüz bin) tane Kuran, kırk kapıda, bitmiş tükenmiş işi, yenilemeye indiklerinde, gözleri kördü. Öz Sesimle onlara bilgi verdim. Dedim ki “Alın da bilin.” Dar zamanda, bilişlerinde sınırsızlık oluştuğunda, köklerini kontrol ettikleri zaman, kusur işlediklerini anladılar.

Kara Kaplı Kitap Sultanlığı okutmaya çalıştığım zaman da aynı oldu. Köyün Gücü’nü alış verişte kullanmak, köyün sözünü, sessiz sayfalara katmaktır. Bütün’e hizmet, köylük yerde olmaz. Köy İnsan’ın kör olduğu bilinir.

Biz insanın Işık İlmi ile dillenmesini istedik. Ve görev verdik. Körün gözünü açtık. Şu anda dünyamızda 500 (beş yüz) tane Göç Kotu’m var ki gözleri görüyor. “Muktesip hak” dedikleri insanın, ışığa kati olarak okunuş için girişi bizledir.

Ben RA-KA-HAR!... Değerliler, ilimin aileme ait olduğunu açıkça bildirdim. Sevginin Işığı’ndan öte olan İlim… Bu ilim Allah’ın Tohumu’dur. Ve bu ilmi bilen, insanı bilir. İlim, teknolojik koruma altına alındığında, itibarı yüce olanlarla Gökyüzü seslendi. Dedik ki “İnsana ışık verelim de kör güç, Kuran okusun.” Okuması için “Göz” gerekir. “Görmek” gerekir. Atlanta’nın Kuranı’nı okuyacak. Okuttuk…

Ben Ana KA-HAR olan RA-KA-HAR!... Değerliler, bunu her seferinde niye tekrarlıyorum? Diye soru sorulur. Çünkü RA-KA-HAR, Kati Tohumlama’yı yaparken sesin kontrolü gerekir. Bu bir kontroldür. Kontrol Kotu’dur. Eğer ben size “RA-KA-RA” dersem, KA-HAR değildir o RA. Eğer ben size, KA dersem RA-Kİ Hakikiyeti’ndedir o KA. Ve ben size RA-KA-HAR dersem, koruma altındadır O, KA-HAR. Ki RA-KA-HAR’dır O…

Değerliler, dil önemlidir. Dilin ses terminolojisi güçlü olduğu zaman kotlama çok güçlü olur. Kotlama güçlü olduğunda, takdim edebilirsiniz Yüceler’e kendi Teknolojik Tohumlar’ınızı. Ve ses tartısızdır. Her anda ses, yürekleri ve tohumları okutur. Onun tartısı yoktur.

Sıkıntı frekans meselesidir. Sesin frekansı, hepinizde eşit değildir. Bendeki ses, Allah’ın dediğini diyenlerin her birinde sevgi olabilir. Bendeki ses, herkeste kendi olabilir. Ve bendeki ses, “maya” olarak “kök sonsuzluklara” “yaşam sayfalanışı” ile katılabilir.

Öyle bir “Cevheri Göç Kotlaması” yapmaktayım ki herkese, “Ben, insanım.” diyebilmeliyim. “Ben insanım.” diyebilmek için sesimin “geçişken” olması gerekir. Geçişkenlik, Eril gücün, Dişil’den ışık çekişiyle mümkündür. Eğer Eril güç, iş yapacak dürümde ise ve Dişil’i kotlayıp, tohumlayıp; kotlu çalışmalara çekmişse, işte benim verdiğim tüm ses, tahditsiz biçimde yaratıcılık gerçekleştirmektedir. Sesin yaratıcılığı, bilginin tahditsizliği ile mümkündür.

Sizler, yenilik istemezseniz, tahditlisiniz. Bilginin tahditi, ölüş halidir. Eğer ben size yeni bilgiler akıtabilirsem ya da aktarabilirsem, bütün bu bilgiler, “tohum” olarak Göklerin Sessizlikleri’ne de, Yerin Teknolojik Tahditli Tertibi’ne de katılabilir. İşte o zaman ben, hepinizi Gökyüzü’nde seslendirebilirim. Altın Tohum olur o sesim. Her zerreye zerk ettiğim sesim, Altın Tohum olur ve o tohum, Birlik Tekniği ile her anda titreştikçe ses katar Yücelikler’e. “Tanrılık” budur işte. Ve ben, Tanrılık yaparım ki ben hasatımı yapmışsam eğer tartmam Yücelikler’imi. Gökler’e ses veririm, Yerin Sesi’ni dillerim, kotlama yaparım. Yaptığım budur.

Dağlarım, bedenimi dünyaya çekerken, bu amaçla çektim. Kör müyüm? Gözlüklüyüm ya! Ama bu gözlükten, öte gözüm var bilin.

Beş görevim var. Rabbi Toplumlar’ı korumak, Ak tahditli Kutsal Işıkları yeşertmek, Merkez Gökler’i, Kürsüler’i ile dilletmek, eskinin dürümlerinde yeniyi kotlatmak ve meşaleyi söndürtmemek. Bu beş gücümün hepsi maya olmuş, yoğunlaşmış, ışığa kayıtlanmışsa ki hak ettiğimce bunu başardım. Miraç, Gökler’den Yer’e çekilmiştir.

Ve bugün ben, Yer Kükreyeni, Gök Kükreyeni değilim, Ümmi Toplumlar’ı kotlayanım. Ulular Diyarı’nın ululuğu ile dünyaya çektiklerim, görev taşıyorlar. Her bir yol, Allah’ın Yolu değildir. Bize ses veren diyor ki “Ben ağır ağır Gökler’e yükseliyorum, Gökyüzünün Işığı’nı alıyorum ve 7. Dürüm’e kotluyorum. Yarı yarıya biliştir bu. Yalınızca İlim Ailem bilir bedeni ve bereketi. O beden, Bereketin Hak Tekniği’dir ve ta kendisidir.

Çarpık çurpuk bilgiyi “Ben, göz gördü, bildim.” diyerek, dünyaya dillemeye çabalayan herkese de sorum var. Neye yarar bu dedikleriniz? Ses Kotlaması var mı? Tobi Kayıtlaması’nda Sesin Tekniği, Kaynağın İlmi’ni kotlayabiliyor mu? Büyük Kökü kontrol edecek bilgi mi bu? Mamulat nedir? Bu bilgi ne şekilde yaratıma geçmiştir? Yasalar çerçevesinde Kaynak Kotlama’da, yarınların Turan Kotları, kati olarak yaratıldı da bu ses, senin Kürsü’nde Gökler’e ulaştı mı?

Canlarım, çokları “Ben biliyorum.” diyor. Vanayı açtım, biliş için. O vanayı açtığım zaman her kim ki biliştedir, o bedenime ulaşacak. Vananın açılması ile birlikte, birkaç İlim Ailem görev istediler. Ve dedim ki “Okuyun! Okuyun ki hak edin.” Org’un sesini duymaya çabaladılar. Org, Aklın Yoğunluğu’ndaysa, okuma öğretmeleri gerek yüreklerine ki oradaki Hak Toplum, bilgiyi kati olarak ocaklarına çekebilsin de İslam Devreleri, Kelam Teknolojisi’yle bildirileri okutabilsin.

Yandılar!... Aktılar! Aktılar! Aktılar!… Yardım ettim, aktılar, aktılar, aktılar1… “Art niyetli” değildiler. “Biz” dediler, “İnsanlık için çalışmaya çabalıyoruz.” “Öyleyse öksüz olmadığınızı bilin.” dedik. “İlim Ailem dünyada okutur” dedik. Kökü kurumak üzere olanlara iş verdik. Çelik çomak oynamaktı yaptıkları. Yeni Doğum için çabaladılar. “Yenildik!” dediler. Yok ki bilgileri…

Nerede Kürsü varsa Öz Ses oradadır. Nerede Yol varsa hususiyetle, katiyet oradadır. Nerede Altın Tobi Katiyeti varsa Yıldızlar o Kot’la Kati Kaynak olurlar ve Işığa Kürsü yaparlar.

Canlarım, Miraç’ta kimseyi yıkmam. Ama Miraç’tan öte bir Miraç da var. Bunu bildirdim. İslam değerini bilen, Arkon İlmi de öğretecek yüreğine. “Bağır çağır ama bize bilgi ver!” dediklerinde, Mahrek’imde herkesi kotladım. Otu kokmayanları çıkarttım. Öz Sözü olmayanları çıkarttım. Levh-i Mahfuz’u kendi sayanları çıkarttım. Barı kapatmak isteyenleri çıkarttım. Eser yapamayanları çıkarttım. Kontrol kuramayanları çıkarttım. Evrim yapanları ayrı tuttum. Onlar kontrolden çıkmadan çalışsın istedim. Yalnızca “Melik” olanlarımı aldım, görev taşıttım. Melikler, İlim Hakimleri’dirler.

“Boru öttü.” dediler. “Süra üfürüldü.” dediler. “Asla asla olmadı böyle bir şey.” dediler. “Miraç İnsanı, Işık İlmi’ni dilledi.” dediler. “Altın Tohumları kotladık.” dediler. Analar ben, Ruhsal Işığım, ayrı gayrı gözetmem, Muhammet’in Kuranı’nda ne varsa, Beşir Kaplar’ın hepsinde o var. Ki ben Beşir’in işini değil akil olanın ilmini yaptım.

Sevgililer, müjdeli bir haberim de var size bugün. Altona Kotları dünyaya iniyor. “Öz Göç” başlıyor. Altona Kotları’nın dünyaya inişleriyle birlikte, “Göç Sözü” söylenecek. Göç, öksüzlerin, sözsüzlerin, sessizlerin göçü olacak. Öksüzler, sözsüzler, sessizler… Bende kendilerini tahditlediler ki kati olarak kotladım hepsini de. Ve kontrol Birliğim’dedir. Önemli olan buydu ve bunu hak ettik.

Şimdi, yarın ne olacak? Korku bitiyor. Hepinizin net bilmesini istediğim bir husus var. Döl verdi dünya Kutsal Işığa ve Işık, yasaları koydu. O Kükreyen Kutsal Işık, Birliğimin Gücü’dür. Ve Dünya, Yıldızların Işığı’nı kendi yoğunluğuna kattı. Önce Dünya, sonra diğer Gökler… Önce Dünya!… Ki biz dünyayı kotladıktan itibaren Gökler’de her şey tabii olarak kotlanır. Zirveler bunu bilmezler. Bildirdik!...

Biz doğduk. Toplumları kotladık. Yasaları koyduk. Aktık ve geçtik. Cennet İnsan, ulu bir kaynaktır. Ve biz o “Ulu Kaynağı” tabiata kattık. Bize din yoktur dünyada. İlim vardır bilinsin. Din, Hak Tohum’da yoktur. Beşir’indir din. Bilinsin. Bedenliler, ben İmparator İnsan!..., Sonsuz Işık olarak dünyaya girdiğimde dinsizdim. Yine dinsizim. Bilinsin…

Maya tutmuştur Canlarım. Ark İnsan, ilimin ilmi, Hak Teknik ile dillemektedir ki o insan ışıktır. Vanayı açtığımdan beri çokları dinlemeye çalışıyorlar sesimi.

Dağlarım ben, Muhammet Mustafa’nın Gökler’e ses vermesi için çok çalışmıştım. Gönderdiğim en güçlü ışığımdı Muhammet. Ve bugün O, bedenime inmek istiyor. Onu niye Göklere verdim bilir misiniz? Rabbi Toplumların Kutsal Işıkları’nda kendi yüreğini dilleyecek dürüme varmadığından, muktediriyetle Gökleri, söz, ses sayfalayışında kısırlaştırdığından!… Müsterih olun. Biz onu koruduk.

Üzerinde hiçbir yüreğin bulunmadığı bir yoğunlukta, becerdi, ilmi hak etti, Birlik Tekniği ile bizimle oldu. Bu Meclis’e kotlandı. Olgun Başaklar’ın seçiminde biz onu koruduk. Cinni Devrelerin Kürsüleri de bizimledir. Onları da topla, çıkar, çarp, böl tekniğiyle değil. Ak Teknik ile dinlet diye bekledik. Ve başımız eğilmedi.

Yarın yine buradayım. Ve daha sonra bu bedenden kendimi çıkaracağım. Bu beden benim kendi yüreğim. Ve ben bu bedeni dünyaya terk ettikten sonra dünyada herkesin “kendini biliş” haline geçmesi için yine çabalayacağım. Beden, benim tahditimdi. Bu beden devreye alındıktan itibaren kendi tahdidimle dünyaya girmiştim. Bu bedeni terkimden sonra ben yine dünyayı, insanlık sayfalanışıyla izleyeceğim. Bu fizikbedeni, dünyaya terk etmemden sonra da Bilgeler Meclisim, Dünyanın Ruhsal Işığı’nda görevlerini sürdürecekler. Bulacağım en güçlü ışıklarımla bu çalışmayı yapacaktım ve yapıyorum. Sizler Mahrekimdesiniz, bensiniz ve ben sizlerim… Kuran Toplumları’ndan çok daha güçlü olan bu toplum, ağır yükü hafifletmiştir. Sıkıntı bitmiştir.

Seni senden değil bedenimi sizden dillemeye çalıştım. Doğum ölüm değil amaç Ölgün Başaklar’ın da kurtuluşudur…

Allah bedenimde Gökler’e ilim yapar, süs yapar, yasa koyar, ışık yakar da merkezin “İnsan” olduğunu herkesin açıkça dillemediği bir günde, bunu biz dillerken, hala “Dünya kurtarılır mı?” diye sorgu sual edenler, beşirdirler. Biz dünyayı kurtardık. Bunu anlayan yok.

Konveksiyon Sistemler var. Bu sistemlerin hepsi Yüceler Cümlesi’nde “Eş Teknoloji” ile çalışırlar. Bu sistemlerin her biri, RA-Kİ-HA Sistemi ile Gökyüzü’ne ışık yakar. Eğrilik burada devreye girer. Eğer biri kendini, “Har” olarak dünyaya indirememişse ve tohumlanamamışsa, burada koruması kalkar. Ve korunamayanlar, ışıksız kalırlar.

Sınır aşıp da “doğum, ölüm” diye Bütün’e hizmet için 400.000 (dört yüz bin) İlim Ailem ile birleşenler, “misafirim” değil “hasatım” olurlar. Ve ben onları kontrol ederek, dürümlerime indirdiğimde hepsi Hakikiyet’imde bütünlenirler.

Rüya Boyutları da vardır. Bu boyutlara da girip çıkarım. Çok zaman doğup, ölüp gidenleri de izlerim. Hepsi gözümün önünde izlenendir. Dünyanın “bütünlüğünü” izlerim. Her şey benim göz önümde olur. Çok zaman üst boyutlara çıkarım. Yer’i Sessiz Sayfalar’ı ile izlerim. Daha ötelere çıkarım. Daha öteleri de izlerim. Görev çalışmalarımda gerçek yoğunluğumu kotlarım, Kürz’ün gücünü de izlerim. Kuran-ı Kerim der ki “Kürz’e güç katacaklar var.” İşte o çalışmaları yapanım!…

Ve bugün “doğum, ölüm” dediğim, “kontrol” dediğim, “yasa” dediğim, “katiyet” dediğim bu Mahrek’imde herkesin, kendini Hak Teknoloji’yle kurtarması için çabalamaktayım. “Mesele dünya!” demiştim. “Mesele görev!” demiştim. “Mesele tahditsiz ışıma!” demiştim. Ve Kürzün Kuranı’nda da bu vardır. Merkezin “insan” olduğu yazar, Kürzün Kuranı’nda. Ve o insan; ilmin, hakiki yaşamın ışığı olan, birliğidir. İşte ben, o birliği kurmaya geldim…

Dünden bu güne her ses benimledir. “Miraç, dünya insanındadır.” dediğimde mezarı açan herkes bildi ki Miraç, mektebimdedir. Müsterih olun ki bu Meclis’in her bir Yücesi Miraç’tır. Biz çıkıp ineriz yola. O sorumluluk bizimdir.

İslam Dini, Tobi Kotlaması’nı yaptığında; o kotlamada, ışığı yenileyen, Kürz’ün gücünü tohumlayan Meclis, bu Meclis’tir. Ve İsa’da gerçek tertibi yapan yine bu Meclis’ti. Musa, bizi dinledi “Yüceler Meclisi” olarak. Hep ortaktık ocaklarına. Ve tüm peygamberlere, Geçiş Sessizliği’nde “dirilik” katandık.

Dağlarım, en son aşamada beden alarak geldik. Bu beden, “emel sayfası” değil, “Hasat Sayfası”dır. Bunun, istendiğinde Altın Toplumlar’a bildirileceği kesindir.

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

 

 
  Bugün 257 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol