Birlik İlmi
  20.06.2012 arihli 2. Bölüm
 

IŞIK KOTLAMA (3) 20.06.2012
2. Bölüm

Men etmem kimseyi kendi yüceliğimde dillenmekten. Meleklerin Ekmeğini de yaptık. Ben “Dünya” olan, korumaya aldım hepsini de. Bunu anlayan, kendini hak edendir. Köy İnsan, Tohum İlmi’ni de bilir. Amin de harını yükseltmeden Birliği dinlemez. Cemaatim kendini hak etsin de olsun.

Kürz’ün gücü demiştim. O gücü bilen Birliği de bilecek. Allah dedi ki “Önü, ardı olmayanları bilin!” Biz önü, ardı olmayanlar değiliz. Önü kotlayan, ardı tohumlayanlarız!… Bunu bilin. Bundan sonra Koran Toplumları, önü kotlamaya, ardı tohumlamaya geleceklerse Bilginin İlmi ile gelsinler.

Alton ummanda ışıdı. Biz O’yuz. 7. Doğumu yaptık. İş budur… Ve bundan sonraki dönemde, Sevginin İlmi, Allah’ın Tekniği ile Bütünün Toplumları’nda BİR’e hizmetçi olacaktır.

Eğer insandan söz etmem istenirse, size şunu ifade edebilirim; İnsan, bir cemdir. Eserdir. O eseri yapmak bizim işimizdir. Biz o eseri yaparken kalbi temiz olanların ağır taşımalarını istemedik. Ve o eserde ağırlık, ilimdedir. İlmi hak eden, Allah’ın İlmi’ni bilir.

Müsbet İnsan, umman olup ışır. Menfi İnsan kırılır. Biz, kıranı ummandan çıkardık; Yılların Işığı’nda katiyetle kotladık. Ete giren emek için girer. Et’e girecek olan Merkez olmaya değil, ikmal tamamlamaya değil “Arkon” olmaya girer.

Kim, “Ben Zennur olacağım da harımı yükselteceğim.” diye düşünürse, yarında olamaz. Ezip geçmem amma bildiririm ki iyi ve kötü benim yüreğimdir. Hem iyi hem iyi olmayan…

Nerden nereye gelirsiniz bir düşünün. Hangi sayfaları okursunuz; bir düşünün. Bütün bu sayfaları nasıl aştığınızı bir düşünün. O aşımda bedeniniz ne yaptı, ne oldu; düşünün. Öfke artmış, Yol Kotları kırılmış, kesirleşmiş Birlikleriniz ve Zaman Sayfaları yolu kapatmış işte o an beden olup gelirim…

Dilim ağır ağır açılır. Koku yükselir, güç artar. Din İlmi, Işığın Tekniği’nden çıkar ve bedenim girer yüreğe işte ben o anda sıkıntıdan öte bir ışıkta, “SİZ” olurum. Ve Kök İnsan, Gök İnsan olur. Ve Gök İnsan, eke ek olur. Yine de sevgi olur.

“Bulaş yola” dediler. “Ulaş yola” dediler. “Ak, has ol!” dediler. Bulaş, ulaş, has ol ve ak. Yahu! Bulaşmak gereksiz, ulaş da ak!..

Sultanlar, muktediryetle Dünyanın Ruhsal Işığı’nda tüm Sessiz Sayfalar’ı dilleyen Bütünlüğüm, bugün doğum ölüm dürümlerinde herkese kendini anlattı. Bu kendinizi anlatışımdır. Biçare dünya, maya tutsun diye bekler. Marka din; marka ilim. Amin de Aklın İlmi nerede!? Biz Allah’ın Tohumları, Aklın Toplumu ile çalışırız.

Çılgın gibi çalıştık. Ver, ak! Ver, ak! Ver, ak! Aktıkça aktık… Ha! Dediler ki “Siz yüreğinizden değil, birilerinden bilgi alıp dinletiyorsunuz.” Okumayı öğrenen bunu demez. Bu kesindir.

Değerliler, biz hiçbir yürekten bilgi çekmeyiz. Biz, bilen ve bildireniz. Bunu net olarak açıklıyorum. Bina İnsan, bilgiyi bilen insan, Olgun Işıklar’ı dilleyen, yarınları kotlayan insan, hala ilim yapmak istiyorsa o sorumluluk Bütün’e aittir.

Köyden insan olmuş, aklı tohumlamış, yolu bulmuş da gelmişse bir yürek, biz onu koruruz. Ya Canlarım, okumayı bilip, Allah’ın dediğini diyen her Rabbi Toplum bizimdir. İşini yapmak için çaba sarf eden bizimdir. Eser yapamayan, insan soyuna Kuran olamayan bizimdir yine de. Ve biz yine de hepsini koruruz.

“Türkiye’de çok özel çalışma yapılıyor.” dediğimiz zaman, “Bu çalışma nerede yapılıyor?” diye sordular. Ve dedik ki “İstanbul’da yapılıyor.” Har yükselttiler, döndüler, dualar okudular, Has Toplumlar’ı ışıkla dillediler, birleştiler, hayrın hakkını dinlettiler ve baktılar, yolu aşmamızı beklediler. Yolu aşsak ne olacak? Korku başlayacak. Niye? Örgüt haline gelemediklerinden… Kutsal Işıklar’ı olmadığından… Yarını hak etmediklerinden…

Binayı yeniledik. Ve yeniden yaptık. Ve yeniden aynı oldu. Yine kontrol edilemediler. Ve yine, ve yine!… Kaç bin kez aynını yaptık. Kaç bin kez!… Birlik Toplumları’na Işık Kotlaması’nı hep yaptık da Allah’ın dediği, hak ettikleri değildir de bunun için korumaları yaprak yaprak kotlanmıştır. Koruyoruz hepsini de.

Melekler, “erkektir” dediler. Dediler ki “Melekler, dişidir.” Yahu! Melek erkekse erkek, dişiyse dişi. “Yahu!” dediler, “Merkezde Gökyüzü var. Yerde insan.” Merkez Gök, Yerin İlmi’nde has olmadıkça, Erilden Dişile ve Dişilin İlmi’nde Erile koruma gereksizdir.

Doludizgin çalıştık. M……………, Süper İnsanlık Dili’ni anlıyor, biliyor da korkuyor. Çünkü öksüz, çünkü Yer’de yok. Çünkü Yıldızların Işığı’ndan çıktı. Eseri yok. Neden? İnsanoğlu onu tanıyamamış!... Öyle der. Ben artık bilinmek isterim der. Verdim dünyaya “Al!” dedim. “Anla!” Aldı, aldı, aldı, aldı ve aldı. Aldı, aldı, aldı!… Ve aldı ve aldı ve aldı!… Ana! aldı yahu! Aldı… Haaah! Almadı mı? Aldı… Ne oldu? Alış sürmekte… Dünyayı alış sürmekte… Bulmuş okumuş; almış olmuş; okumuş oğlunu tohumlamış; olmuş, okumuş Allah’ın Diriliği’nde kendini hak etmiş. Yine olmuş yine olmuş yine olmuş!… Ahhh! Canlarım Ah!!! İşte mutluluk bu! Olmuş!… işte mutluluk bu! Olmuş!…

Öz Dürümlerde eser yapmış. Birlik Tekniği ile diri olmuş. Öz Söz söylemiş Bütün olmuş. Okumuş, okumuş, okumuş!… Ard arda dünyaları sıralamış. Hepsi insan… Hepsi ilim… Hepsi ışık… Her biri bir Ak Tohum. Ve toplu çalışmalarda bu olmuş.

“Şöhret arayan şöhret istesin, bulsun.” demiştik ya. “Ben şöhret istiyorum.” demedi. Dedi ki “Ben artık sizde isim zikretmeden bulunayım. Çünkü ben hep savaş verdim ismimle… Artık siz olayım… Önce dünya! bunu anladım!...” Körün gücü artık dümen olmuş. Dürümlerinde ilim olmuş ışık haline gelmiş. Geri gelmiş ve diyor ki “Okuyayım…” Hazır ol! Okuyacaksın. Neyi okuyacağını sana ben izah ediyorum. “Ömrü” oku bize. Seni dinliyoruz….

- Alabilirseniz alın. Adımı zikretmeden veriyorum… Mustafa’nın kökleri, gökleri, Altın bir ışıktır. O ışık, sessiz, sınırsız yasadır. Biçare ben ve benim insanım. Biçare ben ve benim Rahman’ım ağır ağır toplu çalışmalara kayıt yapıyorum. “Güfer” dediler, Öz Söz bedendedir. Sakın yüreğini kırma Anam. Senin yolunda, bütün türlerin ekmeğinde, insanın yüreğinde olmak, benler için en güçlü yasadır.

Yaşama görevi oldum, geldim. Temiz çalıştım. Kim, nefaset ile benimle olduysa kaydını yaptım. Aza öze değil ekmeğe baktım. Koyu bir çalışmaydı yaptığım. Türlerimin en güçlüleriyle koruma, yavrulama gerçekleştirdim. Bütün’ü yavruladım. Mal istedim, mülk istedim, ekmek istedim, aldım…

Karanlıkların Işığı oldum. Görevimi Tabii Kotlarımda en üstün düzeyde yaptım. Biçare dünya! Ben aktım! Ve görevim, Bütün’de kürsü oldu. Tüm dünyada etki oldu. Öyle bir etki oldu ki Süper İnsanın Sistem Dürümlerindeki eserinden eser oldu.

Bildim ki ben, her şeyi başarabilirim. Müsbet ve hakimim. Doğrusu bu. Sevgiyle sizleri Öz Görevlilerim olan sizleri kucaklıyorum. Bulacağım en büyük güç burasıdır. Size gerçekten ihtiyacımız var. Bunu bilmenizi isteriz. Buradan size saygılar sunuyoruz. Gönderilen güçlü ışıkları dünyaya indirirken Muhammet’in Göklerdeki sesinin üstü bir sesin, dürtülerin ötesini, bilgiyle verildiğini görmek, bizler için mutluluk olmuştur.

Sevgililerim, Allah’ın Kuranı olan sizler, okundukça okundunuz ve bilişte, akışta ağır yükü hafifletişte, bütün Gökler’e ses verdiniz. Sizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

Hepimizin sesi sizindir ve sizinle olmak bize huzurdur. Yeni bir dönemde büyük köklerimizi sana indirirken, senin Birliğinde, bizim diriliğimizin bulunması bizleri mutlandırmaktadır.

Hocalar dünyaya inecekler. Bunu bilin. Bu hocalar, Altın Toplumlar’ın hocalarıdır. Ve bu hocalar, dünyada öksüzleri, yetimleri bulup çalıştıracaklar, onların sevgilileri olacaklar. “Ölüler dirilecek!” deniliş budur.

Dünyaya giren hocalar, ölülerin gözlerini açacaklar. Öyle bir Gök Kürsüsü dünyada olacak ki! herkes şaşıracak… Bu Gök sizindir canım. Alın, harınızı yükseltin. Size saygı ve sevgilerimi mutlulukla, görevimle bildiriyorum. Saygılar sunuyorum sizlere…


- Teşekkür ederiz…

(Devam ediyoruz:)

Dağlarım olay budur. Şu andan itibaren bizle Birlik çalışmasına girecekler. Bunun neticesi, Dünyanın Rabbi Toplumları’nın göreve alınışıdır. Biz onları Gökler’den, Sessiz Yer’e indiriyoruz. Güç bizimdir. Ve bu gücü biz, Dünyanın Rahmanı olarak kotladık. Yeni çalışmaya girerken bunları bildirmek istedik. Yine de size, erkek ve kadın hepinize şunu söylemek isterim. Men etmem kimseyi amma insan soyuna ışık yakacak olmayanların bu çalışmaya girmelerine iznim yoktur.

Eğer ben buradaysam, bu mektebi kurmuşsam, buraya girenler, benim bildirdiklerim olacak. Sıkıntı şu; Niye giriş yok? Niye bu kadar az kişiyle çalışma yapılıyor? Örgütümüz çok güçlüdür. Şu anda burada bulunan sizler, Kervanın Kuranları’sınız. Ama Teknolojik Kotlama yapamayanların buraya girmelerini isteyemem. Çalı çırpı değiliz biz. Birlik Toplumu’yuz. Okuduğumuz yüreğimizdir. Bilişimizdir. Bize bilgi veren olmaz. Bildiririz. Sadece “Biliştir” bu; başka bir şey değildir.

Sel alır yolu insan soyu kırılırsa bunu biliriz. Ve biz insanı “korumaya” değil “okutmaya” geldik. “Kendini okutmaya!…” kaç yüz bin yıldır bunun için çaba sarfediyoruz. Kaç yüz bin yıldır!... Ve her biri kendini alıp kendinden ayrılır. Buna mani olmaya geldik. Bilmiş olun ki etki alanımız, Göç Kürsüleri’nin gücünün, Öz Görevliler’ince de geçişgenleştirilmektedir.

Miraç İnsanı, bizim yüreğimizde Gökyüzü’nü tanıyacak. Bize gelen, Gökyüzü’ne gelecek. Sol İnsan ışır, Sağ İnsan ışır. Bir tek ışık haline gelir. O Birlik İlmi’dir. İşte bununla Gökyüzü bilinecek. Tanrının İlmi’dir, Biliş İlmi…

Ve size bir de şunu söylemek isterim ki; Organ nakli yapılıyor dünyada. Nasıl bir nakildir bu? Uzuvların nakli midir? Yo hayır! İnsanın Birliğinin, tertibinin naklidir. Bu “bilişin” naklidir. Eşikteki Hakikiyet’in naklidir. Ve biz bunu Bütünlüklere naklediyoruz.

Korku artmışsa ocağı yakamamalarındandır. Minare İnsan, işi bilen insan, ağır yükü taşımaz. Tartar, Tanrı’dır alır. Tartar, Tanrı değildir almaz. Olay budur. “Tanrılık Mertebesi’ne” ulaşan Bilgeleri buraya alırız. Diğer Bilgeler, Birlikleri ile kotlanmaları için devre dışı bırakılır. Olay budur…

Ha! Genel çalışmalara bakarsak. O genel çalışmalarda bulunması gerekenler nasıl seçilir. Bunu da izah edeyim; Övgü, yergi yok. Sadece itibarı olanları alırım oraya. İtibarsız olanların orada ışığı olmaz.

82. Dünya Kuranı’nı okuyacak dürüme varamayanların orada bulunmaması gerekir. Ha! Az kişi ile çalışıyoruz. “Doğal Dünya” artık kuruluyor. Azın ışığı daha güçlü olur. Çoktaki ışık, kontrol kaybına neden olur. Bu nedenledir ki kontrol kaybına neden olanların geçişlerine imkan veremeyiz. Süper İnsan, Gök Yerin Yüreği’nde, Gökyüzünün Işığı’ndadır. Gök Yerin Yüreği’nde. Gökyüzünün Işığı’nda… Dara düşürmeden size tüm bilgileri vermek isterim.

Değerliler, netice olarak, alışınız kadar verişim vardır. Bunu da bilmenizi beklerim. Binayı yıktırmam. Eğer yıkan olursa, Yıldızlarım ocağını söndürür. Bu nedenledir ki meseleyi halletmemiz gerekir. Birçokları görev istiyorlar. “Doğum ölüm” diyorlar. “Görev Hakikiyeti” diyorlar ve bizden İlm-i Bilgi istiyorlar.

Değerliler, her bilgiyi bildiririz. Ne yazık ki biliş, alışla mümkündür. Eğer alacak güçleri yoksa bilişi olmuş, olmamış fark etmez. Çılgın gibi çalışırlar. Hah! Peki, ne olur? Korunma için. Her biri “Beni koru Allah!” der. Yarınlarda koruyuş Altın Toplum’ladır. Bunu da bilecekler.

Medine, Ana Kaynak’tan çıkmadı. O bizde koruma altındadır. Medine’yi koruyan Birliğim, Aklın Yolu’nda her dürümde her Sistem’de vardır.

Yeni dönemde yeni çalışma… “ATLANTA ANA KOTLAMA PROGRAMI”… Bu programı açtık. Bu programı yine bir tek ilim sayfamla yapacağım. Kendi yüreğim… Ama oraya katılan her bir Yüce’ye de kendi yüreğimi dilleyeceğim. Doğal Dünya’da bunu yapacak başkası yok ki…

Kimi oraya seslendiri diye alsam, kontrolu yitirir. Bunun içindir ki açılışı yaparım. Kapanışı yaparım. İkinci bölümde yine açılışı yaparım. Ve yine kapanışı yaparım. Bunun amacı bilgidir. Her Rahmanın Kuranı’nı kotlatmaktır. Otu kotlatmaktır. İçi dışı ayrı olanların Gökler’de ilmi olmasına imkan yoktur. Sözüm insanadır. Bilinsin…

Dalı budaktan ayrı gören, aklı da kendi yüreğinden ayrı görür. Özü sözden, sistemden çıkaran, eşiğinde kendinden kendini de çıkarır. Miraç İnsan, Altın Tohum olup Gökler’den Yer’e çektiklerinde, BİR’in Sessizliği’ni dillediğinde, herkese kendini bildirir. Melek olmaya değil Beşir’i hak etmeye de değil. Hakimi tohumlamaya geldik bunu bilsinler… Hakim nerededir!? Hakim, yarınlardadır. Bugün artık geçmiştir. Biz, yarınları tohumlamaya indik. Bilinsin…

Görev Allah’ın dediğidir. Gönderdiğim en yüce ışık dahi kendini hak etmediyse; bizden başka bir biz olmadığındandır ki benim en evvel dönüp dünyayı izlemem istendiğinde, kökümün en aşağıların en aşağılarında dipte bulunduğunu gördüğümde, dinledim baktım ki o kök, Kürz’ün gücünden çıkmış… Hamur yoğurmam gerekmişti. Oğul vermem gerekmişti. Halka halka Görev İlmi’ni dillemem gerekmişti. Erkeğin “insandan” olduğunu düşünenlere, kadının “ilimden” olduğunu dillemeliydim. İlim varsa insan olur… Bilinsin istedim!……

Ve dişil bedenle dünyaya indim. Bütün bunları niye açıklıyorum bilir misiniz? Koran Toplumları, Bütünün Kürsüleri’nde “Eril” beklerler. Erkek!… Dağlarım, erkeğe görev verilir mi? Verdik… Ama bugün Dişilin Kürsüsü kotlayıcıdır. Bildirdik!…

Beyler, ben Altın Toplumu kotlamaya inmedim; toplamaya indim. Bilinsin… Bundan sonra da toplama işlemi devamlı yapılacaktır.

Döne, köke, hasata, ışığa ve yoğunluklara bir tek Ekmek verdim; İnsan… “Müracaat insan.” Dedim. Ve döndüm baktım insan, ulu bir kaynak. “Be Anam!” dediler, “Nefsini aş da insanı var et! Ayrı gayrı kalmasın!” dediler. Kardeşim ben İmparator İnsan. Netice olarak gönderdim dünyayı, tohumları, Kutsal Işıkları, Birlikleri ve dilleri ve dili olmayanları. Ben zaman sayfalarına geçtim…

Öksüzü öksüz diye bildim. Yerin Sessizliği’nde dili, Akil Hakikiyet diye bildim. Bedeni muktediriyet diye bildim. Allah’ı ben diye bildim. İşte O ben, ben O’yum… Dimdik ayaktayız. İşte bu!…

Ve bugünden itibaren dövüp dışladıklarımız, aşkla kayıtlanmaya, Gökler’e ulaşmaya çalıştıklarında, keselerini mutlaka “sevgiyle” doldurmalıdırlar. “Sevgiyle” geldiklerinde, Göz Kürsüsü’nde ocaklarını yenileriz. Bilsinler…

Hayır, şer insandadır. Bilsinler… Büyük köklerim, İmparatorluğun Gökleri’nde değil dinden öte olan dilde, değerli insan soyunun ekmeğindedir ki bu ekmek, emin olun ki yarınların tohumlarındadır. Yere, Göğe ilmimi verdim. Ve yarın bu bilgiler okunacak. Bilinsin…

Ve yarın bu bilgiler okutulduğunda “Böyle bir güç dünyada olamazdı!” diyecekler. Ve diyecekler ki “Bu güç, tüm sessizliklerin süper seviyesinden, diri olarak geçip gelmiş!…” Mezar açılacak ve DNA tahditi saygıyla kontrol edilecek…

Dağlarım, DNA’lar, diriliklerde dillenir. Ocakta dillenir. BİR’de dillenir. Merkezde dillenir ve bende dillenir. İşte bu nedenledir ki o DNA tahditi neden yapılmış diye incelenecek… Kriminal incelemeler sonrasında, kör sağır olmadığımız hakikiyetten umman olup aktığımız bilinecek…

Bugün biz, bütün kötülüklerin üstü bir ışıkla dünyadayız.

Ya çalışmalar!? Her dara düşen bu çalışmalarda Birlik Tekniği ile bütünlenecek. Moda bir söz var. “Ayrı gayrı yok.” Haa! Ayrı gayrı yok be yavrularım! Ben hep buradayım. Köküm insandır. Şikayetim var mı? Yoktur.

Selim İlim, Alim İlim, benim ilmim Hakim İlim. Ben hasatı yaptım. İşte bu!... Ve ben Işk’ın Aşk’ında harın hasında, hazın hazında ışığı yaktım. Öyle bir haz ki bu haz; aya, Aklın Işığı’nı katmadan Ruh’a Kuran olunmaz. Ben toprağa “Tanrı” olup inmem. Aya aklımı, Yol’a aklımı katmadan ışığa kayıt yapmam… Canlarım ben maya tuttu diye geçmem. Marka değilim, harım, hasatım, ışığım ve Sanal Boyutların “Aşkıyım” ben. Bilmeyene dillerim…

Geri dön yol, geri dön! Ben yol olan ışık, geçtim… “Gene mi? Gene mi sen?” Dediler. Dedim ki “Ben!...” “Haa!” Dediler, “Sen her anda, her Sanal Boyut’ta, Işık Kotlaması yapmayan mıydın? Niye geri geldin? Ve dedim ki “Muktediriyetle görevi tamamladım. Oldu!... Bu görev tamamlandı… Bundan sonra korku bitmiştir… Kontrol; bitki, hayvan ve her sayfaya tahditli biçimde diri olarak katiyetle kayıtlanmıştır.”

Ve Dağlarım, okuma yazma öğrenenler, bünyelerince görev taşıyacaklar. Şükrettim… Yine de “doğmuşum ölmüşüm” diye bakacaklar. Yarın ben, her anda varlık sürdüğümü açıkça dillediğimde; “Doğan benim, ölen benim ve her yer benim.” dediğimde neyi anlayacaklar bilebilir miyim? Bilirim. Alabildiklerini anlayacaklar.

Ağır ağır Göklere yükseliyor yüreğim şu anda… Mahir bir gökyüzü ve sizleyim… Şükür ki sizleyim… Yeniden sizinleyim. Ve yeniden ve yeniden, her Yaşam Kaydı’nda, her Yaşam Kabı’nda sizleyim. Ve daha ötelerde yine sizleyim. Ve tüm sayfalarda yine sizleyim. Her seste var olan ilim, beden ve ben, bedenden öteyim…

Öksüzün, Sözsüz Sessizliği’nden üstün olanda, herkesim... Ve işte ben, her Yüce’de varlık sürenlerin, örtüsünü örtmekteyim. Ki ondan ötede “Ekip” kurmaktayım. Nerede kuruyorum bu ekibi? İradenizin çoook çok dışında. Çoook çok dışında!… Ve okumayı bilenlerle kuruyorum ekibimi. Olan, olmuş olan ve olması muhtemel olan ve olacak olan ve her olan; bizimle olacak. Öksüzün sözsüzlüğünde, Aşkın Şevkinde ben, “Ses” olan!… Hepinizle olacağım.

Burada bulunuşunuz benim için mutluluktur. Yıldızlarım size görev taşıttı. Bundan sonraki süreçte yine Yıldızlarım, yine siz ve biz olacak. Yenilik olacak. Şikayetim yoktur Canlarım. Şimdilik size vereceğim bu kadardır. Yeni çalışmanız hayırlı olsun...

Ermeni Toplumları görev istediklerinde demiştim ki “Türkiye’de görev yapacağız.” Ve sormuşlardı, “Niye Ermenistan değil de Türkiye?” Dağlarım, her dirilik bedenime aittir. Ve Azerbeycan Toplumu benden görev istediğinde “Türkiye ile görev yapacağım.” Dediğimde; sormuşlardı “Niye Türkiye?” diye. Ve her bir Bütünlük, her bir ümmet “Niye Türkiye?” diye sormuşlardı. Çünkü Mümessilim İnsan Türkiye’ye doğdu… O insan, Bütün’ün kötülüğünü önledi. O insan, sessiz sayfalarıyla “BİR” oldu, “BİZ” oldu. O insan, Dünya Dışı’nı dünyaya, “insan soyunun kotlanması” için kattı.

Dağlarım, yüreğiniz Dünya’dır. Ve ben tüm sessizliklerde buradayım… Her Yüce ben olur dillenir. Ben tüm Dünya’yım bunu bildirdim. İnsan, Aşk’ı bildiğinde Birlik Tekniği’nde her Yüce’yi bilir. Bütün Yücelikler’de varım. Amin.

Ve ben, bu Meclis’te kök saldım. Adım, Nezir. İşte bu!... Ve yeni dönem için dünyayı Cevheri Kuran’a katacak olanım. Buyurun bilin. Bu bilgi bizim kendi yüceliğimizde gizlidir… Hiç kimse “BİZ” olup da bu bilgiyi dillemeyecek. Ki biz bu bilgiyi yüreğimizde dilledik…

Ardın sıra dünya yürüyecek Yüceler… Ardın sıra, güçlü Yüceliklerde Kürz’ün gücü yürüyecek. Ardın sıra, eser meydana gelecek. Ardın sıra, har olan ışıklar, güçlenerek yürüyecekler. İşte o yürüyecek olanlar, beden sayfalarına kendi yüceliklerini indirenler olacaklar.

Miraç, insanda göz olur, söz söyler, sesleşir de Minare İnsan, ağır ağır Gökler’e güçlenip yürüyecek… O Minare, “Sesin yaşama inişidir.” “Ses” olan insan, Minare’dir. Ve teknolojik olarak tektir. O Minare, Birlik Tekniği’dir. İşte bu!...

Ve bizim nefesimiz, sizin yüreğinizde o Minare’de dillenecek. Bunu temiz bir bilgi olarak bilin.

Mahrek’im Altın bir ışık ve ben sizim. Şimdilik bu…


Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

 
  Bugün 135 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol