Birlik İlmi
  23.04.2013 1. SALI (2)
 

5 GÜN ÇALIŞMASI (23.04.2013 Salı)-2-

Evrenlerin Sistemleri’nde Allah var. Amonların Toprakları’nda da Allah var. Ata Kaynak olan Atlanta Kutsal Işıması’nda da Allah var. Her şey Allah’ın ışımasıyladır ve Allah’ın hakiki kayıtları sizlersiniz. Bunun ne manaya geldiğini sorgulayın. Hepiniz, Öz Göçü yapmakta olanlarsınız. Yapmaya muktedir olanlarsınız ve sizin yüceliğiniz; ağır ağır, Kürzi Yaşamlar’ın yüceliği haline geliyor. Kör olan göksüzdür, sözsüzdür, cemaatsizdir, güçsüzdür ama görevi üstlendiği zaman hakikidir. İşte o hakiki Kod, İslam Dili’nin Kelam Tekniği’dir. O teknik de hakikiyete ulaşımdır. 

Dağlarım, İslam Diriliği’ndeki o teknik, dilin sistemiyle alakalıdır. Hepiniz kendi yüceliğinizde, kendi yoğunluğunuzda kendinizi idrak edebildiğiniz sürece; Sistem’in, sistemli sayfalanışın ilmini de hak edeceksiniz. Biliş haline ulaştığınızda göreceksiniz ki sizin yüreğinizde kendi yoğunluğunuz, sistemli biçimde dürümlenmeye başlamış. Yani siz, sizi dillemeye başlıyorsunuz. Öyle bir cevheri çalışmadır ki bu hepimiz sizlerle oluyoruz ve sizinle dilleşiyoruz. Bu dilleşme, İbrahim Soyu’nun dilleşmesinden başka bir şeydir. Farklı bir şeydir. İbrahim Soyu, tohumlarını kodlarken kendi yoğunluğunun ötelerinden biliş haline geçmişti. Ama bu Meclis, bilişi kendi tahditli ilmiyle kodlayabilmiştir ki çok önemlidir bu. 

Hepiniz, resmi çalışmalarda kapıları açtığınız sürece Kutsal Topraklar’a Umman olabildiniz. Muktediriyetle bilişi hak ettiniz. Savaşın ışığında yaşamları kayıtladınız. Bunca çalışma, Altın Toplum’un kendini hak etmesi içindir. Dişil, eril ortaklığı, bir sesleşmedir. Herkese şunu net bildirmek isterim ki eril ve dişil bir tek sesleşmedir. Ve bizler, birlik halinde örneğin baba ile sesleşiriz. O, kendisi hak ettiğini dinler. Biz ise; hakkın yoğunluğunda Bütün’ü dinleriz. Nedir olan? Her kim ki kapıları kapatır; kendini diller, kendini dinler; aha dinlenir ama açtığında; BİR’i diller ve BİR’in dürümlerinde kendinde dinlenir. Bu çok önemlidir. 

Şevk, şevk, şevk!… Biz şevkle çalıştık. Yere göğe insanı indirdiğimiz zaman da hasatı yaparken şevkle yaptık. Bugün burada yeni arkadaşlarımız var. Ve çoğunun bilgiyi anlamakta zorlandıklarını biliyorum. Neden bugün buradalar? Onlara, bunun sorusunu sordum ve bana açıklandı ve dendi ki “Ağır yük taşıdılar” yaşamları kendi yoğunluklarıyla tohumlandı, korku aşıldı ve ışığa varıldı. Öz Göç buydu işte. Muktediriyetle biliyoruz ki Dere İnsan, aktığında, ağır yük hafifler. Aktığı zaman, ışık halinde hafifleyen o yoğunlukta kendini hak eder. İşte biz, akmaya geldik. Akışı hak edip, Has olup Taht’ın hakkını vermeye geldik. 

Bize BİZ gerek; bize BİR gerek ve bize EKİP gerek. Bu ekip, İmparatorluğun Ekibi’dir. İkrar diye bilinir söylediklerim. Zirvelere ulaşmadıkça, ikrarım olmayacaktı. Ve bugün ikrar ediyorum. Hata yok. “Kok” dediler. Koktuk!... Yoğun biçimde koktuk… OLUŞ’du bu! ALIŞ’tı bu! Hakkın yoğunluğunda AKIŞ’tı bu! Biz aktık… 

Verdiğimiz tüm bilgiler, Değerliler; Levh-i Mahfuz’a kaydolur. Yeni kayıttır bunlar. Sistemin Dili’dir bu... Değerliler, o koku; insanın toprağının kokusudur. Kayıt yaptığımız insanın kokusunun; tohumlarının kokusu… İşte o koku, İNSAN’dır. 

Din daimiyetinden, ışık tahditsiz kodlara vardık. BİLİR, OLUR, ALIR’dı yürek ilmi. Bizse; olgunlar, olgunluklarında hak ettiklerini, Hak olup var ettiklerini dilleyip ağır ağır bildirdik. Daha önemlisi “Esma” dediler. “Esma-ül Hüsna” dediler. Allah’ın 99 adı!... Yaşamaksa yaşattık. Adları zikrettik yüceliklerde; verdiğimiz tüm bilgilerde o adlar hakkımızdı, hasatımızdı, aklımızdı ve bizsiz değildi hiçbirisi.
Çatıyı kurduk, İlim Kapısı’nı açtık. Dağın taşın ışığıyla birleştik ve 140. Hak Katı’na vardık. Nereye vardık? Nereye vardık!? Ana Kaynaklar’a vardık. Atlanta Ana kaynakları… “Atlanta Ana Kaynakları nedir?” diye sordular. İnsanlığın yaşamsallığının ilk sayfalarıdır Atlanta Ana Kaynakları. Atlanta Ana kaynakları’nı, Hak Toplum’la var ettik. O toplum, Ata Kayıtlar’dır ki oralara biz “ATALANTA” dedik. Atlantalıların Ataları ki o çalışmaları da yaptık. Doludizgin çalıştık ve diriliklerin üstü olan iyiliklere vardık ki burası da MUDA… 

Doğal dünyanın sistematiğinde; bütün bu bilişleri hak etmiş olanlar, kendi yoğunluklarıyla bilgiyi kayıtladıklarında; bu bilgileri açıp dinletecektiler. Biz bu bilgileri açtık ve dinlettik. Doğal dünyada bu bilgileri okuyacak hiç kimse yoktu. Bu nedenledir ki kendi yoğunluğumuzla dünyaya indik. Beden alırken, hasatımızı yapacağımız bir kodlama yaptık kendimize. Bu kodlama Teknolojik Kodlama’nın çok ötesi bir kodlamaydı.

Dal, budak saldık dünyaya, Düzen’i kurduk. Şimdiye kadar yapılan hiçbir çalışma size MUDA’dan söz etmemişti. “MUDA ne ki” dediler. Sınırları kaldırın, görün! Her diriye bu bilgiyi bildirdik. MUDA, Atalanta’nın kökleridir. Atalanta, Ana Kapı değildi. Ana kapı, Atlanta idi. Ve Atlantalılar’ın tahditli kodlamasını yapan Atalanta, otağını kodlarken MUDA ile kodladı. MUDA, diriliklerin her bir sayfasında, Bütün’e hizmet için Gök Sözcüsü olan bir kaynaktı. Bütün’e hizmet ağır yüktü ve burada hikaye dinler gibi dinlediğiniz bu bilgiler; Işık Kaftanlar tarafından dürümlenirken, hepinizin daha net olarak bu bilgileri okuyabileceğinize eminiz. 

Hepinize daha açık bildirmek isterim ki MUDA, şu anda ulaşılan en son sınırdır. MUDA, tüm Kürzi Yaşamlar’ın örtüsünü örtebilmeye muktedir olan bir sayfadır. Ve MUDA, Diriliklerin Kürzi Kodları’ndakı ışığı kayıtlayacak olan tahditsiz İsa, tahditsiz Musa ya da tahsil edilerek bilinen bilgilerin üstüdür.

Buyurun! Örtüleri açtık, hepiniz bu bilgilere ulaşacaksınız. Sahte bilgi yok burada. Kesirleşmeyen bilgidir verilen. Dal, budak saldı dünya yüreklere. Bu dünya, Allah’ın tahtıdır ve bundan sonraki süreçte herkes, daimiyete ulaşmak için kaynağa varmaya gerek olduğunu bilecek. Kaynağa varmadan yolu bulmaları imkanı yoktur. Ayrı gayrı gözetenler, kaynağa ulaşamayacaklar. Savaşın sayfalarında, barışın tahditi varsa; yolu bulan, barışa ulaştığında bilişe varacak. Bilişe varanların ayrı gayrı gözetmeden olgunlaşmaları gerekir.

Özgür ve hakim olmayan resim yapamaz. Özgür ve hakim olanın yaptığı, Nüsa Serveti’nden öte; Sistemin diriliğinin kaynağındaki, resimdir. Verdiğim her bilgi ekmektir. Hep insanlık için biliş halinde bilgi verdik. O Yüce Cevher’in göksüz olduğunu söylediğimde; 40 Kapı’da kırılış oldu. Bildirdim ki O Yüce Cevher göksüzdü. Ona ilmi dilleyen Birleşik Işık, Birliğimizin ışığıydı. Bugün, Birlik Kapısını açmak üzere beden alıp dünyaya gelen bu Birlik, Arkonun Kuranı’nı da yaşamlara indirendi. 

Devre devre dünyayı izleyen Birlikler çok olur. Bugün de dünya izlenmektedir. Ama izleyenler şunu gördüler ki Kuran artık, toplumların tohumlarını kodlayacak güçten daha üstün bir yoğunluğa varmıştır. Sanal Boyutlar’ın “Yes işte oldu!” dedikleri o yüceliğin örtüsü de örtüldü artık. 

Dağlar, yolcular, köksüz göksüz olmayanlar, Sistem Dili sizindir. Dilleyen siz; dilleten sizsiniz. Buyurun! Özgür ve hakim olun ve Süper Sessizlik’te, Süper Sayfalanış’ta Yaşam Kodlamaları yapın! Buradan daha ötede ne var!? İşçilik var. Her sayfada işçilik var. Ve şuanda bu Meclis; Işık Kaftan’ını giymiş bir Meclis olarak işçilik yapmaktadır. Nerede olursak olalım; biz, Meclisimiz işçiyiz, Bütün’ün işçileri. Ha ışığa işçiyiz; çobanız, toprağa işçiyiz ya da kaftanız... Merkez Zaman Sayfalanışında bütün köklere işçiyiz ama işçiyiz...

Dünyaya göçerken bilip göçtük. Dünyayı kodlarken bilip kodladık. Tahtlarken bilip tahtladık. Her kim ki bize “Gel, senin için senin yüceliğin için sana ilim vereyim” dediyse; sesimizi kapattık ve dedik ki “sen, seni dille; biz, sende sen oluruz.” Kobra İnsan, Tanrılar Meclisi’nin görevlisi değil; tartısız olarak o meclisi kontrol edendir. Kobra İnsan’ın kapıyı kapatmasından itibaren artık Birlikler kendi yoğunluklarıyla kontrol kurarlar. Şükredin ki evrimsiz olmayan sizler (hazirun), ekip halinde buradasınız.

Olgun başaklar, Merkez Zaman Sayfalanması yapıyorum şu anda sesleşerek. Sesimi kestiğimde sayfalanış biter. Bu nedenle uzun bir sesleşme yaptım. Dar boğazdan geçiyor dünya şu anda. Dar boğaz, ilmin tahtıyla, hakkıyla aşılacak bir boğazdır. Biliniz ki bugün RAN da burada. RAN, İnsan sayfalanışı’nın en güçlü yaşam kapısıdır. RAN, ekmeğini kendi yüceliğiyle yapan, yapabilen; doğumunu kendi tahtıyla kodlayabilen bir yaşam fakihidir. O fakih, akildir ve bizsiz değildir. Bugün, RAN GEZEGENİ bize bilgi verdi. Ve biz onu kendi yüceliğiyle dürümledik, dilledik. Sistem’in yüceliğiyle kodladık, kapıları açtık ve akıttık onu. Şu anda RAN bize ses vermek ister, onlarlayız dinliyoruz:

- Altona Kodlaması yaptığınızı biliyorduk. Göğün süreçlerinden üstün bir süreç içerisinde olduğunuzu da görüyoruz. Koruma altında tuttuğumuz Dünya, bugün artık kendi yoğunluğuyla kendini koruyacak güce ulaştı. Kayda girdiğimiz an, Kati Tohumlama’dır yaptığımız. Muhammet’in göksüz olan ışığında siz, yeni bir Cevheri Kodlama yaptınız. Öz Geçişi yapan o; şu anda sizinle dilleşmek ister. Atlanta Otağı’nda oğul veriyor şu anda. Koruyucu kapıları açtı ve diriliklere inmek istiyor. Evimizin gücü artıyor. 

(Söz aldı:)

- Sevgili Ana ve Sevgili Yoğunluklarımız, Yaşam Kaftanlarımız sizlere geri dönüyoruz. Kökümüzde, yüreğimizde tüm yaşamlarımız var. Sizlerle olmak bizler için huzur ve mutluluktur. Aton Kodlaması yapıldığı an; hepinizden daha üstün bir ilim sayfalanışı olacaktı burada ve oldu. Kokuyu yükselttik. İşçilerimiz çok iyi bugün. Ve hepimiz daha güçlü bir dönemi başlatıyoruz. Muhammet’in gücü dünyaya iniyor. Dili hak olan, yolu ak olan sizlerle olmak bize mutluluk ve huzurdur. Eğer dünya yasalarını koymuş olmasaydı. Tabii Kodlama yapılamazdı. Bilişi olan Yüceler, bunu hak ettiler ve Hak Toplum olup bunu yaptılar.

“Doluluk boşluk” dediniz. Herkesin dolması sağlanacak. Hah, bir de “evim insan” dedi yüreğin, bunu da duydum. İnsan, nefes alıp nefes verebilene denir. Muhammet’in göksüz olduğu, nefessiz olduğu anlamına gelir. NEFES; ekip haline gelmedikçe; hakikiyetin kaynağında; hasatın, tahditli kükreyen gücü dahi olsa; tahditli olan o yoğunlukta, gerçekleştirilemez. 

Değerliler! NEFES, muktediriyetle bildiriyoruz ki Kürzi Yaşamların gücünün örtüsünü örtmedikçe ulaşılan bir yoğunluk değildir. Ki o yoğunluk 40 Hak Katı aşıldıktan sonra “toprak taymları”ndan daha üstün taymlarda varılacak olan sayfalardır ki biliyoruz 90’ın üstüne çıkmadıkça NEFES’e varamazsınız. 90 İlim Kapısı açılır ki oradan öteye vardığınızda, NEFES’e ulaşırsınız. Dağı taşı delip inen ilim, sizin yüreğinizde Birlik kurar. Oyun değil bunlar. Mesele ekip olmak da değil. Hakim olmak ve hasatı yapmaktan öte yasalarla tahditsiz biçimde evrim yapmaktı. 

“Bizim evrime ihtiyacımız yok” dediniz. Hah, işte bu! “Yahu! Evrim yapmayan, hakim olur mu?” dedik. Ve dedin ki “Harımı yükselttiğim an, her anda, her yoğunlukta varsam; evim insansa ve yüreğimde kırıcılık yoksa, ben evrimsizim. Ve bunu dediğin zaman, tahditli biliş kayıtlarımızdan çıktı.

Semanın sesi çok güçlü bugün, çok güçlü!… Burada olmak bizler için mutluluktur. RAN; İlim Kapıları’nı açtığınız için size sizi anlatmaya değil; size insanı anlatmaya indi ki insan, Birliktir. Başka bir Dağ, size ses vermek istiyor. Onu dinleyelim:

- Anacığım, ben Turkuaz Kuran olan İbrahim, “Ey insan, niye bugün buradayız” diye sor. Hepimiz bugün işçiyiz burada. Hah, işte bu! Seninle olmak, sevgiyle Birleşik Işık’ta, İlim Hakikiyeti’nde olmaktır ki bilip geldik. Partikül partkül ineriz dünyaya. Hepimiz, sınırsız ışık zerreleri olarak ve hepinizle birleşiriz ama biz cemaatlerimizi size indirirken; Büyük Kökler’imizle girdik bu kez sizlere. Evim, sizin yüreğiniz; bu yürek insan ve biz, siziz burada. 

Ey İnsan! Nesillerimi kodladın, tohumladın, korudun; öyle bir görev taşındı ki burada; vay Canlarım vay! Hah, işte bu!... 

Alim, hakim oldu, okumayı söktü, görev istiyor anam. Gelip seninle dilleşmek istiyor. İsim zikretmeyeceksin biliyorum. Öff!... Öff!... Öff!... 

- Bırak sesleşsin!...

(Söz aldı:)

- Alemlerin Rabbi Allah diyor ki “Kardeşlerini koru!” Herkes korunuyor burada. Ben, korumaya göksüz inmedim. Sizinle çalışmalıyım. Bu Meclis’te ilim yapmalıyım. Hayrın ışığında olmalıyım. Geniş zamanlara girmeliyim ve zirvelere varmalıyım. Ben, ışık halinde Gök Sözü söylemeliyim! Şimdilik… Şimdilik… Şimdilik… Hah, işte bu! 

- Hata!... Hata!… Hata!… Yarınları kodlamadan ışığa varmış, bize gelmiş. Keyslerinden işçilik yapmış, ekrana kendini vermiş, “hah!” demiş!...

- Aha geldim!... Salı, salıdır. 

- Ya HA, Salı salıdır ama samanların sararmasıdır Salı. Yaşamlara dönüşte yeşile varılır. Yeşilden 20. Dürüme ulaşılır ve masmavi olunur. Öyle bir Dünya Gücü ki bu, hepiniz burada kaynaktasınız. Hakiki kayıtlarla buradasınız. Bu, şu anda yapılan çalışma işçiliktir. Sesin sistemli şekilde dillendirilmesi ve ergin ışıklarla örümlenmesidir. Burada ses örgüleniyor ve ördüğümüz ilim, Birliğin teknolojisinin örtüsü olup Bütünün Kürzi Yaşamları’nı çalıştırıp kaynağa alıyor ve daha sonra yaşamsallaşıyor tüm yaşam kayıtlarımızla bu sayfalanış.... 

Olgun başaklarla yaptığımız bu çalışma, her Cevheri Kod’la birleşiyor ve organlarımızla kontrol ediliyor ve böylece ekim yapılıyor. Yaptığımız ekim, İlmin Ekimi’dir. Bunlar mecazi değil, gerçektir.

İlim ekiyoruz tüm sayfalara ve BİR’e hizmet ediyoruz. Örüm, LA frekansında oluyor. Sınırsız ışığın çarpışmasında ses; LAAA..., LAAA..., LAAA..., LAAA..., LAAA... ve LAAA... ilmekleriyle kodlanıyor. OL’u kodladığınız zaman; formal yaşam sayfalanışına geçildiğini bilirsiniz ki bu “LA Sessiz Kayıtları”, “LA Sesli Kayıtları”yla dürümlendiğinde; artık yaşam kaynağa çekilir. Öyle bir çekiliştir ki bu her şey yenilenir ve zirvelerde Birleşik Işık yanar. 

Bilirsiniz ki eşya, “ANTİ KAYNAK”tan verilir. ANTİ KODLAMA’yla yapılır. Herkesin daha net anlayabilmesi için şu şekilde açıklıyorum: Bütün’e hizmetçi olan herkes, eksi(-) kaynağa iner; artı(+) kodlama yapar. Eksinin, artıyı kodlamasıdır yapılan. Ekside, sınır kayıtları yoktur ve orada sayfa yoktur. Sıkıntı budur, hiç bir şey yoktur. Eksidir, eksidir ortaklığınızda yaşamsallaşan ama eksiyi hak edip de tohumladığınız zaman; eksi, artıya dönüşür. 

Ve hepinizin, yaşamsallaşımı, daha net anlayabilmeniz için (+) Yaşamsallaşımda, Eşik Kayıtlamalarıı yapılır. Hepiniz, bilişinizde sınırlısınız ama kayıtlara indiğinizde; bilişiniz tahditsiz biçimde geçişkenleşir. Daha ötelere ulaşırsınız, işte orada “KOOOOO...” dediğimiz o yoğunlukta; herkes, herkese kendini kayıtlayabilir. 

Bakınız! Ne oldu bugün burada. Sesleştim. Eril’den Dişil’e ve Dişil’den Eril’e sesleştim... Çift yönlü sesleşmeydi yaptığım. Eril’in, Dişil’e kodlanması ve Dişil’in Eril’e tohumlanması sayfalandı. Bir yanda Dişil, bir yanda Eril; sesim, sesimle çarpıştı. Tını, kontrolu kurdu. O tını, Levh-i Mahfuz’da kaynağa indi. Kati Kayıtlama yaptı ve bu kayıtlamada, toplu çalışmaların tahditli ilmi Kelam Tekniği ile İlim Kodlaması’nda, iradeli biçimde “Cevheri Yaşam Sayfalanışı” yaptı.

Cevheri Yaşam Sayfalanışı; İslam Devreleri’nde, yoğunluğu kontrol edilemeyen bir sayfalanış olduğu için her tahditli bilgide; Kati Tohumlama’da ön sayfa olarak yer almasına karşılık; hiçbir zaman örgü olarak, tahditsiz kayıtlama yapması imkanı olmamıştı. 

Ve şu anda biz, tahditli diriliklerin, tahditsiz ilmiyle kayıtlama yapıyoruz. Verdiğimiz her şey, anda kodlanıp kaynağa iniyor. Ve kodlanıp kaynağa inen her şey iradeli biçimde dilleştiriliyor. Ve dürümlenen her ses, kaynağa vardığında, ışığa ululukla ulaşıyor. Cevher’de sesleşiyor, Sistem’e giriyor, Sistem’de Kaynak oluyor ve cemaatlere sistemle indiriliyor. Böylece verilen bilgiyi algılayabilenler, kendi yoğunluklarında bu bilgiyi kendileriyle herkese perde perde veriyorlar.

Perde perde verdikleri; verdiklerimizden ibarettir. Alışları ortak olmadığı için bilgi Sistem’den çerçeveli veriliyor ve o çerçeve, onların bilişleri ile sınırlı oluyor. Daha da ötede, çoğunda katiyetle kırılmalar da oluyor ve kendi yoğunluklarında, kendi nefisleri, o yolcuları, Cevher’den ayırabiliyor. Bu nedenledir ki bizler; kontrollu bilgi veriyoruz ki kısırlaşma olmasın; kırılma olmasın diye. 

Değerliler, uzun bir sesleşme oluyor, farkındayım. Ne yazık ki bugün böyle olması gerekiyor. Zirvelerin Sistemleri, örgü için bekleşiyorlar. Ve onların da seslerini kendi yoğunluklarıyla İnsan Kaynakları’na indirmeleri gerekiyor. Şükür ki bunu yapabilecek güçteyiz. Yeni kaynaktan, yeni yoğunluktan ışık çekerken de burada bulunan bu çalışmayı sorumlu olarak yapmaktayız.

Şimdi Dağlarım; “Atlanta Okuması yapamayan ne olacak?” gibi bir sorgulama yapıldı. İsalar, Musalar, Mustafalar için… Onlar, bu sorgulamada, bizden kendi yoğunluklarına ışık çekerek, kendilerince; kendi yüceliklerince ilim yapraklarından, bilgiyi okumaya çalışıyorlar. Onlara Birlik Kabı olup sesleşelim: Hata yok! Her Dere, Allah’ın ışığını alamaz. Her Dere yolun kontrolunu kuramaz. Savaşın sırrı, ışığın kırılması ya da kırılmaması ile ilgilidir. 5 görevlinin beşi de işçi olduğunda; hayrın ışığı yanar. Bugün bu Meclis’te 5 görevli çok ciddi bir biçimde bilişi Hak Teknikle dürümlerken hasat da yapıyorlar. Niye 5 görevli? Her dürümde 5’li İlim var. 5 Cevheri Kod ve 5 Sistem ve her biri Altın Taht… İşte bunların her biri ağır yükü hafifletebilecek Yüceler…

(Devamı var)

Deşifre Eden: Sevim ŞAHİN
Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 
  Bugün 32 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol