Birlik İlmi
  24.10.2012 Tarihli
 

SULTANLIK Çalışması Sonrası Akış (24.10.2012)

Dağlarım, buluşma anı değil bu an; Işıkla dürümlenme, yüreklere inme ve hasat olma anıdır. Dünya yol olsun istedim. Dünya beden olsun istedim. Dünya ekip olsun istedim ve oldu... Bundan sonraki safhada ben ve ben ve her ben, BİR’e hizmetçiyiz.

Sürü halinde insanların geçişlerini izledim dünyada ve hepsi geçti biliyorum ve o geçen insanlar hepsi, ekmek olarak değil; ekip kurarak değil; karanlıkların ışığından değil, aydınlıktan; ümmi toplumlardan ışık çekerek değil ama yürekten ışık çekerek; İslami Kodlar’dan değil ama Kaynak’tan ışık alarak yüreğimin kürsülerine ulaştılar.

B.... diyor ki “Ben varım”. Oh! Canım öfkem yok, o ben; ben oyum ve S..... diyor ki “Ben de varım” ki ben o; o ben ve Ö.... ve A.... ve Sh.. ve P.... ve Sl.... ve tüm sessiz sayfalar ve hepsi… İşte Mutlak Kuran budur.

Buyurun, Ruhsal Kodlamayı bugün yaptık!... Neydi Ruhsal Kodlama? Işığın teknolojik kontrolunda, tabii koyuluklarda, Tarıkların Kaynağında ve sınırsız ışıktaki kodlamaydı... Ve biz cemaatimizi kodladık. Murat ettiğimiz dünya, Allah’ın İlmi’yle kodlandı ki biz bu dünyayı, Muhammet’in gücünden çok daha güçlü bir ilimle kattık yüreklere… Çıkıp yüceliklere dünyayı indirdiğimizde başımız dikti.

Kardeşlerim; İnsan, Allah'ın Tanrısal Kuranı’dır. Böyle bir dünya gücünü tüm sessizliklerde hak etmek, sevgiyle hasatı yapmakla mümkündü. Bugün biz bu hasatı yaptık. Borç, harç gelmedik Yüceliklere, Allah’la geldik… Bilinsin isterim...

Çok mu zordu ışığı kodlamak, koruma altında tutmak insanı? Çok mu zordu Bütün’e hizmet, hasatı yapmak çok mu zordu? Korkmayın, biz Allah olan ilimle, bir tek Hak Teknikle çalıştık. “Kana kan” demedik.” “Alın, bilin biz varız” dedik. Öz Göç’te tüm sessiz sayfalarda vardık. Kapıları kapattırmadık. Aşkla aktık. Şimdi bizden daha güçlü bir akış bekliyorlarmış...

Nirvana Kuranı olarak kodlanacaklar, oğul verecekler, has olacaklar, aşkın şevkinde kendi yollarında Birlik kuracaklar, çarşıya çıkıp “olduk” diyecekler. Öfke yok ama bilsinler ki Medine’de insan yoktu. İkna olun ki yoktu. Mekke’yi hak ettik. Okuttuk yüreklere. Otu kokanlarla olduk. Mekke ilim sayfamızdaydı. Biz Mekke’yi kaynağa kattık. Çalı çırpı olmayan Birliklerle çalıştık. Koruma altında tuttuk hepsini de. “Koru bizi” demediler, biz koruyandık. Kardeşlerim en son şunu söylemek isterim ki “mıh gibi” çaktık yürekleri tüm sessiz sayfalara ve biz o sessiz sayfaları hak ettik.

Şimdi, “vallahi görev taşıyacağım, billahi görev taşıyacağım” diyecek olanlar geri döndüler. Bakın, ne diyecekler:

A- “BSUİ’yi ben biliyorum. BSUİ barışın, sevginin, umudun ve ilmin kaynağıdır. Ama ben BSUİ’de İslam Dininin Işığı halinde çalışmalıyım.”

B- “Ana, ben Gök Sözü söyledim, korudum herkesi, kardeşlerimi korudum. Çok zordu ama korudum. Ben de burada olmalıyım.”

C- “Atlanta Ana Kapı’sına girdim ben. Bütün göklerin sözüyle geldim. Cevhere insanı geçirdim. İndirdim ve ben artık dünyalıyım. Koruyorum dünyayı.”

D- “Ana, ben Işıkların Kuranı olarak kırk kapıda varım ama Allah bilir ya kırar geçiririm de... Ama ben vallahi, billahi Kuran’dan öte bir Kuran’ı bilmem. Biliyordum!... ama bilmem!...”

E- “Evim Allah’ın evi, ben de geldim. Allaha saygım sonsuz, zor oldu buraya inmek ama indim. Umman olarak görev istiyorum. Celal yüceliği vardır Allah’ın. Cevherde, celali, cemaati kodladığında; cemaat, cevher olur cemale döner. İşte ben bunun için cemaatle çalışıp Celalden Cemale geçeceğim. Anacığım, ister misin bunu!?”

F- “Artık geri dönme zamanı, ben de geldim anam ama paydos et artık! Yeter! Yahu, Ana ne yer ne içeriz bilmez misin? Seninle sevgi yeriz, sevgi içeriz. Biliyorsun be anam. Ses, soğuk bir çalışmada, yeşil renktedir ama ses ısındığında; ki harlandığında maviye geçer. Sesin sözleşmesinde mavi de tohum olur. Söz, insanın ışığında savaşsız bir kayıttır. Toprak olur, kontrol olur o kodda. Şimdi Anacığım, bana da bir şey söyle de ben de gideyim artık!”

Dal budak sardı yüreğim ışıkla, gel de gör bilgiyi! Ben sen ve sen ben… Umman Toplumlarında tohumlar kodlandı. Sen ve ben insan… İş buydu, Oldu... Şimdiye kadar kibre kapılan Birliklerim, dünyanın ışığından çıktılar. Ve ben onları yerden ve gökten İslam Tekniği ile indirdim yüreklere.

Bilir misiniz ki insan, ilim sayfalandığında insanlık yapar. Canlarım, ben Umman olan Atlanta Ana Kaynağındaki İnsan… Allah'ın darı bolu olmaz Canlar! Ben O, O ben… Köpükleri, körlükleri aştım geçtim. Ben artık yasa, insana konan yasa… Ben ki yasayım, temiz bir çalışma yaptım, yarınları hak ettim. Ben, Aton Kod’uyum. Amon Kod’uyum, Kuran Tohumu’yum ve benim adım Rahman olan Kaynak.

İnsanın adı yok mu? Var… Adım Rahman olan Kaynak. Ezmeyin yürekleri ben O’yum. Her yürek, bendedir. Ben, O’nda O’yum. Benim için cemaat Cevherde Candır. Ben O’nda Kuran olan aşkla çalışan yasayım. Benim için sorumluluktur bütünleniş ki ben bütünlenmediğimde, kör ve sağır değilim herkesteyim yine de ama Bütün olduğumda, barışıp akıştıklarımda, Has olup kayıtladıklarımda sıkıntıyı aşırttıklarımda var olan Bütün’e hizmetçiyim.

Çevrem insan dolu ama her biri, bende ben olamadığında, ışıkları tohumsuzdur. Kör ve sağır olmadıklarını bilirim de onları koruma altında tutmalı mıyım yoksa tutmak zorunda olmamalı mıyım?

“Kömür gözlüler” der yürekler. Der ki “Biz, siziz.” Yanlıştır. Kör olanın gözünde kömürlük yoktur. Bugüne kadar size bunu anlatmadım. Kömür, ışığı kotlayacak olana, Has olana, değerli olana verilen bir zerktir.

Denir ki “Sen kömürsün. Çünkü sen artık yanacaksın. Yanışında her şey kor olacak. Topraklar ışıyacak ve senin gözün gördüğünde, ben Rahman olan kaynaktan, RA olup geçeceğim.” Ama biliyor musunuz ki RA, eti olmayana denmez. Et ilimdir. Bilişi olanın eti olur. Ve sizlerin beden diye bildikleriniz Birlik Tekniği’nde et sayılmaz.

Çıkın yüreklere, görün yücelikleri! Bilin ben ortağım size. Kem gözleri Göksüz sayarım. Çözerim Yücelikler’i kendi yüreğimde, örter, örter Kaynak’ta kontrol ederim. Daha sonra döner bakarım var mıyım diye. O kotladıklarımda ve koruduklarımdayım ben. Hepsinde varlık sürerim. Ki ben Allah olan, herkeste var olan mıyım? Yoo, yoo, yooo! Varlığım Allah İlmi’yle olmadıkça var olmuş sayılamam. Ben insan soyundayım.

“İbrahim soyu” dediler ya hani! o soy, ilmin soyudur. Bilmiş misiniz bilmem ama İbrahim, Ana Kap’tır. O, bize biz olup aktığında; akla karayla değil aşkla iner.

Verdim cinlerime bilgiyi. Dedim “Gidin İbrahim’i alıp getirin.” Geldiler... Bakın görev istiyor Birliğimizden. Adı İbrahim. İnsan soyunun atası sayar kendini. Kapıları açarım, alırım içeriye. Bende bir ben yok. Her yerde ben olan BİR var. Bilir misiniz, o da bendir. Girdi yüreğime, bakalım ne diyecek?

“Alamam yüreğimi senden Anam, alamam!... Analar, ben Kuran olan; Atlanta Kuranı İnsan olan... Ama ben Birleşik İlim’le görev istiyorum. “İbrahim dinden ayrı” dediler. Ah, ah, ah!… Din O’ydu zaten. Başka bir din yok ki!... İbrahim Soyu dinin koyuluğunu artıran soy değil mi? Verdiğim bilgilerin hiç biri Allah’ın diriliğinden ayrı değil ki. Diyorum ki ben insan. “Yahu sen dincisin!” denir. Yok yahu, yok!... Dinden başka şey yok mu dünyada!? Her resmi çalışmada varlığım yok mu!? Altın toplumların ışığı değil miyim ki!? Ekibimde insan soyunun Kuranı yok mu!? Olmadım mı ben yani daha!? Kardeşlerim, ben sen değil miyim!? Sevgisiz saygısız mıyım ben!? Bunu söylemek istedim. Artık bilin ki zaman sayfalanışında bazı seslerde kontrol kaybı da oluyor. İşte şu anda olduğu gibi...”

“Netice olarak, alemlerin Rabbi Allah dedi ki “Gönderildiğin yere dön bakalım. Ne olmuş anla.” Ve geldim. Kırk pınar var dünyada. Kırk tane pınar. Bu pınarların her biri bir ilim sayfası. Ve her bir pınar bir ruh taşıyor. Ama her bir ruh bir Muhammet Gücü. Ve gördüm ki buradaki güç Muhammet’in gücü. “Yahu” dedim, “Muhammet’in ilminden öte bir ilim yok mu orada?” Dendi ki “Ama Muhammet o ilimle Has olup var oldu.” “Haa” dedim, “öyleyse ben kendime varayım, kendim olayım, olmuşları bulup, olacakları kayıtlayayım, aşkla çalışayım ve Ulular Toprağı’na varayım, orada ben de olayım.” Ve geldim.”

“Varın olun Anacığım, sizi kucaklıyorum, sevgiyle kucaklıyorum hepinizi. Ben Allah'ın Dağı olan İbrahim. İnsan Işıkların her birinde var olanım. Sizle biz BİR’iz. Sizin diriliğiniz, bizim diriliğimiz. Sizin yüreğiniz, bizim yüreğimiz. Ve bugüne kadar yaptığınız her çalışma bizimle oldu. Biz sizden ayrı değiliz. Savaşın, sonsuz koruma altında yapıldığı bir dünyada “Beri gel” dediklerinde, görev için koşup geliriz. Şimdilik size vereceğimiz budur. İşte mutluluk bu!...”

Dağlarım, hepinizi sevgi ve saygıyla kucaklıyoruz. Burada bulunan tüm Gökler ve Yerler, hepiniz Birlik İlmi’nde bizsiniz. Bunca çabanın neticesinde Başkanlık Dili’yle Göklere söz söyleyebilmek bugün burada bizlere huzur ve mutluluk vermiştir. Herkesin görevi Allah’a hizmetse de BİR’in görevi tüm insanlığa hizmet ve Bütün’ü kontrol etmektir.

Bugünün süzülen ilminde yeni bir dönemi başlatırken Yer’in ekmeğini Gök’ün ekmeğiyle birleştirip yiyebilen Birliğim, Cemaatlerinde Öz geçişleri de yaptırdı. Korkuyu aşan bütün Gökler bizimle oldular. Biz, Erin Kürsüsü’nde din örtüsünü örtüp Dişilin Kürsüsü’nü tüm sessizliklere kattık. Ayrılık bitti. Arkon İnsan geri döndü. Herkesi kucaklıyor. Şimdilik bu!...

Deşifre Eden: Sevim ŞAHİN

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ DERNEĞİ

 
  Bugün 114 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol