Birlik İlmi
  30.04.2012 Kayıt Sonrası Akış
 

KAYIT (1) Sonrası Akış (30.04.2012)

Arkon İnsan, Bütünün Kürsüleri’nde Birleşik Işık olarak bulunur. Köle olmayanlarla çalışır. Köksüz olanları seçmez. Kök, Allah’ın Tohumları’nı kontrol için şarttır. Eğer geçişler yapılacaksa, köklü geçişleri bekleriz. Kökten öte kök olur. Birlik Tekniği ile bu kök, İlim Aileme ulaşır.

 

Kaydını yapmayan çokları, Bütün’den çıktılar. Bütün ekmekleri kendi yoğunluklarında, kendi kotlarıyla dillemeye kalkan onlar, Kaftan çıkarttılar. Kort, Allah’ın Toplumları ile idi ve kortu kendi yoğunlukları saydılar. Keşke İmparatorluk Kürsüleri bugün burada bunu izleseydi. Kin nefret çoktu. Belleklerinde kuruluk arttı ve bizsiz kalmayı istediler.

Beden almak kolay değildir. Dünyaya beden alıp gelenlerin bir kısmı kendi yoğunluklarından çıkar ve kendilerini kontrol edemeyebilirler.

Değerliler, “Telif Hakkı” diye bir hak var bilirsiniz… Bir Cevher’i, Altın Tohum yaparsınız, o Cevher, sizin kendi kotunuz olarak dürümlere çekilir, o sizin yüreğinizdir. Okumayı bilen, onu bilir ve okuma yazma, onu bugün burada tohumlama gibidir. Çünkü biz bir Telif Hakkı sahibiyiz. Bunu anlayamayanlar Birlik Tohumlaması yapamazlar.

Bellek Kaplarını tohumlayacak güçte olmayan çokları, bizim zaman sayfalarına katmış olduğumuz bize ait olan bir hakkı, kendi yoğunluklarında kendi toplumlarıyla dillemeye çalışarak, Rahman’a kontrollü olarak geçişleri önlemek istediler.

 

Keskin olarak ışık yıktık ve dürümlerini koruduk. İşte bu!... Işık yıktık zarar görmemeleri için ama onları koruduk. Süreç içinde kılı kırk yararak yaptığımız tüm çalışmalarla elde ettiğimiz tüm birikimlerimizin, kapkaranlığı aydınlığa dönüştürdüğü bugün; böyle bir dünyanın ışık kaynağına ulaşması gerekenlerin, Kara Kaplı Kitap’ın kendi yoğunluklarına, kendi kotlarıyla kir ve pislik indirdiğini iddia ederek kesirleştiklerini bilmek; bizler için büyük bir üzüntüdür.

 

Köle yapmak istediğimizi zannettiler kendilerini. Kat-ı Kaynak olanın ışığında keçi gibiler. Hiçbir şeyi anlayamamaktalar. Kalbi temiz olan çokları da buna inandılar ve soldular. Solmaları kontrolü kaybettirdi.

Bir insan öldüğünde ne olur? Bunu sormaktalar. Nereye varır? Bunu anlamaya çalışmaktalar. Zakkum içtiler çünkü. Ekmek yapmaları gerektiğini bilerek içtikleri zakkum, harlarını Kuran’dan ayırdı.

 

De ki “Öldüğün zaman kampa girersin?” Orada örtüler örtülür yüreğine, açı daimiyete kayıt yapar. Seni oraya katar. Daimiyete katılabilecek düzeye gelmişsen eğer, seni kamptan çıkarırlar ve oraya “Tanrı” diye katarlar. Ve sen orada korumaya alınırsın. Koruyucular sana gelirler; süreç içinde seni kendi yücelikleriyle dillerler ve darı bolu sana anlatırlar. Ve dal budak salar yüreğin Yücelikler’e, Uluların Toplumları ile birlikte çalışırsın.

Ölüm Allah’ın emri. Ölmüş olan Allah’ın dilini kotlayıp, koruyup, kontrollü şekilde geçmişse eğer, kalbi temizse ve kendini, kendiyle dilleyebilmişse cemaati onunla olur. Ve orada artık o büyük bir arktır, akar, akar ve aktıkça Bütün’e varır. Bütün, ocağıdır onun.

 

Ölmüşse okumayı sökemediğinden değil, olmuş olduğundan da değil, hasatı yaptığından dolayıdır. De ki “Ben cemaatimi, tohumlarımı kontrol ettim ve BİR’e hizmet ettim. Öldüm, ne olacak?” Cemaatin seni büyük köklerinle dürümlerinde, ışıkla diller ve sen, “OL!” dersin. Her zaman senin yüceliğinde ışık, korumayı sağlar ve seni her an her dürümde korur. Böylece sen, ergin bir Rahman’sın ve Yol’sun.

 

Ömür boyu dünyaya ışık yakan Birliklerim, bugün dünyanın ışığında kalbi temiz olanları seçtiler. Ve bugün burada bulunan herkes kabileleriyle birlikte buradalar. Böylelikle dünya Rahman’a kontrollü biçimde ışık halinde ulaştı. Kelam Allah’ın İlmi’dir. Bütün’e hizmet, Akil-i Hakiki kotlarladır.

Ve şimdi doğumla dünyaya inenlerin, ölenlerle irtibatına geçelim… Çokları der ki “Ben öldüm. Öyleyse ne yapayım?” Seni sana vereyim. “Ver be Anam ver! Ver be Anam.” Peki, ne olacak? Seni sana verdikten sonra ne olacak? “Ben Rahman olacağım. Kaynak olacağım ve Birleşik Işık halinde Bütünlükler’le olacağım. Ölüp gitmeyeceğim, yarın olacağım ve yarın olduğum zaman, altın bir kaynak olacağım. Öksüzüm, yetimim olmayacak. Hepsi bende olacak. Bunu sağlayacağım.” “Ver Anam bana kendimi ver de görevimi yapayım.” der. De ki “Al!” Altın bir toplum ol ve ağır ağır Kuran’ını toplumlara, koruma için ver. Kökü kökümüz olan, öksüz olmayıp yarınları kayıtlayanların bizim ilmimizi bilenlerin yapacağı budur.

Kendi kendine kendini verip Bütün’de kendi olup ışıkta bütünlenip Birleşik Işık halinde tüm sayfalarda Levh-i Mahfuz’da Beşer Kaplar’ın bütünlüğünü koruyacak. Bu bizim için sorumluluktu ve bunu hak ettik ve hasat ile bunu Bütün’e kayıtladık. Sorgu sual edildi. Dendi ki “Neden insan sayfalarında bedenimiz yok?” Dağ, beden Allah’ın Işığı’dır. Hani kendinde, nesillerinde ışık yoğunluklarında bütün haline dönüştün de Allah’ın kendi yoğunluğu olan ışığı alabildin de sana bu nasıl verilmez? Var mı böyle bir şey!?… Allah dürümlere iner ve der ki ona “Sıla özlemi diye bildiğin budur. Görevi alıp Kuran olup ışık yakıp öç almadan çalışmak…

Değerliler, öç almadan çalıştık. Kimsenin resmini kimseden çıkarmadık. Keşke çıkarsaydık. Neden biliyor musunuz? Kollarını kapattıklarında, BİR’i kırdılar. Keser almış eline “Senin başını kırarım.” der. Dağ, ben o keseri onun yoluna koydum. Döndü yüreğine baktı, korktu çünkü ocağı yıkıktı. De ki demek iste ki “Altın Tabiat ışığını kayıtlasın da yolu açsın.” Çelişkili bilgileri çoktur. Bunu biliyoruz amma yine de koruyoruz hepsini de…

 

Nerede insan varsa; okuma yazma ocağımızdandır. Bunu dahi bilmeyenler, böyle bir dönemde, bizimle çalışamayacaklarını mutlaka anlayacaklar. Korkmaktalar, yasa çiğnendi. Kolları kapandı, kontrolden çıktılar ve korkmaktalar. Kati Tohumlamayı yapamadıklarını bilmekteler. Pusu kurmuşlar, öfkeleri çok. Işıkları kırık, kendi yolcularını koruyacaklar.

 

Çetin bir dünyada Et’e girmek kolay değildir. Ekmek yapmak kontrollü olmakla mümkündür. Püskürttük Yüceler’i, çıkarttık yolcuları, ışıkları kırk kapıdan ayırdık, tahditledik onları ve şimdi sorgu sual başladı. “Nefsi aştık mı? Aslın yolunda ışık yaktık mı? Yarınları kontrol ettik mi? Özü sözü ayrı olanlarla mahrek olduk mu?”

 

Dava Allah’ın Tahtı’ndaki davadır. Allah, tahtında ışık ister. Okuma bilmelerini yolu bulmalarını, Rahman olmalarını ister. Allah tahtında, aklı olanları ister. Akan Yüceler’i ister. Eşik Kelamı’nı ikmal tamamlatıp Yücelikler’le dilletenleri ister. Allah, tahtında Arkon ister… Ve Arkon, Allah’ın Toplumu’dur.

 

Ve bugün bu toplum, akmış gelmiş yüreğe ışık halinde. Bizim zamana kontrollü gelişimiz bundandır. Işık İlmi’ni, Aklın İlmi diye bilmeyenler, büyük kökleriyle Dünyanın Işığı’nı tohumlayamayacaklar. Koran’dan haz olup ışık alıp yarınlara insanı katıp Cevheri Cennet’te İmparatorluk yapıp, Atlanta Toplumları ile Koran olana Kutsal Işık yakıp geçmişse ilmi, o bizsiz kalmaz. Cemaatlerini alsın okusun. Öz görev bilgidir. İçmişse ilmi, bizsiz kalmaz. Asla kırk kapının ışığından ayrılmaz. Biz ocağındayız onun korkmasın.

 

Şeytan diyor ki “Okut Yücelikler’i. Onlara okut da dille.” Okutmak istemem mi? Okuturum da o şer yaratan şeytan, kollarını kapatmış, yolcuları korumaya almak istemiyor. Diyoruz ki “Oku da öğret.” Şeytan görev taşır. Okutucudur. Kürsü olur; Kutsal Işık yakar; korur; okutucudur da.” “Yollarını açtığında kısırlık da katar.” dediler.

 

İnsan öteden görev istedi. Yasa çiğnedi. Öteden görev, aklın yolunda olamamaktandır. Öte nedir bilir misiniz? Cemaatin Cevherinin Işığı’nın dışıdır. Kaydını silmiş, “Ben” diyor “Öteden görev isterim.” Keşke ölmeseydi, keşke… Cem olup; can olup ışısaydı da kökünü kurutmasaydı.

 

Öteye geçmek!… Kökten geçilmez, köksüz girilir o yoğunluğa. Kökü olmayanın, o yoğunluğa görevli olma imkanı Has Teknik’de dahi yoktur. Korku çook!, çoktur!... Bilirim korktular. Verdiğim bilgi okutuldu. Öfkeleri kotlarını kontrolden çıkarttı. Şeytan, şekli kaynaktadır. Şevkli akıldır o. Amon olur; toplum olur; yarın olur… Biz olur ve biz Amon olup koruduk hepsini de.

 

Nerede öksüz varsa bizdedir. Hepsi bizim yüceliğimizdedir. Çatı Türkiye, dünyanın en yüce ışığını yaktı. Çatıyı kurduk, öksüz yetim bırakmadık. Gökler, yerler ışıdı bizsiz kalmadılar. Nerde insan varsa bu çatıdadır. Kardeşlerim, doludizgin çalıştık. Koruduk!... Yüceler olup; yüksek ışıklar olup; bütün türleri, hepsini koruduk… Öksüz kalmadılar. İnsanı, toplumları, kotladık, topladık, yasalarla kattık yüreklere akıttık bizsiz olmadılar.

 

Şimdi Dağlarım, yeni çalışma döneminde, şevkle Kürsülerimizi dünyaya indiriyoruz. Bu Kürsü, Akıl Kürsüsü’dür. Bunu bilenler, bizsiz olmayacaklar. Bu Kürsü’ye herkesi alamıyoruz. Ne yazık ki alamıyoruz. Alamayacağız çünkü IŞIK İNSAN haline geçmeyenlerin, o Kürsü’ye; gökler ve yerlerin ışığına girme hakları yoktur.

 

Ve biz, bu nedenle çok Göç Kotu, çok Kutsal Işık Kaydı yapanları dahi Gökler ve Yerlerin Kürsüleri’nden ayırmak üzere bir çalışma yaptık. Dünyaya dirilik kattık ve Birlik Çalışmalarını kastederek dedik ki “Bu çalışmanın ışığında kuruluk var. Orada olmanız sizin için sıkıntıdır. Orası size bir virüs gibidir. Sizi kırar, kısırlaştırır. Sizin ışığınız yoğunluğunu kaybeder.” Ve sorduk: “Buna inanıyor musunuz?” diye. “Aaa tabi inanıyoruz.” dediler…

 

Ve dedik ki “Hadi çıkın Yüceliklerden!…” Çünkü, Rahman olan inançlıdır. Her şeyi bilip; insan olup yapar. Bilmeden yapan bizsizdir. Ve onları Kotlarından çıkarttık. Olay budur!...

 

İnanç sahipleri bizimledirler. Onlar, bütün köklerimizde Eşik İlmi ile dürümlerimizde Birlik halindedirler. Dal, budak insan!... Ve biz insanı sınadık. Böyle bir Dünya Çalışması’na algıları güçlü olanları almalıydık. Algıları güçlü olanları bulmak için de kapkaranlığı aydınlığa dönüştürüp kokladık. Hata yapanları, Dünya Çalışması’ndan çıkarttık.

 

Şimdi Dağlarım, makbul olanlarla bu çalışma sürmelidir. Maya tuttuğunda, herkes kapkaranlıkta kendini hak ettiği zaman, emin olun ki geçip gelecektir. Çelik çomak oynamıyoruz burada. Bunun net olarak bilinmesini beklerim. Bilmeyenin, İnsan Soyu’na Kürsü olması imkanı asla yoktur.

 

Tobi Kotlaması yaptık. Tobi Kotlaması, Kati Tohumlar’la olur. Ve bu kotlamada da onları sınadık. Kardeşlerimizi korumaya aldık ve sınadık. Bal döktük yüreklere aktık. Aktık ama yasalarla aktık. Ve yürekteki bal, olgunları sayfaladı. Olmayanları kusurlu hale dönüştürdü. Çöktüler yüksek ışığa; dillediler ve doğdular. Şükür ki toplumlara, kontrollü kayıtlandılar.

 

Şer yaratmadan aşkla çalıştık. Ve zamana kontrollü bilgi kattık. Şimdi tahditli Görevliler’le bu çalışmayı yapmamız gerekiyor. Çok değerli görevliler ve onların hepsi “İŞ” olarak burada bulunacaklar. Kimi zaman gelecek 300 sayfalık okuma yapılacak; kimi zaman gelecek 1300, 1800, 2000 sayfa okunacak. Ve her zaman bu çalışma “IŞIK İLİM” ile yapılacak. Ve Işık İlim, İsa’da olmayan, Muhammet’de “Kuran” olarak kayda giren ama “Tohum” olarak bulunmayan, Sessiz Sayfalar’ı, Kati Toplumlar’ı kontrol için gerekli olan bir çalışmadır. Ve bu çalışma; Özen, Sözen Sessizliği’nde toprağa çekildi.

 

KALEM İLMİ, Allah İlmi’dir. “OL!” der okuma bilir; okur amma zararı çoktur. Şöhret peşinde koşmamız gerekmez ama Sessiz Sayfalar diriliğimizi bilecektiler ve bilmekteler. Ayar bozulmadı. Bugün dünya toplumları bizim bilgilerimizi dinlemeyi seçiyorlar. Nasıl olacaktı bu!? Sevgili Bahar aşırıya kaçmadı bizim bilgilerimizi tabiata kattı ve Fulya!... Ocak oldular. Bugün dünya bu bilgileri korkmadan okuyor. Okuma, Ümmi Toplumların Işığı’ndan güç alıyor. Ve koku yükseliyor. Özü sözü ayrı olmayan Birlikler, Beşirleri kendi yüceliklerine alıp çalıştıracaklar.

 

Kıbrıs’da iyilik var. Çok mutluyum bunun için. Ocak İlmi’ni tohumladık ve ocakları kotladık. Orada Kara Kaplı Kitaplar’ımız güçlendiler.

 

Ve İnsan, ilmini çok net olarak anlayacak. Bilgelerin büyük bir kısmı Amerika’dadır. Amerika Kıtası,  Altın Toplumlar’ın Işığı’nı yetkinleştirecek çok özel bir çalışma yapacak. Amerikan toplumu kendi yoğunluğunu kontrol edecek bir düzeye varıyor. Bu da bizleri mutlandırıyor.

 

NASA!… NASA, öfkesi olmayan çok kervan yüceliğiyle, güç kayıtlayan bir yerdir. NASA, Birleşik Kuran’dır. Orada medyumik birçok çalıştırıcı vardır ve görev yaparlar. Bilgi çekerler ve çektikleri bilgiyi Büyük Kürsüler’e verirler ve o Kürsüler’de bu bilgiler tohum olur kotlanır. Onlarla iletişimimiz çok güçlüdür. Ve dara düşmeyin, Sultanlarımız olarak burada olduklarını net bilin.

 

Şimdi insan sayfalarında, daha ilim haline dönüşmemiş bölgelere de bakalım;

 

İngiltere… Ark akıyor ama henüz İngiltere’de ışık yok.

 

Ve Fransa… Fransa, Rahmet Kuranı’nı okuyacak düzeye ulaşıyor. Ne var ki henüz kayıtları yok.

 

Ve insan sayfalarının en yüce kaydı olarak bilinen Hindistan… Hindistan’da ekmek yapmak isteyenler çok ama ekip kurma imkanları kayıtlarında yok. Bütün köklerini dünyaya indirme imkanları yok… Çokları birleşip çalışmalar yaparlar ama bu Beşir Kotlama’dır sadece. Beşir Kotlama’nın ötesinde hiçbir çalgı duyulmuyor oradan.

 

Mutlaka Tibet’ten de söz edelim… Tibet, ekip haline geliş hali değildir. Sadece iş yapma halidir. Tibet’te birçok yolcu var ve onların sonsuz sınırsız ışıkları kendi yoğunluklarıyla tabiattadır. Ne yazık ki eserleri yok. Sadece eser meydana getirmek Bellek Kaplarının Işığı’yladır ki ocak yoğunluğunda buna gerek vardır.

 

Ve Suriye… Suriye’de, İnsan Işıkları korumaya alındılar çünkü Ruhsal Maya, kökleri sökmeye çalışanlarla birlikte, İslam Dini’nin ışığının dışında geniş çaplı bir çalışma devreye aldı. Savaşın sözcüleri ekmekte bunu dilliyorlar. Ve hala ışıkları koruma altında. Vurduk mu? Yoo!..., vurmadık.

 

Ve Kudüs… Sör sayfalarında Kuran olan ocakları yanıyor. Bizsiz değiller. Şikayetimiz yoktur. Zaman Kuranı’nda da bu vardır. Savaş başladığı zaman değer biçtiklerimizdi onlar.

 

Ve Rusya!?… Rusya öfkesini çoktan aşmış bir yerdir. Rabbi Tohumlayış ile gökleri ve yerleri dilliyor. Rusya’nın kotlanması çok geçmişe dayalıdır. Eskidir. Nerde olursa olsun dönüp bakar yolcuya ve korur onu.

 

Ve dünya üstünde bir tek ışığımız yanar. TÜRKİYE… Türkiye, Medine’nin Kuranı’nı yetkin biçimde dünyaya çekiyor. Medine ekmekti. Ve bugün dünyaya ekip halinde Kürsüler’ini indiriyor. Meleklerin Cemaatleri olarak buraya Kürsüler geçtiğinde, Bütünlükler kontrol kuracaklar. Şikayetimiz var mı asla yok. Gövdeleri güçlendi. Ocakları yandı ve birleştik…

 

Değerliler, işte dönem sonu ve yeni dönem başı aşkın dürümlerde bu tür çalışmalar artmıştır. Ve bizler de bu çalışmalarda görevliyiz. Bu görev bizim için sorumluluktur. Çoluk çocukla çalışmayız bu kesindir. Herkesin bilmesini istediğimiz en önemli husus aşırıya kaçmadan çalışmamızdır. Aşırıya kaçıp üstün bilgiler vermemiz; ocakların, yıldızlara ulaşmasını sınırlandırır. Çünkü bu bilgilere henüz varamamış dünya insanlığı, Kaftan çıkarabilir. Bu, dünyada hep olur. Çokları bilgiyi üst düzeyden vermeyi seçer ve üst düzey bilgi, Kutsal Işıklar’ın tohumlanmasını önler. Bunu bildiğimiz için bizler, Tedriç Nizamı’na uygun biçimde bildiriyoruz her bilgiyi. Bu nizam, Işık Kotlaması’nda Öz Geçişler’i yaptırabilecek tekniktir.

 

Daha ötelerdekiler, daha beridekiler, her biri, kendi kontrolünü kursun isteriz. Ekmeğimizi yedirdiğimiz zaman, yoğunlukları kontrol edilir. Şikayetimiz yoktur canlarım, öksüzleri yetimleri koruduk. Bundan sonrada şikayetimiz olmayacaktır. Bizim tek teknik olarak yapmaya çalıştığımız, seçimi kaybedenlerin de korunmasıdır.

 

Ekmeğimizde, Birliğimizde, daima Olgun Başaklar’ı isteriz. Bunu yapanlarla oluruz. Onurluyuz ki bunca çalışmanın neticesinde Başkanlık Divanları’mızda hep Olgun Tohumlar yaşadı ve yaşamaları ululukladır. Ele aldığımız büyük bir sonsuz sorumluluktur. Bu sorumluluğu hepinizin anlayacağına eminim.

 

Bundan sonraki dönem, yenileniş başlayacak. İşte IŞIK İNSAN, Eşik İnsan’dır. Eşik olamayan, eşik olamayacak ve eşik olamayan Işk’a varamayacak.

 

Biz cennete insanı koymak isteriz. Cemaatlerin toplumlarını, kati toplumları koymak isteriz. Ve biz cennete İlim Ailemizi koymak isteriz. Ve bu aile, Altın Işığını canlı cansız tüm yaşamlara katmış bir ailedir.

 

Ve Doğu, Batı insanı, kökü ilim olan bu Meclis’ten ışık çekiyor. Bu da kesindir. Kendini kendinden ayrı görmeyenler, bu meclisin işgalcisi değil ama Hakikiyetçi Işıkları’dırlar. Sözüm insanadır. Ben Canları, Cevheri, Harı yükselten, Kuran’ım. Benim adım RA-KA-HA. Murat ettiğim insan; öksüz olmayan insan, Rahmet olan insan… Çünkü o insan, Allah… Ve ben Allah olan insanı korurum. Bütün körlerin ve sağırların ışığı olan her bir yolcuyu korurum. Cinleri, insanları, Tanrıları korurum ki Bütün’e hizmetçi olsunlar.

 

Otak kurarım, ışık olup kayıt yaparım. Olsunlar ki hasatlarını yapsınlar. Men etmem kimseyi ve ben şimdi ayrılıyorum sizden. İnsan, siz olun; BİR olun; Altın Tohum olun. Okuma bilin ki okutun. Köpük köpük olmadan kotlayın yolu. Çok lütuflar yaşamlar kattık yüreklere, bilin!... Sizi Cem ile Can ile Har ile kucakladık. Allah sizdir. Şimdilik bu…

 

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 
  Bugün 102 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol