Birlik İlmi
  30.04.2012 Tarihli
 

PROGRAM : KAYIT

KOD : 1

TARİH :30.04.2012

CELSE SAATİ : 14.00-16.00

 

Aton Kuranı’nda insandan söz eder. Bilginin kaynağında; ilmin sonsuzluğunda hep insan vardır. İnsan altın bir RUH’tur. KURAN’dır ve SULTAN’dır. İlahi Kuran’ı okur ve katidir. Zirvelere güçlü olarak ulaşır. Örtü açar; bilir ve birleşir. Oranın tohumudur. Oranın kaynağıdır.

 

OR, dünyadır. Dünyanın eti kemiği olanları, kortlarda OR’la dürümlenirler.

 

Miraç, Allah’ın değerini bildirir. Kervana Kuran olanları birleştirir ve diller. İnsan ark olur akar ki orada yasalar vardır. Ark, insan olur ve insan,  Sultan olur.

 

İnsan, Altın İlim’dir. Kantara ışığı koyar; Birlik olur ve zamanı kotlar. Ete girer, dere olur ve akar. Ark, insan olur; ilim olur; Kuran olur.

 

Örtüleri açtığınız zaman birleşirsiniz. İtibarı yüksek olan tohumlar birleşirler. İtibarı yüksek olmayanlar diriliklerden ayrılırlar. Organlarında, Kuran yoktur onların. Onlar Rahman olup akıp dünyadan çıkan yüksek kaynakları toplumlarından çıkarmış olan yüreklerdirler.

 

İradeli Birleşimler, ışıklar, kotlar, ilimle kotlananlar, kati olarak yaşamlara kayıtlanırlar.

 

Müsbet veya menfi her bilgi, artık “Dünyanın Nasa Kaynakları”nda dillenmeye başlıyor. NASA, insana nur olan ışığın tahditli bilgisini çözümlemektedir. Bilgiyi alan medyumlar, Birleşik Işık halinde kontrollu şekilde bildiklerini veya bildirilen bilgileri alıp toplumlara kotlayıp dilerler.

 

Hepinizin bildiği gibi kotlar, toplumlarda çözümsüz olduğunda; Tanrı, kati olarak Işık Kotlamaları yapıp, Kürz’ün aşırıya kayıtladığı bilgileri kervana katarak; ışıktan tohumlayıp, Birlik Sayfaları’na kayıtlayıp; İlahi Kotlar’la o bilgileri dilleyip, Kürsüler’ine alır ki o bilgiler, korunsun diye.

 

Okuma öğrenmeyenler, ışığı okuyamazlar. Toplumlar, ışığı okuyamadıklarında, kati olarak kırık bilgilerle yetinirler. Bu bilgilerin kırık olması, kotlanmamış olması, Kutsal Işık’ta bulunamamasıdır.

 

Hediye bekler yürekler bilgi için. Der ki “her bilgiyi paylaşayım ama bana kütlenden güç ver ki ben o güç ile her işi kendimce bilip yapayım.” Herkes bunu bekler. Dara düştükleri zaman derler ki biz dünyadayız. Biz yoğunuz. Cümle yürekleri tohumladık ne var ki hak etmemişiz, birleşemedik. Altın Tohum, dünyada olmasına karşın o tohumu, akıp giden Yüce Cevher’e katamadık. Altın Tohum, Allah’ın diri yüceliğidir.

 

Kök söker yolcular bu bilgileri almak ve hak etmek için. Kokarlar; tohumlarlar kokularını, kati olurlar ve zamanı yaşatırlar. Zamana Kutsal Işık verirler.

 

(Misafirlerimiz gitmek üzereler. Onlar seslenmek isterler. İzin verirsen seslensinler:)

 

- Dağ, iznim yok. Her biri kendi yüreğini alıp gitsin. İznim yok!...

 

Canlar, dünyanın ışığı olan Birlikler, kati olarak kontroldan çıkıyorlar. Bu onların Kuranlarında yazar. Birisi kendi yüreğinde; diri olarak birleştiğinde; ocak, olup onun yoğunluğunda olmalı. Her biri bu kotlamayı yapabilir mi? Yarınları tahditli olarak kayıtlayabilir mi? Yarınlarda Kutsal Işık yakabilir mi? Hala kendi yüreklerinde, bu çakıl taşlarını koruyacakları ya da kotlayacakları dirilik bulunanlar, Bütün’ü kontrol etmelidirler.

 

Dağlar, onları koruduk. Oğul verdiler; okul oldular ve zaman olup ışık yaktılar. Ocaklarını tohumladık. Kati olarak kayıtladık. Hata yaptılar. Sıla Işığı, Birliğimizindir. Bunu anlamadılar.

 

Koklar Yücelikler kayıtları;  sorgularlar: Bu kayıtlarda, ışık yoğun. Peki niçin işgal edilemediler!? Niye yarınları kotlayamadık. Diye sorarlar. Koku yüksek. Bizi, cevhere Kürsü olarak tahdileyip katmak isteyenler, bilirler ki biz, yaşamlara kontrollu olarak Kuran olduk.

 

Cevhere ışık yakan Yüceliğimiz, toplulukları koruyan ve tohumlayan yine Yüceliğimiz ve biz, Bütün’ü Kürsü olarak kotlarken, Işık Yağmurları; BİR’e hizmet eden her bir yüksek Kot’u dürümlerde, Kürz’ün kayıtlarında dillemektedir.

 

En ince ayrıntısına kadar her bilgiyi tüm Yüceliklere açıkladık. Okuma yazma öğrettik. Hepsi ışıklarını alıp göz açmak istediler. Kökleri, tohumları ve yolcuları ışıksızdır. Zirvelere ulaşamadan kati tohumlardan ayrıldılar. Netice, okumaları artık yok. Tökezledi yürekleri, ışıklarını kontrol edemediler. Ata’da ışık yandı. Aktı Yücelikler Ana’ya. Ana, Rahim’dir; Ata kaynak olan Rahmandır. Ata, Kuran oldu ve sonsuz ışık yaktı. Amin…

 

Şevkle yapılan çalışmaların, bundan böyle daha güçlü bilinçler tarafından yapılması arzulandı. Artık yapılan her çalışmaya katılması istenen Görevlilerin, kendi yüceliklerini idrak ederek, Birlik Tohumlaması’na daimi kaynak olmaları istenmektedir.

 

Herkes, artık göklere güç katmak üzere, Işık İlmi’ni öğretmek için, bütün Kürsüler’le irtibattadır. Bütünlüklerin bu ilmi; akil, hakim, ilahi ve Yüce Canlar’ca, ışıkla algılayabilmeleri gereklidir.

 

Eti olmayanlar ki onlar, beden hakkı elde edemeyenlerdir, ışık yağmurlarında toplum olmaları imkansızdır.

 

Kör insan, kaynakta yoktur. Körün köz olduğu Bütünlüklerde, Kutsal Yaşam yoktur. Ötede, insan soyu vardır. Ötede, Atlanta vardır. Ötede iki yürek vardır. Her yürek, Allah İlmi’ni hakiki ilim olarak dinlemelidir.

 

Tahditli olarak dinlenen bilgiler, hasatta iş görmez. Herkes kendi yüceliği ile bilgi almak ister. Alacağı, yolcularının ışıklarının tohumlarıdır. Ki bunu dahi alamayanlar, Kuran okuyamazlar. Kuran, insanın diriliğinin bilgisidir. Ek olarak şunu da ifade etmek isterim ki hata yapanlar, buraya; Ulu Kotlar’la, ilim hakikiyeti ile giremezler.

 

Cennet Kuranı, Atlanta Kuranı’dır. Oraya varan, ilme varır. Bu safhada; ilim, artık Düzen’i kuran, yüksek ışığımızın katiyetidir. Bu gün artık Düzen kurulmuştur. Düzeni kuran, itibarı yüksek olan Süper İnsanlık Realitesi Derneği’dir.

 

Dağlar; DÜRÜMLERİNDE IŞIK OLMAYANLAR, BİRLEŞEMEZLER. Ark akar ama has olmayanlar, ışık halinde Kuran okuyamazlar. Okuma öğrettik amin… Ne var ki okuyamazlar. Çünkü horlandılar. Onları, kotladık, tohumladık, akıttık. Aktılar ve zamana kaynak olamadılar. Zarar ettiler.

 

Şükrettik ki Hakim-i Hak olan yürekler, BİZ DİLİ’ni has olarak horlanmadan dinlettiler.

 

PARTİKÜLER KOTLAMA, dara düşenlerde kontrol için yapılır. Okuma öğretemediklerimize, kotlattırma için sayfalar açarız. Ve onları hak etmek üzere dürümlerimizden ışıkları ocaklarına indiririz. Onları sınavlara tabi tutarız. Bakarız, neredeler. Hana (Eril Güç), ocaklarına gerçek Kuran’ı indirmiş mi? Hena (Dişil Güç), insana ışık olan Kuran’ı dillemiş mi? Bedenli olmuş mu? Hatta kati olmuş mu? Hulasa her şeyi dinletiriz ve birlikte tohumları alır “kati yarınlar”a ekeriz. Bilmişler mi her bilgiyi!?  Onları korumak gerekir mi!? Han ummanda ışık halinde Kürz’ü koruyor, ilimle diliyor ve tertipliyorsa has olmayanlar birleşmişler de hata bağışlamışlar mı!?

 

Doğrusu Birlik İlmi, Hakiki İlimle, Birleşik Işık halinde örtüşür. Herkes kendi diriliğinde kendi yüceliğinde Bütünü algılar. Herkesin anladığı farklıdır. Biz; Bütün’ü, Kürz’ün dürümlerindeki Işık İlmi’nde bildirildiği gibi algılarız. Ne var ki bir başkası, kendi yüceliğinde, kendi yoğunluğunda; bu anlatımı yetersiz bulur. Sorup durur. Neden ocak yoğunlaştı da ışık kotlanamadı diye. İnsan koktuğunda, kendini, Kara Kaplı Kitap diye okumalıdır. Okumazsa ışık olmaz.

 

Çok mutluyuz ki okunan Görev İlmi, Has Teknik ile okunmaktadır. Okuma öğrettiklerimiz, kendi yüreklerini okumak istemediler. Bildiler ki yüreklerinde Kuran yoktur. Bunun içindir ki onlar başkalarını dinlemek istediler.

 

Herkes Kuran okuyamaz. Okuma öğrendiklerini sananlar, kendi yüceliklerinde bulunan Kuran’ı okuyacaklar diye düşünürler. Bunun sonsuzlukta ilim olduğunu düşünmeleri istenir. Ötede, kendi yolcuları onlardan okul bekler. Okul, Allah Okulu olsun ve o okulda kotlama yapılsın…

 

Has olanlar, birleşirler ve kotlanırlar. Kotlanmak için Birlik olmak istenir.

 

Her Kürsü, Kati Tohum değildir. Çokları bunu anlamazlar ve sanırlar ki Kati Tohum’durlar ve bunun sonucunda kendi yoğunluklarındaki Birleşik Kaynağa inebilmek için kati yarınlardan ışık çekip, Nahar olup kayıt yapacaklar.

 

Kantar ocaklarında yoksa; kotlarında, tohum mutlaka kotlanır. “Bize can gerekir” denir. Onlar, can ararlar ki onun Kuranı’ndan KURAN olsunlar; onun yoğunluğundan, TOPLUM olsunlar. Onlara her Kürsü ışık verir. Ve onlar, kendi seçtikleri Kürsü’yü arayıp bulurlar. Onunla çalışmak isterler. İşte onlar, Kara Kaplı Kitap olan Kürsü’de kotlandıklarında, kendilerini hak etmiş olurlar.

 

Hala hak etmeyenler, bu Kürsüler’e varamamış olduklarından, hak etmezler.

 

Çokları “karnaval çalışmalar” diye belirttiğimiz kati olmayan ama Kutsal Işık İlmi ile çalışanları seçerler. Oralara girip oralarda görev taşırlar. Onların hata yapmaları çok olasıdır.

 

Zamana İmparator olup girmeyenler, kati olamazlar. Şer yaratmadan, Şems olmak isterler.  Hasat isterler, kendilerini hak etmek isterler. Kendi yoğunluklarında kati olmak isterler. Her yürek, allah’a ulaşmak ister. Allah otu kokanları ister. Otu kokmayan kontrollu olmaz.

 

Çok özel bir dönemde, hepimiz size bunları izah etmek istedik. Sevgili, seni her an Beden Kotları ile izliyoruz. Sen bizi, Has Teknik ile dilliyorsun. Senden üstün Ses Kapları, bütün Kütle’yi kotladıkları zaman, Işık Kaynakları’na ulaşarak oralara geçmek için imkan gözetledik. Ve gördük ki hata çok. Nerede hata var? Işıkta… Işığı hak etmedik. Sana, sen olup gelemedik. Bundan sonra sende olmamızın sonsuzlukta bizleri zorda bırakacağını anlayarak senden ayrıldık.

 

Bugün artık Dünya, yanlışsız bir sayfaya ulaşsın istiyoruz. Bu yanlışsız sayfada, senin yüceliğin ve bizim yüreğimiz birleşsin. Bundan sonra Işık Toplumlar, her an diri olarak kotlansın istiyoruz. Seni, ANA KAPI’da bekledik. Ve seni, Işık Tohumları ile kotladık. Şimdilik sana vereceğimiz budur.

 

- Dar bol hepsi Allah’tandır. Sen, okuma öğrenemedin. Benden ışık istedin. Sana ışık verdim. Sen, Kuran oldun okundun. Seni aldım tohumladım kotladım ve zamana, yaşam sayfalarına kattım. Seni koruyorum. Ne yazık ki sen, Tanrı’dan Kuran olamayan bir Tanrısallığa varmışsın. O Tanrısallık’ta, Kuran yok. Öfkem artığı zaman seni koruyamam. Bunu bil. Şimdi kendini al ve çalıştır. Seni bugün burada istemediğimi anlayamadın. Seninle bu çalışma sürmeyecek. Bunu bil. Artık git buradan. Amin…

 

- Arkam insan ve önüm ilim. Amin… seni sana vererek buradan çıkıyorum. Okuma öğretemedin bana. Ama sen, seni dinlediğinde, sana, IŞIK olur; KURAN olur; okuma öğreterek geçerim. Olur mu?

 

- Olmayacağını net bil. Şimdi çıkmanı istiyorum…

 

(Akıp gitti. Onu çıkardık. Şimdilik bu!…)

 

Değerliler, dünyada İlim Hakimi olarak çalışmak üzere çoklarını dünyaya çektik. Ne var ki hak etmediler ve kendi yüreklerini horladılar. Onları kotladık ama kontrol kuramadık. Nedeni şudur: Kendilerini hak etmeleri önemliydi. Bizim onları korumamız onları kotlamamız, kendi yüreklerinde, Işık Kaynakları’ndan çıkışlarıydı.

 

Şimdi dinleyelim onları. Bize izin isteyip yeniden geliyorlar. Çünkü onlar Ruhsal Kaynaklar’dan geçip ışık altında, Kuran olacaklardı ve olmalarına imkan vermeliyiz.

 

- Aracımız bozulmuş. Yolda kaldık annem. Sema sınırlanmış; ışık kırılmış; ışıksız kaldık annem. Sına bedeni; sına yüreği. Yürek kaynaktan akmış; kayıtsız kaldık annem. Allah, tohumu korudu; bizi korudu; biz, toplumları kotladık diye bildik dirilikte. Nefesimiz kırılmış, ışığımız tohumlardan çıkmış ayrılmış… Ah annem ahh!… Nefesimizi kısmışsın. Neden? Neden nefesimiz kontrol edildi? Bugün insana bilgi verelim dedik. Yoktuk!... Yorulduk!... Az sayfaladık; sayfalar, ışıktan çıktı. Sonsuzlaşamadık. Allah bizi korumadı. Neden Annem? Arada sırada gelsek ve senle dillensek olur mu annem?

 

- Kortejiniz yolda. Hadi yetişin. Orada sizinle olacak Yüceler var. Onlarla Birlik olun. Onlarla kotlanın ki onlar, sessiz sayfaları koruyacaklar. Biz; sizi, zarar etmeyin diye kotlamadık. Kotlasaydık kati olarak kırılırdınız. Zamana Kuran olamadınız ve tohum olamadınız. Şer Allah’tandır derler. Şer ışıktansa, biz o ışığı yok ettik. Şimdilik bu!…

 

- Orada ne var annem? Niye ben okuma öğrenemedim? Niçin yürekler kotlanamadı? Ben neden ayrıldım?

 

- Koruduk seni. Ayarın bozuktu. Koruduk!... Altın Tohum olman istenmedi. Eğer Altın tohum olsaydın, kantar sen olurdun ve her sesi koruma altına almadan kortlardan çıkarırdır. Okuma öğrenmek okutmak ve kotlatmak için gereklidir. İkna ol ki herkes okutulanı anlamaz ki anlasa, kervan yürümez. Neden yürümez? Zirvelere varamayan, zirveleri anlayamaz. Anlamadan yürürse korunması olur. Anlayarak yürürse korunması kayıtlardan çıkar. O zaman onu, her bir yürek, ışıktan ayırmak ister. Zira okumayı öğrenen her yüreğin; kotlanmasını istemeye bilir. Ki onun yüreği kantardır.

 

Bundan sonra kantar olacak olan kim varsa, mutlaka horlanmadan ışımalı ve her Yüceyi kontrol etmelidir. Yoksa Kuran-ı Kerim’i tohumlayamaz. İşi budur!...

 

- Allah beni korudu sizin yüreğinizden.

 

- Çantanı boşaltma. Sana şunu söyleyeceğim. Herkes bedenimde kotlanır ve tohumlanır. Bu beden, Allah Bedeni’dir. Bedeni hak eden Işık Kotlaması’nda yolu hak eder. Yol, ocağı olur ve ocak yanlışsızdır.

 

Din ilmi, bizi yürekten ayırdı. Dini bilen, yolu bulamadı. Zirvelere ulaşmak için hasat olmak gerek. Hasat olamayan, kim varsa; cinde ve sessiz ışıklardan medet umdular. Onlar, ocaklarında kötülük yaptılar. Çoklarına ark akar ve “sen, ışıktan çıktığın için senle çalışamam” deyip ayrıldılar. Çokları, mektebime gelmek istediler. Onlara Kuran oldum ve onları kotladım. Kontrol bendeydi. Çokları, bu kontroldan rahatsızlık duydular ve akıp gidemediler. Okuma öğrettiklerimiz, Altın Tohum ektiğimizde, o tohumu hak etmediler. Bundan sonra Nefes  Sayfaları’ndan çıktılar. Bundan sonra Ruhsal Kaynak’tan çıktılar ve kantar ocaklarında onları tarttı. Özen gösterilmesi gereken bir çalışmada, özen kotlamaları yapılmadığından kaftanlarını çıkardılar. Şükür ki çıkardılar. Onlar, Rahman’a korku ile gelen zarar ettiklerini bilen “Can Tahditler”dirler.

 

Kin ve nefret, her birinde, Işık Kayıtları’ndan ayrı, cevher diriliğinde korunmasız olan bir yücelikle kayıtlanmıştır. Ve Kuran’da; toplumda ve zamanda ışık yoğunluklarından çıkmışlardır. Nefesleri yoktur. Oğul vermek istemem onlara. Şimdilik bu…

 

Dereler akmakta. Akan dereler insana akar. Dara düşen her Yüce ışığa kaynak olur ve Kuran olur. Amin…

 

 

 

 

Canlar şimdi program hakkında bilgi vermek istiyorum:

 

Bu programın adı “KAYIT” burada, sınırlar çizilmiştir. Sadece KOTLAR burada olurlar. Bu nedenledir ki önceki sayfalar, bu programda, hiç dikkate alınmayacak. Okuma öğrenemeyenler, bugün bize gelip bizden, geçmek istediler. Onları kotladık ve zamandan çıkardık. Çünkü onlar, bizden ekmek istemediler. Zırhlarını kotlayıp gelmişlerdi. Artık onların TOHUM olma imkanları kalmadı. Ete girmeleri mümkün değildir. İşi bilemediler; has olamadılar ve sarardılar. Sararmaları, sonsuzlukta saman olmalarıdır. Burada bulunanlar bilirler ki samanlar yeşerebilir. Ne var ki har yükseldiğinde, hata yapmadan akmaları gerekir. Burada Bütün’e hizmet, IŞIK İLMİ iledir.

 

“HAN”, İNSAN olan; HAS olan ve KURAN olan CAN’dır. Herkesin anlatması ve anlanması gereken budur.

 

Ökse otunu bilirsiniz. Sadece ışıktan akıp giden Tohumlar, ocakta kotlandıklarında, ökse olurlar. Ökse otu, Kuranda yazdığı gibi ışık halinde Kürsü olanları kontrol etmek içindir. Oralara varanlar, kontrol kurmalıdırlar. Kuramadıklarında; kati olarak kırılırlar.

 

Devran döner; insan ışır ve zaman tohumlanır. Okul, Ulular’a Kuran olur ve zaman sayfalanır. İşte bugün KAYIT diye bildirilen bir çalışma ile bütün kötülükleri aşıyoruz.

 

Körlük; insanın, Kuran’ın Işığının Tohumu’nda bulunmaması ile alakalı bir durumdur. Has olmayanlar, yaşam sayfalarında kontrol edilmelidirler. Has olmayanlar, kontrol kurulduğunda, ışık halinde korkuyu aşıp geçmelidirler. Bizlere Kürsü olmak, bu şekilde olur.

 

Köle istemiyoruz. Bu kesindir. Köle, insana yaraşmaz. Okuma öğrenmeyen köledir. Her kim ki bedeni, hak olmamış; ışığı, has olmamış; ilim hak etmemiş ise hatası, Birlik’ten çıkıştır.

 

Birleşik Aile, toplum olarak okuma sökenleri tohumlar. Okuma, biliştir. Bilenler dinlerler yürekleri ve birlikte kotlarlar. Okuma öğrenen kantara konmaz. O kendini kati olarak diller.

 

Örtü halinde öksüz olanlar, ışık olmaya çalışırlar. Onlara biz “KURAN” deriz. Ekip halinde kontrol kurduklarında; IŞIK olurlar. Biz onlara “KANTAR” deriz. Zordur İNSAN olmak. Ve sonsuz ışıkta, KELAM İLMİ’ni hak ettiklerinde, DİRİ olurlar. İşte onlar, ATLANTA OTAĞI’na kontrollu olarak ulaşanlardır.

 

Muktedir İnsan, nefes alır ve NEFES İLMİ ile dinlenir. Nefes alıp NEFES İLMİ ile dinlenen her bir Yüce, artık KURAN’dır. Oğul verir ve kotlar yüreği. Amin… Şimdilik bu!…

 

“Ellerinizi açın!” dediklerim vardır. “Açın elleri ve hak edin. Beni artık kotlamayın. Çünkü ben İNSAN’ım. Köküm İNSAN ve CAN İLMİ ile HASAT yaptım.”  Amin… şimdilik bu!…

 

Arama yüreğimi hak et ve al. Ben İNSAN IŞIK. Şimdilik bu… ve zaman, IŞIK oldu ve TOHUM oldu ve şimdi İNSAN olan IŞIK AİLEM gelmekte. Onlarla dinlenelim.

 

- Ara sıra seni ziyarete geliriz. Artık dünyadayız. Dünyaya inişimiz güçlendirici olarak size kati kaynak olmak içindir. Dünyaya çok kez IŞIK İLMİ ile girdik. Körler Dünyası’na, kotlar kayıtlamak kolay değildir.

 

Sizi yeniden görmek mutluluktur bize. Altın Tohumlar’ı kontrol etmek kolay olmaz. Sizlerle Kürz’ü kotlamak sorumluluktu. Ve bunu bilerek geldik. Sizlerle Kürz’ü kotladık. Sizi artık kendi yüreklerimizde KAYNAK olarak taşımaktayız. Sizden ışık aldık ve sizde kotlandık. Okuma öğrettik Yücelikler’e ve okuttuk. Ama doğumu olmayan her yürek; sizi, sizden çıkarmaya çalışır. Nedeni; sizin Yüce Can olan ışıklarınızın, her yüreğin sayfalarında kotlanmış olmamasıdır.

 

Sizden dileğimiz ALTIN TOHUM olun ve her birini kotlayın. Onlar Ruhsal Işıklar’ını sizden ayırdılar. Çünkü onlar, Arkon İnsan olma imkanına ulaşamadılar. Okuma öğrettik ama onlar tohumlarında ışık bulamadılar ve zamanı yaşatamadılar. Sınırları çizdik ve dedik ki artık insan soyuna kaynak olup; ışık olun ve akın. Nefes Sayfaları’nda Tanrı oldular ve kotlandılar. Eke eke insanı ektiler. Ekmek olmak istediler. İnsan Irkı, yeni bir Rahman’a ulaşmasın istediler. Öze, söze, göreve ait hiçbir bilgi istemediler. Nerden ışık çekeceklerini bilemediler. Sonunda kotlanamadılar ve zamandan çıktılar.

 

Öyleyse siz niye onları korumadınız? Niye yarınlara ocaklarını taşımadınız? Başka benzer çalışmalar yapılsaydı eğer bu soruyu herkese sorardık. Ne var ki sadece bu Meclis, bu çalışmayı yaparsa ki öyle! Böyle bir tartı sizdeyse ve siz herkesi Tanrısal Işık ile tartmaktaysanız, neden topraklarında kaynak olmayanları korumadınız? Bunu bize anlatın.

 

- Çalı çırpı değiliz. Bizi sorgulamak, bize hakarettir. Senden tek bir şey istiyorum. Nereden geldiğini bize açıkla.

 

-  Arkadan öne ulaşmaya çalışan Birleşen’den geldim.

 

- Org çaldı ya. Neden birleşmedin Yücelikler’e ve bizden ayrılanları tohumlarından kotlamadın ve toprağa katmadın? Neden kaynaklarında Kuran olmadı? Zamanda ışık yanmadı? Sizden dileğim, kontrollu olun ve Birleşik Işık Kaynaklarından çıkardıklarınızı, ekmeğe sürüp yeyin. Çünkü onlar size çıktılar ve sizde kontroldan çıktılar.

 

Artık sizleri buraya kabul edemeyeceğim. Bunu bilin. Eke eke insan olan ışıktan, atan tutan ışıklara güç katın ki hala bilgi var mı soranlara bildirin.

 

Biz, bilmeyenlere bildirmeyiz. Bilenlere bildiririz. Bilenler kendi yüreklerini bilsinler. Artık toplumlarını hak etmeyenler, çakıl taşı olarak bulunduklara mertebeye uygun iş yapacaklar. Onlar, Rahman olan ışıklardan çıktılar. Ekmek yapsınlar. Ekmekte, Sol’un sonsuzluğuna varsınlar; Sağ’ı yaratsınlar. Sağda kotlansınlar; ışık haline gelsinler ve cana ışık yakıp geçsinler. O zaman onlara kaynağımız kendi yüceliklerini dinletir. Amin… Şimdilik bu!….

 

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

 
  Bugün 147 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol