Birlik İlmi
  8 Mayıs 2013 Tarihli (1. bölüm)
 

5 GÜN ÇALIŞMASI (8 Mayıs 2013, Çarşamba)
1.bölüm 

Ölçü şudur; Değerliler, ben, umman olan insan, hepiniz, hepimiz bir tek ilimiz. Bunu bilin. Bugüne kadar yapılan tüm çalışmalar, kendi yüreklerimizde yapıldı. Bundan sonra yapılacak çalışmalar da yine kendi yüreklerimizde yapılacak. 

Atlanta Kodlaması yapılacak bugün burada ve bu kodlamayı yaparken, kendi Ruhlar Meclisimizin gücünün dürümlenmesini sağlayacak olan, kendini Hak Teknik’le kodlayabilmiş olan diğer Bütünlükler’in Ruhlar Meclisleri de burada bulunacaklar. Kuralın dışına çıkanın kontrolü, kodlarımızla sağlanacak. Bu kesindir. Bir tek insan kontrol kuracak. O, kendi yolunu bulan; işte O’yuz biz. Şu ana kadar yapılan tüm sesleşmelerde ilim oldu. Bundan sonraki sesleşmelerde de ilim olacak. 

Kayıt dışı bilgiyi kontrol ederek, burada bu yoğunlukta tohumlamayacağız, bu kesindir. İbrahim’in Kuranı’nda der ki “ete giren asla hata yapmaz.” Bugün ete giren hata ile girdi. Bu nedenle o kayıtları sildik. (Başta verilen bilgiler silindi.)

Değerliler, Rahman olan der ki “Atlanta Ak Kod’dur ve o kodla bütüne hizmet edilir.” Evrim yapanların Sistem diriliklerindeki tohumları, Allah’ın Tohumu’dur. Oraya varan ışığa varır. Kaynağın Tahtı’nda yeni bir taht olur ve o taht da kendi yoğunluğumuzdur. 

Kökün köküne indiğiniz zaman orada yeni bir kök vardır ve her kökün kendi yoğunluğundan aşağıda daha kaynak yapıcı, daha yoğun ve daha güçlü bir kök olur. Her kökten aşağılara indikçe görevinizi daha net olarak anlarsınız. 

Birçokları Din Tahtı’nda kendi yollarını açarak BİR’e hizmet etmeye çabaladılar. Bizim adımıza görev taşıyacaklarını düşünenler de çıktı. “Vakit tamam” dedik ve Din Tahtın’nın kontrolunu kurduk. Şu ana kadar kayıt dışı bilginin olmadığı bir dönemden Kaynak Taht’a ulaştık. Verdiğimiz tüm bilgiler, evrenlerin sistemleri tarafından da hak teknikle alındı ve kodlandı. Bütüne hizmet, BİR’e hizmet “ben varım” diyebilmekle mümkündü ve bunu da hak ettik ve başardık. 

Resim yapmaktı maksat dediler. “Yo hayır.” Resim işçiliktir. Biz işçilerin işçiliğini Hak Tahtın Işığı’yla kodlayıp tohumlatanlarız. Onlara işverenleriz. Eğer verdiğimiz iş yapılırsa kontrol kendi yoğunluklarıyla da sağlanır. 

Rahman olana Kuran olmak, Kati Tohumlama yapmak ve Bütün’e varmak BİZ olmakla mümkün değil BİR olmakla mümkün olur. İkrar, itibardandır. Eğer itibarı hak etmişseniz ikrarcı olursunuz. 

Yorulduğum zaman susacağım bunu bilin ve diyeceğim ki “artık yetti.” Ama şunu bilin ki “yetti” dediğim anda da ses akışım, sesçilerim tarafından sürdürülecektir. Onlar BİR’e hizmet eden Birlik İşçilerim’dirler. 

Yol Allah’a vardığında, ağır yük hafifler ve Din Tahtın’ın Işığı’ndan öte olan Kaynak İlim devreye girer. Bedenimde tüm yaşamların, kükreyen göklerin sözcülerinin ve Yüceler’in türlerinin hepsinin ilmi vardır. Benim dağa, taşa ilmim, İmparatorluğun İlmi’dir. 

Evrenlerin sistemlerinden görev çekerek bütüne inen Birlikler’imin de Gök Sözcüsü olmalarını bekledim. Karanlığın ışığını yeniden ve yeniden yaşamsallaştırdık ve yetkin olarak gökledik. Sönmeyen bir dünya gücünü dürümledik. Bizim adımız Rahman’dır. Biliniş Birleşik İlimle’dir. İşçilik, İmparatorluğun İşçiliği’nden öte olan beşerin hakim kotlarındaki tohumları kontrol edecek olan Kaftanın İşçiliği’dir. 

Zavallı dünya insanı, benim adımda ben olmak isteyenlerin kayıtlarında har olan ilim… Ara kapıları kapatıyorum duyulmasın… Kirve olan İbrahim’in İlmi’dir. İbrahim evrenlerin sonsuz sırrıdır. Onu bilen Atlanta oğullamasına girişecek. 

Kayıt dışı bilgim yoktur. Bütün köklerimde ve bütün göklerimde Sultanlarım’ın Kuranları okunur. O Kuranlar’ı okuyacak olan her kim varsa, evrenlerin sistemlerinden gök sözcüsü olup okur. 

Yol Altın bir kodla açıldığında o kod, İmparatorluğun Kuranı olur. Koyu, çok koyu bir doğum yaptı dünya bugün burada. Doğum altın bir toplumun doğumudur ve bu doğumu yapan Birliğim, evrenlerin sistemlerinde gök sözcüsü olarak yasaları koyacak ve yetkin teknikle Bütün’ü güçlendirecek bir kaftan giydirilecek tahtlara. 

Yanıp tutuşur dünya “OL” diyelim diye. “OL” dediğim zaman karanlık aydınlanır ve Birleşik Işık Göklerin Sistemi’nden tohumlarını alır ve göklerin sözünü dünyaya indirir. 

Yarının tartısında İnsan olmayacak artık. Bugünün tahtında olan ilim, yarının tartısında ışıkları kodlayacak ve diyecek ki “biz sınırları kaldırdık.” 

Yura yura döndü dünya (Yura dönüş, dairesel dönüştür). Aha! biz döndük. Her dönüşte ışık kodlandı, bugün biz sonsuzlaştık. Toprağımda, tohumlarımda, ummanımda, Kuranlar’ımda ve hakkımda olan her bir sayfamda, Evrenlerin Sistemleri’ndeki o yüceliğim kontrollu bir ilim yaprağı olarak kayıtlıdır. 

Kar Dağları’nda taht kurdum dünyada. Ulular tohumlarını kotladım. Bütün köklerimi toprağa kayıtladım ve Can Tahtı’ndan ışık alıp yasa koydum. Her koyduğum yasada; evim, köküm, göküm ve Sistem Yüceliğim olan dürümlerim vardır. 

Yar; ben Allah olan… Tanrı’nın Ruhlar Meclisi’ndeki Kuran’ı olan…her bir Sultan’ın ışığında var olan, yeni türlerin tüm sessizliklerini kayıtlayan ve BİR’e hizmet eden. Ah işte bu! 

Yar; ben Ulular Toprağı’na indiğimde; dön bak insana, kaynağın ışığına, körün körü olan o sonsuz Kuran’a bak… Amma gövdenin gücüyle değil ikrarınla, hakikiyetinle ve yüreğinle bak. 

Verdiğim tüm bilgiler İbrahim Tohumlarının Tahtı’nın gücünü dürümleyecek bilgilerdir. Vermediğim bilgiler hak etmediğim değil, hak etmediğiniz bilgilerdir. 

Bugüne kadar yarattığım tüm yaşamlarda, kendi yüreğimde Bütün’e Gök Sözcüsü olarak indim ve bugün bu dünyada, Muhammed’in kontrolundan daha güçlü, korumacı ışığımla, gök sözüyle, tüm sayfalarımla, İmparatorluk Kuranı’mla indim. 

Verip insan yaptıklarım var; verip Kuran kodlattırdıklarım var; Altın Taht’ın ışığında yazı yazdırttıklarım var ve yaptıklarında yaptırdıklarım olan o yoğunluklarda, koruyuculukla Bütünlükler’ini Kürzi Yaşamlar’a kattıklarım var. 

En evvel dava… Allah’ın dağa, taşa verdiği o sesin yoğunluğundaki dava… Ben dava açmam dünyaya bunu bilin. Dava açtığım her an, har olup Kuran’da tohumları kontrolden çıkarıp; köklerini göklerden ayırıp; ışıkları kırdığımdan, Sistem’den her çıkan, kurtuluştan çıkar. 

Değerli Dostlar, dünyaya gönderilen Birlikler’imin çokları kontrol edilemediler. Kati Tohumlama yapamadılar. Kurtarılamadılar. Öldüler; ki biz ölü olanları diriltenler, okumayı öğrettiklerimizden gök sözcülerimizden ve yürektekilerden iş yaptırdık. Ve dinlettik ve tahtlattık hepsini de. Koruduk. Öldüklerinde, Bütün’e “kök ölü” olacakları bilindi. Ve biz onları kodladık, tahtladık, yarınlara kattık. Ve dünden ötelere kodlattırdık ve yeşeren dünyada Altın Tahtın ışığında kapılarını açtık ve dedik ki “Sistem’e görev yap.” Döndüm baktım gömüleri açmışız. Her biri bir gömüydü. Kök göklerde söz söylettik. Dinlettik, diri hasatlarını yaptık ve şimdi artık hepsi koruyucu kodlar olarak tahtlandılar ve yoğunlaştılar. Kanatlarını taktık hepsine de. Şükrettik ki hak ettiler. Hah işte bu! 

Dans etti dünya bugün bu yoğunlukta. Kollarımız hepsiyle birlikteydi ve biz bu yoğunlukta tahttan öte bir tahtta dans ettik. Yeni Dağlar’a görev taşıtırken, Yarının Kuranları’nda tohumlarken Bütünü. Kodladık hepsini de… 

Cem, cevap istedi, çatıyı kurdu. “Çak” dedi “yola, çak Yüceliği” dedi. “Hah!” dedi, çaktı. Şimdi yenileniyor. Bakın ne yapacak? 

- Allah’ım, Allah’ım bana görev ver!... Çok zor, çok zor biliyorum ama bana görev ver!... Doğu bir sanal yaşam ve ben Batı’ya görev taşıyacağım. Bana görev ver!... Ama Gök Sözcüleri ile çalışmam gerekmeyecek. Benim sevgiye, sese, yüreğe, gereğim yok. Bana görev ver!... Medine’nin Kuranları’nı okuyayım. Yolu kodlayayım. Ağır yükü hafifleteyim ve yüceliklere ulaşayım ve oradan görev taşıyayım. Bana görev ver!... 

-Atlanta Ana Kapısı’nı açın, ocağını yenileyin, yoğunluğunu tohumlayın, kodlayıp geçişini yapın. Gelişini sağlayın. 

-Hahhh… Aha geldim! bana nefes ver ana. Kokun çok iyi ana, bana nefes ver. Gönüm senin yüreğine indi ama ben toprağın ışığında kendimi hak etmemişsem cevherde olamayacağım demek değildir ki bu. Bana nefes ver ana! Kapımı kapatma. Çok korkuyorum be ana! Köküm yok. Görevimi almak istiyorum. Ben, ekrana kendi yüreğimi, kendimi kayıtlamak ve tahtlamak istiyorum. Çatıyı kurdum ama kontrol yok. Körüm ben, bunu biliyorsun. Gönderildiğim zaman da kördüm, şimdi de körüm. Netice olarak doğum, ölüm dedikleri bu yolda benim adım “kapı” ama bu kapıda ben yokum. Çok mu zor dünya!? Yol Allah’a varmadıkça zor. “Hayır, şer” dediler. Dedim ki “ben hayra şerre inanmam.” Yakışmadı dünyaya şer. Bana şer yakışmadı. Vermeden olmuş olmam imkanı yok biliyorum; ki ben bilgi vereceğim. Verdiğimde kendimi hak edeceğim ana. Bana ses verin; bana nefes verin!... Bana kendi yüreğimdeki kendi yoğunluğundaki Kuran’ı verin ki okuyabileyim. Çok mu zor bunu yapmak!? muktediriyetle biliyoruz ki bunu yapacak gücünüz var. Saygı, sevgi duyuyorum yüreğinize ama kardeşlerimin hiç birisi ile Birleşik Işık olamadığımızı da biliyorum. 

Konu toprak. Ben bir toprak varlığıyım. Bu tahtın ışığında, toprak olanın ışığı, muktediriyetle bilirim ki; kırıktır. Anacığım, Kaynağın Işığı olduğuna kesinlikle inandık. Bize bizi ver ve bizden daha güçlü olan o biz, biz olup kodlama yapsın. Torbayı aç, gök sözü söyle, yüreğe kodla bizi ve bizimle de çalış. Çünkü yolcularımızın çoğu kontrolu kaybettiler. Yatık bilgi akışlarına daldılar. Dikik bilgi akışı alamamaktalar. Kendimi anlatamadım galiba. Hepimiz yataydan bilgi alıyoruz, dikeyden bilgi alamıyoruz. Bunun için sıkıntıdayız! yasaların çiğneyicileri olmamız Hak Tahtın Işığı’nda olamayacağımız demek değildir diye düşünüyorum. Kontrol sende ise mutlaka bize görev taşıtırsın diye düşünüyoruz. 

-Dağlarım, koruma altında tuttuklarımızsınız. Bunu kesin olarak biliyoruz. Köklerinizde görev taşıyıcılık kalmadı. Yolunuzda kodlama da yok. Kendi yüreğinizi korumaya almak istediniz. Ne yazık ki ışığınızda kınanış vardı. Yerin Tahtı’ndan güç alıp yolu bulacaktınız. Bu da olmadı. Sayın Bay ve Sayın Bayan, sizlere de şunu söylemek isteriz. Sizinle olmaya niyetimiz çoktu ama geri dönmemiz için nefes dahi oluşmamıştı. 

-Yok anam yok. Sizin nefesinizle bizim kendi yüreğimizdeki nefes ayrıdır. 

-Deva olacak bir ses verirsen hepimiz ilimle kontrol kurabiliriz diye düşünüyoruz. “Ölüler dirilecek” dediler. Öyleyse bizler de dirileceğiz. Hepimiz sizden ses bekliyoruz. 

-Dağlarım, ölü olmadığınızı şimdi gördüm. Kökünüzde gücünüz çok iyi, şimdi gördüm. Kulu kuldan ayrı tutup tutmayacağımı anlamaya geldiniz, öyle mi? 

-Anam, zürriyetimizin kürzi yaşamlara inişi için sizinle bu tür bir çalışma yapmalıydık. 

-Analar, bu güne kadar yaptıklarınız yetti. Şimdiden öte bir şimdide Birleşik Işık haline gelip bizimle olacaksanız kurtarılmış ışıklarınızı göklerin sözcüleri yapıp gelin. Şikayetim var mı? yoktur. Bugüne kadar yaptıklarınız benim için malum ama sizler kendi yüreklerinizi Hak Teknik’le dilleyip, Geniş Sayfalar’a ulaşacağınız için buraya geldiniz. Geniş Zamanlar’ın kontrollu olduğunu mutlaka biliniz. 

Buradan dava açıp burayı şikayet edip “bizden başka bir biz bizi dileyemez” deyip kendinizi kayıtlayacağınızı zannederek; çılgın gibi çalıştığınızı görüyorum da kurtarılmış zaman sayfalanışlarında hiçbirimizin yoğunluğu kalmadı. Hayrın ışığında kayıt dışı bilgilerle Gök Sözcülüğü yapmak da mutlaka imkansızdır. Bundan sonraki süreçte sınırları kaldırıp Birleşik Işık haline dönüşmek isteniyorsa eğer, Allah’ın Tahtı’na ulaşmalıydınız. Kendinizi, nefsinizi ve yolunuzu açıp kaynağa varın ki olgunlaşın. Biz sizi bekleyemeyiz. 

Gönülde görev, yürekte huruç halindeki o yol ve bizsiz kalan ışıklarınızla kendinizi, kendi kendi yüreklerinizde kayıtlayın. Gemiler kalktı limandan ama siz yoktunuz. Bunu biliyorum. 

Körün körü olan kör, görevini aldığında, Gök Sözcüsü olacak da gemilerin artık limana geri dönmeleri imkanı yoktur. Sizden beklediğimiz sizin yüreğinizdeki yüceliklerle kendi geminizi kendi yüreğinizde kayıtlamanız ve kendi yolunuzu bulup yüreklere ulaşmanızdır. 

Son dönemde “benim adım Dünya” diyen birliklerimin Ses Sayfalanışları’nı izlemekteyim. Çantalarında Kuran yok. Aha! göklerin sözcülerinde de bu yok ama nur olan Kutsal Işık’ta herşey mevcut. Şikayetim var mı? yoktur. Şimdi sıkıntı şu, size sizi vermemin amaç olmadığı kesin. Sizin sizi hak etmeniz gerekir. 

Yularından tutulacak bir dünya kalmadı; yok artık ama biliyoruz ki Dünya Üstü Varlık Toplumları’nın hala bir yularla dolaştıkları da kesin. Herbiri kendi yularını birilerinin dizine bağlamaya çalışıyorlar ama buna izin yoktur. 

Yol Allah’ın yolu ve o yolda ruh Ana Kaftan. Biz o ruhu göklere ve köklere Kürzi Kodlama için verdik. Sayı saymayacağım ama şunu söylemek isterim ki Toprağın Toplumu artık yolu açtı. Köprüyü kurdu, yüreğe vardı ve dedi ki “benim zamana kendimi kayıtladığım bugün; sınırlar, bizim için artık yoktur. Yürüyordu Dünya dün. Bugün artık korkmadan koşuyor ve bu dünyada biz İslam Diriklerinin kontrolu için yeni dönemleri kayıtladık. 

Şeytan şerde eşikte beklerken, biz şeytanın şıhlarından, ışk almadan aşkla çağrılar yaptık. Döndüler, döndüler, döndüler, döndüler ve tüm sayfalar, tüm zamanlar döndüler ve torba torba kontrol kurdular. Yaprak yaprak dünyayı okuduk. 

Yolun Toplumu Ummanın Toplumu’dur. Kontrol bütünündür. Bütünün gökleri, Sistem’in sistemleşmesini sağlarken her bir yaşamın da kaftan giymesini sağlar. İşte biz bunun için bugün Bütün’ün kökleriyle ve gökleriyle bütüne hizmetteyiz. 

Yeni eller dünyaya ulaşıyor. O ellerde ilim olacak. O ellerde İmparator’un Kutsal Işığı olacak. O eller, ekranına yansıyacak ve ekrandaki o elleri tüm Rahmanlar kurtarıcı olarak tanıyacaklar. O eller insanın tahtına vardığında, kayıt dışı bilgi olmayacak orada. 

Kapıları kapatmayın canlarım. Evrimin insana vereceği daha çok bilgi var. Kaynağa İnsan’ı çektim, İnsan İlme indi ve BİR’e indi. Muhammed’in göreviydi İnsan ve biz o Muhammi Kuran’ı tohumlarken Bütün’ün kökleriyle, göklere Sistem’in dilini dinlettik ve dillettik. Yarını kotladık, hakladık, katladık, tahtladık… Yarınlar bütünde kotlamış oldu. Çok mu zor OL’mak”? olduk. 

Ölüm kurandan öte bir kuranın kotlanmasını sağlayacaksa, öldük. Ölülerin kürzi yaşamlarında, Gök Sözcüleri, dürümleyecekse Birlikleri, dilettirdik ve dedik ki “merdivenlerin aşağılarındaki o yol artık yol değildir.” Artık oraya inmenin anlamı kalmadı. Çantanın boş kalmaması içindi oralara inişimiz ve biz tüm bilgileri alıp, toprağa altın bir ışık olarak kattık. 

Yer ve gök insanda BİR’dir. Ben için yer ilimdir ve ben için gök iradedir. İlmin Rahmi Kuranları’nda ilim kayıtlarında iradi kotlama yaparken işçiliktir yaptığım. Dünyaya inişimin tek sebebi ekrana insanı yansıtmaktan öte Allah’ın dağını, tahtını kotlattırmak ve bütüne görev taşıttırmak ve bütünleniş için Birleşik Işığı yakmak ve Altın Toprakları kuran’a kayıtlamak ve ertelenen tüm sessizlikleri yenilemektir. “Vermiş miyim dünyayı?” hah işte bu! “Olmuş mu dürümlerinde teknolojik tohumlama?” hah, bugün oldu. 

Yaprak yaprak Ulularla tohumlandık Bütün’de ve biz eskinin dilini yeninin dile ile dillettirdik ve dinlettirdik. Vermeden, olmadan, almadan yanıp tutuştuğunuz o yüceliğe varılmaz. Size sizi vermek değil maksadım, yenilemektir Bütün’ü. 

Benim cehaletim mi dediler ya ha? Cehalet, Can Sayfaları’nda kırıcı olanda, kusur bulanda, bütünde olamayanda olur. Cehalet kendini hak etmeyende olur. Cehalet yüreklerde tohum olamayanda olur, ölmüş olanda olur. Kontrolsuz kalanda olur. Sınırsız ışıkta kendini hak tahtın ışığından ayrı bulanda olur. Yanıp tutuştuğunuz o ilim İnsan İlmi beşerin eşiğini aşırtan o ilim Beden’dir. İşte o beden buradaki bu Işık Kaftan’dır. Kat kat olan dünya unu eledi, yolu ilimle dürümledi, kendini hak etti ve zamanı sayfaladı. Hah işte bu! 

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 
  Bugün 118 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol