Birlik İlmi
  Av. Güney HAŞTEMOĞLU- BİR OLMANIN ANLAMI ÜZERİNE
 
BİR OLMANIN ANLAMI ÜZERİNE
Ben önce, burada bulunan herkesi ve herkesin, grupların bağlı olduğu Ruhsal Sistemleri sevgiyle ve saygıyla selamlıyorum.
Bugün burada sadece biz bedenliler değil bağlı olduğumuz Ruhsal Sistemler de var. Bu nedenle sevgi ve saygımın onlarca da kabulünü diliyorum.
Bizlerin gruplar olarak bağlı olduğumuz Ruhsal Sistemler gerçekte tek bir sisteme bağlanır. Ruhsal Sistem bir’dir, tek’dir. Ama biz yönelişlerimizle çeşitlilik yaratırız. Bu bizim gerçeği anlayabilmemiz için bir bakıma gerekli olabilir. Hani çocuk oyuncağı kırar içine bakar, tek’i anlamak için içinde o teki oluşturan parçaları görmek ister. İşte bunun gibi tek’liğin içinde sonsuz frekans birleşmiştir.  Bizim anlamamız gereken çeşitliliğimizin TEK’lik olduğudur. Çeşitlilik ayrılık, başkalık, yabancılık değildir. Veya her birimiz o çeşitliliğin bir parçası da değiliz. Tek olan bölünemez. Biz herşeyiz. Bu noktada bizim Bir olmamız değil, Bir olduğumuzun farkındalığına yükselmemiz gerekiyor. Ruhsal Sistem’in bizden beklediği, bu çeşitliliğin aslında tek olduğunu idrak edebilmemizdir.
Nasıl olsa Bir’mişiz deyip şu halimizi sürdüremeyiz. Özümüz birdir, varlığımızı oluşturan sistemler vardır, ancak ve ancak gidiş bize bırakılmıştır arkadaşlar, hazır hiçbir şey yoktur. Dünyamızın şu anda içinde bulunduğu azap, bizlerin her bahane ile, her an yıkılıveren moralleri, sağlıkları o bilinçten uzak bulunduğumuz içindir. O bilinci kazanmadığımız takdirde Dünya’mız azaptan kurtulamaz. Zannediyor muyuz ki evimizin dışında kalan azaplar bizi etkilemez? Bizim içimizdeki bir türlü sağlıklı, mutlu, huzurlu, dingin olamayan yer, yoksunluk ve azap içindeki nsanların bizimle olan özdeki tekliğidir. O azap bizim azabımızdır. Bunu uyanınca anlayacağız.
Sevgili Arkadaşlar, içinde bulunduğumuz vernal devrenin tekliğe ve birliğe dönüşü başlamıştır. Zaman zaman spritüellistler camiasında bzı tarihler dolaşır. 1991, 1992, 1999 ve en son 2012 gibi. Ve tarih gelir geçer, değişen ne oldu? Hiçbirşey gibi! Yunus’a yöneltilen “buğday mı istiyorsun, hikmet mi?” sorusu bir zaman sorusuydu. Önce anlamadı, buğdayı istedi. Sonra anladı ama iş işten geçmişti. İşte önemli zaman böyle soruların sorulduğu ve doğru tercihlerin yapılması geren birdurumdur. 1991 veya 1999 da zaman insanlığa ne sordu farkında mıyız? Yoksa buğdayı alıp gittik ne oldu ki mi diyoruz. Bugün de zaman Bir olunması konusunda talepde bulunuyor. Ne cevap vereceğiz?
İçinde bulunduğumuz zaman toplanma ve bir olma günüdür. Ancak bu bir olma, toplanma konuşarak, kitap okuyarak, tebliğ alarak gerçekleşmeyecektir. Gidiş bize bırakılmıştır. Bilgi toplamak bilinç yaratmıyor. Bilinci ve sevgiyi, yaratacak olan insana ve doğaya hizmettir.   Hizmet bilgimizin ve vicdanımızın gereğini derhal yerine getirmektir. Ruhsal Yasalara göre dünyada ruhsal yaşamın temel ilkeleri her an vicdanlarımızdan seslenmektedir. İyi ve doğru ol, bilgini eyleme geçir ve sev, hizmet et. Büyük bilgiler bundan sonra açılacaktır. Farkındalık böyle başlayacaktır.
Bir olmanın bilgisi kitaplarda değil vicdanlardadır. Ruhsal yasalar nedir? Gizli yasalar mıdır? Hiç değil. Hepimiz bunları biliyoruz. Sorumluluğumuz zaten bu nedenle var. Düşüncelerimizle ve eylemlerimizle vicdanımızdan gelenler arasındaki fark ruhsal yasaların ihlalidir.
Ruhsal yaşalara uygun yaşandığında artık fizik ve fizik ötesi bir olarak yaşanır. İç ve dış bir olur.Bir olmanın bir anlamı da budur. Nasıl fizik dünyada yağmuru görünce şemsiyeyi açıyorsak, birlik hali yaşandığında  vernal zamanın gereği de aynı ölçüde bilinçle yerine getirilir.
Nedir zamanın gereği? Ruhsal hizmettir. Her türlü dünyasal görev ruhsal hizmet olarak, bilgiyle, doğrulukla, iyilikle, saygıyla yerine getirildiğinde zamanın gereği yapılmış olur. Görev/hizmet ilişkisini ruhsal açıdan düşündüğümüzde gerçek hizmetin Ruhsal Sistemlerce verildiğini bizim sadece aracı olduğumuzu anlarız. Dünyasal görevlerimiz, karşılığında para kazandığımız veya çeşitli ilişkiler, vicdanî sorumluluklar gereği yerine getirdiğimiz hizmetlerdir. Bu görevlerin ne olduğunun hiç önemi yoktur. Ancak ortada insana, topluma, doğaya bir hizmet vardır, bu hizmetin gerçek sahibi ise Ruhsal Sistemdir; bizler hizmeti en ince ayrıntısına kadar elimizden geldiğince mükemmel yaparak hizmete kanal olmak ve sonra da sonucu ben yaptım diye sahiplenmemek durumundayız. Çünkü artık ben yok, Bir olduk, biz var. Biz bu gerçeği kavradığımız ve eyleminde bulunduğumuz kadar aynı biçimde bize hizmet verildiğini ihtiyaçlarımızın karşılandığını görürüz.
Tek tek kişilere, şu veya bu canlıya hizmet verdiğimizi düşünürüz. Gerçekte ise hizmet verdiğimiz varlık üzerinden Bütün’ e , Bir’ e hizmet ederiz ve Bütün’den hizmet alırız. Bu döngüye girmek şu anda anlayamadığımız, bize çok yakın olduğu halde bizim uzağında kaldığımız gerçek sevgiyi yaşamaktır ve Bir olmaktır.
Dedik ki, vernal devrenin sonu geldi, Bir’liğe Tek’liğe dönüş bir süredir başladı. Dileriz ki insalık bu son zamanları yaratılışın bambaşka, bugün bilemediğimiz boyutuna atlamak için kullanır. Bu nedenledir ki, bugünkü beraberliğimizin iç sesimizi daha derinden duyduğumuz, o sesin eyleme geçtiği yeni bir zaman olmasını diliyorum. Eğer biz bugün buradan ümitle, sevgiyle, sevinçle, eylem gücüyle ayrılırsak bu beraberlik, bu çalışma kutsanmış demektir. Ortama sevgiyle katıldığımız, paylaştığımız kadar burada bir tesir alanı yaratırız. Zamanın da bizden beklediği sevinç ve sevgiyle doğru bir beraberliktir. Yoksa Süper İnsanlık Realitesi Derneği’nin, Sistemi’nin sağladığı çok değerli bir zaman fırsatı kullanılamamış olur. Zamanın gereğinde olalım, dost olalım, bir olalım.
Güney Haştemoğlu
 
  Bugün 54 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol