Birlik İlmi
  Av. Güney HAŞTEMOĞLU- BİRLİK BOYUTUNA NE KADAR HAZIRIZ?
 

17.09.11  Cumartesi

Av. Güney Haştemoğlu,

Zaman Dostları Grubu

 

BİRLİK BOYUTUNA NE KADAR HAZIRIZ?

 

 

Bugün spritüel konuları kendileri için yaşam rehberi yapmış veya yapmaya çalışan bizler Birlik Boyutuna ne kadar hazırız?

 

Şu anda bize güç veren şeyler, maddi imkânlarımız, beden sağlığımız, toplum içindeki saygın yerimiz bir önceki şuurun ve zamanın gücüydü.

 

Bu güçlerin geçerli olmadığı bir döneme giriyoruz. Öyle günler gelmektedir ki şu anda sımsıkı sarıldığımız değerler hiçbir anlam taşımayacaktır.

Yeni boyutta tek güç Birlik Gücüdür.

 

Gerçekte tam bir birlik içinde olmamıza rağmen dünyamızın fizik yasaları ve bu yasalara göre aktifleşmiş bir beyinle birliği kavrayamıyoruz.

 

Herkes kendini diğer insanlardan ve yaratılmış tüm varlıklardan ayrı bağımsız bir fert olarak algılıyor. Ulaşması gereken Bütünlükten bihaber olan, kardeşini bile kendi diye tanımladığı dünyasal varlığından ayrı gören insan, hangi bütünlüğü yaşadığını söyleyebilir!  

Bu algılama bir halüsinasyondan ibarettir ve birlik gücünün, birlik şuurunun bizde ortaya çıkmasını engelliyor ve Bütün içindeki beklenen fonksiyonu yerine getirmemiz mümkün olmuyor.

 

Bu şu demek: Bütün’ün içinde olmakla bunun şuuruna sahip olmak faklı şeylerdir. Üst Boyutun kapısı o bir sevgi şuurudur ama o şuuru yaşamazsak kapıyı göremeyeceğiz. Şimdikinden çok daha ağır koşullarda acı çekerek yolumuza devam edeceğiz. Bugün yaşadığımız nice zorlukta bize rehberlik edemeyen aklımız o gün tamamen iflas edecektir. Dini metinlerdeki “çıldıracaklar” ifadesi aklın iflasıdır.

 

Birliği meydana getirecek koşulsuz sevgiyi hiç tatmadık. Bilmiyoruz. Koşullu sevgimizi sevgi olarak kabul ediyoruz.

Bardağın dolu tarafını gördüğümüz zaman kendimizi pozitif düşünceli zannediyoruz.

Yeryüzündeki tüm spritüel eğitim Yüce Âlem tarafından insanın bu yapısı bilinerek sürdürülmektedir.

İnsanın o sevgiye o birlik şuuruna ulaşması için gereken her türlü bilgi verilmiştir. 

Ancak insan bu bilgileri eyleme geçirmeden ezber yoluyla birlik gücü kazanmak istemektedir.

 

Fizik âlemi tanıyan beynimiz fizik ötesini tanıma, birlik ve sevgi şuurunu kavrama kapasitesindedir. Ancak bu kapasitenin kullanıma geçirilmesi önce ikilikten kurtulmayla olacaktır.

İkilikten kurtulma özü ve sözü bir olmaktır.  “Ya göründüğün gibi ol, ya da olduğun gibi görün” İşte bu kadar. Kendi içinde birlik olamayan kendinden gayrisi ile hiç olamaz. İkilikte olan yalnızdır. Yalnızlık bugün bütün insanların acısı olmuştur.

 

Dünya zihninin alışkanlığı bilgi edinmektir ve ego bilgi edinmekten büyük zevk ve tatmin sağlamaktadır. İçinde bulunduğumuz realite basamağında uzanabildiğiniz bilgiyi izafi gerçeğin ifadesi olarak kabul edersek, izafi gerçek her an değişmektedir. Bilgi kişiye intikal ettiği anda eyleme geçirilmesi gereken bir güç kaynağıdır. Eyleme geçirilmezse ufuk açılmaz. Devamlı bir şeyler öğrendiğimiz zehabına kapılırız ama gerçekte hiçbir şey öğrenmeyiz. İntikal ettiğinde eyleme geçirilmeyen bilgi ayrıca zarar verir. Elinizde yaz vapur tarifesi var, kış gelmiş tarife değişmiş, siz yaz tarifesine göre vapur bekliyorsunuz.

 

Bu nedenle bilgiyi eyleme geçirmekte gecikmek, zaman var zannetmek önümüzdeki en büyük engellerden biridir. Bilgi devamlı takip edilmesi gereken bir güç kaynağıdır. Bilgi nefes almak, eylem nefesi kullanıp dışarı vermektir. İşte o zaman bilgi güç kaynağıdır. Yoksa elimizde zaman içinde eyleme geçirilmemiş birikmiş bilgiler bozulmuş yemekler gibidir.

 

İçte kendimizle bir olmak, dışarıda tüm sistemle bir olmak bilgi dediğimiz, gerçekte Yaratan’ın emri olan eylemi yerine getirmektir.

 

Bizi emre uymaktan alıkoyan nedir? Evdeki bulgurdan olma kaygısı, toplumda hâkim olan görüşe karşı çıkma cesaretsizliği, güvensizlik, karamsarlık, endişe, vesvese, düşüncesizlik, bilgisizlik, rahatına düşkünlükten, maddi kayba uğramaktan kaynaklanan bütün korkular bizi atalete sokuyor. Bilgi çok açık. Korkularımızın altında bizim şuurca göremediğimiz, bulamadığımız var, kısaca düşünce ve inanç eksikliği var.

 

 

Bizi sadece iyi ve doğru yapmadıklarımız korkutmalıdır. Çünkü bile bile yapılan yanlışlar bizde şuur daralmasına neden olur. Bu da daha yoğun korku, endişe, üzüntü demektir. 

 

Korku içinde sayısız yanlış barındıran bir duygudur. Korku egonun eseridir. Saflıktan uzak olmanın içimizdeki esasa saygı göstermemenin sonucudur.

 

 

Gerçek şuurlanma bugün bildiğimiz değildir. Bizler hayatımızın görüş açısında kalan ve bizce tasdik olunan tüm anlamların ışığı altındaki bulunuşa şuurlu bulunuş diyoruz ve şuurlu varlıklar olarak gerçeğe hizmet ettiğimizi düşünüyoruz. Bu şuurlanma yolunun başlangıcıdır.

 

Yüce Sistemin insanda uyandırmak istediği o şuuru asla dünya görüşümüzdeki o şuurla karıştırmalım. O varlık ve şuur bizde vardır. Ancak yeri ve ne demek olduğu bilinememektedir. Onun bilinmesi, onun bulunması bizi ruh tarafımız yönünde kuvvetli kılıp, istenen gerçek yani sevgi, üzerinde olabilmemize yardım edecektir. Esas şuurumuz bir olayla veya her hangi bir olayın yarattığı hadisede görülemez, bulunamaz. O, bilginin yaşanmasıyla bizlere nasip olacaktır.

 

İnsan inandığı bilgilere, doğrulara, iyiliklere, sevgiye ters düşen her şeyle mücadeleye kalkmakta ve istenmeyen durumların daha da güçlenmesine neden olmaktadır. Bizim kabulümüze göre iyi ve doğru olan her şeyin kaynağı Yüce Sistem olduğu gibi, yine bizim kabulümüze göre kötü ve yanlış olan her şey de Yüce Sistemin insana yüksek bir şuur kazandırmak üzere planladıklarıdır. Bize düşen, her olayın arkasındaki anlamı kavramak, kavrayamasak bile hüküm sahibi olmamaktır.

Kimi varlıklar dünyaya negatif görevlerle geliyor ve o büyük yanlışları yapabilmeleri için şuurları büyük ölçüde kapatılıyor. Nedir amaç? Amaç insanların zihninde zaten mevcut olan ancak fiilen ortaya çıkmayan bozuk duyguların, düşük frekanslı düşüncelerin ortaya dökülmesini sağlamaktır. Yani kötü dediğimiz işleri yapanlar hepimizin ortak kitlesel zihnimizdeki kötülükleri ortaya çıkarıyorlar. Hepimizin ders alması için. Ama dünyasal bilinç kötü eylemi yapanı günah keçisi ilan ediyor, kötü olan o keçidir, biz hepimiz çok iyiyiz! Yakın tarihte Hitler bütün o büyük kötülüğü tek başına mı yaptı? Onu destekleyen zihinler olmasaydı yapabilir miydi? Günümüzde insanlığın ortak zihninde daha pek çok Hitler yaratacak sevgisizlik, ırk ve inanç ayrımcılığı var.

Şuuru yükselmiş varlığa düşen hepsini kabuldür, en kötü şeyin dahi dersini çıkarabilmek ve bu dersin şükrünü yapabilmek kendini arıtmak, başka insanlara da aynı şey için yardım etmektir. Biz arınmadıkça ailemiz geçmiş soyumuz ilişkide olduğumuz insanlar arınmayacaktır. Bu nedenle kimseden şikâyetçi olmayalım. Şikâyet kendimizi görmemizi engeller.

 

Sevgi bu yolun tek gerçeğidir. Sevemiyorsak eğer bize yaşatılan ve bizden yaşamanız istenen her şeyi, bireysel bütünlüğünüzü bile gerçekleştirememişiz demektir. O halde iken birlikten, bütünlükten dem vurmak, O’nun yasalarını görmezden gelmekten öte değildir.

 

Gerçek birliğe ulaşamamış her insan paramparçadır, her parça yalnızlığını yaşar ve bunu dünya nimetleriyle tümlemeye çalışır. Para, mal mülk, mevki, şöhret nedir ki; bunların hiç birisi bize evimize dönüşümüzde refakat edemez.

 

Konu çok uzundur, kitaplar yazılabilir. Çok da kısadır iki cümle ile açıklanabilir: birliğin engelleri aynı zamanda sevginin engelleridir. Engeller kalkarsa sevgi doğar.

 

Sevmeye çalışalım düşüncelerimizi önce sevgiye odaklayarak. Sonra farkında olmadığımız bir değişim gerçekleşecektir bizde. Ve o değişim belli bir noktaya geldiğinde yeni bir yasa açılımı eski enerjide Dünyaya gelenlerin DNA’sın da yer bulacaktır. Bu bizler için olağanüstü, Yüce Sistem için ise bizden beklediğidir.

Yolumuz sevgiye olsun tüm insanlık. Gelecek onda ışıyacaktır çünkü

 

 

Kısaca diyorum ki hazır değiliz,

1- İkilikteyiz, özümüz başka sözümüz başka

2- Bilgi peşindeyiz eylem yok

3- Korkular içindeyiz, çünkü yeteri kadar inanmıyoruz

4- Yaptığımız her yardımın, her iyiliğin hemen karşılığını bekliyoruz. Yardım, iyilik karşılıksız hizmetlerdir. Karşılıksız yapıldığında sevgi doğar.

5- Kabul ve teslimiyet içinde değiliz, devamlı bizden olmayanla mücadele ediyoruz. Savaş karşıtı değilim, barıştan yanayım ve barış için çalışıyorum. Yani teslimiyet bu. Pasiflik veya seyirci kalmak değil, inandığım ilkeler için canla başla çalışmak.

6-Beğenmediğim her şey sonuçta bana beni gösteriyor.

7- Olaylardan ders almıyoruz.

8-Zaman var yanılgısındayız.

9- Kendimizi şuur kazandık zannediyoruz. Kıyamet için verilen tarihleri takip ediyoruz. Sanki o kıyamete hazırmışız gibi.

10- Koşulsuz sevgiden söz ediyoruz. Ama çok küçük nedenlerle bile insanlara karşı antipati duymaktayız.

 

Bu konular aslında hepimizin bildiği konular.

 

Rahmetli Halim Bey derdi ki: Amaç bedenliyken fiziki ölümü yenecek sevgi ve birlik realitesine enkarne olmaktır. Ve dünyamızda bu amaç için gerekli eğitim tamamlanmıştır. Son seçmelere ne kadar hazırız?

 
  Bugün 177 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol