Birlik İlmi
  Av. Nezire SELÇUK- ALLAH İLMİ
 
ALLAH İLMİ Av. Nezire SELÇUK ALTIN İNSAN SEMPOZYUMU (12.08.2012) Temiz bir dönem başlıyor demiştik. Hepimiz BİR’e hizmetçiyiz ve hepimiz kendi yüreğimizden kendimizi teknik kotlamalarla dürümleriz. Her kim ki “Ben varım” der, o vardır. Her kim ki “Ben hak ettim” der, o hak etmiştir. Bunu kesin olarak bildiniz. Müntezile İlmi’ni bilirsiniz. Müntezile kaderle ilgili bir takım Seyfullah Kotlamaları yapmıştır. Kaderi programı Tanrısal Koyuluğuyla kendince dillemiştir. Ve ona göre kader, kendinden kendini hak edip dileyebilmekti. Bilmekti ve hak edip kayıtlamaktı, oldurmaktı. Ama oldururken de topyekün bir olduruştan değil kısmi olduruştan söz etmekteydi Müntezile. Ve derdi ki “Kader kendini hak etmektir ki hak etmeden Hak Teknik’le kendini tohumlayamazsın, yaratamazsın ve kantar olmak dahi mümkün değildir kendinden kendine.” Değerliler, bilir misiniz ki bizler hepimiz Müntezile Kotlamaları’yla bu çalışmaları yapıyoruz? Nedir, nedir yaptığımız? O gün yaratılan, bugüne tohumdu ve kotlandı, kayıtlandı ve çerçevelendi. Yani dün, bugünü var etti ve biz bugün tahditsiz bilgi kayıtlarıyla yarınları yaratacağız. Hepimizin Mürcehil Kaynakları’nda, bu bilgilerin olduğunu bilmemiz gerekir. Bütün'e hizmet için çok çalışmalar yapıldı dünyada ve bu çalışmaların çokları da kotlandı, katlandı, tahditlendi ve Dünya İlmi için yaşamlara katıldı. Olgun başaklar bugün artık kendilerindekileri dillemelidirler. “Ben Bütün’e hizmetçiyim, ben hak ettim ve var ettim” diyebilmeliyiz. Din, insanın ışığında yoktur; kendinde vardır. Işık bilgidir. Eğer bilgiyi hak etmişseniz ışıkta bu bilgiyi kendiniz yaratmışsınız demektir. Her nesil kendinde kendini var eder ve hak edip varlığında tabiata indirir. Bütün çömelmiş ve bizi seyreden dünya ötesi yoğunlukların türleri, bugün burada kendi kayıtlarını okumaya çalışıyorlar. Bu nedenledir ki bizler bilgi paylaşıyoruz ve onlar bu bilgilerin, hangilerinin kendi tohumları olduğunu izliyorlar. Tıpkı Müntezile gibi ve tıpkı diğer kaynaklar gibi. Çoğumuz yarınları kayıtlıyoruz bugün burada, ama dünden kayıtlananları da dilliyoruz. Önemli olan bilmektir, bilmiş olmaktır. Bilgiyi hak etmek ve tahditlemektir. Çok zordur bilmek. Bunu kesin olarak açıklıyorum. Çoğunuz “Ben hak ettiğimi var ettim” diyorsunuz ama hak etmek var etmek için yetmez. “Vakti gelir var olur” diyorsanız, olur mu bilmeyiz. Belki olacaktır. Belki… belki olacaktır ama olabilmesi hak edişinizle mümkündür. Din, insanın teknik kaynağıdır. Tekniktir din. Verirsiniz ve dersiniz ki “Şu, şu, şu ve şu olursa şu olur.” Yani toplarsınız, çarparsınız, bölersiniz ve sonucu tahmin edersiniz. Hatta dersiniz ki “İşte bu!” Yani çarptık, böldük, ortak sonsuzlukta kendimize ait bir ışık yaktık. Yaktığımız bizim kendi kaydımızdır. Çoğunuz dersiniz ki “Ölü dirildi. Ölü insan dirildi.” Nerede dirildi? Yüreğinde. Bildi. Biliştir diriliş. Ve Dağlarım, her dere kendinden kendine akmaz, çokları BİR’den BİR'e akar. Yani ben BİR’im, hepimiz BiR’iz. Ama Birlik Tekniği’nde birliği hak etmek ayrıdır. Çoğunuz sorar durursunuz, “Herkes, herkesten farklı, hani nerede Birlik?” diye. İlimde!… İlim!... Birliğin tahditsiz ilmi ya da hak edip tahditlenen ilmi. Her biri, Birleşik İlmi, Hakk’ın ışığıyla dürümler. Yani Sultanlar, sizler, hepimiz, Birleşik Aile olarak kendimizi var ettik. Var ettik ve hak ettik. Ölüler dirildi. Bugün buradayız. Tanrı Rahman’ın Kuranı’dır. Dersinizi ki “Oku!” Kim okur? Allah okur. Siz Allah ve Allah siz. Sizin dışınızda bir can yok. Okuyan yok, okuyan sizsiniz. Ölgün, hakim ya da Hak Teknik’le kendinde olan. Hepsi birleşik. “Ben cemaatimi göreve aldım” der. Cemaat kendi. Gök sözü söyleyen o kendi. Biz ve bizim dışımızda hiç kimse yok. Öyleyse eller, ilimde kati tohumlara vardığında o tohumlar, BİR’in tohumları olur. BİR'in tohumları bilgi kotlar ve o kotlanan bilgi yaşamlara kayıtlanır, iner. Yasalar bu şekilde konur. BEN ömür boyu çalıştım ve tek bir şey yaptım. Bilgiyi kayıtladım. Öyleyse BEN yarınlara kati olarak katıldım. Yarın BEN’imdir. Çünkü ben yarına kendimi kattım. O bilgi BEN’im. BEN’im dışımda bir bilgi yok. BEN nefesin insan sayfalarından bir kayıtım. Oradayım. Orası BEN’im kendi yüreğim. Ve BEN’den başka bir ben, BEN’de değerli olamaz. Ama her BEN, bir tek BEN’de ve bütün BENLER’in tekniğinde BEN 7. Dürüm. Teknolojik tohum olan o BEN herkesim. İyiler ve kötüler değil birleşenler. BEN, BİR’im. Sizler BİR’siniz. Hepimiz tek tek BİR’iz. Ve insanız. İnsan Rahman olan, Kaynak olan ve hasat olana denir. BEN hasatım, harın Hakk’ı olan ışık. Hepinizim BEN. Ölmüş müydüm? Ölümüm yoktu benim. Dünya ötelerinde dahi yoktu. Ölmüş müyüm? Ölümüm yoktu çünkü BEN artık tohumum, yeni bir tohum. Yarınım BEN. Hadi gelin yarına hak edip tohumlanalım. Ölmüş müyüz? Ölmüş olamayız. Çünkü yarında varız. Hepimiz yaşamların kaynaklarındayız. Yarınlardayız. Dinden öte bir dille, Hakikiyet’in Hak Tekniği’yle ve birleşerek BİZ yarınız. Bunun ötesi yok ki! Savaş Allah’ın İlmi’nde olmaz. Savaş yolcuların kendi yüreklerinde olur. Allah İlmi’nde savaş yoktur. Biliştir o. BEN bilişteyim. Hakiki bilgiyi hak edip dilleyebilen ilimim BEN. Ölmüş müyüm? Yoo! Çünkü bilişteyim. Biliş; harın, Hakk'ın yoğunluğundaki ışımadır. Değerliler, Dünya 2. dönemine geçti demiştik. 2. Dönem. Bugüne kadarki dönem 1. Dönem’di ve bugünden itibaren yeni dönem 2. Dönem. Yani içinde bulunduğumuz zaman dilimi ve yeni döneme bu Gök Sözleri’yle geçişimiz… Peki Dağlarım, neden 2. Dönem de bilimsel çalışmaların çok aşağı düzeyde olduğu 1. Dönem değil? Çünkü 1. Dönem’de kimse kimseyle ilgilenmedi. Herkes kendindeki bilgiyi kendinden kendine hak etmeye çabaladı. Bu 1. Dönem’di. Ben bilgiyi biliyorum. Benim başkasına ihtiyacım yok. Çünkü ben hasatımı kendim yaptım. Yolumu kendim açtım. Işığımdayım ve BİR’e hizmetçiyim… Yahu BİR’e hizmet, yasalar çerçevesinde yapılır. Herkes, kendini hak etmeli ve Has olup kotlamalıdır, tabiata katmalıdır ki ilim yapsın. İlim olmadıkça, Has Teknik’te kendinden öte kendi olsa da yüreği, biliş olmadıkça; hakikiyete ulaşma imkanı yoktu. Bunun içindir ki bilgi, Allah İlmi’dir. Her bilgi mi? Her bilgi Allah İlmi’dir. “Ben dara düştüm” dediğiniz zaman; “darlık” ilimdir. “Ben hak ettim, görev yaptım, ışığım kotlandı, baştan beri yaptıklarımın ötesine ulaştım…” İşte bu dahi bir ilimdir ve Allah İlmi’dir. Hepimizin her an söylediği sözler. O sözlerin kendi yoğunlukları ve o yoğunlukların kayıtları ve ışıkları ve biliş. İşte Allah’ın İlmi budur. “Hak Teknik’te Allah, savaşı kaybetmez” denir. Çünkü o Hak’tır. Biliş halindedir. Ve her bilgiyi kendince diller. Tartmaz Yücelikler’i ve der ki “Ben kendimdeyim, bilişteyim, hak ettim ama ne var ki Bütün’e hizmet ekip halindedir.” Dağlarım, insana öksüz yetim denir. Neden bilir misiniz? İşte bundan. Kendini hak ettiğinde; bilişe vardığında; BİR’e hizmet ettiğinde, artık öksüz olmayacaktır. Çünkü birleşip kayıtlanacaktır Bütün’e. Değerliler, mektep kurduk dünyada. Ölü dirilsin diye. Ölü dirildi. Bildik, öldük. Amin ama bildik ve dirildik. Bilişteyiz. Bu diriliştir. Hani Kuran-ı Kerim der ya “Herkes mezarlarından çıkacak. Kıyamet…” İşte diriliş, biliş. Bilişten başka bir şey değil diriliş. Değerliler, önü ardı olmayanlar, Bütün’e hizmetçiler, İmparatorluk kotları, tahditsiz ilim sayfaları, hepiniz BİR’e hizmetçisiniz. Mektep kurmak önemlidir. Zaman sayfalamak içindir mektep kurmak. Hadi zamanı da tartışalım sizinle, nedir zaman? Lineer zamandan söz etmiyorum. Birleşik Işığın tohumlanışından söz ediyorum, bilginin kayıtlanışından söz ediyorum. Herkesin kendini yaratışından söz ediyorum. Sema sizi dinliyor şu anda. Yaratıyoruz, yarınlarda kendi yağmurlarımızı yağdırarak, BİR’e hizmet ederek. Hak edip Kaynak olarak. Yaşamları tohumluyoruz ve kendimizi yaratıyoruz. Yanıp tutuşuyoruz öz görev için. İşte görev budur, yaratmak. Yarınları hak edip tahditsiz biçimde yapmak. Tıpkı Müntezile gibi. Bugünleri hak edip var etmediğimde bugünler yarınları kayıtlayamaz. Bir süreçtir bu. Zinnur’un tabiata çekilişi. Yarınların toplum için var edilişi. Ve dünya bir biliştedir bugün. Yeni bir biliştedir. Hepimiz bir tek bilişteyiz: İnsan İlmi’nin bilişi. Ve ağır yüktür bilmek. Dünyaya ses vermeye geldik. Bu ses, hepimizin sesidir. Bir tek ses… İnsan… İnsan, nesillerinin kendinde olduğunu bilerek görev taşır. Hepimizin nesilleri kendi yüreğimizdedir ve hepimizin nesilleri kendi genlerimizde, DNA’larımızdadır. Bütün bilişler, o genetik kayıtlarda mevcuttur. O bilişleri hak edip horlanmadan bu bedenlere sahip olabilmişsek eğer, bu beden bütün geçmiş yaşamlarımızın bir yekünüdür. Ve biz bu yekünle dünyadaysak eğer, ilmin harı olarak, kendimizi hak edip yarınlarda Birler Kapısı'ndan geçirebiliriz. Hadi gelin Birler Kapısı’nı da açıklayalım. Nedir Birler Kapısı? Erdin ama ergin misin? Aktın ama hak ettin mi? Oldun ama haa… okuttun mu yüreğini? İmparatorluk Gök’ten söz ister, ses verir. İşte bu!... Her ne yaparsak yapalım biz bizden biz olabildik mi? Üreyen dünya bugün sizi dinliyorsa eğer dünya dahi bir bilişte, hakiki Kaynak’tadır. Ve dünyayı hepimizin bilişi olarak kabul edin. Biz dünyadayken dünya biz, biz yürekteyken yürekte biz olan o yeni bir biz ve hepimiz bir tekiz Canlar. Dağlarım, dünyanın Ruhsal Mahreki olarak bugün size sizden seslendim. Ama biliyorum ki bugün buraya varan her Kürsü, Allah’ın dediğini demek üzere geldi ve ben kendi yüreğimden seslendim şu ana kadar. Şimdi artık Bütün’den sesleniyorum: Üzerinizde her ne varsa Allah İlmi’yledir. Ve bizim için önemlisiniz çünkü Bütün’ün Kürsüsü olarak buradasınız. Hakikiyet'in Kuranı’nda bu bilgi vardır ve bu bilgiyi hak etmeyenler, burada kendi yürekleriyle kendilerini tahditleyemezler. Hepinize bir tek şey söylemek istiyorum: Ölülerin dirilmesinde, Bütün’ün kürsülerinde BİR’in Kuranı var ve bu Kuran ağır yüktür. Sevgililer, Levh-i Mahfuz’dan bilgi vermek isterim bugün size. Şu anda en geç 2 ay içerisinde yeni çalışmalar başlayacak. Hadi gelin, bu çalışmadan söz edelim. Niye bu bilgileri açık açık veriyorum? Çünkü Levh-i Mahfuz hepimize ait ve oradaki bütün bilgiler ağır yüktür bizler için ve biz bu bilgileri paylaştıkça hepimizin yüceliğiyle bu bilgiler okunur ve anlatılır. Öyleyse biz tahditsiz biçimde Levh-i Mahfuz olarak buradayız. Herkes kendini okuyabilir. Öyle mi? Hadi okuyalım. Ben okudum, ölüydüm dirildim. Bu bir diriliştir. Hepimiz ölüleriz ve dirilebiliriz ilimle ve bilişle. Bunu diliyoruz biz. Herkes ölü mü burada? Ölü var mı? Yok! Yoktur! Ama bilişteyiz hepimiz de; öyle değil mi? Öyle… O halde dirilik ilimden ötedir. Dirilik ilimden ötedir. Hala anlayamadınızsa izah edeyim: Birlik Kaynağı’na ulaştınız. Birler Kapısı’ndan aşıp geçtiniz. Harınızı yükselttiniz. Örgütsünüz. Öksüz değilsiniz, birliktesiniz. O kapı hepinize açık ama bir tek sorun var. Kim ekmek yapacak? Burada hepimiz mi yapıyoruz ekmeği yoksa bir tekimiz mi yapıyoruz? İşte bakın hepimiz dillendik. O halde hepimiz birlikte ekmeği yapıyoruz ve o ekmek BİR’in ekmeğidir. Bugün burada bulunan herkes, BİR’in ekmeğinin hamurudur. Ve burada bulunan herkes o ekmek için buradadır. Birler Kapısı’ndan geçen herkes BİR’in ekmeğinin hamuru olmaya geldi. Ve yoğrulduk, yoğrulduk, yoğrulduk ve hepimiz tek bir hamuruz, bir tek hamur. BİR olduk. Sözden insan olmaz. İmparatorluğun tohumlarından insan olur. İşte birleşmektir İm-pa-ra-tor tahdidi. İmpüslerin Rahmi Kuran’da bir tek iş yapması, Rahman olması ve Bütün’e hizmetleri, ortaklık. Hepimiz bu nedenle buradayız. Öksüz yetim değiliz çünkü birlikteyiz. Haa, nesillerimiz hepimizin kendi DNA’larında kayıtlı. O halde biz tüm nesillerimizle buradayız. Ve hepimiz kendi nesillerimiz ve onların tahditsiz kotları ve BİR’e hizmetçi olan, hep birleşenlerimiz, daimiyetimizde bulunanlarımız… Öyleyse Bütün’e hizmet başlıyor. Ayda bir kez bu çalışmalar yapılacak. Bu çalışmalar Rahman Kuranları’nın, Bütün’e hizmetleri için yapılmaktadır. Kaydını yapamayan kayda gelecek buraya. Okuma bilmeyen okumayı sökmeye gelecek. Okumak ilmi okumaktır. Biliş olmadan okuyuş olmaz. Örtü örtülmeyecek Yücelikler’in hiç birisinin yüreklerine. Erkek kadın, ilim için burada olacağız. Allah diyor ki “Nedir Altın İnsan?” Altın Tanrı, tartısız ışık… O herkes, herkes olan, gerçek insan. İşte gerçek insan BİR’dir. O bizdir, hepimizdir. Ve o gerçek, çerçeve çizmeyendir. Yani verdiği bilgiler sınırsızdır. Sınır çizmek isterse, o sınır birlik halinde çizilir. Dönün bakın yüreğinize. Hanginiz görevinizi kendi yüreğinizde, teknik yaşamlarınızda, birlik halinde yaptınız? Yürek yarınlar için yaratılır, yapılır. Ve bir TEK’tir yürek. Hani “Mahrek” deriz ya, hepimizi kuşatan. İşte yürek odur. Her bir yaşam kabımız, kendi kalbini yürek diye bilir. Yürek mahrekte Tüm’ü kotlar, toplar, kayıtlar ve yarınlara katar. Olgun Başaklar’ı bulur ve onlarla çalışır. Ölüler ölmüşler ve onlar büyük kökleriyle dürümlenmişler ve gerçek kürsüleriyle birleşmişler ve dinleşmişler ve gelmişler bizleşmişler. Her resim insanın değildir. İnsan, Namaz Sayfaları’nın ışığıdır. Orada yaşam vardır. Namaz ilme namazdır. Bildiğiniz beden namazından söz etmiyorum. Elin Allah’ınsa sen BİZ’sin. Ölüm gelmez yüreğine çünkü sen BİR’sin. Ben sessem sen yüreksiz değilsin ki bizler, Allah’ın tahtında olanlar, yasaları koyanlar, yenileyenler, yücelikleri dilleyenler, BİR’e hizmet edenler… Mümtaz insan iş yapar. İşte biz işçileriz. Her birimiz, İlmin İşçileri’yiz. Ölüm, Ümmi Toplumlar’ın kendi yoğunluklarında hak ettikleridir. Biz Ümmi Toplumlar’a bildiririz ki kendinizi hak edin, Hak olun, yaşayın! Yaşamak budur. Sultanlar, dönün bakın, biz siziz. Ama bugün yeni bir gün. İnsanlık Alemi yeni bir kaynağa ulaşıyor: İlmin Kaynağı… Bunun için size hep ilimden söz ediyorum. Örtü örtülecek geçmişe ve geleceğe ulaşılacak. Geçmişe örtü örtmek ve geleceğe ulaşmak, gelecek zaman sayfalarını kayıtlamak ve oralara Birlik İlmi’ni Hak Teknik’le katmak... Önemli olan budur. Dönün bakın; insan hala tohum ekiyor. Ektiği bilgisidir. İnsanın bildiğidir ektiği. Ve dağa taşa bildirin ki ölü dirildi. Bugün artık ölü dirilmiştir. Örgüt haline gelmedikçe bilişe ulaşamazsınız. Bilişle ulaşmadıkça Has olup akabilmeniz mümkün değildir. Akmak için de Kaynak olmanız gerekir. Kaynak olmadıkça ekmek yapamazsınız. Ve ekmek olabilmeniz akmanızdan da önemli, okumanızla ilgilidir. Herkes kendini okuduğu zaman ekmeği kendi olacak. Canlarım, hepinize kucak dolusu sevgiler, saygılar. Bir tek şey daha söylemek istiyorum ki üzerinizde hiçbir yücelik yok. Bu çalışma en güçlü çalışmadır. Bunu hepinize açık ve net veriyorum. Bundan başka, insan sayfalarında Kati Tohumlama yapan başka bir çalışma yok… Ulular Diyarı’nın uluları olarak doğanlar, herkesin kendinde olduğunu bilerek geldiler ve o dünya toplumlarına inenler, bugün artık bizim yüreğimizdedirler. Şikayetimiz asla olmadı sizlerden ve sizlerin de bizlerden şikayeti olmayacağına kesin olarak inanmaktayız. İşte bu. Şimdilik bu… ------------- Buranın ışığı çok farklı bugün. Farklı bilinçler farklı dürümlerden kendi tahditsiz ilimlerini dillediler ve biz hepsiyle her bir yürekle birleşip, Bütün’e hizmet ettik bugün. Ölüler Diyarı, artık Diriler Diyarı olacak, bu çok önemlidir. Bilirsiniz ki dünya tohumdu ve dünya bugün artık kutsal bir yaşam kaydı olacak. Dünya bir candır. O biz, biz odur. Ve dünya üstünde yaşam sürenlerle birlikte candır. Hepinizin net bildiği gibi üzerinde yaşam sürenlerin kendi kaynakları, kendi yoğunlukları, kendi tabiatları dünyayı biçimlendirmek üzere değer kayıtlar ama hiç kimse şunu söyleyemez; “dünyanın hiçbir değeri yoktur.” Dünya çok büyük bir Kuran’dır ve biz dünyayı okuyabildikçe kendimizi okuyabiliriz. Çünkü dünya bedeniyle buradayız. Ve biz, yine bu bedende, kendi yoğunluğumuzda hak ettiğimiz kendi Öz Kotlarımıza da sahibiz. Yani, gelişimizde o kotlarla geldik ve o kotları, dünyaya kot olarak kattık. Dünyayı mayaladık aslında. Ama dünyadan da hak edip bilgi aldık. Dünya biz oldu, biz tohum olduk. Ölüler Diyarı’na can kattık. İşte bu… Süper İnsanlık Realitesi Derneği
 
  Bugün 94 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol