30.AĞUSTOS 2017 TARİHLİ BİLİŞ 4
AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 5.AKIŞ – 1.BÖLÜM

Dağıttığınız bilgi çok önemliydi, bugün. Bu bilgiyi, birlik kalemiyle, verdiğinizi gördük. Hucca Kapılarındakilerde geçtiler ve size, kendi yüreklerini dillemek istiyorlar.

Maya olmak kolaydır, ama. Mayanın tutması sorumluluktur ve zorlukla olur. Burada yaptığımız bu çalışma, hepimiz için mayadır. Bu maya, bize, hepimize kodlandı. Yarattığınız ya da yaratılan ne varsa bizle ve bizim yüreklerimizle, kontrollü olarak kayıtlandı.

Her kelama, kalem olduğunuzu gördük. Dünya, dağ, taş, görev taşıyor ama bu üzerinde yaşadığınız toprakların, neden bu yoğunlukta kodlama yaptığını hiç kimse dillemedi…

Bize bugün Süper İnsanlık Sistemleşmesiyle dünya üstü yaşam kayıtlamalarının, dünden bugüne kayıt şeklini… Ve o şekilde yapılan kayıtların, hakkın kapısında, bize bizi kapı yapıp, yapamayacağını dillettiniz.

Bizim için zordur dünya ama sizin için zor değil. Çünkü siz, Allah’ın ilmiyle dünyaya indiniz. Bu ilmi, bizim gibi dillemek, bizim gibi hak etmek kolay oldu diye düşündüğümüz…. Sizin kendi yüreğinizin gücü, beşere kalem olduğundan beri, burada bu yoğunlukta, herkesi dilleyebiliyor.

Çok önemli bir çalışma olduğu ve bu çalışmaya dahil olanların, kelama kalem oldukları bilinirken, bizlerde göz açıp, yol olmaya gelirken, hepinizde birleşmeliyiz.

“Salı günleri” çalışma yapmanızı bekleyenlerdendik. Ama dönüp dediniz ki “ sanaldadır, Salı”. “Geçişte Salı’nın, kültü yoktur”... Doğan güç, bunu bize de anlattı… Hakkınız vardı. Sanal boyutlardaki güçle, yarında kodlanmış olanların, kodları farklıydı. Bunu hepimiz daha geç anladık.

Sağın ilmiyle, solun ilmini de bugün bize anlattınız. Sağdaki kültün, solu kodladığı ya da kodlanın, son dönemdeki gibi sağdaki sesle olduğunu zannederken, “Sistem” denilen yüksek gücün, sağda olmadığını, solda olduğunu görebildik.

“Hayır, Şer” dediğinizin de kendiniz olduğunu, kendi yüreğiniz olduğunu gördük. Hem insanlaşacaksın hem de cennetin kelamında kendini kıracaksın. Bunun olamayacağını da anladık. Her din, aklın dili değilmiş, bunu da anladık. Ama dinin, kelam olduğunu ve yolun, kalem olduğunu zannederken, çoklarının dine, kalem dahi olamadan, din kapılarını kodladıklarını gördük.

Hepimizin anlaması gereken daha çok şey olduğunu bilerek, sizinle olmak diledik. Her den den’le konuşanın kendini hak ettiğini de düşünmüyorduk aslında… Ama bir sesin defalarca aynı şekilde dürümlerde inmesinin den den olduğunu… Ve bu şekilde hiçbir yaşamın kontrol altına alınamayacağını anladık.

Birçoğunuz sura üferen’in ilim olduğunu sanırsınız. Sura üfüren, insandır. Ama ilimden, hakimden, kodlanmışsa sura üfürür.

“Medine” dediğiniz, hakiki insanlıktır. Ama orada kontrol kuran muktedir Mustafa, bitişkendi… Her şeyi hak ederek yapmıştı, bunu… Ve yolun kontrolünü kurabilmişti.

İşte daha önemli dünyalar, daha önemli yaşamlar olduğunu düşünürken, burada bugün sizler, bu dünyanın çok özel bir dünya olduğunu da izah ettiniz… Ve bu dünyada yaşam sürenlerin, kendi yollarını bulup buraya indiklerini açıkladınız.

Her dara düşen yolcu, dünyayı hak etmek için buraya gelir mi? Ama geldiğinde hak eder mi? Ya da kelam olup, bilişi kodlar mı?.. Hiçbirimiz bunları bilemiyoruz, henüz.

Eni boydan kodlanabilenlerin, boya kodlandıklarında, eni tohumlamaları gerektiğini de bilememiştik. Her din, Allah’ın ilmide zannetmiştik ama bütün kültlerin, kök geçişlerle dini hak etmek üzere birleştiklerini görmek…. Bizim insanlıkla, insanlığın ilmiyle çalışmalarımızda önemli bir safhadır.

Her ruh, akıl tohumu değilmiş meğer bunu da gördük. Ben dünyaya gelip, dünyayı hak etmek isterken, dünya ümmi kapılarının, tüm insanlıkla kodlandığı bilmek…. Ve yok edilmiş olan bir zamanın hak edebilmesi için yaptığınız çalışmaları dinlemek, hepimizi şaşkına çevirdi.

Medine efradı, insanlık ilmiydi ama Yaradan’ın tendeki ilmini tohumlayan BSUİ; bütünün ilmi, bunları görmek, ne büyük huzur verdi, bize.

Hana, Hena ikisi de tektir. Hana’nın, Hak kapısı olduğu ama Hana’nın Henayı tohumlamadan, Hena’nın hak edilmeyeceğini, bizler bilmiyorduk… Burada bunları da izledik, dinledik, gördük.

“Mutlaka insan, Allah’ın dediğini demek için çabalar”, diyorduk. Ama akıl yoksa insan, Allah’ın dediğini, Allah’ın diriliğini hak edemez ki….Şimdi dalı tınlatanlar, daldaki tende, kulluk istiyorlar. O tınlama, Allah’ın ilmidir.

Elimde, avucumda tek bir şey kaldı. İkmal.. İkmal mutlaka tamamlatıcı olarak bütüne, insanlığa, inmelidir… Bunu nasıl yapacağım? İnsanlıkla yapacağım… Bence insanlık, kelama inmekle, hak teknikle, mutlu kullukla olur… Yok dünya, Allah’ın dediğini, der.. Yok yürek, aklın kapısı… Yok yaşam, Mustafaların, Mustafalığın ilmi... Bunların da anlamı yok benim için.

Benim için gerçek hak, itibardır. Benim itibarım var mı yok mu? Dünya mutlaktır. Ama dünyanın muktedir olması da gerekir. Mutlaksa muktedirdir, diyemezsiniz… Mutlak olur ama muktedir olmak ayrıdır…

İmparatorluk güçleri, bugün sizinleydi. Görmek, görülmek, ayrı… Biz, onlarlaydık… Onlar, bizleydi. Ve bizler, toplu çalışmalara dahil olanları, kelama, hak teknikle indirip, bütünün kültü yapabilenlerdik.

Burada olma sebeplerini, sormadık. Bilmekteydik. Hepsi yedinci gücün devreye girişi nedeniyle, dünyaya inmiştiler… Peki bu yedinci güç, nedir? İmparatorluğun gücüdür. İmparatorluğun gücünün yüzerek, gök köklerle dünyaya geçişiydi, olan.. Neden yüzmek?… Söz, ses tahtidlidir.. Yüzmekse her ana hak edip, altın ışık olarak, inmektir.

İşte, bugün insanlık boyutları, bunları yaşadı.

“Hayır Allah’ın, şer aklın”, derler… Hayır Allah’ın ise, şer, hayırda olabilir. Ama şer, aklın değilse Hakk’ın kapısını açsanız da şerde, hayır olmaz.

“Dünya” dediğiniz bu planet, Tanrının ikmal tamamlattırmak için yarattığı bir hak teknik kapıdır ama bunu bilebilen yok… Peki neden dünya, herkesin yürüyerek koşarak, çalıştığı bir yerdir?

Deliler, delilikler, hepsi insanlık için ama ya deliler, o delilikleri, Hakk’ın kalemiyle, yaparlarsa ne olur? Ya da haksızlıkla yaparlarsa ne olur?

Biz, Allah için bunları da size izah edelim..

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ


https://vimeo.com/231845509