Birlik İlmi
  BİLGELER KAPISI (2)
 

“BİLGELER KAPISI (2)” HAKKINDA ÖZ AKIŞ VE DAVET

Kukla yaşam sayfalanmaz yaşam dürümlerine… Her bir Cevheri, bir Kürzi Kapı’dır. Bilmeli ve Birlik Kelamı’nda, has tende yarınlanmalıdır… Yaşam sayfalamalı ve tüm zamanları tohumlamalıdır.

Bilmek ve Birlik Tekniği ile kodlanmak istenir ki Halik olan yarınlansın ve sonsuz yaşamlar kodlansın diye.

Köksüz, güçsüz yaşamlar, toprakta kültler oluşturmaz ama yoğun ışıkta kelam edenler, tüm zamanlara görev taşırlar.

Geri çekiliş, Yaşam Kelamı’ndan geçiş ve gerçek kaynağa varıştan sonra görevin tende yapılışı safhasındadır.

Dürümler ve Dünya Kültleri; Kök Göklerde güç kayıtlarlarken, yarınlaşan ve yaşamsallaşan her an, sizi size kodlar.

Ve denemeler yapılır İlim Kalemleri’nden ve denenenler ve denendiklerini bilmeyenler; Kuran Sayfalarından hasat yaparlar… Yaşarlar yüreklerde; yaşarlar Levhiler’de ve yarınlarda; Nesillerini kodlarlar ve yaşarlar Nefes Kalemleri’nde… Allah’ın, tende kodlandığı bir yoğunlukta, her anda yaşam sayfalarlar…

Nesillerimizi hak etmeseler de has tınıyı kodlayarak; Kök Geçişler’i hasata kayıtlayarak, BEN (BİZLİĞİN BENLİĞİ) cennetinde, Cevheri Kült olur ve yaşam olur İlmin Kapıları…Aha şimdilik!…

SÜPER İNSANIK REALİTESİ

DAVET:

Değerli Dostlar, 29.04.2017 günü 14.00 - 18.00 saatleri arasında Dernek Merkezimizde gerçekleştirilecek “BİLGELER KAPISI (2)” Birlik Çalışmasında özellikle yukarıdaki öz bilgi kapsamında çözümlemelerimiz ve paylaşımlarımız olacaktır. İlgi duyan ve katkı sunacak olan herkesi bekliyoruz.

Saygılarımızlar,

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

Not: KATILIM ÜCRETE TABİ DEĞİLDİR. Katılmak isteyen dostlarımız lütfen saat 14.00’den önce Dernekte olmaya çalışsınlar…

Adres: Bahariye Cad. Halil Ethem Sok. Sauna Apt. No:30/8 Kadıköy/İST

Tel: 0 216 348 9559

 

BİLGELER KAPISI (2/1)
29.04.2017

Canlarım, darı bolu bilirim!... Levhi’de hakim olanı ve yol olanı bilirim!… Toprak Toplum’u bilirim!… Kelam olanı, Hakk olup Hakk’tan hasat olanı bilirim!… Hatayı bağışlayabilirim. Her anı, toprak için kodlayabilirim… Nihan’da, kervan olan yarına varabilirim. Toprağın tınısında, Nisan Tanrılığı’nda, hasat yapabilirim!…

Benim için kolaydır hasat…. Hasata geldim ama Hakk’tandır ki hakim olup yarına varmam gerekir... Geçip geldim!…. Öldüm ve geçtim yarınlara!…. Baktım! Nefesin Cevheri, Yaşamın Tınısı!... Döndüm, dünya gününe geldim…. Baktım! kalemim, kelamım ve ben, Dini Kapılar’ı Hak Tanrı olup açtım.

Vallahi Halik’im; billahi Halik’im!… Misafir! Ben, dili hakim olan yarınları, hasata kodlayanım…

Mushaf, ben olan insanlığımdır. Kült Çatışmaları ile Dünya, yerküreyi hak etmeye çalıştı. Dünya üzerinde uygarlıklar kuruldu… Her uygarlık, kendi yarınlarını kodladı. Tümü, kültlerini hakim kıldılar ve yolu, Kök Gökler’den güçlendirerek açtılar… Gölün Gücü’nü de dürümlerine aldılar.

Gölün, tüm insanlık için önemi vardır. Her göl, yarın için KAHA olan yaşamdır. Gölden güç çekenler, yoğun ışıkları hasata kodlarlar.

Masalara görev verilir. Her masa, bir İnsanlık Kalemi!... Geçmişte ve gelecekte görev taşıyanlar, kendi yarınları için alemlere kült olan Işık Kayıtları yaparlar ve tükenen insanlığı kodlayarak yaşama kayıtlarlar.

Her bir masada, Dini Kapılar da var; yarını tohumlayan, nefes olan yaşamlar da var. Tükenen her ana, Nefes İlmi ile varan, kendi toplumları var… Tüm zamanlara ışık yakanlar, Meclisler halinde kendi masalarında kontrollu çalışmalar yaparlar… O masaların tümü, kült olarak Beden Kalemi’ne tabidir. Her bir beden, o yoğunluklara güç kayıtlayarak, kontrollu olarak kaynak olur… Her kaynak, bir Zaman Sayfası ve her kaynak, bir yarın olur… Bütün kültler, o Kaynak Zaman Sayfasında, nefes olarak bulunurlar.

Dünyaca ünlü bilim adamları, o masalarda bulunurlar. Çoğunu tanrısınız. Çoğunu, hak eder öğrenirsiniz ama iyi bilin ki Sistemli Çalışma yapanlar, bilim adamlarından güç çekmeden, Kelam Kalemi ile tüm bilgileri hak edip çözebilirler ve bilebilirler.

Her bir masada, diri kapılar var… O kapıları açanlar var… O kapıları hak edip örtenler var ama Hasat Dönemleri’nde her bir kapıda, “Din Kalem” bekletilir. Denir ki ona. “Kendini bil; kelamı bil; hasatı bil; Dünya ol; yol ol; Bütün ol; biliş halinde yolu görevlilere aç!”

Hepimiz, her zaman bunu gördük. O kapıda bekleyen, mutlaka ilmi bekler ve ilmi alır. İlmin Kalemi olana; yarını şarkılarla, türkülerle dürümlettirir… Nesiller boyu bu böyle oldu… Ölüm geldiğinde; Sevgili, yarına varır ve görevini tüm insanlık için o yoğun ışıkta sürdürür. Sonra; masasında, yarınlara kalem olacak olanları bekler…

Hepimiz, bu şekilde çalıştık. Şimdi bakalım siz ne yapıyorsunuz!... Çok mutluyuz ki farklı birşeyler yapıyorsunuz!... Diyorsunuz ki “biz, bir tek kapıyız. O kapıya, kelam olan varır!… Yarın olan varır!… Kuran olan varır!… Kalem olan, nur olduğunda; kulluk yapar ve kelamdan, temel yarınlara varır…

Sultanlık yapmaz!.... Sultanlığı yapanlar, kaynakta olamayanlardır. Sultanlık yapmaz!... Cana kalem olan; kul olan her insan, “mahrek” denilen o yücelikte, Teknik Hakim’dir ve biliştir…

Bunu, bunları anlattığınız zaman; tüm masalar, çok müsbet karşılamadılar sizi. Sordular; ne için bu çalışma yapılıyor diye. Anlatamadık!... Anlamaları imkansızdı!… Ve dedik ki “onları alalım; bugünkü bu çalışmaya, kaynak yapan ilme taşıyalım ve onlara, onlarda olanı; burada olanı açıklayalım…

İşte bunun içindir ki burası, bugün çok farklı… Herkes, herşeyini alıp gelmiş. Bizle, bizi anlamaya çalışacak. Biz onlara ne anlatalım!? Hasat yaptığımızı mı anlatalım!? Hasatta tohum ektiğimizi mi!? Yoksa yaşama KAHA olup vardığımızı mı anlatalım!?

Ben, Dünya olarak konuşurken; herkes, benden konuşur ama ben, yol olarak konuşurken; kendi yolumu hak ederim ve kendi yolumda tohum olurum… Ben, dünya olarak konuştuğum zaman; tüm insanlık, Kelam İlmi ile kendini diller ve der ki “seninleyim!...” Aha ben de onlara “seninleyim!” derim…

Yaşama inerim; kaleme kelam olurum; Mutlak Kupa’mı alır yer ve gök olurum; kontrol kurarım… Kurduğum zaman bana “Medine” derler. Neden bilir misiniz!? Orada, kulluk yaptım. Oraya, yarınları tohumladım. Ocak yaktım!… Her anda Bilgi Kalemi’ni, hakim nefeslere kayıtladım… Et kemik değildim ama yaşamdım!… Tam Medine halinde iken merdiven kurdum yoğun ışığa. Diriliklere Kuran oldum; öksüz, yetim kalanları hak ettim; misafir oldum o yolculukta tüm insanlığa; anlara hasat oldum…
Ölümdüm ama kelamdım… Her andım… Ben, Nisa Kapısı olarak kaynaktım…

“Cennet” dedikleri mesele anlaşılmadı… Onlara, “cennet” dediğim zaman; kelam, el ve yaşam, nefes saydılar Akıl Tınıları’nı… Has Işıklar’ında, Kuran’ı toprakta dürümleyemediler ve bilemediler. Cennet, kelamdı. Kelam, cennete halikti ve cennet, kervandı. Evrenlere, Yüce Cevher’e ve kulluk yapanlara yalın ışıktı… Öz Görevleri, bu güçle buluşmaktı… Ama onlar, kendi yaşamlarındaki kalemlerinde var olan ilmi dinlediler ve “Sistem, Nizam ve Düzen” denilen bilişi hak etmediler…

Çorbalar pişirdik tüm insanlık için… Çorbalara Kuran koyduk… “Ölümlü Dünya” dedik. “Okuyun!” dedik… Dendi ki “niye okuyalım ki!?” Okunur ama okuyan, kaynak olduğunda, okur. Okunmadı bilgiler!...

Şimdi neredeyiz!? Neden dünyalar kurduk!? Neden kaynaklardan ilmi aldık, tüm dünyalara indirdik!? Nereden nereye vardık!? Allah için Halik olmak ne demek!? Siyah’ın ışığını hak edenler, nefesi hak etmeden Kuran okumaya başladıklarında; açık bildiriyorum ki hiçbir bilgiyi anlayamazlar…

Dünya insanlığı, indirilen bilgilerin hiçbirisini Hak Teknikle okuyamadı ve anlayamadık… Kültlerin hiçbir anlamı yok sandı… Hak Tını’yı duyamadı. Ve ziyan oldu… Dünya insanlığı hep ziyan oldu…

Bundan sonraki süreçte, ayrılık bitmeli!... Yarınlar kodlanmalı… Yaşamlar koklanmalı… Tohumların, yaşamı bilmeleri gerekir ki Dini Kapılar’ın tümünde, ilmim var artık… Tümünde, Kuran’ım var artık… Verdiğim bilgiler, her anda kodlanmakta… Tüm masalar Meclisim oldu artık… Aktıkça aktık ve yolu açtık. Bundan sonra Rahman olan Yaradan, yarattıklarında, yaşama indirilecek ve dürümlenecek… Çok mutluyuz!... Zoru aştık!... Aktık!... Aktık!... Aktık!... Aha bu!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

28.NİSAN.2017 TARİHLİ BİLGELER KAPISI 02
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 1. AKIŞ 1. BÖLÜM

Ziyaretçileri dinliyoruz;

7 gündür bu meclisin kültü ile bilişin levhisinde kalem olmaya çabalıyorum. Hususi biliş, hak ilmiyle tohumlanışın, toprak tende birlik halindeki kelamını kaynağa almaya çabalıyorum. 
İsmaililer’in kelama KAHA olup gelişlerini de dinledim.

Hepimiz dünyalıyız. Çok özel çalışmaların yapıldığı bir dönemde sizlerle bugün, burada, olmak bedenime mutluluk olacak.

Sıhhatiniz iyi…yaşamınız iyi…akıl tınınız iyi…yerküredeki gücünüz net ama bizlerin, kelam ilmini hak edip dilleyebilmemiz, bize gök sözcülüğü için ilim öğretmenizle mümkün olacak.

Sizin için her şeyi yaptık. Her ilmi kotladık. Toprağın teknik tahditliyle bütünün kültü olduk. Kokladık dünyayı….Hologram olan sırrı, kelamda kalem yaptık.

Cennet; kelam, kalem; biz, sen; sen, biz olalım ve birlik halinde çalışalım.

Devre devre dünyayı İsrafil ilmiyle kodlayanlar gelir ve bize görev teklif edeler. Biz herkesin kendi yüreğinde bilişi hak etmesini isteriz ve bugün burada olma sebebimiz, kendi yüreğimizi her bir yücenin levhi kalemi yapmak içindir.

Unutmayınız ki dünya, yoğun ışığıyla hepimizi göreve çağırdı ve bunun için dünyaya indik. Ama bize kendi yarınımız için hiç bir taahhütte bulunulmadı. Hiç kimse demedi ki “siz, kendi yolunuzu bulup yaşama indiniz. Yine kendi yolunuzu bulup, yürüyen dünyada kontrollu olarak kaynak oğullama yapacak ve bütünün kültü olacaksınız.” Bize böylesi taahhütler yapılmadı ama biz yeniden ve yeniden görev istedik.

Kantara koydular ilm-i ka olan bilişi “kok, kok, kok….” dediler. Kokmak ne ki! Ne ki kokmak! Kotladık, kokladık, topladık, tohumladık…korkamadık; hiç korkmadık! Ama koktuk çok koktuk.

Şikayetimiz vardı anam sizlerden; sizin yüreklerinizden şikayetimiz vardı. Bu yalın ilim bizi anlatamıyordu. Siz bizi hiç açıklamadınız…kimseye bizden söz etmediniz. “Din canların, dil kalemde ilmi olmaz..” diye düşündünüz. Ve bizi, hepimizi horladınız. Aha bu.

Süper İnsanlık Realitesi olarak cevabımız;

Değerliler, hoş geldiniz. Kontrol dışı bilgi vermenize izin veremem. Burada oluş sebebiniz, mutlaka gelişinizin kalemdeki levhi kapısını açmak içindi.

Bedenimi hak etmenizin, diriliğe hak olup inmenizin ve yoğunluğunuzu tohumlamanızın net sebepleri vardır. Ama hata yapmadım hiç ve sizin hatalı davranışınıza da isteğim olamaz.

Şu ana kadar, yaradan ve yarattığı tohum olan bilişlilerin muktedir olarak burada olmaları bizleri mutlandırmış ise de, kontrol dışı bilgelerin Mikail kültü olup bize gelişlerine asıl rıza göstermeyen bilgelerimizdir.

“Sistem, Nizam ve Düzen” dediğiniz; hakiki ilmimiz, hakiki yüreğimiz ve hakiki kalemimizdir. Barış isteyerek gelmediğiniz aşikar. Kaçıncı dünya gücünü devreye alacağınızı da sormayacağım. Ama yolunuzu kaybetmenize de izin veremem.

Cennetin kapısı, aklın kelamıdır. Kendi yolunuzu bulun ve kontrol kurun. Muktedir insan, akıl tınısını kotlayandır, İsrafil’in kültü olandır ve Medine’nin kükreyen gücünü öfkesiz olarak dürümlere çekendir. Kimse kimseyi kınamaz orada. Af olmanıza, hakk olmanıza, yarın olmanıza izin vermek için hakim olmanız gerekir. Hakim olun ki af olun. Hakim olmadığınız zaman, hakk olup hata yapacağınızı bilirim. Buna izin veremem. 
Rahman’a kapı açın, yaşama kalem olun, mutlak olun, bütünlenin, geri çekilin.

Çayı hepimiz demleriz ama o çayda insanlık yoksa, yaşam olmaz. İyi bilin. 
Evren evren gezerek, dünyayı hologram olan ışığınızla kotlayacağınızı düşünen sizler, kelama kalem olmadığınızda mutlak olamayacağınız da kesindir.

Esmalara kürzi kapılar açıldı…ekmekler yoğuruldu yüreklerde…mutlak kalemler kontrol kurdular…çatılar kuruldu ama yaradan yarattıklarında yaşama inmediğinde, yerkürede görev taşınamadı. Bunu iyi anlayın.

Eğer yaradan yaşama inmiş olsaydı, muktedir ilim hakkın kapısını açardı ve temizlik yapılırdı.

Sevgililer, siyahın en koyusunda, muktedir ilmin tüm insanlıktaki toprağında, tohumların kulluğunda ve bütünün kültünde bedenim için hiç bir zaman kaynak kayıt, kontrol dışı tohum olmaz.

Çorbam insanlık çorbası…buyurun, afiyet olsun. Ama o çorbaya aklı koydum ben. Eğer o çok mutsuzluk veriyorsa size, sizin aklınızın yetsizliğindendir. Yetseydi, hak edilirdiniz…yetseydi, hasat olurdunuz…yetseydi, yaşama kalem olurdunuz…ama yetmezse, ben dünya olarak tabuları yıkarım ve mutlak kulluk yaparım. Öfkeyi aşırtır, müsterih olun ki kervan olurum, Medine’yi hakiki levhiyle kaynağa alır, mahrekte mutlak kapıları açar, müthiş bir ışığa dönüşürüm ve sizleri kotlarım, koklarım, toplarım, Tanrılık Kapısı’na taşırım.

Aç kapıyı da gör. Dünya, nüve olan ilmi nasıl dilliyor! Aç kapıyı ve de ki “ben ekmek yapıyorum.”

Bira, insan…bir a insan! Nedir bira? Akıldır. Bir tek akıl. Orada levhi var, akıl var…teknik, hakiki levhi ama siz “bira” dediğim zaman, içki sandınız. Ben birlikten söz ediyorum. Alemlerin Rabbi olan levhiden söz ediyorum. Size bir örnekti verdiğim. Ben size ses verirken, benim verdiğim sesi siz, sizce anlarsınız ama ben size, sizi açıklıyorum.

Hepiniz, her şeyi kendi yüreğinizde dillersiniz ve anlarsınız. Bundan dolayıdır ki dünya topraklarında hep kontrol dışı bilişler kaynağa çakıldılar.

“Kaynağa çakıldılar” diyorum; çünkü Ran Kapısı hepimizin kelamıyla açılırken, Ran’da resimler ilimle yapılır. Yapılan resimlerin hiç birisinde kervan yoksa, öfke aşılamaz. Mutlaka ama mutlaka dolular boşlar olur…yarınlar olur…topraklar, toplumlar, kulluklar, kalemler, hakiki nefesler olur…ama hepsinin gücü, esmaların kültünden ötede, Yaradan ve yaratıklarıyla tahditsiz olarak ilm-i ko olan bilişi sayfalar.

İnanın; inanın ki her şey, her şeyle oluşur. Ben, Deli Dumrul, insan! Her ne yaparsam yapayım, akıl tınımla yaparım. Ama hepimizin aklın tınısını sessizlikteki dürümlerde dilleyebilme imkanı olamaz.

Bunca çaba, o tınıyı herkesin hak edip, algılayabilmesi içindir. Her şeyin gücü oradadır. O gücü hak edip algılayabilenler, kelamda levhi olurlar ve bütünün kültü olurlar.

O gün kükreyen günler devreye girer. O günlerde Mesihler dürümlere çekilirler ve yarınlar kaynağa akıp, geçer…ve gelir. Ve bizler, dünden dünlere varırız, bütün kütleyi kotlarız. Yeni dönemleri kati tohumlamalarla yaşama kayıtlarız ve her anı hak ederiz.

O gün bu günse, buyurun çalışalım…ama yok “bugün daha o gün değil” diyorsanız, kapıları açın ve dinleyin yürekleri.

“Hana, Hena” derim. Hangi dil, hangi dirilik? Hepsi biliş…ama Hena’da Hana, Hana’da Hena ekmek değilse, esmalarda dilleniş olamaz.

Evrenler ekmek için beklerler. Bizler ekmeklerimizi yoğurmaya başladık. Bu yoğurduğumuz ekmekler, tüm insanlığın yoğunluğu içindir.

Hayır, şer ilimde olmaz. İnsan ilme varmadığında, hayırda ve şerdedir. Ama ilme vardığında, artık Rahmi Kalemdir, hakk tınıdır, tümden tümedir. Temin ederim ki bütünlüktedir. Aha o gün bu günse, halik olup gelin çalışmalara! Gelin de halik olup, kök göklerinizi güçlendirin.

Çorbamda sesim var…nesillerim var…yarınlarım var. Hakkı, hakiki levhi yapan İsrafil’im var…bitişken dürümlerim var….muktedir ekranlarım var. Her anda mahrekte bütünlükleri kök, gök olarak dilleyen yaşamlarım var. Ama daha da önemlisi savaşım var. İlimle savaşım…

(Devamı 2. bölümde)

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://vimeo.com/215341443

 

BİLGELER KAPISI (2/2)
29.04.2017

(Çalışmalar Hakkında:)

Canlarım, toplu çalışmalarda gerekeni yaparız. Nedir yaptığımız!? Zamanı tohumlarken, Hakiki İnsanlık için ışık haline geçeriz ve kendimizi yaşam sayfalarından ayırırız…

Bize bakarlar. Bizi göremezler… Sorarlar “neredeler!?” diye. “Onlar gelmediler ki!” derler… “Yokturlar onlar!” derler… “Olmadan oldu gibi davrandılar!” derler. Hep derler bunları…

Sırdır insanlık. Biz, insanlığı hak etmeden onları, hasata kodlamadık ki!... Onların Kuran (bilginin kaynağı olan kayıtlar) olmaları için çabaladık… Bizim için insan demek, kalem demektir… Kalem olmayan, yolda olsa da insanlıktan uzaktır…Onun Kuranı, nesillerinin diriliğinde mutlaka kodlanacaktır ama bugün değil!...

Biz onları, bu çalışmalardan uzak tutarız… Deriz ki “orada hiçbirşey yok gitmeyin!” “Gitmeyin!” deriz… Onlar da derler ki “biz gitmezsek de gidenler olacak ama onlar, has olmadan; Hakk Ten’de, tahditli olarak gidecekler!...”

Böyle sananlar vurgun yerler!... Yarınlara varamazlar ve Sonsuz Zamanlar’ı kontrol altında tutamazlar… Ama biliriz ki onların nesilleri, kelam olup kendi yarınlarında huzurlu olacaklar…

Şükürler olsun kalem, ilmi yazıyor… Şükürler olsun ki kulluk yapanlar artıyor… Huzurluyuz çok huzurluyuz!...

Dürümlere baktık!… Nefeslere baktık!… Kaynaklara baktık!… Hepsi cevherimizdi… Biz, dünyayı hologramdan ötelere taşıdık…

Aşık, şarkısını nefesi ile okur… Kaynak olan ise şarkısını, Hakk Ten’de okur… Yol olur… Kul olur… Okur şarkısını.

İnsan olan ise; yoğun ışığında An Kapısı’nı açar her anda sesleşir… İşte! AN KAPISI açık. Her ana ses veriyoruz şu anda!… BİZ olan BİLİŞ’le; BİR olan KELAM’la; YOL olan NEFES’le… İşte bu!…

Darboğazlardan geçtik ve yaşama vardık… Sistem ve Zİ olan yaşam; İNSAN… ve KÜRZİ KAPI olan nefes!… Sizi kucaklıyoruz!… Tüm insanlık için sizi kucaklıyoruz!…

Tükenen en ve boydaki Hakimler’i kodladığınız için; ocaklarını yaktığınız için; yaşamlarını, Hak Teknik ile kaynak yaptığınız için; Diri Yürekler’e, nesillere aktığınız için kucaklıyoruz sizi… Şimdiden sonra ve şimdi!... A HA ve A HA ve HA ve HA ve HAH A HA!...

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

29.NİSAN.2017 TARİHLİ BİLGELER KAPISI 02

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 1 AKIŞ – 2. BÖLÜM

Bir tek insan muktedir ilim kalemi olarak, bütünün kültü olduğunda, o tek levhi, Allah’ın dediğini, der… İşte Allah’ın dediği, her dürümde dillenen insanın, dediği olur…

İşte insan, ağır yükü hafifletebilecek kültü dürümlere çekiyor ve Allah’ın tendeki Tanrılık kalemi olup, bilişin kuranında, bütüne hizmetçi oluyor….Gönüllere iniyor, dürümlere çekiyor yürekleri, kare, küre olan ilm-i KA olanları kaynağa alıyor ve hepsini kontrol ediyor…Buyurun, önümüz aydınlanıyor....Hepimizin gücü, budur.

Bir artı, bir eksi, tek bir kelam…Ama artının, eksiye kodlanışı mutlak...Ve muktedir olan insanın, eksiyi kaynak olup, kayıtlayışı ve artıyı, toprak olup, tohumlayışı gerçekleşiyor…Büyük kötülükleri bu şekilde önleyebiliyoruz.

Saltanat size, sizi açıklattı, canlılar. Sizi size anlattı, Saltanat. Sizinle kontrol kurdu.. Size kelam elini, kalem ilmini verdi. Ve savaşın önceliği olduğunu anlattı. Bu savaş, yaşam savaşıdır. Ve ilim savaşıdır. Aha bu!

Buna karşı bir tek ışık var ki “NİSE Sİ KAHA” diyor. “Sessizim” diyor. “İsrafil’deyim” diyor… “Yaşamda olamam” diyor. Öyleyse gerçek insan, kendini hak edendir... Geri çekilişi, temel bilgidir. Ve geçişi hakiki levhide olmuştur… Onun yolu, aklın yoludur ve bizler ona, kükreyerek görev taşıyoruz. O biz, biz odur.

Unutmayın dünyalılar, unutmayın…Allah’ın tınısı duyabilen, teknik kalem olabilen, yolu bulabilen, her insan, hakkın kapısıdır. Ve aklın kapısı olabilen, evrenlerin sistemi olabilir.

Kontrol, insanın yolunda olur. Oğul, ben dünyaya indim. Gözüm görüyor. Yoğunluğum arttı. Tınım, toprağın tendeki, telif hakkı oldu. Ben, o telif hakkıyla, her şeyi yapabilirim.

Tanrıyım, ben. Astral boyutların kalemiyim ben… Yarınları kodlayan, itibarlı nefesim ben…. Ama bunun ötesiyim, bütünün kültüyüm.

Çözümlemelerle dünyayı hak etmeye çalışanlara şunu söylemek isterim ki çözebildiğimiz kültler, sizin yüreğinizi, hak etmemişse çözememiş sayarım ben, her birinizi.

Bilgi için burada olanlara, bunu açık veriyorum. Çözümlemeler, ilmin kalemiyle olsun. Yolun kulluğuyla, bütünün kültüyle ve bitişken kelamdaki levhiyle olsun. Başka şekildeki çözümlemeler, sayfalarımda sadece karalamalardan ibaret kalır...Bunu iyi anlayın.

Burada toprağa toplum için indirdiklerimiz, buyurup, kapıları açtıktan sonra Yaradan olup, topraktaki teni dillediklerinde, Esmalarını kelamda, kalemde, bütünlediklerinde, maya olmaları şarttır.

Maya olamayan, Rahmi kapıda, nefesi olsa da yarını yoktur. Bunları açık veriyorum. Anlatın. Anlatın ki herkes anlasın.

Ben cennet olan ilimim ama kelama, kalem yapmak istediklerimi kendi yüreğime alırım. Ötekiler mutlaka kodlanır, toplanır, Rahman olurlar ama yarında, kontrol kuramazlar. Kuracaklarsa aşka varmalılar.

Kura çekmem. “Gel” derim. Gelir. Kura çekmem. “Ekmek yap” derim. Yapar. “Yalın ol” derim. Olur.. “Ölüyü dirilt” derim. Diller, dinler, diriltir ama karanlıktaki ışık, onu aydınlatmadıkça masanın en başında otursa da cemaatini kütle topluma tohum olarak çekemez.

Kenan Kapılardan geçin, canlar. Görün o kapıları. Hani derlerdi ya “Kenanlar, Levhide kalem olsunlar.”.. Ama olsaydılar. Ama okusaydılar bilgimizi… Ama yolu açsaydılar. Yaratsaydılar….Nefese varsaydılar. Cemaatlerini hak edebilirler miydi? Ellerimiz, elleri olurdu. Yarınımız, levhileri olurdu… Muktedir ekmeğimiz, kontrollerinde olurdu ve her şeyi yaparlardı.

“Dağlarım, ben ana kalem, ilim kalemi İDRAFİ Si KAHA” dedikleri o, Mikail olanım.

“Hac dönemi “derler, buyurun, hacca gelin. Medine değil Mekke değil insandır, sizin Kabe’niz, gelin… İnsana gelin. Barışa mı?.. Başka ne olacak ki? Baştan beri size sizi anlattım. Aklın kapısını açında, yaşama gelin.

Çorba mı? Buyurun. “Ol” dedik. Olun. Öfkeyi aşın. Yaşayın...Dediler, dedim. Ama ben, beden alıp dedim.

Sevgililer, karanlık aydınlansın, yaşam sistemi kültleri kodlasın, misafirler bedenliler, kelamda Kabe’ye varsınlar. Ama akıp geçsinler, yücelere. Yüceliklere.

Korkmayın, toy değilim. Nurum ben. Kurandaki kulum, ben. Muktedir ilmin kapısıyım, ağırım ama akıp geçtiğinizde her anda yol olan masayım, ben.. O masaya gelin, hak edin.

O masada ne var? Karanlık var. O masa, aklın kapısıdır. Kaç kere bu masaya geldiniz?.. Hiçbir zaman kontrol dışı kalmadınız.

Som altın ışıklarınızı, Mesihlere kült diye dilletinizde, kaynağa inmediniz. Sizi kaynağa davet ediyorum. Buyurun gelin.

“Ben cennete can olan, ilmi KA olan bütünün kültü olarak, geç” demem. “Öfkeyi aş” demem. “Yarına var” demem. “Allah’ındır dünya” derim. “Hakkındır, toprak” derim. “Hakiki nefes, sessizliğin sesidir” derim… Ve derim ki “er ya da geç görevini hak edeceksin”.

Başka türlü yarın yoktur. Başka türlü yaşam yoktur. Sessizsen, yarında yok olan yaşamların tohumlarısın ki seslendiğinde tüm tohumlar yaşayacaktır.

Kan akmasın isterim. Akmasın kan. Allah’ın tınısını duyun. Duyun ki hak edin. Kan, insanın kanı değil hayvanın kanı bile olsa akmasın. Bilin ki o kanda, nefesim var... Bilin ki o kanda, yarınım var. Bilin ki o kanda, nihan olan kelamım var. Ben, size sizi anlatıyorum.

Kardeşlerim, cennetlerim, canlarım, kaptanlarım mutlaka muktedir olanlarım, size sizden siz olup, dilleniyorum. Kulluk budur. Hayır budur. Rahmi KAHA olan, ilim budur.

Gen aşılamaları ile bugünleri gelindi. Bugünden itibaren gerçek çatışmalar başlasın diye “geni, gel al” denilen o yoğunluğa kayıtlananlar oldu.

Herkesi gel al. Yarına var...Yolu aç…. Bütüne var. Ben, sana seni verdim, can. Gen değil ilim verdim.

Biliniz ki size genleri dağıtanlar var... Onların ruhları, mutsuz... Çünkü sistem gücü, kültlere kodlanmamış. Yolları kayıtlamamışlar. Size, sizi veriyorum. Size, gen vermiyorum. Hepiniz, yüreğinizde kontrol kurun.

Barışın dünyayla... Barışın….Hakk’ın kalemi olun, hasatınızı yapın. Savaşın sırrını anlayın, lekelenmeyin. Asla lekelenmeyin.

Deliler, divaneler, diriler, dürümlendiklerinde bütünlenirler…. Ama yarınlara kodlanmış olmayanlar, yolu bulup, yarına varamazlar.

Anlatıyorum...Anlatıyorum....Anlatıyorum. Açıp kulaklarınızı, dinleyin. Sizi, yaşama kalem yapabilirim... Sizi, yola kul olarak kaynaktaki o ışıkla dürümleyip, kodlayabilirim. Sizi, bütünlüklerinizle kaynak yaparım ama insanlık boyutlarının artık ilmi anlamaları gerek.

Cennet mi? Cennetim, ben. Kervan mı? Kervanım, ben...Yaşam mı? Yaşamım, ben. Ben, durgun topraklarına toplumlarına, kuranım. Ama okunmaya değil, okutturmaya çabalayanım dürümlerdekileri.

Beni okumanızın anlamı yok ki. Beni anlayamazsınız zaten. Anlamanız için size bilgi veriyorum ama en az bilgiyi size indiriyorum. Daha ne diyeyim ki. Daha ne diyeyim ki size?.

Çantanız dolmadan, tüm insanları doldurmadı çalıştığınız o çantada kodlayamadıklarımızı mı anlatayım? Yarına varmadan, varlık sürdüğünüz kültlerde kelamı kırdığınızı mı anlatayım? Çalı çırpı olup, kurandan çıktığını mı anlatayım? Nesillerinizi yok ettiğinizi mi anlatayım. Öfkeyi aşamadığınızı mı anlatayım, size? Kendinizi mi anlatayım yoksa?.

Ve ben balımı, Allah’ın balını aldım, yüreğime. O bal, dünya balıdır. Öylesi tatlıdır ki o bal. Tadan bilir. Adı, ilimdir. Ve o ilim, her insanın levhisidir... Ama tadı baldan da tatlıdır, onun.

Ha diyeceksiniz ki “ilmi, biz duyamıyoruz”. Yol yok ki duyasınız. Koruyun yüreklerinizi, yol açın. Koruyun yüceliklerinizdeki, o yüreklerinizi, koyu ışığınızı, hak edin.

Ama bal mı istediniz, buyurun. Baldan tatlıdır, levhi… Buyurun. O levhiyi, hak edin.. Dilleyin.

Sizi kucaklıyorum, canlar. Kucaklıyorum.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://vimeo.com/215341801

 

29.04.2017 BİLGELER KAPISI 2
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 2. AKIŞ

Sizleri belki bugün fazla meşgul ediyorum, dinlemekten yorgun düşebilirsiniz ama bugün mutlaka bunları anlatmalıyım.

Ismarlama çalışmadığımızı hep söyledim… Ağır yükü hafifletmek için mutlaka yetkin olmamız gereklidir. İmparatorluğun görevlileri bugün sistemin diriliğini dilliyorlar ve bizleri dinliyorlar. İmparatorluk derken kastettiğim yaşam sistemleşmesindeki kültlerin tümüdür. Ve bu kültlerin bütünlüklerinde ilmimiz vardır. Her ilmin kapısı bizim yüreğimizde mevcuttur.

Hatayı bağışlamamız istendi, hazır olanları hak teknikle bu gün buraya çağırdım. Ama hazır olamayanları, kültleri kodlayacakları, yüceliklerde mutlak kaynak yaparak dürümledim.

Benim adıma “ziyan olan” dedikleri vardı. Onlar ziyan oldular ama zaman sayfalarını kontrol edemediklerinden ziyan oldular. Ocaklarını yeniledik ve yoğunluklarını arttırdık. Vize verdik görev için ama verdiğimiz vizeyi hak etmeleri şartıyla.

Kan akmadan yaşam kapıyı açmaz… Ve “kan” dedim ama kanın ilim olduğunu kimse anlamadı. Size ben ilmi anlatıyorum, kopup giden dürümlerdekilere kapı açtığımı söylüyorum. İtibarı yüce olanlar, karanlığın tınısında mutlaktırlar. Onlar çanta taşımazlar, hepsi bilgeler meclisinin kalem olanlarıdırlar ve an sınırını hak kelamla dürümleyip her anda bilişleriyle bilgi kayıtlarlar.

Bugün sultanlık yapanların tümü böyledirler. Ben “öğrenirim, anlatırım değil; bilirim, anlatırım” derler onlar. Biliş halindedirler…

Dünya dışı varlıkları, dünyayı kodlarlarken; bilgeler olduklarını muktedir ilimle anlattıklarında, çokları sultanlık yapalım diye beklediler. Çamur yoğurdu dünya bu güne kadar, insanlık çamuruydu yoğrulan. Kildi, komdu ama yol yoktu… Bu günden sonra artık nihan olan levhide insan kendini yoğuracak ve yoğurduğu kendi yüreği olacak ve yoğunluğunda sistemli çalışacak.

Işık, Allah’ın ilmidir… Işığı dileyecek insanlık bundan sonra ve ışıktaki telif hakkı olan ilmi hak edecek, okuyacak. Bu okunan ilim, aklın levhi kaydını yapanların
hakim oldukları bilgidir. Bu bilgiyi anlamayan, kendini hak etmeyecek. En insanın kelamı, boy aklıdır… Kelamı hak eden boyda kutsal ışığı hak etmeden, kalem olamaz.

Sultanlar, mutlaka size “sultanlar” denilir ama biz size “akıllar” diyoruz, akıllar… Hepiniz Halik olan akıllarsınız, aklın tanrılarısınız, yerin kuranlarısınız ve huzurlu çalışacaksınız. Bu çalışma her insan için görevdir ama bu çalışmayı hak edipte yapabilenler hakim olanlar olacaklar.

“Deli dumrul” dediler yüreğime… Oh ala, deminden beri “delidir ne yapsa yeridir” derler… Canlarım, deliler olmasa yarınlar olmaz, iyi bilin!... Deliler olmasa Rahman olan olmaz, yerkürenin kültü olmaz… Gözün gözü olan, sözün sözü olan sessiz zamanlar hakkın kapısında kontrolden çıkar.

Değerliler, neden deliler olur?... Herkesin kendi yaşam kayıtları var, o kayıtların aşılabilmesi hasatladır… Hasatı yapmak ise hakka varmakladır ama hak 
toplumda tanrılıksa; kaynakladır… Hani kaynağa varan var mıydı önceden?.. Yoktu… Neden yoktu?... Dirilmemişlerdi de ondan… Dirilmemişlerdi de ondan… İsrafil olmamışlardı da ondan…

Köpük, köpüğüm şu anda, aha aştım geçtim yürekleri… Bakın bakalım neredeyim?... Canlar canı olan ilimdeyim ben. Hani “bal” demiştim ya yüreklere, o balım ben… Tadın bakalım şu balı nasılmış? Aha ilim budur canlar… Ha diyeceksiniz ki; “ben ilmin diriliğindeyim, ben ilmin levhisiyim” canlar… O levhiye varında ilmi anlayın… Burası ruhların kulluğudur, kuranın ilmindeki kelamdır, hakkın kaynağıdır, aha bu!...

Hani ben yoktum ya, öfkeyi aşmamıştım ya, ölüler diyarına varıp orada kontrol kurarım demiştim ya, ölüleri kodlarım toplarım demiştim ya; öfkem yoktu da ondan… Var mıydı yoksa?... Yoktu… Ama ben öyle demesem kimse beni anlamaz ki ben öfkelendim demeliyim ki; dinlesinler… Ben öfkesizim dediğimde nötürdür yüreğim, beni anlayan çıkmaz ki… Onun için hep abartırım, öfkelendim derim ve çatıştırırım yürekleri.

Hasat zamanları bunları yapmalıyım. Yapmasam “Alo Si Ka” dediklerinde ne anlatılır ki?.. Alo Si Ka… Sistem, nizam, düzen mi yoksa yaşam mı?... Boşluklar vardır, kodlarla toplarım boşlukları, koklarım ve o boşlukları tohumlarım… İşte sistemdeki sesim buydu…

Dedim, dedin, dedi, dedik, dedik, dedik ama demiş olmak için değil, aklın kapısını açmak için dedik… Demesek miydi acaba? Hadi diyelim… Genç, ihtiyar vaziyet nedir bilelim… Demesek bilmeyiz ki… Diyecek dürümde miyiz acaba, acaba yık muyduk biz burada… Ha diyorlar ki; “onlar yoktular, nereden geldiler”…

Dağlarım, som altın ışıkların toprağa tohum ektiği bir günde, bizi anlamaya çalışan birlikler var. Çoğu bizi sorarlar, “onlar neredeler” derler… Biz onlarda yoğuz, çok, çok özeldir bilgimiz… Birçokları anlamdıramazlar bu bilgiyi. Onlara göre biz Allah’ın dediğini diyenler değiliz, onlar bilmiyorlar çünkü Allah’ın dediği aklın dediğidir… Bilmiyorlar onlar çünkü hakkın kapısı, aklın tınısıyla açılır… Onlar bilemezler, bilmezler; levhi kapıda, levhi kaynakta tınıları olmadığından mıdır yoksa temiz olmadıklarından mıdır?...

Temel direk ilimdir ama temizlik yoksa ilim yoktur. Allahın ilminde temizlik dendiği zaman beden temizliği kastedilmez. Işıktaki temizlik kastedilir. Bunun içindir ki dünya insanlığı hep yanlışlar yaptı, temizlik istediğimizde banyo yaptılar. Dağlarım daha ne diyeyim ki, daha ne diyeyim ki; temizlik yaşamın temizliğidir… Temizlik hakkın kapısının temizliğidir, temizlik levhideki Lütfi kapıların ilmindeki temizliktir, daha ne diyeyim ki…

Barış dediler, yok yahu barışmayacağım… Barışmayalım dediler, aha işte dedim… Kelamda kalem yok ki barışasın, olsaydı barışırdın… Şimdilik, aha şimdilik!

Süper İnsanlık Realitesi



 

https://vimeo.com/215418796

 

BİLGELER KAPISI (2/3)
29.04.2017

Dağlarım, kulluk yapıyoruz Yaşam Sistemleşmesi’nde, Yaradan ve yaratılanla… Ah Canlarım!... Ahhh!... Ben; dürümlerde, yarınlarda, aşk sayfalanışlarında tohum oluyorum ummanlara ve kullara…

Başkalar, başkalıklar!… Aklın sırrında Tanrı olanlar ve yol olanlar!… Ben, dürümlerde kaynak olanda; tüm insanlığa hakim olurum… Öfkem yoksa; Yaradan’ım, yaşatanım… Öfkem varsa; kah Sultanlık yaparım!… Kah Allah olurum; yarın olurum… Neden bilir misiniz!? Zira ben, her anı kontrol etmek isterim…

Ben; cennet olan; yarın olan; her olan; her anda Sistem olan, Halik’im… Aha! ben, kendimdeyim ama ben, nefes olarak görev taşırım…

Suya bedenimi koymam!… Bedenim, hasatımdır… Ben Turkuaz olan, yarın olarak çalışırım…

Uzak bir zamandan, kelam olup Düzen’e inen; her ana beden olan, insanlık olarak yaratıldım… Barıştım yaşamla… Ben, nefeste kelam olan; kiri, pisliği olmayan nefesin cevherinde; “beri gel yarın!” dedim. “Gel yarın!” dedim. “Geç yarın!” dedim. Geldiler!... gerçek cevhere indiler!... Allah olup yol oldular!... Kodlandık!... Koklandık!... Hasat olduk!....

Hakiki insan!... Hakiki yarın!... Hakiki yaşam!… Ey Canlar! Nesiller, bilişler, kelamlar ayrılık bitti!... Bana ses verdirmek isteyenler, biliniz ki sizi hak etmek, siz olmakla mümkündür…

Çatı kurmuştuk ya yaşama!... Çatıda ilim oluştu!... O çatı İsrafil oldu; yol oldu; BİZ oldu… Aha oldu!... Aha biz, BİZleştik ve yaşattık ilmi…

Her ana ve her zamana ilimle görev taşıyanlar; mutlak, muktedir olup taşıyacaktılar. İşte olay budur!…

Nura kalem olup yürüyenler; bize, İsrafil olup geldiler… Hepsini, hepimiz cevherimize çektik…

Aşık Sistemleşme, Kelam Levhisi’nde kulluk ile yapıldı. Ak Tını, hasat yaptı.

Evrenlere, Esmalar’ı dürümledik. Her evrende; kervan, insan soyunu taşımaya başladı…

Hepimizin İsrafil olarak yaptığımız çalışmalar; bize, bizi anlattı.

Çantam, nefesim, yolum, ilmim ve ben, insanlık olarak görevliyim.

Ağır yük hafifledi. Aha bu!… Şimdilik!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

29.NİSAN.2017 TARİHLİ BİLGELER KAPISI 2
Peker Selçuk Öz Biliş

Dünyanı ilmi hakikidir vee zaman sayfalarında yaşam sessizliklerini yer ve gök ilmi ile tohumlarken; insanın kendinde meknuz olan yaşam sayfalarını, diri yüreklere indirmek farzdır. 
Bunun için azimle ve arzuyla çalışıyoruz. Ve ben “ben sendeyim, her anda senim ve ne yaparsan yap, ben senim” derim. Çünkü Hakk Kapılarım var, şarkım var. Şarkımda insanlık var.

Yüreğim der ki; kendine var! Bul kendini! Hak et! Yolunu aç! Ki kendin ol, SEN OL!...

Esme yaşam! Yüreğimin ilminden geçme!... Aklın sırrını çözme!... Yolu açma mı dediler? Yolu açma mı dediler?...

Ak ki geç geç!... Yürük dedikleri; diriliktir. An sırrıdır yürümek… Yolu açmadan yaşama varılmaz. Yaşamaya, yarınlara ve yaşam sayfalarındakilere varmak için yenilen, bir daha yenilen ve yürü!...

Masiva, Zaman Kapısı’dır dediğimde; merdiven olduğumu ve yaşam olduğumu anlarım.

“Ruh Hakk’tır” dersem, ruhu hulûsi sistem sayarım.
Asıl bilmemiz gereken, kelâm olmadan, ruhun olmayacağıdır. Mutlaka insanı bil!... Mutlaka yarını bil ve Birliği bil.

Bir insan, bir kapıdır. Tek insan, bin yaşamdır. Her insan, Ruhsal Kalem olduğunda, Tanrı’dır. O kendini korur…

Fakih olurum, hakim olurum, yürürüm. Aha yürürüm ki, Hak tohumu yeşertirim. “Ödevim budur” derim…

“Karşısında hor gördüğü insanı, kendinden olduğunu değil, kendi olduğunu bir anlasalar” derim, dururum her daim…

Esme yaşam yüreklere!... Esme ki hakiki insan, kelâmını dinlesin!... Esme ki hakim olan, yarınları dillesin!... Es ki, Hak ol!... Es ki, hakiki insan ol!... İlme Hakk olmak için, Hakk İlmi’ni Hak ile dillemek gerek… Bir tek, insanlık için!

İmam yanlış namaz kıldırırsa, elbet kendi sorumludur. Ona gönülden uyarak namaz kılan cemaatin namazı ise, kabul olunmuştur. Halis niyetli bir mürid, mürşidini de irşad edermiş.
BİR’in en güzel yüzüne talip olmuştum. İlk ahdim buydu sanki. Misak-ı küllî’m!...

Hayatımın bir demiydi, O’nun anlamını merak ettiğimde başlamıştı meğerse BİR’e yolculuğum!...

Göklerde seyrederken, bir yıldız asılı kalıyor gözlerimin önünde. Hiç gitmiyor. Yıldız hilâle bakıyor, hilâl dolunaya dönüyor, dolunay sevgilinin yüzü; seni bana gösteriyor. Bakıyorum, ben oluyorum giderek. Sonunda tekrar dolunay ve hilâl.

Sonra yine yıldız. Yıldız bin yılların özlemini taşıyor bana. Kavuşmak istiyorum. Bütün sevenler ben olayım.Her şeyi kendimde toplamalı, en güzel yokluğa varmalıyım.

Parıldayan yıldızın nuruyla kamaşmalı gecelerim, gözlerim. Gece boyu sönmeyen bir kandil…

Işığın huzmeleri bir nefeste dökülsün başımdan aşağıya. Bir ayet açılsın: “Gece onu örtünce bir yıldız gördü” diye.

Gerçek olmalı bu. Mânâ dedikleri. Zâl tecellisi. Zuhurat. İçimde “Şimdi” yüzen bir sonsuzluğum. Sonsuzluğum. Yüzüme bak ey ışıyan yıldız. Yüze yüz içinde, yüz gösteririm belki. Ben olmayan. Sönene dek! Bir nefestir yıldız. Nur gibi, tek hece. Kalb… Ruh… Sır… Hep tek hece.

Ellerimi açtım, bir şarkı. Döküldü dudaklarımdan, dua niyetine…

“Ömrün şu biten neşvesi tâm olsun erenler.
Evvel giden ahbabâ selâm olsun erenler…

Aha… İşte bu… Amin…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

29.NİSAN.2017 TARİHLİ BİLGELER KAPISI 2
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, SESLEŞME SONRASI 4. AKIŞ

“Alacak verecek meselesi” vardır ya hani! Gelirsiniz, alırsınız…gidersiniz aldırırsınız. Yine gelirsiniz, yine alırsınız… ve yine gidersiniz, yine aldırırsınız. Hep alır, aldırırsınız. Ama veriş farklıdır.

Vermek için herkesin kendini hak etmesi gerekir. Bütüne hizmetçi olmadan kendinizi hak edemezsiniz. “Ben bir dürümde kendi yüreğimi okudum” dediğim zaman, olan sadece sizin kendi yüreğinizde okuttuğunuzdur. Ve okutulandır…ama siz kelam etmedikçe, hakkın kapısı olamazsınız ve yolu bulamazsınız. Yürüyen dünyada bu önemlidir.

“Ben eşyada insan oldum…” İyi; ama ne yaptım? Işık olmalıyım. Öyle mi? Mutlaka. Ama iyi anlayın ki ses olmadıkça yarına varamazsınız ve ışık olamazsınız. Önce ses olmalısınız…hepimiz sesten ibaretiz zaten. Her anda titreşen ses…ama bu sesin formal kotları vardır ve insan formu bu kotlardan birisidir sadece. Dolayısıyla; bizler ses forumları, ses kotları olarak dürümlere indirilen biliş kayıtlarıyız.

Bu biliş kayıtları Mesihler’in levhi kapısının gücünü de tanır, yarınları da hak eder. Ama önemli olan sevgiyle sesleşmektir.

Masalarımız çok güçlendi bugün. Bütün kötülükleri aştık, geçtik. Masamızda nefesimiz var. O nefesin gözü var. Gözün gözü de olur ama sözün sesi olmadıkça, cevherde göz olsanız da gözün sözünü seslendirmedikçe, gözün gözü olamazsınız.

Doğanın gücü budur işte. Hepimiz yer köklerden, gök köklere vararak, cevhere insanı koyduk. İnsan kontrol kurdu Ama insanın kendini hak ettirebilmesi sevgiyle sesleşmesine bağlıdır.

Düne kötü geçişler yapabilirsiniz…. yarına kelam olup varabilirsiniz…. hepimiz bir tek olarak, bütünün gücü olarak, en ve boydan ibaret olan yaşamlara kaynak yaratabiliriz. Ama “elim, ayağım tutarken yaşayayım…” diye düşünürseniz, yaşamak için mutlaka sevgiyle sesleşmeniz gerekir.

Cemaat cemaat dürümlere indirdiklerimizin kontrol dışı bilgileri bizlerin yoğunluğumuzu kırabilir. Bizler, Medine’nin kültleriyle mutlak kapıları açarız ama Mekke’nin Kuranı olmadıkça, kotlama yapmayız.

Merdiven kurarız dünyaya…dümenin başına ilm-i ka olan bilişi koyup ışığıyla kayıtlarız ama sistemin gücünü devreye almadıkça, sisteme ilim vermeyiz.

Deliler, divaneler nefesi kotlayanlar, bilişliler, bedeni hak etmiş olanlar, yaşam; insanlık içindir. Unutmayın.

Et, kemiğiz bizler…et, kemik. “Ne esrar! diye düşünün. Ne esrardır bu et kemik! Bu et, kemikle neler yapılır…Hepimiz trilyonlarca, trilyon ötesi trilyonlarca yaşam kotlarız biz; ama et, kemikle.

Et, kemikle bizler levhi kapıları açarız. Et, kemikle bizler yaşamlar yaratırız. Et, kemikle bizler Mahrek kutsal ışıklarını kontrol ederiz. Ve yol olur, bütün oluruz, mutlak kapı oluruz ve evrim yapanların ekmeklerini kontrol ederiz. Ve biz bu et, kemikle bilişin kapılarını açarız…ve tüm insanlık için, yer küreler yaratırız.

Nasıl yaparız? Sistemli sesleşmelerle…Unutmayın; sistemli sesleşmelerle. Mutlaka morluklar oluşur dürümlerde…mor örtesine varılır ve yaşam kapıları açılır.

Galaktik federasyonlar oluşturduk dünya için…Bu galaktik federasyonların en büyüğü, kök geçiş yaptırabilen ve yolu açabilen galaktik federasyon.

Ama bunun da ötesinde, davul zurna çalışıyoruz yüreklerde…Görün, Bilin, Olun diye!

Sevgililer; yaratın diye çalışıyoruz; yaratın. Her insan kendi yaşamını yaratır ama tüm insanlığın kulluğu, bütünün kulluğu, bilişin tohumlanışı, yaşamların yaratılışı ve evrenlerin sistemli kontrolu hepimizin ilmiyle olur. Ve biz dünyalılardan bunu hak etmelerini bekliyoruz…Dünyalılardan biz, kendi yaşam sayfasının ötesindeki yaşamları hak etmesini bekliyoruz…Ve biz bu dünyadan, Tanrılık bekliyoruz; çünkü bu dünya, tüm insanlığın tanrısı olarak yaratılmıştır.

Tanrı Kalemi’dir bu dünya; unutmayın. Bu dünya kulluğu, Allah’ın kulluğudur. Allah’ın kulluğu, Aklın Kalemi oluşla mümkündür.

Tanrı; vakti gelir, yalın olur. Tanrı; vakti gelir, akıl olur. Tanrı; vakti gelir, sistem olur. Savaşın sırrını diller, yaşam olur ama aklın kapısını kapattığınız zaman artık, rahmet olan hiç bir şey olmaz. Bunun içindir ki mutlaka akılla çalışın.

Farkın farkı vardır ama her farkın öte farkları da olur. Hepimizin yüreğinde bu farklar oluşur.

Çorbam çorbanız, aklım aklınız, yarınım yarınınızsa, sistemin gücü hepimizin gücü olur. Burada oluş sebebim, doğanın kültü olan insanı yarattırmaktır, yarınlaştırmaktır, yaşattırmaktır.

Doğanın kültü olan insan; çünkü insan bu kültü yaratmıştır. Eğer; insan kelama varmasaydı, kültler oluşmazdı. Eğer; insan yarının kelamını kutsal ışığıyla dillemeseydi, yaşamlar oluşmazdı.

Ve Allah ararlar yürekler…. Allah yolunuzda, yoğunluğunuzdadır, sesinizdedir, sizdedir; unutmayın. Ve bunu anlayacak gücünüz varsa anlatırım…ama anlamayacaksanız, asla anlatmam ve derim ki “Allah sizi korur..”

Koka koka yollar, yolculuklar olur ama Allah yolda olmadan yokça, yolca olsanız da sanalda yarında olmaz. Allah sevgidir. Sevgiyi hak etmeyende asla olmaz Allah rehin bırakmaz yaşamları ama yaşam kelamda değilse rehindedir…

Allah’ı siz, siz olun da anlayın. Bedenli değildir o; bedendedir. Bunları iyi anlayın.

Bana; ben olur gelir, sana; sen olur, gelir. Ona; o olur, gelir ama o bizdedir. Sanmayın ki bir tahtta kurulmuş oturur da sizi denetler. Yapmayın canlarım! Yapmayın.

Barış bilişin kelamı, akıl hakkın kalkanı, Samanyolu sessizliğim, ben sistemim. Anlayın da hepinizim ben! Ben Allah olan insanlığım; unutmayın.

Nur olan; kul, ilim; Allah’ın dediği aklın kapısı. Hadi canlarım, hadi şarkımız, türkümüz bitmez.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://vimeo.com/215710534

 

29.NİSAN.2017 TARİHLİ BİLGELER KAPISI 2

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 5.AKIŞ

Cennetliler, Süper İnsanlık Realitesi Derneği olarak yaptığımız bu çalışma, her birimizin kendi yüreğimizi kodlayarak, mahrekin kültünü, tükenen dürümlere çekmeyi sağlayacaktı. Bunu başardık.

Hep insanlar, insanları kontrol etmeye çalıştılar, bugüne kadar. Yaşamak ilimle olacak ama ilimde kelam, hepimizin kültüdür…. Ve kimsenin kimseyi kontrolü, yüceliklerin dürümlerinde yoktur.

Bu nedenledir ki bizler, buna karşı çıktık ve dedik ki “insan, kendini hak etsin”… Başkasını hak etmeye çalışırken, kelamda kalem olsun da hak etsin ama onu kontrole kalkışmasın.

Bu çok farklı bir anlayıştı, dünya için. Suyun umut olmadığını düşünenler, suya ilmi koyarak, kelamı kendi yüreklerine çekip, kendilerinde kontrol kurucu olacaklarını, düşündüler.

Seviyeleri yüksekti ama yoğunluklarında kelam yoktu. Savaşlarında sırları kontrollüydü ama kulluklarında kayıtları yoktu. Huzurla çalışıldı ama hayrın tınısında, kelama kalem olanlar, Medine’nin kültünü kelam kaleminde, kendi yüreklerinde dilleyemediler.

Çok huzurlu çalışmalar yapılmasına rağmen Sultanlık Sistemleşmesinde “KUNTASİ KAHA” denilen kelamın, kayıtların kırılışını sağlayan çatışmalarda oldu... Her cennet, kelamda kendini diller ama hak teknikle kelam olan, kendi yoğunluğunda, bütünü diller. Bunları anlatmak kolayda, hak ettirmek zordur.

Sultanlar, dünyalılar, hepinizi, hepimiz hak teknikle dilledik şuana kadar ama sizin yarınınızı, sizin yüreğiniz kodlar, buna asla anlatamadık, size….Sizler, dünya diriliklerini hak etmiş olanlarsanız da “SAYIR Sİ KAHA” denilen diriliklere, ilim kalemi olup, inmeliydiniz.

Süper İnsanlık, tinsel, Tanrılık kalemidir. “Eğer Süper İnsanlık” denilen o çalışma, yoğun sistem ile bütünün kültü olan bilişlilerle yapılacaksa, darın tınısında, bolun kuranı okunmalıdır… Yani en az dürümde, en çok yoğun ışık çekilmeli, bulunmalı ve yarınlanmalıdır, o ışıkla.

Buna karşın dünya insanlığı, her şeyi anlayamadı ve anlatamadı. Dedik ki “insanlığa, sizin için her şeyi yaptık ama siz kendiniz hiçbir şey yapmadınız.”…

İnsan, sevgidir. İnsan, yarındır. İnsan, saltanatın kuludur ama yaşam içinde insanlık, kelam levhisinde, kodlanmış olmalıdır.

Ve dünyalılar, dünya dışı varlıklar, hepimiz, size geldik. Bütün kötülükleri aşıp, geçmeniz için. Baktık ki dünyada, nesillerinizin gücü kalmamış. Yarınların kürzi kapısı, kapalı. Bütün kötülükler yaşanıyor ama yaşayan ve yaşanan anlatamıyor, ne yaptığını.

Bir altın ışık, bir yarın, bir tükenen dürüm ve bir dürüm ve her bir dürüm ama tek nefes, ilim. İnsanın levhi kaydı olan, ilim. Hepimiz dünyaya, her bilgiyi verdik. Dili hak olanlar, dillendiler. Seslendiler ama kelama, kalem olanlar, onu anladılar.

Sayfa sayfa okuttuk dünyaya ilmi. Sayfa sayfa.. Her şey, her şeyden, her şeye varır ama her şeyin, her şeyde olduğunu bile bilmeyenlerin, kendi yollarını bulmaları, sorumluluklarında olmasına rağmen bunu hak edip, yapamadılar.

“Evren, evren gezenler var” demiştik ya hani tüm insanlığın yoğunluklarında… Kelam olarak gezerler ama hasat olmadıklarında, yaşama inemezler. İşte bundan sonraki dönemde daha yüksek bir çalışma, kelam levhisinde bütüne inecek....Ve sizinle, bu çalışmalar yapılacak.

Tanrı, Allah’ın dediğini der. Ama Tanrı, levhide, kelamda ve bilişte, müspet ya da menfi her şeyi der.

Sevgililer, Allah dedi de Allah dediği için dendi, değil…. Allah, evrenleri sessizliklerinde, nesillerinin kelamında ve bütünlüklerinde ne olduysa onu der.

Allah, akıl tınısı duyandır. Ve akıl tınısını duyan, hakkın kapısını açandır. Aklın tınısı ve hakkın kapısı, bir tek ilimle açılır. Bunları anlamak kolay olmayacak, bilirim… Verdikçe veririm bilgiyi… Verdikçe verilir bilgim ama levhi kapıda, ilim yoksa verdiklerimi, anlayan çıkmaz.

Bugün burada bunun için birlik kapısını açtık ve her şeyin, her şeye kalem olduğu bir günde, bütüne, kendi yüreklerimizi kattık.

Sistem, Nizam ve Düzen, insanın kelamında, kaleminde olur. Arzın gücünde olur, yolunda, yoğunluğunda olur, mutluluk duyulan o yaşamlarda olur….. Ama sistemi, kendi yaşam sayfalarının, ilmi diye bilenlerin, “Sistem” dendiğinde ilmin kalemi olan insanlığı anlamaları mümkün olamaz.

Ve bizler, nasıl dünyalar kurduğumuzu anlatamayız, size. Bugün buradayız, her andayız ama tüm zamanlarda, bütünlüklerde, dünden, dünlere vardığınızda, yarınlaşarak yaptıklarımızı size anlatsak, kaçınız anlayabilir, bilemeyiz?

Süper İnsanlık Realitesi olarak bütünün kötülüğünü önleyecek diriliği dilleriz de. Dini kapıların teknik kaleminde, bütünün kültü, her anı kırmaya kalktığında ocaklar yıkılır, dürümlerdeki cevheri kayıtlarda. Biz, o kayıtları, hak tınıyla dinletiriz.

Selin önü alınmaz. Ama sel olur, ön oluruz, dürümlerdekilere. Bunları iyi anlayın.

Bir tek ana kapı var. Oda ilimdir. Bir tek yarın var, oda hakiki insandır. Ve yoldur, o. Ama hepimizin daha iyi anlamamız gerekir ki nasıl bir çalışma yapmalıyız, bunu iyi bilebilelim.

Bizler, doğal dünyanın, gök sözcülüğünü yapmaya gelenleriz. Doğal dünyanın, gök sözcülüğünü, yapmaya gelenleriz… Bu dünya, halı serilerek yaşam sayfalanır… Herkese halı serilir, “geç” denir ama geri gidiş, kodlanıp olur... Herkes, dünyayı kendi yarını sayar ama yarını hakim olan bir yarın olsun diye, dünyaya gelen mutlaka ölüp, gelir.

Dünya, ölümlülerin, yaşama indiği yer değildir. Yaşamlıların, ölüme geldiği yerdir. İsmail-i Kapılar, bunu net anladılar. Dünyaya, ölü olup, gelinir.

Doğanın kuranı, insan soyudur. İnsan soyu, kendini anlamadığı sürece ölüdür... Ölüp geldiği bu dünya mutlak kapısıdır, onun.…Ama kapıyı açabilmesi ancak kendini hak etmesinden sonradır... Kendini hak eden, kelama varan, nefesi olan, her insan, yaşama, hak olup, varır.

Yaşama varıldıktan sonra dünya can kalem olur, ona. Öyle çok çalışır ki bu dünyayla. Kilin, kumun levhisinden öteye varılır ve ruhsal aşkla, bütünün kültü olunur... İtibarlı bir zaman için ilimli kalemler için hakim olan birlikler için bu dünya, mutluluk alanıdır.

“Ama köprü kurulurken, yürüyen dünyada yol kodlanırken, yaşamlar kalemle dillenirken, kimseye, sen ben” dememeliyiz, bunu anlamalıyız. Eğer ben sen ve sen ben ilmi KA olanda dillendiğinde, Sistemsi bir çalışmaysa yapılan, o çalışmanın altın ışıkta yolu yoktur.

Ulu bir dünya ve ulu bir görev ama bu dönem, Allah’ın kültünde, insanlık ilminde, “Kıyam” denilen, dönem.. “Ve herkesin, ben kıyamda, kelamda olmam” dediği bir günde… Her şeyin önünün alındığı, yolunun kalemde kullanıldığı ve bütünlüğünde kelamda, kıranın kırıldığı bir yaşamı, hak ettiği dönemdir.

Allah der ki “hadi gönül gücüyle çalış” ama Allah hani nerede, o?. Sensin, o. Sana der ki “gönül gücüyle çalış.”.. Sen dersin ki “ben yokum”. O der ki “ben oldururum”. O derse ki “ben yokluktayım”. “Cemaatini cevhere alır, kodlarım”. “Sevgiyle sistemleştirim.”… “Yaratırım, yaşatırım” der.

Ama sen, o olmamışsan, sana hiçbir şey demez. Sen, sistemde, yolun kalemi bile değilsen senin için Allah, halik değildir. Hakkını, hak ettiğini dinletmez. Senin için Allah, Sistem değildir. Senin için Allah, her anda yoktur.

Öfkeyi aşında anlayın. Dolular, tokturlar. Evrenlerin sessizliklerini dillerler. Onlar, kodlanmıştırlar. Ama boşlukları doldururlar. Onların doldurduğu boşlukları da yığınlar oluşur. O yığınları hasata kodlarlar. Onları, çorbada tuz diye tahditsiz olarak, kayıtlarlar. Hepsi arzın gücü olurlar.

İşte dünyalılar, biz, size bunları anlatıyoruz. İlmi anlatıyoruz. Yığınları dilliyoruz.. Cennetin cemaatini açıklıyoruz… Sistem, görevli olduğunuz bu yoğunluk için sizinle olacak ve sizin yaşamınızda size, tek biliş halinde, nefes katacak. Ama o nefesi, hak etmeniz için kendi yolunuzda gerekir.

O yolda, muradınız olacak. O yolda, yaşamınız olacak…Can kapılar açılacak, size. Ve sevgiler kodlanacak, yüreğinize.

“Ben dünya” derken, karanlığın tınısındaki ilmi dillerim. “Ben yarın” derken, aklın tınısındaki teni dillerim… “Ben yol” derken, toprak toplumun kulluğundaki kaynağı dillerim… Ama size, Şemsin de dediği gibi “hakkın kapısını açıp da saltanatın sessizliğini dillemem.”

Niye bilir misiniz? O yoğun ışık, helal ilminin, halik kapısıdır ki o helal ilmin, halik kapısı, hak tende dürümlenmişse müsterihim… Ki oraya aşkla girilir….Ve oraya her giren, nefesine girer. ..O nefes, ocağıdır onun. O nefes kaynağıdır, onun. O nefes, harını yükselten, kendi yüceliğidir.

Dans etmem zamanda yüreklerde. Dansım, Sistemledir. Ben bütün sistemlerde, dans ederim. Her anla. Ama benim an kalemimde, levhimde, sessizliğimin kelamı vardır. Sistemle, cemaat cevherinde ki cennetle dans ederim, ben.

Her insan, helalin levhisinde halikse, hak kapıda ilimse, bütünde kütlesini kodlamışsa ve kontrol kurmuşsa sıhhatli bir çamaşır yıkayıcıdır... O, tüm insanlığı temizler…

Biliniz ki biz, insanları, bir tek yaşam için temizliyoruz.. Ama nasıl? İnsansı çalışmalarla... Ama nasıl? Yaşamsı sayfalardaki o yarınlardaki kalemle. Hepimiz, tüm insanlık için burada bir çamaşırhane oluşturduk.

Unutmayın, bu çamaşırhanede, biz, her insan için ağır yük taşıyoruz….Unutmayın… Burası Mikail’in kuranı olan bir çamaşırhanedir. Ve bu kuran, bütünün kübra kapısıdır. Gelinde çalışın. Yıkayın, yıkanın, akın, kelama varın, tende tanrılık yapın ama akılla.

Çok mu zor? Çok zor. Öyle çok zor ki “kardeşim, ben yokum” dediğin sürece zor. “Ama ben varım” de bakalım nasıl kolaylaşır.

Bedenliyim, hakkınızı veririm, yarınınızdayım, aşkın sırrını dillerim. “Hak kapısıyım” deyin bakalım, ne olur?

Han insan, halik olan hak tını ilim, biz o handa, hakim insanlığız. Buyurun çamaşırhanemize hoş geldiniz.

Aha bu!

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://vimeo.com/215419945

 

“BİLGELER KAPISI (2)” 
Bahar Umurtak öz bilgi

Bilgeler kapısı denilen bir yoğunluk var. Bu yoğunluk karanlığı aydınlatan birleşik ışık ile kotlamış olan bilginin cevheri yoğunluğudur.

Bilgi, Aklın tohumudur…Ve o tohum, İnsanlık İlmi ile dürümlenip, aklın tınsını duyanda, hakk kelam olup kaleme inen bilgidir.

Bilgeler kapısı simsiyahın en siyahı olan bir koyuluk olarak kotlandı… ve işte şimdi Ruhsal Meclis bu kapıyı açıyor.

Buyurun değerli bilgeler; alın bilgiyi, altın tını ile kotlayın bilişinizi, Birler kapısından akın ve hakim olup sonsuzlaşın. Öz görev budur.

İnsan bilendir. Bilen kendini bilir ve kendi yüreğini diller ve dinler. Onun özü, sözü birdir. O Biz’in Ben’idir.

Dünya insanlığı artık tek bir nefes halinde, kendini bilecek dürüme ulaşmıştır. Kendini bilen Rabbini bilmez! O Tanrı olduğunu bilir ve Allah’ın tende olduğunu kelamında diller. Kalemi hak, yarını hasat, yaşamı aktır. Onun adı İnsan’dır.

Sevgiyle,

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

29.NİSAN.2017 TARİHLİ BİLGELER KAPISI 2

Gülden Zengin Öz Biliş.

Gök zamanlardan yer zamanlara çekilir beden ve o beden ki ışık tohumlarıyla, aşk sayfalarında görev taşıyıp da dillenen.

Gözü gören, özü görendir, Özü gören, öz olup dillenendir.

Yol, görünür ve yol olan görür. Yol, yola varır. O yol, ummanda aşka varır.

Her dirinin yüreğinde umut vardır. O umut, yarının resmini bugünde ışık olup taşıyandır.

"Sevmek gerek! ‘’ denir.. "Sevmek gerek"...Sevmek için bilmek gerek, bilmek için görmek gerek, görmek için olmak gerek, olmak için duymak gerek....Kimi? Kendini!

İşte bu, kendini duyan, yüreği dinledi ve dilledi ve yolu gören aşk olup da kendinden kendine inebilendi.

Çok şükür!

Şimdilik bu!..Aha!...İşte!...Şimdi!

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

29.04.2017 BİLGELER KAPISI 2
BERİL ÖZDOĞAN ÖZ BİLİŞ

Her anda varlık sürenin dürümlerinde ne var diye geçtim geldim. Baktım yaşam sürenlerin gözü, tükenmez bir kaynak yoğunluk olarak kaynağını kayıtlamakta.

Aha dedim, yaşam yoğruluyor; kök güçlerin diriliğinde gök sözcülüğünün birliğinde, birlik kodlamalarıyla ölü diriliyor bu kervanda…

İlim kalem olmuş yazıyor, kelam gönül gücüyle akıyor, ses iniyor sessizliğe ve yaşam sayfa, sayfa okunuyor her diriyle.

Kuran insan, kaynağını kapı yapmış elini ayağını kodluyor. Aha dedim, yaşam; kodlanan her anda var olandır… Aha dedim, var olan her anda tükenmeyen bu güç; yer köklerin gücüyle kodlanan göklerden tohumlanan bilginin, her diride kendi olan ilmidir.

Hah dedim, aha işte bu dedim, şimdi ve şimdi burada sınırsız bir yolun yolcusunda; yola dümen olanım dedim… Sistemlerin gücüyle, bu birlik kelamında akan yaşamım dedim… Ve dedim ki; benlik kuranını yazan insana ne mutlu…

Gel gör ki; ak, ben sendeyim… Bil, ol ki; ben senim… Ark akmakta gönüllerde, yaşam devinim halinde akan arkın suyunda kodlanmakta… O su olup tohumlanmakta her anda, bende beni birlik ilmiyle tüm zamanlarca yazmakta.

Geçtim geldim dedim ya; dürümlerde ne var hani, dedim ya… Geçtiğim, geldiğim, indiğim her yerde ben olan gözümden insanlığım var… Ve derim ki, her anda kör sağır olmayan dirilik kayıtlarım var…

Aha dirilen, aha dirilten, aha yaşamsal kaynağında köre göz, öze ses olan ışığın dirilten gücüyüm ben… Neden mi?... Ayrı gayrı yokta ondan, öfkem yokta ondan, aşkım kaha olan ilmimdir de ondan, yaşamım kapıdır da ondan…

Kodladığım her anın yazanı ve yaşayanıyım da ondan. Ben bende sistem, ben bende düzen ve bütünsel nizamın kuranıyım da ondan… Yüreğim kendi toprağımın kaynağı ve toprağım insanlığımdır da ondan. İnsanlığım, altın yolumda kodlanan ışığım ve yaşam bu ışıkta tohumlanır da ondan.

Ben tek miyim, aha tekim ama birlik ilmiyle türevlenen bilginin ilminde her yürekte olan bir tekliğim… Ben bir miyim?... Aha birim ama bizlik sayfalarında yazılan tüm yaşamların diriliğinde birim…

Ben hak mıyım?... Aha hak tan ötede hakkı yaratan hasatçı ışığım… Hasat mıyım?. Aha yarınım ben… Yarınların gücü olarak şimdide kayıtlananım ben… İnsanın kendi kapısında sessiz olmayanım ben… Kendi kapısında ses kodlaması yapan insanlığın, hakimi hak olan tüm zamanlarıyım ben…

Ulular diyarı dünya, ben senim… Her ulunun dünyasında bir tek olan sayfada bütündeyim ben… Ocağım her dirinin ocağını harlandıran kaynak. Kaynağım, ilmin ilme kulluğunda kodlanan yaşamımdır benim. Ve bu yaşam, arzın gücü olan insan soyunda akan ışığımdır benim… Aha işte bu!...

Süper İnsanlık realitesi

 

 29 NİSAN 2017 BİLGELER KAPISI 2

Görev, ilme kaynak olmaktır. Görev, her an'da varlığının, Bütün'ün İlmi'ne kayıtlanmasıdır...

Görev, nesillerini toprağa kayıtlamaktır... Ya Si Ha, Hub bi Si Ha, Si Ka Ha

Bir ilim, Bir yaşam, Bir ses... Bir halilk, Bir hakk, Bir dünya... Ben buyum... Yaşam olanım; Bir insan, Bir deli dumrul...

İlim ile açılan yollar, yaşama, insanlığa yarın olmakta... Her an'a kayıtlanan ilim, karanlığın tınısı ve simsiyahın bilgisi... İnsan sırrı olan, ilim ile verilen; Öz, Söz ve Göz olan dünyanın yarınlarına kayıtlanan yaşamdır...

Sualtı burada ilme kaynak olmaya gelenlere, ilmin tınısını dinletmekte... Ve yazılan ilim dünyanın yarın kayıtlarıdır...

Bir gün, o gün, bu gün ve her an... Şimdide ve şimdiye kaynak olan... Ana yaşam ve Ata yaşam dünya için yaşayanlar...

Ses, nefes ve insan sırrı olan ilimde... Bilgeler Kapısını açan ve yaşama kaynak olan, yarınları yaratan "dünya ilim, ilim dünya" diyen... İşte dillediğim ne varsa kalbime kulak verip duyduğumdur...

Bir an'da açılan sonsuz zaman kapıları; zamanı yaratan bilgelerin sırrıdır...

Yalan her şey!.. Yalan... Dünya yalan... Gerçek olan insan ... İnsanın sırrı ilim... İnsan yoksa; dünya yalan...

Dünya yolu, aklın yolu... Ama ilim insanın sırrı... Halik olan, hakka varan, insan sırrına varan.

Köklen!.. Göklere varmak için
Tek Bir ağaç ol...
Dillen!.. Kalbini duymak için 
İlme kaynak ol...
Bu yaşam armağan bize, Biz'den...
Bildiğin ne varsa zaten sende...
Bilen ol... Gören ol... Özünden dillenen ol...

Avuçlarını açtığında, şifaya kaynak ol...
Kalbini açtığında, ilmin sırrına hakim ol...
Gönül gözünü açtığında 
Sevgiye, aşka, halik ol...
Öyle bir ol ki "oldu" desinler...

Sevgi ol, Barış ol, İnsan ol, İlim ol...
Ve hatta Umut ol...
Öyle bir bilki "bildi" desinler

Yaşam, insanda var olan doğanın gücü...
Benden öncekiler, benden sonrakiler; hepsi bende tam ve bütün...
Hepsi Ben... Hepsi Biz'den...

Aha, İşte, Şimdilik bu...

Aynur Funda Öz Biliş

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

29.NİSAN.2017 TARİHLİ BİLGELER KAPISI 2
Nagehan Sungur Öz Biliş

Zaman kapısı olup, Hak kelâmla yeni ve tertemiz yaşam sayfaları dürümlüyoruz.

 

Birlik İlmi’yle BİZ olup, BİR olarak…

Güven BİR olmaktır…

BİZ’e güveniriz ve BİR oluruz…

BİR olan göz bakınca, her şey ayan olur, görünür…

Gizli saklı kalmaz…

SIR çözülür… Yaşamın özüne ulaşılır…

Diriliğin AN KALEMİ olunur…

Hakedilmiş bir yaşamda HAK’ça yaşanır… AŞK’ça yaşanır…

Her yaşam anı pırıl pırıl ve NUR’ludur…

Bu NUR tüm zamanlarda ve her AN’dadır…

Tüm yaşam sayfalarında diri yaşamlar yaşanmaktadır…

HAK’ça ve AŞK’ça yaşıyoruz…

Ölümsüzlük işte budur… Aha bu…

Sevgiyle...

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 
  Bugün 210 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol