Birlik İlmi
  BİLGELER KAPISI (4)
 

“BİLGELER KAPISI (4)” HAKKINDA ÖZ AKIŞ VE DAVET

Yaşamak yarın içindir ama yarınlanmak, kulluk içindir. Biliniz ki zamanı hak etmek, yarınlanmak, Turkuazın Ziya Kapısı’na varmak, Kült İlmi’nde görevdir.

Dünya, cümle yüreklerde bir resimdir. Bu resmi, diri yüreğinizle dillersiniz ya da dürümler kodlar, tohumlarsınız.

“Cennet” dendiği zaman; her insan, yolunda korkuyu aşabildiği bir kervan ister. O kervan; onu, ona götürür ama yarın için kelam gerekse; onda, kelam olmadığında o, İlmin Kapısı’na varmaz ve Sonsuz Zamanlar’da Kaynak Işık, onu tohumlamaz.

Zaman sevgidir… Ziya olan yaşamdır Sessiz Zamanlar ama hamur yoğururken Levhi’de; her insan, Kelam Ummanı’nda kelam yoğurur. Yoğrulan kelam, kalemin kelamı ise her insan, cevherinde kaynak olur; murat olur ve mutlak olur. Aha insanlık budur!...

Yoğun Zaman Sayfaları ve yoğun Nefes Kayıtları… Her an ve her an ama Halik An ve hakim an!… Hepimiz, Ziya Zamanlar’a nefes olanlarız.

KU ZA Zİ KU ZA Zİ Sİ KA… Meyhane (ışık içilen yer), Nefes İnsan; kervan, İnsan Sırrı; yarınlar ise her an ve her Sistem olan yaşam…

Görmeyin Halik olmayanı. O, sizi zamana tohumlayamaz… GÖZ, ÖZ değildir o. Kürzi Kapıları açamaz…

Az zaman kaldı. Yolculuk başlayacak… Herkesin, yola kalem olmasıdır dileğimiz. Hadi çalışın!... Çalışın ki hakim olun… Ölüm, yüreklere inmesin… Ziya olan yol, insanlığı hak ettirsin… Çatı Levhi’dedir. Kurun yarınların çatısını ve yoğun ışığınızla Hulusi Kalem olun…

Önün, özündür. Ardın, Kök Geçişler’inle kodlanmış nefesindir. Sessizliğin ise Sistem’indir.

BİZLİK BOYUTLARI, bunu tüm insanlığa anlatmak istedi. Hadi artık çalışın!... Hepinizden beklenen budur. Çatışın, çalışın ve yolu açın!...

Ot koptuktan sonra, Nur Kulu olan insan, yaşama iner ve her insana cevherinden güç kayıtlar. O insan, Kaynak Işık’tır. Aha bu!… Şimdilik…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

DAVET:

Değerli Dostlar, 13.05.2017 günü 14.00 - 18.00 saatleri arasında Dernek Merkezimizde gerçekleştirilecek “BİLGELER KAPISI (4)” Birlik Çalışmamıza ilgi duyan ve katkı sunmak isteyen tüm dostlarımızı bekliyoruz.

Saygılarımızlar,
Süper İnsanlık Realitesi Derneği

Not: KATILIM ÜCRETE TABİ DEĞİLDİR. Katılmak isteyen dostlarımız lütfen saat 14.00’den önce Dernekte olmaya çalışsınlar…

Adres: Bahariye Cad. Halil Ethem Sok. Sauna Apt. No:30/8 Kadıköy/İST
Tel: 0 216 348 9559

 

BİLGELER KAPISI (4/1)
13.05.2017

Geri dönün!... Din, kaleme Levhi oldu… Öz Kelam, kervan oldu… Öz geçişler başladı… Geri dönün!... Her insan, kaleme kelam olur. İnsan, tende er ya da geç kaynak olur…

Burada ilim yapıyoruz…. Anlattık; anladılar… Aktık; hak ettik ve yaşattık… İnsan, sırrını bilmeyenler, kervan olup yarına varamazlar… Açık verdik!... Açıkça dillettik ve yolu gösterdik!... “Dünya bir resimdir” dedik. Dedik ki “bu resmi herkes izler ama hakim olan insan, cennet olur. O gün kültler, Kürzi Kapılar’dan geçerler ve rahmet olurlar…

Gök çözümlemeleri yapanlar vardır. İlmin Kalemi olan yürekler vardır. İnsan sırrını hasata kodlayanlar vardır ve bizler, İlmin Kapıları’nı açarak görev taşırız.

Zordan kolaya varmak için insanlık gerekir. İlmin hakimi olmak gerekir…

Budamak mı gerekir kil olanları!?… Kuran, “kili, kumu artık dürümlerden çıkarın…” mı der!? Dünya insanlığı iyi bilsin ki Birlik Kapımız’da, tüm insanlık için cennetler kurulur… O cennetlerde, kervanlar olur… Üzerinde nefes olanlar, o yoğunlukları kodlarlar ve savaş, sayfa sayfa barışı kodlar.

Ergin nefesler, “eşya” deniler yaşamlara inerek gerçek ışıkları hak ederler… “Esma” denilen her insan, kendini kelam olarak Bütün’e kaynak yapıp ışık yakar.

Sevgililer, zararı engellemek için ilim gerekir. İş budur!... Buyurun dünyayı koruyun. Düzen’i kurduk. İnsanı, nefese koyduk. O insan, kelam oldu. Kürzi oldu ve yarın oldu…

Dünyanın geleceği çok güzel olacak… Bu dünyada, her insan mahir ve hakim olup yaşamı tohumlayacak, İsrafil olacak ve yerin kulu olacak… İnsan, sırrı anlayacak. Yaptığı haksızlıkları bilecek…

Dünya İlmi’nin, her insan için kaynak olduğu anlaşıldığında, dünyada ne yaptıysa, onun neticesinin, her insanda, kervan olan yarınlar olduğu bilinecek. Hiç kimse Kelam İlmi’nde, kendi diriliğinin dışında başka bir diriliği bilmeyecek. İşte dünya budur…

Buraya, “insan” denilen, yarınları kodlayan canlı geldiğinden beri biz Dünyalılar, İnsan Sistemi’ni tohumlamaya başladık. İnsan diriliğinin, her insan için yarın olduğunu kodladık ve bütün kütlenin kervan olduğunu anlattık… Yeri yarattık; gökleri tohumladık ve başka zamanları ve başka yarınları hasata kayıtladık.

Bugün, öz görevlerimiz var…. Bugün, Zaman Sayfaları’mızda, Işık Yarınlarımız var. Ve bizler varız. Bizler, cennet olan nefesler olarak yürüyen insana, kaynak olmaya çalışıyoruz. Tüm insanlık artık yer ve gök olup kodlanacak… Maya tuttuğundan, Dünya artık yarını hak etmiş olarak görev taşıyacak…

Bizi ve bizleri, hepimiz kucaklıyoruz ve Sonsuz Zamanları, hasata kayıtlıyoruz. Yaradan, yarattıklarında yaratılır. Buyurun anlayın… Her insan, kervan olur; yarın olur ve görev taşır… İnsan soyu, nur olur; kul olur; Bütün olur!... Eh işte bu!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

13.MAYIS.2017 TARİHLİ BİLGELER KAPISI 4
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 1. AKIŞ

Bugün burada bütüne hizmetçi olacak olanların toplu olarak kayıt yapmaları istendi ve bize indiler. Bizim için önemli olan kelam ama onların kültlerinde kelamın KAHA olan levhisi yok.

Çok özel bir dünya gücü devreye indirmek istiyorlar. Bu gücün daha üstün bir yoğunlaşmayı sağlayacağına inanıyorlar ama inanç sahibi olmaları, kaynak sabi olmaları manasına gelmektedir.

Ocaklarını yıkmaya niyetim yok ama daha üstün bilgi vermelerini, diri yürekleriyle tohumlanmalarını ve kotlamalarını dilediğim bilgiler var. Ki bu bilgileri asla vermeyeceklerine eminim.

Avukat olmama rağmen, bana, beni anlatamayacaklarını söylediler. Neden? Çünkü mesleğimde kendi yüreklerini kotlamadığım iddia edildi.

Canlarım, merdivenin an aşağısındaki kaynak, İnsanlıktır ama en üstteki kaynak da İnsanlıktır. Herkes kendi levhisindeki insanı dinler ve onu anlar. Biz bütünü dinler ve bütünü anlarız.

Çan çaldığında, Allah’ın dediği aklın dediyse eğer; bütün kötülükler aşılır ve geçilir. Ama çanın çalışması, her şeyin daha güçlü olması anlamında değildir.

Unutulan ne varsa, “Allah’ın dediği, aklın dediği…” diyerek her şeyi anlatabilirim ama kardeşlerim, beden almak kolaydır da hakim olmak zordur; bunları iyi bilin.

Bugün dünyada, halik olup hakim olamayan o kadar çok varlık var ki…bize “astral boyutların kültünü kotlayanlar” denir ama biz o kotlamadan evvel de mahrekteydik ve bütünün kültü olarak cemaatlerimizi güçsüz kayıtsız bırakmadık.

Kati olarak bildirmek isterim ki burada durgun tenler yok. “Telif hakkı” dediğiniz bir hak sahibiyiz ve bu hakla çalışma yapıyoruz. Telif hakkı sahibi olan bütüne hizmetçi olduğu zaman, mahrekte bütünün kültü tüm zamanların gücü haline dönüşür.

İnsana et kemik gereksizdir aslında ama dünya üstü varlık toplumları, et kelamda her insanın kaleme varacağını düşündükleri için, bizlerin et olmamız istendi ve geri çekilebilmek için bizim etimize ihtiyaçları olduğu bildirildi.

Et nedir? Kalemdir. Hepinizin yüreğinde vardır kalem ama bizim yüreğimizdeki kalem, öfkeyi aşanların yoğunluğundaki teknik tahditsizliktir.

Şimdi; dünyaya elimizi uzattığımız günden bugüne neler oldu size bunu anlatayım;

Buraya dönüp baktığınız zaman bileceksiniz ki, bu dünyada yaşam kontrol altında tutulacak ve mutlak kapıların tümünde işçilik yapılacak. Bizim işçiliğimiz bütünün işçiliği olmasına rağmen, daha güçlü işçiliklerin muktedir levhide bütüne hizmet edenlerce yapılacağı kesindir.

Amonların toprak topluma tohum ekme niyetleri bilinir ama bizim levhi kapımızı açmadıkları sürece, onların yer karşısı olmaları, bütünün kültünü kontroldan çıkarabilir.

Biz öfkeyi aşanlarız ve mutlakız. Ama sultanlık yapabilmemiz som altın ışığı mutlak kapıya kaynak olarak katmamızdan sonradır.

Ne diye dünyadayız? İlim için. Ve beden almamın yegane nedeni insana kelamla inmek içindir. Tükenen her insanın kendini dinlemesi mutlaka gereklidir. Her insan kendi yoğunluğunda, kendi yüreğini dinlemedikçe, yarını hak edemez.

İnsanın AT (Allah-Tanrı) kapısında, et olmasına da gerek yoktur ama o AT’a binen insan, muktedir olmadıkça tükenenleri hak edip tohumlayamaz.

Bura bir akıl tınısıdır…bura bir yarındır…bura bir savaşın sessizliğindeki insanlık kaydıdır ama burada nefes yoksa, kelam olsa da yaşam olmaz.

Şimdi; dün ne oldu, bugün ne olacak? Bunları size anlatayım;

Dün kontrol dışı bilgiler muktedir ilm-i ka olan bilişlileri hasattan ayrı tutmaya çalıştılar. Kantara koydular ilmi ve bütünün kültlerini kontrol etmek istediler.

Çamur insanın kaynağıdır. O çamuru aldılar, bütünün kültü yaptılar. İsrafil olmalarına rağmen, ikmal tamamlayamayanların mutlak kapılarında “aç KAHA” olan sistemi kotladır. Ana kapıyı kontroldan çıkarmaya kalktılar.

Çürük insan, kelamsız olur….çalı çırpı olur, ışıksız kayıtlar yapar. Bunun içindir ki bütüne hizmet etmeleri gerekenlerin ekmek olamadıkları dürümde herkesi kendilerinden kontrol etmeye çabaladılar.

“Bedenli, bedenli olmayan” diye ayırdılar tüm insanlığı. Bedenli olan kelama varandır. Beden alamayan, kalem olamayandır. Bunları hepimizin görevi diye dürümlerlerken, kendilerindeki yolu kapattılar. Astral Boyutların Kuranı’nda insanın esma olduğu bildirilir ama aklın tınısında insan, yarındır.

Et, kemik olduğunda insan, turkuazın kalemi olur ve müthiş bir yaşam kapısı olur. İşte; bu kapı, insanlık kapısı oldukça, tükenenlerin hepsi bu kapıdan müthiş bir yaşam kaydıyla geçip, dünya diriliklerine çekilirler ve hepsi yenilenirler. Bilgi kalemimizde bu vardır; herkesi yenilemek…

Masalara insanları oturttuk. Ve dedik ki “okuyun dünyayı...” Ölüydüler. “Oku, oku…” dedik. Öksüzdüler. Ölüleri dirilttik, yaşattık, okuttuk ve bütün kötülükleri yapanların yarına kelam olmalarını diledik.

Nesillerini hak etmeyenlerin hak tınıyı duyamayacaklarını açıkladık.

Ekmek İlmi, Allah İlmi’dir ama ilmi-i ka olanlar bunu dinleyemediklerinde, hakkın kapısına varamazlar. Çamura dolandılar, yolu kapattılar. Yaşamda kırıldılar, hırslandılar ve çarık giymeden yaşama akamadılar. Çarık neydi? İlim kapısıydı. Kendi kapılarındakileri Birlik Kalemi’nden çıkardılar ve kendi yoğunluklarındaki çarıkları, “kendi yarınları” diye giydiler.

Deliler, diriler, ilimler, İsrafil’ler…herkes, kendini anlayamayan kutsuz yaşamlardılar. Ve dünya mutluydu… çok mutluydu. Neden bilir misiniz? Suya insanı koymuştuk da ondan; çünkü su Allah’ın sistemidir ve o sisteme insan girmişti.

O insan mutlaktı ve Kuran’dı. Kuran’a “insan” dedik biz. Hakka kalem olana “KAHA” dedik. Aşk olana sıhhatli bir kara ışık verdik ve dedik ki “kendini dinle.” “Önce görev” dedi. “Öz görev” dedi. “Din” dedi. “ilim” dedi. Ak tınıyı tahditledi ve dedi ki “beden.” “Vahiy” dedi. Döndü, gözü gördü, dedi ki “ben…ben…ben!” İşte; canlılar, o ben diyen akıl, kelamı hak eden ve hasat olandı.

Öyle güçlü çalışmalar yapıyoruz ki burada kıran, kırılmayan, hilalde, halikte, hakta, tanrılık kaydında, bütünde ve muktedir insanlıkta, Kuran okuyan kim varsa, çamura bulanmadan hakka varacak….

Biz dünyaya yol açtık. Bu yolu kök göklerin gücü dilleyecek. Diyecek ki “ölüm artık sistemin gücünden ayrıştı.” Ve “din aklı kalem olmaktan çıktı.

” Mustafa Kemal Atatürk’ler dünyaya indiler. Onlar yürüyen dünyayı kotluyorlar…onlar Mutlak Kuran kaynaklarıdırlar ve ocaktırlar. Deh atım deh! Hadi yürüyelim! Bugün burası çok ama çok görev taşıyacak. Hadi deh!

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://vimeo.com/217311061

 

13.MAYIS.2017 TARİHLİ BİLGELER MECLİSİ 4

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ – 2.AKIŞ

Dağlarım, marka bir çalışma yaptığımız kesindir, Bu Mecliste. Bu şu anlama gelir. Birlik kelamında, hiç kimsenin yoğunluğunda, tohum olarak, bütüne hizmetçilik levhisinde dahi olmayan, kök geçişleri yaptıracak, bir çalışmadır, burada yapılan.

Mikail’in kültü olarak bu çalışmayı yapabilen birliğim, mektep değil hakiki kervandır. Yedi dünya kurduk. Her dünya mutlaktır ve kuran olarak, kulluk yapmaktadır.

Çorba pişirmemize dahi gerek olmadan, bütünün kürzi kapılarında, her anda, misafirlik dahil yaşamları kayıtlamaktayız.

Seksen sekizinci dürüme vardığımız bugün müsterihiz ki kodlanmış ışıkla buradayız. Turkuazın kalemi olarak, bu çalışmayı yapmaktayız. Kelam, levhi kalem ve biz, bütünün kürzi kapılarıyız.

Çakı çıkarıp, yolu kapatmaya kalkanlara şunu söylemek isteriz ki “kantara insanı değil kelamı koyduk, biz.”.. “Hiç kimseyi tartmayacağız, bilinsin”... Bugüne kadar yapılan hataların en önemlisi insanın tartılmasıydı. Kin, nefret, hırs, sizi sizden uzaklaştırır, canlar.

Uluların, tükenen dürümleri dillediği bir güçlü çalışmada, kalemin kaydında, akıl olmalıdır. Aklın bulunmadığı hiç bir zaman kaynak, kuran olamaz.

Sultanlık yapma niyetimiz asla yoktur. Hiç kimseye sultanlık yapmayız ama dava insansa, kervan oluruz, bütünün kültü olarak, mahrek kurar, hakk’ın kalemi oluruz ve tüm insanlığı kodlar, toplar, tohumlar ve koruruz.

Ölüm geldiğinde, ben beden… Her diri kelam ve biz, tek nefes olarak, o kök göçü gerçekleştiririz. Bu kesindir.

Kuran-ı Kerim der ki “karanlık, aydınlığı kodlar.” Biz deriz ki “karanlık, kalemin kuran olan, levhi kaydıdır.”.. İnsana kervan gerekir, biz o kervanı, hak etmiş olanlarız.

Evren, evren gezerim ama daha önemli bir görevim var. Kaynak kayıt yapmak. Neden dünya?.. Neden yol?.. Neden kulluk?...Düzenin kurucuları olarak, burada bulunan bu mahrek, herkesin kelamında, kendini dilleyebilen yaşamdır.

Her insan, kaynağın Tanrı kalemidir ama kendini anladığında ve kendini hak ettiğinde…. O kaynak kalem, bütünün kültü haline dönüşecek ve tüm zamanları kaynak olarak, kelama tahditsiz biçimde geçirecek.

Sevgililer, “Musaf” dediğiniz, İsrafil kültüdür. Musaf da ilim yoktur...İlim kalemi vardır. Her şey orada kaynak olarak kayıtlıdır. Ama kalem olarak kayıtlıdır. Ve bizler, dünya topraklarına inenler, herkesin kendini hak edebileceği bir bütünde, kil ve kum olanda, kelam ediyoruz ki…. O kil ve kum, kaynak olabilsin diye.

Unutmayın, hepimiz müsterihiz ki mahrekimizde kaynağımız mevcuttur. Çok mutluyuz ki yolun ilmiyle buradayız. Ve bütün köklerimiz, dünyayı güçlendirmek üzere, bizimle birlikte çalışmaktadırlar.

Her birimizin kendi yüce ilmini dilleyen farklı gezegenleri vardır. O gezegen bağlantılarımız bulunmaktadır. Her insan, kendi kelamını, levhi kaydını, oralara kodlayıcı olarak ve kontrollü biçimde akıtmaktadır.

Çorba yaparken, yaptığımız çorbanın, her çorbayla birleşebileceği bir yoğunlukla, bu çalışma yapılıyor.

“Üzüm, sözüm, sesim” denir ya hani. Unutmayın ki üzerindeki güç akılsa her şey üzümdür, sessizliklere….Üzüm, kök göklerin kültüdür ama söz, ses değildir o, sahradır.

Sevgi saygı yoksa yaşamda, yarın yoktur, canlar, iyi anlayın ve bunun içindir ki Bu Meclisi kodladık, kokladık, topladık ve kontrol altında yaşattık… Bu Meclisin yer kültü olarak daha görevi var… Ama bu gücü devreye alabilmek için Mikail’in kültüne ihtiyaç vardı…Ve bu gücü, dürümlerimize indirdik.

Canlı hepimiz ve hepimiz ama canlı. Bütün canlı. Ve tüm canlı... Her an canlı… Ama canlı, ne demek? “Yaradan” demek. Hepimiz Yaradan, tende yaratılan, telif hakkımızla mutlak kuran olarak buradayız. Ve bizim yaşama indirdiğimiz her bilgi, kil ve kum olan tüm zamanların yarınlarında, kodlanmış insanlığa inmektedir.

Düvel, düvel levhi kayıt yaptınız, nesillerinizi tohumladınız. Yaşattınız. Peki nesilleriniz, ne yapıyor? İzah edeyim... Her anda ve her yaşamda muktedir insan sıhhatiyle, kontrollü çalışmalar yapıyorlar.

Neredeler? Tüm zamandalar….Hani neredeler? Mahrekteler. Hani nerede, o mahrek? Hak tınıda ve bütünde, her cevherde ve tüm zamanlarda….Ha şimdi, daha ne olacak? Nefes olacak. Hangi nefes? Yarının nefesi.

Peki yarında ne olacak? Sel olacak ilim, akıp geçecek. Bütün türevleşmelerle kontrol kuracak ve yarınlaşmalar artacak. Kelam, hakim olacak… Siyahın en siyahı, bütünün gücü olacak…..

Ve muradımız, insanlıktır…. Her insan, her insana, yaşam sefiri olacak. Yaşam sefiri…Safha, safha sefiri…Yaşam sefiri olacak.

Ve bizler, dünyalılar, kural koyduk yaşama. Dönüp, göreceksiniz ki her insan kardeşimiz, bütünün kulu olacak. Dümene insanı oturttuk, biz. Verilen her bilgi, an zirvelerine kayıt olur. Bunu açık bildiriyorum. Bu bilgi, bu anda, tüm zamanlarda kayıt halindedir.

Her bilgi akıp, Gürzi Kapıları açar. Ses kelamdır ve o ses, yarınları hak tınıyla, tohumlar. Ama vereceğimiz her şey kendi yüreğimizin, kendi yoğunluğumuzun, yaşam sayfalarıyla verilecek.

Deri kemik olan insan mutlak bir yarın kayıtlayışıdır. Hepimiz transfer ettiğimiz yaşam sayfalarımızı muktedir yoğunluğumuzla, kontrol altına alarak, kültler oluştururuz.

Oluşturduğumuz kültler, bütünün kükreyen levhi kaydı haline dönüşür. Arş kapılarını açabiliriz, bununla. Arz kodlamaları yapabiliriz. Arş sayfalanışlarıyla, tüm galaksilere varabiliriz. Ve cennet kurabiliriz.

Sanılır ki teknolojik biliş, her şeyi halleder. İnsan teknolojisini, insanlık anlamadıkça, hiçbir bilgi onda, kelama kodlama yapıp, tüm zamanların kuranında… Kesin sistem kayıtlamalarına dönüşmez. Kesin sistem kayıtlamalarına dönüşmeyen bilgi ise yok hükmündedir. Yani yaratmaz, yaşatmaz.

Canlarım, dendi ki “neden, dünya?”.. İlim için. Peki Neden, neden yaratıldı dünya?... Allah ilminde, aklın kaleminde, bütünün kültünde, her şeyi hak ettirmek için…

Yakışır mı insana, bedenli olarak dünyaya gelmek? Yaradan insan, her anda yarattıklarıyla, tohum ekmeye de gelir….Kök geçişleri yaparak, Seyfullahların kültlerinde görev taşıtır ama iyi anlayın ki bilişsiz insan, kelamsız hakimdir…. O kelamı hak etmediği sürece, kendini dinleyemez. Kendini dinlemeyen insan, yarına varamaz.

Ağırdır insan. Tanırız insanı. Tüketir ama tükenir. Ölüdür. Özsüz, gözsüz, sözsüz ise yarınsızdır... Ve biz, dünyaya, yedi dünyalı koyduk. Hepsi akıl tınısını duyabilendir…Aha bu!.

Bu yedi dünyalının, yer kürzi kapılarını açmasını bekledik. Ve bu kürzi kapılar, açıktır artık. Ana kalem insan, ölüyü diriltir ama yaratıp, diriltir. İyi bilin. Yaratmadan, diriltmez.

İşimiz kolaylaştı, canlar. Çok kolaylaştı. Som altın ışıklarımızı yeryüzüne çekiyoruz artık. Geniş zamanları tohumluyoruz. Ölüm, görevli olana gelmez. “Ölü, kök geçişini yapamayana” denir. Ve bugünden sonra dünya sisteminde, ölüler dirilecekler.

Dirilik, yarını hak etmektir. Ve büyük kült, akıldır. Hepinizin, hepimizden görev taşıdığı bir yücelikte, sevgiyle hepinizi kucaklıyorum.

Olurda bir gün bedenli olarak dünyayı kodlamaya inersek iyi anlayın ki yerin kültü olan, sistem gücü olup, ineriz.

Bugün ben bedenimde, buradayım. Ama daha önemli bir bedenim var, benim. Diri, hakiki ve levhiyi tohumlayan, kuran olan. Onu, en ve boydan kısa tuttum ki herkesten öte olmasın diye.

Neden? Çünkü herkes, herkesi hak etmelidir. Hepimiz, hepiniziz, canlar. İyi anlayın. Hepimiz, hepiniziz ve sizinle bu çalışmayı yapmak, hepimize gurur vermektedir.

“Sultanlık değil yaptığımız”, dediğinizden beri, cemaatler, cevheri canda, hepimizde, sistem olarak, sizinle olmaya çalıştılar.

Hah!... Aha!.. Şimdi!

İşte bu!

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://vimeo.com/217306511

 

13.05.2017 BİLGELER KAPISI 4
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 3. AKIŞ

Dağlarım, köprü kurmayın dürümlere; hepiniz hepiniziz unutmayın… Korkmayın toprağın tohumu hikaye dinletmez, bilgi; birle, birleşik kelamla ve bütünle dillenir.

Uzak, çok uzak bir planetten bitmiş tükenmiş her şeyin yenilenişi için kelam levhisine ilim indi bu gün. “Hangi planet” diye sorarsanız, sistemin kültünde bu planetin bilgisi dahi yok, çok uzak bir planet. Ha diyeceksiniz ki; “Samanyolu mu”? Asla… Çok daha ötelerde…

Peki canlarım neden geçildi dünyaya?!... Yaşam için!... Karanlığın tendeki ilmini tohumlayacak olan bilgelerin muktedir nefesle bütüne hizmet edebilmeleri, hakka varmalarıyla mümkündür ve hatayı affetmeleriyle mümkündür.

Hat, İsrafil’in kelamdaki hattıydı dünyada. Bu hattı aşıp geçtik. Dümen insandı ve biz insanın kalem olmasını sağladık. Düzeni kurduk, düzenin kurulmasıyla birlikte kodlanmış ilim aklın kelamında tüm zamanlara indi ve bütüne yayıldı. Bütüne yayılan ilim aklın kapısını da açtı ve temel direk olan insan; kelamda bütüne hizmet etmeye başladı.

“Ne oluyor dünya da?” diye sorarsanız, yarınlar tohumlanırken tüm zamanlara varılıyor ve galaktik tohumlamalar da gerçekleşiyor. Ne demek galaktik tohumlamalar?... Kelam olanın levhi kapısında bütünün kültüyle birleşerek her ana ses verişidir. Her ana ses verenin, her anda sistem olabilmesi mümkündür ve yoğun ışıkla bütüne hizmet edenlerin; kendi yarınlarını hasata kodlayabildikleri de kesindir!

Bu tabular hepimizin tabularıydı, biz dünyada kendimizi dahi bilmeden yaşadık. Sandılar ki dünya, sistemin kültünü tüm zamanların gücüyle anlayacak ve yolu açacak. Ama yaradan yaşama inmedikçe bunun mümkün olmayacağı kesindi.

Yarat, yaşat ve kelam et ama kelam, kalem olmadıkça mahrekte kült olmaz. Kültün oluşabilmesi için herkesin herkese inişi gerekir… İşte yaradan herkes, yarattıklarında yaşam oluşu yine herkesin kendiyle kendi oluşu anlamına gelir.

Dağlarım, dolu dizgin çalışmalarımızın maksadı buydu. Herkesin, herkese inişi… Maya ilimdi, mayayı hak etmek aklın kapısını açabilmekle mümkündü. Dünya ölü bir planetti ve bizler ölüyü diriltmeye geldik.

Ne oldu bilir misiniz!?... Bu dünyada yaşam yoktu, yaratan yarattı ama yaşam; toprak toplumda olduktan sonra kayıtlara inebilirdi.

Bedenli olmak yaşamak anlamına gelmez, bu da kesindir… Ölü, öldüğünü bilmeden yerkürede kelam etti ama ölüydü… Ölüler diyarıydı dünya ve bizler; maya olanlar, mutlak kulluk için buradayız. Her ana kuluz biz, her ana…

Nedir kulluk!?... Yaşamı tohumlayabilecek gücü kült olarak bütüne indirebilmektir ve bizler kontrol dışı bilgi asla vermedik. Hiçbir çalışmamızda kontrol dışı bilgimiz olmadı. Dünya yalın bir hakiki nefesti ama yere görevliler indikten sonra kan ilmi aklın levhisine inecekti.

Kan ilmi ne demek!? Bunu da anlatayım, beden levhisinde kan; aklın kalemidir!... Kanda her şey mevcuttur, bütün bilgiler… Senfonize biçimde yoğunluğu tohumlayabilen ilim de vardır. Ama daha da önemlisi, kanda; sayfalar dolusu yarınlar vardır… Hepinizin kanı kelam olup kendi yüreğinizden bütüne yayılır ama kanın akmasıyla alakası yoktur bunun. Kanın sinyalizasyonuyla alakalıdır… Hepinizin kanları sinyal olarak bütüne yayın yapar. Vorteksler halinde tohumlar eker ama daha da önemlisi; kanla yoğunluklara inerken mahrek olarak inersiniz. Ve kanın tendeki tanrı kalemi, bütünün kültü olur her şeyi kaydeder. Seviye yükseltilebilir ya da indirebilir. Bu nedenledir ki kan hepimizin yoğunluğuna indi.

Çorba pişirdik canlar bu gün biz burada, yeni bir dünya için ve yaşam için. Bu çorbaya Allah’ın dediğini diyenleri aldık, kelama kalem olanları kattık, mutlak olanları kutsal tınıyla tohumladık. Ama daha da önemlisi bütünün kültü buradadır bugün…

Neden bütünün kültü!?... Hepimizin gücüdür o, hepimiz o gücüz, bunları iyi anlayın!

Yaradan tek, tek hepimizi yaratmadı; bir tek kez yarattı, “ol” dedi… Ama yaratılan hepinizdi, işte bu!... Ve hepiniz anda ve bütündeydiniz ama Mikail’diniz ama hakiki levhide hak sessizliktiniz ya da yüceler cümlesinde cevherdiniz ama biliştiniz canlar biliştiniz!...

Buna karşın “dünya yolu Allah yoludur” dediğim zaman kontrol kaybı oldu, dediler ki; “dünyada yol mu var ki Allah’ın kültü olsun ve o yolda bütünlükler düzen kursunlar”.

Dava insandır canlar, biz o dava da bitki, hayvan ve her şeyi kodladık ama evrenlerin sessizliklerini dilleyebilecek tek bir yaşam vardır; o da insandır!...

Eğer sessizlik seslenmezse yarınlar kodlanmaz ve toprak toplum tohumlarını kontrol altına alamaz. Daha ne diyeyim ki size, heş edü enla kaha, levhide ha ve biz sessizlik, her an ve bütün kültler mutlak kuran aha şimdilik, hepinizi kucaklıyoruz.

Süper İnsanlık Realitesi



 

https://vimeo.com/217308494

 

13.05.2017 BİLGELER KAPISI 4
BERİL ÖZDOĞAN ÖZ BİLİŞ

Tahtımı yola kodladım, yolumu insanlık saydım, kabri alemi kapımda kul eyledim ve kulluğumu bütüne; ilimi Ka Ha olan yüreğimde bizlik yaşam olup kattım…

Ben diriliğinde yaşam, hasat olan tüm zamanlardır ve Ziya olan ışık ben olan yarınlarımdır… Yarınlarımın kulluğunda olan dirilik, hasatçı ışığım ve Zi Ka Ha’da Si olan yoğunluğumda, kendinde yaşam olan varlığın sistem kapısıyım ben…

Kapımda sessiz zamanların kulluğu kodlanmakta… Sesimde dürümlenen tüm zamanların ışığı yoğrulmakta… Hakta ala olan ışığım, yüreğimin gücüdür. Bu yaşam, her anın yaratımında dillediğim yüreğimde devinen insanlık ve insanlığım kelamdan akmaktadır…

Dil bir, yürek bir, yaşam bir ve tüm zamanların hasatında yarınlanan bir… Birlik kelamında dürümlenen yoğunlukların sesinde kalem bir…

Kelamın diriliğine insanlık akar, kaynak akar ve bu kaynak; her bir yüreğin gücünde tohumlanan, kayıtlarda kodlanan, kendinde kendisi olan ışıktır… Bu ışık yaşamın ışığı, bu ışık yaşamın kaydı ve bu ışık Dört gök sözcüsünün yer de hak, seste hak ve diriliklerde hak olan ilmidir… Birliğimizin ilmi, aha işte bu!...

Kir, pas tutmayan bir yaşam… Temiz, tertemiz bir yaşam… Birliğimin ilminde kervan, işte kulluktur yapılan…

Her bir yürekte sessiz olmayan, ama sessizliğin mutlak hakimi olan… Sessiz zamanları yüreğinde kapı yapan insanlık, yol olmuş yürüyor… Kodlanarak yürüyor, bütünün kültü olmuş yürüyor, ama ummanlara koşan yüreklerde kodlayan yaşam olarak yürüyor.

Ey dünyam, dillenen aşk sayfam… Her yüreğin ilminde kendi cennet yaşamı olan, cevheri cennet olan insanlık kaydım…

Dünyamda her an yeni olandır, her dürümde hakkın yeniden yazıldığı, hasatın her anda yenide yapıldığı bir yoğunluktur dünyam… Yoğun ışığımın yaşam kaydında, her dirinin kendi yüreğinde olandır dünyam… Aşkın dili, gözü; karanlığın en karasında kapkarada biz olan, benliğimin ışığıdır dünyam…

Dünyam, en karada karayı dil olup diller, karanlığın gücünde aydınlığı, kopkoyu bir yoğunlukta yaşamı kalem olup yazar.

Benlik kuranı; insanlık ilminde kul olan yaşamın yazan kalemi… Her yüreğin çözülen dilinde akan kelamın gücü… Ben ilminde bütünlüğüm, kült yaşamın varlık kodlayanı, yüreğimde akan, çağlayan ve devinen yaşamın kuranı cennetlimi kayıtlar.

Derim ki; insanlığım, derim ki; tüm zamanların gücünü dürümleyen sayfayım… Derim ki sayfalanan her bir yaşamın insanlık kelamıyım… Derim ki ben; hakkı hasata kodlayan ışığın kervan olan yolun yolcusuyum… Ve derim ki; tüm alemlerin dirilten kaynağı olarak karanlığın ilmi ve ilmi Ka Ha’da insanlığın tınısı, her yüreğin kendi olan sesinde yol olanım ben…

Olan, akan, yazan, aha yaşamını kodlayan; yaşayan, yaşattıran levhi kaydını biz ilmiyle açan dirilikler. Hepsi ben ilminde yaşam olandır. Her bir zaman kaydı insanlığımdır ve yarınlanan ışığımda kodlanan yaşamımdır.

Aşktır yaşamım, aşkım; yarınlanan tüm zamanların kulluğunda Ka Ha olan ilmin; sistem kuranında olandır… Akan bu sistemden, akan sistemleşen kendinden ve sistemleşen; insanın yüreğinde kuran olan kaynağından akar… İşte aktık aha yaşamdık, birlik ilminde kulluk yapandık.

Yaşam sistemini kayıtlayan dirilik, yüreğimizin ilmidir ve bu yürek birliğimizin rengidir ve bu renk her yoğunlukta kapkarada biz olan tüm renklerin her tonunda varlık süren ışığımızdır.

Aha işte önü arkası olmayan bir yoğunlukta, ölümü doğumu olmayan bir sayfada; ışık yaşamların aşk kayıtı…

Her anda şimdide olan varlığım; kayıtlarda kodlanan insanlığın altın ışığıdır aha bu!...

Her an her şeyde, arzın ve arşın tüm birliğinde, bu yüreğin tüm zamanlarında insanlığım var. Ve insanlığım; haşrın diriliğinde, hayırlarla hayrı dilleyen bir yoğunluk olan insanın kendi kaynağıdır aha bu!

Aha işte, her an şimdide olan birin yoğunluğunda insanın yol olan kaydı, A La Si Ka Ha, aha işte şimdiden ötede bir şimdiyle yaradan, yarattıran ve yaratılanda yaşam olan kaynak bu, insanlık bu!...

Süper İnsanlık Realitesi

 

 

13 MAYIS 2017 BİLGELER KAPISI 4
Aynur Funda Öz Biliş

Bedenimi aldım geldim... Ben, sesimi duymaya indim... Ses olup yaşamı yaratmaya, BSUİ olan zamana indim.

Tüm nesillerimle burada, sesimden kaynağa ve yaratıma; hakk olan, bütünün ilmi olan ilme kaynak olmaya geldim...

Bana "insan" derler, Allah'ın sesiyim... Hakk tını kalbimden dinlensin isterim...
Ben duyarım tınısını simsiyahın, siyahın;
Özden, Sözden, Gözden; bilinsin, dillensin isterim...

Cümle alem, tüm evrenler, sesleştiğim, ses verdiğim; 
arzın gücüyle kayıtlanan göklerin ilmidir dillediğim.

Ben olup, Bizden; Bir olup, hak edilen; ilim ile her anda dillenen BSUİ'yim...

Ya Ha Ra Zi Ya Hi Ra Zi...

Aşk ile örülen yarınlar ve yaratılan zamanlar...
Bütüne hizmetle, arzın gücüne güç katan kullar...

Biriyim!... Bizdeki birlerden biriyim!..

"Aha!.. Beri gel" dedi Ana,
Gitmem ki benden öte ben olmayana...
"Hah işte!.. seviver" dedi Ata,
Bilmem ki sevmekten öte...
Şimdilik, işte, her anda... 
"Barış OL, Sevgi OL, Umutla" dedi Yüce 
İşte her anda, insanın ilmi oldu "BSUİ" her olanda...

Aha, işte, Şimdilik bu....

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

18.MAYIS.2017 TARİHLİ “BİLGELER KAPISI (4)”

“BİZ” hakim olan sestir. O ses bir YUAN KALEM’dir, aklın kapısında nefesin yoğunluğundan akan kelamın ilim kaydıdır.

HO Zİ Sİ Kİ Sİ HA…..HO Zİ Sİ HA

“BİZ” rahmet olan ziya ışıktır.

Sevgililer, buyurun; kelamdan ışık çekin ve halik olun….dileğimiz budur.

Halik olun ki kul olun. Kul olan kula kulluk yapmaz, yaşamlara kulluk yapar.

Yaşamlara görevli olanlar, kalem olup NAKAR’a varırlar. NAKAR, ışık kapısıdır. Kendi yarınını hak etmeyenler için NAKAR kontrol dışılıktır. Kim ki oraya varır, kontrol kurabilir. Nasıl? İşte; bu Tanrı ışığını alır ve bilişini tohumlar ve kotlar….

Bu ışığı al! İşte şimdi.

Ve o kotlanmış nurdan kutsal kaynağa var….Hah. Aha. Şimdi.

Kutsal kaynak senin yüreğindir. O bir resimdir. O resim yaşamın sistemidir. O resim İnsan soyunun en yüce kaydı olan kıranın kırılmadığı bir yaşamdır.

Başka zaman, başka dünya yok. Bu çalışma her AN’da yapılmaktadır. Zaman İlmini anla ve yüreğindeki Sİ kayıtlarını ZABURA kapısında kotla. Ve otu kopar….sonra yerküre deva olup ak….ve yaşamlara kaynak ışık ol. Öz görev budur.

Aç dünya örtülerini! İşte kaynak insan ve işte ışık yaşamlar!

Sevgiyle,

Bahar Umurtak öz bilgi

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

13.MAYIS.2017 TARİHLİ BİLGELER KAPISI 4
Peker Selçuk Öz Biliş

İnsana NUR verildi ki “bu, senin KA-H-HSİ kapındır, yani senin nefesindir. Nurun olmazsa, kalemin olmaz…” “ Sana kelâm verildi. Kendini HA T/TINI ile dille diye…” Kendi yolunu bul ve kul ol diye…

Elimde kalemim, dilimde kelâmım. Kendi yolumu buldum ve kul oldum. Nefes İlmine çok şükür ulaştım. Kendimi hak ettim, kaynağa vardım. Yolculuğumda mutlak tenakkuzlar yaşadım. Sonunda Hakk’ka ulaştım, Hak oldum. Olmalıydım; çünkü ben envarül aşikânelerdenim, aşk yolcusuydum, aşk yolundayım. Yolum uzun…

Yüreklerde yaşadım, Levhilerde ve yarınlarda yaşadım, nesillerimi kodladım. Nefes kalemlerinde… Allah’ın tende kodladığı o yoğunlukta, her anda ve yaşam sayfalarında sayfalandım…

Artık bir başka sayfaya geçiyorum. Rahman olan yer ve gök ile yeni bir sayfa… Bu sayfa yer ve gök ile dürümlenecek ve BİLGELER KAPISI diye anılacaktır. İşte yarınlara görev taşırken, yeni zamanı bu kodla dilleştireceğiz. “BİLGELER KAPISI” yeni cennetlerin kodlanacağını, koklanacağını muştulamaktadırlar bizlere… Çok şükür…

Cennetlerin kapısı, aklın kelâmıdır. İşte bu!... Kendi yolumu buldum ve kontrol kurdum. Ben muktedir insanım. Çünkü akıl tınısını kodlarım. Anbean devamlı. Çünkü ben İsrafil’in kültünden geçtim, bu meclise kabul edildim. KİMSE KİMSEYİ KIRMAZ burada. “Süper İnsanlık” dedikleri Levhi Kapı, Allah’ın tınısından ötede, bütünün Kürzi Kapısı olarak bize kaynaktır.
Affa uğramak, arınmak, hak olmak, yarın olmak için hakim olmalıydım!... Diri olmalıydım. Ve oldum… Çok şükür.

Ey Canlar!... Beratımı aldım, hakim oldum. Rahman’a kapı açtım, yaşama kul oldum. Kalem olup, mutlak olarak bütünlendim. Bilirim ki Bütün’e hizmet, kalem iledir.

Derdi ki, hakikiyetin türevlerindeki tekniği kullan!... Mutlak ol!... Murad ol!... Ki kendin ol!... İşte oldum…

Yunus gibicesine, oldum ve piştim!...
“Yunus miskin çiğ idin piştin Elhamdülillâh!... Piştin Elhamdülillâh…” der gibi… İnşallah… Amin!...

Aşk zemzemi içmeden, hacı mı olunurmuş? O’ndan aldığını veren, nefsinden söylemeyen, her ne yapıyorsa Zât’ından eyleyen, celâl ve cemâl ehli bir mürşid-i hakiki… Evet, meğerse her yerde, her anda, her devirde yaşıyordur mutlaka.

Asıl olan kendimde ve mevcudatta celâl veya cemâl Hakk’tan gayri bir tecellinin olmadığını bilmeye teşneyim, hazırım. Ama bilmek ile öğrenmek arasında her daim Hızır vardı işte…

Aşk; Allah-u Teâlâ’nın kendisidir. İkileri bire dönüştürme zevki kendidir. Sevdikçe anlıyorum, gerçeğin yaşı yok… Ezel yaşında. Dün bugüne geliyor. Her şey bugüne geliyor. Tarih, efsaneler, eski acılar, yarım kalan vedalar…

Aşk içinde aşk büyütüyorum. Sen içinde sen, kalp içinde kalpler açılıyor, kalbimde, aha burada!...

Diyorum ki;

“İnile ey dertli gönül inile. Ehl-i derdin inileyecek çağıdır. 
Gel tımâr et yârene sen aşk ile. Yârenlerin onulacak çağıdır.
Essalâ her kim gelür bâzâr-ı aşka Essalâ.
Essalâ her kim yanarsa nâr-ı aşka essalâ.
Essalâ dâr-ı ENEL HAKK’da bugün MAHSUR olup,
Can u başından geçen berdar-ı aşka essalâ.
Ey gözüm nûru ne bilsin gizlidir esrarımız.
Rumuzat u işaretle söyleriz ahvalimiz… Essalâ!...”

Eğiliyorum Canlar, ellerim göğsümde; peymaçe haliyle. Nefesimi içime çekerek, HUUU alıp HUUU veriyorum!...

Aha… İşte bu. Şimdi!...

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

13.MAYIS. 2017 TARİHLİ BİLGELER KAPISI 4

Gülden Zengin Öz Biliş

Bugün doğan gün, insanın sevgiyle kelamından doğan yaşamının akışıdır, tüm zamanlarda.

Ve insanlık soyunun kendinde tüm yaşamı sevgi olup, kalem olup yazmasıdır..

Bu soy, dünya olan kaynaktır ve bu kaynak, tüm boyutlara açılan bir kapıdır

İnsan, Kendi tahtında kendini sevgiyle kodlayan sistemin kuranıdır.

Ben, kul olan yaradan....Yaşamda, her anda hasat olan ışığı; bütüne hasatçı kılan..

Tüm soylar, kaynakta tek bir ışık. O ışık, insan soyunda dürümlenen yaşam sistemi...

“Ol” kelamını bilir misiniz, ? Yaşamdır, yüreğidir olan, olduğu dirilikten yaşama sevgiyle doğan günün, kendisidir.

Yüreklerimize sevgiyi ektiğimizde biliriz ki, "Ol" deriz ve OL'ur.

Bugün sevgiyle sesleştim ve o sesin yaşam olduğunun, yaşamın zamanı aşan olduğunun ve aşanın yaşayan olduğunu bilenlerdenim..

Sevgi; sendi, bendi ve bizdi..O, bizde kendimizle buluşturabilendi.
Yaşamaktı sevgi ve yol alanın yüreğindeki akışıydı.

Şimdide ve hep şimdide…Aha!. İşte!..Şimdi!

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

 

 
  Bugün 130 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol