Birlik İlmi
  BİR DİYALOG
 

BİR DİYALOG:

- Tartmayın yürekleri. O yürekler, İlmin Tahtı’nda kontrol kuracaklar. Tartmayın yoğunlukları. O yoğunluklar, bütün kötülüklerin üstesinden gelecekler. Oğullar, tarmayın ışıkları. Tartılırsa ışıklar, BİRLER KAPISI açılmaz ve zaman sonsuzlukta kontrol kuramaz. Ve sonsuzluk yoğunluğunu kaybeder ve yeni zamanlar ve yeni yaşamlar kayıtlanamaz. 

- Tanrı der ki Tanrı, kaynağını kendi yaratır ve yoğunluğunu kendi yaşamsallaştırdığı ışığından kayıtlar.

Din Tahtı’na insanı oturttuklarında gördük ki o tahtın ışığı sınırlandı. Kök Zamanlar, Gök Zamanları kırdı. Ve bütün kötülükler kontroldan çıktı. Ve Din Tahtı’na yaşamı oturttuğumuzda, Görev Tahtı’nda Dünya vardı. İşte bunun içindir ki Düzen’i kurduk. “Atlanta Kuranı” denilen kodlayıcı İnsan, her diriye hak etmek üzere Kürzi Yaşamlar’a iner. O insan, Kuran olur ve zamanı sonsuzlaştırır. O insanın nefesi, kendi yarınıdır. Yasaları koyar ve kodlama yaparak, cevherini kendi yaşamlarına katar. 

Türkiye’de çalışmalar tüm insanlık için öz geçişin yapılacağı çalışmalar olarak anlaşılmalıdır. Birliklerimiz dünyadadır ve Dünyanın Işıkları Birliklerimiz’le birlikte çalışmaktadırlar. Dünyaya iki Namaz Zamanında indik. Birinci zamanda IŞIK’tık. İkinci zamanda TOPLUM’duk. Işığı yaktık ve zamanın sayfalarını kodladık. Sonra “kör zamanlar”ı ışıktan ayırdık ve zamanın ışığında yeni bir yol açtık. İşte o yol, insan olan ışığın yoludur. 

Özün Sözü’nü söyleyenleri bulduk. Hak Taht’ın yolunda olanları bulduk. Her diriyi bulup yolcu olarak kayıtladık. Soğuk ve sıcak sayfaları açtık. Okuduk ve baktık ki her diri kendinde kendi yoğunluğunda Kürzi Cevher’e güç katmakta. Bildik ki hak etmişiz. 

Din Tahtı’na, ağır yük taşıyan insan oturur. O insan, kendini hak eder ve zamanı tohumlar. İşi bitirir ve görevini devreder. O insanın devir yapabileceği Kuranlar dünyaya gönderilirler. O Kuranlar da kendi yoğunluklarında kendi yaşamlarında güçlenerek dürümlenip diri yarınlara güç katarlar. 

İşi bilmeyen, Hak Teknik’te kendisini hasatta sayar. Çokları da ben Rahman’ım der. Ve biz deriz ki hasat, insanın tahtıdır. O tahta varan, kendi yoğunluğuna varır. O tahtın sahte olup olmadığı hakimiyeti ve hakikiyeti ile bilinir. 

Şimdiye kadar Din Tahtı için Birlikler oluşturduk. Bu Birlikler’in bir kısmında insan yoktu. Hepsi meleklerden ibaretti. Bir tek İnsan Tohum, dağlara Kürzi olmak istedi. Onu Kuran’dan ayırdık ve baktık ki kodlandı ve toplandı. Kutsal Işık yaktı. İşte o insan, BİR oldu ve kendi oldu. Şükür ki hak etti. 

Şimdi Dağlar, yeni cennetleri yaratırken, teni hakim olanları aradık ve bulduk. Hepsi cennetten cevhere ulaşmış yarınları kayıtlayan ve sonsuz zamanları kodlayan birleşenlerdi. Onların tohumlarını hak ettik ve zirveleri kodlattırdık her birine. Şems’in Can Tahtı’nda insan yoktu. O kendiyle kontrol kurmuştu. Bu güne geldiğimizde bildik ki biz, Sultanlar’ımıza kaynak olamamışız ve onlar kendi yalınızlıklarında kend yarınlarını kodlamışlar ve tohumlamışlar. Hepsi Amon’dur ve Haton’dur. Her biri can taşır ve yeni bir Rahman olarak Kuran olur. O halde ocakları yakmış mıyız yoksa yakmamış mıyız? Bunları önemi büyüktür.

Şükürler olsun ki namaza duran insan, kanatlarını almadan ışık olamaz. Olgun başakların ışığında kontrol kurar ve sarı yaşamdan kızıla ve mora varır. (Sarı yaşam insan için yaşama giriş sayfasıdır. Kızıl ve mor ise yaşamın en aşağı ve en yukarı idrak sayfalarını ifade etmektedir.) İşte o insan kendini kodlar ve tohumlar. Bizi bilir bizi hak eder ve biz onu hak ederiz. 

Erdiğiniz yer, sizin sizi hak ettiğiniz yer olduğunda biliriz ki zaman sessizliğinde hasat yapılmakta. Oyunlar oynanır tohumlarla ki onlar Kuran olsunlar diye. Yeniler ve yeniden öte yeniler. Hepsi yeni ve zaman, sırdır bütün için. İşi bilen bizi bilir ama bizi bilecek olan kendini bilecektir. 

Dünyaya tohum ekmeye gelen çok sayıda görevlimiz var. Onlar, yarınlarını tohumlayacaklar. Onları hak etmek istemeyenler, oğul veremeyecekler ve yarınların tohumları olarak kontrol edilip zeki yaşamlarda ekimleri yapılmayacak. 

Onların ekimleri yapılmadığında; yeni zamanlarda, Kuran olmaları yada savası kaybettiklerinde kontrol kurmaları ve kendilerini var etmeleri ve bu suretle Sistem’de var olmaları imkanı olmayacak. 

- Sistem nedir bilir misiniz? İki namazın, TEK’de BİR olduğu bir yaşam sonsuzluğudur. İki namaz, iki yarını ifade eder. Bir yarın, sizi hak ettirmez, yenilemez ve kendi yolunuzda sonsuz sayfalanışta kırar. Ama iki namazla bir olduğunuzda artık sizin için herşey çok kolay olur. İş budur. Sizden başka bir siz, sizi siz diye dillemedikçe, siz onda o olamazsınız. O siz ve siz o olduğunuz; zamanda Can Taht kurulur. Ölü dirilir. Ve zaman seslenir. İşi bilen insan soyu için SES olur. İşi bilmeyen o sonsuz sırda yok olur. Öf canlarım... Öf... aha verdiğimiz bildiğimizdir. Şimdilik... Hah... İş bu... Aha şimdi... şimdi... şimdi...

- Ceyhan’dan Seyhan’a vardığımda ses, insana Sistem diye verildi. herşey insan içindi. İdil’den Volga’ya vardığımda insan, ilme verildi ve ben her diriye verildim. Fırat’ı unutmayalım. Fırat, Dicle’ye umman oldu ve zaman oldu. O zaman her biri safha safha Nakar oldu. Zira iki Can Taht bir oldu. İşte orada insan soyu kontrol kaybına uğradı. Şükür ki har yükseldi de Birler Kapısı’na varıldı. Ani bir seslenişti bu... vermek istedim. Şimdilik...

 

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 
  Bugün 2 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol