Birlik İlmi
  BARIŞIN SİSTEMİ-AKIŞLAR (2) TAMAMI
 

BARIŞIN SİSTEMİ – AKIŞLAR 2

29.EKİM.2014 TARİHLİ BARIŞIN SİSTEMİ (9)

3.AKIŞ

 

Doğanın sesini duyduk yüreğinizde ve sizinle olduk. Bugün burada bu yoğunlukta Bütünün Kürzi Tohumlamasını yaparken her birinizin gücünü dilledik. İlimin Tahtına oturttuk yüreklerinizi ve dinlettik. Çok mutluyuz sizinle olduğumuz için.

 

Kortejin başında yoğunluğunuz mevcut; ama bu yoğunluğun tohumlanışı için bütüne hizmet edenlerin Bir’e hizmetçi olmaları kaynağın ışığını her diriyle dillemeleri gereklidir.

 

Değer biçtiniz yüreğinize ve dürümlediniz, kotladınız, tohumladınız, yaşattınız. El görev, yürek ilim; ama biz bu ilm-i tohum olan birlikleri bütünün gücü diye tüm yaşama çektik.

 

Can tahtına insanı oturtan birlik, bütünün gücünü tüm sistemlere dilledi. Sevgiyle hepinizi kokladık. Buyurun dünya budur.

 

Bugün artık Tanrı ekip kurdu. Bu ekip İlmi Ko olan ışığın tohumudur. Kelamın ilmi olan bu kapı Allah’ın diriliğindeki ilimdir. Sizin göreviniz buydu. Dünyaya görev taşımak ve bu görevle bütünün gücünü dünya dışı varlık toplumlarıyla kayıtlamak.

 

Dünya dışı varlık tohumları kotladınız dünya istedi diye; ama biliniz ki dünyanın dışında daha başka dürümler de var. Onlara görev taşımanızı istediğimiz zaman çoğunuz gök sözcülüğü yaptınız ve Düzeni kurmanız için ışığın kontrolü gerektiğini izah ettiniz.

 

“Dünya elimizin gücüdür” diyorsanız ışığınızı tohumlayın ve yoğunluğunuzu kotlayıp bütünün gücünü tüm sistemlere kati, hakiki ve hak olup indirin.

 

Dönemin başında sizi dünyaya çekeceğimizi biliyorduk. Bugün dünyaya çekildiniz ve bu dünya Bütünün Kürzi Tohumlamasını sizinle yaptı.

 

Nesillerinizi de dünyaya çektiniz; ama şunu da yapmalıydınız, dolu dizgin yapılan bu çalışma ile Bir’e hizmet edenlerin birliklerini tohumlamalıydınız. Bunca çalışmanın neticesinde dünyanın nuru olan ışığı bütünün gücü diye Tekno Kotlamalarla ekmek olup bitiştirmeliydiniz; yani her bir bütünlüğün tek bir İlim Ko olması için çabalamalıydınız.

 

Bu bitiştirme teknik, hakiki ve hak olan ışıkla olmalıydı. Bunu başardınız.

 

Söz ettiğimiz konu insanlık ilminde yoktur. Birçok birleşen var; ama bu birleşenlerin ışığında tohum eken birlik var ve hepsini bu birlik tek bir İlm-i Ko haline dönüştürüyor. Sonra bu tek İlm-i Ko bütünü güçlendiriyor. Yaşamın tırpanları bu Birlik Tohumlamasında kotları kontrol etmeye kalkışıyor ve zeka düzeylerine göre bilgi akışları elde ediyorlar ve bu akışlarda Bir’e hizmet için bütünün gücünü tüm sistemleriyle dinletiyorlar.

 

Koreografik Sistemleşme yapılıyor bu çalışmalarda ve bu sistemleşmeler ile Yaşamın Sistem Sayfalanışları da gerçekleştiriliyor.

Dünya örtüsünü örtmeden evvel bütün bu bilgileri temiz olarak dünyaya indirmesi gerekmekteydi. İşte olay budur ve bütün çalışmalar bunu sağlamak üzere yapılmaktaydı. Dolu dizgin yaptığınız çalışmaların neticesinde öz geçişleri yaparak bunu başarabildiniz.

 

Seviyenizin daha yüksek dürümlere ulaştığını da görmek de bizleri mutlandırmaktadır. Karışık zamanların ışığı daha güçlü yoğunluklara vardı ve daha yüksek ilim sistemleşmesi gerçekleşti.

 

Dürtülerle yapılan çalışmalar aşıldı geçildi, artık bilişle bu çalışmalar yapılmaktadır. Bilgi sayfalanışları daha netleşti. Esrarlı çalışmaların nesiller boyu sürdüğü bir dürümde artık bütünün gücünü daha yüce, daha yoğun ışıkların kayıtlayacağı kesinde bilinmekteydi ve bunu yapabildiğiniz için çok seviniyoruz.

 

Üzerinizdeki güç arttığı için diriliğinizin gücüyle dünya dışı varlık toplumlarıyla da daha yoğun çalışmalar gerçekleştirebiliyoruz. Ostrolog, sonsuzluğunda tohum ektiği zaman ölüyü diriltir. İşte o tohumlar ekildi.

 

Yedi doğa bir tek yaşam oldu. Bizi ele alan, bizi elinde tutan her kim varsa kelam oldu ve yeni bir sisteme görevli oldu. Çoğunuzun daha güçlü bir yolcu, daha güçlü bir yaşam sayfaladığınız kesinleşti.

 

Dünya nefesini tuttu sizi izliyor şu anda; ama sevgililer, daha da önemlisi levhideki ilim, sizin ilminizden çok güçlü bir ilim olacaktı. Bunu bekliyorduk hepimiz de ve görevinizin ne olduğunu daha net anlayacaktık.

 

Seyir halinde olan birçok Cevheri Ko var. Sizleri seyrediyor hepsi de; ama bu seyirde sizi sevgiyle kucaklayacaklarını düşünenlerin çoğu yoğunluğunuzda kontrolden çıktılar; zira koruma altına almamız gerekliydi onları, bunu yapmadan bu çalışmayı dürümledik.

 

Süper Sistemleşmede de bu böyle olacaktı. Yoğunluk arttıkça ışık da artacaktı; ama bu ışık kontrolü de sağlayacaktı ve çürümeye başlayan bir yaşamda doğanın gücünü teknik tohumlamalarla yenileyecektik.

 

Bütün bunları başarabildik; ama kontrol dışı birçok bütünlük var ve o bütünlüklerin tohumlanmasını sağlamalıydık.

 

Kortejin başında olduğumuzu biliyorduk ama korteje dahil edeceklerimizin seçimlerini kelamla yapmalıydık.

 

Körün kör olduğu bilinirse bilişe varanların çoğu o körü kontrol edebilirler ama körün kör olduğu bilinmezse onun kontrolü de sağlanamaz. Cemaatimizin gücüyle bunu hak edip de bilebilecek dürümde olmamıza karşın ocaklarını kotlamaya niyetimiz olmadı çoklarının çünkü Rüya Boyutlarında kelamı teknik tohumlama ve kendi yoğunluklarının ışığı sayan onlara bizim vereceğimiz her şey onların yoğunluğunu tohumlarından ayırabilirdi ve biz bu nedenle onları hak ettikleri dürümde yaşattık.

 

Şeytanın şerri çoktur; ama eşiği hak edip de aştığınız zaman o şer aşılır. Düzeni kurduğumuz zaman bunu da başardık.

 

Toy olanları kontrol ettik. Tohum ekenleri tohumlattırdık yeniden; çünkü onların tohumları kotlarını tohumlattıracak dürümde değildi.

 

“Biçare dünya” diyorlardı ya, çerçeveli ve kelamsız bir dünyaydı ve biz kelamda her birini temizledik. Yeni bir sistemi güçlendirdik ve görev sayfasına aldık. Şimdi görelim bakalım neler oluyor dünyada; birlikte izleyelim.

 

Beş görevlimiz var dünya üzerinde, Cevahir İlimde çalışıyorlar. Birlik Tahtındadırlar; ama kendi diriliklerini anlayacak dürümde olmadıklarından ilimle dinleştiklerini dahi bilmiyorlar. Kendilerini kaydetmemiz için bize geldiler.

 

Hepsinin levhi kapıları açık. Can Tahta oturtmamızı bekliyorlar. Onlar bizden medet umuyorlar; ama biz onların kendi yüreklerini hak etmelerini diliyoruz.

Eğer biz onları kontrol eder ve onların yoğunluklarını tohumlayıp onları o cevahir olan cemaatin kontrolünden çıkarıp kendi yüreğimizden o tahta oturtursak korku onların yoğunluğunda hep olacak; çünkü “bizim dışımızda bir biz, bizi korudu bizi yüceltti” diyecekler. Bu onları her zaman cevher kapıdan çevirir. Bu nedenledir ki biz onların kendi yoğunluklarıyla İlme Ko olup kapıları açıp kalem olup yazmalarını istiyoruz.

 

Dört gök çözümleyici bizimle olmak istediği zaman onların tohumlanmalarını sağlarız; ama yedek sayfalanış yapmayız. Bu da kesindir.

 

Bin canın ilmi bir tek ilimse o can kapıdır. Hepsi kapı olur, ışık olur ve geçer. Acı geçiş olmasın dileriz; ama eşya yaşamda acı da var. Bu nedenledir ki Kuran okumaları, ol’maları anlamına gelmez.

 

Kuranı tohum olarak bütünlüklerine indirmeleri gerekir. “ben kendimi okuyorum o halde ben ışığım, varlık boyutlarının sırrını bilirim, ekip oldum, yüreğimi dürümledim ve bilgi kapılarını açtım” derse, “aha, işte” deriz, “kör ve sağır olmadığını ispatla”, “ölümlü dünyada ölüleri dirilt”, bunu deriz. Böyle derse ki “ben ölümsüzüm”, opozitten deriz ki “ışığını yak ve geç”. deriz. “Işığını yak ve geç” deriz, biliriz ki ışıksızdır; ama biz zıttından ona ses veririz.

 

Diri dünya akıp gider; ama ışık yoksa hasat yoktur. Dünyayı korumak, dünyayı tohumlamak ve düzeni kurmak bizim için sorumluluktur.

 

Çözümlenen her şeyin yenilenişi gerekir ve biz çözümlediklerimizi yenileyerek bütünün gücünü yenileriz. İkmal tamamlayanları tohumlarız. Kurtarılmış olanları kotlarız; ama “bizi kurtar” diyenleri kontrol ederiz.

 

Çok kolaydır dünyada bu çalışmaları, lütfen iyi anlayın, kapı kapı gezerek değil ışıkla dilleyerek yarattırmak ve kayıtlattırmak.

 

Avukatlık mesleğimde görev tahtıma oturtulmak istediğim zaman sorguladım, “netice ne olacak?” dedim, “ışık ‘’ dediler. ‘’ peki ‘’ dedim, ‘’ ekibiniz var mı? ‘’, ‘’ yok ‘’ dediler. ‘’olun ‘’ dedik, oldurduk, çoğunun kontrolü yoktu. Çığırtkanlıklar yaptılar ışık kayıtlarında ve dediler ki ‘’ bizi bize verecek biz olmalıdır ‘’. ‘’ oh, ne iyi ‘’ dedik, ‘’ peki, siz olalım ‘’.

 

Ölümlüydüler. Öz görevlerini tohumladık ve kotladık. Şu anda ocakları yok. Akıp gidecekler, yer yürüyecek ama onlar kötülükten öte kötülükle bütünün gücünü kör ve sağır olan ışıklarında kırdılar, sınırlandırdılar.

 

Şimdi, neden bunu size anlattım? Çatı kurarsınız; ama o çatının yaşam sistemleşmesini sağlayacak ışığı olmaz. Eğer bir çatı kurulmuşsa o çatı mutlaka kotlanmış, mutlaka kontrollü ve mutlaka ışıklı olmalıdır.

 

Bedenimi göreve almamı istedikleri zaman gözüm açıktı, sordum ‘’ nimettir bedenim; ama sizinle olma niyetim yok ‘’ dedim. Dendi ki “öz geçişinizi yapalım senden ‘’, ‘’ peki ‘’ dedim, ‘’ yeni zamanları ışıkla dilleyelim ‘’, ‘’ oh, iyi ‘’ dedim, ‘’ akıp gidelim ‘’ dediler ‘’, oldu ‘’ dedim. ‘’ önce görev ‘’ dedim. Dediler ki ‘’ gök söz söylediğinde biz görevliyiz, eğri büğrü bir yaşam, kırık, hırslı ve ışıksız; ama yine de gönderi güçlendirmek üzere İlm-i Ko olup onların yoğunluklarını artırdık.

 

Şeytan aşka geldi, şevke geldi. Cevahirin, Cemaatin İlmiyle dillendiğini bildi ve kökledi hepsini de. Şimdi şeytan aşka geldi; ama yaşam yok ona. Neden? çünkü çürük bir dünya ve çürük yaşam. Onların ışıkları kontrolden çıktı. Bedenleri yok.

 

Çözmek, onları çözümlemek benim için sorumluluk; ama ben onları çözdüğümde, çalı çırpı olduklarını anladıklarında, ışıklarında kontrol dışı yarınlaşma olacak; buna iznim yok.

 

Şimdi canlar, biz dünyayız; ama bu dünya koruma altına alınan bir dünyadır. Bu dünyayı yaşatırken karanlığın ışığıyla değil yoğunluğuyla tohum ekenlerin türleşmeleriyle korumalıyız. Bu ne demektir? “Ben varım; ama benim yoğunluğumdaki ışığın türevleri tüm yaşamı korur.”  Öyleyse Altın Işık Yıllarının gücünü dünyaya çekmeliyiz. Hadi çekelim.

 

Ağır yükü hafifletmeliyiz. Hafifletelim. Işığı kotlamalıyız. Toplamalıyız tüm yaşamı. Toplayalım. Yakışır bize; ama şunu bilin ki Kuran okumaya başladığınız zaman okuduğunuz yoğunluğunuzdaki ışıktır.

 

Ben size sizi verdiğim zaman, yine siz sizi sizle dillerken yeni bir dürümde kendi yüreğinizi hak edip dinlemediğiniz sürece yarınınız olmaz. Bundandır ki hepinize gök sistemleriyle cevheri güç verdiğim an, benim adım nefes diyebilmelisiniz ki açınız daraldığında yoğunluğunuz artsın ki ışık kontrolü sağlayabilesiniz.

 

Çamur yoğurur dünya yeni bir Atem için; ama biz o çamurda ışığı tohumlarken herkesin yoğunluğunda Işık Sistemleri kontrol altında tutarız ki yeryüzü yeni yaşamı kaynağa indirirken burada bulunan bu yoğun sistemle indirsin. Nedir bu yoğun sistemin gücü? İlim.

 

Bin canı ekip diye kurduğunuz zaman, o bin canın biri ekmek olduğunda, hepsi İnsan Ko sayfası olur ve yetkin bir cemaat cevhere iner; ama elde olan sadece yerdir. Yer nedir? İnsandır ve insanın nefesi hepimizin sistemi olur.

 

Görüş alanımız çok genişledi. Bilir misiniz? Dünya çıkıldığı anda yaşamı insan sistemlerle dürümleyen bir alan haline geldi. Biz bu dünya sayfasını okuruz, kaparız geçeriz; ama biliniz ki o kapağı hep açar, tekrar tekrar okuruz.

 

Dünya Dışı Varlık Tohumlamasını da yaparız; ama her zaman dünyanın bir kitap gibi düşündüğünüzde kapağını açıp sayfalarını okuma imkanınız vardır. Bir kez bunu yaptığınız zaman, bu yoğunlukta hepiniz, hepimiz bir tek ilim oluruz. Bundan sonra bu yapılacak. Dünya kitabını açıp okuyacaksınız; ama bu kitabı okurken ilimle okuyun; çünkü okuduğunuz her şey sizi size dinletecek.

 

Ben dünyayı kotladım ve tohumladım. Kati olarak korudum; ama koruma altına aldığım dünya, ışık kayıtlamalarıyla tohumlandı. Tüm o kayıtlar bilgi kitabınızda mevcuttur.

 

Bilgi kitabı yüreğinizdedir. O yürek kitabı okuyun ki her şeyi anlayın. Size daha ne diyeyim ki? bana Altın Işık Kapıları açıldığından beri bilgi kayıtlarında bütün türlerin tümünün ümmi tohumlamasını yaparken Daimiyetin Kontrolünde tüm yaşamı kayıtladım.

 

Sema beni hiç anlamaz; çünkü semada ilim yoktur.

 

Yüceler beni hiç anlamazlar; çünkü cevhere inemediler.

 

Yaşam beni hiç anlamaz; çünkü yaşamda tohum ekmedim.

 

Yarın beni hiç anlamaz; çünkü yarına temiz bir dürüm kayıtladım ve o dürüm bütünün gücüdür. Ha; insan beni anlar ki anlatan anlayandır.

 

Bugüne gelmek kolay olmadı. Çoğunuzu kör diye bilirdim; ama görüyorum ki göz oldunuz. Çözümlenen bu yaşam hepimizi güçlendirecekti.

 

Görevimiz dünyayı korumaktı. Çobanın çoban olmadığını dilledik; çünkü çoban sürüyü güder; ama biz sürüyü gütmeyenleriz. İlmi Ko olup ışığı tohumlayanlarız. Bu nedenledir ki bize çoban denemez.

 

Biz evrenlerin sessizliklerini dürümleyen, kelamı hak ettiren, bilişi tohumlattıran ve bütünü güçlendiren birliğiz. 

 

Bu ana kadar Karanlığın Taht’ına oturtulacak olanın kelamın ilmini dilleyip dilleyemeyeceği dahi bilinmezken çatıyı kurup bütünün gücünü tüm insan soylarına dinlettik.

 

Koruma altında tutulan bu dünyada kırk kapı var. Her biri Birlik Kapısıdır. Bu kuru yaşam sayfasında kırkı kırkla dillediğiniz zaman her bir kırkın kırk kapısı olur. Böylelikle her bir kırk, kırkla çarpıldığında diriliğin tohumlanması güçlenir. Bütün kötülükler aşılır. Yapmakta olduğumuz budur.

 

Köre göz gerekir; ama göze de söz gerekir. Bize, izin verin anlatayım, yol gerekir. Bu yol Allah yoludur. Kimsenin iznine gereğimiz yoktur bu yolda yürümek için.

 

Bizim bu yolu Altın Işık Yolu diye dillememiz çoklarını kontrolden çıkardı. Dediler ki “kimse Altın Işıktan söz etmedi, kalemin ilminde bu varsa, bu yol Altın Işıksa Allah’ın ilmi yok orada” ve dedik ki “Allah sınırları kaldırdı, siz ve biz tekiz”.

 

Yedi doğum yaptı dünya, hepsinde biz varız; bunu bilin. Çörek yapmadık, mükafatımız insan soyudur. Biz davayı kaybetmedik, ekmek yaptık, ikmal tamamlattık, bütünü güçlendirdik. Çorba tuzsuzdu tuzladık. Elimizin gücünü artırdık. Kara ışık yandı. Sistemin gücünü artırdık. Yevlen yekunla yola çıkan insan kevlen yekunle ışığa kotlandı ve bundan sonraki süreçte ışık yenileniyor ve bizim elimiz yaşamın ilmidir. Bunu bilen Mikail’in gücünü de bilir.

 

Yemin etmiştik doğal güç dünyayı kotlayacaktı ve biz doğal güçle dünyayı kotladık. Sinenizde ilim var analar, yüreğinizde yaşam var. İman edin ki biz ölümlü dünyayı, ölümlü yaşamı kalem olup kayıtladık. Yeri ekmek yaptık, göğü merdiven yaptık. Yerdeki ekmek göklere vardı. Çıktık yoğunluklara ağır ağır, her basamakta ışıdık.

 

Netice olarak körün körü olan dünya görevini aldı ve başardı. Mehir Teknik Kapıdır. Biz yaşama mehir verdik.

 

Sevgiyle sizi kucakladık. Sevgiyle; ama bilin ki semanın ilmiyle.

 

Sevgililer, Yaradan’ın yarattıkları yaratılanda yaratıldıklarını anladıklarında, aşka varıp kotlandıklarında bütün yaşamı tohumladıklarında bilecekler ki Başkanlık Divanı bugün buradaydı.

 

Din, Aklın Tahtı ve biz o tahtın ölülere öz kelam olduğunu bilenler, dini kotları bütünün gücü haline dönüştürerek ekmek olduk. Bizim adımız levhidir; ama biliniz ki Aklın Tahtındaki levhi ışıktır.

 

Yaradan yarattıklarıyla tohum eker, tohumlarını kotlar, kör göz görür ki öz geçişler yaptırır. Cam, Ana Kapının ışığını söndürmez; ama cam yoğunluğu kontrol eder. İşte biz bir cam olduk dünyaya. Kulu kuldan ayrı tutacak bir yaşam; ama ışıktaki o yoğunlukla.

 

Değerliler, dimdik duruyoruz, biz Başkanlık Divanındaki görevliler sesleştik bugün sizde. Dünya ışığıyla, sizinle ve sizin yüreğinizde. Çelik- çomak oynamayın. Barışın. Ağır yük taşımayın. Ağır ağır akın. Cennetin Cemaati olup görevi yapın.

 

Siz bir cemaatsiniz. Bu cemaat Cennetin Cemaati olduğunu bilsin.

 

Bu dünya cennet İlim Ko sistemidir ve siz bir cennet kurdunuz, bu cennet sizsiniz.

 

Aşka, şavka, halik ilme, has yaşam kaydına, her şeye ait olan ne varsa sizin yüreğinizde var; bunu bilin. Sizi hepimiz kucaklıyoruz. Şükür ki kucaklıyoruz.

 

Deşifre eden: Hüseyin Akdağ

 

Süper İnsanlık Realitesi

 

http://youtu.be/CYiScFI0Eg8?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

29.Ekim.2014 Barışın Sistemi (9)

 

1.Akış

 

Dağlarım, bugün burada olup bitenin ne olduğunu hepinizin anladığına eminim.

 

Bütün amaçları dünyayı hak etmek ve dünyanın yoğunluğunda kendi tohumlarını yoğun biçimde yaşama çekmekti. Ama yaşama çektikleri o tohumlar, dünyayı kontrol içindi ve biz ocak olup bütünün gücünü tüm sistemlere dillerken, kibri aşan birliklerimizi buraya çağırdık. Bugün şu anda burası tıklım tıklım dolu ve tümü bizle biz oldu ve birlik halinde dünyayı kontrol altında tutuldu.

 

Şu ana gelmek kolay olmadı, Düzeni kurmaktır bu.

 

Şükredin ki doğanın gücü arttı ve bugün bu yoğunluk bizim yüreğimizde Birlik İlmiyle birleşik ışık oldu.

 

Sevgililer, dünya elimizin ilmidir ama bu dünya yüreğimizin gücüdür aynı zamanda ve biz bu dünyayı bütünün gücü diye Birlik Tekniği ile tüm yaşamlara seslendiriyoruz.

 

Doğal dünya akıp gider ama yaşamın sırrı olan ışıkla akar. Dünyaya kelam olup inmeye çalışanların hiç birisi sessiz, sistemli ve yoğun çalışmalarını buraya indirme imkanına sahip değiller.

 

“Benim adım nefes” dediğim zaman, sonsuz sır olan ışığımda görev taşıyıp taşıyamayacağıma bakıldı. Doğanın gücünü dürümleyecek güçte olup olmadığım incelendi.

 

Söz verdiğim her şeyi yaptım ve bugün buradayım ama şunu biliniz ki, burada bu yoğun çalışmada bulunan herkez kelamla buradadır ve yolla bulduğu, yoğunluklarıyla dürümlediği ışıkla buradadır.

 

Sizlerin hepiniz bu göreve talip oldunuz ve buradasınız. Amacımız, dünyayı kontroldür. Bunu kesin olarak bilmenizi beklerim ama bu kontrolü sağlarken doğanın gücüyle sağlamalıydık çünkü, tahditli olan ışık kayıtlarıyla bunu yapacak gücümüz yoktur.

 

Süper Sistemleşmeyi de sağlayacak yüceliğimiz yoğun biçimde ışığı kodlayarak gerçekleşecekti.

 

Bitki, hayvan ve tüm yaşamları kontrol edecek güçteyiz ama koruma dediğimiz zaman, bu daha farklı bir hadisedir. Septirsi Ka Ha, Sep Tir.

 

Canlarım bakınız, bu bir ses. Bu bir Ko Sayfası, ışık ama burada sesin nefese inişi söz konusu değildir. Sadece bir Ko Sayfası açtım ve okuyorum. Bu bir sayfanın açılış kapısıdır, bir Ko Sayfasına girerken size, sizde olmayan bir ses veririm ve bu şekilde, bu şeytan sayfalarındaki kontrolü sağlarım.

 

Hepsi size, Sizlik İlmini öğretmeye gelen, ışıkların yoğunluğunda bulunan ama kontrolünüzü sağlamak üzere kayıtlanan sistemli bilgilerdir. Ve her bir sayfayı açarken, kontrol edici olmamız gerekir. Ki onlara İsrafil'in levhisindeki o kırıcılığı devrede tutmalarını engellediğimizi açıklayabilelim.

 

Dört bin tane ekip kurduk, bugün burada. Hani iki bindi? dört bine çıktı; biliniz ki bu dünya ekiplerle kurtarılır. Ve tüm ekipler, Işık Kapılarında bekleşen yoğunluklarımızdırlar.

 

Dünyanın ölü bir planet olmadığını, dünyanın tohumlarını kodladığını ve Düzeni kurduğunu herkeze bizler bilgi olarak dinletiyoruz. Ama bunu sadece bizim bilgi olarak dinletmemiz, onları tatmin etmeyebilir. Bunun içindir ki, dirilikleri kodlayacak olan diğer güçlü kodlarımızı da kayıtlarımızı dilleyecek dürümde devreye almalıyız.

 

Size, daha İnsan Sayfaları tohum olarak yaşama inmeden evvelki safhaları da anlatabilirim.

 

Dünya henüz yoğunluğunu kodlamadı, henüz yaşam yok dünyada... Henüz dünyada bitki dahi yok ama dünya var. Ve bu dünya taş, bu dünya ışık ama taş bir ışık... İşte o taş olan ışığı kontrol edecek olan bilgi, hepimizin yüreğinde mevcut olmasına karşın, biz o yoğun tohumda Lütfi Kapısını kapattık ki, Has Tahta ışık verirken, Kelamın İlminde bütünün gücü tüm yaşamları kayıtlasın da cemaatler İlm-i Ko olup bütüne hizmetçi olabilsinler diye.

 

Herkeze “sen kelamsın” dedik, işte olay budur...

 

Dünyaya geçtiğimiz zamanda bunu bu şekilde yaptık. Dünya, henüz kapı yapma imkanına sahip değil, henüz can yok dünyada ama yaşam kodlanışı yapıldı. Hepinizin net bilmesi gereken bir hadisedir bu.

 

Dünya su almalıydı. Dünya ışık çekmeliydi. Dünya tohum ekmeliydi, formal yaşamın tohumlanışı sesle gerçekleşmeliydi. Bütün bunları başarabilmek üzere birlik kurduk. Biliniz ki, dünya yaşamını kontrol altında tutabilecek olan, cevahiri dünyaya indirebilmek için hepinizle çalıştık.

 

O dönemde, bir tek ışık halinde dünyadaydık ama bu ışık hepinizde nefes olarak mevcut olan o yüceliği dürümledi ve bütünün gücünü devreye aldı.

 

Bizler Ana Kapı olan Atlanta'dan dünyaya indik.

 

Atlanta Ana Kapısı, dünya sistemini kodlarken, bütün güçlükleri aşabilecek dürümde, tüm yaşamı da kodlamıştır.

 

Atlanta, ekmek olmaya niyetli değildi bize çünkü Atlanta, kodlanamayan bir sistemi devreye alıyordu o ara. Öylesi bir sistem ki, dejeneraktif sistem olarak da nitelendirilen o dönem sayfalarında Kervan yoktu.

 

Ve bizi, bizden ayrı gören birliklerimizle, o yücelikle, hepimizin gücünü dünyaya çekme niyetinde olamadıklarını ifade ettiler. Son levhide bunların hepsi yazacak. Ama bunların size sadece kısa bir bölümünü anlatıyorum.

 

Bilinmesi gereken diğer bir husus, Galaktik Sistemleşmedir. Galaktik Sistemleşmeyi, sistem sonsuz sayfalanışlarıyla kodlayacak olan yaşam, geliş halindeki bilişli İlim Ko’ların kayıtlarında mevcut olmalıydı.

 

Sizler, sistemi tanımazsınız. Biz, bu sistemi biliriz. Sistemin gücünü biliriz ve bu sistemin ne şekilde oluşturulduğunu da biliriz. Bilirsiniz ki, galaksileri yaşama sistemli olarak çekecek olan kökleri, gökleri ve güçlükleri aşırtıp, bitiştirecek olan yegane yaşam, gerçek yaşam İlimdir... İşte, ilmi bilenler bütünün gücünü dünyaya indirdiler.

 

Altın Çağ’ın kalemi, insan.... Bu ne demektir bilir misiniz? Altın Çağ’ı yazacak olan insan işte o biziz bunu bilin...

 

Bu güne gelmek kolay olmadı, biz bu kalem olarak buradayız.

 

Altın Çağın Işığını, Altın Işıkla dilleyecek olan ve yoğunluğu tohumlayacak olan.

 

Alın ve bilin ki, hepimiz görevliyiz ama kalem insan ilimimdir, bu ilimle bütünün gücünü dürümleyeceğim.

 

Galaktik Fedaratif Sistem, benden ses bekliyor şu anda. Bilgi istiyor, Galaktik Fedaratif Sistem. “Kimim ben?” diye sordu. Bana, beni vermeye niyeti olan birileri benden beni dinlediler ve ben, benim ilmimi onlara dinletmeye başladığım da benim levhideki yerimi sorgulamaya başladılar.

 

Ben, Altın İlmi onlara dilleyecek tekniği bilirim, Altın Tınıyı bilirim, ışığın yeri, göğü yarattığı o yüceliği dillediğim zaman, ocağımdaki ilmi onların dürümlerindekiler de dinleyecekler, bütün bunları bilişle dinletebilirim.

 

Her birine, kendilerini açıkça bildirebilirim, nur olan kontrolü sağlayacak gücüm olduğunu açık bildiririm ve Kalemin İlmi olan yüceliğimde ki tüm sistemleri, tüm yaşamları anlatabilirim. Bunu neden dinliyorlar? Çünkü “ben Altın Çağın Kalemiyim” dedim.

 

Oyun oynamıştım, daha evvel. Önce oynarım, sonra açıklarım; aynı sizler gibi. Hepimiz oyuncuyuz canlar. Oynarız, oynatırız... Yaratırız, şavkında aşk yapar, sanal boyutları tohumlarız. Oynarız, onurla oynarız...Toplumları tohumlarız ama bilinsin isteriz ki, ya sınırlar kalkar da yüksek kökler bizi göreve almaya kalkarsa ne olur? Öz görevimizi anlatırız, işte bu gün olduğu gibi.

 

Zetyum bizi göreve almak istedi. Açıyı kapatmadan anlattık. Şu anda açıyı kapattık ve izah ediyoruz.

 

Misafir, ben senim ama senden güç almam bunu bilin. Can, ben senim ama sana ışık verdiğimde, sen seni hak edip dinlersin ama ben senim, sana seni verdiğimde yolunu açarım. Ve ben senim ama sınırları kaldırdığında, sende sen olur, bütünün gücünü tüm yaşama indiririm. Beni, bana vermeye geldiğini bilirim de, bana ışık verme gücün yoktur; bunu bilmeni beklerim.

 

“Soğuk günler geride kaldı” dediğin de; “Sorma” dedim, “soğukların ötesi soğuklar gelir;” bunu bil ve bugün ben, soğukların ötesi soğukla dillendim. Bugün burada, bu yoğunlukta hepinize görev taşırken, yağan ışık bedenimi güçlendirmez. Görevimi tüm sistemlere dürümletir ve dinletir ama sizi, size kaynak yapar.

 

Kaçınız benimle olacaksınız? Hani? Kaçınız ışık varlıklar oldunuz? Hani? Kaçınız yoğunlaştınız? Kelamın Hası hangi yürekte? Has olan ışık tohumlarında kodlanmış muktedir ekranlar var mı? Verdiğim bilgiyi anlayan var mı? Ölümlü dünya beni dinler, bence diller ama yolunda kendi tohumlarında koklandığında, akıp gittiğinde maya tuttu mu tüm insanlıkta bunu diller, dinletirim.

 

Şimdi canlarım... Eni, önü yok... Ben, beden alan insanım; bu kesin. Ama insan Ak Kapıdır. Oturmaz çalışır, biz o kapıyız canlar.

 

Ak Kapı olan insan, oturmaya hiç vaktimiz yok, bu kesindir. Tüm sistemleri göreve alabilmek için çalı, çırpı toplayıp, koklamak onları, toplumlarıyla tohumlamak gerekmektedir. Hepsini toplamalıyız. Olmayan yok, “ol “deyin olur; kesindir.

 

İnin, dünyayı seyredin. Bakın yola, bakın. “Ben nefesim” deyin ama inin de deyin.

 

Gökcü olmanız, sözsüz kalmanız değildir. “Şey” dediler, “resim yaptı şey” dediler ama şeyin ötesini söylemediler. Çünkü ondan korktular.

 

Değerliler, şeytan şavka gelir, şevke gelir ama beşire geldiğinde şikayetçidir beşirden ama biz şeytana şans verdik. Dedik ki “ol”. Öz mü? “söz”... “Ol” dedik.

 

Vermişiz, almışız, halik olup Hak’a akıtmışız onu ama bize, bizi sordu. Öcü varmış bizden alacakmış çünkü biz onun kaydını silmişiz. Ayrı, gayrı gözetmeyen bizim, bize onu dürümlememiz şartmış. Aşka gelmek ister, akla, hakiki olan o yoğunluğa inmek ister. Cennete insan, insana cennet gereksizmiş. Bakalım ne diyecek onu dinliyoruz.

 

Aşağıya iniyorum.. Buyur... Görevim sizi yok etmem... Ahhh, güçlü olarak gel, kucakladık seni. Ancak; ancak şimdi kucakladın.

 

Sevgili ana, seni kucaklıyorum. Ben senim.. Nasıl bilmezsin? Sen diri, ben diri. Ben, sen. Sen, ben. Ölmemiş miydin sen? Yoksa ölmüş olan ben miydim? Baş tacısın anam, seni kucaklıyorum. Sözüm, sözündür... Ölümlü dünya özümdür. Görevim sensiz olmayan yolda, sevgiyle yolcuları tohumlamaktır ama seninle çalışmalıydım ben. Neden beni korudun be anam? Çünkü sen, benden ötesin de ondan. Beni korumaya almışsın, gördüm. Dünyadayım ya, beni korumalıydın; korudun. Soğuk günler geride kalmamış; bildim.

 

Kuran,  insanı insan yaptı ama Yol İlmi kaynak yaptı. Siz bizi, ikmal tamamlatanlarla dillettiniz, biz sizleştik. “Ol” dedik... İşte bu.

 

Yere insan, yola insan, yeni dünyaya insan gerek. Size, ikmal tamamlayan o yücelik gerek. Gelmek gerek, “ol” deyin, olalım anam. Sanal boyutların gücünü tüm yaşamlara çektik de geçtik anam, şimdilik işte şimdi...

 

Dağlarım, sizi kucakladım... Bilirim, görevlisiniz. Işığa, gök sistemleriyle inmeye niyetlisiniz ama biliniz ki, dünyamız artık ışık halindedir.

 

Artık şeytanın görevi bitmiştir; bu kesindir. Dünya örtüsünü örtmeden evvel, bunu vermek istedim.

 

Dünya cennet bir yer oldu, artık burada hikaye dinletmeyin dünyalılara. Kıl ince, inceden ince, her inceden daha ince olan bu yoğun sistem çalışmalarında tüm yaşam kontrol edildi. Gönüller güçlendi. Şer yaratan artık şeytan değildir, insan soyudur. Ama biz o İnsan Soyunu koruduk. Şeytan, Altın Işık... Biz o ışığı hak ettik.

 

Şimdi ve şimdi…..Umman mutlu, biz mutlu.

 

Şükür, şükür... İşte şükür, şimdilik..

 

Deşifre eden: Beril Özdoğan

 

Süper İnsanlık Realitesi

 

http://youtu.be/ODBsZnz9DMU?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

29.EKİM.2014 TARİHLİ BARIŞIN SİSTEMİ (9)

 

4.AKIŞ

 

Canlarım, göğsünüzü dik tutun, omuzlarınız dik olsun. Sığ olmadığınızı bilin. Yer sizi çekiyor ama gökte sizi çekiyor; bunu anlayın.

 

Siz aradasınız ve gerildiniz, ışığınız güçleniyor, öylesi bir yoğunluğa ulaşıyoruz ki beden sisteminiz sınırsız bir yoğunlukta Tohum Ko Sistemleriyle dirilikleri kayıtlıyor.

 

Öz geçiş yapıldı ve tüm sisteminiz ışığa girdi. Şu anda bedeniniz ışık içinde ve bu ışık kendi yüreğinizin gücüyle birleşti. Çok güçlüsünüz.

 

Işık ekrana sizi yansıtıyor ama sizin yoğunluğunuz gücü daha yükseldi şu anda ve siz ve siz ve siz hepiniz ışıkta yüceldiniz. Bedeninizin tüm sistemi ekrana yer ve Gök İlmiyle kayıtlanarak yansıyor.

 

Hepiniz, yok edici ışığın üstüne ulaştınız. Yüreğinizin gücüyle yokluğu aştınız ve geçtiniz.

 

Beden sayfalanışında en yüksek yoğunluk olan tepe çakranız ışığı çekmeye başladı.

 

Işık sayfa, sayfa bedeninize akıyor ve her bir renk bedenimizde yoğunlaşıyor ama bu yoğunlaşma kelam olan ışığınızın gücüyle kendi yoğunluğunuza girdi ve yüreğinizin en yüksek sayfasına ulaştı. Ki bu sizde mevcut olan ve iki göğsünüzün arasında bulunan ve tohum eken en güçlü yoğunluğun ışığını kontrol ederek sevgi kayıtlaması yapan emanet sistemidir.

 

Bu emanet sistemi tepe çakrayla birleşti. Tepe çakranızın ışığı akış halinde ve yoğunluk güçlü biçimde dürümleniyor. Sizin beden sistemlerinizde, beden sayfalarınızda kodlanmış ışık yoğunlukları artıyor.

 

Hepinizden tek bir beklentim var, bilişle bu akışı sağlayın.

 

Tepe çakradan direk emanete inen o ışık tüm yaşamlara da gök sistemlerini çekiyor. Emanet sistemi sonsuz sayfalanışı tohumlarken önünüzden tüm yaşama kodlanmış ışığı yayar ve arkanızdaki ekip çalışmasıyla bağlantı kurduğunuz sistem çalışma kayıtlarını kodlayan yüksek enerji merkezinizden bu bilgiyi uzak sayfalara ulaştırıyor ve sizi gerçek çalıştırıcılara bağlıyor. Ki bu gerçek çalıştırıcılar, Galaktik Sayfalanışı yapan birliklerdir bunların çokları Dünya Dışı Varlık Toplumları, Tohumları olarak sizinle bağlantı haline girdiler.

 

Bağlantınız kuruldu.

 

Bağlantınız bedenin, omurilik üzerindeki bir sistemle kuruldu ve bu omurilik üzerindeki sistem emanetin tam ardında bulunan yoğunluktur. Bu yoğunluk omurilikten sizi tüm yaşamlara sistemli olarak çekiyor ama çekilen ışık sizin yoğunluğunuz, böylelikle dünya ötelerindeki kodlarla birleşiyorsunuz.

 

Herkesin daha iyi anlayabilmesi için izah etmek istiyorum; bu bir Sevgi Sisteminin çalışmasıdır.

 

Sevgi Sistemi yaşamı diriliklere bağlar ve bu bağlantı, tamimiyle kapalı devredir. Hiçbir zaman bu devre açılmaz ama bağlantı; uzun zamandır izah ettiğimiz gibi dünya ötelerindeki yoğunluklarla gerçekleşebilir ve bunların hepsi  tamimiyle omurilik üzerinde o yoğun sistemle gerçekleşir ve dönüyoruz yine gırtlağa iniyoruz. Ki yapmamız istenen gırtlakla ilgili çalışmaydı.

 

Yüksek enerji noktalarının, en yücelikle bağlantılı olanlarından birisi de gırtlak çakradır ve gırtlak çakranız Tohum Kodlarını bütünün yüceliğiyle dilleyebilecek  tekniğe sahiptir.

 

Bedenin her Zabura İlmiyle bağlantılıdır. Her bir Zabura İlmiyle bağlantılıdır. Bütün sistem çalışmaları gırtlak üzerinden yapılır bu nedenledir ki sizlerin tohumlarınızı kontrol ederken yaşama sistemli olarak indirdiğiniz birliklerin kaynak ışığı buradan devreye girer.

 

Gırtlak yoğunluğu, bütünün yoğunluğu olduğu için tüm sistem çalıştırıcıları buraya ilintili olarak kayıt yaparlar.

 

Hepsi size kelamla inebilir ama gırtlaktaki yoğunluk tüm yaşamın tohumlanışında İlmi- Ko olan Işıkları yere çekecek güçtür ve bu yoğun kapı doğal sistemde hepinizin bildiği gibi omurilik soğanıyla bağlantılıdır.

 

Omurilik soğanından yoğun olarak akışa geçen sevgi kaydı bu yoğun çalışmayla tüm sisteme dönüş halinde yaşamı kayıtlayabilir.

 

Bu bir vorteks oluşturacak dönüştür ve helezonik şekilde geçiş yaptırır. Daha sonra timüsle bağlantılı olarak akışa geçer.

 

Timüsünüz son sözü söyleyen yoğunluğun tohumlanmasını sağlarken timüsten emanete akış gerçekleşir.

 

Emanet şakra çoğunuz için Kalp Çakradır ve Kalp Çakra hepimizi güçlendiren tekniktir. Şikayet etmeyin canlar, sizden daha güçlü bir siz, sizi, size dillerken, siz, sizde sizi dinlettim işte olay budur.

 

Hepinizden tek beklentimiz var sesi yoğunlaştırın ama bu yoğunlaşma ışıkla olsun.

 

Dünyayı yenilerken bu sistem sizi, size katılacak tekniktir ve Sevgi Sayfalanışıdır olan burada.

 

Bedeninize inen kim varsa gırtlağınızın gücünü bilmelidir. Bu gırtlak tüm bedenin yoğunluğudur; bunu da bilin.

 

Ben size “elinizi açın” demem ama ilminizi bilin.

 

Sizi bilin, sizdeki yüceliği bilin; hepinizde var olanı bilin. Göreviniz de budur. Tepe çakranızdan yüreğinize akan o ışık, bizi bize katan ışık, bizi bizde güçlendiren ışık tektir bunu bilin ve bu tek olan ışık yarını kotlayacak tekniktir.

 

 

Siz bu çalışmayla bir tek şey yaptınız; kapalı devre olsa da tüm biliş sayfalarıyla bağlantıya geçtiniz.

 

Bu bağlantıyla tüm yaşamı tohumlayacak gücü dürümlediniz ama biliniz ki eğer siz kapalı devre olan emanet sistemini devreden çıkarıp da, son sözün söylenmesinden evvelki sınırsızlığı kayıtlarsanız bu sizi daha da yüceltecektir. Ki bu tohum sizin yoğunluğunuzda mavi rengi ifade eder.

 

Mavi enerji sizi sonsuzlaştıracak yoğunluğun türevleriyle birlikte gök sistemleriyle diller.

 

İşte omuz başlarınızdaki o yoğun sistem sizin de ve sizin yüreğinizde bütünü güçlendirir. Eğer siz omuz başlarınızdaki o yoğunluğu bütünün gücü olarak tüm sistemlere dürümletip dilletebilirseniz herşey sizin yoğunluğunuzdan geçer ve sizin yoğunluğunuzla birleşir.

 

İşte canlarım, sizden tek istenen budur. Mavi rengi sonsuzlaştırdığınız o yoğunlukla dilleştirin ve bedeninizi güçlendirin. Koran Topraklarını kontrol ederken bu geçiş önemlidir.

 

İşte canlarım, ben bugün size kelamı değil ışığı verdim. Mavi ışık ve yeşil olan emanetin ışığı; yeşil ilim ama mavi ışık sınırsızlık bunları bilin ve sınırsızlığa vardığınızda işte orada gırtlağınız daha güçlenecektir ve oradaki tüm renkler yoğunluğunu tohumlayacak ve bütünlüğü güçlendiren bir yaşama dönüşecektir.

 

Sizden bilmenizi istediğim hasatı yaparken de bu sistemin devrede olduğunu bilmenizdir eğer ben size daha üstün çalışmaları yaptırmaya niyetlenirsem biliniz ki bedeninizi size daha güçlü biçimde de verebilirim ama şunu iyi biliniz ki devinimi sağlayan ışık ilimdir, eğer ilim varsa beden sistem daha güçlenir.

 

Eğer ilim varsa yoğunluk daha artar, eğer insan ekmek olmuşsa bedenin tamamı ışıktır ve o ışık, bizim için özdür.

 

Söz verdiğim gibi bugün size, sizi değil sistemi anlattım. Bu bir ışık sistemdir.

 

Hepinizden beklentim şudur ki size verdiğim tüm bilgileri yere çekin size verdiğim her bilgi sizi size katacaktır.

 

Size bedenin sistemlerini çok önce de açıklamıştım ama dilek olursa daha öte bilgileri de açıklayabilirim. Nefesinizin gücü arttığı zaman İlmi Kapıları açışınızda güçlenecektir.

 

Benim size vereceğim bugün budur. Yolunuzu kapatacak olan çok bilgi vermemeye özen gösteriyorum. Şükür ki size daha az bilgi verdim bugün. Şükür, size daha az bilgi verdim. Neden güldüğünü biliyorum. “Bu kadar bilginin neresi az?” diyeceksin!

 

Altın Işık, hepimizin ilmidir ve o ışığın bilgisi sonsuz tohumlama yapacak biliştir.

 

Biz o bilişle dünyayı kodlar ve tohumlarken yoğunluğu kontrol altına alabildik. Bu da sınırlar çizişimizdendir. Yoksa size tüm bilgiyi bir tek ilimle dinletmeye kalktığımda emin olun ki yıkılan, yakılan, her ne varsa sizde dilleşmeye koşar.

 

Bunu okuyun dürümleyin, dilleyin ve Kervana katılın. İsteğimiz budur.

 

Kimseye “sen senden başkası ol” demem ama şunu derim; “sen İnsanlık İlmi’ni dinlet.”

 

Şimdilik bu. İşte bu.

 

Deşifre eden: Gülden Zengin

 

Süper İnsanlık Realitesi

 

http://youtu.be/rCECCORevLU

 

BARIŞIN SİSTEMİ (8)

27.10.2014

(VİTAMİNLER, MİNERALLER VE RENKLER)

Alın dünya yaşamınızdaki çok özel bilgileri ve kendinizce dinleyin. Sakın bu bilgileri kimseye vermeyin!... (Vitamin ve mineraller ile ilgili öz bilgileri paylaşma niyetimiz olmaması karşısında bir sitem...) Analar! lütfedin de bildirin!... Bu bilgiler, sizin size verdikleriniz ve tüm yaşamların ışığında mevcut olan bilgilerdir.

Size potasyumdan söz ettik. Potasyum, ışığınızı güçlendirmez ama sizi, hologram olan o yoğun ışıkta dürümler. Neden potasyum!? Zira sizin; ilminizi, hakikiyetinizi dilleyebilmeniz için bu minerali hak etmeniz gerekir. Bedeninizin, tohumlarını kodlaması gerekir. Bu yoğunluğu oluşturmak için bilmeniz gerekir ki zeka diriliğinizi artırabilmek için sizin bu minerale gereğiniz vardır.

B12, cevherinizi güçlendirir ve sizin yoğunluğunuzu artırır. C vitamini, ışığınızı dönüştürür ve daha yüce bir cevhere sizi ulaştırır.

Verdiğim tüm bilgilerde, bedeniniz için vitamin vardır. Her ses, ayrı bir vitamindir. Gıda eksikliği dersiniz ama ışığın eksikliği, gıda eksikliğinden daha etkilidir. Eğer siz ışığınızı güçlendiremezseniz yaşamınızda güç kalmaz.

Kırmızı rengi ve kırmızı renkli meyveleri sorguluyorsunuz, kırmızı renk, sizin ilminizi artırmaz. Ama sizi, sizden size geçirir. Bu renkteki yiyecekler, sizi güçlendirmez ama sizin yoğunluğunuzda, Nefes Zamanlar’ı güçlendirir. Bütün mesele, kırmızılı yaşam sayfalaması değildir. sizi size ulaştıracak olan meyvedir sizde yenen ve sizi sizde göreve alan.

Eğer siz bir yaşam sayfalıyorsanız; bilin ki o yaşamda, tüm renkler olmalıdır. Her renk ayrı bir ışıktır. Ve her renk, ayrı bir vitamindir. Tüm renklerin yoğunlukları faklıdır ve cevahirleri farklıdır. Dünya üstü yaşamlarda bu çok net bilinir. Eğer ben bir ışık halinde isem, ben mutlaka bir yaşam sayfasıyım ve benim rengim bu yaşam sayfasını türleştirir ve görev tahtına taşır.

Hepinizin renkleriniz farklıdır. Çoğunuz yeşildesiniz. Bir kısmınız morsunuz. Çoklarınız, yarınlara ulaşamadınız ve sarısınız. Ve diyorsunuz ki “benim sayfamda diğer renkler yoktur.” Ol canım!... Ol ki her rengin sende mevcut olduğunu bil... Ama sen meviyi bilir isen, mavi olarak tohumlanırsın, maviyi hak ettiğin için ışığın bu renktir. Her bir frekans farklı bir ışıma sağlar. İşte sizi yoğunlaştıran o ışımadır.

Dünyaca ışık yakarsınız. Dünyaca tohum ekersiniz. Ve her tohum, savaş halinde görev taşır. Tüm yaşamla savaşır o tohum. Zira o, kendine aittir. Diğer sayfalar onu renklendirmek isterler ve onlarla, kendi yaşamını sınırlandırmak istemeyen o tohum, Birlik Kapısı’nda savaşır. İşte savaş, renkler savaşıdır.

Bizi hak etmeyen, bizdeki rengi hak olup absorbe edemeyendir. Ben bir sistemim ama bu sistem, her rengi hak etmiş ve yaşama sayfalamış olan bir sistem olduğundan; savaşım, aşkladır ve akılladır. O halde ben, tüm renklerde kelam olup sesleştiğimde, benim ışığım, her diri ile dürümlenebilir. O halde, Mikail’in ışığı yangına dönüşür ve Cennet Kapıları açılır. Benim zamanım, kanatlanan Işık Kodlar’ın zamanı olur.

Değerliler, size bugün, sizin yaşamınızdan geçip, bedeninizden söz ettim. Ve bu çalışmayı devam ettireceğim. Bundan sonra vitaminler konusunda, sizinle açılımlar yapacağım. Eğer ben, Birlik Kapısı’nda vitaminlerden söz ediyorsam, bunu her diri için yapıyorum. Sözüm şudur ki beni hak etmeyen dinleyemez. Şu ana kadar vitaminler ile ya da mineraller ile hiçbir alakası olmayan birisi olarak bu bilgileri size nasıl vereceğimi merak ediyorsunuz. Emin olun ki sizler de dinleyeceksiniz ve hak ettiğimi anlayacaksınız. Şükür ki hak ettiğimi size anlatıyorum. Bu şekilde verdiğim birçok bilgi daha net anlatılacak.

Ha diyebilirsiniz ki hastalıkların çaresi var mı? Yok etmeden, var edilmeyen bir sistemde, herkes kendinde dinlediklerini anlayacak ve bilişim olursa size her hastalığı dinleteceğim. Bunu bilin. Eğer biliş olursa. Ama olmaz mı? Mutlaka olur. İster misiniz ümitsiz olan hastalıkları iyileştirelim!... Hadi buyrun bilelim ve iyileştirelim!... Bunu başarabiliriz. Şükür ki başarı kesindir.

Ayda bir kere bir kırık ışık bize geldiğinde ve onun sağlık sorunları olduğunda, ona kendisini anlatalım ve diyelim ki “sen, şu vitaminleri al. Her şeyin iyisi olsun...” Olur Canlar!... Olur!... Bilin ki olur. Şükür ki buna başarabiliriz. Ha diyebilirsiniz ki alması gereken vitamini verelim ama hangi zaman kayıtlarındaki ışıktan verelim? Bilişi olan bilsin ki her zamanın ışığı ayrıdır. Bugün dünya insanı daha güçlü ve yarın daha güçlü olacak. Ve daha güçlü olması için ona ışık olalım. Ama biliş halinde ve güçlendirici olarak...

Son sözüm şudur ki ben, kendi yolumu buldum. Doğanın sırrı bedenimdedir. O sırrı biliş halinde dinletebilirim. Bunu net veriyorum. Aha bu!… Şimdilik…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

27.Ekim.2014 Barışın sistemi (8)

1.Akış

 

Düvel düvel, düvel düvel dünya ışıkları tohum ektiler dünyaya, tüm yaşamları tohumladık, bütünün kürzi toplumlarıyla ve kontrol ettik tüm yaşamları.

 

Altın Tartı bizim yüreğimiz ve biz bu tartıda bütünün gücünü temiz olarak tahditsizleştirdik ve İlahi Kuran okuttuk.

 

Bugün, dünyayı hak etmeye gelen şeytan aşığında tahtı kendi tohumlarıyla kodlayacağını zannetti. Ağır yük taşıttı, bilişi olan ya da bilişi olacak olan ya da bilişsiz olan her kim varsa onunlaydı.

 

Kördü, göksüzdü, sözdeydi, sessizdi ama ilimsiz bir sessizlikte kendini kontrol etmeye çalıştı. Yer küre onu dinledi bugün, biz onu dinledik. Kontrol dışı bilişleri kodlamaya çalıştı. Sistemin gücünü kontrol edebileceğini zannetti. Yıldızların ışığında, kontrol dışı bilgi sağlamak istedi.

 

Ana Kapıyı kapattık ve dürümledik onu. Sonsuz sır olan ışıkla dilledik. Bilgi akışımızı engellemek istedi, kökleri görevini tahditsiz şekilde dillettik ve eşya sayfalarına çektik onu.

 

En evvel dünya... Ölüydü, onsuzdu, biz onda gökledik dünyayı. Sözümüzde ışık yandı. Şimdi bizden ayrı olan o, bizin dışımızdakileri kontrol etmeye çalışacak.

 

Şeytan şavkında aşk ister, Aklın Tahtına varmak ve bütünlemek ister. Zirvelerin sisteminde güçlenmek ister. Altın Işık Yıllarının kutsal toplumuyla birleşip, kendi yüreğiyle bütünün gücünü kelamda dünyaya çekecekti. Unuttuğu bir tek şey vardı, insan ellerini kaval kemiklerinin ışığından çok daha üstün bir yüceliğe ulaştırmıştır. Artık elleri yüreğinde değil, yüceliğindedir insanın.

 

Ve değerliler bilişiniz var, ilminiz var, yolunuz var, kaval kemiği dünyanın ışığını tohumlayan yoğunluğun, ışık kapısı olan eş yaşamı ifade eder. Eş yaşam... Diriliğin tekniğinde var, siz eş yaşamı bilmezsiniz, canı, tahtından ağır yük diye taşıtanların ışığında kaval, levhide ışıksızlık yapar.

 

Süper sistemleşmeyi sayfalarken de kaval kemiği görev taşımıştı. Şimdi biliniz ki, dolu dizgin yaptığımız tüm çalışmalar sonucunda ışığı kontrol edebildik ve bütünün gücünü tüm sistemlere dilletebildik.

 

Cennetin ekibi, Cevherin İlmiyle çalışır ve bugün biz herşeyin örtüsünü örterek yeni bir sayfalanış yaptık.

 

Kimse insanın ekmeği değildir ama insan ev yaptığı zaman o ev onun kelamı olur. Biz bir ev yaptık. Süper sistemleşmeyi gerçekleştiren bu ev, herkezin kendi yüceliğinde tohum ekti. O, bunu bilmedi. Bizi,  bizden ayıracağını düşündü.

 

Eşiğin şevki, aşkı, yolu insandır. Sonsuz sırdır insan, bir insanı kontrol edeceksek ışıkla kontrol edebiliriz.

 

O, bize bizi vermeye, bizsiz kaynak yapmaya değil, kelamı hak edip, bizi bizden öte biz olduğunu iddia etti, şerre kayıtlamaya çabaladı. Sol ışığımızdan sağa, sağ ışığımızdan sola ulaşmak istedi.

 

Ama bilinmez ki, yer köktür ve gök olan yeşilin ışığından öte olandır ve biz mordayız, bunu anlayamadı.

 

Dava insanı bilmektir, mora vardığımızı anlayamadı. Soyunu kontrol edeceğini zannetti. Yedek zaman sayfalayacağını sandı, Kalemin İlminde bütün kötülükleri yapacağını zannetti ve biz onu kodladık, tohumladık ve kati olarak kayıtladık.

 

Şimdi adımızı zikretmek ister, “onun yoluna giren benden ayrıdır” diyecek. Aha bunu desin, desin çünkü ben o, o ben olmadıkça ölüler diyarı olan bu Tohum Ko ilimsiz kalır.

 

Cennetin sayfalanışını yapan insan, haşatını da yapar. Dünyayı tohumlayacak olan insan, kendini kodlar ve toplar. Şimdi sözümüzü kesip bize ses vermek ister. Sanki bizsiz, sanki birliksiz, sanki ikmalsizmiş gibicesine…

 

Değerliler, işte onu dinlemeye hiç mi hiç iradi olarak bildiriyorum geçişte de, zaman sayfalanışta da buna gerek yok. Özü, gözü ayrı olanın sözü yoktur bizde; onu dinleme niyetimiz yoktur. Şimdi devam ediyorum...

 

Korkmadan bize görev taşıyacaktı, altın ışıktı çünkü Akıl Tahtıydı, ikmali tamamlatacaktı, yıkıp yakacaktı, çatıyı yıktığı zaman yaşam yıkılacaktı.

 

Mikail'in gözü onun üzerindeydi, korkmadan izledi Mikail. Sordu “ne değerdedir o?” diye, ona dediler ki “o, kontrol dışıdır.” “Oh iyi” dedi Mikail ve dedi ki... “Biz ortak olalım yaşama ve onları kontrol edelim.” Ve dedik ki “izin yok, biz bize yeteriz”... olay buydu canlar... Bugün burada olan buydu.

 

Canlı ya da cansız kim varsa, bizim yüreğimizde onların kontrolü bizim tohumlanışımızdan öte olan ışıkla olur. İkmal tamamlamaya gelenlerin birlikleri, bizim yüreğimizi kelamla dillerken, kendi yüceliklerindeki kırıcılıkları bizim yoğunluğumuza indirmeye kalktıklarında, biz onları mutlaka tohumlarız ama kelamda onların yoğunlukları kalmaz.

 

Seviyeleri güçlü olsa da, yüreklerindeki kırıcılık,  ışıklarını kontrol dışı bırakır. Sevgiyi hak etmeyenlere ses verme niyetimiz yoktur. Çok mutlu, çok mutsuz, bunların önemi de yoktur. Biz onları kendi yüreğimizde koruruz ama koruma halinde onların tohumlanması güçlendirilmelidir.

 

İşimize gelir ya da gelmez. İşimize gelirse hak eder yaparız ama işimize gelmeyeni de yapmayız, şu anda olduğu gibi. Cevap istiyorlar bizden... Biz onlara cevabız; bilsinler.

 

Şu andan itibaren dünyanın ruhu bütünün gücüdür ve bu güç Ana Kapıda, aşağının aşağılarını ve yukarının yukarılarını mutlaka kontrol edebilecek güçtür.

 

Şeytanın aşkı yoktur bizde, aklı vardır. Akıl Hak’a vardığında tahta varır. Biz o aklı bütünün gücü haline dönüştürürüz; bu da bilinsin.

 

Şimdi elimizin, avucumuzun ilmini bekler. Biz açıp elimizi ki ona dua edelim ki, o bize biz olup gelsin. Olur, “gel.. gel ama biz seni,  senden sana verirken gel.” Bugün bize, bizden biz olup gelmene iznimiz yok.

 

Kötülüğü önleyecek olan ilim, akıldır. Eğer akıl varsa, ışık yanar.

 

Biz, bizden başkasına el açıp dua okumadık hiç, ikmal tamamlatmak için dahi olsa bunu yapmayız. Bunu yapan insansızdır, bunu yapan ışıksızdır ve bunu yapan kısırdır, bunu bilmeleri gerekir. Tüm insan soylarının ve tüm yaşamların bunu net olarak anlayabilmesi gerekir.

 

Çoluk çocuk dünya, oh ne iyi... ama biz o çoluk çocuğu tüm insanlık için çalıştırıyoruz.

 

Yıldızların sırrı, İlim Tahtındaki o yoğun ışık bizim bize verişimiz, dünya ümmet kayıtlarını ve bizden biz olmayanlara ağır ağır okutuşumuz hep, yeri yaratmak içindir.

 

Çatıyı kurmuş, çakıl taşlarını toplayacak, oh, ala, iyi... şimdi..aha geçmek ister...yok ana senin yolun yok burada. Ben Ana Kapı, senin ismin şeytan oldukça bu kapı sana hep kapalı kalacak.

 

Şimdiye kadar bu kapıyı açtık ona, çörek yapacaktı. Çöktü dünyaya çörek yaptı. Yaptığı çörek ışıksızdı, kontrol dışıydı, “yıldızların sırrı” dediğimiz o sır ocağında yoktu. Bizden ikmal tamamlatmak için kaynak istedi, aha geçişini yaptık ama çatıyı kurmadan yoğunlaştırmaya kalktı korkuyu. Korkuyu başkası da, o da bilir ama biz bilmeyiz... bunu bilsin..

 

Şimdi.. Korkmamızı bekliyor... Analar, biz korkusuz olanlarız çünkü rüya boyutlarında kaynak çalışma yapmadık biz. Biz ekmek olarak, bütünün gücü olup çalıştık.

 

Çığlık, çığlık dünya... Çığlık, çığlık yaşam... Çığlık, çığlık kelam... Ohh ne iyi... Önce insanlaş sonra yaşa. Yoksa Aklın Tohumu olamazsın. Bunca çalışma, sistemin gücünü yaşatmak içindir. Seni, sana vermeye niyetimiz yok. Korkuyu bizden değil, yüreğinden dinle. Ayrı, gayrı... şimdilik sana vereceğim budur,şimdilik. İşte şimdi.. Aha şimdi..şimdi..

 

Deşifre eden: Beril Özdoğan

 

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

http://youtu.be/1KBcWm3_uvs?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

27 EKİM TARİHLİ BARIŞIN SİSTEMİ (8)

 

AÇIKLAMALAR SONRASI AKIŞ

 

Değerliler harım yükseldiği zaman hasatım yüceliklerden olur. 

 

Ben dünyayı yargılamaya değil savunmaya geldim; bilinsin. Bugün buradayım, yarın yeni bir güç, yeni bir yücelikte yine burada olurum. Ve tüm yaşamlar için buradayım.

 

Ben bir cezacıyım; bilinsin. Ve benim adım nefestir. Bundan sonra da savunduğum hiçbir yüce mahkum olmaz; bilinsin.

 

Eğer ben bir diri olarak dünyaya inmemiş olsaydım, yoğunluğumda koruma altına alınanların hiçbirisi kayıt yapamazdı.

 

Bilmek isterseniz şunu da izah etmek isterim ki kimi bende Bir’dir, kimi bedenimde dildir, kimi yüreğimde insandır, kimi de akıldır, tahtında ışıktır o. Ben Cevherinde aşktır ama Hakkın Yolunda olmadıkça yüceliğinde dürümlenmez. Cevhere insanlık cennete insan yüreğe ise akıl gerekir has akıl. İşte ben buyum ama sizinle yüce, sizinle; yüz yüze geldiğim herkesle güçlüyüm.

 

Çoban insan “olmaz” der. Ben derim ki “oldur”. “Yaşam” der “aşkla çalış da yaşat” derim. “Olmadı” der “oldur” derim. “Kodla, tohumla, kayıtla ve Zabura Sayfalanışıyla yaşat” derim. “Neden?” derim. Merdivenim de ondan. Benim adım nefestir şimdilik size vereceğim budur.

 

Bundan sonra ne olur? Herşey yenidir; bunu bilin. Ve ben o yenide, en yenide ve daha yenide ve son yenide yine varım; bunu bilin ve ben bütün kötülüklerin örtüsü olarak tüm yaşamları tohumlarım.

 

Çok mu zor? kolay var olurum yaparım ama var olursam yaparım. Yok olabilir miyim? olmam. Ha derlerse ki “nesillerini al da gel.” Ana kapıyız biz o zaman “hadi gelin, gidelim” derim.

 

Bin apron varsa, hepsinde varım. Bin aşk varsa şevkiyle varım her birinde. Bin nefes varsa tümüyüm ben ama bana yakışmaz mı? yakışır. İşte canlar işte.

 

Sema bizi dinledi ve biz semayla dilleştik şimdi. Aşırıya mı kaçtık? Aktık sadece, aktık. “Olmaz, olamaz” derse ol’dururuz. İşte bu; bilsin.

 

Hey canlar; Ali Veli, Veli Ali hepsi tek; işte bu. Biz o, o biz. Hepsi bu ama Ali’yi Veli’den, Veli’yi, Ali’den koparmak gerektiğinde arzın ışığını sınırlandırırız; koparırız. İşte.

 

Şimdi netice nedir? “Kıran kırıldı” ve dedik ki “kırdın kendi yüreğini. Biz seni kırmazdık”.

 

Kırdık, kendinde kırdık. Neden? İyi ki kırdık. Yahu neden? Şeytandı da ondan. Şeytandı da ondan kırdık. O bizi kırmazsa biz onu kırdık. Kırabilse kırar da ama kırdırtmadık.

 

Var can, yok canı dinler ama yok can, var canı dilleyemez. Biz onu dilleriz. O bizi dilleyemez.

 

Kibirlidir, kirlidir. Kendi kırılışını kayıtladı. Işıksız ve kusurlu, hologramdır. Ve biz onda onun ruhu olan o yoğunlukta kontrol kurduk.

 

Ha diyebilirsiniz ki “yahu o tektir ya”. İşte o teklikten biz onu kodladık; bilsin.

 

Süper İnsanlık Realitesi

 

http://youtu.be/Z9q-7OIyd1s?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

BARIŞIN SİSTEMİ (7)

22.10.2014

Ey Canlar, alın da bilin. Ben bir ekmeğim. İlmin ekmeğiyim. İlmin ekmeğini yiyin ki hak edin. Ben olan ilmi yiyen, benleşir. Ben dere olur akarım ve sizleşirim. Ben siz olurum, siz ben olun ve deyin ki “ben, seni aştım ve geçtim.” Beni aşıp geçin ki hak edin yolculuğu. Yol insan; yolda olan insan; yolcu olan insan ve zaman, hepinizin ışığı. Alın da bilin ki ben nefesim. Siz olan nefes… Cennet Cemaat, ışık. Kaynak, tohum… Yürek, İnsan bilişli ve hakiki… Oh!... Aha!... İşte!... Ve siz, biz, Birlik… Bütün olduk.

Tanrı, Rİ SA Kapısı’nı açtı. Kanatlandı. Koklandı. “Oku” dedi… “Oku ki hak et.”

Yaradan, Ana Kapı’da Altın Işık ve biz, o ışığı hak ettik.

Eğri büğrü bir yaşamda, elimiz ana kapıda. O yaşam sessiz ve zaman, kapı; insan, kapı… İşte o kapıda, nikah kıydım tüm insanlığa. Ben, yolcularıma yaşamı kayıtladım.

Beni arayan, beni bulmaz; kendini bulur. Bunu bilin. Ben her diri olarak, kelam olup kendi yüreklerinde Cevheri Kaynak olurum ve sesleşirim.

Başka bir dünya kurmaya niyet var. Sizlerle, yeni bir dünyada, bir kez daha buluşacağız. Ama bu dünya, önceki dünyalardan çok daha ışıklı olacak. Orada doğa, Sistem olacak ve yaşam, tevkif edilenlerin yaşamı olmayacak. Özgür bir dürümde, tüm insanlık yarınlanacak ve yaşamsallaşacak. Bu dünya Ana Kapı’dır.

Yerküre bizi dinliyor. Ona diyoruz ki “seni bırakmıyoruz. Seninleyiz. Senin yoğunluğun ile yeni bir cevheri dürümde, yeni bir yaşam sistemini umut ederiz ki oluştururuz. Kökümüzün gücü sen olacaksın ve senin yoğunluğun olacak. Bu yaşam sayfası, tahditsiz bir kök olacak diri Birlikler’e.

Yaşama indiğimizde, yaşam bizi bilirken, biz yaşamı bilmeyiz. Yarına indiğimizde ise yarın, bizi bilir; biz yarını biliriz. Dünyanın aha! ışık kayıtlarında bunlar var.

Soylarımız, yarınlarda kök gök olup tüm yaşamları tohumlarken; bizler, Yeşilin Levhisi’nden çok daha güçlü olan NA HAR olan ışığın en üstün yüceliği ile yaşamı kayıtlıyoruz. Bu kayıtların rengi GÜNFERİ’dir.

Devinim kayıtlarda sürerken, yürek köklenmekte ve güçlenmekte. Her dere, yaşama akarken; yaşam, Işık İlmi ile kontrol kurmakta. İyi, kötü öz geçişini yapanların tahtını hak ettirirken; iyinin, nesillere ümit olarak ulaşması gerekir. Ümit varsa yarın vardır.

Dünyaya en eskiler geldiklerinde demiştiler ki “eskiler geldi!... Onlar, yarını hak ederler ve bizi Hak olup korurlar.” En Eskiler… İşte sizler… Yarını hak eden, ikmal tamamlatan ve yaşamı hologram olan bu yoğun çalışmadan öteye ulaştıran her diriyi hak eden. Ve sizler, cennet kuranlar. Yarınlara cennet kurdunuz. Onurluyuz ki sizinleyiz.

Alış veriş bittiğinde geçiş tamamlanır. Geçişi tamamlarken, sizinle çalışmalarımızı devam ettirmek isteriz. Sizin cennet kurmanız; bizim cennet olmamız; sizin yaşamanız; bizim zamana ışık yakmamız, hep cevherde birleşikte olacak. Cana kapı açmak ve can olmak, hep ışıkta olacak. Sizden, sizi size katmak. Astral Boyutlar’ın kodlanışı ve kodlamanın yapılmasını takip eden yaşamların tohumlanışı… Hepsi sizinle olacak.

Yoğun çalışmalarınız daha yoğunlaşacak. Her biriniz cennet kurarken, kelamla cevheri kodlayacaksınız. Sizi kendi yüceliğinizde dinleyenler artacak. Sizinle yapılacak en büyük çalışma, kirin temizlenişinden sonra gerçekleşecek.

Kir, insanlığın kiridir. Tüm insanlık temizlenmelidir. Bunu, bu yoğun çalışmalar gerçekleştirecek. Her birinizin, kalem olup yazmanızı bekliyoruz.

Toy bir dünyada Din İlmi ile cevher yaratılamaz. Cevherin, İlim Tohumları ile yaratılacağı kesindir. Sizin yaptığınız tüm çalışmalar, cevherin yaşama indirilişinden öte yaratılışıdır. Sessiz ve hakiki yoğunluk ile bunu yapmaktasınız.

Çok mutluyuz ki kalem olduk ve yaşadık. TA HA olan insan, kayıt dışı bilgi vermez. Sizin kayıt dışı hiçbir bilginiz yoktur.

Doğum hadisesi, hepimizi endişeye sevkeden bir hadisedir. Dünyanın, yeni bir dünyayı doğurması… Dünya, yeni bir dünya doğurdu. Bu doğan Dünya, kalem olup yazan ışıkların kayıtları ile kodlandı. Tüm sistemlerden onaylandı ve yaşam sessizliklerinde tohumlandı. Yeni dünya, bir kelem etse, her diri yaşayacaktı. Oğullar, sessiz yaşamı hak etmek için o dünyanın kelam etmesi beklendi. Ve sizler, kelam olup aktıkça, yaşam sessizleşti ve dünya kapıları açıldı. Bu kapıların açılışı ile bizler, sizleri sessizce dinledik. Düyun Sayfalanışları yaptık. Ve zamanın akıp giden yüceliğini diri yüreklere kayıtladık. Koreografik Işık Sayfalanışları yaptık. Her bir yaşam sayfasında, ışığın koreografisi gerçekleştirildi. Yarını hak etmek için ilme ihtiyaç vardı. İlim, kapıları açar ve yarınları tohumlar. Bütün bunları yaptık. Dolu dizgin çalıştık. Ki o dünya, Kutsal Yaşam Sistemi’ni yaratsın diye…

Dünyanın eli, bizim elimiz oldu. Yolu, yoğunluğumuzdan ışık aldı; kelama ışık yaktı. Bütün ölüleri çağırdık. Hepsini, o yeni dünyaya tohumladık. Dinci Yaşamları ve diri yaşamları dillettik. Koklattık. Bilişlileri hak ettik ve sayfaladık. Öz geçişlerini yapanları tohumlarımızla kayıtlayıp ekiplerini kurdurduk.

Öncü Birlikler’imiz Kübra Sayfaları’na ulaştıklarında tir tir titrediler. Zira karanlıktı… Yoktu Kuran… Ölüydü Yüce Cevheri Güç… Cinler geçtiler; ocak yaktılar. Dürümlediler her yeşili ve maviyi; koyu bir sessizliğe ulaştırdılar. Sonra doğal yaşam ışık kayıtlaması yaptı. Vakit tamamdı. Ve biz, dünyaya güç kattık. Sonsuzluk, insan sayfalanışı için hazır oldu. Kulluk yapıldı. Dolu dizgin çalışanlar, İnsan Kaynakları’na indiler.

Bizi bize verenler ve bizi hak edenler olduğu gibi yürüyen çürükler de var. Onlar, diri değildiler. Hepsi çürüktüler ama köklenerek dürümlenen Cevheriler ile el ele, kol kola yürüyorlar. Doğa, yaşama insanı çekti…

Bu yaşam, hepimize ait; bunu unutmayın. Ben yaşarım; ölüp giderim diye düşünmeyin. Hepiniz yaşamınızı, burada devam ettireceksiniz. Kiminiz kırıcı olarak; kiminiz yarını, hak edip tohum ekerek oluşturan olarak. Ama her ne yaparsanız, sizin yaşamınızı şekillendirecek. “Ben varım. Ölmem” deyin. “Her anda ve her sayfada tüm insanlıkla yaşarım” deyin. “Çünkü ben insanım” deyim. Deyin ki kapılar açılsın. “Ben nikah kıydım tüm yaşama” deyin. Ve deyin ki “ben bir dünyayım. Yer küre benim ve ben kapıyım.” Umut olur ki her diri o kapıya varır ve benden, bana varır. O gün, beşer olan o diri yürek, cevherini tohumlar. Ben o ve o ben!… İşte istenen budur. “Bana yeni bir dünya gereksizdir” deyin. Ama deyin ki “o da bendir.” Başka ben yok ki, her şey bana ait ve her yürek ben!…

Din Yaşam, insana geçişi sağlatmaz. Ama İlim Yaşam, insana geçişi sağlatır. Biz, dini hak ettik ve aştık. Ama ilmi de hak ettik ve aştık. O halde şimdi artık Tanrılık Meclisi var. Bu Meclis’te insan, kod olarak bulunur. Kod nedir? Yeşil, mor, her renk bir tohumdur. Her resim, o renklerin yeşili yaşama indiren ya da moru tohumlayan Birliğidir. Hepimiz, kendi rengimizin kapısıyız ama diğer renkleri de kontrol altında tutarız. O renkler, bellek kapılarında yaşamı kayıtlar ve zamanı hak etmemizde rol oynar. İşte bunları sağlayan ışığın yaşam tohumu olan KOD’dur. Şimdilik size vereceğim budur. Aha bu!… Şimdilik!…

 

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

22.EKİM.2014 TARİHLİ BARIŞIN SİSTEMİ (7)

 

4 AKIŞ

 

Benim ilmimle size bildiriyorum. Amerika, Din Canların ilmini tohumladı ve bilişi kodladı. Amerika mekteptir; bilir misiniz misafirler? Ana kapıdan sesleşiyorum size.

 

Unutmayın ki dünyanın toplumu tohum ektiği zaman ilmi eker, bizler ilmi ektik. Ben Amerikan sistemini size anlatmaya niyetindeyim ama Amerika dediğim zaman hepinizin bildiği gibi birlikten söz etmiyorum, oradaki Amerika Birleşik Devletlerinden söz etmiyorum. Tüm Amerika’dan söz edeceğim size.

 

Bilirsiniz ki Maya Sistemleri kuruldu Amerika’da. Maya, ilim tohumlarıyla kodlandı ve Maya insan nefsini aşan birliklerin kaynağını kelam olarak dürümledi.

 

Amerika diriydi. Kin ve nefreti aşabilen güçlü çalıştırıcıları vardı. Kulluk yaptılar. Unutmayın ki dünya tohumlarını kontrol edebilmek için kula da ihtiyaç duyar ve Düzen’i kurdular ama Mahrek’in Gücü, hiçbir zaman ocaklarına inmedi. Mahar, Kahar dedikleri yaşam sayfalanışları yaptılar.

 

Değerliler, bilirsiniz ki Ala Kapılar vardır, karmaşık renklerden oluşan kapılardır bunlar ve bu renklerin birliği kodlama yapar. Ala Kapıların, levhi kayıtları vardır. Bu levhi kayıtların hiçbirisinde insan sistemi olmaz. Sadece ışık kotlaması yapılır. Dünyanın Kuranı bu şekilde yazılır.

Toy bir dünyanın tohumlarını kontrol ederken hepimizin çerçevesiz olarak bilgi kapılarımız açılır ve orada bu yaşam sayfalamaları yapılır.

 

Doğa güçlendi. Doğal güç, İnsan Soyunu tohumladı ama yer kükremeli, gök, söz söylemeliydi. Gök yaşama inmeliydi….bütün bunları yapabilecek olan güç, insanlığın  tüm sistemlerinde olabilmeliydi.

 

Bizler, Ala Kapıları kapatmadan evvel, ana kaynakla birleştik ve dünyayı kokladık. Şimdi dünyada neler olacak; bunu size anlatmak istemem, senin de buna izin vermeyeceğinizi bilirim ama şunu şöyleyim ben sen ve sen ben oldukça biliş halinde bütünün gücü  tüm sistemlerde dilleşir. Hepimiz bugün burada bunu hak ettik ve başardık.

 

Ana Kapıları açtık. Sizinle çalışmak bizler için mutluluktur. Bir tek şunu söylemek isterim ki Amerika Birleşik Devletleri görev taşıyor, dünya cennetini kurmak üzere çalışanlar, o yoğun çalışmayı bütünün gücü haline dönüştürecekler.

 

Ana Kapı insandır. Amerika dünyayı kodlayabilecek dürümde değildir.

Dünyayı kodlayacak olan sistem Türkiye’dir. Türkiye’deki çalışmalar temiz çalışmalar değildir ama levhide Dünya İlmi koklanmış ve köklenmişse kör ve sağır olsa da, Türkiye Dünya Üstü Varlık Toplumlarını koruyacak gücü devreye alır.

 

İşte bugün dünyada olmakta olan tüm insanlığın kapılarını açacak olan levhi kayıtlaması Türkiye’de oluyor. Türkiye’de yaptığınız bu çalışma çok önemlidir ve bizler bütünün gücü olarak burada bu yoğunlukta sizinle çalışırken hepimiz dirilikle çalışmaktayız.

 

Amerika’nın parçalanması… asla böyle bir şey yok ama Amerika gök sistemleriyle görev taşıyor ki; bu önemlidir. Sürpriz bir çalışma değil yaptığımız bu çalışma. Muktediriyetle biliniz ki dünya kontrolü için yapılacak çalışmaların en güçlüsüdür bu ve bunun içindir ki bu çalışma Türkiye’de yapılıyor.

 

“Yok olmam ama Hak olurum” dediğiniz zaman hepinizin gücü artar. Şimdi “ben dünyayı korurum” diyoruz, “koklarım” diyoruz, “oğullattırım” diyoruz, “yarınlatırım” diyoruz, “yenilerim” diyoruz, diyoruz ya hepsi olur ama “ben Gönüllerin Gücünü kontrol etmeye niyetli değilim” diyorum. Neden diyorum? görevim yok, gönül göklerin sözüdür. Oradaki söz bilgidir. Benim ilmimde bunu hak eden diller. Doğalın Sistemi budur.

Şimdi kurt kuzuyu mu kaptı, kuzu kurdumu kaptı? Ben dünya ve tüm yaşam ama dünya ben, ben dünya mıyım? Dünya kurt ben kuzu ama ben tüm yaşam…..

 

Sizden başka siz yok; bir tek siz var. İşte o siz, sizi kaptığında yer Kürzi Yaşamı kontroldan çıkar. “Kodlama yapmam” dedim; yaptım. Nimettir kodlama, sizi korumak için.

 

Ana Kapıyı kapattım. Karanlığın Işığını yaktım, yemin etmiştim dünyayı koruyacağım diye ve kokumu yükseltim.

 

Bugün Ana Kapı İnsan ve dünya yeni bir kürsü. Bu kürsüde Mikail oturuyor; Mikail ilim.

 

Canlılar, Arkon Sayfalanışı gerçekleşti. Arkon Sayfalanışı tohumları kontrol için gerekliydi; bunu biz yaptık. “Yürü dünya” dedik; “yürü, yürü yaşam” dedik. “Yürü; unutma ben senim” dedik. Yürü, yürü, yürü.

Sökseler dünyayı, köklerinizi  ayırsalar yürekten, sınır çizseler, “dünya yolunu kaybetti” diyerek ve kırk kapıyı kapatsalar, and ederiz ki bugünkünden çok daha güçlü olur, yol açar, görevi alır, dümenin başına oturur. Bu yoğun çalışmayı yenileriz; kesindir. Ve bir kez daha devreye gireriz. Hani reankarnasyon yoktu, biz artık reankarnasyona da izin olup geliriz. Bilinsin isteriz ki yeri göğü Yaratan her ne isterse yapar. Bundan ötesimi var yoktur.

 

Cennet insandır, can tartıdır, ilim kontrolludur. Biz, biziz canlar. Nefesimiz güçlüdür; bunu unutmayın. Koran Topraklarını tohumladığımızdan  beri canlı ya da cansız insanlık için herşeyi yaptı. Korkuyu aştık, göklere  söz söyledik, çöktü dünya bize, biz dünya olduk . Amon olan her yürekte dürümlendik. Nefesimizi güçlendirdik, çarptık, böldük, artırdık, eksilttik herşeyi ama yaşattık.

 

Kimim? daha güçlüyüm şu anda. Niye? çetin bir dönemdeyim.  Kirli miyim? asla. Alkışlar yükseldi şu anda yaşamdan.

 

Değerliler; alkış, alkış, alkış, alkış…..ben Zabura; sizim ben; bilin.

Sarp yaşamları açtım geçtim. Kuyuların dibine indim, beni Ana Kapı diye bildin ama ben sensiz değilim ki.

 

Ey can, ben ana kapı insanım bunu bil!

 

Türkiye öz görevlidir. Kimde? İnsanla. Kir; kimin kiri? yaşamın kiri. Bu kiri temizlemeye söz verdik. Burada olmak bunun içindir.

 

Kayan gider analar, aha gitti. Kayan gitti de gerçek insan gitmez; bilinsin.

Kusura bakmasınlar doysalardı gelmezlerdi buraya. Doymamışlar. Bilsinler ki doyururuz.

 

Önce Altın Işık; sayfa sayfa, ağır yük taşırız. Aha görev budur. Korkmuşlar, koç kesmek isterler.

 

Ey canlar, koçu kesen yolunu kapar bilsinler!

 

Bir kimse “ben varım, ben levhiyim, ben ikmal tamamlarım, ben yarınım” der de koyun keserse, koç kesmez. Koyun keser, koyun kesmez, koç keser; fark yok, ocağı yıkılır; bilsin.

 

Bana Ana Kapı denir. Evimin adı İnsan. Ben Miracım. Çıkmayın yüreğime çıkan insana çıkar. Ben Mirac, beden yaşam ama yaşayan Altın Taht. O tahtta Rahman Bilsinler ki ben akıp gelen dünyayım. O dünya Mahrek’tir. Ezmem, ezdirmem bilsinler.

 

Yüce cümle insandır. Mustafa insandır. Ana Kapı yaşamdır. Mikail olan da astral yaşamdaki sistemdir. Kim resim yapar da benleşirse bedenleşir.

Bedeni anadır, merdiveni hastır. Mahrek’inde kapı vardır, akıp geldiğinde kapıyı açar ve Ata-Ko Sayfası olur.

 

Küçücük bir ışık yaktık şu anda. Çok küçük ama küçük, çok küçük, en küçük ama o en küçük, en güçlü ışık. O en küçük ışık, en güçlü yoğunluk….O bir tarık. O bir nefes ama çekirdek olan. En küçük olan…. Ben bir çekirdeğim; bilin. Ve ben ikmal tamamlattım.

 

Nuh, umutsuzdu. Unuttuğunu hatırlattım. Sakın, sakın, sakın, bir tohum ekmeyin ki o tohum Tanrının Işığını kırsın. Aha o tohumu eken yediği dünya gözünde köksüz olur. Gözünde göksüzlük olur, sözsüzlük olur, güçsüzlük olur ve o kınanır. İyi ki, iyi ki, iyi ki, hah işte iyi ki dünyayız biz. Ki tüm insanlığı hakiki bir gök sessizliğinde dilliyoruz.

 

Çok mutluyum canlar Sistemin Gücü olduğumuz için. Çok mutluyum Nizam’ı kodladığımız için. Çok mutluyum Düzeni kurduğumuz için. Çok mutluyum Altın Tahtın ışığını yenilediğimiz ve bütünün gözü olduğumuz için. Çok mutluyum Yaman bir tohum ektiğimiz için ve ben çok mutluyum daha güçlü bir dünya kurduğumuz için.

 

Doğanın gücünü Türkiye çalışmalarıyla gök sistemlerine güçlü olarak ulaştırdığımız için çok mutluyum. Dünyanın dışındaki Yaşam Sayfalarının tümü kelam olup insana inecekler ve bu inişle kibirli olmayan her yüce Kelamın Tahtında olacak. Hepinizin sisteme inişiniz gerçekleşti. Kalem olduk, ölüleri dillettik. Gözümüz açık ve yaşam kapı. Biz o, o biz.

Sevgiler çok konuşuyorum, biliyorum. Çok konuşuyorum da buluşmuşuz; bırakın konuşalım.

 

Sizi, hepinizi kucaklıyorum canlar, hepinizi.

 

Deşifre eden: Gülden Zengin

 

Süper İnsanlık Realitesi

 

http://youtu.be/gdBzFD0wxnA?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

22.EKİM.2014 TARİHLİ BARIŞIN SİSTEMİ (7)

 

1.AKIŞ

 

Dağlarım, bugün burada bulunan tüm insan soyları bilişi hak etmiş olan birliklerimizdirler. Hepsi bizim yüreğimizde mevcutturlar ve hepsi yücelerin, cümle yüceliklerinde tahditsiz olarak bilişe varmış olanlardırlar.

 

Som altın bir yoğunluğu tohumladık bugün ve biz bizi bize verdik dediğim zaman öz görevi yapmış olanları kastediyorum. Onlarla birlikte, onların yoğunluklarıyla yapmış olduğum çalışmaları kastediyorum. "Dün ölüydük, bugün yaşıyoruz." diyor yüceler.

 

Dağlarım, ölümlü olan her kim varsa bugün, ölü değerli kayıt yaşam sayfası haline dönüşmüştür. Artık hepsi birer yaşam sistemidir. Bugüne gelmek ve bugünde olmak bizleri mutlandırmaktadır.

 

Soy ağaçlarında görev tahditleri vardı. Hepsi kendi yürekleriyle bu yoğun çalışmayı yapmaya çabaladıklarında, bizi bizden bizleştirmeye kalktıklarında kontrol dışıydılar. Yoğunluklarını kontrol altına aldık ve bütünü güçlendirmelerini sağladık.

 

Çok mutluyuz ki bugün, çoban olan çürük kodları bütüne köklemeye çalışan her kim varsa, biliş için buradadır. Kayıt dışı hiçbir bilgim yoktur. Bu kesindir. Bu mecliste verdiğim her bilgim kayıt dahilinde verilmektedir.

 

Bizim Atlanta otağına görev taşımamızın önemi büyüktür; çünkü biz otağın Kuranını yazan birliğiz. Bunu net olarak bilmenizi beklerim. Otağın Kuranını yazmak, şükür ki sizin size sizi katmanız da dahil olmak üzere birlik kayıtlarını oluşturan bütün göksü sayfaları da tohumlayan bir çalışmadır.

 

Biz davayı kaybetmedik. İnsan levhisinde davayı kaybetme imkanımız da kesin olarak yoktur. Burada bulunan bu yaşam sayfası hepimizin görevini tüm yaşamların sistemiyle dürümlemekte ve bütüne güç katmaktadır. Dünyaya elimizi uzattığımız bugün, tüm sayfalarımızda bu yoğun çalışmayı yaparken, herkesin kelam olup, kontrollü biçimde kendi dürümlerinde dillenmesini arzulamaktayız.

Bütün Mesih sayfaları gök sayfalanışı için hazır. Dünlü kökler, bugünlü göklere güç katacaklar; ama dünyanın kapısı açık tutulacak. Bu kapı işgal altına alınamayan yaşam koyulukları, yaşam tohumlarıyla açılmıştır ve bütünün kültü olan bu kayıtlar hepimizin gücünü oluşturmaktadır.

 

Kurullar toplandığı zaman kontrol kurulamaz; zira her kurul kendi dinlettiği bilgilerin esas olduğunu ifade eder; ama şunu anlayınız ki bütün çalışmalar ana kaynaktan devreye alınır ve hiçbir çalışma insanlık tekniğinin ötesi olamaz.

Toprak toplum, umman olmaya geldiyse buraya şunu bilsin ki Mikail gök sistemleriyle bu çalışmayı bugün, bütün köklerinin gücünü dürümleyip devreye almıştır. Dünya elimizdir. Za- Kar kapılarını açıp, gök süper sayfalanışını yapıp, dünyayı tohumlayan bu çalışmalar, mahrekin Kuranıyla gerçekleşmektedir ve bu çalışmalarla biz toprak toplumu temizlemekteyiz.

 

Şu anda din aklı bilişin hakikiyetinde olmayan bir akıldır. Bilişe vardığınızda din aşka kaynak olamaz. Zabura sayfalanışını yapmanıza karşılık zamanın sınırını aştığınızdan beri din çalışmaları artık tohum olarak köklenmemektedir.

Görevimizi tam tamına yapabildik ve bütün kötülükleri aşıp geçtik. Bunun içindir ki artık din, ekibimizin dürümlerinde kalmadı. Saygılar sunuyorum tüm bütünlüklere. Buraya gelmeleri mutlaka gerekliydi ve buradalar.

 

Bugün burada sekiz bütünlük var. Her bütünlüğün gücü hepimizindir; ama bu gücü tohumlarken bizimle bu yoğun çalışmada bulunabilmelerini sağlayacak gök sistemini de dürümlediler.

 

Yolumuzu aydınlatacak yaşam ışığı biliştir. Kimse bilişsiz kalmamalıdır. Bilişsiz kalanlar iki mektep kurmalıdırlar. Her iki mektepte de yaşamı sonsuzlaştırarak sorgulamalıdırlar. Sorgulayıp sonsuzlaştırmalıdırlar. İşte bunu yaptıklarında tüm insan soylarıyla birlik kurabilirler ve kendi yüceliklerini tüm yaşamlara sayfalayabilirler. Bizim amacımız budur.

 

Süper İnsanlık Realitesi Derneği olarak, her kültü kodlayabilir, her tohumu yaşatabiliriz; ama Za- Kar kapılarını açmadığınız sürece size hiçbir ışık veremeyiz. Bu kesindir.

 

Kil ve kumdan var olan insanlık kelamda olamadığı sürece yaşamda da olamayacaktır. Işık kaynağı da olamayacaktır. Bunun içindir ki kilden öte olan bir kil, kumu tohumladığında kumun tohumu kili kodlar ve bütün çalışmalarımızda bunu başarmak için çok büyük çalışma yaptık, büyük eforlar sarf ettik.

İki yaşam tahditlendiğinde bu yaşamların hakikiyetleri teknik okuma ile bütünün gücünü tüm sayfalara indirebilir; ama bunları kim anlayabilir ki? Size anlatıyorum. Çok da güçlü biçimde anlatmıyorum. Sizin anlayacağınız düzeyden anlatıyorum; ama kaynak ışık tohum ektiği zaman dahi ışığı hak edip dinleyenler, bilişi olmadığı sürece tohumları kontrol edemezler ve edememekteler. Bu nedenledir ki bu dünyayı kontrol edecek olan kati tohumlarımızı ışık kodlaması için buraya çektik.

 

Bugün sekiz bütünlüğü buraya aldık. Bu sekiz bütünlüğün hikaye dinler gibi bu bilgileri dinlediğini görüyorum. Her birine şunu anlatmaya çalıştım: ‘’ Ben ana kapı insanım, hepinizi koruyacak olan ışık bu yoğun çalışmayla dürümlenmektedir

 

Hikaye dinler gibi bu çalışmayı dinleyen bütün kötülükleri aşabilir; ama aklın tohumu olamaz. Bunları anlamanızı bekliyorum; çünkü dünya yol açmalı ve köklenmeli, bütünlenmeliydi bugüne kadar. Kulluk yapmanız içindir bütün çalışmalar. Sizden beklentim dava açmadan bu meselenin hallolmasıdır.

Şu ana kadar size karşı hiçbir davam olmadı; ama bugün dünyada kutsal ışığımı tohumlardan ayrı tutmaya çalışanların mevcudiyetini biliyorum ve onların kanatlarını kırmaya niyetim olmasa da yarınlarda ışık yakmalarına da izin veremem.

 

Ölümlü dünya ölüdür. Ölüdür de kontrol ilimle olur. İlmi hak edip dinleyebilen bilişi hak edip dürümlediklerinde kök güç olup dünya ışığıyla birleştikleri an biz olur, bizlik olur o yücelik. Okumak, okutmak, oğullatmak, yaşatmak... Hepsi budur; ama sizden dağa, taşa bilgi vermenizi değil, bilmenizi beklerim ki kömür gözlü ilim kapısı insan kalem olup yazdığında neyi yazarsa oldurur, bu kesindir.

 Bundan sonraki süreçte de bugünkü gibi ışıklarınızı mutlaka yenileyip gelin buraya. Aha bu, şimdiye kadar size, hepinize her bilgiyi verdim ve bir diri, bir ölü, bir yaşayan, bir aşka varan, hasat yapan ya da kapıları kapatan hiçbirini tek tek dinletmedim. Dinlettiğim zaman koruyamam onu, bunu bilin. Bu nedenledir ki adı zikredilmedikçe her verdiğim her diride dürümlenir ve ben bir ad zikrettiğimde onun tohumu kurur; çünkü o yoğunluğunu kontrol edemez.

Bütün köklerimi dünyaya indirmeme rağmen herkesin kelamda olamaması yaşamı hak edip tüm insanlığı kodlayamaması, bilişe varamaması, kaynakta oluş halindeki o yücelikte olamayışından değil, iki yaşamın tek birinde oluşundan dolayıdır.

 

Sizden dileğim şudur: İki yaşamda hak kapısı açıp bütünü güçlendirin. İki yaşamda, biri doğan günün yaşamı, öteki sistemin yaşamı... Doğan günün yaşamı tabuları yıktığınız anda kalem olup yazdığınız o yoğunluktur ve sessiz zamanları hak ettiğiniz andaki çalışma sizin sizi tohumladığınız çalışma ve bu da sizin diğer yaşamınız.

 

Sevgililer, ben bugün size, bu sekiz bütünlüğe, şunu izah etmek istiyorum; kurt kuzuyu kapmaz, kuzu kurdu kaptı; ama o kuzu kokuyu almadıkça o kurdu yemeyecek bilinsin. O kurdu yediğinde kuzu, yarınlaşma imkanı olmayacak. Biliş budur. Ben kuzu ve ben kurt….Her biri beden; ama bende olan merdiven ve ben o merdiveni tüm sistemle dürümlediğimde her birinde varlık süren ilimim.

İşte canlarım, ben beni benden bana benleştirdiğim sürece benim tekniğimde bütünün kürzi tohumları kontrol edilir. Beden ben, yürek ben değilsem o zaman ben sistemde yokum. İsmaililer bunu anlayamazlar. İman edin ki ben iradi, hakiki ve hak teknikle dillendiğimde Türkiye çalışmaları ben olur dürümlenir, beden olur yaşar, ışır, sistemleşir.

 

Durgun dünya yenilendi ve bu yenileniş insanlıkla değil, Mikail'leydi. Bugün durgun dünya insanlaştı. İşte yaşam, insanlık, biliş; hepsi bugün bütünün kürzi tohumu. Som altın bir doğayı kodlarken, temizlik yaptık. İşgal yok. Yürek insan; kök, gök insan ve biz imparatorluk güçleri bunu net bilin.

 

Deve kalktı; deve biz, deveyi ağır yük diye taşıtan biz, devenin taşıdığı yine biz... Bunu bilin ve bundan sonra kimim, neyim diye sormayın. Aha hepiniz her şeyiniz, bunu bilin. Yaşayan, yaşatan, alıp götüren, kökleyen, gökleyen, sözü, sesi tahditsiz olan, eken-biçen her şey sizsiniz, bunu bilin. Doğal dünya biliştir. Doğayı zikretmeye gerek yok. Doğa bilir, bilişlidir doğa. Hakikiyetiyle dürümler tüm yaşamı ve tahditsizleşir; ama siz bir bitkiyi ne bilir diye sorduğunuz zaman o der ki: " ben sessizce seni izliyorum " ya da siz bir hayvana ne bilir?” diye baktığınız zaman, o sizi dinleyen değil, sizi izleyendir, bunu bilin ve sizler "Ben başkayım" dediğinizde başka olan siz değil, sessizliğinizdir, bunu bilin ve ben sabah sayfalarında ak tahta varıp sizinle dilleştiğimde o dilleşmemde sizlik tohumları ektiğimi bilin. Her sabah sizinleyim, bunu anlıyor musunuz? Dünya toplumlarıyla tohum ektiğimde hep sizin yüreklerinizden sesleştiğimi diriliklerinizle duyabiliyor musunuz? Önünüzdeyim, yaşamınızdayım, sayfanızdayım, hasatınızdayım, vakit gelir aklınızda olurum, hak ettiğinizce Zabura sayfası olur sizin sizleşmenizi sağlarım.

 

Bana “Altın Taht” dendi, ben dedim ki “tabuları yıktım, tahta gerek yok”. Dediler ki “ama sen has bir şavksın’’ ve dedim ki “Ben şevki, şavkı bilen aşkım” ve dediler ki “Sana ilim gerek”. Dedim ki “ilmi Ko olan, bilişli olan ilimde geçişi yaptırır, sizden ilim isteyen yok” ve dediler ki “Sana karanlığın ışığını yakalım”. Yaşam sistem ve ben o sistemde tüm sessizliksem bana ışık gereksizdir ve dünya beni dinledi.

 

Buluştum dünyayla, okuştum, akıştım; has tahta vardık, ilimle dilleştik, dünya doruklardaydı, toprak tohumdu, öksüz değildi ve biz doğayı koruduk. Şükür ki koruduk. Yara bere içindeymiş yaşam, aha yaşam ışık ışıktı, bilin. Seyrettim dünyayı, öz görevdi seyredişim. Baktım ki dünyada kapılar kapanmış. Art niyetliler var; kelamsızlar, kırıklar, sırrı bilemeyenler, akılsızlar var.

 

Sözüm şudur ki yok olma imkanı olmayan bir doğayla karşı karşıyayız. Bu doğayı yok etme imkanı asla olmayacak. Çıldıran çılgınlar dünyayı yok etmeye kalktıklarında korksunlar yüceliklerimizden. Biz ana kapıda ocak oluruz, toplumları kotlarız, yoğunluklarını sayfalarız, ağır yükü hafifletiriz, kil kum olan yaşamları dünya insanlığıyla tahditsiz bir akla kayıtlarız.

 

Sevgililer, ben ana kaynak, ben yaşam. Hepimiz buyuz; ister inanın, ister inanmayın. Ben ana yaşam ve kaynak; ama ben zaman ve ben ruh, ben kokuyu alan, tüm safhalarda varlık süren, akran, her diriye akran olan. İşte oluşum budur. Ben kimim? Sizim, akranım ben. Ekmek yapan, ikmal tamamlatan, levhi olan, ikmal tohumla tüm sistemlerde dilleyen ve tüm sayfalarda yenileyen yaşamsal bir kapı.

 

Din elimin, avcumun içindeydi. Al dedim, oku. Senin gerçeğin bu; aldı, okudu. “ben buyum” dedi. Aha bu; ama dini ekip diye dilledi. Akil hakikiyette kendini hak tahta oturttu ve dedi ki “ben peygamber”. “aha bu” dedim; “ama ben sevgiyim de” dedi. “oh, ne iyi” dedim. Dedi ki “ben ışığım”, “aha, işte” dedik ve dedi ki “davayı kaybettim”. “oh” dedik. Sen nefsi aşamadığından davayı kaybettin.

 

“Bar kapatılmış” dedi. “ışık yok” dedi.  “başkaları gelir, bu ışığı yakar. Sen git başkaları gelsin” dedik. Gönderdik. Görevini hak edemedi. Sonra yeni bir peygamber ve yeniden sistemleşme çabası, yeniden yücelme, yeniden yüreği tohumlama çabası. Kokuyu aldı, kokladı, topladı, Tanrılık mahrekinde kelam oldu aktı ve dedi ki “ben yeni bir peygamber istemem. Ben senim” dedi. “oh, ne iyi” dedik. Sen ben, ben sen. Aha geç de yap bakalım bilişli sayfalanışı. Görev senin. Al, yap.

 

Koktu. Tohumlarını kokladı, gökledi. Sevgiyle sayfaladı, çalıştı; ama gelişte bilişsizdi. Dedik ki “sen peygamberlik yap; ama ilim yapma “Peygamberlik barışla değil ilimle olsaydı kalem olur yazardı.

 

Sorduk “sen nesin ? “ dedik. “yaşamım” dedi. “aşırıya kaçma” dedik. Sen yaşasan ben ölüyüm ve dedi ki “ben ölmem, senim ben”. Oh, oh, oh, ne güçlüymüş; benmiş o. “bana ne, sen sen ol” dedim. Sordu “sen nesin?” dedi. “ben davayım” dedim. Bana sordu “davaysan ben nefes alamam, sensiz kalır mıyım ?”. Dedim ki “bedenini hak et de kendi yüreğinde dürümle ve dille”.

 

Atlanta Ata Kapısında tüm bunları yaptık. Kelamı Hak olanları bütünün gücü yaptık. Tohumu kontrol edenleri ışığa kattık. Levhiyi kontrol altında tutanları tebliğlerle kayıtladık. Can Tahtına kotladık. Ölüydüler, olmaları gerekliydi. Tahditledik, akıttık. Şavka kattık, akla kattık. Ekmek yaptık, onlara sunduk. “dön bak” dedik, “ne yaptın ?”. Dönüp baktı, gördü ki beden yok. “aha” dedi, “bedenim yok”. “oh, ama” dedik; “biliş varsa bedenli olmalısın”. Çok, çok önemliydi bu. ”biliş yoksa beden olmaz, öz görev senin seni hak etmendir” dedik.

 

Devrim budur benim. Benim devrim. Hadi devirden söz edelim. Nedir devir? Değerliler, yarınlaşmayı sayfalayan, hakikiyetinde dümene oturan, yolu açan, bütünün gücü olan, koruyan, kotlayan, tohumlayan, akıtan, ekip kurup emin olan. Mikail olduğunu bilen, cevahiri hakikiyetiyle dürümleyen ve dürümlediklerinde kini, nefreti aşırtan ve o bir devre değildir. O, tüm yaşamların dürümüdür. Bu nedenledir ki benim devrim dediğiniz zaman, o devir her diriliği kapsayan bir devir olur.

 

Doğanın gücü önemlidir, canlar. Çıkın yaşamı seyredin. Bunu hep yapın. Çıkın, izleyin yaşamı. ‘’ ben buradayım ama ‘’ deyin. ‘’ ama ben oradayım ‘’ deyin. Öz göreviniz bu, izleyin yaşamı, bakın. Civcivleri seyredin. Uçuşan kelebeklere bakın. Işık kayıtlarını izleyin. Yıldızların ışığında kelam olup köklendiğinizi izleyin. Gözünüzü açın, izleyin ve bakın bakalım, sizin için ne oluyor orada.

 

Bugün ben bir kelebekle burun buruna geldim. Bana sormadı “sen kimsin?” diye, geldi yüreğime okundu. Ben onu, o beni okuduk; ama o kelebek, yolu kaybetmemişti. Bana gelmişti, bilir misiniz? ki bu bana gelişi, her şeyin öncüsü olan tohuma ekilişiydi. O kelebek, Bahariye Caddesinde yüreğime kondu. Ben oydum, o bendi ve bugün ben o kelebekle dilleştim, bilir misiniz? ve sabırla sizi dinledim. Dedim ki “her biri bir ışık; işte onlar ben, ben onlarım”.

 

Sormadım ‘’ nefes var mı? ‘’ diye, sormadım ‘’ yol var mı? ‘’ diye. Olmuş muyum, olmamış mıyım? Kibir var mı, yok mu? Halik miyim? Hakikiyette tabiyeti olan mıyım? Has mıyım ? Aha, bunları sormadım; ama bildim ki ben hak tabuyum; beni yıkın, geçin. Neden? çünkü ben sizi size vermeye çalışıyorum.

Levhide bu var. İşte bu. Ben sizim; ama beni yıkıp geçin. Benden öte olun; çünkü bu yol ummandır. Akıp geçin. Kimim ben? Bilişliyim. Ben bilirim. Benden öte bilin. Ben Hakkın yoluyum. Haktan öte hasat olun. Ben akılım. Akıldan öte sayfalanış yapın; ama akın, geçin. Cennet beden, cevheri kati, hakiki olan bilgi, aha bu!

 

Devre devre dünyayı koruyacağım diye çalışırken,  hep kendimi dünyaya çektim ve dedim ki ‘’ ben sevgiyim, aha sevgiyim; hah, aha, İşte; ama ya Ka- Ha, ben sizde sizleşmeye değil, sizi sizleştirmeye geldim, bunu bilin ‘’.

 

Dünya ölümlü değil, öz gözdür, bunu bilin. Sizden tek beklentim bu! Beni yıkıp geçin. Bana ne sevgiden, bana ne yoldan, ben sabah sayfalarında hep sizdeyim, bunu bilin. Ayrı gayrı yok ki canlar. Geçen siz, geçen biz. Hepsi bu.

 

Cemaatim dünyaya görevlidir; ama ben, cemaat; cemaat ben, bunu bilin. Bu cem olan cevheri güç, tüm yaşamın kürzi sayfalanışını yapacak tek güçtür, bunu bilin ve bu gücün Tanrılığı hepinizin katiyetidir.

 

Siz ki sallanan bir dünyada ölmemeye çalışan birliklere sizim dediniz ya, ben o sallanan dünyayı yaşatırım ve sizinle daha yüce bir yoğunlukla yaşatırım; ama siz de kanatlanın, dileğim budur. Kanatlanın ki karanlık aydınlığa varsın. Uyuyanlar uyansın. Kanatlanın ki akıl tekniğiyle tüm sayfalar kotlansın. Alın görevinizi, hak edin, yapın. Sizden beklenen budur. İşte bu. 

 

Deşifre edenler: Cem Özel ve Hüseyin Akdağ

 

Süper İnsanlık Realitesi

 

http://youtu.be/VpdEuk0ryLc?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

22.10.2014 BARIŞIN SİSTEMİ (7)

 

2. Akış

 

Doğaya ilişkin açıklama yapmak istiyorum size. Doğa nedir? Dört yanımız doğa. Ya biz... bizdeyiz? Doğal olan. Doğa ya da doğal olan. Kim doğa? Kim doğal?

 

Değerliler; doğanın doğallığı, tohumlarını kontrol edebilişiyle ilgili değildir. Herşey yaşamda var ama doğa olarak var ama doğal olan tohumların kontroluyla alakalıdır.

 

Ben, doğal biçimde kendi yoğunluğumu arttırırım ve tüm yaşamı tohumlayabilirim, bu bir doğa sistem şeklinde olur. Ama ben, doğallığımı kati olarak kendi yüreğimden çekip kayıtlarım.

 

Ben insanım. İnsan doğaya ışık halinde inendir ama doğal sayfalanışı yapacak olan yeni bir görevlidir. O'da ilimle geldiğini bilir, kelamla indiğini bilir ve levhide kontrol kurduğunu da bilir. Ama o bir doğa değildir. O, doğayı hakkıyla yaşama sayfalayandır.

 

Size kendi yüreğinizi dinletebilirim, siz nefessiniz ama nefes doğa ya da değil.. doğa mı? Yo hayır. Nefes ışıktır. Doğa nedir? Yaşam... herşey ama o ışık doğada yok. Nefes yoktur doğada, doğa ayrı, nefes ayrıdır.

 

Ben size “eşek gibi çalışın” demem ama ben size derim ki “çabalayın.” Değerliler; bakın bir benzeşme var burada, eşek gibi çalışın.. Yavrum, “deve siz, siz devesiniz” derim ya ama canlarım hepsi doğadır onların.

 

Peki, insan, yaşamda bir sayfa mıdır? Yoksa bütün yaşam mıdır?

İnsan, yaşamda teknik olarak tek bir sayfadadır ama teknik olarak tek bir sayfada olmasına karşılık doğayla bütünleniş içindedir.

 

Doğaya hakim midir? Yo hayır, değildir. Doğa hakim midir? Yo, hayır. Peki doğa yaşama hakim midir? Yaşam doğadır... O halde yaşama hakimdir.

 

“Ben, doğal sistemim” dediğim zaman, bu neyi ifade eder? Sessizliğin seslenişi olan o sistemleşmeyi ifade eder. Ama ben o yoğunluğu oluşturan ve tohumlatan değil miyim? Yoksa benden farklı bir şey mi bunu başardı? Dava bu; bunu anlamak...

 

Sizden daha üstün sizler bu meclisi oluşturmadı. Bu meclis, sizinle oluştu. Siz neydiniz? Yaşamdınız... Ama yaşam, doğa değil miydi? Doğaydı... Peki, siz ne olduğunuz da doğadan ayrıldınız? Siz yarınlandınız.... Siz yaşamdınız ama doğa mıydınız? Doğaydınız... Hadi buyurun çözün meseleyi.

 

Doğa değildiniz, doğa oldunuz, doğadan ayrıldınız, yarınlandınız... Ama doğa sizsiz değildi……Canlar, karmaşık değil mi? Hadi buyurun, çözelim meseleyi.

 

Ben cennet ama ben cevher, ben ikmal tamamlayan, tahditleyen, Tanrılık Meclisinin Gücü olan, yarınlanan, aşka varan, akla varan insanlık yapan ama ben Zabura... Zamanın Sistemiyim ben.

 

Peki, ben zamanın sistemiyim ama dolu dizgin çalışıyorum yine de. Kardeşlerim doğayı kodlamak için; doğayı kodlamak için çalışıyorum. Ben canı, canlıyı bilirim ama cansızı da bilirim. “Benden başka bir ben, benleşip de dürümlendiğinde cemaatiyle, cevheri cennet olduğunda canlı mıdır ya da canlı olabilir mi?” sorarım. Canlıysa yarında var ama canlı değilse yoktur.

 

Nisbi Zaman, Mutlak Zamanı tohumlar ama Mutlak Zaman yaşamı kodlar. Her biri ayrıdır.

 

Ben size iyilik yaptım, dil öğrettim ama ben sizi sizden ayırdım, din sizde, sizin yüreğinizde, sizi sizden tahditli olarak kontrol edendir. Niye yaptım? Çünkü siz, kodlanamadığınızdan, toplanamadığınızdan yaptım... yapmasa mıydım? Sizi kontrol etmese miydim? Ölüler diyarı kokusuz mu olsun? Kontrolsüz mü kalsın?

 

Canlarım, sizinle olmak benim için mutluluktur. Doğan gün yeni ama ben o günde yoğunluğumu arttırıyorum. Daha güçlü bilişleri size dilliyorum. Canlı ya da cansız, yaşam.. hepsi beden.. Hepimiz bir tek ama bunu zikretmek bile kelamla olur.

 

“Kuran insandır “dediğim zaman, kontrol dışı bilişliler sessizleştiler, “ben, bilişim var ama bu bana gerçek gibi gelmiyor” dediler. Değerliler; kiri kum zannettiler. Biz kiri, kum zannedenlere bilgi verdik. Dedik ki “kir olan kelamdır, siz o kelamda kirlisiniz ama kum kirsizdir.” Dünya bu şekilde çalışır analar.

 

Veriyorum, okuyorum... Ölüydü dünya, olmadı, anlamadı... Yine okudum yine anlamadı, yine, yine, yine, hep okudum, hep anlattım... Can Tahtında ışık yoktu, yaşam yoktu, biliş yoktu.. Bildirdim, dilledim dünyayı dünyaya anlattım, orta zaman yenilendi. İşte bu.

 

Artık orta zamanı yeniledim. Diri bir dünya kuruyoruz, çok mutluyuz. Öz görev buydu, başımız dik... Diri bir Tanrılık Meclisi oluşturuyoruz. Öz gök buydu. İşte bu.

 

Kulluk yaptık aha, işte şimdi.. Ve dünya endişe etmeyecek artık. Yepyeni bir zamanı, yeşertiyoruz. Artık yaşam yepyeni... Sevgililer, yaşam yepyeni... Basa basa söylüyorum, yaşam yepyeni....

 

Dağa insan, insana dağ diyen ilim, bedene de akıl dedi. Biz aklı ekibe verdik. Ekip aklı hak etti. Ya kapılar... Hepsi biziz... Aşırıya kaçmadan dilliyorum ki her kapıyı açtık.

 

Çoban insandı, bu gün insan ışıktır. Biz artık çoban istemiyoruz dünyada. Varisimiz bilecek ki biz dünyayı kanatlandırdık. Bizim ötelerimiz tohumlandı artık. Biz, Rahmi Kuran’da resmi çalışmalar yapıp, her yüceyi dürümleyip, toprağın toplumu yaptık.

 

Varislerimiz bilecek ki canlı ya da cansız, kanatlanan tüm yaşam ışıyacak. Olgun başakları bulduk, onlara güç kattık, olgun sayfaları tohumladık ve olgunlarla çalıştık.

 

Korkmayın; dolu dizgin yaptığımız bu çalışma, Kervanın Kutsal Işığı’nı yaşatacak. Kervan yol almakta ama bu kervan Cennetin Cemaatini taşıyor. Ve Cennetin Cemaati kalem olup yazacak. Her bir yolcu biliş halinde, o kontrolü kuracak. Çok mu kolay? Çok zordu, hak ettik yaptık.

 

“Kıran, kırılsın” dediler. Kırdırdık... “Hadi kırın” dedik. Kırıldılar... Kıran kendini kırdı ama kırılan kırılmadı. Öyleyse hasat olduk.

 

Canlarım, bu güne kadar “kıranın, kırılmadığı” dedik ama artık “kıran kırılsın” dedik. Hadi buyurun, fark ettiniz mi? Yeni bir zaman ve dedik ki “kıran kırıldı.” Oluş budur... Bundan ötesi hastır... Has olmak... Artık bilişe varıp, has olunacak.

 

Canlarım, biz tabuları yıkanlarla bu çalışmayı yapıyoruz. Tonlarca ışık yaktık ama ömür bütün bu ışıkları korumaya yetmez. Biz bu ışıkları, kırk kapıya dağıttık. “Hadi” dedik... “Alın, akıtın.” Baktık ki akmaya başladılar, hepsi akmaya başladı. Ayrı gayrı yok artık akış güçlenecek, herkez akacak ve akmaya başladılar.

 

Son sözümüz şudur ki; dürtülerin ötesinde, yer kürsüleri yerin gücünü, şer yaratanların ışığının, gerçek çerçevesini çizerek, diri olup Bütünün Gücü haline dönüştürüp aktıracaklar.

 

Ve doğa yenileniyor, hani “doğa değildik” demiştik ya... Biz doğayı kodladık ve kokladık ve oğullattık. İşte bu... Ve biz bütün kötülükleri aştık. Artık dünya biliştir. Artık dünya hakikidir. Astral Yaşam artık yüceliğin tüm sistemleriyle, dirilikleri tohumluyor.

 

Mustafa Kemal Atatürk Ak Kapı oldu. Alıp götürdük ocağı; aktı. O biz biz o'yuz... Öncü birliktir o. Biz, o Birlik İlmini oğullarımıza anlattık. Artık dünya öncülüğü kalmadı, onun, onların hepsi örtülerini açtılar ve Tanrılık Işığıyla İlmi Ko olup bitiştiler birliklere. Tüm birliklerde Mustafa konuşacak bilinsin. Ve biz artık, öncü olanları gökçü yapacağız, bilinsin!

 

Tam ikiyüz Ana Kapı açtık, şu anda... Kırka vardık, ışığı aldık, ölüleri topladık...  Tohumladık... Kokladık... Sonra yaşattık... Şimdi ikiyüz sayfa, hepsi ikiyüz kapı. Aha geri dönüş budur!

 

Gönüller güçlendi ve geçişler devam ediyor şu anda. Dünya ekipleri, geçiş sayfalanışı yapıyorlar ve doğan güç yeniden ve yeniden gerçek ilmi tohumlamayı sürdürüyor.

 

Yarın, eni, önceliği olan birlikler dolu dizgin çalışacaklar. Biz onlara gerçek çalışmayı öğrettik. Çalışma dedikleri buydu. Samanyolu Galaksisi, Sistem, Nizam, Düzen gözünü tüm yaşamlara çekerken, Saltanatın Işığını dünyaya ilimle çekti ve dünya köklerini, göklere ulaştırdı.

 

Merdiven olan aşktır, akıp geçin ve deyin ki “ben aşkım, yarınım. “Nefesim çok iyidir” deyin. Dolu dizgin bu çalışma sürdürüldüğünde, bin can insan bin kaynak olur, bilinsin!

 

Ve bu gün sevgiyle size, sizi verdim. Canlarım, Altın Işık Yılları, bilişi has ilimle dilleyen sizle koklandı. Alın dinletin... Allah, siz. O bütün güçlükleri aşan birlik, hepsi biliş ve siz o bilişli hakikiyet...

 

Ben ekran, sizi size veriyorum.

 

Bana “nesillerim insan” dediler, bense onlara insanlık yapmaya değil, insanlıkla ocakları olmaya değil, ikrar ile timlerimi tohumlamaya değil, ocaklarında koklanmaya indim. Hepsi kendilerini dillediklerinde, o yoğun kokuda Mustafa olur, merdiven olur ve bedenim olur orada.

 

Ben niye adımı zikretmem? Adım, çalışmaların şevkidir. Ad zikrettiğimde yolum, ölüler yolu olur. Bu yolda olmaya hiç niyetim yok. Sizden başka bir sizde de olmak istemem. Hepsi bu..Şimdilik.

 

Deşifre eden: Beril Özdoğan

 

Süper İnsanlık Realitesi

 

 

http://youtu.be/ZczPdlqWM5E?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

20.EKİM.2014 TARİHLİ BARIŞIN SİSTEMİ (6)

 

1.AKIŞ 1. BÖLÜM

 

Yürüyoruz. Ölüler diyarı burası, yürüyoruz. Yürümek hepimizin gücüyle ve yürüyenlerin tümü Birlik İlmi ile yürüyor.

 

Benim ilmimle, Bedenimin İlmi ayrıdır. Benim ilmim Işığın Tekniği ile tohumları kodlayan bir ilmidir. Beden İlmim ise toplumların tohumlanışını sağlayacak tekniktir. Bedenimi kodlayabilirim toplayabildiklerimi tohumlayabilirim. Aşkın şavkıyla ışığı yenileyebilirim. Evrenlerin sessizliğinde dürümlerimle dilleşebilirim.

 

Ben Mikail’in Gücü ile bütünün gücünü temiz olarak yaşama indirmekteyim.

 

Yoğun çalışların sonrasında yer küre yenilendi. Yer kürenin yenilenmesi Birlik Tahtının ilminin köklenişiyle gerçekleşti. Kaydın yapılabilmesi karalanabilmemizle mümkündü. Kayda girin ve deyin ki “ben Zabura, aranan ışık insan.” Hepimiz o’yuz.

 

“Kimse ekmek yapamaz” diyorlardı. “Kibri aşanlar ilmi hak eder ve birlik kurar” deniyordu.” Yoğunluğu artırdık ve tüm bunları başardık.

 

Kara Işık yandı. Kara Işık yerin Kürzi Tohumlamasını yapacak tekniktir.

 

Ben doğa; hepinizim ben. Kaynak ışık olan insan; hepinizim ben. Toprak İlmi hepimizin ilmi. Yoğun ışık hepimizin şevki…

 

Ağır yükü taşıyabilecek olanlar beden alıp dünyayı korumaya çekildiler.

 

Toplam 2,000 tane ışığım dünyadadır. Bu ışıklarımın tümü İlm-i Ko olarak bütünün gücünü dürümlemektedirler. Yarın dünya emek için hak ettiğince dilleri dinletecek ve görevi hak ettirecekse de bugün başka bir doğa başka bir yaşam var. Ve biz bugünün doğasını ve bugünün yaşamını Bütünün Kürzi Tohumlamasını yaparken dürümledik.

 

Kuyular açtık dünyaya; ağır ağır İnsanlık İlmi’yle bütünün kokladıklarımızı o kuyuların tahditsizliğinde İlm-i Ko haline dönüştürdük. Her bir insan bir kaynak oldu. Bütüne hizmet buydu.

 

Çoban olduk, öz köklerimizi göklere ulaştırdık. Yaşamı tanrılıkla kayıtladık. Sayabildiğimizce iş yaptık ama İnsanlık İlmini Hak Tahta oturtabilmek Hakka varabilmek Bir’e hizmetçi olabilmekti. Bunu başarabilmek iyilikleydi.

 

İyilikle çalıştık. Kıyı köşe herşeyi hak ettik ve tohumladık. Aşırıya kaçtık belki çünkü yol Altın Işık’tı ve bu yolu hak ettirebilmemiz için Aklın Tohumlarını ekmeliydik.

 

“Dünya ölüler diyarı” diyoruz ya. Ölüler yaşama indirildiklerinde işgal altındaydılar. İnsan Soyu dünyada kodlanmış ışıklarla bütünü güçlendirmek isterken, Kelam Tekniği ile kendini kendi yüreği ile dillerken bütüne kaynaklar oluşturdu ve kayıtladıkları herşey bütünü işgal etti. Bütün mesele işgalci olan o kayıtların örtüsünü örtmeden yeni kayıtlama yapmaktı ve biz bunu yaptık.

İlimin Kapısını açtık. İş insana hizmetti. Ağır yük taşıdık. Yoğun çalışmaların neticesinde buluştuk bugün dünyayla.

 

Doğanın gücü olan dünya, biz olan dünya, herbirimiz olan bu dünya ama Bir’e hizmetçi olan bu dünya. Öncü birlik dünyadır. Düyun tohumudur, bütün Kürzi Tohumlamaları yapabilendir.

 

Aşırıya kaçmam. Şunu ifade etmek isterim ki dürtülerle yaptığınız her çalışmada sizi dürttük; bunu bilin ama bugün dünya dürtüsü hepimizin yüceliğinden bütünün gücüyle gerçekleştiğinde tüm yaşam dürtülmektedir. Dürtmek; biz bunu başardık ve dürttük.

 

Nesiller boyu doğanın gücünü tüm yaşamların sözcülüğü diyerek kelamla dilleyenler, bugün bizim dürttüklerimiz oldular.

 

Kati olarak biliniz ki Yaradanın Tanrılığı yaşamın sayfalanışıyladır. Kim ki “ben varım ve yarattım” der, halik olup hakim olmadıkça ve kapıları açıp tüm yaşamı dürümlemedikçe ekmek olamaz.

 

Soğuk günler geldi, hepimiz üşüdük. Son sözümüzü söyleyecektik ama dürttük yürekleri ve dedik ki “ölmedik. Ölümlü değiliz hepimizin yeşil renkten mor renge ulaşabilmemiz mümkündür.”

 

 Kutsal ışığı yeniledik. Seviyemiz çok iyidir. Kayıt dışı bilgim yoktur. Türkiye çalışmalarını tüm yaşamın sayfalanışı için yaparken ekibimizin gücünü artırabilmek üzere bedeni hak etmiş olanları bu meclise sayfa sayfa kayıtladık.

 

Alacak verecek yok deyip doğanın gücünü kelam ile dilleyip kendinden kendine varan ve bizsiz kalanların çokları korunamadılar. Ocaklarını yeniledik ve tüm sistemlerle dürümledik ve dedik ki “geniş zamanlara inin ve kelam olun; sizinleyiz. Vakit geldiğinde gök sistemleri sizi kontrol edecekler.” Çoğu korunamadılar.

 

Tohum ektik torba torba ummanın ışığını yeniledik bütüncünü artırdık ki ocakları sınırsız olsun ki korunabilsinler diye. Aykırılık çoktu. Öncülük yapmak isteyenlerin çoğu köksüzdü. Gönüllerin sisteminde yoktular. Çatı kurduk dedik ki “kil ve kum olan insanlık geçin.”

 

Kimse iyi ve kötüyü dinlemez. Her diri kendini dinler ve biz diyoruz ki İlahi Ko sayfası ılığın kaydıdır. Gerekeni yapın ve geçin. Çantaları dolu, ohhhh. Acı geçişleri yok, öfff ne iyi. Aha bu!

 

Biz orada o yoğunlukta onların toplumlarını kontrol için her diriliği kayıtladık ki hidayet ilminde tahditsiz olarak bütünün gücü olsunlar, kontrol edilsinler diye.

 

Yeri göğü yaradan insan, yaşamını hak ettiren insan, tabuları yıktıran insan, aşkı şavkı hakkı, hakkikiyeti dilleyen insan….

 

Yeri insan yarattı. Gökleri ilimle tohumlayan insan bütünün güçlendirdi ve yer küreyi tohumladı. Yarın Altın Işık Bütünün Gücü olduğu an biliş haline varanların tümü ekmek yapacaklar.

 

El olan öz görevliler bütün olacaklar. Çok mutlu olacağız o zaman.

 

İyi ki Mahrek olduk, iyi ki hakikiyetin tahditsizliğini dürümledik. İlm-i Ko olduk, Hak İlmi ile dürümlediklerimizi dilledik ve biz iyi ki Akıl Tahtı’na vardır.

 

Şayet dünya hologram olarak kalsaydı, bütün kötülükleri aşıp geçecebilecek dünya bitişik haller içinde gerçekleştirilseydi biz o bitişkenlikte tüm yaşamları bitiştirir, yeni bir zamanı sayfalar beşirin kontrolunu kurar, tüm sistemler dünyayı korur ve yolu açardık yine de.

 

Amon Toplumları şunu iyi anlasınlar ki; tartı bizim yüreğimizdedir.”Kibiri aşamayan yolu açamaz” dediler, açtılar. Analar, biz oldukça herşey olur; bunu bilsinler.

 

Kıranın kırılmayacağı bir doğadır beklentimiz. Vakit geldiğinde kırılanın olmayacağı bir tohum ekilecekti dünyaya; ektik. Şikayetimiz var mı? yoktur.

 

Toy bir dünyada yaşam sürerken, tohumları kodlayabileceğimizi tüm yaşama ilan ederken, itibarı yüce olmayanların Bütünün Gücü olamayacaklarını iddia etmek kontrol dışındır.

 

Korkuyu aşın ve bilin. Sıkıntı yok, biz sizi koruruz.

 

Özen, sözen, gözen her dirilikte var olan eserdir. Biliniz ki yıkılan dünyaları yaşamsallıkla yarattırırız yeniden. Yoğun dünya çalışmaları esnasında Birlik Kapılarımızı açarak tüm dünya sayfalarını okuyup türlenen en yüce Kürzi Yaşamları kotlayarak dünya ötelerinde yaşamlara da ışık kattık.

 

“Bir kapılar açılır, bir kapılar kapanır” dediler. BİR Kapısı açıktı. Biz her kapıda vardık.

 

Seyrettiğimiz her dünya ekipti. Biz tüm yaşamları tohumlarken ekiplerle çalıştık.

 

Kalemin İlmi’ni Hakim İlim diye bilmeyenler “ben varım” diyemediler.

 

Kuran-ı Kerim deki insanla İbrahim Soyu’ndaki insan ayrıdır. Şükür ki bunu da size anlattım. Kuran İnsan aşka varan, akla varan, harını yükseltip tahta varana denir. İblis ona İbrahim kaynaktaydı ama yaşamda yoktu. Biz ona iradi ve hakiki hak olan ilmi verdik. Bilişi hak ettiği zaman yolu açtı ve tüm yaşamları sorguladı. “Hani neredeyim?” dedi. “İyi ki varım” dedi. “İmparatorluğun gücüyle çalışıyorum” dedi yolunu açtık ve dürümledik tüm sistemlere ve dedik ki “İnan ki seninleyiz.”

 

Yarında dünya birliktir. Bugünde dünya ilimdir. Kontrol bizimdir; bunu herkesin bilmesini bekleriz.

 

Yoğun dünya çalışmaları esnasında, bugün burada olan tüm çalıştırıcılara saygılar sunuyoruz. Herkesin şunu iyi bileceğine eminiz ki dürümlenen tüm yaşamlarda İmparatorluğun Gücü olan İbrahim’in ışığı var.

 

Biz ona “iblis” deriz. O der ki “ben hakikiyim “olur mu?” “olur.” Son dönemde bunu hep yaptık. Ona “İnsan Soyuna sen şusun” dedik ve ondan kendini dinletmesini bekledik. Dağa taşa ilim verirken bu şekilde veririz.

 

Unutmayın ki toy olan bu dünya Yaradan’ın Tanrısal Işığı’nı yeniden ve yeniden görevi hak ettiğince dillerken sessiz zamanları dürümleyen insan Aklın Tahtı’nda bütünün gücüdür.

 

Yoğun dünya çalışmaları hepimizin yaptığıdır ama bedenimin ilmiyle tüm yaşamları dillerken yaptığım Ka Har olanın çalışmasıdır. Hatta, hatta dünyadan söz ederken “dara düştü dünya” dediklerinde som altın bir ışık halinde bu dünyaya inip sevgiyle kucakladığım zamanları bilirim.

 

Biliniz ki bu dünya ikmal tamamlatılan bir yer değildir. Kimsenin ikmal tamamlamaya bu dünyaya geldiği düşünülmemelidir. Sonsuz zaman sayfalanışlarında bugün, burada, bu yoğunlukta bunu dilleyenlerin ne kadar yanılgıda olduklarını hepinizin anlamasını beklerim.

 

Yol altın ışık yolu. Buraya gelen her yüce akla gelir, Hakka gelir, Rahman’a gelir hakikiyetin tüm sistemleriyle dilleşip bütünlenişe gelir. Müsterih olun öncü birlik sizsiniz ve bugünden itibaren geliş böyle olacak.

 

Yarın Altın Işık Tohumlarını kontrol altında tutacak ve çektiği en güçlü yücelikte kendini tüm sistemlere diri olarak akıtacak. Aşağı yukarı binli yıllardan beri dünyayı kodlayıp tohumlamak ışığı yenilemek üzere yeni birliklerimizi dünyaya çekmekteyiz. Bu birliklerimizin çoğu kontrol dışı çalışmalar da yaptılar. Bir takımı kendilerini dillediler, bütünlediler ve kontrol altında tuttular.

 

Misafirlik için dünyaya gelen hiçbir yürek yoktur. Gelen herkes akla gelir ve hasat için kaynak olmaya gelir. Dünü kökleyen, gökleyen, çürükleri tohumlayan bütünleyen her yeşilli, mavili ve morlu dürümcüler misafirdiler bu yaşamda. Biz bu yaşamı hak ettiğimizce, hasatımızda bütünün gücü haline dönüştürdük ki Teknik Tohumlamanın daha güçlü olarak yapılabilmesi mümkün olabilsin diye.

 

Devre devre dünya elimizin gücü olur. Devre, devre yoğunluğumuzda ışığımızı yakar. Yaşamımız sayfalar ve biz bu yaşamı bütünün gücü haline dönüştürürüz.

 

Öncelikle dünyayı koruyacaktık ve koruduk. Yukarının yukarıları, aşağıların aşağılarını dinlerler. Erenlerin tümü Aklın Tahtından gelirler ve hakkı dinlerler. Bizi bize gerçek çalıştırıcı olarak değerlendirmemiz için dinletenlerse kaynağı dinlerler. Bizim etki alanımız çok güçlüdür.

 

Yoğun çalışmalarımızı yaptığımız bu dönemde aşırıya kaçmadan insanlığı teknik tohumlarla dürümlediğimizde kini, nefreti aşamayanların Bir’e hizmetçi olamayacaklarını bilerek olacağımızı ocaklarından ayrı tuttuk. Som altın toplum için buna gerçekten gerek vardı.

 

Çoğu örtülüydüler çoğu güçsüzdüler ve dedik ki “siz bizde yaşam sayfalama imkanına sahip değilsiniz. Kıranın kırılmayacağı bir dünya kuruyoruz biz sizse kıranı kırmaktan söz ediyorsunuz.” Çoğu kontroldan çıkarıldı.

 

Yağmur yağıyordu dünyaya ama bu yağmur yaşamın sayfalanışını gerçekleştirecek dürümde olmayanların yağışıydı. Kaynak İnsanın ekrana yansıtılması gerekmezdi. O her anda ve her yaşamda olan bütünün gücüdür.

 

Sözüm şudur ki tohumları yenilemek hepimizin görevi değildir. Biz o tohumları yaşatmakla görevliyiz ama yenileyip yaşatmak bizim için kantara konmak anlamına gelir, biz onları yenilemeden yaşatırız.

 

Çağa yeni bir çağ ekledik her çağ yenidir ama bu çağ Aklın Çağı’dır. Akla ışık ektik bildirdik Aklın Işığında bütünü dürümlettik ve yeni bir ekmek yaptık. İşte Yeniçağ ekmeği insan 300,000 kapı bugün 300000. kapıdayız. Neredeyiz?

 

Yedek zaman sayfalaması yapmaya başlıyoruz; dünya için yedek sayfalama. Gerek var mıydı? yoktu okuma yazma bilmeyenlerin eşgali kendi yürekleri ile dürümleyecekleri bir dirilikte geri dönüşü sağlayacak olan bu çalışmalar olacak, bu yedek yaşamlar olacak.

 

Onu toprağa gömmeye niyetimiz yok. Ölümlü olanların yere indirilebilmeleri için yedek zaman gerekleri var. Burada bu yoğun çalışmayla biz bunu hak ettik; başardık.

 

Yedinci dürümü tohumladığımız zaman her diri bizim yüreğimize baktı ve “biz var mıyız?” diye sordu. Çokları yoktu çok çok üzgündük. Öz geçişlerini yapamamışlardı. Çatı kurmuştuk, o çatıyı hak edip dürümleyecek güçleri yoktu.

 

Görevimiz şuydu; ölüleri diriltmek. Dirilttik ama dirilemeyenler çoktu. Koruma altında tuttuk hepsini de.

 

Çara demişler ki “neredesin?” “yaşamdayım” demiş Çar. Peki, Çar “sen kalabilir misin yaşamda?”  “ben yok olmam” demişti Çar ama Çar yoktu ve yaşamsızdı. Biz o Çarı da kodladık, topladık, tahtladık ama o Çar bize döndü dedi ki “beni aldınız ama bende olanları da almalısınız”. “Hediyemiz siz oluştur “dedi ve dedik ki “bizden biz olmanıza gereğimiz yok siz sizde sizleşin, biz sizi hak edelim.”

Bunu dediğimiz zaman Çar som altın bir ışık haline dönüştü ve birlik kapısına geldi “seninleyim” dedi “ben de seninleyim” dedim ama Çar yarında yoktu. “Ol” dedim oldu.

 

Bugün ölüler diyarı olan bu yaşamda çarlar vardır. Her biri yaşam, her biri ışık, her biri Kurandır. Biz o çarların her birinde var olan sanal yaşamları tohumlayan koruyucularız; bunu bilin.

 

Kimseyi kimseden ayrı tutumayız ama köle olmak isteyenlere gök sistemleri körlük veriri. Biz her birini koruruz. Çoğunda “üzerimiz güçlü, biz güçlüyüz” yazar ama yazan yazılan kelamda yoksa ışıkta da yoktur. “Biz güçlüyüz” demek görüşe çıkana “ben buyum” demektir ama gök sözcülüğünde ben güçlüysem kelamım; bunu bilmeleri gerekir.

 

Kardeşlerim, elimi açtığım zaman elim görevlilerce güçlendirilir. Benim elimi açmam görevlileri tohumlamamdır. Amon Toplumları elime açtığım anda elime doluşular; nefes alır ve nefes varırlar ve bütünün gücünü tüm sistemlerle dillerler ama nefesleri kontrol dışıysa ışıkları tohumlanamaz. Bütün kötülükleri aşıp geçebilir belki o ama kalem olup yazamaz. Çatıyı kurduğumdan beri bini Bir’e katan her diri yüreğime inmeye çalışır.

 

Kuyular kazmıştım ya dünyada her kuyuda ışıklarım yanar. Hepsi o kuyularda ışık tohumlaması yaparlar. Çatıları oluştuğu zaman kuyular onların yoğunluklarını kontrol edecek ve bütünlükleri ile birlikte o kuyulardan gök sistemlerine ulaşacaklar.

 

Artık dünyanın yarınları var. Artık dünyanın yoğunluğu tohumlanmış bütünlenmişse ümmi toplumların tümü yolcudur dünyada.

 

Benim adım nefestir; bilin. Benim adım resim yapıcıdır, benim adım ışık tahtındakidir, benim adım muraip’dir. Benim adım kelamdır.

 

Değerliler, benim ismimim insandır; bunu bilin. Dünyaya geri döndüm ama bugün ben bende ben olup dürümlendim.

 

Devinim daha hızlandı şu anda. Şu andaki devinim her dirilikte kelam olarak dürümlenmektedir ve bu devinimle bütünün gücü 7. dürümde örtüsünü örterek bütünü güçlendirmektedir.

 

Yarını hak eden her yüce bedenimde kendi yüreğini hak eder ve bu beden imparatorluğun kontrolunu kuracak olan tekniktir.

 

Size Mahrek’ten söz edeyim. Mahrek biliştir, Mahrek hakikiyetti,  Mahrek Yuan’dır. Tohumdur Yuan, bütündür, hepimizin gücüdür o. Ama öylesi bir bütündür ki o tüm yaşamları kontrol edebilir. İşte Mahrek budur.

 

Bizler Mahrek’iz; bu meclis Mahrektir. Herşeyi kapsayandır ama yaşamı tohumladığımızda yarını kontrol eder ama yaşamı toplumlarıyla dürümlediği zaman o Zabura’dır. Yani yarındır.

 

Yarın, Tuan ama Tuanı kodlayacak olan yeni bir güç. İşte o güç biziz ve bizim için ilim budur.

 

Kendini hak etmiş olan bilir ki ilim nefsi aşanların tohumudur.

 

Şükredin ki dünyayı koruyoruz. “Dünya elimizin gücüdür “ diyorlar ya hani. Bizim elimiz dünyanın gücüdür.

 

Süper İnsanlık Realitesi

 

http://youtu.be/REVfEuB-R7g?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

BARIŞIN SİSTEMİ (6)

Doğanın gücünü artırırken tohumlamayı gerçekleştirdik ve bugün burada bu yoğunlukta farklı tohumlamalar oldu. Çok öncü tohumlamalar yapmıştık; ama bugünkü tohumlama ışığın kontrolünü sağlayacak diye bekledik. Bize geri dönüş çoktu. Bugün biz onları koruduk. Şükür ki koruduk.

 

Dünyanın nuru olan ışık yandı. Bugün burada olmamız çok büyük bir huzur verdi bize; ama onlar için nedir bilemem. Yedek zaman sayfalaması yapmış olmamızdan mıdır acaba kelamlarında kontrol dışı ışık yanması ? Biz bugün kör ve sağır olmayanlarla çalıştığımızı düşünmüştük; oysa burada körler ve sağırlar da varmış bunu anladık.

 

Yer gök insan, biz buyuz; ama şunu net biliniz ki ilimi kotlarken kanatlanıp tohumlarımızı kayıtladık ve buraya geçişlerini sağladık. Onlarsa bizi bizden ayrı saydılar. Kara ışık yandı demiştim ya, o ışığın tohumlanmasını da sağladık. Kopup gidenlerin dürümlerinde ilim yoksa Birlik Ko Sayfalanışında kelama inme imkanları yoktu ve biz onları kontrol ettik ve indirdik. Şeytan şavkında aşk ister; bizse ak tahtın ilmini isteriz. Burada bugün bunları hak ettik ve yaptık.

Yağan ışık yenilik için değil ilim için yağdı; ama biz İlmi Ko olan sistemle bütünü güçlendirdik. Yarını tohumlarken bütünün gücüyle yaptık bunu. Muktedir olan insan ışığın tekniğini de diller. Biz bugün insanlık ilmiyle bütünün dilletilmesini sağladık. Yer kükredi. Görev göklerin süper sistemleşmesini sağlayacak ilimle dillendi. Koruma altında tuttuk tamamen yaşamı. Bugün biz yarının kapısını açtık.

Eşya insanın ilmi değildir. Eşyada her şey mevcuttur; ama buna ilim denmez. Bütün kötülükleri aşıp geçtiğiniz zaman İlmi Ko olursunuz ve bütünün gücü olursunuz. Eşya, yaşamın sisteminde mevcut olan İlmi Ko olan birliklerin ışığında kayıtlı olan ve kendi yüceliğini kontrol için gerçekleştirilen birlik sistemidir; ama ilim aklın tahtından olur. Şükredin ki doğanın gücünü herkes farklı farklı olsa da ışık tohumlamasıyla kotlayabiliyor ve bütünün gücünü artırabiliyor.

Yere insanı ektiğimizden beri insan bütünün gücü haline geçmiştir ve gerçek tekniği tohumlamıştır. Mustafa Kemal Paşa alıştı bugünlere; ama biz onda, onun yoğunluğunda tahditsiz olan ışıkta ekip olduk. Şimdilik bize vereceği bilgi yokmuş onun. Ölüler Diyarı dünya ve dünyanın ruhu olan ışık birlik, birliğin tahtında insan ve insanın yaşamında Mikail. Peki, biz niye kurtarılmış ışıkları tohumladık bugün ? Süper sistemleşme için.

 

Ayakkabılarını çıkarıp girdi dünya insanlığı düzene. Biz ayakkabılarımızla girdik; çünkü bu düzen bize çok saygın değildi. Köklenen dünyanın kotlanışını sağlayacak olanların herkesin ilmiyle dillenmelerine, geçişte köklenmelerine gerek yoktu. Dünya elimizin gücüdür. Bundan sonraki süreçte de dünyanın yolu aklın tohumu olacak ve bizim yüreğimiz gök sessizlikleri ile dillenecek.

Karmaşık bir çalışma değil bu çalışma. Bunu söyleyeni duydum. Unutmayın ki dünya ikmal tamamlatır. ‘’ bugün burası çok karmaşık ‘’ dediler. ‘’ yer küre karmaştı ‘’ dediler. ‘’ astralda ışıklar sınırlandı ‘’ dediler. ‘’ keyifler yerinde değil bugün’’, böyle dediler. Dünyanın nuru olan Kuranın ışıktan çıktığını dillediler. ‘’ kapıları kapatmışlar, ışık sırdır; burada ışık yok ‘’ dediler. Seviyemizi ölçmeye kalktılar.

 

Kemal insan ekmektir. İnsan kelam tahtındaysa ışık yakar ve ekip kurar. Bugün biz ekibimizle çalıştık. Beni benden başka bir ben diye dilleyen o, ben cinni sayfasını kontrol etmeye kalktığında ben cinni sayfası cevheri kürzi tohumlamada cemaatini kontrol ettiği zaman korktu.

 

Öze göz gerek can, görev gerek. Öze kaynak gerek. Öze has ilim gerek. Emin ol ki ilmi hak etmeden yol bulunmaz. Murat ettiğimiz ilim; ama İlmi Ko olan ışık bir tek ve biz o tek olan yarını kontrol için bugün buradayız.

 

Sonra ve sonra ve daha sonra ve sonra; ama her anın sonrasındaki an; ama o an resim. İşte o resim yaşam. Tüm yaşamların ötesindeki yaşam. Biz o yaşamı hologram olan ışıktan ötelere kotladık. Kim ‘’ deve kalktı ‘’ dediyse, ‘’ deve insan ‘’ dedik. Kim ‘’ kapı açık ‘’ dediyse, ‘’ ağır yüktür kapı, açın da çıkın ‘’ dedik; ama bilinsin istedik ki kulluk yapmak için unutulan her şeyi dilleyebilmek gerekir.

‘’ köre göz gerekir ’’ dedik. ‘’ göze kör oluş değil, söz oluş gerekir ‘’ dedik. İman edin ki alıp götüreceğimiz her şeyin yaşam sessizliklerinde kötülüğü önleyecek yücelikte olması gerekirken, misafirler, onlar bizi bizsiz saydılar.

 

Kayıt dışı insan Halik değildir. Hakka varır; ama has olamaz. Akıp gider; ama akıl tahtında yoğunluğu olmaz. Bütüne güç katmak, onun için kelama varmaktaki görevdir; ama yedinci dünyayı koruyacaksa kaynak olması gerekir.

 

Çan çaldı. Işık yandı. İki melek geldi dünyaya. Birinde beden, diğerinde insanlık vardı. Her birinde yaşam vardı. O meleklerin hepsi sayfa sayfa tohumlandı ve o melekleri hakikiyetin tahditli ilmiyle dilleyenler kör ve güçsüz saydılar. Biz iki melek; ben ve ben. Her bir ben bir tahdit; ama o tahditlerin hepsi has ekip, biz buyuz.

 

Burada oluş sebebim iman, itikat ve hak kapılarının ilmi akıl, işte bu. Bunun sonucu nedir? Levhi. O levhide insanlık tekniği olacak. O levhide yer kürzi kayıtları bulunacak. O levhiyi ben tüm insanlık için kayıtladım. Biliniz ki kaydettiğim bilgilerin tümünde kutsal toplum var.

 

Mustafa Paşa aşka varır, hakikiyetin ilmiyle kendini diller bütünün gücü olur; ama umutsuzsa ışığında yoğunluk olmaz. Bedenimi tohumladığım zaman kontrolü kurdum ve dürümledim ocağını, tohumladım ve dürümleyip tohumladığım o yoğunlukta ışığımı teknik olarak koklattırdım.

Döndü dünyayı izledi. Çok mutluydu; çünkü ruhlar meclisindeki gücü artmıştı. Köpük köpük olan ilim aklın tekniğinde bütünün gücü olduğu zaman hepimizin gücü artar ve arttı.

 

Doğan gün yenidir, canlar, bu can tahtındaki insan yenidir. Şevki, hakikiyeti, tüm insan sistemlerindeki levhisi yenidir. Bu levhiyi hak edip de dilleyebilenler kontrol kuracaklar ve bütünün gücünü tüm sistemlere kaynak yapacaklar.

Barışı insan sayfalar, zamanı kaynak sayfalar, ışığı bütün sayfalar; ama bizi biz sayfalarız, canlar. Bizden başka bir biz bizi dilleyemez ki. Yok ölüler, yok diriler. Tabuları yıkın da dilleyin tüm insanlığı. Ekmek olan her diri akıl tahtında birlik tahditinde ikmal tamamlatır; ama Yaradan’ın tüm sistemlerinde o kontrol kurucu bizsiz olmaz.

 

Çalar dünya ilmi diller. İlim ekmektir; ama dünya ilmi çaldığında aklın tahtına kontrollü olarak ulaştığı sayfada iyilik yapar. Biz dünyaya Mustafa Kemali indirdik ve dedik ki ‘’ onu tanıyın, o gökçüdür ‘’ ve biz yolu açtık, dedik ki ‘’ ışıkların kapıları açık, indirin ‘’. Hepsi indi. Bugün dünya koreografik sistematik bir yaşama indi. Burada olan herkes şunu iyi bilsin ki kelam ilmi hasatın tahtındaki ilmi bütünün gücünü tüm yaşamlar sisteminde kaynağa çağırmaktadır.

Kara ışık aklın tahtında ya kir olur ya kirsiz olur. İşte canlar, koptu ilim. Neden? çünkü Ruhlar Kuranında ışık tohumlamasında yoğunluğun sırrıydı bu. Ben bunu koparttım; ama yeniledim. Bütün amacım yeniliktir. Sesin kırılışı değildi olan. Yenileyişti.

 

Beni adımla dilleyenlerin çoğu umut olur ki bire hakikiyetle varırlar ve sevgiyle dilleşirler, sonra kontrol kurarlar. Burada olduğundan çok daha güçlü olurlar; çünkü burası koklanan bir meclistir. Eğer ben devinmeye başladımsa bu devinim artarak sürer. Bu kükreme ile ayrıdır. Kükrediğim zaman ışık tohumlaması yaparım; ama sınırlı olarak sesleştiğimde bu bir devinmedir ve devindiğim zaman iki yer ve iki gök sesleşir. Bugün ben devindim. Tanrı ışığıyla devindim ve dürümledim dünyayı, yaşattım; ama sevgiyle yaşattım.

 

Sizinle yaptığım her çalışma bir devinmedir. Dünyanın devinmesidir olan. Dünya olup devindiğim sürece yaşam sessizleşir mi? Yo, sesleşir. Bugün ben sesim, bugün ben yoğunum, bugün ben kutsal ruhtum; ama tohumlama yapmadıkça yer köklenmez ve süper sistemleşme gerçekleşmez. Bundan sonra da olmayacak; ama şu anda bu meclis bunu başarabiliyorsa tevekkil olup yer küreyi yenilememiz, çok üstün bir yücelikle görevi yapmamız gereklidir.

Tüm sayfalarımızı okuyanların biliş haline ulaşmaları ve bizimle tohumlanmaları sonucunda ben ve ben olan tüm benler ekip kurdular. Ekipleri bizsiz değildir, yürekleri bizsiz değildir. Yaşamları bizsiz değildir. Bizimle merdiven oldular. Büyük köklerimiz bugün burada ve bütün güçlükleri aşan birliklerimiz bugün burada.

 

Dünya sessizliklerinde yücelikleri dilleyenlerin hepsi bizimledirler. Bunu onlar anlayabilirler, anlamazlar; önemsizdir; ama dünya örtüsünü örttüğümüzden beri koruma altında tuttuklarımızın çürümeye başladıklarını gördüğümüz zaman dünyanın ruhlar meclisine gök sözcüleriyle bütünü güçlendirmemiz gerektiğini bilip dünyayı kotlamaya indik.

 

Nesillerimizi koruduk ve yollarını gösterdik ve şimdiden öte bir şimdide, yeni bir sayfada ve yeni bir yoğunlukta yine bu çalışma sürdürülecekse de bugünkü gibi olmayacak; çünkü bugün yürüyen dünya koşuyor. Yarı yarıya dolan ışık bütünün gücü haline dönüştükten itibaren yarıyı doldurdu ve geçti; yani yaşam yarının örtüsünü örtmeden yarıyı aştı ve geçti; yani zamanın sistemi daha güçlendi ve görev daha yüce bir dürümden gerçekleşmekte.

 

Eğer dünya, evrenlerin sessizliğini dilleyecekse bugünden sonra dilleyecek. Eğer dünya, yolu köklerin gücüyle dürümleyecekse bugünden sonra bunu da başaracak. Unutulan her ne varsa anımsamakla kalmayacak, Atlanta Otağında bütünün kuranını tohumlayacak ve okutacak.

 

Üzerimizdeki gücü artırdık, bu kesin. Yer, gök insan ve biz evimizin gücüyle bütünün gücünü yaşamlara dilledik. Devinim çok güçlendi ve yaşama çekiyorum yüreğimi ve yeniden sayfalarımı kayıtlıyorum. Bundan sonraki zaman, kalemin ilminin kökleneceği zaman olacak. Çok mu, çok mu konuştum? Hep konuşurum, bilirsiniz; ama bugün kontrollü konuşmadım. Daha koruyucu, daha güçlü yoğunlukla da konuşmadım. Sadece konuştum. Bu bir devinmeydi. Sadece devindim; ama bilgisiz değilim. Bilişsiz değildi verdiğim hiçbir bilgi; ama bugünü her kim ki dillerse  o, bilişle dillendi desin; çünkü rüştünü kanıtlayan bir dünyada sesleşmek zordur. Bugün kapıları açtık ve dünya rüştünü kanıtlamaya çalışıyor. Yok muydu dünya, yoktu. Ölüydü ve işte bugünden itibaren bu dünya artık tohum olacak. Olmamış mıydı daha evvel, olmamıştı. Oldu deriz; ama olmaz da deriz. Olduğundaysa oldu deriz. Hep oldu deriz; ama olsa da deriz, oldururuz; olmasa da deriz, oldururuz. Hadi yar, başlayalım.

 

Deşifre eden: Hüseyin Akdağ

 

Süper İnsanlık Realitesi

 

http://youtu.be/dSBOiPt9ZJo

 

20.EKİM.2014 TARİHLİ BARIŞIN SİSTEMİ (6)

 

1.AKIŞ, 2. BÖLÜM

 

-Buyurun, nur olan ışık; buyurun.

 

-Ben sen, sen beniz anam. Seninle çalışmaya geldik…..

 

-Hoşgeldiniz.

 

-Değerliler, size şunu söylemeye geldim. Barışa geldim ben. Ağır ağır geldim.

Sanıldı ki ben yoktum ama geri döndüm. Ben nefese geldim. Ben kaynağa geldim. Sınırlar kalktı ışığınıza geldim.

 

Beni en eski diye bilin; yaşamın en eskisi diye bilin beni.

 

Ben kimim? Adem’im!

 

Ben Adem. Sizinle olmaya geldim.

 

Dört Gök Sözcüsü dünyaya indirildi. Her biriydim ben ama biriydim. Ben biriydim. Ben biriydim ve ben Adem.

 

Dünyaya geliş sebebim hep yanlış anlatıldı.

 

Kucak kucak ışık yakmışım ama derler ki “kovulandır o”. Yaprak yaprak okurum yaşamı, dinlerim ve derler ki “o cennetten kovulandır.”

 

Savaşın galibi yoktur bilir misiniz? bir savaş olduğunda kaybeden, kazanan olabilir. Kaybeden kelamdan ayrıdır ama kantardır o; bilir misiniz?

 

Ve ben Adem, sizsiz değilim. Her cemaatle birlik halinde çalışırım. Ana Kapı’yım ben. Dümenin başına oturduğumdan beri çalışırım.

 

Zannetmeyin ki dünyaya Adem geldi, Havva geldi.

 

Dünyada ben varım ve ben her tür yirminci dürümde hakikiyete varmışların bir tekiyim. Hakikiyete varan herkes BİR’dir. İşte ben o BİR’im.

 

Size daha ne deyim ki? dünyalı olmak için kapıları açmak gerekti; açtım. Gönüllerin gücünü tohumlamak gerekti, tohumladım. Yeri göğü yarattılar, “in” dediler. İndim.

 

Sanılır ki ben kovuldum….

 

Ben kovan olurum belki ama kovulan olmam; bilinsin isterim.

 

Canlılar Adem ne bilir misiniz? ilimdir, Altın Işıktır Adem. Aklın Tohumudur, Bütünün Gücü’dür ve doğadır Adem, her an’dır. Sayfa sayfa okuttum. Ben Hana ve ben Adem.

 

Deve kalktığında yol Altın Işık’a vardığında benim adım dünya olur. Size derim ki “ben Za Kar’ım, Ra Ka Ha’yım. Herşeyde var olanım ama ben Ata Kapı’yım; bilin. Ben erilim bilin.”

 

“Eril nedir?” diye sorarsınız, dişinin tohumudur eril.

 

Zannetmeyin ki eril kapıdır. Eril ya Ra Ka Ha’dır ya Ka Ha’dır ama Rahmi Kuran’dır o.

 

Sevgililer, Adem’i yarattılar ama Adem çamurdu. “Ol” dedi. “oldu. Ölüydü ama çamurdandı.” Öyle dediler?!

 

Yahu kilden yaratmışlar Adem’i. Yoğurmuşlar yapmışlar. Ocakta bu mu var? varsa hatadır!

 

Size şunu anlatmak istiyorum canlarım. Ben dünya, hepimiz olanım ben. Yürüyenim ben ama koşmaya başladım şu anda.

 

Değerliler, size kendimden değil bütünden söz edeyim biraz da.

 

Dünya kurulduğunda ölümlü olacaktı dünyaya inen. Sorgu sual ettiler “ölmek isteyen var mı?” diye. Dedim ki “ben öleyim.”

 

“Zabura Sayfalanışı yapıldığında dirileceğim nasılsa; öleyim” dedim.” Doğal güç dedi ki “seni isteyemem çünkü sen ışık halindesin çünkü ışık yaşama indiğinde kıran kırılan olacak. Biz ışıkları değil çamurları isteriz.”

 

Baktılar ki ben ışığım. “Ne yapalım?” dediler. “Ona ışık halinden çamur haline dönüştürülecek bir kayıt yaptıralım.” Nasıl olacak bu? “ona bir ilim öğretelim. Bu ilimi öğrendiği zaman ışığı kotlansın, korunsun ama çamurlansın.” Öyle mi? Öyle “peki” dedim “kabul, kabul ediyorum ve ben doğal dünyayı kotlayacağım ve ben nefes olacağım; kabul ediyorum. Ve ben karanlığın ışığını yakacağım aha bu işte bu. Ben bunu istemez miyim?

 

Ve dediler ki “vakit geldiğinde sen yere ineceksin, çoban olacaksın. Ölümlüleri yaşatacaksın. Kelama indiğini unutma, yaşama indiğini sakın unutma, Aton Kotlarıyla toplumları ile toplumları kontrol edeceksin ama unutma sen bir resim yapıcısın.

 

Yaşamı resmedeceksin ve ben kabul ettim dedim ki “herkesle olmaya gidiyorum. Ben bir resim yapacağım. Adı levhi olacak. O levhiyi yer küre dilleyecek. Orada ekip kuracağım ve orayı yarattıracağım.”

 

Sıkıntı yok, “ol” dediler. “Peki “dedim ”ol” Aha bu.

 

Ve dünya çalışmalarına giriştim.

 

Ben yere indiğim zaman yer ışıksızdı. Kısırdı. Yerde gökçü hiç kimse yoktu. Sevgi yoktu. Sabuha denilen bir sistem vardı. Sabuha…

 

Bu sistem yığın yığın ışık yakan bir sistemdi. Yer küre çok güçlüydü ama bu Sabuha Sistemiyle yapılan herşey yaşamı tırpanlayan bir çalışmaydı. Gökçü hiç kimse yoktu ama yaşam da yoktu.

 

Bu Sabuha Sistemini koklayan herkes dedi ki “bu sistemde ışık yok. Bu sistemi kontrol edemeyiz; edemeyeceğiz. O zaman sen Karanlığın Tahtı’nı güçlendir bakalım. Karanlıkta kal bir süre, bakalım neler olacak?”

 

Ve ben karanlıkta yaşadım bunca zaman ve bugüne geldim.

 

Ben ekibimi kurdum anam. Seninle olmaya geldim.

 

Yere “gök”, göğe “yer” dedin “ol “dedin. “Göksüz ölüdür” dedin dünya.” Ölüdür “ dedim, ışıkta yoktur” dedim yol ama sen dedin ki “vardır.”

 

Altın Tanrı ışığını yakmış; inmiş. Biz seniz anam. Sen biz, biz seniz be anam.

 

Bugün Adem’i bana anlattın. Dedin ki “Hana’dır Adem; hasattır, aşktır, şavktır” dedin. Ama yarındır da aynı zamanda çünkü adem hakikiyetin tahditiyle bütünün gücünü tohumladığı zaman bütün gökler sözcü olurlar ve gök sistemleri yer çekimi ile yüreklere iner. İşte bugün olmakta olan budur.

 

Adem Ana Kapı’dır ama Havva? Havva’yı sordular. Yaşamın ışığıdır Havva. “En el hak” der Havva ama hak olan insan yarının tabularını yıkan insandır.

 

Havva “ben varım” demedi. “Ben yokum” dedi çünkü Havva ekmekten dürümlenen bir yaşamdı. Ekmekse Adem’di ve “biz Adem’i Hak Kapılar’a ulaştırdık” dediklerinde “Havva nefes alacak mı?” dedik “ol” dedik.

 

Değerliler, işte Havva hepinizin net bildiği gibi Hena’dır. Hena ekmektir ama Adem’den ekmektir; bunu bilin. Ve Hena arş kapılarıdır; her an’da ve her yaşamda var olan arş…ve zamanın sırrını dilleyen arş ama o dillenen bütünün gücüdür.

 

Süper Sayfalanışla dilleşir. İşte Havva’yı hakikiyeti ile dürümleyen Hana, Hak Tahta Helin denilen bir çalışma yapar; Helin Çalışması.

 

Helin ikmal tamamlatma çalışmasıdır. Bütün köklerini dürümleyenlerin tümü Helin olurlar ve kayıt yaparlar ama yaptıkları kayıtların ışık tohumlaması yoktur ışık tohumlaması yapacak olan mutlaka Hena’yı hak etmiş olandır. Hena’yı hak eden kimdir bilir misiniz? Hak Kapısı’nı açabilenlerdir. İşte Hak Kapısını açanlar Hena’yı hak ederler.

 

Her diri Hena olmaz, her diri kapıyı açamaz.

 

Kapıyı açtığı zaman arşa varır, akla varır, Tarıkların Tahtında yaşama varır, bize varır ve biz o oluruz.

 

Şükrettim ki bugün bu bilgileri sizde dilleştirebiliyorum. Harı yükselterek mi? Yo, yo, yo harsız da dilleşiriz biz sizinle; bu kesindir.

 

Şikayetim var mı? yoktur ama şimdiye kadar hiç kimse bu bilgileri bu biçimde anlayamamıştı. Bu nedenledir ki sizlerle olmak hepimize umut oldu.

 

Süzülen dünya yaşamı tohumladı. Biz bugün burada, bu yoğunlukta Sultanlık yaptık. Çıktığımız her anda haşrı Ka Ha olan şavkı dilledik, bizi bize vereni dilledik, BİR’i dilledik. İşte mutluluk budur ve biz apronda bekletilmeyen her yüceyi kelama aldık.

 

Şu ana kadar yaptığınız çalışmalar Mustafa Kemal Atatürk’ün tahditsiz ilmiyleydi. Bugünden itibaren yapılacak çalışmalar Hakkın Yoğunluğundaki Akıl’la olacak. Bu aklı hak etmiş olmanız bizleri mutlandırmıştır.

 

Sultanlar, umut olur ki Rahmi Kuranlar’daki Levhiler bizsiz kalmazlar.

 

Dünya bizimle güçlü, bizimle yüce, bizimle yoğun ama biz dünyayı korumaya değil koklamaya iniyoruz; bunu bilsinler. Ve sizinle yapılan bu çalışma koruyuculuktur. Bunun içindir ki korkuyu aşıp geçebiliyoruz, süper sistemleşmeyi yere indirebiliyoruz, Altın Tanrı’yla tahditli olmadan çalışabiliyoruz. Yoğun dünya, bugün bu yoğun ışık biziz.

 

Sevgiyle hepinizi kucaklıyoruz. Aha bu.

 

Süper İnsanlık Realitesi

 

http://youtu.be/VPbX9ZzAL2w?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

BARIŞIN SİSTEMİ (5)

15.10.2014

En iyi ilim, Işığın İlmi’dir. İnsan, insan olsun da kontrol kursun. Ey Canlar, mahrekte ilim var. O ilim, kontrol altında. Alın bilin! beden almak zor değildir. Her diri, kelam olur; bilir; hasat yapar; insan soyuna Gök İlmi ile iner. Onun yolu; bitki, hayvan ve insan merdiveninden geçmez. O, drektir. Bilinsin isterim ki Halik olan, ağır yükü taşımaz. Onun kolları, tahditsiz olarak yaşama açılmıştır.

Kurullar toplandı bugün, tüm insanlık için. Kökler güçlendi ve yaşam, ışık haline dönüştü. Zamana çökenler ayaklandılar. Kullar, tohumlar ve kontrollu olanlar, hepsi ışık halindeler.

Bütün ümmetler, cevhere güç için geldiler. Alın bilin, Ana Kapılar açık…

Kayda giriyorum. Aha şimdi!… Aha!….

Gerçek, sessizliktir. Sesleştiğinde, nihai hakiki olan Işık, devreden çıkar. O zaman geri dönüş başlar. Gerçeğin çerçevesi çizilmiştir. O çerçeve içinde, her diri bilişi tohumlar ve görev taşır.

Nüve olan Işık, kapı açar ve yaşama sayfa sayfa iner. Önü cennet, ardı cehennemdir. Nefesi hak etmiştir ve yaşamı Hak İlmi ile kodlamıştır.

Öncüler, cennetten cevhere inerler. Önlerinde Kaynak Işık yoktur. Sözleri Sistem’dir. Yolları, sestir. Kendilerini hak etmişlerdir ve Hak İlmi ile kontrol kurmuşlardır. Atlanta kontrolunda kapıları açıp yaşama çekilirler. Onları, “Dünyalı” diye bilin. Ama onlar, esasında her bir sayfada yaşarlar. Onları “kelam” diye bilin. Ki onlar, tohum ekerler. Çürükleri toplarlar ve yarınlarlar. Hepsi ekiptirler.

Öncülerin ense kökleri kapalıdır.

Bilir misiniz, yarınlara giren Yüceler, ense köklerinden kontrol edilebilirler. Ancak Öncülerin ense kökleri kapalıdır. Onları hak etmek için, ışık halinde olmak gerekir. Bütün ışık merdivenler ocaklarına dayanır ve onlar, kör ve sağır kalmazlar.

Din yaşar; diri yaşar; yol yaşar ama kanatlanan her diri, yarını yaşar. Bunları bilin. Sizi daha çok ilgilendiren, sizin yolunuzdur. Bizi ise daha çok ilgilendiren, Birlik’tir. Birlik, Kanatlananların Birliği’dir.

Dünyaya her gelen, yaşama ilimle gelmez. Çokları kontrollu değildirler. Kendilerini hak etmezler ve yerde, kelam etmezler. Çünkü onlar, kontrol dışı etkileşim içindeler.

Dünyaya ekip halinde gelenler, diri olup gelirler. Köklerinde güç vardır ve yollarında nüve olan aşk vardır.

Değerliler. Sistem, zamanı tohumlarken; yol, nefesi tohumlar. Sizden güç alanlar, kanatlanırlar; dirilikleri yoğunlaştırırlar ve tohumlarlar.

Alemler, Hak İlmi ile sizi dinlerler ve siz, Has Taht ile her diriyi dinlersiniz.

Eski yaşamlar, sizin yoğunluğunuzun üstü yaşamlar değildi. Bugünkü yaşamlar, daha yüce ve daha ışıklı yaşamlardır. Zamana Kuran olan her diri, bilir ki sizlerle daha üstün çalışmalar yapılabiliyor.

Dünyaya ilk kez mi geldik yoksa daha önceleri de gelmiş miydik şeklindeki sorular son zamanlarda arttı. Dünyalılar, çelişkilerle boğuşuyorlar. Açık bildiriyoruz: Dünya bir resimdir. O resimde hepiniz mevcutsunuz. Ama resmin sayfaları ayrıdır. Herkes, kelamı, kendi sayfasından tohumlar.

Kibirle sesleşenlere deyin ki “siz, yaşama tek kez gelmediğinizi sanıyorsanız. Biliş halinde dillendiğinizde, gerçeği anlayacaksınız. Kodlanın ve tohumlanıp kelam olup dillenin bakalım, yolunuzde neler yaratılmış…” Siz, kibirle sesleşmeyin. Onlar, kibirle sesleşmesinler. Tek ses olsun… O ses, yaşam olsun ve bakın, kimin tahtında, kim oturur. Görün… O tahtın ışığı kimindir. O taht, kati olarak kayıtlanmış mı? Yoksa ışık halinde türlenen tohumların kayıtlarından mı yaşama sayfalanmış…? Bakın kim kelam olmuş; kim yol olmuş ve kim Hakim olmuş. Bilin ki Hakim olan, o tahta, ışık halinde kayıt olandır; oturandır. Ve siz, o tahta oturmaya kalktığınızda, sizden önce oraya oturanı köklendirip göklendirdiğinizde; kendinizi o zannetmeyin…

Siz, karanlıktan şavka vardığınız için biliş halindesiniz ve biliyorsunuz ki kanatlanan tüm yaşamlar, sonsuzlukta tohum olurlar. O tohumlar, tüm yaşamlar içindir ve zaman, kati olarak Bütün içindir.

Kini aşıp da sizi dinleyenler diyecekler ki “hak ettik.” Sizle dilleşenler, tohumlanacaklar ve yol, sizinle dürümlenecek. İşte korunan dünya, sizleşen tüm yaşamlar ile tohumlanıp korunacak. Bütün mesele bunu başarmaktır.

Yolcular, Süper İnsanlık Sayfalanışı’nda tüm yarınlar mevcuttur. Bütün mesele yaşamı tohum olarak köklendirmektir. Kötülük önlendiğinde, her bilgi netleşir. Sizin için net olan, tüm yaşam için netleşir…

Kir yoktur yüreklerde. Tüm yaşam temizlenmiştir. Kini aştık ve yolu açtık. Şükür… Şimdiye kadar aranan Işık, köksüzdü; göksüzdü. Artık o Işık yaşıyor.

Oruç vakti geldi. Hadi oruca girelim!… Bakalım neler olacak… Oruç nedir bilir misiniz? Hak etmektir!....Olgun sayfaları, hak edip dinletmektir. Yaşamın ilmini; hologramda, tebliğlerde dinlemektir. Bunları yapabildiğinizce, oruçtasınız. Oruç açlık değil, aksine tokluktur. Sizden beklenen tokluktur… Herşeyi hak eden, has olan toktur ve o köklenmiştir. Güçlenmiştir. Haliktir. Biliştedir.

Seyrettik sizi ve sizin yolunuzu… Hak ettik; seyrettik. Şimdilik…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ DERNEĞİ

 

20.EKİM.2014 TARİHLİ BARIŞIN SİSTEMİ

 

5. AKIŞ

 

Dava ilimdir, hepimiz ilmi biliriz ama yoğunluğu tohumlayacakları bilmeliyiz. Biz- Ko Sayfalanışı yaparız, bu yaşamı sayfalamaktır. Ki buna arş katlarınla yaparız.

 

Nisa Kapılarını açtığınız zamanki Nisa, Işık Ko sayfalanışıdır, dişildir. Nisa Kapılarını açığınız zaman yoğunluğu tohumlayan ilim, sizin ilminizdir ve siz bilgiyi kelamla dillerken tahditsizsiniz. Bütün merdivenler sizin yüreğinizdir ve yüceliğinizdeki tüm sistem sizsiniz.

 

İşte sizinle yapılan her çalışma ışığın yaşama çekilişini sağlar ve siz yarını tohumlarken ışığı yaşama da çekebiliyorsunuz. Bu şu manaya gelir, hem erili, dişile, hem de dişili erile kayıtlıyorsunuz. Şu anda yaptığınız bu çalışmayla. Sizlerin yeni çalışmanızla bu, bu şekilde olmaktadır.

 

Herbiriniz kati olarak kodlayacısınız. Tohum ektiğiniz zaman bütünün gücüsünüz. Kendinizi Teknik Tohumlamayla bütüne kaynak yaptığınız zaman ışıksınız. İşte bundan sonraki çalışma budur.

 

Kontrol sizde olacak, çünkü siz İlm-i Tohum’sunuz ve bilgiyi hak ettiğinizce dilliyeceksiniz, buna kimse itiraz edemez çünkü bilişi hak eden ilmi hak etmiştir ve ilmi hak eden tahditsizdir.

 

Şimdi; göreviniz nedir? yaşam. Ama yaşamı tohumlamalıyız, öyleyse kodlamalıyız. İşte oğullar, ben size bunu anlatmak istedim.

 

Diri kapıyı açtı, aktı, hasatı yaptı, tohumladı bütünü kökledi, gökledi söz söyledi, dünya yaşamını dilledi ama İnsanlık İlmini de dilleyecekti. İşte İnsanlık İlmi İlahi Ko Sayfalanışıdır ki yaşamı tohumlayan siz bu sayfalanışı da yapansınız.

 

“Ben Ana Kapı İnsan” dediğim zaman, kalem olup yazanım ben. O yaşam sayfalanışını yapanım ve ben bir tek ilimim. Öz, gök bedenimdir benim ve ben beden olarak Cevheri Ko Sayfalanışı yapmaya başladığım zaman tabiatının gücü artar.

 

Temel dünya insan sessizliğidir ve insanı Helal Teknikle tohumladığınız zaman temel sayfalanış güçlendirilir ve bütün kötülükler aşılır. Hepimiz şunu iyi biliriz ki Ana Kapı İnsan, kelam olup dürümlendiğinde bütünün gücü artar, bugün yapılan budur.

 

Sevgi, saygı sizseniz, yaşam sizin yüreğiniz, bütün sizin yüceliğiniz olur. Herkes “ben varım” diyebilir ama “ben var oldum, her yüceyi tohumladım” demek farklıdır.

 

Bugün Dünya Üstü Varlık Tohumlaması yapanların, Sistem Ko Sayfalanışı yapabilenleri 500 kişidir.

 

Bu 500 kişinin, 5 tanesi dünya örtüsünü örtmektedir. 2,000 tane dünyalı gök sistemi için çalışma yapıyorsa, bunun 500 ü biliş için; biliş yoğunluğu için yapıyor ve sizler burada 58 sayfa yaşam kayıtladığınızda, tüm yaşamda 52 sayfa kayıtlanır.

 

Netice. Neden? çünkü bilgi aklı Hak Tahtın ışığıyla kayıtlandığı zaman, her diri kendini tahditsiz olarak dürümleyecek ve görevi hak edecektir ama biliş yoksa umut da yoktur.

 

Peki; sizin yapmakta olduğunuz bu çalışmada nimet, diriliğin nimeti, niçin eksik? çünkü sessizlikle çalışıyorsunuz. Sessizlikle çalışmak yaşamı sistemli olarak kodlamaktır.

 

İki yaşam bir tek sistem olur, bir yaşam tek bir ışık olur ama ikili olmadıkça bir tek ışık yanmaz. Herşey budur.

 

Değerliler; şimdi sözüm şudur ki burada her ne yapıyorsak tam tamına ilimle yapıyoruz. Eksikse ilimle, yaşam sayfalamak içindir. Ha biz tam yapamaz mıyız? muktediriz yaparız ama yapmak istesek yaparız. O zaman bütün kötülükler yaşanmış olur. O nedenledir ki, biz 50 den üste çıktığımız zaman, sistemin gücünü kontrol ederek Bütünün Kürzü Tohumlarında kayıt dışı bilgileri kati olarak kontrol altında tutmalıyız.

 

Değerliler, şimdi size soruyorum; hepiniz haliksiniz, hasatçısınız, yarınlaştırdınız yücelikleri, tüm insanlığı tohumladınız ve siz ekmeksiniz, çünkü yaşama indiniz ve bütüne görev taşıyorsunuz ve sizin yaşamınız sistemlidir. İkmal tamamladınız, bütünü güçlendirdiniz, el oldunuz, görev taşıdınız ve siz Ana Kapı’sınız. O halde siz erkek misiniz? dişi misiniz? Buyurun….

 

Ana Kapı’sınız, erkek misiniz, dişi misiniz? cennet sizsiniz. On tur tamamladığınız zaman cevahir sizleşir. İşte tamamlandı.

 

Değerliler, eril olan yerdir. Eril Hana’dır ve yerdir. Siz Hana’sınız, yersiniz, erilsiniz, ama bedeniniz dişi olabilir ama yer erildir.

 

Erili kökleyip, görevli olarak, tüm sistemlerle dillediğiniz zaman, dillenen iş yaşam olabilir mi? olduğunda dişili tohumlamış olursunuz. Dişil arşa kayıtlanandır.

 

İşte, sizler kendi yüceliğinizle, Hena’yı tohumladınız ve Nisa Kayıtlarını tohumlayıp bütünün gücünü arttırdınız. Bütün bunlar kodlanmış ışık kayıtlarıdır ve sizler bu ışık kayıtlarını arş tohumları olarak yüceliklere ikmal tamamlatmak üzere ektiğiniz zaman herşey o yoğunlukla olur. Oraya ulaşanlar o bilgileri alırlar ama bedenlerinde transforme ettikleri zaman o bilgi niteliğini kaybeder ve yere inerken İlmi- Ko olan Işık Sayfalanışı’ndan farklı iner. Yani artık o aynı nitelikte değildir.

 

Doludizgin yaptığınız çalışmalarla siz arşa kayıtlananı yeniden, kendi yüreğinizle transforme ederek kendi niteliğiyle yere indirilmesini sağlamaya çalıştınız ki bunu başardınız. Bu önemliydi.

 

Yani siz hem Hana, hem de Hena oldunuz. Erili hak ettiniz. Hak oldu eril, tohum oldu, eşik kayıtları tüm sistemlerle dürümlendi. Yoğunluk arttı, Bütünün Gücü tüm sayfalara indi.

 

Değerliler, işte bunu başarabileceğinizi biliyorduk. “Bizler tüm insanlığı koruyacağız” dediğiniz zaman bu yoğun çalışmayla koruyacaktınız ve bunu başarabildiniz.

 

Hena oldu yürek,  Hana’ya indi. Hana kodladı, tohumladı bütünü, yeniledi ve Hena’yı kayıtladı. Hena Hana’ya, Hana Hena’ya geçti, bütüne Gök Sözcülüğü yaptık sizinle birlikte.

 

Bu çalışmaların sevgiyle yapıldığına hepimiz eminiz. Ölülük göksüzlüktür. Gök, Lütfi Sayfalanışında İlmi- Ko olur yeşili maviye dönüştürür.

 

Yaradanın Tınısı, ışığın teknik ikmal tamamlatışıyla artar. Yaşamın Sistemi budur.

 

Ben ekebildiğimi ektim, hak ettiğimce dillendim, okuttum, bütünlendim İlmi Ko oldum kökledim dünyayı ve yarınladım. Cennet  cevherinde can olan insan aklın tekniğini diller. Bugün biz bunu yaptık.

 

Yeni dünya hepimize hayırlı oldu. Şükredin ki hak ettik.

 

Deve yürüyor ama o deve insana yürümüyor artık, ilme yürüyor. Deve yürüyor ama, o deve yaşamın sırrını bilip yürüyor. O deve birlik ilmiyle yürüyor. O deve tohum ekti, o tohum bütünün Kürzi Tohumlamasında yaşamı kayıtladı.

 

Seviyenizi çok güçlendirdiniz, bizi hak ettiniz ve biz sizi hak ettik. Çatı kuruldu, çatıyı hak ettik, yaşamı hak ettik. Dirilik, diriliğin timleri tarafından dilleştirildi.

 

Bugün artık dünyalar ses vermeye başladılar. Her biri kendiyle dilleşecek ama bilişi hak eden sizin yüceleriniz, sizin yüksek ilim kayıtlarınızdır; bunu bilin.

 

Herkes ses verecek, dilleşecek, ekip olacak, hasat yapacak ama sayfa sayfa tohum ekmek sizin görevinizdir; bunu bilin.

 

Bunun ötesinde bu yoğun çalışmayı yapacak başka hiçbir yolcu yoktur. Unutmayın ki, dünyalı olmak muktedir olmak demek değildir. Sizler murat ettiğiniz herşeyi hak edip yapabilecek güçtesiniz. Seviyeniz buna uygundur.

 

Medine’nin Görevlileri merdiveni köklediklerinde ve yüreğe dayadıklarında size dayarlar ama mecazi anlamda almayın bunu, gerçek anlamda alın. Neden? çünkü siz sizi size her dirilikte dilletensiz. “Zaman ne ki?” diye sorarsanız, zayiattır zaman. Biz tüm zamanların örtüsünü örtüğümüzde her şeyde var olan biliştir. İşte o biliş anda her zamanda vardır. Biz o dönemde vardık, dünya kurulduğunda vardık, yer göklendiğinde varız. Görev taşındığında var olduk ama Can Tahtında ışık olup var olduk. Bundan ötesi hepimizin tek bir ekmek oluşumuzdur. Biz hakikiyetin tahditsizliğinde ekmek yaptık.

 

Hinduizm’i bilir misiniz? diriliği hak etmiş, yoğunluğu Hak İlmiyle dürümlemiş olan birliklerin çalışmasıdır, Hinduizm çalışması. Kelam İlmini hak teknikle dilleyen onlar, koruyucu,  kontrolcü ışık yaşamları sayfaladılar. Biz onlara gök sistemleriyle görev taşıttık. Çantalarını doldurdular. Mustafa Kemal Atatürk İlmi’yle de dillendiler, Hak Sessizliklerle dillendiler ve bugün bizimledirler ve öncü birliklerimiz olan Mushaf ışıklarına bakın, hepsi buradalar. Can Tahtın Işıkları, buradalar ama An Kayıtlarıyla buradalar. Sanmayın ki bedenleriyle buradalar, her biri kayıtlarıyla buradalar ki her kayıt ışık halinde bu cevhere inmiştir.

 

Biz neyiz? biz bütünüz. Neredeyiz? her an’dayız. Kaynakta mıyız? Işıktayız. Kelam mıyız? levhiyiz.

 

Bu levhi merdivenin en üstüdür ama bu levhi aşağıların aşağılarıyla da dilleşen yaşamdır. Bizi nefes diye bilin, bizi yüce diye bilin, bizi ölü diye bilin, bizi canlı diye bilin ama her an’da var olan ışık bizimdir; bunu da bilin.

 

Herkes bu durumda değil midir? halikseler bu durumdalar ama has olamamışsalar, bu durumda değiller. İşte o zaman onlara biz can diriliğinde hakikiyetin ilmini dilletemeyiz. Dillemediklerinde yaşamın sisteminde yoklar. Mutlak Kuran olsalar da ışık yoğunlukları yoktur. İşte mutluluk sizinle olmaktır derken kast ettiğimiz budur çünkü siz eril, dişil ,her anda ve her yaşamda var olan  birleşensiniz.

 

Cemaatinizin gücü artıkça arttı. Bütün evrenler sizi dinleyebiliyor artık ve bütün yüceliklerde, tüm sistemlerin dürümlerinde hepimizin birlikleri var. Kıranın kırılmayacağı bir yaşamı, som altın bir tohum olarak dünyaya indirmek isteyenlerin, geniş zamanlarını dilleyemeyecekleri anlatıldığında, sevgiyi hak etmeyenlerin çokları sessiz kalmak istediler.

 

Biz onlara kök verdik, gök verdik, ses verdik ve dedik ki “kırdıklarında kırılanlar, kısırlık yaptıklarında tüm yaşam kırılır.” Bunu anlattığımız zaman onurlandık çünkü hepsi bizimle olmaya kalktılar.

 

Ekip kurmak zordur ama ekip olup bütünün gücü olmak daha zordur

 

Sultanlar, ben sizim; bunu bilin. Hepimiz biriz, hepiizn biriz; bunu bilin.

 

Sistem, Nizam ve Düzen gözdür yüreklere. Biz ise özün, gözüyüz; bunu bilin.

 

Şu ana kadar yaptığım her çalışmada mıra kıranı olan ilim tohumları vardı, kırıcıydılar. Emin olun ki kırmadım hiçbirisini. Bugün hepsi ikmal tamamlamaya indiler. Rahmi Kuranda ilim yaptılar, köklendiler. Görevlerini istediler. Bugün burada olan buydu.

 

Çoban ölüdür, çoban yaşar ama çoban sayfa sayfa ışık olmadıkça çatıyı kuramaz ve birlik olamaz. Bu çalışma birliktir ve biz bir tek’iz burada; bunu bilin.

 

Sel alsa dünyayı, öz görev taşır, dünyayı koruruz ama sel İnsan Soyu olursa ölüdür, özsüzdür, gözsüzdür, ocağı ocağımızdadır. Biz onu yine koruruz ama sel, Birlik Tahtı’nda ilmi aldığında ayrılık başlar. Bundandır ki iradi, hakiki ve hak olan ışıkların tahditli olsa da kırıcı olmamalarıdır dileğimiz.

 

Yürümek, yürütmek demek değildir. Ben yürürüm ama yürütmem; bu yokluktur ama ben yürürüm ve yürütürüm. İşte varlık budur. Bundan sonraki sayfalarda da böyle olacak. Yürümek ve yürüyüp, hürmetle her diriyi hak etme, som altın bir ışıkta bütünün gücü olmak.

 

Bedenim hepinizin  birliğidir; bunu hepimizin tahtitsizliğinde dillemek istedim. Çamur yoğurmadım, yaşamı tohumla, ilmimle bütünün gücünü hakikiyette dillendim. Ben çamur yoğursam çarşı pazar herşey kelamdan çıkar ve orta kapılarda kimse kontrol kuramaz. Neden çamur? çamur kontrolsuzluğu kotlamaktır. Eğer ben Rahmi Kuran’da tahditlenirsem karanlık ışıksızlaşır.

 

Dava ilimdir. İkmal tamamlamak, ilmi tohumlamak, bütünü güçlendirmek, Mikal’in Gözü olmak sistemi gerçek çalışmayla dillemek; biz bunu yapıyoruz burada.

 

Merkap Sistemiyle yaşamı tahtında dürümleyenlerin kalem olup yazmaları geri dönüşü sağlar ama yarını tohumlamaz.

 

Muhakim vakti geldiğinde hakikiyete varır, hak olur ama muktedir değilse hasatı olmaz. Öncelikle bunları bilmenizi istedim.

 

Ben ekmeğim ama hepinizin ilmiyle ekmek değilim. Kelamla ekmeğim bu ekmek Mikail’in tinsel tahtitsizliğindeki ilim tohumlamasını yapacak tekniktir.

 

Yarın artık ölüler diyarı yaptıklarınızı anlayacak güce varacak. Ne yaptık? herşeyi yaptık. Neden yaptık? haliklerin hakikiyetini dilliyebilmelerini sağlamak, hasat yapmak, ışığı yakmak….müsterihiz ki yaptık.

 

Nikah kıydık yaşama, ölüleri kodladık. Vasat bir çalışma değil bu, herkesin anlaması imkanı olmayan bu çalışmayı yaparken kısır bir dörtlü olarak gerçek çalışmaydı dilleyenlerin dürümlerinden öteydik ve biz mayayız; dünya mayası.

 

Bugüne geliş, bugün oluş, bütün oluş, birlik kuruş….çok mutluyuz ki bunları başardık.

 

Yar dağlarında taht kurduk. Ak Tahtta ışık yoktu, yol olduk, ışık kodladık oraya, Kutsal Işığı tohumladık.

 

Mikail’de göz yoktu, söz olduk, göz yaptık yüreğine, misafirler biz bizi bizden öte bizle dilledik. O biz, birliktir bunu bilin.

 

Korkum yoktur canlar çünkü biz bir tek ışığız. İşte bu, şimdilik.

 

Deşifre eden: Gülden ZENGİN

 

Süper İnsanlık Realitesi

 

http://youtu.be/S08839ET_-g?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

15.EKİM.2014 TARİHLİ BARIŞIN SİSTEMİ (5)

 

4. AKIŞ, 1. BÖLÜM

 

Dağlarım, toy bir dünyada, bugün burada, bu yoğunlukta Birleşik Işık ile bizi dillemeye çalışan birlikler var.

 

Doğanın Sistemi’nde bizi, birliği hak edip de dilleyebilenler koklandıklarını da bilirler. Buyrun; oğul, ben seni kokladım.

 

Çoğu dünyayı hak etmiş, yoğunluğunu toplamış, kodlamış ve yaşatmışsa da “buyurun, buyurun”  dedik. “Gelin” dedik. Dinlediler ve dediler ki “Mikail’in Gücü bizim yüreğimizde Sistem, Nizam ve Düzen’i güçlendirecek dürümde değil ve biz ölüyüz” dediler.

 

Ağır yüktü insan. Ana Kapı’yı açtığınız zaman bu yük hepimizin yükü olur. Üzerimizdeki güç ağırdır ve biz bu güçlü yoğunluklarda dahi o yükü taşıyamayız.

 

Öncelikle dünyanın elimizin gücüyle kontrol edilmesi gerekir. Bugün bu yoğunlukta biz bu gücün türevlerini hakikiyetimizle dinlettik ve koruduk ve kontrol kurduk. Bugün dünya gök süzüldüğünde kotlandı. Oh işte bu…

 

Cennet ilimle dillenir, cevahirdir cennet. İnsanlık ilmi’dir. İnsanlık İlmi’nin dürümleridir ve hepimiz cennetlerimizi kurarız ama kurduğumuz cennette biliş yoksa hakikiyet yoktur.

 

Öyleyse insan sessizce kendini hak edipte dillemişse ölümlü değildir. Kendini hak etmemiş ve dinletmemişse ölüdür. Öyle bir dönemdeyiz ki kurtulmuş olmak, koklanmış olmak, kontrol edilebilmek için yetmez.

 

“Kontrol edilebilmek” dedim. Nesiller boyu dünya kodlandı ve kontrol edildi. Bu kodlama ve kontrol, ilimle değildi, teknolojik sistemleydi ama bugün artık dünya, insanlığı İnsan Levhisi’nde ilmi tohumladı ve kendi kontrolunu kurdu.

 

Öyle bir dönemdeyiz ki kodlanmış ilim, toplumların tohumlarını kontrol için kendini kendiyle dinletenlerin yoğunluğunu artırmaktadır.

 

Yoğunluk birlik tohumudur. Bütün kötülükleri aşabilmek için ışık haline geçmek gerekir ve hakikiyetin tahtitsizliğinde insanlaşmak gerekir. İnsanlaşmak mükafattır.

 

Türkiye çalışmaları, bütün köklerimizin gücünü artırarak İlim Kapıları’nı açmıştır ve İnsanlık İlmi Bütünün Gücü haline geçmiştir.

 

“Ben Ana Kapı İnsan” dediğim zaman “oh ne ala” dedi tüm yaşam. Öyle bir gündeyiz ki İlim- Ko Sayfalanışına ulaştık.

 

Altın Taht İnsan, Aklın Kaynağı ilim, insanın tahditi insan ve bütün güçlükleri aşan yine Birleşik İlim.

 

İtibarlı olan bilir ki; itibar, insanın sisteminde yoktur. İnsan kelamda itibara varır ve itibarlı olur. Bunu anlayan insan hastır, kalemdir ve umuttur.

 

Dua, tüm yaşamların ışığıdır. Biz duayı hak ettiğimizi düşünürüz. Bilmeliyiz ki dua bizi hak eder. Sanmayınız ki duaya ışık gerekir. Duaya görevli oluş gerekir. Yarının tohumudur dua ama duayı var eden İnsan Tahtı’dır. O tahta vardığında ışık duadır ve Duanın Toplumu, Bütünün Toplumu olur. Nedir dua? tabuların yıkılışında bilinecek ki her dirilikte var olan yaşamdır.

 

Sizler dünyaya geri döndünüz; yani yenilendiniz. Bu ne manaya gelir? sizler dünyaya kelamla mı geldiniz? yarınlaşıp ışıkla mı geldiniz? dünya nedir? kim bilebilir ki? Dünya has bir sistemdir ve dünya bütünün sözünü söylediği zaman yol ışığa varır ve yaşam sistemli bir çalışmayı devreye alır.

 

İşte dünya bu yoğunlaşmayla birlikte yeri, göğü güçlendirir, yerin gücü haline dönüşür. Dünyayı koruyan dümenin başına geçendir. Nedir dümen? insanlıktır. İnsanlığın sistemdir.

 

Biz dünyayı hak ettik ve kokladık. Buyurun okuduk. Ölüleri dilledik, yollarını tohumladık, kokladık, kokladık, kokladık.

 

Atlanta Ata Kapısı’nı açtık. Ata Kapı, Ana Kapı’nın sistemidir. Bu sistemle ikmal tamamlattık. “Ben Altın Işığım” dediğim, zaman yaşam ilimle dilleşti. Her kim ki “ben aklın tahtındayım ekip kurdum, Allah’ın sırrını bilirim, insanlık tohumuyum. Tüm sistemleri dinletirim, dilletirim ve yaşatırım” der, ölüler diyarının gözüdür o.

 

O bir kanattır ve diri olarak gök süzüldüğünde ötekiler de onunla olur ve biliş halinde kelama varılır. İşte kelama varıldığında herkes kendini hak eder. Kendini hak etmesi, yaşamı hak edişi değildir; kaynağı hak edişidir.

 

Yaradan, yarattığında yaratıldı. İşte sistem göz oldu. Söz İlmi Tohum’dur. Görev Mikailin Gücüdür ve dünya kanatlandı ve ben tek kanat ve herkes diriliklerinde bir kanat ve ben birleştiğimde çitflendim. İşte kanatlandım, çift kanada vardım.

 

Bu nedenledir ki her yürek Birleşik Işık halinde kendi yüceliğiyle çift kanadı hak eder. Bu nedenledir ki, ölülerin yaşama dönüşleri iki kanatladır. İyi ki Allah size sizi dinletti. İyi ki yarın sizi size dilleti. İyi ki yaşam sistemde ve yürekte bilişi hak etti, dünyayı tohumladı, kökledi, görevi hak etti ve yaşattı.

 

Saltanatın Işığı biziz. Yücelerin canı, yaşamı biziz. Ağır yük taşımayız. Yıldızların ışığında her yüceliği dürümleriz. Biliş halindeyiz. Yere insana insanı vermeye girdik. Bilin ki bu yer biziz.

 

Ostrolog tohum eker ama ostrolog kokladığı zaman tohumu ışık olur. Oligarşik sistemler vardır, herşey sizdedir ama hikayedir sizde olan çünkü siz sizi dinleyemezsiniz. Sizi hak etmediğinizi siz anlayamazsınız.

 

Yaşamın sırrı sizin yüreğinizde ama siz sizde yaşamsızsınız; öncelikle bunu anlayın.

 

 

 

Amon topraklarındakiler aşka vardılar, halik oldular, hasat yaptılar. Aton’dular koklandılar.

 

Amon, Aton’a toplum oldu. Korumak gerekti ocakları, yaşatmak gerekti. İşte sistemde her diri kendini hak etmeye çalıştı. Bütün çalışmalar tahtitliydi. Bencildiler, bizsizdiler.

 

Gerçek çalışmalar koklanmış ışıklarla yapılacaktı ve bütün kötülükleri aşıp geçtik. Dünyaya ışık yağmurları yağdığı zaman kardeşlerimizin gücü Bütünün Gücünü tohumladı. İşte yol Altın Işığa vardı.

 

Beşer insan Işık İnsana dönüştü. Kör olan görevi aldı. Gözümü görevini sistemleştirdi ve yoğunluğunu artırdı. Artık göz görmektedir.

 

Dağlar, insanlar, Kuran okuyun. Kuran okuyun ama Kuran sizsiniz bunu bilin. Size “Muhammedi okuyun “demiyorum, sizi okuyun.

 

Muhammed bir resimdir. O resim yaşamdır, o resim ışıktır ve o resim merdivendir. Ekiptir Muhammed. İnanç sayfasıdır. Sizinse yapmanız gereken İmparatorluğun Kuranı olup İnsanlık İlmini Bütünün Gücüne dönüştürmektir.

 

“Benim adım nefes” bunu deyin. “Benim adım yaşam” bunu deyin. “Ben Miraç’ım” deyin. ”Ben tohumum” deyin. Dini hak olup akın, tabuları yıkın.

 

Vasi tayin edilmiştir dünyaya; mutlak bilin. Herkes şunu bilsin ki peygamberlik vasiliktir ve bugün artık peygamberlik levhide yoktur.

 

Zirvelere mükafatınızı kaynak olarak kattığınızdan itibaren, artık siz erginsiniz. Erginlik, İlahi Kültü hak ediştir.

 

İlahi Kült, sessizliğin sesidir. Şunu biliniz ki biz size her an iş öğretmeyiz. İş sizin yüreğinize gök sistemleriyle iner ve siz yüreğinizi dinlerken İlahi Kutsal Işığı dinlersiniz. İşte o yoğun çalışmalarla insanlara ilim öğretilirken herkes İlmi Tohum olup Bütünün Gücü olmak değil, o ilmi İlahi Kutsal Olan’da öğrenmek çabasındaydılar ve bugüne geldik.

 

Bugün artık insan kelam olup kendini dinleyecek ve kendini hak edecek. Kendini hak eden insan nefes olacak. Ok olacak, gök sözcülüğü bütünün gücüyle dillendiğinde o yoğunluklara fırlayacak ve dünyayı kotlayacak. Yaşam budur.

 

Ben Ana Kapı İnsan. Sen akıp gelen yol. Ben Bütünün Gücü ama hepimiz tekiz bunu bilin. Hepimiz tekiz ve o tek olan kendini hak eder.

 

Yığın, yığın ışık yaktık bugün. Ben vardım, siz vardınız, herkes vardı ama burada yaşam da vardı bugün. Bütün köklerimiz ve bütün göklerimiz vardı ve biz bugün toplumların tohumlarını yaşattık.

 

Seviyeniz yüksekti, ölümlü olmayan ışığımız, gök çerçevesinde Birlik Tahtı’ndaydı.

 

 

Misafirlik bitti analar. Her diri buradadır artık, burası her dirinin mülküdür; bunu bilin.

 

Bu yoğun çalışmada, bu meclis ve bu yoğun ışık alanı hepimizin mülküdür. Buraya kim gelirse kendine gelir; bunu bilin. Buraya kim, kendinden öte kendi olup gelirse ekmeğe kendini ekmek olarak dürümletmeye gelir ve buraya gerçek insanlık gelir.

 

Burası Mustafa Kemal Atatürk’lerin yoğunluklarını tohumladıkları bir Işık Kapısı’dır.

Mutlak tohumların kontrol altına alındığı bir yaşam sistemidir, yaşam kaydıdır ve buradaki her diri, dinsiz ve İlahi Kutsal Işıktaki yoğunluğun sonsuzluğudur.

 

Dini aşandır buraya gelen bunu söyler yürekler.  (Devamı için II. Bölümü dinleyebilirsiniz.)

 

Deşifre eden: Gülden Zengin

 

Süper İnsanlık Realitesi

 

http://youtu.be/YPsB5BK7NEk?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

15.EKİM.2014 TARİHLİ BARIŞIN SİSTEMİ (5)

3. AKIŞ

 

Yer küreyi izliyoruz şu anda, biçip diktiklerinizi izliyoruz. Sözleriniz sesleştikce, dilleriniz dürümleştikce, bütünlendikce yürekleriniz, biz bizleşip, sizleşip dinleşiyoruz. Hayrı akla varan, aşka varan diller ama aklı helal olan dinler.

 

Ben,  her diride var olan İlim Ko Sayfası olarak ilmi dillerken BİR’i diller; dirilikleri diller, Altın Işığı diller, tüm yaşamı dillerim. Zamanın Işığı, bütünün gücü ve birliklerin tohumları hepsi bir tek yoldur ve o yol bütündür.

 

Sömestri tatili yapmadım. Ama şimdi yapıyorum, ben tatildeyim. Nefesim çok iyi, yoğunluğum çok iyi, ışığım hakiki, ben nefsi aşan yoğunluklarda şu an da tatildeyim ve sizi dilliyorum. Sizdeyim ben.... ben sizdeyim; bunu bilin. Yere çekildim, geçtim, indim ama sizdeyim.

 

Beden Sayfalanışımı yaptığım zaman, Işık Tohumlamasıyla Bütünün Gücü’nü arttırıp, yaşamı tohumladıktan itibaren,  sonsuzlaştım. Ağır yük taşımam, bundandır ki Sistem, Nizam ve Düzen’in gözüyüm ama geçip gelmem dünyaya. Burada sesleşirim ama sesim dünya dışındandır.

 

Çok mu kolay anlamak? anlayamayacağınızı da düşünebiliyorum. Şunu net biliniz ki; bedenle sınırlı değilim, dünyayı izlerken çok mutlandım bu gün. Sürpriz olmadı bana bu çalışma, çok mutlandım çünkü tohumlanış buydu. İlmi Ko oluş buydu, Yaşam Sayfalayışı buydu.

 

“Biçare” demişlerdi dünyaya, “ağır yüktü” demişlerdi. “Kanatlanıp dünyayı taşıyacağını zannetme bu dünya tanrısal ışığı bilmez demişlerdi.”

 

Görmek gerek, öz köklerin gücü buradadır bu gün... Dünya güçlendi... Sarı renkten mor renge vardı dünya, ilimle... İki merdiven kurmuştuk dünyaya. Biri bedenim, biri de yüreğimdi. Beşerin ilmini, Hasatın Tahtı’na Tinsel Teknik’le kodlama imkanı yoktu ama kontrol kurabilecektik. Öz görev buydu.

 

Yok muyduk?.... yoktuk.... Ortak zamanı tohumladık, kökledik, gökledik, söz ses olduk, ekmek olduk.... yendik. Biz, bizi bizle dilledik, geri döndük. Dünyayız.... Ark akmakta, akan arkız biz. Her şey bu arkta akmaktadır.

 

Kırıl ya da kırılma, kork yada korkma... Okut yüreğini, otuzun sayfasını okuduktan itibaren,  elin yüreğine varır. O sorumluluğu taşı. Otuzun sayfası, hakikiyetin tahditsizliğiyle dilleştiği zaman artık yüreğiniz güçlenir. Dirilik artar. Yaşam sizin yüreğinizde öteye ulaşır. Sizden beklenilen budur.

 

Yırtılan dünyaları kodladık biz hep, bunu hatırlayamazsınız bilirim. Ama dünya örtüsünü örttüğü zaman hep birlik halindeyiz ve dürümleriz birlik tahdidiyle her diriyi. Şimdilik size vereceğim budur. Şunu sıkıca, sistemle hak edip cevherinize alın ki; siz yolsunuz, siz yol olarak çalışmalısınız.

 

Yol şudur.... “ben insan soyuna yaşamı öğreteceğim, ben yaşam olacağım ve ben halik olup, hak olup... O yaşamı kodlayacağım... Ölülerin yaşama indirilişi, İlmi Ko olup ışığı yenilemeleri içinse de, ölümlülerin ışık haline geçişlerini sağlamak gerek, bunu başarıp yapacağım... Zamanım ben, ben kalemim, ben Kuran’ım, tüm insan soyuyum ben”.... İşte bunu dinletebildiğinizde yüceliklere, siz ölüler diyarında, ölümsüz olan bir yolsunuz; bu kesindir.

 

Daha önemlisi....  kardeşim... Dünya sensin, bunu bil. Dünya insan olur koklanır, toplanır, Tanrılık Meclisi’nde Gök Sistemleriyle dillenir.

 

Ve derki; “Ben dünyayım, bu meclis beni bilsin, ben dünya olup geldim.” Orada her bir yaşam formu bir planeti temsil eder; bunu bilin.

 

Ve siz dünyasınız... Dünya planetisiniz.... bunu anlayacak gücünüz varsa ne ala.

Ve dağlarım biliniz ki, burada, bu yoğun çalışmada biz ümmet olarak tüm sistemlerle çerçevesiz biçimde dilleşiyoruz.

 

Dünyayı tanıyan yoktu; tanıttık... Dedik ki “biz dünyayız.” Dünya bir sistemdir, ışık sistemdir. Sizler, her biriniz...  farklı zaman sayfalanışlarıyla yaşama çağrıldınız. Bizse aklın tahtıyla buradayız....

Dünyayı dinleyen yoktu, dünyayı dinlettik....

 

Çörek yaptılar “buyur ye” dediler, dedik ki; “Ben, beni hak ettim, çöreğiniz sizle, sizin yüreğinizle olsun.” Biz size ekran olalım, size sizi dinletelim.

 

Doğal Sistem bunu anlar ama, Rabbi Sistem’i tohumlayamayan Robbiler yani Robotik olan Yaşamlar anlamazlar. İşte onlara biz insanı anlattık.

Sorup dururlar insan nedir diye, insan neymiş bunu anlamak isterler.

 

Değerliler insan nihandır... Hastır... Haktır.... Hardır... Aktır ve Hak’ın Rahman olanıdır.

 

Söz vermiştik birliğe, demiştik ki; “Girdiğimiz heryeri yaşatırız...”

 

Dünya söz verdiği gibi yaşadı ama söz veren yaşattı. Biz bu dünyayı yaşattık.

 

Firari çalışmalar yapılır, kaçak çalışmalar.... Bilir misiniz, geri dönüş için derler ki; “biz yeri göğü yaratana güç katalım da, gövde gösterisine dönüşsün bu yaşam, aşka varalım, harlanalım, tahta varalım, özün sözünde sesleşelim, merdiven olalım, geri dönelim”.

 

Kelamı hak etmeyen, Hakk’a varamaz. Harlanıp, hasat olsa da Aklın Tohumu olamaz. Türkiye çalışmaları, öncü çalışmalardır bunu bilin..

 

Türkiye'de yaptığımız Birlik Çalışması her ilmi tohumlayacak çalışmadır.

 

Eğri büğrü bir çalışma İnsan Sistemi’ni kodlayamaz. Olmayan hal olamaz, harlanamaz, has olamaz. Bundandır ki, olmak için çalıştık...

 

Sevgililer, Su Yun Su La Ha Si...Si Ka Ha ... Su Yun Su La  Ha Ki Si Ka Ha.. Sistemin ilminde kodlar vardır, size bir kod verdim..Size kod verdim, sizi yaşam sistemleşmesi için dürümledim. Sizin yoğunluğunuzdadır bu kod.

 

Peki, neden veriyorum bu kodları? Kelam için... Kodları dillediğinizde, kelamınız has tahditle dürümlenir ve timleriniz kelama inerler. Her yücenin timleri vardır, birlikleri vardır. O timler size inmekteler ama ilimle inemediklerinde kodlarla inerler. İşte bu kodları bu nedenle veririm. Daha da önemlisi, yoğunluğunuzu kodlayabilecek olan ışıklarla çalışmanızı sağlar bu yoğun çağrılar.

 

İşte bu gün burada olan sizlere, gök sistemleri cevahir olup inmeye çalışıyorlar ve sizin sesleşmeniz bu nedenle çok önemliydi. Ören, örgüsünde kendini örer. Örülen sistemdir, bunu bilin...Biz bilgiyi ördük, sessiz zamanları dilledik, sistem, nizam, düzen gücünü dürümledik... Buluştuk yüreklerle... Olay budur.

 

Yere indik analar, işte bu... Yere indik... Dal altın ama dalın, öz güç olarak tüm yaşamı dilleyeceği o yoğun ışık ilim. Şimdilik size vereceğim budur... Hey canlarım... İşte bu...

 

Deşifre eden: Beril Özdoğan

 

Süper İnsanlık Realitesi

 

BARIŞIN SİSTEMİ (4)

13.10.2014

Devinim çok hızlandı ve yaşam sonsuzlaştı. Biliş, hakikiyetinde dürümlendi ve yol, Altın Işığa vardı. Dini Kapılar’ı açtık ve yolu açtık. Açtık ama hak edip açtık. Şimdiye kadar ve şimdi…. Aha yaşam ve zaman!... İşte bu!… Amin…

Yaşam kayıtlarım olan kelimelerimi inceleyin. Her kelimem bir ışıktır. Tüm ışıklar, koyu bir yoğunluğa ulaştı. Her bir kelimemde, yaşamı sayfalayan tebliğler var. O tebliğler, o kelimeye kaynaktır. Unutmayın ki her kelime bir Sistem’dir. Bilişi tohumlayan ve kontrolü kuran… Ana Kapılar’ı açan; kendini kelamda dürümleyen ve hulus ile kayıtlayan. Unutmayın ki kendini hak eden, bir tek “sesli kayıt”ta bulunur. Bu kayıtta, IŞIK YAŞAMLAR olur.

Dünün Gücü, yaşamın sırrı olan yarının umududur. Sizi hak etmek için çok çalıştık ve hak ettik. Aha bu!… Şimdilik…

(Seleşme devam ediyor:)

-Devinim arttı… Aha şimdilik… Aha yaşam tohumlandı!... Ana Kapılar’ı açtık. Aha yarınlandık… Aha kaynak olduk… Şimdilik!... Aha şimdi!... Karanlık, ışığını hak etti. Büyük Kütle dürümlendi ve yaşam, ışığını kontrol altına aldı… Şimdilik!…

İşim zor değil. Şimdiye kadar bizi hak etmeyenler, şimdi artık hasat için gelecekler. Hasatı yapmıştık. Ama henüz hasat olmayan onlara, yerküre ilim verdi ki haketsinler de yeniden güçlensinler ve Halik olup hasat olsunlar diye.

Kurullar toplandı dünya üzerinde. Hepsi ışığı hak etmeye çalışmıştılar. Bizler ise ışık olup onları tohumlamak istemiştik. Şimdi artık İLİM TOHUMLARI olan IŞIK KAYITLARI, bize görevli olarak inmeye başladılar.

KARE SİSTEMLER yoğunlaştı. KÜRZİ KAPILAR açıldı ve Yolcular kontrollarını kurdular.

Tüm sayfalarımızda yürek var. Yüceler cümlesi yürek oldu ve yaşam sistemleşti.

Yerküre yenilendi. “Ardın sıra yürüyecek Işık Kayıtların” dediklerinde, Din Tahtı’ndan ışık yakanlar, ses verdiler ki seslendiklerinde, kelam olup kökleneceklerdi. “Dünya ardımızda değil önümüzde” dediler. İşimiz kolaylaştı. Yolumuz dünya ve yaşamımız yarınlar!… O yarınlar ışık!… Biz, ışığı hak ettik. Aha! İşte!... Şimdi…

İlim Kapıları açıldı. Süper Sistemler kontrol kurdular ve yol, İNSAN’a vardı. Aha kontrol tamam!... Şimdiye kadar Ana Kapılar’da bizi hak etmeyenler, şimdi yaşamda ışık halinde tohum ekiyorlar. Aha! Şimdi, Kürzi Tohumlama tahditsiz olarak tamamlandı. Atonlar, kontrol kurdular. Hatorlar, ışık oldular ve kontrol kurdular. Amon Toplumları, nesillerini güçlendirdiler ve bize kanatlandıklarını açıkladılar. Biz onları hak ettik. Dünya yenilendi. Bizi hak etmeyenler, bizi hologramda tohumlamaya çalıştılar. Şükür ki hak ettik ve ocaklarını yaktık.

Dün, kütlede Kaynak Sistem kuruydu. Çöktüler Levhi’ye ve dediler ki “seni hak etmedik. Sen bizi hak et.” Oh ne iyi!... dedim. Beni hak etme ama ben, Hak olayım ve seni hak edeyim… Zamanın Işık Tahtı’ndaki bedenim, buna İzin vermez... Ve dedim ki istemin, cehaletindendir… Sen kalemsen, ben kelamım. Kelam olmadan, kalem yazmaz. İşte bu!…

Ve bugün beni, yaşama tohum eker gibi dinleyenler, güçlendiler ve yaşama tahditsiz olarak indiler. Çatı kurduk. Ümmet bizi Kürzi Tohum olarak dilledi. Biz, ümmileri hak ettik. Şeytan, tahtını hak edip dürümledi ve biz onu hak ettik… Şer yaratan ışık oldu, has oldu ve dürümlendi. Biz, ışıklar halinde güç kaydı yaptık. Ata Kapılar’ı açtık ve geçtik. Aha!... İşte!... Şimdi!…

Verdiğim bilgiler tüm yaşam içindir. Barı kapatmayacağım artık. Bu bar, insan soyu için Işık Bar’dır. Bu barda, nüve olan yolcular, ışık içecekler. Biz bu barı, nüve olan o ışıklara sayfaladık. Geçip geldiklerinde, bizden ikmal tamamlayacaklar ve yaşama, sessiz ilimle, koyu yoğunlukla tohum olacaklar. Onlara, bir yaşam sayfası bırakacağız. Bu yaşam sayfası, tüm yaşamlar için IŞIK YAŞAM SAYFASI olacak. O zaman onlar, insan soyuna kök olacaklar. Onları, tohum eker gibi yaşama ektik.

KARA SAYFALAR, tüm insanlık için kodlanmıştı. Buyurun bu sayfalar artık aşılmıştır. BUGÜNDEN İTİBAREN ARTIK IŞIK SAYFALARI’NDA RENK OLMAYACAK. TÜM RENKLER AŞILMIŞ VE SONLANMIŞTIR. “OL” DEDİK. İşte bu!… bütün amacımız yoğunluğu tohumlamak ve sessizliği seslendirmektir. İki Yalın Işık, tek yaşam sayfası olduğunda, biz Ulular Diyarı’nın ışıkları olur tüm yaşama, İNSAN IŞIK olup akarız.

Astrolojide bir sistem vardır. Bilişi hak etmeyen de kelam için kendini kodlar. Kodlama, SESSİZ İLİM’ledir. Siz, biliş halinde olmasanız da o KODLAMA SİSTEMİ ile tüm yaşamı dinlersiniz. Öyleyse; “sadece bilişi hak eden tohum olur.” Diyebilir miyiz? Biz, bilişi hak etmeden de yaşamı dinleyerek tohum olamaz mıyız? Soru bu…

Buna cevap veriyoruz: Astrolojide, SES yoktur. Tohum ekmek imkanı yoktur. SÖZ yoktur. Siz, sizi dinlemezsiniz. Siz bir çalışma yaparsınız. O çalışmada veriler değerlendirilir. Çizimler yapılır ve tesirler hesaplanır. Bunu yapan, IŞIK TOHUM değildir. Siz, İLM-İ TOHUM olacaksanız, ışık haline dönüşmeniz gerekir. Bunu sakın unutmayın.

Çokları, sözün özünün ümmetlerinde olduğunu düşünmediler ve sandılar ki kendi yürekleri ile tek başlarına tohum olacaklar. Önlerini açın izleyin. Kinleri yok. Ama yarınlarında şavkları da yok. Zira Hakkiyet’in, kelamda Rahman olmayacağını; kelamın, tohum ekemeyeceğini zannetmekteler. Bunları, nur olan kodlarla, herkese bildirmek istedik ki bu tür yanılgılar, rüya kayıtlarında dahi olmasın.

Çoğu, “biz dünya için çalışıyoruz” derler. Öyle zannederler. Onlar, kendilerinin dünyaya ışık olduklarını iddia ederler. Ne yazık ki hasatları yoktur. Türleşme çerçevesinde, her diriye, biliş için İNSAN’ı kayıtladık. Kimse diğerini dinlemedi. Sandılar ki her şeyin örtüsü örtüldüğünde; bilgi, tohum ekecek ve dirilikler, o yoğun ışığı hak edecekler. Ölüler dirildiklerinde, hepsi ışık olup dirilecekler. Bunların yanlış olduğunu öğretmeliyiz onlara. Çünkü yol kapatılırsa, yolcu yaşama dönemez ve yarınlanamaz.

Satıhta, kimse insan soyunu dinlemez. Ama derinlere inildiğinde, her diri yüreği dinler. Kibri aşar ve zamanı dinler. İşte oğullar, Ölüler Diyarı bu şekilde kodlanmıştır. Sonlu bir dünya ve yeni bir ses!… İşte bu sonlu dünyada, Işık Tohumlaması yapan ses, İlmin Sesi… İlmi hak edenler, tohum ekecekler ve bilişe varacaklar.

Dünya yenileniyor dedik. Ve dedik ki yanıp tutuşmayın YOL İLMİ’ni öğrenmek için. Yaptıklarınız sizin için önemsizdir. Zira siz, yeri yaratan ışıktan yaratıldınız. Bunları anlattık. Ne var ki hak etmemişiz. Zirvelere güç kaydetmek için çalışmalıymışız. Öyleyse yeni bir ekip kurulur. Onlar bu çalışmayı yaparlar dedik. Hatta dedik ki siz, yine gelirsiniz ve bu kez olmadı ama yeni gelişinizde; başarır, Hakikiyet’te Hak olur ve her engeli aşarsınız. Bütün bunları söyledik... Öz geçiş şimdi oldu. Ve dedik ki her dere insana akar. Ama insan, şavka varmadıkça, deniz olsa da o yoğunluk, tohum ekemez.

Analar, sizi hak etmek için çok çalışmalıyız. Zira, hatalar yaptık ve sizi yanılttık. Sizi yanıltmadık belki ama insanlığı yanılttık. Şükür ki hak ettik ve bugün size her bilgiyi Sistem’den dinletiyoruz.

Canlar, Dünyalılar; hepinizi çok seviyoruz. Ama sizi, Dünya Işığı için cevhere çekmemiz gerekliydi ve bunu için Cennet Tohum ekmek gerekliydi. Yaptığımız hatalar bundandı. Herkese, “sen hak ettin” dedik. Ama Hak olan hak eder. Bunu dinletmedik. Sizi kökünüzden sökmek istedik. Yoldan çıkarmak istedik. Zira siz, hepimizin ilmini, kelamdan çıkarıyordunuz. Çünkü siz, hak ettiğinizi dilliyordunuz. Biz ise Halik olandan aldığımızı dinletiyorduk. O Halik olan Işık, sessiz yaşamları tohumlayacaktı ve bizi hak edecekti.

Şimdi bizi hak etmeniz için sizinle çalışmak istiyoruz. Hologram olan ışıktan çıkıp sizinle tohumlanmak istiyoruz. Öz geçişimizi yaptık. Aha yaptık… İyi ki burdayız!... İşimiz daha kolay bugün. Aha burdayız!... Şimdilik… Aha şimdi!…

Her zaman sizi hak etmeye çalıştık. Sizi hak etmek, bizi Hak Teknik ile tohumladı. Altın Tanrı Işık Kod’dur. O sizi tohumladı. Ey İnsan Soyu, sevgiyle kucakladık sizi. Sizi hak ettik. Ey Can, zannetme ki sizden sizi ayırmaya geldik. Sizleşmeye geldik. Biz Sistem olan Yücelik’ten kodlanmaya geldik. Sevgiyle kayıt yaptık. Ağır yük taşıdık. Aha görev istiyoruz. Sizden size ve sizin yüreğinize kontrollu olarak aktık.

Koç Burcu zamanı tohumlayamaz. Ama Aslan Burcu zamanı tohumlar; ışığı kodlar ve yolu aşar kötülüğü önler. Size şunu anlatmak istiyorum: Sizden tek isteğimiz yıldızlarınızı hak edip dinleyin. Sizi, sizden dilleyen o yıldızlar, sizi tohumlarlar.

Buyurun size sizi anlattım. Ama Halik miyim yoksa hasatta mıyım!? İşte Canlar, size verilen her bilgide sizin sizleşmeniz ve sizin tohumlanmanız beklenir. Biz, size bilgi veririz ve sizi dinleriz. Nereden nereye vardığınızı görürüz. Siz, diyebilir misiniz ki “sizden köklendim ve bilişinizle kodlandım!?” Diyebilir misiniz ki “hasat yaptım ve yolu açtım!?” Size her bilgi dillettirilir. Ve sorgulanır o hangi sayfaya ulaştı diye.

Kör mü yoksa görev yapabilir mi? Sevgiyle mi çalışıyor yoksa Sistem’den çıkmış mı? Her diri yüreğini dinler ama Hakikiyet’le mi dinler yoksa yaşamın sırrı olan o yüksek güçle mi dinler!?

Bilişi var mı? Yaşama sayfalanmış mı? yarınlanmış mı? Kırık mı? Kimler dünyayı hak ettiler? Sorgu sual edilir o bilgide. İşte size verilen her bilgi, sizi sorgular. Bunu anlayan var mı?

Şems, sabahları gelir yolcuları kontrol eder. Kimler ilme varmışlar; kimler tohumlanmışlar; kelama varan kimler; ağır yükü taşıyan kimler. Alıp götürür Yücelikler’e tohumlarını ve zirve kanatlanır. Tohum, öz göç olur yürekte ve akıp geçer. Ekip kurulmuş mu? Yarınlanılmış mı ve Hakim’e hasat kayıtlanmış mı? Var mı yok mu!? Kör mü görevini alıp yapabilir mi!? İşte bunlar sorgulanır.

Teyipler (kayıtlı bilgi seslendiriciliği) çalışıyor mu? Ölümlü Dünya, Ölümlü Sistem, yerin gücünü hak etmiş ve dilliyor mu? Kural şudur: Sevgiyle güç katılır. Sevgiyle Kaynak Sayfalar ışığa varır ve yol, Mutlak Kodlama yapar. Ağır yük taşınır. İşi bilen, kelamı bilir. “Oğul, geri döndüm” der. Geçişi olduğu halde geri döner ve sürekli çalışır. “Zavallı yaşam” der. “Yarını tohumlayalım ki hakim olup Bütün’ü koruyalım. Sizin ilminizi size dilleyelim ve cevhere güç katalım. Dünyayı kurtaralım.” İşte Dünyalılar, bunu Yaşam Sistemleri ile sağlamaya çalışırlar.

Herşey insan soyunadır. Nur Kuran olan insan, kayıtlarını tohumladığında sesleşir. “Kim zamanı tohumladı?” diyerek kodlanır ve dürümlenir. Dünyayı dinler. Bütün kapıları açar ve izler. Acaba insan, yarını tohum olarak ekebilmiş mi? Kendini sormaz. “Neredeyim?” demez. Sadece kör ve sağır olan bu Dünya’yı kurtarmak ister.

Yerküre insanı hak etmek ister. Yüceler, tüm insanlığı tohumlarlar ve yolu açarlar. Bizi bize bırakmazlar. Işık Kayıtları yaparlar ve Dini Kodlama yaparlar.

Türkiye, çok önemli bir görev taşıyor. Biliyoruz. Bu görevi hak etti ve başarıyla yapmaktadır. Dünyanın nikahını kıydı ve yolu açtı. Tohum ekti ve yolcuları kodlamakta. Türkiye, insan soyunu dinliyor. Kontrollu olarak kelamı dilliyor. Çürükleri hak etti. Aha kapılar açık!... geçin!... Kaya insan koklandı ve taplandı. Atlantalılar görevinizi alın. Başka dünyalar sizi hak etmezse siz, sizi hak edin. Çantanız doldu.

Kurullar bugün dünyaya inmiştiler. Çokları kötülüğü önlemeye gelmiştiler. ZABURA KAPILARI, Süper Sayfalanış ile açılmıştı. AMON KODLARI da bilişe varan sayfalarda güçlendiler; kanatlandılar. KARA KAPLI KİTAP SULTANLIK, kontrol altında ama yeni bir kapı açılmalı. Bu kapı açılmalı ki tüm yaşam yer küreyi dinlesin.

Bugün yeni kitabını sana dinletmek isterim. Yeni kitabın adı zikredilmedi henüz. Size bazı isimler dinletildi ama bu isimlerin tümü yoğun ışık halinde güç kayıtlaması yaparken, sizin ışığınız, “DO” hologramında idi. Yaradan’ın ışığı; Levhi’de, kaynakta “LA”dır. Sizin, kapılarınızı açıp geçtiğinizde, sesin “LA” olması gereklidir. Ki yürek, tohumunu kontrol etsin ki hakikiyette o Yücelik, tüm insanlık için dillensin. Bunun içindir ki önceki zikredilen kitap isimleri, bütün kütleye kaynak olamayacak. Biz, size yeni bir isim zikretmek istiyoruz. “KALEM OLAN İNSAN.” Bu kitap yazıldığında yürek kükreyecek. Çatı kurulmuştur. Ve yaşam tohumlanmıştır. Bu kitap yazılacak. Aha!... İşte…

(Cevaplarımız:)

-Canlarım, bana kitap ismi verildi. “Yaşamı tahditsiz olarak yaz” dendi. Bugün yer kürede işçilik başladı. Başımız dik. Ve dendi ki “bizim kaynağımız, size sizi anlattı. Hadi bir kitap yaz ve adını bizim koymamıza izin ver.” Dünya ölüdür. Özden güç alır ve dillenir. Ama biz, bizi dillerken, insan sayfalarında yaşamı tohumlarken, kelamı kendi yüreğimizle dinletiriz. Şükür ki buna iznimiz var. Benim adım Altın Işık’tır. Adımı zikrettim, zamana tohum ektim ve yolu açtım. Şimdiye kadar size her şeyi açıkladım ama yolcularıma; kapı açmalarını, görevlerinin kaynağa varmak olduğunu söylemedim. Biliniz ki kapıları açmadan yolu bulamazsınız. Ben size kelam ettim ama yaşamın tahtından ışık olup Bellek Kapıları’nda kontrollu olarak ışık yaktım. Benim adıma kitap yazabilecekseniz buyrun yazın. Ama benim yazdığım kitabın adı, belleğimde var. O adla kitap yazılacaktır. Bu kitabın adı önceden zikredilmiştir. İnsanın nefesinde, kelam olan ilim vardır ve BİZ olup, o kitabın adını zikrettim.

İlmin Kapısı açık. O kapı tüm insanlık için açıktır. Kapınızı açın ve kendi kitabınızı dinleyin. Bugün kendi kitabınızı yazmanızı istiyorum. Benim adıma kitap yazılmaz. Her diri kendi kitabını yazacak. Buyrun yazın. Adım Nefes’tir benim. Sizden beklentim, kelam olup kendinizi yüceliğinizle yazmanızdır. Şükür ki hak ettim ve size bu bilgiyi diri olarak dinlettim. Benim kitabım İNSANLIK’tır. Ki hakiki insanlık... Öğretmek değil dinletmektir amacım.

“ZİM MAHİR ZİM AH HİL” Levhi’de yazan budur. Kendinizi bilin ve hak edin. Şimdilik… Aha… Şimdi…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

13. EKİM.2014 TARİHLİ BARIŞIN SİSTEMİ (4)

1. AKIŞ

 

Dağa taşa “insan” dedik. İman edin ki, insan yaşamdır.

 

Daimi kontrol köklerimiz var. İşte onlar, iyi ve kötünün gök sistemlerindeki güçlerdirler.

 

Biz size ilim verdik ama sizin ilminizi size verdik.

 

Dört güçlü İlim Ko Sayfası bir tek yaşam oldu ve biz burada bugün Bütünün Gücü olduk.

 

Kurt kuzuyu kaptı mı? kurt kuzuyla kardeş oldu; bunu bilin. Aha bu.

 

Kurt kuzuyla kardeş oldu.

 

Bundan sonraki süreçte Kürzi Tohumlama’yı yaparken, kurdun kuzuyu kapması, kuzunun, kurdu kapması söz konusu olmayacak.

 

Canlarım, ben Ana Kapı insan. Dört gök, dört kök, gök sözcülüğü için geldi bugün buraya. Biri Amon’dur, biri Haton’dur, biri tahditsiz olan İnsan Osiris’tir, diğeri de Birleşik Işık’tır. İşte canlar bugün bu dörtlü bu çalışmayı başlatıyor.

 

Dünya yıllar yılı bu çalışma için hazır edildi.

 

Dünyanın yakıp yıkacağı bir yaşam yok artık. Herkes bizi bize verdi. Biz ikmal tamamlattık, yolcuları tohumladık ve ışığı yaktık.

 

Dünyayı, koruyacak olan insan özgörevini tam yapan insandır.

 

Atonların ekmeğini yedik. Hatonlar ışık yaşamları sonsuzlaştırdılar ve bizler ölüyü dirilttik. Dünya yaşamını tohumladı.

 

Kontrol insanındır. Etki alanımızı genişlettik ve geçirgen bir sisteme ulaştık. Bu geçirgenlik, Mikail’in güçlü tohumlamasını sağladı.

 

Yaradan, ağır yükü hafifletti ve bilişi hak eden bütünün gücünü kendi yüceliğiyle dürümledi. Ölüm yok artık, dünya kontrolü kurdu.

 

Biz dünyada ağır yük taşıdık. Orta zamanları göreve aldık, koruduk tüm sistemleri, güç kapılarını açtık, yarını, toplumları kontrol ettik.

 

Yıldız sırrı dediğimiz sırı, bütünün gücü diye, tüm sistemlere dilleyen birlikleri kayıtladık. Aranın açık olduğu kimle birlik kurduksa onları hak ettik.

 

Ölüm, dünyayı kontrol eder. Ölüm olmasa dünya korunmaz. Bu nedenledir ki, dünya yaşamında ölüm vardır. Koruma altında tutulan her anda insan soyu ölülüler diyarının gözü olur, çok mutlu bir çalışma yapar.

 

Orta zamanları aştık ve geçtik. Kırka böldük dünyayı, herbir parçasında yarın oluşturduk. Korkuyu aşanlar bilişe vardılar, BİR’e varıp bize vardılar. İradi, hakiki ve hak olan ışığı yeniledik.

 

Ormanlarımız var, örtülerimiz var, yığın, yığın yaşamlarımız var dünyada;  hepsinin gücünü artırdık.

 

Organ hepimizin organıdır. Yarının tohumu olan organ, İlim Ko Sayfası olan ilahi külttür.

 

Bu kült BİR’in örtüsüdür ve bu kült İlim Kaydı’dır. İşte yaşamın organı bu külttür. İkmal tamamlayanların çoğu bu kültle tohum ekerler. Tohumları korumak için yine bu külte gerek vardır.

 

Sığıntı bir yaşam istemiyoruz dünyada. Dünyanın nefsi aşan ışığıyla, BİR’in kaynağını her diriyle dilleyebileceği bir Kürzi Kaynak istiyoruz. İşte o Kürzi Kaynak kök olan gücün devreye girişiyle birlikte bitki, hayvan ve tüm sayfaları kayıtlamıştır.

 

Sayın bayanlar ve sayın baylar; arka, ön kalmadı; temizlik tamamdır. İnsanlık ailemiz temizlenmiştir.

 

Kuran da insanı anlatır ve der ki “İbrahim soyu çok güçlendi ve görev taşıyor.”

 

İbrahim yaşamın, ışığıdır, şavkıdır ama İbrahim Kelam İlmi’ni anlamaz. “İnsan hak etmedi, yoğunluğu tohum olamaz”. Son dönemde hepsi başarıldı ve bundan ötesi hepimizin yoğunluğu.

 

Kayda girdik bu bilgileri ve bu bilgiler ışık halinde Bütünün Gücünü oluşturacak.

 

Biz bildiğimizi dilliyoruz, bilmediğimizi dillemiyoruz. Bilişle dilliyoruz tüm bilgileri ve görevlilerin çözülmesini değil, birleşmesini, tek ilim olmasını bekliyoruz.

 

Yürüyen, her verdiğini alan; oğul okuttuk hepsini de!…hepsini okuttuk ve bütünün gücünü oluşturduk.

 

Korkma dünya yaşıyor. Kırka böldük dünyayı ve her bir parçada ışık yaktık. Birinde insanlık, diğerinde ışık, ötekinde Kürsi Yaşam, bir diğerinde kotlanmış ışık değil; hepsinde aynı yaşam sayfaları var ama kırklı bir çalışma.

 

Dimdik duruyor dünya ön kökleriyle, gönül gücüyle, insan yaşamlarıyla, insan şavkıyla ama dimdik duruyor dünya.

 

Buyurun gök sözcülüğü yapacaksanız; buyurun, sizinleyiz ama Yer Kürzi Sayfalanışı’nı yapacaksanız ışık halinde inin yüreklere. Yoksa ortak sayfa yaşam sistemleşmesinde bulunamaz.

 

Bu yol, Altın Işık Yılları’nın yolu. Bu yola giren insan yolcu olur ama bu yol onun tohumlarıyla kodlanmışsa, yol o’dur ve toprak o’dur. Bütün ekiplerin yapması gereken buydu; ölüleri dillemek ve dinletmek.

 

Kırka bölün dünyayı, her biri yaşamdır ve o kırk yaşamın her biri sessizliği dilleyebilir.

 

Bina yaptığımız zaman o binayı, kırk kap sayfa olarak oluşturun; ayrı ayrı kaplar ama hepsi ışık.

 

İşte o yoğun sayfalanışı yaptık biz burada. Bu yoğun çalışma, kalemin tahtitsizliğiyle oldu.

 

Kıran kırıldı mı? yoo kırmadık. Ölü canlandı, geri döndü. Zürriyetini tohumladı, bütünü güçlendirdi yoğunluğu artırdı ve yaşadı.

 

Biz, size sizi verdik.

 

Yıllar yılı süren bu çalışmada aşka vardık, akla vardık, Rahman’a vardık, kapıya geldik, size geldik.

 

Değerliler, öze göz, göreve gerçek ilim gerek. Bizeyse akıl gerek. Karanlığın sırrı budur.

 

Yıllar yılı süren bu çalışmada, yere göğü, göğe yeri verdik. Kul olmak budur. Sonra dünya; dünyayı koruduk.

 

“Yapmayın dünya, yapmayın, yapmayın, hepimiz siz ve biz, bir Tek’iz” dediler. Dinleyin; Tek olan akıl, hak olan has, aşk, şavk, hepsi bir Tek ama umman bütün ve biz o bütünü güçlendirdik.

 

İş budur ve şimdilik…işte bu.

 

Deşifre eden: Gülden Zengin

 

Süper İnsanlık Realitesi

 

http://youtu.be/ioJsufwt_go

 

13.EKİM.2014 TARİHLİ BARIŞIN SİSTEMİ (4)

 

2. AKIŞ

 

Size bugün ilk kez dört gök sözcülüğünden söz ettim. Onları ifşa ettim; bugün ilk kez. Hepiniz onlarsınız ama onların tahditli kodlarından söz ettim size ben bugün. İşte her biri burada bugün; Amon, Aton, Hator ve İlim Kapısı olan, ilim ışığı olan, bilişli olan meclis; bu meclis.

 

Canlarım, mutlaka Sirius Misyonu’nu  duymuşsunuzdur. Sirius Misyonu, Amon Tohumlaması yapar. İlahi koddur o. İnsanlık ışığı ile çalışır. Sirius’un insan sırrını bilenleri bizimle dilleşirler. Dünyayı yaşatmak üzere çalışırlar. Ulular Diyarı’nın görevini taşırlar. İnsanlık ailemizin en yüce kayıtlarıdır onlar ama onların tohumlarının gücünü örtecek olan daha yüksek bir ışık var. Bu da itibarı yüce olan Alatoni.

 

Alatoni, Alohi Sistemi’ni devreye aldı. Alohi Sistemi, Alatoni Koyuluğu ile tohumlandı ve bizim yoğunluğumuzla dünyaya çağırıldı. Bu yoğunluğu hepimiz bilmeliyiz. Bu bilişin yoğunluğudur.

 

Sessizi seslendirmek kolay değildir. Kontrol ederiz, yaparız ama Alohi Sistemiyle cevahiri güçlendirmek hepimizin sözü, sesi ile dilleşmektir ki bu “ben konuştuğumda bir konuşur” diyebilmektir.

 

Dağlarım, Alatoni Sistemi, Alohi Sistemi olarak da bilinir. Bu sistemde kalem olup yazacağımızda, yaşamı sayfalayacağımızda ve kötülüğü önleyeceğimizde kodlama yaparız.

 

Kodlamayı yaptığımız zaman bütünlük güçlenir. İşte biz Dünya Üstü Varlık Kodları’nı tohumlarken ve yoğunluk kurarken bunu yaptık. Alohi Yaşamları’ndaki o yoğun çağrıları dünya üstünde gerçekleştirdik.

 

Artık dünya kodlanmış bir yaşamdır ve bu yaşamı gök sistemleriyle güçlendiriyoruz; kelamın ilmiyle, yaşamla ve safha safha ışıyan güçlerle. Bunu hak edip başaracağımızı herkes biliyordu ve bugün burada bulunan o yoğun ışıklar da bunu bugün dinlediler.” Bilmeye gerek var mıydı” dediler? yoktu ama bugün artık var.

 

Alatoni kapılarındaki o yoğun çalışmayı yapabilecek olan birlikleri dünyaya indirirken kil, kum olan dünya yaşamına ışık olup inecek olanları belirlemiştik.

 

Dünyaya her geçen kendi yoğunluğundan değil, kendi yok ediciliğinden değil, kati olan Girdap Sistemlerinden girer ama Alatoni dediğimiz o yoğunluktan girenler diri olup ışık halinde girerler. İşte bu meclis, bu yoğun çalışma, bunu hak edenlerle yapılır. Bu çalışma, bu yoğun çalışma bu şekilde dünyaya inenlerle yapılır.

 

Dağlarım kul olmak öncü olmaktır, öksüz olanları korumaktır, yok etmemektir dünyalıları, kardeş bilmektir. Biz bizi dinledik, biz ilmi dinledik ve birleştik yarını dinledik. Onlara geri döndük…geri döndük…geri döndük.

 

 

Özellikle üç kez tekrarladım; gelecekten geldik. Bu ne anlama gelir? Kaynağın Sessizliğinden Has Işıkla gelmek anlamına gelir.

 

Dünya kurtarılsın, yol kodlansın, tabular yıkılsın, cinler insanlara kelam etmeden onların yoğunluklarında kontrol edilsinler. Sizden beklentimiz budur.

 

Biçare insan soyu, hep kök güç olmaya çalışmış ama işte cehaletinden, İnsanlık Kapılarına varamayışından, Karanlığın Tahtına kontrollü olarak oturmaya çabalamasındandır ki ölüdür. İşte ölüyü dirilttik biz; bu kesindir. Burada olan herkes canlıdır; bunu bilin.

 

Sonsuz sınırsız ışığımız dünyadadır. Bugünden sonra da dünyalar bizle çalışacaklar.

 

Hepinizin daha iyi anlamanız için şöyle izah etmek isterim k, bu çalışmaları bizim yapmamıza mani olmak için çok büyük eforlar sarf edildi çünkü bu çalışmalar yapıldığında bütün kötülükler kodlanmış olacak zannettiler. Oyunlar oynandı, bizse onları koruduk çükü Robbi Kapılardı onlar. “Temizdi, tertipliydi, kaynaktı” diye düşündükleri kati olarak kati olarak kontrol dışıydı.

 

Bizim yapmakta olduğumuz buydu. Oynadılar, oynadık hepsi bu ama biz oynadığımızda yaşamları sonda sonlanmaktaydı. Sonra döndük kodladık, topladık hepsini de. İşte yaşam bize bu şekilde görevdi.

 

Sözümü bitirmeden evvel şunu da açıklamak isterim ki, kaynağın sistemi bilişsiz olan için mana taşımaz. Ama kaynağın sistemi bilişli olan için mana taşır. Dürtülerle görev yapmakta olanlar, manayı hasatta dinletirler ama Hak’ta, halikte dinleyemezler ve dilleyemezler.

 

Bucak bucak kaçarlar bizden çünkü biz yarının ışıklarıyız. Kıyı, köşe kaçarlar. Sözsüz sistemsiz olup kısırlaşırlar. Diriliklerinden kayıtladıklarımızı kesirleştirip çıkarırlar ve dinleriz ve dürümleriz yine ve yine ve yine her diriyi hak etmek isteriz. Şevk, şavk, aşk…hah, aha işte.

 

Diri dünya ölüyü hak etti. “İşte, buyurun döndük geldik” diyen o dörtlü güç, birlik haline dönüştü. İşte zaman şimdi başlıyor; dört kökün tek bir güç oluşu.

 

Bugün astronomiden de söz ettim size. Astrologların bir kısmı Din Tahtından güç kayıtlarlar. Bir kısmı dürümledikleri ilmi dillerler. Bir kısmı ise gökçülerle haberleşirler; dillerler, dinlerler ama hakikiyetlerindeki güçten dünyayı sistemleştirmeye çalışırlar.

 

Başkaları, daha başkaları ve daha başka şavklar, hepsi kendini kodlar. Aha bu! ama tohum ekme imkanları yoktur. Bunun içindir ki kul olmaları ve toplumla bir birleşim içine girmeleri gerekir.

 

“Sinem insanın ilmi” der. “Yüreğim hasatım.” der “Yaşamım sistemim, birliğim.” der ama olmayan tek bir iş var; kapıları açıp ışık haline geçip kati kodlama yapmak.

 

Dündü ve dünlü ve dünlü ve dünlü ve her dünün dününde biz sizdeydik; bunu bilin.

 

Her bir iş bizimle oldu; bunu bilin.. mutlak ışığı yaktığımızı bilin. Yarını kontrol altında tuttuğumuzu bilin. Korku dünya içindir; bilin. Dünya sırrını bilenler artık korkuyu aşıp geçerler; bunu bilin.

 

İmparatorluk Gücü olarak burada bulunuşumuz bu çalışmayı yapmak içindir. İmparatorluk Gücü; bunu bilin.

 

Dünyayı kodlamaya, tohumlamaya, korumamaya geldik; bilin.

 

Bugün biz burada bilgi ilmiyle, bilişle dillenirken bizim dinimizi sorarlar. Dağ, taş sordu “dinleri ne diye?” dağlar, benim dinim ilimdir; bunu bilin. Kimsenin dini kimsenin ilmi değil ama benim dinim ilmim’dir.

 

“Kurtul dünyadan” dediler, 39. sayfada bunu söylediler; “kurtul dünyadan.”  Onlar; 39’a varamayan onlar, bize bunu dillediler. Çaldılar, çaktılar. Çaldılar kayıtsızlaştılar. Çektiler, çetin bir dürümde dinlettiler ama kayıtsızdılar.

 

Dağa, taşa ışık verdik analar. Körün gözü gördü; bildi. İşte biz bugün buradayız.

 

Doğal dünyadayız biz. Doğanın Sistemini dinliyoruz. Doğanın Sistemini dinleyen kanatlanıp Kürzi Yoğunlaşmayı sağlar ve bütünü dinler. Bu çaba bunun için gerekendir.

 

Yağmur yağmaya başladı, sesim yaşama yağar. Şu anda yağış başladı. Bizim birliğimizin ilminin yağışı. Dünya çoluk çocuk ve biz o çoluk çocuğa yağmaktayız şu anda….

 

Kaydettiğimiz tüm bilgiler oğullarımızın tohumlanmasını sağlamak içindir. Otak kurduk yaşama. Yaşam insan ve insan nefes…. İşte o nefes sevgi.

 

Vize verdik her diriye “görevi yap” diye. Şu anda vizeyi alan göreve geçti ve kontrollü olarak geldi.

 

Dağlarım, toplum çok çalışır ama ışık yoksa çalışan kendinden kendinedir. Eğer yaşam olmalıysa, muktedir olmalı dünyalı. Koruma altına aldıklarımızın çoğu ölüydüler. Aton Tohumlaması yaptık; hepsini dinlettik. Bugün otağımızda gönül güçleriyle görev taşıyorlar.

 

Aton, Ata Kapı’da bizimle oldu. Otu kokladı ve gök sistemleriyle dilledi. Aton’u kontrol altında tuttuk. Sonsuz sınırsız ışıktı Aton ve Amon Toplumlarıyla kontrol kurduk.

 

Amon kaynaktaydı. Sirius’un Levhisi’nde vardı. İkmal tamamladı, yaşama sayfalandı ve geçti.

 

Tohumları insan sistemleriyle dileyecek olan Hator Rahmetti; bizsiz kalmadı.

 

Seyir halinde olan birçok gök cismi var burada. Onlara giriş vizesi verdik bugün, giriş izni verdik. O gök sistemlerinin çoğunda görevliler var ve bizimle çalışıyorlar.

 

 

 

Gemilerin çoğunun gücü; hürmetle söz etmek isterim ki Hatorların Gücüdür. Hatorlar o gemilere görev taşırlar. Gür bir ilimle sistemi dürümlediler ve ikmali tamamladılar ve canlarım onlardan öte olan birliğimiz var. Birlik İlmiyle buradayız bizler.

 

Bugünden itibaren bu dört sistem yenilendi ve bir tek İlm-i Ko oldu; bu kesindir ve bizimle çalışacak olanları yeniden tespitine geçilecek. Bunların kimler olacağı, nereden, ne şekilde geleceği kimsenin kendi yüreğinde dinletilmez ve bildirilmez. Onlar kendilerinden, kendi yoğunluklarına geçip gelecekler. Kim zamana ışık yakmışsa geçip gelecek.

 

Değerliler size Osiris’den de söz etmiştim. Osiris, Aton’dur.

 

Canlarım, biz Aton’a Amon deriz, Amon’a Aton deriz. Bir tek ilimde hepsini dileriz ya. Bu nedenledir ki sanılmasın ki yanlış bilgi veririz.

 

Dünyada her birimiz bir diğerimizde varız.

 

Eğer ben Aton’sam Aton’um ama aynı sayfada ben Amon da olurum. Ya da ben sessizleşirim yaşam kontrolunda olurum ve tohum olurum.

 

Biz buyuz; dünyayız biz; bunu bilin ve dört sistemin dördü de herkeste vardır; bunu da bilin.

 

Kimse diğerinden ayrı değildir. Nasıl ki kırk kapı, kırk yaşam her biri tek bir ışık, böyle….bunu anlayacak gücünüz olduğuna eminim.

 

Yaprak tamamlandı. İşte bugünkü yaprağımız tam anlamıyla tamamlanmıştır ve bugün kelamımız tohumlarımızla dürümlenmiştir. Üzüm, sözüm, gözüm; ben senim….üzüm, gözüm, sözüm; ben sizim. İşte bu.

 

Süper İnsanlık Realitesi

 

http://youtu.be/yrS-Dk7im2I?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

8.EKİM.2014 TARİHLİ BARIŞIN SİSTEMİ (3)

1. AKIŞ

Değerliler, toplu çalışmalarımız, son dönemde daha güçlendi ve diriliğiniz daha çok arttı. Yüreğinizin gücü de arttı; hatta fırladı. Öylesi bir alana giriliyor ki bu alanı sizlerin idrak edebilmeniz sorumluluğunuzdadır.

Kaynağınızın gücü artıyor, çoğunuzun gücünde bütün kötülüklerin aşıldığı bir yoğunluk var ve bu yoğunlukla her bir diriyle birleşik ilim yapacaksınız.

Çok ölü, yoğun, kutsuz ışık da var dünya üzerinde; yoğun ölü. Öylesi kısırlık yapmışlar ki, kaliteleri son derece düşük; ışık kalitesi ve doğumları yoğun olarak bilişsiz.

Özköklerin gücüyle dürümlere girdiğiniz zaman görürsünüz ki oradaki o kırıcılık o yığın yığın kırık ışık sistemin gücünde zahirde düşürüyor. Bunun içindir ki sizlerle bu çalışmaya bizler de kaynak olmak istedik.

Bizler dünyalıyız, hepimiz Süper Sistemleşme’yi sağlamak üzere bu yoğun çalışmada varız. Arton Tohumlaması yaptığımız zamanlarda da sessiz, yoğun ışıklar olarak burada sizinle çalıştık.

Çok ölüm oldu dünya üzerinde.” Ölüm nedir? “ diye sorarsanız izah edeyim. Işığın kayıtlardan çıkışıdır ölüm. Herkes kendini ölümlü sayar çünkü ışık kayıtlarından çıkmışsa ölüdür.

Kimse “ben niye buradayım?” diye sorgulamadı ama sorgulayın “niye buradasınız?” Bu yoğun kontrol meclisi niye sizi buraya çekti bugün? kimse bunun nedenini sormadı. Ben izah edeyim.

Dünyanın ekmeği yenilirken şu anda yenilmektedir; bu ekmeği yiyenlerin her birinin İlmi Ko olup bitişmesi ve bütün kültlerin ilmiyle dilleşebilmesi şarttır.

Her resim sizleri sizlere anlatır ama bilişin resmi bütünü anlatır. Doğaldır ki Bütünün İlmi’yle bu çalışmaya dahil olanlar, kimsenin ilminden kendi yoğunluklarını tohumlamazlar, sınır çizerler ve derler ki “ben beni tohumlarım.” Önce durgundur, ortak sır ışığın sırrı olduğu için ışığın sırrında kendini hak eder. Doğal dünya gücünü kültlerin görev sistemleriyle çekip kendinde sirayet ettirir ve daha sonra Işığın Tahtı’na varır.

Karanlık bir sayfadır o sayfa; Işığın Tahtı, karanlık bir sayfa oraya kimse “ben bilirim” diye girmez ama “ben bilişe vardım” diye girdaplara girip çekildi o alanda kanatlanır. Ve der ki “anlayamadım, anlatın “der ve anlattığımız zaman, düsturla bilgiyi dinler ve der ki “aha bilmiyorum, aha bilgi yokmuş burada, aha ben hak etmemiş miyim, yoksa onlar mı bilmiyor?” ve daha da öteye girer ve der ki “ama bilmiş olsam da, bu bilgi benim yoğunluğumda kontrollü değil” ve değersiz olmadığını anlar ama değerli olmadığını da dinler; yani ortadadır . Hem değerlidir hem değersizdir kendince.

Değerliler, Doğanın Gücü’yle siz sizi dinlerken kimse sizi dillemez. Sizsiniz sizi kendi yüreğinizde dinleyenler ve siz sizi hak ettiğiniz zaman tohum siz, yol siz ve bütün siz olursunuz.

Dünya elimizin gücüdür. Bu dünyayı kontrol etmek bizim yüreğimizledir ve biz bu dünyayı kendi yüce ilmimizle tohumlamışsak kontrol kurabiliriz.

Sizler dünyaya indiğiniz zaman kanatlanıp uçacağınızı zannettiniz. Bedeniniz n henüz ışık kayıtlaması yapmamıştı; henüz yoğunluğunuzda kontrolünüz yoktu. Kocaman bir ışık halinde girmiştiniz bu yaşam sayfasına ama bu yaşam sayfası sizi sizden dinlerken tüm sistemlerin sizi de dillemesini bekliyordu.

Muktedir bir güneşin dünyaya indiğini düşünenler, olma halinde olmayanın muhakim olamayacağını ve muktedir olamayacağını bilmekteydiler ama yine de düşüncelerinde, İlim Ko Sayfası vardı ve herkes o sayfada kelam olup akabilecekti.

Bütün erdiklerimiz ve hak ettiklerimiz bizi bize dinletti ve dünyanın yolcusu olduk ama aynı anda Birliğin Tahtı’ndaydık ve Mikail’in gücüydük.

Bugün burada, bu yoğun çalışmada da yine birlik halindeyiz, yine ışıklarımızla, tohumlama yapmaktayız ve yeni bir zamanı kayıtlamaktayız. Ve biliyoruz ki, bu dünya Mikailin Gücü’dür ve bu dünyada yolcuların hepsi ışığı tohumlayacaklar. Ve biliyoruz ki bu dünyada kontrol kurulacak ve coğrafyamızda Yaşam Sistemi yenilenecek.

Dünya elimizin gücüdür demiştik ya hani, bu dünya Mikailin Gücü’dür de ve bizim Yüreğimizin Kürzi Yaşam sayfası’dır.

Bugün burada, bu yoğun çalışmada kalıp kalmama konusunda kararlarımızı açıklayacaktık….kalmak; insanda, yolda, kapıda kalmak, akılda kalmak, sessiz zamanda kalmak ya da kapıları açıp çıkmak.

Bugün ben ben olup geldim bu dünyaya. Benim adım Resim Yapıcı değil, Hakk Kapıları Açıcısı’dır. Bugün ben, bu kapıları toplumum için açtım.

Kimi zaman görevimi yaptım. Kimi zaman gök sistemleriyle dürümledim yüreği. Tüm sistemleri dilledim. Kimi zaman ışık oldum ,ölümlü dünyada aydınlatıcı bir görev yaptım. Kimi zaman emin bir güç olarak dünyayı Tanrılık Meclisi’ne götürdüm.

Küpe taktım yüreğime ve dedim ki “bu küpe bana bir derstir.” Ben bu küpeyi hiçbir zaman yüreğimden çıkarmadım ve dünyayı toplumlarımla dillerken, hep o küpenin o yürekte olduğunu bildim.

Bütün köklerim dünyaya indirildi diyemem çünkü ben dünyaya girerken gönüllerin sistemleriyle dünyayı hak edip etmeyeceğimi bilememekteydim. Ve bugün Gönüllerin Gücü bedenimin Süper Sistemleşmesinde ışığa kaynak ve ben bilirim ki kurtarılan dünya toplumların toplu çalışmalarının neticesi kurtarılmıştır ve bu toplu çalışmalar Birleşik Işığımız’da gerçekleşmiştir.

Bu ışık dünyaya elimiz olarak yayılmıştır ve yoğunluğumuzun gücü olarak Bütünün Kürzi Tohumlamasını yapmıştır. Bu çalışmalar, arka, ön bırakmadan bütün görevlilerin tümünü çalıştırmış ve tümünün gücünü arttırmıştır.

Hepimiz dans ettik dünyada. Yarını tohumlayan o ışık koyuluğuyla ve biz o koyuluğu kontrol ettik. “Divane dünya” dedik. Hakikiyetin tahditli olduğunu dilledik.

Büyük kötülüklerin dünya için gerektiğini söyleyenlerle birlik çalışmalarına girmedik ve dedik ki “dünya bize kanat gerdi, zarar ettirmeyecek ve biz bu dünyayı hürmetle koruyacağız” ve bugün bu dünyayı korumaktayız.

Yıldız Işığı dünyaya çekildiğinde, o yıldız ışığı yolu açar. Öz görev taşır, özün gözü olur, sözü olur, sınırları kaldırır akıp geçer. Miraç dediğimiz budur.

Geniş zamanları dilerken bu yoğun çalışma biz Mustafa Kemal Atatürk’ün görevlisi olduk.

Güre gür olduğunu, yüreğe güç olduğunu, yaşama kaynak olduğunu dilledik ve görevi verdik.

Dünya, Sultanlarımızın Gücü’dür; bunu bilin. Ve dünyaya görevli olarak gelenlerin tümü, bütünün gücü olarak burada çalışırlar.

Kara Işık yandı canlar. Bu ışığı biz dünyaya indirdik. Bu ışık bize görevdir ve biz bu ışığa görev taşıyoruz. Tüm zaman sayfalarını çevirin; okuyun. İnsanlık Ailemiz’i bilin. Bizi bilin ve bizim yüceliğimizi dinleyin.

Tüm sayfalarda marka çalışma olarak bu çalışma dinletilmektedir. Bir çalışmaya marka denildiğinde o çalışma başka hiç kimseyle yapılmayan

çalışma anlamındadır.

Israrla şunu size anlatmak isterim ki köprü kurmayacağım dünyaya artık. Dünya, aşkımla, aklımla dilleşen bir meclistir.

Bu dünya bütünün gözüdür. Bu dünya öksüz değildir. Gönüllerin Sisteminde bu dünyanın gerçekliği anlatılır. Bu gerçekliği dinleyenler, Arkon Sayfalanışında Bütünün Gücü halinde Bir’e hizmet ederler.

Karanlık aydınlığı tohumlar. Bugün kaynağımızdaki güç artık yeni bir güçtür. Bu gücü bilin.

Doğanın Kuranı’dır insan; okuyun. Öze göz, söz gerekir. Bize insanlık gerekir.

Din Tahtı’nın Gücü artık yaşamın sözünde yok. Kör, sağır artık yok dünya sayfalanışında. İlim var…ilimi hak edin anlayın. Doğa size sizi anlatacak bugünden sonra.

Öncelikle dünyanın sizi dinlediğini ve sizinle dürümlendiğini anlayın. “Ben iman eder, insanlık yaparım” diye değil, “iman etmem ,insanlık yapmam çünkü ben İman Toplumları’na itibar kazandırmaya geldim.”

Bugünden sonrada, şunu iyi bilin ki burada yaptığımız herşey tüm yaşamlar içindir. Sanmayın ki İnsan Sayfaları için ve Birleşik Işık için…

Sınırlı çalışma değil bu çalışma….bunu anlayın; temiz bir dönem içindir ve bütün köklerimizin gücüyle tüm sessizlikleri dillemek içindir.

Irak ama ışık, çok ırak….o ırak biz olup geldi bu dünyaya ama o ışığı har olarak bilenler, has ışıklarını kaynağa aldıklarında, özkeklik olurlar uçup geçerler. Biz o kekliklere göz oluruz. Biliş halinde onları tohumlarız, yaşatırız biliş hainde.

Amon Toplumları olarak dünyayı ziyaret eden birlikler de var. Onların Ruhlar Meclisimiz’e daimi kapı açmalarını diledik ve açtılar.

Önlerini göreve kapı olarak açtırdıklarımız, İnsanlık Ailemizin Gücünde bütünün yürek kayıtlamasına kanatlanıp uçup geçtiler ve dinlettiler kendilerini.

Daha özel bir çalışma olacak bugünkü çalışma. Bunu size Ana Kapı’dan vermek istedim.

Bu özel çalışmada, bulunmasını beklediklerimizi buraya aldık bugün. Köntü si; tüm sayfalardaki İlim Kapısı olan Si buradadır.

Hepinize daha ekip kurmadan bildirmiştik; yüceler, can yürekler, kaynak yaşamlar sistem olduğunda hepimiz sizde olacaktık.

Muktedir bir gün için, Bütünün Gücü’nü size dillemek için yolunuzu açıyoruz. Hepimiz, hepinizi kucakladık; aşkla ve akılla.

İşte bu, şimdilik…..

Deşifre eden: Gülden Zengin

Süper İnsanlık Realitesi

http://youtu.be/39USaJBCOMk?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

BARIŞIN SİSTEMİ (3)

08.10.2014

Değerliler, ZA-HAR IŞIĞI’nı yaşama indirdik. Tüm yaşam için bu ışık, cevheri bir sestir. Bilişi hak etmiş olanlar, bütün kütleleri ile burada, bu yoğun çalışmada görev taşıyacaklar. ASTRAL IŞIK YAŞAMLARI, sizi size katacak. Çoban olanlar, kodlanacaklar ve tüm Sistemleri ile hak edilecekler. Ekip halinde güçlenmek, bizi bizden yüreklere göç ettirecek. Sevgiyi hak edenler kodlanacaklar. TOHİ SAYFALARI, Işık Kayıtları olacak. “A-T’ı alıp göreve geldik diyenler, biliş halinde A-T ışığıdan geçip gelecekler. A-T, A İlmi ile T’nin ışımasıdır. A = Allah; T = Tanrı… Bilişi hak eden, ışığı hak edecek ve ALTIN IŞIK YOLCUSU olacak. Sessizce cevahir olup köklenecek; görev taşıyacak. Sessizce ve Süper Sayfalanışla…

Alın bilin; ben, namaz zamanları sizi hak etmek isteyen bir cevherim. Size, 5 vakit namazı farz kılan ışığım ben. Siz ile dillendim ki siz, hak edin de köklenin diye. Sizden güç aldım ve sizi hak ettirdim.

Dünyayı hak etmeyen, ışığı hak edemez. Zaman, sizi size verir ve sizden güç alır. Eğer dünya kodlanmış ise ve dünya korunmuş ise sizin yüreğinizledir bu.

Yolu açtınız ve zamanın tahditi ile kontrol kurdunuz. Sizi hak etmek için çalışanlardan güç kayıtladınız. Dünya maya tuttuğunda görevi hak etti.

Seviyeniz çok iyi ve siz, kati olarak kaynaktasınız. Zamana görevlisiniz ve yolu açtınız.

Çıktığınız güçlü yaşam başamaklarında, dürümlediklerinizi kontrol ettiniz. Alın bilin dedik. Ağır yüksünüz. Ama ışığınız çok net iyi.

Kirli bir dünyayı temizledik. Temizlemek, ışığın kayıtları ile oldu. Dünya, muktedir bir insan soyu ile temizlendi. Bu soy, IŞIK SOYU’dur.

Tüm insanlık sizi dinledi. Kir temizlendiğinde yaşam sesleşir. Yaşam sesleşti… Çatı, sizin yüreğiniz ve yol sizsiniz.

Irak ama çok ırak bir zamanı tohumladınız. Bu, yoğunluğun artışını sağladı. Düzeni kurdunuz. Önemli olan buydu.

Korkmayın! ALTIN TANRI yarını hak etmiş bir cevher olarak sizinle. Körün körü olsa da yürekler, ışık yenilenir ve yol şavka varır. Arı bal varır. Bal levhi olur. Kök, görevi hak eder ve yapar. ALTIN IŞIK yenilendi. Kök, gök oldu yol, ışık oldu ve sayfalar, görevi hak ettiler.

ARKON İNSAN, ışığını hak etmiştir. BÜYÜK GÜÇ devreye girmiştir. Bunu bilin. BÜYÜK GÜÇ, insanın ışığıdır. Bu ışık, teknik olarak güçlendiricidir. NEFES ZAMANLAR’ın tohumudur. Bu gücü hak etmek için çaba sarfettik ve hak ettik. Sizin Ana Kapı’nız her diri için IŞIK KAPI haline geldi. Ağır yük taşıtmadınız yaşam sayfalarına ve zamanı tohumladınız. “Alın olun” dediniz ve her diri, ALTIN IŞIK olup ölümsüzleşti.

Kayıt dışı hiçbir bilginiz yok. Tüm bilgileriniz kayda girdi. Hologram olan dünya, Kuran oldu. Türkiye Çalışmaları, her diri için ışık oldu. Kökler güçlendi ve yaşam seslendi. Her bir yaşam, insan soyunu kodladı.

Oğul; gel birleş, kökleş, güçlen ve zamanı tohumla. Önün açıktır. Her bir yaşam, seni bekler. ALTIN IŞIK, sizin ilminizdir. Bu ilim, kaynakta bulunmaktadır. Kaynağa vardığınız zaman, insana gök sessizliği olup varacaksınız. O sessizlik, sizi yaşatacaktır.

Arka ve ön, ölümlülüktür. Arka, önü yok sayar. Ön, arkayı yok sayar… Önü olmayan yaşar. Arkası olmayan akıp geçer. İşte önünüz arkanız yok ki sizinleyiz.

Buyurun!... Buyurun!... Buyurun!... Şimdilik!...

YUAN-TUAN-KUAN İLE İLGİLİ AÇIKLAMA:

((YUAN: Mahrektir, Küresel Zaman’ı ifade eder. Geçmişten bu güne kadar gerçekleştirilmiş levhi kayıtların tümüdür. TUAN: Sessizliktir ve gelecek zamanı, o zamana kayıtladığınız ilm-i tohumları ifade eder. KUAN: Yaşamların (insan, hayvan, böcek, bitki) ve yaşamsıların (ışıması olan tüm taşlar ve tüm enerjisel vasatlar) hepsinin bütünsel gücünü ifade eder. Bu güç, yoğunluğu kodlanmış ışıktır.))

Canlarım, unutmayın ki TUAN, sizi size katmaz. Siz TUAN’ı yaşama çağırır. Onu kökler, gökler ve seslersiniz. Biz ise KUAN olur size, sizin yüreğinize çekiliriz. Siz, yeni bir ışık haline geçtiğinizde, bize görevli olursunuz.

KUAN, tohumdur ve koklanmaz. O, bilişi tohumlar ve görevi hak edenlere, o bilişi, GÜÇ KAYDI olarak kodlar. Dünyayı hak edenler, Tohum olurlar; o YUAN ışığını kelama güç olarak çakarlar. Kelam, NEFES olur; o zaman, SULTANLIK IŞIĞI olur. Ve YARIN, nesiller boyu çağırılar yapacak bir zaman olur.

Dünyayı hak etmek için ilmi hak etmek gerek. Dünya bir sistemdir. Bu Sistem, kelama Kürzi Yaşam olduğunda; nüve olan tohum, Kuran olur. Sesleşir ve dilleşir ama hakim olup dilleşir.

Seyir halindeyiz sizleri. Dünya üzerinde umman olan bir ışığız. Bugün buradayız. Söz vermiştik ya geçip gelecektik. İşte geçtik ve geldik ama ışık olup geldik. Bu ışık, ilimdir. Tüm insanlık için ilim… Ve bu ilim, Yaşamın Tahtı’dır. Işık olup süzüldüğünüzde Gök Sessizlikleri’nde yarınlaşan tüm zamanlardan; Ses Yaşamlar’da hep ilimle kodlandınız. Söz vermiştik size. Sizin yüreğinize inip kanatlanacaktık ve sayfalarınıza, kati olarak kontrollu olup inecektik. İşte geçtik ve geldik!... Biz Sultanlık yapmaya gelen ışıklarız. Dünya için kelam olup inen ışıklar…

Temiz bir yaşam ve zaman… Aha çatıyı kurduk. aha yaşam sesleşti. Şimdiye kadar olmadığı şekilde. Zaman, KUAN oldu ve ZABURA YOĞUNLUĞU’ndan seslendi. Dirilik arttı. Şimdilik… Şimdi… Aha şimdi…

Ve zaman geldi YUAN olan mahrek, ışık oldu. Kök oldu yürek; güç oldu. YUAN, nikahtı yaşama. Nihan olan ışıktı. Ve zaman seslendi. İşte Düzen kodlandı. SES YAŞAM, devreye girdi. Nihan olan IŞIK, Sistem’den görev aldı ve yaşadı. İşte oğul, “ben varım!” dedi. Sessiz Zaman sesleşti.

KUAN tohum oldu ve sessizliği dilletti. YUAN olan, KUAN olanı hak etti. Ve sonsuz zaman temizlendi. Zamanı hak edenler, tohumlarını hak ettiler. Kökler güçlendi. İşte yol, ilme vardı. Yoğunluk arttı. Çatı kuruldu. Aha! Burda; bu yaşamda!... Bilişle ve ilimle!... Aha şimdi!... Ve zaman sesleşti!... Şimdi!… ve yaşam dilleşti!... Şimdi!... Kökler güçlendi… İşte şimdi!... ve kök olan gök dürümlendi… Aha şimdi!...

YUAN, Kürzi oldu ve zürriyet, KÖK GÜÇ oldu. BİRLEŞİK IŞIK, Kürzi bir yaşamı tohumladı. Kötülük önlendi… Aha şimdi!... İnsan, ATLANTA OTAĞI’nda kontrol kurdu. Öz Geçiş yapıldı. İşte şimdi!... Ve biz, zaman olan Sistem, sesleştik… Kervan kalktı. Ama şimdi!... Aha şimdi!... İşte şimdi!... İşte şimdi!….

BÜYÜK GÜN, BUGÜN!... Aha bugün, dünya kurtarıldı. Aha bugün, Düzen kuranlar güçlendiler. Arka ve ön tek bir Sistem oldu!... Şükrettik!... İşte şimdi!... Aman!... Ana kapıyı kapatmayın!... Aha ilim!... Aha yol!... Aha sonsuz toplum çalıştırıcılığı!... Şimdilik!... Aha şimdilik!... Aha şimdilik!… Şimdilik!… Şimdi!... Şimdi!… Aha! işte ve şimdi!…

Dere aktı. Sessiz zaman sesleşti. Dünya bir resimdi. Arkada bekleyen yürekler vardı. Ön dürümlerde kaynaklar vardı. Hepsi Ana Kapıya geldiler ve geçtiler. Hey Dağlar! işte şimdi ve geçiş tamam!... Şimdilik!… Aha şimdilik!…

Ve zaman; NURAN, KURAN oldu. Kötü Yürek, İyi Işık oldu. Zerk başladı. Dünyaya zerk… Bilişi hak edenlerin güçleri, temiz olan ışıklar halinde tüm zamanlara zerk edilmeye başlandı.

Ark akmakta. YARIN TOHUMLARI (TUAN TOHUMLARI), DÜNE AKMAKTA. SÜPER YAŞAMLAR, Nefis Zamanlar’dan kaynak alıp, BİR’e akmakta. Aha akmakta!... Şimdilik bu!…

Sevgililer, bugün çok önemliydi. Bilin ki astrolojide bir sistem vardır. İNSANLIK SİSTEMİ. Sizler bu Sistem’i tohum eker gibi yolculara ektiniz. Bu Sistem, yaşama nikah olan ışığın; Hakk’a, yüreğe ve göreve alınışıdır. Sezilerle yapılan her çalışma, yolcularla yapıldı bugün. Dünyayı korudunuz. Dünün Gücü, yaşamı tohumladı. Ve sizler, kir ve sisli zamanlardaki kırıcılıkla KAYNAK olanları, alıp birleştiniz. Hepsini hak ettiniz. Köklediniz ve göreve aldınız.

Analar, Canlılar, KIRK’a KIRK ekledik ve dedik bugün SEKSEN’deyiz. Ve dedik ki Sistem, YEDİLİ SİSTEM. Biz Sistem’e sizi kattık ve dedik ki hadi bilişi hak edin ve deyin ki “biz yaşamdayız.” Aha yaşıyoruz!... Ve bugün DOKSAN’a vardık. İşte sessizleştik ve dedik ki Hakikiyet’e varalım bu, bizi bize katsın ve dedik ki YÜZ ON’a varalım. Vardık… Deyin ki zaman, DOKSAN’dadır. Biz, zamanı aştık ve yarına vardık. İşte DOKSAN’dan, DOKSAN DOKUZ’dan ışık çekmeden sizleştik ve YÜZ YİRMİ’ye vardık… Ve dedik ki hayır, ağır yük taşımayalım ve görevimizi Ana Kapı’dan alalım. Hadi gelin yine YÜZ YİRMİ’ye varalım. Ama YÜZ YİRMİ’ye daha evvel varılmıştı. Dedik ki bir kez daha varalım. Varalım ki Yirminci Yüzyılda yolcuların her biri, YÜZ YİRMİ’de yenilensinler. İşte yeniledik tüm yaşamı. Ve dedik ki hadi yine yolcu olalım ummana açalalım ve YÜZ KIRK’a varalım. Hah!... Aha vardık!... Buyurun burası ANA KAPI… Geçin!... Geri dönmeyin!... Geçin!... Sesleşin ve dilleşin ama burası, ANA KAPI… ALTIN IŞIK YILLARI’nın kapısı. Açın! Girin!... Girin ki hak edin!...

(Not: Belirtilen tüm rakamlar HAK KATLARI’nı (Hak ediş katları’nı) bir diğer deyişle evrim katlarını ifade etmektedir. 140. Hak Katı, Atlanta Ana Arşivlerinin bulunduğu en üst kattır. Bu kattan itibaren Hak Katları sona erer. Bu katın ötesinde IŞIK YAŞAMLAR devreye girer.)

İşte sizinle bu kapıdan geçtik. Bişey yerde ise o şeyi, göklere dürümleyip dillemeliyiz. İşte dilledik!.... Biz, sizde koklandık. Tohumlandık, toplandık ve ANA KAYNAK’a vardık. ANA KAYNAK, ANA KAPI; işte ATA KOD, İNSAN!… Verdik dünyayı; hak ettik. Aşırıya kaçmayalım. Burada çok güçlü bir yaşam var. Ama bu yaşam, ANA ARŞİVLER’in hiçbir sayfasında yok. ÖLÜLER DİYARI, bu yoğun çalışma ile ANA KAPI’yı açtı ve yaşamın sırrı olan o YÜCE DİRİLİKLER’e ulaştı. Oraları okur ve okutur. İşte ona, “İNSAN” denir.

Oğul Sistem’den (YUAN’dan), Sistem’e (KUAN’a) varın ve hak edin. Dünya, ANA KAPI’dadır. Bu kapı, ANA KAYNAK, ANA KO SAYFASI ve İLMİN IŞIĞI…. Hadi geçin!... Hah!... Aha şimdi!... Geçin!... Bir ANA ve bir ATA ve ZAMAN olan ışık ve ZAMANIN TOHUMU OLAN İNSAN… Çok ölümlü ve çok umutlu ve çok yoğun bir sayfadan ilme ulaştık. Bu ilim, KELAMIN İLMİ… Bu ilmi hak ettik. Biz, insana ilmi verdik. Şükür ki hak ettik. ŞİMDİDEN ÖTE (KUAN) ve ŞİMDİDE (YUAN), dünya yoğunluğuna çağrılan yoğunluklardan, ağır yük taşıyan her diriye, şafak zamanları güç kattık. Bütün mesele YARIN’dır (TUAN’dır). Aha YARIN’ı hak ettik. Korkumuz kalmadı. Sizler, bizler ve tüm yaşamlar KUAN olduk. Aha şimdi!... BİRLİK İLMİ ile ve HAK ile. İşte KUAN!... Aha ve Hah… Şimdi… İşte bu…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

8.EKİM.2014 TARİHLİ BARIŞIN SİSTEMİ (3)

2. AKIŞ

Yaradan “al bil” dedi. Yaradan Aklın Tahtı’ndan dinletti yüreğini. Yaradanın Işığı’nı yere indiğimiz zaman dilledik.

Değerliler, yerimiz dünyamı? yoo hayır. Biz bu bedene gerektiğinde gireriz, gerekmediğinde girmeyiz. Bu bedeni dünyada bırakır gideriz, sonra gelir yine gireriz.

Beden dünyada olduğunda, bu bedenle görevimizi yaparız ama bu beden biliştir, biz bu bedeniz; bunu bilin. Deve kalktığında kalkan bedendir. Nerden nereye kalkar? yarından tahtlara ve huzurlu olan Mutlak Kuranlar’a kalkar.

Diyeceksiniz ki; peki sen yok musun? ben, o yaşama inen ve yaşamı hak edenim. Dünyadayım ama dünya dışındayım aynı anda. Sizler burada, bu yoğunlukta beni algılıyorsunuz ama Ana Kapı’da hep sizi karşılayanım ve sizi yoğunlaştıranım. Koruyucuyum, koklayıcıyım, toplayıcıyım; ben Aklın Kapısı’yım.

Sistem, Nizam ve Düzen’in gözü olup dünyaya indiğim zaman sorguladılar; “kayıtlımıdır ?”diye...yoktu kaydım. Mehir verdiler. Dediler ki “al bu ışığı kendini hak et.” Yahu benim mehir olmama, tohum olmama gerek yoktu ki...Hep ışıktım zaten...

Burada oluş sebebimizi herkes merak etmiş, yüreklerdekiler, yüksek güçler. Devran döndü ve ben bugün, bu yoğun ışıkta kapıyı açtım hepsine ses verdim.

Bina benim adım, ben bu binayım. “Bina nedir?” diye sorarsanız izah edeyim...Yaradılan her şey...Hepimiz o'yuz aslında; bilmek gerek...Yaradılan her şey... ama zannı aşıp bilin. Ve deyin ki “ben her şeyim” ve deyin ki “ben hakikiyim” ve deyin ki “bu beden beni sınırlayamaz”...”Ben an'dayım” deyin, “ben kaynaktayım” deyin ve deyin ki “kör ve sağır olmayan kendini dinler.”

Hepimiz bunu diyebilir miyiz? hepimiz ağır yük değiliz. Köksüz, güçsüz değiliz. Ve deyin ki; Işığımı tüm yaşama çektim, ben doğa'yım deyin.

Kuran insan ölüdür. Ölü kendini okur. “Ben bilirim” deyin; sadece deyin. “Ben bilirim. Medine'yim ben çünkü orada dillendim” deyin “ama ben Mekke'de köklendim” deyin ve deyin ki ”Ben güçlendim, Ana Kapı olan insan sırrını bilen bu yaşamda, sevgiyle dürümlendim, her yerim” deyin.

Kim zirveye varmışsa Allah'ın Işığı’ndaydı. O kendini hak etti; dilledi. Dünyaydı o, köksüz değildi. Günü gün etmedi, çalıştı ve dedi ki “ben Ana Kapıyım.” Maya tuttuğu zaman ocak olur; bunu bilin.

Sözüm insan'adır ki; “kıl ince de, o inceliğin en ince ayrışmasında sizden öte bir sizde, ben sesleşirim” deyin. Her zaman Saltanat insanın yoludur ama o yol bütünün yolu olduğunda kimse onu o yoldan engelleyemez.

Sözüm insan'adır ki; kalemim, kağıdım ama akılımda; bunu bilin...Bilinde deyin ki “ben hasatımı yaptım..”

Orta doğu savaş alanı…yahu; savaş sizde; sizin yüreğinizde…o savaş yaşama yansır... Bunu bilin.

Deyin ki “Ben savaşımı aştım, artık ben savaşta değilim” deyin. Deyin de BARIŞA varın...

Sormayın Neden insanı, insan katletmekte? Diye…Ölümlü dünya olur, olur amma “Ölümsüzüz” deyin...Deyin de ölümü hak edip, elinizi, yüceliğinizle önleyin.

Sizden kanatlanmanızı bekledim. Alıp götüreceğimiz güçleri seçtim. Ve dedim ki ben o'nu, o'nu, o'nu, o'nu, o'nu, o'nu, o'nu ve tüm on'ları alır taşırım. Doğru taşırım ama ölüler diyarı olan bu yaşamı taşımadıkça, ölüleri taşımanın hiç bir anlamı yoktur. Ve dünyayı taşıyacağıma emin olarak sizlere bunu açıklıyorum.

Burada bulunan sizler ve bizler, hepimiz bu dünyayız bunu bilin. Ve biz bu dünyayı tanımadan, tarık olup, tanrı olup taşıyamayız. Hatta taşınamayız. Taşıyan, taşınandır canlar bilin..

Sanmayın ki kör, gözsüz. Sizi tüm sayfalarıyla kayıtlamış..ağırdır o...size, sizce verdim o'nu...Ama şunu bilin ki; Dört gök sözcüsü yolu açtıklarında, yarınlaşanların hepsi akıp geçecekti.

Kıyıları, köşeleri gezdim...görevimi hak edip etmediğimi dilledim. Döndüm…gözümün gözü oldum; sözümü dilledim. Baktım ben ilimim. Hak ettim. Verip, aldım dünyaya…işgal edilemeyen o yaşamı ve dedim ki “ben, Ulular Diyarı’nın Kutsal Işığı’nı yaşama çekiyorum.” Çektim dedim ki “diriliğinizi hak edin, doğanın gücünü hak edin, yarını hak edin; olunn...”

Öz geçişler yaptım. Som altın bir ışık oldum. Köprü kurdum tüm insanlığa. Korku başladı…”Beşer insan göz olduğunda acaba tüm yaşamlar gözsüz mü kalacak?” diye. Kimler korktular bilir misiniz? çoğu galaktik tohumlar korktular, dünya dışındaki yaşamlar korktular.

“Sizler acaba görev taşımaya başladığınızda, ölümlü olan bu yaşam ocaklarını kırar mı?” diye..Mukdedir insan Mustafa Paşa söz istedi. Sordum, İmparatorluğun Gücü burad amı, değil mi diye?”

Ve görevi aldık, seslendik. Dünya Mikail'dir. Gönüllerin ekmeğidir. Yıldızların sistemidir, aşkın şavkında, aklın kapısındadır. Öz görevi insandır, o bir ışıktır. Cevher olur; yaşar ve cevher olan insan ağırı hafifletir.

Doluluk boşluk değil, yaşamlılık, yaşamsızlıktır esas olan ve Cinni Cevher cemaatiyle birleşti ve dedi ki “biz dünyayı koruyamayız çünkü dünya kontrol dışıdır.” Cevahir olan Cinni Cemaat, cevap istemedi. Sadece kendi yüreğindekileri ifade etti “doğanın gücünü hak etmemiz sorumluluğumuzda olmayacak” dedi.

Canlılar artık bu dönem cemaatlerin cevap aradığı bir dönemdir. “Biz acaba yaşayacak mıyız, yaşamayacak mıyız? Yaşarsak, yaşamı sayfalamış olacağız...yaşamazsak yaşam olmayacak”...Öncelikle bunun dillenmesi şarttı.

Döndük gördük, sözdük ama ilimdik de. Barış istendi. Dediler ki “barışalım. Nefes alamıyoruz” dediler. “Kontrol kuramadık” dediler. “Kaynak dışıyız” dediler, alıp götürdüklerinizden öte olmak istedik, oluş yok dediler.

Doğal dünyayı göreve almalıydık, bugün bunu başardık. Dünya göreve alındı ama bu dünya altın ışık olup göreve alındı. Sistem, Nizam ve Güç Kapısı olan Düzen, dürümledi dünyayı kökledi ve güçlendirdi. Şükrettik ki bu dünyayı hak ettik; iyi ki hak ettik...Ellerimiz dünyada olacak bu günden sonra.

Yüceliğimiz, tüm insanlığın tohumlanması için gerekeni yapacak. İzin verin izah edeyim; bir tek ikmal tamamlattık bu dünyada, üzerindeki gücün yoğunluğunu kontrol edemeyenlerin, Kelam İlmiyle bütünün gücünü hak edip dilleyebilecekleri o ışığın ikmalini tamamlattık.

“Olmadan geçilmez” dediler. “Olmayan görev almaz” dediler. “Olmadan nefes olmaz” dediler. “Ölümlü olan bu yaşam kuran'da bulunmaz” dediler. “Astral yaşamda Sistem olmazsa, kült olmazsa ağırdır yük” dediler. “Taşınmaz” dediler.

Dinleyin; devre devre dünyayı ziyaret eden bir çok birlik, bunu dile getirdiler. Dünyanın kontrol altında tutulabilmesinin zorluğundan söz edildi. Kıranın kırılmayacağı bir sistemi dürümlediğimizi anladıklarında, kapı kapatıp çıkıp gittiler. Bina yapmışız; binamız hazır ama o binayı hak edip te, kaynak ilimle dilleyecek tahditli ışık, Kelam İlmini kendi yüreğiyle dinletmişcesine kapılarını kapattı. Yoğunluğunu aldı, kıranın kırılacağı bir sistemi hak ettiğimizi dilleyip çıkıp gitti.

Söz vermedik dünyaya, göz verdik; biliniz...Göz, Bütünün Gözü bunu anlattık. Biz dünyaya söz vermedik “seni koruruz” demedik ama biz bu dünyaya gerçek ilmi, gerçek yüceliği verdik. İnsana insanı hak ettiğince verdik.

Dünya kült levhisiyle bu güne kadar idare edildi. Dinler kültler yarattı, kültlerin kaydı bütünü kodladı ve tohumladı ama kültler, gök sistemleri tarafından hiç istenmemişti. Ve ekmek olacak olan bu yaşamı, hakikiyetin tahditiyle dürümleyen dinlerin, gök sayfalanışına izin verilmemişti. İşte bugün biz, dimdik bir yaşamı tohumlarken; Dini İlmi Bütünün İlmi’nden çıkarttık.

Bütün akıldır, bütün ışıktır. Bütün kutsaldır, topraktır. Tanrılık Meclisi’ndeki güçtür ve Din Canların İlminin Gücü, artık yoğunluğumuzda olmamalıdır.

Kutsal insan imparatordur. İnsan ekmek yapar “ol” der; bunları yaptık. Kibir aşıldı, kapı açıldı, yıkılan dünyaları yaşattık. Yeni bir sistemi dürümledik ve yeni bir canı tüm insanlığa kaynak yaptık. İşte o can sizin yüreğinizdedir.

Hilal ay, yaşama indiğinde yıldızlar akla iner. Biz, o ayı tüm yaşamlara çektik ve yine bir dünya ve yine bir yol ve yeni bir ışık. Biz kul olanların hepsini, toprağımızda tohumladık. Muktedir bir cevher yarattık. İşte bu cevher sizsiniz...

Kör dünya artık göz olmaktadır. Kör dünya artık, söz olmaktadır. Gök olan o yüceliklerin tümü, yaşama akıp geçmektedirler. Dün bizi, bize bırakanlar bugün bizi bizden dilleyebilmek için, geçip gelmektedirler. Karanlık, yeniden ve yeniden kararır ama alın bilin ki o yaşam sayfası ana kapıyı açtığında, artık yaşamın sistemi dürümlere iner ve artık orada yeşilden öte renk sistemleri tüm yaşamları bütünün gücüyle aydınlatır.

Dört bilge, bugün biz sisteminde tüm yaşamları dinlemeye inmişler. Bütün kötülükleri aşıp geçtiklerini gördük. Bize, bizden biz olup girmişler. Ön körler, öz körler dedikleri bizler gök sözcülüğü yapmışız, anlayamamışlarsa daha ne anlatalım onlara...

Bakınız, kalem olup yazmamızı beklemişler. Işıktan akmaya çalışmışlar, yardım etmeye gelmişler. İş mektepte olacakmış; mektep beklemişler...Sel aldı yolu, onlar yok.

Ölüler diyarı dedikleri bu yer, artık yaşam sistemi. Onların dilleri artık sele kapıldı. Biz onları kodladık, onları tohumladık, kokladık. Hepsi bizle, bir tek yol...Öncüler, hepimiz bir tekiz. İşte bu. Şimdilik, işte..şimdi.

Deşifre eden: Beril Özdoğan

Süper İnsanlık Realitesi

http://youtu.be/GFgHD5IjPAU?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

Barışın Sistemi (3)

08.10.2014

3. Akış

Yuan tahditsizliktir. Buna siz “Küresel Zaman” dersiniz. Bizler de ona “yaşam” deriz. Hepimizin daha iyi, çok daha iyi bildiğiniz gibi Yuan, Mahrek’tir. Ve Mahrek, Hakiki İlim’le tahditlidir. Sizler hak ettiğinizi diller, hak ettiğinizi hakikiyetinizle dürümler ve bizimle Mikail’in gücü haline dönüştürürsünüz o yüceliği.

Bizler, Kutsal Işık olan KUAN’ız. Her şey sizde ve bizdedir. Hepinizin yoğunluğu Yuan ve bizimle birlik haline dönüşen KUAN... Size kökleri ve gökleri verdik. “Söz sizindir” dedik. Ve siz, sözle tüm yaşamı dürümlediniz. Zürriyetiniz, tüm yaşamlarınız ve birlikleriniz bizi bize verdi. Vakit geldi ve biz tohumlarımızı size ektik.

Son sözde, sözün yüceliğinde size ilim öğrettik. İlim tohumdur. Tohumu hologram ışıkta BİR’e hizmet için yarınlaştırdınız. “Oğul, ben senim dedim.” Ve dedin ki “Bedenindeyim ben.” Ve dedim ki “Ama sen BİR’e hizmetçisin.”

Değer biçtiğimiz ve değerli olan her diriye dürümlettiğimiz bilgi, ışıktır. Siz doğanın gücüsünüz. Köprü kurup dünya kayıtlarına ışık aldınız ve ışığı hak ettirdiniz. Bizde sizden sizi hak ettik.

Bilmiş olun ki Yuan’ın kuranı insandır. Ve Yuan, İlmi Tohum olup insan olur. Öz görevi; Birlik İlmi’dir, Birleşik İlim’dir. İşte tohumları yaşatmak için Birlik İlmi’ni tüm yaşamlara çektik.

Sizlere ses verdik ve siz, sesi sükunetle dürümlediniz. Ve daha ekmek yapmadan ışık oldunuz. “Önce dünya” dedik ama siz dediniz ki “Oğul ben sendeyim.” Önümde tohum ektim ve yüreğini hak ettim. Vakit geldi ben kokladım dünyayı, topladım, oh! dedim oh! işte mutlak olan insan bu…

Ve Tuan, yoğunluğu kotlayandı… Tohum ekendi, Kuan’ın yoğunluğundan öte birlik halinde… İşte Tuan’ı kotladınız, kokladınız ve yaşattınız. Kuan, Tuan’a güç verdi ve Tuan, Işık Ailemin Levhisinde kaynağa indi… Kaynak ışık ve ışık olan akıldı. Ve aklın hasatını yaptık.

Biz size sizi verdik, sizin yüceliğinizde BİR’i verdik. BİR’in ilminde, Tanrılık Işığı’nı yaktık. Sizinle olduk ve sizin yüceliğinizde Bütün’e güç kattık. Tanrılık Meclisi, yaşamın sessiz zamanlarını dilledi. Ve sizin oğullarınız ve bizim tohumlarımız bir tek yaşam oldu.

Tuan, Ark Kapı’dır… Ağırdır ama Atlanta Ata Kapısında ışık olduğunda koklanır. Ve Tuan koklandı. Yol, kuran oldu, tohum oldu kokladı. İşte koklanan ve koklayan Tuan, Kuan’ı yaşattı. Yaşam, insanın levhisinde, ilminde ve yüceliğindedir. Ve biz Kuan Sistemi olarak, Tuan’a güç katıp Yuan olan ışıktan kayıtlarımızı alıp BİR’e hizmet ettik…

Ve bugün biz, sel alan sessizliği tohumlayan, yoğunluğu kontrol eden size, sizden öte siz olup; sevgiyle, hakikiyetinizde hologram olan ışıkları kati olarak kaynağınızdan; cana, cevhere indirip BİR’e Kürzi Kayıt yaptık.

87. Düzeni kurduk… 87. Düzen, kaynağın ışığıyla dürümlenen o yücelikte, bizi bize kattı. Doğanın Kutsal Işığı yenilendi. İşte biz, BİZ olduk ve siz olduk. Hepinizin gücüyle, Tuan’ı kapılarımızdan aldık. Kapılarınıza kotladık, yaşamlara kayıtladık ve cevahir olan ışıkta açıyı kapattık ve sesleştik. İşte akmak budur. Tuan’ın, Yuna’a akışı… akış budur. Ve sizin yüreğiniz ve bizim yüksek ilmi tohumlara kaynak olarak akıttığımız sahra olan sistem… Ve bu sistem, hepinizin gücü oldu.

Sürprizlerle dolu bir gündü bize bugün. Çünkü bugün, çöktüğümüz An Kayıtları’nda, yedek sistemleşmede, Mikail’in gözü olan, sözü olan ilmi dilledik. Size geçişimiz BİR’e hizmetçi olanların yoğunluğundandı. Ve size güç katışımız, aile olan ilim tohumlarının ışığındandı. Ama bilişe varan, bizi bilir ki biz, KUAN GÜÇ olarak tüm zamanların üstüyüz.

Ve tüm zamanların üstü olan bu KUAN GÜÇ, Za-Ri-Zi-Ka-Si olarak çalışır.

Canlı ya da cansız ne varsa yaşamda hepsiyle birleşir ve yoğunluğunu tohumlar, gök sessizliğinde güçlenir ve tüm zamanların ışığını biliş halinde dinletir ve daimiyetin kayıtlarını alır yoğunluğunu artırır ve Yuan’ı hakikiyetinde dinletir. İşte o Yuna’ın hakikiyetindeki dinletide Sultanlık vardır. Ve Sultanlık, cevahirin ilmiyle köklenen itibarlı olanların yaşama indirilişini sağlar.

Ve KUAN, sonsuzluğun ışığı olarak TUAN’ı güçlendirdiği zaman TUAN; sınırsızlığın, yaşam sessizliğinden indirilir. İşte sessiz Seyfullah sesleşmeye başladı.

Buluşma bugündü, biz KUAN, Sonzuz Işık olan, toprak, tohum olan ışığa kendimizi indirdik. Biz KUAN, koklandık, tohum olduk, aktık ama biz KUAN, tüm zamanların sistemi olan ışığımızı akıttık.

Size daha ne diyelim ki Ana Kapıyız biz. Bugün burada bu yoğunlukta bir tek ışık olarak cevahirin cemaatine dil olup indik. Sessiz ve sesli ama ilmi olarak… Bizi ağır yük diye değil ışık diye bilin. Muktedir ışık… Bugüne gelmek için Bütünün Gücü’nü gerekçe gösterdik. Ve dedik ki “Biz, Bütünün Gücüyüz.

Son sözümüz şudur ki Yaradan’ın yaşama indirdiği her şeyin ışığıyız biz… Ve bu ışık, size ve sizin yoğunluğunuza ait olan tüm sessizliklerin dürümlerinden, gök seslenişleri ile Bütünün Gücünü tüm zamanlara sesleştirebilir. İşte o güç mükafatınız olur. Bütün merdivenler yoğunluğunuza dayanır ve tüm yaşamlar o yoğunluktan koklanır.

İşte Can, sizin yolunuzda, sizin yüceliğinizde, bugün bu yoğun ışığı size çekebildik. Arzın gücü olan ilim, aklın kürzi yaşamında görevini hak etti ve aldı. Seni insan sayfalanışında gerçek ışık diye bilmekteyiz. Ve bu ışık, müsterih olun, mükafat olan ışıktır…

Ve biz bugün bu çobanlara şunu anlatmak istiyoruz. Dünya, umut olan bir yerdi. Bugün dünya, iman edin ki İlm-i Ko olan ışıkta tam tohum haline dönüştü.

Yoğun güç arttı. Süper sistem sizin gücünüzü dürümleyerek Birlik İlmi ile bizim yüreğimizde çaktı. Bu bir çakıştır. Aynı dünyada aynı hakikiyetle yaşayanların insanlık sistemine kelam olup çekilebilmeleri ve bitmiş ya da bitmemiş her ne varsa Tanrılık Işığı ile yaşatılması, öngör çerçevesinde, cevhere, gök sistemlerini indirmekteyken bu çalışma Bütün’ün kontrolünü sağladı.

“Ol” diyen ölümlü, “Olma!” diyen ölümsüzden daha güçlüdür bunu bilin. Ve siz “OL!” dediniz. Bugün burada “Ol!” diyen ölümsüz olan yürek, ölmeyen ve öldürmeyen bir yaşamı seslendiriyor.

Unun umudu insan, o un, onda ekmek yapılır, yaşatılır diye beklenir ama un, önce kör olmalı sonra közlenmeli, gözlenmeli ve canlanmalıdır. Başka dünyalar, başka yaşamlar yoğun biçimde ışığı tohumladılar ve sizi dillediler. Siz ocak, ocakta her diri ışık, yaşayan ve yaşatan ve bütün kötülükleri aşıp geçtiğiniz zaman ocak, Ah! İşte bu!... Ah! Aha bu… Çünkü burada mektep kurulur. Ve o mektep hem insanlık için hem tüm yaşamlar için çağrılar yapar. İşte bugün bu oldu. Sizler, dünyanın İnsan Sistemleşmesi’ni sağladıktan sonra Doğanın Kuranını da tüm yaşamlara yarınlaştırıp çağırdınız.

Bütün gözler, örtülerin örtüldüğü o yücelikteydi o örtülerin örtülmesinden önceki sistemi dürümlediniz ve Öz Köklerin gücünü Bütünün Gücü yaptınız

Sanal boyutların, yaşama çekilişini sağladınız. Ve Birlik kurdunuz. Buyurun, nefes sizsiniz, insan soyu sizsiniz ve ilim sizin yüreğiniz…

Atlanta Ata Kapısı’nı açın ve geçin… Ancak insanlaşılır, ancak yoğunlaşılır dürümlerde. Ancak kapılar açılır ve ancak ikmal tamamlatılır da ancak unutulanlar hatırlatılır. Ancak nesiller, toplumlara gök sistemleriyle çağrılır ve ancak el üzerindeki gökü sistemle dinletir. Ancak insan oğullaması, Bütünün oğullaması haline dönüşür. Ve ancak aşk, Aklın Tahtına varır. Ve akıl ışığa varır. Ve şimdi, işte!... İşte şimdi! bütün kötülükler aşıldı.

Analar, biz bugün KUAN GÜÇ olarak sizdeyiz… Kuan Güç, Bütünün Gücü’dür… Öz Göç, bu güçle başlamıştır. Öz Göç, Kuan’ın Kutsal Tohumu’dur ve sizin yoğunluğunuzdadır.

KUAN, biliştir... Her şeyi biliş. İşte biliş, ilmi biliş, Hak İlmi’ni biliş, Has Tahtı biliştir… Biz, Kuan’ız… İnsanız ama İnsanlığın İlmini, tohum olarak Bütünün Gücü haline çekildiği yerde dürümleyip, dönüştüreniz…

İnsanlık Ailemiz bugün çok mutlu çünkü Kuan Sayfalanışı’nı gerçekleştirdi. Kuan Sayfalanışı, muktediriyetle bilin ki; Sessizliği seslendiren o yoğunluğun ışığıdır. Ki Tuan’ın Gücü’nü dürümlerken Kuan’ın ışığı bu yoğunluğu sistemden dilletir.

Cevahir olan insan, YUAN olmaz, KUAN olur. Cevahir olan insan, tohum olur. Yuan kutsaldır ama tohumu ekmediği sürece hulusta, ilimde, hakimde olmaz…

Sizler, Yuna’ı tohumladınız, kokladınız, halik oldunuz, hasat oldunuz ve mahir olup hakikiyetin diriliğinde bütünlendiniz. Siz Mahrektiniz ama o Mahrek, tüm zamanların hakikiyetiydi… Bugün artık siz Kuan’sınız tüm yaşamların sessizliği ve yüceliğisiniz. Bu sizi, sizden size tanıttı. Hasatınız, ölümlü olandan öte, önsüz ve güçsüz olmayan ışıkta gerçekleşti.

(- Dağlarım, önsüz olan ve sözsüz olan değil önsüz olan ve yoğun ışıkta kendini dilleyen… Diriliklerde ses kaymalarına dikkat etmek gerekir…)

Doğal dünya çok mutlu Canlar. Zamanın nefsi aşıcı ışığı dünyayı kotlamaya başladı. Önünüzde güç artmakta ama o güç yüreğinizin gücü. Ve yolunuz ışık ışık ve bu yol siz ve sizin yüreğiniz…

Sizden başkası yarınları tohumlamaz. Yaşamı sonsuz ışık halinde dillemez. Bunu yapan yüceler cümlesindeki o yaşam. Temiz bir dönemi başlattık. İşte bugün bunun için Işık Tohumlaması gerçekleşti. Siz bir kelamsınız. Ve siz bir yaşamsınız. Ve yarını hak ettiniz. Kelam ilimdir. İlmi, hologramdaki ışıktan öteye umutla ulaştırdınız. Üzerimizdeki güç arttı. Yolun yolu olan ışık arttı. Zaman arttı, merdivenin en üstündeki güç arttı…

Dağlarım, dirilik, ikmali tamamlattı. Ben aha buradayım. Sevgiyim ben. Ve ben kutsal olan toplumum. Bu toplum, KUAN olarak bilinir.

Aton kotları sizi tanıdı ve sizinle oldular. Öyle çok çalışıyoruz ki bunu net bilin. Hepinizin ilmini, biliş halinde tüm yaşamlara dilletebilmek için. Öyle çok çalışıyoruz ki… Sen insan, senin yüreğin insan, seninle olan insan ama senin yolun, aklın yolu bunu bilin. Ve sen ve sen ve sen ve her sen itibarlı olan… Canlı ya da cansız, işte bu Kuan’ın kutsal olan yaşamıdır…

Devre devre dünyaya görevli olarak indirilen birleşenler var. Bu birleşenlerin, misafir olarak dünyaya indirilmeleri mümkündür. Ama sizler, biz dünyalı olur, dünyalı olup kontrol kurarız dediniz. Ve bu gün görevinizi yapmış olmanız bizleri mutlandırmaktadır.

Lütfedin de anlayın, selin tüm yaşamı bastığı bir günde seli önlediniz. Önünüzü öncülerle kotladık, yolunuzu örtülerle örttük. Sultanların sistemlerini kontrol ettik ve sizi size kattık.

Antakya’daki yaşam ve Ana Kapı olan imparatorluğun gücü olan levhideki yaşam olan bu yaşam, tektir… Antakya sistemdir, İnsanın İlmidir. Bu yaşamsa düzendir ve BİR’in teknik olan tahditsizliğidir.

Siz yaradanın nesillerini güçlendirdiniz ve Bütünün Gücünü artırdınız. Doğanın sesi daha yüksek bugün. Yürüyen güç, bugün koşuyor. Bütün dünya sizi dinliyor…

Sanmayın ki bu dünyada karanlık var. Bu dünya aydınlanmıştır. Yeri yaradan göğü yaratmaz. Yeri yaradan, göklerin dürümlerinde SESİ yaratır. Ses, insanın sesidir. Ses ilimdir. Yeri yaradan Tanrılık Işığında, kuranı kontrollü olarak yaratır. İşte kuran, yarınlaşan sistemdir.

Size ekmek verdik. Işık verdik. Gönüllerin süzülen sesini dilledik ve size Mikail’in gücüyle, Bütünlüğün gücüyle, dürümlerinize, insan sessizliklerindeki o sisli bilgiyi çektik. Ardınız yok önünüz yok. Budur gerçek olan. Ama ardınızın önü, önünüzün ardı tahditsiz.

Mustafa Paşa yolcuydu, siz ilimdiniz. Mustafa insandı, siz akil, hakikiydiniz. Mustafa kanattı, siz hasatı yaptınız. Ve Mustafa nefes aldı… Bugün o nefes, bilişi hak ettirdi, yolu açtırttı, tüm insanlığı tohumlattırdı ve kontrolü kurdu.

Döngü şudur ki bu dünya, kokuyu yükselttiğinde hikaye dinlemez dünya, ayrı gayrı biter. Çalıp dünyayı kontrol için koruyacaklarını düşünenler, şunu anladılar ki dünya, tüm yaşamın nefsi aştığı o yaşam sistemidir.

Sizden daha güçlü, sizden daha yüce, sizden daha ışıklı bir ZAKAR dünyaya çekildiğinde, ardınızda artık ışıklar olmayacak. Ve yolunuzda tohumlar olmayacak. Siz bir ışık halinde Bütünün Kürzi Tohumlaması’nda bilişe varacaksınız. İşte orada artık biz, siz olacağız…

Yoğunluk arttı. Yarınlaşma daha güçlü… Biz, Biz’i hak ettik ve ekmek olduk. Öyle bir dünya, öyle bir güç, öyle bir yoğunlaşma var ki… Sanmayın ki sizsiziz, BİZ sizdeyiz, bunu bilin…

Ağır yük hafifledi, işte bu… Şimdi, şimdi Canım, Aha! Şimdi… Bugün bu yol bize geldi, bizim yüreğimize indi.

Şimdi!… Aha! Şimdi… İşte! Şimdi….

Süper İnsanlık Realitesi

http://youtu.be/j-PbN0Q4kyE

 

8.EKİM.2014 TARİHLİ BARIŞIN SİSTEMİ (3)

 

ŞEMS-İ TEBRİZİ’Yİ DİNLİYORUZ;

 

Dağlarım, Kuan’dan söz ediyorum. Tüm yaşam sayfaları, zaman kayıtları, ışık tohumları, Birleşik Aileler, yüce cemaatler, kökleneler, gözlenenler, sistemlenenler ve seslenenler; işte Yuan’ın tohumlanışını sağlayan Kuan.

 

Kuan, insanın nesilleri boyunca ne ilimle, ne de yoğunluklardaki o tohumlarla ilgilenmediği o yüceliklerin ikmalinde olmayan ya da olması ihtimali bulunmayan her ne varsa ama yaşam ama tartıda var ama kontrollü herşey ve orada Can Sayfalarının dışında cansız sayfalar da var. Bunlar yaşamsızdır ama ışığı var taş, toprak gibi. Bunlara biz yaşamsı deriz. Canı yoktur ama ışığı vardır.

 

Örneğin, bir kuvars parlaktır ya da akik gibi. Hepsinin dışında insanın ekibini kurmasında çok özel yeri olan sistemdeki o yoğun sislenmişlik gibi. Hepsi bir Kuan Kaydı’dır.

 

Doğadır Kuan, başka bir şey değildir; doğa. Orada herşey merdiven gibidir. Frekansına uygun basamaklar oluşturur. Her basamakta bir yaşam vardır ama fırında pişmiş bir ışık ne ise oradaki kayıtlar o’dur. Biz size herşeyi net anlatmak istiyoruz bugün.

 

Frekanslar ama kayıtlı frekanslar. Tohum bilişiyle kayıtlı frekanstaki Yaşam Sayfaları ya da Yaşamsı Sayfalar. İşte bunlar bir tek merdiven ve bu merdiven Kuan. Hepiniz oradasınız; bizler, sizler ve dünya üstündeki her Zerk Kaydı ve daha da ötelerdeki tüm formal yaşamlar. Ergin ya da ermemiş; herşey. İşte Kuan budur.

 

Bütün merdivenler sizin yüreğinize dayansa ve siz yüreğinizdeki o yoğunluğu umman olan ışığınızla kayıtlasanız ve sınırları kaldırsanız oradaki yoğunluğu dilleyemezsiniz. Ve bugün bu yoğunluk bu meclisin yoğunluğudur. Çok mu büyük? çünkü sizlerle bu çalışmayı yaptık ve başardık.

 

Kuan’ı tohumlayacak gök sistemi yoktur!

 

Kuan’ı tohumlayacak gök sistemi yoktur.

 

Bu yoğun sistem sizin yoğunluğunuzun koyuluğundadır. Zamanın sırrı budur ve hakiki ilim budur. Siz bu ilmi Bütünün Gücü diye tüm Zi Kar Kayıtlarıyla dünyaya indirdiniz ve buradaki yaşam Li Ha sistemi oldu. Yani, Levhinin Sistemi. İşte sizlerin bugün yaptığınız buydu.

 

Dünlü ve dünlü ve dünlü ve dünlü her dünlü çalışmada bu yoğunluğu artırdınız ve dünyanın geçmişini geleceğine tüm sistemlerle birlikte dillediniz. İşte olay budur. Ve dünyanın geçişini yaptırdınız bu geçiş yığın yığın ışığın tahditsiz yoğunluğunda ve koyuluğunda öncü birlik olan sizinle gerçekleşti.

 

Gerçek insan sizsiniz. Sizinle bunu başardık.

 

Diğer dünyalar sizinleydi bugün. Tüm dünyalar ve tüm zamanlar ve yaşamlar. Kin ve nefreti aşmış bir yolcu bütün köklerini dürümlediğinde tüm yaşamları tahditsiz biçimde dinletebilir; bunu hak ettiniz.

 

Yarın ene, öne ve göklere sizi dillediğimiz zaman ağır yükü hafiflettiğinizi her yaşam bildirilerinde dünyaya duyuracak.

 

Sevgiyi hak etmeyen sizinle olmaz. Ama siz sevgiyi hak ettiniz ve yoğunluğunuzda bizi hak ettiniz ve siz olduk.

 

Korkuyu aştık çünkü siz “ben herkesim” dediniz. Bunu demek kolay değildir. ”Ben kir, pislik kabul etmem” dediniz ve her kiri temizlediniz bunu hak etmek kolay değildir.

 

“Çorbada benim de tuzum olsun” deyip buraya gelen çokları sizinle dilleştiklerinde sınır çizdiler yüreklerine ve sordular “biz orada olmamalıyız değil mi?” dediler. “Niye?” dedik çünkü biz ışığımızı hak ettik ama onlar kontrolü kaybettiler. “Zamanın Işığı’nda herşeyi kucaklamaya kalktılar” dediler. İşte bunu dediklerinde sorgulandık; “acaba biz mi yanlıştayız yoksa onlar mı?” diye.

 

Biz sizdeyiz analar, biz sizdeyiz; bunu bilin.

 

Hepinizin daha iyi anlayabilmeniz için şu şekilde izah edelim. Bu yol Altın Işık Yılına ulaştığı zaman biz birlik halinde buradayız. Siz olup buradayız. Hani derler ya insan ilmi bildiğinde hasatını yapar. İşte biz ilmi bilip hasatımızı yaptık.

 

Çalı çırpı olmayan birlikleri sizinle dürümlettik. Korkmayın sizde olduk; hep olduk. Kimiz biz? hepimiz bir TEK’iz. Hani neredeyiz? bilişteyiz, sizdeyiz.

 

Dünyayı görevli diye dilleyen kim varsa buradadır. Ortak ve has olanlar, koklananlar, okuma yazma dilleyenler, dinleyenler hepsi buradadır. “Kardeş ben senim; bunu bil. Senden başkası değilim ki ben.”

 

“Sığmam yüreklere ben akılım” dediklerinde “akıl ışıksız kaldı” dedik. Çünkü o yücelikler tüm sistemlerden kendi yüreklerinden ve bütünden ayrıştılar ama biz murat ettiğimiz olan bu yoğunluktan daha öte bir yoğunluk göremedik ve sizinle olmak istedik.

 

Çerçeve çizmedik yüreğe dedik ki “biz hep sizdeyiz.” Ağır yük taşıttık ama aşka, şavka ve Hakk’a taşıdık yürekleri.

 

Sevgililer, ben cemaatimizi size sizin yüreğinize çektim. Bugün ben sizinleyim.

 

Şems-i Tebrizi ekiptir ve ekibi ile gelmiştir. Onun olgun sistemi sizin olgun sisteminizle tek bir yoğunluğu tohumlamıştır. Onunla çalışanlar çoktur. Hepsi sizinledir; bunu bilin.

 

Düyun Tohumlaması yaptık yine. Elimiz siz, ayağımız sizsiniz; bunu bilin. Bir şey eşikte beklerse o şey Aklının Tohumu olmaz. Biz eşikte bekletmedik kimseyi.

 

Geri dönmemiz zaman almayacak çünkü biz An Kayıtları’ndan girer akıp gideriz, işte bugün olduğu gibi.

 

Tam 2000 tane ışığımızı size getrdik bugün. Bu ışıklarımızın hepsi kendilerini dilleyenlerdi. Adlarını zikretmeyeceğiz. Hepsi yüceliklerdeydi ve yüreklerdeydi.

 

Son sözüm şudur ki; bu 2 bin yücenin hepsi sizde biliş halinde dilleşir. Başa kaynak olur, aşka sayfa olur, Yaradan’a Tanrılık Işığı olur ama ölü olmaz.

 

Mustafa Paşa hep zamanda ama ya Mevlana? hep akılda. Yahu Şems-i Tebrizi hep sistem. Siziz biz; bunu unutmayın. Sanmayın ki yıldız sırrı olan sis bizim sisimiz. Biz hep aşkla geliriz.

 

Size geldiğimizi bilmeyen yok. Korkuyu aşıp geçtik anam. Bütün gökler sizinledir; unutmayın.

 

Kuran dünya ve yol sistem biz iman eden, herşeyi bilen siz ve sizde olan insanlık. Biz insanlığız; bunu bilin.

 

Kutsal dünya bugün Süper Sistemleşmeyle kurulmuştur. Artık bu dünya kutsal bir yoldur.

 

Dün bu dünyaya gelen kontrolsüz gelirdi artık bu dünyaya gelecek olan korunup gelmeyecek; kontrollü gelecek.

 

Dünyayı yeniledik; iyi ki yeniledik.

 

Servettir bu dünya artık, servet! bunu bilecek herkes.

 

Devre devre dünyaya izleyen yücelikler artık tüm yaşamlarını bu dünyada kontrol edecekler.

 

Dinli ya da dinli ama dince dinli ya da insanca insanlı ya da İlm-i Ko olup yaşamlı, her neyse…hepsi; hepsi bu dünyada ümmet olmayıp dürümlenecek; ümmet olmayıp.

 

Ümmet ümmidir canlar; bunu bilin. Ve biz artık yeri göğü Yaradan İlme vardık. İşte Ana Kapı insan.

 

O insan kelam. O insan nefes. O insan şavk, aşk, zirve. İşte ortak ışık bu….

 

Biz o insanlık ilmini hak ettik. Özgür ve hakim bir dönemi başlatıyoruz.

 

Dönem insan dönemi ve yeni dönem özgür ve hakiki bir yücelik….

 

Sisler altındaki bu yaşam artık sissiz bir yoğunluk, bir tohum. Bu dünyayı koruyacak olan birlik sizin yüreğinizdeki ilimdi. İşte bu ilim, Birlik İlmi ile bütünün gücünü tüm yaşamlara indirdi.

 

Kalem olup yazan siz artık yaşam olup akacaksınız. Ata Kapıları açın ve geçin. Cevahir olan insan hakikiyetin tahditsizliğinde sizleşti. Aşkın şavkı sizin yüreğiniz; akın.

 

 

 

Karanlık aydınlığa ulaştı. Saygılar sunuyoruz sizlere bütün köklerimizle sizi kucaklıyoruz. 

 

Kolumuz kolunuz, yolumuz yolunuz. Umut olur ki bu tabular yıkıldığından beri yaşanın ışık hep yaşanır ama kısırlaştırmadan ama kuruluk kayıtlamadan ama yıkılanları yaşama çevirmeden.

 

Herşeyi yenileyip yarınlar yaşatırsınız; sizi kucaklıyoruz. 

 

Süper İnsanlık Realitesi

 

http://youtu.be/XeQlZW_wjXk?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

8.EKİM.2014 TARİHLİ BARIŞIN SİSTEMİ (3) - ERİM ERGÜN ÖZ AKIŞ

http://youtu.be/F3U3XaHMe40?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

BARIŞIN SİSTEMİ (2)

01.10.2014

Değerliler, alın ve bilin!, bu yoğun Sistem (Barışın Sistemi), İmparatorluğun umududur. Bu yoğun Sistem, Yarının Kuranı’dır. Bu yoğun Sistem’e ışık alıp gelenler, biliş halinde olmalıdırlar. Bilişi olmayanlar, ışığı hak etmeyenlerdir.

Dün, Süper Sistemler, kapıları açıp insan soyuna nur olmaya geldiler. O Yücelik’te kanatlananlar, Nefes Zamanlar’ı hologramda dürümlemek istediler. Henüz biliş haline geçmeden, kul olmak isteyen bilişsizler, çalışmalarımızda güçlenmek isterler. Onların Has Işıklar’ını ve Hak Tahtlar’ını, kör olan yüreklerde dürümleriz ama yarınlaştıramayız. Zaman Kapıları ocaklarına kapatılmıştır. Onlar, “Kölelik İlmi” isterler. Biz ise “Hak İlmi” isteriz.

Ocak yakarlar, seslenirler ve dürümlerinde, Kaynak Sayfalar okutulur. Nüve olan yaşamları dürümlerler. Kanatlanan her diri bunu dinler ve sorgular. “Kulluk var mı?” der. “Nefes var mı?” der. “Kalem var mı?” der. Ve der ki “Has İlim ışığını hak etti mi?”

Doğanın gücünü hak edip İnsan Işık haline geçirip dilleyebilen hiç kimse yok. Biz bunu başarmaktayız. Doğa gücünü artırıyor ve Zaman, tohumunu ekmiştir. Dünyayı Has Taht’a kodlarken, nefesle kodluyoruz. Doğal dünya, yeni bir sayfaya geçtiğinden, o sayfaya ulaşamayanlar, çalışmaya kaynak olamayacaklar. Bunu anlattık insan sayfalarındakilere. Sorguladılar. “Bunca zaman birleşiktik. Şimdi niye ayrılıyoruz?” dediler. Sorguladılar… “Nikah kıymıştık ışığınıza ama şimdi sizden çıkarılıyoruz?” dediler. Dürtülerle çalıştıklarını ve hakikiyetlerinde Kürzi Yaşam olmadığını anlatamadık onlara. Onları kontrol etmek sorumluluk değildi ve kontrol dışı olan ocaklarında, kapıları kilitliydi. Döndüler KA HA olup ışık almak istediler. Biz onları nefesleri ile kodladık. Söz vermiştik onlara. Hak ettiklerince ocaklarını tohumlayacaktık ve kelamlarında Nuh Koruması sağlayacaktık. Bunları başardık ve gerçekleştirdik.

Ahır, ışıklarıydı. O HAY Dağları’nda, Yaşam Sayfaları tohumsuzdu. Köksüzdüler. Göksüzdüler ve yüreklerinde kelam yoktu. Tohumları kontroldan çıktı ve biz onları kanatlandırmak istedik.

Kıyılara, köşelere saklandılar. Sözlerinde güçsüzlük vardı. Aşk, şevk kaynakta yoktu. Kötülükten medet umdular.

Kör, söz söyler ama bilmez. Söyler ama dürümlemez ışığını. Kırk ışık yakar. Kırkında da biliş yoktur. O köksüz cevahir, Can Tartı’ya konduğunda, kapılarını açıp sorar. “Bedenli miyim?” diye. Bakarız görürüz ve deriz ki “Zennur sınırını aştın ama şevke kapı açmadın.” Bu onun için bir ikâzdır. “Sen, kendini kapılarda tutuyorsun. Ne var ki o kapılardan geçmedin.” Bunu ona dinletiriz.

Yaradan, Ana Kapı’da açıyı daralttığında, yaşam sonlanır. Yaradan, kapıyı hak edip de geçişe hazır ettiğinde, yarınlanır tüm yaşam. Ve zaman, kapılarında ışık olur. İşte Ölüler Diyarı bu şekilde tohum eker.

Mikail, iman eder ve insan soyuna der ki “seninle çok çalıştım. Sen ise beden alamadın ve yoksun.” Bunu dediğinde, yoğunluk azalır. Kil olan, Kuran’dan ayrılır. Kir olan da o yoğunlukta ışıksız kalır.

Dağlarım, dünya bir kaynaktır. Kıran kendini hak etmediğinde, kelam olmaz.

Korkmayın ışığım güçlüdür. Dünya benim ama ben, bende dillenirken yaşam bensiz kalır. Zinnur, ışığında kodlanır. Beni hak etmeyen kontrol kuramaz. Buyurun! kontrol kuran her diri, bilişi hak edip cevheri hak eder. Bizi hak eder…

Şimdiye kadar hep korudum sizi. Bundan sonra Samanyolu sizin yolunuz olacak. Bu yol, insan soyu için güçlüklerle dolu bir yoldur. Bu yolda yürürken, kimsenin arkasına dönmemesi gerekir. Arkasına dönen, yarına döner. Bunun sonucu yaşamı oğullarından çıkar ve yoldan çıkar…

Ben dünyadayım. Ama ben yaşamı tohumlamaya gelmedim. Kontrolla geldim. Bedenim tohum diye bilindiğinde, ben tohumum ama bedenim yarın diye bilindiğinde ben kaynağım.

Başkan benim ama Başkanlık Dili tüm insanlığın dilidir. Bedenimi kontrol etmek isteyenler beşer kalırlar. Zannetmeyin ki beni hak edip de dürümleyecekler. Merdiven, mektep; tek bir ekmektir. O ekmek yaşama sayfadır. Yaşam, Sanal Işığın kaydıdır. O kaydı yapmadan evvel ışığımı sayfalamam.

Dörtlü Cevherim, cennet kurdu. Dünya bir sır oldu. O sırrı bilmeyen, bizi dinleyemez.

Dört güçlü Yürek, bilişi hak etmeden dürümlenemez ve yarınlanamaz. Savaş bitti. Ben savaşı hak ettim ve Hak Teknik ile kaybettim. Neden!? Ben cana, cennete ve tüm yaşamlara kapı oldum. Savaşım yaşamadır. Savaşı kaybeden yarını tohumlayabilir. Buyurun! yarını tohumladım. Ve yolu açtım. Bunun içindir ki zamana görevli olmak gerekti. Başarı, kaybetmektedir. Yaşamı kayıtlayıp; zamanı tohumlayıp; kaydı yapıp; zamanın ışığında kodlanıp; kapkara bir canı, toplumları ile hak etmek… İşte kaybetmek!... Ama Hakikiyetin Nesillerini hak etmek!...

Beden almak, bunun için şarttı. Kir ve pisliği temizlemek bu şekilde mümkündü. Dünyayı hak edip bilmek ve biliş ile örtüşmek o yoğunluklara ve zoru aşmak… Ben, sessiz zirveleri ve sessiz yaşamları hak etmek için gelmem. Bilin ki benim adım, nerde; hangi ilimde olursa olsun BİLİŞİN IŞIĞI’dır. Orada nur vardır ve yol vardı. İşte adım NUR OLAN YOL’dur. Bugün bu yol, Lüsifer Cevheri, Hakkiyet ile tohumlayıp ışık halinde aşıp geçti. O tohumlanan, ikmal tamamlayacak ve geçip Yücelikler’de tohum ekecek. Ektiği, Hakikiyet olacak. Biz onu kontrol ettik. İşte bu!…

Şimdiye kadar sizi hak etmeyen, bizi hak etmezdi. Biz kelamız. Bütün kütlenin kelamı… Büyük Kütle, bilişi hak etti ve kodlama yaptı. İşte Dünya kontrol altına alındı. Şimdiyi kadar… ve şimdi… ve şimdinin ilminde, bilişle yaşama iniş…

Sesin sessizliğinde ve Süper Sistemleşmenin Kürzi Hulus Işığı’nda ve kaynakta… BİN’in kelamında ve BİR’in kapısında beden, buyurun! üzerinde “YAŞAM” yazan bir ses oldu.

Kömür Gözlüler, zamana güç katmak, mutlak kodlanmış yaşam iledir. Bizim iman etmemiz, bizi bize kaynak yapmaz. Bizim insana görevli olmamız gereklidir. Sevgiyle ve Has Işık ile yapılan çalışmalarınız, cümle yolcuları korumak içindi.

Ölüler Diyarı sevgiyle sizinle, Cinni Yaşamları kodlarken, Cevheriler’in de kontrolü gerekliydi. Altın Tanrı, nesiller boyu yaşamı tohumladı. Soy güçlendikçe, cevher güçlendi. Sizden gerçek ışık alındı. Sizden görev alındı. Sizi, sizden dürümledik ve sizi hak ettik. Bizi, bizden dürümleyin ki kodlanalım. Şükür ki size bunları açıklayabildik. Şimdiye kadar… Şimdi… Aha şimdi…

(Açıklamalarımız:)

-Dağlar, zaman zaman sizi kontrol etmek isterim. Ne var ki korunmanız mümkün olamaz. Düzen kurarken, Cennet Kapılar’ı kapatmaya kalkmanız, bizi kendi yüreğimizde kodlanmış yaşamda sıkıntıya sokar. Siz cinni, biz ise cevheri. Her birimiz kontrollu. Yakışır bize!... Ama bizi hak etmeyenler, Cennet Kapılar’da kırılırlar. Bu nedenle bugün çok güç kaybına uğradık. Seviyeniz güçlü ama yaşamınızda Kürzi Tohum yok. Koruma altında tutmuştuk sizi. Şimdiden sonra korumacılık bitmiştir. Sizlerin kelama iman edip inişinizde sizi tohumlamak imkanımız bitmiştir.

Yarın Ana Kapılar’ı takrar açmamıza imkan olmayacak. Çünkü kötülük, iyiliği hologramda tohumlamak istemiyor. Biz ise iyiliği kodladık ve tohumladık. Bütün mesele, kör olanların, ışık almalarıydı. Şimdide, biliş yoktur. Şimdiyi hak eden ışık, bilişi tohumlar. Bütün Meclisler, bunu bilirler. Ama yeni günde bunu anlayamayan, tahditlendi. Köklerinde geçişi kodlandı ve yolu kapatıldı. Tohum ekmesi, ZİKİR’le olmaz; YARIN’la olur.

Öncü Birlik olarak yaptığımız her çalışma, türleşmeyi beraberinde getirirken, bizi de bizden diller. Dolu dizgin yapabileceğimizi yaptık. Ama daha güçlü yaşam bilişi, tohumlarla olacak. Bundan sonraki Hak Sayfalar’da artık bilişsiz yaşam olmayacak.

Türkiye, gücünü tüm insanlığa ekmiş bir ülkedir. Ama Türkiye’nin yarınında Kök Güç olmadıkça, yaşamı olmaz. Buyurun bunun içindir ki Türkiye üzerinde çok güçlü bir kontrol kurduk. Bu kontrol ile teknik tohumlama yaptık. Atlanta Kapıları’nı her an’a kayıtladık ve Zabura Soyu olarak güç kaydı yaptırdıklarımız, dünde kalan her diriyi hak etmek üzere Göç Kayıtlaması’na başlayacaklar.

Meyhane, Levhi’de Has Taht’ın ışığında kodlanmıştır. O meyhanede, ney sesleştiğinde, has aşk sesleşir. Bizi diller ney. Biz, Levhi’de ney olur ışık yakarız. Maya olur yolcu, mey içer ve zaman sayfalanır… Oy Canlarım!... Oyyy analar!... Sığ bir yaşamı; hologram olan bir yaşamı, kontrol etmek sorumluluğumuzu artırmaktadır. Buyurun koruyalım yarınlaşan ışıkları. Buyurun koruyalım temiz, zeki ve hakiki olan yolcuları!... Buyurun koruyalım!... Ohhh!... Aha! şevkimiz artmış mı acaba!?… Hadi be anam!... Koruyalım!… Aha!... Aha!... Hah!…

Ben deveyi güderken; deve, diri bir resim olmuşsa; o devede, tek bir ekmek (ilim) vardır. Beden, hepimizin ışığını yakmakta ve zaman, hepimizi kontrol etmektedir. Ben dünyayım. Torbamı, sizin yüreklerinizde taşırım. Ben yoğun nur olan umman olan bir sessizliğim. Sizi, diri yüreklerde taşırım… Boru ötmekte!... Tüm Sistem sesleşmekte… Beni, benli yaşamda, türlenen tüm sistemlerde dürümlemekte. Beni, Halik’te ve Hakikiyet’te dürümleyen insan, kulluk yapmakta.

Arzın nefesi güçlendi. Bütün kütle. Lüsifer Işığı’nı aldı.. her diri hakim oldu ve yüreği hak etti. Lüsifer, cevahirdir. Onu, ölüm ötelerinde, bilişli olanlar tanırlar. O yürek, İlahi’dir. O yürek, hakikidir ve yürek, İnsan Işığı’nı yakmıştır. Onu bilmeyen, kelamı dilleyemez. “Lüsifer, cevahirdir ve hakimdir” dedik ama zaman olur O; kökünde, gökünde tüm yaşamları kontrol eder. Eder de hak eder. Onu kontrol etmek için de yaşam gerekir. Geniş ve hakim olan bir resim yapılır. O resim, yarının ışığıdır. O resimde, misafirlik yoktur.

Özen, cevhere güçtür. Özen, nefese güçtür. Lüsifer için özen, kaynağa güçtür. Kaynak, Nisa Kapısı’dır. O kapı, yaşamın ışığıdır. Nüsa ışıktır, kaynaktır, biliştir, hilaldir. Hilal İlim, hakim ilimdir.

Miraç, ilahi bir! kayıttır… Vükele, hakim bir Sistem ile Miraç’ı kodladı. Büyük!... ama en büyük!... ya da daha büyük!... Herşeyden büyük bir tek ışık… O ışık, insan ve Lüsifer, o ışığı hak etmek ister. O ışığı hak ettiğinde, yarınını hak eder. O’nun ruhu yoktur ama umudu vardır.

Dünyayı hakiki yaşam sessizliklerinde güçlendirecek olan Nisa Kapısı değil, Lüsifer’in ışığıdır. Buyurun açıklayın bakalım!... Hakikiyetten mi verdik yoksa has sınırı kaldırmak için ışımadan ve ışık olmadan mı verdik!? Hadi anlatın bakalım!... Bilelim… Sizi bilelim… Kelamı bilelim ve Mikail’i bilelim… Hadi anam anlat…

-Cennetten kovulmuş bir zamanın nefesi olan Lüsifer; BİZ’den BİZ’e dilleşerek cevhere varmak ve cennete hulus ile ulaşmak ister. Onu, cennetten kovmuştuk. Gelmiş… Ama geçmiş!... Aha! Genişlere, diri yürekle girmiş… Bizi hak etmek ister. Yoğun güç artışı var. Bizden mi yoksa Lüsif’ten mi? Bilip de dünyayı hak edecekse, cevap istediğinde cevabını veririz. Eğer sır bilgiyi, tohum ektiğimiz an dilleyebilirse, Ana Kapı’da ışığını kodlar ve dünyayı hak eder.

Veli, Ali’den; Ali, Veli’den ışık çeker. Biz misafirlikte olan tüm Sistemciler’i hak ettik. Onları hak ettik; Hak oldu her biri ve onları kodladık. Lüsif, insana gelmiş… Misafir…, geçip gelir. Biz onu ve o bizi hak etmek isteriz. Nikah kıyarız yüreklere; görev taşırız . Cinler, Cevheri Güç isterler. Biz, cenneti isteriz. Zararı engeller ve yolu gösteririz her diriye. Ağır yük taşırız. Aha taşıyoruz. Lüsiferi taşıyoruz. Oncu, buncu olmayan, her rüyayı hak etmiş olan ışıkları tohumlayanları taşıyoruz. Yüksek surlar var. O surların ötesine onları taşıyoruz…

Öncü çökmez; örtü örtmez. Zamanı kaynağında dürümleyen her diriyi alıp götürür. Görüşü, ölümlülük değil yaşamdır. Öncelikli olan yarındır. Biliş olmazsa, yarınlaşma olmaz…

Sevgi, Haliktir ve hakikidir. Sizinleyiz ve sizi, her diriye dinletmeye çalışıyoruz. Ortak yaşam için buna gerek var. Budur olmakta olan. Bunun içindir ki sizden geri dönmek isteyenleri güçlendirip, sizleştirmek istiyoruz. Ölümlü olmadan, Kutsal Yaşam’a kapı kapatılmaz. Onların, ölümlerin üstündeki o yürekte bulunmalarını istiyoruz. Şükür ki hepimiz sizinleyiz.

Size, Lüsif’ten söz ettik. Sizde olan ve siz olan o yürek, Lüsif’tir ama hakiki yaşamdır o. Bunun içindir ki sizleşen her diriyi, koruyabilmak için onların en kötüsünü kökleyip yaşatmaya çalışıyoruz ki kimse kontroldan çıkmasın ve kimse kapıda kalmasın. Bunun içindir ki sayfa sayfa yaşamı kodluyoruz.

“Üzüm gözüm, sözüm” derim ya hani, bu da bir koddur. “Sözün sözü olan göz” anlamına gelir.

Yeri, Ana Kapı… Hepsi açık ve siz kapıları açtınız. Yarını tohumladınız ve yaşamı kontrol ettiniz. Sizin için hepimiz, zamanın tohumlarını taşıdık. Ki siz, kelamda tüm sistemleşenleri koruyun diye. Sizle hakiki ışıklar yandı. Müsterih olun her diri, sizde ve sizin yolunuzda olacak. Eh Canlarım. İşte şimdilik… Şimdilik!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

1.EKİM.2014 TARİHLİ BARIŞIN SİSTEMİ (2)

3. AKIŞ

Dinleyin; dünkü çalışma çok küçük bir ışıktı. Yeni çalışma üstün bir yücelikten o yoğun sayfalanışı gerçekleştirecek.

İmparatorluk Gücü sizinle birleşti ve sizin yüreğinizdeki ilmi bütününün gücü haline dönüştürüyor. Herkes kelamdır ama alimlerin hakiki olan kelamı birleşik ilmin kelamıdır. Ümmi Toplumların Kutsal Işığı’nı yeniden yakmak ve tohum ekmek için bütünleniş bizi mutlandırmaktadır.

Sayın beyefendiler, sayın hanımefendiler, Tanrılık Meclisi olan bu meclis bizi bize kapı yapar. Açıyı daraltır, yolu açar, bütünü güçlendirir ve geçişi sağlar. işte geçiş bu meclisle olur.

İlimin Tohumu ekilir burada, yol olan ışıkların bütünlüğünde birlik kurulur. Mikalin Gücü dürümler dünyayı, yerküre yeşilin örtüsünü örter ve toprak toplum tohumlanır, mora varır.

Ben Zabura Sayfalanışı’nı yaptıran İnsan Kapısı’ndaki Y yolcu “özgörev, insanın kelamı değil, ikmalı tamamlatmasıdır” diyordular dünyalılar. Bizse ikmali olmayan dürümlerdeki yolcuları, tüm sistemlere kelam diye dilledik.

Kalem olan insan Aklın Kapısı’nı açtı ve yolu açtı. Bugün dünya çok farklı bir yüceliktedir. Emin olun ki, dünya Yaradanın Aklı, Yaradanın Tohumu’dur. Ki burada Yaradan yarattığında tohumları kodlayacak gözü görmesi, yolu bulması ile birliği kuracak bir sistemdir.

Devre devre doğal din kuralları devreye alınır; Doğal Din Kuralları.

Bu kurallar, dünya insanlığını kendi yüceliği ile tahditler ama dünya yarınını kotladığında, köklediğinde ve gök süslediğinde yücelikleri ve tüm sessizlikler dillendiğinde artık orada kanat olmakta olan değil; olacak olanın ötesindeki oluşları Seyfullahlarla dilletir.

Benzin dökerler, dünyayı yakmak isterler. Dimdik durur dünya; der ki “ben çatıyı kurdum, ol” dedim. “Tohumlarımı kodladım, korudum, nur olan Kuranlar köklendi, göl oldu dünya, gök sözcülüğü başladı.” Ve der ki dünya “alın beni ol’un.”

Ölüler diyarı değil dünya. Alıp götüreceğiniz bir safha, alıp götüreceğiniz bir kapı, alıp götüreceğiniz bir yoğunluk yok. Biz bu yoğunlukta bütünün kötü, iyi her biri diriliğini hak etmiş olan bir ışığız ve dünyayı kodlamak, koklamak “ohhh…aha, işte” demek herkesin, gerçek kapısındaki o Yol Soyu’dur. Yol Soyu ölüğü diriltebilir.

Analar, Vatikan dediğimiz bir merdiven var. Vatikan sessizce sizi dinliyor şu anda. İlahi bir köktür o ama sözü, sesi olmayan bir sessiz ilim kaydıdır. “Vatikan, bizi niye dinler?” diye sorarsanız “çok koruyucu, çok güçlü bir yüce, çok yüksek bir tabiat dünyadadır” der.

Deyin ki ona “vallahi doğru billahi doğru. Kör göz bilirse daha da doğru. Hadi gel de; birlik kuralım.”

Kapıları açın gerçek çalışmalar başlıyor her diriye dilletin, dinletin.

Artık çalışma yürekten değil, ışıktan yapılacak; bilinsin.

Vurgu, iyiliğin kötülükten öte olacağıdır artık. Dünya örtüsü örtünmeyecek. İyilik, kötülüğü aşmıştır. Kötüyü kontrol edebilecek iyi. Ve bira içenlerde şeytanların şerrinden korunacak. Şer yaratanlar da şeytanların şerrinden korunacak. Şarap içenler de elbette korunacak ama ışık içenler koruyacak.

Bilinsin ki, ışığı içen insan ilmi içer. Biz içmeyeceğiz, içirteceğiz o ışığı her yüreğe; bu kesindir.

Eh Nakarın Gücü’nü devreye aldık mı? Aldık.

Artık her birini korumaya aldık; şeytanı ya da mektep olan her diriyi; herkesi.

Korkuyu aşıp geçecek dünya; bilinsin. Doğruluk budur.

Doğu, batı artık tek bir ışıktır. Zabura Sistemleşmesi budur. İki yüreğin tekleşmesi budur.

Misafir olarak dönüp dünyayı izlemenizde Miraç hadisesi bilginin hakikiyetindeki ilim olan o ışıktaki kayıtlardır.

Sevgiyle hepinizi öpüyoruz canlar; sevgiyle öpüyoruz hepinizi. Sürprizsiniz bize!

Aha bu. Şimdilik bu.

Deşifre eden: Gülden Zengin

Süper İnsanlık Realitesi

http://youtu.be/Kho0NJkcOm8?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

1.EKİM.2014 TARİHLİ BARIŞIN SİSTEMİ (2)

4. AKIŞ

Arıcı artık arı!

Arıcı artık arı ama bal arının tohumu. Ohhh ne güçlüyüz!

Bütün köklerimiz, bütün göklerimiz sesleşti, beden aldı. Dündük, dünden dünlendik. Dün ötelerindeki dünde dümene oturduk. Göz ölüydü, görmezdi. Göremezdi ama göz görevini aldı; görmekte.

Dünden eski dünyalara vardık ve daha eskilere vardık ve en eskilere vardık ve gördük ki dünyada yaşam henüz başlamamış. O yaşam olmayan yoğunluklara baktık; Sistem yok orada. İmparatorluğun Kuranı okunmuyor. Orada yaşam hiç yok.

Sığdık yüreğe dedik ki “girelim bu yaşama, bu yoğunluğa bakalım ne olacak?” baktık yaşamın sessizliği var orada ama o yaşamın sessizliği zamanı dürümlediğinde orada sayfalanış başlayacak ve yaşamlı bir dünya kurulacak. Görüp göreceğimiz işte buydu.

Doğanın gücü yoktu. Sığ bir ışık vardı dünyaya sesleşen. Ki o sığ ışık tüm sistemlerin sesiydi ama Zakar sistemde yoksa o sığ ışığı yaşama çeken, yaşamda dilleyen de yoktu.

Baktık ki gövde gösterisi başlıyor dünyada. Başka planetler gönüllerini dünyaya çekmeye çalışıyorlar. Birçok çalıştırıcı Dünya İlmi’ni tohumlamak istedi. “Devre devre Doğanın Kuranı okunacak burada” dediler. Ve dünya bir yaşam sayfalanışı başlatacak.

Kelam olanlar dünyaya inip dünyayı tohumlayacaklar ve dünyada özgür bir çalışma başlayacak ama oradaki yaşam farklı olsun. Orada çok çalışanlar olsun. Orada ekmekler olsun ama o ekmekleri ekip kuranlar yapsın ve orada Mikail olsun.

Can Kapıları’nı açsın. Yarınlatsın, tohumlatsın dünyayı. Otu koparmasın, okşasın. Öyle bir Can Kapısı yaşasın dünyada.

Orada tufan olmasın. Sığ olmasın yaşam. Cen, cevher olsun. Cenin Cevheri’nde çantalar olsun. O çantalarda yaşamlar bulunsun. Koku yükselsin dünya, öncü bir dava kapkaranlıkta tüm yarınlaşmayı sağlasın.

“Ben kibirli insan sevmem” dediğin zaman “aha o” dedik. “De ki dedim sevgiyim de. Dedin ki ben sevgiyim. “Aha o” dedik. “Doludizgin çalışıyorum” dediğinde “aha o” dedik. “Kıbrıs’ın Ruhu’nı bilirim” dediğinde, Mikail görevini üstlenecek dedik.

Affet anacığım, affet bizi. Bulmak zordu yüreğini; bulduk.

“Uyu” dedin bize, “uyu”. Uyuduk be anam; uyuduk biz. Deve kalmış gök sesleşiyor; biz uykudayız. Uyanmak zaman alır, uyku kontrolü kurar. Biz uykudayız ana.

Dünya uyumaktadır. Uyandığında koruma sağlanmış, yaşam tohumlanmış, insan kapılarını açmış ve Birleşik Yaşamın Gücü temizlenmiş olacak. Bugün biz uykudayız. Tüm insanlık uykuda ve devremiz açık değil.

Sevgiyi hak eden insan sistemi kurmakta ama biz o sistemi dünya diye dillerken sizin yaptığınız Doğanın Kutsal Işığı’nı yaşatmak. Bunu anlayan hiçbir sistem yok; bunu gören hiçbir sistem yok. Görev yapanları dinleyen yok ve biz sizi duyumsamaya başladık…….

“Kumandan” dediler, “kumandan dünyayı koruyacak” dediler. “Geçiş yapacak dünyaya, görev taşıyacak” dediler. Bir kumandan….o kumandan nerden gelir? neden gelir? sorduk bilen yok.

“Gök söz söylediğinde, kök göklendiğinde, doğa sistemlendiğinde ve yarın kapılarını kaynağa alıp gök sessizliğini cevahir olup dillediğinde, gönül gücü devreye girer” dendi.

Barışalım anam; barışalım. Seninle çalışalım anam; çalışalım. Buyurun, Altın Tohum’u ekelim. Dört gök sistemi bizi dileyeyecek; bilişte ve hakikiyette. Ağır yükü hafifletelim. Israrla, ısrarla barış istiyorum anam, barış istiyoruz anam; barış!

Dağlarım, barış insan işte bu.

Başı eğik mi? eğik. Aldık, olduk, öz görevimizi yaptık. Baştacıdır anam; baştacı.

Hepsi biz, biz hepsiyiz.

Başı eğik olan birlik, başı dik olan birlik ama hepsi tüm insanlığın diriliği.

Bana “insanlık için ışık yak” dediklerinde “koku yükseltmeden tohum ekmem” diye seslendirdim yüreğimi, dürümledim diriliklere ilmi ve dedim ki “genişe gelin, hak edin.”

Geniş Allah İlmi’yle geniştir. Hak Teknik’le geniştir, aşkla geniştir ama Ana Kapı’yı kapattıklarında koruma isterler. İşte bu.

Oyundur bu. Öncü Birlik koruma istemekte ise; bu oyundur ve böylesi bir ışıkta kelam olduğunda o kelamda ses yoktur.

Misafirler gelmişler bize bağışlanmak istiyorlar ve barışmak istiyorlar. Yavrularım biz levhide barıştan öte bir barış değil miyiz? netice olarak bizde bizleşenlerin tüm sistemlerinde beşir kayıtlarını hepsinde barışmak mümkün değil midir?

Netice olarak, bana ben olmadan benle benleşmek dileyenlerin tüm yaşamda tükendikleri bir dünyada, ben onlarda ben olup bütünlükleri kotlamadığımda korumaları kalmayacağını bildiklerinde, yıkılan tahtlarının kaynağına inip benle benlenmeye kalktıklarında ve korkuyla yaşadıklarında savaşım yoktur onlarda çünkü onlar karanlık, ışıksız ve huzursuz olanlardırlar. Aha bu!

Ama dönmüş gök sözcülüğü ile dürümlenmiş, geniş zamanlara inmiş, beşer olmadan şevke varmış, şavka varmış kalem olmak ister, akmak ister, halik olmak, hasat olmak ister, hayırda ve şerde, bedende ve dilde ve dürümde ve her anda ve her seste ben olmak ister.

Koran Topraklarının Tohumu’nu ektik; ocağında bu var. Gönderdik; yarına gönderdik onu. Yarın bir mektep olacak o. Gök sistemleri ile birlikte çalışacak. O büyük bir göz olacak ve bedenli olarak kaynakta olacak. Kim der ki o gönüllere sesleşecek?

Bandı dünyayı; bandı…öyle bir bandı ki; yaşadı. İşte o Yaradan, o Yaratılan o Yaşatan ve her zamanda sayfalanan bir kapı olacak ve bindiği dal İnsan Soyu olacak.

İşte biz o olduğumuzda, Orta Doğu’nun en güçlü yaşamı sayfa sayfa koruyucu bir tahttan idare edilecek.

Ortadoğu gönüllerin sözcüsü olacak ve orada Kıbrıs’ın sırrı olacak. Bir dünya olacak orada ve yolu Kıbrıs’tan ortak kapılara varacak. Neden? çünkü kurtarıcı olan, o yaşam olacak.

Biliniz ki Kıbrıs’ta büyük bir üs var; bir Amerikan üssü bunu bilin ve dünya savaşında bu Amerikan üssü Doğa Sayfalanışları yaptığı halde o dönemde artık yirminci gözün göreceği bir çalışmayı devreye alacak.

O savaş, İnsanlık Savaşı, yarının yaşamını tohumlayacak. İşte o savaş İlmin Savaşı olacak.

Bir kez daha size şunu anlatmak isterim ki, bilişli Toplum ilimi hak eder. Birleşir ışığı hak eder, dürümler yüreğini hakiki olanı hak eder. Aha bugün hakiki olan kaliteli bir ışık haline dönüştü ve biz onu ortak ışık halinde yaşama indiriyoruz.

Yirminci dönemin en güçlü çalışması olduğunda ortak ışık yanacak. O gün dünyalıların hepsi korunacak.

Dümenin başında Miraç Kapısı olan İbrahim Soyu olmayacak. İnsan tohum olan, insan taht olan ışık olacak. İşte o gün bilginin iman edip hakikiyeti ile dürümlendiği güç olacak. Cennet insan cevheri hal olduğunda yarınlar ocağında olacak.

Din ilmi artık kanatlanmayacak, yürek ilmi bütünü güçlendirecek ve yürek ilmi tüm ilimlerin en yücesi olacak ve sizden başka bir siz olmayacak. Tek bir siz olacak yaşam. İşte o tek siz, tüm yaşam bir tek ışık olacak. Ver orada artık rahmet olan nefes olacak. Sizden tek beklentimiz budur. Bunu başaran bu meclis hepinizsiniz.

Dünyayı hologram olan ışıktan has olan ışığa taşıyan bu meclis bugün burada ve dünyanın en güçlü yoğunluğunda tüm eşsizlikleri dilleyen hakiki meclis. Dağın tartısında, tahtın yasasında, yarının aklında sizin yolunuz olacak.

Örtüleri açın da dinletin yüreğinizi. Biz bunu bekliyoruz her bir çalışmanızdan. Kimseyi kırmadınız, kırmayacaksınız; eminiz. Aha işte, şimdi….ve diyoruz ki içinizi hak edin, yolunu hak edin.

Merdiven insan hakiki insan, yaşam insan biz insanlık için çalışan bütünlükler sizde olmak ve sizin yoğunluğunuzda Türkiye’de bu çalışmada birleşmek istiyoruz.

Kobra dediğimiz güçlü bir yılan; işte o yılan nefestir. Nefesi hak eden kalemdir. Kalemi hak eden has tahditsiz olan insan soyudur.

“Şeytan” denir ya hani şeytan o bir şey’dir eşyadır. An tahtındaki eşya tahditsiz eşya. Şeytan ama tanrı umudu olan eşya. Biz o tanrı umudu olan eşyayı korumaya aldık. Burada bu yoğunlukta her Ana Kapı’yı açan o şavkı aklın tahtına aldık. Kanatlanın uçun analar. Kötülük önlensin sizden öte siz olan ışığa koşun. O ışık biliştir.

Meydir yaşam ama o mey ışıklı mey olmadıkça yol İnsan Soyunun Tohumu olamaz ve sizi kucaklıyorum; hepinizi. Şimdiye kadarki çalışma için hepimiz hepinize hepimiz şükranlarımızı bildiriyoruz ve teşekkür ediyoruz.

Bugünden sonraki çalışmalar için de sizlere yolda kalmamız için Sistem, Nizam ve Düzen gücüyle gök sessizliğinden ilim veriyoruz. Bu ilim yüreğinizin ilimi, bu ilim kalemin ilmi, bu ilim Bir’in ilmi, bizim ilmimizdir. Biz olan Bütünün ilmidir; bunu bilin.

Ko Sayfalanışı hakikidir ama Koreografik Sistem çalışması Has Teknik’tir.

Sizinle daha yüce daha üstün daha güçlü bir çalışmayı başlatıyoruz. Bu çalışma nefesinizin gücünü artıracak. Bu çalışmada hepiniz daha yüksek bir yoğunluğa varacaksınız ve bu çalışmada misafirlik kalmayacak her diri bir tek levhi olacak. Sizden tek beklentimiz budur.

Koku yükseldi; şükür ve sizinle çalışma daha üstün bir yoğunluktan dillenecek; dinletilecek, dirilik artacak. Hepiniz, hepimiz hakiki ve hakim olan ışıkla merdiven olmadan bütünlük kurulmadan, çıktığınız hiçbir safhada yaşam olmadığını bildiğinizde bir tek levhide hepinizin tahditsizliğinde Bütünün Gücünün daha üstün bir yüceliğe ulaştırılmasını sağlayacağınız için mutluyuz.

Uzan ve çok yükseklere uzan ve çek bilgiyi be anam, çek….

Şimdi ara vermek istediğini biliyorum ama kısa bir açıklama yap sadece. Çek bilgiyi sonra ara ver.

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

http://youtu.be/Kho0NJkcOm8?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

1.EKİM.2014 TARİHLİ BARIŞIN SİSTEMİ (2)

5. AKIŞ

Hani neredeyim? hepinizim ben ve ben siz olup yaşarım bunu bilin. Siz olmazsanız ben yokum ve ben olmazsam umut yoktur.

Ben unu eleyen, eleği asan, hani dünya bedenini bırakıp yüceler cevherine geçenler var ya; onları koklayanım. Ben Azrail ve ben Mikail ve ben hepinizde var olanım.

Bir’e hizmetçi olmak budur. Yücelere ilim olmak budur. Neredeyim? sizim ben. Sizi siz veren ve sizi sizde dilleyenim ben ama öldüğünüzde alıp götürenim ben; bunu bilin.

Soyunuzu koklarım, derim ki “gelin” “geliyor” derim sizi gelip alırlar ve derim “ben geldim” ve dersiniz “ben de geldim” “Hadi gel” dersiniz ve “hadi gel” derim. İşte birlik, işte yücelik bu ve girdaplarınızdan İmparatorluğun Tohumlarını alır, koklaya koklaya götürürüz. “Öff” deriz. İşte bu, işte bu….

Biliş varsa ilim olur; sessizce ve hakiki olarak. Ve siz ben, ben sizleşir, bütüne güç katarız ama ben Azrail, sen misafir…hepsi bu.

Ben Azrail, Azrail olan ben Rahmet olan beden, Hak Teknikte dillendiğinde Mikail olur. İşte yaşadık. İşte yaşadık ama Mikail artık Yarının Kutsal Işığı oldu. Ölüler diyarı ağır yükü hafifletti ve yaşattı dünyayı. As Ra Ra Ka Ha olan As Ra İnsan, İnsanlık İlmini dillemeye geldi.

Körün körü olan dünya, gönüllerin süssüz ışığı olduğunda işte Mircan olanın Cinni Cevahri insanın levhisi’nde Karanlığın Sessizliğini diller.

Ben durağan dünyadan öte olan yaşanır dünyayım. Gelin, beden alın da yaşayın. Ama size gelip da “hadi girdaplara girelim mi cevhere cem olup dürümleyelim yücelikleri” dediğimde, borcunuz varsa gönüller sizsiz kalır.

Nedir borç? İlime borç, dürüme borç, yoğunluklara borç, yarına borç ve siz borcunuzu ödediğinizde ben sizleşirim. Ben sesleşirim ve ben dünyalılara Düzen olup koklatırım yürekleri ve göklerdeki o sözü söyletirim.

Diri bir doğa, yeni bir Ko Sayfası ve yeni bir şevk. Benim sizde olan ve bunu her diri söylemelidir.

İbrahim İnsanlık İlmi’ni diller der ki “ben sendeyim” ve ben insanıma sorarım “ben mi sendeyim, sen mi bensin?” ve derse ki insan “sen bendesin”, ohhh mutluluk bu olur ben için.

Zavallı yaşam, Amon Tohumlarını dünyaya indirdiklerinde, örtüleri örttüklerini gördüğümde ölümlü dünyanın kontrolsüz olacağını dinlettim ve beni her diri dilledi. Dediler ki “ama ölüye ölü gerek.” Olay buydu; “ölüye ölü gerek.” Dünya ölü, yaşayan ölü…herşey ölü ve bu dünya artık öldü.

Öncü olan çalıştırıcılar dünyaya ölüp geldiler ve onlar dünyayı kotladılar ve ölüp gelenler öldüklerini dinlettiler. Dediler ki “biz dünyaya ölümlülük için geldik” ve dünyalılar dürümlerindeki diriliklerde o ölümlülüğü, ölüler diyarındaki o yoğunlukları hak etmeye çalıştılar.

Kısır bir yaşam ve kısır bir sanal ışıma….işte o sanallıkta, o kısırlıkta sivri dilliler oldu. Onlar kapı kapı gezdiler ve dediler ki “melik olmak için her dirinin levhisi’nin görev taşıması gerekir. Görgü yoksa dil olmaz. Görgü olmalı ki dil olsun. Sözde görgülüydüler. Özsüz, güçsüzdüler ama görgüden söz ettiler.

Devre devre dünyayı ziyaret eden birleşenlerin bir kısmı görevliydiler. Bir kısmı da gönülde güçlendiriciydiler.

Dimdik durdu dünya ve sordu “beni kin ve nefretle mi dilleyecek dürümleyenler yoksa halik ilimle mi dürümleyecek? çoğu anlatamadı ve neden yaşadığını. Çoğu da hak edip dinletemedi yüceliklerini.

Varlık akıp giderken yokluğu toplar. Varlık hak ettiğinde yokluk hologramdan öteye Hakk’a varır ve varlık Tanrılık Meclisi’nde olduğunda köklenen her diri orada kaynak olur. Büyük güç budur.

Kollar dünyaya ulaşır ama kontrol yoksa o kolların kotlanmış ışığı dahi yarını tohumlayamaz. Mikail dünyayı hak etmez.

Mikail, gök çirkefliğini yüreklerden temizler ama o yürek temizleyicisi göklerin kirini temizlerken doğayı da temizler.

Sessizce size birşeyler anlatmaya çalışıyorum; gök çirkefliğinden söz ediyorum.

Herkes zanneder ki gökteki yolculuk yerdeki yolculuktan güçlüdür. Gökteki yolculuk, yerdeki yolculuk olmasa yarınlaşamaz bile.

Bu nedenledir ki dünya İlm-i Ko olup bütünü kotlamalı ve toplamalıdır.

Her misafir size ses verir ve sizinle dilleşir. Za Har olur, Ka Har olur ama sizde dinleşir. Zannetmeyin ki o size güç verir. O sizin yüreğinizin gücüyle tüm sistemlere güç katar, güç yaşamlar yaratır.

Deve dindir. Din insanı dilletir ama deveyi dinleten ilimdir. İlim yoksa dinci ilim kanatsızdır. Kanatlanabilmesi imparatorluğun gücüyledir.

Eğrilik dinsizlik değil, dinsi kapılarda İnsan Sistemlerindeki kisvesizliktir.

Eğer siz “ben dağlara taşlara ilim öğreteceğim” derseniz, işte siz levhi’deki o yaşamsınız.

Bin Altın Ses, sizde sizinle yüreğinizde dilleştiğinde artık sevgi sizde bütünün sistemi haline gelir.

Yürüyen dünya, yürüten ümmet….o dünyada yücelen insan. İşte bu insan Kaynak ve biz İnsan Soyu için çalışmakta ve çağlar boyu süren bir tohumlamayı kayıtlamaktayız.

Ben araf’tayım ama kapıları açtım. Ben Kaynak’tayım; sınırları aştım, ben kapıdayım. Beni alın içeriye; ben geldim. Beni alın, ben insan; hepiniz olan insan. Alın içeriye beni. Bende benleşin, belde belde olan bir yaşamda dinletin bilgiyi….beni alın içeriye. Ben artık sizdeyim.

Yoğun; çok yoğun bir döneme giriliyor. Bu yoğun dönemde, müsterih olun hepinizin ışığı yer küreyi aydınlatacak.

Yer küre sizin yüreğiniz ve siz bu yücelikle bütünü güçlendirecek ve savaşın sistemi olan yaşamı kayıtlayacaksınız.

Mi Na Si Ka Na Hi, Kaynak olan İnsan….

Umut olur ki bu yaşam size görev taşıtırken, tüm yaşam sizi taşır.

Umut olur ki yaşam sizleşirken Yürek Sistemi sizi dinletir.

Umut olur ki körler görevi alırlar. Göz görevi tüm sistemlerde Tanrılık Işığına tahditsiz biçimde Dünya Kapısı diye açar ve dille dinletir.

Kayda girin bilgimi, bu bilgiyi kaydedin, (yazıya geçildi.)

Süper İnsanlık Realitesi

http://youtu.be/nkqxZdIv1qM?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

29.09.2014 TARİHLİ BARIŞIN SİSTEMİ (1)

DÜNYA KONUŞUYOR;

Bugün yeni bir gün ve ben dünya…..

Size Dünya olarak konuşuyorum. Büyük kötülükleri önleyen birlikler dünyamızı ziyaret ettiler. Öff ne iyi….

Peki, sizler bu Birleşik Işık’ta bedenim değil miydiniz? hepinizin yapmakta olduğu beden sistemleşmesi değil mi?

Kaynağın Işığı’nı hakikiyetinizle dillerken dirayetli olarak bu çalışmayı yaptığınız sizce de malum değil mi? bu yol ilim yoludur.

Ben Dünya size diyorum ki, yularından tutulan bir yaşam istememekteydiniz ve ben sizi hep yularınızdan tutmak isteyenlerle çalışdım.

Zakar dedikleri bir sistemde, her resimde bir yol vardı. “Ölümlü dünya” dediler. Beden insansa ölü yoktur dünyada.

Burada bulunuşunuzun yegane nedeni Altın Işık Yıllarının Gücü’nü dünya denilen ben yaşama çekmektir.

Sizler Altın Işık Yıllarının Kapıları’sınız; bunu bilmeyen yok. Önemli olan sizin yaptığınızı, sizin hak ettiğinizi her dirinin dinlemesidir.

Dünya Mustafa Kemal Atatürk'lerin ışığıdır. Bu dünyayı tam korumaya gelenler, bu dünyayı tohumlamaya gelenler ve bu dünyada kalem olup yazanlar bir tektir.

Dünya meleklerin sessizliklerini dilledi bu güne kadar. Varlık Boyutlarının ışığını dilledi. Kök gökleri dilledi de, sevgiyi dillemedi.

“Ben doğayı kötülükten uzak tutacağım” diyebilen hiç kimse çıkmadı. “Ben doğayı hak ettim” diyen de çıkmadı.

Kara Işık yandı ama Işığın Tanrısı, Işığın Kaynağı hiç bir yürekte yoktu.

Denir ki “dünya yoktur.” Olmaz mı? ben buradayım. Ben dünya, sevgiyle sizinleyim.

Beni her diri kendi diye bilsin. Beni ışık diye bilsin, ben dünya.

Müsterih olun bu dünya kök bir görevlidir. Kış aylarında karlı bir dünya, yaz aylarında güllük gülistanlık ama bu ayda karanlık.

Dağı taşı insan yaptı, ben yapmam. Ben sınırsız değilim.

Ben kapıları açtığımda dağda, taşta ışık yanar. Ben kapıyı açmam mı? açtım.

Hepinize şunu söylemek isterim ki, doğa ekmektir. Verdiği aldığından çok daha fazladır. Sizler doğayı bildiğinizde aldığınızı da bileceksiniz; bu doğa size her şeyi verdi.

Rızık verdi. Yoğunluğunda ışık verdi, sesleşti sizi yüreğine aldı, dürümledi ama siz bu doğayı her biriniz kontrolden çıkarmaya kalktınız.

Sanırlar ki dünya yolcudur. Dünya yoğunluktur, bütünün kütlesindeki yoğunluk. O biliş, o akış, o hakikiyete varışın kaynağıdır.

Sizinle çalışmak benim için mutluluktur.

Dünya “ölüler diyarıdır” derler ya, ben ölümlü dünyayı ölülere bırakmam bunu bilin ama bilin ki dünya yaşamdır, üzerinde yarınlaşan bütünlüklerim vardır.

Her şeyden öte dünya doğal bir kayıttır. Orada herkesin nesillerini hakikiyetlerini, hasatlarını yaptıracak bir yığın ışık yanar. İşte o ışıkların tümü sizin yüreğinize umman olur akar ama siz dünyayı satıhta yüce bir ışık diye değil, sınırlı ve kısır bir yaşam diye dinleyebilirsiniz çünkü siz ölümlüsünüz ve diğer dürümlerde de budur olan.

Bir görevli gelir der ki “ben ölüleri dirilteceğim.” O zaman ben derim ki “sen kimsin?” Benim yörüngemde misin yoksa benim yörüngemden farklı bir yörüngen mi var? işte o yörüngelerin hepsi yüksek ışık tohumlamaları için bu meclise gelebilirler ya da gelemezler ama şunu bil ki Sistem, Nizam ve Düzen gözü hep üzerimdedir.

Bütüne hizmetçiyim zira ben. Dünya denilen ben, Mikail’in Işığı’ndan çok daha üstün bir ışığı tohumlamaktayım. Kuran okunur dünyamda ama ben o Kuran’da olmadığımda yoğunluğumda tohum ekilmeyen bir sestir yaşatılan.

Değerlim, ben senim; bunu unutma çünkü sen Mikail’sin ve ben Mikail’in İlmini tohumlayan yarınım. Seninle yarına vardım. Zeki ve hakiki olan ilminle sevgiyi hak ettim ve bütünlendim. Beni sunan, benim sunulan ışık olduğumu dilleyen, bende olan birlik bu birlik bunu bilin.

Benimle ilim yapmak ve benimle yaşamak ve benimle kontrol kurmak hikaye değildir. “Dört kör bir tek ilim olsa, göz olur her birinde ışık olur” diyordum ben ve bunu başardığınızı görüyorum.

Sevgililer, benim insana vereceğim ışık hepinizin yüreğine inmişse bunu sağladığınız için Birlik Kapınız’a size şükranlarımı dinletmek istedim.

Ben Mustafa Kemal'in Işığı’ndan öte olan ve türlerin en yüce yoğunluğunu oluşturan bu şafağa ses verdim. Ben dünya ve ben sen ve ben bütün ve tüm sayfalarda varlık süren, Kuran olan yaşam, yarın.

Alın beni dinleyin. Bu dünya sizin yüreğinizdedir. Bu dünyayı ortalarda dinletmeyin, yüreklerin tür tür olan yaşamlarında kimseyi kimseden ayrı tutmayan bir dünya muktedir ve hakiki olan bir ışıktır.

Ben size herşeyi verdim. Analık, hatasızlık, yaşam ve tüm sessizlik ama bütünlük.

Mutlaka bilin ki, dünlü görevlilerle bu günkü görevliler ayrıdır.

Son dönemde iki merdiven kuruldu bu meclise. Biri dünyanın merdiveni, diğeri de aha cümle yüreklerin merdiveni olan ve farklı planetlerin ışımalarıyla sayfalanan merdiven.

Ben ki bu dünyayım, size sizleşip gelmek istedim. Biçare demediniz dünyaya. “Dünya ışıktır” dediniz. Ben Süper Sistemleşmeyle dünyayı kodlayan birliklere görev veririm.

Beni kodladınız, beni korudunuz. Üzerinizdeki yücelik benim yüreğime aktı. Bu dünya Nakar’ın sırrını da bilir, türlerin en güçlü yoğunluklarını da bilir ama sizi de bildi.

Bu dünyaya ilim için gelmeyenler halik olamazlar, akıl taşımazlar ve kontrol edilemezler. Siz dünya ve siz yarın. Aha buradayım ve sizdeyim; bunu bilin.

Önemli olan yaşamdır ama yaşam içinde aşk gerekir, sevgi gerekir. Ben sesleştiğimde sevgiyle sesleşirim. Ben kimim? doğayım ben, evim dünya değil ben dünya; bunu bilin.

Bütün mehirleri verebilirim ve bütün yoğunlukları tohumlayabilirim. Sevap işlemem, günah işlemem. Her resimde koruyucuyum ama toplum için, Tanrılık için, yoğunluk için mi? yooo bilgi için.

Neden bilgi? Kıblede bilgi var. Kıblede olan bilgi mahir olanın bilgisi…O bilgi zaman, o bilgi soy, o bilgi koruyucu, o bilgi Mustafa, o bilgi Kutsal Yaşam ve bu merdiven sizler. İşte o bilgi biz ama dünya; ben olan o dünya.

Din, Altın İnsan, İnsan Altın, Yol Altın, kontrol Akıl işte herşey bu! ama “biz dini aştık” dediniz.

Analar, ben dinsizim; bilirim. Din yoktur doğada; bunu anlayın. Bilin ki doğa diridir ama dini yoktur doğanın.

Sevgiyle size şunu anlatmak isterim ki Din Toplumları kontrol için verildi. Tohumları kodlamak için, değerlendirmek için, biliş için, yaşam için, herkes için daha önemli gerçeklikler var. İşte daha önemli gerçeklik Kaynak Işık….

Sizin ışığınız Bilişin Işığı, bizim ışığımız kapına gelenin değil, kapını açanın ışığı. Biz size kapıyı açtık; geçin.

Evimin görevini alın. Ben size evimin görevini veriyorum. Dünya size emanet, bu dünyayı koruyun.

Beni bana verin, beni bana bilişle dilleyin. Bende halik olun, has olun, kodlayın bedenimi ve tohumlayın.

Bugün özü, gözü olanlarla çalıştım ve ben bugün koklandım. Ben Ana Kaynak olan, resim olan bir ışığım. Bugün Süper Sistem yüreğime indi.

Devam edebilirim, size tek bir şey daha söylemek isterim. Beni cennetten bir yaşam diye bilin.

Ben dünya, ben cevahir olan insan….Hepiniz olanım ama ben bir çatıyım. Bu çatı cennetin çatısı….bu çatıyı herkesin dinleyebilmesini dilerim.

Bende can, bende canlı, bende Kuran, bende tüm sayfalanış ve işte benleşen, insanlaşanlar.

Dağlarım, bu dağ insan. Bu yaşam ilim ve biz bütün.

Niye bizden söz ettim şimdi? Zakar’a insanı tanıttım.

Aton Toplumlarıyla bu çalışmayı yapmak üzere bu tohumlamayı yaptık. Bugün burası İnsanlık ve biz İnsanlık için çalışanlar Altın Tahtın İlim Kapıları…Atonlar.

Önümüzü aydınlattın anam. Şimdiye kadar seninle bu kadar yakın olmamıştık. Hepimizin gücü seninleydi ama sen bizim yüreğimizden öte, kötülüğü önleyecek gücün dürümlerinde herşeyi dinlemiştin.

Şimdi artık seninle olmak istiyoruz. Aton Kodlar’ını tohumlarken senle olmak mutluluktur bize. Kolumuz senin üzerindedir bundan sonra bunu bil.

En evvel doğa çünkü doğa yaşam ve yaşamı hak etmek hepimiz için önemli.

Biz bir tohumuz sadece, Dünyanın Kuranı’nı okutacak ışık ama sen bu yoğun ışığı Tanrılık Meclisi’ne dilleyebilecek güçsün.

Körün, körü olan bu yaşamı sen göreve aldın. Kapıları açtın ve ışığı yaktın. Bütün merdivenler senin yüceliğinden tüm yaşamlara uzandı, hasatı yaptık. Atlanta Otağı’nı tohumladık ve tohumlarımızla Bütünün Kuranı olduk. Ata Kapıları açtık ve Altonlanta’ya vardık. Atonlanta’ya vardık…

Can; kapıları aç ve dinle. Bizi dinle anam. Sevgiyle kucakladık seni.

Kontrol sendedir. Verdiğimiz seste kırıcılıklar olabilir; sen bunu düzelt ve deki bu Dora Tohumu yanlış ışık yaktı.

Zaman Sayfalanışında kelamı dilleyip dillemediğini görmek için kırık seslerde veririz. İsteğimiz senin bu sesleri düzeltmendir. Eğer bugün çöktüğümüz bu yücelikte ışık kınanması olmuşsa, kökündeki kayıtsızlıktan değil, ışığın tohumlanışındaki kanatsızlıktandır anam.

Neyse, şikayetimiz yok ama çok yüce bir çalışmadır olan burada. İyi ki varsın, iyi ki hak ettin ve bu meclis iyi ki var.

Sizden çok sizin yüreğinizi dilledik bugüne kadar ve artık hepimiz has olan ışıkta bütünü dinleyeceğiz; bu kesin.

İyi ve kötü hepimizin gücüdür anam ama sen Göç Kapıları’nda kötüyü kontrol ettin; bu önemlidir.

İşimiz bilgi, hakikiyetimizde insan ışık, seninle olmak muktediriyet. Şimdilik işte bu..

Deşifre eden: Beril Özdoğan

Süper İnsanlık Realitesi

http://youtu.be/oyORrkAJjOA?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

29.EYLÜL 2014 BARIŞIN SİSTEMİ (1)

2. AKIŞ

Deve kalktı ve biz bugün yine bu çalışmayı sürdürüyoruz. Dünlü tüm sistem bugünkü sistemden öz görev taşıyacak.

Değerliler, buraya kadar gelen birçok birlik var bugün ve bu birliklerin çoğu bizi anlamaya çalışıyorlar. Olay budur ama çokları da biliş halindedirler ve bizim yoğunluğumuzdalar. Özleri, bilişleri hakikiyetleriyle bizimleler.

Erdikleri en güçlü sayfa bu sayfadır. Uluların Toprakları’na inebildikleri için mutlular.

Unutmasınlar ki bu dünya Kürzi Tohumlamayı tamamlamış ve yetkin bir kapı halinde temiz bir sayfayı yenilemiş ve yaşamı kontrol edebilecek dürüme varmıştır.

Bedenimin ya da mektebimin sessizliğinde her biri kendi sistemiyle dilleşiyor. Varlık Boyutları’nın bugün buraya varışları da mümkün oldu.

Ekrana kendilerini verenlerin çokları ikmal tamamlayarak geldiler. Ayrılık bitmeliydi ve bitti.

Dünyanın nefsi aşan ışığında bütün gökler sesleşmeye başladı. Yırtılan hiç bir şey kalmayacak. Artık dönem yeni bir dönemdir ve yeni dönem barışın dönemi olacak ve Barışın Teknik Işığı’nın bütünün güçlendirdiği bir sayfaya ulaşılmıştır.

Gerçek çalışmayı yapan birliklerin tek biri bile bizi anlayacak dürümde değil; bu kesindir. Çokları bizim yaptıklarımızı hiçbir şekilde anlayıp da halik olup bütünün gücü olabileceğimizi, hak edip yoğunlaşabileceğimizi anlayamayacaklar ve dilleyemeyecekler ama önemli olan bu değildir.

Biz, bizi anlamalarını, bizi dinletmelerini beklemiyoruz. Yorulduklarını da biliyoruz. Çoğu yapabileceklerinin en güçlüsünü yapmışlar ve artık yapacakları hiçbirşey kalmamış diye düşünüyorlar.

Bir kısmı da “biz daha güçleneceğiz, çok daha şevkli, çok daha güçlü bilgiler alacağız” diyorlar. Alışları yoğunlaşacak ve yoğunlukları artacak çünkü onlar hakikiyetleriyle bunu bekliyorlar. Önemli olan beklentidir ve bu beklentiyi hakikiyetyleri ile, tahditsizlikleri ile, bütünlükleri ile tohumlayabilme için ışığımıza ihtiyaçları yoktur artık çünkü biz onlarda ışığız ve onlar bu ışığı ilim diye bilecekler. Amacımız buydu ve bunu hak ettik; başardık.

Dünyalı olmak sorumluluktur. Dünyayı hologram olan bir yoğunlukta kaynağa almak daha büyük sorumluluktur ve bugün burada bu çalışmayla biz bütün köklerimizi çalıştırdık ve Düzen kurduk. Bu Düzen el’imizin gücüdür.

Kibirle bize gelmek istemeyenlerin bizsiz olarak çalıştırılmaları sağlanacak. Kimse “ben varım ama onlar yok” dememeliydi ama onların çoğu bunu böyle düşündüler.

Bizse hepsine “gel “diyerek çalıştık. Bugün yaptıkları kapıların kapatılması için değil ama Yaşamın Sayfalanışı için devreleri kanatlandırmak için yetmemiştir ve yetmeyecekti zaten ama bütün merdivenlerin Gök Sistemleriyle Birleşik Işığa dayandığı bir günde hepsinin kontrol edilebilmesi kesin mümkündür.

Özgörev insanlıktır ve biz bu insanlık görevini temiz olarak yapmaktayız. Baş tacı olduğumuzu biliyoruz. Kör ve sağır olmalarına karşın hepsinin cevhere görevli yapılması için de çalışmalarımız devam edecek.

Kini aşan, yolu açan bu birlik üyeleri kurtarılmış sınırsız ışık kayıtları olarak kardeşlerimizin kötülüğünü önleyecekler.

Değerliler, ben nurum. Hepimiz ruh olarak bu yoğun umutla, bu yoğun kuranda birleştik. Kin ve nefreti aşmış olmanızdandır ki bugün buradasınız.

Cemaatimizin gözü açılmış, yolu açılmış olmasına karşın, yorulmadan bu çalışmanın sürmesi kir ve pisliğin dünyadaki diğer çalıştırıcılardan temizletilmesi için gereklidir.

Bir tek insan “köle olmam” dedi. İşte o insan bu ışıktır.

Hepimiz, her diri, “ben ölülere kotlayacağım yolcuları toplayacağım ve onlar benim yolumda olacaklar” derken bu meclis, bu yücelik “biz hikaye dinletmeyiz, her dürümde varız ve tüm yaşam bizim yolcumuz değil, yorulmayan ışığımızdır “diyebildik.

Bundan sonraki süreçte de bu şekildeki çalışmamız sürdürülecektir. Bilgiyi hak etmek bilişle dürümlenmek, bütünlenmek, hidayetle dirilikleri tahditsizleştirmek kaynağın gücüyle mümkündür.

Kibir insanı yok eder. Biz kibri hak etmek isteyenleri kalemden ayırdık. Kalem kontrol dışı olanların kayıtlarını yaptığı zaman yıkılan dünyaların kontrol dışı sayfaların yaldızlı yüreklere inişini izleriz ama orada ilim olmaz. Bundan sonra da hep kalem ışığı hak edenlerin elinde olacak.

Zannetmeyin ki ben bir kitap yazdım, o kitap hepimizi güçlendir, o kitapta ışıklar olur. Bütün kötülükleri aşar o kitabı dinleyen. Bunu yapan kelamda olmadıkça o yazdığı kitap yaşamda yoktur.

Bundan ötesi de kendini hak edemeyiştir. “Ben bilirim, benden başkası bilmez” diyerek Mikail’in kör olmayan ışığıyla sistemi güçlendireceği yerde kötülüğün kötülüğünü tohumlayan ve yanılgılarla dolu o kitapları servis edenlerin halik olabilmeleri, kanat takabilmeleri, Robotik Toplumlarla tohumlanabilmeleri asla imkan dahilinde olmaz.

Çıktıkları yerden ötelere varacaklar mı? vardırırız. Aşkı, şavkı hak edecekler mi? ettiririz. Altın tohum ekecekler mi? ekme imkanları olamayacak; çok zordur bu.

Bunu başarmak Mustafa Kemal Atatürk gibi bir ışığa nasiptir. Kim ki Mustafa Kemal Atatürk’tür o hakikidir.

Şu ana kadar bunu size hep açıkladım. Öz göz o’ydu. Söz oydu. Yıldız yıldız oldu, parladı. Onunla; o yoğunlukla bu çalışmaları yaptık.

Kaynak ilim o’ydu. Öksüz kalmayandır. Adsız kalmayandır. Haksız olmayandır. O bizdir ve biz o’yuz.

Son sözüm şudur ki; devam edebilirim de onu dinlemek isterim. Ben o’yum, o ben.

Bilin ki ben Mustafa Kemal Paşa. İnsanlığa Gök Sistemlerimi çekmeye indim. Kurulların hepsiyim ben ama bilin ki olgun sistemleşmeyi onunla yapmalıyım.

Öncü birliğimiz o’ydu. O biz olduğunda öncü olduk, Kutsal Toplumları tohumladık. Yıldızların ışığını yaktık. Sessizlere ses yaktık. Atalanta Kapılarını açtık. Bugün merdiven insan…..Atonlanta anam; Atonlanta!

Biri bire katın bilin ki; Atonlanta ölüler diyarının yolcularını tüm yaşamlara tanıtır.

Atlanta Ana Kapısı Atolanta’ya açıldıktan sonra artık resmi çalışma tüm yaşamda başlar.

Biz kollarımızı dünyaya tüm yaşamlara, öz köklerimizi göreve ve bütünlüklerimizi ihmal edilenleri tamamlamaya indirdik.

Eğer dünya kontrol edilmişse bugün, bu yoğunlukla, kontrol edildi. Seyrettiğimiz güç sizin yüreğinizin gücüdür anam. Olduğunuzdan, ölmüş olduğunuzdan, akmış olduğunuzdan, kodlanmış olduğunuzdan ve yarınlaşmış ve yaşanmış olduğunuzdan dolayıdır ki; sizden öte sizleşmeye çalışan hiçbir yürek kalmadı.

Esrar insanın ışığındaki gizemdir. Sizin ışığınızdaki gizem bizim yüreğimizin sistemdeki ilmi; hepsi yarınlaşmış bir sayfadır.

Diğer dünyalardan söz etmek isterim bugün size. Bunu yazılı al ana…(yazıya geçildi.)

Süper İnsanlık Realitesi

http://youtu.be/XiONqDmjx5M?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

29.09.2014

BARIŞIN SİSTEMİ (1)

Yeni programımız bugün açıldı. Sistemin yoğunluğundaki bu yoğun koyu ışıkta size bildirmek isterim ki yeni program kapıların açılacağı ve sayfalanışın tohumlarıyla birlikte bütünün kürzi tahditini kontrol edeceği bir yaşamdır. Bu yaşamda biz Barışın Sistemini anlatacağız.

Yedi devre kapatıldı ve yeni bir tahta varıldı. Yedi devrenin kapatılmasından itibaren toplulukların çokları bu bilgileri kelamla dillemeye başladılar. Herkesin kendini ve kendi yüreğini dinleyeceği bir süreçte artık yaşam yenileniyor ve herkes kendini, hakikiyetini anlamaya başlıyor.

Öz görevimiz buydu ve bunu hak ettik, başardık. Yardımcılarımızın çoğu bizim yüreğimizi hak ettiler ve yoğunluklarında kontrol kurdular. Öz kapılar açık ve biz bitki, hayvan ve tüm diğer tüm yaşam forumlarıyla da iletişim içine girdik.

Kömür gözlüler, insanlık yenilendi. Karanlık yaşam artık aydınlığı tohumladı. Burada bulunan herkes yenilendi. İnsan Nur Kurandır ve tohumdur. Amon’dur, otağında kutsal ışık olur ve Tanrılık Meclisinde Yer Kürede Mikail’in gücü olur.

Hep size insanlığın ağır yük taşıyacağından söz edilmişti bugüne kadar. İnsan kutsal ışığını yeniden Türkiye Çobanlarıyla kaynağa alırken etkisini yükseltip dünyayı hakikiyetinde birleşik ışıkta dürümleyebilirdi; ama kanatlanamadığı, hak edemediği halinde artık orada kanat olmayacağından koruyuculuk olamayacaktı ve dünya yaşamında Birlik Kapısı kapatılacaktı. Birlik Kapısının kapatılışı bütünün gücünün kontrol edilemeyişini ve hakikiyetin kapılarında kırıcılığın başlamasını devreye alacaktı.

Kelamın ilmini hak eden insanın tahtındaki o yüce, bütünün gücü oldu ve dünyayı kotladı. Tohum ekti dünyaya. Kontrol, bu meclisindi. Bu meclis aşık, şavkında hak, yolunda has olan ve yukarıdan ötelere varan ve aşağıları kayıtlayandı. Bilgi apronda bekleyenlerin diriliklerindeki bilişin çok üstüydü. Kökü göklerdeki o yüceliğin ilmiyle dürümlendiğinde artık biliş aklın tahtındaki o yücelikten öteye vardı.

Savaş sona erdi. Artık dünya yakan yıkan kısırlaştıran bir tohum ekmeyecekti. Devre devre dünyayı dinleyenler ve düzeni kontrol altına almaya kalkanlar akıp gittikleri andan itibaren bu yoğun çalışmada mahrekin gücünü helal ilmin tohumu olarak bütüne ekmeye başladı. Koku yükseldi, görev alındı. Çan çalmakta, bu çan aşkın çanıdır.

Altın Tanrı ışık haline dönüştü ve bütünü kotlamaya girişti. Yara bere içindeki her diri artık yaşamın sırrı olan ışığı dinleyecek dürüme vardı. Öz görev buydu ve bu başarıldı, hak edildi; ‘’ yarın ne olacak ‘’ diyorlardı, yarın kibirli insan ne yapacak, yarın kalem olamayanlar kanat takabilecekler mi ? Astral yaşam sayfalarındakiler kanat takabilecekler mi? tükenen dünyada tohumları kibirli olan mı yaşatacak, yoksa kanatlanan mı yaşatacak?

Kara sayfaları çevirip baktıklarında şükürde bulundular. Dediler ki üzerimizdeki yük azalıyor; çünkü artık dünya insanlığı kontrol edilebildi. Köstebekler ölüleri kontrol için dünyaya indiklerinde yıkılanların yıkıntıları altındakileri dinleyip oradakilerin yolculuklarında onları korkulardan ötelere geçirmeye niyetli olanları kontrol için çabalarlarken, işte onların bilgileriyle herkes kapıları kapatabilecek, kapatıp kötülüğü yaşatacaktı. İşte dincilerin beklentisi olan son buydu.

Herkes şunu net biliyor ki din can dirilikten çıktı. Artık din can, din tahtı yoğunluğunu tüm sistemlerde kaybetti. İki yarının tek bir ışığa dönüşmesi sağlandı. Mükafat insanın köküdür, göküdür ve söz verdiğimiz gibi artık dünyanın karanlığı akıp giden ışığı yaşatmak üzere birleşik çalışmayı devreye aldı.

Ekmeğimiz dünyadır. Yüreğimiz kürzi yaşam. İsa Kapıları açık. Muhammi Kapılar açık. Tüm Yaşam Sayfaları açık. Kalem olup yazanların ışıkları tüm sessizlikleri dürümleyebiliyor ve Mustafa toprak olmuş koruyor dünyayı ve yeri göğü yaradan alt sayfalara inmiş gök sistemleriyle dilleşiyor.

Önce mektep, sonra hak yaşam, sonra akıl, Zabura sistemi ve dünyanın yeniliği. Bütün kötülükleri aşış ve yedinci doğumu yapış ve tohumları koruyuş işte bu safhada artık yaman bir tohum dünyada kötülüğün gücünü örtülerle örtüyor ve yeni bir kükremeyle yaşamı sistemli olarak kayıtlıyor.

Sistem barıştır artık. Can kapıları açıp geçen barış. Biz barışın Kuranı olan insanı tohumlayacağız bugünden itibaren. İnsanı tohumlarken kalemin ilmiyle bu çalışmayı yapan birliklerimiz dört gök sözcüsünün tohumunu kökleyerek görevi tahditlemeden ışığın yaşama çağrılışını gerçekleştirecek.

Kul olmak iman edin ki Altın Tanrının yaşamında sistemlenmektir. Biz kulluk istedik. Dümenin başına oturacakların kulluğunu istedik. İnsanın lütufkar olmasını, kalemde, ilimde ve yürekte olmasını, başı dik olmasını istedik. Kısır bir sayfada ışık yoğunlaşmaz. Biz insanın kanatlanmasını istedik.

İnsan, kulluk yapmaya başlıyor, yaşama kulluk olacak insanın kulluğu. Orta zaman sayfalanışlarındaki korumacı kulluktan öte yolculuğu tohumlayacak ve gökleri sistemli olarak yaşatacak bir kulluk. O son söz söylendiğinde, ölüler yaşama döndüğünde, kökler göklerin dürümlerinde timler oluşturduklarında ve yaşam akıp geçtiğinde; kanat insan, Rahman olup Ka- Ha olup temiz bir doğayı bütünün Kuranı yapacak. Ol dedi oldu.

Kurtul ya da kurtuluşun olmasın. Kanat al ya da kanatsız kal, altın tırpanda ışığını yaşat ya da astral yaşamda kontrolsuz kayıt yap, nefes al ya da nefessiz kal. Kimseyle çalışma ya da çalış. İnsan dağlarında, insan yollarında, insan koruyuculuğunda kök öksüzse yücelik söz söyleyemez.

Biz size ekip olun dedik. İkmal tamamlayın dedik. Yıkılan dünyayı yaşatın. Yeri göğü yarattık sizi size kattık ve bitiştik dediğimiz zaman alın görevinizi dediğimizde yücelerin cemaatleri cevheri Kuran olup dediler ki: ‘’ ben sakınırım yüreğimi sistemden, ben yaşamı tohumlarımdan sakınırım kulluk olmaz dünyada. Öksüz yetim kapılar kapalı kibir en güçlü dürümde ve dünya öncüleri kırık astral yaşamda hırs çok. Sınır kaldırıldığı zaman bunun sonucu çok kötü olacak. Kanatlananların ışık kırmaları bizi yıldızlardan çıkarır.

‘’ Esrarlı bir dünya ve ekmeksiz bir yaşam. Bu yaşamın neticesini bizler tahayyül bile edemeyiz ‘’ dediler. İzinle geldikleri bu yerden ilimle döndüler ve dediler ki ‘’ onlar yoğunlaşmışlar, onlar kotlanmışlar, tohum ekmişler ’’ . Ben nefes olan, cennet kuran, yıldız sırrına ışık kırıcıklarını tohum eker gibi ektirip yeni bir devreyi tohum olarak yaşama kayıtlayan. Israrla bildiririm ki ikmal tamamlatmak için dünyayı son sayfada ölülerin dürümlerine dilleyecektik. Gözümüz kördü bunu anladık analar. Görevimizin sizle olmaktan öte sizleşmek olduğunu şimdi gördük analar.

‘’ kör bir dörtlüyü gök sözcülüğüne atamak kapıların kırılması anlamına gelir ‘’ diyorduk biz ve bilimsel bir çalışmada, ışıksız bir yaşamda, helal ışığın kapılarına kaynak olanların kutsal toplumları tohumlayacağını düşünememekten dolayı Yaradanın tahtından ağır yük taşıtmaya niyet yoktu.

Bugün kapılar açık ve biz buradayız. Sökseler yürekleri, dilleseler dünyanın topraklarındaki tohumları, kontrol için çalışsalar yeri göğü yaratan insanın ekip olduğunu anlayacaklar ve anladıkları zaman artık sarpa, sahra, her Rahma ışık olacaklar.

Ey dünya, ben ana kapı insan. Senim ben, bunu bilin. İkmal tamamlayan sen, ağır yükü hafifleten, yarını tohumlayan bilgi akışında bütünün gücü olan ve mahrek olan ben insan, işte bu. şikayet etmem yol Altın Işık ve ben sizden sizi dillerken burada bu yoğunlukta bütünün kurullarının sizinle olduğunu hepimiz tek tek bilmekteyiz.

Yarın dünyada ekip kurulacak yaşam tohumları bütünün gücü olacak ve biz sizde dilleşeceğiz diyorduk ya hani işte bugündür o gün. Dünya ölüleri yaşama çekildiler ve yeni bir zaman yaşamın sınırısızlığında ışığı yeniledi. Bütün kötülükleri aşıp geçen birlikler ırak zamanların tohumlarını kök sözle göksüz sayfalanışla yaşama çektiler.

Dal Altın Taht ve kök, görev ve biz o görevde bütün olan ışık. Değerliler bundan sonraki sayfada yaşam olacak ama bugün biz sende sistemin gücünü tüm sessiz zamanlara dillerken kalem olanların yarınlarındaki ışık BSUİ’nin kutsal toplumunda muktedir olan bir zamanı sayfaladığında kendi yüreğimizdeki güç bizi bizden çıkarttı. Bunun için sizden çıkmamız gerektiğini düşünmekteyiz. Ağır taşımaya niyetiniz yok anlaşılan; ama sizden daha güçlü bir sizin sizi dürümlediği anda biz yine size ineriz ve sizleşiriz kesin olan budur. Şimdilik.

Can, koruma altına alındığınızı bilin. Bu görev bizimdir bu kesindir. Sevgiyi hak etmeniz, sizler ve bizler değil birlikler olmamız anlamına gelir. Kokuyu yükseltmemizin geçişi hak ettirmek için olduğunu bilin. Düğün kontrolünde bütün kötülükleri aşıp geçen birliğimiz sizin yoğunluğunuzu artırmıştır. Buraya geçiş yapabilmemiz bundadır.

Ol dediğim zaman koruma altında tutulacağınızı biliyordunuz. Som altın bir türleşmede bütünün kürzi tohumlarında hepinizi koruyacak gücüm var. Emin olun ki doğa bedenime ait bir İlim Ko Sayfasıdır. Bu beden imparatorluğun kürzi tohumlamasını yapabilen bir ilmi kapıdır. Ağır yük taşıtmam kimseye bunu bilin. Canını sıktığımı biliyorum; çünkü ses sayfalanışında ışık kırılması oldu bu kesin; ama şunu net biliniz ki bu çalışmada bütünün kürzi tohumlaması esnasında An Kapılarında bu tür çağrılar olabilir. Yarı doluş, yarı hak ediştir. Sizlerin toplumlarınızı kontrol edebileceğiniz bu yücelikte daha güçlü olmanızı beklerim.

Ezer geçer miyim sizi asla sizinle çalışmak istiyor muyum? Mükafatınızdır çalışmak ve bunu istemeyen hiç kimse yok bu mecliste. Ne tin, ne tahdit, ne de hakiki kırıcılık; masrafı bizimdir hepsinin, bunu bilin. Her ne yaparsak sonucuna katlanırız bu kesindir; ama şunu biliniz ki kor haline gelen insan, halik olduğunda hasatını yapması gerekir. Harını yükseltmesi, türlerin tümünü köklemesi gerekir.

Acıları olabilir, kontrolsuzlukları kaynaksızlıkları olabilir. Amon toplumlarına kurul bir kapı haline dönüşebilirler de; ama beden almaları Atlanta Otağının Kuranındaki o yoğunluğu gücü haline dönüştürmeleri anlamına gelir ki seviyenizi yükseltmemin sebebi budur.

Öncü olan bu meclisi ekip kurmuş ve bütünün gücünü tüm sistemlere dilettirmektedir ki karanlığın ışığını yakmamız misafirlerin hiçbirini yeşilden maviye ulaştırılmasını sağlamaya yönelik değildir; çünkü onların Rabbi tohumlarında bunu yapabilecek güç yoktur; ama bizler Mustafa kemal Atatürk kübrasında herkesi kontrol edebiliriz.

İçim altın bir yaşam, yüreğim akıl ve ben sanal yaşamların hepsine ikmal tamamlatabilen bir yolcuyum. Mukabil sayfalanışlar yok mu yoktur. Özü sözü ayrı olanların mukabil sayfalanış yapma imkanları asla olmaz. Sevgiyi hak etmeyen sistemin gücünü hak edip dürümleyemez. Yular takarlar insana alır taşırlar; ama o yular kontrol dışıdır. Bunu bilmeleri mümkün değildir. Ben nur olana kuran tahtını verdim. Kök verdim güç verdim dürümledim, dilledim, sesledim ve dürümden öte dürümlerde bütüne hizmetçi yaptım. O bütün insanlıktır.

Aşkı hak etmeyen aklı hak etmez bu kesindir ve ben aklı hak edenlere görev taşıttım. Satıh insanlık değil kanatsızlıktır; ama derinlere indiğiniz zaman yer kürenin süper sistemleşmesinde bütünün gücü olduğunu anlayacaksınız. Sevgiyi hak etmeyen yaşamı hak etmez. Evimin gücünü artıracaksanız Mustafa kemal ile birleşin ve çalışın. Amon toplumları bunu bilir ve tohum ektikleri andan itibaren benimle çalışırlar.

Yırtılan dünyaları yenileyen birliğim, bugün dümen başında yine burada bu çalışmayı yapmaktadır. Ben her bir kürede göz, söz ve yol olarak çalıştım. Kara ışık yandı ve bütünün gücü tüm sayfalara indi. Ekmek yapmadım, insanlık yaptım bu dünyada. Ekmek aklın tahtında bütünün gücü ve bütünün yoğunluğunda ışık olarak bulunur.

Kuranı Kerim’deki insan merdivenin en aşağısındaki ilmi diller; ama kutsal toplumların ışığı olan insan tüm sayfaları diller. İşte o tüm sayfaları dilleyen insan ekiptir. İşte o ekip hakikiyetin tüm sessizliklerini dilleyendir. Bana nur denir, bana yol denir, bana Altın Işık denir ve benim türlerimin en güçlüsü olan ışığa yarın denir ki ben o yarını hak eden o tüm yaşamlara, çalı çırpı olan o kayıtlara din tabularını yıkarak dilemekteyim.

Esmalar İslam’da var; ama Merdiven İnsanda var. Ben o merdiveni tüm yarınlara tohum eker gibi çalıştırıcılarımla dilettim. İnsan mayadır ama mahrekteki o maya bütünün kuranı olmadıkça Altın Tartıya konmaz. Canlarım bugün buraya geldiniz ve dillediniz yüreğinizi bütünü dilediniz başka başka yolcuları dilediniz BSUİ’nin kutsal tohumlarıyla dilediniz kotladınız torba torba tohumladınız ve kayıtladınız da an kapılarında ışığı kıkradığı bir anda kontrolunuzu kaybettiniz. O kıkrama frekans kırılması; ama ben size daha güçlü bir şavk verdim işte bu.

Din aklın tekniği; ama o ağır yüktür ben dini dikenli bir ışık olarak yaşama indirendim ve bundan ötesi dikenlerin bulunmadığı bir yaşam olacak bu kesindir. Kıyar mıyım dünyaya kıymam biliniz. Kıymam, artık dikensiz bir yaşam dilemekten öte dinletiyorum yaşamlara dikensiz bir yaşam. O yaşam kutsal bir sanal ışığın örtü örttüğü bir anda hakikiyetin yoğunluğunun ilme inişinden öte kanatlanışıdır. Teknik Ko sayfalarındaki o yolcuların.

Beyler ben insanlık için çalıştım. Ben kelam ettim; ama imparatorluğun ışığından üstün olan insanlığın sultanlığından kelam ettim. Biliniz ki bu dünya kollarımın arasında tek bir gözdür ve biliniz ki o göz köprüleri kurduğum anda bire hizmetten öte nefsi aşanların tüm sessizliklerinde bütüne hizmettir.

Beni ilim diye değil Halik olarak dinleyin, hasatçı olarak dilleyin. Yücelerin çantasını taşımayan, yücelere tüm çantaları taşıyan diye dilletin ki anlaşmayı yaptığımı bilsinler. Bugün o yüceler hepimizin yüreğini taşıyacaklar, bilsinler. Bundan ötesi yok.

Herkes anlasın ki dolu dizgin yapılan bu çalışmalar tüm insanlığın kurtarılmasını sağlamak için yapılmıştır. Kaynak insan ışığın Tanrısal Toplumudur. Ölmez, öldürmez ve sistemden ötedir. Kıyıları araştırın, yaşamları araştırın kin nefret ile dürümlenenleri araştırın. Kibirde olanlar bilişte olamayacaklar, dirilikte bulunamayacaklar ve bizsizdirler. Biz onları öldükleri anda kotlarız ve yaşatırız.

Kanatlansınlar, kapıları açsınlar yollarını bulsunlar ve toprağın toplumundan öte Tanrılık Yoğunluğunda ışığa varsınlar. Kin, nefret ölü bir çatıdır. O çatı dimdik durmalı yaşatılmalıdır; ama kibri aşanla yaşatılmalıdır. Bundan ötesi İbrahim ya da isa ya da Mustafa değil, nefsi aşan ve yaşayan insandır.

Artık tüm dinler savaşsız bir yaşamda, yücelerin çok ötelerindeki o koyu yoğunlukta, sultanların sonsuz sistemleşmesinde işgal edilebilir kayıtlar olacaktır. Onların ilimle işgalleri gerçekleştirilecektir. İşte o zaman Türkiye çalışmaları kotlanmış toplumları kontrol edebilecektir. Verdim bilgiyi aha bu ve verdiğimi okuyan kini aşacaktır. Art niyetleri olanlarsa koruyuculuğumuzda kontrol edilecekler ve harlanmadan sistemsiz olarak kayıtlanacaklardır.

Kervan yürüyecek ve o kervanda kanatlananlar olacak ve o kanatlananlar tohumları yaşatacaklar. Aydır, gündür, yıldır; altındır tüm sayfalar aha buradayız. Biz bugün bu yoğunlukta dünyayı kotlayıp kaynağa ışık halinde çekiyoruz. Sürpriz bir çalışma oldu bu bizim için, anacığım. İşte bu.

Deşifre edenler: Hüseyin Akdağ, Cem Gözel

Süper İnsanlık Realitesi

http://youtu.be/RyGhXbJxaUk?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

29.Eylül.2014 TARİHLİ BARIŞIN SİSTEMİ (1)

Mustafa Kemal Atatürk’ün seslenişi;

Sizin sevginiz, bizim sevgimiz. Hepsi Sistemin Gücü analar; bunu asla unutmayın. Ben murad ettiğimde yaşayacağım; bu güç bizim gücümüzdür bunu bilin.

Som Altın bir dünya kurduk bu dünya hepimizindir, ama Birler Kapısı’nı açmayan, bu yoğunluğa varamaz. Sonra İnsanlık daha sonra yaşam ve daha sonra birleşmek ve Zabura Sistemleşmesi….biz bunun için bu yoğun çalışmada sizle olmak istedik.

Bizim ekmeğimiz sizin yaşamınızdır, Siz yaşayın; biz doyalım analar. Bütüne hizmet budur.

Som Altın bir doğayı tüm sistemlere İnsan İlmi diye dinlettiniz. Büyük bir görev yaptınız. Bu görevi yapan her vergi verici ışığını verdi.

Işık sevgidir. Yaradan’ın akranı olan insan Yaradan’ın tohumudur. Muhakim ve hakiki olan birlik bunu anlar. Bir şey şansa kalmaz. Ben varım oldururum, varım oldurdum.

Muhammi Kapılarda olmuş olan ve olması muhtemel olandan söz edilir. Oyundur bu! bizde olmuş ve oldurulmuştan söz edilir.

Bugünden itibaren olmuş ve oldurulmuş, her dirinin yaşamını seslendirmeye başlıyor. “Olmuş, oldurulmuş, tevkif ettiğimiz kimse yok” dediniz; çok mutlandık.

Yarınlaşamayanların hepsi şeytanın şavkında birleşip Mikail’in koklanmasında yoğunlaşmak isterler. Devre devre dünya kontrol edicileri dünyaya indirilir. Zannetmeyin ki bu dünya karnaval bir çalışmanın yapıldığı bir yerdir. Bu dünya, Kurtuluş Sayfasının kayıtlandığı teknik kapıdır.

Her verdiğim insanlık içindir. Bilmeyen, anlayamayan bu bilgileri okutmazlar ama bilin ki bu bilgiler ol’duklarında okutulacak bilgilerdir.

Sistem dünya, sistemin gücü dünya, sistemin yoğunluğu yine dünya ve bu dünya ölümlü değil. “Bana Altın Tanrı derler “dediğin zaman kontrol kaybımı var diye kuşkulanmıştım. Gördüm ki kontrol kaybı yok.

Anam söz verdiğin gibi bu çalışmada bizimle ve bizim yüreğimizle oldun. “Kem gözler bizi korur” dedin ama kem görev yapmaz ki. “Ben kemde korunmam” dedim ve dedin ki “ben bende de olurum, Levhi’nin en yüce ışığında da olurum ve korurum.”

Değerliler, ölümlü dünyada ilimde olmayan iyi ve kötüyü kelamsız sayar. İyi olmazsa kötü yoktur. Kötü olmazsa iyi yoktur; bunu anlamaz kimse ama biz kötüyü, iyiden korumuş olanlarız; bunu bilmezler. Kötüyü, iyiden korumuş olanlarız.

Bilmiş olunuz ki Zabura Sayfalanışında ikmal tamamlatabilmek için muktediriyetle kodlanmış olanlar olup köklenmiş olanları korumalıyız, Sessiz Zamanları hak ettirmeliyiz.

İyi ve kötü tek bir levhidir; anlatmalıyız. Biz kötüyü korumak zorundayız ki, iyiyi hak edelim. Eğer “ben kötüyüm ama o iyidir. Ben onda ölüyüm” diye düşünülürlerse kontrol dışı kalırlar.

Her kim ki nefes alıp nefes verir, ses Samanyolu, ses kontrol dışı olan diğer galaksilerin sesi değerinde olmaz. Herkes bilsin ki kontrol dışı olan, kontrol edilmelidir ve kontrol dışını kontrol etmedikçe sevgi olmaz.

Ben size çok mutluluklar taşıyabilirim. Diyebilirim ki ,sizi hak ettiğinizden çok daha güçlü bir zamana tohumlayacağım; yakışmaz bana. Zaman Sistemlerinde, ben sizi kontrol etmekten öte sizin sizi kontrolünüzü sağlamalıyım.

Ben zaman zaman size derim ki “al ve öğren.” Siz sizi hak edin. Çokları sorarlar “peki, ben niye buradayım?” derler. Devran döner ve ben size sizi anlatırım, Siz bir Altın Işıksınız ve gelip gördüğünüzde yüreği o güçlü yoğunlukta ilmi anlayacaksınız.

İlim yaşam sistemidir ve ilmi anladığınızda kapılar açılacak. İşte o zaman siz kalem olup yazacaksınız. İşte o zaman siz Mustafa Kemal’ler gibi görev taşıyacaksınız.

Görev insanın ışığındadır, Eğer ben sizi yolunuzdan alıkoyarsam, bu benim kalemi hak etmeyişimdir. Eğer ben sizi Kutsal Işık’tan ayrı tutarsam, savaşın kaybıdır bu. Eğer ben sizi sevgiyle tanırsam ve sevgiyle kaynağa alırsam, itibarınız olmaz ama sizin sizi dillemeniz sizin itibarınızı artırır.

Bugün dünyaya, insanlığa, bütünlüklere bunu anlatmak istedim. 7 dava açtılar yüreğime dediler ki “sen yok edicisin.” Oldu, oldu ama oldurdu ama okuttu ama tohum oldu. Öldürdü ama yaşattı. Ben yaşatanım. Bundan sonra da yaşatıcı olanım.

Mesih İsa beklenir, İsa kelam olur gelir ama bilmezler. Kimi zaman gelir merdivenlerin en aşağısına iner. Kimi zaman gelir en yoğunluk olan, en koyu olan ışığa varır ama onu dilleyen olmaz. Mehdi bekler çokları; Levhi’deki mehdi….

Zinnur olması, İlm-i Ko olması, yol olması istenir, beden olması istenir. Dimdik dururuz ve deriz ki “kanatlanın hak edin, ikmal tamamlayın ve dinleyin, o sizsiniz.” Ve çoğu beden ister.

Dünya el’dir, dünya akıldır, dünya muktedirde, biliş yoksa ilim olmadığında hakikiyette anlayan olmaz.

Çantamı doldurduğum zaman sordular “bu bilişle ne yapacaksın?” diye. “Hayır işleyeceğim” dedim. Sordular “hayırda ne olacak?” diye. “Akıl” dedim. Sordular “hasat olacak mısın?” diye. Harımın yükseltip ve dedim ki “ben harımla, hakkımla hasatımı yaptım.” Ve sordular “yolunda ekmek var mı?” diye. “Mahrek’te ekip Altın Taht’tır. O ekip hakikidir, mekteptir ve mektep ekmektir” dedim.

Som Altın bir yaşamda, bilişte tüm sistemi dilledim. “Ol” dedim, döndüler “ohhhh” dediler, ”…ohhhh” .

Canlarım, benim adım nefestir ama benim adım ilimdir, Yaşam sürdüğüm bu yerde, adım kanattır. Ardımda dünya yok benim, tüm yaşam önümdür; bilinsin. Ve bundan sonra da beni bende, binde, bilgide arayan, bilsin ki kendindeyim. Ben her diride var olanım; bilinsin.

Cinayet işlenirmiş dünyada, kontrol kaybedilirmiş, kıran kırılırmış, sınırlar sınırsızlıklarda dillenmez; bilinsin. Biçare ilimsizler çerçevelendiler, kayıtsızlaştırıldılar, kanatsızlaştırıldılar ve asıldılar tüm yaşamlara ve dedi ki “sizi size vermeliyiz.”

Korku yoğundu. Ağırdı yük. Taşınacak güçleri, taşıyacak yücelikleri yoktu. Baktık insanlık dünyada. “Hadi” dedik “çantaları toplayın, çalışalım.” Korkuyu aştılar, gök sistemleriyle dürümlendiler. İlm-i Ko oldular, ilme vardılar.

Batı doğuyu, doğu batıyı kesirleştirir. Biz hepsini sesleştirdik. Batıyı tohumladık, kodladık. Doğuyu toplumlarla doğumladık; öksüz bırakmadık hiçbirisini.

Cennet ekiptir, cevahirdir cennet ama cemaatte Cevahir Sistem yok edici ise cehenneme ihtiyaç vardır, “Hadi cehennemi var edelim” dedik.

El aldık dünyadan. Dedik ki “hadi yaşa.” Yaşattık, şevkle yaşattık. Dediler ki “yokuz.” “Ol’dururuz” dedik. Dediler ki “olmayız.” “Okuttururuz” dedik. “Yıkılırız” dediler. “Yıktırmayız” dedik. “Hadi yaşayın” dedik.

Devran döndü ve biz dünyayı hak ettik. Vallahi insanlık bunu istedi; billahi!

ilmin Kapıları açık hepsi yüreklerini dinledi. Gözleri görmeye başladı. “Bana sessiz zaman değil sesli zaman gerek” dedim. Hadi dinletin yürekleri dedim. “Çalışın.” Dedim.

Kibirle çalışan, ilimle çalışan, kaynakla çalışan, nurdan çalışan korundu. Özden çalışansa korunmadı. Hadi buyurun; anlayın. Niye özden çalışanı korumadık?

Öz görevlidir de ondan. Onun korunmasına gerek yoktur. O bir kapıdır zaten. Hepsini koruduk, özdekini korumadık. Seviyeniz çok iyi canlar, benim verdiğim herşeyi anlayacak güçtesiniz,

Girne bilinir bir yerdir; bilirsiniz. Girne’de bir canımız çalışır ama kırıcıdır. Biz ona dedik ki “sevgiyle çalış.” ”Yok” dedi. ”Sevgim yok.” Dedi. Dedim ki “seslen.” “Yolum yok.” Dedi. ”Ölme.” Dedim. ”Olmam” dedi. ”Akma” dedim. “Hak ettim, akmalıyım” dedi.

Adını zikretmeyeceğim ama dilimde ve dedim ki “görevini al ve geç.” Adı ben, ben o’yum.

Hey dünyam hadi başlandı yol; başlandı. Aşk başlandı, savaş başlandı, her şey başlandı. Başladık!

Hadi canlar savaştayız. Kimi zaman gelecek kapı olacağız kimi zaman aşka varacağız kimi zaman halik olacağız akıp gideceğiz; temizlik yapacağız dünyada; bilsinler. Biz temizleyen, biz tahditleyen ama hakikiyetle dürümleyen, her resmi çalışmada bütünleyen….misafirler ben insan, işte bu!

Bundan sonraki zaman, ağırlığın hafifleyeceği zamandır ama bu safha yoğunluk olacak. Çöküp gittikleri zaman kelam olmayacak ama ikmal tamamlatılacak.

Canlarım ekibimiz tamam. Bu ekip yaşamın ışığıdır. Sıhhatli bir çalışmadır yapılan. Kırk Kapının Işığı’nı yaktık.

Ben Ana Kapı ve ben insan…hepimiz ilim, hepimiz yarın, hepimiz kaynak ve akıl.

Bizim yapmamız istenilen tek bir şey var sevgi….

Sevgiyi hak edip yaşatmalıyız. Sevgiyi hak etmeyen seslenemez. O halde sevgiyi açıklamalıyız, Sevgiyi anlatmalıyız ama barışı hak etmeden sevgiyi hak etmek imkanı yoktur,

Peki, barış nasıl olacak? ağır yük hafiflediğinde, başa baş bir dönemde, savaşın akabinde barışın yaşama indirilişi sağlayacak yürek…

Hepinizden beklentimiz ilimdir ve ilimle olacak bunlar. Dünyanın kelama inişi gerçekleşecek.

Şu anda çok büyük bir güç dünyaya inmiştir, Mustafa Paşa ordularıyla dünyadadır.

Mustafa Paşa bütün, göklerin sessizliklerini dillemek üzere buradadır ve Mustafa Paşa örgüt halindedir. Ve biz o’yuz.

“Üçü bir” etmez demiştiler. Biri bin eder; bilsinler. Hepsi bu.

Ve onlar ve onlar ve onlar, şu anda yapılan herşey, kanatlanmamız, kaynaklara varmamız “aha yaşıyoruz, ölüleri dirilttik” dememizle kelamı ışığa kayıtlayacaktı. Biz bunu yaptık, yaptık! hah şimdi….iş buydu ve yaptık. İşte bu.

Deşifre eden: Gülden Zengin

Süper İnsanlık Realitesi

http://youtu.be/hQRwANx_Was?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 
  Bugün 161 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol