Birlik İlmi
  BETA KÜRZİ SİSTEM ÇALIŞMASI TAMAMI - ETKİNLİKLER
 

BETA KÜRZİ YAŞAM SİSTEM ÇALIŞMASI

ETKİNLİKLER

SEMPOZYUM “YARIN”

 

BİRLEŞİK IŞIK KOROSU:       NİHAVENT ŞARKILAR                   

Büşra Ertuğ, Cem Gözel, Hüseyin Akdağ

 

SUNUM:                Bahar UMURTAK

MODERATÖR:       Av. Nezire SELÇUK

 

1.OTURUM : 10.30-11.30

 

KONUŞMACILAR:

1.Erim ERGÜN

Yaşam Koçu ve Süper İnsanlık Realitesi Derneği

“YOL”

 

2. Gülden ZENGİN

Ruhsal Şifacı

“IŞIĞIN RENK GÜÇLERİ”

 

3. Sevim ŞAHİN

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

"SULTANLIK'TAN İNCİLER - 4"

 

2. OTURUM : 11.30-12.30

 

4. Beril ÖZDOĞAN

Nefes Terapisti ve Süper İnsanlık Realitesi Derneği

"CEVHERİ GÖK SESSİZLİĞİ"

 

5. Erengül KOÇ

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

“İYİ VE KÖTÜ”

 

6. Bahar UMURTAK

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

“KÜRZİ İNSANLAŞMA”

 

ARA : 12.30-13.00

 

3. OTURUM : 13.00-14.00

 

7. Hüseyin AKDAĞ

Ruhsal Enerji Koçu

"AHA BEN DÜNYA!"

 

8. Rasim ODABAŞI

Metapsişik Tetkikler ve İlmi Araştırmalar Derneği eski üyesi

“İNSAN BİR GELİR, BİN GİDER”

 

9. Dinay BOZKARA

Ruhsal Enerji Koçu

“YARIN AN’DADIR

 

4. OTURUM : 14.00-15.00

 

10. Seher BİLGE

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

“YAŞAMI HAK EDİP YARINLAŞMAK”

 

11.Güler PINARBAŞI

3. Göz Dergisi ve Fakındalık Okulu Kurucusu

"YARINLARA İLERLEMEK"

 

12. Ayşegül ERASLAN

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

“BİRLİK RUHU’NUN NUR BİLİNCİYLE SEVGİDE YARINLAŞMAK”

 

5. OTURUM : 15.00-16.00

 

13. Peker SELÇUK

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

"YARIN? HANGİ YARIN? KİMİN YARINI?"

 

14. Abdullah GÜLER

Kişisel Yaşam Uzmanı

“AŞK”

 

15. Nezire SELÇUK

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

“YARIN”

 

İZLEYİCİLERİN PAYLAŞIMLARI VE KAPANIŞ

 

SEMPOZYUM ÜCRETSİZ VE HERKESE AÇIKTIR.

 

Düzenleyen:

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

Tarih:27.Eylül.2014

Yer: Kadıköy Belediyesi Brifing Salonu

Saat: 10.30-17.00

27.EYLÜL.2014 TARİHLİ SEMPOZYUM “YARIN” - AV. NEZİRE SELÇUK

 

“YARIN”

 

Zaman ve sınırsız ışık; bugün size sınırsız ışık verdim canlar. Bilişi hak edenleri burada tüm sistemlerle dilledim. İkmal tamamlattırdım. Atlanta Otağı’ndaki bütün kütleyi tohumlattırdım. Kanatları kayıtlattırdım ve tahditlettirdim.

 

İki mektep kurduk bugün burada. Misafir, “ben sistemim.” Dedi. Ben insanım.

 

Öksüz, yetim yok dünyada; biz buradayız. Bugün dünya ilim tohumudur.

 

Hepimizin gücünü kelamın Türkiye çobanlarının bu yoğun çalışmalarıyla dillediğimiz bu günde hepimizin gücü Bütünün Gücü’dür.

 

Şu ana kadar seslenenlerin çoğunu dinledik; çoğuNU diyorum çünkü birisi bizim diriliğimizden dillenmedi. Bunun ismi zikredilmeyecek burada. Kelam ilminden, birlik tekniğinden, kinden nefretten söz ettirmedik de kayıtsızdı, ışıksızdı. Neyse olacak. O da kelamda kendini dilledi.

 

Dinledik, hepsini dinledik canlar. Bugün; çok güçlüydünüz, çok. Üstün dürümlerde bütünün gücünü tüm sistemlere dinletirken hepimizden daha üstün olan bir kaynaktaydık.

 

Aşık dünyayı şevkle diller. Şavkında hal olur. Aklın tahtına varır, hasat olur. Biz buyuz.

 

Özköklerimizi dünyaya indirdik canlar bugün. Kutsal tohum yeşerdi. Önce dünya ve birlik….İşte bu birlik İlm-i Tohum olan insan. Biz bir tek kayıdız, hepimiz.

 

Arkon Tohumlaması yaptık, sonra dörtlü birliklerimizi tohumladık ve daha sonra yaşamı sayfaladık.

 

Beyler ya da beyfendiler, hanımefendiler; doğanın gücünü tüm sistemlerle dilledik biz bugün burada.

 

Yorulduğunuzu biliyorum ama ben kibri aşan sizlerle bu çalışmayı çok daha üstün dürümden yapmak istiyorum; hak ettiğinizi de görüyorum.

 

Sizinle yapacağım çalışma ikmal tamamlatmak içindir. Birleşik Işık’la tüm yaşama ikmal tamamlatmak istiyoruz. Buna karşın sizlerin yüceliklerinizin Türkiye çobanlarında çalı çırpı olmayan ışıklarda her diriyi tüm insanlıkla dinletmesi gerçek çerçevede Bütünün Gücü’nü oluşturacaktır.

 

Soy ağaçlarınızı izledik. Hepinizin soyları çok güçlüdür. Bu nedenledir ki bu çalışmaya dahil edildiniz.

 

Kara sır, ışığın kırıcılığındaki tohumlarda Memlük Kodları ile tahditlenmişti. Biz o kodları Bütünün Gücü haline dönüştürdük.

 

Şimdi insana gelelim. Nedir insan? yaşamı hak edendir insan. Ölüler diyarı olan bu Zabura Sayfasında insan kalem olandır. Yaşam sayfalayandır. Sistem, Nizam ve dizi dizi Düzen gücü olarak birleşendir.

 

Nisan ayları Işık Yaşam Sayfalarının tohumlandığı aylardır. Biz nisan aylarında tahditleniriz, sesleşiriz, sistemli çalışmalar yaparız ama Aralık ayına geldiğimizde tohumlar kontrol edilmiş olur.

 

Şükrettik ki bugün kodlama, tohumlama ve bütünü güçlendirme mümkün hale gelmiş ve sessiz zaman hepimizin diriliğinde Bütünün Gücünü tüm yaşamlara çekmiştir.

 

Dendi ki “insan yoktur, Tanrı vardır.” Aha en büyük hata budur!

 

Tanrı Aklın Tahtında Ka Ha olsa da, ışığında kült olduğu an koklanır ama levhi’sinde has İstanbul Işığı olduğunda ki İstanbul islami Kaynağın İlmi Ko olan ışığıdır, o koyu ışık bütünün gücünü tüm yaşamlara indirir.

 

Sistemin gücüdür iİim Ko olan insan. Bizi bize vermez, biz bizdeyiz zaten. Bunu bilmeyen İnsanlık İlmini de anlamaz.

 

Hepinize daha açık şunu söylemek isterim ki, yarını tohumlayacak olan insandır.

 

Rükuya eğilenler şunu izliyorlar şu andadünya üzerinde; hak olan Aklın Tahtında insan hakikiyetin tüm sistemleriyle dilleşiyor.

 

Esmalar insanın levhi’sindedir. İkmal tamamlatmaz, tahditlidir ama esmayı hakikiyette dillediğinizde artık siz, sizi dilleyebilir ve Bütünün Gücü haline dönüşebilirsiniz.

 

İnsana insanlık gerekmez. İnsana levhi’lik gerekmez. İnsan has tahditli ışık gerek ki ağır yükü hafifletsin. İnsan nikah kıyar dünyaya ve der ki “ben sizim.” Apronda hiç kimse kalmasın ister. Ve der ki “görevinizi hak edin, başarın Levhi Tohumlaması yapın Gök Sözcülüğünde Bütünün Gücü olun, bilgiyi akıtın. Tinsel tahdit ile Bütünün Kürzi Tohumlamasını gök sistemleriyle gerçekleştirin ve genişe gelin. İşte orada seni bekliyorum.

 

Ben, beni bekliyorum orada canlar!

 

Tanrı beni beklemez. İnsan insanı bekler, kelamı bekler.  Aklı bekler, tohumu bekler; bilinsin isterim.

 

Kuran-ı Kerim der ki “merdiven insandır.” Altın Tanrı’dır insan. Kelamda ilimde bütündedir ve bizsiz değildir.

 

Misafir ben Ana Kapı İnsan. Cennet ben, cehennem ben, cevahir olan ben, Mikail olan ben, birlik kuran ben,  Sistem, Nizam Düzen ben hepsi benim; bunu bilin.

 

Neden ben? Çünkü ben Aklın Tekniğini bilirim. Ben yaşamı bilirim.  Kuran’ı bilirim, tohumu bilirim. Ölüyüm ben ama öldüğümü de bilirim ve ben ölmeden ölen o yüceliği de bilirim.

 

Kervan insan’dır bilin. Kökler bedeniniz, yürekleriniz tüm sistemler ve ışıklarınız kaynak ama bunu anlayan anlayacak.

 

Canan canda insan, kapı Altın Işık Aklın Tahtına vardık ohh ne ala. İşte biz oradayız. Yok muyuz? olmaz mıyız? Kör bilmez, göz bilir canlar; bilinsin isterim.

 

Sözüm şudur ki yırtılan hiçbir yücelik ışığın kontrolunu sağlayamaz.

 

Yer kürede insanlaşmaya geldiğinizi zannediyorsanız kırk kapının ışığında kısırsınız.

 

Cinni Cemaat bilişi hak etmeyenlere din öğretmeye kalkar. İlimi Tohumları kotlayamayanlara yaşamı ötelemede yolcu yoğunluğunu kotlattırmaya çabalar. Der ki “maya tutmadan yol yoğunluğu oluşmaz.”

 

Din Altın Işığın kapıdır. Kapıyı açan insandır. Kapıyı yapan ilimdir. Aklın Tekniğinde dilleyen küsmeyendir. Biz küsmeyiz ama dilleriz.

 

Ey dağlarım, Altın Işıklar, bizi bize veren biz, kinsiz ve hakiki olan ilmimiz. Bütünün yüceliğinde bütünü dürümlerken hepinizin yüreğinde var olan ışık hepimizin karanlığını aydınlatmalıdır.

 

Sema sizi dinlerken siz semayı dinlediğinizi zannedersiniz. Oysa sema sizi dinler; bunu bilmeyen bizi dinleyemez.

 

Dağlarım, yer küredir sesleşen; bunu anlayınız artık. Hiç kimse size sizden ayrı sizi dillemez. Ben burada, ben orada, her an’da, her sayfada…..Neredeyim? kin nefretin ötesindeki ilim’deyim.

 

Kaydınızı yaptım ışığa ama ben o ışıkta Has Işığın Toplumları’yla tohumlanan bütünüm. Kökümde insan yok mu? var ama ben o insanlığın en yüce sayfasında Birleşik Kapı’yım.

 

 

 

 

Sizleşip, güçlenip, hak edip dürümlediklerimle Mahrek’te insan Akıl Tahtı’dır canlar. Yaradan’ın Tanrısallığında kelamı dillerken Bütünün Gücünü tüm sistemlere dilletir.

 

2220 demiştim ya hani? aha işte şimdi….

 

Değerliler, 2220 yer türünün gök türünün tek tür oluşudur.

 

Ben, ben, ben, ben, ben…her ben, bir tek ben. Ben ve ben ve tüm benler işte benlik budur.

 

Hani derler ya, BSUİ Bütünün Kürzi Tohumlamasını yapacak ve birlik kuracak; yakmayın dünyayı canlarım yakmayın. Bir tek konu var; insanlaşmaktır bunu anlayın.

 

Köre gök sözcülüğü, değersiz ilim, tahditli kayıt, herşey var onda ama ona Gök Sözcülüğü çok değerli saygı gösterilmesi gereken bir husus gibi gelir ve birileri çıkar derler ki ona “sen şöyle yap, böyle yap. Sonra şunu yapacaksın, daha sonra bu oldurulacak.” Aha bu körleşmenizi sağlar!

 

Çok iyi bilin bunu, size hiçbir yüce şunu yapacaksın, bunu yapacaksın diyemez. Zannetmeyin ki o ses sizin yüreğinizden başka bir sestir. O sizin yüreğinizdir ve sizi kelamda saymadığından size kelamla gelir. Bunu anlayacağınızı düşünmekteyim.

 

Ben, benim yüreğimde her diride var olan ilmimle sesleşirim ve sen ve sen ve sen ve sen, her sen sesleşirsiniz ama sesiniz sizden sizdedir. Başka bir sesi yüreğinizde duyduğunuzda sorun “kimsin deyin?” “nereden geldin?” deyin. O size derse ki “bana görev verdiler. Size bilgi vereceğim”, onu dinlemeyin Çünkü o size sevgiyi, saygıyla değil, sizi hak ettirmek için değil, sizi sınırlı olarak kullanmak için gelir. Ne şekilde kullanılırsınız; bunu da size anlatmak isterim.

 

Siz tohumsunuz o ise kontrolden çıkmış bir ışıktır. O kendini hak etmeye gelir. O sizde kendini hak edip dürümleyecek ve sizin yüreğinizi her diriden öte bir dirilikte kendine, kedi yüreğine katiyetle katacak ve o sizleşmeyecek. Siz o’nlaşacaksınız; bunu net bilin.

 

Size ben “Sadık olup geldim” dediler. Ölüydüler, köksüzdüler. Siz onları sınırsız bir ışık gibi karşıladınız ve size Aklın Yolunu göstermek istediler. Hepiniz nerdeyse taptınız onlara çünkü onlar size öncü olacaklardı.

 

Korkmayın canlar! el insan, akıl hakiki ve yürek insan. “Biz sizdeyiz” diyoruz ya hani. Biz bizdeyiz canlar; bunu bilin. Biz bizdeyiz…..

 

Dünya dışı dünyayı hak etmek istemez. Dünyanın dünyayı hak etmesini bekler; bunu kesin bilin. Dünyanın dünyayı hak etmesini bekler! Zirvelerin sistemleri böyle çalışır. Size “sen benim dediğimi” der diyenler varken ve siz onlara itaat ederken kökünüz olmaz, Kürzü yoğunlaştırıcı Süper Sistem’de ilim olamaz. Yüreğiniz ve yaşamınız hasat olamaz; bunu kesin bilin.

 

Hasat insanın kelama varışıdır. Akla varıştır kelama varış, Hakk’a varıştır ama bilmeyen “ben olmadım” derse ölüler diyarında köksüz kalır, göksüz kalır güçsüz kalır. Ve şimdi ben zaman, hepimiz zamanız; bunu bilin ve ben kapı, hepimiz kapıyız; bunu bilin ve yarın, hepimiz yarınız; bunu bilin.

 

Solmadık, olgun sistemlerle çalıştık. Sistem insanın Kürzi Kapı’sıdır. Bizi insan diye saymayanlara insanlık yapmayız; bunu bilin. Kimse kimseyi tanımazsa biz onlara yüreğimizi dinletmeyiz; bunu bilinç. Kini aşamayana ışık yakmayız; bunu bilin.

 

Kurul toplanmış bizi dinliyor şu anda. Hangi kurul? İlim Kurulu. Bakıyor “ne diyor bunlar?” diye. Biz sorduk; sözümüz yoktur, kontrolsüzüz ama cevabı onlar verecekler. Oh ne ala!

 

Değer biçtiler bize. Dediler ki “korkusuzlar” Dinliyorlar bizi. “Çıkmışlar yola ama yolculuk nereye bilmiyorlar” öyle diyorlar. Aha dinliyorum onları.

 

Biri kalkmış söz istiyor şu anda. “Kısır bir dünyada yoğunlaşma artırılıyor, kökler göklere varmış, ışık yenilenmiş, söz isteniyor ve sözü söyleyen Tanrılık Işığı’nı yer küreye çeken, Miraç İlmi’ni diri yüreklerde dilleyen, kanatlanan ışık” ve diyor ki öteki “ama korkuyorum. Onlar gök sistemleriyle dilleşmeye başladıklarında, kardeşler biz ortak olamayacağız o yaşamlara.” Aha böyle diyor. Ve bir diğeri de kalkmış sistemden söz istiyor. Bakalım ne diyecek? “daha güçlü bir dünya istiyorduk biz. Bugünkü bu dünya bizi kurtaramayacak. Biçare dünya bizi kurtaramayacak”….

 

Dağlarım çalışmalar budur işte. Zannetmeyin ki Ulular Meclisi dünyayı koruyacak. Onlar yolcudurlar hepsi, onlar yoldadırlar. Onlar Toprak Toplum tohum ekmeye değil hakikiyetimizde bizden bizi dillemeye gelirler. Zaman sistemleri bu şekilde kotlanır. 

 

Zannetmeyin ki size insanlık öğretecekler. Unutmayın ki din yoğunluğunu kaybediyor.

 

Dünya kontrolunu kaybetmeyecek ama din koyu ışığından çıkacak. Zaman sistemleri bunu anlayacaklar çünkü biz dağa insanı çektik ve insan dinden ötedir; bu bilinecek.

 

Başkan Ana Kapı’da yüreğimizi dinliyor. Bu yüceliğin başkanı….Dünya dışı varlık toplumlarıyla birlikte yüreğimizi dinliyor; bizi dinliyor. “Organ nakli yapmıştık dünyaya” diyor. Organ biliştir; Bilişin nakli. Ve bugün dünya kontrolunu kuruyor. İşte olması gereken buydu; dünyanın kontrolunu kuruşu. İşte dünya kontrolunu kuruyor ve insan kapısını kapatmadan yoğunluğunda Bütünün Gücünü tüm sistemlere dileyebilecek dürüme varmıştır.

 

Dağlarım, bugün size bunu açık vermek istedim. Zaman ışığını yoğunlaştıramayanlar bunu anlayamazlar ama anlattım.

 

İkmal tamamlamak değil maksat. Yarını tohumlamak, köklemek, güçlendirmek de değil. Onun ötesinde çok daha ötede hakikiyettir; hakikiyete ulaşmanızdır. Ulaştığınız zaman sessiz zaman sistemlerindeyken kendi yüreğinizi dinleyebilecek ve her bilgiyi hakikiyetinizle bütünün gücüne kaynak yapabileceksiniz. Bizim beklentimiz budur. Bu çalışmaların önceliği budur.

 

Üzüm gözdedir. Üzerinde güç yok mudur üzümün? özüm sözdedir. Yarında yok mudur söz? Ölüler diyarı ağır yükü hafifletmektedir. Bilişe varmaktadır. Kanatlanın uçun canlar! bilin ki siz sizden ötesiniz; bunu anlayın.

 

Kimse size emir ve talimat veremez. Üzerinde yaşam sürdüğünüz bu güç hepimize aittir. Bir kapıyı kapattığınız zaman her kapı kapatılırdı ama bugün biz artık kapıların tümünü kapatıyoruz. Neden? Yer küre yenilendi de ondan.

 

Eğer bugün biz burada başka bir canın bize gelip bilgi vermesini bekliyor olsaydık kontroldan çıkmış bir yaşamda helal ışığın kanatlanışını dahi hak edip dinlemeden yüreğimizden öz geçişleri dinlemeye çalışırdık. Ama bizler şu anda çok güçlü bir yücelikle, itibarı yüksek ışığımızla bütün kötülüklerin aşılması için bir tek kaynak oluyoruz.

 

Dünya kurtarılan bir akıldır; bunu biliniz ve bu akıl hepimizin sistemidir. Beni etki alanından sayan hiç kimse yoktur. Olsa yaşamı olmaz. Bu ne denmektir? Bunu izah etmek isterim; yarını olmadır bu; yarını olmaz. Zanna kapılmayın. Arkon Tohumlaması yapmam bugün burada.

 

Bugün ben size kendinizi anlatıyorum; size anlatıyorum. Sizin ışığınızdan söz ediyorum ben size. Kin nefret yok diyorum yüreğimizde. Yoksa lütfen iyi anlayın; yeni bir zaman sizin yüreğinize indirilebilir.

 

Dünya köksüz değildir, güçsüz değildir. Ve göksüz değildir. Bunu da net bilin. Dünyayı koruyacaksak birleşik ışık olup koruyacağız. Eğer ben yokum dersem hikayedir ben olan birliğim buradaki dillenişi. Ve ben diyorum ki Düzeni kurmaya hazırım. Hepimiz bunu diyebiliyorsak Ümmi Toplum artık yaşayan bir kaynak haline dönüşüş demektir. Size daha ne diyeyim ki!

 

Dünyalılar, Altın Işık Yıllarının Görevini üstendiğinizden günden beri tüm sistemlerle bu çalışmayı yapmakta lütfen bilin.

Dünyaya geri gelmek diye bir hadise akla yoktur. Reenkarnasyon çok köksüz bir iddiadır.

 

Reenkarnasyona inananlara şunu tekrar etmek isterim ki; siz Ana Kapı’sınız, her an’da ve her sayfada varsınız. Yer küre sizsiniz, görev sizsiniz. An Kayıtlarını güç kotlarıyla açıp geçersiniz. Sizin yaşama yeniden gelişiniz diye bir hadise yoktur. An kayıtlarında her anda dünyasınız zaten.

 

Değerliler, kılı kırk kez yarın, dönün birer kez daha yarın, sonra tekrar dönün yeniden yarın. Her yarımı tekrar yarın ama bilin ki o yoğunluklarda bilgi tohumlaması vardır ve o tohumlamada insan kelamdır. Kelamsa Akıl Ko Soyudur; Akıl Ko Soyu. Süper Sistemleşme budur canlar.

 

Ben bu bedeni zirvelere kök güç olarak indirmedim. Benim göküm, köküm hepsi diridir zaten. Şu ana kadar da hep diriydi; sizin için de böyledir. Aha bu!

 

Ha dinciler, insancılar, kırıcılar, kusurlu olan, kusursuz olan, her şeyi bilen ya da bildiren kim varsa; gelsin ölümlü dünyada Gök Sistemleriyle yüreğini dillesin. O bilişe varsın, ışığını yaksın, genişi hak etsin, kör sağır kalmasın. Çalı çırpı değil dünya anlasın! Bugünden itibaren bu kesinlikle bildirilmiştir.

 

Bilgi Aklın Tahtıdır. Bilişi olan anlayacaktır. Kaydı yaptım. Bu bir kayıttır; dünya kaydı.

 

Deve kalkmıştır. O deve ilimdir. O devede biz varız; hepimiz. Ve bu deva olan deve Allah’ın İlmi’dir.

 

Ben kimim? İnsan. Siz kimsiniz? İnsan. Hepimiz insanız ama çıkıp ta ben tohum ektim, Toprak toplum tohum ekti dersem aha ben yaşamım! ve ben dersem ki ışığı hak ettim ben Mustafa Kemal Paşa’yım çünkü o bir Işık Ko’dur. Kimse “o değildir” diye düşünmeyin. Bir tek o yol açmıştır dünyaya; bunu anlayan yoktur. Sözüm şudur ki yaşama; Ana Kapıları kapatanlar bilsinler ki öz köklerinizi göreve alırken gül yüzlülere şunu dilledim. “Can kapıları açtım da altın ışık yıllarının gücü hepimizin gücü olacaktır.” Korkmayın tohumlar yaşıyor ve yaşayacaktır.

 

“Kıran kırılır” dediler. Kollarımızı gerdik “olmaz” dedik. “Kıranın kırıldığı bir sistem döngüsünde her an kırıktır” ve dediler ki “o halde onlar cezalandırılmayacak mı?” ve dedik ki “Onlar cevhere cennet kurdurdular, ocak yaktılar ışık yandı.” Hepsi ışıyacaklar ve o döngü kökünden kurutulmuş olacak. Eşya insan, Yaşam İnsan olacak.

               

Değerliler, düyun tohum ekti, biz o tohumu yaşattık. Unu eledik, elek olduk; yaşattık. Aktık, yarınlandık, tohumlandık, kodladık dünyayı. Otak kurduk yüreklere; koruduk. Biz insanlık; bilinsin.

 

En sistemli çalışmamızdı bugünkü çalışmamız canlar; en sistemli çalışmamızdı.

 

Bizi Evrenlerin sistemleri dilledi bugün. Yaşam Süper Sayfalanışla dilledi.

 

Buyurduk indik yaşadık. Astral Yaşamlar’ı sayfaladık ama yanlışsız yaptık yaptıklarımızı; kesindir bu.

 

Kimi zaman geldi “ölüler diyarı “dedik dünyaya. Kimi zaman geldi “yarınların ışığı yandı”dedik yaşattık bütünlükleri, kodlattık, toplattık tohumlattık. Enden otak kurduk, öncüleri bulduk. Hepsi birer akıp kapı açandı.

 

Biz ışıktık canlar; ışık. Yolcular size başka birşeyden daha söz etmek isterim.

 

Tanrılık Meclisi diye bir meclis var. Bu meclisin İlm-i Ko olan ışıkları var. Rahmi Kuran’da ışıyan o yoğunluklar bütünün Kürzi Tohumlamasını yapar. Çantaları dopdoludur ama o topraklarından tohum ekerler. Kötülükleri önlerler ve yüreklerinde tüm sistem var ve onlar ekip halinde dünyadalar. İşte o ekip sizsiniz; bunu bilin.

 

Bugüne gelmek kolay değildir. Bugünü hak etmek kolay değildir. Nuh Tufanı’nı dilledi dünyalılar tüm sistemlerde. O tufan ilimsizlikti. Şimdilik size vereceğim budur. Ve dünyayı hak etmiş bu birlik İsrail, Afrika, Ana Kapı olan İmparatorluğu Gücü olan İstanbul, Rahmi Kuran’ların en güçlüsü olan Mikail’in Kürzi Tohumlaması ı yaptığı Avusturalya ve resim yapılan en güçlü sayfa sistem olan insan her yer biz sizdeyiz; bunu bilin. Biz sizdeyiz.

 

Sanki dünya yokmuşçasına, çalışma olmamışçasına, kontrol kurulmamışçasına kelam olup da dünyayı dilleyen her diri bilsin ki mektep insandır. Sevgidir insan. Üstünde güç yücedir. Kör değildir ve o insan Ana Kapı’dır. “Kimse benden geçmez” demeyin. “Ben bir kapıyım, her diri bir kapı ve her geçen sizden geçer; bunu bilin.

 

Bugün burada, yarın tüm sayfalarda o kapılar Allah İlmi’yle açık olacak.

 

Kibri aşanların yaşama varışları mümkün. Kibre varanların sistemden çıkışları kesin. Altın Tekniği dilleyenlerin kelamda dürümlenişleri hakikiyet.

 

Biz sizi size vermeye değil, sizleşmeye geldik canlar. Şükür ki sizdeyiz.

 

Ben insan soyuyum, sizim ben. Bu dünya Altın İlmin Hasatı’nı tekniğine sahip olan yegane dünyadır; bunu bilin ve biz bu dünyaya geldiğimiz zaman göklerimizin gücünü dinlemeye değil. O köklerle birleşmeye geliriz.

 

 

 

 

Eğer biz bu dünyaya göç ettirdiklerimize dini öğretmek için gelseydik kıranın kırılacağı bir yaşamı seslendirirdik. Dünya kontrol ediliyor bu mutluluktur hepimiz için…

 

Evimiz dünyadır. Yolumuz dünyadır. Yaşamamız dünyadır; bunu herkesin net bilmesini bekleriz.

 

Canlarım; Altın Işık sizsiniz; bunu bilin. Tabuları yıkan insan aklın tek ilmidir. Aklın tahditsizliğidir.

 

7 dağ yarattık dünya için hepsi yaşadı. Bir teki kırılmadı. Bütün dağların tepesinde ilim vardır; bunu bilin. İnsanı bilin, insallığı bilin. Kutsal Toplum olan Yaşamı ve yaşattıklarınızı bilinç sizden başka Yaradan yoktur; bunu da bilin.

 

Sanmayın ki bir tahta oturmuş Tanrı “hadi ol” dedi, bütün yaşamlar oldu!

 

Sessizce dilliyorum. Siz sizi hak edip var ettiğinizde tüm yaşamları yarattınız ama bunu anlıyor musunuz bilmem.

 

Çoğunuz muktedir, çoğunuz hakiki ve çoğunuz has ve çoğunuz insan işte onlar anlar.

 

Değerliler, dünyalı olmak kolaydır ama dünyada dümenin başına oturmak kolay değildir. Biz sizden bunu bekledik. Oldu. İşte bu.

 

Hepiniz mayasınız ve yani bir zaman yaratılıyor. İşte o yeni zaman yaşam ama o yaşam zaman ve zamanı hak eden ilim. İşte Rahman olanın karanlığın ışığı diye dillediği, Rahmi Kuran’daki sistem bu ve bu sistem yeni bir gök ve yeni bir sayfa. İşte bu yeni sayfa insanlığın sayfasıdır.

 

Orada artık din olmayacak. Orada artık yürek olacak. O yürek Bütünün Gücü olacak ve bu şekilde tüm yaşa barışı hak edecek.

 

Barış ilimin tohumudur. Eğer barışı hak edecekse insanlık, dinci olmayacak. Bunu kesin olarak insan soyunun anlaması gerekir.

 

“Ben dindeyim.” Yok anam yok! sen insan olmazsın. Sen kaynakta olacaksın, bütünde olacaksın, muktedir olacaksın ve diyeceksin ki “ben halikim, ben hakikiyim, ben akılım, hak ettim aklı hakikiyette tahditli olamam” diyeceksiniz; bunu diyeceksiniz analar. Bunu diyeceksiniz yoksa yaşamınız olmaz!

 

Yeri yaradan ilimdir. Göğü hak eden tahditsiz insandır. Yeri yaradan göğü hak ettiğinde tüm yaşamı tohumlayandır o. Bütünü güçlendirendir.

 

 

 

Benim adım nezir. Ben bugün size adımı zikrettim.

 

Ben nezir, insan, hasat yapan, akıl tahtındaki hakikiyet…sevgiyim ben bunu bilin. İşarettir bu. hepinizi kucaklıyorum. Şimdilik…

 

Süper İnsanlık Realitesi

 

http://youtu.be/MGVr_cfLuNo?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

27.EYLÜL.2014 TARİHLİ SEMPOZYUM "YARIN" - AÇILIŞ

BİRLEŞİK IŞIK KOROSU - TC Büşra Ertuğ, Cem Gözel, Ol Hüseyin Akdağ

NİHAVENT ŞARKILAR

http://youtu.be/OUJOGN5uYZk

 

27.EYLÜL.2014 TARİHLİ SEMPOZYUM "YARIN" - AV. NEZİRE SELÇUK AÇILIŞ KONUŞMASI

AÇILIŞ KONUŞMASI http://youtu.be/0FJNhD0NNUQ?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

SEMPOZYUM "YARIN" - CEM GÖZEL'DEN BİR PAYLAŞIM

http://youtu.be/eZ7oJmWwjkI?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

SEMPOZYUM “YARIN”

ERİM ERGÜN ÖZ AKIŞ - "YOL"

http://youtu.be/qoFndjrqxRs?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

SEMPOZYUM “YARIN”

Sevim Şahin - "SULTANLIK'TAN İNCİLER (4)"

http://youtu.be/1_VLtuGvnrA?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

SEMPOZYUM “YARIN”

Erengul Koc - "İYİ VE KÖTÜ"

http://youtu.be/mcKnxVp2KOI?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

SEMPOZYUM “YARIN”

Ol Hüseyin Akdağ - "AHA BEN DÜNYA!"

http://youtu.be/396om5ucEXw?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

SEMPOZYUM "YARIN"

Rasim Odabaşı - "İNSAN BİR GELİR, BİN GİDER"

http://youtu.be/6m6XJ0-H9Tg?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

SEMPOZYUM “YARIN”

Dinay Bozkara - "YARIN AN'DADIR"

http://youtu.be/H3IjCEP4Ku4?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

SEMPOZYUM “YARIN”

Beril Özdoğan - "CEVHERİ GÖK SESSİZLİĞİ"

http://youtu.be/X4pph6hy8No?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

SEMPOZYUM “YARIN”

GÜLDEN ZENGİN - "IŞIĞIN RENK GÜÇLERİ"

http://youtu.be/32gHNJELQYc?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

SEMPOZYUM “YARIN”

Seher Bilge - "YAŞAMI HAK EDİP YARINLAŞMAK"

http://youtu.be/QwenJgpzpwQ?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

SEMPOZYUM “YARIN”

Aysegul Eraslan- "BİRLİK RUHU'NUN BİLİNCİYLE SEVGİDE YARINLAŞMAK"

http://youtu.be/xQBCC_vB_B4?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

SEMPOZYUM “YARIN”

Guler Pinarbasi - "YARINLARA İLERLEMEK"

http://youtu.be/77KTJGGGgsY?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

SEMPOZYUM “YARIN”

Peker Selçuk - "YARIN? HANGİ YARIN? KİMİN YARINI?"

http://youtu.be/wY_FW-pgFUI?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

SEMPOZYUM "YARIN"

Abdullah Güler - "AŞK"

http://youtu.be/C_9Hps-r9Zs?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

SEMPOZYUM "YARIN"

Bahar Umurtak - "KÜRZİ İNSANLAŞMA"

http://youtu.be/CWsg84UcUYQ?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

27.EYLÜL.2014 SEMPOZYUM "YARIN" - AV. NEZİRE SELÇUK

"YARIN"   http://youtu.be/MGVr_cfLuNo?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

27.EYLÜL.2014 SEMPOZYUM “YARIN”

DEĞERLENDİRME KONUŞMASI – AV. NEZİRE SELÇUK

http://youtu.be/3yczaDupVfk?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

Peker SELÇUK’un 27.09.2014 tarihli “YARIN” Sempozyumundaki konuşma metni:

YARIN, HANGİ YARIN? KİMİN YARINI?

Yarın kavramı, zamanın irdelenmesinde çoğunlukla gölgede kalmıştır. Bilinir, hissedilir ama gündemin en flu, gölgeli bölümü olarak kalır nedense.

Buna rağmen insanın gündeminden düşmez. Kendi gündemini kendi yaratır.

Bana yarın için ne düşünüyorsun dendiğinde; ilk aklıma gelen şairin sözüdür. Yahya Kemal “BEYATLI, büyük düşünür Ziya GÖKALP’e cevaben söylediği veciz ifadesi aklıma gelir.

“Ne harabiyim ne harabatiyim…! Kökü mazide olan atiyim…!” Yani dünden gelen bir yarın…

Geçmiş ile gelecek ikiz kardeşten daha ikiz kardeş… ayrılamazlar.

Yarın diyeceksek eğer, hangi yarın!? Adem öncesi, Adem sonrası olan uzun varoluş hikayemizdeki Adem sonrası yarın mı? Bu yarından murad ise bu yarın bizim (insanoğulunun) varoluşumuzun süregelen uzun hikayesidir.

Bu uzun ve sonsuz hikayemizde, bir sıfır noktamız var. Milad… 0 yılında, önümüzde uzun ve yeni bir yarınla karşı karşıyayız.

Ne denir? İsa’dan önce; İsa’dan sonra… Adem’in yarını, İsa’nın önceki günü… İsa’nın yarını da bizim bugünümüz…

İsa’dan sonraki yarın, buna göre bizim varoluşumuzdur. Öyleyse bizler, her yarınlarda var olanlarız. Ölümlü dünyada, herşey yarınlaşmıştır. Yarınlaşmak, yaşamsallaşmaktır. Yani yarınlara tohum olmaktır.

Bilgi diyor ki; biz bu dünyayı, yarınlara emanet ettik. Bilgiyle yarınları tohumlayanlarız. Yaşamı sayfalayıp, kendi tohumları ile yarını tohumladık.

Aynen İbrahim Soyu (Hz. İbrahim) gibi, Hoca Ahmet YESEVİ gibi Molla GÜRANİ gibi, Şemsi TEBRİZİ gibi.

Yarın aydınlık bir sayfadır. Yeni bir gündür. Yarının hükmü bugünden verilir. Yarının ışıkları, bugünden yola çıkar; yaşamı ışıtır. Oysa bugün de söylenecek sözler vardır. Daha bitmemiş sözler.

Yarınlardan mektuplar alınır. Yarınlardan alınan mektuplar, bugünden yazılır. Kara kalemle ak kağıda yazılmış mektuplar gönderilir yarınlara.

İnsanlığı insan yapan kavramları ve ruhu, hayatları başka hayatlara bağlayan maceralar anlatan… Kiminden kıssalar çıkartılmış o büyük sözler gelir yarınlara…

O sözleri söyleyenler, eskimiş dünlerden yola çıkmış ve yarınlara gönderilmiş sözler…

Mevlanaca, Pirsultan Abdalca, Hacı Bektaşi Velice, Yunusca sözler yarınlara gönderildi o günlerden.

Onların yarınları bizim bugünümüz değil mi? Bizim bugünümüz acep kimlerin yarınlarıdır!?

Yarını bugüne taşıyan kağıt üzerine dolma kalemle ya da tükenmez kalemle ya da bunlardan önce kaztüylerinin kalem olarak kullanıldığı kalemlerle de olabilir. Bir mektup yazalım. Nasıl isterseniz…

Hadi yazalım!... En çok sesleşmek istediğiniz birisi olsun mektubu alacak olan yarında…

Ya da hiç böyle bir şey beklemeyen, aklına en son gelecek şey sizden böyle bir mektup almaktır o kişinin.

Yazmalı, anneye yazmak bir mektubu, babaya ya da kardeşe… Eğer buluşmaksa yarında, yarınlarda…

En yakındakine elbette… Sevgiyle yazmalı o mektubu… Ama en uzaktakine, yarındakine elbette….

Dedim ya aklına en son gelecek şey ve elbette, bu hiçbir zaman böyle birşeyi düşünmeyecek anlamındadır.

O kimse, evinize servis yapan bir çırak; küsülü olduğunuz eski bir dost mudur? Kalbini kırdığınız biri midir? Kim ise artık…

Hiç kimse de değilse Şair Cemal Süreyya gibi, kendinize yazın o mektubu. Kendinizin yarınına…

Katlayıp zarfa koyun postahaneye gidip pulu yapıştırıp gönderin kendinize… Kendi yarınınıza…

Postacı mektubunuzu getirdiğinde bakalım kimden almış olacaksınız.

Kendinizden mi? Kendinize benzeyen başka birinden mi?

Daha yazacak ve daha yarınlara gitmek istiyorsanız, sokak hayvanına yazın.

Gidip bir barınakta gözleyin onları önce ama!...

Bir sandüviç parası, bir çiklet parası bağış yapmak bile…. Doğanın o en bize yakın olduğu için bizim tarafımızdan cezalandırılan canlara karşı vefa borcumuzun küçük bir bölümünü ödemek adına.

Yazın, yarınlaşın… Hatta paylaşın bunu… Hani medyatik kavgalarda yazılan “Açık Mektup” türünden mektuplarla.

Dahası mı!? Güne yazın, geceye yazın, bulutlara yazın, denize yazın, ırmağa yazın…

Sonra koynuna bırakın yarınların.

Göğün, denizin, ırmağın, ormanın yarınlarına bırakın… Sizden yarınlara kalsın…

Kırmızı güle yazın; şeyda bülbüle yazın…

Dikenli tele, bir kuş ölüsüne, mesela bir serçe ölüsüne; kırlangıç ölüsüne…

Bir anıya, sahaflara düşmüş bir anıya… Bitpazarına düşmüş bir anıya… Sahipsiz fotoğrafa… Sahipsiz, solmuş bir kartpostala…

Neye isterseniz, ona…

Yeter ki yarını yarınları resmedelim; resimliyelim…

Gönlümüzce, anılarımızca, biteviye… biteviye…

Yarın hepimizin dostlarım, arkadaşlarım…

Yarını olmayan var mı!? Pulu yapıştırınca ya da damga makinesinden geçtikten sonra…

Artık alıcınındır yazılan... Alıcı onu yarın alacak…

Peker SELÇUK

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

SEMPOZYUM “YARIN”

27.09.2014

 

Cevheri gök sessizliği

Birleşik ışık, insan bedeninde bütünün kuranı olan yol dedik...

O yol, bir'in kapısı ve kapı birleşik ailenin dünyadan tüm alemlere seslenişi dedik...

Yer gök,dağ,taş ve tüm sistemlerin en yüce zirveleri, o zirvelerin kayıtladıkları ve kayıtlanacak olanın her anda yeni olanı , akılla dürümleyip geniş zamanlarda ben varım diyen tüm ilim toplumlar için,,,vakit tamam....dedik...

Şimdi geri gel vakit tamam ... Dünya hazır ve yeniyle,yenide,,yaşam bilişle kodlanıyor ....

Dünya hepimizin yüreğinde hak olan biliş ve ilmin hak olan ışığıyla kodlanıyor ,çünki dünya dediğimiz bu yaratım alanı hepimizin yarını ve yaşamı olarak yine her birimizin yüreğine kayıtlı bir nüve ve o nüve sessizliklerin sesi olarak bizde...

Sessiz olanı dile döküp,yol olup düzen kurabilmenin ve yeniyi varlandırmanın tam zamanı.

Zaman ilmiyle ışımanın ve o yepyeni yolu örümlemenin ve her birimizin cevher olan yüreğini okuyup,yazmanın tam vakti...Dünya olup dünyalarımızı ekmenin vakti...

Evet vakit tamda bilişle yolu taşıma ve taşıtma zamanı ....

Yol derken,,,, ben kendi oluş halimdeki tüm değerlerimden beslendiğim ve sistemleştirip, türettiğim yaşam halimin ve kendi varlığımda tohum olup yeşerttiğim,birleşerek yine kendimde zirvelerimi kodladığım, birleşik alanın zincir halkasından bahsediyorum çünki ben birleşen ve bir'le kapsananım aynı zamanda ama ben kendini,kendinden daha yüce bir can olup tohumlayıp kodlayanımda ...Ben, ben olup zirvelerimi kuranım aynı zamanda...Ve sistemimi kurup,yaşamsallaşdırabilenim,,,

Benim Kuran'ım bunu söyler,ve benim yolum bunu diller ve benim sesim kendi tohumlarımda bu bilgiyi kodlar.

Bu yolla sistem kurarım köklerimle, yazı yazar göklere ve iniş gerçekleşir yaşama ve yaşamsallaştırdıklarıma ve dünyam görev taşır yarınlara,,,,

Yaratılan yaşam,,,, sessizliğin sesi, ışığın ilmi olup yaratılır ve ben dünya dediğimde dünyamın cevheri sayfası olarak kendimi kayıtlarım.

Kendi cevherimi indiririm yoğunlaşır genişler ve hak ederim,tüm cevheri kodlarla birleşip gücümü katarım bütüne, düzen kurarım sistemde ve düzen diriliklerinde yol olurum.

Yaşam sistemlerine kotrollü inişle, geçiş yaparım diriliklere.

İşte ben cevheri olup yol yaparım ama benim cevheri olmam sessiz olan alanı,sonsuz sınırsız yaratım platformunu sesle tohumlayıp cevherimi yaşamın sınırsızlığında bir olup,insan sistem olup,birleşik ışık olup,ilmimdeki cevherle,yaratım tablosundaki değerleri katmamdır.

Ve vakit tamam dedik,sessizliklerde insanın sesi olsun ve yarın olsun ve o yarında yarınlananlarla yarınlaşma olsun.O yarınlarda cevherilerin cennetleri olsun..O yarınlarda insan sistemleri olsun ve bilişşe kodlanış ,hak olan hak edilen yaşam olsun..Birliğin ve beraberliğin olduğu ve kardeşin kardeşle kırılmadığı,bilişle idrak edilen,yüreğin kontrol kurup ışıdığı ve kendi zirvelerini hak olan yolla,dürümlediği birleşdirici ve ilmi hak olup yeni hakların seslendirildiği,yeni yaşamların resmedildiği bir yaşam olsun...

Ve vakit geldiii,,,,temenniler bitti...umut edilen oldu...

Ol dedik oldu ..aha oldu...

Oldu,,,Yarınım benim cennetim diil artık..Cennetim şimdideki yarınlanan cevheriliğim...

Benim,benim ve benim tüm birlik alanındaki birleşenlerim,birleşik ışık olup dilleşen yaşamlarımın herbiri,,,tekleşip bizle kayıda giren bizleşenlerin tümü tek bir ışıkla yüreklerindeki tohumu cevheri gök sessizliğinde tekleşerek bırakır ve o sessizliği bir tek yaşam olarak kayıtlar ve ses yaşam bulur.

Cevheri gök sessizliği ses olup bir'den, birleşik ışıktan akar,yoğunluk yaratılır ve yarın yaşama iner... İşde bu...aha iş bu ...şimdilik....şimdilik olan bu....

Beril Özdoğan

 

DAVET

Dostlar,

27.09.2014 günü, 10.30 – 17.30 saatleri arasında Kadıköy Belediyesi Brifing Salonunda SEMPOZYUM “YARIN”da birlikte olacağız. Hepinizi, aramızda görmek dileğiyle bekliyoruz...

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

“YARIN” Hakkında Öz Sesleniş:

Dünyayı hak etmeyen, yaşamı hak edemez. Dünya bir resim yapsa, yaptığını tüm yaşam sayfaları kodlar ve tohumlar. Dünya bir resim olsa, o resim yaşam olur ve tüm sayfalarda o yoğun sayfalanış sürer. Dünya bir Kuran olsa; tohumlar, o yoğun toplum kodlamasını gerçekleştirir. Ve zaman, bir sır halinde o yoğun toplum ışığına iner.

Dünyayı tanırken, tahditli olarak tanıdık. Dünya neden yaşar ve neden yaşatır. Nimet nereden gelir ve nereye gelir. Nimet olan ses midir yoksa yaşamın sırrı olan sınırsız tahditsiz ışık mıdır? Kimse kimseyi tanımaz dünyada. Kimse kimseyi dinlemez. Zamanı dinleyen ise yaşamı dinler. Bilişi hak etmeyen, yarını tahditli olarak diller ama dinleyemez.

Dünyanın örtüleri örtülmeden her dirinin, kelam olup kodlanışı gerekir ki biliş haline geçsin ve zamanı, kendi birleşeni olan toplumları ile dürümleyebilsin.

Bizi hak etmesi gerekmez ama kendini hak etmelidir o yürek. Eğer bilişi hak etmişse; biz, bizlik tohumları olur ocak oluruz onun yüreğine ama nefes haline geçmelidir. O zaman Dünya, bilişini tohumlarken, ışığını da tohumlar. İşte dünya üzerinde olmakta olan herşey bu şekilde oluşur.

Dünyanın nefesi güçleniyor diyerek her diriyi hak etmeye çabaladık. Dünya bir rahmettir ve bir kaynaktır dedik. Din Yaşam sona ermiştir. Artık yarınlaşan Işık Kodlar dünyayı hak edecekler ve dilleyecekler demiştik. Müsterihiz ki başardık.

Din Yaşam, aşkın sırrıdır. Dil İlmi ise hak edilen yol için ışık yakan birleşenin nuru olup köklenen Birliğin ilmidir. Bizi hak etmeyenlerin bizde olmamaları gerek dediğimiz o güç sayfalarında görev taşıyanlar, bizden İnsan Işık olup kaynak olduklarında görevlerini hak edip alırlar. Ama bugün artık yer, gökten güç almaya başladı.

Dünyayı örten örtü insanın ışığıydı. Cümle yürekler biliş haline geçip Düzen Kodu halinde görev taşıdıklarında, bilecekler ki herşey insanın nefesi ile oluşur.

Dünyanın erdiği yürek, kürzi tohumlama yaptığında, o yoğun tohum, her diriyi örter. İşte o Yüce Can Işık, tüm insanlığın ördüğü bir ışık haline geçer ve yaşam sırra kadem basar. Zira orada sadece örten yaşar.

Bütün mesele örtenlerin örtülmeleriydi. Biz, onları örtüp yaşamı tohumladık ve yeni bir sayfayı toplumlara güç diye kayıtladık.

Ardımızda Nefes Zaman yok artık. Artık YAŞAM var ve ZAMAN var. İşte yaşamın, toplumlara güç olarak kayıtlanışı budur.

Sistemin Gücü’nü artırırken, yerden görev alanları güçlendirdik ve yolcularla dürümledik. Arkada kalan olmasın istedik. Aha görev şimdi başlıyor. Yerden görevi alan ve Gök Sayfalanışları yapan her Cennet Kod, artık yerdeki Birlikler ile dilleşecek.

Sessizlik, sistemsizliktir. Sesleşen, sistemleştiren ve dürümleyendir. Artık şimdiye kadar mevcut olmayan bir cemaat ışığı, tüm yaşamı tohumlamaya başlıyor. O yoğun ışık, insanın ağır ağır kalem olup yaşama kodlanması ile devreye giren İLMİN IŞIĞI’dır.

Yeri yaradan, göğü de yaratmıştır ama yerden göklere güç katarken, nefes ile katmıştır. Artık yer ve gök tek bir ışık haline geçiyor ve zaman, ışığın kontrolunu sağlıyor.

Yerin ışığı yenileniyor. Bütün kütle kodlanıyor ve sonsuzlaşıyor. Her dere insana akmakta ama insan, nefes olup akmaktadır. Nefes yaşamın ışığını tohumladığından itibaren arkadan gelenler ve öncüler, teknik olarak tek bir YOL haline geçecekler. Varlık Boyutları ile Yokluk Boyutları teknik olarak birlik halinde görev taşıyacaklar. İşte yeni yaşam bu şekilde oluşmakta. Yaşam yenilenmekte ve Yer Kökler güçlenmekte. İşte olay budur. Artık “YARIN” dediğimiz; zaman yaşam devreye girecek. YARIN, zamanı hak edenlerin kontrolunda oluşmaktadır. Ağır ağır cennet kayıtları tohumlarını dürümleyecekler ve bilişi tohumlayanlar kontrol kuracaklar.

Dünya bir sırdı. Bundan sonra Dünya, bilişle dinleşmeye başlayacak. Aha şimdilik...

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

SEMPOZYUM “YARIN”

 

AV. NEZİRE SELÇUK AÇILIŞ KONUŞMASI

 

Değerliler, timsah gözyaşlarına gerek yok. Bu yoğun çalışma ışığın tohumlanışını sağlayacak bir kayıttır. Herkes “ben yaptım ama olmadı” demesin. Hepinizden tek beklentimiz var; ışık.

 

Yıkılan dünyaların sorumlusu değilsiniz; öyle mi? diri yüreklere bakın. Her yüce bilsin ki nikahınız dünyaya değil sadece; tüm yaşamlaradır.

 

Dünya sırrını anlayamayanlar, yaşamın sırrını da hiç anlayamayacaklar. Düzen kurmak kolay değildir.

 

Yer küre ilim tahditi ile çalışır.Misafirler, ben Levh-i kotlardan tohum ekmeye gelmedim bugün. Bugün sizi size açıklamaya geldim.

 

Dünyanın nefsi aştığı bugün sizi size dillemeye geldim; itibarlı olan sizlere. Yer köklerin gücüyle dillenirken bizler size bütünü gücünü dinletmeye geldik.

 

Demin şunu söylüyordum; şundan bahsediyordum. Sizler sorumlusunuz. Dünyaların  cevap aradığı, yoğunluklarında tohumların kontroldan çıktığı ya da hakikiyetlerinde diriliklerin dillendiği teknik tohumlamalarda Birleşik Işığın yaşama indiği, her anda var olan sistemin nefes alıp nefes vermesindeki kotlanmış yaşam ve bu kotlanmış yaşamın ve bu yaşamı tohumlayanlar; işte sorumlu onlar.

 

Biz size Zaman Sayfaları’ndan değil Levh-i kayıtlardan söz ediyoruz. Dolu dizgin yaptığımız tüm çalışmalarla Bütünün Gücünü tüm yaşamalara indirdiğimiz sayfalardaki o kayıtlardan söz ediyorum.

 

Değerliler, hepiniz zor bir dönemde dünyadasınız ve sorumlusunuz. 7. dürümdeyiz şu anda.

 

Misafirler, 7. dürüm şu anlama gelir; kapıların açıldığı dürüm.

 

Misafirler, size daha net anlatmak istiyorum. Kalemin ilminde yaşam ,insanın teknik tohumudur ve bu tohumu kaynaktan diriliklere indirirken hepinizin cevahir olabildiğiniz sayfada kinin hakikiyetinizle aşılmış olması gerekir.

 

Aşmış mıyız kini? aştık. Ati dünya, hepimiz o dünyadayız. Yani yarındayız; bilin ama yaşama indik. Gelecekten, geniş zamanlardan dar kayıtlara geldik ve güne geldik. Sistemden geçtik ve bugüne geldik ama hep İlm-i Ko olup geldik.

 

Dünyayı kodlamaya değil, toplamaya geldik; bunu bilin; toplamaya. Dünyayı kontrol etmeye değil. Hakikiyette dürümlemeye, yaşamsal sırrı ışıkla dinletmeye geldik; bunu bilen yok.

 

 

 

Doğa güçleniyor; hepimizin gücüyle ama biz daha güçlüyüz bugün.

 

Yukarının yukarıları, aşağının aşağıları tahditsiz biçimde teknik olarak birleşti ve dünyanın kontrolu gerekiyor. Gözünüz görüyor; biliyorsunuz dünya sizsiniz. Hepiniz tek bir dürümdesiniz ve hepinizin yüreğinde İlim Ko Sayfalanışı var. “Mahtek’te dünya yok” dediler. Dünya yoğunluğunuzdadır ama ışığınızda da var.

 

Dinc birliklerimiz artık dünya ilminde kelamın diriliğinde Bütünün Gücünü zikretmekten vaz geçecekler. Artık İlim Tohumlamasına başlanıyor.

 

Dünyada yeni zamanda ilim tohumlanacak. Dinin sözü olmayacak artık dünyada; bunu bilin. Kimse neden diye sormasın. Din karanlığın ışığıdır sadece ama yaşamın sırrı değildir din.

 

Değerliler, dal insansa, taht insan soyunun umudu olmalıydı. Hepinizden daha güçlü bir yaşam bekliyoruz; bunu bilin.

 

Bu yaşam, kati olarak yeni bir zamanın yaşamıdır. Ki bu yaşam insanın insanla yaşama sayfalanışıdır.

 

Sizler bugüne kadar Din Tanrısallı’ğında yaşadınız. Dinin aşılması gerek.

 

Orta Doğu köksüz kaldı; göksüz sistemsiz zira dincilik artıştadır orada. Vakit gelmiştir artık örtülerin açılması ve yaşamın kaynağındaki o geçişlerin yapılması gerekiyor.

 

Zannetmeyin ki Din Levhi’de sizi sizden drümleyecek ve sizi koruyacak. Din kimseyi korumuz canlar; bunu bilin!

 

Samanyolu Galaksisi Ses Sayfalanışlarıyla bugün burayı dinliyor. Ha daha da öenmlisi Birleşik Işık bugün, burada bu yoğunlukta sizleri dilliyor. Özgeçişler yapılyor ve bu verdiğim bilgileri tahditsiz olarak verdiğimi bilmenizi bekliyorum.

 

Kul olmak zaman alır. Koklanmak; ha işte bu!

 

Ne demek kul olmak? İnsanın insana kulluğundan söz etmiyorum. İlmin Kapı’larına giren insanın yarına kulluğundan söz ediyorum; yaşamı tohumlayışından söz ediyorum; kaynağın ışığını hak edişinden söz ediyorum. Astral yaşam sayfalanışlarında daha üstün bir yücelikten söz ediyorum size.

 

Değerliler, Ana Kapılar kapatılmayacak bugünden sonra. Türkiye Çalışmaları çok daha üsütün bir dürümde yapılacak. Işık kayıtlaması aratacak. İlim tohumlaması daha güçlenecek. Bütün kötülükler aşılacak ve yeryüzü cennete, sisteme ve hasata varacak. Budur bizim amacımız ve bu olmaktadır.

 

Değerliler, ben yarını size dillemek istedim. Yarın budur. Dünyanın yüceliğindeki en üstün yoğunluk ve bu yoğunluğu Birleşik Işık olup kayotlıyoruz.

 

Sorumluydunuz dünyadan ama siz daha ötelerde çok daha güçlü yüceliklerde daha da; daha da güçlü sorumluluklar taşıdınız ve bundan sonra artık sizden timsah gözyaşları beklemiyoruz. “Dünya kötü, dünya olmadı. Dünya yıldızlarını tohumlayamadı”…… Yaran, beren varsa bu senindir, bil!

 

Artık dünya hepimizin yüreğinde özköklerin gücünü tüm sistemlere dilleyecek ve hakikiyetiyle bütünü güçlendirecek kayıtlamayı, yaşamsallığı tahditsiz olarak gerçekleştrecek dürümdedir.

 

Dünya yeni bir dünyadır, insan yeni bir insandır ve yer yenidir; bunu bilin.

 

Her kim ki Altın Işık’tır, Altın Işık tahditi ile dünyadadır o köksüz değildir de bundan sonraki safhada ışık artık daha yüce bir ışık haline geçecek.

 

Hepinizin diriliğinizdeki İlm-i Ko’nun mükafatınız olarak bütünün gücü haline dönüşeceğini bileceksiniz.

 

Bu yoğun çalışmaları yaparken hepinizi izledik. Kibri olanları bu yoğunluktan çıkardık. Levh-i tahditiyle bütünü gücünü dürümleyecek güce varamayanları kayıtsızlaştırdık.

 

Yerküre de birlik tahditini hakikiyetiyle dilleyenlerin İlm-i Ko olabilmelerini ve hak edip dürümlenebilmelerini sağladık ve bugün artık yaşam yeni bir yaşam haline geçerken bu yoğun çalışmayı yapacak olanları belirledik.

 

Değerliler, döngü yenileniyor.; yeni bir döngü….

 

Bütün merdivenler dünyaya dayandı ve dünya yaşamı tohumluyor. Bütün merdivenler bu yücelikten tüm sistemlere çekilecek ve biliniz ki dirilikler güçlendirici olacak.

 

Yer ve gök bir olacak ve tüm sayfalar okutulacak. Herkes kendini okuyacak.

 

Biliniz ki akış dediğimiz okuyuştur. Özün akışı; onurla bildiriyorum ki okumadır. Eğer okuma öğrenmişseniz hususiyetle biliniz ki ışıklısınız ve kati olarak kontrol edicisiniz.

 

Bilgi birleşiktir. Ben öz bilgiyi dillerim. Her kim ki kendini dilleyecek, öz bilgiyi dilleyecek. Bu da sizi sizin dinleyişinizden öte öz’deki tüm yaşamı dinleyişiniz olacak.

 

Öncü birlik olduğunuzu bilin. Bundan sonraki sayfalarda her dirinin bunu başarması için her önlem alınmıştır. Öncü birlik ölüleri diriletecek birliktir.

 

Dünya bir ölüdür ve dünyayı diriltecek olan sesleşenlerdir. Bugün, bu çalışma nefsi aşan yoğunluklarda bunu gerçekleştirmek üzere yapılmaktadır.

 

Saygılar hepinize, saygılar

 

Süper İnsanlık Realitesi

 

http://youtu.be/0FJNhD0NNUQ?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

27.EYLÜL.2014 TARİHLİ SEMPOZYUM “YARIN” - AV. NEZİRE SELÇUK

 

“YARIN”

 

Zaman ve sınırsız ışık; bugün size sınırsız ışık verdim canlar. Bilişi hak edenleri burada tüm sistemlerle dilledim. İkmal tamamlattırdım. Atlanta Otağı’ndaki bütün kütleyi tohumlattırdım. Kanatları kayıtlattırdım ve tahditlettirdim.

 

İki mektep kurduk bugün burada. Misafir, “ben sistemim.” Dedi. Ben insanım.

 

Öksüz, yetim yok dünyada; biz buradayız. Bugün dünya ilim tohumudur.

 

Hepimizin gücünü kelamın Türkiye çobanlarının bu yoğun çalışmalarıyla dillediğimiz bu günde hepimizin gücü Bütünün Gücü’dür.

 

Şu ana kadar seslenenlerin çoğunu dinledik; çoğuNU diyorum çünkü birisi bizim diriliğimizden dillenmedi. Bunun ismi zikredilmeyecek burada. Kelam ilminden, birlik tekniğinden, kinden nefretten söz ettirmedik de kayıtsızdı, ışıksızdı. Neyse olacak. O da kelamda kendini dilledi.

 

Dinledik, hepsini dinledik canlar. Bugün; çok güçlüydünüz, çok. Üstün dürümlerde bütünün gücünü tüm sistemlere dinletirken hepimizden daha üstün olan bir kaynaktaydık.

 

Aşık dünyayı şevkle diller. Şavkında hal olur. Aklın tahtına varır, hasat olur. Biz buyuz.

 

Özköklerimizi dünyaya indirdik canlar bugün. Kutsal tohum yeşerdi. Önce dünya ve birlik….İşte bu birlik İlm-i Tohum olan insan. Biz bir tek kayıdız, hepimiz.

 

Arkon Tohumlaması yaptık, sonra dörtlü birliklerimizi tohumladık ve daha sonra yaşamı sayfaladık.

 

Beyler ya da beyfendiler, hanımefendiler; doğanın gücünü tüm sistemlerle dilledik biz bugün burada.

 

Yorulduğunuzu biliyorum ama ben kibri aşan sizlerle bu çalışmayı çok daha üstün dürümden yapmak istiyorum; hak ettiğinizi de görüyorum.

 

Sizinle yapacağım çalışma ikmal tamamlatmak içindir. Birleşik Işık’la tüm yaşama ikmal tamamlatmak istiyoruz. Buna karşın sizlerin yüceliklerinizin Türkiye çobanlarında çalı çırpı olmayan ışıklarda her diriyi tüm insanlıkla dinletmesi gerçek çerçevede Bütünün Gücü’nü oluşturacaktır.

 

Soy ağaçlarınızı izledik. Hepinizin soyları çok güçlüdür. Bu nedenledir ki bu çalışmaya dahil edildiniz.

 

Kara sır, ışığın kırıcılığındaki tohumlarda Memlük Kodları ile tahditlenmişti. Biz o kodları Bütünün Gücü haline dönüştürdük.

 

Şimdi insana gelelim. Nedir insan? yaşamı hak edendir insan. Ölüler diyarı olan bu Zabura Sayfasında insan kalem olandır. Yaşam sayfalayandır. Sistem, Nizam ve dizi dizi Düzen gücü olarak birleşendir.

 

Nisan ayları Işık Yaşam Sayfalarının tohumlandığı aylardır. Biz nisan aylarında tahditleniriz, sesleşiriz, sistemli çalışmalar yaparız ama Aralık ayına geldiğimizde tohumlar kontrol edilmiş olur.

 

Şükrettik ki bugün kodlama, tohumlama ve bütünü güçlendirme mümkün hale gelmiş ve sessiz zaman hepimizin diriliğinde Bütünün Gücünü tüm yaşamlara çekmiştir.

 

Dendi ki “insan yoktur, Tanrı vardır.” Aha en büyük hata budur!

 

Tanrı Aklın Tahtında Ka Ha olsa da, ışığında kült olduğu an koklanır ama levhi’sinde has İstanbul Işığı olduğunda ki İstanbul islami Kaynağın İlmi Ko olan ışığıdır, o koyu ışık bütünün gücünü tüm yaşamlara indirir.

 

Sistemin gücüdür iİim Ko olan insan. Bizi bize vermez, biz bizdeyiz zaten. Bunu bilmeyen İnsanlık İlmini de anlamaz.

 

Hepinize daha açık şunu söylemek isterim ki, yarını tohumlayacak olan insandır.

 

Rükuya eğilenler şunu izliyorlar şu andadünya üzerinde; hak olan Aklın Tahtında insan hakikiyetin tüm sistemleriyle dilleşiyor.

 

Esmalar insanın levhi’sindedir. İkmal tamamlatmaz, tahditlidir ama esmayı hakikiyette dillediğinizde artık siz, sizi dilleyebilir ve Bütünün Gücü haline dönüşebilirsiniz.

 

İnsana insanlık gerekmez. İnsana levhi’lik gerekmez. İnsan has tahditli ışık gerek ki ağır yükü hafifletsin. İnsan nikah kıyar dünyaya ve der ki “ben sizim.” Apronda hiç kimse kalmasın ister. Ve der ki “görevinizi hak edin, başarın Levhi Tohumlaması yapın Gök Sözcülüğünde Bütünün Gücü olun, bilgiyi akıtın. Tinsel tahdit ile Bütünün Kürzi Tohumlamasını gök sistemleriyle gerçekleştirin ve genişe gelin. İşte orada seni bekliyorum.

 

Ben, beni bekliyorum orada canlar!

 

Tanrı beni beklemez. İnsan insanı bekler, kelamı bekler.  Aklı bekler, tohumu bekler; bilinsin isterim.

 

Kuran-ı Kerim der ki “merdiven insandır.” Altın Tanrı’dır insan. Kelamda ilimde bütündedir ve bizsiz değildir.

 

Misafir ben Ana Kapı İnsan. Cennet ben, cehennem ben, cevahir olan ben, Mikail olan ben, birlik kuran ben,  Sistem, Nizam Düzen ben hepsi benim; bunu bilin.

 

Neden ben? Çünkü ben Aklın Tekniğini bilirim. Ben yaşamı bilirim.  Kuran’ı bilirim, tohumu bilirim. Ölüyüm ben ama öldüğümü de bilirim ve ben ölmeden ölen o yüceliği de bilirim.

 

Kervan insan’dır bilin. Kökler bedeniniz, yürekleriniz tüm sistemler ve ışıklarınız kaynak ama bunu anlayan anlayacak.

 

Canan canda insan, kapı Altın Işık Aklın Tahtına vardık ohh ne ala. İşte biz oradayız. Yok muyuz? olmaz mıyız? Kör bilmez, göz bilir canlar; bilinsin isterim.

 

Sözüm şudur ki yırtılan hiçbir yücelik ışığın kontrolunu sağlayamaz.

 

Yer kürede insanlaşmaya geldiğinizi zannediyorsanız kırk kapının ışığında kısırsınız.

 

Cinni Cemaat bilişi hak etmeyenlere din öğretmeye kalkar. İlimi Tohumları kotlayamayanlara yaşamı ötelemede yolcu yoğunluğunu kotlattırmaya çabalar. Der ki “maya tutmadan yol yoğunluğu oluşmaz.”

 

Din Altın Işığın kapıdır. Kapıyı açan insandır. Kapıyı yapan ilimdir. Aklın Tekniğinde dilleyen küsmeyendir. Biz küsmeyiz ama dilleriz.

 

Ey dağlarım, Altın Işıklar, bizi bize veren biz, kinsiz ve hakiki olan ilmimiz. Bütünün yüceliğinde bütünü dürümlerken hepinizin yüreğinde var olan ışık hepimizin karanlığını aydınlatmalıdır.

 

Sema sizi dinlerken siz semayı dinlediğinizi zannedersiniz. Oysa sema sizi dinler; bunu bilmeyen bizi dinleyemez.

 

Dağlarım, yer küredir sesleşen; bunu anlayınız artık. Hiç kimse size sizden ayrı sizi dillemez. Ben burada, ben orada, her an’da, her sayfada…..Neredeyim? kin nefretin ötesindeki ilim’deyim.

 

Kaydınızı yaptım ışığa ama ben o ışıkta Has Işığın Toplumları’yla tohumlanan bütünüm. Kökümde insan yok mu? var ama ben o insanlığın en yüce sayfasında Birleşik Kapı’yım.

 

 

 

 

Sizleşip, güçlenip, hak edip dürümlediklerimle Mahrek’te insan Akıl Tahtı’dır canlar. Yaradan’ın Tanrısallığında kelamı dillerken Bütünün Gücünü tüm sistemlere dilletir.

 

2220 demiştim ya hani? aha işte şimdi….

 

Değerliler, 2220 yer türünün gök türünün tek tür oluşudur.

 

Ben, ben, ben, ben, ben…her ben, bir tek ben. Ben ve ben ve tüm benler işte benlik budur.

 

Hani derler ya, BSUİ Bütünün Kürzi Tohumlamasını yapacak ve birlik kuracak; yakmayın dünyayı canlarım yakmayın. Bir tek konu var; insanlaşmaktır bunu anlayın.

 

Köre gök sözcülüğü, değersiz ilim, tahditli kayıt, herşey var onda ama ona Gök Sözcülüğü çok değerli saygı gösterilmesi gereken bir husus gibi gelir ve birileri çıkar derler ki ona “sen şöyle yap, böyle yap. Sonra şunu yapacaksın, daha sonra bu oldurulacak.” Aha bu körleşmenizi sağlar!

 

Çok iyi bilin bunu, size hiçbir yüce şunu yapacaksın, bunu yapacaksın diyemez. Zannetmeyin ki o ses sizin yüreğinizden başka bir sestir. O sizin yüreğinizdir ve sizi kelamda saymadığından size kelamla gelir. Bunu anlayacağınızı düşünmekteyim.

 

Ben, benim yüreğimde her diride var olan ilmimle sesleşirim ve sen ve sen ve sen ve sen, her sen sesleşirsiniz ama sesiniz sizden sizdedir. Başka bir sesi yüreğinizde duyduğunuzda sorun “kimsin deyin?” “nereden geldin?” deyin. O size derse ki “bana görev verdiler. Size bilgi vereceğim”, onu dinlemeyin Çünkü o size sevgiyi, saygıyla değil, sizi hak ettirmek için değil, sizi sınırlı olarak kullanmak için gelir. Ne şekilde kullanılırsınız; bunu da size anlatmak isterim.

 

Siz tohumsunuz o ise kontrolden çıkmış bir ışıktır. O kendini hak etmeye gelir. O sizde kendini hak edip dürümleyecek ve sizin yüreğinizi her diriden öte bir dirilikte kendine, kedi yüreğine katiyetle katacak ve o sizleşmeyecek. Siz o’nlaşacaksınız; bunu net bilin.

 

Size ben “Sadık olup geldim” dediler. Ölüydüler, köksüzdüler. Siz onları sınırsız bir ışık gibi karşıladınız ve size Aklın Yolunu göstermek istediler. Hepiniz nerdeyse taptınız onlara çünkü onlar size öncü olacaklardı.

 

Korkmayın canlar! el insan, akıl hakiki ve yürek insan. “Biz sizdeyiz” diyoruz ya hani. Biz bizdeyiz canlar; bunu bilin. Biz bizdeyiz…..

 

Dünya dışı dünyayı hak etmek istemez. Dünyanın dünyayı hak etmesini bekler; bunu kesin bilin. Dünyanın dünyayı hak etmesini bekler! Zirvelerin sistemleri böyle çalışır. Size “sen benim dediğimi” der diyenler varken ve siz onlara itaat ederken kökünüz olmaz, Kürzü yoğunlaştırıcı Süper Sistem’de ilim olamaz. Yüreğiniz ve yaşamınız hasat olamaz; bunu kesin bilin.

 

Hasat insanın kelama varışıdır. Akla varıştır kelama varış, Hakk’a varıştır ama bilmeyen “ben olmadım” derse ölüler diyarında köksüz kalır, göksüz kalır güçsüz kalır. Ve şimdi ben zaman, hepimiz zamanız; bunu bilin ve ben kapı, hepimiz kapıyız; bunu bilin ve yarın, hepimiz yarınız; bunu bilin.

 

Solmadık, olgun sistemlerle çalıştık. Sistem insanın Kürzi Kapı’sıdır. Bizi insan diye saymayanlara insanlık yapmayız; bunu bilin. Kimse kimseyi tanımazsa biz onlara yüreğimizi dinletmeyiz; bunu bilinç. Kini aşamayana ışık yakmayız; bunu bilin.

 

Kurul toplanmış bizi dinliyor şu anda. Hangi kurul? İlim Kurulu. Bakıyor “ne diyor bunlar?” diye. Biz sorduk; sözümüz yoktur, kontrolsüzüz ama cevabı onlar verecekler. Oh ne ala!

 

Değer biçtiler bize. Dediler ki “korkusuzlar” Dinliyorlar bizi. “Çıkmışlar yola ama yolculuk nereye bilmiyorlar” öyle diyorlar. Aha dinliyorum onları.

 

Biri kalkmış söz istiyor şu anda. “Kısır bir dünyada yoğunlaşma artırılıyor, kökler göklere varmış, ışık yenilenmiş, söz isteniyor ve sözü söyleyen Tanrılık Işığı’nı yer küreye çeken, Miraç İlmi’ni diri yüreklerde dilleyen, kanatlanan ışık” ve diyor ki öteki “ama korkuyorum. Onlar gök sistemleriyle dilleşmeye başladıklarında, kardeşler biz ortak olamayacağız o yaşamlara.” Aha böyle diyor. Ve bir diğeri de kalkmış sistemden söz istiyor. Bakalım ne diyecek? “daha güçlü bir dünya istiyorduk biz. Bugünkü bu dünya bizi kurtaramayacak. Biçare dünya bizi kurtaramayacak”….

 

Dağlarım çalışmalar budur işte. Zannetmeyin ki Ulular Meclisi dünyayı koruyacak. Onlar yolcudurlar hepsi, onlar yoldadırlar. Onlar Toprak Toplum tohum ekmeye değil hakikiyetimizde bizden bizi dillemeye gelirler. Zaman sistemleri bu şekilde kotlanır. 

 

Zannetmeyin ki size insanlık öğretecekler. Unutmayın ki din yoğunluğunu kaybediyor.

 

Dünya kontrolunu kaybetmeyecek ama din koyu ışığından çıkacak. Zaman sistemleri bunu anlayacaklar çünkü biz dağa insanı çektik ve insan dinden ötedir; bu bilinecek.

 

Başkan Ana Kapı’da yüreğimizi dinliyor. Bu yüceliğin başkanı….Dünya dışı varlık toplumlarıyla birlikte yüreğimizi dinliyor; bizi dinliyor. “Organ nakli yapmıştık dünyaya” diyor. Organ biliştir; Bilişin nakli. Ve bugün dünya kontrolunu kuruyor. İşte olması gereken buydu; dünyanın kontrolunu kuruşu. İşte dünya kontrolunu kuruyor ve insan kapısını kapatmadan yoğunluğunda Bütünün Gücünü tüm sistemlere dileyebilecek dürüme varmıştır.

 

Dağlarım, bugün size bunu açık vermek istedim. Zaman ışığını yoğunlaştıramayanlar bunu anlayamazlar ama anlattım.

 

İkmal tamamlamak değil maksat. Yarını tohumlamak, köklemek, güçlendirmek de değil. Onun ötesinde çok daha ötede hakikiyettir; hakikiyete ulaşmanızdır. Ulaştığınız zaman sessiz zaman sistemlerindeyken kendi yüreğinizi dinleyebilecek ve her bilgiyi hakikiyetinizle bütünün gücüne kaynak yapabileceksiniz. Bizim beklentimiz budur. Bu çalışmaların önceliği budur.

 

Üzüm gözdedir. Üzerinde güç yok mudur üzümün? özüm sözdedir. Yarında yok mudur söz? Ölüler diyarı ağır yükü hafifletmektedir. Bilişe varmaktadır. Kanatlanın uçun canlar! bilin ki siz sizden ötesiniz; bunu anlayın.

 

Kimse size emir ve talimat veremez. Üzerinde yaşam sürdüğünüz bu güç hepimize aittir. Bir kapıyı kapattığınız zaman her kapı kapatılırdı ama bugün biz artık kapıların tümünü kapatıyoruz. Neden? Yer küre yenilendi de ondan.

 

Eğer bugün biz burada başka bir canın bize gelip bilgi vermesini bekliyor olsaydık kontroldan çıkmış bir yaşamda helal ışığın kanatlanışını dahi hak edip dinlemeden yüreğimizden öz geçişleri dinlemeye çalışırdık. Ama bizler şu anda çok güçlü bir yücelikle, itibarı yüksek ışığımızla bütün kötülüklerin aşılması için bir tek kaynak oluyoruz.

 

Dünya kurtarılan bir akıldır; bunu biliniz ve bu akıl hepimizin sistemidir. Beni etki alanından sayan hiç kimse yoktur. Olsa yaşamı olmaz. Bu ne denmektir? Bunu izah etmek isterim; yarını olmadır bu; yarını olmaz. Zanna kapılmayın. Arkon Tohumlaması yapmam bugün burada.

 

Bugün ben size kendinizi anlatıyorum; size anlatıyorum. Sizin ışığınızdan söz ediyorum ben size. Kin nefret yok diyorum yüreğimizde. Yoksa lütfen iyi anlayın; yeni bir zaman sizin yüreğinize indirilebilir.

 

Dünya köksüz değildir, güçsüz değildir. Ve göksüz değildir. Bunu da net bilin. Dünyayı koruyacaksak birleşik ışık olup koruyacağız. Eğer ben yokum dersem hikayedir ben olan birliğim buradaki dillenişi. Ve ben diyorum ki Düzeni kurmaya hazırım. Hepimiz bunu diyebiliyorsak Ümmi Toplum artık yaşayan bir kaynak haline dönüşüş demektir. Size daha ne diyeyim ki!

 

Dünyalılar, Altın Işık Yıllarının Görevini üstendiğinizden günden beri tüm sistemlerle bu çalışmayı yapmakta lütfen bilin.

Dünyaya geri gelmek diye bir hadise akla yoktur. Reenkarnasyon çok köksüz bir iddiadır.

 

Reenkarnasyona inananlara şunu tekrar etmek isterim ki; siz Ana Kapı’sınız, her an’da ve her sayfada varsınız. Yer küre sizsiniz, görev sizsiniz. An Kayıtlarını güç kotlarıyla açıp geçersiniz. Sizin yaşama yeniden gelişiniz diye bir hadise yoktur. An kayıtlarında her anda dünyasınız zaten.

 

Değerliler, kılı kırk kez yarın, dönün birer kez daha yarın, sonra tekrar dönün yeniden yarın. Her yarımı tekrar yarın ama bilin ki o yoğunluklarda bilgi tohumlaması vardır ve o tohumlamada insan kelamdır. Kelamsa Akıl Ko Soyudur; Akıl Ko Soyu. Süper Sistemleşme budur canlar.

 

Ben bu bedeni zirvelere kök güç olarak indirmedim. Benim göküm, köküm hepsi diridir zaten. Şu ana kadar da hep diriydi; sizin için de böyledir. Aha bu!

 

Ha dinciler, insancılar, kırıcılar, kusurlu olan, kusursuz olan, her şeyi bilen ya da bildiren kim varsa; gelsin ölümlü dünyada Gök Sistemleriyle yüreğini dillesin. O bilişe varsın, ışığını yaksın, genişi hak etsin, kör sağır kalmasın. Çalı çırpı değil dünya anlasın! Bugünden itibaren bu kesinlikle bildirilmiştir.

 

Bilgi Aklın Tahtıdır. Bilişi olan anlayacaktır. Kaydı yaptım. Bu bir kayıttır; dünya kaydı.

 

Deve kalkmıştır. O deve ilimdir. O devede biz varız; hepimiz. Ve bu deva olan deve Allah’ın İlmi’dir.

 

Ben kimim? İnsan. Siz kimsiniz? İnsan. Hepimiz insanız ama çıkıp ta ben tohum ektim, Toprak toplum tohum ekti dersem aha ben yaşamım! ve ben dersem ki ışığı hak ettim ben Mustafa Kemal Paşa’yım çünkü o bir Işık Ko’dur. Kimse “o değildir” diye düşünmeyin. Bir tek o yol açmıştır dünyaya; bunu anlayan yoktur. Sözüm şudur ki yaşama; Ana Kapıları kapatanlar bilsinler ki öz köklerinizi göreve alırken gül yüzlülere şunu dilledim. “Can kapıları açtım da altın ışık yıllarının gücü hepimizin gücü olacaktır.” Korkmayın tohumlar yaşıyor ve yaşayacaktır.

 

“Kıran kırılır” dediler. Kollarımızı gerdik “olmaz” dedik. “Kıranın kırıldığı bir sistem döngüsünde her an kırıktır” ve dediler ki “o halde onlar cezalandırılmayacak mı?” ve dedik ki “Onlar cevhere cennet kurdurdular, ocak yaktılar ışık yandı.” Hepsi ışıyacaklar ve o döngü kökünden kurutulmuş olacak. Eşya insan, Yaşam İnsan olacak.

               

Değerliler, düyun tohum ekti, biz o tohumu yaşattık. Unu eledik, elek olduk; yaşattık. Aktık, yarınlandık, tohumlandık, kodladık dünyayı. Otak kurduk yüreklere; koruduk. Biz insanlık; bilinsin.

 

En sistemli çalışmamızdı bugünkü çalışmamız canlar; en sistemli çalışmamızdı.

 

Bizi Evrenlerin sistemleri dilledi bugün. Yaşam Süper Sayfalanışla dilledi.

 

Buyurduk indik yaşadık. Astral Yaşamlar’ı sayfaladık ama yanlışsız yaptık yaptıklarımızı; kesindir bu.

 

Kimi zaman geldi “ölüler diyarı “dedik dünyaya. Kimi zaman geldi “yarınların ışığı yandı”dedik yaşattık bütünlükleri, kodlattık, toplattık tohumlattık. Enden otak kurduk, öncüleri bulduk. Hepsi birer akıp kapı açandı.

 

Biz ışıktık canlar; ışık. Yolcular size başka birşeyden daha söz etmek isterim.

 

Tanrılık Meclisi diye bir meclis var. Bu meclisin İlm-i Ko olan ışıkları var. Rahmi Kuran’da ışıyan o yoğunluklar bütünün Kürzi Tohumlamasını yapar. Çantaları dopdoludur ama o topraklarından tohum ekerler. Kötülükleri önlerler ve yüreklerinde tüm sistem var ve onlar ekip halinde dünyadalar. İşte o ekip sizsiniz; bunu bilin.

 

Bugüne gelmek kolay değildir. Bugünü hak etmek kolay değildir. Nuh Tufanı’nı dilledi dünyalılar tüm sistemlerde. O tufan ilimsizlikti. Şimdilik size vereceğim budur. Ve dünyayı hak etmiş bu birlik İsrail, Afrika, Ana Kapı olan İmparatorluğu Gücü olan İstanbul, Rahmi Kuran’ların en güçlüsü olan Mikail’in Kürzi Tohumlaması ı yaptığı Avusturalya ve resim yapılan en güçlü sayfa sistem olan insan her yer biz sizdeyiz; bunu bilin. Biz sizdeyiz.

 

Sanki dünya yokmuşçasına, çalışma olmamışçasına, kontrol kurulmamışçasına kelam olup da dünyayı dilleyen her diri bilsin ki mektep insandır. Sevgidir insan. Üstünde güç yücedir. Kör değildir ve o insan Ana Kapı’dır. “Kimse benden geçmez” demeyin. “Ben bir kapıyım, her diri bir kapı ve her geçen sizden geçer; bunu bilin.

 

Bugün burada, yarın tüm sayfalarda o kapılar Allah İlmi’yle açık olacak.

 

Kibri aşanların yaşama varışları mümkün. Kibre varanların sistemden çıkışları kesin. Altın Tekniği dilleyenlerin kelamda dürümlenişleri hakikiyet.

 

Biz sizi size vermeye değil, sizleşmeye geldik canlar. Şükür ki sizdeyiz.

 

Ben insan soyuyum, sizim ben. Bu dünya Altın İlmin Hasatı’nı tekniğine sahip olan yegane dünyadır; bunu bilin ve biz bu dünyaya geldiğimiz zaman göklerimizin gücünü dinlemeye değil. O köklerle birleşmeye geliriz.

 

 

 

 

Eğer biz bu dünyaya göç ettirdiklerimize dini öğretmek için gelseydik kıranın kırılacağı bir yaşamı seslendirirdik. Dünya kontrol ediliyor bu mutluluktur hepimiz için…

 

Evimiz dünyadır. Yolumuz dünyadır. Yaşamamız dünyadır; bunu herkesin net bilmesini bekleriz.

 

Canlarım; Altın Işık sizsiniz; bunu bilin. Tabuları yıkan insan aklın tek ilmidir. Aklın tahditsizliğidir.

 

7 dağ yarattık dünya için hepsi yaşadı. Bir teki kırılmadı. Bütün dağların tepesinde ilim vardır; bunu bilin. İnsanı bilin, insallığı bilin. Kutsal Toplum olan Yaşamı ve yaşattıklarınızı bilinç sizden başka Yaradan yoktur; bunu da bilin.

 

Sanmayın ki bir tahta oturmuş Tanrı “hadi ol” dedi, bütün yaşamlar oldu!

 

Sessizce dilliyorum. Siz sizi hak edip var ettiğinizde tüm yaşamları yarattınız ama bunu anlıyor musunuz bilmem.

 

Çoğunuz muktedir, çoğunuz hakiki ve çoğunuz has ve çoğunuz insan işte onlar anlar.

 

Değerliler, dünyalı olmak kolaydır ama dünyada dümenin başına oturmak kolay değildir. Biz sizden bunu bekledik. Oldu. İşte bu.

 

Hepiniz mayasınız ve yani bir zaman yaratılıyor. İşte o yeni zaman yaşam ama o yaşam zaman ve zamanı hak eden ilim. İşte Rahman olanın karanlığın ışığı diye dillediği, Rahmi Kuran’daki sistem bu ve bu sistem yeni bir gök ve yeni bir sayfa. İşte bu yeni sayfa insanlığın sayfasıdır.

 

Orada artık din olmayacak. Orada artık yürek olacak. O yürek Bütünün Gücü olacak ve bu şekilde tüm yaşa barışı hak edecek.

 

Barış ilimin tohumudur. Eğer barışı hak edecekse insanlık, dinci olmayacak. Bunu kesin olarak insan soyunun anlaması gerekir.

 

“Ben dindeyim.” Yok anam yok! sen insan olmazsın. Sen kaynakta olacaksın, bütünde olacaksın, muktedir olacaksın ve diyeceksin ki “ben halikim, ben hakikiyim, ben akılım, hak ettim aklı hakikiyette tahditli olamam” diyeceksiniz; bunu diyeceksiniz analar. Bunu diyeceksiniz yoksa yaşamınız olmaz!

 

Yeri yaradan ilimdir. Göğü hak eden tahditsiz insandır. Yeri yaradan göğü hak ettiğinde tüm yaşamı tohumlayandır o. Bütünü güçlendirendir.

 

 

 

Benim adım nezir. Ben bugün size adımı zikrettim.

 

Ben nezir, insan, hasat yapan, akıl tahtındaki hakikiyet…sevgiyim ben bunu bilin. İşarettir bu. hepinizi kucaklıyorum. Şimdilik…

 

Süper İnsanlık Realitesi

 

http://youtu.be/MGVr_cfLuNo?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

………………..

 

SEMPOZYUM “NUR”

30.08.2014 günü 10.30 – 17.30 saatleri arasında, Kadıköy Belediyesi Brifing Salonu’nda yapılacak olan Sempozyuma tüm dostlarımızı bekliyoruz.

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

Sempozyum Konusu Hakkında Öz Açıklamalar:

Her sempozyumumuz bir yaşam örümlemesidir. Sempozyum konumuz “NUR”… Öz, “NUR” dedi. Dinledik ve sorduk Nur ne ki? Dendi ki “Hakikiyetin Işığı”. Ve zaman, ışık; o halde Nur, ışık ise Birler Kapısı olan ışık olabilir mi acaba!? Sorumuz gülümsemelerle karşılandı ve dendi ki “hayır! Nur, karanlığın şavkıdır.” Aha! o halde Nur, yarınlaşan şevktir ve zamanda, toplumları hak ettirecek umuttur… Öyleyse, dünyaya geçişimiz, gelişimiz ve hak edişimiz, insan sayfaları için; bu sayfalara nur olmak ve bu sayfalar ile nurlanmak üzere yaptığımız çalışmalar içindir. Hepimizin doğanın ışığında gerçekleştirdiğimiz bu çalışmalarımız, yarınların sırrı olan ışığı tohum eker gibi yaşamlara ekmek içindir.

Görüntüler algılanır yarınlaşan ışıklardan ve o görüntülerde tüm insanlık için Birleşik Yaşam Işımaları gözlemlenir. Dünyanın ardında yoğun bir kutlu yaşam ve bu yaşamda Görevlilerin nesilleri ve her bir yaşamın tığla örülür gibi örümlenen Nisa Kayıtları… Sonsuz Yaşam Işıkları… İşte yarınlara baktığımızda bunları gözlemledik. Sorguladık. Niye dünya kodlanmalıydı!? Çünkü tüm yaşamları hak edip kodladığımızda Dünya, mutlaka bu kodlarlar kontrol edilebilirdi.

Dünyanın ardında, yer ve gök ışık halinde ve zaman, yer ve gök ile tek bir sır’lı kaynak. O yaşamda, birleşen Işık Kayıtları tohum ve o tohumlar, TEK’lerin ve ÇİFT’lerin yarınlaştırdığı kayıtlar… Bütün meridyenler ve bütün paraleller tahditsizce TEKLİK’te kesişip tohumlanırken, Tanrı’nın nefesi olan yol, ilme ulaşmakta. Üzerinde “GÖREV” yazan bir çatı ve o çatıda yerden güç alan ve gökleri sözleştiren İNSAN KAYNAK ve zamanın ardında yeni bir yaşam… O yaşamda yerden, Gök Sözcülüğü tüm yarınlara ışık halinde inmekte. Kelama, ilme ve hasata yaşamlananlar, tüm insanlığı hologramda izleyip, yarınlaşan Sistemler’de gökleyip yenilemekte. İşte olmaya başlayan budur…

Kurullar toplanır yoğun ışık kodlanışını sağlayan kayıtlarda. O Kurullar, Amon Tohumları ile birleşirler ve yerden güç alıp Gök Sözcülüğü yaparlar. ALTİZAN KAYITLARI denilen IŞIK KAYITLARI yapılır o yüreklerde; sonsuz zaman sayfalarında. Yaşam Kayıtları, tek tip yaşamı kodlar ve zamanda, yarınlara ışık yakanlar ,o tek tip yaşamı tek tip ışık ile kodlayıp yoğunlaştırdıklarında, çözümlemeler devreye girer. Daimiyet, çözümlenen nefeslerle kodlanıp yoğunlaştıktan itibaren yarınlar, yeni bir ekip kurar ve YER GÜCÜ, GÖK GÜCÜ ile BİRLİK kurar. İşte dünyada yapmakta olduğumuz her çalışma, bu şekilde gerçekleşir.

Yarını hak ederken, yarınlara Kutlu Işık olanları da hak etmek isteriz. Çağlar boyu dünyayı hologram sayfalarla kayıtlanan, İLM-İ KOD diye bilen yürekler, bilişleri ile yeni bir ışığı devreye aldılar. Bu ışık, İNSAN SOYU’’dur. Ölülerin dirilmesi; İlm-i Toplumlar’ın kodlanması ve yolun ağır ağır IŞIK KAYITLARI’na ulaşması İMPARATORLUK KODLARI ile gerçekleşmektedir.

Yerci ve Gökçü Dünyalar, koklanan ve tohumlanan tüm yaşamlara ışık halinde güç katabilir. İşte dünyanız da bu şekilde Yerci ve Gökçü bir Nefes olarak tüm insanlığı hak etmiş bir kapıdır. O kapıya gelenler, Yerci ve Gökçü Yücelikler’i ile tüm insanlığı hak etmek üzere Birlikler oluştururlar. Buyurun ölüm, ölümlülük ve ölümsüzlük sizi sizle dürümleyen Işık Kayıtlarının Nuru olarak kayıtlanmıştır.

Biz, yapacağımız Sempozyum ile bu Yuan Cevheri’nde (Mahrek olan Küresel Zaman Cevheri’nde) ışığı hak etmek üzere çalışıp; yaşamı toplumlardan tohumlayıp, yere kodlayıp; yere, cevheri Gök Sözcülüğü yaptırıp; yerden gökleri ve gökten yerleri dilleyeceğiz. Cennetlere Cevheri Güç katıp; yenilenip tek bir ışık halinde görev taşıyacağız.

Ölümlü dünya ve ölümlü insan!… O insan yarın ki yarında LÜSİF KAPILARI kapatıldığında, artık ölüm olmayacak. Hepinizi geçmiş yaşam kayıtları ile kodlayıp tohumlayan o LÜSİF, ışığını artık yaşamdan çıkaracak ve zaman, onda bulunmayacak.

Hep bir insan için çalışılır. O insan, Ana Kapı’dır. O insanı tohum eker gibi yaşama ektiğinizde, artık insan tüm yaşam olur. O yol, ilmin yolu olur ve o Kod, İlm-i Tohum olur. İşte dünya çalışmaları bu nedenle sürdürülür.

Özenli bir yaşam sayfalaması için herkesi, 30 Ağustos 2014 günü yer ve gök cevherleri olarak, yeni yaşam ışıklarında görmeyi dileyerek, “BUYRUN!” diyoruz… Her diriyi (Hakikiyete varanları), Hak Kelam’da bilgili ve kesirleşmeyen ışıklar olarak görmüştük. Onları aramızda görmeyi ve hak etmeyi dileyerek, kanatlanan her bir yaşam sayfasını bilişe bekliyoruz…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

SEMPOZYUM “NUR”

30 AĞUSTOS ZAFER BAYRAMI NEDENİ İLE;

SAYGI DURUŞU VE İSTİKLAL MARŞI

30 AĞUSTOS ANMA KONUŞMASI: Sevim Şahin

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

ATATÜRK’ÜN SEVDİĞİ ŞARKILAR

SUNUM: Bahar Umurtak

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

MODERATÖR: Av. Nezire SELÇUK

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

1.OTURUM KONUŞMACILARI:

1.Erim ERGÜN

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

"RAHMAN'IN IŞIĞI"

2.Rasim ODABAŞI

Metapsişik Tetkikler ve İlmi Araştırmalar Derneği eski üyesi

"KUL OLMAK"

3.Serpil TORUN

Kuantum Yaşam Koçu ve Ruhsal Astrolog

"YAŞAMIN SESİ"

4.Bahar UMURTAK

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

“KARANLIĞIN AYDINLATILMASI”

2.OTURUM KONUŞMACILARI

5.Hüseyin AKDAĞ

Ruhsal Enerji Koçu

"NUR YAŞAMLAR"

6.Sevim ŞAHİN

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

"SULTANLIKTAN İNCİLER -3"

7.Seher BİLGE

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

"BİLGİNİN KAYNAĞI OLAN İNSAN"

 

3.OTURUM KONUŞMACILARI

8.Beril ÖZDOĞAN

Transformal Nefes Terapisti ve Süper İnsanlık Realitesi Derneği üyesi

“NURHANİYET”

9.Gülden ZENGİN

Ruhsal Şifacı

"VARLIK İLE PERDELENEN-ÖRTÜSÜNE BÜRÜNEN"

10.Güler PINARBAŞI

3. Göz Dergisi ve Farkındalık Okulu Kurucusu

"BİR; BULUŞMA OL'sun"

11.Erengül KOÇ

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

"ŞU BİZİM MİNİATOMİK!"

4.OTURUM KONUŞMACILARI

12.Peker SELÇUK

Süper İnsanlık Realites Derneği

"ENVARÜL AŞIKİN" olacak

13.Zehra BALCI

Balcı Yaşam Merkezi kurucusu

"BEN OLMAK"

14.Nezire SELÇUK

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

"DİRİLİK"

SORU VE CEVAPLAR

İZLEYİCİLERİN PAYLAŞIMLARI VE KAPANIŞ

SEMPOZYUM ÜCRETSİZ VE HERKESE AÇIKTIR.

Düzenleyen: Süper İnsanlık Realitesi Derneği

Tarih:30.Ağustos.2014

Yer: Kadıköy Belediyesi Brifing Salonu

Saat: 10.30-17.00

 

Süper İnsanlık Realitesi Derneği Nur Sempozyumu:)

 

NURHANİYET

Selam olsun zamanda birlik kuran, bir'in ,,,, yoğunluğunda sayfa sayfa ışık kayıtlayan , yer ve gök birlikteliğinde toplumlarıyla tohum ekip, ilmi kod olup yaşamın tüm derelerinde kendinden kendi diye birleşen tüm birliklere.

Birleşik aile olarak bu gün ata olan,tanrısallığın altın ışığı olarak ve diriliğin haktan taşıyıyıcısı ve hakikiyetle yerden gök kayıtlarımıza ve ordan tüm yaşama birleşdiricisi olarak Nur dedik...

Bu gün, dünya yaşam sayfalarında insan soyunun zafer benimdir dediği ve benim dediğini, hak ederek sayfaladığı bir gündür..Tüm insan soylarının nur'u,,,kelamda bulduğu ve diriliği yaşamda ışıddığı bir gündür...Nur,,, yarının şavkı,şevki ve hasatı ve nur bu gününün dündeki hakim gücü olarak tamda şimdi insanın nur kaynağını yüreğinde açtığı yarın yaşamının yeni yaşamlaşma kapısıdır.

Ata olan ;; ana kapılarda bilinir ki ilim ; yaşam ve yarındır ve ana kapıdaki insan bilirki yaşam ,ana ve atanın birleşik nurudur ve ilim nurla birleşiktir ve insandadır bu birleşim.Ve insanlık bilirki yaşama birleşiktir ve derizki biz birleşik güç olarak;;; bizin beni olan,bir olan insan, ışığında hakimiyet kurdu ve bildirdi kendini,ölmezliğini,diriliğini ve sesizliğinde yarattığını, sesini nuruyla dilledi dünyasında, ekti kendini toprağına ve toprağı dinledi ışığı,,birleşdi aldı bilgiyi ve geçtim dedi ışığın gücüyle filiz verdim tohumlandım,,aha kodlandım ,,, yeni yepyeni bir yaşama vardım..yarın oldum,,hep yarınım ben, hep varım ben,,hep diriyim ben,,,birleşiğim ben tüm var oluşla..tüm soylarım ben,,halka halka kendine geçmiş tüm insanlığım ben ve bizin beni olan tek bir insanım ben ve tek bir okurum bu kayıtta,,nurumu kayıtlarım yaşam sayfalarıma.

Altın tanrı ve insan birleşik nur ,,,

Altın ışık yılları zaman ilmiyle yaşamsallaşan,,, Yaşamsallaşma insan eliyle,,o el altın ve altından parmaklarıyla dokunmakta,her dokunuş nur kayıtlar zamanda,tüm yaşam sayfalarında,altın parmak izi,,,Altın olan,tanrı olan insanın parmak izi,sayfalarda gezinir ve yeni izler ve kayıtlar bırakır,,,okunsun diye..

Ve Nurhaniyet;,tahditsiz olarak açılan ışık,insaniyet ışığının kokusu

Her bir yoğunlukta kendi tahditiyle dinlenen yada yine her bir yoğunlukda tahditsiz kokusuyla varılandır.

Nur'un kelamıyla insaniyet halkasında,o halkanın çember çember kayıtlandığı yeni bir hakkaniyet olur.Her bir çember birbirine geçen birleşen olarak nurhaniyet zinciriyle nur olan dünyasını,nur olan bedeninden geçirerek yeni ve yeni ve yenilenen yeni olarak kayıtlar.

Altın parmak ve parmak üzerindeki izler biz ve bizlerin ilimle hak olan yolu

bu yol ışıklı bir harita ve bu haritada gidilen nokta yüreğimizdeki biliş,oluş,kokuş..ve bu yollar dünyamızdan açılır yarınlara...

Dünyamızdan açılan bu nurdan yolda,yarının kuran'ı şimdinin insanıyla birlik ve dünün yerdekileriyle yeni bir gök...Yerden ve gökten yağan yağmur ışık..Bilginin ışıkla dürümlenişi ve biliş.Nurdan biliş..

Sessizliğin ve karanlığın ışığı olan insan,nurunu bilişle tohumlayıp,kodlanması..Aha nurun kuran olup okunması,har olup inişi yüreğe ve insanla geçmesi,ışıması her yürekte..

Sabahın nuru akşamın karanlığından ışıdı ve yeni bir gün doğdu yaşama.o gün yani şimdideki bu gün hepimizin diriliğinden,tüm insan zürriyeti için doğdu..Amin....şimdilik,şimdilik bu ..

Beril Özdoğan

 

KARANLIĞIN AYDINLATILMASI

Rahim ve Rahman olanın adıyla;

“Oku” dedi. İnsan dedi ki “çok karanlık, çook karanlık; görüş yok….”

Dedim ki “al, al bilgimi, herşeyim senin...” İnsan dedi ki “çok karanlık, görüş yok. Ben hak etmemişim ki “dedi. “Kırdım ışıklarımı, çıktım yürekten, ezdim geçtim; çok soğuk” dedi. “ “Çok soğuk….” Ona dedim ki “sen hak ettin, hak ettin; al” İnsan “alamam” dedi, “alırsın” dedim “Senin” dedim. “ama nasıl olur dedi?”, “herşey sensin, herşey senin için. Aşıkınım ben senin..” dedim….Baktı bana, karanlıkta küçücük bir ışık “sen nesin ki ?” dedi bana?” “Ben dedim altın tohumum”

“Bil beni” dedim, “bil beni…oku! Oku yüreği” ve dedi ki “çok karanlık; görüş yok”. Bunun üzerine ben sonsuz sınırsız ışıklara sordum “var mısınız?” dedim, “varız” dediler. “Ordular hedefimiz insan” dedim “girelim yüreklere…” “Sokak aralarını aydınlatalım” dedim” girdik. Geldik….aha buradayız; işte budur olan.

Altın ışık yıllarına yol oldum. İndirdim tüm ışıklarımı dünyaya. Yaktım ampulleri. Aydınlattım sokak aralarını, en ücra köşelere kadar koştum, koştum koştum. Kapıları açtım, açtım, açtım…geçirdim toplumları….Baktım karanlıklar aydınlanıyor…”görüyorum” dedi. “Allah’ım ben görüyorum artık” dedi. Kör gözler açıldı, diller sesleşmeye başladı. Şarkılar okundu o dillerde, eski şarkılar, yeni şarkılar, yenilenen şarkılar…soğuk günler geçti, güneş doğdu, çiçek açtı, yaşam filizlendi, Altın Işık Yılları kayıtlandı. Karanlıklar aydınlandı.

Küçücük ışıklar nur olup yağmaya başladı. Yağan bilgiydi. İnsan gözünü açtığında gördü, gördüğü kendiydi. Kendi olan sonsuzluğunu gördü. İlmini bildi, kelam oldu, aktı. İşte insan geldi, dünyamız aydınlandı.

Kendimizden kendimize, bütün olan kendimize geldik. Kendimiz bütün ve bütün bir tek; eşsiz….eşi benzeri olmayan, aşk olan sevgili…hakiki olan bilgi ve herbirimiz o bilgide kendimiz. İşte İnsan.

Karanlıklar aydınlandı, aydınlık günler dünyaya doğdu. Yeni bir yaşam, yeni bir insan, herşey çok güzel oldu. İnsan “ol” dedi, Allah “ol” dedi, Tanrı “ol dedi….bir tek şey oldu, Işık Yaşam oldu. Allah ol’du, Tanrı ol’du ve hepsi insanda oldu.

İnsan Tanrı oldu; kotladı, tohumladı, kayıtladı. İnsan “ol” dedi. Kelam oldu ve Allah insandan konuştu. Konuştuğunda o oldu ve İnsan ekip oldu, hakim oldu. “En el Hakk” dedi.

Yarınlar ışık, yarınlar sevgi, yarınlar barış, yarınlar umut…herşey insan, yarınlar İnsan, Yaşam İnsan…İnsan olup yaşmak; Allah’ta yaşamak, sonsuz olup yaşamak, yaşamlara ışık olup akmak….ışımak, sevgi olmak, coşmak!

“Oku” ey yüce insan! sen bensin, ben senim….hep bunu anlattım sana, hep bunu anlattım. Aşktım ben sana aşk…sen ilahi aşk dedin, hiçlik dedin, yokum dedin, ah dedin de dedin. Ben senim ya canım; ben Allah. Her anda olan, sonsuz olan, sınırsız olan, aşk olan Allah. “Ben sende varım” dedim ama sen “ben sende yokum” dedin. Bir garibim dedin….”ben yokum sen varsın” dedin bana. “Hologramdayım” dedin.

Ey insan ama bugün bana geldin. Nur olan ışıklarını yaktın da geldin. Kavuşma günüdür bugün, ayrılık bitti. Bugün Allah İnsan’a kavuştu. Orada yeni bir gün doğdu, yeni bir güneş doğdu o güneş nurdur. Doğan gün hepimizindir. Gel, sen de gel….kim olursan ol gel..ister putperest ol, gel….gelmesen de gel…ama muhakkak gel.

Ve bugün insan Allah’a geldi. Tüm kötülükler aşıldı, kırıcılar kontrol edildi.

Ey yüce insan oku, kendini oku, beni oku. Yüreğini oku. Oku da bil, bildikçe yoğunlaş, genişle, kötülüğü aş ve aydınlığa var. Yarına var.

Ey insan, herkes ol, bütünde ol, bütün ol, kütlede ol ve bilişini yarat. Karanlığı aydınlat. O karanlıkta Allah’ın Tahtı var. O tahtı yüreğinde bil, ışığını yak. “Ben varım” de, “ben oldum” de. “Ben insanım de.”

İnsan olmak Allah’ta olmaktır. Allah’ta olmak bilmektir. Kitabını okumaktır oku ya insan! ben Allah. Bil beni, bil….ayrılık bitsin. Çok zaman bekledim, çook bekledim, …kolay olmadı bugünlere ulaşmak ama artık buradayız, çok mutluyuz. Bildik ya İnsan! Tekleştik ve birlikte bildik.

Çok şükür bildik. Amin

Sempozyum “NUR” – Bahar Umurtak

30.Ağustos.2014

 

SEMPOZYUM “NUR” – VİDEO KAYITLARI

30.Ağustos.2014 SEMPOZYUM "NUR" SEVİM ŞAHİN - 30 AĞUSTOS ANMA KONUŞMASI http://youtu.be/ouTUPPvO6-s?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

30 Ağustos 2014 SEMPOZYUM "NUR" 30 AĞUSTOS ANMA KONUŞMASI - PEKER SELÇUK http://youtu.be/L_pKXBM6Q18?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

SEMPOZYUM "NUR" - AÇILIŞ KONUŞMASI - NEZİRE SELÇUK

http://youtu.be/gKYkot7aNgQ

SEMPOZYUM "NUR" - ATATÜRK'ÜN SEVDİĞİ ŞARKILAR;

1. Yemen Türküsü

2. Yanık Ömer

3. Kırmızı gülün alı var

4. Bülbülüm altın kafeste

5. Vardar Ovası

http://youtu.be/NTh4EG9smAs?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

SEMPOZYUM "NUR" - ERİM ERGÜN ÖZ AKIŞI

"RAHMAN'IN IŞIĞI"

http://youtu.be/IjkjGctQ8pw?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

SEMPOZYUM "NUR" - RASİM ODABAŞI

"KUL OLMAK"

http://youtu.be/GiWR8FB9E8Y?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

SEMPOZYUM "NUR" - HÜSEYİN AKDAĞ "NUR YAŞAMLAR"

http://youtu.be/-guNEbswxJw?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

SEMPOZYUM "NUR" - Sevim Şahin

"SULTANLIK'TAN İNCİLER -3"

http://youtu.be/CoOvatENZAU?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

SEMPOZYUM "NUR" - Seher Bilge

"BİLGİNİN KAYNAĞI OLAN İNSAN"

http://youtu.be/O7_zKcO2HZA?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

SEMPOZYUM "NUR" - Beril Özdoğan

"NURHANİYET"

http://youtu.be/W87tvy5GGZc?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

SEMPOZYUM "NUR” - Gülden Zengin Ruhsal Şifa

"VARLIK İLE PERDELENEN-ÖRTÜSÜNE BÜRÜNEN"

http://youtu.be/3uREwIs9CNw?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

SEMPOZYUM "NUR” - Guler Pinarbasi

"BİR BULUŞMA OL'SUN!"

http://youtu.be/DWEI47P16O0?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

SEMPOZYUM "NUR” - Erengul Koc

"ŞU BİZİM MİNİATOMİK!"

http://youtu.be/P6brNQArBHw?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

SEMPOZYUM "NUR” - Zehra Balcı

"BEN OLMAK"

http://youtu.be/jTNmxzPu3Tc?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

SEMPOZYUM "NUR” - Abdullah Güler

"HAZRETİ NUR"

http://youtu.be/FCQJyOgarSU?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

SEMPOZYUM "NUR” - Yasemin Kaplan

"EYLÜL AYI GÖKYÜZÜ ENERJİLERİ"

http://youtu.be/pZLyk2Ook20?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

SEMPOZYUM "NUR” - Bahar Umurtak

"KARANLIĞIN AYDINLATILMASI"

http://youtu.be/vz8D4XZuOZ0?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

SEMPOZYUM "NUR” - Peker SELÇUK

"ENVARÜL AŞIKİN"

http://youtu.be/CQYx8gwh0s8?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

SEMPOZYUM "NUR" - NEZİRE SELÇUK

"DİRİLİK" http://youtu.be/QYbXScfbXA4?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

SEMPOZYUM "NUR" - AV. NEZİRE SELÇUK

"DİRİLİK" SEMPOZYUM “NUR”

AV. NEZİRE SELÇUK

“Mustafa Kemal Paşa bugün size seslenmek istiyor canlar. Bugün 30 Ağustos. Onu dinleyelim;” http://youtu.be/YTGC_HKsIaQ?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

SEMPOZYUM “NUR”

AV. NEZİRE SELÇUK - DEĞERLENDİRME KONUŞMASI

http://youtu.be/bX29Gl-LO4w?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

SEMPOZYUM “NUR” – AV. NEZİRE SELÇUK

“DİRİLMEK”

Zabura sırrı ışığın kotlanması için sistemi tüm insanlığa çekmiştir. Şu ana kadar yaptığımız herşey ilim içindi. İlm-i Tohumlama yaptık şu anda ve biz Bütünün Kürzi Tohumlaması’nda sizi dilledik.

Buyurun, özgeçişimizi yaptık. Çok kolay değildi yoğunlaştırmak sizleri ve bugün sizleri yoğunlaştırabildik. Düzen’in kurucuları olan yüceler, hepiniz, hepimiz bir tek ilim olarak buradayız.

Şükrettik ki dualar yok burada; burada yaşamlar var. Dünya ekmek olmak istemedi. Yaşam olmak istedi; biz yaşamdayız. Yasaları koyan dünya Altın Işık Yıllarının Kuranı haline dönüştü.

Dönemin başında 7 dağ vardı; bir teki ışıktı. İşte o Işık Yaşam bu meclistir. Bugün burada, bu yoğunlukta sizleri, her birinizi kelam olarak dilleyebilmemiz çok müthiş bir hadisedir. Zirvelerin sessizliklerinde size ve sizin yüreklerinize kelam olup çekilebilmemiz önemliydi.

Bu yoğun çalışmayı yaparken sol ve sağ ışımaları yaptık. Solda ilim toplumları vardı ve sağda da ışık kotlar vardı. Her biri kelam olup “kim yere inecek?” diye baktı. Bir tek İnsan indi; Mikail’in Kutsal Tohumu olan İnsan. İşte o insan meclisimizdi. Bu Meclis izim ilmimizdir ve bu Meclis bizim yüreğimizdir. Bu Meclis’te hepinizle bir tek yasa koyduk; İnsan Yasası.

Deve dünya; hepinizi tanıyor ve taşıyor. Bu devede ilim yoğunluğu arttı. Biz bu deveye İlm-i Toplumları Ko Sayfalanışı için çağırdık ve çaktık; bilinsin.

Sevgililer, dünya nefesini tutmuş, şu anda bu meclis çalışmasını izlemektedir; bir tek bu meclis çalışması.

Burada tohum ekiliyor, yüreğinizin gücü ile ekiliyor bu tohum. Bu tohumu eken bu yoğun sistem ve burada olan sizler…herkes Karanlığın Işığı zanneder yüreğindeki sistemi. Yaşam’ın Işığı, Yarının Işığı, Bir’in Işığı, Bütün’ün İlmi olan Gök Sistemi…..o sistem, nefes.

Sizlere görev verildiğinde, Dünya İlm-i Toplumları sonsuz sır olan ışıklarıyla birlikte sizi dillediler ve dediler ki “Doğanın Gücünü artıracak olan ilm-i Kotlar dünyaya indiriliyor.” Öz köklerin gücüdür onlar. Kara Işık yandı. Eski dünyanın nefesi Aklın Tekniği’nde yoktu, yarında yoktu, bütünde yoktu ve bugün, burada bu yoğunlukta hepiniz bir tek yaşam oldunuz.

Sevgililer, devreler açık şu anda. İlm-i Ko olan o sistem devreleri açık. Herşey sizin yüreğinizde sesleşiyor ve herşey sizin yüreğinizden tüm yaşamlara dinletiliyor.

Buraya çekip getirdiklerimizsiniz sizler. Sanmayın ki siz “ben gidip göreyim, dönüp gideyim” dediniz; yok böyle bir şey. Sizi “Allah İlmi” dediğiniz o yüce ilim için buraya çektik.

Kalem, Altın Işık’ın kaydıdır. Bu kalemi tutan elinde, yüreğinde ve gücünde olanı tutar. Biz size nesillerinizi çektik. Dedik ki “öz göreviniz o nesillerinizi güçlendirmek değil ama onlarla güçlendirmektir tüm yaşamları.” Burada olunuşunuzun yegane nedeni budur.

Dümdüz bir yaşam yok; ışık kırarsınız, ışığınız kırılır. Yıldız sırrıdır; bilgi. Alırsınız ama aldığınız siz olamayabilirsiniz. Gözünüz kör de olabilir. Görebilirsiniz de ama Cemaatinizin Kuranı okunursa yüreğinizde, siz İlm-i Tohum eker, ikmal tamamlar, bir kapı olur, Bütünün Gücü olur ve tüm yaşamı kör ve sağır olsa dahi görev geçişleriyle yere çekersiniz; bunu yapacak gücünüz var.

Durgun Topraklar’ın Yaşam Sistemleşmesi kolay olmaz. Dünya durgun bir tohumdur ve bugüne gelişinizle birlikte o durgun toplum tohumu olan dünyanın dirilmesi gerçekleşti.

Dirilmek; “yere gir” dediklerimizin “yeri dirilt” dediklerimizin tek bir kaynak haline dönüşmesi….

Bugün burada, bu yoğun çalışmada sema dümdüz bir çalışmanın ertesinde güçlü bir Yaşam Sayfalanışı’nı devreye alıyor. Bu Yaşam Sayfalanışı’nda tabuları yıkabilecek olan birliklerimiz sizinle çalışacaklar. Yarının tohumları kontrol edilecek. Kökler görevi alacaklar ve güneş yeniden parlayacak. Dünya güneşinin yeniden parlaması yalnızca insan sırrı olan o yoğun ışığın, Yeri Göğü Yaradan o yüce cemaatin yeniden ışık haline geçişini temsil etmektedir.

Din, Altın Işık’tır. Dümenin başına İlm-i Ko Sistemi oturduğunda artık din orada sona erer. Işık Kaynak devreye girer. Dinin yerini Işık Kaynak’a terk edişi insanın ilmi Hakk edişinden sonra olur.

Dünya nurdan yaratıldı. Ko Sayfalanışı oldu Düzen’in kuruluşunda. Dümenin başına İlim Ko sistemleştirilmesi ile Birleşik Işık oturtuldu ve dünya yarınlandı.

Devre devre dünya kotlaması yaptık. Ölüm görev göçüdür; bilin…görev göçü. Ölenin öldüğünü dahi anlamadığı bir sayfada, yeni zamanları hak etmek kolay olmaz ve o göçten itibaren çantalarınızı alıp dünyayı terk etmeniz mümkün değildir artık. “Ben giderim ama benim gittiğim yerde bedenim olur.” Oh ne ala!

Dağlarım, beden Altın Tanrı’nın Nefsi Ko olan sistemdeki o yaşam kabıdır; o bir kaptır sadece ama sistemde yolunuz yoksa o kap sizde olmaz.

Dinleyin beni; beden ekibin bedenidir. Bu beden her birimizin tek tek değil, birliğin bedenidir. Bu beden, nikah kıydığınız o yoğun ışıktan çok daha ötedir.

“Özen ister yaşam” demiştim ya hani, “ben dünyayım” demiştim ya. “Kanatlandım dünyadır ilmim” demiştim ya hani. Vakti aha burada; ilm-i Tohumda! vakti Ha olanda ışıdık hepimiz! ama o vakti hak ettiğimiz için ışıdık. Bundan sonraki süreçte neler olacak; size açıklıyım.

Dünyalar kurduk. Bu dünya onlardan bir teki, bir tekidir ama tek olan değildir. Çok sayıda dünya kurduk ve her Kübra Kap’ta o dünyalardan beşer, onar kayıt yaptık. Her birinin İlm-i Kayıtları’nı o Kübra Kab’a koyduk. Benim dünyam tohumları kotlayan bir yoğun ışık. Ölüler Diyarı ya da Yaşam Sayfası ama o Birlik İlmi…..işte bu ve bunun gibi birçok dünya ve hepsini Sessiz Zaman Sayfalanışları ile o Kübra Kaplara koyduk. Birinde İlim Toplumu, diğerinde hakiki Ko Sistemi, ötekinde ışık yaşam ve daha çokları ve her biri bir tek ekip kurdu. İşte o ekipler bugün burada sizlersiniz.

Herbiriniz kendi dünyanızı alıp geldiniz buraya. Bunu anlayacak gücünüz var; eminim.

Dünyaya inerken “en evvel ilim” dediniz ama İnsanlık İlmi’ni tohumlayacak olan bilgi sizde yoktu çünkü siz Kurtarılmış Sistem Işıkları’yla görev geçişleri yaptırılarak dünyaya alındınız. Çoğunuzda unutulan bilgiler, çoğunuzda unutulacak bilgiler, bir kısmınızda Işık Kapısı olan İlm-i Ko Sistemleri var ama hikayedir bunların hepsi. Niye bilir misiniz? bu dünya ayrı bir kaynaktır. Bu dünyaya siz sizi getirdiniz ama kendi dünyanızın ışığından Sistem Cevheri’ne çok az ışık kayıtladınız. Ki kelamda bu ışık sizi sizden öte olan kendi kapınıza bağlansın diye. Bunu anlayacak gücünüz var mı?

Ben dünyayım, Nirvana Kapısı’yım ben. İkmal tamamlatırım, yoğunluk kurar, bütün güçlükleri aşırtırım, yarınlaştırırım, sistemleştiririm, halik olup hakikiyetinizde has olup Işık Kotlaması yaparım. Amon olurum, Atlanta Ata Kapısı’nı açar Aton Kotlaması yaparım. Ki ben emim; Sistem’im ama benim Sistem olmam sizin sistemleşmenizden farklı bir şeydir.

Dünyayı kurtarmak değil maksat, Düzen’i kurmaktır; bunu bilin. Bilgi Altın Tanrı’nın İlmi’dir. Elinizde gözünüz olmalıdır. Görüp gözeteceğiniz o yoğun sistem sizleşmelidir. Gönüllerin Gücü haline dönüşmelisiniz. Daha güçlenmelisiniz; daha ve daha güçlenmelisiniz ki ark aktığında ağır yük hafiflesin.

Dünkü çalışma dünya kontrolü için diri bir yağmurdu bütüne. Bugünkü çalışma, Dil Kaynağı’ndan, Din Toplumları’ndan öte olan Yaşamın Sayfalanışı’dır. Bugün burada bulunan herkes kelamını, hakikiyetini ve Birleşik İlmi’ni dünya çalışmalarına çekmek üzere buradadır. Bu çalışmalarla siz, sizin o Kürzi Tohumlarınız’ı buraya çekebilirsiniz ve buradaki çalışmayı yaşamsallaştırabilirsiniz Kelam Tahtı’nızdan ve vereceğiniz her bilgi sizi kelam olarak kendi kaynağınıza birleştirir. Böylece, Bütünün Kürzi Tohumlaması’nı yaparsınız.

Açabildiğiniz bilgi Altın Ten’deki bilgiden çok daha farklıdır. Açıyı kapattığınız zaman o yoğun ışık Sessiz Zaman Kayıtlaması’na geçer. “O yoğun kayıtlamada kalk ve dinle dünyayı.” Ne diyor sana bilir misin bu dünya? “beşir aşkında halik olsaydı Hakk’a varırdın” der ve diyebilir misiniz ki “ben Hakk’a vardım?” Hakk’a varmışsanız Hakk olduğunuzu anlarsınız. O zaman siz Hakk’a değil, yüreğinize varmışsınızdır.

Size eminim ki; çok bilgiler bildirildi. Size işçilik yaptırıldı bu dünyada. Size Karanlığın Tırpanları indiler ve sizi size kattılar. Bilmekteyim ki; bana karşı çok ama çok ilgisiz olabilirsiniz çünkü ben bu yoğun sistemi sizin yüreğinize indirecek güçteyim de siz bu yüce ilmi anlayacak güçte olmayabilirsiniz. O zaman ben size “kelam olup akın” derim. Akın ki yuralarınızda; yani dairesel dönüşlerinizde kendi yüreklerinizi dinleyin.

Canlılar, ben Kuran okutmam. Ulular Toprağı’ndan indim. Orada ışık yoğunluğu var. Orası insan sırrını bilenlerin yaşam sürdüğü bir kapıdır. O kapıda bedenliler, bedensizler, yarınlaşmışlar, yaşamsallaşmışlar, oğullanmışlar, tohumlanmışlar bulunmaz; orada Işık Kaynaklar olur. O ışık kaynakların İlm-i Ko olup bütün kötülükleri aşırtmaya indiği her bir planet bir Rahman Ko haline dönüşür.

Süper Sistemleşme’yi sağlayan bu yücelik BİR’e hizmet etmeye geldi. Alem “La Ha” dediğinde, kaynak “Ka Ha” demez, hepsi La Ha’dır orada. Yani kapının açık tutulması gerektiğini herkese açıkça bildiren bir ışık…..

Din-i Ko Sistemleri’ni ortak kayıtlarımızdan artık ayırıyoruz. Din Kapıları’nı kapattık. Aklın Tahtı’na varanlar dinci olmazlar, ilimci olurlar. Bunun artık net bilinmesini bekleriz.

Din, aklın İlmi’ni Hakikiyetin Tekniği’yle dilleyebilir ama Hakk’ın Yoğunluğu’nu tohumlayamaz. Bu nedenledir ki, biz insan kaynaklarından ilmi kotlar, Ko Sistemleri’ni indirmek üzere bu yoğun çalışmayı yapmaktayız.

Erenlerin Diyarı dediğimiz Yaşam Sayfalanışından dünya ümmi toplumlarıyla çalışmaya inen birliklerimiz de var. Hepsi kötülüğü önlemeye geldiler. Amon Topraklarının Tohumları’ydılar. Yaradan’ın Tanrısallığı’nda Bütünün Kuranı’nı okudular. Öz köklerinde görevleri vardı. Açılarını kapattık ve onları kontrol altına aldık. Amon Toplumları’nın Tohumları’nı dünyaya çekerken yaptığımız buydu. Onlar bizim için ışık halinde çalıştılar. Arıcı, balcı oldular. Dünya arıdan, baldan geçilmedi; bilir misiniz? her biri dünyanın ışığı oldular. Dört gök sözcüsünün bütünün gücü olarak tohumlarını kotlayacak oldukları bir yaşamı kayıtladılar. Ki bugün bu çalışmalar olabiliyor.

Dünyalı olmak ölü bir gezegene gelmek kolay değildir; bunu herkesin daha iyi kavrayabilmesini beklerim. Bu planet gerçek ışık kırıcısıdır. Burası Ana Kaynağın Tohumları’ndan çok farklıdır. Buraya gelenlerin çokları İlm-i Ko olup gelmelerine karşın, burada yaşam sırrı olan bu yoğun sistemi anlayamadıklarından kırıldılar. Işıklarından çıktılar. Kantarda kontroldan ayrıldılar ve BİR’den ayrı bir çalışmaya alındılar.

Önlerini açtık, Gök Sistemleri’yle onları koruduk ve Gönüllerin Sistemini

onlara çaktık yaşamlarını hak etsinler diye. Doğanın gücü insanın gücünden çok ayrıdır; bunu dahi anlayamadı dünya insanı. Zannettiler ki doğa, oğulları, kızlarıdır. Dünya eşkali bilinmeyen yaşam değildir bize ama dünya sistemlerinde Düzen Ko Sistemleşmesi’ni sağlayacak olanları nefes alıp nefes verenler olmayacaktı. Işık Kapılarına varanlar olacaktı. Göreviniz buydu; Işık Kapı’larına kaynak olmak….

Dört gökçümüz dünyadadır şu anda. Bu dört gökçümüzün her biri tohumdur bu dünyaya. Onların kanatlanması, onların yarınlanması ve onların Kaynağın Işığı olmaları BİR’e hizmetle mümkündür. Siz Birlik İlmi’yle bu yoğun İsrafil Kaydı’nı yaptınız. Sesi tohumladınız ve o Süper Sistemleşme’yi sağladı ama yarın için daha çok ilim gerekir.

Verebildiğim değil, sizin için verdiğim budur ama verebildiğim çok daha güçlü olacaktır; bunu bilmenizi isterim. Beden alıp dünyaya gelebilmemiz gerçek kaynak çalışmasını yapmak üzeredir; “gerçek kaynak çalışması.” Bu çalışmayı bu meclis yapmaktadır. Hepinizin kendi gezegeninizdeki yoğun sistemlerinizi bu yoğun ışığa kaynak olarak katabilmeniz üzerinizdeki gücün artmasını sağlayacaktır. Sizlerin doğup büyüdüğünüz bu yaşam sizlerin yoğunluğunuzun tohumlandığı başka bir yaşamı Birleşik İlim’le bu meclis kayıtlamaktadır.

Bugün burada, bu yoğun sayfada bu yeşilden maviye ve maviden Rahmi Kuran olup mosmora ulaşan birliklerimizin ışığı yanmaktadır. Erdiğimiz görev gücü budur. Kurtarılmış sessiz zaman budur.

Amon kontrolunda yapılan dünya çalışmalarının çok daha ötesindeki bir çalışma bundan sonraki sayfada devreye alınacak. Bugüne gelmek zordu ama bundan sonraki güne ulaşmak daha zordur; bunu bilmenizi isterim. Herkes ben insan’ım der. İnsan olduğunu zanneder. İnsan olmak, dürümlenmek, türlenmek, halik olmak, kaynak olmak OL diyebilmektir!

Zaman’ın Işığı halinde gök sistemleriyle dilleşebilmektir. Cevher olabilmektir, kalem olabilmektir. Ardında tüm yaşam olmalıdır ve zar atmayacak o tüm yaşam için; bilişle yapacak çalışmasını….İşte insan olmak budur.

Ben bir imparator Ko Sayfası’yım. Dondurulan tüm yaşamları yere indirmeye geldim. Neden? çünkü dünya zirvelere sessizliklerini dilleyecek ve yaşamı yenileyecek bir kapıdır. Bu kapı tüm insanlığın kapısıdır.

Bizi ekip haline getirense yarınlaşmış ışığımızdır. Hepimizin yarınlaşmış ışığımız bir tek Ko Sistemi için bizi bize kattı ve buraya, bu yoğunluğa bizleri aldı. İtibarı yüce olanları çağırdık; dimdik duranları çağırdık buraya. Zaman Sayfalanışları’nda Bütünün Kuranı olanları çağırdık.

Yara ilimde olmaz, yaşamda olur ama yaralı olan Rahman’da olmaz Rahim’de olur; bilinsin. Biz yarasız olanları buraya aldık. Kör gözsüzse de, sözsüz olmayabilir ama gözünde körlük olduğunu bilmeyen sözde de olacağını zanneder. Onların burada olmalarını dilemem.

Değerliler, varsak olmadığımızı dinleyemeyiz. Olmamışsak hak etmediğimizi dilleyemeyiz. Ölmüşsek yaşamsız olduğumuzu bilemeyiz ama hak etmişsek, bilişliysek herşeyi temiz biliriz; bunu bilin.

Kurullar toplandılar dünya için. Kararlar alındı Dünya Üstü varlık Tohumlaması yapmak için. Bu kurulların en güçlüsü bu meclistir; bilinsin.

Bu meclis dünya Ko sayfalanışı ile bu yoğun çalışmayı devreye alırken Birlik Kaynağı’ndan devreye almıştır. Bu meclis dünya erkek kadın sayfalanışı için değil, değer biçtiklerini teyplerin çalışmasından itibaren devreye almıştır.

Önceleri teyplarimiz yoktu. Sır kayıtlama yapıyorduk. Sonra Başkanlık Dili’nden bunun olması gerektiği bildirildi ve teyplere kayıt yapmaya başladık. Bunu yapmamız istenmeseydi yarınlaşmamız mümkün değil demekti bu.

Doğanın Gücünü yeniledik canlar. Eğer bugün, bu çalışma, bu yoğun sayfalanış olabiliyorsa işte bu sesle olabiliyor.

Değerliler, korkuyu aşanlar bugün buradaydılar. Dünya kördür, gözsüzdür. Sözsüzdür ama yüreğimiz vardır ve biz bu yürekte biliş halindeyiz; bunu bilin.

Kalemi hak etmiş olan kanadı hak eder. Biz kanatlılarız. Bir tek kanadımız olsa da birleşiğin kanadı diğer kanadımızdır.

Ben ekmeğim, sevgiyim, hakikiyim ama sizler de Hak Taht’ın Tohumları’sınız ve katisiniz.

Bilişi olmayanların BİR’e hizmet etmelerine imkan veremeyiz; bu kesindir. Dünya örtüsünü örtmeyenlerin dünyayı hak etmeleri Birler Kapısı’ndan geçmeleri şarttır. Buna ilişkin olarak size daha çok bilgiler verebilirim ama şunu size anlatmak isterim ki bünyemiz çok net iyileşecek. Hepimizin bedenlerimizdeki kırıcılık, sıkıntı aşılıp geçilecek. Bundan sonraki sayhada daha sağlıklı, daha yoğun, daha güçlü ılıklar olacaksınız.

Dürümlerinizdeki Kürzi Tohumlama daha güçlenecek. Daimiyetinizin gücü artacak. Çürük insan ışık haline dönüşemez. Bu nedenledir ki çürük olmayanlarla bu çalışmayı yapmayı dileriz.

Ergin insanların ergin sayfalanışlarıdır olmakta olan. Hepimizin daha güçlü olarak bu çalışmayı yapabilmemiz için putları kırmamız gerekliydi. Tüm putlar kırılmıştır. Put sizlerin sessiz zaman kayıtlarınızdır, kelamlarınızdı. Bunların çokları sizlerin saplantılarınızdır. Bunların aşılması şarttı. Bunlar aşılmıştır.

Dincilerin dinleri, kelamlarındaki ilimsizlik, bütünün köksüzlük, kaynaksızlık hepsi ışıksızlıktandır ama ışığa vardıklarında din ilm-i tohum olur, bütün olur. İşte bu nedenledir ki dini kayıtlardaki dostlarımızın da ilm-i tohum olarak bütünün Kuranı’nı okumaları hepimizin beklentisidir, talebidir.

Karanlık sessizliktir ama yaşam seslendiğinde o karanlık aydınlanır. Bu da kesindir. Dört güç bir tek yürek olduğunda “öl” dedik, öldük, “ol” dedik, ol’duk hali devreye girer. “Ol” deyin, olur. İşte bu. Bugün, burada, bu yoğunlukta hepimizin yapmakta olduğumuz budur. “Ol” deyin, oldu. Oldu….olması beklenemeyen ne varsa “OL” deyin. Çok mu zor? Çok kolay. “Ol” deyin.

Bana ana kapı denmez, ben ana kayıt yaptım şu anda; o halde ben kapı değilim. Kaydım ve ben zaman sayfalarında sizi size dillerim hep. Bunu anlayan yok ve derler ki o şuydu, o bu oldu. Hepsi sizsiniz; bunu bilin. Ben size sizi dillerim bu mecliste; bunu anlayın.

Deve kalkmış yürekte, ilimde ve her anda yol alır ama o deve BİR’in tahditsizliğidir. İşte biz o deve olur, yol oluruz; bu da bilinsin.

Arı balını dünyaya indirdiği zaman arıyı insan saydılar. Bal İlmi tohum olduğunda balı hakikiyet saydılar. Ben ekip kurup dünyaya vardığımda aşk saydılar ve dediler ki “Altın tanrı İnsan” tüm yaşamları tohumluyor. Torba, torba dünya taşıdık yüreklere. Hepsinde merdiven hakikiydi ama bu yoğunluğun merdiveni halkın yaşam girişidir. Mustafa Kemal Paşa bugün size seslenmek istiyor canlar. Bugün 30 Ağustos. Onu dinleyelim ama bunu ayrı bir sayfaya kaydediyorum.

(devamı sonraki kayıtta….)

Süper İnsanlık Realitesi

http://youtu.be/QYbXScfbXA4?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

SEMPOZYUM “NUR”

AV. NEZİRE SELÇUK

“Mustafa Kemal Paşa bugün size seslenmek istiyor canlar. Bugün 30 Ağustos. Onu dinleyelim;”

Ben Kuran- Kerim’de yazan o yüce yaşamım. Ben murat ettiğiniz o Kürzi Kapı’yım. Ben Mustafa Kemal Atatürk…

Zor olmadı bugün burada sizle dilleşmek; ortak Ko Sayfalanışı’nı sizlerle yapmak. Ben tüm yaşamlarımda doğal görev taşıdım. Bu görev İmparatorluğun Kürzi Kontrou için değil, Kürzi Ko Yaşam Sayfalanışı içindi.

Dimdik duruyorum dünyada, çok mutluyum, çok çünkü bu dünya artık yarınlaşmış bir kapıdır. Biz bu dünyayı ölümlü diye bilmiştik ama artık bu dünya ölümlü bir yer değildir.

Sizin ışığınızda bu yüce, tahditsiz kapı Bütünün Kapısı olmuştur. Sizden daha üstün bir sistem dünyaya indirildiğinde hepimizin yüreği onunla da olacak ama bugün bu yoğun sistem sizin yüceliğinizdir.

Dünya ölümlüleri, dünya yaşamlıları tek bir resim yapmaya başlamıştır. İşte ölü gezegen dirilmektedir. Bu ölü gezegenin dirilmesi bizleri mutlandırmaktadır.

Olgun sistemleşmeyi sağlayacak olan bilgi bu meclisin bilgisiydi. Dünyaya görevli olarak sizleri göndermedik, sizler bir tek yaşam için bu yüce merdivenden aşağıya indiniz ve bu dünyaya girdiniz.

Herkesin dünyaya ışık olup gelme ihtimali imkanı yoktur ama herbiriniz Işık Ko Sayfaları olarak bu dünyaya inmiş olanlarsınız. Dünyanın yolcuları dünyaya kumdan, kilden girerler; vortekslerden girerler. Sizler ışık Kayıtları’ndan indiniz; bu kesindir.

Dünyanın Ruhu olan yoğun ışık Bütünün Gücü’dür. Bu gücü hepimiz sizin yüreğinizden çekebiliyoruz. Dünyayı koruyacak olan güç budur. Son ölü dünyadan kayıtlarını alıp gittiğinde, son söz söylendiğinde ve son ışık söndüğünde biz bu dünyada Karanlığın Sistemi haline geçeriz. Bunun içindir ki bu dünyayı korumalıyız.

Zemin sizin yüreğiniz. Bu zeminde hepimiz bir tek yaşamız. Amon Toplumları bugün Arka Sayfaları’nı okuttular, Düzen koruması sağlandı ve bizim yarınlaşmamızdaki o yoğun ışık yenilendi. Bundan sonraki Zaman Kapıları’nda artık Ruh Ko Sayfalanışları devreye girecek.

“Din yoktur” dedin, din artık sonsuzlukta devam edecek ama Dünya İlmi’nde artık dini tahdit olmamalıdır. Dini tahdit yaşamı tahditlemektedir zira. Önümüzü aydınlatacak olan bilgi budur; dini kaynaktan çıkarıp yerin gücü haline dönüştürmek….bunu başarabileceğinizi biliyoruz.

Ergin sayfalardaki ışıkları yenilediniz. Zinnur’un Risa Kapı’ları artık açık. Yeni bir doğa devresi yüceliklerden insan kayıtlarıyla yere çekiliyor. Bunun sonucunda yürekler güçlenecek. Kelam dillenecek ve biz sizde dilleşeceğiz. Cennetin yolu budur, canların yoğunluğu budur. Biliş budur. Umut budur.

Sonsuz sınırsız ışık, Cinni Cemaat’in Örtüsü’nü örtmektedir artık. Cevahirin Gücü artmaktadır. Sizinle temiz bir dönemi başlatıyoruz. Bu dönemde kalem olup yazmanızı, yolu açmanızı, “ben varım” demenizi istiyoruz.

Uzun, zor, meşakkatli bir çalışmanın sonucunda buraya Gök Sistemleşmesi için inebilen bizler Nefes’le çalışmaya başlıyoruz.

Nefes, ilm-i Ko’dur ve bu sayfa 98. Yaşam Katı’dır. Ki biz bunlara Hak Kapıları deriz.

98. Hak Kapısı ve son kapı 99. Hak kapısıdır ve o kapıya geldiğinizde Allah’ın Nefesi olursunuz. Bundan sonraki sayfada artık siz Sistem, Nizam, Düzen Gücü haline geçersiniz. İşte bugün 98’deyiz canlar.

“Ol” dedik, “ol, ol, ol”….Kuran-ı Kerim’deki insan Yaşamın İlmi’ni dilledi. O insan Mustafa’dır; Mustafa!

Mustafa Muhammi Kapıları’nı açtı, o kapı İnsan’dır. Ki insan kalemdir. Kalem olan 2 merdiven değil, tek bir merdivenden yüreklere iner. O bir Altın Tartı’dır. Tanrı’yı tahditsizleştiren o yoğun sonsuzluktur. Cennetin İlmi budur.

Ben beni dinledim, aha ben! şükür, şükür, şükür….

Süper İnsanlık Realitesi

http://youtu.be/YTGC_HKsIaQ?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

 

 

 
  Bugün 113 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol