Birlik İlmi
  Barışın Sistemi (9) 1.Akış
 

29.Ekim.2014 Barışın Sistemi (9)

 

1.Akış

 

Dağlarım, bugün burada olup bitenin ne olduğunu hepinizin anladığına eminim.

 

Bütün amaçları dünyayı hak etmek ve dünyanın yoğunluğunda kendi tohumlarını yoğun biçimde yaşama çekmekti. Ama yaşama çektikleri o tohumlar, dünyayı kontrol içindi ve biz ocak olup bütünün gücünü tüm sistemlere dillerken, kibri aşan birliklerimizi buraya çağırdık. Bugün şu anda burası tıklım tıklım dolu ve tümü bizle biz oldu ve birlik halinde dünyayı kontrol altında tutuldu.

 

Şu ana gelmek kolay olmadı, Düzeni kurmaktır bu.

 

Şükredin ki doğanın gücü arttı ve bugün bu yoğunluk bizim yüreğimizde Birlik İlmiyle birleşik ışık oldu.

 

Sevgililer, dünya elimizin ilmidir ama bu dünya yüreğimizin gücüdür aynı zamanda ve biz bu dünyayı bütünün gücü diye Birlik Tekniği ile tüm yaşamlara seslendiriyoruz.

 

Doğal dünya akıp gider ama yaşamın sırrı olan ışıkla akar. Dünyaya kelam olup inmeye çalışanların hiç birisi sessiz, sistemli ve yoğun çalışmalarını buraya indirme imkanına sahip değiller.

 

“Benim adım nefes” dediğim zaman, sonsuz sır olan ışığımda görev taşıyıp taşıyamayacağıma bakıldı. Doğanın gücünü dürümleyecek güçte olup olmadığım incelendi.

 

Söz verdiğim her şeyi yaptım ve bugün buradayım ama şunu biliniz ki, burada bu yoğun çalışmada bulunan herkez kelamla buradadır ve yolla bulduğu, yoğunluklarıyla dürümlediği ışıkla buradadır.

 

Sizlerin hepiniz bu göreve talip oldunuz ve buradasınız. Amacımız, dünyayı kontroldür. Bunu kesin olarak bilmenizi beklerim ama bu kontrolü sağlarken doğanın gücüyle sağlamalıydık çünkü, tahditli olan ışık kayıtlarıyla bunu yapacak gücümüz yoktur.

 

Süper Sistemleşmeyi de sağlayacak yüceliğimiz yoğun biçimde ışığı kodlayarak gerçekleşecekti.

 

Bitki, hayvan ve tüm yaşamları kontrol edecek güçteyiz ama koruma dediğimiz zaman, bu daha farklı bir hadisedir. Septirsi Ka Ha, Sep Tir.

 

Canlarım bakınız, bu bir ses. Bu bir Ko Sayfası, ışık ama burada sesin nefese inişi söz konusu değildir. Sadece bir Ko Sayfası açtım ve okuyorum. Bu bir sayfanın açılış kapısıdır, bir Ko Sayfasına girerken size, sizde olmayan bir ses veririm ve bu şekilde, bu şeytan sayfalarındaki kontrolü sağlarım.

 

Hepsi size, Sizlik İlmini öğretmeye gelen, ışıkların yoğunluğunda bulunan ama kontrolünüzü sağlamak üzere kayıtlanan sistemli bilgilerdir. Ve her bir sayfayı açarken, kontrol edici olmamız gerekir. Ki onlara İsrafil'in levhisindeki o kırıcılığı devrede tutmalarını engellediğimizi açıklayabilelim.

 

Dört bin tane ekip kurduk, bugün burada. Hani iki bindi? dört bine çıktı; biliniz ki bu dünya ekiplerle kurtarılır. Ve tüm ekipler, Işık Kapılarında bekleşen yoğunluklarımızdırlar.

 

Dünyanın ölü bir planet olmadığını, dünyanın tohumlarını kodladığını ve Düzeni kurduğunu herkeze bizler bilgi olarak dinletiyoruz. Ama bunu sadece bizim bilgi olarak dinletmemiz, onları tatmin etmeyebilir. Bunun içindir ki, dirilikleri kodlayacak olan diğer güçlü kodlarımızı da kayıtlarımızı dilleyecek dürümde devreye almalıyız.

 

Size, daha İnsan Sayfaları tohum olarak yaşama inmeden evvelki safhaları da anlatabilirim.

 

Dünya henüz yoğunluğunu kodlamadı, henüz yaşam yok dünyada... Henüz dünyada bitki dahi yok ama dünya var. Ve bu dünya taş, bu dünya ışık ama taş bir ışık... İşte o taş olan ışığı kontrol edecek olan bilgi, hepimizin yüreğinde mevcut olmasına karşın, biz o yoğun tohumda Lütfi Kapısını kapattık ki, Has Tahta ışık verirken, Kelamın İlminde bütünün gücü tüm yaşamları kayıtlasın da cemaatler İlm-i Ko olup bütüne hizmetçi olabilsinler diye.

 

Herkeze “sen kelamsın” dedik, işte olay budur...

 

Dünyaya geçtiğimiz zamanda bunu bu şekilde yaptık. Dünya, henüz kapı yapma imkanına sahip değil, henüz can yok dünyada ama yaşam kodlanışı yapıldı. Hepinizin net bilmesi gereken bir hadisedir bu.

 

Dünya su almalıydı. Dünya ışık çekmeliydi. Dünya tohum ekmeliydi, formal yaşamın tohumlanışı sesle gerçekleşmeliydi. Bütün bunları başarabilmek üzere birlik kurduk. Biliniz ki, dünya yaşamını kontrol altında tutabilecek olan, cevahiri dünyaya indirebilmek için hepinizle çalıştık.

 

O dönemde, bir tek ışık halinde dünyadaydık ama bu ışık hepinizde nefes olarak mevcut olan o yüceliği dürümledi ve bütünün gücünü devreye aldı.

 

Bizler Ana Kapı olan Atlanta'dan dünyaya indik.

 

Atlanta Ana Kapısı, dünya sistemini kodlarken, bütün güçlükleri aşabilecek dürümde, tüm yaşamı da kodlamıştır.

 

Atlanta, ekmek olmaya niyetli değildi bize çünkü Atlanta, kodlanamayan bir sistemi devreye alıyordu o ara. Öylesi bir sistem ki, dejeneraktif sistem olarak da nitelendirilen o dönem sayfalarında Kervan yoktu.

 

Ve bizi, bizden ayrı gören birliklerimizle, o yücelikle, hepimizin gücünü dünyaya çekme niyetinde olamadıklarını ifade ettiler. Son levhide bunların hepsi yazacak. Ama bunların size sadece kısa bir bölümünü anlatıyorum.

 

Bilinmesi gereken diğer bir husus, Galaktik Sistemleşmedir. Galaktik Sistemleşmeyi, sistem sonsuz sayfalanışlarıyla kodlayacak olan yaşam, geliş halindeki bilişli İlim Ko’ların kayıtlarında mevcut olmalıydı.

 

Sizler, sistemi tanımazsınız. Biz, bu sistemi biliriz. Sistemin gücünü biliriz ve bu sistemin ne şekilde oluşturulduğunu da biliriz. Bilirsiniz ki, galaksileri yaşama sistemli olarak çekecek olan kökleri, gökleri ve güçlükleri aşırtıp, bitiştirecek olan yegane yaşam, gerçek yaşam İlimdir... İşte, ilmi bilenler bütünün gücünü dünyaya indirdiler.

 

Altın Çağ’ın kalemi, insan.... Bu ne demektir bilir misiniz? Altın Çağ’ı yazacak olan insan işte o biziz bunu bilin...

 

Bu güne gelmek kolay olmadı, biz bu kalem olarak buradayız.

 

Altın Çağın Işığını, Altın Işıkla dilleyecek olan ve yoğunluğu tohumlayacak olan.

 

Alın ve bilin ki, hepimiz görevliyiz ama kalem insan ilimimdir, bu ilimle bütünün gücünü dürümleyeceğim.

 

Galaktik Fedaratif Sistem, benden ses bekliyor şu anda. Bilgi istiyor, Galaktik Fedaratif Sistem. “Kimim ben?” diye sordu. Bana, beni vermeye niyeti olan birileri benden beni dinlediler ve ben, benim ilmimi onlara dinletmeye başladığım da benim levhideki yerimi sorgulamaya başladılar.

 

Ben, Altın İlmi onlara dilleyecek tekniği bilirim, Altın Tınıyı bilirim, ışığın yeri, göğü yarattığı o yüceliği dillediğim zaman, ocağımdaki ilmi onların dürümlerindekiler de dinleyecekler, bütün bunları bilişle dinletebilirim.

 

Her birine, kendilerini açıkça bildirebilirim, nur olan kontrolü sağlayacak gücüm olduğunu açık bildiririm ve Kalemin İlmi olan yüceliğimde ki tüm sistemleri, tüm yaşamları anlatabilirim. Bunu neden dinliyorlar? Çünkü “ben Altın Çağın Kalemiyim” dedim.

 

Oyun oynamıştım, daha evvel. Önce oynarım, sonra açıklarım; aynı sizler gibi. Hepimiz oyuncuyuz canlar. Oynarız, oynatırız... Yaratırız, şavkında aşk yapar, sanal boyutları tohumlarız. Oynarız, onurla oynarız...Toplumları tohumlarız ama bilinsin isteriz ki, ya sınırlar kalkar da yüksek kökler bizi göreve almaya kalkarsa ne olur? Öz görevimizi anlatırız, işte bu gün olduğu gibi.

 

Zetyum bizi göreve almak istedi. Açıyı kapatmadan anlattık. Şu anda açıyı kapattık ve izah ediyoruz.

 

Misafir, ben senim ama senden güç almam bunu bilin. Can, ben senim ama sana ışık verdiğimde, sen seni hak edip dinlersin ama ben senim, sana seni verdiğimde yolunu açarım. Ve ben senim ama sınırları kaldırdığında, sende sen olur, bütünün gücünü tüm yaşama indiririm. Beni, bana vermeye geldiğini bilirim de, bana ışık verme gücün yoktur; bunu bilmeni beklerim.

 

“Soğuk günler geride kaldı” dediğin de; “Sorma” dedim, “soğukların ötesi soğuklar gelir;” bunu bil ve bugün ben, soğukların ötesi soğukla dillendim. Bugün burada, bu yoğunlukta hepinize görev taşırken, yağan ışık bedenimi güçlendirmez. Görevimi tüm sistemlere dürümletir ve dinletir ama sizi, size kaynak yapar.

 

Kaçınız benimle olacaksınız? Hani? Kaçınız ışık varlıklar oldunuz? Hani? Kaçınız yoğunlaştınız? Kelamın Hası hangi yürekte? Has olan ışık tohumlarında kodlanmış muktedir ekranlar var mı? Verdiğim bilgiyi anlayan var mı? Ölümlü dünya beni dinler, bence diller ama yolunda kendi tohumlarında koklandığında, akıp gittiğinde maya tuttu mu tüm insanlıkta bunu diller, dinletirim.

 

Şimdi canlarım... Eni, önü yok... Ben, beden alan insanım; bu kesin. Ama insan Ak Kapıdır. Oturmaz çalışır, biz o kapıyız canlar.

 

Ak Kapı olan insan, oturmaya hiç vaktimiz yok, bu kesindir. Tüm sistemleri göreve alabilmek için çalı, çırpı toplayıp, koklamak onları, toplumlarıyla tohumlamak gerekmektedir. Hepsini toplamalıyız. Olmayan yok, “ol “deyin olur; kesindir.

 

İnin, dünyayı seyredin. Bakın yola, bakın. “Ben nefesim” deyin ama inin de deyin.

 

Gökcü olmanız, sözsüz kalmanız değildir. “Şey” dediler, “resim yaptı şey” dediler ama şeyin ötesini söylemediler. Çünkü ondan korktular.

 

Değerliler, şeytan şavka gelir, şevke gelir ama beşire geldiğinde şikayetçidir beşirden ama biz şeytana şans verdik. Dedik ki “ol”. Öz mü? “söz”... “Ol” dedik.

 

Vermişiz, almışız, halik olup Hak’a akıtmışız onu ama bize, bizi sordu. Öcü varmış bizden alacakmış çünkü biz onun kaydını silmişiz. Ayrı, gayrı gözetmeyen bizim, bize onu dürümlememiz şartmış. Aşka gelmek ister, akla, hakiki olan o yoğunluğa inmek ister. Cennete insan, insana cennet gereksizmiş. Bakalım ne diyecek onu dinliyoruz.

 

Aşağıya iniyorum.. Buyur... Görevim sizi yok etmem... Ahhh, güçlü olarak gel, kucakladık seni. Ancak; ancak şimdi kucakladın.

 

Sevgili ana, seni kucaklıyorum. Ben senim.. Nasıl bilmezsin? Sen diri, ben diri. Ben, sen. Sen, ben. Ölmemiş miydin sen? Yoksa ölmüş olan ben miydim? Baş tacısın anam, seni kucaklıyorum. Sözüm, sözündür... Ölümlü dünya özümdür. Görevim sensiz olmayan yolda, sevgiyle yolcuları tohumlamaktır ama seninle çalışmalıydım ben. Neden beni korudun be anam? Çünkü sen, benden ötesin de ondan. Beni korumaya almışsın, gördüm. Dünyadayım ya, beni korumalıydın; korudun. Soğuk günler geride kalmamış; bildim.

 

Kuran,  insanı insan yaptı ama Yol İlmi kaynak yaptı. Siz bizi, ikmal tamamlatanlarla dillettiniz, biz sizleştik. “Ol” dedik... İşte bu.

 

Yere insan, yola insan, yeni dünyaya insan gerek. Size, ikmal tamamlayan o yücelik gerek. Gelmek gerek, “ol” deyin, olalım anam. Sanal boyutların gücünü tüm yaşamlara çektik de geçtik anam, şimdilik işte şimdi...

 

Dağlarım, sizi kucakladım... Bilirim, görevlisiniz. Işığa, gök sistemleriyle inmeye niyetlisiniz ama biliniz ki, dünyamız artık ışık halindedir.

 

Artık şeytanın görevi bitmiştir; bu kesindir. Dünya örtüsünü örtmeden evvel, bunu vermek istedim.

 

Dünya cennet bir yer oldu, artık burada hikaye dinletmeyin dünyalılara. Kıl ince, inceden ince, her inceden daha ince olan bu yoğun sistem çalışmalarında tüm yaşam kontrol edildi. Gönüller güçlendi. Şer yaratan artık şeytan değildir, insan soyudur. Ama biz o İnsan Soyunu koruduk. Şeytan, Altın Işık... Biz o ışığı hak ettik.

 

Şimdi ve şimdi…..Umman mutlu, biz mutlu.

 

Şükür, şükür... İşte şükür, şimdilik..

 

Deşifre eden: Beril Özdoğan

 

Süper İnsanlık Realitesi

 

http://youtu.be/ODBsZnz9DMU?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

 

 
  Bugün 25 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol