Birlik İlmi
  Barışın sistemi (8) 1.Akış
 

27.Ekim.2014 Barışın sistemi (8)

1.Akış

 

Düvel düvel, düvel düvel dünya ışıkları tohum ektiler dünyaya, tüm yaşamları tohumladık, bütünün kürzi toplumlarıyla ve kontrol ettik tüm yaşamları.

 

Altın Tartı bizim yüreğimiz ve biz bu tartıda bütünün gücünü temiz olarak tahditsizleştirdik ve İlahi Kuran okuttuk.

 

Bugün, dünyayı hak etmeye gelen şeytan aşığında tahtı kendi tohumlarıyla kodlayacağını zannetti. Ağır yük taşıttı, bilişi olan ya da bilişi olacak olan ya da bilişsiz olan her kim varsa onunlaydı.

 

Kördü, göksüzdü, sözdeydi, sessizdi ama ilimsiz bir sessizlikte kendini kontrol etmeye çalıştı. Yer küre onu dinledi bugün, biz onu dinledik. Kontrol dışı bilişleri kodlamaya çalıştı. Sistemin gücünü kontrol edebileceğini zannetti. Yıldızların ışığında, kontrol dışı bilgi sağlamak istedi.

 

Ana Kapıyı kapattık ve dürümledik onu. Sonsuz sır olan ışıkla dilledik. Bilgi akışımızı engellemek istedi, kökleri görevini tahditsiz şekilde dillettik ve eşya sayfalarına çektik onu.

 

En evvel dünya... Ölüydü, onsuzdu, biz onda gökledik dünyayı. Sözümüzde ışık yandı. Şimdi bizden ayrı olan o, bizin dışımızdakileri kontrol etmeye çalışacak.

 

Şeytan şavkında aşk ister, Aklın Tahtına varmak ve bütünlemek ister. Zirvelerin sisteminde güçlenmek ister. Altın Işık Yıllarının kutsal toplumuyla birleşip, kendi yüreğiyle bütünün gücünü kelamda dünyaya çekecekti. Unuttuğu bir tek şey vardı, insan ellerini kaval kemiklerinin ışığından çok daha üstün bir yüceliğe ulaştırmıştır. Artık elleri yüreğinde değil, yüceliğindedir insanın.

 

Ve değerliler bilişiniz var, ilminiz var, yolunuz var, kaval kemiği dünyanın ışığını tohumlayan yoğunluğun, ışık kapısı olan eş yaşamı ifade eder. Eş yaşam... Diriliğin tekniğinde var, siz eş yaşamı bilmezsiniz, canı, tahtından ağır yük diye taşıtanların ışığında kaval, levhide ışıksızlık yapar.

 

Süper sistemleşmeyi sayfalarken de kaval kemiği görev taşımıştı. Şimdi biliniz ki, dolu dizgin yaptığımız tüm çalışmalar sonucunda ışığı kontrol edebildik ve bütünün gücünü tüm sistemlere dilletebildik.

 

Cennetin ekibi, Cevherin İlmiyle çalışır ve bugün biz herşeyin örtüsünü örterek yeni bir sayfalanış yaptık.

 

Kimse insanın ekmeği değildir ama insan ev yaptığı zaman o ev onun kelamı olur. Biz bir ev yaptık. Süper sistemleşmeyi gerçekleştiren bu ev, herkezin kendi yüceliğinde tohum ekti. O, bunu bilmedi. Bizi,  bizden ayıracağını düşündü.

 

Eşiğin şevki, aşkı, yolu insandır. Sonsuz sırdır insan, bir insanı kontrol edeceksek ışıkla kontrol edebiliriz.

 

O, bize bizi vermeye, bizsiz kaynak yapmaya değil, kelamı hak edip, bizi bizden öte biz olduğunu iddia etti, şerre kayıtlamaya çabaladı. Sol ışığımızdan sağa, sağ ışığımızdan sola ulaşmak istedi.

 

Ama bilinmez ki, yer köktür ve gök olan yeşilin ışığından öte olandır ve biz mordayız, bunu anlayamadı.

 

Dava insanı bilmektir, mora vardığımızı anlayamadı. Soyunu kontrol edeceğini zannetti. Yedek zaman sayfalayacağını sandı, Kalemin İlminde bütün kötülükleri yapacağını zannetti ve biz onu kodladık, tohumladık ve kati olarak kayıtladık.

 

Şimdi adımızı zikretmek ister, “onun yoluna giren benden ayrıdır” diyecek. Aha bunu desin, desin çünkü ben o, o ben olmadıkça ölüler diyarı olan bu Tohum Ko ilimsiz kalır.

 

Cennetin sayfalanışını yapan insan, haşatını da yapar. Dünyayı tohumlayacak olan insan, kendini kodlar ve toplar. Şimdi sözümüzü kesip bize ses vermek ister. Sanki bizsiz, sanki birliksiz, sanki ikmalsizmiş gibicesine…

 

Değerliler, işte onu dinlemeye hiç mi hiç iradi olarak bildiriyorum geçişte de, zaman sayfalanışta da buna gerek yok. Özü, gözü ayrı olanın sözü yoktur bizde; onu dinleme niyetimiz yoktur. Şimdi devam ediyorum...

 

Korkmadan bize görev taşıyacaktı, altın ışıktı çünkü Akıl Tahtıydı, ikmali tamamlatacaktı, yıkıp yakacaktı, çatıyı yıktığı zaman yaşam yıkılacaktı.

 

Mikail'in gözü onun üzerindeydi, korkmadan izledi Mikail. Sordu “ne değerdedir o?” diye, ona dediler ki “o, kontrol dışıdır.” “Oh iyi” dedi Mikail ve dedi ki... “Biz ortak olalım yaşama ve onları kontrol edelim.” Ve dedik ki “izin yok, biz bize yeteriz”... olay buydu canlar... Bugün burada olan buydu.

 

Canlı ya da cansız kim varsa, bizim yüreğimizde onların kontrolü bizim tohumlanışımızdan öte olan ışıkla olur. İkmal tamamlamaya gelenlerin birlikleri, bizim yüreğimizi kelamla dillerken, kendi yüceliklerindeki kırıcılıkları bizim yoğunluğumuza indirmeye kalktıklarında, biz onları mutlaka tohumlarız ama kelamda onların yoğunlukları kalmaz.

 

Seviyeleri güçlü olsa da, yüreklerindeki kırıcılık,  ışıklarını kontrol dışı bırakır. Sevgiyi hak etmeyenlere ses verme niyetimiz yoktur. Çok mutlu, çok mutsuz, bunların önemi de yoktur. Biz onları kendi yüreğimizde koruruz ama koruma halinde onların tohumlanması güçlendirilmelidir.

 

İşimize gelir ya da gelmez. İşimize gelirse hak eder yaparız ama işimize gelmeyeni de yapmayız, şu anda olduğu gibi. Cevap istiyorlar bizden... Biz onlara cevabız; bilsinler.

 

Şu andan itibaren dünyanın ruhu bütünün gücüdür ve bu güç Ana Kapıda, aşağının aşağılarını ve yukarının yukarılarını mutlaka kontrol edebilecek güçtür.

 

Şeytanın aşkı yoktur bizde, aklı vardır. Akıl Hak’a vardığında tahta varır. Biz o aklı bütünün gücü haline dönüştürürüz; bu da bilinsin.

 

Şimdi elimizin, avucumuzun ilmini bekler. Biz açıp elimizi ki ona dua edelim ki, o bize biz olup gelsin. Olur, “gel.. gel ama biz seni,  senden sana verirken gel.” Bugün bize, bizden biz olup gelmene iznimiz yok.

 

Kötülüğü önleyecek olan ilim, akıldır. Eğer akıl varsa, ışık yanar.

 

Biz, bizden başkasına el açıp dua okumadık hiç, ikmal tamamlatmak için dahi olsa bunu yapmayız. Bunu yapan insansızdır, bunu yapan ışıksızdır ve bunu yapan kısırdır, bunu bilmeleri gerekir. Tüm insan soylarının ve tüm yaşamların bunu net olarak anlayabilmesi gerekir.

 

Çoluk çocuk dünya, oh ne iyi... ama biz o çoluk çocuğu tüm insanlık için çalıştırıyoruz.

 

Yıldızların sırrı, İlim Tahtındaki o yoğun ışık bizim bize verişimiz, dünya ümmet kayıtlarını ve bizden biz olmayanlara ağır ağır okutuşumuz hep, yeri yaratmak içindir.

 

Çatıyı kurmuş, çakıl taşlarını toplayacak, oh, ala, iyi... şimdi..aha geçmek ister...yok ana senin yolun yok burada. Ben Ana Kapı, senin ismin şeytan oldukça bu kapı sana hep kapalı kalacak.

 

Şimdiye kadar bu kapıyı açtık ona, çörek yapacaktı. Çöktü dünyaya çörek yaptı. Yaptığı çörek ışıksızdı, kontrol dışıydı, “yıldızların sırrı” dediğimiz o sır ocağında yoktu. Bizden ikmal tamamlatmak için kaynak istedi, aha geçişini yaptık ama çatıyı kurmadan yoğunlaştırmaya kalktı korkuyu. Korkuyu başkası da, o da bilir ama biz bilmeyiz... bunu bilsin..

 

Şimdi.. Korkmamızı bekliyor... Analar, biz korkusuz olanlarız çünkü rüya boyutlarında kaynak çalışma yapmadık biz. Biz ekmek olarak, bütünün gücü olup çalıştık.

 

Çığlık, çığlık dünya... Çığlık, çığlık yaşam... Çığlık, çığlık kelam... Ohh ne iyi... Önce insanlaş sonra yaşa. Yoksa Aklın Tohumu olamazsın. Bunca çalışma, sistemin gücünü yaşatmak içindir. Seni, sana vermeye niyetimiz yok. Korkuyu bizden değil, yüreğinden dinle. Ayrı, gayrı... şimdilik sana vereceğim budur,şimdilik. İşte şimdi.. Aha şimdi..şimdi..

 

Deşifre eden: Beril Özdoğan

 

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

http://youtu.be/1KBcWm3_uvs?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 
  Bugün 92 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol