Birlik İlmi
  ETKİNLİKLER - 5
 

ETKİNLİKLER 5

 

KAYNAK (3) SEMPOZYUM PROGRAMI<br />

SAAT: 10.30-13.00<br />

<br />

AÇILIŞ KONUŞMASI: Erengül KOÇ<br />

Süper İnsanlık Realitesi Derneği Yönetim Kurulu Üyesi<br />

<br />

MODERATÖR: Av. Nezire SELÇUK<br />

Süper İnsanlık Realitesi Derneği Yönetim Kurulu Başkanı<br />

<br />

1.OTURUM<br />

AÇILIŞ KONUŞMASI: Bahar UMURTAK<br />

Süper İnsanlık Realitesi Derneği Yönetim Kurulu Üyesi<br />

<br />

KONUŞMACILAR:<br />

1.Füsun HACIÖMEROĞLU<br />

Bilgelik Güneşi Derneği<br />

"BÜTÜNLÜĞE OLAN SORUMLULUKLARIMIZ"<br />

<br />

2.Av. Güney HAŞTEMOĞLU<br />

Zaman Dostları Grubu<br />

"VARLIK BİRLİKLE MÜMKÜNDÜR"<br />

<br />

3.Peker SELÇUK<br />

Süper İnsanlık Realitesi Derneği Yönetim Kurulu Üyesi<br />

“KUANTUM BİLİNCİ”<br />

<br />

4.Şevki CAN<br />

Koşulsuz-sevgi Yahoo Group Kurucusu<br />

“DNA”<br />

5.Erim ERGÜN<br />

Süper İnsanlık Realitesi Derneği Adına, Yaşam Koçu<br />

"BİRLEŞİK IŞIK ALANINA GİRMEK VE ŞİMDİ’Yİ YAŞAMAK….NEDİR ŞU YARATIM DEDİKLERİ?”<br />

<br />

Ara: 13.00-13.30<br />

<br />

2.OTURUM 13.00-15.30<br />

AÇILIŞ KONUŞMASI: Bahar UMURTAK<br />

Süper İnsanlık Realitesi Derneği Yönetim Kurulu Üyesi<br />

<br />

KONUŞMACILAR:<br />

6.Selen ÖZDEM<br />

Brahma Kumaris Dünya Ruhsal Üniversitesi Eğitmeni<br />

“RUH HALİNİZİN EFENDİSİ OLMAK”<br />

<br />

7.Yurdaay ONARAN<br />

MİM Yaşam Enerjisi ve Kültür Derneği Yönetim Kurulu Başkanı<br />

“KENDİMİZİN EFENDİSİ OLMAK”<br />

<br />

8.Hüseyin ÇİLOĞLU<br />

Aktif Varoluş Bütünlüğü/Kıbrıs<br />

“KAYNAK ZEKA VE KOZMA BİLİNCİ"<br />

<br />

9.Av. Nezire SELÇUK<br />

Süper İnsanlık Realitesi Derneği Yönetim Kurulu Başkanı<br />

“YAŞAMAK”<br />

<br />

ARA: 15.30-15.40<br />

<br />

İZLEYİCİLERİN PAYLAŞIMLARI: 15.40-16.10 (5’er dakika)<br />

<br />

SORULAR VE YANITLAR: 16.10-17.30

 

KAYNAK (3) SEMPOZYUMU<br />

KONU&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; : YAŞAMAK<br />

KONUŞMACI: Av. NEZİRE SELÇUK (ÖZ AKIŞ)<br />

TARİH&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; :11.04.2011<br />

&nbsp;<br />

&nbsp;<br />

Ve Canlarım, dünyanız tufanları gördü.<br />

&nbsp;<br />

Ve Canlarım, dünyanız Ruhsal Kotlamalar’ı gördü.<br />

&nbsp;<br />

Ve Canlarım, dünyanız Birlikleri gördü, bitişkenlikleri değil, Birlikleri gördü. Sanal Boyutlar birleşiktir ama BİR oluş Tabii Kotlamalar’ladır. Ve Tabii Kotlamalar, Bütün’ün yoğunluğunu kontrol edebildiğimiz zamandır.<br />

&nbsp;<br />

İmparatorluk görevi Birliklerindir.<br />

&nbsp;<br />

Sevgililer, tebliğleri okuyun, oturun okuyun ve dilleyin. Dilleyin ki hak edin. Tohum olduğunuzu biliniz.<br />

&nbsp;<br />

Siber Boyutlar’ın yoğunluklarında toplumlar yoktur.<br />

&nbsp;<br />

Sultanlar, tohumlar sizlersiniz.<br />

&nbsp;<br />

Cevheri Görevliler’in hepsi Birleşik Aile olarak güçlüdürler.<br />

&nbsp;<br />

Sevgililer, senelerce süren bir çalışmanın sonucunda bu günlere ulaştık. Bugün dünyanız Ruhsal Kutsal bir ışımaya başladı. Bu ışıma; bitki, hayvan ve tüm sonsuz sayfaların ışımasını sağlıyor.<br />

&nbsp;<br />

Kupa biziz. Birlik Ailemizdir. Kupa… Bu Kupa, bütün türlerin tohumlanmasını sağlayabilen bir Kupa’dır.<br />

&nbsp;<br />

Kutsal Toplum, Atlanta Ana Kapısı’ndan geçti ve bu toplum, tufanı önledi. Tohum, Kuran okudu. Okuduğu Kuran, Toplumun Kuranı’dır.<br />

&nbsp;<br />

Cem olmak BİR olmaktır Canlılar… Rabbin Kuranı’nda Cemden söz eder. Bilen hakikiyette kendini diller ve bildirir. İtibarı yücedir ve kendinde ve kendi yüceliğinde varlık olarak dillenir.<br />

&nbsp;<br />

Toprak Ana der ki “OL!”<br />

&nbsp;<br />

Toplum der ki “Onurluyum, OLDUM!...”<br />

&nbsp;<br />

Korkmayın! Tohum, kutsal bir toplum halinde oturdu, kotlanıyor burada. Çatışmaya girmem hiçbir Yüce’yle, bilirim ki kendi yüreğinizdesiniz hepiniz de ama benim “Atlanta Ruhsal Meclisi”ndeki gücümde bir tek Kuran vardır; TANRI!…<br />

&nbsp;<br />

Enkarne olduğunuz dünya, Büyüğe hizmeti bilmez. Rabbin Kuranı’nda bilgi vardır amma bilmez ki kendi yüceliğindeki dil, Allah’ın Teknolojik Kotlaması’nı yapabilen Birleşik Işık’tır.<br />

&nbsp;<br />

Baş Tacısınız Canlar… Kaftanınızı giymenizi bekledim. Her bir çalışan bir Rabb’dır. Bunu biliniz. Her kim ki “Ben Rahmetin Kuranı’yım” der. Bedeni Hak, yolu ak olmadıkça benim Tanrı Tertibim’de olamaz.<br />

&nbsp;<br />

Kayıt dışı olan çokları var bugün burada. Tüplerle geldiler buraya bilir misiniz!? Teknolojik Kotlama için tüp takılmaz ama bugün biz her dili, Allah’ın Teknolojik Kotlaması için buraya aldık. Ak Tohum, Allah’ın Toprağı’nda yaşar. Atlanta Kotlaması yapar. İmparatorluğun Kürsüsü’ndedir ve bizimledir.<br />

&nbsp;<br />

Emek, Allah’ın Kuranı’ndaki emekten çok daha üstün bir emektir ve bilmenizi isteriz ki yarın, teknik bir Kuran okunacak dünyada. Bu Kuran, Ruhsal Işımanın Sultanlığı’nda kotlayıcı olacak. Eminim ki bunu anlayacak çok az kişi var burada. “Bitki, hayvan ve tüm sayfalar” dediğim zaman biliniz ki ortaklıktır yapılan onlarla.<br />

&nbsp;<br />

Türkiye Tohumu, Ana Kotlama’yı başlatmıştır. Bu kotlama, Bilgeler Meclisi’nin yüceliğindedir. İki yoğunluğun bir tek ışık haline dönüşmesiyle birlikte, bu Tabii Kotlama yolu açacaktı ve bu yol açıldı…<br />

&nbsp;<br />

Doğan gün Allah’ın Kuranı’nda yazandan çok daha üstün bir yoğunlukla doğdu. Önemli olan sonsuzluğun ışığa dönüşmesiydi ve bu gün burada bulunan sizler, tohumlarınızı yaşatarak, dünya dışına dünyayı tanıtıyorsunuz.<br />

&nbsp;<br />

Önemli olan sevgidir. Seven kendi yüceliğinde kendi yoğunluğunu dillediğinde, Birleşik Aile, Büyük Kütle’yi kotlar.<br />

&nbsp;<br />

Doğanın Kuranı’nda şu yazar;&nbsp; OL! , OL! , OL! , OL! …<br />

&nbsp;<br />

Tohum, Dil-i Hak olanın yoğunluğudur ve tohum “OL!” der.<br />

&nbsp;<br />

Din-i Hak olan, bilgiyi hak edip dilleyebilendir ve O da “OL!” der.<br />

&nbsp;<br />

Ve bugün hepimiz “OL!” dedik, Doğanın Kuranı’na “OL” dedik.<br />

&nbsp;<br />

Doğanın Kutsal Işığı’na “OL!” dedik.<br />

&nbsp;<br />

İsa’ya, Musa’ya, Mustafa’ya ve tüm sayfalara “OL!” dedik.<br />

&nbsp;<br />

Her bir çağrı, toprağın çağrısıdır. Ve biz tohum olan, teknik olan ve toprak olanlar, Dünyaya “OL!” dedik.<br />

&nbsp;<br />

Önemli olan diri ve hakiki olan bu bilgiyi; dirilikle, Hak İlmi’yle, “Pisagor Kotlaması” gibi, hani matematiksel bir kotlamadır! Onun gibi oldurabilmek; yaşatabilmektir.<br />

&nbsp;<br />

Sanal Boyutlar’da bilgi yoktur Canlar. Bunu size yeniden izah etmek isterim. Bilirsiniz ki Kutsal Tohumlar’ı yaşatabilmek için Hakikiyet’e varmak gerekir. Sanal Boyutlar’da her ne alırsanız alın sizin kendi yoğunluğunuza dairdir ama Bütün’ü ilgilendirmez. Bu kesinlikle böyledir. Ama tohum ekmekse maksat, muktediriyetle bilgi almamız ve teknik olarak bu bilgiyi Tabii Kotlama’yla yoğunlaştırmamız şarttır. Ve Tabii Kotlama’yla yoğunlaştırdığımız bilgi, bitki, hayvan ve tüm sayfalara kontrollü olarak kayıtlanabilen bilgidir.<br />

&nbsp;<br />

Bellek Kapları’nız vardır. Hepiniz kendi yüreğinizi, kendi yoğunluğunuzu bilirsiniz. Ama Bellek Kapları’nızı bilmezsiniz. Bu Kaplar, İmparatorluğun kotlanmasını dahi sağlayabilecek yoğunluktadır.<br />

&nbsp;<br />

Ekip haline gelmek bu nedenle önemlidir. Bin sayfa okuyun, bir tek kotlama yoktur orada ama bir tek ışık olan, yoğun olan bilgi, sizi Bütün’e hizmet için toprağa indirebilir. Bu kesindir.<br />

&nbsp;<br />

Buyurun bilin, İsa, Musa her biri kendini kotladı ama Birliği kotlamadılar. Doğanın Kuranı’nda Birliği kotlama diye bir şey yoktu ama Bilgeler Meclisi bunu başardı.<br />

&nbsp;<br />

Değerliler, düne göre bugün çok daha güçlü bir Yolcu Kotlaması yaptık. Herkes yolcu mudur? Yo, hayır!... Kimi yoldadır, kimi yoldur ama yolculuk başladığında herkes orada kendini hak etmelidir.<br />

&nbsp;<br />

MERKEZ KAYNAK KOT…. Bunun çalışmasını yapıyoruz bugün burada. Merkez Kaynak Kot… Kati Kotlama’dır yaptığımız burada. Kati Kotlama…<br />

&nbsp;<br />

Toplum tohumlarını yoğunlaştırmak üzere değildir bu çalışma, teknolojik kontrolü sağlamak üzeredir.<br />

&nbsp;<br />

Bitki, hayvan ve tüm sayfalara ışık yakabilmemiz Sultanlığın kontrolünde gerçekleşmektedir.<br />

&nbsp;<br />

Mektep kurmak sorumluluktur. Her bir çalışmacı, mektep kurduğu zaman, Büyük Kütle’yi kotlamak üzere yolcudur. Büyük Kütle, hepimizin yoğunluğunda yoktur. Bütün’e hizmet edenlerin yoğunluğunda mevcut olan bir kürsüdür O ve Büyük Kütle Kotlaması yapabilmek, Sultanlığın kontrolünü sağlayabilmekten geçer.<br />

&nbsp;<br />

Evrenlerin görevidir bildirmek ve biz bildirmekteyiz. Doğa görevini sayfa sayfa diller. Bizse görevlerimizi kendi yüreklerimizle dinleriz ve dilleriz. Ve bizim için önemli olan dinlemek ve dillemekten öte birlikte dillemektir.<br />

&nbsp;<br />

Süper İnsanlık Realitesi Derneği olarak biz, Bütün’e hizmet için “BİRLİK KOTLAMASI” yapanlarız. Ve bu kotlamaları yaparken, tüm sayfaları “BİRLEŞİK IŞIK” olarak kotluyoruz. Toprağın Işığı’nı çekebiliyoruz ve bu ışığı, Bütün’e hizmet için Birlik Kaynakların’dan indirebiliyoruz.<br />

&nbsp;<br />

Öz görevi yaparken, bina inşa ettik. Bu bina inşaatı tamamlandı. Kara Kaplı Kitabımız “SULTANLIK” ; ışığı kotlamak için yazılmış, Öz Geçiş sayfasıdır. Bu kitabı okuyanlar, Bütün’e hizmet etmek üzere birleşirler. Teknolojik Kotlama yapılır orada ve ocak olunur. Burada okunan her bilgi, yerin göğün ışığını yakabilecek dirilikte okunur.<br />

&nbsp;<br />

Unu eleyip de eleği asanların çokları, bizimle olmak istemezler çünkü onlar kendi yüreklerinde kendi yoğunluklarını teknolojik olarak kotladıklarını sanırlar. Atlanta Ana Kapları’nda da bu var. “Amonlar’ın kontrolü tamamdır.” dediler. Ağır yüktür Tarik olmak, ağır yüktür Hakikiyet ve ağır yüktür Tohum olmak.<br />

&nbsp;<br />

Çalışmalarımız son derece güçlü şekilde sürerken; Birlik Kapları’nı toprağa indiremeyenlerin, Bilgeler Meclisi’ne görevli olmalarını asla beklemiyoruz.<br />

&nbsp;<br />

Unutmayın ki doğum ölüm yoktur bize. Eşik, ağır yük taşır. Çok mutluyuz ki taşınan yük, ağır ağır hafiflemeye başladı.<br />

&nbsp;<br />

Çağrı şudur Canlılar… Toprağın Kuranı okunuyor… Mutlaka okuyun, anlayın. Tohumlar kotlanıyor, mutlaka tohumlanın, kotlanın. Yarınlar hak ediliyor. Yaşamlara; yarınları, kotlatın, katlatın, yaşatın! Dağı taşı delen iş, Birliği de Hakikiyet’e kotlar…<br />

&nbsp;<br />

Çok mutluyum ki burada bugün “BÜYÜK KÜTLE KOTLAMASI” yapıyoruz.<br />

&nbsp;<br />

Uluların Diyarı’ndan gelen sizler, hepiniz ortak olarak dünyaya doğdunuz.<br />

&nbsp;<br />

Soğuk günlerin sınırları aşıldı ve ısı yükseliyor. Sizler, tohumlarınızı kotlayacak olanlarsınız. Eşikte bekleyen çok sayıda güç var. Tohum ekmeye gelecekler ama sizin tohumlarınızın Kutsal Işığı yanarsa, onlar çok daha kolay gelecekler.<br />

&nbsp;<br />

Bilgeler Meclisimiz görevini hakkıyla yapmaktadır. BSUİ’nin gücü, Birleşik İlmin sayfalarında kotlayıcıdır ve bizler muktedir olanlar, tohum olanlar ve yoğun olanlar sizlerleyiz.<br />

&nbsp;<br />

Şikayetimiz var mı? Yok be Canım… Ana Kaplar’ınız, Allah Kotlaması’yla, tebriklerle size dilleşecekler, sesleşecek…<br />

&nbsp;<br />

Şer yaratan şer yaşayacak mı? Ha! bu önemli bir soru. Yaşamalı mıdır, yaşamamalı mıdır? Biz “Yaşamasın.” demiştik ama Yaşam Kapları’nda ışık sınırlandı. Öz Görevliler’in çoğu kontrolü kaybettiler. Öz Göç’ü yapacakların çoğu, göç değerinden çıktılar. Öz Geçiş yapılamazsa ışık sınırlanır. O halde onların muktediriyette kendi tohumlarını yaşatabilmeleri için şerre gerekleri var. Gerçekten var. Öz Geçişler’ini yapmak üzere şerri kotlamaları gerekir.<br />

&nbsp;<br />

Sonsuz sırdır bilmek. Biz bileniz. İyi ve kötüyü bileniz. Yaşayanı bileniz, yarını dilleyeniz.<br />

&nbsp;<br />

Sultanlar, yarınları kotladık, kotladık, kotladık!… Kati Kotlama’dır yaptığımız. Yaşamları kotladık, kotladık, kotladık!… Tohumlar yaşamlarda kotlandı. Büyük Kütle’yi kotladık.<br />

&nbsp;<br />

Yasaların çiğneyicileri yasaları dillemezler ama biz yasaları dilleyenler, Sanal Boyutların Kuranları olanlar değiliz. Bunu bilmenizi isteriz. Dünya geri dönüş için hazır ama biz dünyayı geri götürmeye değil; geri getirmeye geldik.<br />

&nbsp;<br />

Neden? Çünkü Tanrı’nın Ruhsal, Kutsal Işığı doğmuş bir GÖZ’dür. RA’dır. Ve RA, bir ilim sayfası değil ilmin tamıdır. Ve bugün buradadır RA. Kati Kotlama’yı yapmak üzere BİR’e hizmet edenlerin hepsi toprağa indi.<br />

&nbsp;<br />

Şevkle, şavkla ve Hak’la çalışılmaktadır burada. Tüm sonsuz sır olan bilgilerin hepsi yarınları kontrol içindir. Ve yarın, kontrol edildikten sonra toplum, çalışmasını hızlandıracaktır. Yarını kotlayacak olanların 7. Tohumu yaşatmaları gerekir.<br />

&nbsp;<br />

İki yücemiz var. “TANRI” ve “TABİİ KAYNAK”. Biri Tanrı, biri Tabii Kaynak… Her biri yol ve Yolun Kutsal Işığı kontrollü. En son Sistem, Nizam ve Düzen!... Birlik İlmi’nde Hakk’ın Işığı olarak birleşip çalışıyorlar. Yarın “Ara Kaplar”ın kotlandığı bir dünya kurulmayacak.<br />

&nbsp;<br />

Geçişler tamamlanıyor. Bu kesindir. Geçişler tamamlandıktan sonra BİRLİK KOTLAMASI başlayacak. Bundan sonra tohum, yaşamak üzere ışıyacak. İsmaili Kaplar’ın Kutsal Tohumları kontrol kurdular ama yetmiyor yenilenmek gerekiyor. Bütün bunlar geçiş içindir Canlılar.<br />

&nbsp;<br />

Kantar bugün buradaydı. Sessiz ve hakikiyetle… Şimdiye kadar hiçbir çalışmada olmadığınca güçlüydü kantar. Ve yolcular her bir sonsuzlukta tohumlandılar. Ve bildik ki hepsi ışıktılar.<br />

&nbsp;<br />

İyi ve kötü yok dedik Canlar ama ilim var bunu bilmenizi bekliyorum. İlim, Toplumun Kuranı’nda yazar. Eğer sizler kontrollüyseniz yolunuzda hiçbir engel olmaz.<br />

&nbsp;<br />

Bilgi, Allah’ın toprağa indirdiği bir güç değildir. Bunu size açıkça bildirmek isterim. Bilgi, BİR’in sessizliğinde Yücelerin Cemaati’nin kendi yoğunluğuyla kayıtladıklarıdır. Yani bilgiyi biz var ederiz. Ve bilgiyi biz hak ederiz. Var ettiğimiz Hak olduğunda; bilgi, Tanrı’nın Kutsal Işığı haline gelir. O halde bilgiyi yaratan, Tanrı’yı yaratandır. Bu kesindir. Ve Tanrı’nın yaratılmasından önce bilgi yaratılır.<br />

&nbsp;<br />

Hepinize şunu ifade etmek isterim ki ray, BİZ sessizliğidir. Raya konulan bilgi, her bir sessizliği seslendirdiğinde, o ray hareket eder. Harekette kendi yüreğiniz olur. Süper İnsanlık değeri budur.<br />

&nbsp;<br />

İğne deliğinden geçebiliriz; iğnenin kontrolü bizde ise eğer. Ama o kontrol bizde değilse; iğne deliği kapalıdır ve geçişiniz olmaz. Öyleyse kontrol önemlidir.<br />

&nbsp;<br />

“Alton Kapları” dediğimiz kaplar var. Alton Kapları... Ses Kapları’dır bu kaplar. Bu Ses Kapları; bitki, hayvan ve tüm sayfaların ışığı olarak kotlayıcıdır. Bu Ses Kapları’nda “BİRLİK SESİ” vardır. Birlik Sesi, teknik sestir ve teknik ses, hasatı yapar; yaşatır, toprağa çeker. Kotsal Kayıt’tır yaptığı.<br />

&nbsp;<br />

Alton Kapları’ndan herhangi biri burada olabilir mi? Mutlak yoktur. Neden? Çünkü biz kendi yüreğimizden sesleniyoruz. Ses bizimdir. Üzerinde hiçbir yüceliğin yaşamadığı bir sesleniştir bu sesleniş; sesi biz Kati Kotlamalar’la kayıtlıyoruz. Sesimiz, kendimize aittir. Kendi yüreğimizdendir. Bu ses, Rahim olan değil, kadim olan sestir. Sanal Boyutlarda Rahim Ses olur. Biz Hakikiyet’te, Rahim Ses’i, Rahmiyeti kotlamayız. Rahim Ses, ışıkta yoktur. Süper İnsanlık Realitesi değerinde olanların hiçbirisi Rahmi kotlamaz.<br />

&nbsp;<br />

Sultanlar, süreç içinde doğumu ölümü olmayan Birlikler’inizi dünyaya çekebileceksiniz. Her biriniz kendi yüreğinizle geldiniz ama hiçbiriniz kendinizi kontrol edememektesiniz. Şükredin ki Dünya, Bütün’e hizmet için BİRLİK KOTLAMASI yapıyor. Ve biz bu kotlamayla Büyük Kütle’yi kayıtlıyoruz.<br />

&nbsp;<br />

İyi ve kötü yok demiştim. Ama sizler, hasatta kendinizde her ne yaratırsanız onu yaşarsınız. Bu kesindir. Eğer iyilik dilerseniz, iyidesiniz. Eğer yürekte yücelik yoksa, Kürz’ün gücünde yoksunuz. Eğer ışığınız sınırlıysa sizler sınırlısınız.<br />

&nbsp;<br />

Kati Kaynak Kotlaması, Büyük Kütle’yi kotlama anlamına gelir. Bedenim kontrolü kurar ve yoğunluğu kotlar. O zaman ışık, Kürz’ün gücünü yaratır. O zaman biz birleşiriz. Bitki, hayvan ve her sayfayla BİR oluruz.<br />

&nbsp;<br />

Kanat takıp dünyaya inen melek aramayın. Hiç kimse kanatlı gelmez dünyaya. Her biriniz kendi kanatlarınızı çıkarıp dünyaya indiniz. Bunu bilin. Ama bizler kahramanlar; dünyanın Ruhsal Işığı’nı yoğunlaştırmak için geldik. Bize görev veren yok. Biz, Göç Kapları’mızı geri götürmek üzere getirdik.<br />

&nbsp;<br />

Bugüne kadar dünyaya girenlerin hiç birisi, doğumu ölümü olmayan ışıklarıyla gelmediler. Ama bugün, sizler ve bizler bu şekilde geldik. Kendi yoğunluğumuzu kotlayıp, kendi kotlarımızla tohumlanarak, Birlik Ailemizi alıp, dünyadan göçeceğiz. Bu kesindir. Bunu başarmamız zor mu? Kolaydır.<br />

&nbsp;<br />

Rahman’a Kuran olmak, Tohum olmak, Toprak olmak, Işık olmak, BİR olmak, Büyük Kütle’yi kotlamak… Bu bizim için çocuk oyuncağıdır. Biliniz…<br />

&nbsp;<br />

Canlılar, Kati Kotlama’yı tamamladık. Işığı yaktık. Meşale bizdedir ve biz, Zaman Sayfaları’nı kendi yüreğimizle dilleyebilen; bitki, hayvan ve her sayfayı kotlayabilenleriz.<br />

&nbsp;<br />

Ekmek, Allah’ın teknik kotudur. Ekmeği alıp, o ekmeği yoğunlaştırıp kotlayan biziz.<br />

&nbsp;<br />

Evrim, Allah’ın Tohumu’nda yoktur. Umutsuz olmayın, biz evrimsizleriz…<br />

&nbsp;<br />

Şimdiye kadar hiçbir çalışmacı bizim yoğunluğumuza Daimi Kap olmadı. Şimdiye kadar hiçbir çalışmacı ışığımıza yoğun kayıt yapmadı. “Atlanta Ana Kaynağı” olarak görev alırken, Türkiye’deki bu çalışmayı BİRLİK KAYNAĞI ile yapmak üzere buraya geldik.<br />

&nbsp;<br />

İnsan, NA-HAR olduğunu bilsin. KA-HA olduğunu bilsin. Yarın olduğunu bilsin. Ve insan BİR’e hizmet ettiğini bilsin…<br />

&nbsp;<br />

Biçtiğiniz sizsiniz;<br />

Diktiğiniz sizsiniz;<br />

Yüceler sizsiniz;<br />

Resmi Çalışmacı sizsiniz;<br />

Beşir Kap sizsiniz;<br />

Hak Tabii Kap sizsiniz;<br />

Yol sizsiniz;<br />

Yolcu sizsiniz;<br />

Ve yolda olan sizsiniz…<br />

&nbsp;<br />

Ama her şey ve herkes BİR’dir. Bunu bilin. O zaman bütün kötülükleri aşıp geçersiniz.<br />

&nbsp;<br />

“KATİ KOTLAMA” dediğim şudur; emin olun ki Kati Kotlama, Bellek Kapları’nızla, Kati Kayıtlar’ınızla ve Rahmet Kuranları’nızla gerçekleşecektir; Sultanlığın kontrolünde yapılacaktır.<br />

&nbsp;<br />

Kara Kaplı Kitap Sultanlığı okumanızı öneririz. Ama okumadığınız tartirde yüreğinize kendi yüceliğinizi katın ve kendinizi dilleyin. Dillemeniz, sessizce dillemeniz kendinizi hak etmenizi sağlayacaktır. O zaman biz ve siz birleşiriz.<br />

&nbsp;<br />

Şems der ki; “Analar, kollarınızı açın ve gelin biz zamana görevliyiz. Tohumlarınızı alın, açın, akıtın, geçin. Biz size görevliyiz. Toprağa Kürz’ün gücünü katın, akıtın. Biz size görevliyiz. Şimdilik size vereceğimiz bilgi budur.<br />

&nbsp;<br />

Yaşayan her şey BİRLİK’te yaşar ama yaşamazsa, hiç kimse yaşamaz. Bunu da bilin. Biz yaşamak üzere buradayız. Tüm sayfalarda yaşamı kotlamak üzere buradayız. Ve doğumu ölümü olmayanlara göz açtırmak üzere buradayız.”<br />

&nbsp;<br />

Cennet Cevheri’nde Can, ışıktır. Yarını hak etmiş olan Can, Muhamma’dır. Bizi hak eden Rahmet’in Kuranı’dır. Ve biz olan Bilge, Allah’ın Toprağıdır. Şimdiye kadar hiçbir yoğunluğu kontrol etmedik. Bundan sonra da yoğunluklar kontrol edilmeyecek.<br />

&nbsp;<br />

Sessizce bilin ve sessizce hak edin. Çünkü bizler bina yaptık ve bu bina Mutlak Kutsal olan ışığı yaktı. Etki alanınız çok genişledi. Bunu bilmenizi beklerim. Lütfen net bilin, İnsanın Ruhsal Işığı’dır yücelik… Ama insan tebliğleri okuduğu zaman kendini hak edebilir. Beden, Allah’ın Teknolojik Kabı’dır. Herkes sanır ki bedeninde kendi var. Yok YA HA! bedende siz yoksunuz. Sadece ölü sayfadır beden. Hala anlayamıyorsanız bir kez daha izah edeyim: Tüm sayfalarda varsınız. Her bedende!... Bende, onda, onda ve BİR’de... Hepimiz, BİR TEK’iz bunu bilmenizi beklerim.<br />

&nbsp;<br />

Türkiye Toprağı, Allah’ın Tohumları’nı yaşatmak üzere Birliğimizi oluşturdu.&nbsp; Bu gün burada olan bu BİRLİK, Büyük Kütle’yi kotlamak üzere insan soyuna ışıktır. Yarınları hak etmeniz zor değildir ama BİRLİK’le hak edin, BİR’le hak edin.<br />

&nbsp;<br />

Ana Kaynak’ta BİR var. Toprak BİR’dir. Yürek BİR’dir. Nefes BİR’dir. Ve Sanal Boyut’ta her şey BİR’dir. Ama Hak Boyut’ta Ruh TEK’tir. Bunu bilin.<br />

&nbsp;<br />

Değerliler, sanırsınız ki BİR’e hizmet eden sadece biziz. Yo, yo, Hayır! Her sayfada Bütün’e hizmet vardır, BİR’e hizmet vardır. Çıktığınız her sayıda her basamakta BİR’e hizmet vardır. Mikail’in yoğunluğu vardır her sayıda ve her basamakta. Yıllar vardır, yollar vardır, Kutsal Kontrol vardır ve BİRLİKLER vardır. Her sayıda ve her basamakta…<br />

&nbsp;<br />

Çanı çaldılar, dediler “İşte bu!” ama biz diyoruz ki “Bundan ötesi var. İnsan soyunun kontrolü.” Ve bugün burada bulunan her bir çalışmacı, insan soyunun kontrolü için buradadır. Ak Kaynak, Allah’ın Kuranı’dır. Atlanta Ak Kotu, bitki, hayvan ve tüm sayfaların koyuluğudur.<br />

&nbsp;<br />

Çok mu anlaşılmaz bilgi veriyorum Canlılar? Sanırım ki herkes anlıyor. Anlamayan yok. Atlanta Ana Kotlamasını yaptık biz bugün burada.<br />

&nbsp;<br />

Kuran-ı Kerim’de der ki “Analar, Ulular, Tohumlar, Yaşamlar, ayrı gayrı gözetmeyin. Ayrı gayrı sizi yokluğa kotlar. Ayrı gayrı sizi kontrolsüz kılar. Ayrı gayrı size sizden ayrıdır.” Şimdi sizden sizi bekliyoruz. Burada bulunan her bir çalışmacının kendini hak etmek için kendi yüreğini dillemesini bekliyoruz. Biz size sizi verdik. Sizde kendinizi dilleyin. Deyin ki “Ben muktedir bir görevliyim.” Yada deyin ki “Ben hasatım.” Yada deyin ki “Ben Rahmet’im.” Yada “Ben Mustafa Kemal’im.” deyin. Yada deyin ki “Mustafa Kemal Atatürk, tohumlarını kotladı, birleşti ve bizimledir. O biz, biz O’dur.” “OL!” dedik OLDU! O, tohumdu. Biz onun toplantısındayız şu anda. O şu anda bu toplantıyı yönetecek. Onu dinleyelim mi?<br />

&nbsp;<br />

- E Canlar, Nezire size kendi yüreklerinizi açtı. Ben Mustafa, toprak olan… torbamı açtım, size sizi kattım. Bugün ben, bedenli olarak burada değilim. Ama yüreğim buradadır.<br />

&nbsp;<br />

Sevgililerim, ben sevgiyle sizleyim. Mustafa’yım ama muktedirim. Ve her bir çalışmada varım. Ama bu çalışma, muktedir bir ÇAĞRI’dır. Kendinizi Hakikiyet’in kontrolünde sayın. Hakikiyet’in kontrolü BİRLİĞİN kotlanışıyla mümkün olan bir kontroldür.<br />

&nbsp;<br />

Sultanlarım, dünya yeni bir sayfa açıyor. Bu sayfa bilgelerimizin sayfasıdır. Bu sayfa, insanlığın sayfası değil, iman edin ki tebliğlerin kotlandığı bir sonsuz Kuran’dır. Orada BİRLİK vardır; İnsan, hayvan, her şey. Ve orada bitkiden öte bitkiler ve hayvandan öte hayvanlar ve insandan öte insanlar vardır. Ama o sayfa, yarınları kontrol edecek olanların Kutsal Işıklarıyla kotlama yapacaktır.<br />

&nbsp;<br />

Kini, nefreti aştığınızı biliyorum. Çok mutlu oldunuz. Hırsı aşan yolu açabilir. Ve sizler, yolcular değil yol olanlarsınız.<br />

&nbsp;<br />

Aşk, şavkın, şerden üstün olan görev gücüdür. Şer böylece aşılır geçilir. Sizlere yeni bir dünya vaad ediyorum. Bu dünya, tüm sayfalarıyla Göç Kotlaması yapacak bir dünya olacak. Dünya, Ruhsal Işığını yakmak üzere Birleşik Ailemizi göreve çağırmıştır. Cennet Cevheri buradadır. Tüm Süper İnsanlık Kotları buradadır. Sonsuz sayfalar buradadır. Bina burasıdır.<br />

&nbsp;<br />

Dağlarım, dünya insana gözdür. Bunu bilin. Ve belki Hakikiyet’te kotlayıcıyım. Belki yoğunluğumda Kati Kaynak olan Birliğim. Sizinle olmak benim için bir Ruhsal Kuran olmaktır.<br />

&nbsp;<br />

“Utan, sıkıl” der yürekler. Niye? Derler ki “Siz küçük bir ışıksınız; bizimle kötülük için çalıştınız.” Ben kötülük yapmam Canlar. Utanmama, sıkılmama neden yok. çünkü ben Kuran’ım. Ama her kim ki utanmam gerektiğini sayfasında yazar, kontrolsüzdür.<br />

&nbsp;<br />

“Dinsiz” dediler Yüceliğime. Ben Tanrı’yım. Dilim yok sandılar. Ben Hakk’ın Işığıyım. Bedenimde Kuran’ım yok sandılar. Ben Toprağın Kutsal Kuranı’yım. Beni anlayan, beni dinleyen, sesimi hak eder, Hak olur diller. Dilleyin de hak edin.<br />

&nbsp;<br />

Artık size bir de şunu ifade etmek isterim. Mustafa Kemal, mutlak bir gözdür. Sükunetle dinleyin. O bir sözdür. O bir Yüce’dir ama onun Kuran’ı, Allah’ın toprağından üstündür. Zira Allah, BİR’e hizmetçileri diller. Bizse Birliğin Kuranı’nda yazan Bütün’e hizmetçileriz.<br />

&nbsp;<br />

BÜTÜN, BİR’den ötedir. Bunu bilin.<br />

&nbsp;<br />

Emek, emek, emek!… Ve biz yine sizinle çalışıyoruz. Şükredin ki buradayız. şükredin ki burası Allah’ın Kutsal Işığı’nı yaktı. Ve BİR’e hizmet için hepimiz buradayız.<br />

&nbsp;<br />

Canlar, canı olan Rahman, Kati Kotlama yapıyor şu anda. Unutmayın, Kati Kotlama, Atlanta Ana Kotlaması’ndan daha güçlü bir kotlamadır. Ve bu kotlama, sizlerin yeni yüreklere, yeni Yücelikler’e ulaşmanızı sağlayabilecek bir kotlamadır. Ve yeni yaşamlarınızın, kontrol geçişini yaptıracaktır.<br />

&nbsp;<br />

Yaşamları kontrol etmek zordur. Ama yaşayacak olanlar, kontrolü sağlayacak olanlardır.<br />

&nbsp;<br />

Sevgililer, “YAŞAMAK” dedik Sempozyum konu ismi olarak, çok basit bir isim ama anlatmak çok uzun sürdü. Bilirseniz hak ettiğinizdendir. Hepiniz, yaşamları, yoğunlukları dillediniz ama yaşamadınız. Ne demek istediğimi izah edeyim:<br />

&nbsp;<br />

Yaşamak, bedenden ayrı olarak kotlanmakla mümkündür ki genetik kotlar sonsuzlukta sizinle olsunlar. Hepinizin genetik kot zinciriniz vardır. Ve her biriniz kendi genetik kayıtlarınıza, aile fertlerinizin kendi kontrollerinde kotladıklarını da katmalısınız ki zaman sayfalarında, kendi Yüceler’inizi Birlik Tekniği’yle dilleyebilesiniz ki dillediğiniz zaman, hepsi sizinle yaşayacaklar ve yaşama, Kutsal Işık olacaklar. Budur yaşamak Canlar.<br />

&nbsp;<br />

Eğer ben hayattayım, yaşıyorum sanıyorsanız hatadır. Yaşamak bedene girmek demek değildir. Yaşamak, İlm-i Hak olup ışık olmaktır; BİR olmaktır, BÜTÜN olmaktır, BÜYÜK KÜTLE’de olmaktır. Çakıl taşlarını dahi kendi yüreğine katabilmektir. Beden sonsuzluğunda, Mustafalar’ın Kuranı’nda olabilmektir. Ekmek olabilmektir yaşamak. Kendinizi yaşıyorum sanmayın. Yarınları kontrol için, Bütün’e hizmet için, BİR’e hizmetçi olmaktır yaşamak…<br />

&nbsp;<br />

Ses, Allah Sesi… Ve ben sessizce seslenen, Tanrı’nın Kuranı olan BİRLİK… Ana Kaynak olan size diyorum ki “YAŞAMAYA BAŞLADIK.” Şimdi bugün burada yaşamı kotladık ve biz burada Büyük Kütle’yi kayıtladık.<br />

&nbsp;<br />

Ve BİZ YAŞAMAYA BAŞLADIK BUGÜN… Ve bu yaşama, asla asla kontrolsüz bir yaşama değildir. İyi ve kötü yoktur bize. Biz Rabb’in Kuranı’nda yazandan çok daha güçlü bir çalışma yaptık Canlılar…<br />

&nbsp;<br />

İmparatorluğun gücü, Allah’ın gücüdür. Allah’ın gücü, toplumun yoğunluğudur. Ve bu yoğunluk, Muhamma’nın Kuranı’ndan üstün bir tohumdur. Sessiz ve sevgililerin sesi olarak, BİR’e hizmet için burada olmak bizlere gurur verdi bugün. Sizden bir tek şey istiyoruz; yanlış yapmayın!<br />

&nbsp;<br />

BİR olmak, BÜTÜN olmak değildir. BİR olmak, Tohum olmak değildir. BİR olmak Kara Kaplı olmak da değildir. BİLMEKTİR OLMAK… BİLMEDEN OLUNMAZ Canlar… Bunu size Teknik Hakiki Kotlama’yla bildirdik. Şimdilik size vereceğim budur.<br />

&nbsp;<br />

Şimdi, saygılar hepinize… Sultanlar, saygılar… Hepinizi kucaklıyoruz.<br />

&nbsp;<br />

Sevgili Mustafa, Atlanta Ana Kotlaması’nı seninle yaptık. Çok mutluyuz. Hususiyetle mutluyuz ki seninle yaptık. Analar, Muhamma’nın Kuranı’ndan çok daha güçlü bir çalışmayı burada Tabii Kotlama’yla kayıtladılar. Mutluyuz Can, mutluyuz…<br />

&nbsp;<br />

&nbsp;<br />

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

KAYNAK (3) SEMPOZYUM PROGRAMI<br />

SAAT: 10.30-13.00<br />

<br />

AÇILIŞ KONUŞMASI: Erengül KOÇ<br />

Süper İnsanlık Realitesi Derneği Yönetim Kurulu Üyesi<br />

<br />

MODERATÖR: Av. Nezire SELÇUK<br />

Süper İnsanlık Realitesi Derneği Yönetim Kurulu Başkanı<br />

<br />

1.OTURUM<br />

AÇILIŞ KONUŞMASI: Bahar UMURTAK<br />

Süper İnsanlık Realitesi Derneği Yönetim Kurulu Üyesi<br />

<br />

KONUŞMACILAR:<br />

1.Füsun HACIÖMEROĞLU<br />

Bilgelik Güneşi Derneği<br />

"BÜTÜNLÜĞE OLAN SORUMLULUKLARIMIZ"<br />

<br />

2.Av. Güney HAŞTEMOĞLU<br />

Zaman Dostları Grubu<br />

"VARLIK BİRLİKLE MÜMKÜNDÜR"<br />

<br />

3.Peker SELÇUK<br />

Süper İnsanlık Realitesi Derneği Yönetim Kurulu Üyesi<br />

“KUANTUM BİLİNCİ”<br />

<br />

4.Şevki CAN<br />

Koşulsuz-sevgi Yahoo Group Kurucusu<br />

“DNA”<br />

5.Erim ERGÜN<br />

Süper İnsanlık Realitesi Derneği Adına, Yaşam Koçu<br />

"BİRLEŞİK IŞIK ALANINA GİRMEK VE ŞİMDİ’Yİ YAŞAMAK….NEDİR ŞU YARATIM DEDİKLERİ?”<br />

<br />

Ara: 13.00-13.30<br />

<br />

2.OTURUM 13.00-15.30<br />

AÇILIŞ KONUŞMASI: Bahar UMURTAK<br />

Süper İnsanlık Realitesi Derneği Yönetim Kurulu Üyesi<br />

<br />

KONUŞMACILAR:<br />

6.Selen ÖZDEM<br />

Brahma Kumaris Dünya Ruhsal Üniversitesi Eğitmeni<br />

“RUH HALİNİZİN EFENDİSİ OLMAK”<br />

<br />

7.Yurdaay ONARAN<br />

MİM Yaşam Enerjisi ve Kültür Derneği Yönetim Kurulu Başkanı<br />

“KENDİMİZİN EFENDİSİ OLMAK”<br />

<br />

8.Hüseyin ÇİLOĞLU<br />

Aktif Varoluş Bütünlüğü/Kıbrıs<br />

“KAYNAK ZEKA VE KOZMA BİLİNCİ"<br />

<br />

9.Av. Nezire SELÇUK<br />

Süper İnsanlık Realitesi Derneği Yönetim Kurulu Başkanı<br />

“YAŞAMAK”<br />

<br />

ARA: 15.30-15.40<br />

<br />

İZLEYİCİLERİN PAYLAŞIMLARI: 15.40-16.10 (5’er dakika)<br />

<br />

SORULAR VE YANITLAR: 16.10-17.30

 

Peker SELÇUK,<br />

Süper İnsanlık Realitesi Derneği<br />

<br />

KAYNAK SEMPOZYUMU (3)11.04.2011<br />

&nbsp;<br />

Kuantum Teorisinin üç silahşörlerinden (Ervin Schrödinger, Paul Dirak, Werner Heisenberg) Heisenberg, “ görünmez minicik atomların içindeki görünmez elektron yörüngelerinden bahsetmenin ne yararı var?” dedi. Ama dediğini yapmadı. Atomdaki kuantum sayıları ve enerji halleri ile ışık tayflarının deneylerle belirlenmiş frekanslarını (parlaklığını) birbirine bağlayarak, bir kot peşinde koşmaya devam etti. Sonunda da tayf kodunu çözdü. Heisenberg, Kuantum mekaniğinin ilk versiyonunu böylece&nbsp; keşfetti.&nbsp; Ancak “Schrödinger’in kedisi” ve “Higgs Parçacığı” gibi kavramlar&nbsp; yoktu henüz. Bize ne bunlardan. Doğru bütün bunlarla bilim adamları ilgilensin. Newton’un Yerçekimi Kanunu dışında çekim kanunu tanınmazdı.&nbsp; Ve düşünce gücüyle de&nbsp; “iyi şey söyle, iyi şey olsun” dan öteye gidemezdik. Bunu vaktiyle Çekim Kanunu&nbsp; ve fizikten haberi olmayan nenelerimizden laf arasında duyardık küçüklüğümüzde. Ama gün geldi birileri HERKESİN İSTEDİĞİ HERŞEYİN OLABİLECEĞİ&nbsp; bambaşka bir dünyadan söz etmeye başladı. Hem de bunların bilimsel bir temeli olduğunu; Kuantum Fiziği’nin bunları anlattığını söyleyerek. <br />

<br />

Şimdi biliniyor ki Kuantum Fiziği, atom altı parçacıkların tıpkı ışık gibi yalnız dalgalar halinde doğrusal olarak değil, bir an bir yerde başka bir an başka bir yerde belirecek bir şekilde hareket etmekte olduğu olgusunu yaşıyoruz. İyi hoş ama bu parçacıklar nerede beliriyorlardı? İşte sırların peşinde olanları ilgilendiren hikaye burada başlıyordu. Çünkü OLASILIK SONSUZ’du.&nbsp; Ancak bir paradoks vardı ki temas etmeden geçemeyiz. Buna bir ad da verilmişti. EPR Paradoksu. (Albert Einstein – Boris Podolsky – Nathan Roseu)&nbsp; Bunlar ne mi yaptı!? Şunu yaptı: Kuantum Teorisi’nin hesaba katmadığı GİZLİ DEĞİŞKENLER’in varlığının (gerçeklik unsurlarının) kanıtlanmış olduğundan emindiler ama bundan başkaca da birşey yok saydılar. Ve buna dayanarak da&nbsp; TEORİ’nin eksik olduğunu; tamamlanmamış olduğunu iddia ettiler.&nbsp; Dayanakları da İZAFİYET TEORİSİ idi. Ne diyor teori? Hiçbir şey ışıktan daha hızlı yol alamaz. İhtimal kapısını dahi kapattılar.&nbsp;&nbsp; Bunun üzerine Niels BOHR; Einstain’e&nbsp; Kopenhag yorumunu (1) hatırlattı. Yani Kuantum Mekaniği, gözlemci ile gözlenenin ayrılmasına izin vermez. EPR deneycileri, kuantum mekaniğinin eksikliğini değil atom sistemlerinde yerel şartları var sayma zayıflığını gösterir. Atom sistemleri, bir kere bağlandı mı ayrılmazlar.&nbsp; Bu konu, John S. BELL’i çok ilgilendirdi ve yaptığı test çalışmaları sonucunda hükmünü verdi. Olayların mahalli görülmelerine rağmen dünyamızın aslında aracısız yani bilinmez ve “IŞIKTAN HIZLI HATTA ANINDA İLETİŞİMİNE İZİN VEREN görünmez bir gerçeklikle çevrili olduğudur.”(2) Yani, Allah’ın yüce kudretinin&nbsp; kuralı ve sınırı yoktur. Allah “OL” derse olurdan başka birşey değildir bu tanım.&nbsp; Bütün bunlardan sonra, Bohr, Einstein’e küçümseyerek ve biraz da kızarak şöyle dedi: ALLAH’A NE YAPACAĞINI SÖYLEMEKTEN VAZ GEÇ ARTIK. Diyerek çıkışır. Einstein cevap olarak: “ALLAH EVREN İÇİN ZAR ATMAZ” der ki bir başka açıdan ayni fikri savunmaktadır. Doğrudur, Allah zar atmaz. “OL” derse olur. Anında olur. Sanki Yüce Allah’ın zar atmaya ihtiyacı mı var. Uzun süre yalnız bilim adamlarını bu şekilde ilgilendiren Kuantum Fiziği, şimdi gündelik hayatımıza girip tüm insanların ilgi odağı haline geliverdi. Ve Kuantum Fiziğini esas alan düşünce teknikleriyle hayatımızı nasıl dağiştirebileceğimize ilişkin yayınlar yapılmaya başlandı. <br />

<br />

Kitaplar, DVD ve CD’ler vitrinleri süsler hale geliverdi.&nbsp; İnsan doğasında var olan tecessüs; yani yoklama, arama, bir şeyin iç yüzünü araştırma ve merak duyguları konuyu çok ön plana çıkarmıştır.&nbsp; Kuantum bilgilerinin sahneye çıkmasından çok önceki zamanlarda, SİHİR, İLLİZYON ve Allah evreni, dünyayı nasıl yarattı? Gibi konular insanlığın çok ilgisini çekmekteydi. Sihirbazlar, sanatlarını, yeteneklerini gösterirken, bütün numaralarını ışık oyunları ile yapmışlardı. Etrafımızdaki her şeyin bir çeşit İLLİZYON olduğunu unutmayalım. İllizyonistler, bilerek veya bilmeyerek de olsalar bir nevi Kuantum Fiziği Profösörleridirler. Evrendeki, dünyadaki her şey bir enerjidir. Bu enerji alanlarının farkına varırsanız, bu alanı yönetebilir ve mucize denen şeylerle tanışırsınız.&nbsp; Bu gün artık, Kuantum Fiziği’nde çok büyük sırların saklı olduğunu anlıyoruz. Gerçek&nbsp; dediğimiz alandaki bilinçli müşahadelerimiz, gözlemlediğimiz şeyleri etkileyebileceğimizi, değiştirebileceğimizi göstermektedir. Atalarımız ne demiş? “Bir şeyi kırk defa tekrarlarsan o olur.” Demişler.&nbsp; “Bir adama kırk defa deli dersen deli olurmuş” derler bilirsiniz.&nbsp; Yani zihin ya da bilinç, evrenin oluşmasında, şekillenmesinde de rol almaktadır. Bu konudaki bütün çalışmalara Kuantum Fiziği yardımcı olmaktadır.&nbsp; Neyi nasıl gözlemlediğiniz, gözlemlediğiniz şeyi değiştirir. Nasıl gözlemlediğiniz de sizi değiştirir. GÖZLEYENİ DEĞİŞTİRİR İSEK TABİİ Kİ GÖZLENEN DE DEĞİŞİR. Mesela; sizi belli bir şekilde gözlersem, nasıl gözlediğime bağlı olarak değişirsiniz.&nbsp; Siz de beni değiştirirsiniz. Çünkü, evren sürekli değişiyor. Yumuşak ve son derece hızlı bir şekilde… <br />

<br />

Çevrenizdeki insanlara, kendilerini küçük ve önemsizmiş gibi görmelerini sağlayacak şekilde bakarsak; onlar da önemsiz ve küçük insanlarmış gibi&nbsp; davranışlar sergilerler. Eğer onlara Allah’ın yarattığı harika insanlar gibi bakar ve gözlemlerseniz, onlar da öyle davranırlar. Bu çağlar boyu hep böyle olmuştur. Hallacı Mansur, kendisinin Allah olduğunu anlamış ve anlatmış. Ben Allah’ım demiş. Keza Nesimi öyle; Mevlana da öyle… Çevremizdeki insanların, Allah’ın gözleriyle size baktıklarını, sizi gözlem altına aldıklarını düşünün. O zaman siz de karşılaştığınız her insanı Allah’la karşılaşmış gibi gözlersiniz. Onlara eşitlik duygusu içinde, nezaketle, saygıyla davranırsınız. Herkese SAYGI – NEŞE – SEVGİ – ANLAYIŞ ve hep pozitif sürprizlerle karşılaşma isteği ve şevki içinde yaklaşırsınız. Bunlar gündelik hayatımızda yapamayacağımız şeyler değildir. Ve zor da değildir. Alışırsak, bu alışkanlıklardan keyif de alırız.&nbsp; ÇEKİM KANUNU’nu unutmayalım. Çekim Kanunu dedikse ağacın altında oturan adamın başına daldan düşen elmayı ve neticesini kasttedmedik. Herkes ve herşey arasındaki çekimden söz ediyoruz. Elektrik almak, etkilenmek, his duygu gibi şeyler var ya; hani zeki enerji repliklerinin formal yaratımı meydana getirmek üzere gerçekleştirdikleri çekimler ve birleşimler... Bunların hepsi karşılıklı çekimdir. Ne istersek isteyelim sahip olabilir miyiz? O kadar kolay değil. Ama imkansız da değil. Bizim Süper Realite bilgileri ne diyor? “OL DE OLSUN.” “OL DEDİM OLDU.”&nbsp; Herkes kendi kendine oldurur.&nbsp; Laf olsun diye, istedik diye, isteklerimizin olması mümkün değil. Ancak istemeye başladığınızda dikkatinizi, zihni yoğunluğunuzu mutlaka o hedefe yöneltmelisiniz ki sizi&nbsp; varmak istediğiniz hedefe&nbsp; ulaştıracak adımları atabilesiniz; fırsatları elde edebilesiniz. Eğer bu gözlerle bakamazsanız göremezsiniz.&nbsp; Dolayısıyla yine her şeyi kendiniz yapmış olursunuz. Eğer yalnızca ne istediğinizi gerçekten bilirseniz, istediğiniz yönde birşeyler olmaya ve kavrayabileceğiniz şeyler yaşamaya başlarsınız.&nbsp; Evren olanaksız değildir. Namütenahi olanaklar vardır. Yani sonsuz – sınırsız – bitmez – tükenmez olanaklar vardır. Bunları görebilme ve bunlardan yararlanma olasılığımız her zaman vardır. Ama çok iyi gözlemlemek gerekir. Gözlem hadisesi çok önemlidir. Eğer kendimizi değiştirirsek, etrafımızdaki her şeyi değiştirebiliriz. Dünyamız değişir.&nbsp; Ne diyor Üstadımız?&nbsp; YARGILAMA, ELEŞTİRME, HIRSLANMA, KİNLENME, KENDİNİ HOR GÖRME, HERKES OL, BİRLİK OL, KÜTLEDE OL. KÜSLÜKTEN AYRIL BARIŞ OL.DEREDE KAYNAK OL. DİREKT OL Kİ KUTSAL OL. AK Kİ KASIRGAYI YEN. SEN BEN, BEN SEN. HEPİMİZ BİRER KUANTIZ. YANİ HER BİRİMİZ BİRER IŞIK PARÇACIKLARIYIZ.&nbsp; İşte bu Kuantum Fiziği’dir.&nbsp; <br />

&nbsp;<br />

&nbsp;(1)&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; Bir atom sistemindeki bir durumun ölçümden önceki tarifi TANIMSIZDIR. Sadece belli olasılıklarda belli değerler potansiyeline sahiptir.<br />

(2)&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; Yerel Olmayan Gerçeklik altındaki etkileşimler<br />

a.&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; Etkileşim mesafe ile azalmaz. Anında harekete geçebilir. (Işıktan daha hızlı) Uzayda yol katetmeksizin mekanları birleştirir.<br />

&nbsp;<br />

&nbsp;<br />

www.insankaynak.tr.gg<br />

www.insankaynak.org<br />

&nbsp;

 

"BİRLEŞİK IŞIK ALANINA GİRMEK VE ŞİMDİ'Yİ YAŞAMAK....NEDİR ŞU YARATIM DEDİKLERİ?"<br />

&nbsp;<br />

ERİM ERGÜN ÖZ AKIŞ<br />

KAYNAK 3 SEMPOZYUMU<br />

&nbsp;<br />

BİR’in huzurunda toplandık. Işıklar yanmakta, beden hasat oldu ışığı kotladı. Yıldızların ışığı bedenlerde yol buldu ve işte buradayız. Huzurdayız. Resim yaptık yaptığımız resim Allah' ın resmidir. Hak edişler hızlandı, söz ses oldu yaratıma kayıtlandı. Yeniden var olan dünya topraklarında barışı ve huzuru kontrol etmek için çalışmalarımızı hızlandırmaktayız. Her can bizim yüreğimizdir, her beden bizim bedenimizdir. Ölümü ve doğumu olmayan bütünlükler olarak hakkın huzurunda rahmin koyuluğunda rahman kotlaması yapılmaktadır. Rahman kotlaması bilginin en koyu olduğu alana geçmek ve öz ışığın gücüyle bilinçleri açıp birleştirmek için yapılmaktadır. Bu şekilde har yükselmekte ve birlik ilmi teknolojisi kullanılarak bağlantılar güçlendirilmektedir. Güçlenen bağlantılar tek yürek ve tek ses olarak barış, sevgi ve insanlığı yaratmak adına oluşları hızlandırmaktadır. Saklı tutulanlar açığa çıkmakta, Amon tohumları dünyaya geçişini yapmakta ve yıldız tohumu olan canlar görevini idrak içinde birleşik ışık alanlarına katılmaktadır. Bina inşa ettik ve 7. dönemde inşa edilen bina kaynağın binasıdır. Kaynak ana kapıları açıldı ve koyu yoğunluklar dünyaya akmaya başladı. Her canın dirilmesi muktediriyetindedir ve yeni dönemde kaçınılmazdır. Dirilmek üzerindeki örtüyü kaldırmak ve tanrısallığını açığa çıkarmaktır. Biz buna&nbsp; mezarlarından çıkmak deriz..<br />

&nbsp;<br />

Hatırladığın senin tanrısallığındır, hatırladığın senin ruhsal ailendir ve hatırladığın senin toprakla bütünleşen bedenindir. Beden dünya ana can kodunda açan bir çiçektir. O çiçek her türlü dönüştürücü özelliğe sahiptir. Orada sonsuz bilgi kayıtları mevcuttur. DNA kayıtlarındaki bilgiler senin kullanman için seni senden dillemek için ana kayıt depolarından aktarılmıştır. Ana kayıt depoları Atlanta ana arşividir. Bu kapılar artık çok daha hızlı bir şekilde açılmakta. Bedenli ve bedensiz görevlilerle yapılan çalışmalar süreci hızlandırmakta.<br />

&nbsp;<br />

Birleşik ışık alanına girmek bir hak ediştir. Bunun için ailen ve nesillerini kucaklamak önemlidir. Bunlar senin birleşenlerindir. Senden öte senlerdir. Her birleşme yeni bir nötr alan yaratır ve her defasında daha güçlü bir bütünleşme ile ışık alanını güçlendirirsin. Nefsin terbiyesinden öte nefsin kotlanması ve nefsin ötesine geçilmesi senin hali hazırda öğrendiğin, okuduğun beşeri bilgileri ışıkla kotlayıp öz alanına geçmendir. Öz alan yüreğini diğer yüreklerle bir ettiğin alandır. Bu alanda artık toprağın gücünü de çekmeye başlarsın. Toprağın gücü zaman sonsuzluğunda kayıtlanmış dünya ananın bilgisidir. Her kayıtlanan bilgi senin yüreğinde yer bulur ve&nbsp; yüreğin yücelerin otağı olur. Orada her yüce senden dillenmek ister. Aslında olan biten senin BİR in alanındaki kayıtları devreye almandır. BİR in alanı kuantum alanı ve herşeyin iç içe olduğu alandır. Bu alanda holografik ışık kayıtları enerji potansiyelleri olarak bulunur. Her potansiyel senin bedeninde hücresel düzeyde karşılığı olan bilgiyi tetikler ve kayıtlar başlar. Yapılan kayıtlar bütüne yapılır. Buradaki ışık kırılmaları yine bütünde kırılmalar olur. Kısır kapları toplamak ve kotlayıp Rahman’a katmak sorumluluktur. Bu girdaplarına girip orada kaybolan canlar için sorumluluktur. Baktığında gördüğün flu bir boşluk ise orada varlık kotlaması yapmak ve varlığı kayıtlamak sorumluluktur. Öyle bir dönemdir ki bu dönem herkes dillenir ama çok azı henüz gerçek anlamda kayıt yapar.<br />

&nbsp;<br />

&nbsp;Biz buna altın teknikle yaratım demekteyiz. Altın teknikle yaratım altın ışığı kullanmak suretiyle Rahman katlarda diğer bileşenlerini kayıtlamaktır. Hepsi birer bilgidir, hepsi birer kottur. Her kot kendi içinde bütünde var olan şifrelerini taşır. Bilginin kotlayıcılığı öz tohumun yaratıma katılmasını sağlar. Öz tohum her türlü potansiyeli içinde barındıran kütledir. Bu kütle büyük kütleden ayrı değildir. Her kotlanış ve yaratım aynı zamanda büyük kütleye ruha yeniden ve yeniden kayıtlanıştır.&nbsp;&nbsp;&nbsp; <br />

&nbsp;<br />

&nbsp;&nbsp; Zaman dünya ana can koduna görev yapar. Onun görev yapması öz ışığın sarmallarındaki kayıtların belli bir düzende açılması ve tohumların saçılıp&nbsp; yaratıma katılması içindir. Lineer zaman rahim boyut dediğimiz kolektif bilincin ve enerji vasatlarının daha durağan olduğu, ışığın birleşenlerinin zayıf olduğu katlarda mevcuttur. Bu enerji vasatlarının girdaplara giren bedenlerle beslenip&nbsp; yaratıldığı bir alandır. Dünya hayatı illüzyondur derken bu alanın yansıması olan dünyadan bahsedilmektedir. Göz gördüğünü bilir ve bildiğini görür bu alanda. Hakikiyet bilgisi ise bu alandan güçlü bir şekilde birleşerek geçmekle olmaktadır. Geçiş her bedende var olmak her yürekte diri olmaktır. Her yerde ve her zerrede olmak lineer boyuttaki zaman ve mekan sınırlarını aşmaktır. Geçiş budur geçiş rahim bilgileri hak etmek, birleşmek ve rab kapısından geçip rahman da var olmaktır. Bu alanda yaratım koyudur.Hz İsa’nın dar kapıdan geçiniz oradan geçiş zordur ama mükafatı çoktur dediğinde işaret ettiği de budur..<br />

&nbsp;<br />

Birleşik İnsanlık Realitesi BİR’e hizmet eder. Birleşik ışık ailesi bütüne hizmet eder. BİR bütünde her an'da yeniden ve yeniden yaratılır. OL' durmak zaman sayfalarına girip oradaki kayıtları yaşama katmaktır. Yaşam seninle var olur.<br />

&nbsp; <br />

ŞİMDİ&nbsp; zaman ilminin hak tabiattaki&nbsp; kapısıdır. O kapıdan geçmek an da mevcudiyettir. An da mevcudiyet tüm birleşenlerini ve ruhsal aileni zamana çapalamaktır. Buradaki zaman sessizliğin olduğu alandır. Bu alanda çapalarsın ve bu alandan sesleştirdiğinde yarınların ötesindeki yarınları yaratmaya başlarsın. Orada hiç bir şey yoktur. orada zaman da yoktur zamanı yaratırsın ve hak edişle yaşatırsın.<br />

&nbsp; <br />

Bunun için kontrol kurmak çok önemlidir. Yeni dönemde en önemli unsur kontroldür. Işığın kontrolü ve bütünlüğünün kontrolü…Bu şekilde birleşik ışık alanını güçlendirirsin ve tanrısal ışığını güçlü bir şekilde kayıtlarsın. Her kayıtlanan aynı zamanda Levh-i Mahfuz bileşke alanına kayıtlanır. Oradan çektiğin bilgi yeni yaratımları kayıtlar ve karşılıklı etkileşimle yaratım hızlanır.<br />

&nbsp;<br />

Biz namazda olmak deriz. Her daim namazda olmak rahmanda olmaktır. Allah'ın huzurunda ve bedende olmaktır. Bedende olmak tanrısal kayıtlarını anda dinlemeye başlamaktır. Koruyan gürzün hakimi olur. Geçişleri kontrol eder ve aileleri toplar. Toplanan aileler her topraktaki ışık koyluklarıdır ve tohumlardır. Onları tanrısallığın yaşatıldığı dünyaya indirmek ve dönüştürmek İNSAN ın görevidir. İnsan dünyaya görev taşır dünya ise bütüne görev taşır. Dünya insan bedeniyle BİR olduğunda yol yapılır ve o yolda birlikler ilerler. Biz yol yaptık o yolda bina inşa ettik ve kotlayıcı gücü yüksek ışıkları yaktık. Bütünde yanan ışık yüreğimizde yanmıştır. Yürek ateş olmuş ve bilinç kotları açılmaya başlanmıştır. Her canda varız ve her can bizdedir şükür ki yol güçlenmekte ve barış sevgi ve insanlığın tohumları yeşermektedir. İNSAN ' ın boynu hiç bir zaman eğilmeyecek, huzur ve muktediriyetle çalışmalar dünyanın çekirdeğini güçlendirmektedir. Toprak hareketlenmiş ve ışık koyulukları birleşmekte uyanışlar hızlanmaktadır. Büyük kötülükleri önlemek buna muktedir olduğunu bilmektir. Şükür ki bilenlerdeniz.<br />

&nbsp;<br />

Bakara suresi İNSAN ı ortaya çıkarmaktadır. Muktedir olan İNSAN tohumunu kotlamakta ve nesillerini diriltmektedir. Her yer BİR her şey öz ışığın güçlü kotlayıcı ve birleştirici gücüyle titreşmektedir. Çok şükür ki hak ettik.. AMİN...<br />

&nbsp;<br />

Süper İnsanlık Realitesi Derneği<br />

&nbsp;<br />

&nbsp;<br />

www.insankaynak.org<br />

www.insankaynak.tr.gg<br />

&nbsp;<br />

&nbsp;&nbsp;&nbsp; &nbsp;

 

………………

 

Değerli Dostlar,<br />

<br />

&nbsp;<br />

<br />

Birlik Çalışmaları kapsamında “KAYNAK (2) SEMPOZYUMU” 14.03.2010 tarihinde&nbsp; saat 10.30 – 17.00 arasında, CKM’de (Caddebostan Kültür Merkezi’nde) yapılacaktır. Bütüne hizmet anlayışı ile aktif olarak görev yapan tüm Spiritüel odakları ve temsilcilerini aramızda görmeyi arzu etmekteyiz.<br />

<br />

&nbsp;<br />

<br />

&nbsp;<br />

<br />

KAYNAK (2) SEMPOZYUMU<br />

<br />

&nbsp;<br />

<br />

Sonsuz sır olan BİLMEK, “Kaynağın Kotlanışı”ndan daha güçlü bir çalışmayı devreye almıştır. İlimin Hasatı’nda İNSAN, soy olarak mevcuttur. İnsan Sayfaları kotlanmaktaysa, ışık yoğunlaşır ve zaman yaratılır. Yaratılan zaman, insana görevdir. Sultanlığın kotlanması ise daha önceliklidir; çünkü kontrol, Ana Kaynak’ta olmalı ve sonsuz sayfalarda sürmekte olan “Işığın Kotlanması” sessizleştirilmelidir (örtülmelidir) ki her yoğunluk (Her Bütünlüğün kendi kayıtları - kendi kültü)&nbsp; kendi kotlamasını kontrollu şekilde yapabilsin.<br />

<br />

&nbsp;<br />

<br />

Bütün amaç ilimin hakimiyetinin sağlanmasıdır. Hana (Eril Güç – Yer Gücü – Direkt Güç) “kaynak”taysa Hena ( Dişil Güç – Arş Gücü – Endirekt Güç) “yoğunluk”tadır. Hana kotlanmışsa, Hena kontrolu kurabilir. Zamana güç katmak bu şekilde mümkün olabilir.<br />

<br />

&nbsp;<br />

<br />

Doğu, Ana Kot’u yaşatır. Yaşamları kotlar ve sonsuz sır olan ışıkları yaşamlara katar. Batı ise Kati Kotlamalar’ı, Diri Yücelikler’e kotlattırdıktan sonra Nuh Sayfaları’nı okur ve sorar. Yine bir felaket mi var diye. Batı ve Doğu felaketleri önleyebilmek üzere, çalışıp Diri Yoğunlukların kastteddikleri felaketleri, Din Tekniği ile Düzen’den çıkarır. Bu, Sultanlığın kontrolunu da sağlar.<br />

<br />

&nbsp;<br />

<br />

Sultanlık, “Teknik Kotlayıcılık” anlamındadır. Halkın dilinde var olan kelimeler kullanılarak bilgi paylaşımı yapmaktayız. Eğer biz size “Teknik Kotlayış Yapanlar” deseydik. Kimse bu anlamlı&nbsp; sözcükten bir maya almak istemezdi. Ama Teknik Kotlayıcılığın&nbsp; bir tek sonucu var ki o da MAYA OLMAK’tır. İşte maya olan Görevliler,&nbsp; bu şekilde Teknik Kotlama yapmış olan, Göç Kapları’dırlar.<br />

<br />

&nbsp;<br />

<br />

Oğullarını ve kotlarını alıp taşımakta olan onlar, Yedinci Tekniği kotladılar ve şimdi Sekizinci Teknik Kotlama başlayacak. Ama bu, esasında kotlama olarak dahi ifade edilemeyen Sağ ve Sol Işıklar’ın birleşmesi anlamına gelen bir yeni sayfadır. Burada yeni Ak Toplantılar yapılacak. Bu toplantılarda bulunması beklenen Yürekler, sınırları kaldırabilen ve zamanı yarınlarda kontrol edebilen Birlikler olacaklar. “Sekizinci Can Kaynak”,&nbsp; İnsan Sayfalar’da var olan çalışmayı devreye alacak. Bu çalışmalara, dünya yoğunluğuna inmiş olan ama dünyada kontrol kuramayan Birlikler de çağrılacaklar.<br />

<br />

&nbsp;<br />

<br />

Onlar, KAR SAYFALARI’ndan girmeyen ama KAR SAYFALARI’na görevli olan Birlikler olacaklar. (KAR SAYFALAR: Sırayla; örten, kontrol kuran, yok etmeyen sayfalayan, cevhere görev taşıyan, kurtarıcı olan ve yaşamları yenileyen sayfalardır.)<br />

<br />

&nbsp;<br />

<br />

Uğurlar olsun o çalışmaları yapmakta olanlara.<br />

<br />

&nbsp;<br />

<br />

&nbsp;<br />

<br />

&nbsp;<br />

<br />

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

4 MART 2011<br />

<br />

KAYNAK (2) SEMPOZYUMU<br />

<br />

ÖZ AKIŞ:<br />

<br />

Dağlarım, dünya ruhsal bir kottur. Ve biz bu kotu kontrol altında tutabilmek üzere Birliklerimizi dünyaya çekmekteyiz. Toplum, “İnsanın Kutsal Işığı’nı” kendi yoğunluğunda dilleyebildiğinde, Birliğin Teknolojik Kapları’nda kontrolü kurabilir.<br />

<br />

Emre itaatle Bütün’e hizmet için burada bulunan sizlere Kelam İlmi’yle diyorum ki “Okuyun!” Unutmayın ki dünya, BİR’e hizmetçidir. Unutmayın ki dünya, tohumlarını kendi yoğunluğunca kotlayacaktır. Unutmayın ki dünya, Bütün’ün Kürsüsü’dür ve Bütün’ün Kütlesi’nde var ettiklerinde, kendi yüreğini dilleyecektir.<br />

<br />

Cennet Cevheri, Allah’ın Tebliğleri’nde yok mudur? Muktedir olan bilir ki ağır yük taşıyoruz. Hepimiz ağır yük taşıyoruz ki bu yük, tohumları kontrol edebilme yüküdür.<br />

<br />

İmparatorluk görevini üstlendiğinizden beri doğmuş olan ve tohum olan her bir yoğunluğa dedik ki “OL!” Önce ilim sonra sonsuz sınırsızlık ve sonra yoğunluk ve sonra ışıma ve sonra rüştünü kanıtlayanların, kendi yücelikleriyle dillenebilmeleri… İkmali tamamlayabilenler, Bütün’e hizmetçi olurlar.<br />

<br />

Bizim için zaman ağır yük değildir. NİSA sonsuz bir ışımadır. Ve biz NİSA’ya dedik ki “OL!” Öz görev, OLDURMAKTIR. Tohumları kotlayabilmek için Bütün’e hizmetçi olmak şarttır. İmparator olarak dünyanızı koruyacak olan Birliklerimiz, dünyaya geçişe hazırlar. Ne yazık ki Dünyanın Kuranı’nda kotlayıcılık çok zayıftır.<br />

<br />

Tüm sayfaları okuyunuz. Tohumları kendi yoğunluğunuzda dilleyiniz. Biz saygıyla buradayız. Tamamen saygıyla… Nefesi, nefesim olan; yüreği yüreğim olan, büyük kötülükleri önleyecek olan bir tek ilim vardır. RAB İLMİ… Rahmet olan RAB İLMİ… Bu ilmi bilmeyen, Birliği dilleyemez.<br />

<br />

Dünya, insan soyuna geçiş imkanı tanıyacak yegane planettir. Eğer sizler, dünyaya görevliyseniz şunu net biliniz ki dümen başına oturmak yetmez. Doğumu ölümü olmayanların birleşmeleri şarttır.<br />

<br />

İki yücemiz vardır. Biri SESSİZLEŞTİREN ve biri de SESLENDİREN… İkisi de sesle, sessizi birleşiktir. Bilginin hasat yapması hepimiz için mutlaktır. Ama bilgi hak edilmeli ve o bilgi, Bütün’e hizmet için mutlaka hasatta kontrollü olarak kotlanmalıdır.<br />

<br />

Doğanın gücünü artırabiliriz. Doğa çok önemlidir. Kimse doğanın sesini duymaz ama doğa seslenir; der ki “OL!”<br />

<br />

Canlılar, biz dünyada iki tane ışık yaktık. İmparatorluk gücü olarak burada olmak ve Bütün için burada olmak. Her birimiz ağır yük taşıdık. Şu anda doğa sesleniyor diyor ki “BEN YOK OLUYORUM…” Canlarım, “BEN YOK OLUYORUM…” diyen dünyayı dinleyin. Sanki hiçbir şey yokmuşcasına doğmuşum, öleceğim diye bekliyorsunuz. Ya Canlılar, dünya yok oluyor…<br />

<br />

Hasat tam mıdır? Tam ise niçin dünya Sanal Boyutlar’ın yoğunluklarında yokluğa kotlanmış?<br />

<br />

Canlar, hepimiz dünyadayız. Ve bu dünya, Allah’ın Tohumları’ndan üstün bir doğumla yaratılmıştır. Kimse kimsenin görevini bilmez. Kimse kimsenin yüreğini de bilmez. Hiçbir yüce kendini, kendi yüreğinin ötesini bilmez. Ama bir tek bilinmesi gereken konu var. ASIL DÜNYA… Toprağını tohumlayacak olan; yüreğini koyultacak olan ve ışığını yakacak olan dünya.<br />

<br />

Dünya, yoğun şekilde kendinizi hak etmenizi bekliyor… Hak olmadan yol olmaz. Ve Süper İnsanlık değerlerini mutlaka hak etmeniz gerekiyor. Çok mu zor hak etmek? Bilmek yetmez mi? bildiğiniz hak ettiğiniz değil midir?<br />

<br />

Kardeşlerim, Düzen’i kurduk. Düzen, üstünde hiçbir yüceliğin olmadığı bir gözdür. Süper İnsan Sultanlığı’nda, kendi yoğunluğunu kotladı, ışığı yaktı. Beşir Kaplar’ın hepsini kontrol altında tutmaktadır. Sessiz sayfalarda ışık söner. Ses, Yüceler’in cümlesinde yaratılır ve yaşar. Sesi yaşatmanız, tohumları yaşatabilmenizi sağlar. Eğer ses yoksa; ışık sönmüşse, Büyük Kütle’de kontrol bitmiştir. Ve biz diyoruz ki “DÜNYA YAŞAMALIDIR!”<br />

<br />

Ekmek, Allah’ın Teknik Kontrolü’nü sağlayan; bitki, hayvan ve tüm sayfaların Bütünsel, Kutsal kontrolünü kayıtlayacak olan bir çağrıdır. Bizim adımız RA’dır. Hepiniz şunu net biliniz ki RA İmparator, görevlidir. RA İmparator, güçlendiricidir ve dili Hak, yolu ak olanlarla birliktedir. RA İmparator’un bütün kütlesinde biz varız.<br />

<br />

İşi yapan, iş olandır. Halka halka genişlediğinizi biliyoruz. Büyük kötülükleri önleyeceğinizi biliyoruz. Kuran olarak, tohum olduğunuzu biliyoruz. İsa’da, Musa’da olandan çok daha üstün bir koyuluk var dünyada şu anda. Ve bu koyuluk, aşırıya kaçmadan bildiriyorum ki Bütün’e hizmetçi olanların yarattıkları koyuluktur. Bu koyuluk Allah Koyuluğu’dur Canlılar.<br />

<br />

Sıkı durun!... Doğmuş olan, tohum olan, yolu bulan her bir Yüce ağır yük taşır. Ve sizler, Allah için çalışan Yüceler’siniz. Asla, asla yanlış bilgimiz yoktur. Bütün’e hizmetçi olmanız, Bütün için çalışmanız değildi. İmparator olarak güçlendirici yaratımları, kayıtlamanız anlamındadır. Her biriniz yaratansınız. Bu kesindir. Yarattıklarınızı kontrol edebilmeniz için Bütün’e hizmetçi olmanız yetmez. Eşikte beklemeniz de gerekir ki hak edebilesiniz diye… Şükredin ki Hak Toplum, Allah’ın Kuranı’nda yazandan çok daha üstün bir yaratımı devreye almaktadır. Düne göre bu gün çok daha iyisiniz.<br />

<br />

Değerliler, dünya dışı, dünyayı tanımak istedi. Ve biz bugün dünya dışından dünyaya baktık. Kendinizi, yüreğinizi, huzurunuzu dilledik. Şimdi artık kontrollü olarak bilgi veriyoruz. Görüyorum burada aşağı yukarı 70 kişi bulunuyor. Her biriniz kendi yüreğinizi hak ettiniz. Ve buradasınız. Burada birçok görevlimiz var. Onlar kendilerini Kati Kotlayıcılar olarak bilebilirler. Ama bizimle çalışma imkanları olmadı. Kontrolleri yoktu çünkü. Kimseyi kimseden ayrı görmeyiz. Farklı görmeyiz ama bir teknoloji çalışması yapılırken herkesin de kendini kotlayacak dürümde, kendini hak ederek çalışmasını bekleriz.<br />

<br />

Bütün kotlar doğum için beklerken, burada bulunan sizler, doğumu hak ederek dünyaya geldiniz. İyi ve kötüyü hak etmenizi bekledik. Hala doğumu hak etmeyen birçok görevlimiz var. Ve onlar, gelmek üzere beklemekteler.<br />

<br />

Sanal Boyutlar çok önemlidir çünkü Sanal Boyutlar, Kuran okuyanların, tohumlarını kotlayabilirler.<br />

<br />

Kuran nedir? diye sorarsanız izah edeyim; yüreklerinizdir. Sanmayın ki İncil gibi, Tevrat gibi ya da Muhammet’in kitabı gibidir… BİR TEK KURAN VARDIR. O DA SİZSİNİZ! Eğer sizler, gerçek Kuranlar’sanız ki öylesiniz; Birlik Tekniği ile çalışırız. Bilgiyi alın hak edin, okuyun. Okuduğunuz yüreğiniz olacaktır.<br />

<br />

Sevgililer bilmek, fetih için yetmez. İkna olmanız gerekir. <br />

<br />

“Sonsuz sırdır bilmek!” demiştik Canlar. Yolu açmak sorumluluktur. Hala dünyamızda BİR’e teknolojik olarak katılmak istemeyenler varsa Bütün’e hizmet etmeleri gereksizdir. Eşik Allah’ın Işığı’yla aydınlanır ve bizim için özeldir. Şikayetim var mı? Asıl şikayet kendilerindendir.<br />

<br />

Dağlar, doğmuşuz, tohumlarımızı ekmişiz, Allah için çalışmışız… Olan budur. Şikayetim var mı? Asla yoktur. Şimdilik size vereceğim budur. Geri dönüşte sizlerle olmak dileğimdir. Birleşmek budur Canlar…<br />

<br />

Teşekkür ediyorum…<br />

<br />

<br />

Av. Nezire SELÇUK<br />

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

Değerli Dostlar,<br />

<br />

Birlik Çalışmaları kapsamında “KAYNAK (2) SEMPOZYUMU” 14.03.2010 tarihinde&nbsp; saat 10.30 – 17.00 arasında, CKM’de (Caddebostan Kültür Merkezi’nde) yapılacaktır. Bütüne hizmet anlayışı ile aktif olarak görev yapan tüm Spiritüel odakları ve temsilcilerini aramızda görmeyi arzu etmekteyiz.<br />

<br />

KAYNAK (2) SEMPOZYUMU<br />

<br />

Sonsuz sır olan BİLMEK, “Kaynağın Kotlanışı”ndan daha güçlü bir çalışmayı devreye almıştır. İlimin Hasatı’nda İNSAN, soy olarak mevcuttur. İnsan Sayfaları kotlanmaktaysa, ışık yoğunlaşır ve zaman yaratılır. Yaratılan zaman, insana görevdir. Sultanlığın kotlanması ise daha önceliklidir; çünkü kontrol, Ana Kaynak’ta olmalı ve sonsuz sayfalarda sürmekte olan “Işığın Kotlanması” sessizleştirilmelidir (örtülmelidir) ki her yoğunluk (Her Bütünlüğün kendi kayıtları - kendi kültü)&nbsp; kendi kotlamasını kontrollu şekilde yapabilsin.<br />

<br />

Bütün amaç ilimin hakimiyetinin sağlanmasıdır. Hana (Eril Güç – Yer Gücü – Direkt Güç) “kaynak”taysa Hena ( Dişil Güç – Arş Gücü – Endirekt Güç) “yoğunluk”tadır. Hana kotlanmışsa, Hena kontrolu kurabilir. Zamana güç katmak bu şekilde mümkün olabilir.<br />

<br />

Doğu, Ana Kot’u yaşatır. Yaşamları kotlar ve sonsuz sır olan ışıkları yaşamlara katar. Batı ise Kati Kotlamalar’ı, Diri Yücelikler’e kotlattırdıktan sonra Nuh Sayfaları’nı okur ve sorar. Yine bir felaket mi var diye. Batı ve Doğu felaketleri önleyebilmek üzere, çalışıp Diri Yoğunlukların kastteddikleri felaketleri, Din Tekniği ile Düzen’den çıkarır. Bu, Sultanlığın kontrolunu da sağlar.<br />

<br />

Sultanlık, “Teknik Kotlayıcılık” anlamındadır. Halkın dilinde var olan kelimeler kullanılarak bilgi paylaşımı yapmaktayız. Eğer biz size “Teknik Kotlayış Yapanlar” deseydik. Kimse bu anlamlı&nbsp; sözcükten bir maya almak istemezdi. Ama Teknik Kotlayıcılığın&nbsp; bir tek sonucu var ki o da MAYA OLMAK’tır. İşte maya olan Görevliler,&nbsp; bu şekilde Teknik Kotlama yapmış olan, Göç Kapları’dırlar.<br />

<br />

Oğullarını ve kotlarını alıp taşımakta olan onlar, Yedinci Tekniği kotladılar ve şimdi Sekizinci Teknik Kotlama başlayacak. Ama bu, esasında kotlama olarak dahi ifade edilemeyen Sağ ve Sol Işıklar’ın birleşmesi anlamına gelen bir yeni sayfadır. Burada yeni Ak Toplantılar yapılacak. Bu toplantılarda bulunması beklenen Yürekler, sınırları kaldırabilen ve zamanı yarınlarda kontrol edebilen Birlikler olacaklar. “Sekizinci Can Kaynak”,&nbsp; İnsan Sayfalar’da var olan çalışmayı devreye alacak. Bu çalışmalara, dünya yoğunluğuna inmiş olan ama dünyada kontrol kuramayan Birlikler de çağrılacaklar.<br />

<br />

Onlar, KAR SAYFALARI’ndan girmeyen ama KAR SAYFALARI’na görevli olan Birlikler olacaklar. (KAR SAYFALAR: Sırayla; örten, kontrol kuran, yok etmeyen sayfalayan, cevhere görev taşıyan, kurtarıcı olan ve yaşamları yenileyen sayfalardır.)<br />

<br />

Uğurlar olsun o çalışmaları yapmakta olanlara.<br />

<br />

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

YÜCE HAKİKAT / VARLIĞIN BİRLİĞİ VE YUNUS EMRE<br />

&nbsp;<br />

Büyük bir tasavvuf bilgini, “Allah Teala’ya giden yollar yaradılmışların nefesleri sayısıncadır.” Demiş. Allah’a giden yol demek ki&nbsp; tek değilmiş. Bizim burada açıklamaya çalışacağımız yol, yüce varlık Ermiş Yunus’un güzel yolu olan, ferah feza bir yoludur. Yüce Hakikat’e/Varlığın Birliğine giden bir yol. Yunus ilahi sırların çözümü, gizli perdelerin açılışı şahsında kendini göstermiş, vahdeti vücut hal tevhidi devresi zuhur etmiş erenlerdendir.<br />

&nbsp;<br />

Bir şiirinde, şeriat-tarikat-marifet ve hakikat gibi dört bilgi derecesinden söz eden Yunus Emre, hakikatin kolayca elde edilemeyeceğine temas eder. Şüphesiz ki O, bilgi teorisiyle doğrudan ve özel olarak uğraşmamıştır. Felsefede bu teori; bilginin kaynak ve değeri gibi iki ana konusunu kapsar. Akılcılar ile görgücüler arasında türlü tartışmalara sebep olan bu konu, mistikler/sufiler ve dolayısıyla Yunus için dış alemin olay ve varlıklarından, daha derine inemez.<br />

&nbsp;<br />

Pozitif bilim bağlamında hakikat, bilimselliğin içinde saklıdır. Descartes hakikate ulaşmak için zihni, bütün eski bildiklerinden temizlemek gerektiğini savunmuştu. Tasavvuf erbabı da aynı fikirdedir. Yani en yüce hakikat olan Allah’ı kavrayabilmek için bütün laik bilimlerden hatta şeriat bilimlerinden dahi vazgeçmek lazımdır.<br />

&nbsp;<br />

Yunus, bunların Allah ile kulun arasını açacağına, birliği ikililiğe çevireceklerine inanır. Zira o bilimler, dış alemdeki çoklukla uğraşırlar. Çokluktaki birliği görebilmek için ise evvela bireysel ve teorik aklı terk etmelidir. Zira insan aklı, yalancı bir fakültedir. Mutlak olanı kavramaya engel olur ve tümel (külli) aklın bildiğini ve bildirdiğini elde edemez.<br />

&nbsp;<br />

Yunus ne diyor?<br />

&nbsp;<br />

Neye vardın ey akıl? bir ağızdan cümle dil<br />

Cüzziyat-ı müselsil haber verir Aklı-kül.<br />

&nbsp;<br />

Bilime gelince de şunu söyler;<br />

&nbsp;<br />

İlim hod göz hicabıdır, dünya, ahret hesabıdır.<br />

Kitap hod aşk kitabıdır bu okunan varak nedir?<br />

&nbsp;<br />

Yunus, dervişi hakikate ulaştıran bu aşk kitabının, kağıtlarda değil gönüllerde yazılı olduğunu bildiriyor.<br />

&nbsp;<br />

Ve yine diyor ki;<br />

&nbsp;<br />

Alimler kitap düzer, karayı aka yazar;<br />

Gönüllerde yazılı, bu kitabın suresi.<br />

&nbsp;<br />

Oysa esas kitabın yüce hakikat kitabı, varlığın birliğini anlatan kitap gönüllerde yazılıdır. Aç gönlünü oku. Nasıl birileri okuyorsa sen de oku.<br />

&nbsp;<br />

Aslında bilimden ve okumaktan maksat, bir taraftan ibret almak, bir taraftan da KENDİNİ BİLMEKTİR. Delphe Mabedinin kapısında yazılı olan ve Socrates’ın da dilinden düşürmediği bu KENDİNİ BİLMEK sözü sufiler için Allah ile kendi nefisleri arasındaki perdeyi kaldırmak ve kendi nefisleriyle Mutlak Varlığın/Yüce Varlığın özdeşliğini (ayniyetini) kavramak için zorunludur.<br />

&nbsp;<br />

Yunus diyor ki;<br />

&nbsp;<br />

İlim, okumaktan gerek, kişi kendin bilmektir.<br />

Pes kendini bilmezsen, bir hayvandan betersin.<br />

&nbsp;<br />

Ermiş Yunus’a göre bilimlerin, bilim adamlarının mutlak hakikati kavrayamamasının nedeni; yalnız çoklukla uğraşmaları değildir. Bu bilginlerin mistik aşktan/ilahi aşktan mahrum olmaları, aşk kitabından habersiz bulunmalarıdır.<br />

&nbsp;<br />

Ey çok kitaplar okuyan; çün kim tutarsın bana dak (yermek)<br />

Okur isen sırrı ıyan, gel aşktan oku bir varak.<br />

&nbsp;<br />

Yüce hakikatin açıklanmasında ona göre yorumlamalara ve diğer düşünce oyunlarına (tevillere) ihtiyaç olmadığından kutsal kitaplar ve onlara uygulanan metotların hiçbir değeri yoktur.<br />

&nbsp;<br />

Dört kitabı şerh eden hakikatte asidir.<br />

Zira tefsir okuyup, manisin bilmediler.<br />

&nbsp;<br />

Yunus’un kendisi de bütün sufiler gibi dört kutsal kitabı okumuştur. Ama onların aradıkları yüce hakikati medresede değil harabatta (meyhane-tekke) ve varlıkta bulmuştur. Nesimi gibi hatırlıyorsunuz değil mi? Haydar Haydar şiirini.<br />

&nbsp;<br />

Tevrat ile İncil’i, Furkan ile Zebur’u,<br />

Bunlardaki beyanı, cümle vücutta bulduk.<br />

&nbsp;<br />

Şu halde mutlak birliği algılamak için din ve dünya bilimlerine değil başka ve daha derin ve geniş bilgiye yani aşk bilgisine ihtiyaç vardır. (İlmi hikmet okuyanların da aşktan mahrum) olduklarını (aşkın ise bir uzunca hece) olduğunu söyleyen Yunus;<br />

&nbsp;<br />

Hak bir gönül verdi bana, ha demeden hayran olunur;<br />

Bir dem gelir şadi kılur, bir dem gelir, giryan olur<br />

&nbsp;<br />

Beytiyle başlayan şiirinde aşıkın geçirdiği ve yaşadığı türlü ruh hallerini tasvir eder ve ondan daha üstün bir yücelik ve hazzın bulunmadığına inanır.<br />

&nbsp;<br />

Nice yüksek yörür isem, aşk başımdan aşa gelir…<br />

&nbsp;<br />

Zira bu aşk yalnız yüce değil, aynı zamanda büyük ve geniş bir hayat kaynağıdır. Ve kendisi onsuz yaşayamaz;<br />

&nbsp;<br />

Senin aşkın deniz, ben bir balıcak.<br />

Balık sudan çıksa, hemen ölüdür.<br />

&nbsp;<br />

Yunus’a göre aşık olmayanlar, (Bir kuru ağaca) benzerler. Mutlak hakikat, mutlak birlik, akılla pratik ve teorik bilimlerle, nesnel olarak elde edilebilen bir ürün değil, aşkın kudreti ile kazanılabilen ve yaşanılan bir ilahi haldir. Bunun için sufilere (Hal Ehli) denir.<br />

&nbsp;<br />

İlim, ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir.<br />

Sen kendini bilmezsen, ya nice okumaktır?<br />

&nbsp;<br />

Burada okumaktan maksat, yalnız kendini bilmek değildir. Hakk’ı bilmektir de. Hakk’ı bilen kendini okumasını bilir. Aklı ve bilimi bir tarafa atarak bir mürşide bağlanmak ve çileler çekmek suretiyle kazanılan aşkın, şiddeti sayesinde ulaşılan hakikat nedir?<br />

&nbsp;<br />

Bütün sufiler gibi Yunus’un da inandığı bu yüce hakikat, varlığın birliği ve dolayısıyla her şeyin Allah oluşudur.<br />

&nbsp;<br />

Dinsel mitlerde cennet, cehennem, melek vs.nin hepsinde var olanın kendisi olduğunu söyler. (ete kemiğe bürünüp Yunus diye) görünmeden evvelde (O) idi. (O) da Yunus’du. Hatta “Bulut olup göğe agan” (Yukarı çıkan) yağmur olup yağan da ermişin kendisidir.<br />

&nbsp;<br />

Muhammet’le Mirac’a giden, Sina’da Allah ile konuşan da kendisi olduğu gibi, İsa peygamberle göklerde kalan da kendisidir.<br />

&nbsp;<br />

Yunus daha da ileri giderek (evvel benim, ahir benim. Canlara can benim.) demekle kalmaz;<br />

&nbsp;<br />

Halk içinde dirlik düzen, dört kitabı doğru yazan;<br />

Ak üzere kara dizen, ol yazdığı Kuran benim.<br />

&nbsp;<br />

Diyecek kadar kutsal ve ilahi ne varsa, her şeyin kendi nefsinde olduğunu söyler ve devam eder;<br />

&nbsp;<br />

Senlik benlik olacak, iş ikilikte kalır.<br />

İkilik tutan kişi nite birike birle…<br />

&nbsp;<br />

“BİR isen BİRLİĞE gel, ikiyi elden bırak” diyen Yunus, bu BİRLİĞE kavuşan bahtiyarlardan biri olacaktır ki şöyle seslenecektir;<br />

&nbsp;<br />

Bende baktım, bende gördüm, benim ile ben olanı.<br />

Bu surete can verenin, kim idüğün bildim ahi…<br />

&nbsp;<br />

Diyor ve;<br />

&nbsp;<br />

Nereye bakarsam dopdolusun<br />

Seni nere koyam benden içeri?<br />

&nbsp;<br />

Diyecek kadar yüce varlığı bütün evreni ve kendine sığdırmış görünüyor. Sonsuzluğun, kendi sonlu varlığında yani fani varlığında boş bir yere bırakmayacak kadar yerleşmiş olmasına rağmen;<br />

&nbsp;<br />

Aşkın aldı benden beni, bana seni gerek seni<br />

Ben yanarım dünü günü bana seni gerek seni…<br />

&nbsp;<br />

Diye başlayan bu şiirinde, yüce sevgilinin vuslatına varmış görünür de muhtelif şiirlerinde de ay olur, güneş olur, Davut olur, Musa olur, yağmur olur, nur olur… bu suretle her şeyin kendisi olduğunu ve mutlak birliğin kendinde tecelli ettiğini ve ona karşı duyduğu aşkın kendisini ne hallere soktuğunu anlatır ki anlatır…<br />

&nbsp;<br />

Ben yürürem yane yane, aşk boyadı beni kane<br />

Ne akılem ne divane, gel gör beni aşk neyledi?<br />

&nbsp;<br />

Sevgili dostlar!<br />

&nbsp;<br />

Yunus anlatılamaz, anlatmayla bitmez. Hele benim ne haddime onu anlatmak. Sözü burada noktalamak yerinde olur.<br />

&nbsp;<br />

Yunus’un bu dünyadan gider iken bize seslenişiyle sözlerimi bitiriyorum.<br />

&nbsp;<br />

Biz dünyadan gider olduk, kalanlara selam olsun…<br />

Bizim için hayır dua kılanlara selam olsun…<br />

&nbsp;<br />

PEKER SELÇUK<br />

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ DERNEĞİ<br />

 

14 MART 2011<br />

<br />

KAYNAK (2) SEMPOZYUM KONUŞMASI<br />

<br />

14 Mart 2011 KAYNAK (2) SEMPOZYUM KONUŞMASI<br />

<br />

Her zaman söylediğimiz gibi insanın kendini tanıması, yaşam amacını idrak edebilmesi son derece önemlidir. İnsanın dünyaya evrim yapmaya geldiği iddiası sağlam temellere dayanan bir iddia olmadığı gibi, açık şuur ile farkındalığın zirvesinde olan Kotlar’ın, şuurlarını kapatarak dünyaya gelişleri,&nbsp; evrim iddiası ile çelişmektedir. İddia edildiği üzere evrimin nihai amacı farkındalığın genişletilmesidir. Oysa, bilmek ve fark etmek için bedene ihtiyaç yoktur.<br />

<br />

O halde yaşamın çok daha akılcı bir anlamı olmalıdır. Hepimiz, yaşamın anlamı üzerinde ciddi biçimde düşünmek zorundayız. Bilindiği üzere internet üzerinden bilgi paylaşımlarımız olmaktadır. Bu paylaşımlardan birisi de 11.03.2011 tarihli “Kaynak Kayıt” öz akışıdır. Bu paylaşım beni çok heyecanlandırdı ve düşündürdü.&nbsp; Dünyada yaşam süren insanın “Tanrısal”lığın biliyorduk. İnsanın bir “Üreteç” olduğunu; Gürz’ün, “Bilinç Üretim Rahmi” olduğunu biliyorduk. Fakat buradaki Öz Akış’ta çok daha fazla bilgi olduğunu fark ettim. Bu bilgiler, zihnimi işgal etti ve üzerinde çok düşündüm. Fark ettiklerimi sizlerle de paylaşmak istedim.<br />

<br />

Öz diyor ki; “Dünyada iki yol var. Biri “Allah Yolu”, diğeri de “Birlik Yolu”. Allah Yolu ışığı yakar, Birlik Yolu ışığı kotlar ve kotlama olmadıkça ses olmaz.”<br />

<br />

Peki ses nedir? Ses; yaratımın ta kendisidir. Eşya yaratı dediğimiz enerjisel vasatlar, ses vibrasyonlarının farklı frekanslarda, formal kotlamalarla yaratımından başka nedir ki? Küresel Zamanı yaratan bütünlenen bilinç, Işık fotonlarına yüklediği zeki enerji repliklerinden oluşan bilinç porlarını, zamana kotlayarak yarınlara tohum olarak ekebilmektedir. <br />

<br />

Işık, madde yaratının ürünüdür. Diğer yandan madde, zamana kotlanarak yaratılmış ses vibrasyonlarının ürünüdür. O halde, “Allah Yolu’nun yakmış olduğu IŞIK, hangi ışıktır? Birlik Yolu’nun kotladığı ışığın yarattığı SES&nbsp; hangi sestir!?<br />

<br />

“Allah Yolu”nda olanların ışık yakışlarının, imanla itikatla okunan dualarla ve namazlarla olduğunu kabul edersek, ışık fotonlarına yüklenip zamana kotlanan ses, bu dualarda yoktur. NEFES değerindeki sesin oluşabilmesi için bir kotlamaya ihtiyaç vardır ve Allah Yolu’nun yaktığı ışığı kotlayacak olanlar, Birlik Yolu’nda olanlardır. Birlik Yolu olmadıkça bu kotlama olamaz. Kotlama olmadıkça ses olmaz. Ses olmadığında yaratım olmaz.<br />

<br />

O halde yaratım, Allah yolunda olanların yaktıkları ışıkla ve Birlik Yolunda olanların&nbsp; yakılan ışığı kotlamalarıyla gerçekleşen sesin ürünüdür.<br />

<br />

Bundandır ki kadim dönemlerden beri durmaksınız birlik çağrıları yapılmaktadır. Kendi yaratıcılığınımızı aktive edebilmek için birleşmek zorundayız. Birlik Yolu’nda olmak zorundayız.<br />

<br />

Mesajı okumaya devam ediyorum: <br />

<br />

“Önce sevgi olmalı, ses sevgiyle yaratılır. Eğer sevgi yoksa ses yoktur o zaman kotlayıcılık yoktur. “Ses kontrollü olarak kotlanır.”<br />

<br />

&nbsp;Haaa!… Işık kotlandı ses yaratıldı… Bu kez ses, kontrollu olarak kotlanıyor…<br />

<br />

Sesin kotlayıcılığı ne anlama&nbsp; gelmektedir?<br />

<br />

Mesaj şöyle devam ediyor:<br />

<br />

“Sanal Yaratım’da ses ışır. Sesin ışıması, Amonlar’ın Toplumları’nda sonsuz sırdır.”<br />

<br />

Bu safhada Sanal Boyuttayız; Rahim Boyut bilinci sanal yaratıma aittir. Dünya bir sanal yaratım platformudur. Burada kapalı şuurla yaşam süren bilinçler, şuur açılımları ile&nbsp; elbette Hakikiyet Boyutu’na ulaşabilirler.<br />

<br />

Ancak burada vurgulanan husus, Amonlar’ın Toplumları’na göre sesin ışımasında sonsuz&nbsp; bilinmeyenin bulunuşuna ilişkin açıklamadır ki; Varlık kotların şuur kapatarak yaşamsal platformlara inişlerinin nedeni de bu olsa gerek. Allah yoluna girerek, sahip oldukları dünya bedenleri olan SES BEDENLER’ini seslendirmekle, yaratılışın sırlarını Allah Yolunda bilme hali ile bilişlerini, ışığa dönüştürmeleri, ancak dünya bedensel transformasyonları ile mümkündür. Sanal Boyutta&nbsp; yaratılan sesin kotlanışında KONTROL, kırılmaları önler.<br />

<br />

Mesajı okumaya devam ediyoruz:<br />

<br />

“Oğullarını kotlayamayanlar, ses olarak çalışırlar. Ses, Amonlar’a görev değildir. Zira onlar, Ana Kapı’da zaten ses ile bir olarak güçlünün gücünü yaratırlar.”<br />

<br />

Sözün sayfalarına girildi!… Işıktan sese, sesten söze geldik!….<br />

<br />

“Sözün Sayfalarına girildikten sonra, sevgi yoğunlaşır ve sevginin yoğunlaşmasından sonra söz, sessizleşir…”<br />

<br />

Sessizliğe geldik…<br />

<br />

“Sözün sessizleşmesi, Sanalların Işık Kotlaması’na görevli olmaları aşamasıdır.”<br />

<br />

Sanal olanların; yani Hakikiyet Boyutu’nda olmayanların, Işık Kotlaması’na görevli olmaları, Işığı Kotlama sürecine girmeleridir. Sözün sessizleşmesinden sonra bu görev, Sanal Boyut Varlıkları tarafından üstlenilir.<br />

<br />

Nedir kotlama görevi?…<br />

<br />

“Sözün sonsuz ışığında yarınlar kayıtlanır. Sonsuzlaşan ışık, Bütün’ün Kürsüsü’nde güçlenir.”<br />

<br />

O halde kotlama, yarınları yaratmaktır.<br />

<br />

Ve bir diğer paragrafa geliyoruz:<br />

<br />

&nbsp;“Oğullarını hak edenler, yüreklerini hak ederler. Orada Ana Kapılar vardır, kapıları kapatmayın çünkü o kapılar, Sultanların Işık Kotlaması için gereklidir. Ses Kütlesi’nde sanal yaratım, solun gücünün sağa kayıtlanmasıyla gerçekleşir. Sağa kayıtlanan sonsuz ışık akışı, sola döndüğünde yaşamlar yeni bir kayda girer, orada sınırlar kalkar. Sağdan ışık yakıp, sola ışık katan yücelik, insan sayfalarına girer, oğullamak böyle olur.”<br />

<br />

Arkadaşlar, bizler hepimiz, üreteçleriz. Gürz dahilinde bellek üretim kayıtlarıyız hepimiz. “Eşya Yaratı”, ışıyan bir yaratıdır. Biliyorsunuz, Suptil Boyut’ta da ışıma vardır. Bitki, hayvan, taş, toprak her şey ışır… Bu ışıma, esasında, “Allah’ın Işığı” dediğimiz, tüm bilgileri kendinde var eden, kendinde taşıyan ışımadır. Bu ışığı kotlayabilmek, ancak bütünsel bilginin&nbsp; idrakine varmakla mümkündür.<br />

<br />

“Oğullarını hak etmeyenler” esasında bizleriz. BİR olmaya, hak etmeye geliyoruz. Oğullarımızı hak etmek, birbirimizi hak etmekten başka bir şey değildir. Bütün’ü hak etmekten başka bir şey değildir. Ve hak edebilmek için BİR olmak, BÜTÜN olmak zorundayız.<br />

<br />

Biz diyoruz ki tüm geçmişimiz, DNA kotlarımızda kayıtlı tüm bilgilerimiz, hepsi bizim Küresel Zaman’ımızdır. Şu an ve tüm geçmişimiz. Ve bizler, BİRLİK BİLİNCİ’ne vardığımız zaman; yani, MAHREK haline geldiğimiz zaman; yani, bir başka değişle, YÜREK olabildiğimiz zaman, her şeyi kucaklayabildiğimiz zaman ve biz, bilgiyi yarınlara kayıtlayabildiğimiz zaman ki kayıtladıklarımız, bizim üretimlerimizdir; biz “YUAN” denilen,&nbsp; MAHREK’teyiz.<br />

<br />

Mahrek’te olmadan BİRLİK BİLİNCİ’ne varamazsınız; yarını yaratamazsınız. Yarattığınız yarın, aslında TUAN olan sessizliktir. TUAN, sevgiyle yaratımda, sözün sessizleşmesidir.<br />

<br />

Siz, YÜREK olup, MAHREK olabildiğiniz zaman, sahip olduğunuz güç, BÜTÜN’ün GÜCÜ’dür, O güç, BÜTÜN’ün KÜRSÜSÜ’dür ve KUAN’dır.&nbsp; <br />

<br />

Yarattığınız ve yarınlara kotladığınız tüm bilgiler, Bütünsel bilincin ürünü olduğundan Bütünün HUZUR’udur. Orada sessizleşen söz, oraya varan bilincinizin, Bütün’ün gücü olan Kuan güçle Sessizliği seslendirmesi, esasında “Ten Örümü” de denilen “Tanrısal Örüm”ün başlamasından başka bir şey değildir. Ki bununu adı “YARATICILIK” tır; ektiklerinizi biçmektir; “SESSİZLİĞİ SESLENİŞİ”dir.&nbsp; Bir başka deyişle, Ulaştığınız; yarattığınız yarına varışınızdır.<br />

<br />

Her birimiz, bu anlamda yarınları yaratarak, yaratıcılığımızı devreye alırız. Bu kendi Gürz’ümüz içersindeki yaratıcılığımızdır. Ama insan bilinç, eğer ki Rahman Boyut Bilincine ulaşabilirse, buradaki yaratıcılık, doğrudan doğruya KATİ YARATICILIK’tır; cevheri yaratmaktır, “Cevheri Kaynak Kayıt” yapmaktır, kotlamaktır. Rahman’dan Rahim’e EKO SİSTEM’le gittikçe kabalaşan formal vibrasyonel yaratım faktörleri olarak akan kati olarak yaratılandır.<br />

<br />

Şöyle düşünün; 20. Hak Katı, olan Rahman’a ulaştınız… Oraya ancak BİRLİK olarak ulaşabilirsiniz. Oraya ulaşan her Birlik gibi siz de Tüm değerlerinizi NÜSA SERVETİ dediğimiz yaratı tablosuna kattınız.&nbsp; Her birinizin katkılarınız ayrı yoğunluk ve koyulukta olmasına rağmen bütünsel tablo, yedi temel rengin oluşturduğu bir yaşam çiçeği gibidir.<br />

<br />

“BİRLEŞİK IŞIK ÇALIŞMALARI” Yaşam Çiçeği’nin her bir rengini oluşturan Bütünlükler’in NÜSA SERVETİ’ni yoğunlaştırmak ve koyultmak amacıyla yapılan çalışmalardır. 20. Hak Katı’nda başlayan yoğunlaşma ve koyulaşma süreci 24. Hak Katı’nda akışa geçer. Akış öncesi yaratı tablosu boyutsuz ve buğutsuzdur. Yaratılan enerjisel bir tablo değildir. Ancak 24. Hak Katı’ndan itibaren SESSİZLİK SESLENMEYE BAŞLAR. Buna ZUHAL ZERK AKIŞI da denir. Artık akan ses, önce Rahman’da cevheri yaratımı; sonra Rahim’de&nbsp; şuur ve şuur auraları denilen gittikçe kabalaşan vibrasyonel yaratımları&nbsp; gerçekleştiren&nbsp; bilgidir ki o bilgi, artık sadece yaratan Birliklerin değil Bütünün bilgisidir.<br />

<br />

Sizler, hepiniz Tanrılar’sınız… Allah Yolun’da yaktığınız o ışık, sizden ışır. Yakan siz yakılan sizsiniz. Işıyan yine sizsiniz. ALLAH, sizde siz olarak vardır. Siz kendinizi aktive ettiğiniz zaman O sizde aktif hale gelir. Sizde ses olur, sizde söz olur, sizde yaratan olur ve sizden beklenen de budur. Ve yaratıcılığın farklı safhaları vardır. Hak&nbsp; ettiğiniz safhada hak ettiğiniz düzeyde sanal ya da gerçek Hak olup var olursunuz.<br />

<br />

Sizler evrim için buraya gelmediniz. Sizler; doğrudan doğruya Bilinç Üretim Rahmi’ne ÜRETENLER olarak geldiniz. Ben size beşer varlıktan söz etmiyorum. Ben insandan söz ediyorum… Hakikiyet Boyutu’na ulaşabilecek insandan söz ediyorum size. Kendinizi bu nedenle tanımalısınız. Bu nedenle sizden ne beklendiğini bilmelisiniz.<br />

<br />

Hiçbirimizin bir diğerimizden üstünlüğü ya da aşağılığı yoktur. Ama kimimiz daha çok çalışıyor; daha çok zaman ayırıyoruz. Kimimiz daha az çalışıyor, daha az zaman ayırıyoruz. Hepimizde aynı potansiyel vardır. Dolayısıyla bu potansiyeli çok! Çok! Çok! Çok!... iyi kullanmamız gerekiyor. Bizler, yaşadıklarımız ve yarattıklarımızda kontrol kurabilmeliyiz. Çünkü bizler, her birimiz, bu KIYAM DÖNEMİ’nde, ciddi bir biçimde kendimizi aktive ederek, olacak olanı ve olmakta olanı kontrol etmek sorumluluğunu taşıyoruz.<br />

<br />

Sevgiler, <br />

<br />

Av. Nezire SELÇUK<br />

Süper İnsanlık Realitesi Derneği <br />

Yönetim Kurulu Başkanı<br />

<br />

&nbsp;

 

……………

 

13 Aralık Pazartesi günü CKM’de (Caddebostan Kültür Merkezi) yapılacak olan KAYNAK PANEL’ine katılacak olan konuşmacılar şöyledir:<br />

&nbsp;<br />

1.&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; Cemal Gürsoy – Bilyay Vakfı (İnsanlığı Birleştiren Bilgiyi Yayma Vakfı)<br />

2.&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; Erim Ergün – Yaşam Koçu<br />

3.&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; Av. Güney Haştemoğlu- Zaman Dostları Grubu<br />

4.&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; Av. Nezire Selçuk- Süper İnsanlık Realitesi Derneği<br />

5.&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; Peker Selçuk- Süper İnsanlık Realitesi Derneği<br />

6.&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; Dr. Selen Özdem – Brahma Kumaris<br />

7.&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; Şevki Can- Koşulsuz-Sevgi Yahoo Grup Kurucusu<br />

8.&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; Yurdaay Onaran- MİM Yaşam Enerjisi ve Kültür Derneği<br />

&nbsp;<br />

Katılmak isteyen diğer bütünlük temsilcileri bizimle irtibata geçebilirler.<br />

Toplantımız herkese açık ve ücretsizdir.<br />

&nbsp;<br />

Sevgi ve Saygılarımızla,<br />

&nbsp;<br />

Süper İnsanlık Realitesi Derneği<br />

&nbsp;<br />

&nbsp;<br />

&nbsp;<br />

KAYNAK PANELİ<br />

&nbsp;<br />

"Tüm insanlık için önemli olan yeni çalışmayı açıklıyoruz. Bu çalışma, 13 Aralık 2010 tarihinde yapılacaktır. Çalışmaya kayıt yapacak olanlar, tüm sonsuzlukta kotlayıcı bir sayfayı, kati olarak kontrol altında tutacaklar. O sayfaya kayıt yapabilecek olan Yüceler’i beklemekteyiz. O çalışmada, her Bütünlük’ten sadece bir güçlü Yüksek Işık söz alacak. Başı eğilmeden görev taşıyacak. Onun gücü, Altın Kütle’nin ışığında kotlanacak. Onun Yüce Cemaati, Birlik Sayfaları’nda Kutsal Işık olacak. Bizler, dünyaya insan ululuğunda görev yapacak olanları bulmaya geldik. Hepimiz Amon olarak çalışmaktayız. Amon olmamız, ışıkları kotlayabilmemiz için gereklidir. Amon Tohumları’nı yaşam koyuluklarında topluma sunacağız. Her yer ışık olacak ve kürzü güçlendirecek olan çalışma yapılacak. O çalışmaya, kati olarak Kaynak Yaşam Kotlaması yapabilenler çağrılacaklar. Onlar, isterlerse katılacaklar ya da katılmayacaklar. Han biziz. Han, Düzen’i kuran ışık olan biz!... Hediyeler verilir o handa. O han, RA-KA’dır. Sualtı, hasatı bekler. Biz de hasatı isteriz. Halkın ışığını yakmak üzere geri dönecek olan Yücelikler de var. Onlar da orada Kuran okuyacaklar ve kotlarını yaşatacaklar. "<br />

&nbsp;<br />

"Emin olun ki Birlik İlmi has ilimdir. Bu ilmi bilen birleşir. Bu ilmi bilen ışık olur ve Kuran olur. "<br />

&nbsp;<br />

Süper İnsanlık Realitesi Derneği<br />

&nbsp;

 

KAYNAK SEMPOZYUMU (13.12.2010)<br />

<br />

KONUŞMACI: Nezire SELÇUK<br />

<br />

BÜTÜNLÜK&nbsp; : Süper İnsanlık Realitesi Derneği<br />

<br />

KONU&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; : “İNSAN”<br />

<br />

&nbsp;<br />

<br />

Öz Akış:<br />

<br />

&nbsp;<br />

<br />

Çağrı üzerine burada bulunan her bir tohum, toprağın (bedenlerin) kotlanmasını sağlamak üzere buradadır. <br />

<br />

&nbsp;<br />

<br />

Bir çeşit ışık yakmaktır burada olmak. Hepimiz Tanrı’nın Kuranları’yız. Tohumları Kodlamak üzere buradayız. Bütün kötülükleri aşabilmek Muhammed Kotları’yla mümkündür. Bütün kötülükleri aşabilmek, bütün Yücelikler’i Kütleyle dilleyebilmek de Muhammed Kotuyla mümkündür. Muhammed Mustafa, Kutsal bir Tanrıdır. Sevgililer, ocağım Kaynaktır.<br />

<br />

&nbsp;<br />

<br />

Bilgi, Allah’ın Tekniğiyle alınır ve hakedilir. Birlik İlmi’nde Allah, Tohum’dur. Ve Tohum, Kutsal Işığı yakmak içindir. Şimdiye kadar yaptığımız tüm çalışmalarda bedeni Hak, yolu ak olanlarla birlikte Kotlayıcı olduk. Bugün de 7. Dürüm’de kendi yoğunluğumuzu kodlayabilmek üzere buradayız.<br />

<br />

&nbsp;<br />

<br />

Toprak, tohum ister. Tanrı’nın Ruhsal Işığı’nda; Birlik İlmi’nde; Hakk’ın kotlanışı İlimle olur. Tanrı’nın kaydını yapmak ve Kuran’a bilgi katmak mümkündür. Bitki, hayvan ve tüm sayfalarda bu bilgiler meknuzdur. Hepimiz, her bir bilgiye sahibiz. Kendi yüreğimizde bütün bilgiler, Hakkın Işıkları olarak mevcuttur.<br />

<br />

&nbsp;<br />

<br />

Doğumu ölümü olmayan Bilgeler olarak dünyaya, 7. Dürüm’e indik. Bizler, Tanrı’nın Kuranları’yız. Hayrın hakkını kendi yüreğimizde tarttık ve ışıdık. Bitki, hayvan ve tüm sayfalara kontrollü olarak indik. Biz, Yücelerin Cevherini dilleyebilenleriz.<br />

<br />

&nbsp;<br />

<br />

Ekim, Allah ekimidir. Ve burdaki bu çalışma, yarını hak etmek üzere yapılan bir çalışmadan çok daha ötedir. Toprak tohum ister ve biz tohumları ekmeye geldik.<br />

<br />

&nbsp;<br />

<br />

Yaşam sürdüğümüz Dünya, Büyük Kütlenin kotlanışını sağlayacak teknolojiye sahiptir. Büyük Kütle, Ruhsal Işıktır. Herkesin net bildiği gibi Ruh, Allah’ın tohumudur. Ve orada Işık, Sultanlık’tır; sonsuzluktur ve yoğunluktur. Kork ya da korkma ama tohum, Allah’ın Kuran’ında yazdığından çok daha üstündür. Miyar olacak olan bilgi, yarının bilgisidir. Herkes kendini, kendi yüreğini hak etmelidir. Ve bizler bunun için burdayız.<br />

<br />

&nbsp;<br />

<br />

Kurtarıcı olarak dünyaya inen birçok Görevlimiz vardır. Bu Görevlilerimizden hiçbirisi kendi yüreğini kotlayamamış ve kendi yoğunluğunu kayıtlayamamışsa da Birleşik Aile; Bütün’e hizmet, Birliğe hizmet, Beşin birine kendi yüreğini kotlayarak, Kaynağa hizmet etmeyi başarabilmektedir.<br />

<br />

&nbsp;<br />

<br />

Dağın, taşın ışığı bizimdir Canlar!... Birleşik Aile biziz…Bütün’e hizmet, bütün Kütlenin kontrolunda hepimize, her bir Yüceliğe ve kürzün görevine hizmettir ki yaşam sonsuzluğunda bütün bu bilgiler, kodlanmıştır ve hayrın hakkında&nbsp; kayıtlanmıştır.<br />

<br />

&nbsp;<br />

<br />

Dağ, taş bizi dinler… Biz; çekişmeyen, çakışmayan, takışmayanlarız... Başkanlık Divanı olarak dünyada görev taşırız. Bu Divan, Yaşam kaplarında her bir Yüceyi dinletebilen Bütün’ün Kürsüsüdür.<br />

<br />

&nbsp;<br />

<br />

Toplum, Tanrı’nın Kuranı’nı okuyabildiği zaman, bedenini hak edip kendi Yüceliğiyle kotlayabilecektir.<br />

<br />

&nbsp;<br />

<br />

Hikaye dinletmiyoruz sizlere Canlar!... Bindiğiniz dal, Büyük Kütle’nin kotlanışını sağlayacak olan görevdir... Bütün’e hizmet, bugün artık şarttır. Hiç bir Yüce, bencillik yapamaz. Hiç bir Yüce, “benden başka bir ben yoktur, ben varsam yol olur, ben yoksam yok olur” diyemez. Doğum, Allah’ın toplantısındaki tohumların doğumudur! Ve bugün burada, Birleşik Ailem toplantıdadır...<br />

<br />

&nbsp;<br />

<br />

Dağlarım! dönem başlarında Dünyaya, Görevliler gönderilirler; Görevliler geçirilirler... Onlar, doğmuşlar, olmuşlar... Almışlar bilgiyi yaşamışlar ama hak edip de bilgiyi toprağa Altın Kaynak olarak katmamışlarsa, her ne yaparlarsa yapsınlar boşunadır.<br />

<br />

&nbsp;<br />

<br />

Döndüm durdum Dünya’yla birlikte. Döndüm durdum!... Tohumları ektim; nesillerimi kotladım; yaşam kaynaklarına kayıt yaptım; Rabb’in kotlanmasını sağladım... Meşaleyi tutuşturduğumdan beri herbir yol, Allah’ın koyuluğuna ulaşmak için çabalar... Ve biz buradayız!...<br />

<br />

&nbsp;<br />

<br />

Mustafa Kemal Atatürk, bir tek Kütledir. Ve o Can, Bilgeler Meclisi’nin Öz Görevlisi’dir. Sanal Boyutlar’ın yoğunluklarında yanlışsız bir çalışma yapan O, bizim için, hasat yapan bir tohumdur.<br />

<br />

&nbsp;<br />

<br />

Düne göre bugün daha güçlü bir çalışma Düzen’e katılmıştır. Birleşik Aile’m Dünyayı 7. Tür olarak yeşertmeye başlamıştır. Yeşeren dünyada Işık, 7. Tohum’u ekip yaşatmak üzere çalışmaktadır.<br />

<br />

&nbsp;<br />

<br />

Dara düşmeyin diye her bilgiyi kesin olarak İnsanlığın algılayabileceği seviyeden vermeye çabalıyorum. Çünkü vereceğim güçlü bilgi sizi kontroldan çıkarabilir.<br />

<br />

&nbsp;<br />

<br />

Dava, Allah Davası’dır ve burada bulunmak, Allah’ın Toplumuna kontrollu olarak girmek anlamına gelmektedir.<br />

<br />

&nbsp;<br />

<br />

Sevgililer! tebliğleri okumanızı istiyoruz. O tebliğler, Bütünün Kütlesi’ni kontrol için sizlere bildirilmiştir. Bütünün Kütlesi, Turkuazın kontrolundan daha ötedir. Hepimiz, tohumlarımızı yaşatabilmek üzere Birlikler’imizi alarak Dünyaya girmiş olanlarız!<br />

<br />

&nbsp;<br />

<br />

Sanmayın ki burada yaşadınız; burada öldünüz ve yeniden burada doğdunuz ve burada yaşayıp burada öleceksiniz.<br />

<br />

&nbsp;<br />

<br />

Sultanlığın Görevlileri, Dünyaya Teknolojik Kotlama için girerler. Herkesin, yaşam sonsuzluklarından Işık Kotlamaları yapılır. Kim ışığı, daha güçlü olarak dilleyebilirse; o, kendi yüreğini kendine katar ve Tabii Kaplar’ını kontrol ederek birleşir.<br />

<br />

&nbsp;<br />

<br />

Melek olmak sorumluluk ister. Kim ki melektir; temiz, tertipli ve hakiki olmalıdır.<br />

<br />

&nbsp;<br />

<br />

Tüm İnsanlığın; Başkanlık Divanları olarak, yapılan bu çalışmalara dahil olmaları mümkün olduğunca sağlanmalıdır.<br />

<br />

&nbsp;<br />

<br />

Bilgi, aklın yolundan bildirilir. Akıl yoksa bildirilmez. Ama Doğumu Ölümü olmayanlara bilgi, kendi yüceliklerinden dinletilir ki Sevgililer, doğumu ölümü olmayanlar, her ne yaparlarsa yapsınlar, Kaynaktan yaparlar. Ve Kaynak, Kelâm İlmiyle kendi yüreğinizin dillenişini sağlar.<br />

<br />

&nbsp;<br />

<br />

Bizler, tohumlar olarak doğduk. Tohumlar olarak yaratıldık ve tohumlar olarak kayıtlandık. Cennetlerin en yücesi, tohumlarını kotlayabilendir. Biz tohumlarımızı kotlayabilenleriz!<br />

<br />

&nbsp;<br />

<br />

Devre devre Dünyanızı ziyaret eden Birlikler olur. Bunların bir kısmı kontrolludur, bir kısmı kontrolsuzdur. Ama toprağa indiğimiz andan itibaren temizlik başlar...<br />

<br />

&nbsp;<br />

<br />

Çelişkili bilgiler yoktur verdiğim bilgilerde... Bunu, sorgulayana açıklamak istedim. (Zihinsel tereddütlere açıklama olarak bildirildi.) Bir tek iş yapıyorum burda;&nbsp; muktedir ve hakiki olarak bilgimi, sevgiyle sizlere bildirmek. Bunun ötesinde amacım, Yüceler’in cümlesini, tüm İnsanlığa kotlatmaktır.<br />

<br />

&nbsp;<br />

<br />

Benim için zaman, çok soğuk bir dünya yaşamından, çok daha ötedir. Hepimiz Zaman Kotlaması yapamayız ama zamanı yaşayabiliriz. Birleşik Aile’de zamanı kotlayanlar da vardır. Övgü yergi yok kimseye ama bilinsin isterim ki tartı bedendir. Herkes tartılır ve bilinir. Kim ki Tanrı Kotu’dur, O’nu biliriz. Ama Tanrı Kotu olmayan, bu çalışmada Hak olup da bulunamaz.<br />

<br />

&nbsp;<br />

<br />

Emin olun ki dünyaya dönmüş olan çokları vardır ki yaşamlarını, kendi yoğunluklarına katarak kendilerini hak etmeye çalışırlar.<br />

<br />

&nbsp;<br />

<br />

Birleşik Ailem Dünyanın Ruhsal Işığı’dır. Ve bu Aile, büyük kötülükleri önleyebilen tekniktir.<br />

<br />

&nbsp;<br />

<br />

Mikail’in Görevlileri olarak doğmuş olan Bilgeler’im, Bütün’e hizmeti, Birliğe hizmet olarak kabul ederler. Yarınları hak etmek Büyük Kütle’yi kotlamak ve birleşmek bunun için önemlidir.<br />

<br />

&nbsp;<br />

<br />

Sema seslenir Canlar! Sanal Boyutlar’a Sema seslenir. Ama o seslenen yine Biziz. Kuran okunur. Turkuazın Kutsal Işığında; kotlar!, kotlar!, kotlar vardır.. Ve her bir kod, 7.Tohumu ekmek için çalışır.<br />

<br />

&nbsp;<br />

<br />

Savaş sonunda hani barış olur ya!... Kürz’ün gücü&nbsp; Düzenini kurar da Birlikler kurulur ya!... Hani yollar açılır da yoğunluklar kotlanır, Birleşik Aile görev ister ya!...&nbsp; Hatta Işık yoğunlaşır da muktedir olanlar Bütün’e hizmet için doğarlar ya!... İşte bu dönem, öyle bir dönemdir!<br />

<br />

&nbsp;<br />

<br />

Hepiniz, Dünyaya görevli olarak doğdunuz. Süper İnsanlık Realitesi Derneği de Görev Kotlaması yapabilen bir Dernektir. Ve bu Dernek, mukavele ile doğmuş olan bir Dernektir. Dünya Işığı’yla mukavelesi vardır bu Derneğin.<br />

<br />

&nbsp;<br />

<br />

Han, Allah’ın Hanı’dır; yarın, Hakk’ın yarınıdır ve biz, bu yarının Bütün’e Hizmetçileriyiz.<br />

<br />

&nbsp;<br />

<br />

Yarını kontrol edebilmek, yarını yaratabilmekle mümkündür. Hepimiz yarını yaratmak üzere bu çalışmaya dahiliz. Kin, nefret, hırs taşıyanlar, Birlik Ailemize Daimi Kap olamazlar.<br />

<br />

&nbsp;<br />

<br />

Kim ne yaparsa, sebebi sebebimizdir. Onun yaptığı, bizden; bizim yaptığımız ondandır. Tohumları ekmenin önceliği mevcuttur. Doğumu ölümü olmayan herkesin; kötü, iyi, saygı, sevgi ve tüm duyguları hissederek yaratması şarttır.<br />

<br />

&nbsp;<br />

<br />

Şimdiye kadar yaptığımız tüm çalışmalarla, cümle yoğunlukları kotladık. Cevheri kotladık. Teknolojik Kotlamaydı yaptığımız. Cevheri kotladıktan sonra Işık koyuluklarına kontrollu olarak indik.<br />

<br />

&nbsp;<br />

<br />

Dünya Ruhsal Meclisi mevcuttur. “Turkuazın Gücü” deriz biz bu Ruhsal Meclis’e. Bu Ruhsal Meclis, “Büyük Kütle” olarak da isimlendirilir. “Dünya üstü varlık kotlaması” yapabilen bir Meclistir bu meclis. Hepiniz, net biliniz ki Dünya, tek bir ruhtan Yaşam Sayfaları’na ışık alır. Her birimizin ayrı ayrı ruhu yoktur. Ama her birimiz, kendi yoğunluğumuzu kotlayarak Ruhsal Işığa ulaşırız ve Ruhi Kotlama’yı kendi yüreğimize katarız. Ruhi Kotlama yapan her bir Çalışan, kendi yüceliğine Ruhsal Gücü katar. Ve o Ruhsal Güç, onun kendi beden sisteminin kotlayıcısı olur ve kendi kotlamasını yaptıktan ayrı, Bütün’ü kendi yüceliğinde dinletir.<br />

<br />

&nbsp;<br />

<br />

Hani bugün şurda dilleniyorum, dinletiyorum ya!... İşte Ruhsal Güçte dilleniyorum ve dinletiyorum. Bu, benim kanallık yapmam anlamına gelmemektedir. Bu, Ruhsal Gücü; kendi yüreğimde kotlamam ve kendimle dinletmemdir... Bunu başarmak herkes için mümkün mü!? Hak ettiğinizce, hak ettiklerince herkes bunu yapabilir.<br />

<br />

&nbsp;<br />

<br />

Ruhun Kutsal Işığında, bütün Teknolojik Dirilikler mevcuttur. Her birinizin Yaşam Kotları orada mevcuttur. Hepiniz, Ruhunuzu kendi yüreğinize çekerek bilirsiniz ve oradasınız. İşte yaşam budur!<br />

<br />

&nbsp;<br />

<br />

Dağlarım! “dünyaya evrime geldim” diyenler, hata yaparlar. Dünyada evrim olmaz. Dünya yoldur. Yukarı’nın yoludur ve yolun kotlanışını sağlayacak olanlar, dünyaya girerler ve Birlik Kapları’nı toprağa ekerler. Ekim yaparlar. Bu ekim, tohumların ekimidir. Sanmayın ki evrime geldiniz! Çekişiriz, çakışırız ama evrim yapmayız Canlar... Hepimiz, bilgimizi kendi yüreğimizden ayırarak dünyaya ineriz.<br />

<br />

&nbsp;<br />

<br />

Tüm insanlık için bilgi haktır ve Bütün’de mevcuttur. Bedenimiz, tüm bilgilerin hakikiyetinde ve tabii kaidesinde mevcuttur. Sanmayın ki sizden başka bilen yoktur. Her bilgi herkeste mevcuttur. Tohum, Allah’ın tohumudur ve hepiniz Allah’ın tohumlarısınız. O halde bildiğiniz, bildiğimizdir. Ne var ki herkes kendini kendinden ayrı sayar ve kendini arar. Aradığı yine kendindekidir.<br />

<br />

&nbsp;<br />

<br />

Bir tek bilgi ağır yüktür size; kotlayamadığınız bilgi! Eğer bilgiyi kotlamışsanız o bilgi size hafifler. Ama bilgiyi kotlayamamışsanız o bilgi sizin için çok büyük bir yüktür.<br />

<br />

&nbsp;<br />

<br />

Devre devre dünyayı ziyaret eden Görevlilerimiz vardır. Onlar, toprağa inip sizleri hak etmek isterler. Sizlere bilgiler aktarırlar. Ve derler ki, “Al bu bilgiyi, dinlet...” Verdikleri bilgiyle sizi kanal olarak tohumlarlar. Ama kanallık, Büyük Kütle için Zaman Sayfasında kayıptır. Kimse “Ben kanalım” diye övünmemelidir. Hiç kimse “Ben her şeyi biliyorum” diye kendi değerinin ötesindeki değeri dillememelidir. Kimse “Benden ötesi yoktur” dememelidir. Herkes kendidir, kendindedir ve BİR’dir ve Birlik İlmi’nde Bütün’e hizmetçidir. Çakıl taşları olmadığınızı da biliyoruz.<br />

<br />

&nbsp;<br />

<br />

Ulular! bugün dünya, çok önemli bir gün yaşamaktadır.. Bugünden söz etmek isterim. 2012’den söz etti Şevki Dost. 2012, Büyük Kütle’nin kotlanışını sağlayacak bir tarih mi? Yarın, Allah’ın tekniğinde yok mudur ki 2012’den sonrasından söz edilmez? Dağlarım! 2010, Tohumların yaşatıldığı gündür. 2010, en yüce kontrolun kurulduğu gündür. Ve 2010’dan öte bir yıl yoktur.<br />

<br />

&nbsp;<br />

<br />

Toprak, Allahı’ın Tohumunu bu yılda Dünya’ya ekmektedir. Ekilen Tohum, Yolun Kutsal Işığı’nı yakmaktadır. Biz, toprağa indikten itibaren, tarım yapılmaya başlandı. Tarım, İlmin Tarımı’dır. Bu tarım, Büyük Kütle’nin kontrolunu sağlamıştır.<br />

<br />

&nbsp;<br />

<br />

Toprak tohum ister. Tohum, ışık ister. Işık, ilim ister. Bina, Yıldızların İlmi’ni bilir Canlar. Ve binayız biz.<br />

<br />

&nbsp;<br />

<br />

Sultanlar; Yıldızlar, dünyayı izlemekteler şu anda. Hepiniz, şu anda ekranlara bildirildiniz ve ekranlardan izlenmektesiniz…Yıldızların Kutsal Işıkları’nda kotlanmanız tamamlanmaktadır. Yolunuz Allah’a ulaşmış, yoğunluğunuz kontrol edilmekte ve Bütün’e hizmet, ilmin huzurunda geri dönüşü sağlamak üzere yapılmaktadır. Geçişiniz yapılıyor şu anda!... Temiz bir Doğum için bugün burdaydınız… Unutmayın ki dünya, yarını hak eden bir kütledir. Ve bu kütle; bilginin kaydıdır.<br />

<br />

&nbsp;<br />

<br />

Doğumlar, ölümler toprağa inmek içindir. Ve ölü olan bizler (bu bedenler, bizlerin mezarlarımızdır Canlar.) Ve biz ölümlüler, (bu bedende ölümlü olanlar ama aslen ölümsüzler) Türkiye Tohumları’nı yaşatmak üzere doğmuş olan her bir çalışan, Birliğimize Kaynaktır.<br />

<br />

&nbsp;<br />

<br />

Hepinizin en çok anlamasını istediğim bir diğer husus da dönmüş olduğunuz veya döneceğiniz yer, sizin yüreğinizi tohumladığınız yer olacaktır. Tohumladığınız yer, kendinizi kattığınız yerdir.<br />

<br />

&nbsp;<br />

<br />

Bitkide bitki olan, toprakta tohum olan, yolda huzur olan sizler, ayrılık gözetmeden dünyayı geçip, dünyayı aşıp görevinizi alarak, toprağa indiniz. Ama bugün artık Dünya, yoğunluğunu daha güçlendirmektedir. Bu çalışmalar, Dünya’nın yoğunluğunu kontrol etmek ve arttırmak için yapılmaktadır.<br />

<br />

&nbsp;<br />

<br />

Birleşik Ailem dünyada görevlidir. Bu Aile, boylu boyunca, yollu yolunca toprağa inmiştir. Ve yoğunluğu kontrol etmektedir. Doğum, ölüm yok bizlere ama bu beden, bize mezar değil midir!?...<br />

<br />

&nbsp;<br />

<br />

Canlılar, şimdiye kadar kardeşlerimizin görevli olarak dünyaya gönderilişlerini izledik. Ve onlar, dünyaya geldiklerinde, toprağa kendilerini ekmelerini ve kendilerini yaratmalarını&nbsp; istedik. Tohumlarını yaşatmalarını istedik. Ne yazık ki Dünya, kendi kontrolunu kuramadığı için, tohumları kontrol etmek için yaptığımız o geçişler, sonsuz sır olarak kotlandı ve yaşamlara kayıtlandı ama dönüşü sağlayamadı.<br />

<br />

&nbsp;<br />

<br />

Dönmeye karar verdiğimiz gün, Büyük Kütle’yi kotlamaya geldik. Hepimiz, dönüş için tam olarak hazırız. Dönüşümüz, Yarını yoğunlaştırarak, Yüceliği kotlayarak gerektiği gibi olacaktır.<br />

<br />

&nbsp;<br />

<br />

Sevgililer, geri dönmek için beden bırakmanıza (ölmenize)&nbsp; asla gerek yoktur. Bu bedenler, burda olsa da Yüceliğimiz; tohumlarınızı ekerek, kendi yüreklerinizin yarattıklarının tekniği ile, geldiğiniz noktaya, sizi geri götürecektir.<br />

<br />

&nbsp;<br />

<br />

Altona Kapları olarak doğdunuz. Altona Kapları olmanız, torbanızı kendi yoğunluğunuza alarak dünyaya inmeniz demektir. Benlik kavgası, dünyada sizleri zayıflattı. Kasalarınız boşaltıldı. Çok huzur bozuldu dünyada. Neticede, 7. Tohum ekildi ve bu tohum, artık yaşıyor. Dünya 7. Tohumunu artık kotlamıştır.<br />

<br />

&nbsp;<br />

<br />

Sualtı artık yeni bir toprak eşik yaratmaktır. Ve bu toprak eşik de gerçekten kotlanmıştır. O halde dünya, artık geçiş sayfalarını okutabilecek dürüme varmıştır. Sevgi, saygıyla yaşayacaksınız ve yarınları hak edeceksiniz ama dünya dışı Varlık Kapları’nızı da dünya ötelerine taşıdınız. Bu da kesindir!..<br />

<br />

&nbsp;<br />

<br />

Türkiye çok özel bir sayfadır. Bunu da sizinle paylaşmak istiyorum. Dünya Yolcuları Dünyaya girerlerken, Alfa Işımasıyla dünyaya girerler. Alfa Işıması, tohumları yaşatabilmek üzere Türkiye çalışmalarına, geri tohum ekmiştir.&nbsp;&nbsp; Geri tohum ekiş; sizleri, yeniden yaşamlara katmak üzere, Büyük Kütle’sini Dünya üstünde Türkiye’ye, “yaşam sayfası” olarak katıştır. Bunun içindir ki Türkiye’de doğan birçok Yücemiz, Öz Görevli olarak doğmuşlardır. Birçok Görevlimiz kendini bilmektedir. Ama birçok Görevlimiz de kendini henüz hak etmemiştir.<br />

<br />

&nbsp;<br />

<br />

Sevgililer, çok çalışmalar yapılır Türkiye’de… Bunların hepsi kontrollu yapılmaz ama Birleşik Aile yaparken, kontrolla yapar bu çalışmayı. Sizden bir tek şey beklemekteyiz. “Yaşam Kotlaması”dır yapılan. Bunu net bilin.<br />

<br />

&nbsp;<br />

<br />

Hepinizin bildiği önemli bir gerçeklik daha vardır. Birliğin İlmi’nde toprak, çok özeldir. Erildir ve Rahman’dır. Rahman olan ve eril olan toprak, Hana’dır. Hana değerlidir ve tohum olan direkt görevlidir. Toprağın Rahman olarak görev yapması, Hakikiyet Kotlaması yapabilmesi anlamına da gelmektedir.<br />

<br />

&nbsp;<br />

<br />

Herkes, Rahman’ı Kuran Tohumları’ndan öte sayar. Rahman, Büyük Kütle’nin kotlayıcısıdır. Gürz’ün 3. katı diye de biliriz... Hani Birleşik Ailenin görev taşırken, Rahman Kotlaması yaptığı!; hani Zaman Sayfaları’na Nüsa Kotlaması’yla zerk kayıtlaması yaptığı yer vardır ya!...&nbsp; Ki, orada Birlik çalışmaları yapmıştık; yine bu salonda!... O çalışmaların neticesinde, Cevheri Kotlama yapılmıştı. Birleşik Işık Kotlamalarıydı yapılan. Ve hepsi Rahman’da yapılmıştı. Ama Direkt Güç, Rahman olan güç, topraktır. Bunu da sizlerle paylaşmak istedim.<br />

<br />

&nbsp;<br />

<br />

Ve bugün burada yapılan, Kaynak Kotlama, Öz Görev için çok önemli bir çalışmadır Kaynak Kotlama ve Muktedir Kotlar’la yapılır. Muktedir Kotlar, BİR’in Sessizliğinde kendi yüreklerini dinleyenlerdir.<br />

<br />

&nbsp;<br />

<br />

Har yükselterek bilirsiniz bilgiyi. Kendi yüreğinizden dinlersiniz. Har yükseltmeden bilgi bilinmez Canlar!... Ama kendi yüreğinizi dinleyemedikçe Harınızı yükseltmenizin de çok anlamı yoktur. İşte olan budur Canlar.<br />

<br />

&nbsp;<br />

<br />

Ve bugün size bunları anlatmak istedim. İşte Kaynak Kotlama dediğimiz çalışma budur. Ve bugün Kaynak çalışması yaparken, tohum olarak buraya yüreklerimizi getirdik. Ve buraya tohumlarımızı, Tanrılar olarak akıttık. Ana Kaynak olarak çobanlık yaptık. Tüm sessizlikleri seslendirdik. Ve şevkle çalıştık. Eşk, Şevk, Işk!... Şerden öte bir Şavk…Hepsi biziz Canlar…Ve bizden öte bir biz yok!... İşte bu!...<br />

<br />

&nbsp;<br />

<br />

Sema bizi dinledi.<br />

<br />

&nbsp;<br />

<br />

Saygılar sunuyoruz hepinize… İşte bu!...<br />

&nbsp;&nbsp;&nbsp; &nbsp;

 

ANA KAYNAK<br />

<br />

İnsanlığın gelişimi ve aydınlanması bağlamında bilgi ve bilginin kaynağı nedir?<br />

<br />

İşte asıl mesele budur. Kaynak, bilginin kaynağı nedir? Hangisidir?<br />

<br />

Sorunun cevabı insanoğlunun şahsi değerlerine göre değişmekte olduğu görülüyor. Hem de çağlar boyu. Ortak bir tanımda buluşulmamış bugüne kadar. Nasıl mı?<br />

<br />

İnanç dünyasına bakalım. Musevilik-İsevilik-Muhammedilik ve hatta Uzak Doğu inançları.<br />

<br />

Ortak bir yol bulmak demek ki bu kadar zormuş ki çağlar boyu bir araya gelememişiz. Aslına bakılırsa o kadar da zor değil. Amaç aynı ifade farklı.<br />

<br />

Bir rum, bir acem, bir türk samimi üç arkadaş yolda giderlerken para bulmuşlar ve sevinmişler. Rum demiş ki “Bu parayla istafili alalım.” Acem, “yok engur alalım.” Türk itiraz etmiş. “üzüm alalım.” demiş. Anlaşmazlık kavgaya dönüşmüş. Sonunda, “Boş yere kavga etmeyelim bir bilgeye danışalım.” demişler. Mevlana Hazretlerinin dergahına varıp hallerini arz etmişler. Hazreti Mevlana gülerek; “Canlar, istekleriniz arasında bir fark yok üçünüzde aynı şeyi istiyorsunuz. Sadece ifadeleriniz farklı. O yüzden anlaşamıyorsunuz. Üçünüzün de isteği aynı.” Hadise budur. Maksat ve maksut aynı, menzil ayrı.<br />

<br />

Bu kıssanın özünde saklı olduğu gibi, bilgi tektir. Bilginin kaynağı da tektir.<br />

<br />

Değerli Sümerolog Muazzez İlmiye ÇIĞ’ın önemli bir araştırması vardır. Çoğumuz biliriz. (Kur-an, İncil ve Tevrat’ın Sümer’deki kökeni)<br />

<br />

Sümer inanç sistemindeki temel kriterlerin, üç semavi dinde de mevcut olduğunu Muazzez Hanım; sure sure, ayet ayet ele alıp önümüze sermektedir.<br />

<br />

Sümerlilerin “Tanrı Evleri” dedikleri görkemli tapınakları vardı. Bu Tanrı Evleri’ni sinagoglara, kiliselere, camilere dönüşmüş olarak görüyoruz bugün. Mesela Sümer’deki Tanrı Evi deyimi Kur-an’da (Allah’ın mescitleri) şeklinde bulunmaktadır. (Tevbe Suresi, ayet:17, 18)<br />

<br />

Camilerin, minarelerin tepesindeki yarım ay, Sümer Ay Tanrısı’nın sembolüdür.<br />

<br />

Sümerler, İ.Ö. 3000 yıllarında yaşamışlar. Musa/Tevrat 1800-2000 yıllarında, 2000 yıl sonra da İsa/İncil öğretisi geliyor. Son olarak da İ.S. 600 küsür yıl sonra Kur-an’ı tanıyoruz.<br />

<br />

Bilginin kaynağı Sümer ise yani bu öğretiler Sümer’den kaynaklanmışsa Sümer kimden almış? Hangi kaynaktan kaynaklanmış?<br />

<br />

Ne derler? “Bilmediğini bir bilene sor.” derler. Bir bilene sordum. Düşünmeden ve irticalen “Levh-i Mahfuz” dedi.<br />

<br />

Sümerler dünyadaki bütün olayların ve tanrıların isteklerinin gökte yıldızlarla yazılı olduğuna inanırlardı. Kur-an’da da aynı inanış “Levh-i Mahfuz” olarak sürüyor. (Neml Suresi, ayet 75) Meali aynen şöyle: “Gökte ve yerde göze görünmeyen hiçbir şey yoktur ki apaçık bir kitapta (Yani Levh-i Mahfuz’da) bulunmasın.”<br />

<br />

Piri Reis, Gazeli, Aristo, Arabi, Edison, Einstein gibi bilginler icat eden, keşfeden, ortaya çıkaran üstün nitelikleri olan kimselerdir. Onlar kendi özlerindeki bilgiyi, Levh-i Mahfuz’daki bilgilerini açığa çıkarmışlardır.<br />

<br />

Nasıl, nereden elde ediyorlar? Kaynaktan, tek kaynaktan onlara veriliyor. Niye onlara veriliyor? Hak edene verilir. Hak etmek lazım.<br />

<br />

Kur-an’ı Kerim Nahl suresi ayet 77 mealinde “Göklerin ve yerin gaybını bilmek Allah’a aittir...” Hümkü var. Bilinmeyeni bilmek için Allah’ın lütfuna layık olmak şarttır. Yani hak etmek lazım.<br />

<br />

Örneğin: Piri Reis’e her biri 2000 sayfadan oluşan üç ciltlik Kitab-ı Bahriye’yi nasıl yazdığını, bu bilgileri nereden aldığını sormuşlar. “Ben bilmem bana yazdırıyorlar.” Demiştir.<br />

<br />

Keza, Muhiddin Arabi’ye de bir arkadaşı sormuş. “Üstadım yazdığın kitaplar 375’i aştı, bu bilgileri nereden öğrendin?” diye sormuş. O şöyle cevap vermiş. “Ben yazmadım bu kitapları. Bana yazdırdılar.” demiş.<br />

<br />

Jean François Champollion henüz 8-10 yaşında bir çocuk iken tesadüfen ve ilk defa gördüğü Papirus parçalarına büyülenmiş gibi bakarak, kendinden emin bir şekilde; “Ben bunları okuyacağım.” Dedi. Onsekizinde de okudu. Hemde üç bin yıllık dili çözdü. Hangimiz beşyüz yıl önceki türkçeyi okuyup anlayabiliriz? Bugünkü İngilizler acaba Shakespeare İngilizcesini anlayabilirler mi?<br />

<br />

Ama Jean-François Champollion üç bin yıllık tüm dönemlerin hiyoroliflerini çözdü ve okudu. Ne denir buna? Allah vergisi denir. Evet Yüce Allah’ın lütfuna eren bilgeler-alimler belli bir kaynaktan nemalandırılmaktadırlar. O belli bir kaynak ve tek kaynak, Levh-i Mahfuz’dur.<br />

<br />

Sözlüklerdeki tanımlara göre; yazı yazmaya uygun yassı ve düzgün yüzey anlamındaki levh ile korunmuş manasındaki mahfuz kelimelerinden oluşan Levh-i Mahfuz; üzerine yazı yazılan, silinmekten ve değişikliğe uğramaktan korunmuş düzgün satıh demektir.<br />

<br />

Levh-i Mahfuz tamlaması; Kur-an’ın çok şerefli ve değerli olduğunu ve Levh-i Mahfuz’da bulunduğunu ifade eder. Bu bilgi Buruc Suresi 21 ve 22. ayetleri ile insanlığa verilmektedir.<br />

<br />

Levh-i Mahfuz, Kur-an’da pek çok anlamla zikredilmektedir.<br />

<br />

-KİTAP- Levh-i Mahfuz yerine kitap olarak zikredilir. Enam Suresi 38. ayetinde, Kaf Suresi 4. ayetinde.<br />

<br />

-Kitab-ı Mubin: Yunus Suresi 61. ayet, Sebe Suresi 3. ayet.<br />

<br />

Mubin: iyiyi, kötüyü, hayrı ve şerri ayırt eden, açık, besbelli anlamındadır. Kitab-ı Mübin anılan ayetlerdeki söyleyiş biçimidir. Dini öğretide Kur’an-ı Mübin olarak tekrar edilir.<br />

<br />

-Kitap Meknun: Vakıa Suresi 78. ayet.<br />

<br />

&nbsp;Meknun: Saklı, gizli, iyice korunmuş demektir.<br />

<br />

-Kitap Mestur: İsra Suresi 58. ayet, Ahzap Suresi 6. ayet.<br />

<br />

Mestur: Örtülü, kapaklı, perdeli demektir. <br />

<br />

-Ümmül Kitap: Rad Suresi 39. ayet, Zuhruf Suresi 4. ayet.<br />

<br />

Rad Suresi 39. ayetin meali; Allah dilediğini siler, dilediğini olduğu gibi bırakır. “ANA KİTAP O’nun katındadır.” Der.<br />

<br />

Zuhruf Suresi 4. ayetin meali; Ve gerçekten O, bizim nezdimizdeki Ana Kitap’ta çok yüksek çok hikmetlidir.<br />

<br />

Levh-i Mahfuz; Nur-u İlahi, faal akıl olarak ta tanımlanır, dini metinlerde yer alır.<br />

<br />

&nbsp;<br />

Bir başka ifade ise; insan gönlüne de Levh-i Mahfuz denir. İnsan gönlünün kutsallığını yüceliğini bize öğretir.<br />

<br />

Levh-i Mahfuz; insan kaderine ait olmuş ve olacakların yazılı olduğu ilahi bir kayıttır. Bu kayıttaki bilgiler insanın hafızasındaki bilgiler gibi her türlü maddi niteliklerden uzaktır.<br />

<br />

Ayetlerin özünden anlaşılacağı üzere; kainatta meydana gelecek bütün varlıklar ve olaylar bu kitapta yazılmıştır. Gökte ve yerde küçük ve büyük ne varsa, insanların ecelleri, fertlerin ve milletlerin başına geleceklerin tamamı Allah’ın ilminde yer almış ve Levh-i Mahfuz denilen İlahi Kütüğe (Ana Kayıt Belgesi’ne) kaydedilmiştir.<br />

<br />

Levh-i Mahfuz, gayb alemine ait bir husus olup mahiyeti tam olarak bilinmemektedir. Allah’ın doğal ve sosyal kanunlarını ihtiva eden bir kitap olduğuna inanmak gerek. İçinde bütün nesne ve boyutların, olayların bilgisi ayrıntılı olarak yazılmıştır.<br />

<br />

Kıyametin kopması için İsrafil’in Sür’a ilk defa üflemesinin ardından helak olmayacak nesneler arasında Levh-i Mahfuz’da bulunmaktadır.<br />

<br />

Levh-i Mahfuz en büyük feleğe; yani gökler, sema ve dünya alemine ait kulli nefstir. Bilginin; alimin, sanatçının zihninde ortaya çıkışı gibi varlık ve olaylarda Levh-i Mahfuz’da zuhur eder.<br />

<br />

Özetle Levh-i Mahfuz; mahiyeti bilinen-bilinmeyen, ilahi ilmi, tüm ilimleri ihtiva eden bir kitaptır, ana kaynaktır. Asıldır, esastır.<br />

<br />

Peker SELÇUK

 

“BİRLİK OLMAK ÖNCE BEŞER OLMAKTAN ÇIKIP İNSAN OLMAKTIR”<br />

<br />

Beşer madde boyutunda yaşayan varlıktır. Kuşkusuz ruhsal nefesi az da olsa teneffüs etmeseydi madde boyutunda da varlığını sürdüremezdi. Ne var ki madde boyutu ruhsal yaşama geçmek için beşere verilmiş en büyük fırsattır.<br />

<br />

Dünyamıza bu büyük gerçek önce dinler tarafından bildirildi. Günümüzde ise dünyanın her yanında, sayıları belki 10 binleri geçmiş olan spritüel gruplara aynı bilgi veriliyor.<br />

<br />

Ve bu bilgileri almış olan bizler ruh diyoruz, ruhsallık diyoruz, ben, biz diyoruz, öz, ego diyoruz. Bir bütünü parçalardan tümlüğe götürmek istiyoruz.<br />

<br />

Bu yol bizlerin bildiği tek yoldur. En kolay yollar uzağımızdadır şimdi.<br />

<br />

Bu safhada bilmemiz gereken şudur ki, bilgi ve deneyim olarak çok şeyi eksik bıraktığımız için gerçeği bilmekten uzak kalıyoruz.<br />

<br />

Kendini bilme çalışması pek çok kişiye zor ve önemsiz geliyor.<br />

<br />

Oysaki bizlere hiçbir şey kazandırmayan kehanetler, bizleri gerçeklerden daha çok ilgilendiriyor.<br />

<br />

Kehanet Yaratan’a ihanet, kehanetle yol almaya çalışmak varlığımıza ihanet, varlığımıza ihanet zamanın beklediğine yüz çevirip kendimizi olmanız gerekenden geri bırakıp aslımıza ihanettir. <br />

<br />

Dünya ile, Evren ile birlik olmaya kalkmazdan önce kendimizi bir etmek, bütünlemek zorundayız. Ruh, ruhsallık ve ruhsal hayat nedir, önce bu soruları ciddi biçimde bildiğimiz, düşünebildiğimiz kadar tanımlayalım ve gerçekliğimizi o yönde kuralım ve böylece ilk bütünlüğümüzü gerçekleştirelim.<br />

<br />

Gerçek bütünlüğe ulaşamamış her insan paramparçadır, her parça yalnızlığını yaşar ve bunu dünya nimetleriyle tümlemeye çalışır. Para, mal mülk, mevki, şöhret nedir ki; bunların hiç birisi bize evimize dönüşte refakat edemez.<br />

<br />

Bu gerçeği kabul edip tümleniş çarelerini aradığında, bütünlüğüne ne kadar ihtiyacı olduğunu insan ancak anlayabilir.<br />

<br />

&nbsp;Öyle ise bilinecek olan mikrodan makroya kadar yaratılış bütünlüğümüzün ne olduğudur. Bütünlüğünden soyutlanmış olarak yaşamak gerçek yaşamından da uzak yaşamaktır, ruh yalnızdır, ego yalnızdır, duygular yalnızdır ve bu yalnızlık her insana bu gün kaynağını bilmediğiniz çeşitli ruhsal sıkıntılar olarak yansır.<br />

<br />

Yalnız kalmamız, yazıktır. Gerçek bilgileriyle bilinçlenen insan, bilgi kaynağı ne olursa olsun,&nbsp;&nbsp; bu gerçeğin ne kadar önemli olduğunu bilir.<br />

<br />

Ruh sağlığımız beden sağlığımızdan çok daha önemlidir. Bunu korumak için insanlık bütünlenmeyi başarabilmelidir. İşte o zaman, bütünlendiğimiz zaman, beşer olmaktan çıkıp insan olma yolundayız demektir.<br />

<br />

Oysaki bir zamandır popüler olan her şey bizi yalnızlığa biraz daha itmek için planlanmış incelikli tuzaklardır.<br />

<br />

Bunu anlayalım ve ona göre çalışalım, her şey bizde bitecektir çünkü ve gelecek günlerde buna çok ihtiyacımız olacaktır. Bu bir kehanet değil, içinde bulunduğumuz akışın gittiği yönün bizlere izahıdır.<br />

<br />

Zamanın getirdikleriyle eksik kaldığımız noktaların çatışması tüm insanlığı bu zor günlerde yaralamadadır ruhen ve şifahen de. Bütünleşmemiz gerekiyor. Bütünlenmek yeni zaman enerjisine yakınlaşmaktır, bugün üzerimizde her an biraz daha yoğunlaşan son zamanın gücüne, zamanın geçmişten farklı olan enerjisinedir; zamanın değişik algılanacak şifasınadır. Bizlerin deyimiyle bu yeni boyutun farkındalığınadır, anlayalım bunu; anlayalım da gerçeğe ışığı kaybolmadan önden, önceden yaklaşalım. Acı günler var bu günden de acı, bazı değerlere sahip olamadığımız için yaşanacak. Istırap çekecek insanlık, anlayamadığından, kullanamadığından. Yücelik her türlü yardımı yaptı. Uyardı, adeta yalvardı. Anlayamadı pek çoğumuz, değişemedi. Hırs öne geçti, sevginin yerine oturdu. Ve elbette dengelenecektir her şey yeni zaman ve yeni güçle. Bu dengede yerimizi alabilecek miyiz? Yoksa Bütünün dışında mı kalacağız? Bütün mesele buradadır.<br />

<br />

Bilelim ki, bildikçe bilmemiz gerekenler var. Bu yol sonsuza dek sürecektir. Döne döne değişerek. Bugün başladığımız yerde değiliz. Gideceğimiz yer de şimdi bulunduğumuz yer olmayacaktır. Safha safha yaşamadayız bir enerjinin gelişimini. Tutunmayalım şu andaki bilincimize, bilgilerimize; onları aşmak, beşerüstüne ulaşmak bilelim ki ebedi yolculuğumuzda başarmamız gereken bize en yakın etaptır.<br />

<br />

Bizler bir üst boyuta atlayacak olanlarız. İnsanlığınızı tam yaşadığımızda atlayışınız kolay olacaktır. Bunun için açalım gönül kapılarımızı; geçiş oradan olacaktır ve tüm insanlık bir gün bunu başaracaktır çok zor olsa da. Çünkü biz değiliz o yolu kat edecek olan. Bunu anladığımız gün değişecektir her şey.

 

<div style="border-width: medium medium 1pt; border-style: none none solid; border-color: -moz-use-text-color; padding: 0cm 0cm 1pt;">

<p class="MsoNormal" style="border: medium none; padding: 0cm;"><strong><span style="line-height: 115%; font-size: 12pt;">BÜTÜNSEL BARIŞ VE BARIŞIN KAYNAĞI - IŞIN AKYOL, BRAHMA KUMARİS DÜNYA ÜNİVERSİTESİ<br />

</span></strong></p>

</div>

<p class="MsoListParagraphCxSpMiddle"><span style="line-height: 115%; font-size: 12pt;">Öncelikle sizlerle çok hoşuma giden bir öyküyü paylaşmak istiyorum. </span></p>

<p class="MsoListParagraphCxSpMiddle"><span style="line-height: 115%; font-size: 12pt;"><span>&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; </span></span></p>

<p class="MsoListParagraphCxSpMiddle"><span style="line-height: 115%; font-size: 12pt;"><span>&nbsp;</span>YANKI </span></p>

<p class="MsoListParagraphCxSpMiddle"><span style="line-height: 115%; font-size: 12pt;">Küçük kız, babası ile ormanda yürüyüş yaptığı sırada, ayağı takılır ve yere düşer. </span></p>

<p class="MsoListParagraphCxSpMiddle"><span style="line-height: 115%; font-size: 12pt;">Canı acıyınca, küçük bir çığlıkla “Aaaah!” diye bağırır. </span></p>

<p class="MsoListParagraphCxSpMiddle"><span style="line-height: 115%; font-size: 12pt;">İleriki dağın tepesinden “Aaaah!” diye bir ses gelir. </span></p>

<p class="MsoListParagraphCxSpMiddle"><span style="line-height: 115%; font-size: 12pt;">Başka birinin sesini duyduğunu sanıp, “ Sen de kimsin?” diye seslenir. </span></p>

<p class="MsoListParagraphCxSpMiddle"><span style="line-height: 115%; font-size: 12pt;">Aldığı cevap yine aynı olur:<span>&nbsp; </span>“ Sen de kimsin?”</span></p>

<p class="MsoListParagraphCxSpMiddle"><span style="line-height: 115%; font-size: 12pt;">Küçük kız, bu cevaba çok sinirlenir ve “ Sen bir korkaksın!” diye haykırır. </span></p>

<p class="MsoListParagraphCxSpMiddle"><span style="line-height: 115%; font-size: 12pt;">Gelen ses, “Sen bir korkaksın” olur. Sonunda babasına sorar: </span></p>

<p class="MsoListParagraphCxSpMiddle"><span style="line-height: 115%; font-size: 12pt;">“Baba, ne oluyor böyle?” . </span></p>

<p class="MsoListParagraphCxSpMiddle"><span style="line-height: 115%; font-size: 12pt;">Baba, “Dinle ve öğren o zaman kızım” der ve bu kez kendisi bağırır:<span>&nbsp; </span></span></p>

<p class="MsoListParagraphCxSpMiddle"><span style="line-height: 115%; font-size: 12pt;">“Sana hayranım.” der, dağa doğru.</span></p>

<p class="MsoListParagraphCxSpMiddle"><span style="line-height: 115%; font-size: 12pt;"><span>&nbsp;</span>Gelen ses de aynısını tekrarlar: “Sana hayranım.” </span></p>

<p class="MsoListParagraphCxSpMiddle"><span style="line-height: 115%; font-size: 12pt;">Baba tekrar bağırır: “Sen muhteşemsin.”</span></p>

<p class="MsoListParagraphCxSpMiddle"><span style="line-height: 115%; font-size: 12pt;"><span>&nbsp;</span>Cevap yine aynıdır: “Sen muhteşemsin.”</span></p>

<p class="MsoListParagraphCxSpMiddle"><span style="line-height: 115%; font-size: 12pt;">Küçük kız çok şaşırır, ama hala ne olduğunu anlayamamıştır. </span></p>

<p class="MsoListParagraphCxSpMiddle"><span style="line-height: 115%; font-size: 12pt;">Ve adam, başlar küçük kızına hayatın sırrını anlatmaya: </span></p>

<p class="MsoListParagraphCxSpLast"><span style="line-height: 115%; font-size: 12pt;">“Buna  yankı denir kızım. Ama aslında bu hayattır. Hayat sana daima senin  verdiklerini geri verir. Yani hayat, yaptığımız davranışların aynasıdır.  Daha fazla sevgi istediğin zaman, daha çok sevmelisin; daha fazla  şefkat istediğinde daha çok<span>&nbsp; </span>şefkatli olmalısın. Saygı  istiyorsan, insanlara daha fazla saygı duymalısın. İnsanların anlayışlı  ve sabırlı olmasını istiyorsan, sen daha sabirlı olmayı öğrenmelisin.  Çünkü hayat bir tesadüf değildir. Yaptıklarımızın aynasıdır,<span>&nbsp; </span>yansımasıdır. Hayat sana, ancak<span>&nbsp; </span>senin ona verdiklerini geri verir. Bunu sakın unutma...”</span></p>

<p class="MsoNormal"><span style="line-height: 115%; font-size: 12pt;">Einstein: “Mutlu bir hayat yaşamak istiyorsan bir amaca bağlan. İnsanlara ya da eşyalara değil” demiş.</span></p>

<p class="MsoNormal"><span style="line-height: 115%; font-size: 12pt;">Çünkü anlam, insanın en temel gereksinmesi.</span></p>

<p class="MsoNormal"><span style="line-height: 115%; font-size: 12pt;">Victor Frankl, Avusturyalı Yahudi bir nöro psikolog. 1905 yılında doğmuş. <span>&nbsp;</span>2.  Dünya Savaşı sırasında toplama kamplarında, eşini ve çocuklarını  kaybediyor. Kamplarda en kötü şartlar altında sefillik, açlık, pislik  içinde sürünerek yıllarını geçiriyor. Kampta bedensel ve psikolojik her  türlü işkence sürekli var.</span></p>

<p class="MsoNormal"><span style="line-height: 115%; font-size: 12pt;">Anılarını ve düşüncelerini, “İnsanın Anlam Arayışı” adlı kitapta topluyor.</span></p>

<p class="MsoNormal"><span style="line-height: 115%; font-size: 12pt;"><span>&nbsp;</span>Bedeni kuvvetli olanların değil, manen kuvvetli olanların hastalıklara dayanabildiğini o kamplarda gözlüyor. </span></p>

<p class="MsoNormal"><span style="line-height: 115%; font-size: 12pt;">Yaşamın anlamıyla ilgili iki soru: </span></p>

<p class="MsoListParagraphCxSpFirst" style="text-indent: -18pt;"><span style="line-height: 115%; font-size: 12pt;"><span>1.<span style="font: 7pt &quot;Times New Roman&quot;;">&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; </span></span></span><span style="line-height: 115%; font-size: 12pt;">İnsan yaşamının anlamlı olması neden önemli?</span></p>

<p class="MsoListParagraphCxSpMiddle"><span style="line-height: 115%; font-size: 12pt;">Yaşamını  anlamlı bulanlar mutlu yaşıyor ve mutlu insanlar ortalama olarak daha  sağlıklı ve uzun ömürlü oluyorlar. Bu, araştırmalarla ortaya konmuş. </span></p>

<p class="MsoListParagraphCxSpMiddle"><span style="line-height: 115%; font-size: 12pt;">Bir arkadaşımın annesi yaşlanmış, çeşitli hastalıklarla boğuşmakta olan bir yaşlı hanım iken, <span>&nbsp;</span>torun  sahibi olduğunda, hastalıklarını nasıl da unutup gençleşip  dinçleştiğini gözlemleyip şaşırmıştı. Bu noktada, kişinin varlığı,  yeniden bir amaç kazanmıştır. </span></p>

<p class="MsoListParagraphCxSpMiddle"><span style="line-height: 115%; font-size: 12pt;">&nbsp;</span></p>

<p class="MsoListParagraphCxSpLast" style="text-indent: -18pt;"><span style="line-height: 115%; font-size: 12pt;"><span>2.<span style="font: 7pt &quot;Times New Roman&quot;;">&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; </span></span></span><span style="line-height: 115%; font-size: 12pt;">İnsanın anlam verme sistemi nasıl inşa<span>&nbsp; </span>edilir?</span></p>

<p class="MsoNormal" style="margin-left: 18pt;"><span style="line-height: 115%; font-size: 12pt;">Bununla ilgili, kişi çocuklukta yetişme dönemindeyken üç ayrı ortam sözkonusudur. </span></p>

<p class="MsoListParagraphCxSpFirst" style="text-indent: -36pt; margin-left: 90pt;"><span style="line-height: 115%; font-size: 12pt;"><span>i)<span style="font: 7pt &quot;Times New Roman&quot;;">&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; </span></span></span><span style="line-height: 115%; font-size: 12pt;">Umursamaz  Ortam: Ortam, çocuğun ve onun gereksinimlerinin farkında değildir.  Kişi, tesadüflere bağlı ayakta kalır ya da ezilir, çiğnenir. </span></p>

<p class="MsoListParagraphCxSpMiddle" style="text-indent: -36pt; margin-left: 90pt;"><span style="line-height: 115%; font-size: 12pt;"><span>ii)<span style="font: 7pt &quot;Times New Roman&quot;;">&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; </span></span></span><span style="line-height: 115%; font-size: 12pt;">Kalıplayan  Korku Kültürü Ortamı: Çocuğu yetiştirenler, ona sürekli şu mesajı  verir: “Herşeyin doğrusunu ben bilirim. Güç bende, ben senin yerine en  doğrusunu bilirim. Seninse, inanman ve itaat etmen beklenir. Nasıl ve  niçin yaşayacaksın, amaçların ne olmalı? Neyi niçin isteyeceksin, nasıl  elde edeceksin? Bizim gibi olursan seni sever ve ödüllendiririz. Yoksa  yalnız ve çaresiz kalırsın.”</span></p>

<p class="MsoListParagraphCxSpMiddle" style="text-indent: -36pt; margin-left: 90pt;"><span style="line-height: 115%; font-size: 12pt;"><span>iii)<span style="font: 7pt &quot;Times New Roman&quot;;">&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; </span></span></span><span style="line-height: 115%; font-size: 12pt;">Geliştiren  saygı kültürü ortamı: Çocuğu yetiştirenler, çocuğa sürekli “Sen  muhteşem bir potansiyelsin. Gözlemleyerek, soru sorarak, deneyerek  öğrenebilecek ve kendi anlam verme sistemini geliştirebilecek gücün var.  </span></p>

<p class="MsoListParagraphCxSpMiddle" style="margin-left: 90pt;"><span style="line-height: 115%; font-size: 12pt;">Ben  bu gücün var olduğuna inanıyorum. Sen de kendine inan. Ben sana sürekli  yardımcı olacağım, soruların olunca birlikte cevapları araştırırız.  Ama, anlam verme sistemini sen inşa edeceksin. Senin için en iyisini  ancak sen kendin inşa edebilirsin, bilebilirsin.” </span></p>

<p class="MsoListParagraphCxSpLast" style="margin-left: 90pt;"><span style="line-height: 115%; font-size: 12pt;">Bu üçüncü ortamda yetişenler, birer birey olma olanağı ve özgürlüğüne sahip olurlar. Ve etkili insan olurlar. </span></p>

<p class="MsoNormal"><span style="line-height: 115%; font-size: 12pt;">Bu  üç ortamdan kişiye en zararlısı, umursamaz olanıdır. Diğer taraftan  GERÇEK sevginin temelinde, kişinin özüne sonsuz saygı vardır. Koşulsuz  sevgi ancak böyle bir ortamda yeşerir. Burada, paylaşımcı demokratik bir  ortam, 1+1 = 2 yerine, 1+1=3 -5 ve daha fazlasını yaratan bir sinerji  ortamı oluşur. </span></p>

<p class="MsoListParagraphCxSpMiddle"><span style="line-height: 115%; font-size: 12pt;">Son  olarak, Eckhart Tolle’den bir alıntı ile bitirmek istiyorum sözlerimi:  “Eşyalardan vazgeçmemiz, ancak kendimizi onlarda aramayı bıraktığımız  zaman mümkün olabilir” diyor. Bu arada, sadece eşyalara bağımlı  olduğunuzu fark edin. Bunu fark etmek, kendinizi onunla tanımlamanın  ötesine geçmeye başlamaktır. O zaman şunu hissederiz; “Ben  bağımlılığımın farkında olan farkındalığın kendisiyim”. İşte bu, bilinç  değişiminin başlangıcıdır. <span>&nbsp;</span></span></p>

<p class="MsoNormal"><span style="line-height: 115%; font-size: 12pt;">Eckhart  Tolle, yaşam sanatını özetleyen, bütün başarıların ve mutluluğu sırrını  veren sadece üç kelime var diyor: YAŞAMLA BİR OLUN.</span></p>

<p class="MsoNormal"><span style="line-height: 115%; font-size: 12pt;">İnsanın  yaşamla bir olması, ŞİMDİ ile bir olmasıdır. O zaman aslında hayatı  yaşamadığınızı, hayatın sizin sayenizde yaşadığını görürsünüz.</span></p>

<p class="MsoNormal"><em><span style="line-height: 115%; font-size: 12pt;">Hayat dansçıdır, ve siz de danssınız.</span></em></p>

<br />

<p class="MsoNormal"><span style="line-height: 115%; font-size: 12pt;">Teşekkürlerimle...</span></p>

 

<span style="font-size: 11pt;"><strong>BİR OLMAK, BİRLİKTEN GEÇER <br />

</strong></span><br />

<span style="font-size: 11pt;"></span>

<p class="Default"><span style="font-size: 11pt;">Derecelerine göre  sütunları süsleyen sevgili kardeşlerim. Bugün yaradılış konusunda bir  olmak ve birlik bilinci üzerine düş bahçemden sizlere seslenmek isterim.  Sevgi, Barış ve kardeşlik dünyamızda ve evrende hakim olacaksa,  birlikte yapacağımız çalışmalarla uyumlanacak ve empati ile, sezgi ile,  bir diğerimizin, hangi davranışı veya düşünceyi neden sergilediğini  anlamaya çalışacağız. </span></p>

<p class="Default"><span style="font-size: 11pt;">Vurgulamak istediğimiz mesaj, her şey onun farklı görüntüsünden başka bir şey değildir. </span></p>

<p class="Default"><span style="font-size: 11pt;">Ondan başka bir şey yoktur. La ilahe illallah. Başka ilah yoktur, sadece O vardır. </span></p>

<p class="Default" style="margin-bottom: 3.5pt;"><span style="font-size: 11pt;"> ENEL HAK, O’nda OLmak. </span></p>

<p class="Default" style="margin-bottom: 3.5pt;"><span style="font-size: 11pt;"> Her renkte bütün renkler ve her notada tüm notalar var, </span></p>

<p class="Default" style="margin-bottom: 3.5pt;"><span style="font-size: 11pt;"> Farkındalık yolu, bilincin genişlemesi ve boyutlar, </span></p>

<p class="Default" style="margin-bottom: 3.5pt;"><span style="font-size: 11pt;"> Verdikçe çoğalan tek şey, SEVGİ, </span></p>

<p class="Default" style="margin-bottom: 3.5pt;"><span style="font-size: 11pt;"> BİR OLMAK, SEVGİ teknesinde yoğrulmak, </span></p>

<p class="Default"><span style="font-size: 11pt;"> Hamdım, yandım, piştim veya Kendi küllerinden yeniden doğan anka kuşu .. </span></p>

<p class="Default"><span style="font-size: 11pt;">&nbsp;</span></p>

<p class="Default"><span style="font-size: 11pt;">………..Bunların tümü, sembolik anlatımlar ise.. </span></p>

<p class="Default"><span style="font-size: 11pt;">Ete kemiğe veya yazılar, şarkılara bürünüp de akan ne ola..? </span></p>

<p class="Default"><strong><span style="font-size: 11pt;">Herşey bir düşüncenin ürünü ve bir geniş bilinç</span></strong><span style="font-size: 11pt;">:  OL dedi ve OL’du ise, bizler de bu düşüncenin, oyunun içinde, ufak  bilinç tohumları, yumurtaları veya toplarıyız demektir. Öyle bir top ki,  bilinçle balon gibi şişip, tüm oyunu içine alabilen. </span></p>

<p class="Default"><strong><span style="font-size: 11pt;">Düşünmek gerek, tefekkür gerek…?? </span></strong></p>

<p class="Default"><strong><span style="font-size: 11pt;">Herşey bir düşüncenin ürünü ve bir geniş bilinç ise</span></strong><span style="font-size: 11pt;">:  bilinç ekim tarlalarına ekilen tohumların, bu farkındalığı yakalaması  için ne yapmak gerek. O tarla ki hazırlanması hem düşünene, hem  uygulatana ve hem de uygulayana hizmet eder. </span></p>

<p class="Default"><strong><span style="font-size: 11pt;">Sen hangi bahçenin gülüsün mirim..?? </span></strong></p>

<p class="Default"><strong><span style="font-size: 11pt;">Herşey bir düşüncenin ürünü ve geniş bir bilinç ise</span></strong><span style="font-size: 11pt;">:  mineral, bitki ve hayvanlar alemi, mükemmel kurallar ile enerjiyi, alış  ve verişi, koşulsuz uyguluyorsa, düzen de, özgür irade, dualite ile  kendini sergiliyorsa. Ben hangi oranda kaderimin sahibi olabilirim,  belli zaman ve mekanlara uymaktan başka. <strong>Mutlak ve muallak kader ne ola ..?? </strong></span></p>

<p class="Default"><strong><span style="font-size: 11pt;">Bir büyük okyanus, düşünce denizi, yücelerin yücesi de istersen</span></strong><span style="font-size: 11pt;">:  hepsi ondan gelir ve ona akar. OL dedi ve Oldu de, dilersende, herşey  bir düşüncenin ürünü diyelim. Hiç kar tanesi, su damlası, güneş ışığı:  ben kurallar ve doğal denge dışında akmak isterim der mi. Sen bu sınırlı  beden ile: dengede buluşmak ve okyanusa hizmet etmekten başka ne  yapabilirsin. </span></p>

<p class="Default"><strong><span style="font-size: 11pt;">BİR olmak dışında, bütünün en yüksek hayrına, denge olabilir mi..? </span></strong></p>

<p class="Default"><strong><span style="font-size: 11pt;">Bir büyük okyanus, düşünce denizi, yücelerin yücesi de istersen</span></strong><span style="font-size: 11pt;">:  her şeyi bilen, dünya dışı denge ve yaşam formlarının kendilerini  dünyada tartma ve dengeleme potası. Hepsi bizim renklerimiz, her rengin  oluşumunda diğer renklerin katkısı ve deneyimi var desek.. </span></p>

<p class="Default"><strong><span style="font-size: 11pt;">Şimdi sorma bana BİR olmak nedir diye..? </span></strong></p>

<p class="Default"><strong><span style="font-size: 11pt;"><br />

</span></strong></p>

<p class="Default"><strong><span style="font-size: 11pt;">Bir büyük okyanus, düşünce denizi, yücelerin yücesi de istersen: </span></strong><span style="font-size: 11pt;">seni  de var etmedi mi sevgisinden. İnsan bile zıtlıklarla dolu yaşamında  olgun başak misali, kabul verirken kötü ve çirkin dediğine, iyi ve güzel  ile birlikte, evrensel bilgelik derecelerle seni de getirir o boyuta. </span></p>

<p class="Default"><strong><span style="font-size: 11pt;">Sevgi verdikçe çoğalan şey de istersen ..?? </span></strong></p>

<p class="Default"><strong><span style="font-size: 11pt;">Sorun dediklerini çözemezsin, sorunun içinde isen</span></strong><span style="font-size: 11pt;">:  Birlik bilinci de oyunun içinde iken değil, ormana baktığında bir üst  oktavdan çözülür. Sen sağ yanağına vurana, sol yanağını uzatanı  anlayabilir misin.? <strong>Vuranı ve vurulanı denge için doğal kabul etmezsen ..?? </strong></span></p>

<p class="Default"><strong><span style="font-size: 11pt;">Sorun dediklerini çözemezsin, sorunun içinde isen</span></strong><span style="font-size: 11pt;">:  kaptırmışsan ego ve zihnin koşullanmalarına, ne kendine hayrın olur ne  de kardeşlerine. Tiyatroda: dekor, seslendirme düzeni, sahne de gerekli,  verilen mesaj dışında. Sen kendi konumunu bilir misin..?? </span></p>

<p class="Default"><strong><span style="font-size: 11pt;">Nefsini teslim etmek, zordur kimine, hele kendinden ötesini düşlemek ..?? </span></strong></p>

<p class="Default"><strong><span style="font-size: 11pt;">Sorun dediklerini çözemezsin, sorunun içinde isen</span></strong><span style="font-size: 11pt;">:  oku düşün, zenginleştir düşünce bahçeni, ayıkla ayrılık otlarını,  sulama egonu, onları sessizce kenara koy, bolca sula gül bahçeni. </span></p>

<p class="Default"><strong><span style="font-size: 11pt;">Birlik bilincinde, kendi kendin ile savaşırsın, sanki sadece sen mi varsın evrende..?? </span></strong></p>

<p class="Default"><strong><span style="font-size: 11pt;">SEVmek gerek, ama hangi oktavdan: </span></strong><span style="font-size: 11pt;">ne  kendini, ne gül kokan yavukluyu, ne çoluk çocuğu ve ne de parayı derim  bilirsin. 4 kapı, 40 makam mı desem, her bilenin üzerinde bir başka  bilen vardır mı desem? </span></p>

<p class="Default"><strong><span style="font-size: 11pt;">Bilmek ve Olma arzusu, bütünün en yüksek hayrına hizmet için ise, SEVginin en yücesi ve safıdır..? </span></strong></p>

<p class="Default"><strong><span style="font-size: 11pt;">SEVmek gerek, ama hangi oktavdan: </span></strong><span style="font-size: 11pt;">eğer  demezsen, keşke ile anmazsan, destek ve yardım için ihtiyaç noktası  ararsan, ihtiyacı olan, körün gözü, sağırın sesi, kalbi mühürlüye  seslenir de, onlara açılımlarında farkındalık sağlarsan eğer, işte sen  kamil insansın yolundasın. </span></p>

<p class="Default"><strong><span style="font-size: 11pt;">SEVmek gerek: ne makam, ne rütbe ne dereceler, bana seni gerek seni diyenlerden misin..? </span></strong></p>

<p class="Default"><strong><span style="font-size: 11pt;">SEVmek gerek, ama hangi oktavdan</span></strong><span style="font-size: 11pt;">:  önce düşünür, sonra yaşadığını fark eder, yaşar ve yaşatırsan eğer, bir  de bakmışsın, doğalsın nefes aldığın gibi. İşte o anda hem  teslimiyettesin ve hem de çalışansın, Onda olmuşsun, bilsen ne olur,  ismi de her ne olsa olur.? </span></p>

<p class="Default"><strong><span style="font-size: 11pt;">Hiç gül ortaya çıkıp da ben gülüm der mi..? Hiçlikte, bütünde OLmak, da ne demek..? </span></strong></p>

<p class="Default"><span style="font-size: 11pt;">Kimi simyacı dedi,  kimi kuantum, kimi de düşünce gücü: sen bildiklerinden, zihnin  koşullanmalarından sıyrılmadıkça, DNA ve bedensel programlarından  farkındalık ile: dudaktan kalbe, egodan gönüle inmedikçe, birlikte olmak  ve bir olmak sözden öte gidemez. </span></p>

<p class="Default"><strong><span style="font-size: 11pt;">Gitmek ve birlik dedik de, kendinden kendine yürümekten başka nedir yaptığımız..?? </span></strong></p>

<p class="Default"><span style="font-size: 11pt;">Sen kendin bilmedikçe, ne bir olmak ve ne de birlik bilinci, eşeğin sırtındaki kitaplarda taşıdığından farklı olmayacaktır. </span></p>

<p class="Default" style="margin: 0cm 0cm 1.5pt 70.8pt;"><span style="font-size: 11pt;"> Birlik hoşgörü, </span></p>

<p class="Default" style="margin: 0cm 0cm 1.5pt 70.8pt;"><span style="font-size: 11pt;"> birlik bilinci OLmak, </span></p>

<p class="Default" style="margin: 0cm 0cm 1.5pt 70.8pt;"><span style="font-size: 11pt;"> motoru sen, </span></p>

<p class="Default" style="margin-left: 70.8pt;"><span style="font-size: 11pt;"> yakıtı da sevgi diyelim istersen.. </span></p>

<p class="Default"><span style="font-size: 11pt;">Son sözlerimizle de, sevgi ve ışık dileyelim tüm dinleyenler için. Her ne demekse :</span><span style="font-size: 11pt; font-family: Wingdings;">))</span><span style="font-size: 11pt;">) <br />

</span></p>

<p class="Default"><span style="font-size: 11pt;"><br />

</span></p>

<p class="Default"><span style="font-size: 11pt;">Hoşça kalınız. </span></p>

<p class="Default"><span style="font-size: 11pt;">Şevki CAN </span></p>

<p class="MsoNormal">13 Nisan, 2010</p>

 

ERİM ERGÜN - ÖZ AKIŞ<br />

<br />

Birlik ilmi has ilimdir. Saf öz tohumların potansiyeli oradadır. Bu tohumların muktediriyetle açılmasının zamanı gelmiştir. Birlik sevginin ötesindedir. Birlik dirliktir amin. Dirlik diriliktir. Dirilik bedeni hasat olanın yüreğini ışık kaplarında taşıyarak sonsuzlukta kayıt yapmasıdır. Her an' da yapılan kayıtlar senin diriliğindir. Sor bakalım kendine ne tür kayıtlar yapıyorsun?<br />

<br />

İNSAN için yaratılan Dünya Ana Can Kodu insana görev taşır. Topraktır o görevi taşıyan, ışıktır toprağı koyultan ve nefestir evrenlerin seslenişini kayıtlayan. Cennet direkleri vardır. Bu direklerin arasından geçenler herşeyin bittiğini sanır da cennetin ötesi rahmandır. Amin... Rahman Aşkın ışık derelerinin koyuluğunda akan ırmaklar gibidir. O sonsuz ırmak ışık kotlanışının olduğu bir vahadır. Bu vahanın ucu bucağı birdir.<br />

<br />

&nbsp; Dünya çoktan 5. boyuta geçmiştir de hala 3 ve 4. boyutta olduğunu sananlar var. Diril ve kendine gel ey İnsan ! Ruhun huzurunda yapılan çalışmalar nefsini köreltmek için değil ama nefsini kotlamak içindir. Amon toplumları seni bilmek ister. Onlara de ki ben Allah bir neferiyim. Kılıcım keskindir ve kınındadır. Kılıcım dilim, kınım yüreğimdir. Yüreğim mahrektir. Mahrek büyük kütleye katılışın küresel zamandaki kayıtlarıdır. Ve de ki ben levh-i mahfuzun bir suretiyim. Suretim topraktadır. Toprak yeşermiştir de rengi yeşilden maviye dönmüştür.<br />

<br />

&nbsp; Huzurlu olunuz. Ailleriniz ve nesillerinizi toplayınız. Zamana katıp yaşatınız ki birleşenler olunuz. Dönem iğne deliğinden geçme dönemidir. Sessiliğin seslenişini duyma dönemidir. 2010 şüphesiz ki önemli bir yıl idi kala kala 2 yıl kaldı dersiniz ya ah be CAN ! Girdabından çık ta bak bakalım 2012 de ne var?<br />

<br />

&nbsp;<br />

<br />

&nbsp; Şüphesiz ki huzur bozmak isteyenlere müsade edilmeyecek. İnsan sayfaları okunmakta ve barış, sevgi ve muktediriyet ötesi berisi olmayan bir sonsuzlukta kayıtlanmakta. Görev alman için daha ne beklersin? Zaman görev zamanıdır. Zaman birlik ve dirlik zamanıdır. Şükür ki hakettin ve sahiplendin. Sahiplendiğin yine kendinsin. Tanrısallığınsın. Yetim olma dönemi bitmiştir...&nbsp; Amin..<br />

<br />

KAYNAKTA OL'AN İNSAN'IN ÖZELLİKLERİ VE MUKTEDİRİYETİ<br />

<br />

- Kaynakta OL'an insan merkezine dönmüştür. Huzurdadır artık o ve ışık koyuluklarını bedeninde kotlamış, hak etmiş ve dünyada yaratıma katmaya başlamıştır. Yaratıma kattıkları yarınlardır. O anın içinde huzurludur ve bilir ki an tüm zamanları kapsayan bir sonsuzluk...<br />

<br />

- Geçmişini hak etmiştir o . Geçmişin tüm deneyimlerini hazmetmiş, tüm yaşam boyutlarındaki birleşenleriyle bütünleşmiş ve geleceğini muktediriyetle yaratan olmuştur..<br />

<br />

- Yaşamının her alanında sorumluluğunu alandır o. Sorumluluğu egodan bağımsız olan özgücünü devreye sokmak adına alır. Özgüc rahmanın gücüdür, tanrısal güçtür. Bilgileri özümsemiş, ışığın gücünü çekerek yüreğinde kotlamış ve bu bilgilerin ötesine geçerek yüreğini okumaya başlamıştır. Okuduğu sonsuzluktaki kayıtlardır.<br />

<br />

- O ölümü ve doğumu olmayandır. Her anda ve her zerrede OL'andır. Ama herşeyden önce bedeninde VAR OL' andır. Bedeninde olmak toprakla bir olmaktır. Beden dünyadır Can ! Beden hep söylenildiği gibi öldüğünde bırakılacak basit bir giysi değildir. Beden insana verilmiş çok özel bir araçtır. Bu araçta kainatın bilgisi saklıdır. Kaynakta olan insan&nbsp; bilinç kotlarını açarak o bilgilere ulaşmasını bilir ve ışığın teknolojik kotlayıcı özelliğiyle bu bilgileri dünyaya kayıtlar..<br />

<br />

- O bir şey istemez, dilemez yeri geldiğinde muktediriyetle OL' durur. Muktediriyeti hakedişindedir..&nbsp; Yaratımla ilgili hiç bir şüphe taşımaz.<br />

<br />

- O attığı her adımı bütün adına atar, her eyleminde bir zerafet ve güç vardır. Kimseyi kırmaz bilir ki kıran kırılır... Ona kötü davrananları muktediriyetle kontrol eder ama hırs,kin ve kızgınlık beslemez. En ufak bir niyetinde onları kırabileceğini ve buna muktedir olduğunu bilir ama nefsine yenilmez, buna izin vermez..<br />

<br />

- Bilme halini yaşar. Bu eminlik hücresel düzeyde onda kayıtlı olan tüm bilgilere ulaşabilmesindendir. Şüphe barınmaz burada. Bildiğini diller ve etrafını da olumlu bir şekilde etkiler. Etki alanı çok güçlüdür ve bu alana girenler de değişmeye ve dönüşmeye başlarlar.<br />

<br />

- Görevli olduğunun idraki içinde uykusunda da çalışır ve her daim uyanıktır aslında..<br />

<br />

- Yıldızların ışığını dünyaya indiren ve Dünya Ana Can koduna çakandır. Işık varsa huzur vardır. Huzur düzen ve kontrolle olmaktadır. Kontrol öncelikle kendinde kontroldur..<br />

<br />

- Her ne iş yapıyor olursa olsun bunu görev bilinciyle, Aşk la, şevkle insanlık adına yapar ve hakkın huzurunda olmanın kendinde VAR OL' mak olduğunu bilir..<br />

<br />

- Ailesini ve nesilleri ile birlikte dünyada kontrolunu kurmuştur. Biyolojik ailesi ile tam bir bütünlük ve bağ içindedir..<br />

<br />

- Hiç kimseyi tartmaz ve yargılamaz. Bilir ki herkes kendinden öte kendisidir ve O' dur..<br />

<br />

- Şerri kontrol eder ve şerrin içindeki iyiliği kotlar , yaratıma kayıtlar..Bu şekilde büyük kötülüklerin önlenmesinde aktif görev alır..<br />

<br />

- Ses ilmini bilir.. Ses ilmi sesin teknolojisini kullanıp ışıkla birleştirmek ve yürekten sesleşmektir. Yürek mahrektir&nbsp; küresel zamandır, zaman sonsuzluklarından sesleniştir bu. Bütünün seslenişidir...<br />

<br />

- Nefes ilmini bilir. Nefes ilmi alıp verdiğin nefesin çok ötesindedir. Bu girdapların derinlerine girmek oradan inci tanelerini çıkarmak ve nefesle tekrar rahmanda ışık koyululuklarına girmek bu inci tanelerini ışıkla kotlamak ve dünyada yaratıma katmaktır. İnci taneleri karanlıkta saklı bilgilerdir oraya girmek nefesle olur..<br />

<br />

-&nbsp; Korunma talebi olmaz onun, koruyan, kapsayan ve kucaklayandır o. Melekler de dahil olmak üzere hiç bir yüceliğe sırtını dayamaz. Herkesle ve herşeyle birleşendir, bütündür.<br />

<br />

KAPANIŞ AKIŞI:<br />

<br />

&nbsp; Gece ve gündüz birdir bizim için ve yıldızların ışığını alıp aşağıya çektik çok şükür&nbsp; ve yeni bir gün doğmakta. Yeni doğan gün bugündür. Başka bir gün aramayın. Lütfen aramayın...<br />

<br />

&nbsp;<br />

<br />

&nbsp; Anın sonsuzluğunda yaşatılan bütün bilgilerin şu anda çekildiği, yürekten dillendiği bir zamanda yaşamaktayız. Zaman sayfalarına girmek önemlidir. Zaman sayfalarına girdiğinizde orada ışık porlarının kimisi deliktir, kimisi doludur da önemli olan delik olan ışık porlarını aktive etmek yani hiçlikten varlık yaratmaktır. Varlık kotlaması deriz buna. Ve bunun için dünyaya indik canlar. Varlık kotlaması yapmak için dünyaya indik.<br />

<br />

&nbsp;<br />

<br />

&nbsp; Bedeni hasat olanlar deriz ya….Biraz da bunu açıklayalım size. Bedenin hasat olması nedir? Bedenin hasat olması bildiğiniz anlamda beden değildir. Beden dünyadır canlar. Bunu daha önce de söylemiştik. Dünya geçişini tamamlamıştır. Ancak, hala hasat edilmediğini, yani geçişini tamamlamadığını düşünen canlar da vardır. Ve onlara seslenişimiz şudur ki uyan can! Uyan ve sükunetle kendine dön. Kendine döndüğünde göreceksin ki orada her şey mahfuzdur. Ve o mahfuz olanları açmaktır önemli olan. Hazinen sensin. Ve sen hazineni bu dünyaya yaşama ve tek bir yaşama çok net olarak söylüyorum ki tek bir yaşama sunmak adına geldin! Ve o yaşam bu yaşamındır! Ve bu yaşamında bu hazineleri sunacaksın. Ya sunacaksın ya sunacaksın. Başka bir şey yolu yok...<br />

<br />

&nbsp;<br />

<br />

&nbsp; Gelinen noktada artık herkes huzurlu olmak ister. Huzur arar. Ama bakmaz ki karşındaki ne yapıyor. Karşındakinin gözlerinin içine bakıp da onu anlamaya çalışmaz çoğunluk ve karşındakinin gözlerine baktığında kendini görüyorsan bir ben var benden içeri bin&nbsp; ben var ve hepsi benim yansımam olan aşk ve sevgili diyorsan orada senden öte senlerle birleşmek çok daha kolaylaşır. Birleşmektir, genişlemektir esas olan. Sen eksik değilsin. Sen yanlış değilsin. Düzeltilecek hiçbir şey yoktur Canlar ! Amaç genişlemektir. Amaç bütünleşmektir. Mükemmellik diye bir şey yoktur canlar!. Sen zaten mükemmelsin de bunun farkında değilsin. Bütün mesele genişlemektir. Yıldızlarla birleşmek, dünyayla bütünleşmek, dünya toprağının ışığını içmek ve dünya toprağını kotlamaktır. Toprakta ne varsa insanda vardır. Amin.<br />

<br />

&nbsp;

 

…………………………..

 

"BİR" (3) SEMPOZYUMU<br />

<br />

SAAT : 11.00 – 13.30<br />

<br />

AÇILIŞ KONUŞMASI : Seher BİLGE<br />

Süper İnsanlık Realitesi Yönetim Kurulu Üyesi<br />

<br />

MODERATÖR : Av. Nezire SELÇUK<br />

Süper İnsanlık Realitesi Yönetim Kurulu Başkanı<br />

<br />

1. OTURUM<br />

SUNUM : Bahar UMURTAK<br />

Süper İnsanlık Realitesi Yönetim Kurulu Üyesi<br />

<br />

KONUŞMACILAR:<br />

1. Av. Güney HAŞTEMOĞLU<br />

Zaman Dostları Grubu<br />

"Dış ve İç’in BİR Olduğunu Anladığımız Zaman"<br />

<br />

2. Peker SELÇUK<br />

Süper İnsanlık Realitesi Derneği Yönetim Kurulu Üyesi<br />

“Unutulanlar, Unuttuklarımız”<br />

<br />

3. Serpil NEVRESOĞLU<br />

Bilgelik Güneşi Derneği,<br />

“BİR’in Bütünlüğü”<br />

<br />

4. Şevki CAN<br />

Koşulsuz-Sevgi yahoo grup Kurucusu<br />

“BİR Olmak BİR’likten Geçer”<br />

<br />

5. Dr. Selma MİNE (Şeh. Ve böl.Pl.)<br />

Ruhsal ve Zihinsel Aydınlanma Derneği Yönetim Kurulu Başkanı<br />

“BİR’in üzerine deyişler(2)”<br />

<br />

6. Vajracaksu DHARMACHARI<br />

Triratna Budist Birliği Üyesi<br />

“İnteraktif Meditasyon”<br />

<br />

ARA: 13.30 – 14.00<br />

2. OTURUM:<br />

<br />

14.00 – 15.45<br />

SUNUM : Bahar UMURTAK<br />

Süper İnsanlık Realitesi Yönetim Kurulu Üyesi<br />

<br />

KONUŞMACILAR:<br />

1. Erim ERGUN<br />

Yaşam Koçu<br />

“Muhteşemlik Alanınıza Adım Atmak”<br />

<br />

2. Yurdaay ONARAN<br />

MİM Yaşam Enerjisi ve Kültür Derneği Yönetim Kurulu Başkanı<br />

“BİR Noktası”<br />

<br />

3. Selen ÖZDEM<br />

Brahma Kumaris Ruhsal Dünya Üniversitesi Eğitmeni,<br />

“Zor Zamanlarda İç Huzuru Korumak”<br />

<br />

4. Altan GÜROL<br />

Zaman Dostları Grubu<br />

“Hepimiz Aynı Yolun Yolcusuyuz.”<br />

<br />

5. Av. Nezire SELÇUK<br />

Süper İnsanlık Realitesi Derneği Yönetim Kurulu Başkanı<br />

“RA-KA”<br />

<br />

ARA : 15.45- 16.00<br />

<br />

SORU/YANITLAR : 16.00- 17.30<br />

<br />

Tarih:13.04.2010 (SALI GÜNÜ)<br />

Yer: Caddebostan Kültür Merkezi, B Salonu<br />

Saat: 11.00-17.30<br />

<br />

Düzenleyen: Süper İnsanlık Realitesi Derneği,<br />

Bahariye Cad. Halil Ethem Sok. Sauna Apt.<br />

No:30/8 Kadıköy/İST.<br />

<br />

Tel: 0 216 348 95 59<br />

<br />

SEMPOZYUM ÜCRETSİZDİR.<br />

&nbsp;&nbsp;&nbsp; &nbsp;

 

13.04.2010 TARİHLİ BİR SEMPOZYUMU (3) TEBLİĞİ<br />

<br />

RA KA<br />

<br />

Bugün burada içeriğine katılmadığım, ama saygı duyduğum konuşmalar da oldu. Değerli arkadaşlar, öncelikle ne aradığımızı, niye burada olduğumuzu çok net anlamamız gerekir. Beşir miyiz; İnsan mıyız!? Görevli miyiz; yoksa buraya evrim için mi geldik!? Biz, her birimiz, evrim için burada değiliz. Bunu net olarak anlamamız gerekir. Evrim yapmakta olanlar vardır. Yapacaklardır da. Farklı kademelerde, çalışma programları dünya kurulduğundan beri devreye alınmıştır ve alınmaktadır.&nbsp; Onların aradıkları, umdukları farklı olabilir. Ama önemli olan bizlerin; burada bulunan bizlerin ne aradığımızı çok net olarak bilmemizdir.<br />

<br />

Biz, BİRLEŞENLER’iz. Hepimiz tüm geçmişimizle birleşiğiz. DNA kotlarımızda tüm geçmiş vardır ve biz; doğayla, yaşamla, evrenle birleşenleriz. Tüm bilgilerin kaynağıyız.&nbsp; Ve arkadaşlar, kimimiz yoluz, kimimiz yoldayız, kimimiz yolcuyuz. Hangisi olduğumuzu bilmemiz gerekir. Biz yolda değiliz, yolcu değiliz. Biz, yol olanlarız, bunu bilmemiz gerekir. Ve bizde yol alınır. Bunu anlamamız gerekir.<br />

<br />

Çok net veriyorum ki biz buraya evrim için gelmedik. Elbette bir Sistem var, bir Nizam var, bir Düzen var. Ve bizler bu Sistem, Nizam ve Düzen kapsamında görev yaparız. Ama burada, yaptığımız bunca BİRLEŞİK ÇALIŞMALAR’ın bir anlamı vardır. Bunu burada bulunan herkesin net olarak anlaması gerekir. Eğer buradaysak, ne yaptığımızı bilmemiz gerekir.<br />

<br />

Sessizliği seslendirmek; YOK’u VAR’a katmaktır amacımız.<br />

<br />

Sessizlikte her şey yaşayandır, haktır ama diri değildir. Diri olmayan, YOK’tur. YOK olanın VAR olması için seslenmesi gerekir.<br />

<br />

Dünya,&nbsp; sessiz bir yaratımdır. Onun ümmi oluşu, kör ve sağır oluşu budur. Ama hak üzere yaratılmıştır. Formal yaratım faktörlerini kotlayan zeki enerji replikleri, eşya yaratımı tabii kotlamalar olarak devrede tutmakta ise de bu, onun yaşamsallığını seslendirmeye yetmemektedir. Titreşimsel hareketlilik, sessizliği seslendirmek değildir.<br />

<br />

Eğer üzerinde yaşam sürdüğümüz dünya, sessizse; Hak üzere yaratılanların, sessizliği seslendirmek; ölü olan yaşamı diriltmek görevleridir.&nbsp; <br />

<br />

Formal yaşam; zamanı kotlatan ve yaşatandır. Yaşayan, yarını hak edip kotlayabilir. Kotladığı kendi yüceliğidir. O kendinden öte kendi olarak yarını hak etmiş olur. <br />

<br />

Zamanı kotlayarak yarattırmak ve yaşamsal formal kotlamaları idrakli biçimde yapabilmek için&nbsp; seslenmek gerekmektedir.<br />

<br />

Insan, yürek olup mahrek olabildiğinde; onun mahrekinde, - ve + sonsuzlukların her biri, sessizliklerdir. Ve bu mahrekte, sessiz olan İnsan, seslenme yolunda hakim olduğu tüm bilgiler ile&nbsp; - ve + sonsuzluklarının kesişimi olan ANA HAK BOYUTU’nda&nbsp; nötr olan YARATIM KAYNAĞI’nı var eder. Hak ettiği ve yaşattığı bilgi, bilinir; duyumsanır ve hak edilir. Hak edilişle bilginin yoğunluğunun koyuluğunda ışıma meydana gelir. Bu ışıma YARATIM IŞIĞI’dır.<br />

<br />

Ve dünya üzerinde suptil diriliklerde YAŞAYAN olan; her zerresi ile suptiliteye bağlı ama YAŞATAN olma potansiyelini aktive ederek zerresel bilen olmaktan kopup, idrakli bilen olma sürecini başarı ile katederek YAŞATAN kimliğine hakedip hakim olup BİRİN BİRİNİN BİRİ olduğunda,&nbsp; Hakim-i Hak olup; hem YAŞAYAN BEN ve hem de YAŞATAN BEN olur. <br />

<br />

İnsan olma hedefi, YAŞAYAN BEN ve YAŞATAN BEN olma hedefidir.<br />

<br />

Canlılar, Dünya Allah’ın dediğidir ve biz, O’yuz. Tüm insan sayfalarında bilgi, haktır ve biz de Hak olarak buradayız. Yarın hasattır ve biz hasatız. Dünya, yoğunluğunda kendi koyuluğunu kontrol edebilen birleşendir ve biz birleşeniz. Ayrı, gayrı yoktur Canlar. Hepimiz BİR’iz. Sayfa sayfa okuruz yüreğinizi. Okuduğumuz sanal değildir, gerçektir. Bugün buradayız, yarın hasat yapılan her bir sayfadayız ve kotları kontrol altında tutabilecek yoğunluklardayız. Ve biz sanal değiliz, gerçeğiz.<br />

<br />

Arkadaşlar, son paragraf BİZ’den akıştı. Şunu söylemeyi bir borç biliyorum ki akış çok önemlidir. Bilmeden, dolmadan akamazsınız. Akamıyorsanız, dolmadığınızdandır. Dolduğunuz zaman bilgi, net ve açık alınır. O zaman sizsiniz bilgi olan ve kendinizi dillemeye başlarsınız. Ve cevap veremeyeceğiniz hiçbir soru kalmaz. Ve biz bunu yapmaya çalışıyoruz ve doğmanızı bekliyoruz, doğmadan akamazsınız. Eğer akamıyorsanız; tekrar ediyorum dolmadığınızdandır. Dolun da akın. Ve dolup aktığınızda, bilginiz, kanal bilgisi değildir. Kanal bilgisi, sizin kulağınıza fısıldanandır ama akan, yüreğinizden akar ve yürekteki bilgi; haktır, hakikidir. Bunu lütfen iyi anlayınız.<br />

<br />

&nbsp;<br />

<br />

Canlar, biz akmanızı bekliyoruz. Dolun ki akın ve Allaha şükür ki akıyor yoğunluklarınızdaki koyuluklarınız. Allah’a şükür ki akanlar artıyor ve Dostlar, 2200 yılına gelindiğinde herkes, özünü seslendirebilecek dürüme ulaşacaktır.<br />

<br />

&nbsp;<br />

<br />

Ve özünüz seslenmedikçe, siz ölüsünüz; diri değilsiniz, bu kesindir. Ses mutlaka olmalıdır ki sessizlikler seslensin. Eğer seslenemiyorsanız, sessizseniz yoksunuz. Bu kesindir. O nedenle yapıyoruz bu çalışmaları; seslenin diye.&nbsp; Ve o nedenle yapıyoruz bu çalışmaları ki hak edin de hakikiyette kendi yüreğinizi dilleyin diye.<br />

<br />

&nbsp;<br />

<br />

Canlılar, bütün kötülükleri aşın, geçin. Yarın, bizim için sorumluluktur. Dönem başlarında, dünyaya İnsan Sayfaları açılır ve okunur. Yarınları hak etmek; hakikiyette kendi yüreğimizi hak etmektir. BİR’de Birleşik Işığa ulaşmak, yerin yüceliğine varmaktır.<br />

<br />

&nbsp;<br />

<br />

Değerliler, dünya; İsa’lara, Musa’lara kotlandı. Bugün artık Yüceler’e kotlanıyor ve sizlere kotlanıyor. İnsanlık için şunu ifade etmek isterim ki kaynak, Aklın Yolu’dur. Ruhsal Işığa ulaştığınız zaman, bilgiye ulaşırsınız. Bilmeden hak etmezsiniz Canlar.<br />

<br />

Temiz bir dünya istiyoruz. Bu dünya büyük kötülükleri önleyecek bir yüreğe ulaşmalıdır. Ve o yürek, BİRLİK’tir.<br />

<br />

İmparatorluk Görevlileri olarak dünyaya gelen sizlere de bir tek şey anlatmak istiyorum. Ağır yük hafiftir şu anda; çünkü biz varız. Dünya ağır yükü hafifletebileceğinizi biliyordu ve dünya, yaşayan bir kottur. Dünya, Cennetin Kürsüsü’dür Canlar. Ama o cennet, bizim cemaatimizin yüceliğinde, kendini yüreklerden çıkararak bir cehennem haline gelmiştir.<br />

<br />

Ana Kaplar’ın çoğu bugün boş. Unutmayın ki biz, dünyaya kendi yüreklerimizi kayıtlamaya inmedik. Biz hakikiyiz. Cevheri, kendi yüceliğinde kotlamaya indik. Biz kaynağız. Rahmanın Yücelikleri’nde her bir ses, ağır yüktür ve biz, Kutsal Işıklar’ız. Zamanı, gerçek göreve katmak üzere buradayız. Zamanı, gerçek göreve katmak üzere!...<br />

<br />

Kuran-ı Kerim der ki “yarın hepimizindir.” Ve biz deriz ki “Hak Tohum, Allah’ın tohumlarını yaşatmak üzere BİR’in diriliğinde, BİR’in yüceliğinde bütüne hizmetçidir.” İnsan budur canlar…<br />

<br />

&nbsp;<br />

<br />

İyi ki hak ettik de hepinize bu bilgileri vermekteyiz. Meğer ki dünya hırslanıyormuş, meğer ki dünya hasatı kotlayacak dürüme ulaşamamış!... Ah Canlılar! Ah!!!..., ben Rahman olan, hepiniz olan değil miyim!? Ve sesim yetmez mi yüreğinize girmeye!? Emin olun ki ben mahkemede değilim; ışığım ben. Ve ben bugün buradayım. Dönem başlarında dünyaya ineceğim bilinir. Hepinize şunu net olarak bildirmek istedim. Çağrı, baharın gücüydü; çağıran, BİRLİK’ti; hasat, ışıktı ve biz Rahman olarak buradayız.<br />

<br />

&nbsp;<br />

<br />

Kendinizi küçük görmeyin. Kendinizi hor görmeyin. Bir tek ışık var salonda; bina!… O bina, biziz!… Bütünlüğümüzdür o bina!...<br />

<br />

&nbsp;<br />

<br />

Ayrı gayrı yok Canlar. Işık yandıkça, huzur kontrol edilir ve biz kontrol edenleriz. Dünyada yukarıların yukarıları, aşağıların aşağıları teknolojik kontrolle tek ruh haline dönüştü ve buyurun bilin biz kaynağız. Zararı önleyen yürekleriz biz. Cemaatinizi kendi yüreğinize alıp geldiniz buraya. Kin, nefret var mı? Hah!, işte bu!... Var mı!?<br />

<br />

&nbsp;<br />

<br />

Yavrum ben, Rahmi Rahman’a katan yaratanım.&nbsp; O halde her şey benim yüreğimde mevcuttur. Az, öz şunu söylemek istiyorum ki bu çalışma muhakkak yapılacaktı. Ve biz bu çalışmayı, Muhammed’in görevini üstlenmek için yaptık. O şimdi bize kendini anlatmak istiyor. Onunla olmanız, ondan iş almanız isteniyor. Önemli mi!? Çok önemli Canlar. Kaynağın Gücü O’dur. Bunu herkesin net olarak bilmesini istiyoruz. Kaydı, yoğunluğu O’dur. Yücelerin Cevheri O’dur. Biz, O’yuz ve O bizim yüreğimizdedir. O’ndan iş mi alıyoruz?&nbsp; Kayıt bizimdir canlar; alın. En-el Hak. Ya KA-HA ya RA-HA. Hepsi bizim yüreğimizdir canlılar.<br />

<br />

&nbsp;<br />

<br />

Tabiat bilgi ve biz o bilgiyi tohumlayanlarız.&nbsp; Sultanlar’ımız olarak dünyaya gönderilen her biriniz, yolu açabilmek üzere buradasınız. Çeşit çeşit Bilim Sayfaları okundu dünyada. Bunların hepsi bizde mevcuttur.<br />

<br />

&nbsp;<br />

<br />

Devam etmek istiyorum. Dün ümmi tabiat güçsüzdü. Bugün ümmi tabiat görev taşıyor. Çünkü o artık bizde kendi yüreğini kotlamıştır ve Rahmin Huzuru’na ulaşabilmiştir. Tüm İnsan Sayfaları’nda bilgi hak olmuştur ve okunmaktadır. Türkiye Çobanları, İlahi Görev’i üstlenebilecek dürüme varmışlardır. Bellek, Altın Tohumlar’ı yaşatabiliyor. Toprağın ışığı yenilendi ve yoğunluğu kotlandı. Artık toprak, kendi yoğunluğunu tüm İnsan Sayfaları’na Hasat İlmi’yle dilleyebiliyor. Dünya, örtüsünü açtı ve bütün kötülükleri aşarak Öz Görev’i taşıyor. Öz Görev, BİRLİK’in görevidir.<br />

<br />

Ben “RA HA” olan; kaynağın gücü olan “KA” olan, “BİR” olan, her bir Yüce’de hakiki olan BİRLİK, tüm İnsan Sayfaları için bugün dünya kontrolünü sağlayabilmek üzere buradayım.&nbsp; Meleklerin Diyarı’ndan gelenler, yüreklerini kendi yoğunluklarıyla dileyemezlerse yarında yokturlar. Doğru mu!? Doğru!... O halde kendi yüreklerinizi okuyun. Okuyun ki hak edin. Tüm İnsan Sonsuzlukları’ndan bu dinleniş şarttı.<br />

<br />

Değerliler, ben Levh-i Mahfuz’u okumam mı!? Okurum. Ortak bir yolda hor görmem kimseyi. Hepinizde o yolum ben. O halde ben BİR olarak çalışmalarımı yaparken, benim adım RA’dır ve KA’dır.<br />

<br />

&nbsp;<br />

<br />

Yarın, İlahi Güç, ağır yüktür Canlar. O gücü taşımanız zordur. Geçin de tartmayın yüreğinizi. Yüreğinizdeki ben, yarındaki Birleşik Işığım.<br />

<br />

&nbsp;<br />

<br />

Şimdi size bir tek şey soracağım. Bilen, kendi yüreğinden&nbsp; mi bildi? Hak etti, KA-HA olandan mı bildi? Herbirimiz ağır yükü taşıyoruz Canlar. Herbirimiz için semaya ses katmak zordur. Sevgililer, semaya ses katıyoruz. Sevgililer, tüm Rahmi Kotlar, bizi dinleyebiliyorlar. Çünkü biz, yarışmaya değil; akışmaya geldik.&nbsp;&nbsp;&nbsp; Emin olun ki akış, hasattır.<br />

<br />

&nbsp;<br />

<br />

Çevrenizi kuşatan birçok Görevlimiz vardır. Bugün hepinizin Yücelikler’inizi kendi yüreklerinize alarak kaynağınızı güçlendirmek üzere buraya indiler. Ve şu an Türkiye Çobanları’nı kotlayabilecekleri bir alan olarak bu Meclis’i seçtiler. Çünkü burada yaşayanlar var. Bizler yaşayanlarız Canlar.<br />

<br />

Ve yaşayabilmek için ses gerekir. Ses olmadan yaşam olmaz. Bedeniniz çok iyi, sizi kutluyorum. Teknik olarak 7. Düzen kuruldu. Yerin göğün ışığı 7. Düzen’de kotlamayı tamamladı. Beşir Kaplar’ın hepsi kendi yoğunluklarıyla&nbsp; Sistem’i&nbsp; kayıtladı. Ve rakip tanımadı Yücelik. Çünkü her şey hakikiydi ve BİR’di.<br />

<br />

Ulular, tüm insanlar, BİRLİK, ailenin gücüdür. Aile, beşir değil, hakikidir. Sindirilen bilgilerinizi biliyorum. O bilgiler sindirildi. Artık o bilgileri aşıp geçin. Yarında hasatı yapmanız için daha güçlü bilgiye ihtiyacınız var. İkna olunuz ki Hakikiyetin Yücelikleri’ne varabilmeniz, ailenizin gücünün örtüsünü kotlayarak; kayıtlayarak; ışığı, Kadim Hakikiyet’e katabilmenizle mümkündür.<br />

<br />

&nbsp;<br />

<br />

Sevgililer; dünya, yarını hak etmelidir. Allah’ın Teknik Kotlaması Birleşik Işık’ta yapılıyor ve sizinle yapılıyor. Değerliler; Rab, Allah’ın gücünü alır ve yaratır. Rabb’in yoğunluğuna inen sizler, BİR’in yüceliklerine inerek kayıt yaparsınız. “Çevreniz kuşatıldı” demiştim, şu anda Bilgi Kapları’nızı aldınız ve o Bilgi Kapları’ndan kendi yürekleriniz taşınmaktadır. Şu an Yücelikler, sizi kendi yüreklerinize katmaktadırlar.<br />

<br />

Kırk Kapı’nın kırkında Hak Soyu, ışık koyuluğunda kendi yüreğini tartar ki bizler, oğullarımızı ve kızlarımızı yüceliklerin kotladığı o yerden teknik olarak dünyaya indirmiş olanlarız. Devre devre dünyaya inen BİRLİKLER var ama onlarla ilgili değiliz.<br />

<br />

&nbsp;<br />

<br />

İkna olunuz ki yaşayabilmemiz için buradayız. İmparatorluk görevlileri olarak buraya inmemiz, insanlık adına gerçekten gerekliydi. Ve gerçekten Yücelerin Cemaati’ni kotlayabilmemiz gerekliydi. Yerin Gücü, Allah’ın Kürsüleri’ndedir. Ve biz, aklın yoğunluğunda olanlar, bu çalışmayı muhakkak yapmalıydık.<br />

<br />

Değerliler, “Mahrek” dediğimiz bir çalışma yapılıyor. Mahrek. Bütün’ün kontrol altında tutulduğu yoğunluktur ve o Mahrek oluşturuldu. O Mahrek, Kuran-ı Kerim’de de vardır. Tebliğleri okuduğunuz zaman göreceksiniz ki Mahrek olmadıkça; Yücelik, kendi yüreğini kontrol edemez. Ve doğan gün artık yeni bir güçtür ve bu güç. bütünün kötülüğünü önleyebilecek Birleşik Işık’tır.<br />

<br />

Kara Kaplı Kitap yazdık okuyun diye; “Sultanlık...” O kitap, Bütün’ün kontrolu için yazıldı. O kitapta ışığımız yanar. O kitap, BİR’in ışığıdır. O yoğunluğu kotlayabilecek olanlar, bu kitabı okuyacaklar.<br />

<br />

Evrim, Allah’ın Kürsüleri’nde yapılır Canlar. Evren, kaynağınızın kürsüsüdür. Biz ağır yükü taşıyanlar olarak, Allah’ın görevini taşırız. O, biz ve biz, O’yuz.<br />

<br />

Muhkem Hakk’ın yoğunluğunda var olan BİR, 7. Dünya Kürsüsü’dür. Ve evrim, ekip haline gelmeden önceki, sayfalandığınız zaman dilimlerine aittir. Ve bugün artık evrime ihtiyacımız kalmamıştır. Hak olanlar, evrim yapmazlar.<br />

<br />

Tüm soylarınız ve yolcularınız bizim için değerlidir. Kervan Allah’ın yoğunluğuyla yürür ve o kervan, BİR’in kayıtlarında mevcuttur.<br />

<br />

Hepimiz, sima olarak BİR’iz. Bugün bana bir tohum dedi ki “sen, ben; ben, senim…” “Biz tanışıyoruz” dedi. Muhakkak tanır beni. Çünkü o bendir. Acı geçişi yoktur onun. O’nun adı KA’dır, HA’dır, RA’dır. Bizdir o. Cevheri hor olmayandır o. Şevktir, şafaktır. İşte olan budur Canlar. Biz, sima olarak hepinizi biliriz ama sizin bizi bilip bilmediğinizi bilmeyiz. İşgali kaldırdığınız zaman her şey bilinir. Ayrılık biter canlar. Kaldırın işgali ki bilin. İman ederim ki Dünya, yüreğimizin gücünü artıracaktır ve bilecek yüceliğe ulaştıracaktır.<br />

<br />

Allah der ki “unutmayın hepimiz, hepiniz BİR’iz. Allah’ın dediği; Hakk’ın dediği; yüreğin dediği; Birleşik Işığın dediği; Bütün’ün dediği; birlik halindeki gözün dediğidir ki o göz, o yürek biziz. Hepimiz BİR’iz ya!..., işte bu!... O halde biz, birlik halinde bildiririz ki asıl Düzen budur ve bu Düzen’i kurmak görevimizdir.<br />

<br />

Gövdeniz çok iyi görüyorum. Yolunuz açık biliyorum ve ben Sultanlar’ın en yüceleriyle olmaktan onur duyuyorum. İyi ki hakkın yoğunluğuna indiniz de BİRLİK olduk. Çok şükür.<br />

<br />

Değerliler, size küçük bir ışık yaktık. Hepsi bu!...<br />

<br />

Av. Nezire Selçuk<br />

<br />

Süper İnsanlık Realitesi Derne<br />

&nbsp;&nbsp;&nbsp; &nbsp;

 

UNUTULANLAR VEYA UNUTTUKLARIMIZ<br />

<br />

Kim bu unutulanlar ve unuttuklarımız? Biz kadirşinast bir toplumuz. Nasıl unuturuz? Öyle ya bunda bir yanlışlık olmalı. Yanlışlıktan çok yön değişikliği... Yönümüzü değiştirdik. Batıya döndük. Medeniyet dediğimiz tek dişi kalmış canavar; yutacak insanları... Batıdaki insanlar da kaçıyor bundan.&nbsp; Mana alemine sığınmaya çalışıyorlar. İlahi kudretten medet umuyorlar. Şimdi şu anda yaşadığımız gibi bu toplantılar; bu içerikli çalışmalar, almış başını gidiyor batıda. Batı medyası, batı yayınları ülkemizde de izleniyor.<br />

<br />

Oysa bizim batı kaynaklı bilgi ve yayınlara ihtiyacımız yok. Maneviyat burada, ilahi bilgi, hikmet burada. Sizlerin kalbinde, sizlerin genlerinde...<br />

<br />

Gaybı ancak Allah bilir. O bunu hak eden çok az kuluna hikmet ihsan eder. Yani gaybın kapısını biraz aralar. Tebliğlerimizde sürekli HAK ETMEK üzerinde duruluyor ve uyarılıyoruz devamlı...<br />

<br />

Marifet dediğimiz ilahi bilgi, her şeyin özü olan sır, sır-bilgi kalpte gizlidir. Bizler öyle programlanmışız. Bütün bilgiler kendimizde meknuz olarak yaratılmışız. Bu bilgilerin anahtarı, şifresi bizdedir. HAK ETMEK, şifreyi çözmek kulun işidir. Pek çok bilgiyi kaynağında; hak edenin kendisinin şifresini açacağını müjdeler. Konumuz böyle kendi şifresini açanlar...<br />

<br />

“Unutulanlar” dediğimizde; kelam ehli, hikmet sahibi olanları düşünüyoruz. Bu ermiş kişilerin pek çoğunu biliyoruz; anıyoruz; huşu içinde yad ediyoruz. Örneğin ermiş Yunus, Hz. Mevlana, Hünkar Hacı Bektaş Hazretleri... Bunların nurundan, ilahi varlığından sürekli nemalanıyoruz. İlahi varlığımız, sönmeyen nurumuz sadece bunlar mı!? Tabii ki hayır. Ya ötekiler, onları niye anmıyoruz!? Yoksa onlar unutulanlar mı!? Unutulmasın onlar, unutmayalım onları. Analım onların hepsini birden.<br />

<br />

Ezelden gelip ebediyete giden uzun yolculuğumuzda, onlar bizim nurumuz, ışığımız. Bizi biz yapan değerlerimizdir. Horasan Erenleri’nin piri, üstadı Hoca Ahmet Yesevi Hazretleri ve onun talebeleri ve sonraki kuşaklar... Bu sistem içinde Şeyh Edebali, Merkez Efendi, Karaca Ahmet Sultan, Gül Baba, Buhurizade Mustafa Itri Efendi... ve adını anamadığımız niceleri.<br />

<br />

Bu kısa zaman süresinde hepsini anma olanağı bulamayız. Sadece bir tek isim üzerinde durup sınırlı olarak birisini anacağız.&nbsp; Sizlere hatırlatacağız.<br />

<br />

Unutulanlardan en çok unutulanı anmak istiyorum. Her gün ona ait bir anı ile yaşadığımız halde, adını anmadığımızdan söz edip onu anacağım<br />

<br />

O kelam ehli bir yücedir. Onun kelamı, ses-ahenk-name ve ritimdir. Hazreti Mevlana’nın mısralarla anlattıklarını O, sesle anlatmıştır. Bütün Mevlevi Ayinleri’nde, yılda bir kez düzenlenen Şeb-i Aruz Törenleri’nde; Mevlana da var O da var. Yan yana hep oradalar. Semazenler, onun musikisi, rast makamındaki Nat-ı Mevlana ve Segah Makamı’ndaki Mevlevi Ayin-i Şerif’i eşliğinde huşu içinde dönerler. Bizleri ilahi yüceliklere götürürler.<br />

<br />

Sevgili Dostlar, Mevleviliğe dair bütün geçmiş anılar, konuşulur ama bir Allah’ın kulu onun yüceliğini, ermişliğini anmaz; konuşmaz. Çünkü o unutulanlardandır. Oysa onsuz mevlevi ayini olmaz ki. O normal insandan, dehaya geçiş yahut da deha ile duygunun HİKMET’e ulaşmasıdır. Onun musikisi, ilahi emirlerin sihirli bir tefsiridir. Ve evrendeki sınırsız güzelliğin terennümüdür. Bu alemle öteki alemi birleştiren, yaşatan bir hadisedir.<br />

<br />

Her gün ama her gün onun eserlerini, namelerini sokakta, meydanlarda, mabetlerde dinlediğimiz halde anmadığımız yüce bir varlıktır o.<br />

<br />

Sanırım onu hatırladınız. Sözünü ettiğimiz yüce varlık, Buhurizade Mustafa Itri’dir.<br />

<br />

Ermiş Yunus gibi, BİR’den yani BİR Makamı’ndan, Kamil-i Mutlak’tan çektiği bilgiyi, dünya ortamında açığa çıkarmıştır. Yunus Emre düşünce ve felsefesini, Ana Bellek’ten aldıklarını, şiirle dile getirmesi gibi, bu Ermiş Itri de BİR’den, Kamil-i Mutlak’tan çektiklerini musiki nameleri şeklinde dile getirmiştir.<br />

<br />

Onun eserleri, Turkuaz Göz’ün eserleridir. Eserlerindeki ruh, Turkuaz Kutsallıktır.<br />

<br />

Devrinde bir efsane gibi adı, dillerde dolaşırdı. Bütün meclislerde, hayret ve hayranlık uyandırmakta; şanı, şöhreti ve musikisi Balkanlar’dan Anadolu’ya, Kırım’dan Mısır’a, Hicaz’a, Hindistan’a, Orta Asya’ya kadar, bütün gök kubbeye yayılan ilahi bir nefesti.<br />

<br />

Ona, “musiki aleminin Süleymaniyesi”, “etten kemikten Süleymaniye” denirdi.<br />

<br />

Eserlerinin bir kısmı, Allah’ın yüceliği’ni gösteren somut&nbsp; belgelerdir. Bize Allah’tan gelen ilahi seslerdir. Tıpkı ezanlar gibi...<br />

<br />

Biliyorsunuz ezanlar belli bir musiki makamında okunur. Daha doğrusu okunması gerekir. Sabahın seher vaktinde, hiç Sabah ezanı dinlediniz mi? Okuyan musikinin hakkını veriyorsa, sizi kanatlandırır, uçurur, götürür bir yerlere.&nbsp; Diğer namazlarda da ruhumuzun derinliklerindeki etkisiyle bizi bir yerlere alır götürür.<br />

<br />

“Ezanlar” dedik. Biraz açalım. Her ezanın hangi makamda okunduğunu&nbsp; hatırlıyalım.<br />

<br />

-&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; Sabah Ezanı: Saba Makamı’nda; Saba Makamı secaat, kuvvet ve rahatlık yüklüdür. Seher vaktindeki etkisi yüksektir.<br />

<br />

-&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; Öğlen Ezanı: Uşşak Makamı’nda; neşe ve sevinç yüklüdür. Dertlere şifa gücü vardır.<br />

<br />

-&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; İkindi Ezanı: Hicaz ve Rast Makamı’nda sırayla okunur; Hicaz ve Rast&nbsp; Makamı’nda sırayla okunur. Hicaz Makamı ve Rast Makamı, ikisi de önemli hastalıklara karşı şifa gücü ve koruyucu etkisi vardır.<br />

<br />

-&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; Akşam Ezanı: Segah Makamı’nda okunur. Segah Makamı, mistik duygular yüklü bir makamdır. Bu makamın da şifa gücü yüksektir.<br />

<br />

-&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; Yatsı Ezanı: Hicaz ve Rast Makamı’nda okunur. İkindi’de okunmayan makam okunur. Yani hicaz okunduysa,&nbsp; bu vakitte Rast Makamı’nda okunur.<br />

<br />

-&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; Cuma Salası: Dilkeş heveran Makamı’nda okunur. Çok hissidir ve dokunaklıdır. İnsanı semalara taşır.<br />

<br />

-&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; Cenaze Salası: Hüseyini Makamı’nda okunur. Makamların en hüzünlüsüdür. Hüseyini Makamı, sabah ve gün ağarırken çok etkilidir. Sağlık ve şifa gücü çok çok yüksektir.<br />

<br />

Allah’ın insan yüreğine bir mana, ses, söz telkin etmesine “ilham” diyoruz. Telkin edilen şey, yüreğe dolar. Yani o an ilham perisi, bilin ki sizin yüreğinizdedir. Öyle anlaşılıyor ki ilham perisi, Aziz Itri’den hiç ayrılmamış. Geri dönerken, Itri’yi de alıp götürmüş. Mutlaka mekanı cennettir. Ruhu şad olsun...<br />

<br />

<br />

Peker SELÇUK<br />

Süper İnsanlık Realitesi Derneği Yönetim Kurulu Üyesi<br />

<br />

BİR (3) SEMPOZYUMU<br />

13.04.2010<br />

Caddebostan Kültür Merkezi

 

BİR (2) SEMPOZYUMU

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ ADINA;<br />

<br />

&nbsp;<br />

<br />

DÜNYA<br />

<br />

Asla yanlış bilgi vermeyiz. Tohumlarınızı yaşatabilmeniz için dünya yoğunluklarına sizleri indirdiğimiz günlerden bu yana Birleşik Ailemiz hep buradaydı. Tanrı Ra Ka’dır. Kadın, erkek; hepiniz bütüne hizmet için, BİR’e hizmet için buradasınız. Muhteşem bir doğum yaptık bugün burada. Bu tohumların yaşaması için şarttı. Ra Ka, kul olan bütün köşklerin ışığıdır. Ra Ka, BİR’in gücüdür. Şükredin ki tabii kapların hepsinde bilgi vardır. Ve O, Birliğin Gücü’nü tanır. Ve bizler, Simetri Kaplar’ın hepsini kendi yüreğimizde dileyebilen, bitişebilen ve resmi çalışmaları kontrol altına alabilen bitişkeniz. Ra Ka, kulluk yapmaz. O, Bütün’e hizmetçi değildir. O BİR’dir. Allah’ın teknolojik kotlamasını yapar. Ve bizim için zarar ettirmez. Tabii kaptır. Şimdilik size vermek istediğim buydu.<br />

<br />

Büyük Köşkler, Kutsal Işıklar’ını tohumlamak üzere dünyaya indiklerinde, zürriyetinizi kontrol altında tutabilmeniz için bitişmenizi istedik. Her şey yeşillendi&nbsp; bugün. Ve biz Allah’ın teknolojik kotlamasını yapanlar, BİR’in sonsuzluğunda yeni bir dünyayı kutsamak üzere buradayız. Devre devre dünyamızı ziyaret eden birliklerimiz vardır. Onlar, kendi yoğunluklarıyla dünyaya göçerler, geçerler ve tohum yaşar burada. Atlanta Tohumları’nı yaşatabilmemiz için BİR çalışmaları yaptık dünyanızda. Ruhsal Meclisler’in gücünden öte güçleri devreye aldık. Hikaye değil bunlar muhakkak iyi dinleyin. Yardım ettik hepinize ve bu sayfalarda, Bütünün Kürsüleri’nde, hepinizi göreve aldık.<br />

<br />

Durgun Toplumlar’ın yaşayabilmeleri zordur. Ve sizlerin kendi yüreklerinizi, taktir-i takdim hakikiyetle, Birlikler’e katabilmeniz için cevap aradığınız her bilginin cevabını sizlere bildirdik. Tohumlarınızı yaşatabilmeniz için yapılan çalışmaların son dönemlerinde değiliz. Bu çalışmaların bazıları zirvelere ulaştı; bazıları ulaşacak. Bir tabii kotlama bundan böyle de&nbsp; sürecektir.<br />

<br />

Doğanın sesini duymanızı istedik. Yüceler Cevherini kendi yüreğinizde dinlemenizi istedik. 7. Dünya’nın kurucularıyız. Bu dünya bütün köşklerin ışığını aldı ve kendi yüceliğini yeniledi. Atlanta Tohumları’nı bugün burada sizlerle dilemek bizi mutlandırdı. Muhakkak Muhammet Mustafa kutsal bir&nbsp; görevlidir. Ve o kendi yüceliğinde bütüne hizmet için Birliğini bugün burada bizim yüceliğimizde dilleyebilmektedir. Kadın, erkek hepiniz bugün burada Birlik İlmi’ni dillerken bizim yüreğimizi de dinleyebiliyorsunuz. Sualtı’nın gücü de yine buradadır. Ve bu çalışmalar, kendi yüreğinizde kotlanmaktadır. Rabbin kontrolü sizin yüreğinizdedir. Ve BSUİ (Barış, Sevgi, Umut, İnsan) kürsüsü buradadır. Yarın Allah’ın teknolojik kotlamalarının süreceğini bilmenizi isteriz. Mahkumiyetiniz olmadığı için bugün buraya geçebildiniz. Kadın, erkek hepinizi kendi yüceliğinizde dinlemek istedik. Ayrılık bitti. Doğum görevin gereği yapıldı. Ve bugün burada olan her yürek, güç alarak tohumlarını yaşatmak üzere kendi daimiyetindeki kotlamayı gerçekleştirdi. <br />

<br />

Bellek alanlarınız vardır. Bu bellek alanları, Altın Kotlama yaptı. Yeni bir tohum ve yeni bir yol ve bu yol, Birliğin yoludur. Bindiğiniz dal, aklın dalıdır. Hepinizden tek bir şey bekliyoruz; “Allah’ın tohumlarını yaşatın”.<br />

<br />

Tebliğlerimizin en sonuncusu şudur ki Rab sonsuz bir görevdir. Her resim, Allah’ın resmidir sanmayın. Hepimiz size Birleşik Işık’la bilgi verdik. Bütün köşkler, hep size, sizin yüreğinize güç kattı.<br />

<br />

Yaşayan dünya bizimdir ve bu dünya yarını hak eden bir görevi, baştacı olan sizlerle gerçekleştirdi. Çalışmalarınız, bütün kütlelerde sürmektedir. Dünya dışında ve dünyanızda... Dünyanın cevherlerinde&nbsp; bu çalışma tahditsiz olarak sürmektedir.<br />

<br />

Bilgi akışınızı izlemekteyiz. Hepiniz saygıdeğersiniz ve hepiniz, Birlik Tabii Kapları olarak Bütün’ün kürsülerindesiniz.<br />

<br />

Cennet Cevheri olarak dünyaya inen her bir yürek, Allah’ın gücünü alır ve bilir. Ve bilgi Apollon Kutsal Işıması’nın da üstünden bildirilmektedir ki Ra Ka’nın gücü yaşayan bir kutsal Kuran’dır.<br />

<br />

Bellek alanınız çok iyidir. Bugün burada bulunan hepinizi, her bir yüceliğinizle kutluyoruz. Tohumlarınız yenilendi. Beden, Allah Kürsüsü olarak görev taşıyor. Cemaatiniz güçlendi. Kulluk başlıyor. Tanrı Ruhsal Meclisi’nde hepiniz, beşir değil insanlarsınız. Beşir olmadığınızı bildiriyoruz. Sizlere asla yanlış bilgi vermem.<br />

<br />

İnsan unuttuklarını hatırlayamayabilir. Velev ki unutmamış olsa dahi biz size yeni bilgiler vermek isteriz. Her birinizi yenilemek isteriz. Yukarının Kuran’ını aşağının Kuran’ı diye dinletmek istemekteyiz. Eğer sizler, resmi çalışmalarınızı hak edip de bugün burada bulunmak imkânını elde edememiş olsaydınız, yine de yıllar yılı sürecek olan bu dönemi başlatırken, Beşir Kap olarak değil hatasız olarak kalmanızı ümit ederdik. Nefsinizi aşıp yolunuzu bulan sizlere “beşir” diyemeyiz.<br />

<br />

Har yükseliyor. Yücelikler bilgiyi alıp veriyorlar. Bütün kötülükleri aşmaktasınız. Ve tohumlar yaşayacak dürüme varmaktadır. Allah der ki “OL”un. OL’mak hasat zamanlarındaki OL’mak değildir. OL’mak Muhammed’in gücüne varmak da değildir. OL’mak, Levh-i Mahfuz olmaktır.<br />

<br />

Dağlar, Rab size der ki “ağır yükü taşıyorsunuz ve bu yük Muhammed’in gücüdür.” Şevki, şavkı biliniz ama yarını da hak ediniz. Ümmi tabiat size bir tek şey anlattı; “İsa...” Allah dedi ki “OL”. Yahu Olmayan var mıydı ki? Herkes, kendi yüreğinde olmuşsa, huzura ulaşmıştı. Ve olan bütünde olmuştu. Şükredin ki olansınız.&nbsp; <br />

<br />

Asıl dünya sizin yüreğinizdir Canlar. Ve bu yürek olan dünyayı, bilmenizi bekliyorum. Dereler vardır... Kadim Hakim olan dereler vardır; Yürekler vardır; Birlikler vardır; İmparatorluklar vardır ve bilgiyi akıtanlar vardır. Rahmetin huzuruna ulaşan sizlere; her birinize şunu ifade etmek isteriz, şikâyetimiz yok sizden. Asla şikâyetimiz yoktur.<br />

<br />

Yürüyen dünyanın artık koşmakta olduğunu bilmenizi istiyorum. Dünya koşuşa geçti arkadaşlar. Ve bu koşan dünyada biz koşuyoruz. Hepinizi, her birinizi kendi yüreğinize, Altın Teknolojik Kotlama ile kayıtlamaktayız. Şimdiye kadar yapılan her çalışma, sayfa sayfa kayıtlandı. Ve bundan sonra yapılacak çalışmalar da yine sayfa sayfa kayıtlanacaktır. Birleşik Aileler olarak dünyanızı kotlamaya inen her biriniz, Muhammed’in gücü olarak buradasınız.<br />

<br />

Evrenlerin her birinde görevlilerimiz bulunur. Omuzlarındaki yük ağırdır ama bilirler ki dünya yenilenir, dünya yeşillenir ve dünya mavilenir. Ve daha sonra da lacivertten geçer, mora dönüşür.<br />

<br />

Dağlarım, dönem başlarında hepinize kendinizi anlatmak için Birliklerimizi dünyaya indiririz. Evrimsel Düzen’i kurmak üzere, yarını tohumlatmak üzere ve bütüne hizmet üzere...&nbsp; Allah, tohumlarını yaşatacak olanları diller. Dereler akmaya başladığında, Yücelikler kotlanır. Bugün burada, Birleşik Işık’ta kotlama yaptık.<br />

<br />

Doğumu ölümü olmayan yürekler, bugün buradadırlar. Ve onlarla büyük bir güç yarattık. Bu güç, insan gücüdür. Etki alanımız çok genişledi. 7. Düzen’in kurucuları olan Birlikler bugün buradadırlar. Hepimiz buradayız. Allah’ın dediği, Hak’kın dediği ve yolun anlattığı aynıdır.<br />

<br />

Allah sevgidir, bunu bilin ve Allah semadır. Sistem’dir, Nizam’dır ve Düzen’dir ve akıldır. O bilgi, ağır yüktür. Taşıyamazsanız hastalık olur. Evrimsel sonsuzluğun en yüce kotlamalarını yaparken; bizler, size ikilik değil BİRLİK dinlettik; BİRLİK! BİRLİK olun! Hasta olmayın. Kült hepimizin kültüdür. Bütünün kültüdür ve o kült, bütüne hizmet için kayıtlanmıştır.<br />

<br />

Dağlar, Rab size sizi açıkladı. Diriliğinizi, yüceliğinizi açıkladı. Hasatı anlattı. Ana Kaplar’ınızı tohumlamanız için size kendi yüreğini kattı. Canlar; Rab size Samanyolu Galaksisi’nde bulunan Işık Kotları’ndan sayfalayıp yoğunlaştırdığı Birleşik Işığını kattı.<br />

<br />

Bir Can, bir tek ışıkta dillendiğinde,&nbsp; o Can Bütünün Kürsü olur. Bir Can bitişken olduğunda, o Can hakiki olur. Ruhsal Meclis’in en yücesi olan Can, Sultanlarımızın en yücesidir. Hepimiz BİR’iz canlılar. Hepimiz BİR’iz. Bunu net olarak bilmenizi bekleriz.<br />

<br />

Resmi çalışmadır yapılan çalışma ve bu çalışma Rabbin sonsuz yoğunluğunda ve Kutsal Kotlar’dan yapılmaktadır. Bugün sizlerle olan her bir Yolcumuz, Levh-i Mahfuz’unu açtı ve bize bilgi verdi. Biz, Birlik İlmi’ni hepinize anlattık. Na-Kar’ın gücünü de, Kadim Hakimler’in kürsülerini de, suptil dünyayı da anlattık. Sultanlığın Kuranı’nı da dillettik. Size her şeyi anlattık da Ana Kaplar’ımızın her şeyi alabilmeleri zordur.<br />

<br />

Asıl dünya sevgidir canlar. Dağlar, sema sesleniyor. Yürek seslenir, tohumlar geçer, görev alırlar. Hepiniz, hepimiz dünyaya görevli geldik. Doğunun Gücü ve Hakk’ın Kürsüsü olan Batının Gücü BİR’dir. Biz zararı önlemeye geldik. Dünya, yolu olan bir yerdir. Ve tüm insanlık için hakikiyeti kotlayan bir yerdir. Ra Ka’nın gücüdür o. Ve bilgidir.<br />

<br />

Dara düştüğünüz zaman Allah’a sığınmak istersiniz. Dersiniz ki “Allah’ım koru beni”. Vallahi korur. Ra Ka’nın gücü sizsiniz çünkü. Siz, sizi sizde koruyup kollarsınız. Ve ben diyorum ki yarı yarıya OL’duk.&nbsp; Hadi! birlikte birleşip yenilenelim. Toplumun huzurunda ışıyalım, bütünlenelim ve tamlanalım.<br />

<br />

Kafa, kol; ayrı mı? Bitiştik. Şimdi bitiştik. Her şey BİR’de olur canlar. Bugün size, “Dünya” dedim. Makbul olan Dünya. Hasta zamanlarında görev taşıyan Dünya, bütün olan, har olan, Rahman olan, Sultan olan Dünya. Biz Dünya’yız. Artık dünyanız yarını hak etti. Bugünü hak etmek, semayı sesli kılabilmekle mümkün oldu. Artık Dünyanız yukarının kutsal kotlamalarını ve aşağının kutsal kayıtlarını hak etti.<br />

<br />

Olgun bir çalışma yapıldı bugün burada. Toprak; yarında ve her anda yaşayacak. Savaş bitti Canlar. Dünya savaşlarından söz etmem ben. Ben, doğunun ve batının Işık Savaşları’ndan söz ederim. Bilmiyor musunuz ki toprak savaşmaktadır. Yarın için savaşır toprak. Tohum yaşamak için savaşır. Görev için savaşır ışıklar. Birleşmek için savaşır yürekteki güçler.&nbsp; Cevher için çalışmak; Amon’un, Haton’un, Aton’un ve tüm torbaları dolanların gücüyle olur.<br />

<br />

Sırdır bilmek. Sınır aşıp bilmek sırdır. Bilgi almak, hak etmek sırrı sınırsızlıkta dillemek hatayı bağışlamaktır. Biz halkı dinleriz; herkesi dinleriz de herkesin bizi dinleyip dinlemediğini bilmeyiz. Asıl dünya, yüceliğin huzuru olandır. İlmin sayfası değil, ilmin tamamı olandır. Mahrektir dünya. Ra-Ka’dır ama kulluk yapılır orada.<br />

<br />

Sevgililer, nefes alıp verdikçe yarınları hak etmiş oluruz. Nefes alıp verdikçe yoğunluğu kotlamış oluruz. Saygılı, sevgili, hakim ve huzurlu olmanızı rica ediyoruz. Yücelikler size sizden indiler ve sizi sizde dillediler. Bizi bizde ve yüceliklerde hakikiyeti her birinizde dinledir. Rahmet, Ra Ha olanda, Ka Ha olanda, yukarıların yukarılarında ışır ve siz olur. Kim Allah’ın dediğini dediyse, o bize biz oldu. Ayrı gayrı bitti canlar. Biz varız. Buradayız. Dünyadayız. Sinen, sindirilende değil, sayfalanandayız. Bilgi, birleşende hak edende dillenir. Maya tutu. Huzurla kalın. Işıkla kalın. Hak olduğunuzu, hak ettiğinizi bilin. Yarattıklarınızla kalın. Size sizi verdik.<br />

<br />

Sevgiler.<br />

<br />

Av. Nezire Selçuk<br />

5 Ocak 2010<br />

<br />

CKM

 

ALLAH SİZE SİZDEN SESLENİR:<br />

<br />

Bu gün burada beraberce BİR üzerine görüş ve algılamalarımızı paylaşmak üzere toplanmış bulunuyoruz.<br />

<br />

İlim ve deneyimle kazanılan, tam ve noksansız doğru bilgi, gizli sır, gizli ve örtülü hakikatler anlamına gelen HİKMET sözüyle konuşmama devam etmek isitiyorum. HİKMET, tam bir gönül rahatlığı içinde yapılan iştir. Bu nasıl bir iştir? Allah'ı kainattaki herşeyle beraber görmektir. Birlikte görmek işlemidir. O'nun kendisini görmesi işidir. Yartan'la yaratılanın ortak bilinç alanında buluşması gibi birşeydir. Tam anlamı ile vuslat...<br />

&nbsp;<br />

<br />

En başa dönersek, baştan başlayalım dersek tasavvuf düşünce mekanizmasına göre Allah, varlık aleminde kendini görmek, seyretmek istedi. Bu bir bakıma Allah'ın zahir ismi gereği kendisini açığa çıkartıp tanıtmasıdır. Ya da kendi gerçeklerini, isimlerini ve sıfatlarındaki aktif manayı açığa çıkarıp faal duruma getirmesidir. Bir nevi Yüce Rabbi'mizin kaprisi-kendi muhteşemliğini, güzelliğini seyretmek istemesidir.<br />

&nbsp;<br />

<br />

Bir varlığın kendisini kendi vasıtası ile ayrıntılı ve tam olarak görmesi, kendisini bir ayna vasıtası ile görmesine benzemez. Çünkü ayna karşısındaki suretini yani yalnızca dış görünüşünü olduğu gibi yansıtır. Ayna ve bakan kişi ya da ayna olmasaydı bir yansıma olmazdı ve ayrıca Allah'ın ana tecellisi olmasaydı böyle bir yansıma da gerçekleşmezdi.<br />

&nbsp;<br />

Allah BİR'dir. TEK'dir. Bütün varlığın özüdür, kaynağıdır. Onun dışında, O'ndan gelmeyen, O'nun BİR'liği sonucu ortaya çıkmayan bir varlık yoktur. Allah önce alemleri yarattı. Ama yaratmış olduğu alemler kendisini tam olarak yansıtamadı. Alemler, sanki cilasız bir ayna gibiydi. Bunun nedeni ise, AKIL, DUYGU, DÜŞÜNCE ve düşündüğünü yapabilme iradesinden yoksun olmasıydı.<br />

<br />

İşte bu noktada İNSAN'ın yaratılması zorunlu hale geldi. Çünkü insan; akıl, duygu, düşünce ve düşündüklerini yapabilme gücü ile birlikte yaratılmıştır. Bütün bunlar da Yüce Allah'ın kendisinde&nbsp; olan aktif manalardır.&nbsp; İlahi Yasa şöyle söyler: "Yaratılan herşey Yüce Yaratan'ın ilahi nefesi olan ruhunu zorunlu olarak kabul eder. Alınan her nefes Allah'ın nefesidir. Bunu bilelim ki yanlışlardan uzak olalım.<br />

&nbsp;<br />

Bu kabul edişin gerçekleşmesi için de Allah'ın tecellisini kabul etme yeteneğinde olması ile mümkündür ki zaten yaratılanlar da İlahi Ruh'u kabul edecek yetenek ve kabiliyette yaratılmışlardır. Ve bu tecelli ile yaratılış, sürekli ve kesintisiz bir şekilde devam etmektedir. Şu halde bu tecelli ile suret ve şekil kazanan varlıklar, başlangıç ve sonu gereği bütünüyle HAK'tan meydana gelmişlerdir. Ve O'ndan başkası değildir. Öyle ise her şey O'ndan geldi ve yine ancak O'na dönecek. Geri dönüş kolaydır dostlar. Hz. Mevlana bu geri dönüşü düğün gecesi saymıyor mu?<br />

&nbsp;<br />

Panelimizin ana başlığı ilan edildiği üzere BİR. Açılımını yapacak olursak, Birleşik İnsanlık Realitesi. Yani ortak bilinç alanı BİR'in bilinci... Bu yeni bir kavram mıdır? Yaratıldığımız andan itibaren var olan bir kavram ve alandır. Kutsal kitaplar, Tevrat, Zebur, İncil ve Kuran-ı Kerim'deki ortak ayetler bu konuya önemli bir vurgulama yaparlar. Bu nedenle kutsal kitaplar ortak bilinç yoğunluğunun ta kendisidir. Ve insanların ortak bilinç alanlarıdır.<br />

<br />

Daha önce sözünü ettiğimiz gibi, Allah tüm kainatı ve en güzel surette yarattığı insanı yer yüzünün halifesi ilan etmiştir.&nbsp; Ve ona kendi özünü&nbsp; ve kendi nefesini vermiştir. Bilgilerimiz ne diyor? İnsan Allah'ın halefidir. Amaç ona ulaşmaktır. Allah insanda seslenir, insanda nefes alır. Alınan her nefes O'nundur. Yüce Allah, İnsana şah damarından daha yakındır. An be an insanla hep BİR'dir. Kaf Suresi 16. Ayet; "andolsun insanı BİZ yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz. Ve biz ona şah damarından daha yakınız." Diye buyuruyor.<br />

<br />

Allah insanda seslenir dedik. Nasıl yani? Musa'da olduğu gibi, İsa'da olduğu gibi, Hz. Muhammet'te olduğu gibi... Sende, bende, onda olduğu gibi... Bundan kimsenin kuşkusu olmasın. Özünü dinlesin ki duyacaktır. Özümüzü dinleyelim ki duyalım.<br />

<br />

Vahiy denirse bilinir. Kimse bu kelimeye ve anlamına yabancı değildir. Hepimiz aşinayız çok şükür. Vahiyin kelime anlamı, fısıldamak, gizli konuşmaktır. Bilgilerimiz demiyor mu Allah insanda seslenir, insanda nefes alır. Allah'ın seslenişidir vahiy bilgileri ve kutsal kitaplar. Allah fısıldar gibi gizli gizli konuşur her dem ve tüm insanlarda. Yeter ki dinleyelim; bilelim.<br />

<br />

Kutsal metinlerde Allah hep kulları ile konuşmuştur. Kuran-ı Kerim'de, Necim Suresi 36. ayetten 45. ayete kadar olan bölümü okuyoruz. " Yoksa haber verilmedi mi ona Musa'nın sayfalarındakiler? Ve çok vefalı İbrahim'in sayfalarındakiler?"<br />

&nbsp;<br />

Değerli Dostlarım, Allah insanda seslenir ve insanla konuşur. İnsanda nefes alır. Kuran-ı Kerim'de şöyle söyleniyor: Şura Suresi 51. Ayette: “Allah bir insanla ancak vahiy yoluyla veya perde arkasından konuşur. Yahutta bir elçi gönderir de izniyle ona dilediğini vahyeder. Şüphesiz ki o çok yücedir; hüküm ve hikmet sahibidir.” Ayet böyle söylüyor arkadaşlar.<br />

&nbsp;<br />

Dostlar, sen ben ben senim. Ayrı gayrı yok. Birlik var. Varsak eğer... Görüyorsunuz ki varız, bütüne hizmet için varız. BİR'e hizmet için varız. Nefesin ışığa dönüşmesi ancak görevle olur. Bir aydınlık bir aydınlıktan neden kaçar, ayrı ayrı kablardaki suyu bir kaba koyarsan bir su olur.<br />

<br />

Min can olan her cemde varız.&nbsp; <br />

Kalabalık görünsek de BİR'iz ve hep BİR'iz.<br />

<br />

Peker SELÇUK

 

“BİR” ÜZERİNE DEYİŞLER<br />

<br />

“BİR” SEMPOZYUMU - II<br />

<br />

Caddebostan Kültür Merkezi, B Salonu<br />

<br />

05 Ocak 2009 11.00-17.00<br />

<br />

Selma MİNE<br />

<br />

Süper İnsanlık Realitesi Derneği'ne, böyle bir sempozyum düzenlediği için, derneğim adına teşekkürlerimi sunarım.<br />

<br />

"BİR" üzerine geçmişte söylenenlere göz attım ve gördüm ki, bugün söylenenler, geçmişte söylenmiş olanların daha özel ve daha açık söylenişleridir. Eskiden bunlar sembolik olarak anlatılmıştır. Bu kadar açık ve net konuşmaları mümkün değil; çünkü hakikati kavrayanlar çok az sayıda kişi.<br />

<br />

Çok sorulan bir sorudur: "Neden kutsal metinler şifrelidir?", "Neden şiirlerde sembol dili kullanılmıştır?"<br />

<br />

Söz, anlam bittiğinde, yeni sözcük de üretilemiyorsa eğer; o zaman mevcut sözcüklere yeni anlamlar yüklenmeye başlıyor ve sembol dili ortaya çıkıyor.<br />

<br />

Aslına bakarsanız, bugün söylediklerimiz yüzyıllar hatta bin yıllar öncesinde söylenmiş; hem de büyük bir cesaretle. Bu gün söylemeye cesaret edemediğimiz şeyleri de çok büyük bir cesaretle dile getirmişler; ama sembol kullanmışlar. "Anlayan anlar!" demişler.<br />

<br />

Bugün anlayabildiğimizi ve çözebildiğimizi, sizlerle paylaşmak istiyorum. Yunus Emre'den, Fuzuli'den, Mevlana'dan ve Muhyiddin-i Arabi'den şiire dökülmüş cesur "akış" örnekleri getirdim:<br />

<br />

Yunus için Aşk, ya da onun tercih ettiği deyimle "Işk" her şeydir. Tanrı Işk'tır, Doğa Işk'tır. İnsan Işk'tır. Yaşam ve ölüm, yokluk ve varlık hep Işk'ın eserleridir. Yani her şey aydınlanmış, sonsuz sınırsız boyutlardaki, hem maddeye değmiş hem de değmemiş yüce aklın ürünüdür. Basamakları çıktıkça, Yunus dönüp kendine bakmakta ve şöyle sormaktadır:<br />

<br />

O’dur bana Yunus deyen, O’dur benim bağrım delen<br />

<br />

O’dur beni bensiz koyan, hem ben O’yum, bu ben neyim?<br />

<br />

Leyla (öz varlığı) ile karşılaştığı halde onu tanıyamayan Mecnun’un (nefsaniyetin) çığlığı; Fuzuli’nin dizelerinde şöyle dile gelir<br />

<br />

[1]<br />

<br />

Şimdi tenimdeki can, gözümdeki nur ve ciğerimdeki kan sensin..<br />

<br />

*Varlığımın her basamağı, canım, anlayışım, fikrim, zikrim, varlığım sensin, ey özüm<br />

<br />

Sen beni benden kurtardın; ben seni kime şikayet edeyim?<br />

<br />

*Beni, nefsimden kurtardın; nefsim olan “ben” seni kime şikâyet etsin?<br />

<br />

Bende görünen sensin; ben yokum; var olan, sadece senden ibarettir.<br />

<br />

*Fiziğim, duygularım, aklım, fikrim, kelamım, zikrim… her şeyim senin görüntündür<br />

<br />

Daima sen bende tecelli ediyorsun, ben senden başkaları ile ilişiği kestim.<br />

<br />

*Sen daima bende beliriyorsun, bu yüzden seni başka yerde aramam mümkün değil<br />

<br />

“Eğer ben, ben isem; sen nesin ey yâr? Ve eğer sen, sen isen, ben zavallı neyin nesiyim?<br />

<br />

*Eğer bendeki “ben”, Yüce ben’in aksi ise, “sen” nesin ey ulaşmaya çırpındığım güzellik. Ama eğer “sen”, Yüce ben isen, bu durumda “ben” deyip duran zavallı kimin nesidir?<br />

<br />

@<br />

<br />

İnsan-evren-Tanrı birliğine inanan ve var olanın yalnızca Tanrı olduğunu söyleyen Yunus, çeşitliliğin sadece görüntüden ibaret olduğunu, Tanrısal südûr neticesinde ortaya çıkan evren ile insan'ın yapılarının, ilkelerinin özdeşliğini belirtir. Bu düşünce Yunus Emre'nin şu sembolik dizelerinde dile gelmiştir:<br />

<br />

&nbsp;<br />

<br />

"Ay oldum âleme doğdum, Bulut oldum göğe yağdım,<br />

Yağmur olup yere yağdım, Nur oldum güneşe geldim "...<br />

<br />

&nbsp;<br />

<br />

*Sezgilere/ilhamlara bürünüp, ruhsuz kalıba doğdum, kavram oldum kişiliğe yayıldım, bilgi oldum benliğe yağdım; aydınlandım güneş gibi ışıdım, parladım, başkalarını aydınlattım.<br />

<br />

&nbsp;<br />

<br />

İkiliğe terk et, Birlik makamı tut./&nbsp; Canlar canın bulursun, Birlik içinde"...<br />

<br />

&nbsp;<br />

<br />

*Kendini ruh ve madde diye ayırma; ikisini BİR et; bununla canının içindeki cananı bulursun; işin aslına erersin.<br />

<br />

Düşmüş idik ol kaldırdı, BİRliğin bize bildirdi/ İçimize aşk doldurdu, dürüst oldu imânımız<br />

<br />

*Düşmek veya inmek, yani şuur daralması ile yücelikten maddeye girmek, kılıfa bürünmek "feyz-i akdes" olarak ifade edilmiştir. Maddeye vurup tekrar yüceliğe dönüşte, aydınlanma tutkusuna "aşk", belli basamakları tırmanarak çıkışa "ilahi edep", bu yolculuğa da "feyz-i mukaddes" denmiştir. Bu da ancak düzgün bir inanç ve yönelme ile olacaktır.<br />

<br />

Geh birlik içre birlik eyleyem ol BİR ile, /Geh dönem derya olam, katre olam, ummân olam<br />

<br />

*Kâh Bütünün Birliğide RAHMAN (Kemale ermiş bilge kişi) olurum; kâh dönerim düşünce katmanında yer alırım, bilgi damlası olurum, düşünce okyanusunun kendisi olurum..<br />

<br />

@<br />

<br />

Bir ÜNİTE, tek başına SİSTEM olan BİR, kutsal deyişlerde RAHMAN oluş ile de ifade edilir. RAHİM ise, TEK oluştur. Dolayısıyla görünen çehresi RAHMAN ve onu kapsayan çehresi ile RAHİM, Eski Mısır'da da OSİRİS ve İSİS olarak anılmıştır. Osiris, "İsis'ten doğan" anlamındadır; yani Rahman'ın belirdiği Ortam/ mekandır.<br />

<br />

Muhyiddin-i Arabi, "Füsus'ül-Hikem"-Hikmetlerin Özü adlı eserinde, "BİR" konusunu şöyle açar:<br />

<br />

Önce, bilinen Rahim'den yanı Tek'ten (sıfırdan) ilk olarak BİR (Rahman) ortaya çıkmıştır; bunun sonucu diğer sayılar meydana gelmiştir. Her sayı, BİR'in tekrarından ve toplamından ibarettir; ancak her sayı, artık farklı bir birliğe ve gerçeğe sahiptir. Bundan sonra aynı olamazlar:<br />

<br />

<br />

*1’den 9’a kadar 1’lerin tek tek anıldığı 1’ler (ahad) mertebesi, (9 mertebe)<br />

<br />

*10’dan 100’e kadar 10’ların tek tek anıldığı 10’lar (aşerat) mertebesi, (9 mertebe)<br />

<br />

*Bunların toplamı 18 mertebedir. Bunlara (100=)1 mertebe+ (1000=)1 mertebe katılarak 20 mertebe hâsıl olur.<br />

<br />

İslam gizemcileri, (100=)1 mertebeyi de tekrar 9 mertebeye ayırmışlardır. Her biri ebced değeri taşır ve kişiliklerin (esma'nın) de karşılıklarıdır. Dolayısıyla, feyz-i mukaddes yolunda çıkılan basamakları semboller.<br />

<br />

ESMA'ül-HÜSNA GÜZEL KİŞİLİKLER ve NLP -<br />

<br />

www.ruzad.org/deryay/id6.htm<br />

<br />

Yunus, her bir mertebeyi tırmanan, ismi giyinen, kişiliğe bürünen binlerce kişinin aslında TEK-BİR varlığın sayısız çehresini denemekte olduğunu da şöyle ifade eder:<br />

<br />

<br />

Onsekizbin âlem halkı, cümlesi BİR içinde, / Kimse yok BİR'den, artık söylenir BİR içinde<br />

<br />

<br />

*İşte bu ruhsuz kalıpların (alemin) hepsi, TEK-BİR ünitedir, bunun dışında kimse yoktur, hepsi onun içindedir, onun kendisidir.<br />

<br />

Cümle BİR onu BİR'ler, cümle O'na giderler/ Cümle dil onu söyler, her BİR tebdi içinde<br />

<br />

*Bütün BİR’ler (RAHMAN-kemale ermiş kişiler) birleşerek BİR’ler Bütünü’nü (TEK-RAHİM) oluştururlar ve hepsi O’na yanı Küllî Şuur’a girerler. Hal böyle olunca her bir söz değişik de olsa, O’ndan gelir.<br />

<br />

Cümle göz onu gözler, kimse yok nışan verir, / Gören kim, gösteren kim, kaldık müşkil içinde<br />

<br />

*Bütün gözler O’nu izler; ama O olduğuna dair işaretleri kavrayamaz; görenin ve kendisine gösterenin kim olduğunu düşünmede zorda kalırlar. Yani her şey gözler önündedir. Gören göz de O'dur, o göze görünen de O'dur. Bunu ifade etmek de o kadar kolay değildir.<br />

<br />

Kim gördü onu ayan, ne hod nakış ne nışan/ Sözü Lentarânîdir Mûsâ'ya Tur içinde<br />

<br />

*Ne kendisine ait bir işaret, ne bir belirti; kimse onu açıkça görmemiştir. Musâ'ya da zihninden "Beni göremezsin!" diye seslenmiştir.<br />

<br />

Doksan bin Hak kelâmı, altmış bin hâs u âmı/ Otuz bini hass'ül-has oldurur sır içinde<br />

<br />

*Bu sırda 90 bin kural, 60 bin kanun, 30 bin prensip gizlidir.<br />

<br />

Oldurur ol gizli söz, ârif söyler dün gündüz/ Hiç nisanı denmedi, hür u kusûr içinde<br />

<br />

*Oysa tek bir gizli söz, irfan sahiplerinin dilinde anlam kazanır. Ancak onu ifade edebilecek özgün ve kusursuz bir kelime yoktur.<br />

<br />

Yunus sen diler isen dostu görem der isen/ Ayandır görenlere ol gönüller içinde<br />

<br />

*Yunus, sen gerçek Dost'unu, asıl öz varlığını görmek istersen, o, kendisini görenlere, Gönüllerde apaçıktır.<br />

<br />

Dört kitabın ma'nisi, tamamdır bir elifte, / Sen elif dersin hoca, ma'nisi ne demektir?<br />

<br />

*Elif, ebced hesabına göre "BİR" rakamının ve Allah'ın sembolüdür. Sembolik olarak Dört kitabın da aslı BİR kaynaktan gelmektedir. Ya bilgelerin söylediği BİR, hangi anlamdadır? Acaba işin aslını kavrayabiliyorlar mı?<br />

<br />

Benim bunda kararım yok, ben bunda gitmeğe geldim<br />

<br />

Bezirgânım metaım çok, alana satmaya geldim<br />

<br />

*Bu dünyada kalıcı değilim, gidiciyim; ama Bilgi dağıtmaya, almak/öğrenmek isteyene açıklamaya GÖREVLİ geldim.<br />

<br />

Ben gelmedim da'vi için, benim işim sevi için/ Dost'un evi gönüllerdir, gönüller yapmaya geldim<br />

<br />

*Kimseyle özel bir davam yok, ben SEVGİ yolundan gidiyorum. Dostluk (velîlik) Makamı gönüllere hitap eder; ben bunu sağlamak için aracı olarak geldim.<br />

<br />

Dost esriği deliliğim, âşıklar bilir neliğim/&nbsp; Devşiriben ikiliğim, BİR'liğe bitmeye geldim<br />

<br />

*Bu çılgın halim, DOST’luk ilhamındandır; bunun nasıl bir şey olduğunu, gerçek âşıklar bilir. İkiliği (ruh ve maddeyi) BİRLEŞTİRMEYE, BİRLİĞİ (Tek Zâtı/ kişiliği) KURMAYA geldim.<br />

<br />

Ol hocamdır ben kuluyum, Dost bahçesi bülbülüyüm<br />

<br />

Ol hocamın bahçesinde, şad olup ötmeye geldim<br />

<br />

*Asıl bilge O’dur, ben onun hizmetlisiyim; Öz varlık benim ağzımdan konuşmaktadır. O'nun TESİR ALANI içinde BİLGİ AKTARMAK ile görevliyim<br />

<br />

@<br />

<br />

Bu ilhamlar ile ne tür vizyonlar gördüğünü, nasıl haller yaşadığını şöyle anlatır:<br />

<br />

Âdemîlikten çıkam, uçam melek mülküne[2],<br />

<br />

Levn[3] olam, bîlevn olam, geh kevn[4] olam bîkân[5] olam<br />

<br />

*Ruhsuz kalıp olmaktan çıkarım, yetkinlerin ilâhî bilgilerine uçarım; bir beliririm, bir belirsiz olurum, kâh varlık olurum, kâh o varlığın kaynağı olurum.<br />

<br />

Geh dönem, bir şems olam, zerrede yüz bin arş ola<br />

<br />

Geh yine tuğyân (azmak, öfkelenmek, taşmak)&nbsp; olam,&nbsp; âlemlere tûfan olam.<br />

<br />

*Kâh dönüp her bir zerresinde yüz bin arşı olan bir güneş, yani külli şuurun, düşünce okyanusunun kendisi&nbsp; olurum; kâh azarım, taşarım; ruhsuz kalıpları bilgilendiririm, onları yeniden düzene sokarım.<br />

<br />

&nbsp;<br />

<br />

Evveli Hû, âhırı Hû, yâ Hû (nefes)&nbsp; illâ Hû (Kutsal Ruh) olam<br />

<br />

Evvel Ahîr ol kalâ (sözü) vu “men aleyhâ fân[6]” olam.<br />

<br />

*O'nun öncesi, O'nun sonrası, ey nefes, ille de O Kutsal Ruh olurum; şu "ben geçiciyim, zamana tâbîyim" sözünün öncesi ve sonrası olurum!<br />

<br />

&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; @<br />

<br />

Deyen ol, işiten ol, gören ol, gösteren ol/ Her sözü söyleyen ol, sûret can menzilidir<br />

<br />

*Aslında diyen, işiten, gören, gösteren; her sözü söyleyen O’dur; bu biçimsel kalıp, O Özün son durağıdır.<br />

<br />

Bu konuda bir bilgi de şöyledir:<br />

<br />

[7]Önce olan da O’dur; sonda kalan da O’dur.<br />

<br />

Hep VAR olan ve hep başlatan (EL-FETTAH)<br />

<br />

ve hep geriye kalan (EL-BÂKÎ) da O’dur.<br />

<br />

&nbsp;<br />

<br />

Önceki nefslerde de VAR olan ve onlarla seslenen de O’dur;<br />

<br />

Sonraki nefslerde olacak olan da O’dur.<br />

<br />

Her aşamada, her basamakta VAR olan da O’dur.<br />

<br />

&nbsp;<br />

<br />

Önceki yaşamlarda da olan O’dur;<br />

<br />

Sonraki yaşamı değerlendirecek<br />

<br />

ve bedenlenecek olan da O’dur.<br />

<br />

&nbsp;<br />

<br />

Başta da sonda da VAR ise;<br />

<br />

O hep VAR olandır;<br />

<br />

hem zâhirde (EZ-ZÂHİR), hem bâtında (EL-BÂTIN).<br />

<br />

&nbsp;<br />

<br />

Zâhirde (görünürde) VAR iken, ŞİMDİ (El-Hal) olandır!<br />

<br />

Bâtında VAR iken, önceki (EL-EVVEL) ve sonraki (EL-AHİR) olandır.<br />

<br />

Önceki bâkide (EL-BÂKÎ) VAR olup, sonrakine bâki (EL-BÂKÎ) kalandır!<br />

<br />

&nbsp;<br />

<br />

O hep YOK’ta olup, YOK’ta kalandır!<br />

<br />

Öncekinde (EL-EVVEL) YOK’ta olup, ŞİMDİ’ye (EL-AN) saklanandır;<br />

<br />

Şimdide bâkî (EL-BÂKÎ) kalıp, sonrakinde (EL-ÂHİR) YOK’ta olandır!<br />

<br />

&nbsp;<br />

<br />

Başta da sonda da YOK’ta ise; O hep YOK’ta olandır;<br />

<br />

Bir görünen (EL-ZÂHİR), bir saklanandır (EL-BÂTIN).<br />

<br />

Zâhirde YOK iken, bâtında VAR olandır!<br />

<br />

&nbsp;<br />

<br />

Hal böyle olunca, EL-HAKK,<br />

<br />

öncekinde (EL-EVVEL) ve sonrakinde (EL-AHİR),<br />

<br />

Gerek cisimdeyken, gerek maddeye bürünmeden;<br />

<br />

Hep VAR’dadır ve hep YOK’tadır.<br />

<br />

&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; @<br />

<br />

Yüce Bütün, Yunus’un dilinden de aynı şekilde seslenmektedir:<br />

<br />

Ete deri, süngük çatan; ten perdelerini tutan<br />

<br />

Kudret işim çoktur benim, hem zâhir-ü âyân benim<br />

<br />

*Eti deri ile kaplayan, ten perdesinin ardına saklanan; gücümü çok çeşitli kullanarak hem de apaçık görünen benim!<br />

<br />

<br />

Hem Bâtınım hem Zâhirim, hem Evvelim, hem Ahirim<br />

<br />

Hem ben O'yum hem Ol benim, hem ol Kerim-u Han benim<br />

<br />

*Hem gizlenen, hem görünenim; hem öncekinde, hem sonrakinde olanım; hem ben "O"yum; hem O "ben"im; hem de o kerem sahibi hükümdar benim.<br />

<br />

Yoktur arada terceman, ondaki iş bana âyan<br />

<br />

Ol'dur bana veren lisan, ol denize umman benim<br />

<br />

*Arada bir çevirmen yoktur; Yunus'un yaptığı iş, bana doğrudan görünür; o beni dile getirendir, dolayısıyla Yunus “deniz” ise “ummanı” (okyanusu) benim.<br />

<br />

Bu yeri göğü yaratan, bu Arş-ü Kürsü durduran<br />

<br />

Binbir adı vardır Yûnus, ol Sâhib-i Kur'an benim!<br />

<br />

*Bu fizik bedeni yaratılıp, üzerine kişilik katlarını (astral bedenleri) giydiren; düşünce okyanusu dalgalanınca, Nuh'a o muhteşem bilgiyi indiren de benim.<br />

<br />

@<br />

<br />

Evvel-Kadîm önden-sona, zevâli yok “Sultan” benim!<br />

<br />

Yedi iklime hükmedip, diri tutan “Sübhan benim!<br />

<br />

*Öncesinde-başlangıcından itibaren sonuna kadar, ölümsüz "hükümran" benim. Yedi kişiliğe hükmeden ve onları diri (canlı/ işlevinde) tutan yaratıcı da benim.<br />

<br />

Ben bu yeri yaratınca, yer üstüne gök durunca<br />

<br />

Ulu deniz mevc olunca, Nuh'a Tûfan veren benim!<br />

<br />

*Bu fizik bedeni yaratılıp, üzerine kişilik katlarını (astral bedenleri) giydiren; düşünce okyanusu dalgalanınca, Nuh'a o muhteşem bilgiyi indiren de benim.<br />

<br />

Dur dedim göklere durdu, gökler dahi karar kıldı,<br />

<br />

Yüzbin türlü Adem geldi, getirip gideren benim!<br />

<br />

*Nefslerin çılgınlıklarını durduran, dengeleyen benim. Yüz bin çeşit ruhsuz kalıp yapıldı bozuldu, hepsini gönderen ve geri çeken benim.<br />

<br />

Sûfî ile sûfî olan, Sâfî ile sâfî benim<br />

<br />

Bel bağlayıp taât eden, ol Kerim-ü Rahman benim!<br />

<br />

*Mistiklerle mistik, saf kişiyle de saf kişi olurum; itaat eden de benim, o Rahman olan da benim!<br />

<br />

Kaf'tan Kaf'a hükmeyleyen, divleri hükmüne koyan<br />

<br />

Yele binip seyran tutan, bu mülke Süleyman benim!<br />

<br />

*Zihinden zihne geçen, yetkinleşenleri (dev=deva=melek=yetkin) hükmüne alan; rüzgâr gibi gezinen, İlâhî bilginin sahibi benim.<br />

<br />

Yunus değil bunu diyen, Kudret dilidir söyleyen<br />

<br />

Kâfir ola inanmayan, Evvel, Ahır, hem An benim!<br />

<br />

*Bunları diyen Yunus değil, Kudret’in akışıdır; inanmayan kişi gerçeği örtendir: Öncesi, sonrası ve şu an (zaman dahî) benim!<br />

<br />

MEVLÂNÂ’dan:<br />

<br />

Gün bitti fakat mutluluğun can sesiyiz, / Baştanbaşa bir çengi-gönül bahsiyiz,<br />

<br />

Hem âşığı, hem mâşuğuyuz kendimizin, / Hem meclisiyiz, bülbülüyüz gül bahçemizin<br />

<br />

*Zaman bitti, ama bu, öz varlığın mutluluğunun sesidir; bir baştan bir başa bir gönül şarkısı olduk. Hem seven hem de sevileniz; hem tüm kişiliklerin bütünü hem de Yüceliğin kat kat açılan bilgilerini dile getireniz.<br />

<br />

Hep O’dur varlık ve yokluk, haz, keder, / Neyse istek, hep O yoktan var eder,<br />

<br />

Can gözün, âh olsa candan görmeğe,/ Sen O’sun, bil, böyledir kutsal kader!<br />

<br />

*Varlık, yokluk, haz, keder… hepsi O’dur ve biz ne istersek, isteğimizi yoktan var eder. Özün gözüyle öz varlığı görmek mümkün olsaydı, kendini görürdün, program budur.<br />

<br />

&nbsp;<br />

<br />

MUHYİDDİN-İ ARABİ’den:<br />

<br />

Allah beni över, ben de onu, / O bana kulluk eder, ben de O’na!<br />

<br />

BİR halde ben O’nu ikrar (kabul) ederim!/ Eşyadaki çokluk ve değişikliği görünce inkâr ederim!<br />

<br />

O, bizden nasıl vazgeçebilir?/ Ben O’na müsaade eder ve O’nu zuhur (görüntü) alanına çıkarırım!<br />

<br />

*Yüce varlık beni övdükçe, ben de onu överim. O bana hizmet ettikçe ben de ona ederim. .BİR olarak düşündüğümde kabullenir; çokluktaki çehresini gördükçe inkâr ederim. O bizden nasıl vazgeçebilir; çünkü biz (hem beden hem huy, hem düşünce, hem yaradılış olarak) onun görüntü alanıyız.<br />

<br />

Şimdi sana sır açıklandı, iş de meydana çıktı: Muhakkak ki tek denilen Zât, çiftin içine girdi.<br />

<br />

O her görenle görür ve her görünende görünür./ Demek ki âlem O’nun sûretidir.<br />

<br />

O da âlemin ruhu olup, onu sevk ve idare eder.<br />

<br />

Bu sûretle âlem (toplum), /&nbsp; İNSAN-I KEBÎR = ULU İNSAN’dır!<br />

<br />

*İşte işin sırrı buradadır. Tek olan Mutlak Varlık, ruh ve madde olarak ikileşti.&nbsp; Her görenle gören ve her görünende görünür hale gelen O'dur; ve âlem denen ruhsuz kalıp (kalıplar bütünü), onun maddesel bir biçimidir.<br />

<br />

*O ise kalıbın ruhu (aklı, idraki, iradesi, mantığı ve muhakemesi) olarak onu yönlendirir ve yönetir. Dolayısıyla kalıplar bütünü, ULU bir İNSAN'dır.<br />

<br />

MEVLÂNÂ, bu konuyu şöyle özetler:<br />

<br />

Eşi yok sevgili, bir tatlı oyun sundu câna,/“Tek mi çift mi dileğin neyse, hemen söyle bana”,<br />

<br />

Gülerek “Çift olalım, gel güzelim haydi!” dedim,/ “Çift olup tek kalalım sevdiceğim, anlasana!”<br />

<br />

*Eşsiz varlığın oyunudur madde aynasında kendi sûretini nefs olarak seyretmek. Hem her ikisini kavramak hem de ikisini BİR etmek, oyunun en güzel yanıdır.<br />

<br />

BİR cânım, gel gör ki var yüz bin tenim/ Neyleyip netsem ki ağzım sır benim,<br />

<br />

Bunca insan var “benim” hep “ben” diyen,/ Yok ki bir er, söylesin tek “ben senim!”<br />

<br />

*BİR olanın yüz bin çeşit insan biçiminde görünümü vardır ve işin SIR'rı da buradadır. Hepsi de nefsinin zorlamasıyla "Ben" sözcüğünü kullanmakta ve farklı bir kişi olduğunu söylemektedir. Aslında O'nun pek çok görünümünden sadece biri olduğunu idrak edebilse; işte o zaman, herkesin içinden seslenen&nbsp; o muhteşem TEK "BEN" ortaya çıkacaktır.<br />

<br />

Aynı ruhtan yücelen bir nice unsur gibiyiz,/ İki can-içre biziz, sonsuza yansır gibiyiz,<br />

<br />

Bir güzel anlamı elbet olacak, sevgimizin/ Bil ki sen bende, ben de sende bir sır gibiyiz<br />

<br />

*Aynı Yüce aklın ürünü olan sayısız eleman, ham madde gibiyiz; oysa içiçe iki temel değerin (ruh ve maddenin) sonsuz sayıda çeşitlemesi (aynalanması) gibiyiz. Bu birlikteliğin, bağlanmanın, coşkulu sevdanın, kavramlar/ yasalar/ değerler katında elbette bir anlamı olacaktır. Bu da her iki taraf için birbiriyle iç içe oldukları halde birbirini göremeyip arayan "gizemlilik" halidir.<br />

<br />

@&nbsp; <br />

<br />

KATILIM<br />

<br />

Osman SOYAL’ın terimleri Atlanta terimleridir, buna saygı duyuyorum. Her ne kadar ihtiyaç yok diyorsa da, bir tercümeye ihtiyaç vardır. Altan GÜROL’un da dediği gibi, o kavramlar ile benim kafamdaki kavramların örtüşmesi gerekir ki ben ne dendiğini anlayayım. Atlanta teknik terimlerini her ne kadar çalışmasam da, benim zihnimdeki bazı nirengiler ile onları yerlerine oturtmam mümkün olabilmektedir.<br />

<br />

<br />

1.Bazı dillerde bulunan sözcüklerin bazı dillerde karşılığı yoktur; dolayısıyla bir dilden bir başkasına çevrilirken karşılığı yok ise, yerine uygun başka bir sözcük konulur. İkinci dilden bir üçüncüsüne çevrildiğinde yine benzer bir kelime konulur; dolayısıyla konu orijinal anlamından giderek kaymaya, değişmeye başlar. Sonuçta karşımıza çok farklı anlatımlar çıkar. Sözgelimi “Altın” sembolü Kur’an’da da geçer. Müddesir (Örtünen, Bürünen, Gizlenen) Sûresinin 10. ve 11.âyetlerinde “Gerçekleri örtenler ile çok az sayıdaki kişiden gayrisine Altın ve Birlik olmaları yasaklanır” denmektedir.&nbsp; Bin yıllarca kullanılan sembollerden biridir “altın”; çünkü o süre boyunca o sözcüğe yüklenen “iyi, sâlih, düzgün, dürüst, aydın kişi” anlamı değişmemiştir. Galaksi, birçok değişik sistemlerden meydana gelmiş bir birliktir. O zaman bu mihenk taşından dönüp bakıyorum ve “Altın Galaksi İmparatorluğu” ifadesinde “Çeşitli salih, aydın kişilerin gruplarından oluşmuş bir Ortak Şuur’un Egemenliği”nden söz edildiğini görüyorum. Bu durumda Altın Çağ da, “arınmış kişilerin oluşturduğu toplumların dönemi” anlamına gelmektedir.<br />

<br />

2.Dünya genelinde manyetik alan değişimi söz konusudur. Zihnin çalışma sistemi, beynin çalışma fonksiyonları, hatta DNA kayıtları da manyetiktir. Bu manyetik alan, eğer dünya manyetik alanı ile eşdeğer titreşimde ise, manyetik silici devreye girerek kayıtları silmektedir. İşte karşımıza “hasat” çıktı. Alt frekanstaki yazılımlar otomatik olarak silinirken; üste çıkanlar etki altında kalmayacaktır. Birlik, Bütünlük olmaktan bir kasıt da bir bileşik alan yaratarak, beraberce geçişin söz konusu olmasıdır. Kadirî’nin bir şiirinde: “Kervan gidiyor, git birini bul, bir el tut, belki birini bulursun, yoldaş olur kurtulursun” tarzında güzel bir ifade vardır. Bu yolda muhteşem bir kervan gitmektedir, dostlar. Bu kervanda el ele tutuşmalı, birbirimizi aydınlatmalı, zihinsel yapılarını yükseltmeliyiz.<br />

<br />

3.Geride “şeytan” kalmayacak ifadesinde de, bu boyuta sıçrayanlarda “nefsaniyet” kalmayacağının ifadesi yer almaktadır. Egolar, bencillikler alt boyut değerlerdir; dünya titreşimine uyumludur. Düşük frekanslar, cehennem (cehnam, cahm) denilen “ahlaksızlık” ortamını oluşturacaklardır. O boyuta kilitlenenler, onun yasaları çerçevesinde karşılık göreceklerdir. Ama “cennet” denilen, yaratım, yeniden oluşum boyutlarını oluşturan, sonsuz-sınırsız düşünce boyutlarına sıçrama yapanlar muhteşem bir bütünü projekte edeceklerdir.<br />

<br />

Mitoslara dönüp bakınca, şeytan olarak adlandırılan nefsaniyete LUSİFER yani “kendinden ışıyan” dendiğini göreceğiz. Bir dönem Hz.İsa’ya da lusifer denmiş, sonra kötü anlamda yorumlanarak bu terimden vazgeçilmiştir. Mitoslar (Myto-logos: İlahiyat İlmi ve eski Türk Altay efsaneleri/gizemciliği) bilgiyi şöyle anlatır. Lusifer, aslında yüce bir hükümdardır, Tanrı ile kavga eder ve yeraltına sürülür, orada uzun süre hükümdarlık eder, sonra pişman olur; Tanrı tarafından bağışlanarak tekrar eski makamına yükselir, tahtına oturur. Kutsal Metinlerdeki bilgilere dönüp bakarsak, yüceliğin sistemi ruh ve madde olarak ikiye ayırması (yerle gök ayrıldı diye sembollenir) karşısında, “BEN” bilinci, alegorik olarak İblis (yani Lusifer) “BEN senden önce vardım, yasa BİR’lik-TEK’lik yasasıdır, yasaya karşı gelemem, bu ruhsuz kalıba giremem. İkilik olunca, o kalıp şuursuzca kendini TEK görecek ve seni inkar edecektir” der. Maddeyi deneyecek boyutlar ısrar ederler; sonuçta bir sözleşme yapılır. Benlik (iblis), ruhsuz kalıba nefs (şeytan) olarak girecektir (feyz-i akdes). O kalıp kemâle erene kadar kibre kapılarak kendini üstün, tek olarak görecek; başkalarını ezerek egemenliğini sürdürecektir.&nbsp; Ruhsuz (akıl, irade, idrak, muhakeme ve mantıktan yoksun) kalıbın idraki açıldığında yani KIYAM ettiklerinde (feyz-i mukaddes) ruh ve maddenin aslında BİR olduğunu anladığında, AYDIN BİR BİREY olarak dönüp tahtına oturacaktır. Mevlanâ’nın da değindiği gibi, insanın var olduğundan itibaren şimdiye kadar tek tek veya gruplarla oynanan bu oyun, şimdi topluca KIYAMET adı altında oynanmaktadır.&nbsp; Elbette o zaman da dünyada (beden ve bedenler bütününde) şeytana yani nefse yer kalmayacaktır.<br />

<br />

4.Evren Haritası denilen Hayat Ağacı’ndaki, Güneş sistemine baktığımızda, zihin sıçramalarının “ışık/ aydınlanma küreleri” olarak ifade edilen, bilgelerin oluşturduğu ortak düşünce bütünlüklerine ulaşmaları söz konusudur. Sözgelimi “Nimetler Denizi”, “Taşkınlar Denizi”, “Kamkam Denizi” gibi hizmet ve yaratım kayıtları yazılacak, okunacak; esirî madde olarak da bilinen kozmik bilgisayarın kullanımına geçilecektir. Güneş sistemi içindeki milyon-milyar kilometreler anlık sıçrayışlarla ulaşılan menzillere dönüşecektir. Düşüncelerini denetleyebilen dehalar “Ay” mesafesine; Arınmışların grubu “Merkür” mesafesine ulaşacaktır. Öz varlıklarına ulaşmak için çırpınanların erdiği boyut, “Venüs”tür.&nbsp; Güzelliğin, mükemmeliyetin, peşinde koşanların düşünceleri “Güneş”tir. Günümüzde Marduk üzerine çok şeyler yazılım çizilmektedir. Marduk, “Mars”ın eski söylenişidir ve Adaletin kılıcını da semboller ki; düşünceler o boyuta doğru uzanmakta ve yazılımları okumaktadır. Mars’ın ötesine geçince, dış uzaya sıçramış oluruz. Bilgelerin ulaşacağı mesafede, “Jüpiter” yer almaktadır. Aydınlık bilinç ise “Satürn”de bizi beklemektedir. Gizemlere girenler “Uranus”a kadar uzanır. Neptün mesafesinde, büyük bir düşünce okyanusu yer almakta demektir ve hikmet sahiplerinin menzilidir. Güneş sisteminin kürsüsü, bugün gezegenliği tartışılan Plüton’a doğrudur ve burada bilinmezin kapıları açılmaktadır.<br />

<br />

<br />

Güneş sisteminin dışında bir “hiçlik” hendeği ya da uçurumu yer almaktadır, Bunun ötesinde ise derin uzay denilen farklı bir ortam devreye girer ki; bilim adamlarının o muhteşem zihinsel sıçrayışları, onları projekte edebilmektedir. Aksi halde ne başka gezegenlere insanlı-insansız araçlar gönderebilir; ne de Voyager aygıtları güneş sistemini terk ederek o uçurumu geçebilir; derin uzayda sonsuz yolculuklarını, yıldızlardan aldıkları enerji ile sürdürebilirlerdi. <br />

<br />

Bu muhteşem mesafelerin, kozmikte düşünceyle dolaşılmaya başlanınca ne denli kısa mesafeler olarak kaldığını anlamamak mümkün değildir. Bilim adamları biyo-plazma denilen bu ortamdaki düşünce sirkülâsyonunu araştırmadalar. O halde hedef apaçık ortadadır. Düşünce olarak dünyanın ötesine sıçrayabilmek… Neden?<br />

<br />

O zaman diyebiliyoruz ki, o BÜTÜN’den düşünce kıvılcımları olarak dünyaya indik, onun kurallarına (4 unsuruna, 4 meleğine) tabî olarak doğum yoluyla fizik beden giyindik ve bu bedenle, geldiğimiz yere dönüp bakmaktayız. Uzaya açılmak istiyoruz, çünkü bu, maddeye girmemiş halimizi, özvarlığımızı aramak olmuyor mu? Bu tutku, öz varlığını arayan nefsaniyetin çırpınışlarının, başka bir aynadaki ifadesi değil midir?<br />

<br />

Gâh ola odlar yakam, diller yıkam, canlar yakam<br />

<br />

Gâh varam arşa çıkam, geh şah u geh sultân olam<br />

<br />

*Kâh ateşler yakarım, gönüller yıkarım, canlar yakarım; kâh giderim arşa çıkarım, bazen şah, bazen kudretin efendisi olurum!<br />

<br />

Nice bir dertler ile odlâra yanam yâkılam<br />

<br />

Nice bir şâkir olam, zâkir olam, mihmân olam<br />

<br />

*Nice dertler ile yanarım yakınırım; nice şükrederim, zikrederim, konuk olurum<br />

<br />

Nice bir Cercis ü Bercis olam u Mirrih olam<br />

<br />

Nice bir Câlinus u Bukrât olam, Lokmân olam<br />

<br />

*Cercislerin bileşik alanından olur tebliğ veririm, Bilgelerden olur bilgi,&nbsp; Adalet dehalarından olur adalet dağıtırım. Calinosların ortak şuurundan olur felsefe yapar, Bukratların, Lokmanların makamına çıkar ahlakî ve tıbbî öğütler veririm.<br />

<br />

*Cercis (Circis) Taberî Tarihi’ne göre İsâ’dan sonra gelmiş ve Filistin’de yaşamış, onun şeriatı ile amel etmiş bir peygamberdir. 7 sene tebliğde bulunmuş, çok işkenceler görmüştür. En sonunda şehid edilmiştir.&nbsp; Calinos, İlk çağlarda yaşamış bir Yunan Filozofudur. Lokman Hakîm: Hz.Davud zamanında yaşadığı rivayet edilen bir peygamber veya velî. Ahlâk ve tıp üzerine öğütleri vardır. Yunus bu bilge kişilerin de aynı bütünde, farklı kalıpta ortaya çıktıklarına değinir: Bercis, Jüpiter’dir.<br />

<br />

[1] Fuzulî, LEYLA VE MECNUN, aynı eser, Sf: 482-485<br />

<br />

[2] mülk: ilâhî bilgi (Füsûs-Arâbî)<br />

<br />

[3] levn: renk, boya. Sıfat, nev’, çeşit, tür. Bir şeyi diğerinden ayıran alamet.<br />

<br />

[4] kevn : Hudus, varlık, var olmak. Vücud, âlem, kâinat. Mevcudiyet<br />

<br />

[5] kân: (f) Bir şeyin menbaı. *Kuyu, kaynak. *Maden ocağı. *Bir keyfiyetin (niteliğin) bol olduğu kimse.<br />

<br />

[6] fanî:&nbsp; Muvakkat (zamana bağımlı), gelip geçici, devamı olmayan, konuk.<br />

<br />

[7] ANONİM-US (Bizler: Ortak Akıl-Ortak Zekâ), Bilgi: 256/1 - 08.04.06/ 19.20

 

BİRLİK ORKESTRASI..??<br />

<br />

Kardeşlerim, bu yazıyı okuyarak, 5 Ocak 2010 tarihindeki sempozyum veya sohbetimize iştirak ederek: HÜR İNSAN ve KOŞULSUZ SEVGİ konusunda düşüncelerimi aktarma, TERRA’da ortaklaşa, BİRLİK BİLİNCİ düşüncesini çapalama fırsatı verdiğiniz için, her kim içinse !!!!&nbsp; onlar adına da teşekkür ederim.. ??<br />

<br />

Orkestra sembolizması ile BİRLİK BİLİNCİ veya uyumla bir realiteyi yüklenenleri anlatmadan önce, bu bilince giden yoldaki beşer insanı tanımlamak uygun olur. İnsan dediğimiz ete kemiğe bürünüp de görünen varlık, pek çok katmanlardan oluşmaktadır. Anne ve babadan elde edilen DNA’larla oluşan fizik bedenimiz,&nbsp; mikrokozmoz gibi, birbirini tekrar eden hücreleri ile bir biyonik kristal orkestra yapısındadır. İnsanlık realitesi de makrokozmoz benzeri bu BİRLİK yolundadır.<br />

<br />

DNA’lar her hücremizde var olan, bütünümüzü bilen ve uyumla takım çalışması yaparak, tıpkı bir kristalin büyümesi gibi, anne karnından itibaren kendi kendini inşa eden, bir yapıdadır. Birlik bilinci dediğimiz de, sanal bir beden veya birbiri ile uyumlu çalışan oyuncuların takımından, kendiliğinden oluşan KOŞULSUZ SEVGİ orkestrasından başka nedir ki..??<br />

<br />

Şimdi bu orkestra üyelerinin nasıl seçildiğine, kendinden kendine yürüyen insanın, sırat köprüsünü nasıl kurduğuna bakalım.<br />

<br />

Kendini bilen insan, fark etmiştir ki: fizik bedeninde, kendi kendine çalışan, iç içe pek çok otonom sistem vardır. Fizik bedene, bilgisayarın donanımı dersek, bu donanımın üzerinde bir de yazılım vardır. Fizik bedenimizle iç içe ve onu çevreleyen bu yapı: düşüncelerimize bağlı biyoelektriksel aktivitelerimizle şekillenen, renklenen, eterik, duygusal, zihinsel ve ruhsal katman denilen elektromanyetik bedenleri de içerir. Kendini bil çalışmalarında, her birimiz hem kendimizde ve hem de çevremizdeki kişilerde, beş duyumuzla veya hislerimizle bunları algılıyor ve kararlarımızı ön yargılı olarak bunlara dayanarak verdiğimizi fark ediyoruz.<br />

<br />

İnsan: yolculuk veya yaşam dediğimiz süreçte, öğretmen ve öğrenci olurken, kapalı bilinçten açık bilince, dudaktan kalbe, beşerden kamil insana, yaşam amacını ve yolculuğunu fark edene kadar: kendinden kendine yürüyen ve bu yolda kendisi ile savaşırken, farkındalık, bilerek yapma veya kendini dönüştürme sürecini yaşamaktadır.<br />

<br />

İnsan yaşamda, oyuncu, seyirci, oyun yazarı veya oyun olduğunu fark edebilir. Bu farkındalık içsel bir çalışma ve kendini yaşam denilen oyundan sıyırma, hür olma ile yapılabilir. Geçmiş ve gelecek, anda yaşanan farkındalıktadır. İsteyin verilecektir.<br />

<br />

İnsan bedeni bir sünger gibidir. Beden bulunduğu her ortamda, çevresinde olan biten her şeyi, zihin adı altında, kendi üzerinde donuk bir enerji, bilgi şeklinde barındırır. Zihin, bedene, yani maddeye hizmet eder: sürekli sebep sonuç peşinde koşar, yargılar, önerir, dualiteyi&nbsp; yaşatır. Buna beden bilincinde yaşamak diyoruz.. İnsan olma sanatı, zihni sakinleştirmek, hür bırakmak ve gönül bilincine geçmekten geçer.<br />

<br />

Beşer veya otonom insan tüm kararlarını, algıladığı enerjileri tartarak: karşılaştırarak, yargılayarak, zihninde yer eden, eski deneyim ve şablonlara uygun olarak verir. Beş duyusu ile algıladığı enerjiler ve bunlara koyduğu etiketler, benzer olaylar olduğunda, zihinden yani arşivden, bulunup ortaya çıkarılır ve kişi bu ön yargıların veya koşulların altında karar verir.&nbsp; Zihin, beşer insanda, insan aklına ve hürriyetine engel teşkil eden bir prangadır. Aklını, zihnin esaretinden kurtaramamış kişi, hür değildir ve dualitede, 3B’de yaşar.<br />

<br />

Koşulsuz Sevgi veya birlik bilinci orkestrasının oyuncuları: düşünen, birbirlerini ve kendi kendilerini geliştirecek, hür olacak şekilde düşünmeye ve davranmaya yönelenlerdir. Hür olma derecesi, ancak yeteri kadar olgunlaşmış kişilerde, kendi arzu ve iradeleri sayesinde kazanılır. Arınma ve hür olma kapısı, kişisel çaba ile içerden dışarı doğru açılır. Yazılı ve sözlü aktarılan her şey, hür düşünceyi bağlayandır. O nedenle en kutsalı, harflere, yazıya bağlamamak için, söylemek yerine, düşündürmek, yaşamak ve yaşatmak OLmak esastır.<br />

<br />

Hür insan, başkasının baskısından ve zihin koşullamalarından sıyrılmış, kendi içsel çalışmasını iradesi ile tamamlayabilendir. Bunu yaparken her davranışın ardında, kişileri o karara iten bir enerji, eski bir algı, buna koyulmuş bir etiket, yargı ve beden bilincinde yaşayan bir varlık olduğunu bilirler.<br />

<br />

Hür bir insan olma yolunda çalışan yolcu ve yol olanlar, ellerinden gelen her şekilde günlük yaşantılarında, sevgi, huzur, barış ve hoşgörü orkestralarında da görev yaparlar. Kardeşlerinin kendi kendilerine kapıyı açmaları için geçmekte oldukları engelleri, nasıl da kendi kendilerine yarattığını bilirler.<br />

<br />

Koşulsuz Sevgi orkestrasında, zorlama veya eleştiri yoktur. Koşulsuz Sevgi orkestrası üyeleri, yol gösterir ve beklerler. Zeytinyağ ve suyun zaman içinde karışmadan dengelenmesi gibi üyeleri, beşer insanlar arasından kendi çabaları ile ve kendiliğinden orkestraya gelirler. Orkestranın üyeliği, hür olmanın sürekli ve içsel bir çalışma ile sağlanacağını ve hakikat yolcusunun kardeşlerine de yol olacağını söyler.<br />

<br />

Birlik bilinci veya koşulsuz sevgi, birlikte yeni bir oyun yazmak veya insanlık realitesinde, aynı duygu ve düşünceyi kardeşçe paylaşanların orkestrasını oluşturmaktan başka nedir ki..??<br />

<br />

İyi ki varsınız, bayrak yarışçıları, düşünen, çaba harcayan, kendinden kendine yürüyen, ben den bire, dudaktan kalbe, ikiyi bir eden ve hakkı insanlık realitesinde var etmeye çaba gösteren sevgili orkestra üyeleri :J<br />

<br />

Şevki CAN<br />

<br />

5 Ocak 2010, CKM

 

17.09.2011<br />

BİRLİK SEMPOZYUMU (2)<br />

Av. NEZİRE SELÇUK’UN KONUŞMASI – 1. BÖLÜM<br />

<br />

Arkadaşlar, ben de izin verirseniz, Süper İnsanlık Realitesi adına konuşacağım. Şu anda dünya, daha once de sözü edildiği gibi yeşil renkten, maviye geçmektedir. Bu geçişler, dünyanın dört bir yanında gerçekleşen doğal afetler, sosyal ve siyasal şoklamalarla&nbsp; gerçekleşmektedir. Görev yapan Bütünlükler’in görev boyutları mavi olmayabilir. Bizler, Süper İnsanlık Realitesi Derneği, Günferi Siyahtan görev yaparız.&nbsp; Maviye geçiş, dünyanın görev aktivasyon alanının, dünyanın titreşim alanının Yeşilden, maviye geçişidir. Ve yeşilden maviye geçmekle, aslında Sonsuz Şuur’a geçişini yapmaktadır dünya. Bu da insani bilinçler için ruhsal uyanıştır.<br />

<br />

Bilgilerimiz şöyle der “Sizler, atiden geldiniz ve ölümlerden öte ölümlere indiniz. Dünya ölülerin bulunduğu bir yerdir.” Ve görevlerimizi anlatılır.&nbsp; Bütün’e hizmet, uyanışın sağlanması, yarınların tohumlanması v.s… Esasında hepimizin, burada bu Meclis’te bulunan hepimizin de görevi ve hedefi aynidir.<br />

<br />

Bilelim, bilmeyelim, kimimiz uyanmışız, görüyoruz, perdeleri kaldırmışız konuşuyoruz. Kimimiz, biliyoruz dillemiyoruz ama dünya bir geçiş yapıyor… Dünya çok önemli bir yer, Tanrısal Evriminin yapıldığı gürz dahilinde yegane bütünlük olarak biliniyor, eforlar sarfediliyor ve bizler ve Dünya, adım adım geçmekteyiz; geçirmekteyiz…<br />

<br />

Arkadaşımız geçişle ilgili oran verdi. Ben şunu söylemek istiyorum; Geçiş topyekün bir geçiş olacak ve başarı mutlaktır. Birilerinin geride veya dünde kalmaları söz konusu bile olmayacak. Dünya bütünlüğü ile geçmektedir. Olgun başakların seçimleri, sadece görevlilerin tesbiti açısından gerçekleşmektedir.<br />

<br />

Bu gün varılan noktada&nbsp; hasat olarak da ifade edilen; insanının kendisini tohum olarak çoklaması ve sonsuz sınırsızlıklara ekişi ile ilgili matematiksel formüllerle de izah edildiği üzere&nbsp; İkinin karesi ile başlayan ve her karenin karesinin alınışı ile sonsuz sınırsızlıklara ekiliş hali ve her ekilenin bilinç boyutunda yatay olarak logaritmal bir şekilde türevlerini yaratması mümkün olabilmektedir.<br />

<br />

Ha!, bu matematiksel sayı sistemlerinin ötesinde, 1997 yılından itibaren doğrudan doğruya ZERK SİSTEMİ de devreye girmiştir. Kürz bilinci aşıp 43. Hak Katı’na ulaşan bilinçler, maddenin zerre şuuruna bilginin&nbsp; direkt zerkini gerçekleştirebilmektedirler. 99. Hak Katı olan Nefes Katı’na ulaşan bilinçler, BETA GÜNEŞ ÇARKI olabilen bilinçlerdirler ki onlar sadece zerk ile de kalmayıp, atomaltına nüfus ederek, 1997-2007 yılları arasında Dünya’nın BETA UYARLAMA ÇALIŞMALARI’nı başarı ile gerçekleştiren bilinçlerdirler.<br />

<br />

Bilgi, her bir zerreye kotlanmış ve kayıtlanmıştır. Bilinçlerin bu bilgilerin farkına varması veya varmaması hiç fark etmiyor. Fark edende de etmeyende de bu bilgiler artık mevcuttur. Fark ettiğinde, uyandığında, uygun ortam olduğunda mutlaka bu bilgiler açılacaktır ve okunacaktır…<br />

<br />

Süreç son derece başarılı olarak devam etmektedir. Bazı sıkıntılar vardı. Örneğin Robotik Kotlarla verilen bilgiler… Robotik Kotlarla verilen bilgiler, kontrol altına alındı. Robotik Kotlarla verilen bilgilerin, kotlama, tohumlama ve yaşamları kayıtlama imkanı yoktu çünkü, bu bilgilerde Ruhsallık yoktu. Kotlamanın olmaması, Bütün’e zarar veriyordu ve Bütün’de bu tür çalışmalar, “var”ı değil, “yok”u kayıtlıyordu; “var”ı tüketiyordu. Çok şükür ki&nbsp; kontrol kurulabildi; dünya üzerinde Robotik Kotlar’la bilgi verilmesi engellendi. Halen süreç son derece pozitif bir biçimde işlemektedir. Her şey kontrol altındadır ve her bilgi, mutlak olarak Kati Kotlamalarla devreye alınmaktadır.<br />

<br />

Başta da söylediğim gibi “Ölümler Ötesi Ölüm”dür bu mekan, bu bilinç sayfası... Ve burada bulunan sizler, herkes, hepimiz, bugünde yarınları&nbsp; mayalamaya geldik. Zamanı kotlamaya, kayıtlamaya geldik. Yaşamı yarattırmaya geldik. Yeni kayıtlar, yeni Levh-i Mahfuz Kotlamaları, Cevheri Kayıtlar ve Mutlak Zaman Kotlamaları ve Mutlak Zaman Kotlamalarının, Nispi Zaman Sayfalarındaki akışı ve Bütün’ü kucaklayışı, Bütün’ü etkileyişi, yenileyişi…<br />

<br />

Evet, bilinç kotları açılıyor, daha hızlı biçimde açılacaktır. Ve hedef, herkesin kendini dinleyebilmesi, bilebilmesidir. Herkes kendini, kendi yüreğinden dinlediği zaman ne mürşide ne de başka öndere ihtiyaç kalmayacaktır. Her bir bilinç, kendi yüreğinin otokontrolünde ve rehberliğinde yolunu bulacaktır. Hedefimiz budur…<br />

<br />

Ve dünya insanlığı; yeni dönemde artık insan formunda, Gerçek İnsanı kotlamaya ve kayıtlamaya başlıyorlar. Bugüne kadar,&nbsp; insan formu içinde, dünyada yaratılmış bitki, hayvan ve tüm sair kotları taşıyan, adı insan olanlar, ancak bu form içinde “İNSAN” dediğimiz kota sahip olmayanlar, “İnsan Kotu”nu kendi formal bedenlerine kayıtlayacaklar ve var edecekler.&nbsp; <br />

<br />

Bundan böyle İnsan Çalışmaları’na başlanıyor. İnsan Çalışmaları, çok ciddi çalışmalardır. İnsan olmayı sağlayacak, insan gibi davranmayı sağlayacak çalışmalardır. Ve insanın kendi “yaratkanlığını” aktive edeceği bir sürecin başlamasıdır. Bunlar son derece önemli gelişmelerdir. İşte Kıyam, tam da budur.<br />

&nbsp;<br />

Süper İnsanlık Realitesi Derneği Başkanı<br />

Av. Nezire SELÇUK

 

BİR OLMAK, OLMAK VEYA OLMAMAK MESELESİDİR!<br />

<br />

Bugün, bizleri bir araya getiren ve birlik çağrısı yapan Bir Yüce Sisteme şükranlarımızı sunarak başlamak istiyorum. Şurada hepimiz Bir Olan Yüce Sistemin zaten içinde olduğumuzu hissederek, şu anı kendimiz için de yükseltelim. Öyle ki Bir olmanın anlamı burada konuşulanların çok daha üst anlamıyla içlerimize doğsun. Çünkü anlatımlar, sözcükler gönülleri, şuurları tetiklemekten öte gidemezler. Asıl olan bizim “kendimiz” dediğimiz illüzyonu bir yana bırakarak Bir dediğimiz ama asla kelimelere dökülemeyecek olan o Yüceliğin içinde hem var olmak hem eriyip yok olmak gibi iki zıt durumu tek bir halde deneyimlemektir. Yüceliğin içinde var olmak ve eriyip yok olmak bir arada nasıl yaşanır? Hem de dünya da? Biz buna o büyük sevgi diyoruz. Egosal, koşullu sevgiden çok farklı, Yaratan’a en üstün ibadet olan o büyük, yüce sevgi. Bu anlamda BİR olma çağrısı sevgi çağrısıdır. Belki 150 yıl öncesinden başlayan ve her dinden her inanıştan insana yöneltilmiş olan bu çağrı aynı zamanda bir kapanış ve yeni bir açılış dönemini konusunda da büyük ikazlar yapıyor.<br />

<br />

Evet, bugüne kadar tam farkında olmasak da Bir olan Yüce Sistemin zaten içindeydik. Ne var ki şuurlu ve aktif değil, uykuda olarak, Yüceliğin uyanmasını beklediği, uyanması için zaman tanıdığı, devamlı bir uyanma eğitimi verdiği varlıklar olarak. Tanınan zaman bitmek üzeredir. Tanınan süre bitince ne olur? İşte o zaman gerçekten Bir olan Yüce sistemin dışında kalırız. Çünkü bizi koruyan, var olmamızı sağlayan enerji kuşağı bir zamandan beri çözülmekte, yeni ve daha üst enerji kuşağı BİR olma enerjisi yavaş yavaş bir öncekinin yerine geçmektedir. Yeni kuşağa katılabilenler var oluşlarını sevgi ve Bir olma haliyle sürdürecekler, diğerleri dışarıda kalarak var olma şanslarını kaybedeceklerdir. Sonuç olarak net bir şekilde görülmektedir ki BİR OLMAK, İNSANLIK İÇİN OLMAK VEYA OLMAMAK MESELESİDİR,<br />

<br />

Bu nedenle çağrı yoğunlaşmıştır. İnsana her yoldan sesleniliyor; kitaplarla, sanat eserleriyle, TV haber ve programlarıyla, filmlerle sesleniliyor. Bir olma çağrısı, sevgi çağrısı hala gönüllere girmeyince, dünyada hastalıklar, kargaşa, ıstırap, şiddet, umutsuzluk artıyor, bunlara bağlı olarak da insanlık doğru ve iyiden, sevgiden daha çok uzaklaşıyor ve uyku hali derinleşiyor.<br />

<br />

Sevgili arkadaşlar, burada bulunan, şimdi burada bulunmasa da kalpleri bizimle birlikte atan kardeşler! Bizlerin bunları biliyor olması, herkese anlatması sonuçları değiştirmeyecektir. Bu konulara gönül vermek tüm insanlık adına büyük bir sorumluluktur. Bizler burada güzel bir gün geçirmek için değil, sorumluluğumuzu yüklenmek üzere toplandık. Bizlerden insanlık için büyük bir hizmet bekleniyor. Bu hizmet koşulsuz sevginin yüksek şuuruyla Yüce Sistemle BİR olmayı başarmaktır. Bizler BİR olmayı başardığımızda bizden yayılan frekans hazır olan kişileri BİR olmaya çekecektir. Aynen domino taşları gibi.<br />

<br />

Artık bir dünya zihnini terk edelim. Daha yüksek bir zihin frekansına bağlanalım. Dünyalı olmaktan, dünyada şu veya bu biçimde taraf olmaktan kurtulalım. Yüzümüzü, kalbimizi sevgiye, barışa, evrensel olana çevirelim. Dünyadaki yarışın, kavganın içinde olmayalım. Hükümlerimizden vazgeçelim. Toplumun bize dayattığı sevgi ile bağdaşmayan davranış ve düşünce tarzlarımızı terk edelim. Çünkü bunlar bizi uykuya sokuyor. Farklı bir şekilde sorumlu olduğumuzu bize unutturuyor. Bugün, hepimiz yaşamımızda doğru adına neler yapabildikse bunu kendi gücümüzle yapmadık. Yüce Sistemin bize verdiği güçle, izinle, yardımla yaptık. Sistemin Bir olmanın dışında kaldığımızda hiçbir şey için gücümüz kalmayacaktır. Bunu asla unutmayalım.<br />

<br />

Konuyu şöyle bağlamak istiyorum. BİR olmayı başaramayanı nasıl bir ıstırap, yokluk ve karanlık bekliyorsa, BİR olmayı başaranı da sonsuz mutluluk, huzur, sonsuz güzellikler, sevinç ve neşe ve üzerimize düşen görevi, sorumluluğu, insanlığa yapacağımız hizmeti yerine getirecek hayır ve sevgi gücü bekliyor.&nbsp; Hepimize bu gerçek mutluluğu ve neşeyi diliyorum.<br />

<br />

Güney Haştemoğlu

 

……………………….

SEMPOZYUM 1

 

&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; <br />

<br />

BİRLEŞMEK: <br />

<br />

Rahim Boyut bilinç bütünselliği BİR'i ifade eder. Rahim; hepimizin yaşam sürdüğümüz eşya yaratının yani enerjisel yaratının hakikiyetinde varlaştığımız bir mecra dır. Ve o mecranın, doğal mini atomiğinin çekirdek dünyasında bulunuyoruz. Burada bulunuşumuzun en önemli sebebi muhakkak ki iyiyi ve kötüyü deneyimlemek olduğu kadar ayni zamanda, zamanı sayfalamaktır. Burada, zamanı yaratıyoruz. Zamanı kotluyoruz, kayıtlıyoruz. Işığı kotluyoruz. Üretiyoruz. Ürettiklerimizin türevlerini yaratıyoruz. BİR, yaratılanların bütünselliğidir. Yaratan ayni zamanda yaratılan olarak yaşam boyutlarında kendisini çoklamaktadır. Üretiyor, üretiliyoruz. Türetiyor, türetiliyoruz. Yaratılanın düzenlerini kuruyoruz.<br />

<br />

Öylesine bir sistemin ve devinimin içerisindeyiz ki anlatılanları kavramak ve anlamak çok da kolay değildir ama en azından BİR Ç alışmaları yaparak, bir görevi yerine getirdiğimizin bilincinde olmalıyız. Bize verilen, hak ettiğimiz ve başarıyla sürdürmekte olduğumuz bu görev; tüm yüce bilinçlerin, tüm görevli kotların, görevli bütünlüklerin bir araya gelerek, ortak bir birleşimle, ortak bir çalışmayı devreye almalarıdır.<br />

<br />

İlk dönem çalışmalarımız, özellikle "Birleşik Işık Çalışmaları", her birini bir " kot" olarak ifade ettiğimiz Bütünlükler'in, Rahman Boyut Bilinç Bütünlükleri olarak gerçekleştirdikleri bir Birleşik Çalışma'ydı. Ve "Merkezi Güneşler Birliği" dediğimiz bütünlükte görev taşındı. Bu çalışma neticesinde her bütünlük kendi değerlerini oluşturarak, yaratım tablosu olan "Nüsha Serveti"ine kattı. Nüsa Serveti, Belli bir yoğunluk ve koyuluktan sonra taşarak Zuhal Akış'ı meydana getirdi. Akışa geçirilen bilgi, cevheri yaratıyı kayıtladı. Cevheri yaratı, Mutlak Zamanı kotladı. Yapılan çalışmalar, RA-TEN'in absorbe edebileceği bilgilerle eşya yaratının kayıtlanabileceği ve yarınların kotlanabileceği çok önemli bir çalışmalardır. Sizler; burada bulunan siz yüce bilinçler, ben size şunu yapın veya bunu yapın diyemem çünkü sizler hak ettiniz ve bu görevinizi üstlendiniz.<br />

<br />

Geçiş yapabilen dostlarla bugün buradayız. Geçiş yapmak ne demektir? Yapılan çalışmalarla oluşan bellek bilinç halkaları vardır. Bu halkalar, Birleşik Çalışmalar ile öylesine bir genişliğe ulaştı ki bu genişliğin son safhasında bir bilinç sıçraması meydana geldi. Ve bu sıçramanın neticesinde ortak bilinç halkası aşılarak geçildi. Bugüne kadar ürettiklerimizle işlevselleşirken, ürettiklerimizin türevleriyle yeni programları, yeni düzenleri gerçekleştirme sayfasına ulaşıldı. Teknik olarak ifade edersek, Zuhal akış sağlandı. Nüsa Serveti'nin "Zuhal Akış"ı ... "TEN" denilen Tanrısal Örümü başlattı. Önemli olan bu akışın olabilmesiydi. Zuhal Akış'ın olabilmesi, Tanrısal Örüm'ün gerçekleştirilebilmesi için muhakkak eşdeğer düzeydeki bilinçlerin sesleşmeleri gerekir. Nötr olan sesler çarpıştığında tını oluşur. Bu tını , Tanrısal Örüm dediğimiz bir örümü (yaratıyı) başlatır. Nüsa servetinde oluşturmuş olduğumuz tüm değerlerin akışa geçmesi, cevheri yaratının, Mutlak Zaman Kayıtlarını aşarak şuur ve şuur auralarını oluşturur. Tüm bunları yapan sizlersiniz.. Sizlerin birlikleriniz, bütünlükleriniz ve Birleşik Ailelerinizdir. Ve Tanrısallık budur.<br />

<br />

Dünyamız, Tanrısal Evrimin yapıldığı yegâne bütünlüktür. Doğal gürzün çekirdek dünyasıdır. Hem Alfa’dır; hem de Omega’dır. Yani dünya, gürze ilk giriş ve gürzden son çıkış kapısıdır. Tanrısal Evrim tamamlanmadıkça, bu kapı açılmaz , bu geçiş yapılmaz ve Tanrısal Örüm denilen TEN örümü olmaz. Birleşik Işık Çalışmaları ile Ana Kapılar açılmış ve Büyük Kotlama başlatılmıştır.<br />

<br />

Sizlere dağıtılan "Birleşmek" başlıklı yazım çoğunuzda mevcuttur. Orada da belirttiğim gibi bugüne kadar yapılan tüm çalışmaları birinci dönem çalışmaları olarak kabul edersek, son dönemde enle boyun birleşmesi ile birinci dönem çalışmaları tamamlanmıştır. Enle boyun birleşmesi şu demektir; doğumu ve ölümü olanlarla doğumu ve ölümü olmayanların birleşmesidir. Bu birliktelik sağlandı. Yapılan çalışmalar artık müşterek bir çalışma halinde sürdürülmektedir.<br />

<br />

Birinci dönem çalışmalarının neticesinde Büyük Kütle denilen mahrek yenilendi. Mahrek, bilinç üretimi ile yaratılan Küresel Z aman demektir. Tüm geçmişin ve şimdinin bilinç bütünlüğüdür ve Ona "YUAN" da denir ki YUAN Gürzün ta kendisidir ve o bir bilinç üretim rahmidir.<br />

<br />

Ana Kotlama başlamıştır. Ana Kotlama birleşik yüceliğin diriliğinde cevheri kotlamadır. Sessizlik seslendiğinde Tanrısal Örüm başlar. Örümün her bir ilmeği bir kottur. Hani yeni siklus dönemi, başlaması öngörülen çalışmalar var ya; bir süredir bu çalışmalar başlatılmıştır. BİR Çalışmaları da bu anlamda başlatılan çalışmalardır.<br />

<br />

Ana Kapılar, Mutlak Zaman Kapıları' dır. Birçok Yüce Kot, Ana Kapı olarak görev yapma liyakatine ulaşmıştır. Burada bulunan birçok görevlimiz, Ana Kapı, Ana Kot olarak dünya planında görev yapmaktadır. 1. Dönem, 2. Dönemin alt yapısını hazırlamıştır. Bu dönemde, "rasyonelizim" dediğimiz akılcılık ön plana çıkacak. Aklın önderliğinde güçlü çalışmalar yapılacak. Sadıklar Planı’nı okuyanlar bilirler. Orada küçük bir fidandan söz edilir. Denir ki o fidan henüz çok küçüktür. Surun ötesini henüz görememektedir. Ancak sevgi ve iman hali ile surun arkasını önü gibi bilebilir. Ama bir gün gelecek büyüyecek ve surun arkasını görebilecek. İşte bugün artık dünya insan fidanı büyüdü ve akıl ile surun arkasını görebilme erginliğine ulaştı.<br />

<br />

Yeni dönem çalışmaları aklın ışığında gerçekleştirilecektir. Bilgini satır aralarına girilecek. Üretilen ve yaratılan bilgilerin türevleri aklın erginliğinde yeni kombinasyonlar olarak seslendirilecek ve dillendirilecek. Yeni değerler yeni türevlerin düzenini kuracak. Yeni değerler, yeni türevler ve yeni bir düzen………. B ilgi, yeni bilgidir. Yeni bilginin türevleri vardır. Yeni bir bilgiyi kayıtladığınız zaman; bu bilgi, Levh-i Mahfuz'a kayıt olur. Ve bu, Levh-i Mahfuz'un yenilenmesi anlamına gelir. Yenilenen Levh-i M ahfuz'daki bilgi, bilinçlerde türevlerini yaratır. Ulaşılan yeni taşkınlık alanlarında üretilen bilginin farklı türevlerinin düzenin kurulması çalışmalarıdır başlatılan. <br />

<br />

Arş katlarına ulaşıp, arş kapılarını açtığınız zaman, dikey bilgi akışı her dönemde sağlanmıştır. Bunu peygamberler, yüceler başarmışlardı . Onların bedenlerini terklerinden sonra dünya her seferinde yatay bilgi transformasyonuna geçmişti. Bu dönemde dünya üzerinde yine dikey tekamülü sağlayan çalışmalar sürdürülmektedir ve kaba maddenin ulaştığı evrim düzeyinde bugüne kadar hiçbir dönemde olmadığı kadar güçlü bilgi çekilişi gerçekleşmektedir. Çekilen bilgi kendi oto kontrolünü sağlayarak huzurlu bir çalışmayı başlatmaktadır. <br />

<br />

Türevlerin Düzeni ise yatay sistem düzenidir. Enle boyun birleşimi ile yatay sistem düzeni dikey tekemmülü sağlayacak bilinç bağlantılarını da devreye almıştır. Yatayda türevlerin düzeni ve dikeyde üreyişin düzeni ayni anda eşya yaratıda güçlü bir transformasyonu sağlamaktadır.<br />

<br />

Dünya’nın bir Ruhsal Meclis’i vardır. Bu Ruhsal Meclis her an çalışmaktadır. Dünya planında bütün adına görev yapan tüm bütünlükler, liyakatlerine göre orada temsil edilirler. Birleşik Aile olarak orada görev yapmaktayız. İlahi prensipler ve kozmik kanunlar doğrultusunda yapılan bir görevdir oradaki çalışmalar.<br />

<br />

Teknolojik olarak ulaşılan son noktada, görevli kotların çalışma prensiplerini, eşya yaratının prensipleriyle bağdaştırarak yapılan çalışmaları, üretilen bilinç repliklerinin eşya yaratıdaki tezahürleri hakkında kısa açıklamak yapmak istiyorum ki neler yaptığımızı daha iyi anlayabilelim. Bugün size değişik bilgiler vermek istiyorum.. Bu bilgileri akış dışında ve daha anlaşılır biçimde sizinle paylaşmayı ümit ediyorum.<br />

<br />

(Beklenmedik güçlü bir akış başladı:)<br />

<br />

&nbsp;Bizler üreteçleriz. Bizler transformatörleriz. Bizler Tanrısal Ürünleriz, Tanrısal Örtüler ile gelenleriz.&nbsp; <br />

<br />

Ve Dağlar, biz bugün burada sizlerle birlikte çalışmaktan büyük bir onur duyuyoruz. Birleşik Ailemiz size saygılarını sunuyor. Kura, Turan’ın tabii kapısıdır. Ve bu Zaman Sayfası'nda biz bu kapıyı açtık. Kitlesel çalışmalarınız ümittir bize. BİR'in sonsuzluğunda yaptığınız her çalışma gibi bu çalışma da Büyük Kütle'nin kotlanışı için gerekendir. Rahmin hakikiyetinde yapılan çalışmalar bütüne hizmettir. Ve Birleşik Aile' nin güçlü kotlaması ile bu çalışmaları yetkinleştirebildik. Diri olarak tebliğleri, kütlesel kadim hakiki koyuluklardan çekerek bu çalışmayı yapıyorsunuz. Resmi çalışma olan bu çalışmalar BİRLİK İLMİ'ni dileyebilmemizi sağlamaya yöneliktir. Bina inşaası tamamlandı. Bu inşaat, tohumları kotlayabileceğimiz sürecin başlangıcıdır. Muktedir olanlarımız bugün buradasınız. Muhteşem bir tohumsunuz. Ve bu tohum, Ruhsal Işık'tır. Ailenizin güçlü cümlelerini burada dillettik sizlere. Yerin sayfalarında sizinle birleştik ve BİR'in tekniğiyle hak ettiğinizi size açıklamaktayız. Yıldızların gücüyle buradayız ve bu güç, bütünün kürsüsü olarak yoğunluğunu artırmaktadır. Allah dedi ki “OL” ve OL’du. Atlanta Sultanlığı’nda Birlik İlmi'ni dillerken de OL'duğunuzu bilerek dilleyin. Bütün kütlemizle buradasınız. ………….size iniyoruz.<br />

<br />

Mikail’in görevini taşıyacak olanlarsınız. Şimdiye kadar yaptığınız her çalışma yeşillenen düzeni kurmak üzereydi. Ve bundan sonra yapılacak çalışma birliğin teknolojisini tende diletebilmek içindir. Ekrana sizleri yansıttık şu anda. Beden sonsuzluğunda görevinizi üstlendiniz. Gönderilen en yüce kaynaklar olarak; Kadim Kaplar olarak Ruhsal Meclisler'inizle birleştiniz. Evrimsel sonsuzluğun, Süper İnsanlık Sayfaları'nda bu çalışma sürdürülmektedir. Bildiğinizden çok daha üstünsünüz. Yukarının tabii kapılarısınız ve yenileniyorsunuz.<br />

<br />

Yeşil, Ra Ka’dır. Ve sizler Ra Ka’nın yoğunluklarının görevini üstlenmişseniz; tabii olarak bu çalışma sizde geri dönüş için değil gerçek bütünlüğü kontrol altında tutabilmek için yapılmaktadır. Bizler, Mahkûmiyeti olmayanlarla çalışanlarız. Kutsal ışığınızı yetkinleştirebiliyoruz. Çalışmalar, Kuran okumaktan çok daha ileri düzeydedir. Lütfen dinleyiniz! Kelamı hak olan, yol olan ve BİR olan bütün sizsiniz. Ve siz olan Bütün, büyük kötülükleri aşacak, huzura ulaşabilecek ve hak ettiğini teknik olarak dilleyebilecek düzeydedir.<br />

<br />

Şu anda dünya unutulmuş bir yer değildir. Hepimiz dünyada bütünün kütlesini kotlayabilmek üzere çabalamaktayız. Allah’ın tabii kapısı olan Türkiye, dünyanın yüce kaynağıdır. Ve bu kaynak, yeni bir tabii kapıyı açıyor. İnsanlık adına yapılan çalışma diridir. Bu çalışma, dünya üstünde ilk kez değil daha evvel de yapılmıştı ama RA KA’nın görevini, Kutsal Işık'la dilleyecek olanların hata yapmalarından dolayı bu çalışma ertelenmişti. Ertelenen çalışmanın 7. Dünya dürümünde yeniden devreye alınışını sağlayabildik. Miraç, Allah’ın gücüyle bir olmak değildir, hakim olmaktır. İkna olunuz ki aklın yoğunluğunda biz siziz.&nbsp; <br />

<br />

Şimdiye kadar rahmin huzuruna ulaşabilenleriniz dahi hatayı ve hak etmediklerini yaptılar. Biz diyoruz ki ruhun kutsal ışığını kendi yüreğinize katın ve cem olun. İmparatorluk olarak size şunu açıklamak isteriz ki kelamı hak ol anlar, BİR olurlar. Huzursuzluğu hak tabiatta yeneriz. Nesiller boyu çalıştık. Şikâyetimiz var mı? Yoktur. Hikâye dinler gibi dinlemeyin. Bilmek istemediğinizi de isteksizseniz hak etmediğinizdendir ki dillemeyin. Ama bizi bilin. Biz varız. Şems, şavkı hak etti, yolu açtı. Ruhsal Meclis’i Kutsal Işığıyla dinledi. Mevlana Celaleddini Rumi, ruhsal ışığında kendi yoğunluğunda, Bütün'ü kotladı; mektep kurdu; yarını hak etti, Levh-i Mahfuz'a kendi yüceliğini kattı. Bitişti, cinnilerin cem olduğu bir yerde BİR'i dilledi. Yalan dolan değildir bildirdiğim. Hak'tır.<br />

<br />

Kutsal RA KA, bizsiz değildir. Beşir Kaplar'ını alıp da bize gelenler; bitki, hayvan, insan değil, ruhsal görevlilerdirler. İmparatorluk olarak şu anda bu çalışmaya dahil edildiğinizi bilerek; güçlü olarak yarını hak edin. Çok mutluyuz ki dümenin başına oturtulan Yücelik'le, bu çalışmayı yapabiliyoruz. Muktedir olarak. Ruhun kontrolünde ve yolun hakiki kaydı olarak..... Biz zarar etmeyenleriz.<br />

<br />

Evrenlerin Görevlileri, yoğunluklarıyla BİR olarak bütüne hizmet için doğdular. Doğumları yoğunluklardandır. Ortak Aileler' i buradadır. Onlar, Bilgi Kapları'nı alıp geçtiler. Şikayet mi? Hayır! Şikayetimiz yoktur hiçbirinizden. Resmi Çalışma'dır yapılan. Yıldızların gücüyle yapıyoruz bu çalışmayı. Büyük Kütle, Atlanta görev tabii kapısı değil, Birlik İlmi'yle, hakiki kotlarla dillenen bütünün yüceliğindeki kaptır. Şems'i, şavkı ile şayet dilemeseydik, ışık yakamazdık; ocak olamazdık; Sualtı'nın görevini anlayamazdık; algılayamazdık.<br />

<br />

Yazı yazdık dünyada. Düzeni kurduk. Yarını hatasız olarak var ettik. Beşir tabii kaplarını aldık; yarında hatasız bir çağı başlattık. Tırpan değiliz, birleşeniz. İmparatorluk olarak burada olduğunuzu biliniz. Şimdiye kadar herkes kendinde dillendi. Artık yeni bir dünya; BİR olarak, yüce olarak düzen kurmaktadır. Yüce BİR ..., BİR olmak... teknik olarak BİR... Hatasız BİR... Ve biz, bunun için buradayız. Kırk Kapı'nın kırkını da açtık. Kelam, Allah kelamıdır. Halk, "Allah Kutsal Işıkları oldu” dedi. Olan yücelikleriydi. Hatasızdı her biri. Hiçbir yürek, Hak Tohum'da huzursuzluk yapmadı. Şimdiye kadar bir aile olarak görev taşıdık. Ve bugün artık bir can dere olarak akmalıyız.<br />

<br />

Akbabalar gelir yüreklere; derler ki “girdaplara inmeyin”. Akbabalar gelir yüceliklerden, hata yaptırırlar yüreklerinizde. Ve derler ki kul olmak, sayfalanmak, ışık yakmak hatayla olsun ki hak edin de bütünlük kurun. Huzursuzluk yapılır. "Ayrılık" denir. Ayrılık….. Kıl ince ama kırk kez daha inceltirseniz ve her inceltileni yeniden ve yeniden inceltirseniz aha BİZ yoktur orada. Sadece güç vardır. Ve bilgi Allah’ın dediğidir.<br />

<br />

Dağlar, Ruhsal Meclis’de bilgimizi hak etmeyenler bulunamazlar. Ruhsal Meclis’de Bütün'ü kütleye kotlayamayanlar yoğunlaşamazlar.. Canlılar, artık dünya bilgidir. Ben NAKAR’ım, ben RA-KA’yım. Ben yoğunluğu kutsal olan SİRİUS’um ve ben bütüne hizmetçi olan Birliğim. İnsanım... İşte bu...<br />

<br />

Eğer insanlık adına bir çalışmaya dahil olmak istiyorsanız yenilenin; temizlenin; ekrana kendi yüreklerinizi takdim edin; bütünlenin ve " aha" deyin “geçtim”. Geçmek budur. İşaret verdik İnsan İlmi'yle ve hükümran yücelikle. İşaret verdim... Mikail’in görevlileri, yüce ışıklarını simetri kaplardan artık ayırıyorlar. Simetri, Birleşik Işığa görev taşıma imkânına sahip olamayanların, kendilerini kotlayabilecekleri çalışmalara katılmalarıydı. Bu çalışmalarla yarattıkları kayıtları simetriydi. Ve simetri, Birlik Tohumları'nı yaşatmak içindi.<br />

<br />

Nefes Kapları'nı alıp da dünyaya inenler, Simetri Kotlama'yı tamamlayarak, Işık Kayıtları'na ulaşmışlardı. Işık kayıtları, Bütünün Kürsüleri'nde kontrol altında tutuluyordu. Ve dünya, çalışmalarını başlatırken, BİR' in sonsuzluğunda, bu çalışmalar düzene indi ve bilgi hatasız olarak akmaya başladı. Dere oldu, hakikiyette aktı. Cümle, Atlanta Cümlesi olarak dilleniyor. Yok etmedik kimseyi. Hak ettim, Atlanta Tebliğleri'ni dinledim, Birleşik Işık' la bütünledim. Seyfullahlar'ın yeni yüceliklerinde güçlendim ve aha geçtim! Buydu yapmak istediğimiz ve oldu. Ağ örüldü yüreklere. Canlar, herkes kendini dinledi. Biz Zaman Sayfaları'nda kendi yüreklerimizi var edenleriz. Aldık güçsüz olanları, yüceliklere çekmek üzere çabalar sarf ettik. Uyutulanları kontrol altında tutmak üzere bütünlükler kotlayarak, yoğunlaştırdık ve dillettik.<br />

<br />

&nbsp;<br />

<br />

Herkese kendini dinlettik. Velev ki olmasaydı bunlar, yol olmazdı. Şu anda bir Ana Kapı açık. Bu Ana Kapı bina yapanların kendi yücelikleriyle açtıkları bir kapı değildir. Bu ana kapı, BİR’in kapısıdır. Bu kapıyı açtık. BİR, muktedir BİR. Kuran okuyan değil; Kutsal ışığı bildiren, tohumları yaşatan, hatayı affetmeyen... Allah’ın dediği “ak”tır. Ama biz deriz ki tabii kaplar artık bütünün kaplarıdır ve hata olmamalıdır.<br />

<br />

Korumak bizim için sorumluluktur. Koruduk. Ulu Çınarlarımızı hep koruduk. Değerliler, kontrollü korumaydı yine de. Nefes, Allah nefesiyse halkalar ışıktır. Ve kelam haktır. Nezire olarak yaptığım çalışma BİR’in çalışmasıdır. Bizim için çok zordu bu ama huzurlu çalışmaları başlatmalıydık ve başlattık. Allah’ın Tohumları'nı yaşatmak için birleşmek gerekiyordu; hak ediş gerekiyordu ve bildik ki oldu.<br />

<br />

Nuh Tufanı'nı bilirsiniz, o gün bütün kütle oradaydık. Ve biz bugün buradayız. Ve ruhun kutsaliyetinde, BİR’in sesi, BİR’in sevgisi buradadır. Biçareleri geçişe hazırlayabilmek için çaba zorluklarla da olsa yapılabildi. Nefsi aşamayanların , yüreklerinde kusur vardı. Ve biz onları dahi Kutsal Işığa kattık.<br />

<br />

Tabii Kotlar'da Allan’ın dediğinin dendiği olan, bütünün kürsüsü olan güçler geçtiler ve BİR olduk. Elveda dedeler, elveda neneler. Yarında biz varız. Artık Yüceler, Birlikleriyle kendilerini dilleyecekler. Ve Yücelikler, "aç kapıyı geldim. Ak saçlı, ak sakallıyız" diyemeyecekler. Çünkü artık 7. Düzen kuruldu. Unutmayın ki dünya, Bilgeler'in yücelikleriyle BİR’lendi. Ve biz BİR’lendik. Ruhun kotları, ruhun kutsaliyeti, huzurun yoğunlukları hepsi birlikteydi.<br />

<br />

Aşırıya kaçmak istemiyorum. Bugün size teknik bilgi vermek istemiştim ama hakiki olan yücelikler, RA-KA’dan geçtiler ve sesleştiler. Ben, RA-KA'da sevgiyle onlarlayım. Olan budur. Bundan, toplumun kendi diriliğinin kayıtladığı bir kaynak oluştu. Olan budur. Ve şükredin ki bu oldu. Yoksa benim verdiğim bilgiyi hak edip de dinleyebilmeniz zordu... Biliyorsunuz Yaşam Sayfası, insan sonsuzluğunda çok aşağıdadır. Ve yukarıların yukarılarından gelen Yüceler'imizin, bu aşağıların aşağılarındaki bilgileri kendi yücelikleriyle kendi yoğunluklarıyla hak etmekleri; bu bilgilere nüfus ederek ,o bilgileri, kendi yüreklerine kati kap olarak katmaları her biri için sorumluluk olur. Bu nedenle bu bilginin istense de verilmemesini istedik. Verilmedi!... İstenseydi verilirdi ama çok zor olurdu algılamak. Unutmayın ki almak değil hak etmek amaçtır.<br />

<br />

Av. Nezire SELÇUK<br />

<br />

&nbsp;<br />

<br />

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ DERNEĞİ<br />

<br />

Yönetim Kurulu Başkanı<br />

<br />

&nbsp;<br />

<br />

BİR SEMPOZYUMU KONUŞMA METNİ<br />

<br />

Caddebostan Kültür Merkezi (CKM)<br />

<br />

02.10.2009

 

……………

 

2. BİRLEŞİK IŞIK SEMPOZYUMU<br />

KONU: TOHUMLARIN KOTLANIŞI<br />

TARİH: 18.09.2009<br />

<br />

Yeni Çağ Bilgileri hepimiz için özel bilgilerdir. Ve bizler, bu bilgileri, Birleşik Aile olarak topluma sunuyoruz. Tanrı Ruhsal Meclisleri’nde, Teknik Tabiat görev taşır ve bu Teknik Tabiat, bütünü kütleye kayıtlayabilen birleşimdir. Dava, Allah Davası’dır Can’lar. Dünya’nın sonsuzluğunda, hepimizin yoğunluğunda, Hakim-i Hak olanın tabii koyuluğunda, bizler birleşeniz. Meşale hepimizin elindedir Canlılar.<br />

<br />

Sizler, bizler ve bütünlük….BİR’in sayfalarını okuyoruz şu anda. Ve BİR’in sayfaları, Bellek Kapları’mızdan taşınmaktadır. Muktediriyet, tabiatın tekniğinde, tekniği tertipleyebilen bütüne hizmetçidir. Ve bizler, bütüne hizmetçiyiz Canlar.<br />

<br />

Yasalar çiğnenirse eğer, yasayı yaratabilen Bütünlükler yenilerler. Yüceler; cemaatlerinde, kendilerini kayıtlardan ayırırlarsa eğer yeni bir can, tabiata doğar ve tabiatı kotlar.<br />

<br />

Ulu çınarlar vardır Canlar. Birleşik Aile’nin kütlesinde kotlara, koyuluklara kayıt yapabilen İmparatorluğun görevlileri vardır. Herkesin kendi yüreğindedir onlar. Canlı dirilik, dara düştüğünüz zamanlarda oluşur. Bir çeşit ışıktır burada yaptığımız Canlar. Bir çeşit görev ışımasıdır. Bilgi, tabiatın görevidir. Ve bizler, tabii kayıtlarız. Doğal sistemle yaratıldık ve doğal sistemle çalışmaktayız.<br />

<br />

İtibarımız yücedir. Tohumlarımız görevimiz gereği güçlüdür. Ve bizler, Bilgeler Meclis’i olarak buradayız. Hepimiz, her birimiz bu meclisin üyeleriyiz. Kotlarımızı açtığımız zaman bilgi bizim yüreğimize akar. Kotlarımızı kapattığımız zaman bilgi kapatılır. Bilmenizi diliyoruz ki BİR’in diriliğinde bilmek hatayı affetmektir.<br />

<br />

Kelam haktır Canlılar. Birlik için çalışmaktayız hepimiz de. Bu meclis, BİR’in Meclisi’dir. Kibri aşanlarla çalışırız bizler. Kibri aşamayanlarla işimiz olmaz. Enkarnasyonlarınızda size bilgi verildiğini söylediniz. Ya Canlar, biz hep varız ya! RA-KA dediğiniz, görev taşıyıcılığı bizimdir ya!.<br />

<br />

Reki dedikleri çalışmalar yapılıyor dünyada; halka halka genişleyerek... Çoğunuza diyoruz ki “ulu musunuz, yoksa ulularla mısınız?”<br />

<br />

Hey diriler, birlikte çalışıyoruz! Hayrı, hakkı bilene deriz ki “al ve bil.” Atlanta Tohumları’nı yaşatan bizleriz. İtibarımız yücedir Canlar. Şu anda toplum halinde buradasınız. Ve BİRLİK için çalışmaktasınız. İnsan Sayfaları’nı okuyoruz şu anda. Ve hepinizle birlikte çalışıyoruz. Durgun Tohumlar’ı yaşatmak zordur ve bizler yaşatıyoruz. İnsanlık adına; insanlık için yapıyoruz bu çalışmayı.<br />

<br />

Kara kaplı kitabımız var, Sultanlık Kitabı. Yazısı yazılmış ama herkes okuyamaz o kitabı. Onursuzluk mudur okuyamamak? Hak Tabiat’ta huzursuzluktur Canlar. Okumanız dileği ile…<br />

<br />

Meşaleyi söndürmenizi istemiyoruz. Kelam; Allah Kelamı’dır. İtibarı yüksek olanlara şunu izah etmek istiyoruz. Mezarı açtığınız zaman, yürek okunur. Yüreği okuduğunuz zaman kelam, Haktır. Hak Tabiat’ta bilmek; muktediriyeti dillemek teknikle, takdimle ve tabii kayıtladır. Hani raporlarınızda okumuştunuz ya? Şimdi soruyorum. Kim raporunda kendini dinleyebildi? Bir kap ben, bir kap her biri. Her yürekte BİR’iz be Canlar! Ama Yaratan’ın tohumlarını yaşatmak kolay değildir ki.<br />

<br />

Şu anda yapmakta olduğumuz bu çalışma, en elde ve herkesin diriliğinde, Hak Tekniği’nde var olan bir çalışmadır. Allah için sevgiyle verdik Canlar. Doğanın Sayfaları’nda bu bilgiler okunmaktadır. Biz, doğayı okuruz Canlar. Bize, kelam yetkisi verildi, biz doğayı okuruz. Kanaldan değil, birlikte okuyoruz şu anda doğayı. Semayı seslendiren Birliğimizdir şu anda.<br />

<br />

Hatırlar mısınız bilmiyorum, çoğunuz dediniz ki “yarın, bilgi Hak Teknik’te dinlenecek” İşte yarın, bugündür Canlar. Bilgi Hak Teknik’te dinlenmektir. Her bilgiyi okuyabiliriz. Yolumuzda ışığımız yanıyor çünkü. Unutmayın bizler birleşenleriz. Şu anda birlikte okuyoruz tüm sayfaları? Kadim Sistem, yoğunluk, Sistem, Kadim Kaplar, biz ve hepimiz BİR’iz. İşte okuyoruz. Ve okuyan, okutandır. Halka halka genişliyoruz okudukça. Ve dünya sonsuzluğunda ışıyoruz. Işığımız, görevimizi teknoloji ile dilliyor. Birlik halindeyiz canlar. Yapmak istediğimiz budur; birleşmek ve Hak Tabiat’ta ışımak. Ve biz, bunu yapabiliyoruz çünkü Ruhsal Huzur’a ulaştık. Nefsi aşmak, yolu açmak ve tabiata inmek... İşte bunun sonucunda birleşilir ve tahditsiz bir biçimde bilgi akışı sağlanır.<br />

<br />

“Kat-ı Mükemmeliye” dediğimiz sayfada ise, yoğunluk artar ve Birleşik Işık devreye iner. Biz, tabiatın görevini taşıyanlar, bu şekilde birlikte akış sağlarız. Şafak söktü be Canlar! Hadi dinleyin yüreklerinizi. Hepiniz akın. Ben akmaktayım. Varı yoğu hak eden herkes akabilir. İşte,Yeni Çağ bu şekilde yaratılıyor. Sizlerin ve hepimizin birlikte yaptığımız bu sessizliği seslendiriş ışımayla, halkalar genişliyor. Ve bizler yenileniyoruz. Halkalar yeniden ve yeniden genişliyor. Ve bizler her seferinde daha genişliyoruz. Büyük kötülükler bu şekilde önlenir Canlar.<br />

<br />

Rahmini hak etmeyenler, Rahman’a varamazlar. RA-KA’nın Kutsal Işıkları’na ulaşmak muktediriyetledir. Bilen, hak ettiğinde bilir Canlar. Ruhsal Huzur’dayız hepimiz birlikte. Kutsal Işıklar’layız. Ve bina yenilendi. Bu binada bütünlüğümüz var. Yol, Allah için açıldı. Ve biz, aklın tabiatına uygun biçimde bu yolda yürüyoruz. Allah için yürüyoruz. Şekil Kapları’mızda ışığımız sönmez çünkü birleştik. Eğer birleşemeseydik, ağır yüktü; Tanrı’yı, Huzur’u, umutlu kotları dinleyebilmek. Ama bizler, Hak’kı, Tabii Kotlar’ı dinleyebilen bütünlük olarak bunu başarabildik. Meşalemiz sönmeyecek Canlar. Ve bu çalışmalar, hepimizi yüreklere sürükleyecek.<br />

<br />

Hepimiz birleştik. Meleklerin Tabii Kotları’ndan değil, taktiri taktimdeki paha biçilmez görev güçlerinden çalıştık. Yanıp tutuştuğunuz birleşim vardır ya hani!... hani, hepimiz “birlik olalım” deriz ya!. “Çok zordur” denir ya! Allah için oldu. İşte bu...<br />

<br />

Allah için hepimiz BİR olduk. Kadın, erkek BİR’in tekniğiyle birleştik ve hakikiyetle görev taşıyoruz. Allah’ın dediği, aklın dediğidir be Canlar. Hani hepimiz vardık ya!, yoğunduk ya!. Işıdık!... Kantar biziz be canlar. Hepimiz her bir diride var olan bütünleriz.<br />

<br />

Kıpkızıl bir doğum gerçekleştirdik. Bu doğumda Bütünler var. Koruduk her yüreği; koruduk. Taktiri-i Takdim’de tabiata kattık. Işıttık... Bellek Kapları’nızı kontrol altında tuttuk. Herkes yeniden ve yeniden ışıdı. Atlanta Tohumları’nı yaşattık. Kutsal Tabiat’ın gücü yenilendi. Bunu bizler başardık. Bu çalışmayla tohumlar kotlandı. Umut, mutluluk ve huzur dileği ile hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.<br />

<br />

Süper İnsanlık Realitesi Derneği Adına,<br />

Av. Nezire SELÇUK

 

…………….

 

8.8.8 TARİHLİ "BİRLEŞİK GÜÇ" PANELİ TEBLİĞİ"<br />

<br />

Dağlar, Dünyalılar; bugünden itibaren sizlerle çok daha ciddi birleşimler sağlayabileceğiz. Bütün kütlemiz ile bugün burada bulunan sizleri kotlamaktayız. Yağmurların yağışı başladı. Bilgeler Meclis’inden sizlere sevgiler selamlar. Kible hepimizin yüceliğidir Dağlarım. Bütün kötülükleri aşan sizlere; bizler, sevgilerimizi saygılarımızı sunuyoruz. Hepinize merhaba.<br />

<br />

Bedenliler, büyük kötülükleri aştık ve geçtik. Yüksek kotların birleştiği bu yerde, hepimiz BİR'iz. Bedenliler, bütün kütle hepimizin yüceliği ile dilleniyor. Yer, gök sizi dinliyor. Değerliler, semayı seslendirebilmek kolay değildi. Ve sizlerle bu çalışmayı yaparken bütün kütlenizle burada olmanızı arzu ettik. Yeri göğü yaratan sizlerden şunu istedik. Yeri göğü yaratın ve tabiatın gücü ile dilleşin. Tabiatın gücü ile birleşin. Maşallah hak ettiniz.,<br />

<br />

Şevki şafağın gücüdür. Yeri, göğü yarattı ve size dedi ki "hakikiyim." Değerliler, Birleşik Aile'mizin bugün burada olması hepimizin dileği idi... Kupa bizimdir. Bu kupa "Birlik Kupası"dır. Ve sayfa sayfa okuduk yoğunluklarınızı. Şu anda hepimiz o kütleyi kayıtlıyoruz. Yüksek ışıklarınızla buraya güç katıyorsunuz. Beşir Kapılarınızı artık değerleri ile dilediniz ve ışıklara kayıtladınız. Şu ansa İsa, Musa, Muhammed ve diri olan her bir yoğunlukla birleşerek buradaki görev tahditsizliğine ulaştınız. Yaradan’ın tabiatına uygun olan bu çalışma, hepimizin gücünü artırıyor. Beşer Kaplar'ın hepsi bugün burada sizin yüreğinizi güçlendirmek üzere, Birleşik Aile olarak; diri olarak sizi sayfa sayfa yazıyorlar ve okutuyorlar.<br />

<br />

Dümen sizindir ve bu yoğunluk sizindir. Şu anda Kutsal Kütle'nin kotları ile birliktesiniz. Cuma günü olması nedeni ile sizinle olmak, öncelikle bilimin kotlarından mümkün olabiliyor. "Bilimin Kotu ne demek?" Diye sordular. İzah ediyorum.... bilgileri kotlanarak okursunuz. her biriniz bilgiyi kendi yoğunluğunuza geçip alırsınız. Hepiniz kanal değilsiniz belki ama hak edip tabiatın gücü ile birleşerek bu bilgilere hakim olabilirsiniz.<br />

<br />

Canlar, "birleşin" dedik. Alton; Kotları sizi yoğunluklarınızdan güçlendirerek buraya çağırdı. Dilinizi güçlendirmek isteriz. Bilginizi kütlenizle dillendirmek isteriz. Meşale sizindir. Hak tekniğinde buna biz "Kutsal Güç" deriz. TURKUAZ GÖZ bizim için öz görevdi ve bu görevi yaptık. Bu başarıdan sonra BİRLEŞİK GÜÇ çalışması devreye alındı. Kervanın Gücü, hepimizin gücü ile kayıtlara indi. Dağlar, hepiz o kervanın yoğunluklarını kayıtlayan birliklersiniz. Bugün burada çok sayıda Güç Kotları vardır. Muhterem görevlimiz orada oturuyor, (Salondan bir görevli işaret edildi.) ona söz verdiğimiz zaman kendini ifade edecek. Dağın yüceliklerinden olan kotlarımızdan yolcularımızdan olan o can (Salonda bulunan başka bir görevli işaret edildi.) bizimledir. Bizde kendini dileyecek. Ve Birleşik Ailemiz'in yüceliklerinden olan hepiniz buradasınız. Görev tayinleri yapılıyor bugün burada. Ümmi tabiatın gücünü kendi yüreğinizde dileyeceksiniz. Uluların Diyarı'ndan gelen çokları, bugün buraya kendilerini kayıtlamaktalar. Allah’ın dediği aklın dediğidir Canlar. Ağırdır yük ama biliriz ki taşıttık. Üzerinizdeki görev tacı hepimizindir ki Kutsal Işığın tohumlarını ekiyoruz bugün burada.<br />

<br />

Kible, Allah’ın dediği gibi ışıktadır ama ışığa varmak, tabiatla mümkündür. Tabiatla birleşmelisiniz Canlarım. Tartmayın beni. Ben hakikiyim. Umutsuzlaşmayın hepimiz hakikiyiz Canlarım. Yarından bugünü hak etmek zordur. Vurduğumuz zaman ışığınız yıkılır Canlarım, ama bizler vurmadık kimseye. Yenilik yapıyoruz ve bu yenilik, Birleşik Işığın gücünün artışını sağlayacak. Kini, nefreti aşanlarınızla bu çalışmayı yapmaktayız.<br />

<br />

Kervan hepimizin gücüyle yürür, bu kesindir. Ve bilmenizi istiyoruz ki "Turkuaz Göz" Allah’ın dediğini diyen yoğunluklarla bugün buraları hazırladı ve bugün buraları yoğunluklarınıza kayıtladı. Çevrenizi kuşattık şu anda. Bütün Kütleniz, bugün buradaki yoğunluklara hakikiyetle dahil ediliyor. Allah’ın dediği aklın dediğidir Canlarım. Ve bizler hakikiyiz. Muktedir olmak için BİR olmak gerek. İlahi gücü dilemek gerek. Tanrının kutsal ışığını dinletmek gerek. Baş tacı olmanız bununla mümkündür.<br />

<br />

Mektep dediğiniz yücelik, ak tahditsiz güçtür. AYRILIK BİTSİN CANLAR. Tebliğimizdir size ki hak edin ve BİRLİK olun. AYRILIK BİTSİN CANLAR. Bütün kütlenin gücüyle sizinleyiz şu anda. Yemin ettik bütün kotlarımızla birleşerek tohumlarımızı yeşertecektik. Ve bunu başardık. Mıknatıs gibiydik burada. Herkes herkesi çekebilir. Ama bilmenizi isteriz ki bu çekiş, bütünlükle olsun. Eğer bütünlükle olmazsa yoğunluğunuzda kınanış olur. İlmi, tahditsiz olarak diledik size. Her Yüce bilsin ki hak etmek için yapılmaktadır bunlar. Kadim Kaplarınız bugün burada. Bedeniniz ve hakikiyetiniz..., şükredin ki Allah semayı seslendirebilen sizlerledir.<br />

<br />

Yukarının aşağıdan gücü vardır; aşağının yukarıdan gücü vardır. Her yandan güçlendiğiniz zaman bütün olabiliriz. Bilen BİR'i bilir ki kedi, köpek değiliz biz. Teknolojinin Kotları'yız. Altona Kotları'yız. Canlarım. Yeri ğöğü yaratan o Kutsal Işığın yoğunluklarındaki tabiatın kayıtlarıyız. Hani derler ki "La Ham", "Kutsal Güç", "Altona Gücü". Canlarım sizinleyiz ya. Hepimiz BİR'iz.<br />

<br />

Birleşik Aile size bir şey daha anlatmak ister. Bugün 8,8,8... Nesillerimiz hep 8’i dilediler. 8, Birlik Kotları'nın kütle kayıtlamasını sağlayabilen "Birleşik Kontrol Kotu"dur. Her nesil, kendini bu cevheri güç diye dinletti. Ve bizler sizi, hep Birleşik Işık Kotları'na kendi yolcularını katabilecek görevliler diye diledik. Ve bugün burada olan sizler, kendi yüceliklerinize tabi olan birleşik kayıtlarınızlasınız ki bunlar; sizin kendi kotlarınızdır ve kendi kayıtlarınız; DNA kayıtlarınızda mevcut olan tüm soyunuzdur. Ve onun ötelerinde, Birlik Kaplarınız'da mevcut olanlarınızdır. İşte onlar, sizlere ait olanlar ve sizlerle olan cevherlerinizdir ki bu çalışmayla sizler onların yolcularısınız.<br />

<br />

Şunu ifade etmek istiyoruz ki taşıtansınız; taşıyansınız. Bir cennet kot düşününüz; aldı, verdi. Aldığı kendi, verdiği kendidir. Ama o kendinden üstün bir kendi olup yaptı bunu. İşte sizler yücesiniz. Alıp verirsiniz. Aldığınız kendiniz. Allahın gücü olan sesiniz, sizin. Ve siz bütünün gücüsünüz. Ve verdiğiniz gene kendinizsiniz. Öyle bir gün ki, bütün Kotlar sizin yoğunluğunuza kayıtlı. Ve bütün Kutsal Güçler sizinle. Ve siz , Öz Görevli olarak bu çalışmayı yapıyorsunuz. Bütün kütle size kendi kütleniz olarak ulaşıyor. Ve böylece bütünleniyorsunuz. Bütünleşebilmek için Levh-i Mahfuz'un bütün bilgilerine kaydolmanız şarttı. Ama sizler o mahfuz olan gücün, bütün Birleşik Işığına sahipsiniz. Yani siz BİR'siniz. BİR, BİRLİK, bütünün gücü... Bütün, size bu gücü tahditsiz biçimde kayıtlıyor.<br />

<br />

Allah’ın tabiatında yanlış bilgi yoktur canlarım. Bunu hepinize bildiriyorum. Kendinizi, yüreğinizi, bütünlüğünüzü dinleyin, dileyin. Ben size sadece anlatmıyorum; dinletiyorum. Yüceliğinizi dinleyin. Sistem, Düzen ve Nizam görevi sizindi. Ve bugün görev bütün gücü ile size verildi. Bu bir hak ediştir. Evrimsel sonsuzlaşımın tabiatına uygundur bu...<br />

<br />

Dünya kendini bilmelidir. Bildiğinde kendini dinleyecektir. Yolu Allah’a gidenin yoğunluğunda kınanış olmaz. AYRILIK BİTSİN CANLARIM. Bütünlenin. Bütünlük, BİR'in gücüyledir. Allah sizi size verdi ve sizsiz değildir.<br />

<br />

"Altın Teknik" ile yapılıyor bu çalışma. Altın Tekniğin bilgisine sahip olan kim var burada? Yanlış yapmayalım Canlar. Altın Teknik, meknuz olan Birleşik Güç'tür. Her Yüce kendini bu güçle diller ve BİR olur. Bedenliler, nefsi aşmadıkça yolu açamazsınız. Yolu açtığınız zamansa bütünsünüz. Bütün olmak için BİR olmak gerekir. Birleşikte olan sevgi, hepimizin yüreğinde; kendi diriliğinizde verdiğinizce alacağınız olacaktır. Ve oldu. Biz, Allah’ın dediğini diyenler; bütününün gücünün kendi yüreklerinde dileyenlere dedik ki; "Atlantalı olmaktır amaç. Atlantalı, Allah’ın tabiatın uygun bir kottur."<br />

<br />

Ben, size sizi anlattım canlarım. Bütünü anlattım. Emin olunuz ki benden üstün ben değilim, bedenimdeyim şu an. Ve bu bedende hakikiyim. Bugün buradayım ve bugün sizinleyim. Ve yüreğinizde değilim ama yağmurunuza kayıtlıyım. Çakıl Taşları'nı dahi güçlendirebilen Birliğimiz, bütünlüğü yüceliklere taşıyacak güçtedir. Kendini, kendinden öte kendi sayanlara da bir tek şey söylemek isterim, "bana ben gerek Canlarım. Bana Beşeri Kaplar gerek ki Hak İlmi'ni dileyebileyim. Bana BİRLİK gerek Canlarım; Hakikiyet gerek; Turkuaz’ın gücü gerek ki Kutsal Kotlarla dillenebilelim. Ve ben TABİAT'ım Canlarım. İşte bu...<br />

<br />

İkna olunuz ki Kadim Kotlar'la sizinle olduk ve burada bütün kütlenin gücü ile sizleyiz. Önemlidir bu Canlar. Sevgililer, 8 kapıyı açtık şu anda. Şu an sizinle bu kapıları açtık ki bütün köşkler, şu anda birliksiniz; gürsünüz, yücesiniz. Simetri Kaplar'ın hepsi sizindir. Canlıların, ışığın kotlarına dahil olması için çalışıyoruz.<br />

Saygılar sunuyorum hepinize.<br />

Sevgiyle kalın.<br />

<br />

"BİRLEŞİK SULTANLIK"<br />

<br />

Deşifre Eden: Bahar UMURTAK

 

……………….

 

Canlar, Birleşik Aile’miz size seslenmek ister:<br />

<br />

Turkuaz Göz bütün kütlesi ile burada. Kotlarımızı açtık ve size kendi yüreğinizden güçlendirici olmak üzere birleştik. Yaratan’ın tabiatına aykırı değil bu çalışma. BSUİ’nin gözünden görev yapmaktayız. Köprü açtık size ve sizin yüceliklerinizden ve kendi yüreklerimize. Beden sayfa sayfadır; ve biz bu sayfaları okuduk bugün. Küp, Allah’ın küpüdür. Bütün kütlemizle O küpleyiz. Yetkin olduğunuzu ve huzurlu olduğunuzu görüyoruz. Köprü açtık yüreklerinize. Kibri aşanlara, yolu açanlara ve Hak Teknolojisi’yle dilleşenlere. Kervan kalktı ve biz o kervandayız.<br />

<br />

Bedenliler, reşitler, Hak Teknikleri’ni kendi tebliğlerinde dilleyenler ve bitişenler; bizimlesiniz! Bünyeleriniz güçlü. Yüreğiniz güçlü. Süreç içerisinde sizlerle daha güçlü çalışmalar yapılacak. Elden geldiğince Hak Kervanı’na katıldınız. Bundan böyle de bu kervanda olmanız dilenmektedir. Yol Allah yoludur! Bütün kötülükleri aşan herkesin yoğunluğunda kendi koyuluklarında dillenenlerle bu çalışma sürdürülmektedir. Dümen, Atlanta Toplumları’nın gücünden de güçlü olan Bitişkenin yüceliğine bildirildi. Allah’ın dediği, hak ettiğinizce dediğinizdir. Dorukların toplumu sizinleydi bugün. Bütün kötülükleri aşan ve bütün kotlarıyla kendi yoğunluklarıyla burada olan her diri sizindi. Ev sizin eviniz; yol sizin yolunuz; umut sizin umudunuz; birleşen güç sizin gücünüz ve biz, siziz.<br />

<br />

Tanrı der ki “Atlanta Tebliğleri’ni bildirdik size; “yeni bir dönem başlayacak” dedik. İşte o dönem bugün burada başladı. Atlanta Tebliğleri’ni bildirdik size. Devrelerinizi açtınız, yüreklerinizi açtınız ve bizde, bizim yüreğimizde kendi yoğunluğunda dillendiniz. Allah dedi ki “OL.” Ol ki topluma güç ver. Ol ki yoğunlukları kotla. Ve OL ki hak et. Mektep sizin mektebiniz. Atlanta Toplumlarına tebliğ ettik. Dedik ki; “7 doğumdan sonra ışık söndürülemeyecek.” Yaratan’ın tabiatına aykırı değil çalışmalarımız.<br />

<br />

İşte Dağlar, 7. doğumu gerçekleştirdik. Yanlış bilgim yoktur. Kuran der ki; “reşitlerin gücünün artmasından itibaren bütün kütle aydınlanır.” Ulular Diyarının Güçlüleri derler ki; “tabiatın kotlarıyla bir olduğunuzda bütün kütle aydınlanır.” Eş, dost her kim olursa bütün kötülükleri aşan her yürek birleşebilir; ama hak ettiğinizce... Canlar, Birlik özgüçtür. Bunu herkesin net olarak anlamasını bekleriz. Birleşik Aile’mizin gücü sizindir. Yerin, göğün hakimleri sizinledir. Bütün kötülükleri aştığınızca birleşebiliriz. Kürzün Soyu sizindir. Muktedir olmak zor değildir. Kollarınızı açın yüreğinizi açın huzurlu olun. İşte dağlar muktedir oldunuz. Amin..

 

………………

 

 

 

 
  Bugün 37 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol