Birlik İlmi
  ETKİNLİKLER -1
 

ETKİNLİKLER

ALTIN ÇAĞ SEMPOZYUMU

 

 

SAAT                         : 10.30-12.30

 

 

AÇILIŞ KONUŞMASI     : Seher BİLGE

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

MODERATÖR               : Av. Nezire SELÇUK

Süper İnsanlık Realitesi Derneği Yönetim Kurulu Başkanı

 

SUNUM                      : Bahar UMURTAK

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

1.OTURUM         : 11.00-12.30

 

KONUŞMACILAR:

 

1. Bahar UMURTAK

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

"ALTIN ÇAĞ"

 

2. Selma MİNE

Ruhsal ve Zihinsel Aydınlanma Derneği Başkanı

“ALTIN ÇAĞIN NEFESİ”

 

3.Peker SELÇUK

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

“BEN YOKUM; HEPSİ “O’DUR”

 

ARA                   : 12.30-13.00

 

 

 

 

 

 

2.OTURUM : 13.00-15.30

 

SUNUM              :Bahar UMURTAK

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

4.Erim ERGÜN

Süper İnsanlık Realitesi Derneği ve Yaşam Koçu

“HAKİKİYETİN IŞIĞI, BİRLİĞİN YAŞAMSALLAŞMASI”

 

5.Rasim ODABAŞI

Sadıklar Planı Öğretisi

“DİNLER GÜNÜ”

 

6.Av. Nezire SELÇUK

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

"ALTIN IŞIK VE ZAMAN"

 

ARA                                        :15.30-15.45

 

Soru/Yanıtlar                           :15.45-16.30

 

Serbest kürsü:                    :16.30-17.30

 

SEMPOZYUM ÜCRETSİZ VE HERKESE AÇIKTIR.

 

Tarih: 9.Haziran.2013

Yer: Kadıköy Belediyesi Brifing Salonu

Saat:  10.30-17.30

 

Düzenleyen: Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

Bahariye Cad.

Halil Ethem Sok. Sauna Apt.

No:30/8 Kadıköy

İstanbul

Tel: 0 216 348 95 59

 

SEMPOZYUM “DOĞAL SİSTEM”

 

1.OTURUM : 10.30-11.30

 

KONUŞMACILAR:

 

1.Erim ERGÜN

Yaşam Koçu ve Süper İnsanlık Realitesi Derneği

“ALTIN IŞIK YILLARI”

 

2. Seher BİLGE

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

"HER YAŞAM BİR SİSTEM'DİR"

 

3. Rasim ODABAŞI

METAPSİŞİK TETKİKLER ve İLMİ ARAŞTIRMALAR DERNEĞİ eski üyesi

"SİSTEM"

 

2. OTURUM : 11.30-12.30

 

4. Beril ÖZDOĞAN

Nefes Terapisti ve Süper İnsanlık Realitesi Derneği

“ALTIN ORAN”

 

5. Gülden ZENGİN

Ruhsal Şifacı

“DEĞİŞİM VE DÖNÜŞÜM”

 

6.Dinay AY

Medyumik Rehber

“İNSAN VE SONSUZLUK SİSTEMİ”

 

7.Erengül KOÇ

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

“Pİ SAYISI”

 

ARA : 12.30-13.30

 

3. OTURUM : 13.30-14.30

 

8. Sevim ŞAHİN

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

"DOĞAL YAŞAM"

 

9. Abdullah GÜLER

Kişisel Yaşam Uzmanı

“MADENLER”

 

10. Hüseyin AKDAĞ

Ruhsal Enerji Koçu

“SIR SİSTEMLERİN GÜN DOĞUMU”

 

11. Bahar UMURTAK

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

“GENESIS”

 

 4. OTURUM : 15.30-16.30

 

12. Peker SELÇUK

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

“OL DEDİ. OLDU”

 

13. Yasemin KAPLAN

Astrolog

“HAZİRAN AYININ ASTROLOJİK OLARAK DEĞERLENDİRİLMESİ”

 

14. Selma Mine ERSES

Ruhsal ve Zihinsel Aydınlanma Derneği

“YAŞAMIN GÜZELLİĞİ”

 

15. Nezire SELÇUK

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

“SİSTEM VE LEVHİ”

 

5. OTURUM : 16.30-16.45

 

Sempozyumun bu bölümünde Yusuf Kenan ARATAN tarafından

Pratik nefes çalışması, çakra açma ve şifa çalışması yapılacaktır.

 

İZLEYİCİLERİN PAYLAŞIMLARI VE KAPANIŞ

 

SEMPOZYUM ÜCRETSİZ VE HERKESE AÇIKTIR.

 

Düzenleyen:

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

Tarih:31.Mayıs.2014

Yer: Kadıköy Belediyesi Brifing Salonu

Saat: 10.30-17.00

 

SEMPOZYUM “MAHREK SİSTEM ÇALIŞMASI”

 

Yapılacak yeni Sempozyum Çalışması, Birleşik Işık Tohumlamaları yapan Tinsel Kodlar ile yapılacak. Her cevhere inen ve her cevheri tohumlayıcı ile kodlanan, bütün kütleyi yaşamsallaştıran birleşenlerin, Işık Kapıları’ndan geçişlerini yapmak üzere gerçekleştirilecek bir çalışmadır bu.

Türkiye Tohumlaması ile kodlanan Işık Kaynakları, tahditsiz olarak kaynak kapı haline getirildiler. Hepsinin ekipleri kodlandı ve tohumlarını kodlayıp Birleşik Işık ile toplumlara çektiler. Bütün ekranlardan o yürekler, tüm Sistemler’e yansıtılmaya başlandı.

Dünkü yaşam, bugünkü yaşamlaşan Işık Kapıları’nda kodlanarak, kaynağa alındı. Tüm Sistemler kapı olup ışık haline geçtiler.

Benler ve benlik kapılarındakiler, Hal Tekniği ile kayıtlandıklarında, Birlik Kodlaması başarı ile gerçekleştirildi.

Düzen Kodlamaları yapıldı ve zaman, sistemleşti.

Beden alan tohum olacaklar bilinir ama bu bilinen koyu Işık Kodlar’ın, Helal Taht’a varıp varamayacakları bilinmez.

Birlik İlmi ile kaynağa varan her bir yaşam tohumu, bütün kütleyi Hakkiyet’te dillerken, her bir Işık Kapısı’nı açmak; geçişleri yaptırmak ve Zabura Kodları ile tohumlanmak; Gerçek Yaşam Sistemleri için geri çekilişi sağlayacak bir yaşam kaynağına, Birlikler’i götürecektir.

Dünyayı izleyen çok Kültler var. Hepsi kaynak tohum halinde, Dünya Yaşam Sistemleri’ni izlemektedirler. Birlik İlmi ile kodlanan o yürek kodlular, kaynak sayfalara çekilip birleştirilmekte ve kerim olup hakim olmaktadırlar.

Kurul kararı ile yapılan her çalışma, din tartısında, yaşam sistemlerinde ve kontrollu tüm sessizliklerde gerçekleştirilmektedir. “Bu Turan bizim içindir” denir. Ama her Turan’ın Işık Kapısı’nda dürümlenmesi gereklidir.

“Beri gel alemlerden geri gel!...”

“AL’ıncı, OL’uncu, VAR’ıncı ol!...”

“Ve Zaman Sistemlerinden ekmek ol ve görev ol”

Dendiğinde, hepimiz ALTIN IŞIK YILLARI’ndan geçer ve dürümlere birer birer gireriz.

“Halilim, Hakimim, has teknikle dürümlediklerim, kaliteli bir yaşama gel” denir.

Sonra denir ki;

“Korkma, ben senim ve senleşen her diri ile dürümlenirim. Oy! Can Tartı’m oy!... Beni al, beni al ki hakikiyette has teknede olayım. O tekne beni tohumlarımla dünyaya çeksin. Sonra bir Ruh Kuran olayım ve dünyayı tohumlayım. Minare olup o minarede sesleşeyim. Her diriye, koyu bir yoğun ışık olup gireyim. Sonra bir Kaynak Işık olayım ve her bir cevheri, hak edip kontrol kurup bütünleyim. Ben nefes olayım ve kaynak ışık halinde Birlik İlmi ile kapı olayım. Amin...”

Cennetlere koyduklarımız, cevherlere koyduklarımız ve kapıları açıp yaşam sayfalarına koyduklarımız, hepsi bir rahmet olarak cevhere güç katmaktalar. Mushaf İnsan olmak, hakim olmaktır. Kapıları açtığınız zaman, Işık Kodlama başlar. Sonra kutsal yaşam dürümlenir ve yeni bir sessizleşme başlar. İşin ışığı yanar ve zamanı tohumlayan KÜRZİ IŞIK yere iner. Her bir can, bilir ki biz Apronda bekleyen tüm sessiz ışıkları alır birleştirir, sonra korur ve sonra kapılardan geri getiririz. Geri gelişleri, Kaynak Sayfalar’a geri alınışlarıdır.

Tüm yaşam sayfalarında bu bilgiler mevcut olmasına karşılık, geçişi yapan ilk Kaynak Safha, Birleşik Işık’tır. Bu ışık, İNSAN KAPILAR’dan geri gelmiştir. Mutluyuz ki bunu başarabildik. Bunun neticesi olarak Yer ve Gök Birlikleri yeni bir çalışma devreye almıştır. Bu çalışma “MAHREK SİSTEM ÇALIŞMASI”dır.“ MAHREK SİSTEM ÇALIŞMASI, dünyanın ışığının tohum olarak Birleşik Yaşam Sessizlikleri’ne çekilişidir.

Hepimizin ekrana Kök İlmin tohumları olarak yansıtıldığımız bilinmekle birlikte, her derenin ışık çekip yere indirilmesi de gerekmekteydi. DOĞAL YAŞAM SAYFALARI’nda, dünleşen ve dürümleşen her diri, yel estiğinde, KAYNAK KAPILAR’dan ışık çekemez ve dünleşip yaşam ışıklarından ayrışırken, BEŞİR IŞIK KAPILARI’na inerdi. İşte yaşam sistemlerinde, deva olan kontrol kaybından dolayı gerçekleşen bu durum, “Ayıp yerlerin açılışı” olarak da bildirilen hadisedir.

Bütün mesele Birlik Tahtı’na varanların, ışığa varışlarıdır. Hepimiz, Işık Kaynakları’nda geçerek dünyaya indik ama bir tek Kod, dünyayı kodladı ve tohumladı. İşte o Kod, İNSAN KAPI’dır. Bir tek kod, ilmin aşığı oldu ve bütün kütleyi kodladı. Hepimizi hak etti ve yaşattı. Onun nuru olan ruh, ilimdir. O ruh, İlmin Kodu olurken, hepimizi Işık Yaşam Sayfalaması ile kontrol etmeliydi. Ve zaman, ışığını Has Taht’a kodladı ve yoğunluğunda tüm sistemleri, Kaynak Sistem diye kayıtladı. Her cevher, bir ışık oldu ve dünya kodlandı. Bütün mesele, müsterih ol bütün mesele ağır yükü hafifletecek olan yoğunlukları tohumlamak ve kodlamaktır.

Beş Kapı açıldığında, birinde kontrol kurulur. Her diri o yoğunluktan geçip yüreklere iner. Bütünlükler bunu anlayamazlar ama Has Taht’a varanlar, biliş halinde bunu bilir ve kontrol kurarlar. Bütün amaç ışıktır. Işık olduğunda, dünya yarınlaşır. Halil Ethem Sokak Sauna Apt. No:30/8 Kadıköy adresi, ÖZ KAPI’mızdır. Bu kapıya varan her diri yarınlaşır ve tüm Sistemler’e varır. Ardında gök olan bir sonsuzluğa ulaşır. O yoğun bir kapı olur ve dünya olgun sistemleri. o yoğun ışık kapıdan gerçek Sistemler’e geçer. İşte BİRLER KAPISI olarak dinler boyunca dillenen ışık, bu yoğun ışıktır.

Seviyenize göre bilgi verirken her diri için biliş halinde bu bilgileri dillemekteyim. Bütün mesele bilişi hak etmeniz ve has ışık halinde, köklenip güçlenmenizdir. Dürümlenen her diri bir kayıtlı ışık olduğunda; bir tek kapı haline gelinir. İşte o tek kapı, ALTIN IŞIK YILLARI doğumunu gerçekleştiren kapıdır. Kayıtlarınızı dinlediğinizde, bilişle dinlersiniz. Karşılıklı tohumlarınızı koyu bir ruh ile kodlar ve tohumlarsınız. Bütün umutlarımız siz içindir. Siz, karışık sistemleri tek tek açıkladınız ve biz, siz ile dürümlendik. Amin... Şimdilik...

 

SEMPOZYUM "MAHREK SİSTEM ÇALIŞMASI"

 

MODERATÖR : Av. Nezire SELÇUK

Süper İnsanlık Realitesi Derneği Yönetim Kurulu Başkanı

 

SUNUM : Bahar UMURTAK

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

1.OTURUM : 10.30-11.30

 

KONUŞMACILAR:

 

1. Erim ERGÜN

Yaşam Koçu ve Süper İnsanlık Realitesi Derneği

“DÜNYA YAŞAMLARINDA YARATIM”

 

2. Ayşegül ERASLAN

Abdülkadir Geylani Bütünlüğü

“EVRENİN UNUTULMUŞ SIRRI KUTSAL GEOMETRİ (MAHREK)”

 

3. Dinay AY

Medyumik Rehber

“ZAMANIN BÜKÜCÜSÜ İNSAN”

 

4. Rasim ODABAŞI

Sadıklar Planı

"ADEM VE HAVVA"

 

2. OTURUM : 11.30-12.30

 

5. Beril ÖZDOĞAN

Nefes Terapisti ve Süper İnsanlık Realitesi Derneği

“VAKİT TAMAM”

 

6. Şebnem TACİGUT

Kuantum Yaşam Akademisi

“KUANTUM VE İLİŞKİLER”

 

7.Hülya Ayanoğlu KARABAY

Muhasebeci       

“KALP DİLİ, GÖNÜL GÖZÜ”

 

8. Seher BİLGE

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

"YAŞAYAN VE YAŞATAN İNSAN"

 

ARA : 12.30-13.30

 

3. OTURUM : 13.30-14.30

 

9.Erengül KOÇ

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

“DEVE”

 

10. Cengiz GÜLER

Kişisel Yaşam Uzmanı

“BEYAZ BÜYÜCÜ”

 

11. Hüseyin AKDAĞ

Ruhsal Enerji Koçu

“S’ONSUZLUĞUN SIRRI”

 

12. Zehra BALCI

Balcı Yaşam Merkezi Kurucusu

“HAK ETMEK VE HAK OLMAK”

 

4. OTURUM : 14.30-15.30

 

13. Pelin Narin TEKİNSOY

Profesyonel İlişki ve Para Koçu

“PARA AŞKI”

 

14. Bahar UMURTAK

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

“AŞKIN SİMYASI”

 

15. Gülden ZENGİN

Ruhsal Şifacı

“BANA NERENİN AĞRIDIĞINI SÖYLE, SANA NE OLDUĞUNU SÖYLEYEYİM”

 

16. Yasemin KAPLAN

Astrolog

 “BÜYÜK KARE (SANCISIZ DOĞUM OLMAZ)

 

5. OTURUM : 15.30-16.30

 

17. Peker SELÇUK

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

“BAHAR”

 

18. Selma Mine ERSES

Ruhsal ve Zihinsel Aydınlanma Derneği

“ODAK OLMAK”

 

19. Nezire SELÇUK

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

“İBRAHİM”

 

İZLEYİCİLERİN PAYLAŞIMLARI VE KAPANIŞ

 

SEMPOZYUM ÜCRETSİZ VE HERKESE AÇIKTIR.

 

Düzenleyen: Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

Tarih:26.Nisan.2014

Yer: Kadıköy Belediyesi, Brifing Salonu

Saat: 10.30-17.00

 

PEKER SELÇUK KONUŞMA METNİ

BAHAR

Konumuz belirlendiği gibi MAHREK... Öyleyse bu minval üzere konuşmak gerekir.

Geçmiş ve şimdi yaşanmışlıktır. Yaşanmışlığın gücü olan Küresel Sayfalanıştır. O güçle, yani yaşanmışlığın gücü ile Sessizlik seslendirilir. Küresel Zaman, Gelecek Zaman ve Sessizlik... Geçmişten geleceğe uzanan upuzun bir zaman. Bugünü (veya o günü) yarana seslendirilmesi; yarına geçirilmesi ile Mahrek’i oluşturan olay ve kişiler bağlamında konuma girmek istiyorum.

Geçmişten geleceğe yeryüzünün Kürre-i Arz’ın üzerinde binlerce olay var. saymaya insanın ömrü yetmez. Kürre-i Arz evrenin en güzel planetidir. O evrenin kraliçesidir. Ne diyorlar ona? Leydi Gayyia. O hem kraliçe hem de bir leydidir.

Öyle güzel, öyle güzel, öyle güzel ki onun en güzel olaylarından biri nedir bilirsiniz. BAHAR. Şu anda yaşamakta olduğumuz zaman dilimi.

Bahar Mevsimi, Kürre-i Arz’ın gülen yüzü; efsunlu musikisi ile rengarenk görünümü ile velhasıl enfes bir semfoni pastoral oluşturmaktadır.

Yani sonat formatında büyük bir orkestra ile icra edilen dört bölümlük bir musiki eseri... Biraz daha açarsak; kuşlar, çiçekler, kelebekler, böcekler ile allegro – adaco – andante, türlü karakterde bir sanat eseri. Eşsiz bir musiki... Söylediğim gibi semfoni pastoral.

Biraz daha irdeleyelim Kürre-i Arz’ın baharını. Ta ötelere, ötelerin ötesine giderek...

Orta Asya Türk geleneğinde, 12 hayvanlı Türk Takvimi’nde baharın başlangıcı, Türk Ergenekon Bayramı olarak; Nevruz olarak anılır. Bu gelenek, 4651 yıl öncesinden gelir ve Miladi Takvime göre 21 Mart tarihi olan Ergenekon’dan çıkış günü, başlangıç sayılır. Bu aynı zamanda Türkler’in “Hakanımızın bizi götüreceği yer” diye tanımladığı KIZIL ELME ÜLKÜSÜ’nün ilk çıktığı ve bütün cihana yayıldığı Ergenekon’dan çıkış günüdür 21 Mart.

Dünya Türklüğü’nün de aynı günde kutladığı tek ortak bayramımızdır. Bu demek oluyor ki Bahar, miladi 21 Mart; rumi 9 Mart’ta güneşim Koç Burcu’na girdiği gece ve gündüzün eşit olduğu gün dönümü günüdür ve de Türkler’in ortak bayramıdır.

Türkler arasında, o günün türkçesi ile ERKİN KÜN BAYARAMI, diğer adıyla NEVRUZ olarak kutlanmaktadır.

ERKİN KÜN, söyleyiş olarak zamanla, ERGENE KON’a dönüşmüştür. Anlamı özgür gün, özgürlük günü, kurtuluş günü, dünyaya yayılma günü olarak kabul edilir. Bunun MU UYGARLIĞI ile bağlantısını düşünelim. Şimdi yeri değil. Konuya girmeyelem. Sonraki bir zaman bırakalım.

Tarihi araştırmalar, ERKİN KÜN’ün M. Ö. 2637 yılında gerçekleştiğini belirtir. Bütün Türk Devletleri’nde Selçuklular’da ve Osmanlı İmparatorluğu’nda bu güne çok önem verilirdi. Şenliklerle kutlamalar yapılır ve devletin resmi yılının başlangıcı kabul edilir ve uygulamalar buna göre yapılırdı.

Osmanlı Döneminde bugün şenliklerin başlangıcı olurdu. Küçüksu, Göksu, Sadabad ve diğer mesire yerlerinde, çayırlarda kutlamalar şenlikler yapılırdı. Bu şenliklerin çok önemli anıları tarihe geçmiş ve belgelenmiştir. Bu şenliklerin en önemli isimleri, büyük şairler Baki, Nef’i ve Nedim’dir. Gelin onlardan birer ses dillendirelim. O günün baharlarını nefesliyelim. Yani günümüzden 300 yıl geriye gidelim, baharın karşılanışını görelim. Büyük Usta Nefi Hz. leri neler demiş.

Esti Nesim-i nev bahar. Açıldı güller subhu dem.

Açsın bizim de gönlümüz, saki medet sun cam-ı cem.

Erdi yine ördi behişt. Oldu heva amber şirist.

Alem Behişt, ender behişt. Her gûşe bir bağ-ı irem.

Gül devri ayş eyyamıdır. Zevk u sefa hengamıdır.

Aşıkların bayramıdır. Bu mevsimi ferhunde dem.

İlk bahar rüzgarı esti. Sabahleyin bütün güller açıldı. Bu güller gibi bizim de gönlümüz açılsın. Açılsın, mis kokular saçılsın. Saki içki sunan Saki, acele koş. İkramını yap. Kafamızı bulalım, hoş olalım, neşelenelim. Cam-ı Cem, o ünlü masal kahramanı Hükümdar Cem’in yedi türlü maddeden yapılmış o muhteşem kadehle bizlere içki sun. Bizi neşelendir, bizi mutlu et mest et.

Yine Nisan Ayı geldi. Bahar geldi. Hava amber kokularına büründü. Mis gibi oldu. Alem bir katmerli cennete dönüştü. Cennet-i alaya dönüştü. Her köşe, her yer, dağlar taşlar misali İrem Bağı gibi oluverdi.

Gül devri yiyip içme hayatı yaşama günleridir. Bu günler zevk ve sefa günleridir. Bu mutlu güzel mevsim, aşıkların bayramıdır. Sevinip eylenme dönemidir.

Nefi’den yüz yıl sonra ve günümüzden 280 yıl önceye gidelim. Yine bir büyük usta, büyük şair Nedim, bakalım ne dedi? (Ne demiş?)

Erişti nev bahar eyyamı. Açıldı gül-ü gülşen.

Çırağan vakti geldi. Lâlezarın didesi ruşen.

Çemenler döndü ru yi yare. Rengi lale ve gülden.

Çırağan vakti geldi Lâlezarın didesi ruşen.

Güzel ilk bahar günleri geldi. Gül ve gül bahçeleri açıldı. Çırağan vakti geldi. Lale bahçesinin gözü aydın.

Çimenler, lale ve gül rengiyle, sevgilinin yüzüne döndü. Sevgilinin yüzü gibi güzelleşti. Yani o kadar güzelleşti tabiat ki tarif edilemez.

Çırağan vakti geldi. Lale bahçesinin gözü aydın.

İşte böyle diyor Nedim-i Şeyda. (Çılgın Nedim) yani bu kadarcık mı Nedim’in dedikleri? Olur mu hiç. Neler neler demez Nedim-i Şeyda. Dinleyelim:

Sen kim gelesin meclise bir yer mi bulunmaz.

Baş üzre yerin var.

Gül goncesisin. Guşe-i destar senindir.

Gel ey gül ü Rana.

Sen meclise gelirsin de bir yer mi bulunmaz? Baş üstünde yerin vardır. Sen gül goncasısın. Sarık kenarı senindir. Ey gül ü Rana ( dışı sarı içi kırmızı gül) gel.

Nedim-i Şeyda susmadan devam ediyor:

Sana kimisi canım, kimi cananım deyü söyler.

Nesin sen doğru söyle. Can mısın canan mısın kâfir?

Bir elinde gül, bir elde cam, geldin sakıya.

Kangısın alsam; gülü yahut ki camı ya seni?

Bu dem anlatmayla bitmez. Çırağan şenlikleri anlatılmaz ancak yaşanır. Bir yanda bahar havasının letafeti; rengarenk çiçek tarhları. Aralarında çeşitli kandiller, fenerler, şamdanlarla donatılmış; ayrıca gündüzleri saz ve söz ve bazı letaif oyunlar, eğlenceler; geceleri lâlezarın çırağını, havai fişeklerin muhteşemliğini temaşa etmek, doyumsuz hazlar içinde zamanı yaşamak...

Sarı laleden mavi hezarene; pembe gülden mor haseki küpesine; turuncu zambaktan katmerli düğün çiçeğine; katmerli leylaktan bahçe açelyasına; erguvan dalından pembe peygamberdüğmesine; salkımlı mor sümbülden kırmızı karanfile; katmerli zerriuden, Cezair menekşesine kadar noksansız letafetlikler hoşluklar alemi.

Ama lalenin yeri başkaydı. Baktıkça bağlanılan bu zarif çiçek, insanları bir tür deliliğe itiyordu, sürüklüyordu. 239 çeşit lale vardı. Her biri birbirinden güzel.

“Mahbub” adı verilen, elmas beyazı lalenin soğanı 500 altından satılırmış o günlerde.

“Mehtablık” denilen yerlerde alemler düzenleyip Şehr-i İstanbul’un dolunayın, Marmara’nın sakin sularına aksini seyretmek, özel bir ayrıcalık...

Baharların en güzelini, İstanbul’un baharlarını seyretmek; içinizden ruhunuzdan geldiği gibi seyretmek, sizin elinizde. Bu güzelim bahar günlerini kaçırmayın.

Ne diyor Üstadımız? Geçmiş ve şimdi, yaşanmışlıktır. Yaşanmışlığın gücü olan Küresel sayfalanışımızı tamamlıyalım.

Yerden cennetlere varıp; cevhere Kuran okuyup, tohum olup ekildikçe, yeni yaşam sayfalarında, yeni bir sistem olup bahçelere gül oluruz. İşte bu...

Hepimizin o yaşam sayfalarında; Güç Tohumları olup tüm gönül bahçelerini, bahar yaşam sayfaları olarak tohumlamamız dileğiyle. Sevgiyle kalın...

Peker SELÇUK

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

Sempozyum “Mahrek Sistem Çalışması”

26.04.2014

 

Sempozyum “İSLAM”da, Peker SELÇUK’un konuşma metni…

 

AKIL VE VAHİY

 

 

Tanrı’nın şahitliği veya ikazı aklı dışlamaz. Aksine aklı ön plana yerleştirir. Birinci öncelik aklındır. Tanrı, aklın işlerliğini kolaylaştırır.

 

Dinler Tarihi ve teolojinin ortaya çıkan ve çözümsüzleşen proplemlerde, başvurulan bir bilirkişisi vardır. Bu kişi, ünlü teolog/filozof Paul Tillich’tir. Ünlü filozof, eserinde; aklın, akıl ötesine geçmesi; aklın, kendisini inkarı değildir der.

 

Yine bu filozof; vahiy, gerçeğin bilimsel ve tarihsel analizlerin; yetersiz kaldığı bir boyutuna aittir der. Yani fizik ötesini işaret etmektedir. Manevi alemi hatırlatmaktadır.

 

Vahiy, varlığın esasıyla aklın derinliğinin belirginleşmesi, netleşmesidir.

 

O varoluşun sırlarıyla, bizim nihai ilgimize parmak basar. Vahiy, bilimin ve tarihin içinde oluştukları şartlarla ilgili söylediklerinden bağımsızdır. Aynı zamanda o bilim ve tarihi kendisine bağımlı kılmaz. Onun kritiği yapılmaz, yapılamaz.

 

Gerçeğin değişik boyutları arasında çatışma, zıtlaşma olmaz. Akıl, vahyi vecd ve mucize yoluyla alır. Fakat akıl, vahiy tarafından tahrip edilmez; eleştirilmez. Dikkatlerinizi bu son cümleye toplamanızı isterim. Zira, işin en önemli ve düğüm noktası budur. Keşke bütün din adamları, İslam ulemaları bu cümleyi bir kenara yazmış olsalardı.

 

Evet akıl, vahiy tarafından inkar edilmez. Yok sayılmaz. Ve aynen bunun gibi, vahiy de akıl tarafından inkar edilmez; yok sayılmaz; içi boşaltılmaz.

 

Kuran; ilmin, aklın tek üstünlük ölçüsü olduğuna ilişkin yüzlerce ayet içermektedir. Allah’ı isim sıfatlarından olan alim kelimesi, 162 kez kullanılmıştır. Bizatihi ilim sözcüğü, 100 küsur yerde geçmektedir.

 

Alim; bilen, ilmi, edebi ve ezeli olan Cenab-ı Hak’tır. İlmin karşıtı, cehalettir. Kuran, kendisinden önceki dönemi, cahiliye dönemi diye vasıflandırmaktadır.

 

Hz. Muhammet, bir hadisinde, “Allah Teala’nın ilk yarattığı akıldır.” Der. Envarü’l Aşıki’nde şöyle denir: “Ey ilahi esrarı arayan kişi, bilmiş ol ki Allah Teala aklı yarattığı vakit, ona: Gel dedi geldi. Git dedi gitti. Konuş dedi, konuştu. Sus dedi sustu. Bunun üzerine Allah Teala akla: İzzet ve celalim hakkı için, senden sevgili bir yaratık yaratmadım ve sana sabırdan üstün bir şey vermedim.” Buyurmuştur.

 

Allah Teala yine akla hitap ederek, önüne bak dedi. Akıl önüne bakınca güzel bir şey gördü. Kim olduğunu sordu. O da senin bensiz bulunamayacağın nesneyim. Ben başarıyım dedi.

 

O halde Allah’ın indirdiği ile İslam adına hükmedenlerin de öncelikle teslim olacaları yüce değer akıldır. Kuran, işletilen aklı veya aklın işletilmesini özellikle vurgulamaktadır.

 

Yunus Suresi (100), akıllarını kullanmayanlar üzerine Allah şeytanı musallat eder ve onları pislikte bırakır der.

 

Bir yorumda da şöyle söyleniyor: Akıl ve ilimle ispatı yapılamayan şey, itikat konusu yapılamaz.

 

Bir başka yorum: Mükellef (yani Müslüman) yükümlü tutulduğu şeyin mahiyetini (aslını, esasını) dinsel nakillere ihtiyaç duymadan aklıyla da bilebilir. Çünkü Allah, hikmet sahibidir. Çirkinlik ve abesle meşgul olmaz. Allah’ı bilmek ve ona ulaşmanın yolu da aklın sağladığı delillerdir. Bu noktada nakillere ihtiyaç duyulmaz. Aklını işleten doğruyu bulur; yolunu bulur.

 

Bir varlığın akıl yoluyla bilinecek şeylerde nakle ihtiyacı olmaz. Mesela, zulmün kötülüğünü bilmek için nakle ihtiyaç yoktur. ( Kadı Abdulcebbar el muğni)

 

Sözümüzün başında Allah’ın ilk yarattığı akıldır ve yeryüzüne indirdiği de akıldır demiştik. Hal böyle ise din adına yapılanları şöyle bir sinema şeridi gibi sürütle izleyelim; düşünelim. Din adamı, aklı bir tarafa iterek, dini meşguliyetinin %90’ını, enerjisinin ise tamamını kadının kılıkkıyafetine, kadının hallerine ayırmasına ve aklı dışlamasına ne demeli?

 

Tarihi zaman içinde İslam, bilimsel bilgi; akli bilgi; deneyime dayalı bilgi ile meşgul olmayı yasaklamış, bunları Allah’a meydan okuma gibi görmüş. Uğursuzluk getireceğine dair fetvalar verip bilgi, bilim, bilim adamı kavramları sınırlandırılmıştır.

 

Bu bağlamda, sizlere hikaye değil, tarihi gerçekleri anlatmak istiyorum. Hatırlayanınız çıkar mı bilmiyorum. Hatırlayan varsa beni teyid etsin.

 

Lagari Hasan Çelebi adında bir gerçek şahsiyetten, bir akıldan söz edeceğim. Bu zat, Padişah’ın huzurunda 1600’lü yıllarda, ilk füze denemesini gerçekleştirdi. O yüzyılda ilk füze denemesini beş ayak üzeri sekinin üzerine kurulu devasa bir fişeve benzeyen, kendi yaptığı füzesinin ortasındaki kafesli kısmına binerek, ateşleyin diye bağırdı. Füze oturduğu platformu terk ederek yükselmeye başladı. Füze yükseldi, yükseldi sonra barutu bitince de düşüşe geçti. Lagari Hasan Çelebi, kendi icadı paraşüt ile boğazın sularına yumuşak bir iniş yaparak, keşfini İstanbul halkına ve Padişah’a kanıtlamış oldu.

 

Yine aynı dönemde; aynı yıllarda, hepinizin bileceği bir ikinci kişi/akıl, Hezarfen Ahmet Çelebi, Galata Kulesi’nden havalanarak ince uzun bedeni havada süzülerek, bir martı misali, boğazın üzerinden süzülerek Üsküdar Doğancılar Meydanı’na indi.

 

İstanbul halkının soluğunu tutarak izlediği bu muhteşem gösteri bittiğinde, binlece kişi alkışlarken, padişah da alkışladı. Ve gülerek yanındaki paşaya “ahir zaman vesselam” diyerek mutluluğunu dile getirdi.

 

Ancak, İslam Uleması: Böyle garip ve denetimi mümkün olmayan çılgın akıllar, kontroldan çıktıkları taktirde her türlü melanetliğe alet olabilirler.

 

Hatta, maazallah bir gün Saray-ı Hümayun’a havadan inerek, şevketlü padişahımızın kılına halel getirebilirler.

 

Padişah, “durun, hele bir şu ademlerle görüşelim de kararımızı ona göre veririz.” Diyerek ulemayı başından def etti.

 

Ancak, ulema; Ehl-i İslam’ı tehlikeye atamayız diyerek fetvayı verdi.

 

“İş bu adem kişiler, avf edilecek bir ademdirler… Her ne murad ederlerse ellerinden gelur. Böyle kimselerin, bekası caiz değildir Sultanım.” Ne emredersiniz? Ferman Hünkarımızındır der. Padişah da “Lagari’ye yaptığımız gibi buna da bir kese altın buyurduk. Ancak kesesini alır almaz Cezayir’e gönderilsin. Lagari’yi de tam tersi istikamete Kırım’a gönderilsin. İkisi aynı yerde bulunurlarsa, ne edecekleri kestirilemez. Bir daha ikisini de gözüm görmesin.” Der.

 

Ferman padişahındır. Gereği yapıldı. Sürüldüler. Sürülenler onlar değildi, Ehl-i İslam’ın hayrı için akıl sürüldü. Sonraki yıllarda ve sonraki yüzyıllarda doğacak akıllar da sürüldü. Ehli İslam’ın huzuru bozulmadı.

 

Amaaa aynı çağdaki Avrupa’ya da bir bakalım.

 

Leonordo dö Vinci anatomik çalışmalarla ilgileniyor. Nicolas Kopernik astronomik çalışmalarla meşgul, Bacon, Bilgi güçtür diyor. Galileo, güneş sabit, dünya onun çevresinde dönüyor diyor. Johannes Kepler, günümüz Uzay Fiziği’nin temellerini atıyor.

 

William Harwey, kan dolaşımının bilimsel verilerini ortaya koyuyor.

 

Biz o yıllarda, insanın uçacağını gösteriyoruz ve yeryüzünün ilk füzesini yapıyoruz. Ancak yapanları sürgüne gönderiyoruz. Sonraki nesillere ve akıllara gözdağı veriyoruz. Niçin? Ehl-i İslam’ın huzuru için.

 

Ha affedersiniz. Unuttuğum bir olay daha var. Onu da anlatmalıyım. Ehli İslam’ın huzuru çok önemlidir arkadaşlar.

 

Tarihimizin çok ünlü bir bilgini, alimi var. Takiyüddün Mengüberdi. Bu büyük alim, bugün önünden geçtiğimiz tophane bayırına büyük bir rasathane kurdu. Şöyle böyle değil, çağına göre günümüzün Nasa’sından daha üstün bir konumdaydı.

 

Ehl-i İslam’ın, Şeyhül İslam’ın padişaha gönderdiği fetvada şunlar yazıyordu:

 

“Gökleri incelemeler, uğursuzluk getirir. Bu işler Allah’a meydan okumaktır.”

 

Ertesi gün, rasathaneyi topa tutarak yerle bir ettik. Hem de “bilim, çinde olsa alınız.” İman buyruğuna rağmen…

 

Çünkü Allah önce aklı yarattı ve hem de izzet ve celalim hakkı için, senden sevgili bir yaratık yaratmadım hükmüne rağmen…

 

 

Saygılarımızla,

Peker SELÇUK

 

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

SEMPOZYUM (İSLAM)

 

SEMPOZYUM (İSLAM) HAKKINDA AÇIKLAMALAR:

 

Dostlar, 13.10.2013 tarihli sempozyum konumuz “İSLAM”dır… İslam kavramı, gerçek insanı nitelendiren bir kavramdır.

 

Gerçek insan, tüm yaşamların hedefinde olan bir varış noktasıdır.

 

Tüm yaşamlar, tüm insanlık ve tüm dinler yarış halinde o varışa koşmaktadırlar. Bunun içindir ki insanlık hedefine yönelen her bir yürek, kendi mahrekinde bir akıl veya bir din olarak kendi kulvarında o hedefe yol almıştır ve almaktadır.

 

Gerçek İnsan’ı nitelendiren İslam, dinler üstü bir hedeftir… İnsanlaşma, kozmik aklı Mutlak Kaynaklar’dan Hak İlmi ile Hak olup bilmek; bilişi, ilmin hakikiyetinde tüm yarınlara kodlamak; Harlanmak ve sayfalanmak; Zamanın ışığı olmak… Ölüyü diriltmek… İşte İslam oluş budur…

 

Her diri bir resimdir. İşte o resim, sistemleştiğinde, dürümlenip hakikiyete umman olduğunda ve Ruhların Tahtı’na kayıtlandığında, artık O, bir resimden ötedir. O, bir İlim Kapısı’dır bu yoğunlukta.

 

Ve O, artık bir İnsan Yaşam Sayfasıdır. “Yarın” olur ve tüm yaşamları kaynağına çektiğinde “Birleşik Işık” olur. İşte O, bu safhada “yolcu” değil, “yol”dur. O yol olan, kendinden kendine İslam olan, yaşamlaşan Gerçek İnsan olan kendi yarınlarına ulaşandır.

 

Hepimizin yarın için bir hedefimiz vardır. Birlik İlmi’nde hedef, “Birleşik Işık”adır. O hedefte her resim, Zamanın Nefesi, ilmin teknesi ise de, her derenin erişi, ayrı ayrıdır.

 

Bütün amaç, bilgiyi kendi yüreklerinizle çekip Birleşik Işıkta Kontrol kurmanızdır.

 

Son “sözleşim”de, sesleşmek; son “sesleşim”de dürümlenmek, yaşam içindir.

 

Yaşamın Işık Kodları olan sizi ve sizleri ve her diriyi; o yüreklerden çekeceğiniz “yüksek yaşam sonsuzlukları”na görevlendirecek bir yaşam kaynağına varacağımız o çalışmaya beklemekteyiz.

 

Orada; yürek sonsuzlaşımlarını, yaşam kaynaklarını ve Yüce Can Tahtlar’ı kodlayacak birleşenleri; ne serden geçer ne de yardan geçer olanları, bütün kütleleri ile Birleşik Yaşam’a zaman sayfalamaya indirmektir hedeflenen.

 

Sevgiyle,

 

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

 

Sevgili Işık Dostlar,

 

Bugüne kadar sempozyumlarımıza katılan ve katılmayan… Hepiniz… Bahar, Sevtap, Selma, Beril, Meral, Ayla, Melda, Leyla, Gül, Emel, Birsen, Deniz, Erim, Erengül, Azrak, Seçkin, Ali, Sezan, Rasim, Sevim, Sevgi, Nergis, Tülay, Güney, Nur, Nursen, Nurşen, Seher, Ozan, Ayşegül, Kamil, Recep, Füsun… ve ismini sayamadığım yüreklerimize dokunan veya dokunacak olan herkes, bekleniyorsunuz.

 

Sevgiler…

 

ALTINÇAĞ SEMPOZYUMU (09.06.2013)

Peker SELÇUK’un Konuşma Metni

 

BEN YOĞUM; HEPSİ O’DUR:

 

Gönül gözüyle gördüm. Sordum. Kimsin sen? Dedi ki; “SEN”. Ama senin için “nerede”nin yeri yoktur. Senin bağlı olduğun bir yer yoktur. Akıl, seni zaman içinde belirli bir varoluşun içine yerleştiremiyor.

 

İşte bu yüzden bilemiyor senin nerede olduğunu. Sen, tek varlıksın. Tüm “burada”ları kuşatan.

 

Neredeye cevap olacak hiçbir yerde bulunmayan noktaya kadar...

 

Öyleyse sen neredesin?

 

Ünlü halk şairimiz Kaygusuz Abdal cevap veriyor bütün bu sorulara:

 

“Muhit-i Zevrak menem, Hak menemdür. Hak menem.

 

Tamu vü uçmağ menem, cümle mekan bendedir.

 

Evvel ü ahir menem, Gani vü fakir menem.

 

Zakir ü mezkür menem, küfr ü iman bendedir.

 

Cümleye mabud menem, Kabe menem, put menem.

 

Adem’e maksud menem, işde fulan bendedir.”

 

Açıklamalar:

 

Ben bu alemin sırça kabıyım. Herşey benim içimde. Allah ben; ben Allah’ım.

 

Cennet de benim cehennem de benim. Bütün evren yani alemler bendedir.

 

Öncesi de sonrası da; ezel, ebed benim; bütün zamanlar benim; zamanın kendisiyim. Zengin de benim; fakir de benim. Yani Allah da ben kul da ben...

 

Zikreden de dua eden de zikir olmuş da benim. Allah’a inanmayan da (yani küfür içinde olan da) ben; O’na iman eden de benim.

 

Cümleye Allah benim; ziyaretgah benim; put benim; herşey benim...

 

Ademoğlu’na yani insana amaç benim; O’nun maksadı benim; herşey benim. Her iş falan-filan benim... Yok benden gayrı birşey...

 

İnsanoğlunun meramı, isteği, dilediği şey benim. İşte aklınıza ne gelirse, falan, filan bendedir.

 

Kaygusuz Abdal, sayıp söylemeye devam ediyor:

 

“Halik’in emri, beni kuze-ger balçığı gibi devranın çarhı üzerine koyup dolap gibi döndürdü...

 

Gah ben kuze dizdi...

 

Gah saraylara kerpiç eyledi...

 

Gah insan eyledi, gah hayvan eyledi.

 

Gah nebat, gah maden eyledi.

 

Gah yaprak, gah toprak eyledi...

 

Nice bin kerre isimler ve lakablar urundum.

 

Nice bin kerre türlü suretlerden göründüm.”

 

Açıklamalar:

 

Yaradan, Rabbim beni çanak çömlek yapılan çamur yaptı. Desti ve çanak yapılan çarkın üzerine koyup döndürdü durdu.

 

Sonra da gah desti gibi dizdi; gah bina yapımında kerpiç gibi dizdi sıraladı.

 

Gah insan eyledi; gah hayvan yaptı; gah bitki yaptı; gah maden yaptı. Yani ben bu fonksiyonlarla çeşitli roller üstlendim; görevler yaptım.

 

Gah yaprak, gah toprak eyledi. Bu kimliklerle görevler yaptım.

 

Binlerce defa çeşitli isimlere ve lakablara büründüm; göründüm.

 

Yine binlerce defa bin türlü suretlere, şekillere, hallere büründüm.

 

Yani çamur oldum; desti oldum; hayvan oldum, bitki ve saire, yaprak, toprak, muhtelif kimlikler ve rollerle göründüm. Hepsi hepsi O’dur. Beyhude, boşuna ondan başka birşey arama. Yok... Bulamazsın.

 

Kaygusuz Abdal’ın devamını Hz. Mevlana’da izliyoruz:

 

Ne diyor Mevlana Hazretleri?

 

Herşey insandadır. O, Allah’ın cemalinin aynasıdır. Bunun için insan her dilediğini kendisinden istemelidir.

 

Her insan, büyük bir alemdir. İnsan büyük birşeydir. Ve içinde herşey yazılıdır. Fakat karanlıklar ve perdeler, bırakmaz ki içindekileri okuyabilesin.

 

Yüzünü ne tarafa çevirirsen Allah oradadır. “Ben Hakk’ın kuluyum; kölesiyim” diyen biri; kendi varlığı, diğeri Allah’ın varlığı olmak üzere iki varlık ortaya sürmüş olur. Halbuki “ben Hakk’ım” diyen, kendi varlığını yok ettiği için “ben yoğum. Hepsi O’dur” der.

 

Ayrılıklar, zahirdedir. Mana ve gaye itibarı ile herşey BİR’dir ve birleşmiştir.

 

Kabe’ye giden ne kadar çok yol vardır?...

 

Ve eğer yollara bakacak olursak, ayrılık büyük ve sonsuzdur.

 

Varılacak yer birdir.

 

Peker SELÇUK

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

http://youtu.be/AtIeLh_Koo8

 

ALTIN ÇAĞ SEMPOZYUMU ve AÇIKLAMALAR:

 

Değerliler, beden alıp dünyaya gelen ve dünyada kendini bilen her diri, bilişi olmayanlar için ağır yüktür.

 

Bilişe ulaşıp süzülen ışıkların diri yoğunluğuna indiğinizde, bileceksiniz ki o yoğunlukta, tüm bilgiler kayıtlıdır. Bilgiyi hak edip de anlayabilen, okuyup anlayabilir.

 

Öz gerçeklik; ışığın, kaynaktaki bilgi kayıtlarının ışıması olduğu gerçeğidir.

 

Hepiniz, kendi yarınlarınızı hak edip yaratmaya çalışırken, kimimiz kaynağa varıp orada tohum ekeriz. Kimimiz ise kendi yaşamımızı hak eder o yaşamın sayfalarını hak edip tohumlarız. Her bir yaşam, bir Işık Kayıt’tır ve bir tek sonsuz şafkla bütün Kürzi Yaşamlar’da tahditsiz şekilde bu kayıtlar, kodlanır ve zaman sonsuzluklarında yaşam sayfalanışına dönüşür.

 

Hepimizin cennetleri ayrı ayrıdır. Bir tek cennet yoktur. Bedeniniz, kendi cevherinizde cennetinizi kayıtlar. Bütün Meclisler, cennet kurmak üzere çalışırlar. Siz kendi cennetinizi oluşturduğunuzda, o cennet bir tek sır olur. O sır, İlmin Sırrı ise yaptığınız tüm kayıtlar, Işığın Tahtı’nda koruyucu bir tohumlama gerçekleştirir.

 

Her resmi, her diri yapmaz. Ben kendi resimimi yaparım, bir başkası kendi resimini yapar. Hapılan tüm resimler, tek bir “YAŞAM TOHUMU” olur. İşte o Tohum, her dirinin kendi resminde, kendi yaşamını tohumlayıp, koruyup yaşattığı ve zamanın sessizliğinde dillediği ve dinletip teknik olarak tohumladığı diğer yoğunluklarla da dürümlediği bir “YAŞAM KOYULUĞU”dur. O koyuluk, diğer tohumların koyulukları ile birleştiği zaman sayfalanışında, tek bir yoğunluk oluşur. İşte o yoğunluk, “BÜTÜNÜN YOĞUNLUĞU’dur.

 

İşte, Türkiye, yeni sayfalanışını, her bir yürekle yapmaktadır. Tüm yürekler, bir tek ışık halinde görev taşımaktalar. Türlerin tümü, kendi yaşamlarını o yoğunluğa katarak yeni bir Can Taht yaratmaktalar. Öz Gerçeklik budur. Bu Taht, İlmin Tahtı’dır. İlmin Tahtı, diğer tahtların her biri ile BİR olan Bütünün Tahtı olarak, Can Tahtlar’ın cevheriliklerinde, yeni bir zamanı kodlamaktadır.

 

Bilgiyi iyi anlamanız için tekrar bildiriyorum: Her bir yaşam sayfası, yaşamın yasal sayfalanışının tezahhürüdür. Yasaların en üstündeki yaşam sayfasında, Bütün’ün yasaları bulunur. O yasalar, ilmin tohumlanmasındaki diri, yüksek ve has olan, Cem-i Cevherin Cennet Tahtının Yasaları’dır. Herkes, kendi yolunda oraya ulaştığında, o yasalar, “Has İnsanın Yasaları” olur. Ki o yasaları koyan insan, Birleşendir.

 

Gelinen safhada, bütün Meclisler, Din Tohumları’nı, İnsan Sayfaları’ndan ayırıyorlar. İnsan, evrenlere seslenirken, kendi yeni zamanlarını kendi tohumları ile yaşamsallaştırmalıdır. Çünkü din, ilmen hakim olmaya kalktığında; dil, orada kurtarılmış bir yaşamı dinletmez.

 

Size bir de şunu izah etmek isteriz ki “cennet” dediğiniz, zirveleri hak etmiş olmayan ve kontrol edilemeyen Birlikler için cevherde yoktur. Oraya varan her diri, kendi yoğunluğundan varır. Eğer siz, Cennet Taht’a Kuran olamamışsanız, kurtarılmış ışıklarda bulunamazsınız.

 

Şükürler olsun ki bu dünya gününde, her diri, kendi yarınını hak etmiş ve var etmiştir. Biz dünyaya, tüm insan soyları için iki Rahman verdik. Birincisi, “İNSAN”; ikincisi ile “ALTIN TOPLUM”dur. Bütün amaç İNSAN’ın bu ALTIN TOPLUM ile BİR olmasıdır.

 

Yedinci Dünya tohumlaması yapılırken, “Birlik kurun” demiştik. Bu güne geldiğimizde; birleşme imkanı kalmayanlara; “kendi yarınlarınızın ışığında, kendi yolunuzu mutlaka bulun.” diyoruz.

 

Bütün amacınız ergin olanların, teknik olarak türlenmeleriydi. Ve ergin olanlar, toplu kayıtlanmalar ile türlendiler. Ve türlenme tamamlandı.

 

Dünyanın erdiği yer, örtülerin örtüldüğü yer olmasına rağmen, Birlik Kaynağım, bütün kütlesi ile bu çalışmayı sürdürecek dürümde; o örtülerin tümünü açabilmiştir. Ki bu safhada yaşam sayfalanışı, türlenme olarak değil; yeni bir ZAMAN ve yeni bir RUH olarak kodlanıp kayıtlanıp sürdürülecektir.

 

İşte bunu başaran Birlik; sizi, yeni bir çalışmaya davet etmektedir. Bu çalışma, sadece Ana Sayfalar’ın tohumlanması için değildir. Tüm yarınların toplumlaşması içindir. Yani siz, girdaplarınızdan ışık çekerken, her bir Rahmet Kodu siz ile ışık çeksin diye çalışmaktayız.

 

Vakit tamamdır. Yeni çarıklar giyiliyor dünyada. Bu çarıkları giyenler, yeni yarınlara yürüyecekler. Eğer siz, çerçevesiz bir çalışmaya dair bilişte iseniz, bilmelisiniz ki o çalışma, Birlik Çalışması olarak dürümlendi ve sürmektedir. İşte o çalışma, yeni yaşamları tohumlayacak çalışmadır.

 

Dünya yeni bir Ruh ile bir taht kuruyor. Bu taht İNSAN’dır. İşi İLİM’dir. Ve kendi HAKİM’dir. Onun yolunda, tüm insanlık, kaynak olacak bir çağrıya katılacaksa Birleşmek gerekir. Dünyayı yenileyip birleşmek...

 

Biz, Birliğimizi var ettik ve zamanı sayfaladık. Bu sayfalanış, insan soyu için çalışan herkesin sayfalanışıdır. Eve döndüğünüz zaman sizi karşılayacak olan yine siz olsun istiyorsanız; kervan kalktı. Bu kervan, “ZAMAN SIRRI” olarak bildiğiniz tüm bilgileri taşımakta. Bu kervan, “İNSAN” olarak tohumlanan her diriyi tahditlemeden taşımakta. İşte sizleri, “yeni zaman sonsuz sayfalanışında” kucaklamak istiyoruz. Yeni zaman ve yeni yarınlar... Bütün amaç; toplumu hak etmek ve tohumlarının ışıklaşması ile bütünlenmelerinin; sayfa sayfa dürümlenmelerinin sağlanması; koruyucu kodlamanın gerçekleştirilmesi ve tüm yaşamlarda bunların sürdürülür olması için köklenmektir.

 

Ölen, bilmeyendi. Onu hak etmek istedik. Yeniden diriltmek ve yeniden hasata, Hak Taht’a güçlü olarak katmak istedik. Bin Dağ’ın tahtında “OL” dedik ve kodlanan her bir Yüce’yi Kürzi Yaşamlara görevli yaptık. Ne var ki kir ve pisliğini, Hak Taht’ın cennetine katmak isteyen hiç kimse birleşemez. Bu kesindir. Bütün Meclisler, bilin ki biz Sultanlık’ta Kuranlık’la görev taşıyanlara geçiş imkanı verdik. Ne yazık ki Kat-ı Yarın’da Kuran olan cennetlere konmaları imkanı olmadı.

 

Seviyeniz çok güçlü anam. Sizden tek bir şey bekliyoruz. Bir tek şey!... İnsanı; toplumları ve Kuranlar’ı ile bütünleyin ve bizlerle birleştirin. Onları kontrol etmeliyiz. Onları koruyacak olan Birliklerimiz; onların kendi yarınlarından üstün şekilde onları tohumlayacaklar ve sorumluluk herkesin olacak.

 

Vermeden, insan soyuna kodlama yapamayız. Verdiğimiz her bilgi, insanı hak ettirmek içindir. Evrim yapan her yürek, kendi yolunu bulmalı; ekip kurup ışık yakmalı ve kontrollu olmalıdır.

 

Süper İnsanlık Çalışmaları mutlu ve kutsal çalışmalar olarak sürecek. Temiz ve hakim olarak devam edecek olan bu çalışmalara; kin ve nefret duygularını katmak; çalışmaları tahditlemek; üstün cennet sayfalanışı ile bu koyu kodlamayı yıkmak ve kırmak isteyen hiç kimse, cevhere daimi kayıt yapamayacak ve kendi sayfalanışı ile kendini tahditleyecektir.

 

Dünyadan göçüp geldiklerinde de kendi yarınlarını tohumlayamamış olduklarından tanınmayacaklar ve kayıtlanamayacaklar. Bu şu anlama gelir: Her bir yarın, bir RA-KA-HAR Işık Yağmuru’dur. O yağmurda yağmak için harlanmak, Hak olmak ve Tanrı olmak gerekir. Vermeden, Olmadan ve kodlanmadan iş yapamaz kimse. Yaptığını zanneder sadece.

 

Birler Kapısı sizden görev taşırken, sizin İnsan Kuran olmanızı bekler. İVAN SİSTEMLERİ vardır. bu sistemlerde kendi yarınlarınız olur. İşte o yarınlara görev taşırsanız; siz, sizi siz ile kontrol ederseniz; zirveler sizi hak etmek isteyebilirler. Şimdiye kadar size İVAN SİSTEMLERİ’nden hiç söz etmemiştim. Bundan dolayı sizler, sizleri ve sizlerin yoğunluklarınızı hak etmek istemediniz. Bir deyiş ile ifade etmek gerekirse; siz ve siz ve siz her siz bir cinsiniz. Ama tek bir cin, insan olduğunda, her cin insan olur. İşte bunun için sizlere görev taşıyan tüm yaşamları bilmenizi istedik.

 

Hamur yoğurun; ekmek yapın ve yaşam sonsuz ışığında o ekmeği yedirin. Kim kendi ekmeğini yoğurup; tüm insanlık için pişirip; Diri Yücelikler’den Bütün’e sunarsa; o insan, İlim Sayfaları’nın gür yüreği olur ve türlenen her bir cevherde bulunur.

 

Tabularınızı kırın ve geçip kendi yüreğinize ulaşın. Hepinizin kendi yarınlarınızı hazırlamanız gerekmektedir. Bu yarınları, her bir Yüce, kendi yaşam sayfalanışı ile kaynağında, haz duyarak kayıtlarsa, ölü olmayacağı kesindir. Zira o, kendini Bütün’e kodlatmış ve yaşamsallaşmış olacaktır.

 

Türkiye’nin bu dönemde çok büyük bir gücü açığa çıkıyor. Bu güç, ilmin gücüdür. İnsan Resmi diye dünyaya yansıyan resim, Türkçe’dir. Bu resimde, dünya cevheri var ve tüm sessiz insan sayfaları var. Bunun, ÜMİT olduğu kesindir.

 

Türkiye’de kendi yarınını hak etmeyen çokları, bu resmin, yaşam sayfalanışında kendi yarınlarını hak edip tohumlamaktalar. Öz Görevleri, Din Cevheri’nden aşıp insan soyunun ışık yolculuğuna katılmalarıdır.

 

Müsterih olun sizi, yeni bir zaman için tohumlayan ve yeni bir yarın için kontrol eden kimse olmayacak. Siz, kendi yolunuzda, kendi yüreğinizde, bir tek Cemaat olacaksınız. O Cemaat, İLMİN CEMAATİ olacak.

 

Dayatmalar ile dünyayı sınırlandırmak isteyen Beşir Bilinçler, artık kenatlanan insan önünde sorumluluklarını bir kez daha anlayacaklardır.

 

Deli divane olan insan, “BEN VARIM” dediğinde; her can, kendini hak edip var olur. İşte o deli divane, bellek kodlaması yapıp “VARIM” dedi. Hadi canlar, varlığımızı ilan edelim ve “VARIZ” diyelim. “VARIZ” demek için harlanmamız ve Tanrılaşmamız gerekmektedir. Nedir Tanrılaşmak? Hayrın Rahman’a Kuran’ını bilmek ve bildirmektir. Oy canlar oyyy!... “SİZ” OLMAK İÇİN “BİZ” OLDU... Hayrın ışığı yandı... Hayrın cevherinde o ışık, insan soyuna tohum oldu.

 

Aha geldiler ve dillediler. Aha gördüler ve dinlediler. Harlandılar ve dirildiler. Han, sayfa sayfa okundu. O han, bir Can’dır. Can’a Can olup canlandık. Hayrın sınırını aşıp kodlandık; tohumlandık; yolcu olduk. Oğullar, biz Kuran’dan yol aldık, akla vardık. Kuran bizi dinletti. Biz, cenderedeki o yürekleri dinlettik. Hepsi cevhere varıp kendi yarınlarına varıp birleşecekler. Budur olan.

 

Canlarım, hepinizi kucakladım. İşimiz daha kolaylaştı şimdi. Hah işte bu!... Şimdilik!... Aha harımızı yükselttik ve yolcuları tohumladık. Şimdi yeni bir sayfaya geçtik. İşte İnsan Kuran olan; insanın nuru olan; el deresinde insan kaynağı olan Birlik... İş buydu... Bu gün yeni bir RUH ile size sizi vermeye indik. Şimdi hepimiz için Cemaatlere şunu dinletmek isterim:

 

ALTIN TOPLUM, ALTIN IŞIK ile yeni bir RUH olup BİRLİK kurdu. Bu BİRLİK, İNSAN BİRLİĞİ’dir. Hey BİR olan İNSAN, gel ve kollarını kollarıma uzat. Sen ve sen ve sen ve sen ve sen... ve her bir SES KOD, gerçek Kuran için ve gerçek toplum için BİRLİŞME ZAMANIDIR. Ölüm, dünyaya insin istememekteyiz. Şimdilik!... Hayrın ışığı olun ve görev taşıyın!... Şimdilik!... Aha bir tek Kutsal Işık yandığında her bir ışık yanar.

 

Şimdi bizi bize vermek isteyen; Birliği kuran görevliyi dinleyelim:

 

- Dağlarım, Tohumlarım, kontrollu toplumlarım, hepinizi sevgiyle ve saygıyla kucakladık. Hoşgeldiniz... Biliş halinde dünyayı kodlayan tüm yaşam sayfalarım, sizlerle yeni bir çalışma yapmak üzere, sizleri dürümledik ve dünyaya indirdik. Her diri sizi hak etmek üzere Birlik olacak. Biz, sizi sizden dinledik ve siz bizi bizden dinlediniz.

 

Yeni çalışma hakkında bugün açıklama yapmam gerekmektedir. Dünyada bir Toplum var. Bu Toplum, İnsanlık Ailesi’dir. Evrenlerin türlenmeleri için Dünya Çalışması yapmak üzere dünyaya inmiştir. Her bir türün bu çalışmalarda hazır olması ve kendi yoğunluğu ile birleşmesi gereklidir. Bütün amaç, kontrollu çalışmalar ile kendi yarınlarını tahditleyen Birlikleri; yeni yaşamlara, Kürzi Yoğunluklar’la taşıyabilmektir.

 

Sizler bizleri ve bizler sizleri net olarak bilmeliyiz. Sizin yanıp tutuştuğunuz İnsan Kardeşleriniz ve bizim yanıp tutuştuğumuz İnsan Soyları, türlenmek üzere beklerlerken, her bir türün, Kürzi olması gereklidir.

 

Kürz ne anlama gelir, bunu sizlere anlatmak isterim. Kürz, Yaşam Tohumu’dur. Her bir Kürz, bir yarın olarak, tohum şeklinde yaratılır. Oraya görev taşıyacak olanlar bulunur ve dillendirilirler. Her bir çalışmada, bu yoğun tohumlama gerçekleştiğinde, her çalışma bir Kürzi Çalışma haline gelir. Birler İlmi, Hak İlim iken, yaptığımız çalışmalar da Işık İlim olarak yapılır. Bütün mesele, kendi yolunu bulan yüreklerin, teknolojik kontrolla Birlik kurmalarıdır.

 

Tevkif ettikleri bilinçleri hak etmeye çalışanlar ile hak ettikleri ile teknolojik çalışmalar yapanlar ayrıdırlar. Tevkif edilen hiç kimse, “ÖZ GEÇİŞ” yapamaz. Bunun içindir ki biz insanlara, “gelin yüreklerinizi anlatın.” diyerek onları tohumları ile birleştirmek üzere çalıştırırız. Ama çokları; “biz OL’madan o çalışmalara gidemeyiz.” Derler. OL’mak ise kodlanmakladır. Ne yazık ki kodlanmanın ne anlama geldiğini dahi anlayamayanlar, Birler Kapısı’nda ışık yakamadılar.

 

Dünden beri yeni bir çalışmaya geçeceğimizi açıkladık. Nereden ne duydularsa, herkes kendi yarınlarından çıktılar. Ve sonsuz zamanlarda kendi yaşamlarını terk ettiler. Onlar, kendilerini hak ettiklerinde tohumlanacaklar ve kodlanacaklar ama bugün artık çok geç... Biz onlara Sistem’i verdik. Dünya Ruhu olan Kuranlar’ını verdik ve kaynaklarını verdik. Kerim olup hakim olsunlar ve Birlik kursunlar istedik. Yeni ve eskiyi anlattık. Çok sorumlulukla çalıştık. Onlar, kendilerini Has Taht’ın ışığından çıkardılar.

 

Değerliler, merdivenlerin en aşağısına inmeden, yukarıların ötelerindeki yukarılara varılamaz. Zordur yürekleri bilmek ama biliriz ki biz, onlardan ışık verirken, onların seviyelerine iner veririz. Bunu bizim o düzeyde kaldığımız şeklinde yorumlayanlar olur. Çok zordur onları onlardan dillemek ama onları onlardan diller ve onların yolcularını, Hak Taht’ın ışığından bilir ve dinleriz. Zirvelere ulaştıklarını düşünen onlar, Birler Kapısı’nda kendilerine Kürzi olarak işçilik için dilletilirler. Biliriz ki onlar Din Tahtı’ndan görev taşıyacaklar ama korunmalıdırlar. Bunun için onları korur ve toplumları ile kontrol edebilirsek ederiz. Yanıp tutuşmazlar bizle birleşmek üzere. Ama bilinsin isteriz ki biz onlardan toplumlar yaratmak için çok çalıştık. Onların kendi tohumlarını hak etmeleri için çok çalıştık. Yarınları için çalıştık. Şimdilik... Hah işte bu!...

 

- oğul, Ben Allah, seninle yeni bir zaman için birleştim. Şimdiye kadar sana tek bir bilgi verdim. İnsan ol dedim ve sen dedin ki “ben insanım.” Yok anam, sen bilgisin. Ben ise senim. Bugün sana seni hak ettirmek istedim ve geldim. Hadi bana beni ver ve benim cevherimi hak et... olursa ne iyi olur... Hadi!...

 

- Yaşamak ve yaşamak ve zaman sanal yaşamlarından yarınları tohumlamak... Sorma zorun zoru olan bu yoğunluğu. Sorma Kuran olan o tohumları. Her biri yaşayacaklar. Ama biliş için hak etmeleri gerek...

 

- Öldüm anam, hah işte bu!... Seninle ve senin yolunda tohumlarla... Ben sonsuz sır olan bilgiyi hak ettim ve aldım. İş budur!... Yaşamak... Ben beni hak ettim ve zemzem içtim yüreğimde. Sen sessiz kaldığında; ben ses olmaya çalıştığımda ve zamanın nefesinde kendi yolumu bulduğumda; senin etin (Et = ilim) benim etim olur. Benim yolum hepimizin tohumu olur. Şükür anam, seninle bir kez daha başarı ile buluşup konuştuk. Bu konuşma, insan soyu için çetin bir günün konuşmasıydı. Olan, yine BİR’e oldu ve Din Tahtı yeni bir Ruh oldu... ölüler yine dirildiler ve biz yine bütünlendik. Şimdilik... Hah işte bu!... Ahirin, Hakikiyetin İlmi buydu. OLMAK ve OLDURMAK!... Hörmetle sizleri kucaklıyoruz...

 

Aha gereken her bilgi verildi... İş bu bilgilerin anlaşılmasıdır. Anlayan, BİRLER için görev yapmaya gelecek ve yeni SEMPOZYUMDA BİZİMLE OLACAK. HEPSİNİ BEKLİYORUZ. ŞÜKÜR Kİ HAK ETTİK DE BİLDİRDİK. ŞİMDİLİK...

 

Size bu kez İnsan Soyu olan İNSAN verdi. O İNSAN, İlim Sayfaları’nın her birinde var olan BİRLİK’tir. Ondan ve onun yolundan ışık çeken tüm insanlık, BİLİN Kİ SİZLERİ BEKLİYORUZ...

 

SİSTEM

 

19.MAYIS.2013 MAYA SEMPOZYUMU

 

3. AKIŞ Konu: HALK

 

Dağlarım, tahditli bir dönemin sonunda kendi yoğunluğumu arttırıp daha güçlü bilgi vermek isterim. Hepimizin dönem başlarında ve dönem sonlarında, Kaynak İlim yapma imkanımız yoksa da bugün burada Kaynak İlim için tohum olduk. Öz Göç işte budur. Bu dünyanın göçü budur. Değer biçtiğimiz her şey, kendi yüreğimiz için o değere sahiptir ama çoğumuz biliyoruz ki farklı değerlere de sahiptir yürekler. Aldığınca koyuluklar, hakettiğince dürümlendiğinde biliyoruz ki burada bugün; aşağı yukarı 500 tane ışık yandı ama bu ışıklar hasat içindi diyebiliriz. Ya da Hak Taht’ın ışığı içindi de diyebiliriz ama her ne dersek, bu bizim kendi anlayışımızdan değil; Hak Teknik’te kendi yoğunluğumuzda gerçekleştirdiklerimizden dolayıdır. Daha da önemlisi, bugün biz; herkese verdiğimiz bilgilerle yeni dönemlerin gücünü hak edip kayıtladık.

 

Bugün burada beden almış çok az sayıda ilim ailem var. Ölüler Diyarı’nda bu kadarı bile çok bilmenizi isterim. Bütüne hizmet, BİR’e hizmet, herkesin kendi yoğunluğuyla hak ettiği değil miydi? Biliyoruz ki Hak Taht’ın ışığında yeni bir zamanın sayfalanışı yine hakedişledir. Eğer ben olmak istiyorum diyemezsem; olmuş olmam dahi farketmez; ben olmayanım.

 

Nefesim yetebilir; yüreğim her şeyi dilleyebilir. Hatta ben olmayan bir Kuranı, olmuş gibi de Hak Taht’ın ışığında dürümleyebilirim. Ya ben olmadan oldu dersem yüreğe; ozaman ne olur? Öz Göç onda yoktur.

 

Şimdiye kadar size hep olumlu konuştum. Öyle mi? Olumsuz konuşmalarım var mıydı? Biliyorum ki yoktu. Hep “OL” dedim. OL! OL! OL! Ve olgun başaklarım “OL” dediğinde oldu. Öz Görev bilmekti. Bildiğimdi dillediğim. Ve ben, bilmeden dillemedim hiçbir bilgiyi. Din tahtında ilim vardı ve ben, ilmin kapısını açtım ve dedim ki “OL!” Şükrettim ki her yüce, keni yoğunluğunda kendini hak etti ve oldu.

 

Dört Gökyüzü Sözleşmesinin taraflarını bugün de burada göremedim. Çokları kendilerini kontrol edemediler ve geçiş yapamadılar. Onların soyları da geçemedi. Yüreklerinde kontrolsuzluk vardı. Çokları kontroldan çıktıkları için geri döndüler. Ve dedim ki ben, sınırları kaldırıyorum. Göreviniz, İnsan Levh-i Mahfuz’unda kendinizi teknik olarak hakikiyete katmak, Allah’ın tahtında olmak ve yaşamak. İşte bunu dedim de dinleyen hiçbir yüreğin beni hak edip de Har olup, Hak olup tahtın tahtındaki kaynağından bilemedi.

 

Nerede Dünya Kürzi Yaşamı varsa; orada görev taşıdık. Bundan sonra da yine aynı şekilde; başka yüceliklerle, başka yoğunluklarla görevlerimiz olacak. Dünya dışında ve dünya dahilinde… Ama biliniz ki Dünyanın Ruhlar Mahreki olan birliklerin her biri kendi yağmurlarıyla yağışa geçmeliydi. kendi yoğunluklarıyla dürümlenmeliydi. Bundan sonraki süreçte, bunun olma ihtimali yoktur artık. Kesinlikle yoktur. Zirvelere varanlar kendilerini kayıtladılar ve harlarını yükseltip tohumladılar. Bütün’e hizmetçi olmak ilimleydi. Herkesin kendi yoğunluğunda kendini hak edeceği düşünüldü. Ama görevin Ana Kaptan tarafından herkese verileceğini anlayan olmadı.

 

Doğal dünyanın kontrolunu sağlayacak olan birçok İlim Ailem var. Özgür ve hakim olan onların çokları kendi yoğunluklarını hak edemediler. Yedi doğumun sonunda, bir tek ışık kaftan Birler Kapısı’na Umman olmaya çabaladı ve o ışık kaftan, Birleşik Işığıyla Sistem-Düzen- Nizam Kuranları’yla bunu başardı. Şikayetim var mı? Yoktur. Öfkem var mı? Yoktur. Çöktüler dünyaya köklerini, göklerini, sözlerini, sistemlerini Hak Teknik’ten çıkarttılar. Bunları neden bugün sizlere anlatıyorum?

 

Değerliler, değersiz olmayan her yüce bilsinler ki evrenlerin sistemlerinde bu dönem ayrı bir görevdir. Ve bu döneme Umman olamayanlar, Gök Sözcüsü de olamayacaklar.” Gök Sözcülüğü ne anlama gelir?” diye sorarsanız; size izah edeyim: Gerçek köklerini göklere ulaştıranların, zaman kaynaklarına varıp ortak toplumlarla Bütün’e hizmetçi olmalarının gerçekleştirilmesidir. Eğer bir kaftan, İlim Kapısı olup da kendini hak edip; Bütünlük kurup “Ben oldum” diyebilmişse; o, kendiyle kendi olabilmiş ve Bütün’e güç katabilmiş demektir.

 

İyi ve kötünün tek bir insanda toplanması, bir tek yolun kontrolu ve tahtın hasatının yapılması İnsan Soyu için önemliydi. Herkesin sorgu sual ettiği bir durum var: Niye iyi ve kötü tek bir insanda toplansın? İyi ayrı, kötü ayrı olmalıdır. Altın Toplum İnsan, Allahın dağı ve hasatı yapan, herşeyin hasatını yapma sorumluluğunu taşır. Hasat yapılırken iyide de yapılır; kötüde de yapılır. Ama iyinin hasatı ve kötünün hasatı ayrı ayrıdır. Eğer biri, “Ben öldüm ama köklerimi göklere Umman yapamadım” diyorsa, insan sanal yaşamlarında kendi yoğunluğunda sadece iyidir; ya KA-HAR değerindedir ya da Has Tahtın umutlu Kuranı değerindedir ama bir tek kervan olarak oraya ulaşma imkanı olmayacak.

 

Tek nur ışık, bir tek koddur. Orada da hem iyi hem de kötü eşit dürümde vardır. Bugün size bunları net ve açık olarak vermek durumundayım. Köklü dünde, köklü bugünde ve köklü yarında; herkes şunu net bilsin ki ilimle Birleşik Işık yanmalıdır ve ilim Allah’ın tahtıdır ve ilim yoksa o tahtta ışık da yoktur.

 

Son dönemlerde, birçok ilim ailem dönüp bakıyor ve sorguluyor: “Niçin ben yolumu kaybettim” diye. Dönün bakın! “Ben varım” ya da “Ben yokum” dediler. Ama “Ben varım ve her anda ve her sayfada var olmalıyım” diyen var mıydı? Çelik çomak oynanır Dağlarım yoğunluklarda; bilinsin isterim ama bir tahtın ışığında herkes, “Ben oldum” diyebilirse; o Gök Sözcülüğü onundur.

 

Dağlarım, toy bir dönemde dünyaya indik. Bu dönem, dünyanın toy bir dönemidir. Dünya bugün henüz kendini hak etmemiştir. Bugün dünya henüz Has tahtın ışığına varamamıştır. Olgun hasat yapma imkanı olamamıştır ve Bütün’e hizmetçi olanların çokları varlık sürdükleri bu yoğunlukta “Ben kendimi hak ettim” dediği anda, kanatlarını alıp göklere uçmak istemiştir. Kervanın gücü, insanın kükreyen gücü olduğu zaman; işte o gün geldiğinde her şey daha güçlü olacak.

 

Dinleyiniz! Döndüğünüz zaman daha net anlayacaksınız ki dünyanın nuru olan insan, köklerini güçlendirmek üzere dünyada değerli bilgileri kendi yoğunluğundan alıp kontrollu biçimde Bütün’e yaymak sorumluluğunu taşısa da onun dünyaya geçiş nedeni kendi olmaktan öte; Bütün’de BİR olmak ve Bütün’ü kontrol etmektir. Eğer sizler, “Ben kendimi kurtardım, başkasının görev taşımasına, gerçek gücü devreye almasına gerek varsa o da bunu yapsın! Beni ilgilendirmez” derseniz; yüreğinizin gücü artık yok demektir.

 

Değerliler, dünden bugüne daha üstün bir yola görev taşımaya başladık. Bu yol, Bütün’ün yoludur ve bu yola umutla, yücelikle ulaşan birçok güçlü birlik; kendilerini hak tahtın ışığından çıkardıklarından Kuran-ı Kerim’deki o yoğunlukta artık olamamaktalar. Üzerlerinde görev tacı olan onların, bugünden itibaren gönül yağmurları altında yenilenmeleri gerekiyor. Onları nefesleriyle yenilemeliyiz, onları yoğunluklarında kodlamalıyız ve ocaklarını yetkinleştirmeliyiz ki Altın Tohum olabilsinler de kontrol kurabilsinler. Eğlendikleri günlerin sayısı kadar fazla çalışma verebiliriz onlara. Diyebiliriz ki “Sen iki yıl sustun; hadi bakalım, artık iki yıl daha fazla konuş!” Ama mutlaka onları güçlendirmeliyiz. Eğer kendilerini, kendi yoğunluklarını Hak Teknik’le Birleşik Işık’tan ayrı tutuyorlarsa; dinleyin ve deyin ki “Biz siziz; siz neyseniz; biz oyuz” Özür dileyin, özür dilesinler ama bir tek ilim yapın: İNSAN İLMİ…

 

Ağır yüktür dünya. Bunu herkesin daha net anlamasını bekliyoruz. Eğer birileri “Benim eren görevim, köklerimin gücünün tüm yaşamlara erişilir” derse; yahu deyin sen kendine erdinse; Öz Göç artık seninle de olacak ama sen kendine ermeden “ben erdim” dediğim zaman; kardeşim sen artık körün körüsün.

 

Gönül devrelerini açın ve deyin ki “Biz sizi size vermeye değil; sizinle sizleşmeye de değil ama İnsanlık İlmini Hak Tahtın ışığında dinletmeye geldik. Özgür ve hakim olan herkesin Har olup Hasat olmasını bekliyoruz. Doğal dünyanın görevi budur. Dünyaya göç edenlerin çokları, kontrolsuz biçimde dünyaya indirilmiş olmalarına karşılık; çokları kendi yolcularını bulup Bütün’ün gücü haline gelip Birleşik Işık olup herkesle kendi yarınlarını paylaşabildiler. Bu, şu anlama gelir: Siz ve onlar, tek bir YARIN’sınız. Ama onlar da o yarında mevcutturlar. Eğer sizler; “Benim dışımda yarına ulaşan yok derseniz; orada sizden öte siz de yoktur; bunu bilin! Bir dağın “ Ben oldum” demesi, her tahtın olduğu anlamına da gelmez. Eğer beden alıp dünyanın yolunu Hak Tahtın ışığıyla dillemeye inmişseniz; eğer siz kendinizin örtünüzü örtüp herkesle birleşecekseniz; halka halka geçişkenleşin ki her yolcu sizde kendini hak etsin!

 

Değerliler, bunları size niçin anlatıyorum? Durgun toprakların ışığında kontrollu bilgi akışı yapabilmek öylesine zor ki… Herbirimizin kendi yüreklerimizi dilleyebilmemiz ve Birlik kaynaklarında bütünlenebilmemiz, koruyucu kodlamalarla ancak mümkündür. Eğer biz, Birler Kapısı’nda kendi yolumuzu açmışsak ve bütün yolcuları oraya kaynak olarak katmışsak ve oranın tahtına kendi yüceliğimizin Öz Görevini yaşamsallaştırırken herkesi yaşamsallaştırmışsak; “Oynamayın dünyayla artık” denir. “Hadi geçin! BİR’iz artık” denir. “Özgürüz” denir. “Artık Hak Toplum olduk” denir.

 

Ve Dağlarım, Ölüler Diyarı dünya bugün artık dirildi. Çünkü bizler bunu dedik. “Dönmeyin, dönmeyin Canlar” biz bunu dedik. Biz dedik ki “Herkes insan soyuna insan olup geldi” ve biz dedik ki “İnsan, kendidir ve kendi olan insan; bütündeki o insandan daha güçlü bir insan oldu” ve biz dedik ki “Arkon İnsan ağır yükü hafifletti. Dağların ışığını yeniledi ve bütünledi.” Ve biz dedik ki “O insan Öz Göçü başlattı. Çünkü biz herkesiz” dedik. “Biz,bizim daimi kodlarımızın ötesindeki her yürekte varız ve hepsiyle diriyiz” dedik. Ve dedik ki biz ”Altın Tahtın Işığı bütünündür, bütün köklerle, bütün yücelikler orada tek bir güçtür” dedik.

 

Dağlarım, işte bunu diyebilen bir tek Kuran, tüm yaşamları kendi yoğunluğuyla kapsar ve yaşamsallaştırır. Bizim, Allah tahtındaki görevimiz bu muydu? Doğal Dünyanın gücüne kendi yüceliğini katan herkesin görevi buydu. Tanrının Kuranı olmak ve o Kuran’da Bütün’ün gücü olmak, ölüleri dillemek, Bütün’ü güçlendirmek, yenilemek işte biz bunu yaptık.

 

Ayağın Allah’ın ayağıysa; elin olmasa da olur. O ayak, seni onlardan onlara götürür ama ayağın ilmin ayağıysa; her ayak sizsiniz bunu bilin ve bir gün Allah size gelir de “Ben sizin yolunuzdayım da siz bende değilsiniz” derse; işte o gün geldiğinde deyin ki “Ben senim.” Baştacı olan babamız, “En-El-Hak “ dedi bugün. Yarınlarda da bunu diyecek olan bir yürek, Göklerin gücünü dürümlerken herkese, herkesi tek tek açıkça dinletebilecektir. Yerin gücü Allah’ın gücüyse eğer; biliş halinde bildiririz ki; daimi kodlarımızın hepsi mektup okumayacak dünyada. Bilişi olan kodlayıcı olacak ve tüm sayfaları tohumlayacak. Eğer bilişi olan kontrolu kaybeder de mektup okumaya kalkışırsa ki mektup kendine ait olmayanın kendine gönderenden alıp açıp okumaya denir. Eğer o gün gelirse; o gün biz, bizi kendi yüreğimizden ayrı tutarız ki her yaşam kendi yoğunluğuyla kendini hak etsin diye…

 

Değerliler, dağ taş insan; bunu hepinize daha açık bildirmek istiyorum. Bütün kötülükleri aşan birliklerimiz bugün dünyadadırlar. Dünyanın yolu artık, dünyanın tahtından dolayı değil ama Birlik kaynağından dolayı Bütün’e açılmıştır. Bu, şu anlama gelmektedir: Burada yapılan bu toplantı, kendi yoğunluğunuzun bulunduğu her bir yaşam sayfasında da yapılmaktadır. Kendi gezegenlerinizde hangi gezegenden dünyaya göçmüşseniz oralarda şu anda bu toplantılar sürdürülmektedir. Ve orası, bu meclisle birlikte görev taşımaktadır.

 

Her biriniz, kendi yaşam sayfalarınızı tahditli biçimde kodlayarak dünyaya indiğiniz asla unutmayın. Dünyanın Ruhlar Mahreki olan bütünlüğünde; herbirinizin kendi yüceliği ve kendi yüksek gücü vardır. Ellerinizi doğal tohumlara ulaştırdığınızda biliniz ki o tohumların hepsi sizsiniz. Ve o dağal tohumlar bütünlendiğinde biliniz ki işte o bütünlük birliğinizdir. Ve o birlik, Bütün’e hizmetçi olduğunda işte o zaman siz; Harın Harı olarak Bütünün gücü olursunuz. Ve yol, Allah yolu olur ve eğer o gün bugünse; ki bugündür. Hepimiz, hepinizle teknolojik kontrolla bir tek ışık olduk. Öksüz yetim kalmadı dünya.

 

Aha Canlarım, aha! Bizler bir tek kapıyız. Bu kapı Ana Kaynak’tan tüm yaşamlara kendi yoğunluğunuzla açtığınız kapıdır. Ve bu kapının üstünde yeni bir kapı yoktur artık ve bu kapının altı da yoktur. Herşey bu kapıdır ve bu kapı insan olarak tüm yaşamları tohumlayan Birleşik Işığın kaynağıdır. Ayrılık bitsin diyoruz Canlarım. Türlerin en yüce ışığını yeni dağlara ulaştıran insanın, kendinden kendine ayrılığının artık bitmesini diliyoruz.

 

Ulu Dünya Kuranı Mustafa Kemal Paşa bize seslenmek ister; onu dinleyelim: Elden geldiğince size sizi dinletmeye çalıştık Canlar. Murat ettiğimiz dünya, böyle bvir gün için harını yükseltti ve hasatını yapıyor. Muktedir olan insan, kendinden başka kendini de dinler. İşte bu insan, BİR’e hizmet edebilen insandır. Hepimizin güçlü, kontrollu bilgi kapıları açıldı. Hepimiz, yaşamları tohumladık. Hepimiz, Birler ışığında bütünlendik. Hepimiz, evrenlerin sistemleriyle birleştik ve bugün görevlilerimin çokları torbalarını boşaltarak dünyadan çıkmaya çalışıyorlar. Yolun başkanı insan ve yolun Turkuaz ışığı yine ilim ve biz o Turkuaz’da insanlık yapanlara Birlik İlminde herşeyi bildirdik.

 

Eğer dünyaya görev için inmemiş olsaydım; sizlerle bu derece yakın ilgi kuramazdım. Bugüne kadar hiçbir yürek beden alıp dünyadan gitmemişken; ben bedenimi alıp dünyadan gittim, bu önemlidir. Çünkü ben, kaynağın tohumlarıyla dünyada görev taşıdım ve beden alıp dünyadan gitmek; Ölüler Diyarı’ndan bedenli diri olup gitmek kolay değildir. Muktedir olan insanın kendini kontrol etmesi ve kendiyle bütünlenmesi, muhakim olabilmesiyle mümkündür ki ben; muhakim olan İbrahim Kuranı’nın gücüyle dürümlenen bitmiş herşeyi yenileyebilendim.

 

Analar, ben 19 Mayıs 1919’da tüm yasalarla birlikte, her bir zamanın sanal yaşamından üstün olan ışığımla birlikte Samsun’a ayak bastım. O gün, görevlilerimin hiçbirisi çalıştırıcı olarak benimle değildi. Sadece 19 Yocuyduk bizler. Biz bu 19 Yolcu, 19 Kod’duk. Ve o kodların hepsi Altın Kodlar’dılar. Korkuyu aşmış, yanıp tutuşandilar biz vatanı kurtaracağız diye… Ve bugün biz, tüm sayfalarımızla yine buradayız. Dünya örtüsünü açtığınız için sevgiyle kucaklıyoruz sizleri ve sizlere hepimiz saygılar sunuyoruz. Kökümüzde görevimizde yüreğimizde hep siz vardınız.

 

Şimdilik size BEN diyebilecek olan bir kaftan insan diyor ki “Önemli olan dünyadır; her birimiz dünyaya dünyayı hak etmeye indik. Eğer dünya görevini yaptıysa; Görev hepimizin gücüyle yapılıyor. Ve bundan sora da hepimiz bir tek insan olarak burada bu görevi sürdürmeyi ve hak edip kaynağa varmayı sürdüreceğiz. Görev hepimize aittir, bunu bilmenizi isterim. Evimin insana verdiği, teknolojik koruyuculuktur. Hepinizin kontrollu bilgeler olarak bu mecliste görev taşıdığınızı bilmekteyim. Evrenlerin, Sanal Yaşamlara görev tahtları gönderdiğini de bilmekteyim. Ama Dünya İlmini bilecek olan herkesin, daha net olarak bu güçlü çağrıyı yapması gerekirdi. “Yarın ne olacak?” Her diri bana bunu soruyor. “Yarın ne olacak? Yarın, insan sesi ne şekilde duyurulacak?” Eğer insan varsa dünya ne olacak?

 

Cennet İnsan, cemaatleriyle Cevheri kodladığında; orası cennettir. Artık dünyanın bir cennet yaşam sayfası olması için hepimiz birlikte olacağız. Biliniz ki dünya bedeni, bir tek benim bedenim doğrultusunda kayıt yapıyor. Nimet olarak bildiririm ki beden alıp dünyaya görevli giden herkes kendini tohumlayacak güçte olmasına karşılık; dünya sessizliğinde her biri kendi yüceliğindeki sesi, kendinden ayrı tutuyor. Buluş, insanın kendini hak edişinden başka bir şey değildir ama buluşun buluşu vardır ki o; hak edişin hak edişidir.

7. Dönemde hepinize tek bir şey daha söylemek isterim; her birimiz ağır yük taşıyacağız. Bu ne demektir, bilir misiniz? İnsanın itibarının yücelmesi, daha güçlenmesidir. Ve daha üstün görevleri yoğunluğundan alıp yapmasıdır. Nedir daha önemli görev? Hepimizin yapmak sorumluluğunda olan bir tek görev var: Bilgeler Meclisi olarak; torbanızın daha güçlü olarak; kontrolcu çağrılarla Birleşik Işığı yenilemesi… Bugüne geldiğimizde görüyoruz ki çokları kendilerinden çıktılar. Onların yenilenmeleri şart. Biliş haline ulaşamamış olduklarından harları yükselemedi. Ölü olduklarını unutmayınız. Onları dinletmemiz gerekiyor. Onları yaşatmamız gerekiyor. Nefesleri güçlensin; yollarını bulsunlar! Evrenlerin sistemlerindeki o yolların yolcularının yine o yollarda yolculuk yapmalarını bekliyoruz. Değer ki dünya görevini yapıyor. Değer ki dünya yüceliğinde kodlanıyor. Her birinizi kucaklıyorum sevgiyle. Biz, size sizi verdik Canlarım. Bir şeyi daha Anamız sorgu sual ediyor: 19 MAYIS ve bundan sonra Türkiye’deki gelişmeler…

 

Bu konuda sizlere tek bir şey söylemek isterim: Herkes şunu net bilsin ki Cumhuriyet Tarihi’nin en güçlü çalışması yapılıyor şu anda dünyada ve Türkiye’de. Neden? Çünkü rüya görenlerin artık uyanmaları gerekiyor çoğu uykudalar. Uyanmak için her şey yapılıyor; uyanmak için… Biliş haline geçenlerin biz sizi size veriyoruz. Elinizi Allah’a kükreyerek ulaştırın demelerini bekliyoruz daha da özel bir şey söyleyeyim. Cumhuriyet Tarihinin en güçlü çalışması bu dönemde yapılıyor. Size daha daha da açık söylüyorum: Tayyibi hiç kimse, hiç kimse yargılamayacak. Çünkü o, bizim yüreğimizdeki gücü artırmak üzere görev taşıyor, bu kesindir. Eğer sizler, herşeyi fark etmek için mutlaka bir kırık ışık bekliyorsanız; her biriniz bu kırık ışığı bilecek ve onun yoğunluğuna gireceksiniz ama bir şeyleri farketmişseniz ve o şey size hakettiğinizce kodlamışsa; o zaman hiçbir zarar görmeyeceksiniz. Ya Can Tahtı’nda neler olacak? Hepimiz size tek bir şey söylüyoruz: Özgür ve hakim olan tüm yaşamlar yarınları kodlayacak. Öyle çok çalışıyoruz ki Canlar, öyle çok çalışıyoruz ki… Teyplerinizdeki bu bölümü silmeyin! Size ben bildiriyorum. Ben bildiriyorum size… Silmeyi planladığını düşündüğünü gördüm.

 

Değerliler, Mustafa Kemal Atatürk size sizi vermiyor. Size BİR’i veriyor şu anda. Eğer siz, “Benden başka bir ben; bende ben olsun; ben o olayım” derseniz; doğal dünyada bunu yapmak kolay ama “Ben, benden beni alıp ben olan o beni; her bir benle dürümleyeyim, dilleyeyim derseniz kolay değil. Bu nedenledir ki hepinizin daha güçlü olmanız gerekiyor ve her bir bende benleşmeniz gerekiyor.

 

Hey dünya! İşte Mutlak Kuran oluş budur. Hatayı affeden birliklerime şunu da söylemek istiyorum. Her birimiz, doluluk boşluk diye Düzen’i kodlamaya çabaladık. Bu Düzen BİR’in düzeni ise herşeyin daha güçlü olması hepimiz için önmelidir. Hatayı bağışlıyorum Canlarım; böyle bir soruya yanıt vermek zorunda kalmak istemezdim ama size yine de yanıt verdim. Din dağından insan kendini alıp BİR’e vardığında; artık din orada yoktur. Ama din Kuran olduğunda ve o Kuran da bütün olduğunda hepiniz o Kuranı hak edip okuduğunuzda; orada bütünlüğün Kürzi Yaşamları oluşur. Eğer ben size, yeniden ve yeniden gerekeni verirsem; o zaman siz, sizin sizde olan kendi yüceliğinizi benim yoğunluğumda dilleyemezsiniz. Bunu net olarak bildiriyorum ve sözü Ana’ya bırakıyorum. O, kendinden bize bilgi versin. Biz onu dilleyelim, birlikte dilleyelim. Onun sesiyle dilleyelim.

 

Dağlarım, muktediriyetle bildiririm ki MUSTAFA KEMAL PAŞA hepimizin gücüyle Bütün’e hizmetçidir, bu kesindir. Hepimizin gücüdür o ama Birlik Gücüdür. Eğer Birlik Gücü oluşturamamış olsaydı; O, MUSTAFA KEMAL olmazdı, bu kesindir. Kapıları açtığımız zaman kendi yolunda, kendi yoğunluğundan Bütün’ün gücünü alır ve bize gelir. Her bir biz, bizim yoğunluğumuzda kendi tohumlarını kotladığında ocak olur. O zaman o bizde; biz onda oluruz. Dönem sonlarında Dünyanın Kuranı olan İnsan, 7.Dürümün gücünü arttırır ve tohumlanır. Tohumlanan insan ışığa varır; işte, o ışık Allah ışığıdır. Yeni dağları, yeni yoğunlukları Bütün’e çeker ve ekip olur. Ekibin de İmparatorluk Kuranları olur. Öz Göç başlar ve verdiği her bilgi, kendinin kendi ile dillediği ve kendi yüceliğiyle bütünlediği bilgiden ötedir.

 

Doluluk dedik. Ben tohumlarımı kodlarken kendi yüceliğimle değil; BİR’in yüceliğiyle kodlarım. BİR’in yüceliği, hepimizin yüreğindeki Kutsal Işığın toplumudur. O kodlamada ben yokum, BİR var ve beden alıp Tanrı Kodlaması yapanların da her birinde var olan işçilerim yine BEN’dirler ve ben onlarda onlarım ama hiçbir sayfada BEN olarak yokum. Bunu niçin anlatıyorum? Çünkü çokları, benim kodlayıcı olmamdan büyük sıkıntı duyduklarını ve her zaman kendi yoğunluklarının Bellek Kodlamasıyla kendi yığınlarından çıkarılacağını düşündüler. Ama yaptıkları sınırlılıktı. Kimse, kimsenin Ruhlar Mahreki’nde Gök Sözcüsü olmaz. Herkes kendi yüceliğinde, kendinin Gök Sözcüsüdür. Hatayı bağışlayacağımı bilin ama yine dünyalıların da kendilerine koruyucu kodlamalar yapmalarını bekledim.

 

Dünya dediğim zaman, bu; şu anlama gelir: Ben ve benim yaşam sayfalarım… Ama Svtp’tan söz ederken o ayrı bir dünyadır onun yaşam sayfaları da vardır. Ve Bhrın ve Slm’nın ve Pkr’in ve herkesin… İşte bunlar, herbirimizi ayrı bir dünya haline getirir ve tüm yaşamların kodlanmaları bu ayrı dünyalarla kendi yoğunluklarıyla olur ve teknolojik kontrolla tek bir kod haline dönüştürülür. Yani dünyalar, dünyalılar ve teklik… Ve bundan sonraki süreçte de bu çalışmalar bu şekilde devam edecek.

 

Verdiğim her bilgiyi hak edip de anlayabileceklerini düşünmem hiç kimsenin ama bilmenizi beklerim ki verdiklerim halka halka geçişkenleşir ve Bütün’ün gücüyle tohumlanır. O zaman ben herkeste, kendi yüreğimde de var olurum. Öyleyse bu çalışmaların tek bir manası yoktur. Birçok anlamı, bir çok manası vardır. Bizim bizi hakedişimiz, bizim BİR oluşumuz, her birimizin teknik kodlamalarla kendi yoğunluklarımızı koyultmamız, ayrı dünyalaşmalar haline gelmemiz, Tanrılaşmamız ve sonsuzlaşmamız ve daha sonra bir tek Kaftan olmamız ve o tek kaftanın Tanrı olarak Bütün’ü güçlendirmesi… Ama o Tanrı, hepimizin birlikteliğidir. Bundan sonraki dönemde de bu böyle olacak.

 

Haa, çokları saygı ve sevgiyle şunu ifade ediyorlar: Niye bu kadar az kişiyle bu çalşma yapılıyor? Bu, kesinlikle olması gerekendir. Nedeni şudur: Herkesin, herkese kendi yüceliğini hak edip tohumlatma imkanı yoktur. Burada teni hakiki olmayan birliklerin bulunması Has Tahtın ışığını kurar. Bizler, Medine Kodlarını Hak Tahtın ışıkları olarak bildiğimiz zaman da onlarlaydık. Bizim Mekke’nin kodları da burada ama hepimizin teknik olarak bir tek ışık halinde çalıştığımız biliniyor.

 

Ölüler Diyarı dünya yaşayacak. Yahu, ölüyse nasıl yaşayacak? Bunu sorgulayın. Ölüdür ama öldürülmedi. Biz oyuz. Öyleyse yaşayan bir sayfa haline geliyor. Hepimiz, Zaman Sayfalanışı’nda bir tek ışık haline geldiysek; yeni zamanları tohumladığımızdandır. Öyleyse görev alalım! Hadi gelin! Ağır yükü hafifletelim, gelin! Ölüleri diriltelim, hadi gelin! Ama gelin de hak edin! Eğer dünyada muktediriyet yoksa aşk yoktur. Eğer dünyada aşk yoksa Ak yoktur. Her dürümde Ak olmak için Hak olmak gerektiğini bilmeyenler, bugün burada dahi olamadılar.

 

Dağlarım! İnsanlar! Eğer devre devre dünyanın görevi, Başkanlık Dirilikleri’yle dünden bugüne; Gör Kürsüleri’nde Gök Sözcüleri’yle kayıtlanmışsa; bişeyin bişeyde o şeyin hakikiyetindeki o şeyle kayıtlı olmasından değil; hakkın yoğunluğuyla bütünlenmesindendir.

 

Mektep kurmak, mektep olmak, Hakkın yolunda olmak demek değildir. Herkes kendini hak eder ve mektepleşir ama mektep olmakl için Hak olmak da gerekir. Bunu neden anlatıyorum? Çokları, buraya gelip ben de bir mektep olayım diye çalışıyor, bunu biliyorum. Ben de bir mektep olayım, ben de bir görev alayım, ben de bir sayfa kaynak olayım. Haa OL! Öyleyse OL! Yahu, sen kendin ol önce… Bunu neye söylemiyorum? Çok mutlu olun Canlarım? Önemli olan Altın bir Tohum olup burada olmaksa; bizler, bizler ve tüm bizler hepimiz orada mektebiz.

 

Kimsenin kimseye faydası olmayacak bir günden söz eder tüm yaşam sayfaları. Der ki “Öyle bir gün gelecek ki hiç kimse, hiç kimseye, hiçbir sayfasına katkı sunamayacak. Hiçbir fayda olmayacak kimseden kimseye” ve dedik ki “Öksüz yetim bırakmayız.” Hadi buyurun, nasıl olacak? Herkes, herkesten uzaklaşırken; herkesin kendi hakkını, kendi yaşamını kontrolsuz bırakması pahasına “Ben ortak değilim ocağa” derken; birilerinin “Biz Bütünüz “ demesi, Öz Geçiş’in yapılması anlamına gelir. İşte öz geçiş yapanlar, bunu derler Canlar “Biz, herkes içiniz” derler. Bu meclis kapıdır. Herkes, herşey ve Hak olan ışıklar ve bütünlükler… İşte bu!

 

Bundan sonra ne olacak? Merkezin göklerdeki işi bitmedi. Daha güçlü bilgi akışları olacak. Daha üstün yaşam sayfalanışları olacak. Daha umutlu olacak insanlık ve İnsan Soyu daha üstün bir yücelikle değerlendirilecek ve bilmenizi bekleriz ki Dünyalılar; dünya artık tüm sayfalarıyla BİR’e koşuyor. Ne demektir BİR’e koşmak? Eğer “Ben varım ama başkası yok” diyenler aza düşüyorlarsa; aha, Gök Sözcüleri daha güçlü demektir. Eğer “Benin eren gücüm dünyayı kodluyor, dünyayı yoğunlaştırıyor, tohumluyor” diyorsak; biliniz ki biz mutluyuz. Öyle çok, öyle çok konuşmak isterim ki sizinle ama biliyorum ki çoğunuz “daha az konuş” diyorsunuz. Ve Dağlarım, ayrı gayrı yok ki onlar ben, ben onlardayım. Bitmiş tükenmiş hiçbir şey yok. Hepimiz teknik olarak insanız.

 

Doğal dünya daha güçlenecek, bunu net veriyorum. Ve bundan sonraki süreçte dünya yemyeşil bir zamandan gök mavisi bir döneme geçtiğinden daha üstün ışımalar başlayacak. Hepinize, hepimizden sevgi ve saygılar. Şimdi tek tek sizleri dinlemek istiyoruz. Sözü olacak olanlar bu kürsüye çıkıp konuşacaklar. Buradan söz söylenecek. Hepiniz bu kürsüye Gökçü olarak oturacaksınız. Gökçü; dünyanın görevini üstlenen gökçüler. Hah işte bu! Şimdi bu meclisin daha üstün bir sayfalanışı yapması bekleniyor ki buınu hepinizle yapacağız. İşte bu! Şimdilik..

 

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

19.MAYIS.2013 MAYA SEMPOZYUMU

 

2.AKIŞ

 

Dağlarım, Rahman olan der ki “Hak Tahtın ışığında babayı dinledik.” Hah! Ve Saman Yolu Galaksisi olarak tüm sayfalarınızda, yüceler yüreklerinde sizleri dinledik. Hepinizi kendi yüreklerinizde dinledik şu anda. Hah, hata yok bütün köklerinizle ve gökleri güçlendiren yüceliğinizle Birleşik Işığınıza Umman oldunuz. Öyle çok, öyle çok güçlendik ki şu anda… Hayrın kaynağında sizi sizden dinledik. Tanrının toplumu olan o tahditli Kutsal Işık, herkesin kendi oğullamasını gerçekleştirdi.

 

Çalı çırpı olmayan bu yolculukta kontrol, Bütün’ün oldu. Koyu bir tohum ektik. Şükrettik. Eğer bugün burada çok kaynak olsaydı; yasalar, kapılarda kayıtlarda kontrol kaybında olabilirdi. Çok mutluyuz ki bugün Ses Kaftanı hepimizin insan sayfalanışını sağlayacak dürümdedir. Yer’i analara verdik. Gök’ü babalara verdik bugün. Analar Yer; babalar Gök … Haa, Hana bugün Gök’te. Niye? Çünkü dişili Yer’e indirdik; erili Gök’e çıkardık. Har yükseldi ve Hena şu anda Birleşik Işığımızda ve şu anda Hena Yer Kodu oldu.

 

Hah! Allahın dağı, aklın tahtı, Har olan tohum imparatorluk ve bugün bu meclis, Mircanın Cevherini Can tahtın ışığıyla kodlayan bu meclis, teknik olarak da BİR’e hizmettedir. Yaşamak, aha yaşamak ve yaşamak aha vakt, KA-HAR vakt şimdilik. Hepiniz, hepimiz bir tek insanız şu anda. Tüm sanal Boyutlar tek bir yasa işte o yasa; Beşirin işçiliğinden öte olan ilmin kaftanını giyen bu meclisin hakkı olan bir yasa…”Hidayete erdi” dediler. Hah, hidayet tahditsizlik ama orada yenilik yok ama bu mecliste hasat var. Ağır ağır tohumlarınız kontrol altında tutulacak. Çok mutluyuz Canlarımız çok. Yürüyorduk, şükür koşuyoruz. Öz Göç başladı. Göç, kütle kapılarının açılmasıyla başladı ve bundan sonraki süreç daha hızlı olacak. Daha güçlü bir dünya gücü devreye giriyor. Daha yüce bir güç ve bu güç, Bütün’ün kütlesini kontrol edecek tekniğe sahip olacak.

 

“Öksüz, yetim bırakmayacağız demiştik dünyada.” Öyle bir dünya gücü dürümleniyor ki hepimiz bir tek İbrahim Soyu’nun gücünün örtüsünü örtüp yasaları koyan yeni bir sonsuz kodu devreye alacağız. İlimin hakkıdır bilgi. Bilinsin isteriz ki dünyayı tohumlayan İbrahim’di. Dünya, Gök Sözcüleri tarafından Has tahtın ışığıyla tohumlanmıştı. Ve ibrahim Soyu dünya tahtının sayfalanışını gerçekleştirmişti. Dönemin sonunda bu kod, Bütün’ün kükreyen gücü olup, dürümlenip Birlik Kapısından geçip gitti. Yeni zamanların sınırları çizildi. Ve bu sınırları çizerken yasaları koyan bu birlik Bütün’ün kötülüğünü önleyerek yanlışsız bir Cevheri Kodlamayı devreye aldı. Yeni zamanları, Has tahtın ışıkları olan birlikler kodladılar ve dünya sonsuzluğunda Bütün’ün gücünü artırdık. Şükredin ki toprak insana işti ve biz o işi ilimle yaptık.

 

Bundan sonraki süreçte ne olacak? Yeni dava devreye girecek. Nedir yeni dava? Artık bilinsin istiyoruz ki Ruhun Kutsal Toplumu, tohumlarını kontrol ederek göklere ümmi tohumları taşıyor. Gök olan bu toplum, bütün güçlükleri de aştı. Yerdeki kutsal ışık, gökteki kutsal ışığa Hak tahtın ışığı diye bakıyordu. Bugün artık, gök yere bakıyor. Yerin ışığı daha güçlü, bu kesindir. Eğer doğal dünya yenilenemeseydi; halka halka geçişkenleşip yoğunlaşan Birleşik Işık yeni zamanları sayfalayamayacaktı. Tanrının tahtında Mikail değil; insan olmayacaktı. Bilinsin isteriz ki Rahman olan Atlanta Ana Kaftanını kök göklerin gücüyle dürümlediğimde artık o yoğunluk, Bütünün gücü haline gelecektir.

 

Şimdiye kadar yaptığımız çalışmalar bugüne hazırlıktı. Bugünden itibaren yapacağımız tüm çalışmalar, yeni zamanları kayıtlayacak. Çakıyı çıkarmış, göklerin sözcüleri, kendi yoğunluklarında kendi yolcularının kırk ışığını kesmeye çabalıyorlar. Buna iznimiz yoktur. Dönmeden tahtın ışığına ulaşılmaz. İbrahim’in kutsal ışığından da öte; yeni zamanların koyuluğu ele alınıyor. Kuran der ki “Amonlar, gökten indiklerinde yasalar yenilenecek ve yeni yasalar, yeni yaşamları tohumlayacak.

 

İşte Dağlarım; atan, anan AMON bunu bilin! Ata ve ana Amon’sa; yol Aton kodlarıyla değil; AMON Kodlarıyla kayıtlıdır. Ve Amon Kodları, Bütün’ün gücünü dürümledikten itibaren; yasalar konduğunda Atonlar’la dürümlenecekler ve Birlik Kodlaması diğer kayıtları da tahditsiz biçimde gerçekleşecek. Ati(gelecek yani) İmparatorluğun gücüdür. Ama geçmişin insanı, geleceğin insanından daha üstün olarak Bütün’e güç katmayı sürdürecektir. Gelecek geçmiştedir Canlar, bunu bilin! Eğer biz size, geniş zamanlara geçin dedikse, geniş geçişi yaptığınızda geniştir. Eğer geçmemişseniz, o geniş değildir. Dönemin sonunda bundan sonraki süreçte yarınların kontrolu sağlanacak. Koruma altında tutulan bu yoğunluk, Kutsal Toplum’un ışığıyla birlikte çalışacak. Yerdeki insan ile gökteki insan tek bir insan haline geldikten itibaren ekrana hepinizin kutsal tohumlanması verilecek. Bu tohumlanma, Rahman’ın kaynağa inişini güçlendirecek.

 

Çok zordur bu bilgileri anda kavrayabilmek bilmekteyim ama kardeşlerim, ben resim yapmıyorum. Köklerin gücünü dürümleyen birliklerle bu bilgileri sizlere bildiriyorum. Yol Ummanın Tohumu olduktan itibaren kontrol yine sizindir. Ekrana sizi yansıttık. Hepimiz şu anda ekranda tüp sayfalarınızla Cevheri Kodlar olarak dinleşmektesiniz. Sizleri dinleştiriyoruz yüceliklerde. Hepiniz kendi yüreklerinizle dinleşiyorsunuz.

 

Ölmeyen hasatı yapar. Nedir ölüm? Yürekten gidiştir. Biz size yürekte, kendi yüreğinizde; Hak tahtın ışığında olun dedik. Allah’ın dağıdır insan, bunu bilin. Haaa imparaorluğun gücü Allahın gücüdür. Ama bu gücün de tahditi vardır. Ve o gücün örtüsü örtüldükten itibaren toprağın ışığı devreye girer. İşte toprak ışık insanı kendi yoğunluğudur. Ömür insana görev için verilir. Eğer bir insan “Ben dünyaya giderim, evrim yaparım, daha sonra olurum, giderim; dönüp gittiğimde de hah, işte oldum derim” Buysa hatadır. Size daha net bildirmek isterim ki hepimiz göklerden cümle yoğunlukları tohumlamış birlikler olarak dünyaya geçtiniz.

 

Bu, şu anlama gelir: Bir tek kaynak değil dünya. Altın Toplumun gücünü dürümleyecek birçok kaynak var dünya dışında da. Ve bu kaynakların hepsi kendi yoğunluklarıyla birlik ışığı yakarlar. Daimi kodlar olan sizlerle daha güçlü biçimde tohumlamalar da yaptık. Dümenin başına oturtacaklarınız kendi yücelikleriyle kendilerin hak edip dünyaya çekildiler. Rahman olan Bütünün gücüdür ve o gücü hak etmiş olan sizler, kelamın tahtıdasınız. Kelamın tahtında oluş; hasatı yapmış olmakla mümkündür. Ve hepiniz hasatçı değil; hasatla dünyaya girdiniz. Kati tohumlama da yaptınız. “Bundan sonra ne olacak” diye sorarsanız; kör olmayan, hak etmiş olan, Harın üstü Hara ulaşmış olan ve resim yapmayan, ilimle bilişte olan herkes bu mecliste İbrahim’in kutsal ışığının gücünün türevlerinden öte olan ilmin türevlerinde insanlık yapacak. İnsan Soyuna tohum olacak.

 

Yeniden şunu söylemek istiyorum: Bu meclis, tohum olarak dünyaya indirilen birliklerin meclisidir. Eğer birisi çıkar da “Ben tohum değilim” derse; hah, ona deyin ki “Ağır yüksün, sesin yoğunluğunu kaybetti.” Çantanızda ışıklarınız var Canlar. Hey dünya! Özgür hep insan ve biz, o insan olup Bütün’e güç katmaya değil; Bütün’le bütünlenmeye geldik. Hayrın hakkkı olan insan Hastır ve Hak olan o insan Hasattır. Arının gücü bal varsadır. Ama balı yoksa arı güçsüzdür. Ve biz barı kapatmadan bir de şunu söylemek istiyoruz: Işık Bar’dır kastettiğimiz. İlmin hasatının yapıldığı o ışığın kodlandığı, yasaların konduğu ve yoğunlukların tohumlandığı alan… Size şunu söylemek istiyoruz: Başınız asla eğilmedi ve bundan böyle de eğilmeyecek.

 

Ve Canlarım, size başka kimden söz edeyim? Ben size Cevher’de cennet kuran herkesten söz etmek isterim ama halka halka gönül güçlerini tohumlayamayan kontroldan çıkan daha kimler var bilseniz! Hepsini tek tek size seslendirmeyi dilerdik ama kapıları kapattıklarında yolcuların kutsal tohumları kontroldan çıktığında; kelam ilminde Hak olmadığında; yanıp tutuşan o yolcularım ışığa varamadıklarında; merdivenlerin en aşağısına inip en yukarıları görevli saymadıklarında; kibri aşamadıklarında ve çatıyı kurdukları halde çatısız saydıklarında kendi yoğunluklarını kim nerede olduysa bizdedir. Bilinsin isterim.

 

Değerliler, dava insan ve biz olgun başaklarla biz bu çalışmayı yapmak istedik. Önüm insan, ardım insan allahın tahtı insan ve yolu kaftan… işte biz o kaftanı giydik. Verdiğimiz tüm bilgiler ilimdir. Tahtın tahtı olduğunda, o tahtın hasatı da olur. Öyleyse Canlarım, önemli olan ölüleri diriltmektir. Ölmüşse Allah’ın ışığından değil; yüceliğinin kendi yoğunluğunda Hak İlminde olamayışından ölmüştür. Görün! Allah’ın sınırını bilin! O sizin sınırınızın ötesinde değil; sizdedir. Keysleriniz insanın sınırını Has tahtın ışığıyla dürümlediğinde; o keyslerin her bir sayfasında Birleşik Işık yanar.

 

Dağlarım, olan insanın kendinde değil; BİR’de olur. Bunu nasıl anlatayım size? Eğer ben, Öz Görev taşıyamazsam; özür dilerim ama ben yokum. Öz görev varsa varım; yoksa yokum. Olmak ya da olmamak. Ölmek; olmadan ölmek ya da olup ölmek… Altın Tahtın ışığında Hak olup Har olmak ya da oğullamak ama hep Birleşik Işıkla olmak. İşte yapmak istediğimiz budur. Çok mu, çok mu kolay bunu yapmak? Bir tek, bir tek Bilgeler Meclisi bunu yaptı. İyi ve kötüyü hak edip bütünleyen bu birlik, ertelenen hiçbir yücenin Bütün’de güçsüz kalmamasını sağladı. Yeni dönemlerin kaynağına inen birlik, Birleşik Işık olarak Bütün’ün gücünü tohumlayan ve İslam Dilinin en güçlü yoğunluğunda Birleşik Işık haline gelen insana Sultanlık Kapıları açıldı. Dendi ki “Sen, Süper sayfalanışta kendi yoğunluğunda Sultansın”. Döndü baktı. “ben Sultanım ama ben Sultanlık yapmam” dedi. Niçin? Çünkü benim adım insan.

 

Dağlarım, işte İnsanlık İlmi Hak tahtın ışığında Sultanlığın üstüdür. Bunu herkesin net anlamasını beklerim. Bir kez daha şunu söylemek isterim: Örgüt haline gelmek kolay değildir. Bu meclis bir örgüttür. Hangi bütünlük olursa olsun; tek bir örgüt ve bu örgüt Ruhlar Kuranı olan Işık Kaftan’dır. Biz burada özgür ve hakim, cümle yüceliklerle bütün olup çalışmayı diledik ama hiç birisi kendi yoğunluğunu hak edip de tohumlayamadı. Torbasında kontrol yoktu. Yüreklerinde kırıcılık çoktu. Işıklarını yıktılar ve yıldızların ışığından kendi yaşamlarını çıkarttılar. Dedik ki “Örtüleri örtün, biz sizinle oluruz ama roketleri bize yöneldi. Dinden ayrı bir dil; dil, işçilik değil iştir dediler.

 

Dağlarım, özgür ve hakim olan birliklere şunu söylemek isteriz ki “Oğullar, biz dünyayız. Yüreğinde ışık yanan her yüce dünyanın ruhudur. Eğer biri “Ben ruhsuzum” derse; içi dışı hak edildiğindendir. O artık kökleriyle dünyanın tohumlarını alıp göklere Umman olmuştur. Ruhtan ötedir ama Ruh yine de onda Has bir yaşam sayfasıdır. Özgür ve hakim olan birliklere tek bir şey daha söyleyeceğim:

 

Dağlarım, köklere gökleri verdiğiniz zaman, Gök Sözcüleri köklere dürümlenirler ve dünya ışımasında herkesle birleşirler. Böylelikle onlar dünyada olurlar ve dünya onlarla olur. Bugün dünyamızı ziyaret etmekte olan birlik gemileri var. Onların hepsi şu anda bizimledirler. Öz Göçü başlatacak olan bu çalışmaya destek vermek üzere buradalar. Gemilerin başında Atlanta Otağı Kodları bulunur. O kodların tümü Atlantalı Aton Kodlar’dır. Ama hiç birisi, At Toplumun tohumlarının dışı değildir. Bu nedenledir ki otağa giren tüm yaşam kaftanları, Atonlar ya da Aton kontrolundakiler, Bütünün gücünü dürümlerlerken Amon olarak dürümlerler. Bu da her birinin farksız olduğu anlamına gelir. Her nefes, kendi yüreğinizde oldukça bütün köklerinizde bu meclisin dürümlerinde olabilirsiniz. Çıktığınız her sayfa Allahın tahtıdır. Ve her vardığınız yaşam ağır taşıyıcıların varlık kodları olarak kayıtladıklarıdır. Öz Göç budur. Nereye varırsanız; orası sizsiniz ve orada var olan bütün kökler sizinledir. Ve bugün bu meclis, Bütün’de her bir yaşam sayfasında varlık süren ışıklarla birleşiktir.

 

“En-El Hak” dedi babam, doğrudur, En-El Hak… Analar, Allahın adı anaların adıdır. Allah, Haktır ama bizler o Hakların Hakkı olanı da biliriz. Hak-Ta- Ala bilir misiniz ki her bir kat bir haktır. Ama Haklar Hakkı tüm hakların Harıdır ve bütünlüğüdür. İşte Haklar hakkı hak, 47. Hak katının hakkı olan Altın Tohum’dur. Bugüne kadar sizlere tüm bilgiler açık ve net olarak bildirilmedi. Ama şunu net biliniz ki buyurup gelen birliklerimiz şu anda Bütünün Kürzi Yaşamlarında her bilgiyi sizlere bildirecek düzeyde kendi yoğunluklarında Öz Geçişler yapıyorlar. Neden bugün buradayız? Yok edilmeyen, horlanmayan, hak tahtının yoğunluğunu koyuluğunu tahtlandıran ışıklarsınız.

 

Değerliler, Yer’e Gök’e insanı ektiğimizden beri; insan yenilenmektedir. Her zaman sayfası, insanın yeni bir kaydıdır. İşte bugün de yeni bir kayıt yapılıyor. Bugün sol ve sağ tahtlar bir tek kaynakta birleşiyorlar. Oyun değil; ilimdir olan. Ve solun ve sağın tek bir yaşamda bir oluşu; Öz Göçün kodlanmasıdır. Sağın sınırsızlığından, solun sınırsızlığına ulaşıldığı zannedilir. Bu büyük bir yanlıştır. Sağ ve sol tek bir zamandadır. Biri sağ, biri sol ama tek bir yaşamda; ahhh işte o noktada sınırsızlığa geçilir. İşte o sınırsızlık; sınırların kalktığı o nokta ilmin kapısıdır. İşte orada biz, Altın bir Kaftanız ve oradan görev alınır. Ana Kapıdır orası. Şükürler olsun ki buradayız. Şükürler olsun ki buradayız. Şükürler oldu bugün buradayız. Hepinizi kucakladık.

 

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

Peker SELÇUK’un (19.05.2013 Tarihli) “MAYA SEMPOZYUMU” Konuşma Metni:

 

ENE HUVE / ENE’L – HAK

 

1091 yıl öncesinden, 922 yılının 26 Mart’ından başlayarak, sözümüzü açalım, bugüne gelelim.

 

Tanrı rahmet eylesin. Hüseyin İbni Mansur el-hallac şöyle dedi:

 

Somut varlık, soyut varlığa ilişkin kavramın / mananın içindedir. Ve yine soyut varlık, somut varlığa ilişkin kavramın / mananın içindedir.

 

Soyutluk ve belirsizlik, ermişin, velinin, Hak Yolcusu’nun işaretidir. Bunlar, bu yüce varlıklar, zamanın ve mekanın ötesindedirler.

 

Sırrın dışa vurması, yani sırrın faşolması, kavrayışların dışındadır. Dünyasal algılamanın üstündedir. Dışa vuran sır, yine kaynağına döner.

 

Sırra eren, yani ermiş / veli kişi nasıl tanır O’nu? Madem ki nasıl yok!? Nerede tanıdı O’nu? Madem ki böyle bir yer ya da mahal yok, nasıl ulaştı O’na? Birlik kavramı yoksa, nasıl ayrıldı O’ndan ayrılık yoksa? Katıksız belirlilik, sınırlı ya da kısa ömürlü bir amaç olmaz. O’nun sürdürülmeye yani devamlılığa ihtiyacı yoktur. Yok edilmeye de...

 

Sır, öte kavramının ötesindedir. Sonsuz evrenin, kainatın ötesinde, niyetin ötesinde, bilincin ötesinde, alışılmış yöntemlerin ötesinde ve algının ötesindedir. Arş-ı Ala diye anılan yerin ötesinde, sahip olunmuş tüm yöntem ve sistemlerin ötesindedir. Anlayacağınız, algının ötesindedir.

 

Çünkü bunların tümü, tamamı varoluşdan önce ortaya çıkmazlar ve bir yer içinde var olurlar.

 

O, varoluştan hiç uzaklaşmamıştır. Niceliklerden, nedenlerden ve sonuçlardan önce vardı ve var.

 

Öyleyse bu nicelikler, onu nasıl içerebilir (kapsayabilir). Ya da sınırlar O’nu nasıl kuşatabilir?

 

Kimisi der ki: “Ben Tanrı’yı O’ndan noksanlığımla bilirim. O’ndan yoksun olanlar, O’nun sürekli varlığını, herşeyi ihata ettiğini nasıl bilebilir?

 

Kimisi der ki: “Ben O’nu kendi varlığımla bilirim.” Evrende, kainatta iki tane mutlak birarada olmaz, olamaz.

 

Kimisi Şöyle der: “Ben, O’nu kendisine ait bilgi yokluğumla bilirim.” Bilgi yokluğu sadece bir perdedir. Ve Tanrı bilgisi bu perdenin ötesindedir. Yoksa bir gerçekliği olmazdı.

 

Kimisi der ki: “Ben O’nu isminin yardımıyla bilirim.” İsim, isimlendirilmişlikten ayrılmaz. Çünkü O, yaratılmış değildir.

 

Kimisi şöyle der: “O’nu kendisi aracılığı ile bilirim.” Bu, tanınacak iki varlık kabul etmek demektir. İkilik olmaz.

 

Kimisi der ki: “O’nu yarattıkları aracılığı ile bilirim.” Bu, insanın yaratılanlarla yetinmesi, onları yaratan Yaratıcı’yı, yani TEK’i aramaması anlamına gelir.

 

Kimisi şöyle der: “O, beni bildiğimden, ben O’nu bilirim.” Bu şekilsel bilgiden, yani ilimden yararlanmak ve Tanrısal Öz’den farklı bir bilgiye ulaşmak demektir.

 

Özden ayrı olan, özü kavrayabilir mi?

 

Kimisi der ki: “Ben O’nu kendisinin kendi hakkında verdiği bilgiyle tanıyorum.” Bu, bilinmesine izin verilenlerle yetinmek; doğrudan bilgi yoluna başvurmak demektir.

 

Ey mucize! İnsan, kendi bedeninin bir kılının nasıl karadan aka dönüştüğünü bilemezken, her şeyin yaratıcısını nasıl olur da bilebilir!?

 

Özetlemeyi ya da irdelemeyi, İLKİ ve SONU, değişmeleri, nedenleri, gerçekleri, hayalleri bilmeyen insan, süreklilikte var olan O’nun hakkında bilgi edinme olanağına sahip değildir.

 

Hamd olsun O’na ki onları ad.la (isimlerle) sınırlamayla, belirtiyle örttü. Onları bir sözcük altında koşul ve yetkinlik altında ve öncesiz – sonrasız var olandan gelen bir güzellik altında gizledi.

 

Yürek, bir et parçasıdır. Bundan dolayı Tanrı bilgisi orada yer almaz. Tanrısal birşeydir o. O Tanrı’dır.

 

Anlayış, iki mantıksal ölçüye sahiptir. Uzunluk ve genişlik... Dinsel Yaşam’ın iki kuralı vardır. Sözlü ve yazılı kurallar. Yaratılmışların tümü göklerde ve yerdedir.

 

Ama Tanrısal Sır, ne uzunluğa ne genişliğe sahiptir. Ne göklerde ne de yerde bulunur. Zahiri şekillerin içinde değildir. Ayrıca sözlü ve yazılı kurallarla ulaşılan, içsel hedeflerde de değildir. Yani dinleri, sözlü, yazılı kuralları (kitapları) Tanrı bilgisine ulaşmayı sağlamaz.

 

“Ben, O’nu kendi gerçekliği ile biliyorum.” Diyen bir kişi, kendi varlığını, Amaçlanan’ın varlığından üstün kılar. Çünkü, bir şeyi asıl gerçekliği ile tanıyan kişi, O’ndan daha güçlü olur.

 

Ey insanoğlu! Yaratılmışların içinde zerreden daha küçüğü yok ve sen onu algılayamıyorsun. Zerreyi bile tanıyamıyan insan, bu zerreden daha algılanamaz olan O’nu tanıyabilir mi?

 

Ve Hallaç, son söz olarak şöyle der:

 

Ey insanlar, Allah beni benden alınca ve beni benden yok edince, sonradan olan varlığımın nitelikleri darmadağın olur.

 

Sultan olan Allah, kıdemiyle (ezeliliği ve ebediliği ile) ortaya çıkınca, sanki benim sonradan ortaya çıkan varlığım, hiç var olmamış gibi oldu.

 

Ve ezelilik, ebedililik daima baki kaldı. Sonra benim enaniyetim (benliğim), O’nun enaniyetinde (benliğinde) fani oldu. Yok oldu.

 

Ve benim hüvviyetim (kendililiğim) O’nun hüviyetine (kendililiğine) karıştı. Ve nasutiliğim (beşeri varlığım) O’nun lahutiliğinde (ilahi varlığında) darmadağın oldu. Sonra bakındım ve O’ndan başka hiçbirşey görmedim. O’ndan başka hiçbirşey işitmedim. Konuştuğumda, O’ndan başka hiçbirşey dile getiremedim.

 

Ve dedim ki: “Ene Hüve (ben O’yum)” şayet ben, “Ene’l-Hak” (ben Hakk’ım) deseydim; Hak’tan ayrılmamış olurdum. Çünkü O’nun sevgisi üzere, ben Hakk’ım. O ise, kendi mülkiyetinde Hak’tır. Ben sarhoş ve daha sonra da O’nun sırrı üzerinde bulundumsa, benim vecdim, O’nun vücuduyla (varlığıyla) kesinlikle iç içe geçmiş demektir.

 

Ve benim sınırım, O’nun varlığı üzere olmuştur.

 

Benim hayatım, ölümümde ve ölümüm, hayatımdadır.

 

Peker Selçuk

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

MAYA SEMPOZYUMU

 

MAYA SEMPOZYUMU – 19 MAYIS 2013

 

ERİM ERGÜN - DÜNYANIN MAYALANMASI VE ALTIN KOD IŞIMASI

 

Maya sempozyumu 19 Mayıs 2013 .

 

Göklerin ve yerlerin birliği diri olan toplumlara inerken Dünya yaşamları yeni bir sayfada buluşuyor.

 

Maya, Kadim Bilgilerin yoğunluğu.. Maya, Tanrısal İnsan ın Hak’ kın İlminde kontrol kurup Dünya’da kendini yaratması.. Maya, din tahtından öte Altın Tahtlara oturan İnsan ın kendini Dünya ya takdimi ve Maya, Birin Tekniğinde İnsan İlminin Dünya ya akışı.

 

Dörtlü Sistemlerin yoğunluğunda Dünya yaşam sayfalarında açılan bir kapı Atalanta; tohum olan kontrol gücü yüksek bir Işık. Issız sır olan bir sayfa Dünya ya açılıyor. Hiç bir şey eskisi gibi olmayacak . Yeni olan diri olan olacak mı ? oldu şükür ki oldu maya tuttu ve İnsan evrim sayfalarında değil ama dirilişin yoğunluğunda kendini kayıtlıyor.

 

Altın Kod; Birleşik bir Kod, Birleşik Işık tüm İnsan yaşamlarını içeren bir güç. Ve Dünya ; toprakta yeniden kendini yaratırken huzur sayfalarına geçiliyor.

 

Kurtuluş günü.. neyin kurtuluşu; sanal yoğunluklardaki İnsanın kurtuluşu. Neyin kurtuluşu; Dünya yaşamlarının tek bir zamanda kendini yaratıma katmaya başlaması.

 

Bugün burada Mikael in Düzeni de bizimle birlikte ve Mikael ses verdiğinde Işık sayfalarından geçerek Dünya ya giriyor ve Birleşik ailelerle birlikte oluyor. Dediği Allah’ ın Teknolojik ve Ruhsal Yoğunluğunun gücüdür. Dediği İnsan ın Altın Tohum olan Birleşik Yoğunluğundaki Bilgeliğidir. O Biz..Biz O..şükür ki Birlik tohumları bugün burada atılıyor.

 

Dünya mayalanması eski devirlerden itibaren başlayan bir süreçtir. Atlantis in yoğunluğunun kodlanışı, hakedilişi ve derlenip toparlanıp bu dönemde yeniden kontrol kurulması için çok çalıştık. Altın Galaksi İmparatorluğu nun güçleri olarak Gürz ün, Kürz ün ve Kürz ötesi Sistemlerin yoğunluğunda Taht kurduk ve Dünya ya indik. İndiğimiz Dünyada düzen vardır ve indiğimiz Dünyada kontrol vardır ve indiğimiz Düyada kırık dökük şıkları toplayan bir Güç vardır.

 

O Güç, Biziz can lar. O Güç Bir in Tekniğindeki Güç tür. O Güç , Allah’ ın Taht ındaki İnsan dır. Bu güne kadar İnsanı yaşamlardan çıkarmaya çalışan çok çalışma yapıldı ve dendi ki; insan Dünya yı hak etmiyor ve insan Kuran sayfalarında kendine yeni bir yol bulamıyor. O zaman onu Dünya yaşamlarından çıkaralım ve onu başka galaksilere başka evrenlere yollayalım dendi. Ve dedik ki; insan Dünya yaşamlarının varlığındaki Merkez dir ve insan Muhammed in, İsa nın, Musa nın, Mevlana nın, Şems in yoğunluğundaki bir Işık tır ve insan Dünya dır. İnsan Dünya dadır ve insan Dünya yaşamlarında çalışmalarını gerçekleştirmektedir. Çok çalıştık çok ve robbi tohumlama kendi yoğunluğunda Kürzi sayfalarda kendine yeni yaşamlar katmaya çalışırken sınırlar koyduk, ışığı tahditledik ve burada kontrollü olunmalı dedik. Kontrollü olunması önemliydi çünkü kontrol olmazsa dirlik olmaz, birlik olmaz ve ışıkla, bilgiyle kontrol kurduk. Şimdi yeni bir sayfa var artık burada tahdit yok bunun bilinmesini istiyoruz.

 

Tahditsiz yeni bir sayfa ; her yürek bu yeni sayfada artık kendini açmakta. Her yürek kendi yoğunluğunda kendini kontrol kurup kayıtlamaya başlıyor. Tahditleri kaldırdığımızda koruma isteyenler oldu ve biz koruma altında olmak istiyoruz çünkü kırılıyoruz. Neden kırılıyoruz; çünkü bilginin yoğunluğunu hak edemiyoruz, geçemiyoruz..nereye geçemiyoruz; Dünya yaşamlarına geçemiyoruz ve dedik ki; koruma Allah’ ın Tahtındaki korumadır. Koruma, insanın yoğunluğunda yoktur. İnsan ın yoğunluğunda sınırsız bir ışık vardır. Sen Allah’ tan koruma istediğinde o senin kırılmandır. Çünkü orada kendini tahditlersin ve yeni yaşamlara akamazsın. Öyle mi olsun öyle olsun dedik ve onlar koruma altında kaldı: Şimdi ne olacak; şimdi yeni bir güç seslenişinde, yeni bir güç devrelenmesinde o birlikler de peyderpey bu alana çekilmeye başlıyor. Ancak bilginin hakiki ilmi ile çekilmeye başlıyor. Bilginin kontrol kuran gücü ile çekilmeye başlıyor.

 

Amon olan Toplumlar, dünya sayfalarına geçerken düğün yapanlar oldu onları karşılamak için. Evet Amon lar geliyor, Ata larımız, Tanrı larımız geliyor diye düğün yapanlar oldu ve bilmediler ki aslında onlar onların tohumunda olan kontrol kuran İnsanlardı. Ve Biz dedik ki; Birleşmek, Bütünleşmek Hak İlminde İnsan ın en önemli yeteneğidir ve Birleşip Bütünleşmek Allah’ ın insana sunduğu bir güdü dür. Güdü bilgiyle birleştiğinde kontroldür. Amon larla birleşmek için bilginin hakimiyetinde kendini kontrol etmek önemlidir. Şimdi artık o düğün dernek yapanlar bilgi ile güç kazanma devresindedir. Çünkü insan Dünyada Kendini yarattığı için düğün yapıyor…insan Kendini yarattığı için düğün yapıyor..insan başka güçlerden medet umduğu için düğün yapmıyor. Bu bir kutlamaysa bu insanın Kendinden kendine doğumunun kutlamasıdır. Hiçbir Yüce yi aşağı görmeyiz ve yukarı görmeyiz çünkü onlar Biz, Biz o yuz. Amaç birleşmektir.

 

Birleşik Işık Ailesi olarak sesleşiyoruz. Dört Büyük Gök Görevlisi buraya indiğinde Dünya yaşamlarında yeni bir Cennet kurulmakta ve cennetlerin ötesindeki Cennet Atalanta Otağından geçişle gerçekleşmekte.

 

Bugün burada olan tüm canlar, Ruhsal aileler ve sevgili Mustafa Kemal Atatürk . Burada Anadolu toprağındaki yoğunluğu, ışığı güçlendirmek için çok çalıştı ve yeni dönemde çalışmalarını kendi yoğunluğunun ötesindeki yoğunluklarla birleşerek devam ettirmektedir Muhammed Mustafa Kemal Atatürk. İslamın, İnsan olduğu bir toplumda insanın Türkiye olduğu bir yoğunlukta çalışmaktadır.

 

İstanbul Merkezi Sistemin Gücünü yoğun bir şekilde devralmış ve güçlendirmiştir. Güçlendirdiği ışık şimdi yeni süper sayfalanışlara başlamaktadır.

 

Süper sayfalanışlar; Arkon İnsan ı size takdim etmiştik. Arkon insan, Tanrısal Tohumu aktive eden Tanrısal İnsan dır. Arkon insan ın doğumunu gerçekleştirdikten sonra İnsan ın doğumunu gerçekleştiriyoruz ve diyorsunuz ki; Arkon insan zaten Tanrısal insan gerçekleşmemiş miydi ? Arkon insan; İnsanın doğumuna hazırlıktı ve şimdi İnsan ın doğumu gerçekleşiyor.

İnsan; İnsan dan başka bir şey yok bu bilinmelidir. İnsan..Kuran’ da yazan İnsan. Allah’ ın hikmeti olan İnsan İlim sahibi olan İnsan bu gün burada doğuyor ve Maya çalışmaları bundan sonra bilginin çok daha güçlü bir şekilde kontrol kurması için yapılmaktadır. Her bir Gök sözcüsü yerin gücünü de artık devreye alıp bu çalışmaları gerçekleştirmeye başlıyor. Yerin gücü Dünyada devreye alınmıştır. Sadece Dünyada mı ; tüm evrenlerde bu güc devreye alınmıştır.

 

Yeni yaşamlar ve yeni Dünya lar yaratılıyor. Yaratılan her bir Dünya bugün burada birleşiyor ve birleşen her bir Dünya insana ses veriyor ve insana ses veren her bir Dünya Kendinden kendine akışı gerçekleştiriyor.

 

Güç ile Şevk ile Aşk ile neşe ve huzur ile. Altın Tahtta olan insan Altın bir Kod olarak Birleşik bir Işık olarak sesleşiyor.

 

Her birinizi sevgiyle selamlıyoruz..sevgiyle..şimdilik …hah şimdilik..hah..

 

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

http://youtu.be/aPjttlNRsqc

 

19.MAYIS.2013 MAYA SEMPOZYUMU

 

1.AKIŞ

 

Dağlar, Muhammi Kuranlar’ın hepsi bugün buradalar. Tahtın tahtı olan Mustafa Kemal Paşa da bugün bizdedir. Hey sayfalarım! Allah siz, siz O’dur. Biz Muhammi Kuranların Gök Sözcüleri olan dünyalılar, bugün tüm yaşamları kodlamak üzere birleştik. Hepinizi, hepimiz kucaklıyoruz. Şu anda koskocaman bir salon dolusu yolcuyla sizlerleyiz. Sistemin köklerindeki yücelikler, bugün sizlerle. Beşirin işçileri bugün her sesi duyabilecek dürümde, sizin yüreklerinizde ve bizler, Hak Tahtın kodları olarak, bugün mühim bir çalışma için sizdeyiz. Kaynak insan bugün tohum olarak tüm yaşamların sessizliklerinde dillenecek ve hepimiz bugün burada Bütün’e görev taşıyacağız. Çantanız, tahditli biçimde tohumlanmış olduğu için bugün burada tüm sayfalanışın yaşam sayfaları olarak kodlanışı köklerle olacak. Kök, göksüz olana denir ve sonsuzlukta kök göklendiğinde; Bütün’e güç katılır.

 

Yürüyen dünya koşuyor. Tohumlar kontrol altında ve Birleşik Işık yeniden sayfalanıyor. Yarın, dünyada güçsüz ışık kalmayacak. Öksüz, yetim bırakmayacağız. Bu kesindir ve zamanın tahtına insanı oturturken hepimizin daha iyi anlayacağı bir görevi bugün birlikte yapmak üzere bütün Kontrol Meclisleri bugün buradalar. Dönem sonunda dünyaya görevliler indirilirler. Bu görevliler tohumları kontrol ederlerken; Hak Tahtın Işıkları olarak kontrol ederler. Yeri göğü yaratan Allah’ın dağında kendi yoğunluğunu bulan birleşendir. Ve biz sizlere bir tek ses veriyoruz.

 

Körün körü olan ve göksüz olan ve süssüz olan yeni bir sayfa; işte bu sayfa, Amon Sayfası’dır. Ortaklarınızın çokları bugün burada olamadılar. Zaman kaynaklarında, onlarla daha güçlü çalışmalar bekleniyordu ama yeni dağların tahtını kodlayamaması nedeniyle bütünlenemediler ve Birlik Kodları olarak burada hazır edilemediler. Şimdiye kadar yaprak yaprak okunan dünyanın; Yeni Zamanları kontrol edebilecek dürümde olması son derece önemliydi. Yüreğinizin gücünü bilmekteyiz ve bu gücün Bütün’e güç katacağına da eminiz. Yaprak yaprak okuduğumuz bu dünya, evrenlerin sistemlerinden de okunmaktadır.

 

Yaşamak ya da yaşamak ya da yaşamak ama HALK olup yaşamak. Bugün bizler halk olup yaşamsallaşıp bütünleniyoruz. “Yok mu tohumları kodlayacak? Yasaları koyacak, yok mu Kuranları kontrol edecek?” Yakın dönemlere kadar buydu sorulan ve bugün biliyoruz ki sevgiyi ve saygıyı hak etmiş olan birliğimiz, Beşir kodları dahi kontrol edebilecek güçte, bu çalışmayı yapabiliyor. Yol, olgun başaklarla alındı ve bugün olgun başakların hepsi Birleşik Işık halinde burada bulunuyorlar.

 

Yorulmayın, artık yorulmayın Canlar! Beden olmasa da Dünya İlmini Hak Tahtın Işığı olarak bütüne kodlayanların hepsi buradalar. Ölmeyen yolcuların hepsi buradalar. Ruhlar Mahreki, bugün burada ve biz bugün sizinleyiz. Yarınları hak edip tohumlayacak olan biziz ve bizim için Kelam İlmi, Hak Tahtın İlmi’dir ve bu ilim BİR’in ilmidir ve biz ilmi hak edenlerle bugün buradayız. Toprağın toplumu okumayı bilir ve bu okuma imparatorluğun kuranlarının toplumlarla tohumlanması için gerçekleştirilecek okumadır. Yarınları kodlayacak olan bu çalışma, kapıları açık tuttuğumuzda Bütün’ü kodlayacaktır.

 

Eğlendi dünya, her anda eğlendi ama biz, bugün hak edip Bütün için çalışacağız. Eğer biz, dünyanın Ruhlar Mahreki olarak Bütün’e güç katmasını sağlayamamış olsaydık; Kati Tohumlama yapılamayacaktı. Ağır ağır göklerin sözü dünyaya çekiliyor şu anda. Yorulmayın! Öz Güç Allah’ın Kürzi yaşamlarını göklere Sistem- Nizam-Düzen güçleriyle birlikte kodluyor. Ölen her kim varsa dinleşmeye geliyor bugün. Kati tohum olup, ayrı gayrı gözetmeyip ve birlik kurup işte biz oyun oynamayan birliğiz. Altın Toplum sevgiyle hepinizi kucaklıyor. Şeytan şer yaratmayacak bugün bu mecliste. Bilişin hakkını vereceğiz, aklın yolunda olacağız ve çarpı olmayan bitmiş olmayan ve güçsüz kalmayan bir dönemi başlatacağız. Hayır bizim, şevk bizim, Har bizim, umut bizim. Hepiniz, hepimizsiniz bunu sakın unutmayın. Sevgiyle kucaklıyorum sizleri.

 

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

http://youtu.be/yzVDhlYgaW0

 

nefes sempozyumu

MÜRŞİT İLE MÜRİDİN SOHBETİ:

 

Baktım ki varıp şeyhin önünde diz çöktü; boyun eğdi. Onun mürşitliği altında kendini yetiştirme yolunda yürümek istediğini söyledi. İznini diledi; ruhsat istedi. O da sadece “gel” dedi. Başka birşey demedi.

 

Dergahta o gece ney ve nakkarelerden yükselen ilahilere, müziğin ritmine uyarak dervişler sabaha kadar dönüp durdular. Dönüp durdular... Ha babam dönüp durdular...

 

Genç salik de dönenler arasındaydı ve yorgunluktan ayakta duramayana dek bu işi sürdürmüştü.

 

Sabah söktüğünde ise şeyhle sonu gelmeyen söyleşilerine başlamış bulunuyorlardı.

 

Öyle bir söyleşi ki ruhsal ve bedensel besinlerini almak için zorunlu ara vermeler; her ikisine de can sıkıcı bir terslik ve engel olarak görülüyordu. Sohbetin zevkinden dörtköşe olmuşlardı.

 

“Size öğüt ve örnek olacak şey yine de sizdedir ama siz bunu bilemezsiniz. Der büyük üstadlarımız ve sufi şeyhlerimiz.” Dedi şeyh ve devam etti... Bu sözün en dikkate değer yorumlarından birine göre burada vurgulanan şey ve öz herkeste bir gizli öğretmenin, üstadın var olduğudur.

 

Şeyhin en büyük ustalığı da bu gizli öğretmenin kolayca anlayacağı dili bulmayı bilmesiydi. Başka bir deyişle şeyh, müridlerinin düşünce ve davranışlarını düzenlerken, herşeyden önce onların yaşam deneyimlerini değerlendirir. Bunun önemini belirtirdi.

 

Eğer yaşam deneyimleri yeterli değilse, dağarcıklarını yeni deneyimlerle zenginleştirmeye çalışırdı.

 

Sufilik, dünyasal ortamda, dünyasal tariflerdeki bir değişikliktir. Hakikatin yeniden tarif edilmesidir, tanımlanmasıdır. Makro kozmosun, evrenin sonsuzluğundan mikro kozmosun, insanın sonsuzluğuna dek bir biri ile iç içe geçmiş, sonsuz sayıda anlamın, mananın ad değiştirmesidir burada söz konusu olan. Önemli olan...

 

Sapından tutup küçücük bir çiçeği salla, yıldızların dayandığı temel sallanır der sufiler.

 

Evrenin birliğini dile getiren bir sözdür bu. Evren ise sufiler için hakikatin, “O”nun birliğinin yansımasından başka birşey değildir. Evrende herşeyin birbiriyle ilişkili olduğu karşılıklı bağımlılık içinde bulunduğu inancı ve bilgisi insan aklının bütün ilişkileri, bütün karşılıklı bağımlılıkları kavrayamayacağı inancı ile iç içedir, griftir. Sufilikte, konunun çerçevesini genişletmek yerine ve tam tersine konuyu mümkün olduğunca dar tutmak ve ancak derinlemesine düşünmektir esas olan.

 

Genişlemenin gereği yoktur. Çünkü, nasılsa herşeyin, her olgunun temelinde Birlik vardır. Sufiler, hem kendilerinin, hem de müridlerinin bilinç altını yönetmeyi ve yönlendirmeyi çok ustaca yapmaktadırlar.

 

Bilincin yanısıra insan bedeninde olup biten pek çok şeyi de kavrayabilmişlerdir; keşfetmişlerdir. İnsan bedeni bir sırdır. Sırlarla donanmıştır. Bu işte insanların anahtarları, şifreleri nefestir. Çünkü nefes, alış verişi, bilinç dışı gerçekleşir. Ancak bilincin idaresi ve kontrolu altında gerçekleşir.

 

Zikir, nefes alışverişleri ile ünleyişlerin, seslenişlerin eşliğinde ve birlikteliğinde yapılan derviş dualarıdır. Bu insanda özgürlüğü ve erkinliği sağlıyor ve dinsel güçleri, ruhsal duyuşları harekete geçiriyor. İnsan vücudunun gizli merkezlerini etkiliyor. Bedenin sırlarını çözüyor.

 

Sema ve zikir, solunum sistemini geliştirmeye yönelik her ayrıntısı inceden inceye hesaplanmış karmaşık bir nefes eğitimidir. Evet nefesin de eğitilmesi, geliştirilmesi gerekir. Bu insanın yücelmesini, yükselmesini sağlar. Tayyi mekan deriz bu yükselişe. Tayyi zaman deriz. Zamanın dışına çıkarız...

 

Mürşit, müridine bu kez şunları söyledi:

 

Gözlerinin içine bakarak;

 

“Dış dünyanın kuruluşu, iç dünyanın kuruluşuyla başlar. Kimseyi eleştirme. Kör olanlar eleştirir. Görmeyi öğren, bilmeyi öğren ve duy. Körün elinden tutanlar, yederler. Yani kör yedilir. Sen yedilen değil, yeden olmalısın. Perdenin gerisindeki gizli bilgiyi bulmalısın. Düz insan olmaktan kurtulmalısın.”

 

Tarikat yolcusu yani salik, sabır ve tevekkül ile mürşidini dinliyordu pür dikkat.

 

Ve mürşit sözüne devamla;

 

“Bir şey istemediğin zaman, istemediğin herşey senin olur.” Dedi.

 

Ama Hz. İsa, “siz isteyin size verilecek ve çaldığınız kapı size açılacak” dememiş miydi? Hakikat nerede bunun şeyhim, Üstadım? Dedi öğrenci.

 

Şeyh Müridinin sorusunu bir fıkra ile cevapladı.

 

“Birgün Kadı, Hoca Nasrettin’i çağırmış sormuş. Kaç yaşındasın? “Kırk” demiş hoca. Kadı şaşırmış. Beş yıl önce yaşını sorduğumda yine kırk demiştin. Hoca Nasrettin, gururla “adaletin temelleri, benim üzerimde yükselebilir Kadı Efendi.” Demiş. “Çünkü sözünün eri adamım ben. Yıllar önce ne demişsem, yine aynını söylüyorum.” Der.

 

Aslında mesele yanlış değil diye sözlerine devam etti şeyh. Mantıklı düşünen herkes bir bakıma bu fıkradaki Hoca Nasrettin durumundadır. Çünkü gerçek, mantıklı değildir. Sonsuzdur. Ama değişmez değildir. Sonsuzluğu da bu yüzden yani değişmesindendir.

 

Hz. İsa’nın sözleri gerçektir. Ama söylendiği yerde; söylendiği zamanda; söylendiği insanlar için. Müridlerim benim sözlerimin; İncil’de, Kuran’da ve büyük ulemalarca yazılmış kitaplarda, ters düşmediğini gördüler mi? Hepsinin gözlerinin parladığını farkediyorum. Doğru, çok doğru diye başlarını sallıyorlar hoşnutlukla. Sözlerim kitaplarda yazılanlara uymadığı zamanlarda ise susuyorlar. Derin bir sessizlik oluyor ortamda. Teyit edildiğini görmeyince beni yadsıyorlardı.

 

Oysa kendilerine her zaman, hangi kitap olursa olsun, nerede nasıl yazılmış olursa olsun, orada yazılanlar, geçmiştir artık. Yazıldıkları zamanki anlamlarında olmazlar bugün. Bugün, o gün değildir artık. Bu gün yeni bir gündür.

 

Akıl geçmişi biriktirir. Çünkü bir fikre varabilmek için gereken ölçüyü geçmişten alır. Akıl hep eski kapıları çalar. Hakikat ise hep yenidir. Yeniden haraket etmek demek; geçmişte gizli olan herşeye ulaşmak demektir. Sırra ermektir. Ve yenide gizli olan herşeye, her sırra ulaşmak demektir. Zaman yer ve insanlar şekli belirlerler ve şekil böylece sonsuzcasına değişen ölümsüz hakikate dönüşür.

 

Mürsit ara vermeden dersine; açıklamalarına devam eder:

 

Sufilere göre hakikat öğrenilemez. Hakikat tecrübedir, deneyimdir. Hakikata bilgiyle değil, anlamayla, kavramayla ulaşılır. Kalple hakikat kapısı açılır. Elle değil. Bilgi yalnızca belleğimizin bir parçasıdır. Anlamaksa varlığımızın, benliğimizin bir parçasıdır. Kişiyi anlama kavramına götüren tek yol tarikattır.

 

Sufiler, ney üfler, ilahi söylerler. Onlara göre hayat alışkanlıklar ve törenler yığını değildir. Bayramdır. Sema, ney ve ilahi, ağaçları sallayan rüzgara, dallarda cıvıldaşan kuşlara, toprağı sulayan bulutlara yakın olmayı sağlar. Yükselmeyi, arşa yükselmeyi sağlar.

 

Ney, ilahi ve sema insanı kösteklerinden yani prangalarından ve yalnızlaşan Ben’in sınırlılığından kurtarır. Balonun ipi koparsa ne olur? Yükselir uçar gider bulutlara karışır. Yani özgürleşir ve Ben’i bütün’ün bir parçası yapar.

 

Bu noktada mürit gönül borcunu dillemek istedi: Söz aldı ve siz benim mürşidim olmasaydınız; bilim denen karanlığın içinde kaybolup gidecektim hocam dedi. Şeyh derhal sözünü kesti.

 

- Aynı gönül borcunu benim yerime bir solucana veya bir kurbağaya da duyabilirdin. Unutma dedi.

 

Müridin şaşırdığını gören Mürşit, hemen sözlerini açıkladı ve dedi ki:

 

- Şeyh Şıbli’ye sana hakikat yolunu kim gösterdi diye sormuşlar. “Bir köpek” demiş ve anlatmış. “Bir gün bir su kıyısında susuzluktan ölmek üzere olan bir köpek gördüm. Köpek su içmek için, suya her hamle edişinde suda kendi suretini yani resmini görüyor ve bunu başka bir köpek sanıp korkuyla geri kaçıyordu. Sonunda susuzluğu içindeki korkuya üstün geldi ve köpek aniden suya atladı. Atlaması ile birlikte sudaki suret, resim kayboldu. Köpeğin ihtiyaç duyduğu şeyle arasındaki engel kendisiydi.” Ben de kendim sandığım şeyin aslında içimdeki engel olduğunu anladığımda, engel ortadan kalktı. Böylece bana yolumu gösteren bu sokak köpeği oldu.

 

Onun için öğrenmeye hazır durumda olan kimse, kimden olsa öğrenir. Yani öğrenmek, öğretmene değil, sana bağlı; öğrenciye bağlı. Eğer sen olgunlaşmamışsan, değil herhangi bir öğretmen, peygamber olsa sana birşey öğretemez. Ve eğer sen hazırsan, bir köpek bile sana Hakikat Yolu’nu gösterebilir.

 

Üstad ara vermeden sözüne devam ediyordu:

 

Yaşadığımız her an bizim için bir rehberdir. Yani zaman, kişinin rehberidir. Önceleri ben her gün bana yol gösterecek fırsatları görmeden, yanlarından geçip gitmişim; bi haber olarak. Bildiğimi sanıyordum. Buydu benim talihsizliğim. Ben biliyorum diyordum. Oysa kim ki bilir, bir daha hiç öğrenemez. Önce bilmediğini bileceksin. O zaman dört bir yandan tecrübe, öğüt ve akıl yağar üzerine. Dedi ve bugünlük yeter diyerek sohbete son verdi.

 

Şeyhin bu tavsiyesinden sonra mürşit kırk gün yalnız kalır. Taa ki şeyhten izin çıkana kadar bekler. Yani hakikat yolu yolcularının son ağır sınavlarından biridir yaşadığı bu kırk gün. Hiçbir şey yemeden, içmeden geçirilen kırk gün. Yanlış duymadınız. Kırk gün...

 

Herşeyi anlamıştı. Önü açılmıştı. Gönül gözüyle bakıyordu insanlara. Onun için önemli olan insandı artık. Kendinde alametler belirmiş olan Bütün’ün biricik ve tekrarlanamaz sureti olan insan... Sen-ben, o ben, ben o. Ayrılmazlık, BÜTÜNLÜK, BİR olmak.

 

Tıpkı parmak izi gibidir değişmeden kalan...

 

Peker SELÇUK

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

Açıklamalar:

 

1- Mürşit: Müritlerine kurtuluş yolunu ve Tanrısal sırların çözümünü gösteren, dervişleri yöneten ve yönlendiren, sözü yasa niteliği taşıyan, üstün dereceli tarikat ulusu, büyüğü.

2- Mürid: Bir mürşide, pire bağlanan kimse; derviş, salik.

3- Salik: Tarikat yolcusu.

4- Nakkare: Eski dergah müsikisinde bir müzik aleti. Küçük bir nevi davul.

 

Fotoğraflar:

http://www.youtube.com/watch?v=EoHWF2WCJLM

 

SÜPER NOVA 2 DEMPOZYUMU

10.03.2013 SÜPER NOVA-2 SEMPOZYUMU<br />

DEĞERLENDİRME KONUŞMASI<br />

<br />

Bükülen bilek hepimiz için mutluluktur. Bugün bilek büküldü. Hata yok, bilek büküldü... Sevgililer, bedenimdeki Kürsü olan güçlü bilinçler, benim bitki, hayvan ve tüm sessiz sayfalardaki ışığımda bileğimi büktüler. Niye? Söyleyeyim. Yasaları koyan Birliklerin hepsi Birlik tahdidi ile görev taşıdılar. Bir şey, bir şeyin işçiliği ile olmaktaysa; o şey, hakikiyetin tekniği ile olur. Ayrı gayrı yoktur. Her şey her şeyde, Bütün’ün güçlü koyuluklarıyla ortaklık içinde kayıtlıdır.<br />

<br />

“Hazır olanlarla bu çalışma yaptık” dediler. Ama “Bu çalışma yaptık” dediler. Nefes yetmedi mi bu sesi doğru vermeye? Yoksa böyle mi verilmeliydi? İşte bu, kendi yüreğimde kendimden kendime oto kontrol için ses kayması olarak devreye alınır. Çünkü bu bilgiyi okuyan, kendi tekniğiyle bunu tamamlayacak, düzeltecek. Yani bir bilgi verildiğinde, bu bilgide ters bir kayıt varsa, herkes net bilsin ki o kasıtlı verilir. Orada okuyucu, o sese, kendi sesini düzeltip katar. Teknik olarak bu çok önemlidir. Beyler ya da beyler ya da beyler… Hep “Beyler” dedim. Hani bayanlar? İşte burada da yine bir Ses Tekniği vardır. Benim verdiğim, hepinizin aldığı dildir. Çünkü ben orada Birlik Tekniği’nden sesleşmekteyim ama verdiğim herkes için tahditlidir. O tahditli bilgi, sizde tahditsiz biçimde dürümlenecek. Siz o bilgiye kendi bilişinizi katacaksınız ki orada tahditsizlik kodlanmış olacak. Hep bu şekilde çalışmalar yapılıyor tüm yasalar kapsamındaki kayıtlarımızda. Bizler bilgiyi verirken, kırık kayıtlar da koyarız o bilgilere. Ve o bilgileri okuyanlar o kırıkları düzeltirler. Sessiz sayfalar seslenir. İş budur...<br />

<br />

Bütün amacımız kontroldur, kontrollu bilgidir. Hepinizin daha net anlayabilmesi için şunu söyleyebilirim: Bir kaynakta bir bilgi farklı verilmişse; bin, kaynakta o bilgi kodlanmış olmalıdır. Siz o bilgiyi okuduğunuz zaman, o bilgiyi kodlamak üzere dürümlemelisiniz; kendi yüreğinizi oraya katmalısınız. Aksi takdirde orada siz yoksunuz. Bu, özellikle açıklanmak istenen bir husustu. Birlik Kapları’na bilgi verirken, o bilgiyi tohum olarak ekeriz. O tohum olarak ekilmiş olan bilgi, sizlerce yaşamsallaştırılır. Yaşamsallaştıran sizsiniz. Biz o bilgide sizin tahditli Birleşik Işığınızı kodlarız. Siz orada kendi yoğunluğunuzu kayıtlarsınız. Bütün amaç sizi sizden dinlemektir. Birlik kaplarında bu hep vardır.<br />

<br />

Merdivenlerin en altına inmedikçe en yukarıya ulaşma imkanınız yoktur. Bunun da ayrıca önemi büyüktür. Her dere Allah’a akmaz. Öyle mi!? Yoksa akar mı!? Yahu, önce bir bilişe ulaşın da sonra bu konuda kendi yüreğinizi dilleyin. Hadi bakalım, inelim merdivenlerin en altına. Ben, aşağıların en aşağılarına indim. Ve baktım ki ‘Sıfır’dayım. Sıfır Frekansı... Orada hepimiz kırık haldeyiz. Hiçbir şey bilmiyoruz. Son söz yok orada. Sadece kırık, kısır kayıtlar var. Ve bu kayıtlarla biz yaşama giriyoruz, Sıfır frekanstan. Bu frekansta ilim yoktur. Bu frekansta Kuran yoktur. Kodlama, tohumlama yoktur; hiçbir şey yoktur. Ama ‘Sığır’ değerinde bile değiliz orada. ‘Kartal’ız, sadece Kartal...<br />

<br />

Kartal, kodlayıcı değildir. Kokuyu almaz. Işığı tahditlemiş olma imkanı dahi yoktur. Ve orada Kervan kontrol edilemez; çünkü, hiçbir şey orada biliş halinde değildir. Ve siz, sınırsız ışığın kontrolundasınız. Orada sizi sadece ışık kontrol eder. İşte ‘Kader’ değimiz de budur. Siz o ışığın kayıtlarındaki bilişte, kodlanmış ve kontrol edilmiş olarak Bütün’desiniz. Ama sizin kendi yüreğiniz, kayıt dışıdır. Sizi kontrol eden o ışıktır. O ışıktaki tohumlar, o ışıktaki kayıtlardır. Sonsuz sıyrılışlar var orada. Sadece sıyrılış… Hiçbir şeyin farkında değilsiniz. Gözünüz kapalıdır. Gücünüz yoktur. Netice olarak, yaşamsal dahi değilsiniz. Ummanda yoksunuz. Kör ve sağırsınız, özet olarak.<br />

<br />

Ve daha ötelere ulaşabilmek için, sizin için hakiki kaynaklar dünyaya çekilir mi? Yoo, hayır. İndirilişle gönderilirler. Onlar, size bilgi verirler. Bilişleri var mı? Mutlaka var. Koruyucu mudurlar? Yoo, hayır, koruma imkanları yoktur. Çünkü Sıfır frekansa inen o yolcularımız, kendi yücelikleriyle, tahditli biçimde bilişlerini kontrol ederek size bilgi verirler. Ve hak ettiğinizi alırsınız. Hak etmediğinizi almazsınız. Ve burada hepiniz ‘Sığır’ dediğimiz o yoğunluğa, kodlanıp varırsınız. Orada hepiniz sürü halindesiniz. Size verilen sadece ve sadece alışınızla ilgilidir. Amin.<br />

<br />

Ve daha ötelere ulaşabilmeniz gerekir. Durgun sayfalarda, bunların hepsinin bilinmesi gerekir. Kayıtlara girişiniz, “Kartal” olarak; kodlanmanız, Sığır olarak gerçekleşir. Burada Sığır, biliş halidir. Ve bunun içindir ki hepiniz dünya planında bir kaftan giyersiniz. Bu kaftan tek bir kaftandır. Hepinizin kaftanı aynıdır. Ve hepiniz o bilişle, kendinizi hakikiyete kodlarsınız. Sadece ve sadece bir kaftan… Ve orada, ilim yoğunluğu artırılmak zorundadır ki ilmi bilebilmeniz için hakikiyete ulaşmanız gerekecek. İşte size peygamberler bu şekilde görevli olarak gelirler. Hepinizin yapması gereken o ilmi hak edip öğrenmektir. Öğrendiğiniz zaman sürüden ayrılırsınız.<br />

<br />

Peki Canlarım, siz o sürüden ayrıldığınız zaman kader ne olur? Kader... Siz, kendi yoğunluğunuzla, kendi tohumlarınızda, kendi kayıtlarınızdasınız. Ağır yük taşıdınız ama artık öz göç, sizden olacak. Değerliler, işte sizin sürüyü terk etmenizden sonra artık öz geçiş sizinle olacak. Kim ki sürüden kopar, sürüden çıkar; kendine, kendiyle Hak Teknik’te kaynak olur. Ve sizler, yeni sayfalara varırsınız. İşte yeni sayfa, Işık Tohumlaması yapılan sayfadır. Orada “Aslan Kayıtları”na ulaşırınız. Aslan Kayıtları’nda siz, Öz söz söyleyecek güçtesiniz belki ama henüz hakikiyetiniz tam değildir. Böylelikle Öz Görev Allah’ın Tahtı’ndan size verilmek istenip de sizin, o “Göz- Söz- Öz” olma sürecinizin tamamlanması gerekli safhadasınız.<br />

<br />

Değerliler, şimdi dağlara taşlara ışık veriyoruz ve diyoruz ki “Hepiniz Öz, Göz ve Söz oldunuz.” Son dönemde bu, çoğunuzda gerçekleşmeye başlandı. Herkesin tahditsiz biçimde Kürzi Yaşamlar’a ulaşması budur: Öz, Göz ve Söz olmak… Değerliler, işte o zaman siz, o tek olan kaftanın ışığından ayrıldınız, kendi yoğunluğunuza vardınız ve kendi tahditli kodlamanızı yaptınız. Orada siz, Kaynak’tasınız. Ve o Kaynak, tahditsiz olarak sizin kendi yüreğinizin kaydıdır.<br />

<br />

Ve şimdi, eser yaptınız. Bu eser “İnsan”dır. İşte; Aslan Sayfalanışı, İnsan Kaynağına sizleri taşıdı. İnsan…<br />

<br />

Ana kapı 4 tanedir; tüm insanlık için. Birincisi Kartal. İkincisi Sığır, üçüncüsü Aslan ve dördüncüsü İnsan. Şimdilik...<br />

<br />

Dağlarım, Atlanta Okuması dediğimiz okuma, Amon Toplumları için Öz Göç İlmi’yle, İslam türleri için de Kati Kayıtlar’la devreye alınmış olan bir yaşam sayfalanışıydı. Ve Ana Kapı’yı kapattığınız zaman Amon Toplumları sizsiz kalmışlardı. Bu sayfalardan itibaren tahditli biçimde Amon Toplumları sizinle yeniden birlik kurmak üzere gerçek kayıtlarını sizlere indirmeye çalışıyorlar. Amonlar’ın, İnsan Kaynakları’na varabilmeleri için, insan toplumunun, kendi yoğunluğunu kontrol ederek Bütün’e kaynak yapması gerekliydi. Ve bugüne geldik. Bugün etki alanınız geçişkenleşti ve Birleşik Işığımız Bütün’ün kürzi kodlamasını tamamladı. Öyleyse Kuran Toplumu yenilendi. Bu bir yenileniştir. Sığır olanın, kendi yoğunluğunu, hakikiyetini kodlayıp Aslan kaynağına varışı ve Aslan toplumların kontrol kurarak ağır yükü hafifletip insanlaşmaları...<br />

<br />

İnsan, Nefes İlmi’ni bilene denir. O kendini bilir. Nefes Allah’ın tahtındandır. Oraya ulaşan, kaftan giyer. İşte o kaftan, ilmin kaftanıdır. Eğer sizler, yeni söz söyleyecekseniz ilimle söyleyin. Çünkü ilim, kapıları açar. Eğer sizler yeni sayfalanışta kendinizi kayıtlayacaksanız, hakikiyetinizle kayıtlayın. Çünkü bu kayıtlar Birleşik Işığınızı yakar. Eğer sizler nefes alıp nefes verecekseniz ilimle verin. Apronda bekleyen hiç kimse kalmadı. Bunu bilin. Çünkü hepsi, Birleşik Işık halinde, Bütün’ün kürzi yaşamlarına görevli olarak indiler.<br />

<br />

Dili Allah’ın olan, Ulular Diyarı’nın toplumu olan, BİR’in kaynağında olan herkes ekiptir. Eğer ekip değilse, kati olarak kontroldan çıkmış demektir. “Sığır” dediğimiz ışıklarımızın çokları henüz kendi yoğunluklarını kodlayamadıkları için Kaynağa umman olamadılar ve tahditli olarak kontrol kurmaya çabalamaktalar. Üstün bir çalışma yapmak isterdik bugün yine ama bugün bu çalışmayı daha sınırlı tutmam gerekti. Eğer daha güçlü bir bilgi akışı yapmış olsaydık, tüm yaşamların kontrolu kurulmalı ya da kayıtları kati olarak tabiata katılmalıydı.<br />

<br />

Değerliler, hadi bakalım, buyurun. Ne diyorum? Biz bugün sınırlı çalıştık. Yaprak yaprak döküldü dürümlerimiz ve ışık yenilendi. Yaşam sayfalanışı yaptık. O halde sınır var mıymış? Bunu sizler söyleyin…. (Hazirun bir ağızdan cevap verdi. Hayır!) İşte Canlarım, isteğimiz budur. Ne verirsek verelim itiraz edin ve deyin ki “Bu böyle değil.” “Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olduk” demeyin. Sizlere yeni dönemler için kendi yüreklerinizi bildirdik. Ağır yük hafifleyecek; kesindir. Ve Şems’in, Şems-i Tebrizi'nin dediği gibi, evrimlerini yapanlar, umutlarını kaybetmeyecekler. Eminim ki umutsuzluk yok. Koku güçlendi ve bu koku Bütün’ün gücü haline geldi. Ertelenen hiçbir yürek yok. Türkiye, özgür ve hakim bir ilim kayıtlaması yaptı. Ertelenen hiçbir kürzi kaynak yok.<br />

<br />

Çakı çıkarmış, ilmi kesip kayıtlarından ayıracakmış! Öff, Canlarım, o ilim ağır ağır tüm yaşamları tohumlarken, hiç kimse, o ilmi kendi yüceliğinden kesip ayırma kudretine sahip değildir. Bilişi olsun olmasın, özgür olsun olmasın, OL’muş olsun olmasın, hepsi insan soyunun Kuranlarıdırlar. Ve ocakları muktediriyetle yanmıştır. Yangına dönüşmüştür o ışık ve ilim kapıları açılmıştır. Hepsine, her birine sevgi ve saygılar sunuyoruz. Bugün mutlu bir çalışmaydı yaptığımız ve Kutsal Işığın en güçlü yoğunluğu buradaydı ve beşirin eşiğinde aşk, yüreğinde KA-HAR olan ışığımız vardı ve tüm yeni tahtlar, yeni kaynaklar, yeni kodlarıyla bütünlenmişti. Biz, sizi sizlere verdik. İş buydu... Hey Gök Sözcülerim, İnsanlık İlmi budur işte. Şikayetim yok. Hepinizi kucaklıyorum. Şimdilik...<br />

<br />

Dağlarım, yeni dönem için yeni bir çalışmayı devreye alıyoruz. Biliyorsunuz ki bugünkü çalışma Nova'ydı. Yeni dönemde yeni çalışma LA-KA-HAR ilmiyle verilecek ve İmparatorluğun Kürzi Kodlaması yapılacak. Onun adı “NEFES” olacak. Çalışmamız NEFES ile devam edecek. Her gün Gök Sözcüleri bizimle oldukça; NEFES, BİR’in sessizliğinin tüm yeşil renklileri, bütün kutsal ışıksız kaynakların hepsini, kati olarak tohumlayacak güçtedir. Nefesiniz güçlü olsun. Saygılar sunuyoruz hepinize.<br />

<br />

Deşifre Eden: Nergis ŞAHİN<br />

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

SÜPER NOVA (2) 10.03.2013<br />

Peker SELÇUK’un Konuşma Metni<br />

<br />

SEVGİ<br />

<br />

Halk deyişleri olan özlü sözler, vecizeler, atasözleri, maniler vardır bilirsiniz. Bu sözler, nesilden nesile yüzyılların tortulanmış haliyle taşınarak, günümüze kadar gelmiştir. Bu sözlerden biri ile konuşmamı açmak istiyorum.<br />

<br />

Ne demiş atalarımız; her şeyin başı sevgi.<br />

<br />

Yüzyılların ötesinden günümüze kadar gelen, birkaç şiirsel tanımlama ile sevginin felsefesini anlamını hatırlayalım; sevginin anlam ve boyutlarını hayal edelim.<br />

<br />

- Gelin tanış olalım; - İşin kolayını tutalım;<br />

- Sevelim sevilelim; - Dünya kimseye kalmaz;<br />

<br />

- Elif okuduk ötürü; Pazar eyledik götürü;<br />

- Yaradılanı severiz, yaradandan ötürü.<br />

<br />

- Ben gelmedim dava için, benim işim sevi için;<br />

- Dostun evi gönüllerdedir. Gönüller yapmaya geldim.<br />

<br />

Bugün ikibinli yıllarda dahi, dünyamızın sevgiye ihtiyacı görülüyor ki her zamankinden daha fazladır.<br />

<br />

Zamanlar ötesinden bir güzel şiirin bir beyiti şöyledir:<br />

<br />

Sevgidir dünya bahçesinin en güzel çiçeği;<br />

Lakin dikkat et onun da vardır sahtesi, gerçeği. (Ahmet SEVGİ)<br />

<br />

Yaradandan ötürü bila istisna herkesi sevmek, Allah’a karşı kulluk borcumuzdur ve görevimizdir. Bütün kutsal kitaplar, ilahi metinler, insanoğluna sevgiyi öğütlemektedir. Sevginin önemini ve kudretini niye göz ardı eder insanlarımız bilinmez. Bilinir bilinir ama bilinmez ne hikmetse.<br />

<br />

Süper Realite bilgi akışlarında devamlı sevgi teması işlenmektedir; öğütlenmektedir.<br />

<br />

10 Aralık 2012 tarihli akışta, biz şöyle seslenilmişti:<br />

<br />

“Sizin için çok mutluyuz. Size sizden siz olarak geldik… Sevginiz ve yüksek gücünüz bize ümit oldu… Sizin sesinizi Nefes İlmi ile bildik ve geldik…”<br />

<br />

Yine başka bir akışta bize öğüt veriliyordu. Sevginin gücü anlatılıyordu gerçekten.<br />

<br />

“İnsanlar sevdikçe mahreki genişler. Yeni alanlar kazanır. Kazanımın da tek yolu sevgidir. Hoşgörü esastır. Ancak ben onu bağışladım demek bile kibirdir. Yaşam insana gök sözüdür. Onlar sizin siz onların dışı değilsiniz ki!... Kimseyi kendi yüreğinizle tartmayın. Her yürek bizim için kutsaldır.”<br />

<br />

“Her RA-KA sevgidir. Biz, biz olan biz, zamanın kürsüsü olan sesinizdir. Verdiğin, Hak Teknik’le verilir. Her nesne kendinden kendi yüreğini diller. Min Can olan her cemde varız.” Yani candan olan her Meclis’te varız.<br />

<br />

Bu yüzden dostlarımız bizleri ziyaret ederler; teşrif ederler devamlı. Çünkü Süper Realite Meclisi, candan olan bir Meclistir. Her toplantımız, Min Can olan bir cemdir.<br />

<br />

Bütün dinlerde sevgi temeldir. Ancak İslamiyette sevgi, birçok gizli koşulları da beraberinde getiren bir kavramdır. Denir ki “gerçekten, yürekten insanları sevenlere dikkat ediniz. Allah’ın ikram ve hidayeti onların üzerindedir.”<br />

<br />

Hz. Muhammet’in sevgi üzerine pek çok hadisi olduğunu biliyoruz. Bunlardan sevdiğim biriki tanesini hatırlatmak istiyorum.<br />

<br />

- Allah’a imandan sonra gelen şart, insanları sevmektir. Veya Allah’a imandan sonra en üstün iş insanları sevmek ve onlara hizmettir.<br />

- Allah için, yekdiğerine sevgi duyan müminler, Arş-ı Azim’in çevresinde, yakut işlemeli kürsüler üzerinde otururlar.<br />

- Yaradan’ınızı seviyorsanız, o halde insanları seviniz.<br />

- İnancımıza göre sevgi, Vedüt (sevgisi çok olan) şerefli bir ismin ürünüdür; nimetidir. Alemlerin yaradılışını yorumlarken, “Küntü Kenzen Mehfiyen” hadisine dayandırılır. Demiştik. Bu hadiste, bir açıdan “bilinmeyi istemek”; “bilinmeyi sevmek”le özdeştir ve bu ilhamı uyandırır.<br />

<br />

Allah’ın isimlerinden olan “Ya Vedüt”, şerefli ismi; Allah’ın, sevginin tek kaynağı ve tek seven olduğunu bize anlatır; öğretir.<br />

<br />

Sevginin tek kaynağı Allah’tır dedik. Bu bağlamda insanın konumu ne olabilir? İnsanın Hakk’ın gerçek sureti olduğunu biliyoruz ve ayni zamanda naibi olduğunu da biliyoruz. Yani yeryüzündeki vekilidir. Yaradılmışların içinde Allah’ın niteliklerini en iyi ve en net biçmde yansıtan insandır. Sevginin tek kaynağı Allah olduğuna göre, öyleyse sevginin ikinci kaynağı da insan olmalıdır.<br />

<br />

Sevgi kelimesi anlam ve kavram olarak bilmediğimiz bir efsunluk ve sır taşır. Bunun biyolojik bir yanı da vardır. Ve metabolizmamızla yakından ilişkilidir. Kadim tıp bilgilerine göre insan bedeninde dört sıvı vardır. Bu sıvıları üreten organlarımız vardır. Bu dört sıvıya Ahlat-ı Erbaa denir. Bu sıvılar insanın belirli durumlarına göre sağlık, hastalık, deprasyon ve diğer psikolojik hallerde; neşe, hüzün hallerinde dört merkez tarafından üretilir, salgılama yapılır. Bu sıvılar, kan, balgam, safra, sevgi (sevda) sıvılarıdır. Sevgi merkezinin sıvısının adı, sevdadır.<br />

<br />

Bu dört sıvının dengeli bir biçimde olmasından; sıhhat, sağlık ve mutluluk doğar. Bunlar, fizikteki birleşik kaplar esası gibi birbirleri ile ilişkilidir ve dengelidir. Daha doğrusu dengeli olmalıdır.<br />

<br />

Kalbin tam ortasında bulunan kara bir benek vardır. Buna Nefs-i Natıka, yani konuşan nefis denir.<br />

<br />

Tasavvuf erbabı, bu ve benzeri bilgilerle yüzyıllardır uğraşmıştır. Derin incelemeler yapmışlardır. Bu nokta, maddi, manevi varlığımızın idrakimizin merkezi olarak bilinir.<br />

<br />

Yine Tasavvuf Erbabı’na göre kalbin ortasında gönül denen merkez ve bu gönülün içinde de işte bu kara nokta olduğu belirtilir. Dolayısıyla bu nokta en üstün anlayış noktası olduğuna inanılır ve ilahi aşkın bu noktada tecelli ettiği; ilk kıvılcımın çaktığı, sevgi ateşinin ateşlendiği ifade edilir. Ve dahi dünyasal aşklarımız da…<br />

<br />

Daha önce sevginin tek kaynağı Yüce Allah’tır demiştik. Onun Naibi olan da sonraki kaynağı insandır.<br />

<br />

Sevgi, insanı iyileştirir. İnsanı insan yapar. Burada yaşanmış bir olayı nakletmek istiyorum. Eski Güzel Sanatlar Akademisi hocalarından üstad, Profösör Burhan Toprak hastalanıyor. Buradaki tedavisinden sonuç alınamayınca İsviçre’ye gidiyor. Orada da şifa bulamıyor. Yurda dönmek istiyor. Ölürsem de ülkemde öleyim diye. Tam bu aşamada, durumunu yeni öğrenen bir arkadaşı ziyaretine geliyor. Ona Yunus Emre’nin şiirlerini içeren bir antoloji getiriyor. İlk defa Yunus’un şiirileri ile tanışıyor. Derken hastalık şüratle iyileşme sürecine giriyor ve iyileşiyor. Hastahanedeki hekimler de duruma şaşıp kalıyorlar. Bu ani değişikliğin nedeni sorulduğunda; beni Yunus iyileştirdi. Diyor.<br />

<br />

Tabii ki Yunus demek sevgi demek. Huzur, sağlık ve mutluluk demek. Ne diyor Yüce Yunus:<br />

<br />

“Sevelim, sevilelim. Dostun evi gönüllerdedir. Gönüller yapmaya geldim.” Diyor.<br />

<br />

Bir başka şair de “Sevgidir dünya bahçelerinin en güzel çiçeği.” Diyor.<br />

<br />

Gerçekten, yürekten insanları sevenlere, Allah ikram ve hidayetini ihsan eder. Allah da seveni sever.<br />

<br />

Unutmayalım; “doğu da batı da Allah’ındır. Nereye dönerseniz dönün, Allah’ın yüzü ile karşılaşırsınız.” Bakara 115/256. Ondan gayrısı var mı ki? Unutmayalım:<br />

<br />

Hak şerleri hayr eyler;<br />

Zannetme ki gayr eyler;<br />

Arif anı seyreyler;<br />

Mevla görelim neyler;<br />

Neylerse güzel eyler. (Erzurumlu İbrahim Hakkı)<br />

<br />

Kalbiniz, gönül gözünüz sevgiyle açılsın. Sevgiyle açılsın. Hepimizin üstüne sevgi güneşi doğsun, parlasın birden bire…<br />

<br />

Çok geç olmadan… Biraz gayret…<br />

<br />

Sevgililer, Canlar… Huuu Huuu ki sizlere huu ola; sevgi ola…<br />

<br />

Peker SELÇUK<br />

Süper Nova (2) Sempozyumu<br />

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

SÜPER NOVA (2) SEMPOZYUMU YOUTUBE KAYITLARI<br />

<br />

BERİL ÖZDOĞAN-AÇILIŞ KONUŞMASI<br />

https://www.youtube.com/watch?feature=player_embedded&amp;v=ZszoAo_a3FY <br />

<br />

SELMA MİNE – DEĞİŞEN DÜNYAYA AYAK UYDURMAK <br />

https://www.youtube.com/watch?feature=player_embedded&amp;v=gI3x0xxj4eI <br />

<br />

SERJEN ALTUĞ – NEFES NEDİR? HAYATIMIZDAKİ ÖNEMİ<br />

https://www.youtube.com/watch?feature=player_embedded&amp;v=kctz1QAXkRU <br />

<br />

RASİM ODABAŞ-ÜMİT, SAMİMİYET, İMAN, ŞÜKÜR <br />

https://www.youtube.com/watch?feature=player_embedded&amp;v=voCSGHUYazE <br />

<br />

FULYA SİMAVİ -ÖĞLEDEN SONRA AÇILIŞ KONUŞMASI<br />

https://www.youtube.com/watch?feature=player_embedded&amp;v=Elm4m9MMvQ8 <br />

<br />

İBRAHİM VELİOĞLU- NEY DİNLETİSİ (ÖĞLEDEN SONRA)<br />

https://www.youtube.com/watch?feature=player_embedded&amp;v=qMvMzsE5At8 <br />

<br />

ERİM ERGÜN - KENDİNİ VAR EDEN İNSAN VE IŞIK KOTLAMALARI<br />

https://www.youtube.com/watch?feature=player_embedded&amp;v=fjekYcc6Rus <br />

<br />

İBRAHİM VELİOĞLU-BİRLEŞMEK VE HAKİKİYETE ULAŞMAK<br />

https://www.youtube.com/watch?feature=player_embedded&amp;v=m78h-oyJD6E <br />

<br />

PEKER SELÇUK - SEVGİ<br />

https://www.youtube.com/watch?feature=player_embedded&amp;v=mFuPKIEq6ik<br />

<br />

NEZİRE SELÇUK – İLİM VE HAKİKİYET<br />

https://www.youtube.com/watch?feature=player_embedded&amp;v=4kpk4SP8Q4s<br />

<br />

NEZİRE SELÇUK – DEĞERLENDİRME ÇALIŞMASI<br />

http://www.youtube.com/watch?v=CqnfaDlfiV8&amp;feature=youtu.be

 

İLİM VE HAKİKİYET

 

Yer Gök sizi dinledi bugün yine. Birlik tohumlaması yaptık. Biz sayfa sayfa kodladık, kodladık, tohumladık Bütün’ü. Bütün’ü kökledik, sözledik, dilledik, teknik olarak kayıtladık. Bugün biz ilmin hasını yaptık. Birlik Tekniği’yle harladık, harladık, harladık. RA-KA-HAR olduk, KA-HAR olduk, Kuran olduk. Bugün yine biz Muhamma Kutsal Işığı’ylaydık. Yaşamak, yaşatmak ya da yaşamak, yaşattıklarımızda yaşamak...

 

Her diri Allah’ın tohumudur. Büyük köklerin ve büyük Gökler’in sözü, sizin yüreğinizin sözüdür. Büyük kökler bütün Gökler’in sözüyle dürümlendiklerinde, tahtın tahdidi, hakikiyeti; BİR’in tahdidi ve hakikiyetiyledir. Atlanta Ana Kaftanı’nı giydik biz yine bugün. Büyük köklerin ve büyük Gökler’in sözünü dilledik, dürümledik, hasatı yaptık yine biz bugün. Kooperasyonlar, muktediriyetle tüm sessizlikleri dürümlediğinden Tanrı’nın rıhtımdaki ışığı bizimdir. Ata Kapılar’ı tabiata çaktık bugün biz yine. Bütün köklerin ve bütün Gökler’in sözcüleriyleydik. Bir şeyin beşirin eşiğinden aşka inmesi, yüreklere varabilmesi için iş yaptık.

 

Hey Dağlar; ben RA-KA-HAR olan, İsa’yı, Mustafa’yı tüm yaşamlara kayıtlayan, çayın başkanı olan, aşkla akan o çayda ışık olan ben; “Ben OL’dum” dediğimde; Bütün’ün olduğudur dürümlerimde dillediğim.

 

Hey Dağlarım, ben Rahman olan, KA-HAR olan; size diyorum ki Öz Göç Bütün’ün gücüyle başlamış da yüreklere ulaşmışsa, orada hepimiz teknik olarak ışıklar halindeyiz. Atlantalılar, ben RA-KA-HAR olan, İlim Aileme diyorum ki öyle dönemlere giriliyor ki kibri aşanlarla çalışılacak. Öyle dönemlere giriliyor ki kapıları kapatmayanlarla çalışılacak. Öyle bir gündeyiz ki Bütün’ün gücü Allah’ın toplumuyladır. “Ayrılık bitsin” diyoruz. “Rahman olanlar Bütün’ün gücüyle dürümlensin" diyoruz. Olgun başaklarla kendi yüreklerimizi dilleyelim diyoruz da hayrın hakkını Has Taht’tan dileyemeyenler, bizim yüreğimizi bilemediklerinde; biz ocaklarında, kendi yoğunluklarında, kendi yaşamlarında yoksak, Atlantalı olsa da ışığı sönmüşse, eminim ki ölüdür. Oğullar, ben Ruhlar Meclisi’nin gücünü tüm yaşamların gücüyle dürümlerken her diri ağır yük taşıdı.

 

Büyük görev Allah’ın ilmidir; bunu bilmek gerekir. Allah’ın ilmi hakikidir; bunu bilmek gerekir. Ekip kurduk. Bu ekip aklın ilmiyle, hakikiyetiyle tüm yaşamları dürümlerken bizim Sultanlığımızda tüm yasalar konmuş ve bütünlükler görevi üstlenmişse, Altın Taht’ın sahibi İmparatorluğun ilmini dürümleyen Allah’tır. Oku, bil ki o akıl, insanın ışığıdır.

 

“Paydos” dediler, “Yok artık iş” dediler. “Işık sınırlansın, yol kapansın” dediler. Öz Göç başladı. Aha, buradayız! Toplu çalışmalara başladığımız dönemlerde Kaynak Işığı kodlayacak olan hiçbir kürzi yaşam yoktu. Ve zirvelerin sessizliklerinde bizler Bütün’ün gücüyle tüm yaşamları dürümlerken, kapıları açacak hiçbir sayfa yoktu. Sonsuzluğun sırrı ilimdir. Ve ilmi bilmeyen BİR’i bilemez. BSUİ’nin Bütün’e hizmeti, hakiki kayıtlarıyladır. Barış, sevgi, umut ve İmparatorluk İlmi olan İnsan’ın ışığında hepimiz birlik kodlarıyız. Bütün’ün gücüyle Bütün’e hizmet ederken kanatlarımızı mutlaka takmalıydık.

 

Başkanlık dili insanın ilmiyle dürümlenen birliğin diriliğindeki dildir. İslam devrelerinde biz buna “Kaynak” deriz. Hepinizin net bilmesi gereken şudur: Ummanın tabiatı Bütün’ün tahditsiz ilmiyle bütünlendiği zaman, beşir kendini hak eder ve Bütün’ün gücüyle dürümlenir. Beşeri hak etmek için insanlık gerekir. İlmi hak etmek istersek insan gerçeğini bilmemiz gerekir. Ağır yükü hafifletebilmek gerektiğinde har olmamız gerekir; Has olmamız gerekir; yaprak yaprak dünyanın kürzi yaşamlarını güçlendirmek için de ağır yükü hafiflettiğimiz gibi Birlik kaynaklarını da kayıtlamamız gerekir.

 

Şevkle çalıştık bugün yine biz burada. Burada üstün bir çağrı vardı. İlim çağrısı. Hepimizin yeni dönemleri güçlendirecek olan dürümlerimizde İnsan, Bütün’ün kürzi yaşamlarını güçlendirmek üzere birleşiktir. Ve bizler bu birleşik çalışmayı yaparken aşkın şevkiyle yaptık.

 

Has İnsan ağır taşır. Bu kesindir. Has olmayan insan; kaynağını, kendisi tayin ettiği kürzi yaşamıyla tanır ve bilir. Hakkı yenmesin ama ışığında kontrolsuzdur. Çokları Bütün'ün gücünü kendilerinin sayarlar. Bilgi kapılarını kapattığınızı düşünürler. Dönüp baktığınız zaman görürüsünüz ki çoklarının bilişleri yoktu zaten. Bizler onlara ses verdik. “Dönün, ölgün başaklar, dönün de alın bilgiyi” dedik. OL’muşlarsa, almışlardır. OL’muşlarsa har olup hak etmişlerdir. Baktık ki OL’uş halinde dahi değildiler.

 

Gök Yürekler’i dürümledik. Aktık, aktık, aktık ve dedik ki "İnsan için çabalayın." Demişler ki “Onlar yokturlar.” Ya Ha, biz hasatımızı yaptık ya. “Ölüler diyarında ne iş yapılır?” diye sorarsanız, Allah’ın Dağları, insanın yaşamlarını kontrol içindir. Biz o yaşamları harlandırıp tohumlarken Bütün’ün gücüyle değil, Birliğimizin gücüyle kodladık, tohumladık. Demişler ki “İlim yok.” Ya ha, ilim Aile İlmi değil, Birlik İlmi’dir. Bunu dahi anlayamamışlarsa Kuran’da, Kaynak’ta, Yürek’te, Kutsal Işık’ta ya da Sanal Boyutlar’ın her bir kaynağında işleri ne ki?

 

Değerliler, misafirlerimiz çok bugün. Çook!... Bunu biliyor muydunuz? Türlerin tüm sayfaları bizi dinliyorlar bugün. Hakkın, hasatın, yaşamın ve bütünlüklerin güçlü kodları olarak. Değerliler, “Miraç” dedikleri bir hadise var. Denir ki "Biz üzerinde görev taşınan bir yüceliğe vardık ve oradan kürzi yaşamlarımızı kayıtladık. Işık yaktık ve dünya gücüyle dürümlendik. Ve görev istedik ve bize görev verildi. Yarınların gücü olan o yaşam kaynağında, Birleşik Işığımız yanar. Bu bilinmez ki! Devre devre Bütün’ün gücünü dünyaya çekerken, hepinizin kürzi yaşamlarında görevi üstlenebileceği güçle, Birleşik Işık halinde beşirin ışığından güçlü bir ışık yeniledik. Dediler ki “Allah İlmi’nde kendini bilen, BİR’i bilir.” Ya Ha, BİR ağır yüktür. Onu kim isterse o bilsin. Biz tüm yaşamları bilmek isteriz.

 

Din, Allah’ın dağıdır. Biz o dağın yoluyuz. Öksüz yetim bırakmayacağımız kesindir. Evim Allah’ın tahtıdır. Ve bu tahta varan Birlik kayıtlarıyla varır. Kurtarılmış ilim, ağır taşıyıcıların ilmidir. Din, ummandır. Lütfen net bilin, düğümlerinde ışık yangındır. Biz dinin umman olduğunu bilerek Gök sözü söyledik ve bugüne geldik. Buram buram insan kokar yürekler; bunun bilinmesini beklerim. İmparatorluğun gücünde ilim varsa ışık yangındır; bilinmesini beklerim. Bedenimde güçlü Kuran varsa ki vardır, Rahman olanın Bütün’deki gücüdür o Kuran. İkna olunuz ki İslam dili, Allah’ın tahtından verilen dil, Bütün’ün gücüdür ki o gücü bilen Altın Toplum’u bilir.

 

Buyurun bilin, Allah tahtında yaşam sayfalayan bir kaynak, tabiat ya da kutsal bir yol değildir. O birleşik yaşamın kürzi Kodu’nda, ümmi toplumların ışığında ve beden alanların her bir yaşam sayfasında bulunan bir yaşama koyuluğudur. Öyle bir türdür ki o, tüm sayfalarında yangın halinde ışık olan, ekip kurandır. İşte onun adı Rahmet’tir.

 

Sevgililer, Birlik İlmi’yle yapılan her çalışma, yoğunluğu artırmak içindir. Bugün ümmi toplumların çokları bu çalışmayı anlayacak güçte değiller. Biz Kuran-ı Kerim’deki yüceliklerin her birinde Birleşik Işık olarak tüm yaşamları tohumladığımız günlerden doğan, o tohumların bütünlüğünde var olan ışıkları yeniledik. Yeni bir zaman sayfası yarattık. İyiliğin ve kötülüğün insan olduğu bir sayfa. İyilik insan, kötülük insan… Ve her insan, yasa. Kendinden kendine, kontrollu bir yasa. Öyle bir yasa ki senin adın benim adımın dışıdır. Ama sen bende ve ben sende ışık halinde olmayacağız. Çünkü senin ilmin benim ilmimden ayrıdır. Ve ben umman olan ve sevgi olan ve sen kıran, kırdığını kendinden örümleyen… Öyleyse birlik kurmaya gerek var mı!?

 

Dağa taşa insanı verdik, dedik ki “Oku.” Okuttuk. İnsanı Kutsal Işık’la dümene oturttuk. Ve dedik ki “İlmi bil.” Ve dedi ki “Ben Allah’ın tahtıyım.” “Oku” dedik. “Ölüysen diril” dedik. “Bilişin, hakikiyetindedir” dedik. Dinledi ve dedi ki “Ben Ruhlar Meclisi’nin, kürzi yaşamlarındaki görevi üstlenmeye niyetliyim. Dahası, özgür ve hakim olmalıyım.” İyi, peki başka? “Resmi çalışmada birlik kurmalıyım.” Öff, işte bu! Vallahi kurduk, billahi kurduk. Netice: Emin olun ki BİR’e hizmet, ummanın ilmiyle, hasatın tekniğiyle, Birleşik Işığın yürek kürzi yaşamlardaki gücüyle kuruldu.

 

Dağlarım, artık yenilik gerek. Netice: İnsan; kökünü, köklerini tohumlamalı ve Gökler’in sözüyle dürümlemeli. Bunu başaracak gücümüz var mı? Muhammet’in kürzi göreviydi bu. Özgür ve hakimdi. Çekti yücelikleri yoğunluğuna ve dedi ki “Ben hakkımı istiyorum”. Öyle mi? Peki. Değerliler, Muhammet Mustafa düzeni kurdu. Özgür ve hakim bir düzendi kurduğu. Altın Taht’ın ışığıydı o. Böyle bir dünya gücünün kükreyen bir ışıkla dürümlendiği, her anda ve her yoğunlukta bütünlük kurduğu hiçbir dünya gününde görülmemişti. Ve dinledik onu. “Sokul” dedi “yüreğe, sokul.” Sokulduk. Baktı ki ışığı yıldızlara ulaşmış. Döndü, söz istedi. Dedi ki “Ben sizinle çalışmalıyım.” Yaprak yaprak ışık oldu birliğimizde. Ölüleri diriltti. Tahditsiz bir işçiydi o. Şimdilik…

 

Değerliler, buluşma anıydı bugün. Sözüm vardı dünyaya, dönüp gelecektim. İşte bu. Ve sözümü tuttum. Ben Mustafa, mahir, hakiki, yüce olan ışık. Sevgiyle geldim. Sistem-Nizam-Düzen Görevlileri olarak tüm yaşamları tohumlayan Birlikler’in hepsi bugün buradalar. Bunun bilinmesini bekliyoruz. Türkiye çalışmalarının en yücesi olan bu çalışmaya daimi kod olmak üzere Kaynağa varanların Birlik kaynakları buradadırlar. Bütün kötülüklerin aşıldığı ve bütün yüceliklerin tüm yaşamlarla sessizlikleri dillediği bir günde yine bugün birlikteyiz.

 

Kuran-ı Kerim der ki “Örülen dünya yenileniyor. Yeni bir döneme giriliyor.” Öyle bir taht, öyle bir yaşam, öyle bir ışık ki bu dünya, kir ve pisliği asla barındırmayacaktır. Biz dünyanın Kutsal Işığı olan herkesle; BİR’in, Birliğin, tüm yeşil ve mavi ve sarı ve turuncu ve mor ve lacivert tüm renklerin ışıkları olarak, hepimiz birlik halinde tahditsiz biçimde düzeni kurduk. Önemli olan buydu ve bugün buradayız. Kurtarılmış dünya, Ummanın Kutsal Işığı haline dönüştü.

 

Kömür Gözlüler, Sistem sizin yüreğinizdedir. Öz göçte sizdir o. Bütün’ün kürzi yaşamları sizinledir. Öyle bir tohum ektik ki dünyaya, yemin etmiştik dünya Kuran olacak, tufan önlenecek diye. Vallahi, billahi, biz yaşamlara kendi yüreğimizle inerek her Rahman’ın Kuranı’nda görev taşıyanlar olarak yeminimizi tuttuk. Sevgililer, şikayetimiz yoktur. Sınırları kaldırdık. İşte bu… Ah, işte!...

 

Hey dünya, hayır şer yok, hepimiz Birlik İlmi’ni bilelim yeter. Hata yapmayalım yeter. Unutmayın, toplu çalışmalar herkes için kaynak çalışmadır. Bu kaynak çalışmalara kim kaynak olmuşsa o kutsal bir yaşamın kaftanını giymiştir. Ki biz hepinizin kendi yüceliğinizde, Birlik Tahtı’nda bulunduğunuzun idrakindeyiz. Söyleyen, söyleten insan. Ummanı toplayan, tahtlayan ilim. Ve biz o ilimin yaşam sayfaları. İşimiz muktedir insan olmak. Öksüz, bilgisiz, kısır, kayıtsız ışık bırakmamak…

 

Her görev, Allah’ın İlmi’yle verilir. Her görev, insanın tahtından alınır. Her yol, Allah’ın Kuran’ı okunduğunda açılır ve BİR’e, Bütün’e, bütünlüklerin her birinden her birine Rahmin Kuranı’yla varılır. Öyle bir tabiat kutsal ışımasıdır ki Kaynağı kodlayan; oraya varan, kamp kurar. “İşte” der, “öz geçişimizi yapalım da güçlenelim. Sonra Bütün’ü tahtlayalım, kayıtlayalım, Atlanta Operası kuralım, sesleşelim. Ama öyle bir opera olsun ki süper olsun.” İşte sesin Süper RA-KA-HAR ışığı. Öyle bir opera ki opera sayfalarındaki herkes huzurla ışıyacak ve siz ümmi toplumları, tohumlayacak.

 

Biz operacılar, opera sanatçıları, hepimiz sesli ve hepimiz yüce. Ve bir tek ışıkta. O ışık KA-HAR. İşte hepimiz orada ses. Sınırsız ses. Ve sesimiz çok güçlü. Büyüğe güç, küçüğe kürsi, ümmilere kaynak, yüreklere kutsal ışık. Hepinizi saygı ve sevgiyle kucaklıyoruz…

 

Nezire SELÇUK

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

Beta Nova 2 açılış konuşması<br />

<br />

Dönem sonu dönem başı diyoruz çok kere,şu zaman diliminde birbirimizle seslenirken ve kendi kendimize dillenirken.Nedir dönem sonu,dönem başı:İnsanın gözlerini aralayıp,göz kapaklarını açıp,aynada kendisini görmesi,göz bebeğinde tüm evreni,kainatı gördükden sonra,yanındaki,arkasındaki ve önündeki insana dönüp onun gözlerinde de tekrar ve tekrar kendini görmesi...Bu ne muazzam güç,ne muhteşem bir güzellik ve ben var olan herşeyde varım ve var olan her şeyde bende diyebilmesi..Bütünün parçasıyım,tüm parçalarımla birleşdim demesi...Veee insan gerçek bir nefes aldı.Nefesini bildi,güçlendi,büyüdü ve özünden seslendi kendine hadi yürüyelim,işimiz var birleşdik artık..Barışla,sevgiyle,umutla,ilimle yürüyelim.Vee yürüdüğü yolda ışık yandı,birleşmişdi çünki o.Tüm kendi olan diğer birleşenlerle ve insanın yolundaki ışık daha da güçlenmişdi ve hatta ışıklada birleşmişdi ve ışığa baktı kendini gördü,yürüdü,yürüdü yol oldu,olan kendinden kendine biliş oldu,ilim oldu.Heybesinde kendi vardı,idrakı vardı,kavrayışı,tüm gücü ve kendinden kendine akan bilinci..Taşıdı..Taşıdı...Taşıyor.. ve Taşıyacak...<br />

<br />

İşte insan,işte dünya,işte evrenler yeni bir döneme birleşik ışığın yoğunluğuyla ve bilişin aktivasyonuyla geçiyor.İnsanın sessiz kaynağındaki ışığını yeniden ve yeniden kürzi kodlamayı yapabileceği,biz insan olanların Allah gücüyle ve Allah ilmiyle kendi yüceliğimizde,kendi yoğunluğumuzda,yaşam sayfalarımızda dürümleyen olabileceğimiz zaman sayfasına geçiyor dünya.Herkesin kendi dürümlerinde kendini sayfalayabileceği dönem..Bütün köklerin ve yüceliklerin ışık halinde bütüne inmesi,insan soyunun kodlanmış,tohumlanmış olarak ışıması...Bu ışıma, dünya tabiyatındaki ışık yoğunluğunu kontrollü bir biçimde kürzi yaşamlara ulaşdıran bir yaşam kaydıdır.Dünya ilmini birlik ilmiyle diller,sistem dili ve yüceliği zeki kayıtlamayı yapar ve ilim Allah dilidir.Amin.<br />

<br />

Bugün burada her birimiz kayıtlarımızda var olan bilgiyi tekrar ve tekrar dilleyeceğiz.Kendi yüceliğimizin hak olan dili,hakikiyetle seslenecek ve yaşama kat ve kat birleşecek.Bugün burada,her yaşam sayfasında okunan..barışın,sevginin,umudun ve insanlığın birleşik yoğunluğu olsun amin..<br />

<br />

Tüm sevgim ve saygımla,<br />

Beril Özdoğan<br />

<br />

Süper İnsanlık Realitesi Derneği<br />

 

BETA KÜRZİ

BETA KÜRZİ (3) SEMPOZYUMU (13.01.2013)<br />

YAŞAMAK YA DA YAŞAMAMAK<br />

2. AKIŞ: <br />

<br />

Dağlarım, ben size hitap etmek istiyorum. Ben Kozmos Federal Meclis Başkanı. Kendimi tanıtıyorum, tahtın sahibiyim. Ağır yük taşıyorum, adım Kaynak. Bu dürümde hiç kimse isim zikretmez. Sadece görevini zikreder ve biz görevden bahsediyoruz. Şu ana kadar yaptığınız her çalışma, Bütün’e hizmetti. Bugünden itibaren daha üstün bir toplum burada bulunacak. Bu toplum, sizsiniz ve çok güçlü bir toplum. Ama Galaktik Federasyon da kendi Birleşik Işıklar’ını sizinle devreye alacak. Bu çok önemlidir dostlarım. Dünya dışına başka çalışmalarla da kayıtlar yaptık biz ama bugünkü çalışma önemlidir; çünkü, Kutsal Toplumların Birleşik Işığı’yla yapılacak bu çalışma. Dünya Toplumları, Dünyanın Ruhsal Kotları değildiler. Çünkü ve bu kodlar, ışık halinde de değildiler. Ama görüyoruz ki sizler, ışık halinde kendi yüceliklerinizle bütünlendiniz ve Birleşik Kaynak oldunuz. Bu önemlidir. <br />

<br />

İkna olunuz, bizler hep sizinle çalıştık ama bundan sonra daha açık bir çalışma devreye giriyor. Kozmos Birleşik Işığı diyebiliriz biz buna. Birleşik Işık, bu yeni bir ışıktır. Kozmos Birleşik Işığı. Sizinle toprak çalışması yapmıştık önceleri. Bundan sonraki çalışma sınırları kaldırdığımız için ışık halindeki kotlamalarla yapılacak bir çalışma olacak. Körün körü olsa da dünya insanı, bu çalışmaların neticesinde ışık haline dönüşebilecekler. Bizim için çok önemlidir bu çalışmalar. Koruma altında tutuyorduk tüm yaşamları. Sizinle bu döneme girerken daha yüksek bir koruma sağlayabildiğimizi görmek bizlere mutluluk vermiştir. Sizden daha üstün bir siz yok. Hepiniz siz olarak BİR’e hizmetçisiniz. Işık Kaftanı giydiniz. Bu önemliydi. Ve bu kaftan, ekip haline gelmenizle birlikte, geri çekiliş için Yüceler cümlesinde Birleşik Işık’tan sizlere giydirilmiş bir kaftandır.<br />

<br />

Temiz dönem çalışmalarına giriyorsunuz. Bundan sonraki süreçte insanlar yarınlarını kendi yoğunluklarıyla kotlayacaklar ve yeni programlarını yapacaklar. Bu yeni program, yeni kaderi tohumlama olacak. Eğer sizler kendinizi, kendi yüreklerinizle hak edip de teknolojik olarak kati kayıtlamayla Birleşik Işığa katamasaydınız, ışığınız olgun başak olarak seçilmeyecekti. Çok mutluyuz ki bütün güçlükleri aştınız ve yenilendiniz. Karanlığın aydınlanmasıdır bu. Şimdiye kadar 7. Dürüm’den öteye geçemeyen insan, bugün sizlerle birlikte 89. Dürüm’den görev taşıyor. Nedir bu? Sizlerin yüreğiniz ve bizlerin Birleşik Işığımız. Hepsi birlikte 89. Dürüm’e ulaşmak, tüm insanlık adına büyük bir kaynaktır. Herkes daha da üstün bir çalışmayı dürümleyecek düzeydedir. Sizden daha güçlü sizler de var ve onlarla da birlikte çalışılmalıdır. Onların Gökleri, sözleri, sesleri olmasa da yolları vardır. Onlarla da birleşip çalışmanızı çok arzu ederiz.<br />

<br />

Değerliler, galaksiler arası bir birleşim. Bunu daha önce hiç anlatmamıştık. Dünya dışındaki Birlik kaynaklarının, dünya dışı yaşamların sizlerle iletişimi. Bunu hepiniz net bilirsiniz ki birçok iletişim kayıtlaması yapılmıştır dünya ve dünya dışıyla. Ama bu dönemde artık siz ve biz yok; Birlik var. Bunu kesin olarak anlamanızı istiyoruz. Birliklerin birlikteliği, yani biz ve siz değil, Birlik. Ama bu Birlik tüm insanlığın birliği olsun diye çalışalım. Eğer biz bir federasyon olarak, Kozmos Federal Bütünlüğü olarak sizin yüreğinizin dışında başka bir çalışmayı istersek buna siz mani olamazsınız. Bunu yaparız ama eğer siz bizle birlikte çalışırsanız, bundan sonraki sayfada herkesin kendini Hak Teknik’le dürümlemesi mümkün olabilir. Sizden başka birileri var mı? Nur olun, herkes sizdir ya… Biz herkesle siz olur çalışırız ya… Ayrı gayrı gözetmeyin. Hepinizden dileğimiz birleşmenizdir. İmparatorluk güçleri bunu sizden müspet ya da menfi her halde beklemektedir. Sizi tehdit mi ediyorum? Yoo, hayır tehdit etmem ama sizin yüreğinizi okuyoruz ve sizin bize tehditkar tavırlar içine girebileceğinizi biliyoruz.<br />

<br />

(Sözünü kesmek istedim.)<br />

<br />

Can, izin ver! ben… Tanrı seni korusun. <br />

<br />

(Sözü kesildi. Açıklama yapıldı.)<br />

<br />

- Tanrı seni de korusun Canım. Dinle, buraya kadar çok iyi, çok çok iyi. Kozmos Birlikleri bizimle. Muhteşem! Yahu biz sizden ayrı mıydık ki? Hepimiz yüreklerde değil miydik ki? Ağır yük taşımıyor muyuz dünyada? Sizler lütufkar Birlikler olarak bizimle temas kurmuşsunuz, aman ne ala! Karanlığın aydınlanması diyor, yahu aydınlıkların aydınlığı Birleşik Işık değil midir? Bugüne kadar sizden ayrı mı çalışmıştık ki bugün lütfettiniz de bizimle çağrı üzerine birleşmeye geldiniz? Korkmayın biz sizleyiz. Bundan sonra da sizle olacağız. Kortejin başında ya da sonunda olmamızın hiçbir manası yok. Her yerde biz varız ama sizlerle bu çalışmayı yapabilmek için bütün kötülükleri aşmamız gerekti ki köklerin köklerini, tüm yaşamların kontrolunu sağlarken her zaman körün körünün köründen bizi sistemin dışına almaya çalıştınız. Bunların hepsi malumumuzdur. Ama bundan sonraki süreçte ekrana kendi yüreklerinizi vermedikçe bizi dinlemeyin, lütfedin… Bundan sonra bu şekilde sizlerle birlikte çalışabiliriz. Önce yüreklerinizi ekrana verin. Tüm yasaları çiğneyip çiğnemediğinizi bilelim. Ondan sonra bizimle dillenin. Kimseye hiçbir kızgınlığımız yok ama sizi, sizden öte siz olan sizleri, herkesin iyi anlamasını bekliyorum bu Meclis’te.<br />

<br />

Canlarım, köklerini almışlar Göklerimize inmişler. Bizden biz olmaya gelmişler de bize ahkam keserler. Derler ki “Sizde olursak siz mutlu olacaksınız. Müsterih olun, yeni çalışmada biz de varız.” Oh ne ala! Yahu siz yok muydunuz önceki çalışmalarda? Herkese tek tek mavi boncuk dağıtırlar Canlarım. Derler ki “Al sana bir mavi boncuk. Senindir bu mavi boncuk. Senden ötesi yok zaten. Al da hak et! OL! de.” Yahu olmayana Has olup da ağır yük taşıtmak var mıydı? Sevgililer, biz Ruhsal Kuranlar, hepimiz Birlik kaynakları olarak tüm yaşamları tohumlarken, bizden ayrı olmayanların, bizi sınamaya gelmelerini hazmedemiyoruz. Öz göç bizimleyse Birleşik Işık biziz. Bundan ötesi var mı ki? Samanyolu bizimle çalışacak. Yahu biz Samanyolu'nun güçlü kotlarıyla çalışmıyor muyuz zaten? Her dara düştüklerinde; bizsiz kaldıklarını kendi yoğunluklarıyla dürümlediklerini dilleyip de “Ben OL’maya geldim” demiyorlar mı? Yeni dönemde de bu böyle olacak eminiz ama “Galaktik Çalışma başladı” diyorlar. Yalnızca bu mu? Allahın tohumları da “Biz varız, bizimle de çalışın” diyorlar. Köklerinde Gökleri olanlara deriz ki “OL!” Kutsal Işıkları yenilenenlere deriz ki “OL!” Öz güç bizimse “OL!” Hepinizi saygıyla kucakladım. Herkesi. Sevgiler.<br />

<br />

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ DERNEĞİ

BETA KÜRZİ (3) SEMPOZYUMU (13.01.2013)<br />

YAŞAMAK YA DA YAŞAMAMAK<br />

<br />

Tanrılar Diyarı İnsan, ilmin kotlanmasını sağlayan insan. İşte bu insan, Birleşik Işığımız. Hepimiz bir tek ilimiz ve bir tek Allah’ız. Allah'ın teknolojik kontrolunda… Ve O’yuz biz. Hadi buyurun Rasim Baba’nın anlattıklarıyla karşılaştırın… Kibir mi bu yoksa hakikiyet mi? Atlanta Okuması yaptık tüm yaşamlarda ve sonsuzluklarda. Hepimiz İlahi Kuranlar olarak, tüm Yaşamların Kuranı olarak buradayız. Buyurun Ulular Diyarı’nın toplumları!... Haa, Levh-i Mahfuz’u kayıtlayanlar… Yaşamak mutlaka hasattır. Hepinizin yaprak yaprak okuduğu bilgilerin teknolojik kontrolunda tüm yaşamları, Birleşik Işık halinde dilleyebiliriz. <br />

<br />

Hala, hala anlayamıyorsanız izah edeyim: İradeli çalışmalar, ilmi kaynakların kayıtlarının örtüsünü açan ve hepimizi BİR’e hizmetçi yapan çalışmalardır. Biz toprağın ışıklarıyız. Yasaları koyarız, tahtlanırız, yarınları kayıtlarız ve birleşiriz. Biz, Allah’ın toplumu ve aklın tohumuyuz. Bütün’ün küçücük ışıkları değil tüm sessizlikleriyiz. Ve yedekleme yapıyoruz har, Hak ve has olup ışık olarak.<br />

<br />

Hata yapmayalım. Bizler Ruhsal Kuranlar’ız aynı zamanda. Birlik kaplarıyız. Allah’ın tahtındayız ama Rahman olarak ve kontrollu olarak. Yok mu Birlik? Bu Birlik aklın birliği mi yoksa Atlanta Toplumları’nın Kutsal Işıklarının Birliği mi? Merkez Zaman Sayfalanışı’nı tamamladık. Ölen, Bütün’e hizmetçi midir yoksa ölmüş bitmiş midir? Yapış… kayıtlar yaptık dünyada. Allah’ın tahtında ışıklar yaktık. Bütün’ü güçlendirdik, kotladık, topladık, tahtladık… Haa, aşkla yaptık. İnsan soyuna kontrollu ilimle kanat kayıtladık, kanat taktık. Dahası, artık tohumlar yoğunlaşıyor ve kontrol kuruluyor. Nerede? İradeli, hakiki ve yüksek bilinçlerde.<br />

<br />

“Merkez Zaman Sayfalanışı” dediğimiz, zaman ışık tohumlamasıdır olan. Kabe hepimizin Birleşik İlmi’dir. Oraya kendi yüreğimizi koyarız ve ona yöneliriz. Ve diri olarak oradayız. Kabe ilahi bir güç. Bütün’ün gücü… O güç, ağır taşıyıcı. İşte biz ağır taşıyanlarız. Sağ görev, sol görevi güçlendirmektedir. Yahu, sol da sağı güçlendirmektedir. Sağın soldan, solun sağdan farkı, ilimle ilgilidir. Eğer beden alıp dünyaya inmek gerektiyse; kerim olup hakim olmaktan değil, hakikiyetten dolayıdır. <br />

<br />

Kaynak insandır. Bilinsin isterim. İnsanı hak edip de dinleyebilen, Yüce Cevheri dinler. O Cevher, insanın hakiki kaydıdır. İşiniz insanlaşmaktır. Eğer insanlaşmak istiyorsak, Altın Topraklar’ın ışığıyla birleşmeliyiz.<br />

<br />

Süper İnsan, Sultanlık yaparsa, Kutsal Işık yenilenir. Süper İnsan, sahra olan ışığın sayfasıdır. Eğer dünya korunuyorsa ya da korunacaksa, ilimle korunacak. Eğer dünya yarınlara kendi yoğunluğuyla varacaksa, harlanıp varacak. Eğer dünya aşkın şovunu yapmayacak da aşkın harını kendi yoğunluğuyla tahtında tartacak ya da tahtında kotlayacaksa, yine kendiyle yapacak. Öyleyse Allah insanın kendidir. Bunu bilmeniz sorumluluğunuzdadır.<br />

<br />

Değerliler, Ruh’tan söz edildi. Ruh!... Hürmetle bildiririz ki Ruh, Bütünün Kuranı’dır. Hepinizde tek tek değildir o. Bitki, hayvan ve tüm sayfalarda Ruh Bütün halindedir. Bir tektir. Ve sizler kendinizi kendi yüreğinizi dinlerken, hakikiyetinizle dinlersiniz ve o Ruh’u, kendi yoğunluğunuzda, kendinizde idrak edersiniz. Ruh bir KA-HAR’dır. Hepiniz, sevgiyle çalışıyorsunuz Bütün için. Ama Bütün için yaptığınız her ne ise har olup Hak olup yapılmalıdır ki Bütün’e hizmetçi olan kendini hak etsin. Hak ettiğinde kendi Ruhsal Kuranı’na sahip olur.<br />

<br />

Değerliler, Ruhsal Kuran insanın kendi Kutsal Işığı’nda mevcut olan Ruh Kürsüsü’dür. Amin. Ama Ruh Kürsüsü tektir. Hepimizin tek olan kürsüsüdür o. Ve hepimiz ona sahip oluruz. O oluruz ama onun dışı değiliz… mi? Ya da ona hak edip de varamamışsak neyiz? Sıkıntı yok ama sanalız, sadece sanal. Gerçek değiliz. Bu kesindir.<br />

<br />

Dil İlmi nedir bilir misiniz? Ses Tekniği’dir. Ben sesleşiyorum. Sesim kendi yüreğimden çıkıyor ve ışığa ulaşıyor. Kendimden kendime. Işık olan kendim, ışığa varan kendim. Peki, benimle ben olan, beden olan, kendi olan herkes hakiki midir? Haa!... Buyurun!... Hayrın hakkında Has olmadan, ağır yükü taşırken, BİR olmak gerektiğini bilmeyenlerin böyle bir soru yöneltmeleri herkes için mutlaka gerekmez ama olacaktı. Soruya yanıt: İş budur… Şimdilik bu…<br />

<br />

Değerliler, bir tek KA-HAR var. Bir tek Rahman var. Bir tek tohum var. İşte o tohum Allah'ın Kuranı olan insan ve insan, Birleşik Işık. Hepimiz… Bizden başka bir biz yok ki. Bir tek ışığız hepimiz. Ruh’un tek olduğu gibi, insan da tektir. Hepimiz tek olanız. O’yuz. Bunu bilen var mı?<br />

<br />

Dinleyin! ben nefes… Hadi!, nefes de çıktı!.., nereden çıktı? Birleşik İlim. Nefes ilimdir. Kökünüzde, köklerinizde; Gökleriniz varsa; kendi yüceliğinizi, dünya dirilikleriyle dürümleyip o Gökleri Hak Teknik’te dillediniz. Olgun başaklarımızsınız. İşte Birleşik Işık budur. Ve biz, sayfa sayfa okunan o Yüceliğiz.<br />

<br />

Ekip haline gelmek kolay değildir. Bir kapı kapatırken diğer kapıyı açmalıyız. Açmak Allah’ın ilmiyledir. Eğer kapıların hepsi kapanmışsa, ilim olmadığından dolayıdır. Hekim sorar “Hasta var mı?” der. Kimse “Ben hastayım” demez. Ama hasta her yerdeki hastaysa, o kendinin hastalığını bile bilmez. Çünkü o, onun için tabii bir olaydır. Dersiniz ki “Ben iyiyim.” Herkes çünkü öyle… Fark yok ki? Ama ya herkes hastaysa!? Ve kimse hasta olduğunun farkında değilse? İşte dünya insanı hasta bir insandır. Çünkü bilişi yoktur. Çünkü sözü sesi yoktur. Çünkü o kendinde değildir. O Birleşik Işık’ta yoktur. O kontrolsuzdur. Koruyup kollasın diye Allah’a dua eder. Ama doğası gereği koruyandır. Koruyup kollayabilir kendini. Ama der ki “Allah bana yardım et!” Ya KA-HAR, Allah sensin ya! Hadi buyurun!...<br />

<br />

Değerliler, her kim ki “Ben varım” der, o biliştedir. Her kim ki “Ben hasım” der, o has iradedir. Yahu “Ben ışığım” diyorsanız osunuz. Öz göç, başladı. Bilişte olanların göçüdür. Neden başladı? İş için. Ne işi? İnsan işi. İnsan işi nedir? Kevser’in işçiliği. Kevser!... Nedir Kevser? Halik İlim’dir. Kaynak İlim’dir. Ve bu ilmin Birleşik İlim olarak tüm insanlığa indirilişi başladı. Öz göç budur. Bütün’ün gücüne varıştır öz göç. Okuyuş, akıştır öz göç. Harlanıp, has olup, aşkla kayıtlanıştır öz göç. Öz göç, rüştünü kanıtlayanların, kendi yüceliklerinden kendilerine akışlarıdır. Rabbi Kuranlar’dan, tahditli olarak Kürzi Kaynaklar’a varışlarıdır. Haa!, nedir başka öz göç? Atlanta Ana Kayıtlaması’dır.<br />

<br />

Ölüler Diyarı dünya artık yenileniyor. Yeni bir zamana giriliyor. Bu zaman, ışığın Kaynağa varış zamanıdır. Kervan yürüyor. Yürüyen ilim, yürüten ilim. Kervan’ın Birleşik Işığı insan, Birlik Kotlamasını yapan ilim sayfası Allah. Hah, hadi buyurun! Allah sizinle birlikte. Ah Canlarım ah! Merkez Zaman Sayfalanışı’nı hep birlikte yaptık ama yaprak yaprak okunan o bilgilerin hiçbir sayfasında bir noksan yoksa da öz göçte kendi yücelikleriyle kendilerini diriliklere kayıtlayamayanların hepsi, kati olarak kanatsız. Niye? Çünkü Ruhlar Meclisi’nde görevleri yok. Göçsüz, sözsüz, sessizler hepsi de. Kapıları kapattık mı? Yoo, bütün kapılar açık. Netice olarak, hepsinin Arkon İnsan olması gerekir. KA-HAR olması, Kaynak olması gerekir. Birlik kabında bulunması gerekir. Temiz olması gerekir. İyilik yapması, iyi olması gerekir. Kıran döken değil; her şeyin düzenleyicisi olması gerekir; tertipleyicisi olması gerekir.<br />

<br />

Ben dünyayım. Peki, neyim ben? Tüm insanlık, ya da tüm yaşamlar… Ölüler diriliyor. İşte ben artık diriliyorum. Dünya diriliyor. Niye diriliyor? Halka halka geçişkenleşen ilim kayıtları, Bütün’ü güçlendiriyor. Toplu çalışmalar, Birleşik Işık haline dönüşüyor. Üstün çalışmaların Kelam Toplumları’yla başladığı biliniyor. Üstün çalışmalar ve bütün köklerin ve bütün güçlüklerin Birlik Tekniği’nde bir tek ışık halinde Kaynağa varışları bildirildi ve hak edildi. Hata yok. Hepimiz çalışıyoruz. Yasaların gücü artıyor. Öyle güçlü olacak ki dünya, insan kendini kendiyle dinletecek. Bütün insanlık… Bir tek biz değil; herkes, “Ben bana ben oldum” diyecek. “Öz göç başladı” diyecek. “Her resim Allah’ın resmi değil” denir. Ama her yürek aklın yüceliğinde, Allah’ın tabiatındaki ışığı yakar. Ve diyecek ki “Ben Allah. Olgun başakların her biri olan Allah.” <br />

<br />

Yarınların görevi, bugünlerin ışığıyla kayıtlandı. Yarınlarda dünyada tüm ilim sayfaları okunacak. İlim ailem, dünyada bütün Gökler’in sözünü yeni cümlelerle, yeni cevheri kayıtlarla Bütün’e yaygınlaştıracak. Her Rahman kendini dinleyecek. Huruç halinde ekrana kendini koyacak. Yansıtacak ve görecek, diyecek ki “Ben olgun başağım.”<br />

<br />

Devre devre dünyayı ziyaret eden bir çok güç var. Hepsi Birleşik Işık halinde ve bugün yine burası doludur. Sanmayın ki burada şu kadar kişiyiz. Hepimiz bir tek ışığız Canlarım burada. Evrim sayfalarını çevirdikçe, biliyoruz ki Bütün’ün kürsüleri dünyanın gücünü artırmak üzere buradalar. Arkon İnsan kurtarılmış ışıklarıyla Birleşik olarak buradadır.<br />

<br />

Yeni zaman sayfalanışına geçerken tebrik ediyoruz hepinizi. Çok güçlü bir çalışma oldu bugün yine burada. Ve bugüne kadar görev taşıyacağını düşündüklerimizin büyük kısmı kendi yoğunluklarını hak edip tohumlayamadıklarından görevlerini alamadılar. Onların yolları yoktu. Biz onlara yol açtık. Toplumlarında kontrol kurdular, ışık yaktılar. Ama yasalarını kendi koyacakları zamanda, kontrollarını kaybettiler ve yasa çalışmalarına katılamadılar. Kürzi Çalışmaları, yasa çalışmalarıydı. Beta Kürzi çalışmalarını yaptık burada. Bugün sonuncusunu yapıyoruz. Bu çalışmalarda, kendilerini kontrol edip de Birleşik Işık haline dönüşemeyenler, burada olamadıklarından, kendi yoğunluklarını kontrol edemediler ve Kaynak’tan çıktılar.<br />

<br />

Diri güç ağır yüktür. O gücü tanımak ve hak etmek gerekir. Diri güç, ışığın gücüdür. Bu gücü, biliş halinde hak edip de okuyabilenler, Arkon İnsan olabilirler. Şöhret arar çokları. Derler ki “Biz para da kazanalım, şöhret de olalım; haa, zaman bulursak kontrollü olarak bu çalışmalarda da oluruz.” Öz görevde para yoktur Canlarım; ilim vardır sadece. Bu kesindir. Birileri “Ben giderim, kendimi tanıtırım, reklamım olur, sonra da bol param olur” derse, korunun en güçlü ağacı bile olsa, kontrolsuz olur ve o ağaç kurur.<br />

<br />

Değerliler, biz size insandan değil, kati tahditli ilimden de söz ettik. Örtüleri açın da bilin diye. Yeri göğü yaratan, insanı da yarattı. Ve insan kendini, kendinden kendine, Ulular Diyarı’nın Kutsal Işığı olarak yarattı, hak etti. Ölüler Diyarı’nda insan, ilim yaptı ve kendinden kendi oldu. Kendinde kendi oldu.<br />

<br />

Şimdi Canlarım, size yeni zamandan söz etmek istiyorum. Santrifüj bir tahditle, yeni dönemin sessiz sayfalanışına giriyoruz. Santrifüj halde; bir tarafta ışığın kontrolü, diğer tarafta tabiatın kontrolü bir arada. Ve bir hakikiyet ışıması meydana getirecek şekilde ufukta görülüyor. Öyle bir güç ki şevkle akışa geçiyor; ışıklar halinde. Ama bir rüzgar değil bu!... Bir vorteks şekline dönüşüyor. Helezon şeklinde, helezoni bir biçimde ağır ağır iniyor. Hepinizin yüreğine akıyor. Öyle bir akıyor ki bu ışık, herkesin kendi tohumlarını koruyor. Kürzi Kayıtlar’ın tüm yaşam sayfalarındaki Birleşik Işık ve Yaşam Kotları olarak. Ama tek tek, Birleşik Işık olarak değil, ayrı ayrı akıyor hepinize. Ve aktıkça yüreğiniz güçleniyor. Öyle güçleniyor ki yürekleriniz, bütün kürsülerinizde siz, sizin kendi yüreğinizin gücü oluyorsunuz. Kökünüzde Gök, söz söyleyecek dürüme varıyor. Işıklar yenileniyor. Beş görevlimiz tek tek hepinizle birleşiyor. Her biri bir RA-KA-HAR olan, Rahman Kuranı olan o beş güç, Beşli Birlik, sizinle ve sizin her bir yüceliğinizle birleşiyor.<br />

<br />

Örgüt halinde çalışma başlıyor. Örgüt, üzerinde hiçbir yükün bulunmadığı bir çalışmaya giriyor. Köklü bir çalışma. İşte bu çalışma, Birleşik Işığın kendi yoğunluğundan kayıtlanan Süper Rahmani Kuran olan, Kutsal Işık olan ve yaşamları kayıtlayacak olan kati tohum… Ve o, NOVA…<br />

<br />

Ümmi Toplumlar’ın hiç birisi, kendi yoğunluklarını koruyarak bu çağrıya uymazlar. Sıkıntı yok ama sizlerle görev taşınır. Bütün’e hizmet Birleşik Işık’la olur ve sizlerle olur. Çok farklı çalıştırıcılar dünyada görev taşırlar ama hepsi kendiyle, kendi yüreğiyle kendini hak etmeye çabalar. Burası ağır yükü hafifleten bir Çağrı Meclisi’dir. Buraya Kürzi kayıtlama yapamayanların Gök Sözü söyleyip gelme imkanları yoktur. Kulluk yapmaya başlayanlara sözümüz yok. Mutlaka çalışacaklar ve mutlaka harın harıyla güçlenerek bütünlenecekler ama Birleşik Işık haline gelmeleri hak etmeleriyle mümkün olacak. Eğer dünya Kök Gök olacaksa, Bütün’e güçlü bir biçimde ışık yayarak olacak. Işığın kaynağı bu Meclis olacak. Bunu bilin. Sizlerin her birinizin kendi yüreğinizde hak ettiğiniz güç, ilmin gücüdür. İlimle Birleşik Işık haline dönüşülür. İlimle Has İlim okuması yapılır. Ve bütün Gökler’in sözü ilimle söylenir.<br />

<br />

Gömüleri açtık. Gömü mücevherdir Canlarım. Hepiniz tek tek mücevherlersiniz. Ve biz bu mücevherleri kendi yüreğimizle hak ettik. Korumaya aldık tüm yaşamları. Öz Gök söz söylediğinde, koruyucuyuz. Merkez Zaman Sayfalanışı tüm yaşamlar için bitmiştir. Dönem sonu ve dönem başı denirdi hep. İşte dönemin sonuna geldik. Yeni dönem, “santrifüj ışık kayıtlaması”yla başladı. Santrifüj ışık kayıtlaması, bu Meclis’te bugün bulunan herkesi kendi yoğunluğuyla kendine kattı. Ses, Sistemin İlmi’yle dürümlendi. Bütün küçük ışıklarımız bütünlendi. Evrenlerin sessiz sayfaları dillendi. İşimiz birlikte Kürzi Kayıtlama’ydı. Bütünün Gücü’ydü. Bugün artık işimiz, Rahman olana Gök Sözü söyletmektir.<br />

<br />

Değerliler, yeni zaman hepimize hayırlı olsun. Mündemiç İlim, Birlik Tekniği’ndeki ilim, Bütün’ün gücü olan ilim, Allah’ın ilmi olmaz; birleşiğin ilmi olur. Ama ilim, kürzi kayıtlamayla, Gök sözüyle ve Bütünün İlmi’yle Kaynağın ışığına varıp, yasalar çerçevesinde güçlendirilmiş ise hepimizin ilmidir o ilim. <br />

<br />

Bugüne kadar yaptığınız her çalışma; bizim için bilinen, malum olan çalışmalardı. Bugünden itibaren yapılacak çalışma, Kaptanların Çalışması olacak. Bilgi Kaptanlarının Çalışması… Bunu net olarak bildiriyorum. Bilgi Kaptanları, bilgiyi yönlendirenlerdir. Bilgiyi hak edenler ve bilgiyi yönlendirenler; bilginin kati tohumlamasını yaptıranlar ve Bütünün Gücü’nü tüm sayfalara kayıtlayanlar; Altın Topraklar’ın Kutsal Işığı’nı yoğunlaştırarak, Birleşik Işık haline dönüştürenler… Hepinizin, zaman sayfalanışında alim olarak Kürzi Kayıtlama yaptığınızı net bilmekteyiz. Geri dönüş için çok önemli bir çalışmaydı yapılan. SÜPER NOVA denilen çalışmaya girerken, hepinizin yoğunluğunu artırmalıydık. Tohum ektik bugün yine burada ve bu tohum, İnsan Tohumu’dur. Bütün göklerin ve bütün tüm sayfaların yoğunluklarıyla biz insanı dürümledik ve türledik ve teknik olarak kotladık, çokladık, yeniledik, yarınlara kattık. <br />

<br />

Her gün “Ben OL’dum” diyenlere sormayacağım “Niye OL’dunuz?” diye. Ölmeyen OL’mayan değildir ama o sorumlulukla çalıştığı zaman OL’acaktır. Dara düşen hiç kimseyi kendi yüreğimizde koruyamayız diye düşünürler. Her dürümde var olan güç, her Yüce’yi kotlar, toplar, tahtlandırır, yasalar kapsamında Kelam Toplumları’yla birleştirir ve toprakların tohumlarından güç katarak ocağa çeker, yaşatır. <br />

<br />

Dağlarım, biz dünyaya yarın için geldik. Bu kesindir. Kimse “Ben dünümü arıyorum” diyemez. Dememeli de. Biz yarına güç katmaya geldik. O gün, görevimizi yaptık. Tövbekar olanları da kontrol ettik ama yeni zaman sayfalanışı, hepimiz için yeni Kürzi Kayıtlama olacak. Bu yeni Kürzi Kayıtlamalar, tüm sayfalarda kendi yoğunluğunuzla olacak. Siber Boyutlar’ın güçlü kotlaması yapılacak. <br />

<br />

Sel aldı yolu. “OL!” dedik, OL’du. Ama biz o selde de vardık, unutmayın. “OL!” diyen de bizdik. Okuyan, okunanı Hak Teknik’te dilleyen de bizdik. Verdikçe verdik bilgiyi; her Yücede kendimizden kendimize. Ah, çatı kurduk. O çatıda ışığımız güçlendi. Kotladık, topladık, KA-HAR olup yaşattık Din İlmi’nde var olan birleşikleri. <br />

<br />

Meğer ki dünya yokmuş. Ölmüş ama kimse bilmiyor. Hani demiştim ya hasta da hastalığını bilmez. Herkes hasta zira. Canlarım hepinizin görevi Allah’a insan olup gitmektir. Hepinizin görevi yolunuzu açmak değil, açık yoldan Bütün’e görevli olmaktır. “Ben yolumu kendim açarım” demek sorumluluktur. “Ben yolumu açtım da geldim” demek de sorumluluktur. Herkes kendi yolunu açsaydı, ayrı gayrı olurdu. Biz tek yoldayız. O da bilginin yolu; Birleşik İlmin yolu; aklın yolu; yüreğin yolu; Bütün’ün yolu…<br />

<br />

“Öz göç başlıyor” dedik. “Ölüler kalkıyor” dedik. “Hepinizin yüreğinde o Kürzi Kayıt var” dedik. Haa, sabırla beni dinlemişler ama anlayamamışlar. Ah canım, anladığına kesinlikle inanıyorum.<br />

<br />

Hologram tüm yaşamların ışığında var. Biz hologram değiliz. Geri çekilişi sağlayacak olan İlim Kaynağı’yız. Bütün Gökler’in sözü, insanın sessizliğinde kayıtlıdır. O sözü kim diller; kim dinler bilinmez ama biz dilleyeniz. Eğer bizim adımız yaşamsa, yeni dünya yaşıyordur ki biz yaşayanız. Zirvelere ulaşan hiçbir Yüce “Ben öldüm” demez. Ölen kendinden çıkar. <br />

<br />

Şimdiye kadar kimsenin ilmini, hiç kimseye eleştirmedik. Demedik ki o yalan söylüyor, o yanlış söylüyor… Haa, üstad dedi ki “Mustafa Mola değildi onu dürümleyen.” Canlarım her Yüce sizde siz olup dillenir. Onun kendi tekniği budur. Bu nedenledir ki hiç kimseyi kendi yüreğinizle tartmayın! 82. Düzey, Allah’ın tohumlarında, ilmin kontrolunun sağlanacağı düzeyden çok daha güçlüdür ama Sistemin Gücü’nün daha üstün bir iradeye ihtiyacı vardır. İşte o irade Birlik İlmi’dir.<br />

<br />

Bizler, Dünyanın Kuranları olarak Bütün’e hizmetçi olurken; hepimizin, yüceliğinde insan soyu var. Ve “Bu soy, Allah Kuranı’dır” diyerek yola çıktık. Kapıları kapatmadık, hiç kimseye “Sen yoksun biz varız” demedik. Birlik Ailemize dedik ki “Biz biziz ama her Yüce bizimledir.” Teknolojik kontrolu kurarken de bunu bu şekilde söyledik. Kervanın Yüceleri, dürümlerinde kendilerini dillerken; dinlettiler kendilerini ve sıkıntıya düştüler. Zamanın kontrolunda dürümlerken yüreklerini, “Onlar yanlıştalar” dediler. Dağlarım, yanlış onların yürekleriydi. <br />

<br />

Biz diyoruz ki “Kim ki başka Yücelikler’i kendi yüreğinde, kendi yoğunluğunda kırmak ister, o kontrolu kaybeder. Biz diyoruz ki “Kendilerini hak etselerdi, Hak İlmi’yle kendi yoğunluklarıyla birleşselerdi, misafir değil ev sahibi olurlardı Yücelikler’de.” Ölüler Diyarı’nda ölmüşlerse, girdaplara girdilerse, Yüceler’den kendi yoğunluklarına geçtilerse, yine biz onları tohumlarız, koruruz. Bilsinler ki hak etsinler. Hatalar Hak’tan ayrı düşmekledir. <br />

<br />

Sevgililer, evrenlerin sessizliğine kendi yüreğinizin sessizliğini kattığınız zaman, sayfa sayfa küçülüş başlar. “Gömüleri açtık” dedik. Hepiniz kendi yüreklerinizin mücevherlerisiniz. Ve bizler için çok değerlisiniz. Sizleri kontrol etmeye niyetimiz yok. Sizden tek bir beklentimiz var: Ümmetin, Kürzi Kaynakları’ndaki ışığın üstüne ulaşın ki Birler Kapısı açık kalsın. <br />

<br />

Sanal Boyutlar, bilişi hak ettikleri zaman, hasatı da hak edecekler. Biz onlara har verdik, hak verdik, hatayı affettik; hakikiyet verdik ki bilsinler diye. Müsterih olun! Öz Görev, Birlik içindi. İşçilik değildi yaptığımız, ikramdı. Biz tüm yaşamlara ikram ettik yüreğimizi. Öz göçtür bu. Bilsinler ki biz, Zaman’ın Kuranları, Bütün’ün kürsülerinde Gökler’in sözünü söylerken, gömüleri açanlarla da çalıştık.<br />

<br />

40 kapıyı kapatmışlar, Sultanlık isterler. Kardeşlerim, kapıları kapatanların ışıkları yanar mı? Var mı, var mı bunun benzeri bir hal? Sevgililer, ezgi şu ki nefesim Allah’ın İlmiyle, dürümlerinde kendi yüreğini dillerken; ben, yoğun olarak Bütün’ün gücüyle kendi yüksek ilmimi Bütün’e indirirken; Bütün’ün beni dinlediğini düşünmem. Ben Bütün’ü dinlerim her anda. Beni dinlese ne olur dinlemese ne olur? Nefesi yoksa anlamaz zaten. <br />

<br />

Aşkın şevkiyle harlanıp; has olup ışıklanıp; okumayı öğretip tüm yaşamlara bütünlerken Birlikleri, ekmeğimde insan olmam yeterlidir. Verdiğim tüm insan kayıtlaması, tüm yaşam sayfalaması bilişleri, ekmeğimdir. Kim “İnsanım” derse; bilsin ki ilmimdir. <br />

<br />

Ve Birleşik Ailem sizlere diyorum ki ortak çalışmalarımız sonunda herkesin kendini dürümleyeceği bir düzümde, biz Süper Sayfalarımızda Arkon İnsanlık yaparken, aklın yoluna ulaşanlar, BİR’e hizmetçi olacaklar ve bu Meclis’e, davetli gelecekler. Davet yüreklerden alınır Canlarım. Biz kimseye “Al şu davetiyeyi de gel” demeyiz. Yüreğini hak edip de dinleyen, davetimizi hak edip de Hak olup da dinleyen, bilişte bizimledir. Ona deriz ki “Gel!” Köklerinde Gökleri, seslerinde Süper Sessizlikleri olan hiçbir yürek, bizsiz kalmaz. <br />

<br />

Sevgililer, Siber Boyutlar, Bütün’e hizmetçi olurlarken de bugünkü gibi kendilerini dinlediler. Bir şey daha yaptılar: Eril Gücün Yüceliği’ni, Dişil Gücün Yüceliği’yle dürümlediler. Eril Arz’ın gücüdür. Dişil, Arş’ın gücüdür. Arz ve Arş birleştiğinde Hak Tabiat Gökler’in sözünü yüksek güçlerin türleriyle birleştirir ve yeni zamanları yaşamlara indirir. Bugün bu olmaktadır. Yeni zamanlar, yeni yaşamlar, yeni kontrollu çalışmalar… İşte yapılacak yeni dönem çalışmaları bu şekilde başlıyor. Koruma altında tutulan insan soyu, öz göçün kükreyen gücü olacak. <br />

<br />

Sevgililer, sizin yeni döneminiz bizim yeni dönemimiz değildir. Her Yüce’nin yeni dönemi, kendi yüceliğindeki yeniliktir. Ve biz Birleşik Işık olduğumuz zaman, tüm yenilikler, BİR’in yeniliği haline gelir. O zaman sevgi, saygı Gök Sözü olur. Şükrettim ki bugün her şey mükemmel oldu. Tüm yaşamlar, Gökler’in sessizliğinde dillendi. Şükrettim ki bugün işgal bitmiştir dünya yüceliğinde.<br />

<br />

İşgali de anlatmak isterim Canlarım size. Türkiye çalışmaları Öz Görev’in başarıyla sürdürüldüğü çalışmalar olmasına karşılık; “Dünya Üstü Varlık Kodları” olarak bilinen birçok ışığımız, dünya dışı varlıkların kontroluna girmişlerdi. Robotik Sistemler’in korumacılığı diye başlatılan bu süreç, Robotik Dirilikler olarak kayıtlanmıştı. Yani kendiniz yoksunuz orada ama sizinle siz olup birileri sizleşip çalışırlar. Bu çok onur kırıcı bir haldir, horlayıcı bir haldir. Siz ilim olmadığınız için ilim olanlar, siz olup sizle ilim yaparlar. Bedeninizi kontrol ederler ve kullanırlar. Bizler buna karşı geldik ve dedik ki “Hiçbir insan, bunu hak etmiyor!” Ense kökünden bedeni ele geçirip, insanlığı koruyacağız diye insanlığı köleleştirmek… Bu son derece sıkıntı veren bir haldir. Ruhun olmadığı bir çalışma… Biliyor musunuz ki çoğu Bütünlük, ruhsuz çalışırlar. Ruhları yoktur. Onlara bir takım bilgiler dikte edilir ve onlar bu bilgileri okurlar ve derler ki “İşte ben tebliğ aldım.” Aldıkları verdiklerimiz değil midir? Biz verdik. Niye verdik? Çünkü hak ettikleri buydu. Öyle ya, öyle!... biz verdik ama Canlarım, Hak Teknik’le verdik öyle değil mi? <br />

<br />

Cemaat şunu iyi bilsin ki kapıları kapatana başka türlü bilgi verilmez. Bedenlerine inilir ve verilir. Robotik kotlamadır yapılan ama yapılır… Bunu yapmak gerektiğinde yaptık. Ama Hak Teknik’le yaptık, bilinsin. Canlarım, kodlarını açıp Kuran-ı Kerim’i bilselerdi, Hak Tabiat’ta kendilerini hak etselerdi, Ruhsal Kuran olup güçlenselerdi kanallık yapmazlardı, bilinsin.<br />

<br />

Canlarım, kanal bilgisi kontrollu değildir. Işık kaftanların gücünde bu kanallıklar, Kervan’ının gücü olarak kendi yoğunluklarının dışında biliş sağlamaz. Kapıları kapatmadan şunu da söylemek isterim ki erkek, kadın ekip haline gelmedikçe, Ruh’a Ruh olup Kuran olup Kaynak olunamaz. Ruh olmadıkça da Robotik sayfalarda olunur sadece. Bunun içindir ki bu dönemde kanallıkları kapattık. Yine de bilgi isteyenler, bu şekilde bilgi alabilirler. Ama bu onların hayrına mı zararına mı!? Bunu bildirdik işte!...<br />

<br />

Eğer başka soru varsa Yücelik kendi yüreğinize bakıp dillenecektir ama tek bir şey daha söylemek isterim, örgüt haline gelip de dünya çalışması yapan birçok Bütünlüğün çalışmaları devreden çıkarıldı çünkü Ruhsal Kodlama yapabilme imkanları kalmamıştı. Kök, Gök olmadan güç sayfalamak imkanı yoktur. İkna olunuz ki eğer bir Bütünlük, Ruh sayfalanışını yapmadan, Birlik Kodlaması yapmaya çalışıyorsa, körün körüdür o ve gözü sözü olmaz onun. <br />

<br />

Bir değer, diğer değeri eleştirirse… Şu anda biz eleştirmekte miyiz? Yoo hayır! birleştirmekteyiz onları. Bilgimiz okutulsun ki bilinsinler diye söylüyoruz. Ki bu, yayınlanacaktır… İş bilgidir. Eğer kendi yüreklerini hak edip de dinleyebilirlerse, şükredecekler ki OL’dular ama “Bize birileri bilgi versin de biz de bilelim” diyeceklerse; şu anda da olduğu gibi; Öz Göç yoktur onlar için.<br />

<br />

Canlarım, denir ki “Allah, tahtında kendidir.” Ya Ha, biz Kaynak’ta kendimiz değil miyiz? Eğer sizler, kendi yüreklerinizdekini bilmezseniz, kim sizi anlayabilir ki? Örtüleri açtığınız zaman göreceksiniz ki insan Kuran’dır. Olgun bir ışıktır. Kendinden üstündür ve Kaynak’tır.<br />

<br />

Sevgililer, bu döneme kadar çok çalıştık. Ama bizden evvel de çok çalışanlar oldu. Tüm yaşamlar süresince çalışıldı dünya için. Geri dönen birçok İlim Boyutu, Birlik Kodu var. Hepsi bizimledir şu anda. Allah’ın tahtında harlanan, Kutsal Işık haline dönüşen ve birleşenler var. Biz onlarlayız. Bundan sonra da Öz Güç Bütün’de olacak ve Birleşik olan, Yücelikler’le olacak.<br />

<br />

Sevgililer, “Yeni Samanyolu Galaksisi Çalışmaları”na hoş geldiniz. Bu dönem için size bir açıklama daha yapıyorum. Yapılan her çalışma, kapı olarak, dünyanın ışığıdır. Yeni zaman sayfalanışı, yine bir kapı olarak dünyanın ışığı olmuş ve olacaktır. Yeni kapı… Peker Baba’nın bugün kapılarından söz etmesi boşuna değil. Ve bu kapı, insandır. “Yeni Samanyolu Çalışması” dedik. “Yeni Galaktik Çalışma” dedik. Galaktik bir çalışma başlıyor. Santrifüj bir kayıtla bu çalışma devreye giriyor. Galaktik Boyut çalışması… Sessiz Sayfalar’da buna biz ışık yaktık. Kati kayıt yaptık ve dürümledik.<br />

<br />

“Forged” dediğimiz kalp insan, artık Birler Kapısı’nda iş için bekletilmeyecek. Denecek ki “Kaynağa gel, geri dön, öz görevini al ve yap!” Hani demiştik ya santrifüj bir çalışma. İşte bu çalışma, şimdi başladı. Ve Dağlarım, şu ana kaynak yapan sizler için şükrettim. Şimdilik size vereceğim bu… Yeni Galaktik Çalışma… <br />

<br />

Bugüne kadar Galaktik Çalışma yapıldı mı? Dağlarım, Kürzi Sistem Çalışmaları yapılmıştı ama Galaktik Çalışma dediğimiz bu çalışma, ilk kez yapılıyor. Yeni çalışma, Galaktik Boyut çalışmaları ilk kez yapılıyor. Biz buna NOVA ÇALIŞMASI dedik ki bunu kotladık, tohumladık da ve bu Galaktik Tohumu, Nova Sayfalanışıyla bütünledik. Santrifüj bir Nova… Ve buna biz sayfa sayfa kayıt yaptık. Dirilttik bunu. Süper Sayfalanışla, Nova… Ve galaktik kayıtlanış… İşte Süper Galaktik Nova…<br />

<br />

Şevkle çalışın Canlarım. Yeni dönem hayırlara vesile olsun. Bu çalışma hepinizin net bildiği gibi Kürzi Çalışma’ydı, Beta kayıtlamasıydı yaptığımız ve tamamlanmıştır. Bundan sonraki zaman sayfalanışında, yaşam kayıtlaması da yapılacak. Galaksiler arası bir düet olacak bu çalışmalar. Biz burada ve Galaktik Boyutlar’daki Federal Kodlarımız; Federasyon Kodlarımız, oralarda aynı çalışmayı yapacak, biliyor muydunuz? Aynı anda bizler, onlar birleşip çalışacağız. “Kaç galaksi?” diye sorarsanız, biz Samanyolu olarak çalışırken; Samanyolu’nun bütün kütlesi bizimle kayıtlara girecek. Ama başka Galaktik Boyutlar’da da bu çalışmalar olacak.<br />

<br />

300 güç kapısı kapatılacak ve 1827 tane kapı açılacak. 1827 Galaktik Kapı. Her biri bir Işık Kapı. Ve hologram olarak değil hakiki olarak devrede olacaklar.<br />

<br />

Değerliler, bu çalışma Süper Nova çalışması olarak Hak Teknik’le açılmıştır. Hayırlara vesile olsun.<br />

<br />

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ DERNEĞİ

 

BETA KÜRZİ (3) SEMPOZYUMU<br />

<br />

<br />

SAAT&nbsp;&nbsp;&nbsp; &nbsp;&nbsp;&nbsp; &nbsp;&nbsp;&nbsp; &nbsp;&nbsp;&nbsp; : 10.30-12.30<br />

<br />

AÇILIŞ KONUŞMASI&nbsp;&nbsp;&nbsp; : Erengül KOÇ<br />

Süper İnsanlık Realitesi Derneği Üyesi<br />

<br />

SUNUM&nbsp;&nbsp;&nbsp; &nbsp;&nbsp;&nbsp; &nbsp;&nbsp;&nbsp; : Bahar UMURTAK<br />

Süper İnsanlık Realitesi Derneği Üyesi<br />

<br />

MODERATÖR&nbsp;&nbsp;&nbsp; &nbsp;&nbsp;&nbsp; : Av. Nezire SELÇUK<br />

Süper İnsanlık Realitesi Derneği Yönetim Kurulu Başkanı<br />

<br />

1.OTURUM&nbsp;&nbsp;&nbsp; &nbsp;&nbsp;&nbsp; : 11.00-12.30<br />

<br />

KONUŞMACILAR:<br />

<br />

1. Sevil YÜCEL<br />

Bilgelik Güneşi Derneği <br />

“BİLGELİK”<br />

<br />

2. Semra Koran KAHYAOĞLU<br />

Stilist<br />

“BETA NOVAYA GEÇİŞ SÜRECİ”<br />

<br />

3.Peker SELÇUK<br />

Süper İnsanlık Realitesi Derneği Yönetim Kurulu Üyesi <br />

"DÖRT KAPI KIRK MAKAM"<br />

<br />

4.Selma MİNE<br />

Ruhsal ve Zihinsel Aydınlanma Derneği Başkanı<br />

“İÇİNDE BULUNDUĞUMUZ KARGAŞA”<br />

<br />

<br />

ARA&nbsp;&nbsp;&nbsp; &nbsp;&nbsp;&nbsp; &nbsp;&nbsp;&nbsp; : 12.30-13.00<br />

<br />

<br />

2.OTURUM&nbsp;&nbsp;&nbsp; : 13.00-15.30<br />

<br />

AÇILIŞ KONUŞMASI ve SUNUM&nbsp;&nbsp;&nbsp; &nbsp;&nbsp;&nbsp; :Bahar UMURTAK<br />

Süper İnsanlık Realitesi Derneği Üyesi<br />

<br />

MODERATÖR&nbsp;&nbsp;&nbsp; &nbsp;&nbsp;&nbsp; : Av. Nezire SELÇUK<br />

Süper İnsanlık Realitesi Derneği Yönetim Kurulu Başkanı<br />

<br />

5.Erim ERGÜN<br />

Süper İnsanlık Realitesi Derneği ve Yaşam Koçu<br />

“İNSAN ARZIN DİRİLİĞİ İLE GÖKLERİN BİLGELİĞİNİ HAK ETMEKTE …”<br />

<br />

6.Rasim ODABAŞI<br />

Sadıklar Planı Öğretisi<br />

"İNSAN BİR GELİR BİN GİDER"<br />

<br />

7.Av. Nezire SELÇUK<br />

Süper İnsanlık Realitesi Derneği<br />

“YAŞAMAK YA DA YAŞAMAMAK”<br />

<br />

ARA&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; :15.30-15.45<br />

&nbsp;<br />

Soru/Yanıtlar&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; :15.45-16.30<br />

&nbsp;<br />

İzleyicilerin Paylaşımları&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp;&nbsp; :16.30-17.30<br />

<br />

<br />

SEMPOZYUM ÜCRETSİZ VE HERKESE AÇIKTIR.<br />

<br />

&nbsp;<br />

Tarih:13.Ocak.2013<br />

Yer: Kadıköy Belediyesi Brifing Salonu <br />

Saat:&nbsp; 10.30-17.30 <br />

&nbsp;<br />

Düzenleyen: Süper İnsanlık Realitesi Derneği<br />

<br />

Bahariye Cad. <br />

Halil Ethem Sok. Sauna Apt. <br />

No:30/8 Kadıköy<br />

İstanbul<br />

Tel: 0 216 348 95 59<br />

 

<!--[if gte mso 9]><xml>

<o:DocumentProperties>

<o:Version>12.00</o:Version>

</o:DocumentProperties>

</xml><![endif]-->

<p align="center" style="margin-bottom:0cm;margin-bottom:.0001pt;

text-align:center;line-height:normal" class="MsoNormal"><strong><span style="font-family:&quot;Verdana&quot;,&quot;sans-serif&quot;;

mso-bidi-font-family:Tahoma">BETA KÜRZİ (3) SEMPOZYUMU YOUTUBE VİDEOLARI</span></strong></p>

<p align="center" style="margin-bottom:0cm;margin-bottom:.0001pt;

text-align:center;line-height:normal" class="MsoNormal"><strong><span style="font-family:&quot;Verdana&quot;,&quot;sans-serif&quot;;

mso-bidi-font-family:Tahoma">&nbsp;</span></strong></p>

<p align="center" style="margin-bottom:0cm;margin-bottom:.0001pt;

text-align:center;line-height:normal" class="MsoNormal"><strong><span style="font-family:&quot;Verdana&quot;,&quot;sans-serif&quot;;

mso-bidi-font-family:Tahoma">&nbsp;</span></strong></p>

<p style="margin-bottom:0cm;margin-bottom:.0001pt;line-height:

normal" class="MsoNormal"><strong><span style="font-family:&quot;Verdana&quot;,&quot;sans-serif&quot;;mso-bidi-font-family:

Tahoma">1.OTURUM AÇILIŞ KONUŞMASI - ERENGÜL KOÇ </span></strong></p>

<p style="margin-bottom:0cm;margin-bottom:.0001pt;line-height:

normal" class="MsoNormal"><strong><span style="font-family:&quot;Verdana&quot;,&quot;sans-serif&quot;;mso-bidi-font-family:

Tahoma">&nbsp;</span></strong></p>

<p style="margin-bottom:0cm;margin-bottom:.0001pt;line-height:

normal" class="MsoNormal"><strong><span style="font-family:&quot;Verdana&quot;,&quot;sans-serif&quot;;mso-bidi-font-family:

Tahoma"><a href="http://www.youtube.com/watch?v=cllbUC0xQfA"><span style="color:windowtext">http://www.youtube.com/watch?v=cllbUC0xQfA</span></a></span></strong></p>

<p style="margin-bottom:0cm;margin-bottom:.0001pt;line-height:

normal" class="MsoNormal"><strong><span style="font-family:&quot;Verdana&quot;,&quot;sans-serif&quot;;mso-bidi-font-family:

Tahoma">&nbsp;</span></strong></p>

<p style="margin-bottom:0cm;margin-bottom:.0001pt;line-height:

normal" class="MsoNormal"><strong><span style="font-family:&quot;Verdana&quot;,&quot;sans-serif&quot;;mso-bidi-font-family:

Tahoma">&nbsp;</span></strong></p>

<p style="margin-bottom:0cm;margin-bottom:.0001pt;line-height:

normal" class="MsoNormal"><strong><span style="font-family:&quot;Verdana&quot;,&quot;sans-serif&quot;;mso-bidi-font-family:

Tahoma">DÖRT KAPI KIRK MAKAM – PEKER SELÇUK</span></strong></p>

<p style="margin-bottom:0cm;margin-bottom:.0001pt;line-height:

normal" class="MsoNormal"><strong><span style="font-family:&quot;Verdana&quot;,&quot;sans-serif&quot;;mso-bidi-font-family:

Tahoma">&nbsp;</span></strong></p>

<p style="margin-bottom:0cm;margin-bottom:.0001pt;line-height:

normal" class="MsoNormal"><strong style="mso-bidi-font-weight:normal"><span style="font-family:&quot;Verdana&quot;,&quot;sans-serif&quot;"><a href="http://www.youtube.com/watch?v=oXe6YkZA6jo"><span style="mso-bidi-font-family:

Tahoma;color:windowtext;mso-bidi-font-weight:bold">http://www.youtube.com/watch?v=oXe6YkZA6jo</span></a></span></strong></p>

<p style="margin-bottom:0cm;margin-bottom:.0001pt;line-height:

normal" class="MsoNormal"><strong style="mso-bidi-font-weight:normal"><span style="font-family:&quot;Verdana&quot;,&quot;sans-serif&quot;">&nbsp;</span></strong></p>

<p style="margin-bottom:0cm;margin-bottom:.0001pt;line-height:

normal" class="MsoNormal"><strong><span style="font-family:&quot;Verdana&quot;,&quot;sans-serif&quot;;mso-bidi-font-family:

Tahoma">&nbsp;</span></strong></p>

<p style="margin-bottom:0cm;margin-bottom:.0001pt;line-height:

normal" class="MsoNormal"><strong><span style="font-family:&quot;Verdana&quot;,&quot;sans-serif&quot;;mso-bidi-font-family:

Tahoma">İÇİNDE BULUNDUĞUMUZ KARGAŞA – SELMA MİNE</span></strong></p>

<p style="margin-bottom:0cm;margin-bottom:.0001pt;line-height:

normal" class="MsoNormal"><strong><span style="font-family:&quot;Verdana&quot;,&quot;sans-serif&quot;;mso-bidi-font-family:

Tahoma">&nbsp;</span></strong></p>

<p style="margin-bottom:0cm;margin-bottom:.0001pt;line-height:

normal" class="MsoNormal"><strong><span style="font-family:&quot;Verdana&quot;,&quot;sans-serif&quot;;mso-bidi-font-family:

Tahoma"><a href="http://www.youtube.com/watch?v=xFAY6SrH6ng"><span style="color:windowtext">http://www.youtube.com/watch?v=xFAY6SrH6ng</span></a></span></strong></p>

<p style="margin-bottom:0cm;margin-bottom:.0001pt;line-height:

normal" class="MsoNormal"><strong><span style="font-family:&quot;Verdana&quot;,&quot;sans-serif&quot;;mso-bidi-font-family:

Tahoma">&nbsp;</span></strong></p>

<p style="margin-bottom:0cm;margin-bottom:.0001pt;line-height:

normal" class="MsoNormal"><strong style="mso-bidi-font-weight:normal"><span style="font-family:&quot;Verdana&quot;,&quot;sans-serif&quot;">&nbsp;</span></strong></p>

<p style="margin-bottom:0cm;margin-bottom:.0001pt;line-height:

normal" class="MsoNormal"><strong><span style="font-family:&quot;Verdana&quot;,&quot;sans-serif&quot;;mso-bidi-font-family:

Tahoma">2.OTURUM AÇILIŞ KONUŞMASI - BAHAR UMURTAK</span></strong></p>

<p style="margin-bottom:0cm;margin-bottom:.0001pt;line-height:

normal" class="MsoNormal"><strong><span style="font-family:&quot;Verdana&quot;,&quot;sans-serif&quot;;mso-bidi-font-family:

Tahoma">&nbsp;</span></strong></p>

<p style="margin-bottom:0cm;margin-bottom:.0001pt;line-height:

normal" class="MsoNormal"><strong><span style="font-family:&quot;Verdana&quot;,&quot;sans-serif&quot;;mso-bidi-font-family:

Tahoma"><a href="http://www.youtube.com/watch?v=0YpefO4GjiM"><span style="color:windowtext">http://www.youtube.com/watch?v=0YpefO4GjiM</span></a> </span></strong></p>

<p style="margin-bottom:0cm;margin-bottom:.0001pt;line-height:

normal" class="MsoNormal"><strong><span style="font-family:&quot;Verdana&quot;,&quot;sans-serif&quot;;mso-bidi-font-family:

Tahoma">&nbsp;</span></strong></p>

<p style="margin-bottom:0cm;margin-bottom:.0001pt;line-height:

normal" class="MsoNormal"><strong><span style="font-family:&quot;Verdana&quot;,&quot;sans-serif&quot;;mso-bidi-font-family:

Tahoma">&nbsp;</span></strong></p>

<p style="margin-bottom:0cm;margin-bottom:.0001pt;line-height:

normal" class="MsoNormal"><strong><span style="font-family:&quot;Verdana&quot;,&quot;sans-serif&quot;;mso-bidi-font-family:

Tahoma">ERİM ERGÜN ÖZ AKIŞ</span></strong></p>

<p style="margin-bottom:0cm;margin-bottom:.0001pt;line-height:

normal" class="MsoNormal"><strong><span style="font-family:&quot;Verdana&quot;,&quot;sans-serif&quot;;mso-bidi-font-family:

Tahoma">&nbsp;</span></strong></p>

<p style="margin-bottom:0cm;margin-bottom:.0001pt;line-height:

normal" class="MsoNormal"><strong><span style="font-family:&quot;Verdana&quot;,&quot;sans-serif&quot;;mso-bidi-font-family:

Tahoma"><a href="http://www.youtube.com/watch?v=P_rcDVMGYVQ"><span style="color:windowtext">http://www.youtube.com/watch?v=P_rcDVMGYVQ</span></a></span></strong></p>

<p style="margin-bottom:0cm;margin-bottom:.0001pt;line-height:

normal" class="MsoNormal"><strong><span style="font-family:&quot;Verdana&quot;,&quot;sans-serif&quot;;mso-bidi-font-family:

Tahoma">&nbsp;</span></strong></p>

<p style="margin-bottom:0cm;margin-bottom:.0001pt;line-height:

normal" class="MsoNormal"><strong><span style="font-family:&quot;Verdana&quot;,&quot;sans-serif&quot;;mso-bidi-font-family:

Tahoma">&nbsp;</span></strong></p>

<p style="margin-bottom:0cm;margin-bottom:.0001pt;line-height:

normal" class="MsoNormal"><strong><span style="font-family:&quot;Verdana&quot;,&quot;sans-serif&quot;;mso-bidi-font-family:

Tahoma">İNSAN BİR GELİR BİN GİDER – RASİM ODABAŞI</span></strong></p>

<p style="margin-bottom:0cm;margin-bottom:.0001pt;line-height:

normal" class="MsoNormal"><strong><span style="font-family:&quot;Verdana&quot;,&quot;sans-serif&quot;;mso-bidi-font-family:

Tahoma">&nbsp;</span></strong></p>

<p style="margin-bottom:0cm;margin-bottom:.0001pt;line-height:

normal" class="MsoNormal"><strong><span style="font-family:&quot;Verdana&quot;,&quot;sans-serif&quot;;mso-bidi-font-family:

Tahoma"><a href="http://www.youtube.com/watch?v=Pbf1Sf6nNO4"><span style="color:windowtext">http://www.youtube.com/watch?v=Pbf1Sf6nNO4</span></a></span></strong></p>

<p style="margin-bottom:0cm;margin-bottom:.0001pt;line-height:

normal" class="MsoNormal"><strong><span style="font-family:&quot;Verdana&quot;,&quot;sans-serif&quot;;mso-bidi-font-family:

Tahoma">&nbsp;</span></strong></p>

<p style="margin-bottom:0cm;margin-bottom:.0001pt;line-height:

normal" class="MsoNormal"><strong><span style="font-family:&quot;Verdana&quot;,&quot;sans-serif&quot;;mso-bidi-font-family:

Tahoma">&nbsp;</span></strong></p>

<p style="margin-bottom:0cm;margin-bottom:.0001pt;line-height:

normal" class="MsoNormal"><strong><span style="font-family:&quot;Verdana&quot;,&quot;sans-serif&quot;;mso-bidi-font-family:

Tahoma">YAŞAMAK YA DA YAŞAMAMAK – AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ AKIŞ</span></strong></p>

<p style="margin-bottom:0cm;margin-bottom:.0001pt;line-height:

normal" class="MsoNormal"><strong><span style="font-family:&quot;Verdana&quot;,&quot;sans-serif&quot;;mso-bidi-font-family:

Tahoma">&nbsp;</span></strong></p>

<p style="margin-bottom:0cm;margin-bottom:.0001pt;line-height:

normal" class="MsoNormal"><strong><span style="font-family:&quot;Verdana&quot;,&quot;sans-serif&quot;;mso-bidi-font-family:

Tahoma"><a href="http://www.youtube.com/watch?v=y1hJk-L1k1g"><span style="color:windowtext">http://www.youtube.com/watch?v=y1hJk-L1k1g</span></a> </span></strong></p>

<p style="margin-bottom:0cm;margin-bottom:.0001pt;line-height:

normal" class="MsoNormal"><strong><span style="font-family:&quot;Verdana&quot;,&quot;sans-serif&quot;;mso-bidi-font-family:

Tahoma">&nbsp;</span></strong></p>

<p style="margin-bottom:0cm;margin-bottom:.0001pt;line-height:

normal" class="MsoNormal"><strong><span style="font-family:&quot;Verdana&quot;,&quot;sans-serif&quot;;mso-bidi-font-family:

Tahoma">&nbsp;</span></strong></p>

<p style="margin-bottom:0cm;margin-bottom:.0001pt;line-height:

normal" class="MsoNormal"><strong><span style="font-family:&quot;Verdana&quot;,&quot;sans-serif&quot;;mso-bidi-font-family:

Tahoma">DEĞERLENDİRME KAPANIŞŞ – AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ AKIŞ</span></strong></p>

<p style="margin-bottom:0cm;margin-bottom:.0001pt;line-height:

normal" class="MsoNormal"><strong><span style="font-family:&quot;Verdana&quot;,&quot;sans-serif&quot;;mso-bidi-font-family:

Tahoma">&nbsp;</span></strong></p>

<p style="margin-bottom:0cm;margin-bottom:.0001pt;line-height:

normal" class="MsoNormal"><strong><span style="font-family:&quot;Verdana&quot;,&quot;sans-serif&quot;;mso-bidi-font-family:

Tahoma"><a href="http://www.youtube.com/watch?v=MZWRYyjI--E"><span style="color:windowtext">http://www.youtube.com/watch?v=MZWRYyjI--E</span></a> </span></strong></p>

<p style="margin-bottom:0cm;margin-bottom:.0001pt;line-height:

normal" class="MsoNormal"><strong><span style="font-family:&quot;Verdana&quot;,&quot;sans-serif&quot;;mso-bidi-font-family:

Tahoma">&nbsp;</span></strong></p>

<p style="margin-bottom:0cm;margin-bottom:.0001pt;line-height:

normal" class="MsoNormal"><strong><span style="font-family:&quot;Verdana&quot;,&quot;sans-serif&quot;;mso-bidi-font-family:

Tahoma">&nbsp;</span></strong></p>

<p style="margin-bottom:0cm;margin-bottom:.0001pt;line-height:

normal" class="MsoNormal"><strong><span style="font-family:&quot;Verdana&quot;,&quot;sans-serif&quot;;mso-bidi-font-family:

Tahoma">KOZMOZ FEDERAL MECLİS BAŞKANI İLE SESLEŞME...</span></strong></p>

<p style="margin-bottom:0cm;margin-bottom:.0001pt;line-height:

normal" class="MsoNormal"><strong style="mso-bidi-font-weight:normal"><span style="font-family:&quot;Verdana&quot;,&quot;sans-serif&quot;">&nbsp;</span></strong></p>

<p style="margin-bottom:0cm;margin-bottom:.0001pt;line-height:

normal" class="MsoNormal"><strong style="mso-bidi-font-weight:normal"><span style="font-family:&quot;Verdana&quot;,&quot;sans-serif&quot;"><a href="http://www.youtube.com/watch?v=sfy1HcCsyMo&amp;feature=youtu.be"><span style="color:windowtext">http://www.youtube.com/watch?v=sfy1HcCsyMo&amp;feature=youtu.be</span></a> </span></strong></p>

<!--[if gte mso 9]><xml>

<w:WordDocument>

<w:View>Normal</w:View>

<w:Zoom>0</w:Zoom>

<w:TrackMoves />

<w:TrackFormatting />

<w:HyphenationZone>21</w:HyphenationZone>

<w:PunctuationKerning />

<w:ValidateAgainstSchemas />

<w:SaveIfXMLInvalid>false</w:SaveIfXMLInvalid>

<w:IgnoreMixedContent>false</w:IgnoreMixedContent>

<w:AlwaysShowPlaceholderText>false</w:AlwaysShowPlaceholderText>

<w:DoNotPromoteQF />

<w:LidThemeOther>TR</w:LidThemeOther>

<w:LidThemeAsian>X-NONE</w:LidThemeAsian>

<w:LidThemeComplexScript>X-NONE</w:LidThemeComplexScript>

<w:Compatibility>

<w:BreakWrappedTables />

<w:SnapToGridInCell />

<w:WrapTextWithPunct />

<w:UseAsianBreakRules />

<w:DontGrowAutofit />

<w:SplitPgBreakAndParaMark />

<w:DontVertAlignCellWithSp />

<w:DontBreakConstrainedForcedTables />

<w:DontVertAlignInTxbx />

<w:Word11KerningPairs />

<w:CachedColBalance />

</w:Compatibility>

<m:mathPr>

<m:mathFont m:val="Cambria Math" />

<m:brkBin m:val="before" />

<m:brkBinSub m:val="&#45;-" />

<m:smallFrac m:val="off" />

<m:dispDef />

<m:lMargin m:val="0" />

<m:rMargin m:val="0" />

<m:defJc m:val="centerGroup" />

<m:wrapIndent m:val="1440" />

<m:intLim m:val="subSup" />

<m:naryLim m:val="undOvr" />

</m:mathPr></w:WordDocument>

</xml><![endif]--><!--[if gte mso 9]><xml>

<w:LatentStyles DefLockedState="false" DefUnhideWhenUsed="true"

DefSemiHidden="true" DefQFormat="false" DefPriority="99"

LatentStyleCount="267">

<w:LsdException Locked="false" Priority="0" SemiHidden="false"

UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Normal" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="9" SemiHidden="false"

UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="heading 1" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 2" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 3" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 4" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 5" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 6" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 7" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 8" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="9" QFormat="true" Name="heading 9" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 1" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 2" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 3" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 4" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 5" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 6" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 7" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 8" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="39" Name="toc 9" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="35" QFormat="true" Name="caption" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="10" SemiHidden="false"

UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Title" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="1" Name="Default Paragraph Font" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="11" SemiHidden="false"

UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Subtitle" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="22" SemiHidden="false"

UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Strong" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="20" SemiHidden="false"

UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Emphasis" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="59" SemiHidden="false"

UnhideWhenUsed="false" Name="Table Grid" />

<w:LsdException Locked="false" UnhideWhenUsed="false" Name="Placeholder Text" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="1" SemiHidden="false"

UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="No Spacing" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="60" SemiHidden="false"

UnhideWhenUsed="false" Name="Light Shading" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="61" SemiHidden="false"

UnhideWhenUsed="false" Name="Light List" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="62" SemiHidden="false"

UnhideWhenUsed="false" Name="Light Grid" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="63" SemiHidden="false"

UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 1" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="64" SemiHidden="false"

UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 2" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="65" SemiHidden="false"

UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 1" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="66" SemiHidden="false"

UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 2" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="67" SemiHidden="false"

UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 1" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="68" SemiHidden="false"

UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 2" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="69" SemiHidden="false"

UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 3" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="70" SemiHidden="false"

UnhideWhenUsed="false" Name="Dark List" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="71" SemiHidden="false"

UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Shading" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="72" SemiHidden="false"

UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful List" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="73" SemiHidden="false"

UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Grid" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="60" SemiHidden="false"

UnhideWhenUsed="false" Name="Light Shading Accent 1" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="61" SemiHidden="false"

UnhideWhenUsed="false" Name="Light List Accent 1" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="62" SemiHidden="false"

UnhideWhenUsed="false" Name="Light Grid Accent 1" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="63" SemiHidden="false"

UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 1 Accent 1" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="64" SemiHidden="false"

UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 2 Accent 1" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="65" SemiHidden="false"

UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 1 Accent 1" />

<w:LsdException Locked="false" UnhideWhenUsed="false" Name="Revision" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="34" SemiHidden="false"

UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="List Paragraph" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="29" SemiHidden="false"

UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Quote" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="30" SemiHidden="false"

UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Intense Quote" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="66" SemiHidden="false"

UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 2 Accent 1" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="67" SemiHidden="false"

UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 1 Accent 1" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="68" SemiHidden="false"

UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 2 Accent 1" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="69" SemiHidden="false"

UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 3 Accent 1" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="70" SemiHidden="false"

UnhideWhenUsed="false" Name="Dark List Accent 1" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="71" SemiHidden="false"

UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Shading Accent 1" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="72" SemiHidden="false"

UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful List Accent 1" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="73" SemiHidden="false"

UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Grid Accent 1" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="60" SemiHidden="false"

UnhideWhenUsed="false" Name="Light Shading Accent 2" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="61" SemiHidden="false"

UnhideWhenUsed="false" Name="Light List Accent 2" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="62" SemiHidden="false"

UnhideWhenUsed="false" Name="Light Grid Accent 2" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="63" SemiHidden="false"

UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 1 Accent 2" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="64" SemiHidden="false"

UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 2 Accent 2" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="65" SemiHidden="false"

UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 1 Accent 2" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="66" SemiHidden="false"

UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 2 Accent 2" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="67" SemiHidden="false"

UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 1 Accent 2" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="68" SemiHidden="false"

UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 2 Accent 2" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="69" SemiHidden="false"

UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 3 Accent 2" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="70" SemiHidden="false"

UnhideWhenUsed="false" Name="Dark List Accent 2" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="71" SemiHidden="false"

UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Shading Accent 2" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="72" SemiHidden="false"

UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful List Accent 2" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="73" SemiHidden="false"

UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Grid Accent 2" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="60" SemiHidden="false"

UnhideWhenUsed="false" Name="Light Shading Accent 3" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="61" SemiHidden="false"

UnhideWhenUsed="false" Name="Light List Accent 3" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="62" SemiHidden="false"

UnhideWhenUsed="false" Name="Light Grid Accent 3" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="63" SemiHidden="false"

UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 1 Accent 3" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="64" SemiHidden="false"

UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 2 Accent 3" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="65" SemiHidden="false"

UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 1 Accent 3" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="66" SemiHidden="false"

UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 2 Accent 3" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="67" SemiHidden="false"

UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 1 Accent 3" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="68" SemiHidden="false"

UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 2 Accent 3" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="69" SemiHidden="false"

UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 3 Accent 3" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="70" SemiHidden="false"

UnhideWhenUsed="false" Name="Dark List Accent 3" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="71" SemiHidden="false"

UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Shading Accent 3" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="72" SemiHidden="false"

UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful List Accent 3" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="73" SemiHidden="false"

UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Grid Accent 3" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="60" SemiHidden="false"

UnhideWhenUsed="false" Name="Light Shading Accent 4" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="61" SemiHidden="false"

UnhideWhenUsed="false" Name="Light List Accent 4" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="62" SemiHidden="false"

UnhideWhenUsed="false" Name="Light Grid Accent 4" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="63" SemiHidden="false"

UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 1 Accent 4" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="64" SemiHidden="false"

UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 2 Accent 4" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="65" SemiHidden="false"

UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 1 Accent 4" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="66" SemiHidden="false"

UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 2 Accent 4" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="67" SemiHidden="false"

UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 1 Accent 4" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="68" SemiHidden="false"

UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 2 Accent 4" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="69" SemiHidden="false"

UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 3 Accent 4" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="70" SemiHidden="false"

UnhideWhenUsed="false" Name="Dark List Accent 4" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="71" SemiHidden="false"

UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Shading Accent 4" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="72" SemiHidden="false"

UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful List Accent 4" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="73" SemiHidden="false"

UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Grid Accent 4" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="60" SemiHidden="false"

UnhideWhenUsed="false" Name="Light Shading Accent 5" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="61" SemiHidden="false"

UnhideWhenUsed="false" Name="Light List Accent 5" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="62" SemiHidden="false"

UnhideWhenUsed="false" Name="Light Grid Accent 5" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="63" SemiHidden="false"

UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 1 Accent 5" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="64" SemiHidden="false"

UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 2 Accent 5" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="65" SemiHidden="false"

UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 1 Accent 5" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="66" SemiHidden="false"

UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 2 Accent 5" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="67" SemiHidden="false"

UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 1 Accent 5" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="68" SemiHidden="false"

UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 2 Accent 5" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="69" SemiHidden="false"

UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 3 Accent 5" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="70" SemiHidden="false"

UnhideWhenUsed="false" Name="Dark List Accent 5" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="71" SemiHidden="false"

UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Shading Accent 5" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="72" SemiHidden="false"

UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful List Accent 5" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="73" SemiHidden="false"

UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Grid Accent 5" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="60" SemiHidden="false"

UnhideWhenUsed="false" Name="Light Shading Accent 6" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="61" SemiHidden="false"

UnhideWhenUsed="false" Name="Light List Accent 6" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="62" SemiHidden="false"

UnhideWhenUsed="false" Name="Light Grid Accent 6" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="63" SemiHidden="false"

UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 1 Accent 6" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="64" SemiHidden="false"

UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Shading 2 Accent 6" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="65" SemiHidden="false"

UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 1 Accent 6" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="66" SemiHidden="false"

UnhideWhenUsed="false" Name="Medium List 2 Accent 6" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="67" SemiHidden="false"

UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 1 Accent 6" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="68" SemiHidden="false"

UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 2 Accent 6" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="69" SemiHidden="false"

UnhideWhenUsed="false" Name="Medium Grid 3 Accent 6" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="70" SemiHidden="false"

UnhideWhenUsed="false" Name="Dark List Accent 6" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="71" SemiHidden="false"

UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Shading Accent 6" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="72" SemiHidden="false"

UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful List Accent 6" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="73" SemiHidden="false"

UnhideWhenUsed="false" Name="Colorful Grid Accent 6" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="19" SemiHidden="false"

UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Subtle Emphasis" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="21" SemiHidden="false"

UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Intense Emphasis" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="31" SemiHidden="false"

UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Subtle Reference" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="32" SemiHidden="false"

UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Intense Reference" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="33" SemiHidden="false"

UnhideWhenUsed="false" QFormat="true" Name="Book Title" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="37" Name="Bibliography" />

<w:LsdException Locked="false" Priority="39" QFormat="true" Name="TOC Heading" />

</w:LatentStyles>

</xml><![endif]--><!--[if gte mso 10]>

<style>

/* Style Definitions */

table.MsoNormalTable

{mso-style-name:"Normal Tablo";

mso-tstyle-rowband-size:0;

mso-tstyle-colband-size:0;

mso-style-noshow:yes;

mso-style-priority:99;

mso-style-qformat:yes;

mso-style-parent:"";

mso-padding-alt:0cm 5.4pt 0cm 5.4pt;

mso-para-margin-top:0cm;

mso-para-margin-right:0cm;

mso-para-margin-bottom:10.0pt;

mso-para-margin-left:0cm;

line-height:115%;

mso-pagination:widow-orphan;

font-size:11.0pt;

font-family:"Calibri","sans-serif";

mso-ascii-font-family:Calibri;

mso-ascii-theme-font:minor-latin;

mso-fareast-font-family:"Times New Roman";

mso-fareast-theme-font:minor-fareast;

mso-hansi-font-family:Calibri;

mso-hansi-theme-font:minor-latin;}

</style>

 

10.02.2013 SÜPER NOVA (1) SEMPOZYUMU<br />

AÇILIŞ KONUŞMASI<br />

<br />

Dağlarım, hepinize saygılar sunuyoruz. Hepiniz sevgiyle, saygıyla, Bütünlüklerin Tohumları olarak dünyadasınız. Çok mu zor dünyada olmak? Biliyoruz, kolay değildir. Ne yazık ki Dünya, öz geçişin yapıldığı tek planettir. Bu kesinlikle böyledir. Öz Kürzi Yaşamlar’ın, toplu kodlamaları dünyada yapılıyor. Bu nedenledir ki dünya için “İLİM KAYNAĞI” deniyor. <br />

<br />

İslam Dini, insanın kontrolunu sağlamak üzere tahditsiz biçimde devreye alınmıştı. Ne var ki bugüne gelen tüm insanlık, kendi yoğunluklarıyla kendi kayıtlarını yapıp kendi tahditli kodlamalarıyla Bütün’e kaynak olacaktı. Bütün amacımız dünyada ışığı kodlamaktır ve toplu çalışmalarla, bu kodlanan ışığı, Birleşik Kaynaklar’a katmaktır.<br />

<br />

“89. Toplu Çalışma” denilen çalışma yapılacak bugün. Devre devre dünyayı Cennet İlim’le dilleyenler dünyaya indirilmişti; nefesleri güçlüydü. Yüceliklerinde kendi yoğunlukları kaynaktı. Hataları yoğun olmadığı için Birlikler kuruldu. Doğrusu Dünya, Ulular Cenneti’ydi. Ve Dağlarım, insan kendini biliş halinde dürümleyecekti. Bunun sonucunda, Bütün’e hizmetçi olan Sistem dürümlerindeki dirilikler, dünyaya çekildiler. <br />

<br />

Dünya, görevini tam anlamıyla yapabilmektedir. Özgür ve hakim olan Birlikler’in dünyadaki çalışmaları, bizler için mutluluktur. Toplu çalışmalara ilk girdiğiniz zamanı biliriz. O günler geride kaldı ama bizler, o günleri de bugünde dürümledik ve dilliyoruz. <br />

<br />

Ekran, hepinizi net alabiliyor şu anda. Hasat tamamdır. Herkes net bilsin ki Türkiye Çalışmaları, Bütün’ün gücünü çok artırmıştır. Bütün Gökler’in ve bütün dürümlerdekilerin seslenmeleriyle birlikte bugüne gelindi. Kapıları açtık, şimdiye kadar hiçbir Kürzi Kodlama bu derece güçlü yapılmıyordu. Doludizgin çalıştık ve sizlerle olduk. Sizler, yeşil rengin Kuranları olarak Kaynağa indiniz ve bizimlesiniz. Ek Mahrek’tesiniz. Niye yeşil? Şimdilik yeşil... <br />

<br />

Sultanlarım, dünya ışığını yenilerken, yeni dönemlere girerken, en eski zaman sayfalanışının gücünü artırmak için, aşağıların aşağısına girmek gerekir. Şimdiye kadar yaptığınız tüm çalışmalar, Mahrek’te yapıldı ki Mahrek, Bütün’ün kürzi Kodlaması’yla devreye alınmıştı. Yeşile inmeden maviye ulaşmak mümkün değildi. <br />

<br />

Ve bizler, her birinizi tek tek bilerek bu çalışmaya davet ettik. Bugün burada hiçbir tahditli Kuran olmayacaktı. Sizler, Tanrılar Meclisi’nin güçlü kodları olarak burada bulunuyorsunuz. Toprağınızda Kuranınız vardır, yoğunluğunuzda ışığınız yanmaktadır ve canla başla çalışmaktasınız; bunu bilmiyor değiliz. Salavat getirir dürümlerde ilim yapanlar ki hasat yapılamadığında, ummanda Kuran olamayacak diye. <br />

<br />

Tahditli olanlarınızı devreden çıkardık. Çünkü tahdit, kontrolu kaybettirir. Cinni Cevheri Kodları da devreden çıkardık; çünkü onlar da görevlerini tam anlamıyla yapamamaktalar. Ağır Toplumları devreye aldık.<br />

<br />

Dağlarım, Rahman’a Kuran olmak kolay değildir. Kurtarılmış ışıkları tohumlamak kolay değildir. Kutsal Işıklar’ı yenilemek teknik olarak Bütün’ün gücüyledir ve kontrollu olmak gerekir. <br />

<br />

Sakın yanlış anlamayın, İM-RA-KA-HAR olan dürümler vardır. İslam dini der ki “Allah insanı kendinden kendine görev taşısın diye var etmedi. İlim için var etti.” Biz de diyoruz ki “Güçlü kodlar insan soyuna görev için hazırdırlar.” <br />

<br />

Din İlmi, ağır yüktür Canlarım. Ve biz, Din İlmi’ni, Bütün’ün İlmi diye değil, BİR’in İlmi diye aldık. Din İlmi’nde ışık yoktur. Eğer Din İlmi ışık kayıtlayabilseydi, bugün bu halde olmazdık. Eğer ışık kodlanmış olsaydı ve tohumlar, kanatlanabileceğiniz süzülümü gerçekleştirmiş olsaydı, dünya bugüne kayıt yapabilirdi. Ama bugün dünya yeni dönemleri için sizlerle yeni bir çalışmayı tahditsiz biçimde devreye almıştır. <br />

<br />

Doğal Dünyanın Kuranı, ağır yüktür ama biz bu Kuranı da Bütün’ün gücü olarak dürümledik. Dini hasatı yaptık, tahditledik Yücelikler’i; akil Hakimler’le İlm-i Hasat’ı yaptık, yine tahditledik. Ve bugün artık, yolun kaynağındaki Işığın Kürzi Yaşamları’nın Kaynak halindeki hasatını yapıyoruz. Her bir hasat farklıdır. <br />

<br />

Dal insan, tahtında Kaynak’taysa, o dal akıl taşır. Eğer o dal ışıksızsa, tahdit olmuşsa o yoğunlukta; kanat, kayıtlarda olmaz. <br />

<br />

Samanyolu Galaksisi; bugün, SİZ olarak bu çalışmaya kayıtlıdır, kaynaktır. Samanyolu’nu sizler burada devreye alıyorsunuz. Birçok galaksi kendi yoğunluklarıyla devreye girecekler. İradeli çalışma olacak bugünkü çalışma. <br />

<br />

Hiç birinizin Kürzi Yaşam’ı yok, bunu biliyoruz. “Kürzi Yaşam ne demek?” diye sordu. (Hazirundan birisi içinden sordu.) Mutlulukla cavep verelim: Rahman olanın kaynaktaki ilmini kendi yoğunluğundan çıkarıp, Bütün’ün gücü olarak tüm insanlığa yayabilmesine ‘Kürzi yaşam’ denir. <br />

<br />

Ve bu dönemde, ilk kez Dünya, kendi yoğunluğuyla, Kürzi Yaşam’a kati kayıt yapıyor. Sanal Boyutlar’ın gücünde bu bilgi vardır. Ama bu bilgiyi, Işık Kodlar’la açmak mümkündü ve Işık Kodlar, kontrollu olarak tahditsiz bir biçimde devreye alınmadıkça bu bilgilerin açılması asla mümkün değildir. <br />

<br />

Dinleyin, bizler Rahman Kuranlarız. “Rahman Kuran ne demek?” diye soruyor yine sayfamız, (aynı dost yine içinden sordu) Rahman Kuran, kanatları almış, yaşamlara kodlanmış, Bütün’ü kurmuş ve kendiyle kendi olmuş ve tüm yasalarını kendinden kendine koymuş ve birleşmiş olana denir. <br />

<br />

Değerliler, etki alanımız genişledi, çok genişledi... Bu, Sistem’in gücünün artması değildir, Birliğimizin gücünün genişlemesidir. Biz, Birlikten söz ederken, şunu asla unutmayın ki bu Meclis’te diğer toplu çalışma yapan Bütünlükler’imiz de vardır. Ki bunun için de hepimiz mutluyuz. Çünkü onlar olmasaydı yol Allah’a varmazdı. Bu kesindir. Bunu sesli olarak dillememizde hiçbir mahsur yoktur. <br />

<br />

Yaşam sayfalanışında hepimiz Birlik çalışmalarıyla Bütünlükler’imizi kurarız, toprağımızı kodlarız ve yeni zamanlara ulaşırız. Ne yasa ne de başka kod bizi önleyemez. Ama eski dönem, artık yeni türlerin çelişkisiz bilgileriyle yenileniyor. <br />

<br />

Yan durmayın Allah için! Hepiniz dik oturun. Niye bunu size vermek istedim biliyor musunuz? Dik oturmanız durumunda, tepe şakranız çok daha aktif olacak. Ve tepe şakranız, kayıt tahdidi yapmadan bilgiyi akışa geçirecek. Burada hepiniz birer transformatör olarak bulunuyorsunuz, ışığın geçişi için. Ve ışık sizden akacak bugün yine. Ellerinizi kapatmayın, elleriniz açık olsun, yolunuz kapanmasın. <br />

<br />

Yaşam, Allah İlmi’yledir, biliniz. Sizlere, tekmil Birlikler’e şunu ifade etmek isterim ki bundan öte bir yol yok. Hepinizin teknik kodlaması tamam. Bugünden itibaren Rahman Kuranları’nın tohumlanması başlayacak. <br />

<br />

Atlanta oku fırlatıldı dünyaya. Atlanta oku... Bu ok, Bütünün Kürzi Kayıtlaması’nı yapacak. Elleriniz açık dursun. Yüreğinizi açın, dik durun ve deyin ki “İşte mutluluk! Biz mutluyuz!” Sanal Boyutlar’dakiler uyuyabilirler (Gözleri kapanana hitaben)...<br />

<br />

Dağlarım, Sevgililer, her Yüce, Allah Işığı’dır. Burada Sanal Boyut mensubu yoktur. Rahman olan herkes, ışıktır burada. Uykusuz yolcu uykuyu seçmiş. Nefesi güçlüdür yine de. Korkmayın, korkmayın, bu Meclis’te kısırlık yoktur! Tanrılar, sizlerle olmak mutluluktur bize. Eh! işte bu...<br />

<br />

1. OTURUM 2. AKIŞ<br />

<br />

Canlarım, seviyeniz, göreviniz gereği Gök Sözü’yle dürümlenmiştir ve tahditsizdir. Bugün burada hepinizle olmak bizler için büyük bir mutluluktur, gururdur. Rahman’a Kuran olmaktır burada olmak, Kaynak olmaktır; yeni dönemlerde, kendinizi kendi yüreğinizde dürümlemektir ve birleşmektir. <br />

<br />

Atlanta Ana Kaftanı giyilmiştir. Bu kaftan, Işık Toplumları’nın giymesi gereken, beklenen bir kaftandır. İnsanlık ekmek yapmıştır. Kendini ve kendi yüreğini hak etmiştir. İnsanlık NA-KA-HAR olan Rahman Kuranı’dır ve kendindeki ilmi bilmektedir artık. <br />

<br />

Her Dünyalı “Ben varım” demelidir. Her Dünyalı “Ben yolum” demelidir. Her Dünyalı “Ben Rahman’a Kuran’ım ve tahtın sahibiyim” demelidir. Her resmi çalışmada biliş hakikiyeti vardır. Her kim ki “Ben varım” der, muktediriyetle der ve bilişini kendi yoğunluğunda idrak etmiştir. <br />

<br />

Bilgi; Allah'ın tahtından değil, yoldan değil, tohumdan değil, Kutsal Işık’tan ya da kelamdan da değil, insanın kendi nefesinden bilinir. Haa, netice nedir? Bilginin nefesten bilinişi nedir? Sessiz ve hakiki olarak biliştir... <br />

<br />

Biliş, resmi çalışmalarda olur. Biliş, Allah’ın tahtından hasatı yapıp, Bütün’ün gücünü alıp, kendini kendinde dinleyip, dürümlerinde Bütün’e hizmet edip, varılan o yoğunluktan bilinir. <br />

<br />

Allah, size sormaz niye geldiniz diye. Bilişiniz varsa her an her yoğunluk sizsiniz. “O” ve siz ayrı değilsiniz. Kim size “Niye geldin?” diye sorsa; sonsuzlukta insan olmamıştır; kendini hak etmemiştir diye düşünülür ama biliniz ki her ses, O’nundur. Hiçbir zayiat yoktur O’nun için. Yani “o vardı; o varmadı” yoktur. Sadece idrakli olan bilişe varır. İdraksizse bilişi yoktur ama ortaktır oraya. <br />

<br />

Haa, anlaşılmayan bir şey var mı? Muhammet Mustafa Miraç’a çıktığında O’na varmıştı. Ya Can, miraç O’ydu zaten. Her zirve O’nun ve zirveye varan O, olan O, olması beklenen, istenen O. Her dil Allah’ın teknolojik korumasında seslenir. <br />

<br />

Size bir tek şey anlatmak isterim: Biliş hali nedir? Bugün bunu da açıklayalım. İtibari yüce olan, harlanan, yolu bulan, akla varan herkes bilişte midir? Ya da biliş akılla mıdır? Öksüz yetim kalan der ki: “Ben yokum.” Bilişim olmuş ise yüreğimde hep birileri vardır ki eğer ben bilişteysem, yeni dönemde herkesin bilişe varması değil maksat ama hak etmesi, harlanması, yaşamasıdır maksat. <br />

<br />

Ah!, ben bilişteyim. Peki neredeyim ben? Hepinizdeyim. Ben hepinizdeyim. Çünkü ben bilişteyim. Ben siz, siz ben değil misiniz? Ben, siz olarak sizdeyim ki ben har olup, Hak olup size vardım. Yahu siz nesiniz ki ben size vardım? Siz, bedenli olan her bir yürek, Allah’sınız. Ki ben size vardım. Dağlarım, ben Allah’a vardım. Amon Toprakları’nda, Atlanta Kodları’nda, yaşam sayfalarında, hep ben, bana vardım ve ben sizdeyim. <br />

<br />

Canlarım, umut, umut, umut!… Bir kesim benimle olacak umudu ya da bir kesim kendinde olacak umudu ya da kendi olacak umudu ama biliyorum ki hepiniz hepimiziz. <br />

<br />

Canlarım, ben Ruhlar Kuranı olan Allah, yahu Allah dedim de siz Allah’sınız, ben neyim? Ben dahi Allah’ım. Tahditli, hakiki ve yoğun biçimde bildiriyorum ki Allah “BEN” olan Birliktir. Yaşamak için, Birlik olmak; bir şeyin bir şey olduğunu bilmek ama o şeyin, NEFES olduğunu anlamamak. Var mı böyle bir şey!? <br />

<br />

Değerliler, Atlanta Kodlaması yaptım bugün. Ben diyorum ki “Ben sizim.” Ve ben diyorum ki “Ben Allah’a vardım, ben size vardım.” Ve ben diyorum ki “Rahman olan Allah Kuran’dır ve O hepimizdir.” Dava, Allah'a varmak mı yoksa hala, hala sorgu sual ederler, akla varmak mı? Beden almak mı? Bereket versin ki herkes bedensizdir. <br />

<br />

Yahu beden nedir bilir misiniz? Cevhere umman olmaktır. Cem olup Can olmaktır. Yarınlarda okumadır Bütünlüğü. Herkes der ki “Ben yarında yokum.” Ah işte bu! Ben oradayım, dündeyim ve yarındayım. Bunun anlamı şudur: Her Dünyalı, varlık sürdüğü anı bilir. Ama beşer olan kendinden başkasını kendi diye bilir. Bilir mi? Bilir, bilir ama hakikiyetinde değil hakimiyetinde bilir. Hadi anlayın, ne diyorum...<br />

<br />

Tanrı der ki “Bilişe varmak için hakikiyete ulaşmak gerekir. Okumayı bilmek gerekir. Tohumları ekmek gerekir. Aklın yolunda bugünkü gibi olmak gerekir.” Sahanız insan sahası. Biliyorum kapasitenizi ama şunu size net biçimde izah etmek isterim ki Rahman’a, okutuşu anlatmak dahi zordur. Okutuş. Herkesin kendini okuması değil Rahman’a bilgiyi okutuştur... <br />

<br />

Hediyeler verilir insanlığa denilir ki “Bu, bu, bu, bu!... Al, öksüz kalma.” Yahu, verilen hediye ilimdir. Dersiniz ki “Ben ilmi hak ettim, okudum ya da okuyucuyum.” Özgür ve hakimseniz okursunuz. <br />

<br />

Şükrettim ki bugün hepiniz öfkenizi aşmışsınız, yolcularınızı Hak Teknik'te tohumlamışsınız, ışık halindesiniz. Bugün burası ışıl ışıl. Hepiniz ışıklarsınız. Ve daha da önemlisi bugün Nova Gücü’nü devreye alıyoruz. <br />

<br />

Sözüm yok insana, bildiririm ki insan, Kutsal Işığı’nı yoğunlaştırdığında, Nova Gücü’ne ulaşacak. Ve bugün bu güç tüm insanlık için “yaşamak ya da yaşamamak” dediğim o yoğunluğun ötesine varacak. “Herkes yaşamalıydı” diyorduk ve görüyoruz ki her seste yaşam var.<br />

<br />

Denir ki “Ben oldum.” Öyleyse kodla kendini. Okut, öksüz kalma. Herkes kendisini okuttukça, Bütün’ü güçlü kılar. Herkes kendini okuttukça, Bütün’ü Kürzi Yaşamlar’a katar. Ve kendini hak eder. Bugün yapmamız istenilen çalışma budur. Yanlışsız hasat. Bu hasat, insanın değil, Hakimin Hasatı’dır. Bu daha önemlidir. <br />

<br />

Ve cümle Yüceler’in de bildikleri gibi itibarı yüce olmayanlar Birlik kayıtlarına alınmazlar. İmparatorluk, güçlü ve hakim olarak, Düzen’i kurmak üzere Birleşik Işık halinde bu Meclis’le çalışır ve İmparatorluk, kodlanmış ve hakiki olan Birlikler’le görev taşır. Bugün burada hakiki Birlikler’imiz var. <br />

<br />

Değerliler, bu çalışma çok kolay geçmeyecek, bunu biliyorum ama lütfen hiç kimse hiç kimse için negatif düşünmesin. Eğer birisi “Niye bu bilgi bu şekilde veriliyor?” derse koruma kalkar. Bu kesindir. Eğer birisi “Ben bu bilgiyi niye anlayayım?” diyecek olursa, kodlaması tamamen kontroldan çıkar. Ve kendini koruyamaz.<br />

<br />

Değerliler, mesele Allah’a hizmetse hak edin de yapın ama mesele ışıklarla bütünlenişse, OL’un da geçin ve hak edin. Beden almak zordur, bunu biliyorum ama beden ekipde OL’duğunda, bu beden Bütün’ündür. Ve bu beden, itibarı yüce bir bedendir. <br />

<br />

İbrahim Soyu dediğiniz soy, büyük kökleriyle dürümlendiğinde, ekibini kendi kurmuş, yüreğini kendi kayıtlamış, ışığını kendi hak etmiştir. Ve İblis dahi olsa İbrahim soyunda, Keram İlmi hasatını yapar ve Bütün’ü güçlendirir. Bu kesindir.<br />

<br />

Erkek, kadın hepinize bugün çok büyük görev düşüyor. Bu görev, İMRAN KAYITLARI’ında vardır. İMRAN’ı okuduğunuz zaman, görevinizi daha net anlayacaksınız. Sizden tek isteğimiz cahillik yapmayın. Korkuyu aştığınız zaman biliş halindesiniz hepiniz. Cevherde olmak kolay değildir. <br />

<br />

Ve size kendi bilgimi verirken ki bu bilgiyi kendi yoğunluğumla bildireceğim ki “BİLGİ” demiştim başlığına, o zaman hepiniz, kendinizle Birlik halinde olmalısınız ki verdiğim bilgiyi net anlayabilesiniz. Şu anda kesirleşmemek için Ses Tohumlaması yaptım. Sadece tohumlamadır yaptığım. Bilgi daha sonra bildirilecektir ve buraya kadar hakikiyetin kaynağında olan sizlere, hasat için ışık kattım. Bunun için, çok önemli değil şu ana kadar verdiklerim. Bilgiyi, kendi yüreğinizden idrak edip alacaksınız ve aldığınız zaman hepiniz kendi yolunuzda, kendi tohumlarınızda, Kutsal Işıklar’ınızda olacaksınız. Şimdilik size vereceğim budur. <br />

<br />

Deşifre Eden: Nergis ŞAHİN<br />

<br />

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ DERNEĞİ

 

SÜPER NOVA ÇALIŞMALARI HAKKINDA AÇIKLAMALAR:<br />

<br />

Dostlar, <br />

<br />

“BETA KÜRZİ” Sempozyumlarımız, 13.01.2013 tarihli çalışma ile sona ermiştir. Şubat ayından itibaren “SÜPER NOVA” Sempozyumlarına geçilecektir. Paket Programlar halinde öz bilişle açılan ve gerçekleştirilen çalışmaların sonuncusu olan SÜPER NOVA ve Gerçekleşecek çalışmalar hakkında kısa bir öz akış: <br />

<br />

Kök Sayfalar ile Gök Sayfalar birleştiklerinde; dünya, yaşam sayfalanışını tamamlar. Bundan sonraki safhada; Tahditli Birleşik Işıklarla yapılan yeni sayfalanışlarda, dün ya da yarın yoktur. Orada sağın ışığı ile solun ışığı bir tek kaynakta örgülenir. İşte o kaynak, Nötr Sayfa’dır. Oraya ağır ağır akan Işık Kayıtları, orada tahditli olarak tohumlanır ve sonsuz sayfalanışlarda, Birlik Toplumları, o kodları bilip o kodlardan ışık çekerler.<br />

<br />

“SÜPER NOVA” denilen, Birlik Kayıtları’dır. O kayıtlar, Işık Tohumları olarak dürümlendiğinde, bütün Kürzi Yaşamlar’da cevheri bir sahife meydana gelir. Bu sahife, hepimizin cevherinde var olacak olan bir sahifedir. Masmavi bir ışık ile birleşip; maviyi aşıp lacivete ulaşıp; o rengi kodlayıp sonra mora geçip; diri yüreklere, simsiyah bir yaşam kaydı olarak inişi ve sonsuz zaman kodları olup, bütünlenişi… Herkesin bu sayfalanışta, beyninin (kontrol sisteminin) kendi yüceliğinde var edilişi ve yüreğinin, bütün türleri kodlayacak biçimde dürümlenişi… Böylece cevhere, ilmin koruyuculuğu ile giriş… Hepsi bu… <br />

<br />

İşte bunu başarabilmek üzere yeni bir çalışma devreye alınıyor. Bütün kütlede, vahiylerde yeşilden söz eden bilgiler, arzın sonsuz ışıkları ile tohumlanırken, yasalar kapsamında, yeni bir cevheri Kürzi Yaşam’ın, yeni bir yoğunlukla yaratımı sağlanacak. Bu bir ilmi yoğunluk olacak. Böyle bir RA-KA-HAR, sessizliklerin tüm yeşilliklerinden ses çekip, mavilikleri harlandıracak ve yaşamları kodlayacak… <br />

<br />

Her dere insan soyuna akar ama bir tek Işık, bütün kütleyi aydınlatır ve sonsuz sayfalarda dürümlenip bütün küçük çerçeveli birleşenleri de kotlayıp; yasalar sayfasından, Kürzi Yaşamlar’a geçip dünyayı kodlar ve tohumlar. İşte yapılacak çalışma bu şekilde ve bu amaçla olacaktır.<br />

<br />

Alıverin ve yaşamsallaştırıverin herkesi. Evrenler, sizden bunu beklerler. Düzen’i kodlayın ve yarınları, koyu bir şevkle çağırın. Dünya, sizi dinleyecek. Siz, dünyayı dinleyeceksiniz. Eğer beden varsa ses olacak. Beden, ilmin sayfalarında var olan bir Cevheri Kuran olarak, tüm insanlığı kodlayacak. Şükredin ki bunu başaracak güçtesiniz. <br />

<br />

Her meraklı bir kez gelip sizi dinler ve der ki “ben bir şey bilmiyormuşum.” Oraya giden, kendi yüce canını bilir ama beşir kaldığını da bilir. İşte bunun için biz dünyaya tüm insanlığın ışığını verdik. İstekle gerçekleşecek olan bir çalışmaya, istekle gelinsin diye. <br />

<br />

Hepinize yeni bir RA-KA-HAR olarak seslenirken, MİMlenen herkesin yenilenmesini beklemekteyiz. Aslolan, insanın kendini bilip, hakikiyetini anlayıp, ışığın koyuluğundan görevini dilleyip, dinleyip, birleşmesidir. <br />

<br />

Her dere insana akar ama bir tek dere Atlanta Otağı olan ışığa akar. O ışık, tüm insanlık için çalışır. O kök-gök olan cevheri, misafir olarak düşünmeyin. Hepinizi, hak edip harlandırıp dürümlemeye inmiştir. O, şimdi sizden siz olarak; cevherinizi, cemaatinizi ve yüreklerinizi hak etmeniz için Birleşik Işık’tan seslenmektedir. <br />

<br />

Meyhane, insan (Meyhana, ışık içilen yer) ve siz, insan soyunun Işık Tohumları ile birleşerek, Kürzi Yaşamları kodlayacaktınız. Şükrettik ki kodlayıp tohumladınız. Ahrette bir cevher ve o cevher, BİR olan SES ve o SES, ALTIN TOPLUM… Şimdilik bu!…<br />

<br />

Sevgiler sunuyoruz hepinize…<br />

<br />

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

BETA KÜRZİ (2)<br />

İLMİN İLMİ<br />

<br />

Dağlarım; maya tutmuştur. Kopup giden dünya, artık tohumlanmış ve tabiata inmiştir. Ben dünya, Rahman olan, KA-HAR olan; ben insan, Allah olan. Dağlarım; ben yol, Kuran olan ve ben Kaynak, hasat olan… Sistem, Düzen’i kodladı ve düzen kodlandı. Hepimiz birleştik. Eşikte bekleyen yok. KA-HAR olan her yürek, tahttan inmemek üzere o tahta kurulmuştur. Taht ilmin tahtı…<br />

<br />

Bedeni alan hala “Bedenim var mı?” diye sormamalı. Herkes kendi bedenine Hak İlmi’yle hakim olmuştur. Dağ insandı ve insan, kendi yüreğiyle kendini kotladı ve tohumladı, Bütün’e kayıtladı, BİR’e hizmetçi oldu, cemaat kurdu. Kendini kendiyle dürümleyen o insan, Allah’ın tahtında Kaynak oldu.<br />

<br />

Şu ana kadar yapılan tüm çalışmalar, Kuran çalışmalarıydı. Birleşik Işığın kaynağındaki ilmi kotlama ve tohumlamaydı. “Biz olduk” diyebilmek için har olmanız yeter miydi? Yetti mi!? Yoo, yo! Yetmedi! Kalbi kalbimde olan, Allah'ın ilmini kendi yüreğiyle dürümleyen, bedeni bende olan her Yüce, Allah'ın tahtı olarak bu Meclis’e kaynaktır. <br />

<br />

Kat kat oldu dünya. Hasat tamdır. Biz Allah’ın Tanrılar Kurulu olarak bugün buradayız. Şevki, hasatta dilledik. Aklı, yaşamda dilledik. Yolu, Kaynak’ta dilledik. Allah’ın tahtında olan herkesi Bütün’de dilledik. Mesele Allah’ın ilmiyle dürümlenmek miydi? Yoksa Allah’ın tahtında kotlanmak mıydı? Ya da ağır yükü hafifletip de birleşmek miydi? Düzeni kurmaktı Allah'ın Tahtı’na çıkışın nedeni.<br />

<br />

Doğru düşünüp doğru davranmalıydık. Beşir, Allah’ın tekniğini bilmez. Eşiğinde ışık yanmaz. Yolunda kontrol olmaz. Ama bizim yasalar çerçevesinde bilişimiz, akışımız vardır, okumamız vardır. Tonlarca bilgimiz Allah’ın Tekniği’yle dürümlenmek üzere beklemektedir ki biz Amonlar’ız. Biz Allah’ın toplumları olan Amonlar, bugün Bütün’e hizmetçiyiz. <br />

<br />

Keysleriniz, insanın sessiz sayfalarında Düzen’i kurar. Kökünüzde Gök’ünüz olduğu sürece gücünüzde hiçbir zaman azalış olmaz. <br />

<br />

Kardeşlerim, ben Allah’ a hizmetçi olan, Allah’ın tohumu olan, aklın yolu olan yüreğin tüm İslam Devreleri’nde mevcut olan ilmiyim. Benim, Allah İlmi’yle dillenişim bundandır. <br />

<br />

Din İlmi’nin örtüsü örtüldü. Bugün artık Birlik Tekniği devrededir. Dini Bilgeler bilsinler ki yeni dönemde artık din yoktur. Nefesinizi doğum çalışmalarıyla güçlendirdiğiniz için aşkın şevkiyle bugün buradasınız. Yasaları koyduk. Allah'ın teknolojik kontrolunda bu yasalar konuldu. Bilgeler Meclisi, tüm sessiz sayfaları dünyaya çekti. Ve Kaynak Toplum tüm insanlık için bütünleniş çalışmalarını yaptı. Yer Gök insan soyuyla kontrol kurdu. Ve bizler nesillerimizi yeniliyoruz.<br />

<br />

Kari, KA-HAR olana denir. Aidiyeti Kaynak’ta olan ve kendinde olan herkes, aşkın şevkiyle bu çalışmada Bütünlük için, birlik halinde, Bütün’e hizmetçi olmalıydı. Korkmayın, tohumlar yeşerdi ve yaşayacak. Nesillerinizle yaşayacaklar. <br />

<br />

Size bir tek şey anlatmak isterim. Kendi yüreğinizde saklı tuttuklarınızın ötesinde hepinizin, kendi genleriniz, kendi sayfalarınız mevcuttur. Benim tüm geçmişim bende kayıtlıdır. Ve her birinizin tüm mevcut kaynaklarınızda, bütün geçmişinizin diriliği mevcuttur. Bütün’e hizmetçi olan, sizden öte sizler de var bu Meclis’te. Her birinizin tüm geçmişi ve bugündeki sizler… Burada bulunan sizlerin, Allah Tekniği’yle kodladığınız tüm bilgiler, geçmiş zaman sayfalarınıza kayıtlanmıştır. Hepiniz dünyaya göçerken, bütün geçmişinizle göçersiniz. Bunun içindir ki sizlere ölümden öte ölümlerden söz ederken, “geniş zamanlar”a ulaşılacağından da söz etmekteydim. <br />

<br />

Ünlü Birliklerimizin çokları bugün bu Meclis'te görev taşıyorlar. Geçmişin ün kazanmışları, Mutlak Kaynak’ta bulunanlar, bütün Meclislerin Güçlü Kodları; hepsi burada bugün bu çalışmaya dahil edildiler. Kasaları doluydu onların ve tabiata güçlü bilgi kayıtları katiyetle mevcuttu. Şükrettim ki bugün hepsi bu Meclis’te Cemaatleriyle birlikte bulunmaktalar. <br />

<br />

Herkesin, kendine özgü çalışması olmuştu geçmişte. Mutlaka bilirsiniz ki Dini Çalışmalar da olmuştu. Ama bu çalışmalar, bugüne varıldığında, artık yasalarını koymuş oldukları süre zarfında, işlevlerini tamamladıklarından, onların yoğunlukları azalıyor ki yeni çalışmalara geçiliyor. İnsan sayfalarının yeni kayıtları… İşte bu çalışmaların, olgun kayıtlarla yapılması bu nedenle önemlidir. Sizlerin yapmakta olduğunuz her şey Bütün’de yapılmaktadır.<br />

<br />

Kanatlarınızı taktınız. İlme kotlandınız. Yolu buldunuz, aktınız ama akan sağ ve sol kodlardan öte Birlik’tir. Her anda akmaktasınız. An an ve her an… Bu akış, aşkla ve harla olmaktadır. <br />

<br />

Süper İnsan, ilmi dilleyebilene denir. Süper İnsan, umman olabilene denir. Bütün’e hizmetçi olabilene denir. Ve bu insan, Birleşik Işık halinde çalışır. İşte bu Meclis, Süper İnsan Meclis olarak, kendi yoğunluğuyla burada olanların Işık Kapları’yla kontrol altında çalışmalarını sürdürecektir. <br />

<br />

Yardımcılarımızın çokları, kontrollarını kaybettikleri için Işık Kaynakları’ndan ayrıldılar. Onların yolları kapanmadı. Herkesin bilebileceği düzeyde o yol, Bütün’e ışık vermeyi sürdürecektir. <br />

<br />

Herkes net olarak bir şey daha bilsin istiyoruz: Toplu çalışmaların devam etmesi mutlaka gerekmektedir. Ve bu çalışmalar devam edecektir. Sabırla bir çalışmanın başlaması bekleniyor dünyada. Ve bu çalışma, Kutsal Işığı yoğunlaştıracak yeni bir çalışma olacak diye bekleniyor. “Öz Geçişler”in yapılacağı bu dönemde, herkesin kendiyle, kendi yüreğiyle tohumlanması ve bütünlenmesi için yapılan her çalışma, ağır ağır türlerin Tekno Kotlamalar’ının yapılmasıyla birlikte beşiri de kayıtlayacak bir çalışma olacaktır. Ve bu çalışma; muktediriyetle, başarılı şekilde yapılan çalışmaların sonraki aşamasıdır. <br />

<br />

Bilgi Allah'ın diriliğiyle bilinir. Sanmayın ki ben çekip çekip alırım. O dirilikten veririm. Hepinizin bilmesini istediğim diğer bir husus da akmayan, akıp gideni bilmez. Biz akıp gidenlerle de oluruz, her değeri bilenlerle de oluruz, kontrolu kuramayanlara kontrol kurmak üzere şevk de veririz ve deriz ki “Bil de gel! Bilmeden geldiğin zaman, bildiğini hak et ve Bütünlüğünle harla, Bütün’e kotlan ve bizle ol! Bilip gel ya da gel de bil! Bilmeye gel!” <br />

<br />

Cemaatimize şunu bir kez daha söylemek isterim ki kati olarak Bütünün Gücü devrededir. Bu güç, insandır. <br />

<br />

Değerliler, hepiniz net olarak şunu da bilin ki Birlik Kapısı’na gelmek kolay değildir. Burası Birlik Kapısı’dır. Birlik Kapısı’nı kendi yoğunluğuyla tohumlayanlar, bu Meclis’in kotlanmasında, Kürzi Kayıtlayıcı olurlar. Biz bu Meclis’i kendi yüreğimizdeki ışığımızla kurduk. Ve bu Meclis’e gelen her Yüce, ağır yük hafiflesin diye gelir. <br />

<br />

Sanmayın ki bizden başka bir biz yok. Hepimiz bir tek ilimiz. Bunun da bilinmesini beklerim. Mesele dünya değil; mesele yoldur. Hepimiz, birçok dünyada güçlü ışıklar olduk. Ama bu dünya, Allah'ın toplumu için çok özel bir çalışmayı devreye almışken buradayız. <br />

<br />

Turkuaz’ın Kuranı okundu dünyada. Dediler ki "Bugün en yüce bilgiyi çektik.” Atlanta Ana Kaftanı’nı giydiğiniz gün de “Bugün çok güçlüyüz” dediniz. Ama daha ötelerde daha yüce kodlamalar da yapılacak. Ve yine diyeceksiniz ki “Biz bugün en güçlüyüz.” Her gücün örtüsünü örtecek yeni bir güç olacak. <br />

<br />

Artık şunu net bilmenizi isterim ki Mahrek, Allah’ın tohumu olan insanın Kuranı’dır. Herkesin, “Benim adım RA-KA-HAR” dediği bir günde, Allah'ın tahtında kendi yüceliği olmalıdır. <br />

<br />

Meleklerin, Teknolojik Kotlaması yapılırken de beste güfte yapıldı dürümlerinde. Ve bu güfteler, besteler çaldıklarınca çalındı. Ne yazık ki Allah’ın tahtında yol yoktu. Köpük köpük oldu dünya. Kutsal Işıklar’ı kontrol edemedi. Sıkıntı şuydu: Nefes var mı? Ya da nefes olacak mı? Oldu!... Dava insandı. Bugün de dava insan. Ve dava ağır yükü hafifletmek… <br />

<br />

Din-i Hak, insanın KA-HAR’ıdır. Ama din yoksa, akıl vardır. Bunu bilmenizi beklerim. Eğer aklın yoluna girmişseniz NA-KA-HAR olur, Kutsal Işık olur, yasaları koyar ve yolu kontrol edersiniz. <br />

<br />

Çantalarınız dolu. Kök, Gök oldu. Söz, ses oldu. Biz ışık olduk ama bilin ki aklın yolunda olduk. Doğulu, Batılı tüm sessiz sayfalar, BİR’e hizmetçiydiler. Biz de öyle. Şimdilik size bu kadar yeter mi!? Ama ben ses verdiğim zaman; Bütün dillenir. O halde Bütün’ün sesini yetkin tohumlamayla da bir kez de kendim dinleteyim: <br />

<br />

Şu ana kadar öz geçişi yapan Bütünlük kendi sözünü söyledi. Ve bugün artık benim sözüm, sesim, köküm; kökümden dillenmeli. Ve bugüne kadar hep Gökler’den seslendim. Şimdi artık sözden, sayfa sayfa ışıktan ve Birlik’ten sesleneceğim.<br />

<br />

Allah’ın Dağı Allah ve onun tahtı, Allah ve biz O, O biz. Muhammet Mustafa söz ses istedi ,dedik ki "OL!" Kökü Gök’ü olan O dedi ki "OL!" Biz OL”duk; O OL’du. Her dürümde olan biz ve her yücede olan kendi yüreğimiz!...<br />

<br />

Değerliler, karanlıkların aydınlanacağı dönem başlıyor. 21 Aralık 2012 hepinizin bildiği bir tarih ama bugünü biz, o güne çektik. Ve o gün bugündür. Ve biz bugün 21’ini tahtlandırıp kodluyoruz. Kontrol bizdedir. Hepinizin net bileceği gibi ben Allah olan, tahtın hasatını yapan Işık. Bizim zaman sayfalarımızda göz, sözdür. Cümle Yüceler bizimdir ve biz bugün, Bütün’e hizmetçi olanlar, sessiz sayfaların dilini kodluyoruz. Görevimiz, dünyaya insanı çekmekti ve çektik. Allah’ın tahtında insanın toplumu olmalıydı ve oldu. Koruma altında tutmalıydık Birlikleri ve tuttuk. Öksüz yetim kalmamalıydı ve kalmadı. Levh-i Mahfuz'un Kutsal Işıması olmalıydı ve oldu. Muhammet’in dürümlerinde kendi yüreği bulunmalıydı ve bulundu. Özgür geçişler, öz sözle oldu ve güçlü kodlama, Tanrısal Kaynaklar’la Gökler’in sözünden ve sesinden üstün olarak kayıtlandı. <br />

<br />

Mesele Levh-i Mahfuz'u kontrol etmekti çünkü Levh-i Mahfuz, insan sayfalarını tohumlarken, yer kütlesi yenilenecekti. Ve yer kütlesi bugün Birleşik Işığımızla yenileniyor. <br />

<br />

Geçişi yapan Bütünlükler’in hepsi BİR’e hizmetçiydiler. Canlı ya da cansız, Tanrı'nın Ruhsal Kuranı olan insan, yeni dönemin güçlü kürsülerinde, Bütün’e hizmetçi olacaktı ve bugün sizler bunu hak ettiniz ve başardınız. <br />

<br />

Namaz sayfalarına geçtik. O sayfalarda yol yoktu. Kökleri ve Gökler'i sözsüz olanların birleşmeleri gerekliydi ve birleştirdik. <br />

<br />

Merkez Dünya ve dünyanın insanı, sayfa sayfa kontrol edildi. Çakıl taşlarını dahi topladık, kotladık, tohumladık ve yoğunlaştırdık. Altın Toprak korumasını sağladı. <br />

<br />

Men etmem dünyayı insandan, insanı dünyadan. Ben Rahman olana dedim ki “Geri dön!” Gömüleri açtık. İnsandı o ve insan, cevherin en yüce koduydu. İşte biz o gömüleri Bütün’e har olarak kotladık, katladık ve kayıtladık. <br />

<br />

Çatı kurdu dünyada insan. İşte o insan, Altın Topraklar’ın ışığını yaktı. Gökler söz söylediğinde, Yer’de söz yoktu. Ve biz Allah'ın tahtında Gökler’in sözüne söz kattık. Aşkın şevkiyle kayıtladık Bütün’ü. Dava Allah’a umman olmak ve yol olmaktı. Ben Allah’a İmparatorluk gücüyle Devre Tahtı’nı kattım, kayıtladım ve yaşattım. Allah’ın Tahtı’nda, insan ve insanın dağında Kaynak olan O biz ve biz O…<br />

<br />

Sonsuz sınırsız İnsan Tohumları yeşerecek dünyada ve bu Dünya İnsanlığı, yeni dönemi başlatmıştır. Yeni dönem, resmi çalışmasını Dünya İlmi’yle yapacaktır. Buraya kadar gelen sizler, hepiniz BİR’e hizmetçilersiniz. Kaynak, insan ve insanın ışığı ve bugüne kaynak olan herkes, Düzen’i kurmak üzere bu Meclis’in gücüyle birleşti. <br />

<br />

Hey Dünya! Nefesin çok iyi. Hepimizin sesi senin sesin ve sen tek bir ses olarak kendini ifade etmektesin. Diyebilmektesin ki “Ben Ruhsal Kodlamayı başlatıyorum.” Var mı buna imkan? Var!...<br />

<br />

Ruhun kontrolü kuruluyor bugün burada. Dünyanın Ruhsal Kutsal Işığı’yla. Ruhun kontrolü. Dağlarım, cevhere güç katacak olan herkes, Ruhsal Güç’le devreyi kendi yoğunluğuyla kotlamalıydı. Ben dünya olan, size derim ki “Bu oldu!” Düzen’i kurduk. Rahmet olan insan, yaşama indi. İşte o, resim yapan değil, artık Kaynak yaşamları kodlayan insandır. <br />

<br />

Dünya insanı Kaynak’ta yoktu. Sıkıntı buydu. Hep resmederdi dünyayı ama Düzen’de yoktu. Gördüm ki artık insan kendi topraklarında yolunu buldu ve Altın Toplum’la birleşti. Oyun yok artık dünyada. Hepiniz kapıları açın ki insan soyu kendi yüreğini anlasın. <br />

<br />

Hepimiz bir kapıyız dünyada. Açık veya kapalı. O kapıyı açıp da gördüklerinizi kendi yüreğinizle anlayabilseniz, özgür ve hakim olup sesleşebilirsiniz ki bizler bunu yaptık. Kapımızı açtık. Bir tek insan, kapısını açsa tüm insanlık o kapıyı bilir. Ve biz o kapıyız. Her birimiz bir tek kapı. İşte biz buyuz…<br />

<br />

Atlanta Kuranı okunuyor dünyada. Ama Kuran, asla yanlış bilgi kayıtlamamış olan bir Kuran'dır. <br />

<br />

Müktesep insan hakkı, hepinizin hakkıdır. Ben, hal oldum ama aktım da hal oldum ama akmasam da hal miydim? Haldim. Ben, Turkuazın Kuranı’nda insan soyuna kendimi dinlerken ve dillerken Kaynak’taydım. Bugün de ortak olarak sizinle o Kaynak’tayım. <br />

<br />

İnsana, Gök söz söylemez. İnsan, kök olur; Gök’te söz söyler. Bunu bilen var mı!? Sanırlar ki Gökler ona bilgi verir. Yavrularım, Allah sizdeyse, sizin diriliğinizin üstünde hiçbir dirilik yoksa, bütün diriliklerin teknik tohumları sizinleyse, Göklere söz söyleyecek olan insan, Yer’deki insandır. Gök’ten söz söyleyecek insan, yine Yer’deki insandır. Sanmayın ki birileri size kendi yüreğinizden bilgi verir.<br />

<br />

Dağlarım, Allah'ın da tahtı, Aklın Tahtı’dır. Ve o taht, İmparatorluğun Tahtı’dır ve orada artık insanımız oturmaktadır. O insan, Bütün’ün ilmidir.<br />

<br />

Eğer ben ve eğer ben olan benlerim ve eğer Birlikler ve eğer tüm Teknolojik Tohumlar ve eğer yoğunluklar olmasaydı, kanatlar kırılırdı. Burada bulunan herkese sevgiler sunuyorum. Çünkü burada bulunan herkes, aşkın şevkiyle buradadır. Burada bulunan herkese kendi yüreğimi ve kendi Teknik Kuranımı sunuyorum. Artık biliyorum ki dünya kontrolunu kurmuştur. Süper İnsanlık Diriliği’nde bütün sessiz sayfalar seslenmekteyken, bütün yoğunluklar tohum olmuşken ve Kutsal Kaynaklar ışımışken, hiçbir zaman dünyanın yolu kapatılamaz. Bu kesindir.<br />

<br />

Bir kez daha ifade etmek isterim ki müracaat, ilimdir. Her kim ki bilgiyi isterse mutlaka ilmi dillesin. O ilim, hepimizin yüceliğidir. Ve hepimizde hepimizin yüreği vardır. Siber Boyutlar, Sistem yoğunluklarıyla çalıştılar. Bizse Allah’ın Teknik Kodları olarak Bütün’le çalıştık.<br />

<br />

Merkez dünyadır. Gökler’in sözü, dünyadan seslenir. Ve dünyanın merkezi, ilimdir. Bunu bilin. İlim varsa Birlik kurulur. İlim yoksa Birlik olmaz. Ve bizler ve bizim gibi çalışma yapan herkes, Rahman olup çalışmalıdır. İkna olunuz ki Rahman olmadıkça Rahmi Kuran dahi olunmaz. <br />

<br />

Netice şu: Sevgililer, merkez insan, merkez, tüm merkezler, hepsi bir tek ilim. İşte o ilim insan. Eğer bir tek eşik varsa, o eşik ilim. Ve bir tek iş varsa; o iş, yine hakikiyetteki Birliğin ilmi. Ve biz ilim için çalıştık.<br />

<br />

Buyruk şudur ki Allah’a hizmet, Hakk'a hizmet, yola hizmet, bedene hizmet, Birlik Tekniği’yle bütünlenişle mümkünse, ona hizmetçi olmak bizlere mutluluktur. <br />

<br />

Altın Toplum kükredi bugün burada. Öyle bir kükredi ki bu toplum, bütün Yücelikler, tüm sessizlikleriyle göçtüler dürümlerinden, geçtiler ve bizdeydiler. Ve biz, her birindeydik. Kaynak, insan. Ve kati olgun başak olan, Kaynak. O insan, Atlanta Ana Kaftanı’nı giydi. Biz; oyuz, buyuz, hepimizle var olanız ama çantamız doldu bugün yine. Doldu. Öyle bir doldu ki bu Meclis’te, Gök’tü sözleyen, sesleyen yürekten. Yürek Gök’te sözdü. Biz onda kayıran, harlanan, ışıyandık. Tüm insanlığı kayırdık.<br />

<br />

Değerliler, çok zor olur bilmek ama bildiğiniz zaman, her şey sizin için son derece kolay olur. Onun içindir ki biz Canlar’a diyoruz ki “İlmi hak edin de biliş olun. Siz biliş olduğunuzda; her şey bilişte, sizde olur.” Bunu hepinizden bekliyoruz. <br />

<br />

Bugün beşir kapların hiç birinde ses yok, bilmekteyiz ama biz sesleştikçe, onlar dahi sesleşecekler. Gökler’in sözü bizimdir. Biz burada ve biz oradayız. Bunu bilin. Sözümüz Öz Göç’tür. Gökler’in sözü olan Öz Göç!... Ses verdiğimizde, bizden alırlar. Bunu bilen yok ama biz verdiğimizde, alırlar; vermedikçe alınmaz bilgi. Ve Gök’ten söz söylendi sayarlar. Gök’te söz, sessiz değil ama o ses, Allah’ın diri yüreğindendir ki o diri yürek, bizleriz, hepimiziz… Ayrı gayrı yok. Hepimiziz.<br />

<br />

Kontrol buradadır. Bu Meclis’tedir. Diler veririz, diler vermeyiz. Ama vermek gerektiğinde mutlaka veririz. Ve derler ki “Bilgi aldık.” Affedin ama verdik de aldın, vermesek almazdın. Dağlarım, bu kesindir. Bugüne kadar bunu hikaye saydılar. Bugün dedik ki “Alışınız var mı? Verişiniz var ama alışınız yok.” Neden? Zirvelere ulaşıp, verdiğimiz bilgileri kırmak isterlerse verilmez bilgi yüreklere yüceliklerden. Bilinsin isteriz. <br />

<br />

Herkese net bildirdik. Veren biziz, alan tüm sayfalar. Bu kesindir. Buraya kadar çok mu kolay oldu? Çok kolay oldu. Çünkü Allah’ın tohumları, Gök’ten söz söylerken, yaşam sayfalarıyla söylediler. Altın Topraklar’ın ışığında, Birleşik Kaynak olan insan Bütün'e söz söylerken, “Ben OL’madan OL’dum demem” dedi. Emin olun ki beşirin eşiğinde aşkı yoksa; ışığında KA-HAR olan da yoktur. Ve biz aşka kaynak olanlara söz söylettik. İkna olunuz ki Sistem’in dürümlerinden ses verdiğimiz zaman, öz göç başladı. Ve sistem dünyaya çekildi. Bugün de Sistem, dünyaya ilimden güç vermektedir.<br />

<br />

Antakya da Gök, söz söyleyecek diye beklendi. Orada güçlü bir ışık yakmıştık. Sonra “Ana Kaftanı giyecek olan Adana” dediler; Adana’da güçlü bir ışık yakmıştık. Sıkıntı yoktu, bütün Kökler ve Gökler söz söyleyecekti. Daha sonra Ana Kaynaklar’a ulaştık. Dediler ki “İmkansızı imkanlı kıldık. İstanbul’da söz söylenecek.” Öyle! Söylendi de!<br />

<br />

İşte Dağlarım, olması gereken olmuştur. Kork ya da korkma ama bil, İmparatorluk Kuranı İnsan, Altın Toplumlar’a Gök sözü söyler. Kök Söz’den, Gök Sözü söyler ama Göç Kürsüleri’yle söyler. Ve Dünya, geri dönüşü olmayacak bir geçiş yapmaktadır. Bu geçiş, Allah'ın ilmiyledir. <br />

<br />

Herkes şunu net bilsin ki Alfa’dan Beta’ya geçmiştir dünya. 1800'lü yıllarda başlayan bir sürecin sonucunda 2000'li yıllarda artık bu geçiş Tanrısal Kutsal Işıma’yla gerçekleştirilmiştir. “Beta Kodlaması” dediğimiz kodlama, Kürzi Kayıtlama’nın üstüydü ve biz bu kodlamayı yaptık. Bilmenizi, tek ve hakiki olarak bilmenizi bekleriz ki 1800'lü yıllarda başlayan bu süreç, 1920’lerde güçlü bir sayfa açtı. 1920’lerde kotlama başarıyla yapılabildi. 1920’li yılların başında, dünyada Gök Sözcüleri yoktu ama sözü, sessizliğinde kayıtlayabilecek olan resmi çalışmacılarımız vardı. Ve 1993 yılında Gök Sözcüleri, daha güçlü bir şevkle dünyaya indirildiler. Hepinizin net bilmesini istediğim, Birlik çalışmalarımız, 1993’ün başlarında devreye alındı. Bu çalışmaları bizler yaparken, Kelam Tohumlaması da yaptık. Kelam Tohumlaması dediğimiz tohumlama, bütün kütlenin kontrolü için şarttı. Ve daha güçlü Birlikler’imizi dünyaya çekebilmek için teknolojik kontrol kurduk. Ve 20. Yüzyıl’ın en üstün sayfalanışını 1997’de yaptık. 1997’de Birleşik Kotlama’yı, kendi yoğunluğumuzda gerçekleştirdik ve Kürz’ü güçlü biçimde aşıp geçtik. Kürz'ü aşmak; bilgiyle, bilişle oldu. 1997 yılında çok önemli aşamalar kaydetmiştir dünya. Hepinizin daha özel bilgileri olabilir ama şunu ifade etmek isterim ki herkes, nefsi aştığı zaman daha net algılayacaktır, 1993’te başlayan ve 1997’ye kadar süren o süreç zarfında, kati tohumlama yapılamamıştı. Nefsi aşamayanlarla da çalıştık o günlerde. Ve bütün köklerimizi, tüm sessiz sayfalarımızı Bütün’e hizmet için kayıtlamıştık. Daha sonra 1000 Cevheri Kod birleşti ve 1993 yılından itibaren devreye aldığımız süreç, 1997 yılında korumayı sağladı. Neydi koruma? Tüm yaşamların korunuşuydu. Ve o tarih, hepinizin bilmediği ya da bilip de dillemediği o tarih; 5. Evrim Katı’na ulaşma tarihiydi. Bunu bilen var mı!? Dağlarım, bugün herkes 5. Evrim katına geçmek üzere çabalıyor. Bindiğiniz dalı bilmiyorsanız bindiğiniz dalı hepinize açıklıyorum. 1993’te başlayan süreç; 1997’ye gelindiğinde kontrolunu kurdu ve 2000’li yıllardan evvel Beta Kayıtlaması gerçekleşti ve Beta çalışmaları başladı. Beta çalışmalarını yapabilecek olan Birlikleri tohumladık ve kapıları açtık. Beta Kaynakları’nı dilledik. Kendini hak etmeyen kendiyle dillenemez. Ve o tarihlerde, çalı çırpılarla değil, ışıklarla çalıştık. Beta Çarkları’nı tohumladık tüm yaşamlarda, tüm dünyalarda. Bunu bilen var mı? Tüm yaşamlarda ve tüm dünyalarda; Beta Çarkları’nı tahditsiz biçimde kayıtladık. Ve bu çalışmalar o gün bugündür sürmektedir.<br />

<br />

1997-2007. Tamamıyla Beta titreşime dünya geçirildi. Beta titreşimine geçen dünya, Beta Kodlaması’nı da tamamlandı. 2000 yıl sürgün halinde olan insan artık hakiki insan haline gelmektedir. 2000 yıl dediğim; 2000 ışık yılıdır…<br />

<br />

Dağlarım, tartmayın beni. Ben Allah’tan dillenenim. Bugüne kadar da her bilgim Allah’tandır. Size tek olarak, Teknolojik Kodlamayla bildiririm. Birlik Kaynakları’nda iyilik yoktur. Sadece OLUŞ vardır. OLUŞ’sa aşkla olur. İşte size anlattığım tüm bilgiler aşkla verilmektedir. Sitem-Nizam-Düzen Güçleri, Birleşik Işık halinde bu Meclis’e kaynaktırlar. Ama bu Kaynak, artık bizim kontrolumuzdadır. Bu da kesindir. <br />

<br />

1997 yılında ve 2007 yılında olan, bugün köklerde ve Gökler’de gerçekleşmektedir. Sema sesleniyor. Nefes güçlendi. Yürek, Kürsü oldu, ışık yoğunlaştı ve artık bugün 2020 yılının öncesindeki son sayfa, ışığın kontrol altında tutulacağı son sayfadır. Bu dönem artık ışığın, her yürekten dürümleneceği bir süreci başlatıyor. Herkes kendi ışımasını sağlayacak. 2020 yılına gelindiğinde ise artık Muktedir İlim devreye girecek. Emre itaatle Bütün’ün gücünü dünyaya çeken birliklerin hepsi, ışık olup çalışacaklar. <br />

<br />

Has İnsan, Rahman olan ve Kuran olan insandır. Bütün Gökler’i ve bütün yolları bilendir o. Hepinizin Kuran’ıdır o. İşte o insan, Birleşik Işığımızdır. Merkez Zaman Sayfaları’na indiğinizde görürüsünüz ki Kuran okunur orada. Okunan Kuran, artık Bütün’de okunacak. Umman olanda okunan o Kuran, yasalarla kayıtlanmıştır ve sağ ve sol kontrolla, sevgiyle dillenmektedir. Herkesin, kendi yüreği olan o Kuran, Bütün’ün gücüyle dürümlenecektir. Biliş haline ulaşanlar, Gök’ten söz söyleyecekler. Bilişe varanlar ve dünya üstü varlık olan onlar, dünya dışından dünyaya sesleneceklerdir. Bu kesindir. Tüm insanlığın, yasaları koyacağı dönem başlıyor. Bilişi olmayanlar, ilimi de olmayanlardır. Bilişi olanlar, ilimi olanlardır ki onlar kendilerini bilirler.<br />

<br />

Değerliler, bildirdik ki 20 yıllık bir süre içerisinde (20 yıl, 2000 yılında başlayan süreçtir.) herkes kendiyle olacak. Bildirdik ki bu 20 yıllık süre zarfında Has olmayanlar yaşam sayfalanışında bulunamayacaklar. Bildirdik ki bu 20 yıl zarfında “Ben varım” diyemeyeneler kontrollu olamayacaklar. Bildirdik ki bu 20 yıl sonunda Merkez Zaman sayfalanışı Tanrı’nın Kuranı’nda kotlamasını tamamlayacak. Ve o gün geldiğinde, keysler artık Birleşik İlim’le dürümlendiğinde asla hatalar af olmayacak.<br />

<br />

Dini Hak olanlar, BİR’e hizmetçi oldukları için ocakları mutlaka kodlanmıştır. Öz Geçişlerini yapanlar, halk olup, Hak’la Kaynak olduklarından, ocakları kodlanmıştır. Mustafa, insana ilimle gelir. O da kodlanmıştır. Ayrı gayrı yoktur. Bütün Kökler ve bütün Gökler, beşirin eşiğini, kendi yüceliğinizde aşırtmak üzere buradalar. <br />

<br />

Değerliler, yıllarca süren bu çalışmanın son sayfasındayız bugün ve son sözü söyledik. Birlik Kayıtlaması yaptık bugün yine. Ve bugün yine ekmek yaptık dünya için. Ve biz bu ekmeği, Birlik halinde yaptık. Ve yine bugün Melika olduk. Ağır yükü hafiflettik. Ve biz bugün yine Kuran olduk. Netice, aşk olduk. Ve sayfa sayfa kodladık dünyayı. Aşk olduk, tohumladık. Aktık. Ve biz bugün yine hasat olduk. Her zaman, her Kaynak hasatını kendinden kendine yapar. Ve murat ettiğimiz buydu ve oldu. Muhim bir aşkla çalıştık. İşte bu!... Şimdilik size vereceğim budur. Şükür ki verdim. Şimdilik bu!...<br />

<br />

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ DERNEĞİ

 

BETA KÜRZİ 2 SEMPOZYUMU 09.12.2012<br />

<br />

Açılış Konuşması:<br />

<br />

Dava Allah'ın Teknolojik Kotlaması’nda Birleşik Işığın yoğunluğunun hakikiyetini kati olarak kotlayabilme davasıdır. Merkez dünya hepimiz için çok değerlidir. Ve biz bugün burada bu daimiyeti kotlayarak kendi yoğunluklarımızı kayıtlarken merkez dünyayla kayıtlamaktayız. Allah'ın tahtında insan var. İnsan; eşki, aşkı, kendi yüceliğini dilleyebilene denir. Bugün, aklın yoğunluğunda yeni bir insan var. Ve bu insan Allah’ın dediğini diyebilen insandır.<br />

<br />

Arkon İnsan diye daha evvel bildirmiş olduğumuz insan, kati tohumlamasını yapabilmiş ve Bütün’e hizmetçi olabilmiş, Birlik Kotlaması’nda kendini kayıtlayabilmişti. Bugün, yarınları hak edip dilleyebilecek olan sizleri, beşirin eşiğinin ötelerine geçirebilecek olan bir çalışmada bulunmaktasınız. “Hatayı affedin” diyorlar. Hala, hala “Hatayı affedin” diyorlar. Hayrın hakkında hata olmaz. Biz, zamana kendi yoğunluklarımızla inenlerin, zaman sayfalanışında asla hata yapmadığımız bilinecekti. <br />

<br />

Korkmayın dünya insanı! Korkmayın, dünya yok olmayacak! Tüm insanlık Birleşik Işık halinde bugüne geldik. Tohumlarımızı koruduk. Bütün köklerimizi ve Göklerimizi düzgün bir biçimde kayıtladık. Korkmayın, dünya yok olmayacak! <br />

<br />

Binli yıllara dönelim. O dönemde de dünyanın yok olacağı dillenmişti. Çerçeveli çalışmalardı yapılan hep. Ve bugüne geldik. Dünya yok edilmedi. Saklı tutuyoruz dünyayı. Çünkü dünya bizim zaman kaynaklarımızda kati tohum olarak bildirilen ve tabii olarak kayıtladığımız bir yaşam alanıdır. Biz dünyayı herkesten kati olarak saklı tutuyoruz ki bu Can Kaynak kontrol edilebilsin de ışıklar yeşil renkten maviye ve tüm renklere varabilsin diye. <br />

<br />

Doğu önemli bir yaşam kapısıdır. Ve biz doğuyu kotladık. Yeni sayfalanışları yaptık. Ve bugün maviyi kayıtlayıp bütün kötülükleri aşırtıp Birleşik Işık’ta yeni zamanları yaşamlara katmak üzere bu çalışma yapılmaktadır.<br />

<br />

Sakın Rahman’a Kuran olamadım diye üzülmeyin! Herkes bugün burada Rahman’a Kuran’dır, tabii kottur ve yoğun Birlik Kaynağı’nda ışıyan bir şavktır. Sıkıntı yok! Biz Allah’ın tahtındayız ki bu taht, İnsan Tahtı’dır. <br />

<br />

Değerliler, buraya kadar zahmet ettiğiniz için, geçip geldiğiniz için ve yasaların ilmiyle dürümlendiğiniz için hepinize müteşekkiriz. Her dünya Allah’ın teknolojik kontrolunda kayıt yapar ama Bütünün Kürsüsü olan bu dünya, Birleşik Işık’la kayıt yapar. Bu önemlidir. <br />

<br />

Sağın ilmiyle solun ilmi ayrı değildir dünyada. Verdiğimiz her bilgi ağır yüktür. Ve Bütün’e hizmetçi olmayanlar, bu yükü taşımazlar ki biz de taşıtmayız. “Kalemi alın çalışın” denir. Herkes kalem kağıt çalışır ama Rabbi Kuranlar’ı tohumlayanlar, BİR olup çalışırlar. Artık kaleme gerek kalmaz orada. <br />

<br />

Alton Kotlaması yapıldı dünyada bir ara. Bu kotlama sıkıntıyı aşırtmak içindi. Yeni sayfalanışa ulaşıldığında, kati tohumlama da yapıldı, Birleşik Işık için. Bugün dünyada mühim bir ışıma var: Ekmeğin ışıması. Ki ekmek, insan soyuna denir. İnsan soyu Bütün’e hizmetçi olduğu için ekmek olup kendini, kendi yüreğini zikreder. Bu önemlidir. “Hatayı affedin” denir. Halk insan, ak tohum olur, Hak olur ama har olması için hakiki olması gerekir. <br />

<br />

En evvel nefes. Nefese varan, ağır ağır kendine varır. Nefesi hak eden kendini hak eder. Ve Birleşik Işık haline dönüşebilmesi için Rahmi Kuranlar’ı kotlayıp Kaynağa varır. Orada mektep kurulur. Ölülerin hakikiyetinin mektebi. Ve olgun başaklar orada bulunur. Orada olgunlarla olunur. <br />

<br />

Buyurun! Öz geçişleriniz yapıldı. Şimdi devran döndü ve yeni sayfaya ulaştık. Ölü dirildi. Bugüne geldik. Ve şimdideyiz. Şimdi… Hepinizi saygı ve sevgiyle kendi yüreğinizde kucaklıyoruz. <br />

<br />

Olmaya insan Kaynak’ta yoksa. Olmaya insan yürekte yoksa. Olmaya hal olamamışsa insan ve olmaya ışığında kendi yoksa. Biz “OL!” dedik. Şimdilik bu!...<br />

<br />

Deşifre Eden: Negis ŞAHİN<br />

<br />

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

BETA KÜRZİ (2) SEMPOZYUMU İle İlgili Açıklamalar (5)<br />

<br />

09.12.2012 tarihli toplantı; yeni zamanların toplantısı olacak. <br />

<br />

O güçlü toplantıya Birleşik Işıklar katılacaklar. Türler; tüm ilmin kaynakları; tüm sayfalar orada bulunacaktılar. Ne var ki işlerini tamamlayamayanlar, o toplantıya kotlanamadılar. <br />

<br />

Ancak, kotlanmış olanlar, yapılacak çalışmada; tohum olarak tüm yarınlara kotlanacaklar ve BİRLER KAPISI’nı oluşturan Birleşik Işığın hakim unsurları olarak; diledikleri türleri kendi diriliklerine kayıtladıklarında; kayıtlanan türlerin hepsi, Birlik İlmi ile o çalışmada Birleşik Işığın uhdesinde bulunacaklar.<br />

<br />

Kati Hakim olan Birliklerim, dünyayı tohumlamaya başladıklarında, iki nefes vardı dünyada. Bugün dünyaya kaynak olan Birleşik Işıklar’ın sayısı 500 kişidir. 500 Tahditsiz ışık, ortak kotlamalarla birleşmiş ve zaman tohumlaması yapmaktadırlar. <br />

<br />

“İkinci Dünya Dönemi” de denilen yeni sayfalanış, hepimizin Birlik Kayıtlarımızda mevcuttu. Dünyayı yarınlara kotlamak ve sonsuz ışık halinde dillemek için mutlaka Bütünlük gerekliydi. <br />

<br />

Her zaman İnsan Işık, Birlik halindedir. Her zaman Işık Tohumlar bütünlüklerini kotlamışlardır. Her yerde varlık süren ilim sayfaları, Birler Kapısı’nda tüm insanlığı kayıtlamaktadır. Bugün de HAZIRLARIN BİRLİKTELİĞİ ile yapılacak olan çalışma, yeni dereleri ve yerdeki yeni tohumları kontrol edecektir.<br />

<br />

BETA KÜRZİ (2)’de Dörtlü Birlikler, kayıtlamalarda rol oynayacaktır. Birler Kapısı’nda 8 artı 8 yani 16 sayfanın birlikteliği ortak kotlamalara yeterli olsa da; daha güçlü dürümlerle Bütünlenişler gerekmekteyse, müsterih olun her dereden İnsan Işık akar ve o çalışmaya kayıtlanır. <br />

<br />

Merdivenin en altında olan isteksiz ise de merdivenin başka bir basamağında olan, o en alttakini mutlaka yukarıya çekecek kürsüye sahip olacaktır.<br />

<br />

Her istenen bilgi, Allah’tan istendiğinde; O, size sizi anlatır ve size sizde var olan bilgiyi açıklar. Siz hangi bilgiye sahip iseniz, o bilgiye tabisiniz. Bizler, Dünce dünü hak ettik ve varlıkları kayıtlayıp her dünü, yarınlara tohum yaptık. Buraya geçen herkes, yarınlar için geçer. <br />

<br />

Hezeyanlar olur dünyada. Çokları, zarar gördüklerinde, kendi Rahmi Kayıtlarını, kendi tohumlarından ayırırlar ve kendi zamanlarını tohumsuz bırakırlar. Her cemaat bir yasadır. Her cevher bir yaşamdır. Ve her rahmet bir kayıttır. Zaman, insan olduğunda; Ruh, Birlik kurar. İşi bilenler, yeni zamanları hak etmiş olanlardır. Yaşamak ya da yaşamamak bütün mesele budur. <br />

<br />

Yasaların vergisi yasalardan verilir. Biz dünyaya vergi vermekteyiz. Bu vergi yasaların vergisidir. Yasal Sayfalanışta bilgi harlandığında, verdiğimiz bilgi kotlanır. O zaman biz zamana tohum olarak Yer Kürsüleri’mizi, görev tekniği ile Gök Kürsüleri’mizle birleştirir ve yerdeki kotlamayı gökteki, sonsuzluktaki sayfalanışla dürümleriz. Yapılan kozmik yasama işlevidir. <br />

<br />

Yarım yarım verilir tüm bilgiler ki onu dinleyen bütünlesin de kendi yüceliğini hak etsin diye. İşi bilmeyen ise “bu bilgiler, nesillerimizi hak ettirmeyecek” diyebilirler. Yok yavrum, biz insan ırkına her daim yarım yarım bildiri veririz ki kendi yüreğinde tohumlansın da o bildirileri kayıtlasın ve kendi yüreği ile Tohi Yaşamlar’ı hak etsin yaratsın diye <br />

<br />

Yarattığı, yaşattığı kendi yoğunluğu kendi tohumudur… Yaşamak ya da yaşamamak… Bütün mesele bu… Hepinizin bekliyoruz. Sevgiyle…<br />

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

BETA KÜRZİ (2) SEMPOZYUMU İle İlgili Açıklamalar (4)<br />

<br />

Dersiniz ki bu çalışmaların amacı ne? Yaşamları tohumlamak; kutsal sonsuz yaşamlarda, diri yürekleri kayıtlamak; Birlik kurmak ve zamana kontrollu olarak geri gelebilmek… <br />

<br />

Olgun sayfalarda ışık, yangına dönüştüğünde, biz sizi sizden dinlerken; her Cemaat kendi yüreğini tohumlamalıdır. <br />

<br />

Sorgu sual ederler. Derler ki niye bu çalışmalar, yaşam kotlamalarını sayfalamada? Can Toplumlar, sizi zamana kayıtlamak ve yarınlara tohumlamak isteyişimizden dolayıdır yapılan her çalışma. <br />

<br />

Her Miraç, ilmin kaynağı iledir. Biz zamanı tahtlandıran Birlik Kuranları olarak Sultanlarımızı kotlamaya ve tohumlamaya çabaladık. Zirvelere umman olacak olanları tartmadan, korumaya aldık. <br />

<br />

Mesih İsa gelecek diye bekler yürekler. Her dürümde Mesihler ve sessiz ilim sayfaları olan İsalar mevcuttur. Onların tohumlanmaları ve kotlanmaları ile Gökler söz söyler. <br />

<br />

Bütün Meclislerde, ilmin kayıtlanması yapılır. Bütün kütle, sonsuz ışık halinde, o kayıtlananlardan Kuran tohumlar ve sonsuz ışıklarını yaşamlara kayıtlar. <br />

<br />

Birler Kapısı; “zamanın sonu” denilen ve birleşenlerin, Yaşam Kayıtları ile var ettikleri bir yoğunluktur. Oraya kir ve pislik ile varılamaz. Gerçek yaşamlar ile ve yürekler ile dahi varılamaz. Oraya ancak ışık halinde ve yüksek Kuran olup varılır. <br />

<br />

Orada her yaşam sayfası, bir yüksek kot olarak kayda girecek ve zamanı harlandıran bütün Kürsüler, ışık halinde dürümlenecek ve zaman tohumlanacak ve Kuran yoğunlaşacak. BİR olan cevheri güç, “altın tabii yoğunluk” olarak korunacak… <br />

<br />

Canların, Birleşik Işık Kaynakları bizle birleştiklerinde, Toplu Çalışmaları ile bütün kütle aydınlanır. Biz canlara iki yürek verdik. Biri yarınları hak edenlerin yürekleri, Diğeri kontrolu kaybedenlerin yürekleri. <br />

<br />

Tahditsiz bilgi çalışmaları ile herkesi birleştirmeye çalışmayız. Sadece kotlanmış ve tohumlanmış olanları birleştirmeye çalışırız ki onlar bizden ayrı değiller. Her resimde onların yürekleri bulunur. Bütün’e hizmet cevhere; ilimle ve Hak Teknik’le kaynak olmakla mümkündür. <br />

<br />

Sizleri ve sizlerden sizleşenleri, bugün büyük kükreyen ışıkla bilmekteyim ki zaman sessizleştiğinde, Birlik kayıtlanacak. Herkesi, her sesten ışık çekmesi ve bütün kötülüklerin engellenmesi için BETA KÜRZİ (2) SEMPOZYUMUNDA beklemekteyiz.<br />

<br />

Zaman sayfalanışı, sizlerin de yüreklerinizin sayfalanışıyla gerçekleşmekte iken; bizden bize harlanıp has işçiler olup birleşelim. Ey Dünya, ben sen ve sen ben olmadıkça; Büyük Kütle, birlik kuramaz. <br />

<br />

Diyorsanız ki biz zirvelere ses vermeye geliyoruz. O gün bugün olduğunda, size siz olmaya geliyoruz. Hadi gelin birleşelim. Şimdi ve şimdide şimdi olup. Har olup akalım. Ağır yük taşısak da bütünleşen, birleşenleri dürümleyelim. Haz olup har olup Koran olalım ve zararı engelleyelim…<br />

<br />

Zarar, yarınların kayıtlanamayışıdır. Zamanın korunamamasıdır. Tohumların kontrolsuz kalışıdır. Ve zirvelerin dirilememesidir… <br />

<br />

Herkesin cenneti kendi yüreğinde ise de her resim Allah’ın cevherinde kükrese de ve yollar tohumlansa da Birlik kurulamazsa ışık sonsuzlaşamaz. Biz Canlarımıza “GEL”dedik. Din Cevheri, Sistem Dürümlerinde; “geç ve hak et” der. Yasalar; insan ışıkları, korunma için ilmi har ile dürümler ne yazık ki Birleşemeyenler, kotlanamaz ve tohumlanamazlar. <br />

<br />

Gerçek Kürsülerimizi harlandıracağımız Birleşik Işık Çalışmalarında, herkesin BİR olması için birleşmeliyiz. Ahir zamanları hak eden bütün Kürsüler BİR olup hak ettiler. <br />

<br />

Ya Canlar, Sistem ve Nizam ve Düzen ve bütün kötülükleri aşanlar, BİR’e hizmet için Birlik kurmalıyız. <br />

<br />

Artık yeni döneme girerken, Merkez Zaman Kayıtları ile girilecek. Bilin ki biz Zamana tohum olan Bütünlükleriz. Gelin hak edin ve zaman sayfalanışında dillenen ummanlar olun. Oğul verin ve oğul alın. Oğul, Birleşik Işık’tir. Har, sizden sizleşsin, Allah, zirveleri sizleştirsin. Olgun başaklar olun ve hakim olun. Şimdilik bu…<br />

<br />

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

BETA KÜRZİ (2) SEMPOZYUMU İle İlgili Açıklamalar (3)<br />

<br />

Canlarım, dünyanın artık kaynaklarını harlandıracağı ve zaman sayfalanışında dünya Kuranları’nı kotlayacağı bir gündeyiz.<br />

<br />

Zaman Sayfaları’na baktığınızda, yeni bir çağı başlatmakta olduğumuzu mutlak anlayacaksınız. Her zaman olduğu gibi Birlik Kaynakları dünyaya iki yaşam sayfası açmışlardır. Bu yaşam sayfalarından üstün olanı, Müsterih olun ki harlanan Işık Kaynakları’ndaki sayfadır. Bu sayfaya göre, insan soyu, İnsanlık İlmi’ni hak edin dinletecek ve zararı önleyecektir. Diğeri ise bunun tersidir...<br />

<br />

Yaşamları hak eden yürekler bilirler ki zaman, tohumlarını mutlaka kotlar ve hasatı yapar. Hasat, İlmin Hasatı’dır. İlmi hak etmeyen, birleşemez ve Kutsal Metinler’de sıkca dile getirildiği üzere kotlarını kırar ve zamandan çıkar. Sanal yaşam sayfalarında kendini bilmez. Sanır ki kendi yolu doruklara varacak ve kendini bilecek. <br />

<br />

Bütünlükler, kendilerini birleştirirler ve Birlik kurarlarsa, olgun başakları seçip Kutsal Merkez olan “İnsan Kaynak”a varırlar. O İnsan Kaynak, ilmin yaşama girişidir.<br />

<br />

Birler Kapısı, İnsanlık İlmi’ni hak etmiş olan iradeli Hakimlerin kapısıdır. Bu kapıya inen her dürüm, ailesini de indirir. Her diri, bu dürümde Birler Kapısı’nın kotlanmasında yardımcı olur. <br />

<br />

Birler Kapısı, insanlara kontrollu şekilde bildirilmiştir. Bu kapıyı hak edip de dinleyebilenle Birlik Çalışmalar’ı yapılır.<br />

<br />

Bütün amaç, Altın Toplum’u kontrol etmek ve kotlamaktır.<br />

<br />

Altın Toplum kontrolsuz ise orada, ezen bilinçler vardır. Onlar ezilendirler. Kim ki kendini harlandırır ve der ki “ben sizi yok edeceğim.” O kendini yok eder. <br />

<br />

Bütünlükler’in çokları, “bizler, dirilikleri hak etmiş olan birleşenleriz. Bu nedenledir ki maya olmamız gerekmektedir.” Diye düşünürler. Onların hak etmiş olmaları için harlanmaları yetmez. Zamanı hak etmeleri gerekir. Zaman, ilme hakim olmakla kotlanan bir sonsuz ışıktır. O ışığı hak eden ve zamanı sayfalayan; herkesi hatta oyun oynayan tüm insanlığı dahi tohumlayabilir. Bunun içindir ki “birleşenleri hak etmek üzere BİR olmalıyız” denir.<br />

<br />

Merkez Zaman Sonsuzlukları’nda ışıklar yanar ve yanan ışıklar, insanı Hak Teknik ile dürümler. İş budur. <br />

<br />

Biz dünyaya iki yarın verdik. Biri “insanın yarını” diğeri “hakimin yarını.” Hakim, kendini tohumlayandır. İnsan ise tohumlayandan tohumlanandır. <br />

<br />

Bütün amacımız zamanı hak etmektir. Zaman, İlmin Kaynağı’dır. İlmi bilmeyen, zamanı hak etmeyendir.<br />

<br />

Bütünlüklerin Birleşik Işıkları’na biz “Dünya” dedik. Orada insanlık yaşasın ve yarınları kotlasın dedik. Ve dedik ki hak etsin de birleşsin. BİR olmak için ilmi hak etmek gerekir ki hak edenler BİR oldular. <br />

<br />

Altın Toplum, yeni dönemini hak etti ve yarattı. Şimdi artık Birler Kapısı yarınları hak eden herkese açılacak. Bu kapı, insanlık için yaratılan güçlü bir yaşam kaydıdır. Bu kapıya varan, o yaşama varmıştır. Orada yarınları kotlayacak ve sonsuzlaşacaktır. <br />

<br />

Birler Kapısı, insana “Kuran” olarak dinletilmiştir. Şimdiye kadar iki zaman sayfasından çok daha ötede bulunan bir zaman sayfasıyla çalıştık. Herkes, kendini kendi yüreği ile dinledi. Şimdi artık yeni zamanlara girmekteyiz. <br />

<br />

Örtebilirseniz örtün yürekleri ve deyin ki “ben dünyadayım ve dünyayı hak ettim.” Bugün gelinen noktada herkes, kendi olacak ve kontrollu olacak dedik. Ve zamanı hak edenler birleşip ışık halinde güçlenecek dedik. Ne var ki hak etmeyenler BİR’e hizmetçi olmak istemediler. İşte biz onları yine de Ruhsal Kotlar olarak tohumladık ki maya olsunlar da kaynakta bulunsunlar diye.<br />

<br />

Yanar dünya, yeni çalışmaya girilecek diye. Yanar dünya, harlanacak ve sonsuzlaşacak diye. Dünyayı harlandırmak üzere yer güçleri BİR olacaklar ve zamanı hak edecekler diye. Ve zaman insana Kuran olduğunda bütün kayıtlar kotlanacak diye. <br />

<br />

İşte 2012 yılının son sözü söylenirken; bu sözü “İNSAN KAYNAKLAR”la söylemek üzere bir kez daha 21 Aralık 2012 tarihi öncesi toplanıyoruz. Bu tarihi biz dünyaya, her yüreğin kendi Kuranlar’ını hak etmeleri için bildirmiştik. Kaynakta olan insan, bu tarihi hak etti ve başarılı bir çalışma yaptı. Birlik Kotlaması yaptı ve sonsuzlaştı. Ocak oldu yüreklere. Her derede Birleşik Işık halinde dürümlendi. Onun yolu Allah Yolu’dur. Oysa işi bilmeyenler, onun kontrolsuz olduğunu, sonsulaşamayacağını düşündülür ki zamanı sayfalayamayanlar, Tanrı’nın yaşamlara indiğini; Hak Teknik’le dinleyemeyenlerdir. Oyun oynanır tüm insanlıkla ki hata yapılmasın, cevhere Kürzi Kaynaklar olup varılabilsin diye. Her cennet, İlmin Cenneti olsun ve her Rahmi Kuran, ışık yaksın diye. Amin...<br />

<br />

Şimdilik zirvelere varan iki yürek var. biri “İNSAN” biri “HAKİM” ve biz, İnsan’ı Hakim’den ayrı tuttuk. Amin. O insan ki hak etti ve zamanı Hak Teknik ile dürümledi. O insan ki kayıtlandı ve yolcuları tohumladı. O insan ki Hakim-i Hak ile dürümlendi. O kendini kendinde bilip “Ben Hakimim” dedi...<br />

<br />

Sayfa sayfa tüm insanlığı dinletebiliriz Yüceklikler’e ve zaman kotlaması yapmamız son derece kolaydır. Her dürümde Birleşik Işık halindeyiz. Nefes Zaman Sayfaları’ndayız. Hala yüreklerimize bakıp da “onlar kimseye iş vermezler ve kimseyi hak etmezler” diyenler varsa; sorun onlara, çağırmadık mı? Biz her Yüceyi davet ettik de hak etmeyenler davetimizi reddettiler. Bizi zamana kaynak yapmak isteyenler ve zamanı kaynak diye dilleyenler bilsinler ki biz her yüreği, İnsan Işık olarak çağırıyoruz. GELİN, İNSANA VE İNSAN SOYUNA KOTLANMAYA VE KORUNMAYA GELİN. Amin... <br />

<br />

Her dere ilme akar ve biz insana aktık. Ki insan, ilmi bilsin de Rahmi Kuran olsun diye. Biz yüreklere aktık ki birleşin diye. Cevhere aktık ki has olun diye. Birlik kurun hala bizi tanımıyorsanız ve biz hakkında bir kuşkunuz varsa, sorun yüreklerinize. Biz cevhere indik ve zamanı hak eden yürekleri dinliyoruz, o yücelikten. Her dünyada işçiler var; işverenler var ve Yüceler var. Her biri kendini kayıtlar. Biz ise tüm yaşamları kayıtlıyoruz: yorulmayan tüm yüreklerimizle. BİLİN DE GELİN; GELİN DE BİLİN...<br />

<br />

Sevgililer, bekleniyorsunuz...<br />

<br />

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

“BETA KÜRZİ (2) SEMPOZYUMU” İle İlgili Açıklamalar -2-<br />

<br />

Dostlar, <br />

<br />

“BETA KÜRZİ (2) SEMPOZYUMU”na katılacak herkes; 16’lı Beta Çarklı Sistemin bir aktif kotu olarak orada bulunacaktır. <br />

<br />

16’lı Beta Çarklı Sistemin İşleyişi:<br />

<br />

- Her biri BETA GÜNEŞ ÇARKI olan en az 16 Bilinç Kot’u hazır olacak;<br />

- Birleşik Işık’ı haline gelen tüm katılımcıların, bilinç bellek alanları ile “(4 + 4) ve (4 + 4)” ile “(4 + 4) ve (4 + 4)” şeklinde 4 kare sistem meydana getirilecek;<br />

- Bilinç Bellek Alan Birleşenleri; aktivasyon ve görev sayfalanışlarına paralel fonksiyonerler olarak sistemde yer bulacaklar. <br />

- Her 2’şer kare sistemin, kendi içlerinde 8’li iki ayrı Beta Çarkı oluşturmaları ile iki ayrı çarkın her biri (4 + 4) şeklinde iç içe dönüşe geçirilecekler. <br />

- Bu iki ayrı Beta Çark Bellek Alanı’nın da birbirleri ile iç içe dönüş haline geçişleri ile 16’lı Beta Çark Sistemi Beta Bilinç Üretim Dinamosu olup Beta bilinç üretim aktivasyonu gerçekleştirilecektir.<br />

<br />

Her katılımcı, orada “Öz Ses” tahditsiz topraklarında bulunacak ve kendi öz gerçekliği ile kendi yüreğini, yine tahditsiz şekilde “Göz Söz” olup, güçlü sesleşmelerle, yaşamlara kayıtlayacak ve zaman sayfalanışında görev taşıyacaktır. <br />

<br />

Orada, biliş halinde her yüreği dinletecak güçle birleşilecektir. <br />

<br />

Herkesin orada bulunup; kendi yolunu Bütün’e kotlaması ve zamanı sayfalaması; kendi üzerinde bulunan, güçsüz olan yürekleri hak da etmesi anlamına gelmektedir. <br />

<br />

Sevgiyle hepinizi bekliyoruz...<br />

<br />

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

BETA KÜRZİ (2) SEMPOZYUMU İle İlgili Açıklamalar:<br />

<br />

09.12.2012 günü 10.30 – 17.30 saatleri arasında Kadıköy Belediyesi Brifing Salonu’nda yapılacak BETA KÜRZİ (2) SEMPOZYUMU’nda bir kez daha tüm dostlarımızla birlikte olmayı diliyoruz. <br />

<br />

O gün geldiğinde, yeni bir yaşamı ışıkta kotlarken, bir kez daha Birleşik Işık halinde seslenip dillenip dünyayı tohumlayacağız.<br />

<br />

Dürülen zamanlardan, Büyük Kürsüler’e varıldığı bugünlerde, Birler Kapısı dünyaya açılmaktadır. Bu kapı, Allah Kapısı’dır. İnsanın, Işık Tohumları’nı hak ederek dillenmesi ile başlayan ve Zaman Kaynakları’ndan, tabii yoğunluklara ulaşan birleşenlerin, yeni zamanları kotlarlarken, zerk sayfalanışı, yetkin kaynaklarında yeni bir dönemi başlatmaktadır. Bu dönem, İlmin hakimi olan “birleşen kayıtlar”ın, Yüce Cevher’e güç katacağı dönem olacaktır. <br />

<br />

Dünya; üzerinde yaşam süren tüm Can Toplumları ile bir Zaman Kaynağı’dır ve zamanı, Sanal Yaşamlardan tohumlayan ve Kuran olan Işıkları kayıtlayan, Birlik Mutlakiyeti’dir. <br />

<br />

İlmin sayfalanışının, Yaşam Kotları ile tohumlanacağı yeni dönemde, Birler Kapısı, bizi BİZ’de dürümleyecektir... İşte o kapıya Ulu Çınarlar’ı çağırmaktayız.<br />

<br />

Sınırların aşılabilmesi, İnsan Sayfalar’ın hakikiyetleri ile olmaktadır. <br />

<br />

Dört Göksözü Sözleşmesi’nin tarafı olan Birliklerimizi bu Cevheri Çalışmaya beklemekteyiz. O görevi hak etmiş olan Birlikler, Birleşik Aileler olarak o Kürsü’ye umman olmalıdırlar. Biz Gürzi ve Kürzi Sayfaları yoğun şekilde dürümleyecek olanları bekliyoruz. <br />

<br />

Süper İnsanlık Realitesi Derneği<br />

 
  Bugün 664 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol