Birlik İlmi
  Güney HAŞTEMOĞLU - RUHSAL GERÇEĞİN KAVRANMASI
 
RUHSAL GERÇEĞİN KAVRANMASI

Hepimizin burada bulunma nedeni ruhsal gerçeği kavramak istiyor olmamızdır. Fizik ötesini keşfetmek, yaratılış sırrına ulaşmak, şifacı olmak gibi değişik görünen ama hepsi aynı kapıya çıkan amaçlarımız olabilir. Değişikmiş gibi görünen bu amaçlara erişim ruhsal gerçeğin kavranması ile mümkündür.

Ruhsal gerçeği kitaplardan, konferanslardan öğrenemeyiz, onu ancak kendimiz keşfedersek öğrenmiş oluruz. Mevlana diyor ki:” Allah adını annenden babandan öğrendin de söyleyi söyleyiveriyorsun. Eğer onu sen keşfetmiş olsaydın iki elin yanına düşer kıpırdayamazdın.”

Sevgili arkadaşlar, nice büyük konuları anlatıp duruyoruz, ama bu azamet karşısında kimsenin iki eli yanına düşmüyor, üstelik günlük yaşantımızın olağan sayılan yanlışları içinde yuvarlanıp gidiyoruz.

Önce ruhsal gerçek nedir? Ruhsal gerçek O’nun Sevgisi’nin tezahürü, tecellisidir. Bu söz ne anlama geliyor? Bir bilinmeyeni, başka bir bilinmeyenle anlattık. Gandi’nin bir sözü var, yaşamın ve ölümün sırrı iki ayrı sandıkta saklıdır. Sandıklar kilitlidir ve ölümün sırrının bulunduğu sandığın anahtarı, yaşamın sırrının bulunduğu sandıktadır, yaşamın sırrının anahtarı da ölümünkinde! Gerçek ve Sevgi konusu da öyledir. O’nun Sevgisi’ni bilmeden ruhsal gerçeği kavrayamayız, ruhsal gerçeği kavramadan o sevgiyi bilemeyiz.

Öyleyse bilmek nedir? Bütün göksel öğretiler bunun nasıl bilineceğinin eğitimini verir. Bu eğitim bir sevgi ahlakının eğitimidir; Sevgi ahlakında her gün bir adım yükselerek kazanılacak değişimin eğitimidir. “İki günü aynı olan kayıptadır.” Hepimiz sevgi dolu olduğumuzu neredeyse herşeyi sevdiğimizi söyleyebiliriz. Ne var ki, o sevgi “bir hal” henüz “bilmediğimiz bir eylem”, “bir devinim”dir. O sevgide bir özne yoktur. Sevginin ta kendisi olma hali vardır. Sevgi bizatihi eylem halidir ve öznesi yoktur. Doğrudan güce dönüşümdür. Tüm yaratılışta O’nu ve Sevgisini görebilmektir.

Her şey, çevremizdeki herşey, insanlar, hayvanlar, bitkiler, dağ taş O’nun Gözüdür ve O’nun sayısız gözü bize O SIR SEVGİ’yle bakmaktadır. Bunu neden göremiyoruz? Zihnimiz engeldir. Korkularımız, bağışlamazlıklarımız, günlük telaşlarımız, değerimizin farkında olmayıp, dünyasal değerler giyinmeye çalışmamız engeldir. Beyaz sandığımız yalanlarımız gözlerimizi kapatır. Kapımıza geleni, postacı sanmak, kapıcı sanmak, yüzümüze mahzun bakan bir kuşu kuş sanmak, şurada bulunan bizleri Ayşe, Mehmet vs sanmak, tek bir öz sevginin sayısız tecellisi olduğumuzu duyumsamamak, gerçekte bir iken ayrıymış gibi tavır koymak bizde sürüp giderken ruhsal gerçeği anlamamız mümkün olamaz. Ne kadar okusak, ne kadar yazsak boştur.
Bütün mesele değişim dediğimiz eylemdedir. Bizi sevgiye ve gerçeğe taşıyacak olan bir sevgi ahlakının eylemidir. Sevgi ahlakı birlik ahlakıdır. Bizi bir ve birlik olmaktan ne alıkoyuyorsa onu terletmek gerçek eylemdir. Yaşamın amacıdır. Zaman’ın var edilişinin amacıdır. Zamanın var oluşunun amacı varlıkları sevgiye taşıyacak eylemin gerçekleşmesi içindir. Eylem yoksa zaman da yoktur. Peki insan bu değişimin eylemi içinde değilse ne olur? 70 yıl, 80 yıl yaşamış görünse de Gerçek indinde yaşamamış olur. Zaman, eylem varsa zamandır. Zaman bizim sevgi yolumuzdur. Zaman zaten bizim dostumuzdur. Bizim zamana dost olmamız ise kendimize dost olmamızdır. Kendimize dost olmak herkese ve herşeye, uçan kuşa, kaçan tavşana dost olmaktır. Bu dostluk bugün burada bulunmamızın amacıdır. Dilerim sonucu olsun.

 
  Bugün 78 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol