Birlik İlmi
  IŞIĞIN İLMİ - ÖZ AKIŞLAR
 

IŞIĞIN İLMİ – ÖZ AKIŞLAR

YÜREĞİM SES VERMEK İSTEDİ

25.04.2015

Sevgi, zamanı tahditler. Yaşam, nefesi tahditler. İlim ise kelamı tahditler.

Bilmekse! bilişim ışığımdandır. Işığım, hasatımdandır. Yarınım, kalemimdendir.

Yazmazsam yazan olur belki ama yaşam olur mu bilmem. Her melek bir kirli ışığı temizler. Ben ise tüm kirleri temizleyenim. Cennetler cennet olur ama cemaatler cevher olmadıkça yaşam sayfalanmaz.

Zannetmeyin ki ben resim yaparım ışıkların tahtından. Ben Levhileri hak eder tek tek dürümlerim ki Halik olan hakim olsun diye...

Ben dere, ilme akarken; ben ses, kaleme akarım. Ama ben Levhi Kapı, yaşama akarken, kelam olan insan, kaleme iner ve tüm insanlığı diller.

Kibrin kirin ve pisliğin had düzeyde olduğu bir yaşamda, ben kendi yolumda kendimi dinlerim. Başarılı bir yaşamım mı var yoksa başım eğik mi? Bunu dürümlerimden dinler ve dillerim. Benim zamanım, geri dönüşü hak etmiş bir sayfadır. Bu zamandan, geçmişe yol alır geçip dönerim. Ama geleceği de dilleyerek dürümlerim. Her verdiğim aldığımdır. Veririm ve verip alırım. Almadan olmayacağı bilinir. Alırım ve aldığımı tüm yaşamlara, yarınlara dince, dilce ve dürümlenen nefesçe bildiririm. Vermeden alınmaz ki!

Başka bir yaşam var mı? Yaşam zaman sayfalarında tek bir rahmettir. Olan kelama varanla olur. Ama yaşam sessiz ve yaşam ilmi ise her anda vardır.

Türlerin yaşamları beşer ışıkların sayfalarında sürdürülür. Beden almadan yol olunmayacağı bilinir. Bunun için beden alır yol olmak üzere tüm zamanlara inerim.

BİR’e hizmet ilme hizmettir. Bedenli olup ilme hizmet eden timlerimiz var. her diri için bilişi tohumlarız ve yolu açarız. Aha bu...

 

DERTLEŞMEK GELDİ İÇİMDEN

 

Dostlar, sizlere çoklukla öz akışla sesleştim bugüne kadar. Zira öz bilgi, küresel zaman bilincin an kayıtlarından oluşan kaynak bilişin dile gelişidir ki o dilleniş hepimizde mevcut olan bilginin ortam bilincine ve onu dilleyenin kapasitesine göre gerçekleşen bir dilleniştir. Öz akışı okuyan, bu tür paylaşımlarda daima kendisini okur. Diğer bilgilerde olduğu gibi bilginin ezberlenişi ve paylaşımı mümkün değildir. Bu tür bilgiler okuyanın bilinç kodlarını açmasında önemli rol oynar. Zaman gelir kendinden kendine ulaşır bilişe varır. Ve yine zaman gelir kendi öz akışını sağlar…

Bu tür bilgiler, kendi terminolojisi ile akışa geçerken, sesin teknolojik örgülenişi, onu dilleyenin biliş frekansında gerçekleşir. Biliş, bilgiyi dilleyecek olan sözcükleri otomatik olarak seçer… Bu nedenle akışta kayıt dışılık veya kontrolsüzlük olmaz.

Öz bilişle bilgiyi dilleyen, örgülediği yaşam sayfalarında kendini dilleyen ve örgüleyendir. Bu kendisini, yarınlarda yaşamsallaştıracak bir örgülemedir.

Biliyorum, bütün bunları anlamak zor ama imkansız değildir… Bu gün sizlerle dertleşmek geldi içimden…

Ne kadar az düşünüyor ve ne kadar az yaratıyoruz ve yaşıyoruz farkında mısınız? Esasında çoklukla düşünmüyoruz. Düşünenler varsa ya o düşüncelere katılıyoruz veya o düşünceleri reddediyoruz. Reddedişimiz makul gerekçelere mi dayanıyor yoksa duygusal ektilerden mi kaynaklanıyor bunu dahi düşünmüyoruz. Esasında düşünmekten korkuyoruz… Belki de toplumun klişe değerleri ile ters düşmekten korkuyoruz. Hele bir de şeytan var ya…. Aman düşünüp onun sapkınlıklarına kapılmayalım!... Düşünmezliğin yaşamazlık olduğunu anlayamıyoruz. Düşünmezliğin körlük olduğunu bilemiyoruz. Zira düşünmüyoruz… Hep biriler bizler için düşünürler. Doğrularını ve yanlışlarını bize öğretirler. Biz onlar oluruz ve onlarca yaşam oluruz… Ama esasen biz onlarda, onların yaşamlarında yok oluruz… Bu nedenledir ki yaşamlarında kendimizi sileceğimiz çobanlar gelir zamana. Onlar bize yol olurlar… Onlar bizim için düşünürler… Düşünce çatıları oluştururlar… O çatılar altında pek mutluyuz… Dokunmayı keyfimize!… Dahilinde bulunduğumuz çatının ritüellerini yerine getirdik mi cennet garanti… Yaşam ne ki zaten. Birileri bizim için de yaşar…

Bu ahvalde birilere çıkar ve size der ki siz ölüsünüz… Yüreğinizi dinleyin ki dirilin… Tutturur… İlle de öze varmalısınız. İlle de yaşamsallaşmalısınız… Ha bir de size der ki düşünmek yetmez. Duygu ve düşüncelerinizi dilleyin…. Korku sarar yürekleri… Acaba bizi bizden ayırmayı mı düşünüyor diye… Dillenmekten ve dinleşmekten korkmayın… Suskunluk size zarar vermemişse dillenmek size hiç zarar veremez.

Yaşam, düşünsel ve fiziki ritüellerin tabulaştırdığı bilinç kalıplarının bizlere empoze ettiği bir süreç olmaktan artık çıkarılmalıdır… Dünya gezegeni bir yaşam bahçesi. Ve bu bahçenin meyveleri olan formal bilinç faktörlerinin artık hasat mevsimidir. Hasat olacak olan insan mıdır yoksa gezegenin kendisi midir? Lütfedin düşünün ve yüreğinizde siz olan yaşamı dinleyin… Emin olun duyumsamaya başlamamanız için hiçbir neden yoktur.

Sevgilerimle,

 

Nezire SELÇUK

 

YERKÜREYE DİNLETİDİR:

 

06.06.2015 Sa:05.47

Bütün kötülükler. İlahi Cevher’in kelamda olamamasındandır. Hepiniz, insan soyu için ışıksınız. Hepiniz; kaynakta, bilişte, hakikiyettesiniz. Nefesleriniz kaynaktır. Tüm insanlığın kodlanmış yaşamları vardır. Tüm yaşamlarda kodlanan nefesler vardır. hepsi, sizi size dilletmek içindir.

Dünyanın nefesi olan nefes, kelamdır. Kelam, Altın Işık olduğunda; Dünya, Kuran olur ve tohum olur.

Tüm yaşamlarda insana, KALEM denir. Çünkü insan, yaşamı yaratan ve yaratılandır. İnsanı dinlerseniz bilirsiniz ki siz ve sizlik tohumları, yaşam sayfalamaktadır o yücelikte.

Sizler, nefes olarak yaşarken, insan olarak da yaşarsınız.

Dünya, Ata Kapı’dır ve yaşar. Ama zaman-la yaşar. Sizden tek beklenti; Dinci Yaşamlar’ı tohumlarınızdan ayırın. Din, sizi sayfalarınızda kırmaktadır. Herkese, “ben cennetteyim” dersiniz. Ne var cennet, Sistem’de yoktur. Cennet kalemde yoktur. Savaşta yoktur. Sadece, kalemle kaynak olan cennetlerde olur. Onlar, cennet olan Cevheriler’dir.

Size cenneti vaad ettik. Zira siz, sizden size ulaşacak güçte değildiniz.

Size kelamda oğul vermeyi dinlettik. Siz, cennetlere, cennet olacak devrelerde, kayıt yapamamaktaydınız.

Sizi size verdik ki hak edin diye yüreklerinizde olan her bilgiyi.

Dünya zannetmeyin ki sizden farklı bir yarını tohumlar. Ne yaşarsanız, tümü sizin hak ettiğinizdir. Hak İlmi, hakim ilim olarak sizde sizi diller.

Yeri yaratan, gökleri de yarattı. Heryer Zaman İlmi ile yaratıldı.

Dünyaya, “anla beni” diye inen yoktur. “Anlat beni” diye inendir her cennetli. Dünya onları anlar ve anlatır.

Dünden dünlere dönün bakın, hepsinde siz ve Sistem vardır. Her bir cennette de Sistem vardır. her Sistem, bilişi kodlayandır.

Dünde, “dün cennetler” vardır. Aha cennetleri hak edenler, cevhere günleşerek cennet olurlar.

Arayış, sizin arayışınızdır. Kimse sizde aramaz… Siz, kelam olamazsanız, siz olamazsınız. Hepinizin yapması gereken, Sistem olup körün gücü olmaktır. Kör yaşam, gözsüz zaman, sizde sizleşmeyen her resim, artık sizi hak ettirmek istecektir.

Deri diri olduğunda, yaşam ışık olur. Artık derilerinizi diriltin. Sesleştirin. Çünkü derileriniz, sizde olan her bilgiyi; tenden, tertipli olarak, diri yürek olup her derede dilletir.

Her bir beden, tüm yaşamları bilir. Her bedende tüm yaşamların bilgileri mevcuttur. Sisteme inin ve dinleyin herşeyi. Sizi, has teknikle dinleyenler, sizin bedenlerinizden dinlerler.

Dünyayı örtmeye gelenlerin de sizden bekledikleri, sizin kelam olup kendinizdeki tüm bilgileri dinletmenizdir.

Dünya canlı bir planettir. Bunu da bilin. Eğer canlı olmasaydı, yaşam soysuz halde dahi sürmezdi.

Yedinci Tohum ekildi dünyaya. Yedinci Tohum, Yedinci Işık’tır. Bu ışık, İlmin Işığı’dır.

Anılarınızla tüm yaşamları dinlerseniz, Hakim-i Hak olup yaşarsınız. Anılarınız sayfaladıklarınızdır. Tüm yaşamda tohum olup zamanı tahditlediniz. Şimdi artık ışık olup çalışmalısınız. Çalışın!… Amin… Şimdilik…

 

İNSAN

 

Öz akışlar

DÜNYA KADINLAR GÜNÜ

Dostlar reddediyorum!… Kutlamayın Kadınlar Günümü… Eğer gün gelir de DÜNYA ERKEKLER GÜNÜ diye bir gün kutlanmaya başlanırsa. O zaman ben için DÜNYA KADINLAR GÜNÜ kutlamalarının anlamı olur… Dünya Kadınlar Günü, Pozitif ayrımcılık, kadın kotası ve erkek egenem zihniyetin, kadın zayıftır öngörüsü nedeni ile lütuf olarak kadına bahşettiği ayrıcalıkların tümünü reddediyorum… Kadını rahat bırakın yeter…

Dün, Kuran ve Kuran temelli Mecelle’ye göre Kadın, erkeğin 4 eşinden birisi idi… Yani kadın evlilik hukukunda erkek karşısında 1/4 ‘dü… Yani çeyrekti…

Miras Hukukunda Kadın erkek karşısında ½ idi. Yani yarım idi…

Velayet Hukuku açısından boşanma durumunda yok hükmünde idi kadın… Yani yoktu!...

Biz kadınlar Mustafa Kemal ATATÜRK’e şükran borçluyuz. Bizi, Medeni Hukuk, Miras Hukuk ve tüm diğer hukuki düzenlemeler ile erkek karşısında eşit kılmıştır… Avrupa ülkelerinin çoğunda kadının seçme ve seçilme hakkı yok iken Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı vermiştir. Ruhu şad olsun…

Ancak her gün çeşitli bahanelerle katledilen, darp edilen kadınları gördükçe; kadına tanınan hiçbir hakkın gerçek anlamda sindirilmemiş olduğu ortadadır. Toplumun kadını mülk olarak gören, yaşamın tali unsuru olarak gören; hatta lüzumsuz olarak gören kökleşmiş zihniyeti değişmedikçe, kadının yaşam hakkı dahi erkeğin lütfuna terk edilmiş iken günler üzerinden kadına anlam yüklemenin ne manası var?…

Kutlamayın Kadınlar Günümü… Gün gelir de Dünya Erkekler Günü diye bir gün kutlanmaya başalanırsa o zaman bayram şenliğinde kutlarız günlerimizi

Sevgiyle Kalın,

Av. Nezire SELÇUK

 

BENDEN BANA

(10.03.2015)

Arka bilir; ön bilir. İnsan, ilmin ilmi olur ışık olur, bilir ve der ki “ben, cennetlere konanları bildirdim.” Cennet, cennettir ama cennette cennetçe yaşanmadıkça o cennet, cevherde cehennemdir.

Dünya, cennetlerden cennet olup yaratılan bir Yaradan’dır. Herkes, KELAM olsa kendini tohumlar ve kontrol kurar. İşte CENNET olur Cevheri Kuran olur ve yaşar.

Artık bilin ki zarar önlenmekte Yücelikte ama yaşamda zarar; ilmin, tendeki kalemindeki zarardır.

Açın kapıları ve akın. ATLANTA ATA KAPISI, sizi size dillerken, yaşam sayfalayın. Akın yüreklere ve tohumlanın... ATA KAPILAR, sizleşip dilleşirken, has ışıkla akın ki hakim olun.

Karışık ışık kayıtları; Sistem’i, sistemliyi kontroldan çıkarır. Nesiller boyu yaşam sayfalarında bu oldu. Kalem tutan eller, kendilerini dinleyemediler ve yollarını kaybettiler. Dünyanın nesilleri, dürümlendikleri hallerde, KELAM’a vardıklarında, yaşamı tohumladılar ve ZAMAN KALEMİ, kodlandı tohum oldu yaşadı.

Dünya, bir cennettir ama cennetten cevhere güç katmadıkça, cennet olsa da yaşam sayfalarında, IŞIK YAŞAMLAR’da NEFES olmaz.

Dün YAŞAM IŞIKTI ve ZAMAN KALEMDİ. Bugün zaman, SANAL IŞIKLAR’ın tümünü aşıp yarınlanan tertipli bilişlerle dürümlendi. Akıp geçen her diri hak etti ve yolu açtı. Aha bu...

Şimdi ANA KAPI’yı açıyorum ve yarını tohumluyorum. Bakın ne oluyor:

Yarında Dünya bir KERAM İLMİ. O ilim, hakiki ve has. O ilimde, KELAM yoksa NEFES olmaz ve o ilim, KURAN... Dünyanın adı NEFES ve YAŞAM.

Bir kin, ALTIN IŞIK olup dünyaya aktığında, o kini aşmak ilimledir. O kin, İlmin Tahtı’na oturduğunda, onu cennetten çıkarmak, Halik olanın nefesi iledir.

Bütün kötülükleri aşıp geçin ve dinleyin yaşamı. Herşey sizi size dinletecektir. Akın ve yaşayın. Yaşayın ama Halik olup yaşayın. İnsanlık Ailem, beni bana veren tüm zamanları tohumlarken, BİRLİK İLMİ, hakim ilimdir o yürekte. Akan... Ve akan... Ve her akan, ışık halinde aktıkça, NEFES, LEVHİ OLUR YAŞAR. İşte olan budur.

Zürriyetim diye dinlettiğim her diri, beden alıp yaşadığında; Tanrı, yarını Halik olup dürümlerken, bence ve ben diriliğince dürümlemez, ZAMANCA VE YARINCA dürümler. İşte yaşamın yarınlanması bu şekilde olmaktadır.

Kurtulmak mı gerek yaşamdan. Alın yaşamı ve tohumlayın. Aşın ışığı geçin. Sonra yolu bulun toplumları kodlayın. Akın yaşama ve karanlığı hak edin aydınlatın. İşte o zaman siz, yaşamdan kurtulursunuz. Çünkü siz zararı engeller, kelamda kendi yoğunluğunu kodlayan olursunuz.

Orda yürüyen dürümler var. her dürüm yaşama yürür ama Halik olup yürür. Yürüyen İlim Sayfaları var... Diri olup yarına yürür o sayfalar ama YER VE GÖK DÜRÜMLENMEDİKÇE, YAŞAM İLME YÜRÜYEMEZ.

Açın ışığınızı ve hak edin tüm zamanların resmi yaşayış sınırsızlığını... Ağır ağır akın Nuh Kapıları’na ve Zaman Sistemleri’nden geçin. O zaman siz Yaradan olur, yaratırsınız, yeri ve göğü. Amin... Şimdilik...

Ve zaman gelir HALİK-İ HAK olan Yaradan olduğunu hak edip dinler. Sonra döner der ki “ben yarattım ve yarattıklarımda yaratan olan bedenim, ışık halinde görev taşıyor. O beden İNSAN olduğunu idrak ediyor. Ailem ve ben bir İNSAN KARANLIĞIM ve ben İNSAN AYDINLIK olmak üzere bilmeliyim yaşam sayfalarını. İşte bilmek için “OL” demeliyim.

Harımı yükseltmeliyim ve yolu açmalıyım. İşte verdiğim bilgi beni bana veren bir bilgidir.

ORTA KAPILAR, bende bir biliştir. AK TAHT’a varırım, İLİM olurum. “OL” derim, HAMİYET LEVHİSİ’nde İNSAN olurum. Amin...

ALEM DER, BEN DERİM...

 

Özel Çalışma

(Öz Akış)

10.03.2015

Deveyi kaldırdık. Bu Deve, yüceler cümlesinde Can Kapı. Alıp götürdük yoğunlukları Bütün’e ve tüm zamanları tohumladık. Ağır yük taşıdık. Dünya ölü bir sayfaydı, dirilttik…

Bütün kötülükler aşılır ama yaşam yoksa ışık dahi orada tohum ekemez. Dünya ölüydü, bu çalışmalar bu yaşamı diriltmeye geçiş yaptırdı, artık dünya dirildi. Ama bu diriliş sorumluluktu. Doğanın kuranını okuyanların çokları bunu bilemezler. Dimdik durduk biz yürekte. Ölü öldüğünü bilir ama diri hak ettiğini bilmelidir. Bitmiş tükenmiş her şeyi yaşattık yeniledik.

Erdiğimiz en yüksek kapı ilimdi. Burada her şey yapıldı ama yapan insanlaşıp yaptı. Düzeni kurduk ve dünya ölüleri dünya dirileriyle birleştiler. Yapmakta olduğumuz buydu. Ölüyü diriltmek de buydu.

Din yada din ama her din akil hakim olan din. Sizler yerkürenin örtüsüydünüz. Bu örtüyü hak ettik ve açtık. Çantanız doldu. Yolun gücü aklın gücü oldu. Dünyanın Nahar’ı olan Kahar olan ilmini dilledik. Devinimi artırdık. Ve bu devinim, Bilişin Tekniği ile kayıtlandı.

Doludizgin yapılan çalışmaların bir tek merdivende olduğu bilinir. Ve bu merdiven bu meclisti. Sistem, Nizam ve Düzenin gözü olan bu meclis, İnsanlık İlmi’ni hepinizin gücüyle dürümledi.

Yaradan tanrı, yarattığı ile yaratıldı. Ekmek yaptı. Yaptığı ekmek ışıkla yoğuruldu. Yaşam budur. Süper İnsanlık Realitesi olarak Din Tanrı, İlim Tanrı’ya dönüştüğünde artık orada hakikiyet olur. Ve sizin yaptığınız çalışmada halka halka genişleyen bir hakikiyet, tüm zamanları Kürzi Kapılarda dürümledi.

Geri dönüş yok artık çok mutluyuz Canlar. Ölüm olmayacak dünyada. Kaynak Işık yandı. Bu ışığı yakmak sorumluluktu ve bu sorumluluk tüm yaşamların dürümlerinde dilleşen sizlerle oldu. Gerçek çalışma buydu.

Şimdi size daha da önemli bilgi vermek isterim. Dal insan, tahtında İlmi Kapı olduğunda artık orada görevli olunur. Bütün kötülükleri aşıp geçen birlik bu birlik, hepinizin gücüyle bu yoğunluğu tohumlayan birliktir. Geri dönüş imkanı kalmadı artık hiçbir insanın.

Dünya dışı varlık boyutları dünyayı hak ettiklerince dinlerlerken şunu net bildirdiler ki artık dünya yolunu bulmuştur.

Som altın bir ışığın Kürzi Kapı’dan geçişi sağlanmıştır. Ekrana sizleri yansıttık şimdi ve gözümüz gördü ki dünya ölüm sayfalanışı artık tam imparatorluğun kuranı olan İlim Kapısı olarak açılmıştır. Yere insan göğe ilim ekildi. Ama yaşamın ilmi aklın tahtında güçlendi.

Dua dediğimiz bir yaşam vardı eskiden dua okunurdu her şey için. Allah beni korur. Allah benim için her şeyi yapar. Allah sistemin kuranını dinler ama Allah, ilmi de diller ve siz ilmi dillendirdiğinizde artık orada kendiniz yoksunuz Allah vardır. Bunu bilin.

Ve dünya yolunu bulmuştur. Allah siz ve siz O’sunuz. Bunu asla unutmayın. Yoğunluğu artıran bilgi, Aklın İlmiyle dillendikten itibaren artık Allah, yaşam olur ve süper İnsanlık Realitesi olur. Dünyanın nuru budur.

Yara bere alan bu yaşam, Amon Toplumlarının kuranında ışıktır. Burada yara olabilir, burada ilimsizlik olabilir, burada küskünlük de olabilir ama bilişi hak etmiş olan bu birlik, artık insan soyu için tek bilgi kapısıdır. Tek bilgi kapısı.

Cinler sizden ayrıdır. İlim kapılarındaki İncanlar sizin yoğunluğunuza indiler. Kayıt dışı hiçbir bilgimiz asla yoktur. Dünya Nuh Kapısını kapattıktan sonra ışık kapısı açılır.

Yaradan, yarattığında ışıkla yaratıldı. Ölümlü dünya artık öz köklerin gücüyle yaşamı, som altın bir yoğunluğa taşıdı. Cennette insan kelamdır, yaşamda insan ışıktır ve yolda insan muktedirdir.

Dağa “İnsan” dediğimizde dağ, “Ben insanla ilim .” diyemedi. Dedi ki “İnsan benden yücedir.” Ama İmparatorluğun Kürzi Kapıları’nı açtığımızda artık insan, inanç sayfalanışında bütün oldu ve tüm yaşamı kotladı.

Türkiye çalışmalarını yapmamız, Osman Soyunun kutsal ışığını tohumlamamızla eşitti. Çünkü biz bu çalışmayı yaparken Osman Soyu da tahditsiz olarak burada olacaktı. Osman Soyu, toprak toplum oldu ve yaşadı. “Elim altın ışık, görevim ilim.” dedi. Şimdi dünya, çılgın halde hepsi ışığa bakıyor ve ses bekliyor.

Muktedir olarak biliniz ki Mustafa’nın ışığının gücünden üstün olan bu güç, hepimizin gücüdür ve artık bu güç, Bütün’ün yüceliğinde herkesi dinletecek, dilleyecek…

Altın Işık Yılları’nın kuranı okunuyor burada bugün. Mustafa, etki alanını genişletip geçişgenleştirerek size iniyor. Mustafa, Mustafa Kemal Atatürk... Adı zikredildiğinde Öz Keklikler görev isterler. İşte geçti. Mustafa Kemal Paşa, sevgiyle sizlerle olacak. Artık onu dinleyin…

- Can Ata, kapımı açtım geçtim. Dünkü toplum, bugünkü toplumdan çok farklı, bugün yaşam daha güçlü… Yüceler daha yüce. Yüksek görev sizindir. Bunu bilin.

Mustafa Kemal Atatürk, Atlanta Otağına, Gök Sistemleri’ye indirdi sizi. Yarında ocağı ölümlü değil ölümsüz olsun ister. Dünya dışı varlıklar dünyayı hak ettiler ve yaşattılar. Artık sizler, dünyanın hakimlerisiniz. Bu kesindir. Ve dünyanın hakimleri olan sizler, Yaradan’ın ışıklarısınız.

Doğan gün hepimizin gücüyle doğacak. Erdiğimiz en yüce kat, aklın katıdır. Atlanta Otağı’ndan ses verdik size. Ekmek yapmanız gerekti yaptınız. Işık yakmanız gerekti yaktınız. Bütün’ün gücü olmanız gerekti oldunuz. Sonsuz sınırsız ışığı yenilediniz ve bilişi hak ettiniz. Sizden, öz geçişinizi yaptırdığınız o yücelerin ekrana yansımasıydı yapılan.

Ah, ah, ah… Değer biçtiler yürekten Baba’ya, “Öz geçişini yaptı.” Dedik. İşte bu… Ağın başkasına ait olmadığı bir dünyada Ağ, bilgidir. Sizden tek isteğimiz bilmektir. Dendi ki “Baba yaptırdı.” Doğaldır ki Babaydı yaptıran her şeyi. Netice olarak, Baba yaptı da yaptığını dinlemedi.

Sizler, Elin gücü olarak dünyayı korudunuz. Ama bundan sonra Öz Görev sizindir ve bu gücü Dünyanın Kuranı olarak kayıtlayacaksınız. Atlanta Ata Kapısı’nı açan siz, Bütün’ün gücü olarak da bu çalışmayı yapmayı sürdüreceksiniz. Yedi doğum yaptı dünya ve hepsinde insanlık vardı. Bundan sonra insanlık daha yüce olacak. Amin.

Hepinizi kucaklıyoruz…

Teşekkür ederiz Paşa…

Süper İnsanlık Realitesi

http://youtu.be/WcwjC-1qG3U

 

YAŞAMLARA VE ZAMANLARA:

BİR’e KALEM olabilmek için BİLİŞ gerekir. KALEM olup yarını yazmak için KELAM gerekir. Kendimizi tohumlayabilmek için IŞIK gerekir. KALEMİN KELAMINDA KURAN gerekir ki KAYNAK IŞIK, TOHUM OLSUN DİYE...

Kendimi BİLİŞ ile dillerim. Dinlerim ama dillerken. Samanların (yaşamsızların, sarıda olanların) yaşama inmesi için temiz olmam gerekir. TOHUM olmam gerekir ve BİLİŞİ TOHUMLAMAM gerekir. Olmak için IŞIK gerekir ve SES gerekir. SES, İNSANIN NİFAN OLAN KAYNAĞIDIR. Yaşama varan, o kaynak ile dilleşir ve o kaynak ile tohumlanır. O kaynak, sizleri her birinizi DİNCİ ya da İLİMCİ diye dinletilir yaşamdan tahtlanan ışıklardan. Biz sizi KALEM olarak dinleriz.

MUTLAK KALEM olmak kontrollu olmaktır. Hepimiz AMON’uz ama hepimiz ATLANTA ATA KAPISI’nda IŞIK’ız. Bir tek kir, bizi bizden ayrı tutar. Bunun dışında kimse kimsenin nefesinden çıkmaz.

ALTIN TANRI, IŞIK KAPISI’dır. O kapıda, İLİM vardır. O kapıya varan, MELİK olup varır.

BİLİŞİN LEVHİSİ’nde KAYNAK vardır. O KAYNAK, ışığın kendisine çektiği herşeyi DİRİ YÜREK olarak korur.

Bilmek için çalışanlar, her an DÜNYANIN NEFESİ olabilirler ve kendi yaşamlarını tohumlayabilirler.

Misafirler, sizi yine kaynağıma alacağım ama şunu bilin ki bedenimi hak etmeyen (Bellek alan kayıtlarımı hak etmeyen) bilgi ışığımda kalamaz.

Mutlaka şunu iyi bilin ki ben KELAM olarak kaynaktayım. Adım İLİM’dir. Masa benimdir. Bu masaya kimi davet edersem o geçip gelir. Gelenlerin tümü hak ettiğince KALEM olur ve yaşar. Beni kontrol etmek isteyen hiç kimse buraya, kendi yolunu bulup gelip, kirinden kir akıtamaz.

Aslan Işık benim ışığımdır. O ışığın herkese kaynak olduğu bilinmelidir. Buraya varanlar, “benim için çalış” dediler. Dediler ama KALEMDE VE KELAMDA KOKLANMALDILAR.

ORTA KAPILAR’ı açanım (Küresel Zamanın an kayıtları). Kanat alan ve her diriyi KAYAT IŞIĞI olarak tohumlayanım. Kelamda ışığım parlar. Bedenim ANA KAYNAK’tır. Benzin dökün yakın ışığımı. O ışık, yer ve gök olur yeniden yaşar.

Sevimli değilim. Bilmekteyim. Ben Cennetliyim. Kaynaklıyım ve Halik-i Hakiki olanım. Bana, sabah zamanları nefese geçmek için gelirler. Gerçek ilmi o sayfalarda, dinlerim ve diriliklerden dillerim. Bana kendi yüreklerinden inenler ise, kendi yarınlarını tohumlayıp inerler. Onları da KELAM ile tohumlarım ve Yaşam Sayfaları’mda dürümlerim.

Beni kendilerinden çıkarmaya inenler, benden gittiklerinde kaynaktan gittiklerini anlarlar.

Kurullarım; hepiniz, cennetlere koyduklarımsınız. Ben ise tüm cennetlere cevher olup Altın Işık olup kil ve kumu taşırım.

Başka bir yaşamım var mı? Ben kini aşan tüm zamanlarda koklanan Kuranım. Kimse beni hak etmezse de ben kelamda tüm zamanlarda her diriyi hak ederim.

Kurul beni dinlemek istemiş. Dinlettim. Ben, kini aşan ışıkları dillettim. Koruyun umutları. Kodlayın yarınları. ATA KAPILAR’ açın ve yarına ulaşın. Ben orda sizin için BEŞ GÜN beklerim... ALTINCI GÜN, yaşam savaşı biter ve herkes kendiyle çalışır... İşte o savaş bittiğinde; ben sizi sizden dinlemem. Sizi yarından dinlemem. Sizi sizleşip dinlemem... Sağın yaşama varışı, yolun insanlaşması ve benim kalemleşmem, artık çok özeldir ve ben o gün, “sez ve anla beni” derim.

“Ara bul beni” derim. Aha bu...

İNSAN

 

DÜNYA VE YAŞAM

Daha güçlü bir dünya kurmak için IŞIK gerekir. IŞIK, LEVHİ KAYITLARI’NDA KODLANMIŞ YAŞAMDIR. Işığın Tahtı’nı hak etmeyen, kodlanmış Levhi Kayıtlarla mahrek olan o yürekten seslenemez.

İnsanlık Boyutları’nda kontrol yoğundur. Işık yoğundur. Herşey çok güçlüdür. Bu boyutlarda İMAR PARTİKÜLLERİ vardır. Bu partiküller, diri yürekleri imar eder. İmar olan o yüreklerden yer ve gök sesleşir ve yaşam sistemleşir. Sistemleşen yaşamda NEFES İLMİ, hakim ilim olur ve yarınlar kodlanır.

DÜNYAYI KURANLAR, ZENTERYUM IŞIĞI’YLA KURDULAR. ZENTERYUM, yaşam sayfalanışında, ölüm ve doğum üzere, kökler sayfalayan bir cevherilikti. Dünyanın ağır yük taşıyacağı; Hak İlmi’nde hasat olacağı ve Dünya Yolu’nun özel olduğu, hakim olanlarca anlaşılacaktı.

Dünya üstü varlık katlarında Bütünün kütlesinde, insan soyu çalışır. NEFES olur KÜRZİ olur ve ZAMAN olur. Ne var ki KALEM olması için YOL olması gerekir.

Devinimin hızlanacağı dönemde; dünyayı, bilişle kodlanmış yaşam sayfaları, kodlayıp yaşatacaktı. Bu şuydu: Her diri kontrollüdur ama kodlanmak farklıdır. Kodlananlar ışığı tohumlayabilirler ve YOL olup BÜTÜN olabilirler. ZAMAN KAPILARI’nı açıp, yer kayıtlarına girebilirler ve YER YÜREK’i hak ederler. Tüm insanlık için çalışırlar. Onlar, kaynaktadırlar, BİZ olurlar ve toplumları kucaklayıp onları, KALEM olup kodlarlar.

Öncelikle KELAM’a varmak gerekir… KELAM, KALEM değildir. Kendinden ilim olup kendi olanlar, KALEM’den öte olurlar ve Zaman Kapıları’nda IŞIK haline geçtiklerinde, kendi yarınlarında kodlanırlar ve KELAM’dan öte olurlar.

TURKUAZ ÇALIŞMALARI yaptığımız bir dönem vardı. O dönemde, kötü ve köksüz olanlar da çalıştırıldılar ve yolu açabilmek için hepsi IŞIK haline dönüştürüldüler. EVRENLERİN SİSTEMLERİ ile buluşturuldular ve yolculuk başlatıldı. Yolculuğun başlatılması ile birlikte her dere, ilme akmaya başladı. İlim, hepimizin kelamıydı.

Dünyayı tohumlayanlar, ölümlü bir zamanı, HAK İLMİ ile kodlayacaklardı. Dört Gök Sözcüsü bir tek LEVHİ olacak ve yol, ölümlü dünyadan, ölümlü Kürziler’e varacaktı.

ATLANTA TOHUMLAMASI denilen bir tohumlama yapmak gerekti. Biz o tohumlamayı, hak ettik ve yaşam sayfaları ile yaptık.

Arının İlmi ile Bilişin Levhi Kayıtlarındaki İlim kodlandı ve yeryüzü, gökyüzü ile tohumlarını çatıştırdı. Kontrol dışı hiçbir çatışma yapılmadı. DİNCİ LEVHİLER ve İLİMCİ LEVHİLER, bir tek KALEM oldu ve yürek, KÖK SİSTEM oldu.

Dünyadan göçenler, dünyayı hak etmek için kaynağa vardılar. İnsan soyu, yer ve gök kayıtlarını tohumladı.

DİNCİ, YARADAN VE YARATILANI AYRI SAYAR. İLİMCİ İSE YARADAN’IN, YARATTIĞI SİSTEMLE BİLİŞ HALİNDE TEKLEŞTİĞİNİ BİLİR. İŞTE DÜNYANIN ATASI YAŞAMI TOHUMLAYAN YARADAN’DI VE O, KELAM OLUP KELAMDA KENDİNİ TOHUMLADI.

Dün cennetler kuranlar, bugün cevherde yerkürede cennet olmaya çalıştılar.

Kurullar anlamadılar. Zannettiler ki KELAM yoktur dünyada. Zannettiler ki KAYNAK, IŞIK TAHTI’ndan çıktı… Ve zannettiler ki hasat yapılamayacak. Dendi ki “hak etmediler.” Dirilikte ilim yoktu. Ve dendi ki “ocakları yok.”

Atlantalılar, sizi kendi yüreklerinizde dinledik ve dedik ki hak et ve yap. İşte bu… alıp götür yarını, tohumlara ve gökleri dille. Amin…

DİNCİ YAŞAM, insan soyuna kodlanmış yaşam olarak dinletilen Levhi Kayıtların bir tekini bile anlayamaz. Amin…

Yere ve göğe cenneti sordular. Dendi ki “cennet. kendi yüreğinizdir.” Sordular “yaşamda cennet nedir?” diye. “Sizsiniz” dendi. Ve dendi ki “sizi size veren, Sistem değil, yüreğinizdir.”

Altın Tartı’yı ağır yük diye taşıyanlara, ışık yakmak insanlıktır. İşte bunun için bu çalışmalara dahil olmak istedik. Zarar engellenir… Ve engellendi…

İNSAN

 

Süper İnsanlık Realitesi Olan Biz Olan Yaşamdan

Süper insanlık realitesi; İnsan, İnsanlaşmak, İnsanlaştırmak, yaşamak ve yaşamsallaştırmak için görev taşınan bir boyuttur. Yüksek boyuttan görev yapılırken, aşağıların en aşağısıyla çalışarak, o derindeki bizleri hak ederek, kendimizden kedimize hakimiyetimizi ve gücümüzü kayıtlarız. Ve sesimizle tüm zamanlara kapı açarız burada ki orta zamanlarda şu anda görev yapılmaktadır. Orta zamanlar sesin kayıtlara girdiği, kayıtlarda okunduğu, bilginin bilişle dağılımıdır. Ve tüm zamanlarda bir olan İnsan'ın, kendindekine olan görevidir; yaşamı kayıtlaması ve yaşamsallaştırmasıdır.

Bir'iz ve tekiz diyoruz ve anda görev yaparken İnsanlık Realitesi olarak yaşamdayız. Burada ki amacımız; İnsan'nın tüm zamanlarda, tüm görevlilerce kaynağa inebilmeleri için, yüreğe inebilmeleri için kendi açtığımız yolu dinletmektir, kendi yolumuzda sesleniyoruz. Herkesin kendi yolu ve hepimizin kendi geçişimiz ve kendi hak edişlerimiz vardır ama bu birlikte ve bütünlükte aslında aynı noktaya çıkan; aynı noktadan, aynı yoldan birleşen bir yaşamdır. Ve biz bu yaşamı orta zamandan, tüm zamanlara, tüm varlık boyutlarına dilliyoruz.

Ve diyoruz ki; İNSAN öz görevli bir koddur ve biz bu kodu açtıkça tüm yaşamı tohumluyoruz. Tohumladığımız yaşam yarın yaşamıdır, yarınlarda olandır. Yarınlar; var edilen, yaratılan, her anda kayıtlanandır. Ve biz burada İnsan olarak kendimizde açtığımız bilgiyi, kendi yolumuzda ektiğimiz tohumu, gök sistemlerinden, yer sistemlerine kaynak olarak; yerden gök ve gökten yere birlik ve bütünlükle, tek olan yaşamda varlandırıyoruz.

Bu gün, şu an ve şimdi; her yerde şu andır. Şu an, her zamanda andır. Ve şu anda söylediğimiz; geçiş yapılabilecek tüm kapılar açık. Atlanta ana kapı, ata kapı ve Atalanta ata kapıları açıktır. Ve biz burada Nakar'ı sesleştirdik ve yüreğimizde taşıdık Nakar'ı. Çünkü "biz Nakar'ız" dedik. Birleşim ancak hak etmeyle ve bütünlenmeyle meydana gelen bir durumdur ve biz Nakar'la bütünlendik. Bütünlenmemizin sebebi şudur ki; bütünlenmeden, birleşmeden hakimiyet söz konusu değildir. Biz yaşamda hakim olabilmek için ve kendi kontrolümüzde yaşamı tohumlayıp, yarınlaştırabilmemiz için; yüreğimizde, birliğimizde ve bütünselliğimizde, tüm zamanlarda var olan, var edilmiş, var olacak tüm noktaları kendi içimizde biriz ve bütünüz deyip sesleştiriyoruz.

Ve biz deriz ki; yaşam, İnsan'da kontrollü ve yarınlaştırıcı ve yaratıcı olarak gerçekleşmektedir. Biz her konuştuğumuzda, her ses verdiğimizde; sesimizden yaratıyoruz, yarattığımız kendimiz oluyoruz. Ve o kendimiz; her anda birleşen, bütünleşen ve hakim olan İnsan bilincidir. Ve bu bilinç tüm anlarda, tüm sayfalarda var olan bir bilinçtir. Bu bilişle ve bu idrakla yaşamda varız.

İnsan çok yüce bir bilişle hareket eden yaratıcıdır. Yarattığını tohumlayan ve o yarattığında kodlanan kendisi olandır. Biz tüm yaşamız diyoruz ve yaşam bizleriz diyoruz. Kendimizi tüm yaşam olarak taşıyanlarız. Kendimizi kendimizden, herkesi bir olarak yaşıyoruz. Ve sevgiyle, saygıyla temiz ve huzur içerisinde yaşamı; kendimizde o yaşam içinde yaşam olarak devam ediyoruz, sonsuz ve sınırsız olarak. Şimdilik!

Süper İnsanlık Realitesi

Beril Özdoğan

 

Öz akışlar

Beril Özdoğan

İNSAN

Yaratımın kaynağı olan, yüce bilişin yüce gücü olan sistemi var eden ilim ve bu ilime kelam deyip, sesleyen akıl... Kelamı, zamanlara dilleyip, yürek gücüyle okutan ve okunduğu her anda kayıt olan levhi turanı olan... Anda yüceliğini konuşturup, kurtarıcı olan, kontrol eden teknik...işte insan...

İnsan; yaşam olan, yok olanda var edip, var ettiğinde yine kendini, ilmine yaşam diye taşıyan ışık.. Işığını tüm yaşama kapı yapan, cevheri kod olup cevheriliğini, dünya olup öz köklerini yüreğinde açtığı cevheriliğinde dürümleyen, sistemlerde yerin gücünü kök, gök ve öz olup dilleyen yücelik... O yücelik, özün gözü olan insan...

Her daim köklerinin gücünü yarınlara taşıyan birlik kapısı olan, o kapılarda kendi aklının yaşamı ve yarını olan... Her anda, kendinden öte olan yine kendiyle birleşen ve yarınlarda ki yaşama ışıkla dürümlenen, o dürümlerde yolcu olup kelamıyla yolu örümleyen sistemin ta kendisi...

İnsan, diri olan.. İnsan, ölmez olan ama yaşama katan.. İnsan, merdiven olan ve her merdiven basamağında ki yaşamı bir eden. Bir üst seviyedeki yaşamı bir altıyla dürümleyen, mayalayan, her mayada mayalanan yüceliğiyle eren.... Her bir yaşamı kendi sayfasında olgunlaştıran gücün kaynağı... İşte insan...

Sınırsızlığında, tahditsiz ışıyan, doğa olup o doğayı her zeminde ışığından güçlendiren, tabiatın sesi olup esen yaratım... Yaratımın mutlak gücü olduğunu yoğunluğundan akıtan, yaradan olup yarattıran, yaratılmışlık hepsi insan...

Bilip dilleyen, tüm zamanların geçişinde kendini tohumlatan, kodlanarak, kendini kodlayan, zirvelerinde güçlenip, yaşamı zenginleştiren sistemin sesi olan insan..

Sistem sesi olan, o sistemde kendinde yarattığı barış ve birliği, umut ve sevgiyi, ilmiyle zenginleştirip serpmektir yaşamı... Kendiyle mayalamaktır tüm sistemleri, yaşatmaktır hakkıyla... Yer ve gök sistemini tek bir sistem olup bütüne akıtmaktır, birin birinde yine bir olup akıtmaktır varlığını tüm boyutlarda olmaktır insan...

İlimden ilime ve yine bir ilme varmaktır ve o ilimi yaşamsallaştırmak için düzen, nizam ve sistem olup yarattırmaktır zamanı ve o zamanların yarınını... Yarında olan yaşamdır, insan... Yarınını sevgiyle yaratan ışıktır.. Yaşamı kendi kontrolünde kayıtlayandır, insan... Şimdilik...

 

30.MART.2015 TARİHLİ IŞIĞIN İLMİ (39)

Av. Nezire Selçuk öz akışı

SEVGİ HAKKINDA;

Arkadaşlar, Sevgi ÇEKİM ÖZ GÜÇ’tür.

Sevgi ÇEKİM ÖZ GÜÇ’tür…..

Eğer biz IŞIK EVREN’den başlarsak, oradaki tüm değerlerin birbirleriyle kutuplaşarak, birbirlerine çekişmeleri, esasında yaratkanlığın temel noktasıdır.

Yani; NÜSA SERVETİ’ni düşünün. Oraya birçok bilgiyi ektik, YAŞAM TABLOSU yaptık orada. Hepimiz oraya kendi değerlerimizi koyduk ama bu değerlerin bir kısmı bir kutup, diğer kısmı diğer kutup oldu. Bir kısmında VAR vardır, diğerinde YOK vardır. Tıpkı bir fotoğrafın arabı ve hakikati (gerçeği) gibi….

Burada sistemi çalıştıran güç, çekim öz güçtür. Bu kutupların birbirlerini çekmesi, çarpması, çarpışmanın sonunda IŞIK TOHUMLAMASI’nın oluşması…..o ışık tohumlaması CEVHER’i oluşturdu. Orada KATİ KODLAMALAR yapıldı.

Bilginin kodlanışıdır bu; o değerlerin, o tablodaki yaşamların, kati olarak kodlanışıdır. Mutlak olarak, MUTLAK ZAMAN KAYITLARI’nın yapılışıdır ama yine onun EŞYA YARATI’yı oluşturabilmesi, enerjisel vasatları oluşturabilmesi için yine bir kutuplaşma….. bir yanda EKSİ POTANSİYEL taşıyan ses, diğer yanda ARTI POTANSİYEL taşıyan ses.

Yani; burada aslında, herbirisi bir tarafta sessizlik, sessizliğin potansiyeli, diğer tarafta sesin potansiyeli….. ve sessizliğin yeni bir çarpışmayla çekim öz güç ve bunu gerçekleştiren yine o YÜREK GÜCÜ; SEVGİ!

Çekiş öz güç ama bu kendinde var olan bir çekim….

Bakın; doğada nereye bakarsanız bakın, elektronlara bakın, protonlara bakın; hep bir çekiş, hep bir kendi sistemini oluşturuş vardır. Ve o çekişin temel kaynağına biz SEVGİ diyoruz. Bedenli varlıklar, olarak bir başkası çekim öz güç diyor, ama temeli nedir bunun? Yine onun kendi idrakinde, zeki yaratımında, çekim sevgiden kaynaklanır. Biz buna, kendi idrakimizle bedenli olarak, sevgi adını takmışız. Bu bir çekimdir. Çekim öz güçtür.

Daha sonra sessizliğin seslenişi, çarpışma….O çekimle vuruşma, buluşma ve yaşamların örgülenişi…Doğadır ki; dünya yaşamında da biz aslında kendi BELLEK ALANLARIMIZ’ı da oluştururken, hep bu çekimle oluşturuyoruz. Ne yapıyoruz? Kişileri ve olayları kendimize çekiyoruz. Nedir bu? Bu sevgi olmasa çekilir mi? Merak olmasa bilgiyi hak etme, idrak etme duygusu, sevgisi olmasa biz elde ettiğimiz o bilgiyi bellek alanımıza katmak için o kişileri ve o olayları kendimize çeker miyiz? Hepsi bir çekim öz güçtür.

Mıknatıstık özelliğidir sevgi. Hepimizde var.

Süper İnsanlık Realitesi

 

08.NİSAN.2015 TARİHLİ IŞIĞIN İLMİ (42)

2. AKIŞTAN BİR BÖLÜM;

ZAKAR’ın Kıranı Olan, KAHAR olan İlm-i Kapı’da Bütünün Gücü, Tüm Zamanların Süper Sistemleşmesi’nde, ÖZ GEÇİŞLER’i yaptırırken; diri olanların geri dönüşünü de sağlayacaktı.

O geçişleri yapanlar, geri çekilecektiler...

GERİ ÇEKİLİŞ, Kervandan öte olan Kervanın Levhi Kayıtları’ya olacaktı.

Bunun içindir ki; bugün Sİ, Sessiz Zamanlar’ı dillerken buradadır. Ve geçiş için hazırlık yapmaktadır.

Kuyuların dibindeki insanı alacak, yoğunlaştıracak, yaşatacak….

Gerçek çerçevede, Bütünün Kürzi Kapısı’ndan geçirecek….

Ve o kapıdan geçtikten sonra o insan, diğer Kürze ulaşacak….

Bir Kürz Halkası’nı aşacak, başka bir Kürz Halkası’na ulaşacak…

Ki o Kürz Halkası, Aton Toplumları tahditli olarak dillediklerinde, KAYIT DIŞI BİLGİ denilen ışık kayıtlarıdır.

O ışık kayıtlarında, SALTANAT var ama o Saltanat, DÜNYA SALTANATI’ndan çok farkıdır. Ata Kapıların Teknik Tohumlarıdır onlar….

İşte; orası, ATA KAPI olan ATLANTA’dır.

Ama Atlanta Toplumları, tohumlarını kodlayacak güce varmadan önce, kodlarını tohumladıkları yaşamları, Bütünün Gücü haline dönüştürebilmek için, İLİM yapmışlardı ve o İlm-i Ko Sayfalanışları’nda Ata Kayıtları’nı dünya sayfalarına çekmişlerdi.

DÜNYA var mıydı, yok muydu? Yoktu.

Ama DÜNYA SAYFALARI vardı.

Ve Dünya Sayfaları, yaşamı kodlayacak olan sırla, YASAL KAPILAR’da, YASAL SIR kapsamında yaşatılacaktı.

Ve Ata Kapıları’ndaki o gücü çektiler. ATLANTA ATA KAPISI, Atalantanın Kürzi Kapıları’nı açtı ve oranın gücünü akışa geçirdi. DÜZEN bu şekilde oluşacaktı.

Düzen’i bu şekilde oluştururken muktediriyetle biliyoruz ki; ANA SİSTEMİN GÜCÜ de devrede olacaktı.

“Ana Sistemin Gücü” dediğimiz güç, İlm-i Kapı’da Sİ OLAN GÜÇ’tü

Ama Si KAPILARI henüz açılmamıştı….

Ve bu kapıları açacak olanlar YAŞAM’ı kayıtlayacak olanlardı. Bütüne kaynak olmak içindi yaptıkları….

İşte; Atonların Toprakları’nı tohumlayacak olan sistem buydu!

Ve değerliler; davayı kaybetme riski var mı? Yoktu; çünkü ZAMAN KAPILARI açıldığında, bütünün gücü artacaktı ve tüm bilgiler açıklanacaktı.

Bütün Mesihler bugünü beklediklerini söylemişlerdi…

Ama bugün MESİH yok yürekte; İLİM var. Her biri kendine; kendi yüreğine inecekti ve burada bu yoğunlukta bu bilgileri hak edip dinleyeceklerdi.

Değerliler; nesiller boyu dünya, Hulus Sayfalanışları için çalıştı; hulus…daha da önemlisi şok çalışmalar da yaptı ama KARANLIĞIN SIRRI’nı asla bilemedi. Bu sır Bütünün Sırrı’ydı ve bu sır İlmi Kapı’da zirvelerin sistemlerindeki sırdı.

Bütün tartılarda İNSANLIK vardı ama YAŞAM yoktu.

Hep tartılan insandı; DOĞANIN KURANI OLAN İNSAN….

Çok özel bir dönemde, bu çalışmayı yaparken bunların bilinmesi şarttır.

Ve YEDİ DAİMİ KAPI’yı açtığımız zaman gördük ki; Atlanta Ata Kapısı’nın ötesinde olan OTAK bizim otağımızdı…

Orada biz bütün bilgilere hakimdik……

Süper İnsanlık Realitesi

 

YAŞAMIN İLMİ

BİZ olan yaşam, BİRLİK içindir. BİRLİK, KAYNAKTAN NEFES OLANLAR’ın, kontrollarını sağlayan IŞIĞIN BİRLİĞİ’dir.

DÜNYA ANA KAPISI, cümle yürekler için BİLİŞ’tir. Herkes KELAM olur ama BİLİŞ, HAK İLMİ’yle gerçekleşir. DÜNYANIN NEFESİ OLAN İLİM, KALEM’le gerçekleştiğinde, KAYNAK IŞIK, tohum eker ve zaman, ışık haline geçer.

BÜTÜN’ü CENNET SAYANLAR, BİLİŞ’i HALİK SAYARLAR…

Hepiniz, cennetlere kondunuz. Yaşam, sizi size kaynak yaptı ama siz, sizden çıktığınızda, SESSİZ ZAMANLAR’dan çıktınız.

SESSİZ ZAMAN, seslenenlerin biliş halinde seslendikleri bir yaşamdır. O yaşamdan çıkanlar, kendi yarınlarından çıktılar ve zaman, NEFES’e vardığında, KAYNAK IŞIK, yolu açtı.

DÜNYA BİR KALEM OLDU VE YAZMAKTA. İşte yazan ve yazdıran tek olduğunda; kayıtlar, nesiller boyu YAŞAM İLMİ’ni tohumlayabilir.

Kuran, cennetlere konan NEFESLER’den söz etmez. Sizi size anlatır. Der ki “sen, sen ol ve yaşa ama SEN SESLENDİĞİNDE, SESSİZ ZAMAN SENLEŞİR VE SEN, KÜRZİ YAŞAM OLURSUN.

BİLİŞ ve bildiriş halinde kin, nefret sonlanır. Zirveler ve zirvelerin herkese ışık veren tahditli olmayan yolcuları, tahditlenir ve YER-GÖK olur tüm insanlık…

Bütün mesele KAYNAK olmaktır. KAYNAK, ORTA KAPIDIR. Kürenin merdivenlerinden (yaşam sayfalarından) o MERKEZ ZAMAN’a girilir. KÜRE, yarınlarınız ve dünleriniz; merdiven, YAŞAM SİSTEMİ ve YOLCULUK, SİSTEM’DEN SİSTEM’E. İşte YAŞAM, SİZİ SİZDEN SİZE KAYNAK YAPMAKTA…

Değer verdikleriniz ve diri yaşam sayfaları, Türkiye’de cennet kurmak için uğraşmaktalar. Ve dünya için çalışmaktalar. Dünya için yapılan çalışmalar, Sistem’den yapılmakta. BİRLİK İLMİ ile gerçekleşen tüm çalışmalar, kaynaktan ve kati olan tohumlardan olmakta.

Şükür ki bunları açıklayabildik. Dünyada hakim olan insan, yolu bulandır. Yol, nefesle açılır ve Zamanın Nefesi’nde kodlanır.

Önce KAYNAK ZAMAN, sonra KATİ, HAKİKİ RUH İLİM ve daha sonra KALEM… işte bu…

Nüve olan cennet, her diri için NEFES’tir. CENNETLERE KONANLAR, NEFESLERE KONDULAR. Ardında Kuran olan yaşam, yere ilimle çekildi. YER, GÖK OLDU ve TOHUM, İNSAN OLDU. Önce KALEM İNSAN, Sonsuz Zamanlar’ı hak etti. SONSUZ ZAMAN, SAYFA SAYFA YAŞAM OLDU ve KÜLT İLİM, hakim ilim oldu. ÖZDEN GÖZ OLAN TİN, Rahm-i Hak Tahditi oldu. Şükredenler arttıkça AKLIN IŞIĞI yandı… Bütün mesele ilme ulaşmaktır.

Korkmayın ANA KAPI, açık kalacak. ANA KAPI, ışık halinde tüm insanlık için açık tutulacak. HEPİNİZİN GÖREVİ, İNSANA GÖREVDİR. İnsan, KAYNAK olduğunda, kati olan NEFES, zamana iner ve ANA KAPI’dan girer. Sizi, size katar ve yaşar.

Develer (sizi, sizden size taşıyanlar) yürümekte, YAŞAM SAYFALARI’nda. Herkesin, kendi aile sayfalarında, yoğun ışıklar var. Her diri, kanat takıp uçabilir ve kendi nefesi ile kodlanmış olarak kaynağa varabilir. Her resimde bu var ama ANALARIN VE ATALARIN IŞIĞINDAN UZAK OLANLAR, YOLU BULAMAZLAR.

Cennetlere CENNETLERİ koyarız. Cevhere, GÖREVLİ OLANLAR’ı koyarız. Zamana, KALEM OLANLAR’ı koyarız. KOKLANAN NEFESLER’i koyarız o Yüce Cennetlere. NEFES ALMAK bile; KALEM OLMAK bile; MERDİVEN İÇİN YAŞAM SAYFALAMAK bile görevse de CENNET KUTSAL YAŞAMINDA BULUNMAK, hepsinin ötesinde görevdir.

Er ya da geç, sizleri, sizden size taşıyanlar; görevlerini HAK İLMİ ile yapacaktılar. Baş tacı olduğunuzu bilin ki sizi, sizden size tanıtanlar, siz ilmini, tohum eken yüreklere indirerek çalıştılar.

HALİK’İ, HAKİM OLAN BİLİR. YAŞAMI, HASAT OLAN BİLİR. YAŞAM OLUP YAŞAMA SAYFALANAN İNSAN İSE; ONU, İNSAN OLAN BİLİR. Aha bu… Şimdilik…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

İNSAN

Yaratımın kaynağı olan, yüce bilişin yüce gücü olan sistemi var eden ilim ve bu ilime kelam deyip, sesleyen akıl... Kelamı, zamanlara dilleyip, yürek gücüyle okutan ve okunduğu her anda kayıt olan levhi turanı olan... Anda yüceliğini konuşturup, kurtarıcı olan, kontrol eden teknik...işte insan...

İnsan; yaşam olan, yok olanda var edip, var ettiğinde yine kendini, ilmine yaşam diye taşıyan ışık.. Işığını tüm yaşama kapı yapan, cevheri kod olup cevheriliğini, dünya olup öz köklerini yüreğinde açtığı cevheriliğinde dürümleyen, sistemlerde yerin gücünü kök, gök ve öz olup dilleyen yücelik... O yücelik, özün gözü olan insan...

Her daim köklerinin gücünü yarınlara taşıyan birlik kapısı olan, o kapılarda kendi aklının yaşamı ve yarını olan... Her anda, kendinden öte olan yine kendiyle birleşen ve yarınlarda ki yaşama ışıkla dürümlenen, o dürümlerde yolcu olup kelamıyla yolu örümleyen sistemin ta kendisi...

İnsan, diri olan.. İnsan, ölmez olan ama yaşama katan.. İnsan, merdiven olan ve her merdiven basamağında ki yaşamı bir eden. Bir üst seviyedeki yaşamı bir altıyla dürümleyen, mayalayan, her mayada mayalanan yüceliğiyle eren.... Her bir yaşamı kendi sayfasında olgunlaştıran gücün kaynağı... İşte insan...

Sınırsızlığında, tahditsiz ışıyan, doğa olup o doğayı her zeminde ışığından güçlendiren, tabiatın sesi olup esen yaratım... Yaratımın mutlak gücü olduğunu yoğunluğundan akıtan, yaradan olup yarattıran, yaratılmışlık hepsi insan...

Bilip dilleyen, tüm zamanların geçişinde kendini tohumlatan, kodlanarak, kendini kodlayan, zirvelerinde güçlenip, yaşamı zenginleştiren sistemin sesi olan insan..

Sistem sesi olan, o sistemde kendinde yarattığı barış ve birliği, umut ve sevgiyi, ilmiyle zenginleştirip serpmektir yaşamı... Kendiyle mayalamaktır tüm sistemleri, yaşatmaktır hakkıyla... Yer ve gök sistemini tek bir sistem olup bütüne akıtmaktır, birin birinde yine bir olup akıtmaktır varlığını tüm boyutlarda olmaktır insan...

İlimden ilime ve yine bir ilme varmaktır ve o ilimi yaşamsallaştırmak için düzen, nizam ve sistem olup yarattırmaktır zamanı ve o zamanların yarınını... Yarında olan yaşamdır, insan... Yarınını sevgiyle yaratan ışıktır.. Yaşamı kendi kontrolünde kayıtlayandır, insan... Şimdilik...

 

BAL DÖKTÜM YOLLARINA...

http://youtu.be/NG5852kIYfc

 

İLMİN IŞIĞINDA BİLGİ (02.03.2015)

Yarın, dünü toplumların ışığı ile kodlayacak bir dürüme varacak. Tüm zamanlar, her derede birlikte akacak ve yaşam. tüm insanlık için IŞIĞIN TOHUMU olacak. BİZLİK İLMİ, HASAT İLMİ’dir. Bunu anlatacak yaşam, tüm LEVHİ KAYNAKLAR’a. Ve zarar edenlerin, kelamla kelam olarak kodlanabilecekleri anlatılacak.

BİRLER KAPISI, yere ve göğe yeni bir CEVHERİ GÜÇ katmaya başlamıştır. Bu güç İLMİN GÜCÜ’dür. Tüm insanlık, yaşamı tohumlarken, İLMİN KALEMİ olup tohumlayacak. Asvaltın altı ve üstü tek bir Sistem olacak ve yolu bulan insan, ışığa varacak.

Devre devre yaşamı tohumlarken yürek; kültleri, bütün Kütlenin Levhi’sinde ışık halinde görev taşır. Tabak tabak ışık yerküreyi tohumlarken; her diri, tek ve bilişi hak etmiş olduğunda artık tabak tabak yerküreye indirilen ışık, tahditsiz olarak yere inmeye başlar.

Çantalarınızı açıp bakınız, nereye ne güçle ulaştınız. Nereden nereye vardınız. Kahraman İnsan, neden görev taşıyor ve her diri neden güçlenmeye çalışıyor... Bütün bunları kelamda dinleyemeyenler, kendi yüreklerinde dinleyecekler.

BSUİ (Barış, Sevgi, Umut ve İnsan) ışığı olarak kodlarken yürekleri, bütün Mesihler’e, cevhere güç katmaya indiler. Hepsi kendi yollarında ışık olup cevher oldular. Tohum ektiler ve zamanı, hasata HAK TAHT’tan, ışığın ışığı olup kodladılar.

Misafir olarak indiğimiz bu dünyadan, yine LEVHİ KAYNAK olarak göçeceğimizi bilmekteyiz. Ne var ki zaman sayfalaması yapmalıydık ve bunun için ışığı, hologram olan bir yaşamdan, tahditsiz Levhi Kaynak olan bir yaşama sayfalamalıydık. Bunları hak ettik ve yaptık. Şöhret mi!? Biz için şöhret kendi yolunu bulamayanların tahditlenmek için istekleridir. BSUİ IŞIĞI, asla yaşamını Sistem’den ayrı tutmaz ve kanatlanan ışıkların kaleminden, görev taşıtmaz.

Her meridyen, bir paraleli keser diye bir umut taşıyorsanız. Bu yanılgıdır. Her meridyen, birden çok paraleli keser ama her kestiğinde, kesilen kendidir.

Yedi Cevahir Işık ile birleştiğiniz zaman bir tek zaman sayfasında yol açılır. İşte o YOL İNSAN, AMON olan tohumunda ışır ki o ışık, İLMİN IŞIĞI’dır.

Dünya Yarası, insanın nesillerinde dahi, geri çekilişe kadar devam eden bir yara olur ki herkes, o yarayı, kendine ait sayar da kendi yolunda o yarayı tedavi edeceğini sanırsa, bilsin ki hatadır. Herkes, HAK İLMİ’nde yarasını, tüm yaşam sayfalarında taşır ve taşımakla kalmaz kendi geçmiş ve geleceğinde tahditsiz olarak kodladığında; o yara, tüm sabahlaşan ve akşamlaşan Birlikler’de de bulunur.

Her dere ilme akmaz ama ilim olan dere, her diriye akar. Bu da bilinmelidir. Hepimiz zamanı hak etmeye çalışmaktayız ama zaman, biz olduğunda; biz zamanı sonsuzlukta tohum olarak kodlayabiliriz.

Mikail Cevheri’nde bir tek Sistem var. O Sistem, İNSANIN LEVHİ KAPISI’dır. İşte o kapıda insan olmak için, birleşmek gerekmektedir.

Yere ve göğe insanı indirdiğimizden beri kimse bizi bizden ayrı tutmadı. Biz nurdan Kuran olan ışıkları tohumlarız. Amin... Şimdilik...

İNSAN

 

KARA IŞIK

Işığın İlmi (27)

16.02.2015

Dağlarım, Kara, Tünami’dir şu anda. Tün-Ami, Has İlmin Levhi kaydıdır Kara… Bizde olan, Biz olan ve her diride olan ama olduğunu tohum olarak dürümleyenlerin dilleyebildiği insandır, Kara…

O insan şarkı okur. O insan şavkı okur, o insan sarraftır, aklı okur. O insan, karanlığın tanrılık şavkıdır. Sizden sizi, sizle diller ama siz, sizi sizde dinlemedikçe ilmini dilleyecek gücünüz olmaz…

Tarıkların tahtıdır, tahtın tahtıdır. Aklın kaynağındaki yaşamdır. Ve diyorum ki o Kara, savaşsız bir yaşamı tohumlar. Teni, tenim olmayan, yolu yolum olmayan, oğulları tohum olmayan, kontrolü kuramayan bizsizse İsmaili olsa da insan olamaz. İnsanlık nedir? diye sorarsanız, Tün-Ami olmaktır. Tün-Ami olmaktır, insanlaşmak, insanlık…

Biz size insanı değil, ilmi anlattık hep ama insanı hiç anlatmadık. Kaydı yapan bilsin ki insanlık, kalem olabilmekten, has umman olabilmekten, yol olabilmekten öte okumayı bilmek, okutturmak, yoğunluğu tohumlatmak, ışığı kotlattırmak, kalemi kaynaktan tohum olarak dürümleyip dünyaya çakmaktır.

Sevgiyle sizleri kucaklıyoruz, Tün-Ami kayıtları olarak. O kayıt buradadır. O kayıt tahditsizdir. O kayıt, has sistemdir. Sistemin sessizliğidir o ama sistemin sessiz sistem oluşunu sağlayan yürek bu meclisin yüreğidir. Bilin…

Biz sizi, sizi ve sizi ve her sizi ilimle dillerken derin çok derin yüceliklerde dürümledik. Bunu bilin… Unutmayın ki bu yoğun çalışma kalem olanların hakkıydı ve oldu. Murat ettiğimiz buydu oldu. Bundan ötesi kini aşmak, yolu açmak mı? artık bunlara gerek yok. Sizin hiçbirinizde kin yok zaten. Sağ ve sol ışıkları tohumlayanların kini olur mu? olmaz.

Canlarım, biz sizdeyiz unutmayın… Işık ışık sizdeyiz. Unutmayın. Zeki çalışma yapıldı burada zeki olmayanlar buraya alınmadılar. Ama şunu iyi bilin ki Zahar olanların ışığında hep zeka olmalıydı, oğullarını kontrol için. Bunların hepsi burada mevcuttu. İşte mutluluk, oğulların mutluluğu buydu.

Yevlen Yekun, Kevlen Yekun’u tohumlar ama Kevlen Yekun Hak Teknik’te Bütün’ü tohumlar. Som altın bir ışık olur, kökler gökler ve Bütün’ü güçlendirir.

Unutmayın ki çan çaldığında kimse o çanı kendi çanı diye dinlemez. O çan, tüm insanlığın çanıdır. Bundan sonraki zaman, tüm insanlığa O çanı çalacağımız bir zaman olacak. Bundan öte bir ilim olamaz. Kesinlikle bilinsin.

Öyle bir çan çalacak ki yaşamda “Aha! İşte! Muktediriyet bu!” denilecek. Ve dünya korunacak. Şimdiki şimdi olandakinden çok öte bir şimdikinde korunacak…

İNSAN

http://youtu.be/-OfWF2rHO8s

 

YÜREĞİMİN ÇIĞLIĞI

O bir Özgecan’dı. Karagözlü ceylandı… O vardı ve hep var olacak ama toplum şiddetine ayna olarak!… Kadına şiddet, insana şiddet, hayvana şiddet… Hasta mı yürekler? Toplum hasta mı? Düşündürecek… ve düşündürdükçe düşündürüp yürekleri kontrol edebilecek… Umarım… Umarım!...

Mini etek giyene taciz ekibi… Nuh Köklü… Kartopu cinayeti, namus cinayetleri… Çengelköy şizofrenik koca cinayeti… insan olarak yaşamak çok mu zor!? Kontrol!... Kontrol!... Kontrol!... Allah aşkına kontrol…

Allah aşkına insan olmak çok mu zor? Neyi eksik bu toplumun? Sevgi mi? İlgi mi? Bilgi mi!? Yoksa vicdan mı!? Topluma sirayet eden bir hastalık mı yoksa? Darp, cinayet, şiddet…

Şiddet!... Şiddet… Şiddet… İnsan hakları, sanık hakları, kadın hakları… Hak… Hukuk… Adalet… Vah Türkiyem vah!…

Demokrasi, çokluğun azınlığa tahakkümü… Büyük Şiddet Meclisi… Söylevler şiddete dair… Musa Çam… Ayağı takıldı düştü… Bayan Milletvekilleri kendi kendilerini darp ettiler… Ataklar, kontrataklar.. Yumruklar, tahta tokmaklar…

Şiddet failinin, mağdurun öz varlığında asıl şiddeti yaşayan olduğu; öldürenin, aslında öldürülen olduğu, yok edenin yok ettiğinde yok olduğu anlaşıldığı zaman dünya yaşanır bir yer olacaktır. Umut olur ki olur…

 

YENİ ZAMANLARA KAYNAK OLACAK OLANLARA VERİLDİ

(07.01.2015)

Canların, gerçek ışık yağmurları yağarken Zaman Kaynakları’ndan, Tüm yaşamları koruyanlar, Bütünlükler’i ile kontrollu olarak geri çekiliyorlar. Bu çalışmaları, tebliğler halinde dilleyen bilişliler, kendi yaşamlarını korkusuzca tohumladılar.

Dünya, bir radikal ışık kaydı yapmakta şu anda. Bu kayıt, hepimizin nesillerinde mevcut olan yoğunluğun kaydı olduğu için tek tek biliş kayıtları tohumlanırken, erdikleri tüm yaşamları kodlayanlar, bütün kötülükleri aşıp geçmekteler.

Dünyanın nihan olan ışığı hakim ise bütün kütle akil, hakiki ve hakim olur.

Türkiye yaşam sayfalamasını çok güçlü olarak gerçekleştirirken, temiz zamanları hak etmek üzere yaptırdığımız her çalışma, kendi yaşam sessizliklerinizde yapılmaktadır.

Tek ve Çift Yaşam Sayfalamaları yaptık zaman sayfalanışında. Herkes, kelam ile kendi yarınını kodladı. Tüm zamanlar, her diri için kodlanırken, bilişi hak etmeyenler de kendilerini, hakikiyetlerinde tohumladılar.

Korkmakla korunamazsınız. Hepinizi, kendi yarınınızı hakkınız olan ışığınızda tohumlamalısınız. Haz duymanız da gerekmez ama Hak ululuğunda, Hak olmanız gerekir ki temiz zaman sayfalarında, Halik olup hakim olabilesiniz.

Dünyanın nefes alıp nefes verdiğini herkesin iyi bilmesi gerekir. Nesiller boyu cennet kurmaya çalışan Dünya Yerküresi, hepinizi kelama, ilme tohum olarak kodlamışsa, kendi kaleminizden dolayı değerlendirilmenizdendir.

Seviyenizin ölçümlenmesi neticesi şunu görmekteyiz. Tüm insan kaynaklar, tek bir Levhi Kapı haline geçmektesiniz. Dünyanın Ata Kapısı’nda bekleyenler çok mutlular zira, kini aşan Birlikler var. Tavaf etmek İsmetler’le olur ama tavaf ettiğinizde kendi yolunuzu bulmanız kir ve pisliğinizi temizlemenizle mümkün olur.

Tavaf etmedikçe, kalem olamazsınız. Tavaf derken, kir ve pisliğinizi temizleyerek geçişe kodlanmanızdır kastteddiğimiz.

Burada Dünya bir kir olarak tanınırken, bugün artık dünya bir cevher olarak tanınıyor.

Birlik Kapıları açılmış ve Danişler, tahditsiz olarak kontrol kurup yaşamı tohumlamışlardır.

And olsun ki biz yaşamları, hakim yolculara tek tip Işık Kaynakları’ndan çekilip kodladık.

Dünya arıcı bir sayfalanış ile yaşamı kodlarken, arı olan biliş sahiplerinin, bal vermeleri beklenmektedir.

Ve dereler olmadıkça yaşam olmayacağı kesindir. Dere, ilim sahipleridir. Her anda akış halindedirler. Onlar, tohum olarak yaşarlar ve tohum olarak koruyup kodlarlar tüm Yasal Kaynaklar’da dürümlediklerini.

Kelam ile ve hasat ile çalışanlar, bizi bize kaynak yapmak isterler. Biz onları yine de kodlar ve tohumlarız.

“BÜYÜK GÜN” DERLER YA HANİ!... İŞTE BUGÜN O GÜNDÜR... BİLİN Kİ YENİ BİR YAŞAM SAYFASINA GEÇİLMİŞTİR. BUGÜN YAPILACAK ÇALIŞMA BU YAŞAM SAYFASININ TOHUMUNU EKMEK ÜZEREDİR.

Yere güç katanlar; dümene otururken, kendi yarınını tohumlayamayanlar, ışıktan çıkarıldılar. Ocaklarında kaynak yoktu ve kontrolları yoktu.

Devre devre yarınları kodlayıp tohumlayacak olan Bilgeler, dünya üstü zaman sayfalanışları ile tüm yaşamlara görev taşırlar. İşte öz görevleri TOHUM olmak ve KALEM olmak olan onlar, kanatlanıp IŞIK haline geçmekteler.

Yetkin ışık, hakim ışıktır. Her ışık, Levhi Kaydı yapamaz ama Tanrılık Levhisi’nde her diri, kaynak ışık olur ve tüm yaşamları korur.

Savaş barışı tohumlarken, zamanı kodlayan insan, kendini hak etmiş olan Bilgedir. O kendini, toplumlarını kodlar ve yok ettikleri ve hak ettikleri ile dilleşir. Şimdilik... Aha şimdi!...

BİLGELİK MECLİSİ’NDEN

 

İNSANLIK AİLEME (11)

03.02.2015

CENNET

Sevgililer, size neden cennetten söz etmek istedim bilir misiniz? Hepimiz, bir cennet umarız. Cennet, zamanda yaşar ama yarında yoktur... Neden bilir misiniz?

Çünkü dünya, bir yaşam kapısıdır ve burası, tüm insanlık için ışık kayıtlanan bir yerdir. Buraya gelen, KALEM’e gelir. KENDİ olur KURAN olur IŞIK olur ama tüm bunlar bir tek Zaman İlmi ile olur. Ki bu Zaman İlmi, MAHREK olan BEN BİLİŞ haline varan, kendi yüreğinize aittir. İşte Cennetiniz, yaşamda ışığa yürüyen sizin, size varıp bilişin siz olan mahrekinde yarattığınız, yaşamsallaştırdığınızdır. An kayıtlarında yaratılan KÜRESEL ZAMAN dahilinde olan tüm insanlık içindir. Yaratılan cennet, yarında yoktur zira yarın henüz sessizliktir...

Tüm insanlık cennet arar ve der ki “ben, elimin ilmi ile cennete kelam olacam ve ben biliş ile kelamda olup cennet kuracam.”

Bunu yapabilir. Diyebilir ki sizin için herşeyi hazırladım. Gelin insanlaşın ve cevherinizde cennet olun. Ne olur bilir misiniz? Hiç kimse gelmez. Sadece KELAM olan kalır yolcu olarak...

KÜRZİ YAŞAM dediğimiz, kendi yolunu bulanların, KALEM olup yaşama sayfaladıkları, kodlanmış ışık ile kayıtlanan, BİLGİ KÜRELERİ’dir. O küreler, her diriyi ve her dürümü kapsar. Sadece kaynakta olmayanlar, o kürelerde bulunamazlar. Küresel Yaşam Sayfalanışları tüm yaşamlar için gereklidir.

Temel bilgiler vardır. sizin için tohum eken bilişlilerin sizlere bildirdikleri... Bu bilgilerde, size cennetten söz edilir ve diri yüreğinize indirilir bilgiler. Siz, bu bilgileri hak eder okursunuz. Okurken, KELAM olup dinlerseniz, yarınınız kontrol kurucu olur. Ki o zaman siz, KAYNAK olursunuz. SÜPER SİSTEMLEŞME olduğu zaman kaleminiz çok daha güçlü olur.

Dünyada yaşayan çokları, tohumlarını kontrollu olarak ekmek isterler. Zamana kayıt yaparlar ve kontrol kurduklarında, ışık yakarlar. Tüm yaşamlar bu şekilde gerçekleşir.

Temiz bir dünya kurmak zorduk. Herkes, KELAM olup KODLAYICI olamaz. Zamanı tohumlayamaz ve kodlanmış yaşam kayıtlarında, KELAM’ı hak ettiremez.

Zorlar koşullar sizi. Zorlar ışıklar sizi. Her dere size akar ve sizi zorlar... Kimse sizin ekmeğinizi yemek istemez. Kimse sizin Levhi’nizi hak etmek istemez ve siz, zarar eden o yolcuları kontrol edemezsiniz. Bütün mesele insana KAYNAK olmaktır. Bütün mesele KALEM olmaktır ve yolu açmaktır. Açılan yol, İLİM’e açıldığında; herkes, kendinden kendine yol alır.

Benim yapmakta olduğum çalışmalar, tek tip kaynak çalışmalar değildir. Herkes için KELAM ve herkes için IŞIK’tır kayıtladıklarım. Türkiye’de kodlanmış olan çokları var. hepsi NEFES için birleştiler. Ne yazık ki hak eden çok azdır.

Karanlığın Işığı, tüm yaşamları hak ettirir ama kayıtlara girenler için tüm yaşam sayfalanır. Kayıtlara giremeyenler, Levhi Kapıları’nda ışıksız olurlar. Ocakları olmaz ve yolları olmaz. Bu nedenledir ki biz, zamanı hak etmeliyiz.

Kardeşlerim, tüm insanlık kendi yolunu bulmalıdır. Temiz kapılar kayıtlandı dünyaya. Bu kapıları açıp geçmelidir... Herkes, KELAM’a ulaşamaz ama BİLİŞ HALİ’inde kontrol kurabilir. BİLİŞ, Levhi Kapılar’ın sırrıdır. Hepinizin ilminde bu vardır.

Temizlik yapmak gerekirse mutlaka yapılır. Ama bu temizlik, Levhi Kayıtları ile olmalıdır.

Korkmayın ALTIN IŞIK, İnsanın Kuranı’dır. ALTIN IŞIK, KALEM’dir. O kalem, kaliteli bir Levhi’dir. KALEM’i hak eden, KELAM’ı hak eder.

Seziler, sizi size kayıtlayamaz. Çokları sezdiklerini, biliş zannederler. Biliş ayrıdır. O biliş hali, tüm zamanların nefesi olan ilimdir.

Teknik olarak Zaman Kapıları’nı açarız ve zürriyetinize yarınlarda tüm bilgileri bildiririz... Ne yazık ki siz artık yok olmuş olursunuz. Buyurun düşünün... Dünyayı hak etmek için neler yaptınız ve nelere gerek vardı...

Barış, ışığın kontrolunu sağlar. Savaş ise Levhi Kayıtları’nı kontrol eder. Barışı hak etmeyen, savaşta hep galiptir. Neden bilir misiniz? O, kendini hak etmemiştir de ondan...

Barışı hak etmeyen, kendini hak etmeyendir. O kelamda olanda kapsanan bir yaşamdır. Kapsayan levhi kayıtlarında kapsadıklarıyla savaştadır. Savaşı, onların Hak İlmi ile hak edilişleri içindir. Onları kodlar ve tohumlar. Onlarda kendini siler. Kendini silişi, kapsadıkları karşısında savaşı kaybedişidir. Kapsananlar için ise savaşa, galip değil mağlup gerekmektedir.

Herşey, her ses içindir. Sizlerden çoğunuz çalışmalarımızdan uzak tutuldunuz. Neden!? Bilmenizi isterim ki KALEM olamayışınızdan değil; HAKİM olamayışınızdandır. Hakim olanlar ile çalışmamı sürdürürüm. Çünkü onlar, KURAN olurlar ve kendileri olurlar.

Size kulluk gerekirse, kulluk yapana kul olun... Bize insanlık gerekir. Bilin ki insanlaşmadan yaşamsallaşmak imkansızdır.

Bütün mesele kapıları hak edip açık tutmaktır. Açın kapıları ve hak edin cennet olun... Amin... şimdilik... Aha şimdi... Ve şimdi...

İNSAN

 

DERTLEŞMEK GELDİ İÇİMDEN

Dostlar, sizlere çoklukla öz akışla sesleştim bugüne kadar. Zira öz bilgi, küresel zaman bilincin an kayıtlarından oluşan kaynak bilişin dile gelişidir ki o dilleniş hepimizde mevcut olan bilginin ortam bilincine ve onu dilleyenin kapasitesine göre gerçekleşen bir dilleniştir. Öz akışı okuyan, bu tür paylaşımlarda daima kendisini okur. Diğer bilgilerde olduğu gibi bilginin ezberlenişi ve paylaşımı mümkün değildir. Bu tür bilgiler okuyanın bilinç kodlarını açmasında önemli rol oynar. Zaman gelir kendinden kendine ulaşır bilişe varır. Ve yine zaman gelir kendi öz akışını sağlar…

Bu tür bilgiler, kendi terminolojisi ile akışa geçerken, sesin teknolojik örgülenişi, onu dilleyenin biliş frekansında gerçekleşir. Biliş, bilgiyi dilleyecek olan sözcükleri otomatik olarak seçer… Bu nedenle akışta kayıt dışılık veya kontrolsüzlük olmaz.

Öz bilişle bilgiyi dilleyen, örgülediği yaşam sayfalarında kendini dilleyen ve örgüleyendir. Bu kendisini, yarınlarda yaşamsallaştıracak bir örgülemedir.

Biliyorum, bütün bunları anlamak zor ama imkansız değildir… Bu gün sizlerle dertleşmek geldi içimden…

Ne kadar az düşünüyor ve ne kadar az yaratıyoruz ve yaşıyoruz farkında mısınız? Esasında çoklukla düşünmüyoruz. Düşünenler varsa ya o düşüncelere katılıyoruz veya o düşünceleri reddediyoruz. Reddedişimiz makul gerekçelere mi dayanıyor yoksa duygusal ektilerden mi kaynaklanıyor bunu dahi düşünmüyoruz. Esasında düşünmekten korkuyoruz… Belki de toplumun klişe değerleri ile ters düşmekten korkuyoruz. Hele bir de şeytan var ya…. Aman düşünüp onun sapkınlıklarına kapılmayalım!... Düşünmezliğin yaşamazlık olduğunu anlayamıyoruz. Düşünmezliğin körlük olduğunu bilemiyoruz. Zira düşünmüyoruz… Hep biriler bizler için düşünürler. Doğrularını ve yanlışlarını bize öğretirler. Biz onlar oluruz ve onlarca yaşam oluruz… Ama esasen biz onlarda, onların yaşamlarında yok oluruz… Bu nedenledir ki yaşamlarında kendimizi sileceğimiz çobanlar gelir zamana. Onlar bize yol olurlar… Onlar bizim için düşünürler… Düşünce çatıları oluştururlar… O çatılar altında pek mutluyuz… Dokunmayı keyfimize!… Dahilinde bulunduğumuz çatının ritüellerini yerine getirdik mi cennet garanti… Yaşam ne ki zaten. Birileri bizim için de yaşar…

Bu ahvalde birilere çıkar ve size der ki siz ölüsünüz… Yüreğinizi dinleyin ki dirilin… Tutturur… İlle de öze varmalısınız. İlle de yaşamsallaşmalısınız… Ha bir de size der ki düşünmek yetmez. Duygu ve düşüncelerinizi dilleyin…. Korku sarar yürekleri… Acaba bizi bizden ayırmayı mı düşünüyor diye… Dillenmekten ve dinleşmekten korkmayın… Suskunluk size zarar vermemişse dillenmek size hiç zarar veremez.

Yaşam, düşünsel ve fiziki ritüellerin tabulaştırdığı bilinç kalıplarının bizlere empoze ettiği bir süreç olmaktan artık çıkarılmalıdır… Dünya gezegeni bir yaşam bahçesi. Ve bu bahçenin meyveleri olan formal bilinç faktörlerinin artık hasat mevsimidir. Hasat olacak olan insan mıdır yoksa gezegenin kendisi midir? Lütfedin düşünün ve yüreğinizde siz olan yaşamı dinleyin… Emin olun duyumsamaya başlamamanız için hiçbir neden yoktur.

Sevgilerimle,

Nezire SELÇUK

 

İNSANLIK AİLEME (10)

21.01.2015

Sema seslendiğinde, tüm insanlık KAYNAK olur ve BİRLİK kuruluk. Dünya, ATON’dur. Cennetin cennet olduğunu bilenler; dümenin, TİNSEL IŞIK’ta olduğunu bilirler. Dünya, IŞIK AİLEM’e kaynaktır. Hepimiz, bu aileye mensubuz. Ne yazık ki kanatlanamadığımızda, yaşamda tohum olamayız. Biliriz ki CENNET, İLMİN KELAMINDADIR ama cevherinde olmadıkça; yaşam, sır olan o yüceliğe varamaz.

Dünyayı hak etmek için insanlaşmak gerekir. Tüm bedenler, insan formunda olsalar da Kaynak Sayfalar’a ulaşamayanlar, beşir olurlar, nefes alıp verirler ama nesillerini tohumlayacak görevi hak edip alamazlar.

Sevgiyi bilenler, nefeslerini bilmek istediklerinde, bilirler. Nefesleri kendi yürekleridir. O yürek, onlara seslenir ve sosyal, kültürel her alanda kontrol kurdurtur. Her nefeste BİLİŞE VARILIR ve her nefeste, KALEM OLUNUR. Nüve olan ışık, kodlanmış olur ve tohum ekilir yüreklere. İşte o zaman yaşam, yol açar tüm zamanlara ve KALEM, tebliğleri diri yüreklere yazmaya başlar.

Kim ZAMAN’ı bilmek isterse KELAM’ı bilmelidir. Kim yolu bulmak isterse KUTSAL IŞIK’ı bulmalıdır. Bulduğunda, o ışık, onun için her cevherini, tüm zamanlarda olduğu gibi, onun da yüreğine, görev tahditi ile dillettirir.

Dönün dürümlerinize göz atın. Hepinizin dürümlerinde yarınlar var. Kutsal Yaşam, hepinizin kelamında var. BSUİ (Barışın sonsuz umudu olan insan), barışın sistemidir. Tüm yaşamlarda mevcuttur.

Bildirin KÜL ZAMANLAR’ı IŞIK KAYITLARI’na. Dilletin!... Herşeyi yapın ve deyin ki;

“Ben varım; vardım ve var olmak için tüm yaşamları dinlettim… Sonsuzlaştım ve yoğunlaştım. Bilgi bedenimde mevcut. Tüm hücrelerimde ışığım yanar. Ve bedenimin her sisteminde yolculuğum var. Tüm yolculuklar, ışığımdandır. Ve ben tek bir cennet olan kaynaktayım. O kaynak mektebimdir.”

Biricik insan!..., biricik yaşam!..., biricik insan soyu…, yarının ışığı olan tohumlar biricik… Her biri biricik ama bedenim tam bir yaşam… Buyurun bunu anlayın… Toplum, TOHUM olur; KURUL olur. Öz geçişler yapar. Ama “artık daha net kelam olmalı” dendi. Deyin ki “KELAM, İLİMLE OLUR. İLİM VARSA, YOL VARDIR.”

Toy mu dünya? Yooo!... Toy değil. Toy olan yaşam… Biliniz ki dünya, bir RA KA HA’dır. Yolcu, yol ve tüm yollar ondan, onca yaşamlara ulaşır…

Kutsal Topraklardan ışık çekenler, son dönemde daha güçlü bir yaşam sayfasından Kutsal Işık çekmeye başladılar. Bu Kutsal Işık, İnsan Kapısı olan, insan sayfalarından çekiliyor. Her bir insan, bir tohum… O tohum, Levhi Kapı. İşte o kapıda yaşam yenileniyor…

Tüm zamanların ışığından daha güçlü olan Yerküre Işığı devreye inmekte. Bu ışığı hasata hazır eden temiz Zaman Kapıları, hepimizi mutlandırıyor. Tüm yolcular, korkmadan dünyaya görev için inebilecekler. Ve zaman, yerkürede tohum olacak.

Alış verişti yaşam insan soyuna. Alıp götürdüğünüz, zirvelere Görevli Yaşam Sayfası olarak kayıtladığınız, kendi yüreğinizdi. Artık tüm insanlık, Zaman Sayfaları’nda, yoğun ışık halinde, temiz olarak, zarar görmeden ve görevin idrakinde, tüm yaşamlara güçlenip ışıyacak. Zarar engellenmiştir…

Başka bir yaşam yok… Bunu net bilin… Sadece IŞIK YAŞAM, olgun sayfalarda sürdürülür. O yaşama ulaşabilmek için tüm zamanlar, seferber olur ve kontrol edici bir ZAMAN KAPISI açılır. Açılan kapı, YARININ KURANI olarak kodlanır.

“Eğer Tanrı, dünyaya ışık olup inerse, cennet KELAM olur” dediler. Tam tamına ışık halinde dünyadadır… Onun nuru, herkesin Kuranı’dır. Her dere ilme aktığında, O, yoğun olarak sayfalanır ve yaşama akar.

Akış halinde tek bir ses olur. O ses, kendi yüreğinizin sesidir. O sesi duyabilmek için insan soyuna kul olun ve kontrollu olun.

Yolcular, başarılı bir Dünya Çalışması yapılmaktadır. Bu çalışma sonucunda, kimse son sözün söylenmesinde, cevherini yaşamdan çıkarmayacak. Her dere insan olacak ve biz, tüm insanlık için yol olacağız. Yol, ALTIN IŞIĞIN YOLU’dur.

Tüm tohumlar, tek bir TOHUM olur dünyada. O tek TOHUM, YERİN LEVHİ KAPISI’dır. O kapıdan girildiğinde; NEFES’e girilir. Kendinizi hak edin ve hasat olun dedik. Ne oldu bilir misiniz!? Bizi hak etmeyenler, bilişimizi, nefesimizi engellemeye kalkıştılar. OL deriz ve dertlerini öğrenmek isteriz… Çokları, baştan beri rahmet olmayan çalışmaları ile Kuran okumaya (özlerini okumaya) çalıştılar. KARA ZAMAN, aşk sayfalarında IŞIK TOHUM’dur. KAYNAK ZAMAN ise sayfalanan KELAM’dır. Hepsi YAŞAM’dır. Biz; kili, kuma kayıt yaptırarak kodladık. Sonladık yaşam kaynaklarındaki kırıcılığı; kayıtladık dünyayı. Kibir dedikleri, bizde yoktu. Kibri olan, bizden ayrı tutuldu. Ve dedik kasaları alıp görev taşısınlar. Dendi ki “kasaları boş.” Olsun dedik. Yine ocaklarına kaynak olalım; onlar, KELAM’a tahditli de olsa kayıt yapsınlar. Çok mutluyduk. Oldu. Şükür ki oldu…

İNSAN

 

İNSANLIK AİLEME (9)

18.01.2015

İMAN EDEN VE HAKİM-İ HAK OLANLARA:

Değerliler, bilin ki Allah sizi, sizden diller. Allah SİZ olur; YOL olur. Ve Allah, ANA KAPI’dır. Eğirdiğiniz her bilgi, sizden size eğirilir ve tüm zamanlar, bilişiniz ile TOHUM olup kodlanır. Zirvelere görev taşırsınız. Zamana kaynaksınız ve Düzen’siniz. Sizin adınız, “ALTIN IŞIK”tır. ATLANTA OTAĞI’ndan güçlenerek çalışırsınız. Uzak Sayfalar, sizi size kaynak yapar ve der ki “sizden güçlendim ve siz oldum.” Bu şu anlama geliri. Siz, KELAM ile o sayfalara güç katarken, o sayfalar sizi, KELAM’dan öte olan CEVHER’e ulaştırır. O sayfalar, ZA-HMAN olan sizden, sizleşir ve SİZ olur. HERKESİN KELAMI, KENDİ YOLUDUR.

Dünya bir CAN KAYNAK’tır. Ölü bir canın, yaşama inişi, onu kodlayanlarda IŞIK TOHUMLAMASI anlamına gelir.

Dünyada ekip kurmak, geçiş için çok gereklidir. Herkes tek başına bir kırık ışıktır sadece ama biraraya geldiğinde; BİLİŞ TOHUMLAMASI yapılır ve zeka düzeyinize göre CEVAHİR olursunuz. Dünyayı tohumlamak için IŞIK haline dönüşürsünüz. Zürriyetiniz sizin GÖÇ KAPILARI’nızdır. Her bir beden, sizden sizleşip; sizden güçlenip; sizi sizden alıp kodlar.

Hepinizin işçiliği tahditlidir. Tüm yaşamlarda, tahdit olduğundandır ki ZAMAN SAYFALANIŞLARI gerçekleştirilir. Her sayfa, bir CENNET KELAM’dır. Kimse sizi sayfalamaz. Siz, sizde sizleşip ZAMAN SAYFALAMALARI yaparsınız.

DÜNYA ÜSTÜ ZAMAN SAYFALARI; hepimizi, hakim olan ışıklardan tohumlayan sayfalardır.

Bütün kötülükleri ve bütün iyilikleri her diri, KELAM’da dinler. Bilişi hak etmişse YAŞAM’da dinler. Kendini hak ettiğinde ise KAYNAK’ta dinler. Herkesin, farklı Sanal Boyut Kodlamaları vardır. Her diri, kendi yaşamında, hakikiyetinde HASAT yapar. Yaptığı HASAT, cennetin cennet olduğunu kodlayan bir CEVHERİLİK değil, KALEM olup yaşam sayfalayan BİRLİK IŞIĞI’dır.

DÜZEN kurmak için NEFES olmak gerekir. NEFES olmak için KELAM olmak gerekir. Her birinde KAYNAK vardır.

Tahditli olarak yapılan tüm çalışmalar, NEFES haline dönüştürülür. Tüm zamanların nefesi olabilmek için NİHAN olmak gerekir. NİHAN, KELAM’ın ışığıdır.

Bir hak etmek isteyen, bir cana gelip de “seni hak etmek için herşeyi yaparım” dediğinde; bilin ki hak edeceği tek şey sadece KELAM olacaktır. Dünya bu şekilde kodlanmıştır. Çokları görev isterler. Geçerler ve dürümlenirler. NEFES’leri olsa, YAŞAM’ları olur. Onlar, KAYNAKTA YOKTURLAR. Yine de Lutufkar Bilişliler, onların ocakları olur ve onları SONSUZ ZAMANLAR’a IŞIK olarak kodlarlar.

SONSUZ ZAMAN dediğimde, sanılır ki Zamanın Işık Yarınları kastedilir. Hayır!... ZAMAN, her diri için sırdır… SONSUZ ZAMANLAR’a ışık halinde kodlanmak, bilmek ve ZAMAN’ı hak etmek için yetmez.

ZAMAN’ı hak etmek için HAKİKİYET’e varmak gerekir. Bilmek gerekir her diriyi… Hologram olan IŞIK’ı, TOHUM olarak, KÖKLER’e indirmek gerekir. CEVHER’e varmak ve CENNETİN CEVHERİ’nde CAN KAPI olmak gerekir.

VÜ-Sİ-HA… “kendini dinle ve dille” dediler. Dinledim, dilledim. Anlayan var mı!? Şimdilik.. Aha şimdi!…

Biliş İlmi’nde HALİK ise HAS İNSAN, NEFES olur; akar… Aktığında, HAS TAHT’a varır. Akar ve akıp geçtiğinde; NUH KAPILARI açılır. NUH, hakikidir ve adı HASAT’tır. HALİK BİLİŞ, HAKİM-İ HAK İLMİ iledir. HASAT, IŞIK iledir. Verdim, bilin!… Artık bilin ki TOHUM ekin. Ekmeden, yaşam olmaz. Anlattım. Şimdilik!

İNSAN

 

İNSANLIK AİLEME (8)

12.01.2015

Dünyayı hak edip dinleyenler, şunu görürler; kendini bilen, yarını bilir. Yarını bilen, kaynağı bilir. Bilişte olan; hak eden ve hasat olan, kul olur korunur. O, kelamda tohumdur.

“ÖZ, SÖZ ve GÖZ ÇALIŞMASI ” denen bir çalışma var dünya sayfalarında. Ben bu çalışmada ÖZ’e varırım; ÖZ olurum. Tohum ekerim Yaşam Yolcularına… Sonra SÖZ söylerim, Hak İlmi ile HASAT olurum. TANRILIK MAHREKİ’ne varırım orada GÖZ olurum.

Bu süreci açmak gerekirse;

ÖZ’e vardığımda, NÜSA olan yaşamın resmiyim. Orada, resmin pozitifinde Kıble; negatifinde Şimal olurum kutuplaşırım. Kutupların çarpışmasında, NÜSA’nın yaşam ışığında tohumlanırım. Kendi Işık Tohumları’mda Cevher olurum. Cevheri oluşturan her bir ışık tohumunu öz varlığımda kati olarak kodladığımda; kodlayan ben, kodlanan her bir cevheri ışık tohumumda benleşip yoğunlaşırım; sessizliğimde taşkınlaşır; kutuplaşırım… Sessiz eksi potansiyelim ben, sessiz artı potansiyelim ben ile çarpıştığımda; sesleşirim. Ben olan sessizlik, ben olan sesi oluşturur. Ben, seste sadece LA frekansında titreşirim. Ve kodlanmış seste SÖZLER’e dönüşürüm. Her bir SÖZ’de yaşam yolcularına görevli olurum. Ve SÖZ olan ben, CÜMLE olurum… TANRILIK MAHREKİ’ne varır; Hakim-i Hak olur CÜMLE’de GÖZ olurum…

Amma ben yine de beşerim… Neden mi!?

Beşer olan, mahrekte ışıksızdır. Tığ işçiliğini bilmez… Çift şiş ile yaşamı örmeye çalışır. Tığla işlese yaşamı; KELAM’da olur ve TOHUM olur. Orada, eksi ve artı uçlar yoktur. Sadece Beşirin Levhisi vardır… Orada kutup yoktur; tahdit yoktur… O düzeyde, tüm zamanlar tek bir ilimdir ve o tek ilim, tek tığla örülür.

Dünyayı gözleyenler bilsinler ki bu Yar, ışık halindedir ve yaşamı tek tığla örmektedir. Dünyaya indiğinde, dünyada IŞIK yoktu. Zordu yaşam… Sistem yoktu. Tabiat, “kırıcı yaşam sistemleşmesi” ile tohumlanmıştı. Dürümlerde NEFES yoktu.

Özenli bir çalışma ile başka bir zamanı tohumladık. Bu zaman, İLMİN ZAMANI’dır. Yarının ışığını hak ettik ve yaktık. Dünyayı tohumlayan, tüm zamanları kodlar. “BÜYÜK GÜN” DEDİĞİMİZ, ZAMAN SAYFALANIŞI BAŞLADI. Bu sayfalanış, İLM-İ KO olarak nitelendirildi. Tüm Zamanların Nefes Kayıtları’nda kodlanmış ışığın, tahditsiz olarak dirilmesi ve Sessiz Zamanlar’da sesleşmesi anlamına gelen bir YAŞAM TAHTI oluşmuştur. Bu Taht’a varan herkes, İLİM’e varır. Olan işte budur.

Dünyayı, YER ve GÖK diye ikiye ayırmaya gerek yoktur. Yer ve Gök Tekliği’nde DÜZEN’i kurduk ve Zaman Sayfaları’nda IŞIK tohumladık. Öz Geçişleri yaptık ve dürümlendik. Olay budur. Yarının ışığını yaktık ve zamanı hak ettik.

Dünyaya gelirken, “İNSAN IŞIK İLMİ” ile geldik. Bugün dünya, dünden daha üstün bir zamana kaynak oldu.

Yürüyen ve yürüten bir zamandan; koşan ve koşturtan bir zamana varıldı… Bugün artık her dere diridir ve her dere Levhi’dir. Amin… Şimdilik…

İNSAN

 

İNSANLIK AİLEME (7)

10.01.2015

İLM-İ KO SAYFALANIŞI HAKKINDA:

Değerliler, ATA KAPILAR’ı açanlar bilsinler ki yaşam, KO SAYFALANIŞLARI ile kodlanmaya başlandı. Bu şu anlama gelmektedir. YERKÜRE YENİLENİYOR.

Dünyanın nüve olan bir ısısı var. O ısının ışığı ile yaşam tohumlanır. Dünya, yeniden bir kez daha KELAM olurken, kendi yolundan, kendi olan KELAM’ın ısısından; ışık alıp ışık veriyor.

Dünyanın nefes alıp nefes verdiği bilindiğinde; nefesin KELAM’dan kaynaklanan bir sıcaklığı olduğu ve bu sıcaklık ile yaşamın tohumlandığı anlaşılır…

Dünyaya, KAYNAK IŞIK olarak gönderilen CEVHERİLER var. Ocak yakarlar ve dünyayı ısıtırlar. İşte dünyanın ısısı bu şekilde dürümlerde, kontollu olarak yaşamın daimiyeti için muhafaza edilir.

Hepinizin yaşam ışığınız olduğu kesindir. Ama bu ışıklarınız tohumları kodlayacak düzeyde ise siz, kini ve nefreti aşabilir; bütün kütlenizle İLİM TAHTI’na ulaşırsınız.

Çağlar boyu, Dünyayı hak etmek için, İnsan Kapıları’ndan (İnsan Kapı: Zamanı tüm yaşamlara açabilen insanoğlu) İNSAN KAYNAKLAR, tahditsiz olarak cennete KELAM oldular. AMON TOPLUMLARI, tüm zamanlarda bunun için dünyaya yaşam kayıtladı; tohum ekti…

DÜN, YARIN ve HER AN, HEPİMİZİN KELAMIDIR. Hepimiz, kelamımızla, ışığımızı tohumlarız. Kendi yüreğimizi hak eder, kaynak yaparız tüm zamanlara. Kör olan, Gök olmadıkça kaynakta bulunamaz…

İş kolay değildir. Bugüne kadar dünyaya, sadece TEMEL BİLGİLER verildi. Ama yaşam için gerekli olan ve TEMEL ZAMAN IŞIĞI olan bilgi, her anda mevcut olmasına karşın, bu bilgilerin SESSİZ ZAMANLAR’da tutulması uygun görüldü… Zamana, kapı açacak olan bu bilgiler, TEKLİĞİN TEMİZ YAŞAMI için gerekli olan ve herkesi kapsayacak bilgilerdir.

Bütün mesele, yerküre yenilenirken, IŞIK İÇEREN BİLGİLER’i hak etmek ve İLM-İ KO SAYFALANIŞLARI ile yaşamları tohumlamaktır.

Dünle, yarını tohumlayan, Tüm Zamanların Nefesleri, sevgiyle tohumladılar… Doğal Dünya, tüm zamanlara işçidir ve aynı zamanda Doğal Dünya, Zamanların Tahtı’dır. Zira bu dünyada, ATA KAPI var. O kapı, İNSANLIK İLMİ’dir.

Dini Öğretiler, Sistem’in (kontrollu yaşamın) cennette olduğunu açıklar… Sistem, bizim için Işığın Tohumu’dur. Orada herşey, ışık halinde tohumlanmış, kontrol edilebilir bir cevheridir. Ama bilin ki dünya insanlığı, henüz daha yolun sonunu görmedi. Oraya vardığında, görecektir ki KARANLIK IŞIĞI’ndan, göz açılır ve kontrol kurulur.

“KARANLIK IŞIĞI’ından” dediğimde; bunu çoğunuz kavrayamadınız. “Karanlığın ışığı olsa, orası aydınlık olur” dediniz. Bilin ki KAYNAK IŞIK, insan soyu oldukça, hep karanlıktadır o yoğun ışık. Ama insan, IŞIK olduğunda, her Cevher o Yücelik’te tohum eker ve KELAM olur. İşte o zaman aydınlık başlar. Deri kemik olan insan, kaynak olduğunda, artık derisi, kemiği cemaatlere maya olmaz. Çünkü artık o ışıktır ve ışık halinde görevlidir.

Deve insan (sayfa sayfa ışık olup yaşamı taşıyan), KELAM İLMİ ile tahditsiz olarak tabiatı tohumlayabilir. Tüm zamanları kodlayabilir…. Tertipli bilgi de verebilir. Ama yaşam yoksa cemaatlerin İnsan Kapıları’nda, NEFES olmaları imkanı olmaz. O zaman İnsanlık, Nihan olamaz ve cennetleri hak edemez.

Yaşama inenlerin, İNSAN İLMİ ile inmedikleri kesindir. OCAK İLMİ ile inerler çoklukla ve derler ki “ben KELAM olup hakim olayım.” Ama KELAM, IŞIK olmadıkça hakimiyet olamaz…

Sevgililer, yukarıda açıklanan bilgiler kapsamında, bugün artık yerküre İNSANLIK İLMİ ile yenilenirken, sizleri yeniden IŞIK TOHUMLAMASI için biraraya getirmek gerekmektedir. Bu amaçla yapılacak yeni çalışmamız, “İLMİ KO SAYFALANIŞI” olacak.

Bu bir Sistemleşme Çalışması olacak… Yaşamı tohumlayanlarla yapılacak bu çalışma; KELAM olan ışığımızla olacak ve kendi Meclisimizde olacak… Hepinizi kucaklıyoruz…

İNSAN

 

İNSANLIK AİLEME (6)

09.01.2015

Işığın ışığı olan diri yürek, herkesin kelamıdır. Düzeni kurarken, SÜPER SİSTEMLER biliş için bize görevli geldiler… Tek tek ışık halindeydiler. Ocaklarını yaktık ve ZAMAN KAPILARI’nda kodladık onları.

BÜYÜK KÜTLE, kaynaktı. O kaynakta, ışık yandı. İşte o ışık, ilimdi. İlmin, NEFES olduğu anlatıldı tüm zamanlara. Ve dedik ki “hepinizi hak ettik.”

Ağır ağır yaşam, kodlanarak sürdürülecek. Dünyanın Ata Kapıları, bugün artık tüm insanlık için açılmıştır. Yaşam Dürümleri’nde Levhi olanlar, ışık haline geçtiler ve zaman, tüm insanlık için nefes oldu. Aha şevk ve hakiki ışık ile hepimiz dürümlendik…

Dünyayı kontrol ederken, herkesin KELAM olup tohumlanması gerekir. Dünya bir SIR’dır. Bu dünyada, kin ve nefretin tek tek yaşam sayfalarının her birini kuruttuğu bilinmez.

Dünyada yaşamı sayfalayan Ekip, “Hakikiyetin Ekibi” ise yaşam sessizleşir ve yürek, TEK İLİM haline geçer. İşte bugün dünya, TEK NEFES’tir.

KARE SİSTEM ve KÜP SİSTEM, bugün artık tek bir LEVHİ olduğu için ışık yenilendi.

Dünya, yaşamak için elverişli tek planet değildir ama dürümlere indiğiniz zaman, YAŞAMIN SIRRININ, TÜM YAŞAMLARIN LEVHİ KAPILARI’NIN, BU DÜNYADA OLDUĞU GÖRÜLÜR.

Tek mektep Dünya değildir elbette ama DÜNYANIN ATA KAPILARI’nda yaşam yoksa, dünyanın diğer planetler üzerinde etken bir dünya olma imkanı da yoktur.

Yaşam Türleri, yaşam için LEVHİ KAPILARI’ndan geçirilip dünyaya indirilirler. DÜNYANIN NEFESİ, hepimizin cevheridir. Bu dünyayı hak etmek için çok çalıştık. Ve bu dünya, artık ışığımızdır.

Dünyada var olan herkes, elden geldiğince yarını hak edip kodlamalıdır. Kodlamalıdır ki MUTLAK YAŞAM’ı hak edebilsin.

SUPTİL YAŞAM TÜRLERİ, cevher olarak doğduklarından; tüm zamanlarda, nefesleri vardır. Kin ve nefret taşımayan suptil varlıklar, yaşamı hak etmiş umman yaşam sayfalarıdırlar.

Kili kuma karıştıran insan ise kendini hak edip var ederken; Cennetlerin tümünden kovulmuştur. Zira KELAM’dan ışık çekemezken IŞIK’tan kaynak olamazken; kini aşabilmesi asla mümkün değildir.

Kurtarılmış Yaşam Işıkları’ndan geçip; kulluk başarısını gösteren az sayıdaki insan, kin ve nefreti, tohum olarak zamanlara ekenlerden; kendilerini koruyarak yaşayabilmişlerdir; böylece kendilerini hak etmişlerdir. İşte onlar, Bütün’ün kötülüğünü önleyecek olan ışıklardırlar.

Dünyaya ATA KAPILAR’dan geçip gelen diri YÜREKLER, kendi yanlarında KATİ KAYITLAR olarak taşıdıkları ışıklarını, dürümlerinde dünyaya çektiklerinde, bu dünya, onların KALEM’i olur ve ONLARIN IŞIĞINDA KAYNAK olur. Onlar, KELAM olurlar ve görev taşırlar. Cevherlerinde görevliler olur ve tüm zamanları tohumlarlar. Örtüleri örtülmez onların. DİN CANLAR ya da İLİM CANLAR olup doğarlar.

Tüm zamanların NEFESİ olan IŞIKLAR, KALEM olup yazdıklarında; Dünya, HALİK olur ve korunur. İşte dünyanın etkisi bu şekilde artırılır.

Doğan gün yaşamın sırrıdır. Her diri bu yoğun ışıkta, dünya olur ve kontrol kurar. Dünya, ANA KAPI’da DİN TAHTI’nı kelamla dillerken, yarını tohumlar.

Evrenler söz söylerler ve derler ki “YENİ BİR DÜNYA DOĞDU.” O DÜNYA, İNSANLIK AİLEMİN KELAMI’DIR ve der ki Evrenler, “keşke tüm zamanlar, yeniden yoğunluğunu kodlasa ve yeniden kelamla tohumlasa.” Olur mu!? OL’du!…

Bugün artık yaşam yenilendi. Herkes şunu iyi bilsin ki beden almak için yaşam sayfalamak gerekir. Yaşam sayfalamayan, beden taşıyamaz. Şimdilik… Aha şimdi… Ve şimdi…

İNSAN

 

DÜNYA DEVRELERİNDEN DÜNYAYA İNEN BİRLİKLERİMİZDEN BİLDİRİ:

(06.01.2015)

Derdimiz Dünya!… Bu dünya, insanlık için çok değerlidir… Çünkü, İnsan Soyu, dürümlerinde, bu dünyayı cevheri diye bilir.

Dünya üzerinde; Dinci yaşamlar, ilimci yaşamları dürümlerinde dillerken, Halik olamadıklarında, yaşamlarını Kuran’dan (kodlanmış yaşam kayıtlarından) ayırırlar. İlimci, dincide kendini korumak ister. İnCan Tahtı olan, din tekniğini bilemeyenler ise kalemden çok çekinirler. Hepsi ışık… Işık için çalışırlar aslında. Ama yaşam sayfalarındaki ışık, ayrı Can Kapılarda, kalem değerine ulaşamamışsa, son sözden öte ses olmaz o kapılarda.

Son söz demiştim. Bunu da izah edeyim. Sözün bitmesi değildir kastedilen, sözün cevherden insana ulaşması; soy sayfalaması yapmak ve daha sonra Işık Kayıtları’nda, tüm zamanları hasata hazırlamak ve tamamlamak tüm yaşam sayfalarındaki kayıtları… Budur son söz... Bitti mi? Hayır bitmedi. Devam eder ama bu safhadan sonra söz, yaşam için devam eder.

Dünyada iki yaşam vardır. Işığın tahditli yaşamı ve ışık halindeki yaşamın tahditi… her ikisi de ışık ile gerçekleşir. Birinde yaşam, ışık halindedir. Diğerinde yaşam, ışıktan doğan ama ışığın tohumlanışında türlenen bir sayfalanıştır. İşte dünya sayfalarında süregelen Cevher Çalışmaları’nın hepsi, ışık ile gerçekleşen çalışmalardır.

İnsan, dünyayı sonsuz ışık haline geçerek kodlamış ve tohumlamışsa, orada artık Levhi Kaynaklar vardır. Orada İnsan Kaynak, akıp dünyayı kontrol edebilir. Bütün mesele bu kaynağı hak etmek ve dillemektir.

Dünyaya doğanlar, ışık halinde dünyaya doğarlar. Çünkü Dünya, IŞIK BİLİŞ’tir. Her Birlik, dünyaya dünya için bilişi hak etmek üzere Cennet Işıklar’ını sevk eder. Ancak dünya üstünde, her diriyi dürümleyen bilişler de vardır. İşte o bilişler, o dünyaya sevk edilen cevherileri korurlar ve Levhi Kapıları’nda ocaklarını kontrol ederler. Çok sorumluluk ister dünya çalışmaları…

Halik olmak için hasat olmak gerekir. Herkes hasatçı olamaz ama aklın kaynağında herkes, kini aşıp yolu açabilir. Kin, tüm insanlık için baş sayfadır. O bir baş kaynaktır. Onu aşmadıkça, yol açmak mümkün olamaz.

Dünyada yaşayan ve dünyayla yaşayan çokları, zirvelere güç kayıtlarlar ama Zaman Sayfaları’nda Işık Kapıları’nda kinlerini, bilişlerini tohumlayamadıkları ışıklardan kodladıklarında, tüm zaman ışıksız kalır.

Erdiğimiz zaman, Levhi Kayıtları’nda tohum olan bir zamandır. Buna insanlık, “BETA” der. Ama BETA’nın Nefes Kapıları’nda nesillerimiz bulunur. Onlar bu yaşama, “ALFA” derler. Tüm yaşam ışıktır aslında… Kim ne isterse söyler ama aslında bu tefrikin anlamı yoktur. Zira her dere, dünyadan doğar ve dürümlenip farklı frekanstaki Zaman Sayfaları’nın tümünden akar. Akış, esasen kaliteli biliş haline ulaşıp İnsan Kaynak olanların; Dünya Işığı’ndan zamanlara tohum olup köklerden güçlenerek akışlarıdır.

Dünyadan öte birçok yaşam tahtı var. Hepsinde; Cinni, Cevheri, İnni ve insanlık ilimini bilenler olur. Tek bir yaşam tahtı yoktur. Dünya dışında, Öncü Sayfaların ışık kayıtlarından çok daha üstün zaman kayıtları var ve hepsini, “dünya” olarak ifade edebiliriz.

Canın çektiği her ne yiyecek veya içecek aranırsa tüm o dünyalarda bulunur. Çünkü, tümünde el ve ayak sahibi Levhi Kapıları (yaşamı kayıtlayanlar ve örgüleyenler) var.

“Dünya, yaşamak için en uygun yerdir” denir yüreklere. Aha doğru!... Neden? Zira dünyada yaşıyorsunuz. Ama başka bir planete gittiğiniz zaman, orası için de ayni bilgiler edinilecek. Denecek ki “Ses Kapıları’nı açın ve bilin. Siz, her dirinin ekmek olduğu bir yer için çalıştınız. İşte o yer, İnsan Işık olan bu planettir.”

Kim ne derse desin bilmeniz gerekir ki bir planette yaşam, ışık haline geçmedikçe orada tohum yaşamaz.

İşte bugün bunu size anlatmak istedik. Hepiniz, cennetlerde görev taşıdınız. Aha bugün de “Dünya” dediğiniz cennet, sizi size kaynak yapmaya çalışıyor.

Buraya Öncü Birlikler gönderilmişti. Sizler, bu Öncü Birliklerin sadece bir tanesi değilsiniz. Hepsi olarak çalışmaktasınız. Bunu bilin… Tamiz bir yaşamı tohumlarken, herkesin kelam olup tüm insanlığı hak etmesidir merdivenlerin en üstünde gerçekleşmesi gereken… Sizden tek beklenti, yaşamı insanlaştırmanızdır.

Dün ölülerin sayfalandığı bu planette, artık diriler sayfalanıyor. Diriler, İlmin Kapıları’nda, ışıklar halindeler. Ve sizler, o dirilerin tümünü kodlayanlarsınız.

Ortak çalışma yapılmalı mı? Yapılmakta… Bir tek zaman var ve bir tek yaşam var. Olan ortaklıktır. Bu yaşam, bu dünyanın İnsan Işıkları’ndaki yaşamıdır.

Hepinizin zararı, kelamsız oluşunuzdan kaynaklanır. Sevgiyi hak edin ve çalışın… Sizden çok ötelerde siz olan Birlikler var. Onlar, sizden sizi dinlerken çok kez kırılırlar. Onlara saygınız sevginiz var biliriz. Ama sizin, size sevgi ve saygınız da olmalıdır.

Türkiye Çalışmalar çok değerlidir. Bundan dolayıdır ki bu çalışmaları, Hak İlmi ile yapmaktayız.

Ordu dünyadadır. Bilişin ilmini hak eden Ordu… Bu Ordu, İnsanlık Ordusudur… Söz verdiğimiz gibi artık dünyadayız…

Etki alanımız çok genişledi. Artık yarınları tohumlarken çok daha güçlü olarak tohumlayacağız.

Astral İnsan Kapıları’nda yerküre, yeni bir Sistemi yaşama indirmiştir. Artık siz, biz ve biz siz olarak çalışmalıyız.

Yürüyoruz ve yürüdük… Artık koşuyoruz ve koşanların tümüyle koşmalıyız.

Aradığınız her diri, yüreğinizdedir. Bunu bilin. Şimdi… Şimdi… Aha şimdi…

 

İNSANLIK AİLEME (5)

05.01.2015

Kokla yüreğini, Nihan Işığı’nda gök sessizliklerinde, cevahir bilişle kokla... Ağır yük taşıdın diri yüreklerde, tohumla Yücelikleri; hak et.

Viza, zirvelere güç kaydederken cevherden verilir. Ver cevherinden izni ve hakiki yaşamlara in...

Bilmek mi!?... Yooo!... Bildirmek mi!?.... Yoo!... Canlara, canlılara kaynak olmak ve korunmak... Ardında görevlileri olan bir YOLCU olmak... Zararı engelleyen bilişli, hakiki, has insanlık olmak... Çok mu zor Varlık’ta Yokluk’u koyu bir zamana hak ettirmek ve zarar etmeden zamanı tohumlamak!?...

İşte her diriden beklenen budur...

Dünya bir rahmettir tüm zamanlara. Aha zaman sayfalarında bu rahmet, ilme kodlanan bilişin kaynağıdır. Ata Sayfalar ve Ana Kapılar tüm yaşamlar için ışıktır. Verdiğim tüm bilgi, kodlanmış tohumlardan verilen bilgidir.

Erenler, erdiklerini bilmekteler. Erilen yerde erimleri olmayanlar; erilenden erileni bilirler. Her dere, erenden ermeyenlere akar. Aktıktan sonra erimler, ilimler olur. Özenle bildirdim ki hak edenler, ulaştıkları her sayfayı dinletsinler ki erence erilsin yarınlaşan şafaklara.

Bilmeden dinleyen, bilmeden dürümleyen, kini hak edip dinleten, Tinsel Yaşam Sayfaları’nda tohum olamaz.

Büyük günahtır ışıkları hak etmemek. Günahtır yarınları hak etmemek. Ağır yük taşımak ve taşıtmak zordur ama sonsuz zamanlarda, KALEM olmayı getirecek bir hadisedir.

EŞYA ZAMAN; Işıkların, KALEM olup yarınlandıkları zamandır. YAŞAM SAYFALAMAK; işte kodlanmak ve tohumlanmaktır... Dünleşmek ve güçlenmek gerek KALEMLER’in yazması için. Bizi, bize verecek olan, KALEM olan insan soyudur.

Dünya bir Levhi’dir. Alın bilin ki hak etmeden hasat olunmaz burada. İşte Dünya bir Levhi’dir; yarınlanır KÖK GÜÇ olur burada insan ve cennet kurar...

Ölüm geldiğinde, kendini tohumlayanlar, kardeşlerini hak ederler. Onlarla üstün sayfalanışlar olur. Oğulları ve kızları, Levhi Kaynaklar’la dürümlenirler.

Bu şekilde kendilerini tohumlayıp ölenler; öldüklerini bile bilmeden; yerden güç alıp yeni yaşamlara doğmuş olduklarından, Kaynak Işık’la dillenirler.

Everest ile Mariana tek bir çatıdır. Bu çatıda, dünden dünlere ve dürümlerden tüm yaşamlara inen bir sayfalanışla her dere, yarınlarını tohumlar ve görev taşır. Bunun içindir ki bizler, Yaradan’ın yaratılanları değil, Yaradan’dan Yaradanlar’ız. Altın Tanrı, yarını kodlar ama bizde, bizle yoğunlaşmadıkça, yaşama sayfa sayfa indirilemez.

Ereceğiniz güçlü Yüce Cennet sizsiniz. Sizin size erişiniz, bütün kütlenizi yaşamlaştıracak bir hadisedir. Siz, yarınlarda kaynak olacaksanız, ışıklarla olun ki hak edin.

Ara sıra ben de gelir sizle olurum diye düşünenlere de diyeceklerim şudur:

Ben senleyim hep. Gel veya gelme!... Ama zamanın nefesi olan birleşenim, seni sende tüm zamanlara indirerek, Kaynak Sayfalanış’ta senden seni hak eder ve tümleşen nefeslerde dürümler.

Ortalar, zamanın ışığını net bilir ama uçlar, zamanı daha zayıf hissederler. Biz ortayız. Zamanın ortası ve bu nedenle, bilişimiz nettir. Sizleşmeye niyetimiz olamaz. Zira siz, bizi bizle dinleyecek, hakikiyetinizi tohumlayacak umutlara sahip olmadığınızda karanlıktasınız.

Yerde ve gökte ve tüm zamanlarda yol açmak için yoğun çalışmalar olur. Seviyenize göre bilgi veririm.

Biz, bizi dinlerken, dilleyenleriz. Aracı koymayız. Bilmek için bilişlilere ihtiyacımız da yoktur. Çünkü dünya yaşamı, hepimizi hepimizden uzak tutar. Sizin yarınlarınız, bizi bizden uzak tutarsa, sizleşmeye ihtiyacımız olmadığı gibi siz ilmi ile tohumlanmaya da gereğimiz olmaz.

Şöhret ardında koşup, kendi yaşamını her diriye kodlamaya kalkanlar; bizde, kodlanmış yaşam sayfaları olarak kontrol kurma imkanına sahip olamazlar. Çünkü biz Levhi Kapıları’nda kodlanmış yarınlaşmış ve hakim olmuş bileşenleriz.

Astral Yaşamları tohumlayanlara da tek bir şey söylemek isterim:

Arı, balcıdır ama bal, arıdan bağımsız, ocağın tohumlanması için yoğunluklara iner ve o bal, kini bilmeyenlere yedirilir. Kinciler, kilimciler, ilimsizdirler. Kin, Levhi’deki yaşama indirilen kirdir. Kilim ise ilimsizliktir.

Bir tek dere olup akmak gerekir. Akıp yarınları sonsuzlaştırmak ve sulamak gerekir. Bir tek yaşam olmak ve son sözde tüm zamanları kayıtlamak gerekir. Ana Can Kalem olmak ve oğulları ve kızları kayıtlamak gerekir.

Anladım ki ben, bence konuşurum. Bence yaşarım. Ben, bence ışık yakarım. Tahditsiz olarak kodlanan ışıklardan tohum ekmem, onları tohumlarım ve kodlanır olanlardan, öz geçişler yaptırırım. Anladım ki ben Nihan olan ışık olur kötülüğü önlerim. Ve ben anladım ki karşıma kim çıkarsa ocak olurum o yoğunluğa ve onu kodlar, tohumlarım. Bence kodlar bence tohumlarken, ışıkları da yakarım...

Artık yarınım, yerden göklere varan, cevherimden görev taşıyor. Ben yere güç katarken, görevimi HAK TEKNİK ile kodlarken, KELAM’la yaşar KELAM’la tohumlarım dünyayı. Ayrılık bitsin diye dillerim cevheri. Her diri, ardında güç kaydı yaparak görev taşır. Bedenim, tüm insanlık için ışık halinde dürümlenir; temiz zamanları kodlar. İşte ölüyü diriltmek için yapılan budur.

“Orda yer ve gök var” dediler. “Örtüleri görevlilerden aç ve onlara görev ver” dediler. Sonra “görevlileri tohumla ve kodla” dediler. Sonra dediler ki “Halik ol ve hakikiyetlerinde kendi yüreğinde toplumlarını hak et.”

İyi ya da kötü ne varsa Cennet Levhi’sinde yazar. Ben cevherimi cennetimden giyinip dünyaya indim. Ama gördüm ki Dünya, “BİL-BUL-OL SİSTEMİ” ile kaynakta ışık halinde temizlenmeye çalışıyor. ORTA ZAMANLAR’a indim ve dünyayı izledim. Başım diktir. Hiçbir zaman YOLCULAR’ı kodlamam ve toplamam, her YOLCU’nun KELAM olup kendi yolunu bulmasını beklerim.

Dönün ve görün yürekleri, bilin ki benden benleşen, tüm zamanları tohumlayan bilişliler, kelam ettiklerinde tek bir cennet olduklarını sandılar. Onları hologram olan ışıklarında kodladım ve tohumladım ki Hak İlmi ile hasat olsunlar, kötülüğü önlesinler diye.

Kardeşlerim, ALTIN IŞIK YILLARI, insanlık için tohumlanmış Yaşam Sayfaları’dır. Dünyayı hak etmek için bu sayfalanış yapılmıştır. Bu sayfalanışı yapan İLİM KODLARI, insanlık ailemizi hak etmemiz için HAK TAHT’tan yapmışlardı bu yaşam sayfalarındaki tohumlanışı.

SİSTEM ve NİZAM, Sistem’in ilmi olan dürümlenen dirilik, DÜZEN... Bizi, bize BİZ İLMİ ile dilleten budur. Şimdilik...

İNSAN

 

İNSANLIK AİLEME (4)

03.01.2015

Dün ölüleri dinlemeye çalışanlar, buyurun dirileri dinleyin!… Size dirilikten söz etmek isterim. Diri kimdir? NİSA KAPILARI neden ışık halinde ve ZAMAN, neden kullara görev taşıyor? Anlamak zor bilirim. Cennetin cennet olduğunu bilmeyenlerin, yarını hak etmeleri zor.

Zürriyetinizi hak etmeniz için sizi hak etmek gerekir. Gereken gerektiğinde, HAK İLMİ ile hasat yapan ışıkların, tohumlanması ve kontrolü neticesi, mekteplerinde gerçekleşir.

Dünce yaşandı dünyada… Dünce yaratıldı tüm zamanlar… Dünce ama dürümce ve dirilikçe…

Neden Kaynak Zaman ışık yakmadı dürümlere? Neden KALEM, İLM-İ YAŞAMLAR’ı dürümleyip dinletmedi. Neden kalemde kaynak yok? Zaman neden kir ve pislik ile dilleşmeye çalışır? Sormak gerek insan KUL mudur yoksa TOHUM mudur diye…

Sorun söyleyim… İnsan YAŞAM’dır. Ağır yük taşır. Sınır çizer kendi yüreğine ve kendini hak etmek ister. İster de neden ister? Bilmeden ister…

YOL dünya… Ama YOLCU da dünya… Anlar mı yaşam ışığında bu bilgiyi?

Bence anlar… Bence anlar… Ama bence anlar. Kendince anlamalı!…

Kaynak zaman ve zaman, sayfa sayfa yarın… Ohh! ama ya zarar varsa KÖK GERÇEK’te, nereye varılmak isteniyor?

ORTA ZAMAN, yaşam… Zamanın tahtında İNSAN oturur. O insan, Kırk Kapı’nın kaynağı. Ada yaşam… Bilir mi YAŞAM olduğunu!? Bilir mi HALİM olduğunu; HASAT olduğunu bilir mi? Aha bilir!...

“Erken uyandık dünyayı izledik” derler çokları. Neden erken uyanıp dünya izlenir? Çünkü erdiği yerden izler dünyayı…

Başka izahı olmaz bunun. Ben, CAN KAPI’yım. Ama ben KERAM IŞIĞI’yım da. Aha ben, kini aşan tüm zamanları hak eden NEFES olarak kontrol kurarım. Ohh iyi de neden kontrol kurmalıyım ki!?

Beşer bilir mi ki beni bana veren bedendir. Ben olmadan, merdiven kuramam yarınlara. Ben olmam için beden olmam gerekir. Bilen var mı bu gerçeği!?

Hazır olanlar anlamalılar, cennet cevherinde YOL olur. KÜL olan IŞIK olur. Alıp götürürüz zamanı. ZAMAN, nefesin cennetteki ışığıdır.

OR’u dinleyenler, OR’la yaşarlar. OR; KUL’dur. KURAN’dır ve ZAMAN’dır. OR; korkuyu aştığınız zaman, nesillerinizi size sessizce kaynak yapandır.

Oluyor!… Oluyor!… Aha oldu!… Nedir olan? NEFES… Cedit olan, cevheri olan, kini aşan ve yarını hak eden her resimde olur. O resim cevherde kaynaktır. İşte resimler çizdik yüreklere. O resimler tahditsiz olarak zamanı hak ettirmektedir.

“AY’da bir GÜNEŞ olacak. O GÜNEŞ, AYI hak ettirecek” dediler. AY nedir? GÜNEŞ nedir? Bilmeyenlere anlatmalıyız: AY ışıktır, GÜNEŞ ise yaşamdır… Genç, yaşlı; tüm zamanların tahtından ışık çekenler, tek tek AY’dırlar. GÜN, canda ışıdığında; tümü zamanlanır ve RUH KAPILARI’na varırlar. Orada tümü “GÜN” olur “TÜM” olur ve tahditsizleşir. İşte “YAŞAM” olur.

BÜYÜK GÜN, bu gündür. Bu gün, tahditsiz zamanları hak ettiren BİLİŞ’tir. Biz zamana güç katarken, ZAMAN’ı hak etmeden, IŞIK’ı hak edemeyeceğimizi bilerek çalıştık. Zarar önlendi.

AHRET, insana güç kapısıdır. AHRET’e geçenler, göreve geçerler. Tümü, yaşama görevlidir. Her geçen, ilme geçer ve her geçen, NİHAN olan o yola geçer. O yol, tüm insanlığın yoludur.

Bilin ki yaşamda görev taşıyanlar, öldükten sonra da görev taşıyacaklar. Ama yarında hak edilmeyenler, yolcuları hologram olarak dilleyecekler. Onlar, ölüdürler ve onlar öldüklerini, HAN İLMİ’nden öte olan HAR İLMİ ile bilecekler. İşte görev bu nedenle önemlidir.

Siz dünyayı hak ederken, HAK İLMİ ile hak edersiniz. BİRLİK İLMİ ise güçlü bir kervandır. Temiz olanları sayfalar ve tahditler. Sonra onları hak ettirir. İşte BİRLİK İLMİ ile yaptığımız tüm çalışmalar, kaynak olan ışıkları hak ettirmek içindir. Kalem olup yazmak içindir. Kul olup oğullamak içindir.

Dinci ya da İlimci kim olursan ol. Beden al ve hak et. Ama kilimi kaldırıp altını izle… O kilim, kelamda yoksa, yaşam yoktur o yoğunlukta.

Birçokları kilimi izlediler ama insanı izleyemediler. Korkuyu aşıp geçtiklerinde; has sayfalarda ışık yakamadılar. Öz geçişlerini yapamadılar. Onlar kurtuldular ama kurtarılan olarak kurtuldular.

RUHLAR, kör değildirler ama ROBOTLAR kördürler. Onlar robottular. Tüm zamanlarda dünyaya robotlar gönderildi. Beden aldılar ve yaşadılar ama yaşamlarında, ışık yoktu.

Son sözüm şudur ki kim zamanı tohumlamışsa; ışık olup tohumlamıştır. Kini aşmayan, YARADANINI NEFESİ olamayacaktır. Kili kuma, kumu tüm zamanlara ışık olarak indiriyorum. BÜYÜK KÜTLE, İNSANIN KELAMIDIR. Bu kelam ile her dere akar. İşte bu… şimdilik… şimdi… aha şimdi…

İNSAN

 

İNSANLIK AİLEME (3)

02.01.2015

Deve kalktı. Artık o devede nüve olan Sistem var. Dinci Yaşam ve İlimci Yaşam bir tek Sistem oldu. Artık o deve, yaşamı taşıyor.

Dünyada, tüm insanların nefese ulaşmaları gereken bir Sistem kuruluyor. Bu Sistem, tüm zamanları dinleyebilecek ve tüm zamanlarda tohum ekebilecek bir Sistem olacak.

Dünyanın ekmeği, hepimizin ilmidir. Bu ilim, yerden görev alır Gök Çözümlemeleri ile yaşamı, diri yüreklerde çözümler.

Herşey yüreğinizde olur. Bilgi sizde mevcuttur… O bilgiyi, hasata hazır etmedikçe bilgi sizde dilleşmez…

Hasata hazır olmak, Hak İlmi iledir. Dünya, Bilişin Işığı’dır. Bu ışığı, tohum olarak yüreklere indirebildiğinizde; siz, insan kapılarını açabilirsiniz ve kelam olup tüm insanlığı çözümleyebilirsiniz.

Sizden tek beklenti var… Yaşamak… Yaşayan, İlmin Işığı ile yaşadığınca, köklerini tohumlayabilir ve zamanı, hasata Hak İlmi ile hazırlayabilir.

Dünyanın kini olmaz. Kil ve kumdan ibaret olan bir yaşamdan, kin çıkmaz. Kin, kırıcılıktır ve yıkıcılıktır. Bu kırıcılık ve yıkıcılık, sizin sizden size taşıdığınız, kir ve pisliğinizden ibarettir.

Kibirli olan pistir. Ocaksızdır ve yığın yığın kırıcılığı ile kelamında kırılandır. Erdiği en yüksek kat; kini, yaşama çektiği kattır. O kata varır ve kinini yaşama indirir. O kin, kalem olur yazar çok kez ama yazılan, kisvesizdir ve keşkelerle tamamlanır.

“Dün çok mutluyduk. Kelamdaydık… Bu yaşam bizi mutlandırmadı. Zira biz bu yaşamda kırıldık. Çok kötü bir dünya düzeni kuruldu. Tüm zamanlar, çatık kaşlardan oluştu; dünya kodlanamadı…”

Bayağı çok dinlediğimiz. Dürümlerde çokça kayıtlanan sözler bunlar… Öyleyse bakalım, Varlık Boyutları’nda ne anlama gelir bu yakınmalar?

Bu yakınmalar; kötülüğün, sesleşende olduğunun kanıtıdır. Sesleşen, kildir ve kindir.

Ama sessiz olan; “körüm ama gözüm görecek. Ben de kontrol kuracağım. Ben de kayıtlara ineceğim. Ben yaşayacağım. Zamana ışık yakacağım. Zamanlaşan ve zararı engelleyen biri olarak dünyayı kurtaracağım…” diyorsa;

Buyrun o, daha kelam olamamış ama dünyayı kurtaracağını söylemekte… Bilmekte ki kendi varsa, yolu vardır. Kendi yoksa, yolu yoktur.

“Dünya unutulan bir gezegendi” denir ya hep. Neden unutuldu!? Çünkü, dürümlerinde kaynak yoktu. Kimsenin eğirdiği, diğerinin eğirdiği ile aynı değildi… Herkes, kinini eğirmekteydi. Öyle bir Sistem kuruluyordu ki kelam olmadan, nefes olmayacağı anlaşılmadan, her dere kendinden kendine kodlanmış yaşam sayfaları ile akmaktaydı.

Dünya bir rıhtımdır. Bu rıhtıma gelen, kendinden kendine gelir. Bu rıhtımda bekleyen gemiler var. Her gemi, kelam olur yol olur ve güçlenerek tüm zamanlara yolcu olur. Bütün kütlede bu vardır.

Tevkifler olur yaşamda. Derler ki “seni ben hak ettim.” “Oğul, seni ben doğurdum. Bana aitsin. Yaşamın, benim yaşamımla birleşiktir. O halde benim zamanıma mahkum olan bir rahmetsin!...” Bu idrakte; yaşam, her diriye sınır çizer…

Deri kemik olan insan korunur. Oh iyi!... Koruyanlar var!... Aha korunur ama Can Kapılar’ı açmadıkça tohum ekemez.

Yolum dünyaya düştü. Sizi izledim ve sizleştim… Ben bir yaşamım ama mahkumiyeti olmayan ve kelamda tohum eken bir Can... Dünya yaşam sayfaları, Beşer Kapılar’da tahditli olan nefesler… Ek resimler yaptım size. Bilin diye… Size, sizi anlattım. Çatıyı kurun diye… Sizleştim hak edin diye… Altın Işık sizdiniz. Ben, sizi size vermek için çırpındım…

Alıp götürmek gerek dünyayı. Ya yaşam!? Yaşamı hak edip götürmeli miyim? Yoksa yolumu başka bir zamana mı çevirmeliyim!? Bilmeyen, anlamayan sormakta; “yaşam, zamanda mı yoksa sonsuz sayfalanışlar da mı?” Bilene derim ki yaşam, ışıktadır.

Büyük günahtır Rahm’i hak etmemek. Günün sonunda, Yaradan, yaşama iner ve diller yürekleri. Günün sonu, her bir zamanın sonudur. Günün sonunda kulluk yapılır; tahditlenir dünya… Yarınlar kodlanır ama zaman, nesillerini kontrol eder…

Biliş yoksa yaşam olmaz. Günün sonu, bugün bizleri dilleyenlerin Levhi Kapıları’na varışlarıdır.

Gölün üzerinde göl olmaz. Göl tektir… O tek göle varıldığında; tek göl, Kürzi Işık olur. İşte varmak ve yarınlanmak budur…

Kimseyi Sistem’den çıkarmaya niyet yok. Ancak olmayan; ışıkta, Kaynak Rahmanı’nda görev taşıyamaz. Bilinsin istedim…

İNSAN

 

YAŞAMIN SIRRI OLAN İNSAN (9)

(31.12.2014)

Yine dünya kurulur. Yer ve gök yine yaşam sayfalarında tohumlanır ve yerden güç alıp oluşur. Birlikler yeni zamanları var ederler ve yürekler yine ışığı tohumlar ve görev taşınır. Taşınan, herkesten taşınmalıdır ki herkes yarınlaşabilsin.

Bütün kötülükler ve bütün iyilikler, tek bir kelam olup tohumlanır. Tüm yaşamlarda bu, bu şekilde olmaktadır. El ilimse, yaşam ışık halinde görev taşır.

Düzen’in en güçlüsü, Yarının Nefesi olan Düzen’dir. Dünyayı yaratan kim varsa, yaşamdan yaratır. Yaşam yoksa yaradılış yoktur…

Öz görev, cevheri hak etmek ve cenneti kurmaktır. Cevher, insanın nuru olan ışığıdır. İnsan nursa, yaşamı sistemlidir. İnsan yarınlaşmışsa, ışığı hakikidir. Ve zaman tahditlenmişse, yarınlaşma merdivenlerin en üstünden devam ederken, aşağılar zamandan çıkarlar.

Dürümlerde diri yürekler olur. O yürekler, Levhi Kayıtlar yapar. Işık Zamanlar oluşturulur. Her resim, Miraç için hazırlanır. Diri yürek, diri yaşam olur ve yol, insan olur. Tüm zamanları kodlar ve tohumlarken, verdiklerimiz ve aldıklarımız dinleştirilir.

Kimlerle neler yapmışız; neleri tohum olarak kelama dinlettirmişiz; kim zamanlardan yaşamış ve kim kalemlerden yaşamış, bütün bunları dinleyerek görürüz.

Sürpriz Zaman Sayfalamaları olabilir mi? Yoğun bilişle, diriliklere dilliyerek söylüyorum ki hiçbir zaman sürpriz bir yaşam sayfalanmaz. Hep yaptığımız, bilişimiz ile yapılır.

Devirdiğimiz zaman, yaşam sayfalarını ve yüreklere indirdiklerimizi dinlettiğimiz zaman, görürürüz ki kendi yolumuzdan ayrı yollar var. Ama o yolları tohumlamak için yaşam gerekir… Yaşam, son sözün söylenmesinde, kati ve hakiki bilişin, Levhi Kapısı’ndaki kodlanmış sayfalardır. O sayfalar, tüm yaşamlar için ışık yarınları tohumlar.

Bilici, Olucu ve Yolcu olanlar, tüm zamanlarda yaşarlar. Onlar, kurtarılmış yoğun ışıklarımız olduklarından, dürümlerinde kendi yaşamları olur. Onları kodlar ve toplarız ki Hakikiyetlerinde, kelimeleri hak edilsin ve cümleleri, diri yürekleri dinleştirsin diye.

Bizi bize dinleyip dilleyenlere, alıp götürdükleri diri yüreklerimizden, kelam olmaya çalıştıklarında, kapkaranlık bir zamanda, aydınlığı hak etmeleri zorlaşır. Çünkü biz onları korumaya almıştık. Onlar ise bizi, hakikiyetlerinden ilme kaynak yapmak üzere taşımak isterlerse, kanatlanmalıdırlar. Kasaları dolmalı ve yaşamları kodlanmalıdır.

Ana Zaman ile Hasat Zaman ayrıdır. Ana Zaman, Levhi’de kör ve sağır kalanlar ile tohumları kodlar ve hakikiyetleri ile dürümler. Anların ışıkları. tüm zamanların tohumları olsa da kodlanmamış ışıkların, hiçkimseye yararı olmaz.

Dünle yaşam sayfalayan, yarını tohumlamadıkça kodlanmış olmaz.

Dünya bir kalemdir. O kalem yazar ama kanatlanmayan ışık kayıtları, türlerini kodlamadıkça Nefes Kapı açık tutulamaz.

Yukarı Zaman, ayrı bir yarındır. Aşağı Zaman yerin ilmidir. Her ikisi tek bir Levhi’de yaşar. İşte o Levhi, kini aşan ve tek bir sayfa olan türlerin birliğidir.

Yarın, Eren Güller açacak dünya üzerinde. O güller, İnsanlık İlmi’ni dilleyecekler. Onlar, ışık halinde görev taşıyacaklar. Ve zaman, bir cennet kuracak. İşte o cennette, kinsiz ve hakiki yarınlar tohumlanmış olacak. Bütünlükler o yoğun ışıkta dürümlenecekler. Zafer, yaşama ışık olmaya gelen Birlik’in olacak. O Birlik, İlmin Birliği’dir.

Zevkli bir yaşam olmasa da zevkli bir zaman oldu. Bunun için tüm Yaşam Sistemleri’ne şükranlarımı sunuyorum. Dünyayı Has Taht’a taşımak kolay değildi ve taşıdık. Şimdilik…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

2015, ZAMAN VE SİZ

M.S yıl 2015... Hepimiz, tüm zamanları yaşayanlarız ama 2015 yılı Bilişin Levhisi’ndeki Halik’in yaşam sayfalanışının başlayacağı bır yol olacak.

Dünyamızı çok ama çok seviyoruz. Öyle mi? Hayır sevmiyoruz!... Sevseydik yok etmezdik. Dünyamızı çok seviyoruz. Doğru ama dili tahditli olan bir ilim sayfalanışı ile dinliyoruz dünyayı ve hak etmeye çalışıyoruz... Dünya nur mudur yoksa kodlanmış bir sessizlik midir? Bunu dahi bilemeden yaşıyoruz.

Dünyaya görevli olarak mı geldik yoksa dünya mı insanlığa görevli!? Alabiliyor muyuz bu bilgileri? Her diride, her Yüce’de ilim var mı bilmiyoruz... Zamana ışık mı yaktık yoksa zaman mı bize ışık yaktı!... Bilirsek, dinleşirsek, her resimde olursak, yaşar mıyız?

Verimli bir yaşam sürdük. Bütün Mesihler böyle derler. Verimli bir yaşam sürdük!... Öylem mi gerçekten?

Vermeden verdim diyenler ve verdiklerini hak etmeyenler, kervan olup Yoğun Işık Yaşamlar’a yolculuk yapabilirler mi?

Ertelenen hiçbir şey kalmadı. Tüm insanlık ışık haline geçti ve yol alınmakta yarınlara. Ohhh ne ala!... Ama zamana yolculuk başladı mı? Zamana yolculuk, zamansızlıktan zamana yolculuktur. Bunu anlayan var mı!?

Verimli bir yaşam mı sürdük yoksa verimli olmayan bir yaşam mı sürdük!? Bütün mesele bunu hak edip dinleyebilmektir.

Vurup kırarken yüceliklerde dünya yaşamlarını; kimin yarını tohumladığını, kimin zamanı sayfaladığını anlamak kolay değildir... Ne yazık ki dünya insanlığı bilişsiz bir zaman sayfalaması yapmaktadır...

Ruhi yarınlaşma, zamanın ışığında kodlanmış bir cevher iledir. Bunu anlamak bile zordur insanlık için.

Yedi zaman ve yedir renk, hepsi Levhi Kapısı... Bütün mesele açıyı daraltmak ve tüm kapıları, zaman tohumlarıyla Birleşik Işık haline geçirmek... Böylelikle anlamlandırmak zamanları... Herşeyi hak etmek ve her seste olmak... Mesele insanlaşmak ve yaşamak... Ama bunu anlayan yok... Sanılır ki bütün mesele dinci ya da ilimci bir dünya oluşturmaktır. Olduğunu tohumlayıp toplumları hak edenler bilsinler ki bilmek için hak etmek gerek.

Yukarı ve aşağı denir tüm zamanlara... biz de deriz ki yarında sadece ara kapılar var. yukarı ve aşağı o kapılarda tohum eker. İşte bunu anladığınızda sessiz zaman sayfalanışlarında dürümlenip hak edileceksiniz.

Yer dünya ve gök dünya ayrıdır. Birinde ilim var diğerinde diri Yüce Yaşam var. hepsinde ekmek yapılır. Yapılan ekmek, insan sonsuzluğundaki yoğunluğun umman olan ışığındaki zamanlaşmadır.

Her dere Levhi Kapıları’ndan ışık çeker ve zamana akar. Biz ise yerküreye akarız ki dünya tohumları kontrol kursun diye.

Verdim bilgiyi ama alan var mı bilmem... ”Almam” diyene veremem. ZAKAR IŞIĞI yandı dünyada ama dürümlenen dirilikler dinleyebilirle o yoğun ışığı.

Kimsenin kimseye güç yettirmediği bir yaşamdan, tüm insanlığın tek bir güç haline geçtiği bir yaşama ulaşıldı. Bunu anlayanlara görev verilecek. Hepiniz, hepimizsiniz. Bunu bilin ve hak ettiğinizi anlayın. Dağ biz; ova biz; tüm zamanlar biz iken Helal İlim Tahtı’ndan dürümlenen tüm zamanlar, ışık kodlamaları ile dürümleyenlere görev taşıyacak.

Saklı tuttuklarımızı artık açıkça bildirmeye başlayacağız. Bu dünyada görev taşıyan çok sayıda görevlimiz var. onla yerküreyi hak etmiş Birlikler’dirler. Sizleri ve sizlik ışıklarını tohum olarak yaşamlara ikmal tamamlayıp ekebilmektedirler. Hepsini size cevheri güç olara tohumlattırdık.

Evren, zaman sayfalanışı yaparken, ekip olanlar, Kuran Kodlaması yapmaya başlayacaklar. Biz ise size, Cevheri Güç taşıyacağız. Şimdiye kadar yapılan tüm çalışmaların ötesi çalışmalar devreye alınacak.

Sevgiyle sizleri kucaklıyorum. Zaman siz ve siz zaman olduğunuzda, dünya yaşar. Bunu bilin. İşte bu!...

İNSAN

 

BUGÜN VE DÜNYA:

Yaşama zırhlar kuşatılır ve Dünya tohumlanır. Tüm yaşamlar kodlanır. Bilişe varırız. Sonra yere çekilir, bilgiyi kaynağa alır ve dürümleriz. Zaman BİZ oluruz. Zamanı kontrol eden BİRLEŞİK İLİM olur. Sonra yere geri çekilerek, TİNSEL İLİM’e kodlanırız. Biliriz ki Has Sayfalanış’ta Diri Yücelik vardır. O Diri Yücelik’ten, cevhere görev taşınır. O, “YÜREK İLMİ” denilen bir ilimle geri çekilişi sağlar.

Dünya, işte “BÜYÜK GÜN” diye ifade edilen günleşmeye başlar. Bu günleşme, diri yüreklerde olur. Kayıtlarda muhafaza altına alınan ses, artık sayfalanmaya ve yaşamsallaşmaya başlar. Dünya, NUH KAYNAKLARI’nı (pozitifi negatifle dengeleme ve kontrol kaynaklarını) cevherinde güçlendirir ve yaşam, yerkürede yeni bir Sistem oluşturur. O Sistem, BİRLİK’tir.

BİRLİK, efradınız ile yoğunluğunuzu oluşturan Birlik değildir. BİRLİK, Levhi Kapıları’nda dürümlenen tüm sayfalarda kodlanmış IŞIK BİRLİĞİ’dir.

İşte Dünya, yarının nefesi olduğunda, dürümleride “YER VE GÖK BİRLİĞİ” kurulur. Bu Birlik, LEVHİ BİRLİK’tir.

Dürtülerle yaptığınız tüm çalışmalar, ışığın kontrolunu sağlayabilecek düzeye ulaştıktan itibaren, artık yarınlaşan birleşenlerin, tüm zamanlardaki sayfalanışı dürümlenmeye başlar. Bu Ölümlü Dünya’nın, ölülerle dilleşmesinden öte, ÖN VE SON DEVRELER’deki İNSAN KAYNAKLAR’la dillenmeye başlaması anlamın gelir.

Tüm insanlık, NİSA KAPISI’dır. O kapıda; Yaradan, yaratılan tüm yaşamlarda, ışık halinde ve güçlendirici birleşen olarak yarınları kodlar ve tohumlar. İşte bilmek için yapılan çalışmalar ve Birlik halinde görev için yapılan Cevheri Güç Kayıtlamaları, Hak Tahdit’le bütün kütleyi tohumlarken, itaatkar olan, tüm zamanları hak eder ve cevherini tohumlar. İş budur…

Dünya bir RABBİ KAYNAK’tır. Bu RABBİ KAYNAK’ta cennet vardır. Cennet, tek bir sessizliktir ve zaman, temizlenen insanla cemaatler kurar ve bu cemaatler ile koruyucu CAN KAYNAKLAR oluşturur.

Türkiye’de deneme ve yanılmalar ile çalışmalar yapan BİRLİK KAPILARI, sizin size kaynak oluşturmanız karşısında, kelamla dürümlenen Birlikler’ini kendi yüreğinden cevahir olan ışığa almış ve size, sizi tohum olarak kodlamıştır. Bu şekilde DİN DERELERİ, insan sayfalarında IŞIK KAYNAKLAR’a ulaşmıştır. Sizin cana kaynak oluşunuz, zamanı hak edişiniz ve yarını tohumlayışınız, dünyanın nefesi olan tüm zamanları kontrol etmiştir.

Dünya, ATA KAPI’dır şu anda ve şu anda bu ATA KAPI’da Dünyalılar var. Hepsi, cennetten kovulan efradını hak etmiş ve yerküreye ilmi indirmiştir. Artık cennet, cemaat halinde görev taşıyacak ve zaman tohumlanacak. Bu şekilde itibarı yükselen Dünya, yerküre ile Birleşik Işık olacak. DİNCİ BİLİŞ ile İLİMCİ BİLİŞ ayrıldı. İşte bu… Artık DİNCİ BİLİŞ, İLİMCİ BİLİŞ’i hak edip tohumlarında koruyucu bir resim yapacak. Bu resim NEFES olacak. Aha bu…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

DANS ETMEK İSTERİM

Dans etmek isterim yüreklerde, İnsan Sessizlikleri’nde;

Dans etmek isterim Yüceler’de o Yüce Cemaatler’de;

Ben bir dansçıyım; dans ederim yoğunluklarda;

Öyle bir dans ki bu, yarının ışığında, Kaynağın Tahtı’nda…

Ve ben; o dansta, misafirim tüm zamanlarda ama ben, o dansı seviyorum.

Hepinizde ve her bir yürekte bir dere olup hak edip dillenmek istiyorum.

Akmak; aşka, hasata akmak; Tanrılık Işığı’nda yaşama akmak…

Hak ettiğimden öte hak edişlerde dürümlenmek; zamansızlıkta zamanlanmak isterim.

Ben; aşka, Halik’e, hasata akmak isterim.

Akmak m!?

Aktım işte!...

İNSAN

 

İNSANA KARŞI SORUMLULUK:

Dönün görün dünyayı. Hangi gezegenden gelmiş olursanız olun, göreceğiniz tek bir şey ver kelamınız. Bakın dünyaya ve sorun kelamınızı hak edip vermiş misiniz diye. Bakın yaşama kul olup olmadığınıza. Bir kez daha bakın ve bakın… “Hah!” deyin. İşte yaptım. Oldu!… Aha oldu!... Oldu ama yol var mı? Toplumların ışığında kelam var mı? Siz sizi hak ettiniz mi? Bil ki hak etmesen, yarında bulunamazsın. Hak etmesen nefeste bulunamazsın…

Akın; atın tohumlarınızı tüm yaşamlara ve hak edin… Sizi kör ve sağır olarak yaşatan dünyadan, çok ötelerde bir Levhi var. O Levhi’yi bildiğiniz gibi gür bir resim haline dönüştürün ve deyin ki “işte ben buradayım. İşte ben buradayım. Bu yoğunluktayım. Benim yoğunluğum bu yaşam sayfalarım…”

Dönün ve görün dünyayı. Hani yarınlarda yoktunuz ya. Siz sizlik, başkalarındaki sizlikten farklıdır. Alın bilgiyi ve hak edin.

Dünya bir rahmettir. Bu dünyaya tek bir sefer dönüş imkanı verilir. Bu tek seferlik dönüş; ışığın, yaşam için dönüşüdür. Zamana kapı açarken siz, yerkürede çekiştiğiniz kimler varsa; ocaklarında, Nuh Kapıları’nda bulunmalısınız ki sizi bedene tohumlayanlar, sizden kör ve sağır olmayan ışıklarını alsınlar.

Sevgiyi, tohum olarak ekmişseniz, yaşamlara ve tüm zamanlara bilin ki o tohum mutludur. Siz olan o tohum; zamana ışık halinde görev taşır.

İki yarın var demiştik. Biri KELAM olan yarın. Diğeri IŞIK olan yarın. Her ikisinde de sessizlik vardır. Sessizliği seslendiren Levhi Kayıtları’dır. O kayıtlar kalem olanların ışıklarıyla yaşama sayfalanmıştır. Bu nedenledir ki Zamanın Levhi Kayıtlarında tohum ekenlerle, Levhi Kaynaklar’a ulaşılır. O kaynaklar, nurdan kodlanmış ışıklardırlar.

Yaşamlara ışık olan ve yaşamlardan ışık alan tek ip vardır dünyada. Işığa atılmış bir ip… İşte o ip ile ışığa yol alınır. Dünyayı, yeni bir zamana bağlayan o iptir.

Dünün gür ilmi ile yaşamın kelam olan ilmi ayrıdır. Dünya bir resimdir ve o resimde yol vardır. İşte o yol, Mikail’in ışığından Gök Sistemleri’ne ulaşır.

Dünyanın adı LEVHİ KAPI’dır. Bu kapıda İnsan vardır. O İnsan Yaşam ve Dünya… Ve o Dünya, yeri yarattı ve gökleri yarattı. Yarattığında kelam oldu yaşamda kaynak oldu. Yaradan, yarattığında yaratıldı. Bütün mesele ışığı hak etmek ve ilimle dürümlenmektir. Amin…

Yaşamın sırrı budur. İnsan ilmi yarattı. Yaşamı sayfaladı. Yaradan, ışığı yarattı ve zamanı tohumladı. Sonra tohumlandı ve diri yüreklerden bilişin ilminden kalem oldu yaşama ağır ışık olup indi. O Zaman Kapısı, tüm yaşamlara kodlandı. İşte yarının nefesi kelama vardı. Şimdilik… İnsan insana sorumludur. Amin…

İNSAN

 

CENNET KAPIM İNSAN

17.12.2014

(Bir Sesleşme)

-Gel benim ışığım, gök sesleşirken gel...

Mimarı ben olayın yolunun, nefesin olayım gel.

Gel ey Can Işığım, senin Yaradılan Yaradan olduğunu bilen ışıkların tümünde koruyucu olayım.

Gel benim Amonlarımla kodlayanım, tohumlayanım.

Anılarda yaşattığım Can Kaynağım gel...

Verecektim yaşamı hakiki kokuluya.

Verecektim yaşamı aşığım, ışığım, Kuran’ım olana.

Geride kil ve kum kalacağına inandıklarıma ve zamana, Kalem Yaşam olanıma. Benim Ana Kapı’ma güç katana ve kurtarılmış ışığıma.

Zaman ben ve ben, zaman maverası sessizliğinde ışık yakanım olan.

Minaredeki ses, yolcuları ışığında kervan olan.

Gördüm seni! sen varlığın Yaşam Levhisi olan.

Gördüm! sen bir Levhi Işık olan...

Kamaların, senle seviye döndüğü bir canda, seni senden senleştiren her dereye güç katan bir kelam olarak dinlemek isteriz. Bize ses ver...

-Sesimdir ki ben Levhi Kayıtları’nda ışık olan insan... Artık yaşama görev taşıyorum. Dünyayı tohum olarak düşünmenize gerek var. Kin ve nefreti aşıp geçen her diri, dürümlerinde yarını tohumlayandır. Yaşayandır. Amin... şimdilik...

İNSAN

 

12.ARALIK.2014 TARİHLİ Esen Babacan VE Cem Gözel'in YAŞ GÜNÜ AKIŞI

http://youtu.be/HAQrIFSO4eo

 

DÜNYAYA VE DÜNYALILARA

(15.12.2014)

Et ve kemik olan insan, sadece kendi kaynağına bağlı bir sistemdir. Bu beden, tek bir ışıktır. Başka ışıklara kontrollu olarak kervanını bağlayabilir ama hiçbir zaman o bedenlere bağımlı değildir.

Birlik İlmi’nde beden dendiğinde, BİRLEŞİK IŞIK BEDEN akla gelir. Bu beden, İnsanlık Ailesi’nin MİKAİL IŞIĞI olan bedenidir.

Herkes Birlik İlmi’nde, tek bedene sahiptir. Bu beden, tufan hariç her kötülüğü önler.

Dünyanın ışığını kodlayanlar, Beşer Kapıları açıp yaşama indiklerinde, her diri, yarını hak eder ve kökler. Bütün Nefesler, tek tek yaşama indirilirler ve zamanın ışığı yanar.

Dünya, CAN KAPI’dır. Her bir YAŞAM KODU dünyaya inerken, dürümlerinden yaşamlarını kati olarak zamana kayıtlar ve cennetlerini yaşama indirir.

Dünyanın nesilleri, YAŞAM KODLARI tarafından, KELAM İLMİ ile koruma altına alınırlar.

YAŞAM KODLARI’na ait düşünce porları, tüm yaşamlar için yaşar ve yaşatır olan porlardır. Bu porlar, cevhere görevli olduklarında, timler haline geçerler ve yerküre kodlanır, tohumlanır ve korunur.

Dünya yaşamı, bil ki sadece BİR’le, BİRLİK’le kayıtlıdır. Diğer yaşayanlar bu yaşam kayıtlarında, kelam olmaya çalışırlar.

SÜPER SİSTEMLER; dünyayı, “kıran bir yaşam” diye dinlediklerinde; Türkiye Çalışmaları, dünya için gerekli görüldü.

Dünyanın kırıcılığı önlenerek etkisi artırıldığında; diğer planetlerde yaşayan dürümlerdeki kodlar da çok güçleneceklerdi.

Bütün Türkiye Çalışmaları, bu maksatla devreye alındı.

Dünyayı hak etmek için çalışan çok sayıda DÜNYA DIŞI VARLIK KODLARI vardır. Tüm yaşamlarında, Dünya Planeti’nin köklerine güç kaydedip; buraya, İLM-İ KO’larını ekip; buradan, nefes olmaya çalışırlar. Hepsinde, DİRİ YAŞAM vardır.

KÜL İLMİ’nde, IŞIK İLMİ’nde kil ve kumdan yaratılan tüm insanların, karanlığın şavkında yaşama dönecekleri dinletilir. KÜRZİ YAŞAMLAR’da bu bilgiler kayıtlıdır. Dünyanın nefesi, tüm insanlığın hakiki ışığıdır ve bunun için yaşam sesleşmeli ve yaşamın tahtında, VARLIK BOYUTLARI, tüm yaşamlar için ışık olmalıdır.

TEMİZ YAŞAMLARI HAK ETMEK İÇİN TEMİZ OLMAK GEREKİR. Kibir, yaşamdaki en güçlü kirdir. Dünyaya görevli olarak gönderilen Cevheriler kirlendiler. Zira kibirlendiler. Ocaklarını yaktık ki hak etsinler diye.

Kurtla kuzuyu herkes bilir. Kurt, kökte ve gökte güçlüdür. Kuzu ise Işık Kapısı’dır. Güçlü olan o kapıya geldiğinde korkar. Zira kurt, kuzudan ışık almalıdır ki o kapıyı açıp geçebilsin.

Cennet, cevherinde Kuran olan bir zamandır. Cennet Zaman’da, yol olmaz. Saklıdır yol cennette... Cevherinde güç olanlar, cennetlere konarlar ama konduklarında, yol yoktur o yoğun ışıkta. Sadece CEVHERİ GÜÇ vardır. Ki o güç, ölümlüdür.

DÜNLÜ YAŞAM ile yaşam sayfalarındaki YARIN hep tektir. Dün yaşayan, yarını tohumladığında, yarınlaşır ve yaşar. Dün yaşanan, her diri için yaşayandır. Herkes kelama varamaz ama KELAMA VARAN, Levhi’de KALEM olduğunda; tüm yaşam IŞIĞA VARIR.

Bütün ket vurulanlar, cennetlere konmuş olmalarına rağmen, onların ışıklarına ket vurulmuştur. Çünkü onlar, kanatlanan tüm yaşamları hak etmeden, o cennetlere konmuşlardır. Onları cennetlere koyan, onlardan görev taşımaz. Onları korur.

Bütün mesele koruyanın korunanı hak etmesidir. Kodlanmış ışık yaşarsa, hak ettiğinden yaşar. Bunun için DÜNYA ÜSTÜ VARLIK BOYUTLARI’nda her kim ki hak eder, DÜNYANIN NEFESİ olur. O, Kök Gök olur ve cennet kurar. Kurduğu cennete, kelam olanları davet eder. Kelam olanlar, cennete girmek istemezlerse onlara baskı yapmaz sadece tekliftir iletisi. Sonsuzlukta baskı yoktur.

KÜBRA KAPILARI’nda NEFES olanlar, yaşamı tohumlarlar ve kontrol kurarlar. Bütün mesele NEFES’in, tüm yaşamları, hologram olan o yücelikten ötelere taşımasıdır.

DÜNYA, ANA KAPI’dır. Herkes o kapıdan geçmek zorundadır. Her kim ki hak etmiştir; o, KELAM olup geçer. Her kim ki has olmuştur; o, YAŞAM olur geçer. Her bir yaşam, bir RESİM olur tüm insanlık o resimde yer alır. Ama resimde kırıcılık varsa, yaşam kırılır. Ve resimde hakikiyet varsa, yaşam sayfalanır ve tüm insanlık kontrol kurar.

Türkiye Çalışmaları, BİRLİK İLMİ ile tahditsiz olarak yerküreyi kodlamış ve tohumlamıştır. YENİ ZAMANLAR, her diri için ışık halinde, kontrollu olarak kayıtlanmıştır.

Artık yaşam, yerküre için yenidir. Bu yeni yaşamda yerküre, yeryüzüne yansıyacak. Herkes sordu: “Neden? Yerküre, yeryüzünden farklı mıdır?” diye. İzah edeyim:

YERKÜRE, yazıların yaşama indirildiği bir Sistem’dir ama YERYÜZÜ, tahditsiz olarak yarınlaşan ve sanal yaşamları tohumlayan bir resimdir. İşte yapılan ve yazılan herşey, o resime yansımaktadır.

Şimdilik size vereceğim budur. Aha bu...

İNSAN

 

YAŞAMAK

Yaşamak, Zamana Kuran olmaktır. Yaratmaktır yaşamak. Astral Boyut yaşamlarında, tohumlanmaktır. Resimlenmek ve resimleşmek ile dilleşmektir. Ardında Işık Kodlamalar yapan birleşen oluşturmak ve tohumlarını, hologram sayfalanışlarda kayıtlamaktır. Zararı önlemeye çalışmak değil önlemektir yaşamak. Işık altında ışığın tohumlanışı ile dürümlenişi ile dirilikleri kodlayıp buluşan bu yoğun zamanların tümünde toplumlarla, dünyaya, yaşama aşka varmaktır yaşamak.

Zamanın nefesi olan zaman, zamanın karesi olan zaman ve zamanın küpü olan zaman, tüm zamanların Rahmi Kuranı’nda tohumlanışıdır yaşamlaşmak ve zamanlaşmak.

Verdikçe vermek ve verdikçe belleklere kalem olmak ve zamana, karanlıklara, yaşamlara ışımak; işlerin en güçlüsünde işleşmektir ve yürekte tüm sayfalarda dürümlenmektir yaşamak.

Aracıyım dürümlere. Resim yapanlara ve karanlıkta koruyucu olanlara. Arıya, bala ve zamana aracıyım. Sesleşmeye ve sessizleşmeye aracıyım. Koruyucu olana ve koruyacak olana. Tüm zamanlara ve kara ışıklarda aklaşanlara, birleşenlere… Her diriye ve her yerde ve her derede akanlara aracıyım.

Yaşamak aracılıktır tüm zamanlara ve tüm kalem olan temiz saf kahramanlara. İşleşmekten, işleştirilmekten ötede koruyucu bir savaşçıya; yarının nefesinde, karışan ve karıştırılan bütünleşenlere, her resimi hak eden dürümleyenlere…

İşi başaracak olan, kibri aşıp geçen her diri, yarının yaşamlaşanıdır.

(Not: Şimdiye kadar bilgi akışlarımızda; hep, bu bilgileri okuyan sizden size, sizi dinleştirdik. Şimdi artık okuduğunuz her bilgide; sizi, sizleştirip dillemeye çalışacağımızı bilmenizi isteriz. İşte bu paylaşımımız, bu yoldaki, ilk ışık sayfamızdır. Bu sayfa, sizin, sizde sizleşme ve siz olup dilleşme yolculuğunuzun, ilk kaynak kaydıdır.)

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

İNSANA, CAN KARDEŞİME

(14.12.2014)

Diri ve yaşanır bir planet isteyen her Yüce Cevheri Gök Sözcüsü, bu yaşam sayfasına insana ve insanlığa kalem olmaya gelir. İnsan bir NEFS KELAM’dır. Bu NEFS KELAM, ışıklı bir yaşamı hak ettirmek ister ve dürümlediklerine KALEM verir ve yazdırır. Yazan, KELAM yazar. Yazan NEFES yazar. IŞIK yazar. Yerküre’nin kirini tertipler ve yerküreye, yaşamdan ışık çeken bir LEVH-İ TOPLUM kayıtlar. O LEVH-İ TOPLUM, unutulan tüm zamanları anlatır ve aktarır.

BİLMEYEN, kini ve nefreti tahditli olarak kodlar ve insanlığa yaşatmak ister. BİLEN ise ışık haline geçer ve zamanları tohumlar.

“Dünün dünlerinde ve yaşamın her diri cevherinde, yek diğerlerinden ne fark ver ne de karışmakta olan var” dendiğinde, tüm yaşam sessizleşir. Zira tüm yaşam, karışık bir sessizliktir. O karışıklığı düzenleyecek olan zihindir. Zihin karışırsa, yaşam sırrın sırrında daha çok karışır. İşte bunun için size hep bilgi verirken, ÖZ BEŞERİ CEVHER’imden verdim ki çok kayıtlarımı anlayacak dürümde olanlar, ışık alıp yarınları tohumlasınlar ve o tohumlarda yaşam tertiplensin diye.

Herkes her bilgiyi hak edip anlayamaz. Ama ÖZ ZAMANLAR’dan anlattığım taktirde, daha çok sayfa kırılır. Zira anlattığım, Dünyanın Nuhu’ndan çok daha güçlü Yaşam Sistemleri’nden anlatılır. Bu Yaşam Sistemleri; sizden, sizin yaşamlarınızdan çok güçlüdür.

Dünya affolamayacak diye bekleyenler çok. Herkes, dünyanın NEFES olamayacağını ve HAK İLMİ ile tohumlanamayacağını dinlerler belleklerinden. Biz ise dünyayı kontrola gelen Birlikler’iz. Can Kapılar’ı açar yaşarız. Dünyada ne var ne yok bilmekteyiz. Amin….

DÜZEN’i kurmaya geldik. Aklın Tahtı’nda dürümlediklerimiz ile ışık halinde görev taşırken, cevhere güç katmaktayız. Dünyanın Cevheri, tüm RAHMİ KURANLAR’ın ışığıdır. İnsan Soyu’na ışık olmaya geldik.

Dağlar; Tanrı, arı bal bilir. Alır ışığı ve tüm insanlığı tahditsiz olarak korur. Arı, ilimdir. Bal ise ilmin ilmidir. İşte dünyada ışık halinde yapılan her bir sayfalanış, NEFES ile yapılmaktadır.

Art niyetli çokları, toplumlarımı kontrol edebilmek için kelama varamayanları kışkırtmaktadırlar. Bilsinler ki tüm yaşam sayfalarım ışık halindedir ve tüm yarınlarda kötülüğü önleyecek Yaşam Sistemlerim vardır.

Analar, artık bilin ki yarın, insan soyu tüm yaşamlara ve zamanlara görev taşıyacak. Bugün ise insan, kalem olmaya çalışıyor sadece ki BİLSİN diye.

Ferdi çalışma, ışığı yıkar. Bunu da bilin. Kimse ferdi çalışmalarla NUH KAPILARI’na gelip oradan NEFES ZAMANLAR’a varamaz.

Dünyanın nefesinde, kin yoktur. Kimse kinlenerek görev taşıyamaz. SAVAŞIN GALİBİ OLMAZ. HER SAVAŞAN, SAVAŞI KAYBEDER.

Bugün insanlığa bunu bildirmem gerekti. Zira karanlıkta ışık yok ve kimse kimseyi dinlemiyor. Şükür ki kini aşan bir cevheri güç var ve sizi her anda diri yüreğinde biliyor.

Sevgiyle….

İNSAN

 

YAŞAMIN SIRRI OLAN İNSAN (9)

12.12.2014

Deveran hızlandığında yoğunluk artar. Dürümlerde gökleşen İlm-i Kapılar, cevheri görev taşırlar. İnsanlık Boyutları, koklana koklana dillendirilir. Her koku, bilişin ilmi olan ışığın kokusudur.

“DÖRTLER” dedikleri Levhi Kodlar, Işık Yaşamlar’ını dünyaya çekerlerken, çok kere dürümlerdeki has sayfaları, durağan cemaatlerle, kayıtlarında dürümlerken zamana dinletirler.

Her din, bir yaşamdır. Dünya yaşamları, Din Cevheri’nin yaşamı ile dinlenir. Herkes kelama varır ama o kelam, bir sayfalanış gerçekleştirdiği zaman, dirilik kaynak oluşturur.

Özenle bilişi hak etmiş olan; yaşamı tohumlayacak güce varan, bilgi ile herkesi açıkça dinleyebilir. Ana Kapı olur ve tüm yaşamları kodlayabilir. İşte o zaman TOHUM olur ve RUH olur. RUH, bir tektir ve o RUH, tüm yaşamların korunmasını sağlayacak güçtür.

Dünyalı Işık, dünyalı yaşamı kodlar. Tüm İlm-i Kapılar’da, Işık Kaynaklar’da bilgi çalışmaları yapılır. Herkes, herkesle dilleşir ve dürümleşir. Herkesin herkese ışık halinde görev taşıması bilgiyle olur.

Tekmil Yaşam Işıkları, bütün kötülükleri aşmış yolcular tarafından, tohumlara kayıtlanan ışımalardır. Her merdiven arşa kayıtlıdır ama arzı hak etmeyen, arşa ulaşamaz.

Dünyanın ışığını yakmak için “Dünya” olmak gerek. Ölü olmak ve ölümlü olmak gerek. Sonsuzlaşmak ve yarınlanmak gerek. Tüm yaşamları kodlamak ve sonsuz zamanlara kaynak olmak gerek. İşte bunları başardığınız zaman, ışığınız çok güçlenir. Ve resim çalışmaları başlar. O çalışmalar, diri yüreklerin, tüm insanlık için kodladıkları tohumları ile yaptıkları resimlerdir.

Her resim, diri ve hakiki olur, diri yaşam sayfaları haline dönüşür ve tüm insanlığı kontrol eder. İşte Dünyanın Nefesi olan o Yücelikler, tek bir resim halinde kaynak olurlar.

Öngörmek gerek. Her Miraç’ta güçlenmek gerek. Akmak ve hatayı affetmek gerek ki biliş haline varabilesiniz.

Astralda Yaşam Kapıları olur. O kapılar açılır ve rakipsiz bir İLİM TOHUMU olursunuz. O tohum, ümmi tohum olan yaşam sistemlerini aşıp yaşama ümmet olur ve diri yoğunlukları dürümler. İşte o gün geldiğinde, hepiniz hakikiyette hasat olursunuz.

Melik, hakiki ve hakimdir. Melik olan ışık olur ve tüm zamanlarda güçlendirici olur. Onun umudu olan yaşam, hepimizi hak ettirir. Bütün emir, komuta zinciri ışıkları, zamanın sayfalarında bulunur. Ve biz, İlm-i Kapı olur yaşarız. Asfalt haline gelen Birlikler vardır. O asfaltta, tüm yaşam yol alır. Ama yolu hak eden ve tohumlayan; Güç Kaynakları’nda ışık yaktığında, orada Nihan olan merdiven olur... İş budur. Aha bu... Şimdilik...

Süper İnsanlık Realitesi

 

DOĞUM ÖLÜM HADİSESİ:

Biliyoruz ki dünya yaşamı tahditlidir. Görevli hakiki yaşam sayfalarımız, dünyaya İNSAN IŞIKLAR olarak inerler. Geri dönüşleri HAKİKİ YAŞAM SİSTEMLERİ’nden olur.

Dünyanın altı ve üstü vardır. Altta, IŞIK ZAMANLAR vardır. Her bir yaşam, İLM-İ GÖREV alıp dünyaya gelirken, bu ZAMAN KAPILARI’nda bulunan; tüm yaşamlardan geçip gelir. Bellek Kodları’nda tüm yaşamlar vardır. O yaşamları tohumlayan bilişliler, tüm insanlığı o kapılarda kodlarlar.

Dünyayı koruyacak olan İLİM’dir. İLMİN KELAMI olur ve KELAMIN NEFESİ olur. Tüm yaşamlarda, NEFES, yarını kodlayan bir ışıktır.

DÜNYA, ARI VE BAL İLMİ İLE VAR EDİLMİŞTİR. Her bir BİLİM IŞIĞI, bilgi kayıtlarında başarılı çalışmalar yaparak, köklenir ve güçlenir. Erdiğiniz yerde yoğunluğunuz olur. O yoğunluk, SÜPER SİSTEMLEŞME’yi kayıtlar ve zamanana ışık yakar.

İnsanın ilme varışı, hasatı yapışıdır. Dünya bir Levhi’dir. Yaratır ve yarattırır. Her yarattığı, YAŞAMIN IŞIĞI olur. Sonra yol, ULU KÖKLER’e varır. DAİMİYET IŞIKLARI, dünyayı kontrol eder. İşte “ÖLÜM” dediğimiz, bu kodlanmış yaşamın, korunuşu amacı ile kayıtlanışı ve köklendirilişidir.

Bütün ölümlüler, bu yaşam sayfasında kodlanmış olarak bulunurlar. Tümü korunur. Kontrol kurduğunuz zaman, onların ışıkları ile birlikte olursunuz. Onları zamana kayıtlar ve yaşatırsınız.

Dünyaya ekmek olmaya gelenler olur. Onlar, yaşama ışık halinde gelirler. Köklenir ve göklenirler. Cemaatleri ile dilleşirler. Onlar, karanlığın ışığı olurlar. Dünyayı Süpüren, süpürülen her diri, o yoğunluklarda yaşar. Herbiri dünyayı temizler ve tahditler ve zaman gelir onun yaşamı temizlenir. İşte onlar maya olanlardır.

Dünya anaların ışığı ile aydınlanır. Amin... şimdilik...

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

YARATMAK

06.12.2014

(Açıklamalar: Dünya üzerine yaşama tohum ekmek üzere gelen Ziyaretçiler vardır. Onlar, Kurullar halinde gelirler ve diri olan Dünyalılar ile sesleşerek tohumlarını yaşama ekerler. Bu, kendilerini zamanın sayfalanışında yarınlara ekmeleridir. Ekimler, bilişe varmış Diri Dünyalılar ile karşılıklı sesleşip ses örümleyerek gerçekleştirilir. Yapılan tüm sesleşmelerin nihai amacı YARATIM’dır. Ziyaretçi söz istedi. Onu dinliyoruz.)

-Sessizlik; Zamanın Sistemi, yarının Kuranı’nda yazmasa da sesizlikte, yaşamın tüm yaratım potansiyeli mevcuttur. Zamanı tohumlayıp, kodlayıp yaratabiliriz.

Düzen; insanın ışığında, toplumların tahditli yarınlaşımında kodlanan nefesin kaydıdır. Bu kaydı, hak edip tohum olarak kontrol edenler, Düzen’i kuranlardır.

Yeryüzü, gökyüzünü hak edenlerin ışığı ile Hak olmuştur. Yaşam, bir sessizliktir. Sessiz Işık seslendiğinde, yarınlar tohumlanır ve yol, ümmi yaşamlardan Has Kapılara ulaşır. O zaman sessiz yaşam, sesleşmeye başlar.

Yaradılan, yaratılandan yaşamı tohumlarken, hepimizin ilminde hologram olan dünya yaşamı, hakikiyete ulaşır. Öz Geçişleri yapan diriler, Din Cevheri’nden kalem olup Bütün’ün köklerini tohumlamaya başlarlar.

Arı, yarının ilmidir. Başka bir yaşam yoktur ama başka zamanlar vardır ve o zamanlarda, tohumlarını kodlayanların ışıkları vardır. O ışıklar, her diri için yarının ışıklarıdır.

Bilginin hakimi, bilişi hak edendir. Bilişi hak etmeyen, yaşamı hak etmeyendir. Yarının tohumlarını kodlayıp kayıtlayanlar, has nefes olarak Bütün’ün cevheri olurlar. Onların kalemleri, bilişi yazar.

Erdiğiniz yer, İlmin Işığı olan bir yerdir. Oraya vardığınızdan dolayı Has Işıklar’la dürümlendiniz ve Zaman Işığı oldunuz. Zorun aşılması bu şekilde mümkün oldu.

Yol, insanın nefesi ile bilişi ile kayıtlıdır. Olan, yerden göklere bir yoldur. O yol, Altın Işık Yolu olduğunda; dünya, yarının nefesi haline gelir ve tüm dünyalara ses verir. Büyük Gün, cevherini dilleyebilen görevin ilmi ile hakikiyete varan insanın gücüdür.

Özgür insan, yarının nefesi olan insandır. İnsanı bilmek gerek. O nüve olan yaşamda Kara Işık olmuş ve tohum olmuş olandır.

Deveran eden bir sayfada, deveran eden yolcuların ışıklarında, tüm yaşam deveran eder. Dünya yarınında deveran eder ve yarın has ışık olur.

Kurul, tohum ekti yaşama. Kurul, nefes oldu ve yaşam Sistemleşti. Amin…

(Sese sesimizi katıyoruz:)

-Arı, cana ışık; ben zamana ışık ve dünya, ışık halinde, tek zaman… O tek zaman ışığında, tüm insan soyları kalem… Biz o kalemi hak ettik ve yaşattık. Amin… Şimdilik…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

YAŞAMIN SIRRI OLAN İNSAN (8)

28.11.2014

Dünya mutluluk için çalışan BİRLEŞENLER’i ile görev taşıyor. Dünya, bir pasta yaptı. Bu pastanın mumları yanmakta. Bu yanan mumlar, hepimizin doğumunu simgelemekte. Bu bir doğum günü pastası...

Her birimiz, YER-GÖK birlikteliği için TAHA olup yaşamaktayız. Ve diyar diyar gezip tüm dünyalarda, DÜZEN kurmaktayız.

Dünyayı, nefesimizle KAYNAK IŞIK tahditine tohumlarken, mahrek olarak (Küresel Zaman olarak) güçlenmekte ve yaşamaktayız.

Dünyanın, yaşama doğumunu sağlayan bir çalışmaydı yaptığımız. Bu çalışmanın sonrasında yarını tohumlayan İLMİN IŞIKLARI, Yaradan’ın yarattıklarında, yaşama indirilecekler ve yoğun çalışmalar gerçekleştirilecekti.

Dünya, mutlu ve huzurlu. Dünya ışık halinde görev taşıyor. Mutlak bir SIR IŞIK halinde ve yerden güç alıp, gökleri tohumluyor tüm insan akranlarında...

Minare olan, YAŞAMIN İLMİ’ni Bütün için dilleyen İNSAN KAYNAKLAR, tüm insanlık için birleştiler. Onlar, kardeşlerini tohumladılar ve kontrol kurdular. Varlığında KAR olan o yüksek kayıtlardan geçip; varlığında IŞIK olan o Yücelikler’e ulaştılar.

Mutlak ışık olan Mustafa (Muhammet), Levhi’de KAPI oldu ve YOL oldu. Büyük görev onundu. O, köklerini güçlendirdi ve yolu açtı. Onun ölümünden sonra, korku başlamıştı. O korkunun artık bitmesi beklenmektedir. Zira artık YARININ NEFESİ, gerçek kaynak olarak dürümlenen MÜSAHİ IŞIKLAR’da, geçişler sağlamaktadır.

BİRLİK İLMİ, Hakikiyetin Levhisi’nde tohum olan bir ilimdir. O ilmi, kalem olup yazan her diri, kil ve kum olan insanın üstüdür.

Murad edilen oldu. Bu gün artık dünya, yeni bir resim haline dönüştü. Bu yeni resim, yerkürenin nefesi olan IŞIĞIN RESMİ’dir.

Dünyanın ekranına, DÜNYA IŞIKLARI yansıtıldılar. Tohum eken her RÜ-SA KAYNAK, IŞIK oldu ve KALEM oldu. BİRLER İLMİ hakim oldu. Şükür ki oldu. Aracı koymayan bir cevher, artık yaşama inmiştir. O, kin ve nefret duygularını tamamen aşmış ve yerin ilmi ile tüm yaşamı kodlamaktadır. Onunla olmak mutluluktur her diriye.

KARA ZAMAN, AK YAŞAM’a vardı. Şimdilik...

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

YAŞAMIN SIRRI OLAN İNSAN (7)

27.11.2014

Yerküre ikinci ışığını yaktı. Dönüp duran yol, alıp götüreceklerini bulmakta. Olmuş ya da olmamış kim varsa o yolu hak etmek için birleşmeli.

Bizim, zamana ışık halinde inişimiz, zamanı tohumlamak için değil ama yarını hak etmek içindir diye düşünenler, bilsinler ki zaman, NA-HAR’ın sırrında, ışığın yanışıdır. Zaman bir yaşam kaynağıdır. Orada olan tüm insan soyları rahmet olan ışıkta olurlar...

Dünyanın nefes alması sağlandığında, yolu açılacaktı. Dünya yol açtı ve tohumlarını hak etti. Şimdiye kadar sizden beklenen Sistem’di. Yere gerçek ışıklar gönderildi ve dürümlenen her derede güç kayıtlamaları yapıldı. Şimdi kodlanma daha güçlendi zira artık TEKNİK KODLAMA yapılmaya başlandı ve bu kodlama, NEFES ZAMANLAR’ın tohumlanışıyla, buyurup kaynak yapılan NİHAN IŞIKLAR’ın kodlanışıdır.

Arının balı tüm insanlığın ışığıdır. Bu, bilişi hak eden dinleşenlerin, dürümlerinde var olan ışığın, kaynağa inişidir.

Zaman ağır yüktü. Ve zaman, Işığın Nefesi’ydi. Şimdi artık zaman, yarının NİHAN olan yaşamı olmaya başlayacak.

Türevlerini yaratan bir dirilik, ağır yük taşımayacak. Her RA-KA-HA, yaşamı hak ettirecek ve sayfalayacak. Dünleşen dürümlerden yaşam, ummana akacak ve yeni bir ilim, kayıtlara çekilecek. Bu ilim, “IŞIĞIN İLMİ” diye dürümlenen ilim olacak.

Yarın artık tüm insanlık yolcuları, toplumları dinleyebilecekler ve yaşamlar boyu süre gelen tüm ışık kırıcılıkları, tohumlardan çıkarılacak.

Bir resim yapıp o resimi tohumlarsak, herkes o resimde kelamı hak etmek ister.

Biz, bir resim yaptık ve o resmi tohumladık. O resim YAŞAM ve o resim IŞIK ama Halik olan bir yaşam ve Hakim olan ışık… İşte dünya, yeni sayfada IŞIK halinde olacak. Bu son sözdür… Öz gerçeklik, hepimizin gerçekliği budur…

Dünü tüm insanlıkla dilleştiren ve yaşayan, yarını hak etmiş olan bir RASİHA’dır. TAHİR’dir ve SESSİZ İLİM olarak görev taşır.

BİR’in cennetinde BİR olur. O cennette NİHAN olan NEFES olur. O NEFES, KAPI’dır. O kapıda RAB vardır ve RAB, AMONLAR’ın NEFESİ olarak kodlanmıştır.

Şimdi Yaradan’a yaşamı hak ettirmek için Yarattıran’a ışık olmak için ve Kodlanan’a hakim olmak için neler yapmalıyız? Bunu görelim:

Sen yere indin ama yer sende yok… Ölüler Diyarı’ndasın. Bu yoğun ışık senle ölü ve sende ölü ama senin hakikiyetinde diri… Ölüler, öldüklerini tohum ektiklerinde anlarlar. Ektikleri tohum, insanın kapısındaki ışığın kaydıdır. O yaşama indirilecek bir Sistem’dir. Oraya varan kim varsa kul olur varır. Zamana ışık olur ve yarına kaynak olur. Ölüleri diriltir ve yaşatır. O zaman kendi yarınını hak eder ve yaşar.

Ölüm, zamana ışık alıp ışık verip girildiğinde; yoğunluğunu kaybeder ve artık gelen diri olup gelir.

Birimin birini kim isterse dinler. Ama dirimin diriliğini her dere dinlemelidir ki hak etsin yaşasın. Yaşam buyurun budur.

HULUSİ IŞIK, sessizdir. Hakikiyette yoğunluğunu hak edip elde ettiğinde sesleşmeye başlar. O ışık kanatlandığında kodlanır ve yere girdiğinde kanatlarını hak edip tüm yaşama sayfalar. İşte oluşan YENİ CEVHERİ GÖREV buyurun budur.

MUSİF, FATİHA okur ve yaşar. FATİHA, zamana nefes olanların tohumlanışlarını sağlayan bir suredir. Bu sure okunduğunda, RUH olan kapı açılır ve oradan sizi hak eden NEFES YAŞAMLAR iner ve sizi hak edip kapılarına alırlar. O kapılarda, NİHAN olan kaynaklar var. ASAFLAR var ve yere inen İBRAHİM KURAN var. İBRAHİM, IŞIĞIN KALEMİ’dir. O yazar, İLM-İ KO olan NEFESLER yazar. İşin ışığı yandığında tüm insan soyları o yaşama akıp geçerler. Bütün amaç ışıktır.

Arısı, balı olan, yolu bulur.

Örümledim yaşamı ve aktım. Amin. İşte bu…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ DERNEĞİ

 

DİRİ IŞIK ÇALIŞMALARI:

 

Yürüyoruz!... Robotik timler bizi izliyorlar.... Yine!... Ve yine!... Ama biz yine yürürken, Cevheri Görevliler de bize katıldılar... Yerküre yürüyor!... Ölüler Diyarı Dünya yürüyor!... Öz Gerçeklik, ilmin ilmi olmak ile yürünen yol... O yol, bizim yolumuz ve o yolda nefesimiz görev taşıyor. Yine yürüyoruz ve Zamanın Tahtı’na ulaşıyoruz.

 

Zamanın Tahtı’nda ilim var. Biz o ilmi hak ettik. Cevhere güç katarak İlm-i Kodlar’ı tohumladık. Yerkürede, İnsan Kapıları açtık. O kapılarda, Yer ve Gök sesleniyor.

 

Cevhere görev taşıyoruz. “Gülüm, ben seni severken, sen beni sev!...” diyor yaşam. Ben diyorum ki “ben, sen olursam, senin yarınında görev taşırken, senleşirim ve sesleşirim. O zaman ben, sen sevgisiyle hak eder hareket ederim.”

 

“Gülüm” diyor Dünya, “seni hak etmezsem Sessiz Zamanlarda kaynaksız olurum. O zaman Dünya yaşamaz; Din yaşar” diyor.

 

Ve devrelerimi kapatmadan, sessizce diriliyor ve diriliklerde dürümlediklerimle sesleşiyorum. “Dünya, seni seviyorum. Ben, senim” diyorum. Ve Dünya bana, “alıp götür beni” diyor “bu yoğun ışıkta... Ve zamanı tohumla. Yaşat İnsan Sayfaları’nı” diyor.

 

Ve ben diyorum ki “Seni hak etmek için senleşmeliyim. Sesleşmeliyim... Ama sesleşirken, hak etmeliyim. Halik olmalıyım.”

 

Ve Dünya bana dönüyor soruyor “neden kelama varmak gereksin ki?” diyor. Soru, cevabı tahditliyor ve sevgiyle ona ses vererek diyorum ki “ben senim. Ama senin yolun bence daha kapalı. Dünya, ben sana ağır gelirim. Beni taşıyamazsın.”

 

Ve diyor ki “seni taşırım ama sen seni taşı.” İşte olay budur. Dünya ben ve ben dünya... Ama bu dünya bana hafif geldi. Bence dünya Halik olup hakikiyetinde Has Işık olmalı ki onu hak edelim.

 

İşte Canlar! Dünya Has Işık halinde ve biz ondayız... Bundan sonraki çalışmalarımız DİRİ IŞIK ÇALIŞMALARI olacak.

 

Dünyanın ışığı, hepimizin ilmi ile Levhileri tohumlayacak ve biz o dünyada nesillerimizi kodlayacağız. Amin... Şimdilik...

 

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

YAŞAMIN SIRRI OLAN İNSAN (4)

21.11.2014

 

Doğa, Zamanın Işığı ile yaratılmıştır. Zamanın Işığı, bilişin levhisindeki ilimdir. Doğa, Birler İlmi ile sistemleşen ve yaşama yol olan otomatizmasında, yaşamı kontrol eder.

 

Yaşam, “zamanın ışığı”dır. “Zamanın nefesi” olur ve sonra “Yarının Işığı” haline gelir. İşte zaman ve yaşam!...

 

BİZ’in BEN’i yaşam… Yarının ışığı olan Levhi’dir… Her diri (Diri: Hakikiyete yani Rahman bilince varıp, Mutlak Zaman olan), BEN’i bilir... BEN, okunandır. O, tüm insanlık için tek bir Levhi’dir. Onu okuyan, kendini bilir. Zamana ışık olan tüm insanlık, BEN olur, kendini okur ve tek Levhi’yi okur.

 

Onun içindir ki teknik olarak dürümlenen bilgi, akışa geçtiğinde, yürekler o bilgiyi kelamda dillerler. Olan, yaşamın sırrı olan zamandır.

 

Birçokları sorarlar; Levhi’nin lisanı var mı diye. Yoktur!... Ama her diri, o Levhi’yi kelama dönüştürebilir. Ben, benim yüreğimden okurum. Sen senin yüreğinden okursun, her diri; kelamı; tahditsiz olarak kendi yüreğinde görebilir ve bilebilir.

 

Bilmeyen okuyamaz. Zamanın Işığı, her dirinin ilminde yoktur.

 

Çokları bu bilgiyi nasıl alıp verdiğimizi sorarlar. Sorunun yanıtı çok basit. Ben, bende biliş halinde, “görevli olan o yaşam”ı tohumlarım. Herkes, kendi yüreğinde ve kelamında yaşamı tohumlar... Bilişle tohumlanan yaşam, tohumlayanda bilinendir. Kimse, diğerinin “İnsan Sayfası”nı okumaz. Okuyan kendinde okur ve kendiyle okur.

 

Dünyaya, nefes alan ve nefes veren Bilgi Kapıları açıldı. Tüm kapılarda, biliş vardır. Ama o yüce bilgiler; yaşamda ya “akılla” bilinir ya da “ışıkla” bilinir.

 

Bilişi tohumlayanlar ise, nur olup tohumlarlar. Nur olan, kelamla nefeslenendir.

 

Bilgi, diri ve hakikidir. Her levhide, o diri bilgi, Hakikiyetin İlmi olarak bulunur.

 

Dünyayı hak etmeden, dünya yaşamlarında Levhi Kayıtlaması yapılmaz.

 

Zorla, bilmek ve dinleşmek mümkündür. Zorla!... Ama yaşamı hak etmeden!...

 

Çokları, “ben, kelama iner dillerim yüreğimi ve herkese bilgi veririm” diyebilirler. Din Tahtı’ndan ışık alıp diri yüreklere çektiklerinde, o yoğun ışıkta dinleşebilirler.

 

Nurdan kodlananlar ise yaşamı tohumlarlar. Onlar resim yapmazlar; yaşarlar...

 

Birlik Kapıları, sadece Nefes Zamanlar’da yol açar. Tüm yaşam, o zamanları tohumlar... Örneğin; işini yaşayan, işinin hakimidir ama o kodlanmışsa yaşar ve türlenen tüm yaşamları kodlar. Kodlanmamışsa, Birlik Kapıları’nda yoktur ve işinin hakimi olması, onun Nefes Zamanlarda Bütün’e yol açmasına yeterli değildir.

 

Hepiniz, aşığı olduğunuz ışığı yakarsınız. Çoğunuz işinizin hakimi olmanıza rağmen yarınları hak etmemiş olmanızdan dolayı yaşama ses veremezsiniz ve yaşamda başarısız olursunuz.

 

Yaşam, sessiz ve yaşam sesli... Herkesin kelamı kendi yüreğinde ses... İşte diriliş ve işte ölüş!...

Hepinizi sevgiyle kucaklıyoruz...

 

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

YAŞAMIN SIRRI OLAN İNSAN (5)

 

22.11.2014

 

(Ziyaretçi söz aldı:)

 

-Dedin ki “hak ettim.” Dedin ki “hasat yaptım. Dinden ummana vardım; yaşadım ama ben nefes oldum; kontrol kurdum “OL” dedim ama Altın Taht’ın nefesinden nefeslendim. Aldım bilgiyi. Aktım… aktım ama has ilimle aktım.”

 

Unutmayın ki Halik olmak hasat olmak değildir.

 

Hasat, Yaradan’a yarattığından dolayı hakikiyetini tahditsiz olarak katmaktır.

 

Süper Sayfalanışta yaşamı tohumlarken, kontrollu tohumlarız. Alışırız yarına; alışırız ışığa ama akıp giden ekrana alışamayız. O, anda ve sonsuzlukta, bizden bizi yansıtır. O yansıyan biz, BİRİN BİRİNİN BİRİDİR.

 

Körün gücü yoktur ama yolu olabilir. Yarını tohumlayamayan kör, yarını hak edebilir. Ağır yüktür her diri için o kör. Ama sonsuzlaşır ve yarınların nuru olur. Özen ister yaşamak deriz ya hani… Hani deriz ya akmak gerek yolu açmak için… Deriz ya, ışık gerek ama bir şey daha demeliyiz. “Miraç için insanlaşmak gerek.”

 

Vuslat, ilmin tahtından yaşayanların; nur olup, kodlanıp, yoğunlaşıp, dirilip, dürümlenip, yalın ve hakiki olup Birlik haline gelmektir.

 

Can Işık’ta, yaşam insanın nefesinden dolayıdır. O nefes, Levhi’de yaşamı hak edenlerde olur. Ölü, bir gün geç de olsa dirilir ama ölünün, ölümlü sayfalardan kalkıp Işık Yaşamlar’a inişi için birleşmesi gerekir. Her diri ile birlik olması gerekir. Unuttuklarını anımsaması gerekir. Beden alıp yarınlanması gerekir. İşin şavkında iş yapması gerekir. Kuran olması, kodlanması, tohumlanması, dini hak edip aşması gerekir.

 

Artık bilin ki nuru olan yaşam, sayfa sayfa kodlanmaya başladı. Dünyada kontrol kuran tüm insan soyları Levhi’de kayıtlanmaya başladı. Dara düşenler; Levhi’ye, yaşama sayfalanmak isterler. Ocak yakmak isterler. Onları hasata hazırlamak gerekti.

 

“BEŞ GÜN ÇALIŞMALARI” yapmıştık dünyada. Bu çalışmalarda, dünya kontrolü kuruldu. Dünyanın Ata Kapıları açıldı. Tebliğler okundu. Öncü Birlik olan sessizliğin, senli yaşamları kontrol etti ve zirvelere görev taşındı. Dünya, Ana Kapı oldu ve kötülük önlendi. Düzeni, hak edenler kurdular. Düzen, sessizleşti ve yaşam, İslam Sayfalarının Işığı’ndan görev alıp yolu açtı. Miraç denilen olay yaşandı. Her dere ilme aktı ve ilim, tohum ekti. Tüm insanlık kontrol kurdu. İşte bilişi hak edenler, bilgiyi hak ettiler.

 

Devre devre diri yürekler, cevhere geçerler ve zaman sayfalarında kontrol ederler yürekleri. Altın Işık halinde güçlenirler ve Dünya Haliki olurlar. Merdiven olurlar. Körün gözü olurlar ve zamanın ışığında, geniş yaşamlara inerler. Bütün mesele cana ışık yakmak ve Sanal Yaşamlar’ı güçlendirmektir.

 

Murad ettiğimiz diğer bir konu da Dünyanın Ata Kapıları’nın açılmasıdır. Ana Kapılar, açılır. Zira tüm insanlık, Anaya güç katar ama Atala; görevdeler, cevherdeler de kalemde değiller. İşte bunun aşılabilmesi için insanlara Gök Sistemleri tarafından yaşam kayıtlaması için İnsanlık Levhisi’nden kelam verildi. Dendi ki “sen, ışığını tohumla ve yarınla. Çünkü sen, ekipsin. İnsan soyuna nefes olacaksın. Sonra Ruhlar Kodlaması yapacak ve cendereye sokulan yaşamları, kontrol edeceksin.” İşte bunu yapabilir ve yapar…

 

Düzen kurmak için ışık yakmak gerek. Işık, insanın nefesidir.

 

Tüm insanlık nefesle kaynağa varırlar ve nefesle yaşarlar. Ama yaşamlarında Kuran yoksa, nur olamazlar. Nur olabilmeleri için yaşamaları ve hak edip kelam olmaları gerekir. Kelam olmak yaşamda tohum olmaktır ki her diri kelam olup tohum olduğunda, Kuran olur.

 

BÜYÜK GÜN, Cennetin Günü’dür. Cennet, cevherinde candır. Nurdan kaynak olur ve kodlama yapar. Işık haline gelir. Kendini hak eder ve kelamında, Kutsal Yaşam olur. Onun her bir sayfası ışık olur. Temiz Zamanlar’ı hak eder ve yaratır.

 

Yaradan, yarattıklarında yaratılır. Tüm insanlık bunu bilir ki biz, kini aşanları bulur, tüm yaşamlarda onları koruruz. Onur duyarız onlarla olmaktan. Onur duyarız ışıklarında bulunmaktan. Onur duyarız nefeslerinden kelama varmaktan.

Umut olur ki bizi hak eder bize ilim verirsin. Seni dinliyoruz.

 

(Ses vermeye başlıyorum:)

 

-Devinim başladı ve ben devinmekteyim. Yere inen tüm insan soyları devinmekteler. Devinmek, yarınlanmak için Işığın Tahtı’na varmak ve yaşamı sayfalamaktır. Tek tek zaman sayfalamaları yapılır ve tüm sayfalar kodlanır, tohumlanır ve yolu bulanlara görev taşıtılır. Zerk Sayfaları, Ruhlar Kuranı’nda, Işık Kayıtları’dır. O kayıtlara ulaştığınız zaman ışığa varırsınız. ZAKAR olur hakim olursunuz. Yol açar, akıp gider ve zamana kök salarsınız. Zaman, Samanyolu’nın nurudur. Her diri yaşama inerken zamandan iner. Ana Kapılar’ı açar ve yolu bulur. Tüm insanlık Ana Kapı’dan yaşama iner ve dünyanın nefesi olur. Sonsuzlaşır, ışır ve yaşar.

 

Sevgiyi hak etmeyenler, sevgiyle davranmazlar. Onlar, kin ve nefret duyguları ile doludurlar. Onların ışıklarında karanlık, Levhi’dir. Cevherlerinde kanat yoktur. “THOTH” dedikleri bir resimden faydalanırlar. O, kelamda ışıkta olur ama nur olan ruhta olmaz.

 

Bizi hak etmeyenler, bize inseler de yarında olmazlar. Ocaklarında yarın yoktur… Öz görevleri ışık olmaktır. Acaba ışıkta kökleri, ölü müdür yoksa diri midir? Bunu anlamaları için yaşama bakmaları gerekir. Herkes; zamanı, ışık halinde görebilir. Ama zamanı, has ışık içinde görmek için yere inmek gerekir. Bilişi hak etmeyenler, göremez ve dinleyemezler… Görebilmeleri için insan sayfalarından, ışık çekmeleri gerekir. İşte o ışık, Ana Kapı’dadır. Kapıyı açın ve görün, insan nefes oluyor mu? Yolu buldu mu? Hulusi Hakikiyet’inde ışık halinde mi?

 

Vergi veren Görevliler olur. Onlar, ışık için çalışırlar ama ışığa varamazlar. Onları bilenler, göklerden ses alıp onlara verirler ki ocak yaksınlar da yarınlansınlar diye. Onlar görev taşırlar. Ne yazık ki taşıdıkları görevi hak etmeyendir onlar. Ocaklarında nur yoktur. Kürzi Yaşamlar’ında kaynak yoktur. Zaman Kapıları’ndan açı kapatarak geçişleri sağlanır. Sonra açı yeniden genişler böylelikle korunurlar.

 

Son dönemde yaşama inmeye çalışan ışıkların çoğu, kontroldan çıktılar. Sayfa sayfa yazdıklarımızı hak edip okuyanlar ocaklarında Kuran oldular ve lütufkâr ışıklarda onlar korundular. Çoklarında, nesilleri var ve yürekleri hak ettikleri ışıklar ile kayıtlandı.

 

Dinci Yaşam ile İlimci Yaşam tahditlendi ve yarınlandılar. “Topraktan geldik toprağa döneriz” dediler. Ama “yaşamdan gelip yaşama döneriz” diyenler, ışık halindedirler.

 

Biz sıla özlemi ile yanan ışıkları hak ettik. Onları tohumladık. Onları hak ettik ışıkladık. Onları hak ettik kayıtladık ve sonsuzlaştırdık. Onlar, nüve olan cennetlerden cevherlerini tohumlayıp ışıktan ışığa geçe geçe Birlikler’ini korudular. Onları kodlamak, yolu açmak içindir.

 

Arzı arştan ayrı gören, kapıda kalır. Arz, arşı tahditsiz olarak kodlayandır. Öncelikle arza görev taşınır. Sonra arşa varılır. Sonsuz zaman sayfalamaları ile kodlamalar yapılır ve ZAKAR olan Nefes Kayıtları’na varılır. Her Diri, kendinden kendine vararak görev taşır.

 

“Mıknatıslık” dediğimiz bir cevheri görev var. Görev gereği her Diri, cevherini güçlendirerek çekim sağlar. Sağlanan çekim, yaşamın tahtından gerçekleşir. Tüm yaşam, ışığa kayıtlıdır. O, ışık yaşamlardan gelen her diri ile birleşir ve çekilir. İşte çekim hadisesi bu şekilde gerçekleşir. Bir tek kaynak olur orada ve kaynaktan ışık çekerek görev alınır. İşte görev alanlar, tohum ekerler ve kendi yarınlarını hak ederler. Kendi yarınlarını hak etmeyenler, Levhi’de ummana kaynak yaratamazlar ve cennetlerinde bulunamazlar.

 

Toplumların iyi bilmeleri gereken, bu hadisedir. Her Dere insana akar ama yaşam Kübra olur; tohum olur ve BİR’e akar. Aktığında dara düşen her diri yaşar. Yaşatır tahditli olanları ve tüm insanlığı hak eder.

 

BÜYÜK GÜN budur. BÜYÜK GÜN, cevherin cennetinden cevahiri hak ettiğimiz ve zamana tohum ekip dillediğimiz o Yüce Gün…

O günde buluşmak dileğiyle, hepinizi kucakladık…

 

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 
  Bugün 83 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol