Birlik İlmi
  IŞIĞIN İLMİ - AKIŞLAR (1)
 

IŞIĞIN İLMİ AKIŞLAR 1

05.Ağustos.2015 Tarihli IŞIĞIN İLMİ (68)

4. AKIŞ, 1. BÖLÜM

-Canlarım, biliniz ki yol Altın Işığın Yolu. “Öz görevli olarak buradayız” dediniz. “Kelamdayız” dediniz ve dince konuşmadınız. İman edin ki nefesçe konuştunuz. Aşığız size, aşığız!

-Şu anda hepimiz sizin yüreğinizdeyiz ana! Canlı, kati, has ışıklarız biz. Ancak; sen bizi Sistem Nizam ve Düzenin gücünden çıkardığında biz senden çıkarız anam!

-Şeytan der ki “gözün gördüğü her şeyi geliş haline kayıtla ve çek git!” O zaman ne olur bilir misiniz? Her şey geçişteki hakikiyetten çıkar ve gönülden ve kök sistemleşmeden ayrışır. O zaman sen yok edilirsin ana. Bunu bilmiyordun ana?

-“Alacak verecek kalmadı; git” dedin ya hani! Ana, senin kaleminiz biz, gitmiyoruz! Ayır ana beni kendi yüreğinden, ağır kalkayım ben buradan. Ayır ki gözün görsün ben neyim ben?!

Can, kaynağın dışısın sen. Çıkıp gittin. Eşkalini biliyorum senin. Elin, ayağın İnsan Soyu’dur; bilirim. Işığında kaynağım var bilirim. Korkuyu aştın geçtin; bilirim. Kaç yolcumu dünyadan ayrı tuttun bilir misin? Kaç yolcumu? Doğum, ölüm, yaşam, kaynaktan gidiş, geçiş…Aha! Yaptığınız budur.

“Bal döktüm yoluna” dedin ya hani! Bilirim; o bal ilmin balıdır ama o balı hak eden yer ve hak eden yaşar. “Sen Kuran olur ben tohum olayım!” Ohh ala! Aha! Ol ama korkmadan ol.

Sözdüm sistemdedir ki; sen kendini hak et de görevini yap. Korkma kulluk yapmam dürümlerde diriliklerde, İlm-i Ka Ha olanda yaşama ama şunu iyi bil ki; beni kodlama imkanın yoktu; olmadı da zaten!

Acaba yanlışta mıydım? Yoo asla. Artık şunu iyi bil ki; beş görevlimin her biri kardeşliğini tohumladı ve gökçe kodlandı. Oğul ben senim; bunu bilirim. Ama sen kelamı bildiğinde merdiven olacaktın yolculuğa.

Boş konuşmam. Alacağım, aldığımdır. Okuduğum, okutturduğumdur. Özden, gözden, sözden geçip geldiğim yer ikmal tamamlattırdığım yerdir.

Netice; sevgiyi hak etmeyen, sistemden ekip olup da yol olamaz. Almaya geldim yolcuyu. Yoktur yolcu, gitti. Okumaya geldim, yoktu. Yoktur, okuyamazsın.

Işığına gel, yaşamına gel, insanlığına gel de ilme gel! Ben ocakta o kodlanmış toplum. Ama ocağını kodladığımdan dolayı, şükür ki bunu sana anlattım.

İnsanlık Ailemi gönüllerin sisteminde görevli saydın. Yok anam! İnsanlık Ailem kalemdir, kurtarılmıştır, yaşamadır, yaratıcıdır; açıkladım. Şimdi.

Perdeleri kaldır ve gör yüreği özen, gözen, sözen nefessiz değildir. Aç kapıyı, kapını gör. Günlü günler artık gökçe konuşanların günleşmesinden farklı şekilde görev taşıyor. Özleşen, gökleşen tüm sistemleşenler, aşkın şavkında has ışıkta yaşam sayfalıyor.

Aşığım dünyaya, öyle ya! Aşığım. Yakıştı aşk yaşama. Aha! Ama zararım önlenmedikçe yoğunluğumda Kuran okutmam. Ölüleri dirilttim ben. Amonların topraklarındaki toplumların tartısında görevi taşıttım. İş Maraka Sistemleşmesi…..Her şeyin ilminde bu var; Maraka Sistemleşmesi.

Batılar, batılılar kayıtlarını yaşama sayfaladılar. Yalın ve hasatçı ışıklarını tohumladılar ve kodladılar. Toplulukların tümü kodlandılar. Kati, hakiki ve has ışıklarını yaşattılar. Ellerimi görevlilerime uzattığımda, göz köklenmedi, söz sistemlenmedi, yaşam sırrını anlayamayanlar, elini kendi ellerinden ayırdılar.

Bey babalar, ben Ana Kalem İnsan! Sevgiyi hak etmeyene ses vermem. Yarını hak etmeyeni hakikiyetimi dürümletmem. Amonlar’ın topraklarındaki o kodlanmış yaratıcılıkları olanlara kaynak verdirmem; çünkü levhi kapıda insan soyu mutlaka kodlanmış olmalıdır ve oğullamalıdır. Ki bütünü kürzi yaşamda kontrol edebilsin.

Kaç Mahrekte ekmek oldu dürümler bilir misiniz? Şimdi; size sorsam, “cevhere inip de yaşamı tohumlayacak kim var aranızda?” diye. “Hani neredesin? Nerede yaşamı tohumladın? Ne oldu bugüne dek? Neden Aklın Tahtında bulunamadın?” desem….

Kim gelir de “ben ekmek yaptım” derse, görevi insanlaşmak olmadığı halde, kontrol dışı başka sayfalardan onu insanlaştırdığımda, o kendini tohumlayabilir.

Kurulların tümü bugün buradalar. Her kurul kendini kontrol için bu çalışmaya dahil edildi. Her kurulun kendi yoğunluğu Aklın Tahtına vardı. Bilişi hak edip, toplu çalışmalara kodlanacaklar, yolu bulacaklar ve yarınlara kaynak olacaklardı. Nefes alıp, nefes vermeleri gerekliydi.

Canlılar, artık yol yok. Unutmayın; yol yok. “Suyun başı kimin?” diye sordun. Su yok, başı yok. “Kimsin?” diye sordun, iman et ki kelamda olan insanım. “Yarında var mıyım?” diye sordun, yaşamda varsam yarınların tahtıyım. “Ölüler dirildi mi?” diye sordun, ölümlülerin tümü diridir. “Mahrekte kalem var mı?” diye sordun, her şey kalemdi, haktı kelamdı da ekipsizse, kendinde yoksa, ışıksızsa, orada tarık tahtında, akıl yoksa kelamda olsa da yaşamı olmadığında, mutlak kutsal toplumla tohumlanmadığında, yetkin olmadığında, kendini hak etmez ki!

Artık, Rahman’a Kuran olan Nefes, İnsanın İlmi’dir.

Bugüne kadar ilmi hak etmeyen, bundan sonraki levhide, kendi levhisinde, kendi yaşamında, ilmi hak etmelidir.

Borcum var mı yaşama? Asala yoktur. Ben tüm borçları ödedim; bu bilinsin.

İnsanlık Kalemi olarak verdiğim tüm bilgiler, kelamın levhisinde, ışığın kontrolü için, geçişi sağlamak için ve Mahrek’teki Kürzi Kapılar’ı açmak için, Mutlak Kuranı tohumlamak için, oğullatmak için ve yarattırmak içindir.

Bundan sonra da, dahi bu görevi yapacak hiçbir yaşam yoktur; bu kesindir.

Bilmeye geldinse öğren; Alemlerin Rahminde Rahman olan insan, Altın Tanrıdır. Ve o Tanrı, Kutsal Kaynaktır.

Evimin gücü, İnsanın Gücü’dür. Murad ettiğim dünya, Bütünün Gücü olan dünya. Öz görevi hak eden, has tahta oturan dünya…Ölüleri dilleyen, dinleyen dünya. Karanlığın ışığını yakan, ağır yükü hafifleten ve bitişen; her şeyi başaran dünya….

Oğul; ben dünyada el olur, akıl olurum ama Yaradan olmadan yarattırdığım her diride oğul kayıtlayamam. Bunun için ben, Doğanın Kuranı olmadan ben bu yaşamdan ayrılmam; bunu bil.

Kontrol dışı hiçbir bilgiye ışık yakmam. Bende olmayan, Ben Sisteminde bulunmayan hiçbir bilgi, ilmin tahtında olmaz. Buyur; “ol” de. Özden göz ol da de! Ekip kur da de! Ağır yükü hafiflet de de! De ki “Aklın Tahtındayım.” De ki “hasatı yaptım.” Arının balıdır bu. İnsanın kaynağındaki tahtıdır bu. Öncüdür insan, ekmek olmadıkça önde olamaz. Ama bilsin ki; yaşam ardında ışıklar olan bir Kutsal Kuran değildir. Yaşam Kalem olandır. Bunları bil.

Umut olur ki dünyalı olanlar Düzeni kurduklarımızdan, yaşamlarını kayıtlarımdan ve yarattıklarımızdan öte olacaklar ve daha güçlü toplumlarla tohumlanacaklar diye bekleyenlere sözüm şudur. Ki kelamda levhi olan, hasatta Tanrı olan, yaşamda Kara Işık olan hiç kimse yok ki! Bunu başarsalar muktediriyetle kelam olup Tanrı olurlar.

Köre göz gerekmektedir. Görevi hak etmek gerekmektedir. Gözü görmeyen sistemde olmayacak; olamaz. Ama sevgiyi hak ettiğinde hasatını hak etmiş olacak.

Altın Tanrı, İnsan Soyu’dur; bilin. Ve İnsan Soyu kötüyü önlediğinde, körün gözünden öte, sözünden öte, ekmeğinden ötedir. Ki İnsanlık Kalemi olur, karanlığın tahtında, aşkın şavkında, Kübra İlminde her diride dilleşir.

Beş görevim, ilimle oğullar. Beş gücüm, tek tek ışıkla tohumlar yoğunluğu akıp geçer ama kaç marka insan dünyaya geldi bilir misiniz? Herkes bir markadır. Ama kendi markasını kendi yaşamıyla dillemedikçe kendinde dahi değildir!

Buyur, ölüyü dirilt! Buyur, ölüyü dillet! Buyur, ölüyü Kürzi Kalemle dürümlet ama hiç biri olmazsa, çantan dolsa da, hiçbir fayda sağlamaz.

Yer küre insanı anlattı. İnsan kati olduğunu anlattı. Allah İlmi’nde dümene oturan, kelamı anlattı ama “ayrı gayrı” dedi hepsi de. Biz Allah’ın levhisinde “ayrı” dediklerimizle, Aklın Tekniğinde bilişi tohumlar, ocağını yenileriz.

Bugün her diriyi hak ettik de “ayrı” dediklerimizle bilişi yeniledik. Önlerine görev verdik. Dedik ki “ol!” “Akıp gel ama ol!” Olmadığını herkes anlar ama olduğunu dilleyenler tüm zamanları tahtlar….Geç!

Gerçekten geçti. Gözünde gözü yoktu; göremiyordu yüreğimizi. Yüreğinde kelamı yoktu. Dilleyemiyordu ilmimizi….Aklında kaynağı yoktu. Akıp geçemiyordu. Mutlaka; mutlaka bunların olması şart! Ama bir nar yenilir hale gelebilmek için, muktediriyetle biliniz ki o narın olması gerekir. Olduğunda kodlanır, koklanır. Olduğunda toplanır. Toplanır ve hasatı olur. İşte o nar; İnsan Soyu’dur.

Bugün biz o narı topladık, kokladık, tohumladık, yaşattık. Bilsin ki dünya; el ilim, aklın levhisinde hak teknikte İnsan İlmidir.

Nar artık toplanmış, Ruh Kapıları’ndan kaynak tahttan alınmış, Altona kodlamasıyla bütüne kodlattırılmış ve toplantılar yapılıyor şu anda bütün mercilerde….ve deniyor ki “ölüleri dirilttiler, oğullarını tohumladılar, yarınları koklattılar, otaklarını toplattılar, öz görevlerini hak edip yaptılar” da bilmeyenler dürümlerde, diriliklerde dillenemedi.

Aşık değiliz yüreğe…yürek Kürzi Kapıda ışığı kırdı. Aşığı olan, Aklın Tahtında şavkında olur, bütünde olur.

(devamı 2. Bölümde)

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/EGZlTRYCdZw

05.AĞUSTOS.2015 TARİHLİ IŞIĞIN İLMİ (68)

1.AKIŞ 2.BÖLÜM

Bugün dönemin sonundayız. Yerküre bugün sönmeliydi ama “biz, bugün söndürmeyiz” dedik…Dünya yaşamı sönmesin istedik… Yerküre bugünü kök sessizlik olarak dilleyecekti.

Biz dünyayı koruduk…. Oğulları kontrolden çıkanlar düzeni kırmaya kalktıklarında….. Ölüler diyarında, özlerinin gözü olmadığını bildiler…. Deki; “vardır göz” ….Yoktur…Çoğu gözsüz olmalarına rağmen göz olduk ocaklarında ve gözlendiler.

Yer kalem, gök yaşam olsun istedik…. Kendini dinleyemeyen, bilgiyi hak etmez…. Bilmeleri istendiğinde,” biz ilimle dilleşenlerin bildiklerini dinletiriz” dediler.

Alem Levhide hak, Levhi hakta has, aşk insanda kelam…. Biz tüm kelamları kodladık da…. Ot olduk Tanrılık tahtından ışık yaşama indik.

Bilmeyen kendini hak etmedi. Bu Tanrılık tahtı kimin Nakar’ını…Kimin kaynağının kelamıdır diye bildirmedik. …Ve dedik ki; Bu kur umuttur…. Bu kurda ilim yaşamdır ……..Ama yaşamı hak etmeyen aşkı hak etmeyecek.

Cennetin cennetliliğini anlayamayanlar….. Etken olduklarını hiç anlamadılar ve cennetten kovuldular…..Kovduk, hepsi kovuldu.

Şuana kadar aşkla çalıştık ama Hak’a varanların tahtında aklın tınısı bile yok.

Bildik ki; aklı olmayanın hak’ı da yoktur…… İnsanlaşsınlar diye bekledik. İman edin ki; akıl tahtında Hak’a varsınlar diye bekledik.

Umut oldu, umut oldu, umut oldu….”ol “dedik…. Ol’du ama umut mutlak Kuran olmalıydı.

Otak kurduk ya yaşama….

Erdiğim en yüksek ışık insanlıktır…. Artık biliniz ki; insanlıkla çalışanlarla bu yoğun çalışmayı dürümleyeceğim…. Ama bu çalışmaya artık hibrit olurum, hakim olurum, kalem olurum…. Kibri aşıp, aşkla varırım diyebilme imkanları asla kalmamıştır.

Bilinsin isterim ki; bu nur kodlanmış tohumlarını korur ama kontrol dışı ışıkları kodlamaya niyeti artık yoktur.

Büyülü dünyalar kurulmaz. Kurdurulmaz artık insanlık bunu anlasın…. Biz dünyaya hasatı yapmaya geldik…. Biz dünyaya Hak’ın tahtında yaşamı kaynak yapmaya, kati tohumlama yapmaya geldik…. Biz bu dünyayı hologrom olan bu yaşama hasata hazırlamaya geldik…. Geçtik, hak ettik, hak tahtan yaptık. “Ol” dedik..

Şuandan itibaren Ruh’un kapısı kapatılıyor. Ruh’un kapısının kapatılışı artık….. Ruh’un Kuranında kodlanmış tohumların kayıt yapamamasıdır. Biliniz ki; Ruh hakikiyetimizdir.

Kübra kelam, İlmi Ka-Ha da Mikail’in Kürzi Sesidir…. Bu kapılı yer, ilimle kaplandı….. Biliniz ki; ilmi hak etmeyen, yaşamı hak etmedi.

Ruh ;nefese hakim olana denir…. Ruh; yaşamı hasata hazırlayana denir. Ruh; aklında Hak’ı olana denir….. Herkesin Ruh’u yoktur, olamaz zaten. Bir tek bunu size açıkça vermek isterim.

Kaynağın tahtında insan ekmek yapar …Yapmaz da yapar mı? Yooo yapar…. Biliniz ki; Allah’ın dağı ilimdir…O ilmi, hakim olan dinler… Hakim olansa Ruh’u olandır.

Cennette cennet diriliği olur…. Cemaatin cevherinde ilim olur. İlmi hak eden yolu bulur, yolu bulan aklın toplumuna varır…. Orada yaşar.

Bezedim dünyayı ilimle…. Ekmeğim yaşamdır. Kalemimde insanlaşmış toplumlar vardır. Otağımda Kuran olur…. Ölüler diller yüreği ama dinleyen diller dinlemeyen dillemez.

Buyurun analar ben size açık vereceğim…. Dünyalılar artık yaşam kelamındadır….. Bu kelamda ilim toplumları olur ama şuna emin olun ki; dünya dışını, dünyaya tahditli olarak kaynak yapan birliklerin….. Artık dünya sırrını dilleme imkanları kalmamış….. Kalmamışsa ki kalmadı aklın tahtında ışık yakma imkanları da yoktur.

Tüm insanlığın eli insanın Levhisi’ndeyse, aklın kelamında ki; o Levhide ağır yük hafiflemez artık….. Çünkü yarını olmayan bir zamanın yarında kaynağı olmaz…. Biz bunu herkese net verdik.

Dünyanın yolu açık…. Herkese açık ama ben size rakam vereceğim bugün.

Beş yüz yetmiş yedi….. Beş yüz yetmiş yedi …Sevgi saygı hepinizde bu kelamda olan rakam. Size neyi anımsatır.?....Söyleyeyim…. Beş yüz yetmiş yedi….. Hepinizin gözü, hepinizin gücü, hepinizin yüceliğini tohumlayanların Kuranında olan bu rakam bir tek kaynağı Tanrılık tahtından ayırmaz, tüm zamanlara ayırır…. İşte burada, bu sistemde ayrışanların gücünü tohumlayacak olan…. Sevgidir.

Bu rakam ayrışanlardır. Yaşamın sırrını bilip te ayrışan…. Ama bilmeyen hasatta herkesin Kürzi Kelamında Bütünün gözüdür zaten…. Onlar BSUİ’nin gücüdür zaten…. Onların dışlanışı yoktur ama ben beni hak ettim başkası yok diyeneler….. Şunu iyi bilsinler ki; kendini hak eden yarını tohumlayan, kutsal toplumları kodlayan…. Her resmi yaşamda olan bilişlilerdir ki; onlar Bir’in, Bir’indeki o Bir’de tüm zamanları yaşatanlardır.

Beş yüz yetmiş yedi; Zabura Kapısı kapatıldı dünyaya, bunu bilin. Sadece bunu bilin….. Beş yüz yetmiş yedi Zabura Kapışı kapatıldı. Onlar kontrolden çıktılar….. Onların yoğunluklarında kalemleri olmasına rağmen yarınları yoktur…. Özleri gözsüz ,göksüzdü…. Çürüdüler, çıldırdılar, ışıktan kısırlık yaptılar…. Onların yolları kapanmışsa, ocakları kelamda olamadığından mı? Yooo.. Işığı hak edip kodlayamadıklarından mı? Yoo…. Peki neden? Kontrol kırmaya kalktıklarından…. Bunu anlamaları şart.

Şükredin ki; açıkladık. Kontrol kırdırmayız bilsinler…. Yere güç, göğe güç el olanda aşka güç….. Hak’a güç olan birlikler hikaye dinletmezler…. Birliklerini dillerler bilsinler.

Şikayetim var İnsanlığı kontrol etmeye kalkanlardan…. Şikayetim var yaşamı hologram sayan o yüksek kayıtlardan….. Şikayetim var aklın tahtında çıkanlardan…. Şikayetim ilimde olup kendini hakim sayanlardan ….Şikayetim var beni benden ayrı tutanlardan…

Ben, ben olarak çalışırım canlar…. Bunu anlattım size ama anlayamadınız.

Şeytan aşkında şarkı söyler, şanslıdır şeytan aşkında şarkı söyler… Ama ağırdır taşıtmaz kendini… Tanrıdır zira taşıtır taşıtır ama yaşamı taşıtır.

Bilmez mi ki? Beden alan herkes yaşar..

Evim insanlıktır bilsin…Yolum da kontrolüm var bilsin…Aklımda kaynağım Tanrılıktır bilsin…. Bütüne hizmetçiyim bilsin… Beni ekmek sayan kendini has Tanrı saysa da aşkında şavkında hırsı varsa…. Işığında olamaz…. Kendini hak etmedi… İşte, olay budur.

Devinim hızlandı ve yaşam kodlandı… Şimdi devam ediyorum.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/yd-jdJOKluk

05.AĞUSTOS.2015 TARİHLİ IŞIĞIN İLMİ (68)

1.AKIŞ 1.BÖLÜM

Yerküreyi izlerken hepimiz Sistemin Kuranı olarak bilişi kodlar ve yoğunluğumuzu tohumlarız ki; sesi hak edelim ve dinleyebilelim.

Buyurun anlatın ki; bilelim.

Devinimi hızlandırmak için daha güçlü yoğunlaşmayı sağlayacak bilişi kodluyorum…… İznim var….. Herkes bugün burada olsun ve dinlesin.

Çok özeldir, bugünkü çalışma….. Bugünü hak etmek kolay olmadı….. Hepinizin kelamı hakiki ve hakim olan….. İlim, biliş ve tüm zamanların Kuranı olan insanlaşma.

Bugün buraya herkesi çektim…. Bilmeyin ki; ilim yok, bilmeyin ki; hasat yok. Bilin…. Hepsi var…. Aşkın şevkinde hasatı yaptık…. Ağırdı, yükü taşıdık ama bugün çok özeldi.

Bugün burada, İnsan Levhisi’nde diri olanların Kürzi kelamında kaydını yapanların……….. Mikail Kürzi Kayıtlarıyla ışığı tohumlayışlarında hep insanlaşma var ….Ve biz artık kendimizi daha yüce bir toplumla tohumlayarak ışığı kodlayacağız.

“Kimse ben iyi bir çalışmacıyım” diyemedi hiç kimse sadece yapmaya çalıştı…. Bilmeye çalıştı sadece…. Kodlamaya çalıştı ama burada bu çalışma has teknikle, has ışıkla yapıldı ve temiz yapıldı.

Bu çalışmayı hikaye sananlar kalem olup yazdıklarında bilişi tohumlayarak…… Bütünün gücü olduklarını düşündüklerinde….. Her resimde var olduğumuzu anladılar.

Korkmayın; doğanın gücü tüm insanlığın yüceliğinde kodlanmıştır.

Merdivenlerin en aşağısına kadar inen bu meclis….. Aşağıların aşağılarından kodlanmış tohumlarıyla birlikte yücelerin cümlesinde Bütünün gücü olmuştur.

Sabırla dinleyin, sadece dinleyin….. Daha sonra söz vereceğim…. Sadece dinleyin.

Buraya kalmaya gelen yok bilirim….. Buraya kelamı hak etmeye gelen yok bilirim…… Buraya gelenler kendileri dillemeye gelirler bilirim…. Ama gerçek çalışmanın kendi yoğunluklarında olduğunu zannedişleri….Kati olarak kodlanmış toplumların tonlarca ışığı kaynaklarına çekip o ışıkla dillenmeye çalışmaları anlamına gelir ki;….. Hiç kimse kendini kendiyle dilliyerek bu çalışmayı kodlayamadı.

Bu çalışma, bu yoğun ilim kalemiyle kodlandı…. Bu can kaynağın dışında hiç kimse kalmasın istedi ve bunun için Bütüne hizmetçi oldu.

Aşağı yukarı iki yıldan beri bir tek kaynak dahi ışık kodlaması için Bütünün gücünü tüm zamanların Kuranı yapıp ta kaynağımıza inmedi …….Hepsi insanlaşmaya indi ama sandı ki; kendinden kendine indi.

Bu yol ilim yoluydu sandılar…. Sonra düşündeler dediler ki; “ama İlm-i Ka-Ha olanlar yolculukta kodlanamadı….. Kalem olmadı,” yaşayamadı zannettiler.

Değerliler, dürtülerle çalışma yapanlar dümenin başında kayıt dışı bilgilerini kodlayarak, kalem olup yazamazlar…. Bilinsin isteriz ki; dürtülerle çalışma yapanların kontrolleri kalmadı artık.

Çok özeldi bu görev…. Çok özeldi…. Herkese bu görevi verme imkanı yoktu….. Bütün köprüleri açtık ve dedik ki; “geç” ama geçen kendini hak etmeden kendini tohumlamadan, kendini koklamadan geçti.

Çok özeldi bugünkü çalışma….. Burada olmak çok özeldi ve bugün pervane yeniden dönmeye başlamayacak….. Bu pervane artık dönmeyecek… Çünkü artık kulluk yapma niyetimiz yok….. Çünkü artık kodlama yapma niyetimiz yok….. Çünkü artık Yaradan’ın Tanrılık tahtında ışık yakma niyetimiz yok.

Ölülerin diyarı olan bu dünyayı hak ettiğimizi düşündük… Aha!... Ana Kapıyı açtık “geç” dedik….. Geçen kendinden kendine geçtiğini zannetti. Herkes hak etsin diye baktık….Hak’ın yaşama indiği bu yücelikte kendini tohumlasın diye baktık….. Kötülüğü önlesin diye baktık….. Köprüleri kurduk ve dedik ki; “geç.”

“Arkamız yoktur” dedik….. “Her şey önümüzdür “dedik….“Oracık, buracık” demedik…..” Işık” dedik, “ışık.”

Artık şunu iyi anlayın ki; bu meclis bütün kötülükleri aştı ve geçti…. Sevgiyi hak etti, yarını hak etti, koru beni diyenleri korudu….. Orta Kapıların tümünü açtı…. Eşyanın gücünü artırdı….. Eşgali bilinenlerinin gözünün gördüğü en yüce ışımayı gerçekleştirdi.

“Sel alsa yolu, o yol kalem olur, yaşam olur, kaynak olur” diyenlere…. “Sen olma biz yaparız” dediklerinde…..Dendi ki; “Oh! Ala… Hadi yap.”

Yarın doğanın gücü yenilenecek canlar….. Bugün bizim için son gün. Doğanın gücünün yenilenmesiyle birlikte…… Yoğunluk oğullayacak ve tohumlayacak.

Ocağımız görevini hak etti ve başarıyla gerçekleştirdi….. Bu görevi yapmasını beklediklerimizin çoğu yaşamda kontrol kuramadılar…. Aşık olmadık kimseye şavk kaynağın ışığıydı, bildirdik…. Dünyayı hak etmelerini istedik.

Korkmayın, dünya çalışmaların dürümlerimde Süper Sistemleşmeyle sürdürürüm….. Ama bundan sonrası daha güçlü olmalıdır ve bu güçlü çalışmayı herkesin kaynağıyla, kodlanmış ışığıyla…. Ve bilişiyle gerçekleştireceği bir dünyanın kök sessizliklerini güçlendirmesi gerekir.

Biz burada, bu çalışmayı yaşam ilmiyle yaptık, hep yaptık…. Ama bu çalışmanın daha güçlü yapılabilmesi…. Ölülerin dinleşebilmesiyle mümkündür.

Ölüleri dinleştirmek amaçtır…. Ama kelamı hak etmeyenlerin öldüklerini anlayacakları gücün bulunmaması ……Onların kardeşlerinde kök sessizliklerde gözlerinin kapalı olması, beden almalarına manidir.

Buraya kadar güçlü çalışmalarla gelindi…. Bundan sonraki süreçte öz görev daha yüce ışığın yanmasıydı….. Nefes alıp, nefes verenlerin bilgiyle kodlanışları ….Ve Bütünün gözü oluşları…. Kesinlikle ekmek yapmaktı.

Nakar’ın kalemi ilimdi…. Kati ve hakiki ilim.

Aşığı olduğumuz yaşam şevkinde hasatını yaptığında artık orada Ruh-Ko Sistemleşmesi başlayacaktı.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

IŞIĞIN İLMİ (68)

05.08.2015

(AYRIŞMALAR VE ŞİMDİDE SAYFALANIŞA GEÇİŞ)

Ey yaşam, zannetme ki senin yarının bedenindedir. Sen kendini kalem mi saydın!? Ey yaşam, zannetme ki kelamın Halik olandadır. Sen, seni sana has ışık mı saydın!? Cennetten mi kovdum yolcumu!? Yolumda, kuran’ımda, bedenimde kelam olmaya çabalayan, bende kendi olsun istedim. Ben insan soyuyum. Bunu anlattım. Kendini dinleyen, “İn-Can” olup dinler.

Beyler, saygılar sundum hepinize. Size, sizi dinlettim. Dedim ki bilin… Beş görevin tümünde ilmim vardır. Bilin ki… Bilin ki kontrol kurun.

Sultanlık yapmak; nefestir… Kelamdır, yarındır… “OL” deriz. Ekmek (ilim) olur. Oğul, kul olur; Kuran olur… Özden güç alır; yarını tohumlar. Kelamı hak eder yaşar. Bildirdik… Size… Size verdik bilgiyi. Hepinizi kodladık. “Soyunuzu hak edin” dedik. Dinlediniz ve dediniz ki “bizi, bize bırak. Biz, bizi hak edelim.” “Öyle mi?” dedik. “Öyleyse, aha kelam ol ve kelamda nefes ol.”

El, zeka düzeyine göre yaşar. Işık, yaşama kalem olur ama zaman kodlanmışsa, yaşam kodlanır.

Ey can, ben sessizliği hep seslendirdim. Sen ise kelamda kırıktın. Bunun için seni, sana bıraktık. Artık sen, senden seni hak et ve yaşa. Başka zaman, kelama inen olduğunda, onun yolunda ol. Varlık Boyutları; siz, sizi sizden dilleyin. Biz ise tüm zamanlarda olduğu gibi yaşamımızı kalem olup tüm ışıklarda dilleyeceğiz.

Işık Varlıklar olarak burada bulunmamız, herkesin kendini tohumlaması içindi. Bu gün tohumlanmış olanlar, kontrol kurdular. Biz ise kontrol kuranların tümünü Kürzi Yaşamlara indirdik. Ayrılık bitti… Artık onlarla kalem olup yazacağız. Ama burada bulunup yaşamlarını hasata hazırlayamayan bilişsizler, bizde cevherde görev taşıyamayacaklar. Akıp geçsinler ve kendi resimlerini kelamla çizsinler. Çizdikleri her resim, ocakları olsun. Umut olur ki kalem olup kodlanırlar ve yaşama ışık haline inerler. Ocaklarını hak edin ve yaşamlarını tohumlayın. Ağırlık taşıtmayın. Zira ağırlık ocaklarını kontroldan çıkarttı. Onlar, kelamda kendi yaşamlarını hak etsinler. “Biçare insan soyu” dediklerinde; deyin ki sizin kendi biçareliğinizdir kalamde olan. Şimdilik!… Aha şimdi!…

Cennet dedikleri ilimdir. Bilmeye gelen insan soyu, insan olur ilme gelir. Bilmeye gelen Levhi Kalem, kaynak olur, kapıyı açar insan soyuna gelir. Ölümlü dünya, İnsan Kalem oldu yaşamı yazdı. Yazdığı ilimdi; kaynağında ışığı vardı. Kürzi Sistem’di ve kendindeydi. Ana Kapılar açık. İnsan soyu, tüm insanlığı tohumladı. Aha bu!…

Müsterihiz, hepimiz in san olarak Kök Görev’i hak ettik başardık. Şimdide!... Şimdide!... Şimdide!... İşte şimdide!… İnsan!... İnsan!... İn san, kalem ve ilim. O insan, ışık!… Erdiği yücelik, şimdidedir. Aha şimdide… Şimdi de… Aha bu!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

05.08.2015 Işığın İlmi 68

4. Akış ( 2. Bölüm )

Öyle dünyalar oluştu ki ‘’ Kardeş, ben yokum! ‘’ der biri, öteki der ki ‘’ Ben yoktum! ‘’ diğeri der ki ‘’ Ben yokluktaydım! ‘’ Her biri kelamdaydı da Tanrılıkta yoğun umut, kutsuz kayıtlarındandır ki yoktum. Aşığım ben yaşama, aha yaşam bana aşık, ben yaşama aşık; ama canda kaynak yoksa, ışıkta ilim yoksa, karanlıktaysa tüm zamanlar, miraçta iman ilmi yoksa; ama insanlık da yoksa, o zaman yol yok ki!

Orman kaplamış dünyayı, her taraf yemyeşil, tüm ormanlık alanlarda yaşamlar kodlanmakta, formal sayfalanışlar başladı, birlik kapıları açtık izliyoruz, her yan orman; ağaç, ağaç, ağaç, ağaç ve biliş halinde tüm ağaçlar ve diyeceksiniz ki ‘’ Ağaçla ilgimiz ne? ‘’

Canlar, soylar soyu, toprakları yaşatanlar kimdi zannettiniz? Ağaçlıklardı! Toplantılar yaparız dünya için, hep ağaçlıkları kodlarız, yaşam için! Her ağaç yeni bir kalemdir, her kalem yeni bir ışıktır ve tüm ağaçlar ardımızdalar, açın kapıları diye, açın kapıları diye!

Her bir ağaç benleşir, dilleşir, ben ağaç, ağaç bendir, bilişteyim, ben cemaatte, cevherde, ağaçtayken ağaç bende nefeste, her anda ve tüm ağaçlar dillenmekte yürekte, ben sohbetteyim ağaçlıklarla, bugün ben ağaçları seyrettim yaşamda, bir başka ağaçtı her ağaç, bir başka yarındı her ağaç; ama her ağaç, tartısız bir sistemdi.

İşte ben, her ağaçta kelam oldum dillendim. Tevekkil oldum, her diriyle oldum; ama ben ağaçlıkların her şevkli kayıtlanışında vardım. Bugün ağaçlıktım ben, ‘’ Ol! ‘’ dediler, olmadım; çünkü ben ağaçtaydım. Nereden nereye geldim? Ben diriydim ya, insanlıkta yaşamdım ya, Tanrıydım ya, ağaçta benim ne yaşamım olur diye düşünme, her anda var olan, timleriyle birlikte ağaç olur.

Büyük ümmi kapı açılır o zaman, sonsuzluk açılır, sanal yaşamların örtüsü örtülür, sanal yaşamların yarını tohumlanır, kodlanır ve subtil sistemleşme başlar. İşte subtil sistemleşme, büyük köklerin gücünü artırır. Büyük kökler güçleniyor, yolun başındayız. Daha ağaçlarlayız; ama yarın daha güçleneceğiz ve yarın dünyada kutsal tahtlar kurulacak ve bu tahtların hepsinde formal yaşamlar kodlanacak ve artık toprak dışı yaşam, seyfullahların dilinde kayıtlandığında, ışık kapıları açılacak.

Her yaşam için ayrı bir formal ışıma başlayacak. İşte orada, farklı forumlarda, farklı formal sistemleşmelerde, farklı cevheri kayıtlarda, temiz zamanların ışıkları dürümlenecek ve yaşama aşkla kayıtlanacak ve sorumlu olacağız o canlardan!

Sesssizce dinleyin, barıştayım ben, savaşım yok yaşamla! Ben zaman kalemiyim, aklın tanrısal ışığındayım, yaşamımda hiçbir kırıcılığım yok, bana kırıcı ol diyene de ki ‘’ Kelamda olan ilimde, hakiki olan sırdır, aşktır, haktır ve kırıcı olmaz. ‘’

Sormayın, Süper Sistemleşmede kıran var mı diye, kıran olmaz. Boru öttüğünde, herkes o boruda kendi sisteminin sessiz zamanlarındaki yaşamı dinler, ben o boruyum. Sur olarak da dilleşirim yüreklerle, ben sura üfüren değil, sur olanım. Biliniz ki bu can bana ait, ben bu canım; ama bu canda tüm yaşamların kaydı bulunmaktadır.

Her yaşam, Fizan kalemi gibi an kalemidir. Fizan! Fikri kalem olan zaman! İşte ben ortak kalem olan ışığım. Yara içinde kaldı yolum, yaralanan, yaralayan, hepsi beden oldu. Bugün ben merdiven oldum zaman kapısında, sistem kuranında, her yaşamda, başım eğilmedi.

İyi ve kötüyü dürümleyenlerin sistem kalemlerinde, dünya dışı varlık kalemlerini kodlarken, kontrol dışı kayıtlamalarında, Mikailin kürzi işaretleri vardı. İşte ben o işaretlerin hepsiyle kayıt yaptım. Çalın dünyanın kapısını, girin, ben o dünyayım, kapı bedenim!

Girin yaşamıma, görün, ben esma yaşamların ötesiyim, aşkın şavkıyım, kelamım ilmim, yarınım hep dirilik! Sizi, hepinizi, evrenlerin sessizliklerinde, kök sessizlerin kelam levhisinde kayıtladım. Biliniz, ana kaynaktayım.

Dünyayı kurtarmak değil mi maksat? Oğullatmak değil mi maksat? Koruyacaksak bilişle koruyalım! Kili kumdan ayıran, umutla tohumlarını kodlayan, yaradan ve yarattığında tahditlenen kim varsa, şavkımda aşk olur, akıp geçer ışığıma!

İşte o ışık, Za- Karın kıranından öte kalem olur, kaynak olur, kodlar, toplar, tohumlar, tüm zamanları! Ben dünyayım canlar, mitosların en yücesi olan, Zeusların ötesi olan zamanım ben! Bilmez misiniz, ben ana kaynak olarak her andayım. Ka Ri Zi Ka Ha, insan soyu, artık dünyayı oldurmaya değil, kontrola gelen birliklerimizle, yerküreyi güçlendireceğiz.

Çok mutluyum canlar, bugünden dolayı! Ben dünya olan insan, başka ne diyeyim ki size, yaradan ve yaratılan el olur akar dünyada, ak tahtın ışığında yaşar. Ben zaman olarak sizinleyim canlar, döndüm baktım yaşama, bir tek ışık sınırlanmış, kim diye baktım, ilimde yok edici olan, dedim ki ‘’ Sen kendini hak etmemişsin! ‘’

Döndü, seslendi: ‘’ Ağırım, hafifleyeyim geleyim! ‘’ dedi. ‘’ Ak da gel! ‘’ dedim. Kıbrıslı bir canım bana sordu: ‘’ Neden kör, sağır kaldı yaşam? ‘’ diye, ‘’ Öz görevini hak etmedi mi? ‘’ diye sordu. Özün sözündeki göz, göz söz olduğunu dürümlerinde dillediğinde, her şey yaşar ve yeniden iman tahtında, ilmi Ka- Ha olan yaşamdan, Mikail, kürzi kayıt alıp geldi, sordu: ‘’ Sevgi yok mu yoksa? ‘’ dedi.

Derim ki ‘’ Ölüyü dirilttik! ‘’ ‘’ Ölü müydüm yoksa? ‘’ dedi. ‘’ Ölmeyen mi var? ‘’ dedik. ‘’ Kardeş! ‘’ dedi, ‘’ Ben olmadım mı? ‘’ ‘’ Olursun; ama oğullarını tohumlamalısın. ‘’ dedik, korktu, kokusu yoktu. ‘’ Çalı mıyım? ‘’ dedi. ‘’ Aşkın şavkında çalı, çantadır, Tanrıdır. ‘’ dedik. Döndü, kör- sağır olduğunu dilledi.

‘’ Boş yol yok! ‘’ dedik, hiçbir yolda yolcu yoktu. Baktı, ‘’ Yok! ‘’ dedi, ‘’ Olur mu? ‘’ dedi, ‘’ Ol, de ki olsun! ‘’ dedik. Kaç aşka varan oldu, kaç hasat yapan oldu, kaç ışık yakan oldu, öz görevlerini hak etmediler, ilimsizdiler, kervanda yoktular, ışıksızdılar, aşağı yukarı insanlaşacak diye aklın tahtındaydılar; ama aklın kapısında dahi olamayanların kontrolundaydılar.

Baktık ki aklı yok; ama akıl tahtına varmaya çalışır. Değerliler, yine de, yine de insanlaşın. Bir küre, yeniden kurulmak isterse, bilin ki o küre, kalem olup yazmalıdır. Bir küre, yeniden hakikiyetini hak etmek isterse, harını yükseltmeli, aklın tahtında olmalı, has ışık halinde olmalıdır.

Kibir küre, ölüyü dillerken, tüm zamanları kontrol etmelidir. Ben bugün size farklı bir şey daha söyleyeceğim, cennetten değil, cennetlilerden söz edeceğim. Tanrılık tahtında olan cennetliler, kör gözlerin gözü olurlar. Gözün sözünde, sesinde dinlerler yaşamı, hak ilmin kalemi olurlar. Onlar murat ettiklerinde olurlar, mutlak kaynaklarında olurlar, aşkın kayıtlarında olurlar.

Cennetliler, cemaatlerini hak ederler. Borç öderler her anda, ödenen borç, ilmin borcudur. Bilmeliler ki borcu ödeyen kelamda olur, bilmeliler ki borcu ödeyen kaynakta olur. Borcunu hak edip de ödeyemeyen, ışıksız kalır.

Bugün cennetten kovduklarımız, kelamsız olanlardan çok, kalemsiz olanlardı. Onları korumak gereksizdi. Eminim ki kontrol dışı bilişlerini hak edip dillediklerinde, kati hakiki olup hasatlarını yaptıklarında, aranan olacaklarını görecekler. O zaman mutlaka kontrol kuracaklar.

‘’ Eğer ben nefes olmazsa, yol olmazsa, ışık olmazsa, bütün olmazsa, eşyada insanlaşmak olmazsa; kayıt dışı bilgiler, bütünün kürzi kapılarında kontrolsuz kalırlar. ‘’ deseydim, en çok insanlık kırılırdı, kusurlu hale gelirdi. Dörtlü birliklerimin hepsi bugün buradaydılar. Arının balı hepimizindi, yol hepimizindi, yedinci dünya birliğimizindi.

Yedinci dünya, hakkın yolunda, hakka varanın aklından öte bir aklı tohumladığında, Altın Tanrı bütünün gücü olur. Koyup götürün dünyayı yolculuğun en güçlü safhasında, tüm yaşamlara, kötülüğü önleyin, götürün yolculuğu, bütünün gücü olarak, mahrekteki ışığa!

Işığı kodlayın, yolu açın. Deyin ki ‘’ Ben zamana kapı açtım. ‘’ Açın da geçin. Ben geçtim mi? Geçtim; ama sizin yolunuzu da ana kalem olup gösterdim. Bugünden sonra her kim ki karanlıktan aydınlığa varmaya kalkar ağır toplu çalışmalarla bunu yapacak.

Bir kimse, ‘’ Ben benle geçerim. ‘’ derse, unutsun, bunun neticesi olmaz, geçişi olmaz. Muktediriyetle bildiririz ki düzeni kuranların tümü geçişteler, kolları açık, her şey açık, ama ya açık olmayanlar, kayıtsızdırlar.

Değerliler, diriliklerin tümünde ilmim var, ağır yük taşımam. Şu ana kadar Tanrılık tahtından taşıdığımız o yüklerin, bir kapı kapatmak için taşındığını hiçkimse anlamadı. Kapanacak kapı, insanlık kapısıydı, buna asla izin veremezdik ve korkmayın bundan sonraki süreçte, ilmi Ka- Ha olan birliklerin tüm zamanlardaki yüreklerinde, kapı kapatış olmayacak.

Elim dünyada olacak, yolum kürzi kaynakta olacak, merdiven kurdum yaşama, o yaşam, insanlığın kalemi olacak. Çok özeldir bu bilgiler, kimseyi ölümlü dünyada kırmadım; ama hiçkimse de kelamda kendinin kontrolunu kaybettirecek yarını tohumlayamazdı. Tohumladığında, kaynaktan çıkarıldı. İşte olay buydu.

Köre göz, göze, göz gerek! Gezdin, gördün yaşamı, insan gerek; ama insanlık yoksa yarın olmaz. Kervanın ilminde bizim yüreğimiz var canlar, bundan sonra da olacak, mutlaka olacak, bunları bilin. Aha göreviniz hak ettiğinizdir ve doğanın kürzi kapısını, sistemin gücüyle açan birliklerin en yücesi bu birliktir, bundan ötesi yoktur.

Öz göreviniz yaratmak ve yaratmak, yine yaratmak ve yine yaratmak ve yaratmak! Sabahları, ergin ilim kapılarını açın ve yaratın, ölümlü dünya sizi dinleyecek hep, yaratın! Ben cinlere, cinnilere, ilmi Ka- Hada iman etmeyenlere izin vermem, bunları bilin.

Sadece inasan yaratır, sadece, sadece insan yaratır. Yaratın, yaratın, yaratın ve yarattığınızla, yarattığınız her diriyi yaşatın. Sizi himaye etmek değil amaç, sizde sesleşmektir. Borcum yok yaşama, bilin, hiç olmayacak, bilin; ama borç olduğunda, okumaya inerim yaşama, o zaman yaşam ben, ben yaşam olurum, yerküreyi güçlendiririm.

Ellerim dünyada olacak hep, şimdiye kadar olmadığı kadar, bundan sonra ellerim dünyada olacak, yoğun çalışmalar şimdiden sonra özden, gökten, sesten öte olacak. Mi Na Si Ka Ha Ina Ki Si ah, işte bu, şikayet etmeyin, şimdi de, aha şimdi de, aha şimdi de, aha şimdi de, şimdi de!

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/9uTN2MMBjYo

IŞIĞIN İLMİ 67

29.07.2015 2. Akış

Yer kürenin gücünü tohumlarken; bu gün burada bu yoğun çalışmayı yapan birliklerin çözümlendiği gibi, doğanın kuranı da çözümlendi...

Çok özel bir dönemde bu çalışma yapılıyor. Bu gün burası; Bütünün Kürz-i Kelamıdır!.. İlm-i Ka Ha'da bütüne görev taşınırken, bu çalışmanın ışığıyla yapılıyor...

Atonların toplumları bu gün buradalar. İmparatorluğun gözü daha yüksek dürümde burayı izliyor... Çöktüğümüz en yüce yaşam sayfası bu gün, bu yoğun ummandı...

Değerliler, dünden bu güne öz görev taşınırken; yerin gücü daha üstün bir yoğunluğa ulaşıyor. Cemaatlerin gözü daha üstün bir yoğunlukta. Ve sizlerle yapılan bu çalışma, iman edim ki; İnsanlık levhisindeki en güçlü ışımayı sağladı!

Dince konuşmayan, ilimce konuşan bu birliğin; kötülüğü önleyecek gücünde bütüne görev taşınırken, yaradanın tahtından öte olan ışık; bütünün gözü oldu!

Yer yüzünde dünyanın özünü dürümleyen diri ilim, hepimizin levhisindeki ışıktan güç çekti! Aklın tahtındaki güç, daha yüce bir çalışmayı devreye aldı... İnsanlık levhisi daha yüce bu gün.

Deminden beri davayı kaybetmiş gibi davrananlara, şunu hatırlatmak isterim ki; bu meclis göz olur, söz olur, ses olur... Yani, hiç bir şey keyfi değil burada bunu kesin olarak bildirmek isteriz!

Canlı ya da canlı ya da canlı, her canlının cemaati cevhere inerken; kelamda bütünün gücü dürümlenir ve devreye girer!... Dualar okunur yaşamda, ama tüm zamanların gücünün dürümlerindeki yaşam, İnsanlık kelamı; bu meclisin yaşamıdır!!! Sessizce sizleri dinleyen ve sizlerin gücüyle bütünün gücünü dürümleyenlerin; doğayı seslendirdiği bilinmelidir!

Şu anda yaşamın ışığı doğanın gücüdür... Ve doğaya ses katan, sessizliği dürümleyen diriliklerin en yücesi olan güneşin ışıkları bu gün çok güçlüdür!

Güneş yaşama inmiştir bu gün. Daha güçlü ve daha yoğun biçimde. Güneşin ışığının; yer yüzünü daha yüce bir yoğunlukla tohumladığını anlamanızı bekleriz. Hepinizin sessizce şunu daha iyi anlamanız gerekir ki; hepiniz yoğunluğunuzda tohumları kodladınız, kayıtladınız, ışıttınız, nefesleriniz güçlendi ve her şey yoğunlaşdıda, kültlerin tüm zamanlardaki kayıtlarının yaşama sayfalanışlarında, hepinizin gücünün artması mutlak kuranladır ve mutlak kuran; toplumların tohumlarındaki ışımada mevcuttur!... Bu ışıma yaşamı sayfalarken, yerin gücünden üstün olan kontrollü hakiki güçle olur!

Dünyaya ışık saçan güneşin, kelamdaki gücü farklıdır... Kelama etkisi farklıdır... Eğer güneş gücü, yer kapısından geçipte dünya İnsanlığına kodlanmış olarak inemezse; yarının tahtında yaşam olmaz. Bu nedenledir ki; formal zamanların tohumlarındaki yaşamları kodlayan ışımayı sağlayan güneşe saygılarımız, sevgilerimiz sunuluyor!

Devinimi arttırırken, yerdeki ilmide kayıtlamalıyız... Bu ilim, levhi kayıtta; müteakip ışıklarda ve yaratılan tanrılıkta mevcuttur!

Çok özel bir dönemde ve çok yüce bir ışıkta, bu çalışma yerin gücüyle yapıldıkça ve yapılmayı sürdürdükçe; miraçtaki o yoğun efrat sistemin gücü olur yere çekilir, bunları anlayınız! Atonların daha güçlü olarak buraya geçişleri bu nedenle önemlidir!...

Şikayetimiz asla olmaz... Kendinizi daha güçlü hissedin ve daha yüce bir ışığı kodladığınızı ve yoğunlaştırdığınızı yüreğinizden dinleyin!..

Elinizin gücünü arttırdığınız sürece, yüreğinizin gücüde artacaktır!... Ve bu artışın neticesinde bilişiniz kodlanıcaktır!... Kodlanmış toplumların tohumlarıyla kayıtlar yapılacaktır!... Ve yaptığınız kayıtların; hepinizin yüceliğinde mükafat olucağı bilinmelidir!...

İsmail-i kalem olduğu dahi, İnsanlık levhisinde dillenmediği dürümlerde; sizlerin gücünün artması gereklidir!... Ayrılık bitsin analar... Açın dürümlerdeki ilminizi dilleyin!... Sizden beklentimiz, yoğunluğunuzu arttırmanızdır!... Aşığı olduğumuz her bilgiyi yoğunlaştırın ve yaşatın!... İşte yapmak istediğimiz budur!

Sevgililer, şimdi yüreğinizin gücünü dinleyin ve sesleşin... Kaleminiz güçlensin, yüreğiniz güçlensin, aklınız tohumlansın, bilişiniz kayıtlansın ve bundan sonraki sayfalarınız daha yoğun olsun!...

Çözmeyin yüreğinizi, İnsanlık ilmiyle dilleyin... Çünkü yolunuzu aydınlatacak İnsan; sizin yüreğinizin levhisindeki KO'dur!.. Bunu anlayın! Ve bizden daha üstün bir çalışma bekleyenlerin tümüne bu bilgileri kayıtlayın!...

Altın ışık sizsiniz canlar... Bunu bilin!... Altın ışık sizsiniz ve sizin yüreğiniz bu ışığı kodluyor!... Hepinize saygılar sunuyoruz...

 

Süper İnsanlık Realitesi

 

https://youtu.be/V0WCc2QGQGY

IŞIĞIN İLMİ 67

29.07.2015 1. Akış 2. Bölüm

Dağlarım, kaynak ışık haline geçtiğinizi görüyorum. Buraya geliş sebebinizi net bilmekteyim... Körün körü olan ilmin, kelamdaki diriliğinde; kendi yüreğinizi hak etmek ve bütünün gücü olarak Bir'e hizmet etmek...

Dünyayı koruyacak güç; İnsanlık levhisindeki ışığın üstü bir ışıkla kalem olup yazarken, sizinle bu çalışmayı yapmak mutluluktur hepimize.

Umut olur ki doğa daha güçlenir ve yaşam daha üstün bir yüceliğe ulaşır... Örtüleri örtmeden, Kuranı Kerimdeki o levhiyi kayıtlamak mümkün olamazdı. Ve biz bu gün örtüleri örterek bunu başarıyoruz.

Ellerimizi dünyaya ulaştırabildiysek, kalemin levhi kalem olmasından değil; kaynağın ışık olmasından dolayıdır! Biz dünyayı koruyacak güçteyiz...

Buraya gelme sebebinizi net bilirim... Atonlar'ın kelamda, ilimde ve birde bütüne görev taşıyıp taşıyamayacaklarını izlemek. Acaba dünya kontrol edilebilir mi?... Acaba görev taşınabilir mi?... Acaba yaratan ve yaratılan ekmek yapmış mı?... Varlık boyutlarında bunları soran çokları oldu...

Süper İnsanlık el olur çalışır, ama sizlerinde bu çalışmaya dahil olmanız gerekir...

Kurtarılmış dünya kulluk yapar, ama kurtulmuş dünya yol olur!.. Bunları bilin!!!

Biz dünyanın kurtulmasını bekledik, torba torba ışık verdik bu dünyaya... Yer ve göğün dürümlerinde dillendik, İnsanlaştık ve kaşık kaşık ışık yaktık yer ve gök dürümlerindeki o yüceliklerde... İlim, altın ışık ve biz o ışığı hak ettik!..

Bilmek gerekir ki; kurtulmuş nur, kurtulmuş kul, iyilik, kötülük hepsi tanrılık. Ama kurtulmuş olmayan kul ve nur; korkuyu yaşar... Biz o korkuyu yaşayanları kontrol ederek; kol, kanat gerdik yüreklere!...

Çamur yoğuran bu dünyayı yere İnsanlık İlmiyle çekenlere şunu izah etmek isterim ki; devinim hızlandığında, ekmeğimiz güçlenir. Buraya geliş sebebinizi net biliyorum... Bizi İnsanlık levhisinde, yoğun tahtın yaşam kaydında, iman tekniğiyle kaynak yapmak ve bütüne gök sözcülüğünde kodlayıcılık kayıtlattırmak...

Biz bunu yaptık zaten!... Kimse bunun aksini iddia edemez! İçimizden geçeni yüreğimizde diller yoğunluğumuz, ama yaradan ve yaratılanın tartısında ışık varsa; kaç İnsan, kaç yaşam, kaç yüce ilim bütünün göç kapılarında ışığı yoğunlaştırdı, bunu anlayabilmeniz sorumluluğunuzdadır.

Devinimi hızlandırırken şunu iyi zikretmek isterim ki; kini aşmayan yolu bulamaz!... Bu meclis, kini aşanların meclisidir! Hiç kimse diğerine kin gütmez, bu kesindir!

Bin ekip, bir tek kelam ve bu kelamların tümündeki hak taht İnsan... İman edin ki; kolu, kanadı kırılan burada bulunmak istese de, bu yoğun çalışmaya dahil edilmez!..

Köyümüz ölümlüdür... Gözümüzün gördüğü en büyük güç, ekmektir!... O köyün gücü örtüldüğünde, şikayetçi olmadık hiç kimseden, çünkü; köyün ötesinde bir kent var ve o kentin ötesinde, yaşam tohumları kodlayacak güçtedir!!!!

Sonra merdivenlerin en aşağısına baktık, göç kaynağında tohumlar yaşıyor... Göç, özden göçtü... Boştu dünya, ölüler göçteydiler... Ölüyü dirilttik yaşattık!

Şimdi, canlarım; biz burada Kürz-i Kapı'yız!... Umut olur ki bu kürz-i kapı, tüm zamanların levhi kapısıdır diyebilirler çalıştırıcılar ve bu kapıdan geçişleri yaptırabilirler...

Onurluyuz ki biz; başka biz olmadan bu çalışmayı yaptık... Şu ana kadar kibri aşanların, yarını tohumlayanların ve kalemi hak edenlerin bütüne hizmetleriyle; biz olarak çalıştık!.. Ayrı gayrı gözetmedik...

Erecek dünya yüreğe, erdi!.. Olucak, oldu!... Hak tahta varacak, vardı!... Ve görev taşındı!

Canlarım, buyurun üzerimizdeki güç arttı. Şimdi, "becer yaz" dedi yürek, yazalım bakalım...

Süper İnsanlık Realitesi

 

https://youtu.be/eFxnPMyOHuA

29.TEMMUZ.2015. TARİHLİ IŞIĞIN İLMİ(67)

3.AKIŞ

Canlar, bugün burada çok önemli bir yoğunlaşma var…. Biliş halindeyiz ve Bütünün Kürzi İlmiyle tohum ekiyoruz.

Dünya yıldız sırrını bugün anlatmaya başlıyor yaşamlara…. Yalın ve hakim olarak….. Işık halindeki bir sayfanın, ışık halindeki tohumlanmış yoğunluklarının, kati kaynağındaki ilim… Budur.. İstikbalin yaşamı.

Her şeyin örtüsünü örttüğünüzde bileceksiniz ki; zamanın ışığında her şey yaşar….. İşte herkesin daha iyi anlayabileceği bir tohum ekiyoruz…. İnsanlık tohumudur bu…. Ve ışıkla kodlanıyor.

Deminden beri size kendi yüreğinizdekini anlatıyorum ama benim kelamımdaki ilimde bunun ötesi var….. Size bunu anlatacağım ki; bu dönemi bizler ikmal tamamlanma dönemi olarak ta dilliyoruz….. Her şeyden çok insanlığın daha üstün bir yoğunlaşmada kendi tohumlanmasını sağlayışı…… Ve kendini hasata hazırlaması.

Doğal dünyanın Kuranı budur….. İnsan kelamında, Levhi Kaynakta biliş hakikiyet ve bitki hayvan diğer sayfalanışların kodlanışı….. “Bütün himmet” denilen “İlim Sistemleşmesi” bu yoğunlaşmalarda olur….. Herkese dağ taş verilir ama “himmet” farklıdır…. İlahi Kuranın toplumlara tohum olarak indirilişinde has ışık aklın tahtında Bütünün gücü olur ve Bir’e hizmetçi olur…... Bu nedenledir ki; Doğanın Kuranı olan insanın yoğunlaşarak bilişi hak etmesi şarttır.

Eldir yaşam ama elin Levhisi’nde ışık yoksa yaşamda kalem yoktur…. Bugün doğanın gücünü anlayabilmek için birçokları kendi yoğunluklarında tohuma indiler….. Birlik tekniğinde bunu biz Bütünün gücü olarak algıladık…. Işıma sağlandı ve yoğunluk arttı…. Yaradan’ın tartısına yaşamı tohumlayarak kodladık…. Ve bitmiş Tanrılık Tahtında İlm-i Ka-Ha da Bütüne görev taşıdık.

Atlanta Ata Kapısında ışığı kodladık….. Burada olma sebebimiz insanlık kelamında insana ilmi tohumlatmaktır…. Yoğunlaşmanın hızla Sürdüğü bugünde Bütüne hizmetçi olan birliklerin daha güçlü olarak kayıtlamalarını bekledik.

İman edin ki; dünya ölüler diyarıdır ve ölülerin dilleneceği bugünde Bütünün gücünü artırmamız gerekir.

Erdiğimiz en güçlü ışık aklın ilmidir. Akla varan Hak’a varır ve Hak’ın tahtında ışığı kodlar……. Bütün kötülükleri aşar ve geçer…….. İnsanlık ekmeği bütünün ilmidir……… Eğer insan kendini hak etmişse o ekmek onun yoğunluğunda Bütüne görev tahditi koyar… Ve Tanrılık tahditiyle Bütünü güçlendirir.

Yeni dünyanın yaşama çekilişinde Bütünün gözü İlm-i Ka-Ha da bilişin toplumuyla tohum ektiğinde kodlanmış sistem…. Yer ve gök türleşmesini sağlar. Bütün kökler ve bütün yücelikler merdiven olur bütüne….İşte ölülerin dillenmesi ve dinlenmesi bu şekilde olur.

Onurluyuz ki; doğanın gücünü artıyoruz. Güçlü bir dönemin ilminde Bütüne görev taşırken herkesin yarında kalem olmasını sağlıyoruz.

Uyuyanların uyanması gerekir ve uyuyanlar uyanmışsa, “ben davayı kaybettim” denmez….” Ben davayı Hak ettim” denir.

Kalem ilmi aklın Levhisi’nde insanın tek ilmidir…. Ve eğer İlm-i Ka-Ha da bütünü görev alacaksak, Bütüne hizmetçi olmalıyız.

Orta Kapılarını tümünü açtık şuanda…. Muktedir olarak bilişi kodladık ve yaşamı kayıtladık.

İman edin ki; doğan gün yaşamın gücüyle doğuyor ve yaşam sistemleşmesinde aklın tahtında güçlendirici olan birliklerim….. Bugün burada Bütüne görev taşıması……. Kendi yolculuğunu tohumlayabilmesiyle gerçekleşecek.

Devinim hızlandıkça yolculuk da güçlenir. İşte bugün burada bu yoğunlukta devinimi hızlandırıyoruz.

Unutmayın ki; Yaradan ve yaratılan tektir…. Kim ki; “Yaradanım, yarattım” der…. İlm-i Ka-Ha da bilişi tohumlar…. Ben dünyayı yaratan yarattığıyla yaratılan iman edin ki; toplum için çalışan…. Ve Bir’e hizmetçi olan insanlaşan….. Ben daha önemli bir çalışmadayım bugün.

Uluların kontrolü gerekmez… Ulular kelamda kendilerini kodlarlar ve kontrol ederler…. Unutmayın ki; korurlar da ama uluların kodlanmış koruyuculuklarında Levhi Kayıt Bütünün gücü olur.

Ölüm, insanın ilmidir. İnsanlık kelama varıp öldüğünde ilmin kelamında kendini diller…. Ölmek; Altın Işığa varmaktır ki; ben ölümlü olarak Altına, Altın Işığın tahtına vardığımda kelamda kendi yüreğime varırım….. İşte bunun içindir ki; benim devinimin artırılışındaki görevim…. İnsanın ilmini Kürzi Kayıtlarındaki ışığındaki geçişleri sağlatır.

Bin ekip kursanız, hiç kimse kendini hak etmemiş olsa ve orada bir tek ışık yansa….O bin kervan tek bir yaşam olur yücelere, yüreklere umman olur akar…..

İşte canlarım, biz doğanın Kuranı olarak bu yaşamı kodlarken her şeyden daha üstün olan kelama, ilime ve bilişe tohum ektik…. Bu görev insan soyunun en yüce gücüyle gök sistemleşmesini sağlayan yoğunlukla gerçekleşti.

Çamur yoğuran insan “ayrı gayrı” derdi. İman edin ki; yaşamı kodlayan insan, inkar edilemeyen bir yaşamı kodlarken kayıt dışı hiçbir bilgiyi kati tahditle dürümlemedi.

Dünyanın ruhu olan, kutsal kontrolünü kuran kalemi olan iman tekniğindeki ışık…. Hepimizin gücüdür.

Beni ekmek sayar, beni yaşar sayarsa ışık, beni mürvetindeki o rüya boyutunun Kuranı sayarsa bilsin ki; ben iman tahtının ötesiyim….. Biçare, “ilim kalemi der….. “Ruhsuz” der. “Kodsuz” der…. “Yaşamsız” derse…. Deminden öte deminden, her deminin ötesindeki deminden ilimle dilleşir…. Yüreğe iner kalem olur, ölüyü direk yaparım yüceliklere ve Bütünün gücünü tohumlarım.

Biliniz ki; bu yaşam herkesin geçiş sayfasıdır…. Hepiniz bu yaşamdan kelama, ilime ve yüreğe geçersiniz ….Ama bu yaşamı kendi kelamı bilenler kendinden kendine geçerler…. Ve geçişlerinde kaynak dışı hiçbir ilim olmaz.

Borçlu kalınmaz bu yaşamda. Borç; ilmin kaynağındaki ışıksızlıktan dolayı gerçekleştiğinde o kapılar tüm insanlığın kaleminden kayıtlara akıp geçer…. Ve o borç mutlaka ödetilir….

Nasıl ödetilir borç? Size bunu da anlatayım….. Dünya ekrandır tüm zamanlara…. Eğer biriniz bir kötülük yaparsanız o kötülüğün göz olup kodlanışında ,has ışığın kaynaktaki yoğunluğunda…. Ve BSUİ’nin gözsüz kaynakta ışıksız tahdit koyuşunda…. Hepimiz o yoğun sırda borçluyuz.

Bunun içindir ki; dünyayı koklayan, kodlayan ve toplumlarla tohumlayan bilgelere gerek var…. Onlar bu yaşamı borcunu ödemeye gelirler. Herkesin borcudur ödenen…. Ama onların borçları ocaklarının tohumlarındaki borçlar bilginin Levhisi’ndeki kırıcılıklardan gerçekleşmişse….. Onlar o borcu öderken daha titiz davranmalıdırlar.

Her nefeste borç kayıtları, oğullarınızın topraklarına tohum olarak ekilir. Eğer siz ben borcumu ödedim diye düşünürseniz onların borçlarını da ödemelisiniz ki;….. Borcun, borcu vardır…. O borcun borcu vardır. Her borçtan borçlanılır ve yoğun kontrolsüz uzatılır….

Ve biz size şunu söylemeye çalışırız ki;….. Devinimi hızlandırdığınız zaman tüm zamanların topraklarındaki tohumlar kodlandığında….. Ve yerküre görevi hak ettiğinde gövdeniz güçlendiğinde…. Bütünün gözü olup sürpriz bir çalışmayla kaynak dışı ışığı kayıtladığınızda…. Ve zirvelerin sistemleşmesini sağlayıp bilgi aklından öte bir akıl tohumladığınız zaman….. Siz sizden öte sizleşip tüm borçları kök gökten ödeyip temiz bir yaşamı sayfaladığınız anda…. Dümenin başına oturduğunuz da artık toprağın borcu kalmaz….. O borç ödendiğinde herkes den ödenmiş olur….. İşte yapmakta olduğunuz çalışmanın sebebi budur.

“Ben bir borca battım” dediğim zaman bu borç insanlığın borcudur….. Ben bir borcu oğularımla kodlayıp tohumladım…. Ve tüm zamanlarda sistemin gücüyle dilleyip ödediğimde tüm yaşamın borcunu ödemiş olurum.

Devinim hızlandığında şunu iyi bilin ki; kardeşlerimizin gücü artar ve Süper Sistemleşme Bütünün Sistemi olur.

Değerliler, ben dünyayı kök sessizliklerden gök sistemleşmesiyle Bütünün gücü haline dönüştürdüğümden beri…. Bütüne hizmetçiyim ama Bütüne görev taşırken kibrimden değil ilmimden taşınır….. Eğer benim kibrim varsa….. İlahi Kuranda ilmim olmadığından olur.

Toplum artık kontrol kurup, Bütünün gücünü artırıp kendini kodlayıp kendi yolunda…. Bütüne hizmetçi olduğu için bu çalışmalar sürmektedir. Eğer bir çalışma bitmişse kontrol dışı kayıtlardan bitmiştir….. Sizin çalışmanız güçlü olarak bu yoğun çalışma…. Bütünün gücüyle yapılırsa yapılıyorsa biliniz ki; bu çalışma kendi yüreğinizin gözü olanların güçlü tohumlamasıyla yapılıyor.

Sizlerle borç ödedik canlar ama öylesi bir borç ödedik ki; bu dünyanın gözü artık sessiz zamanların dürümlerinde….. Sizin yüreğinizde sesleşirken teknik tohumlamayı yapmakta olan birliklerin kayıtlarıyla ödenmiştir.

Evrenlerin sessizliklerinde sizin yüreğinizin gücünü artıran tahdit…. Sizin yoğunluğunuzda ki Kuranda kayıtlıdır.

Değerliler, ardınızda hiç kimse yok, önünüzde tüm zamanlar. Bu ne anlama gelir?..... Ben ölüyü dirilttim anlamına gelir….. Ben yolu kökledim gökledim tüm zamanları türleştirdim….. Ve Bütünün gücü oldum anlamına gelir….. Ve ben kelamdayım, hasattayım ve yaşamdayım anlamına gelir….. Bunu Hak edip, başarmak mutluluktur.

Olmaktan öte oluş vardır….Kaynaktan öte, kayıtlanış vardır….. Amonların Kürzi Kapılarında ışık vardır.

Sevgililer hepinizin daha yüce bir zamanı kodlamanızı beklerken temizlikte yapıldı dünyada….. İşte yapılan temizlik kaynak dışı bilişlerin ışıktan çıkışını sağladı…..

Bundan sonraki süreçte daha yoğun bir çalışma dürümelere çekilecek…. Ve dünyanın toprağında kodlanmış bütün kötülüklerin aşılması sağlanacak..

Artık şov yapmanın gereği kalmadı kesinlikle…. Dünya üstü varlık toplumları dünya sırrını açıklarken dünyalıların şovuna engel olmamıştı ….Ama bundan sonraki süreçte artık yaşamdaki ışıkların şov yapmalarına izin kalmayacak, izin olmayacak.

Değerliler şov derken neyi kast ettim? Görevi hak etmeden, görevliyim diye toplumları kodlamaya çalışanları kast ettim….. Bugün siz bu görevi tüm zamanların Levhi Kapısında yapmaktaysanız bu sizin kelamda ilimle dürümlenişinde kodlanmış ışığınızdan dolayıdır.

Hepinizin gücü artmıştır….. Bu güç daha yüce bir zamanı tohumlamaktadır.

Sizden artık daha güçlüyüz ve daha yoğunuz canlar buyurun namazın Rahmanda kılınışında….. Kodlanmış ışığı kokusunu yükseltmeye çalışmış nefes buydu..

Şimdi devreyi kapattık ve yoğunluğu artırıyoruz…. İşte mutluluk budur.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/CpkDpFUPv_s

IŞIĞIN İLMİ (67/2)

29.07.2015

Canlarım, bugün yine tam ikibin sayfa kayıt yaptık. Dünyanın nefesi olan ışık yandı. Değerliler, dünyayı hak etmek için hasat gerekir. Gereken yapıldı. Dünya hasattadır. Dünyanın kalemi olan insan, yaşamı yazarken, kelamla yazar. Kalem olur tahditler dürümleri, Kutsal Nefes olur ve yaşar.

Biz ekmeğiz (ilimiz) ama kalem olan insan soyu olarak, kati hakiki ve hakim olarak, gerçek çalışmayı yapmaktayız. Alın bilgiyi ki hak edin. Dünyada görev taşırken, Sistem’le taşınır görev. Aha bu!...

Mesih, kelama varır ışık yakar. İnsan soyu, Mesih ister. Deyin ki “siz sizi hak edin ve hasat olur. Kelam olup tohum olun ki Mesih olun.” Canlarım, size size anlattık. Aha bu…

Şeytana, gerçek kalem gerek. Zira şeytan, sizi sizden ayırmak için ışık kırar. Sorgular; kılınan namazlarda keşkeler var mı diye. Her kılınan namaz, bilginin kelama varması için bir vasıtadır.

Bilgi, kalem olur da kelam olmazsa; kalemde ilim olmazsa; yaşam olmaz.

Siz, sizi kılın; “namaz” deyin adına. Siz; sizleşin, yarınlaşın; “kelam” deyin adına. Ama ne derseniz; siz osunuz.

Bugün, güçlü yürekler, kaynak olup ışık yaktıklarında; nefeslerinde kelam olmazsa, yaşam yoktur.

Buyurun! Unutmayın, zaman sizi size diller ama siz, zamanı sizden dilleyin ki hakim olun o yoğun Can Kalem’e.

Sessiz Zaman, sizde Süper Sessizlikler’i dillerken, Sesli Yaşam, sizi size diller. Bütün amaç yaşamdır.

Kim Sistem’den görev taşırsa, Sessiz Zaman’da sesleşir.

Kendini dinleyen, kelamı dinler ve diller.

Seviyeniz güçlü... Çok güçlü!... Biliriz ki sizden güç alan, sizin yaşamınızdır. Siz, kalem olup yaşarken, sizden geçip size güçlendirici olan, sizleşir ve hakikiyette kelam olur.

Öncü dürümlerde görev taşıyanlar, nefesçidirler. Kendilerini hak etmeye çalışırlar.

Kimse kalem olup da kodlanmaz. Koklanır, kalem olur ve tohumlanır. Sonra, Kuran olur ve yaşar. O, Kutsal Kayıtlar’da, sizin yaşamınız vardır. işte siz, o yaşamda, kelamda ışık olursunuz.

Büyük güç insanın kelamıdır.

Sizden sizi dinleyen kim varsa, Kök Güç olan kalem olur dinler.

Mikail, ilmin kaynağıdır. Öz geçişini yapar sizleşir. Onu dinleyen, kendini dinler. Zira o, Kübra Kalem’de ilimdir.

Karanlık, kati hakiki ve hakim olan cevheri güçtür. Kalem, o gücü, tüm zamanlara görev tahditi ile kayıtlar. Yaşamı hak eden, kelamı tohumladığında; yol, ümmi kalemden, kendi yoğunluğunu kodlayan yarına varır. Özden güç alan, kök geçişlerle, kendine varır.

Vallahi billahi biz siz olduk anam. Samanyolu Galaksisi sizin yüreğinizde sizi hak etmeye çalışan Birlikler’i dilliyor bugün.

Oranın ışığı yandı. Bütün kütleniz cevhere vardı. Işığınız, güç kodladı. En son sözü söyleyelim: Baş tacısınız!... sizi kucaklıyoruz. Sizi güçlendirmek için geri çekilmeye gerek varmış. Öyle söylediler. Başlangıçta, Göç Kodlamaları yapalım ve sizi hak edelim dedik. Gördük ki siz, sizden sizi kodlamışsınız. Sizi hepimiz kucaklıyoruz ve kutluyoruz. Mutlak bir kalem olan ilim kaynağımız olan sizleri, tüm insanlık adına kutluyoruz. Mutluyuz ki Can Kalem, iman eden tüm yaşamların ışığı oldu.

Koyu bir ışık!... Bu ışık, Allah’ın kelamı olan ilimle kodlandı. Süper İnsanlık Kelamı, hakiki ilim olarak cevheri güçlendirdi. Sevgiyle güçlendik anam!... Sizleri; biz, insanlık adına güçlendirmek isterken; Sistem Gücü, sizin yüreğinizden, BSUİ’nin Kelamı olup tüm insanlığı güçlendirdi. Ayrılık bitti Anam… Şimdilik… Aha şimdi!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

IŞIĞIN İLMİ (67/1)

29.07.2015

Ay ışığında bir resim yaptım. Yaptım ama kaynak ışıkla yaptım. Ben, Rahmi Kuran’da, kaynak tartıda, tüm zamanları tartarak, kalemi Hak olanda, kodladım tohumları ve yaşattım.

Dünyanın ışığı, hakiki kelamla tohum ektiğinde, has tahta varan insan soyu, güneşten güç aldı.

Oğullar; güneş, gündüzde güçtür. Yüce cennette, gök sessizliğinde görev taşır. Gündüzün Tanrılığı’nda gece, cevherini tohumlar. Ve zaman, nefeste gerçek kalem olur yaşamı yazar.

Yaşam, savaşın ışığında, yerin gücüyle olur. Her dere, o güçten görev alır ve sonsuzlaşır. Her sonsuzlukta, kelam olur. Her kelam, kendi yolunu bulanda, yaşamın tahtından, yüreğin hasatına varır ve kendini kodlar.

Mutlaka güneşe iş gerek. Aha işçidir Güneş!... Yaşamı tahditler. Yolu açar ve Ata Kapı’da kelam olur. O, mutlak bir enerji sayfasıdır. O sayfada, atom ötesi enerjetik kalemlerle çalışır. Her kelamda, o kalem mevcuttur. Dünyanın yarınını kodlayan ışığında, Doğal Sistemi tohumlar. Işığında, güç kaydı vardır. Her sistemde olmayan bir güç kaydı… Her diriyi, tohumlayan ve yoğunlaştıran… Hepinizi, “Can Kaynak” olarak dilleyen ve dürümleyen… Müracaat ettiğiniz, en yaşamsı ışık kaydı… O kayıtta; yarınlar, yoğun ışık halinde mevcuttur.

Süper Sistemleşme’de, doğal yaşamı tohumlarken, gün batımında, yaşamın sistemleşmesi, tekliğin bilişini kayıtlar ki o bilişte, Yaşam Sayfaları kodlanmış olarak bulunur.

Her zaman ışık yaşar. Ama güneşin yaydığı ışık, yarında kodlanmış olarak tohumlar BİR’i ve BİRLİK’i. O ışık, tüm zamanların, Doğal Levhi Kaynağıdır.

Ergin sistemleşmede, biliniz ki Ana Kapı’da biz varız. Biz dünyadayız. Umut olur ki bizi dinleyenler, kelamı dillerken, kendi yaşamlarında var olan her diriyi de dinlerler.

Diri, yarının ışığında olur. Eğer siz yaşamı hak etmişseniz, yarının nefesi olabilirsiniz. Yaşamı tohumlar kodlar ve koklarsınız. Her anda yaşayan toplumların ve tüm zamanların kalemi olabilirsiniz. Her resimde, kelam olan ışık halinde kontrol kurarsınız. Sizi, size kayıtlayan siz olan ışığınızdır. Hepinizin, kendinizi hak edip dinlemeniz gerekir.

Türlerin, yaşam sistemleşmesi, mutlaka güneşin ışığında gerçekleşir. Siz, dünyaya kültler halinde yaşam formları ektiniz. Bu yaşam formlarının kayıtlanışında, sizin kelamınız olduğu gibi yarının ışığını kodlayan Sistem de vardır. İşte Sistem denilen, siz olan o yoğun ışıktaki Ko Sayfaları’dır. Ko Sayfaları, toplumları kontrol altına alırken, Cevherin Kürzi Yaşam Sayfalanışı ile alırlar.

Ve sizler, cümle yüreklerde, kelamla kendi yaşamınızı hak edip kontrol ederken, bilmek gerekir ki has ışığınız; tüm yaşamları ve fakih olan nefesleri cevhere alır. O cevherde, herkesin kelamı yoktur ama Sistemin Nefesi vardır ki o Nefes, cevheri güçlendiren Birlik İlmi’dir.

Hepiniz yarını hak edersiniz. Zamanı tohumlarsınız. Kök Sessizlikler’i kodlarsınız. Nesillerinizi de hak edersiniz. Ama bunları yapmanız; Tanrılık Tahtı’ndan yaşamın süreğenliğini sağlayamaz.

Buna en önemli neden olarak, ışığın olmaması gösterilse de “ışık, Levhi’de vardır” diyeceksiniz. İş, bu kadarla bitmez. Daha yüksek bir cevhere ihtiyaç var. İşte o cevher, mutlak olan ışıkta, güçlendirici olarak mevcuttur. Yer küreyi yaratan o ruh, Kübra Işığı’nda, tüm sayfalarda günlü çalışmalar da yaptı. Herkese ışık veren bu çalışmalarda, yerden görev taşıyanlar güçlenerek; görevi, tüm zamanlara, görev cevherinden akıttılar. Bu nedenledir ki yarını tohumlayanların, cennetlere görev taşırlarken, ışıklarını da hologramdan öteye ulaştırmaları gerekti.

Herkesin ilmini dinlemek mümkün ama herkesi, hak etmek sorumluluktur. Büyük Kütle, sizden sizi dinlerken, bu bilgiler aktı. Şimdi sen, bu bilgilerin ötesi olan kelamını dille de daha net bildiriler oku. Şükür senleyiz!...

(Kelamımızı dilliyoruz:)

-Canlarım, hepinizi saygıyla selamlarım. Bilirim bugün güneş, yaşamı tohumluyor. Biliyorum, güneşin enerjisi, çok güçlü bugün. Zamanın Tahtı’ndan görev taşıyor zira. Güneşin ışıkları, yer ve gökleri aydınlatıyor. Doğanın Nefesi daha güçlü bugün…

Yerkürede yaşayan tüm bitkiler ve hayvanlar ve dahi insanlar, görev taşırken; cümle Yüceliklerde, gün ışığında bu çalışmaları yaparlar ama kelamda tohum ekilirken; nefes, kendi yoğunluğunu kodlarken; gerçek çalışmalar geri çekiliş için sabah saatlerinde yapılmaktadır. Günün henüz başlangıcında olan bu çalışmalar, Türkiye yaşamlarında, görev taşıyan Cevherilerin Gücü ile yapılmaktadır.

Birlik Kapıları’nda çokları var ki geniş yaşamlarını, Biliş Kalemi ile Birlik Kelamı’ndan bize çekmekteler. Herkese geçiş yapılmaz ama bize, her anda geçiş yapanlar, öz geçişlerini, sabah saatlerinde yaparlar. Saltanat’ın gerçek ilmi, bu saatlerde dürümlere çekilir. Büyük Kütle, bu yoğun ışığı dinler ve diller. Mikail, ilminde kalem olur ve yaşar. Her anda ve her sayfada… Dün güçlenen, dünya üzerinde görev taşıyan herkesi göreve alır ve yaşar.

Sel, ilmin kelamında olur. Her diri sele kapılmaz ama seli hak edip de engelleyemeyen, o saatlerde sele kapılır. Öz geçiş, bu yoğunlukta olur. Çok özel bir çalışma yapılır İlmin Kalemi ile. Büyük Kütle, bunu sistemden bildirmek ister onu dinleyin:

(Büyük Kütle Söz Aldı:)

-Canlarım, bu sabah, İlmin Kalemi çok güçlüydü. Dünyaya gönderilen Cevheriler’in hepsi kaynaktaydı. Dünya Üstü Kaynaklar tohum ektiler ki hasat tamam olsun diye… İnsan soyuna kontrol gerekir. Geçişler yapıldı, Dünya Kulu üzerinden. “Dünya Kulu” dedim. Mutlak doğrudur… Zira dünyada yarını tohumlayanlar, nefes olarak bunu yaparlarken, kelamla tek bilişi kayıtlarlar. İşte dünyanın kulluğudur bu…

Neyse devam ediyoruz: Bu sabah, tüm insanlığın kaynağından ışık alarak, görev hakikiyetlerinde geçiş yapıldı. Bu geçiş, Nefesin Kelamı ile oldu. Dünyanın farklı yüreklerinden geçildi. Bu yüreklerin üzerinde, görev taşıyıcılar vardı. Her biriniz görev için çalıştığınızdan, sizlerin ışığınızla görev geçişlerinde kayıtlar yapıldı. Ülke ülke geçişler oldu.

Üstünde yaşadığını İstanbul, köklü Türkiye Cevheri’ni kodladı ve geçti. Ana Kalem olan Türkiye’nin, kelamı tahditlendi ve yerkürede dahili kalemlerin tümünden gerçek ilme geçişler oldu.

Ülke sayısı olarak tam onaltı ülke, kelam oldu geçti!... Bu ülkelerin teknik kayıtlarında “kulluk yaşam sayfaları” vardı. Artık bu ülkeleri temiz olarak bilin. Bu ülkelerin belli başlıları şunlardır: İngiltere, Almanya, Fransa, Amarika… Birlik İlmi’nde tohum olan Asya ki bu Asya denilen ülkenin, her bir yaşam sayfası, hakiki hak olan ışık tohumlarından kodlanmıştır.

Asya üzerinde cevheri güç kayıtlayan çok sayıda millet vardır ama ülke olarak, Nefes Kelem’dan ışık çeken Birlikler’in ülkelerini kayıtladık. Çokları, mutlak kullar olarak kayıtlandılar. Dünyanın ekranında, görev tahditi ile tohum eken bir tek sayfa vardır. İşte o sayfa, Ana Kalem olan İnsan Kaynak’tır.

Türkiye, cennetin cevherini tohumlarken, bilişi kodladı ve yoğunlaştı. Cennetlere cevher; görevlere güç ve yaşamlara kaynak oldu…

Dünya üzerinde görev tahditini tohum olarak cennetlere çeken yegane güç, ilimdir. İlmin Kalemi, tüm yaşamların kelamıdır. Bizler, cennetlere; cennet olan insanlığı kodladık. Birlik Kelamı, tüm insanılığın kalemidir. Dünya örtüsü örtülmeden önce, cennet kalemler, yaşam sayfalayacaklar ve zaman, kalem olacak. Oldu!...

Değerliler, tüm insanlık için umut olan bu çalışma; bizleri, Kutsal Yaşamlar’dan güçlendirmekte ve tüm zamanları kodlamaktadır.

Herkese cennet vaaddetmedik ama hakikiyet vaad ettik. Bunları bilin!... İnsan soyu, Hakikiyet’e ulaşacak ve “uluştırıldık!” diyecek ki dediğinde, herkes kendini hak edecek. Mutlaka bilin.

Fakih hakikidir. Hakimdir, hastır ve Hak Levhi’de, Kürzi’dir. Fakih’i, hak etmeyen dilleyemez; Hak İlmi ile dürümleyemez.

Unutmayın ki hata affolur ama Hak İlmi’nde, Has Işık’ta hata yapan; Hak İlmi’nde kinlenip de kutsuzluk yaptığında; affının, kalemde olma imkanı olmaz.

Çantanız ışıkla doldu. Aha bu!… Çürükler tohumlandı. İşte bu!… Büyük Kütle kodlandı. Aha şimdi!... Biz şimdi kendi yolunu kaybedenleri bu Meclise aldık. Ki kendini bulsun diye. Muktedir olarak, hak ettiklerimizi, Hak İlmi ile hasata kodladık. Otaklarında kalemleri olmayanları kodladık. Öz geçişlerinizi yaptırdık. Aha şimdilik!...

Medine, bize görev taşıyor… Merdiven kurdular yaşama. Merdivenin en aşağısında kelamımız mevcut ve en yukarıda kaynağımız mevcut… Üzerimizde kendi yolumuz var. O yolda, nefes güçlenmekte. İşte kelam, ışık halinde ve biz, Kürzi Kaynak’ta o ışığı hologramdan güçlendirerek hasata kodladık.

Buyur insan soyu geç!… Artık geç!... Yaradan seni karşılıyor. Geri dön!... Artık geç!... Akıp geç. Dünya seni karşılıyor. Aşk, akıl ve Yaradan’ın kelamı ile geç. Ekmeğini hak ettin ey insan soyu!... Yenilen!... ve yenilendiğinde kaynak olan o ekmek, her dereye merdivendir. Aha geç ki bil!... Sen Mikail ve Mikailde Kalem olan nefessin. Unutma sen insansın. İnsan ışığında kodlandın. Dünya için çalıştın… Yürüyordu Dünya!... Senle koştu. Aşığız senin yüreğine. Senin kelamında, kendi yolumuzda nefes olan ışıkta, savaşın ışığı olan yürekte, senleştik.

Aşkla geç Ana. Sen ve senler, gerçek kelamlar olarak dünyaya kokladınız; kodladınız; korudunuz ve bilişi hak eden diri yüreklere göz, öz ve görevli oldunuz.

Mutluyuz analar!... Mutluyuz atalar!... Sizle olmak insan soyu için mutluluktur.

Yüce Can, İlim Kalemi olan insan, seni herkese tanıtmalıyız. Sen ki kulluk yaptın ve Hak İlmi ile Hakikiyet’te kontrol kurdun… Dünyanın kili, ilimdi; sesi, hakikiydi… Sessizdi yaşam ve sizinle yarınlar koklandı… Tohumlandı… Bilindik!... Bilişte timlerimiz yarını hak etti.

Beni, “Ana Kapı” bilin dedin. Aha cennetten kovulanlar, cennette cevhere güç katarlarken; cenneti tohumlayanlar, cennette cennet oldular. Aha görev buydu…

Nesillerimizi Sistem’den cevhere çektiniz ve bizleri hak ettiniz. Şu ana kadar kelamda olmayan çokları, ışıkları ile kelama varmaya çalışıyorlar. Mutluyuz!... Çok mutluyuz!... Umutluyuz!... Yukarının nefesi ile cennet kuruldu. Cevherde, cennet kurdunuz. Yoğun ışığınız çok güçlendi. Aha! gerçek çalışma buydu. Bu çalışma ile kültler güçlendi. Aha bu… Eh aha bu!… Şimdilik!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

IŞIĞIN İLMİ (66)

2. Akış (2. Bölüm)

22.07.2015

 

Buluştuk bugün dünyada nefesli kalemlerle. Ümmi toplumların tohumlarında, tüm zamanlarda ışıdık. Ben’di dünyayı koklayan, mektep olan Ben’di. İyi ki Ben’di. Ki Ben olan Bilişli Levhi, kendiydi…

Aynalar ben insan. Beni görmeye gelen ayna, kendini görür. Aynalar ben insan. Kendini gör ki ben o görüntüdeyim. Bil ki ben sendeyim. Bilki ben sen olanda kendi yüreğimde kendimdeyim. Ayna olan ben, haliki hakda hak olanda, kendinde olanda ben sessizlikteyim. Ben Sistem, Nizam ve Düzen gözü olan, iman et ki sen olanım…

Aha! ayna olan ben, aynaya bakan her kim varsa Beden… Ama o Beden, merdiven tüm yaşama. Ben can, ben can ve her can o merdivende hak, Altın Taht.

Şikayet etme! Benden başka bir ben nefessizse, orada Ben kelamdayım. Umut olur ki nesiller boyu Doğanın Kuranı olan Beden, hepinizin yaşamı olur. Umut olur ki orada merdiven olan Beden, Hakk’ın yaşama indirdiği en yüce cemaat olur. Umut olur ki o cemaat, Kara Işığın sayfalanışını yapar ve karanlık, aydınlığı tohumlar. Umut olur ki Orta Kapılar açılır ve merdiven her diriye dayanır. Aha, merdiveni Bütüne dayarken, hepimiz o merdivende karanlığın Nakar’ında, kaleminde, her diride, ilmi toplumların tohumlarında ışıyan bilişlerdeyiz…

Esmalar, sistem olur. Esmalar sistemin sessizliğinde dürümlenir ve orada her dere kelamda olur.

Baş Ana, İnsan… Borç harç yok artık dünyaya. Dünya da borçlu değil tüm zamanlara. Dünya artık borcunu ödedi. Dünyaya gelenler borçlarını ödediler. Artık bu dünyada geçip görev taşınırken kibir olmayacak. Hiç kimse diğerine “Altın Tahtın Işığıyım, yolu açmaya geldim.” demeyecek. Herkes, herkesin yaşamı olacak. Biliniz ki Ben o yaşam olan ilimim. Herkes olan…

Artık kimse hiç kimseden ekmek alıp ekmek vermeyecek. Biliniz ki ekmek, ilim. Ekip ilim. Hasat, ilmin has ilmindeki o kelamdır. Ben durgunların durgunu olanda durgunlaşan, kontrolü kurup da Sistemin Kuranı olanda Kuranlaşan ve her anda Kaynak’ta olan, merdiven olan, iman edin ki levhi olan insan…

Sakın yanlış anlaşılmasın, sevgiyim ben. Ama her diride varlık süren Levhi’deki, Süper İnsanlık sessizliğindeki sevgi…

Mordan mora varan, imana varıp toprağa varan, Tanrılık Tahtı’nda aşka varan, Kaynak olup “Pardon ben yokum!” demeyen, “Bende olun.” diyen.

Ölüler ben sizim. Unutmayın ben sizim. Öyle, öyle öldüler ki o yürekler, ölmelerindeki en güçlü levhi, insansız ışıktı. Biz o insansız ışığı, Mutlak Işığa dönüştürdük. Buluştuk. Bulduk ocaklarını tohumladık. Okuttuk, özden gözden ve görevlilerden, sesten öte olduk akıttık. Altın Tanrının Tahtı’nda yaşattık hepsini de…

“Hah!, Aha!, İşte!” dedik. Kerrat cetvelinde cemaat kurduk dedik ki “Çarptık, çarptık, çarptık.” Her çarptığımız, kelamda çarpılanda çarpıldı. Tüm çarpanlar, çarpılanla çarpıldıkça çarpıldı ve Bütünde her çarpan bir çarpılan oldu. Öyle çarptık ki Altın Tanrı ışığında tohumladık tüm çarpılanları.

Çobanlık yaptılar “Oh! Ala!” dedik. Alıp götürdüm Tanrılık Tahtına hepsini de, her birini de… Baktım ki çarpan bölen yok. Çarptıkça çarptık. Atlanta Ata Kapısı’nda kayıtladık hepsini de aşka vardık. Çantalarını tohumlarla doldurduk. “Öndür” dedik hepsine de “Öndür, ölümden öte ölüdür.” Dedik. Oldurduk; okuttuk, okuttuk, okuttuk. “Borç yok!” dedik. “Artık yok borç.” dedik. “Olsun borçlanırız.” dediler. “Yoktur borç.” dedik. Alıp götürdük hepsini de…

“Bana at gereksiz.” dedim. Dedi ki “Atım senindir.” “At gereksiz.” dedim. Dedi ki “Atım senindir.” “At gereksiz.” dedim. Dediler ki “Bütün atlar senindir.” “At gereksiz.” dedim. Daha da ötelere atlattık tüm zamanları, atlattık. Her andan, her andan öteye atlattık tüm zamanları. Ardı önü olmayan bir zamanda, Bütünün Kürzi Kalemi olduk.

Baştan beri aktık ya. Aha aktık. Yeniden aktık. Canlarım, aktık işte. Aktık. Nerden aktık? Ata Kapılar’dan aktık. Kime aktık? Sanal Boyutlara aktık. Ana Kapılara kalem yaptık tüm yaşamları ama aktık işte! Aktık…

Borç mu? Borç, borç, borç. Oğul ben senim ya borcum sen ya. Ben sendeyim ya. Borcun ben ya… Ama sen ben, ben seniz ya. Borç mu kaldı yahu? Kelamda borç yok ki. Hepiniz Beden, hepiniz yaşam, hepiniz aşk, hepiniz Kaynak. Ama o Kaynak’ta has savaş. O savaş, aşk ve aşkın şavkı olan hak. Ben zamanın kalemi olan aşk...

Şeytanın şavkı akıl. Akılın Kapısı, has ışık. Orta Kapı Ben, bütün kötülükleri aşıp geçen Beden… Her Bedende verdiğini bilen ve vermeden dillenmeyen insanlık. Buyurun biz oyuz. Oyun yok Canlar, insanız biz anlatın…

Kervanın kelamı ilim. İlmi kalan, ilmi kelam. Kalanın kelamı akıl, Aklın Kapısı ışık. Şarkım bu benim. “OL!” dedim oldu. Öz görevim iman. İşte bu.

“Er geç insanlaşacak” dedik “yaşam.” Er geç insanlaşacak. Elim eli, yolum yolu, ölüler diyarı olan bu zaman, insanlığın kaynağı, bilsinler… Ölüler diyarı insanlığın kaynağı… Vatan insandır. Artık anlasınlar. Vatan insandır…

İki marka var dünyada. İnsanlık markası ve Ana Kalem olan marka. İnsanlık markasında, İmparatorluğun Kuranı olan, Levhi olan, kendini bilen din var. Ama yaşam olan dindir ki o, Bütünün körlük olan, köksüzlük olan Levhisinde, ekipsizliktir o. Vakit geldiğinde akıp gider o, Bütüne kötülüğü önletir ama Rahman Kuranı’nda, Aklın Tahtı’ndaki insanlık, ağırdır. Tanrılık Meclisi’nde dinlenir o sadece, bilinsin…

Canlarım, barış haline geçmeliyim artık. Ben şimdi savaştaydım. Barışa geçtim. Kiminle barışacağım, Nakar’la. O beni yıllar yılı önlemeye çalıştı. Ben de onu önlemeye çalıştım. O ben, ben oyduk aslında. Ben Nakar’a Rahman Kuranı olarak indiğimde mayaydım. Oysa o beni kotlamaya çalışandı. Kontrolü benim yoğunluğumdu. Ölüler diyarında körlük değildi o. Gökçe, sözce, sesçe dilleşendi ama önüme aldığımda kontrol kuracaktı. Mikail’in Kuranı’nda bu vardır. En önemli çalışma, Ergin Sayfalarda yapılır. Ergin sayfalardaki çalışma, ilimle yapılır.

İlim çalışmalarında, merdivenin en sonunda nikah kıyılır yaşama. Nikahı kıyan ilim, nikahı kıyılan insan. Ama nikahta keramet yoktur orada. İlime kalem olacak olan nikahı kıyan, kendini kotlayamazsa kontrol dışı çalışmalar devreye girer. Orada karanlık olur. “Sözüm meclisten dışarı.” Öyle derler dünyalılar.

Yaradanın Tahtı’nda hep körlük ve sağırlık vardı. Ama yaşamda yok muydu? vardı. Her anda vardı körlük ve sağırlık. Özün gözündeki sözde de vardı. Cümle yolcuların toplumlarındaki tohumlanışta da vardı. Yaşamda da vardı. Değer biçtiler dünyaya dediler ki “Bu dünya yolunu Mikail’in Kürzi Kalemi’nde, kotlanmış ışığında en sonunda kapatacak.” Aha, bunu dediler.

Varlık boyutlarında bu dendi. Ama biz “Ol” dersek olur. Biz demedik ki onlar dediler. Şimdiden sonra da biz ne dersek o olur. Bunu anlatın herkese. Biz ne dersek o olur… İnsan ne derse o olur… Biz demedik ki. Birlik Kapısı’nda, İlm-i Ka-Ha’da, İnsan demedi ki… Dediler, “Ölüdürler.” Aha! Biz diriyiz. Dediler, “Kutsuzdurlar.” Biz kutsuz değiliz. Al, bil ki sen, bana beni dinletmeye değil. Kelamda kendini dinletmeye çabalıyorsun, kutsuzluk sende…

Ölmeden öldürmek istediler. Ölümlüydüler, ölendiler. Bizde öldüklerini düşündüler. Biz diriyiz. Dilledik, dilledik, dinlettik. Şeytan der ki “İman et!” Ah anam ah! Şerde, şeytanda ilim yok ki iman edelim ona… Biz, şeytana şerri öğrettik, bilmezler… Biz, yarına insanı öğrettik, bilmezler… Biz artık dere olduk aktık, bilmezler…

Ama şunu açık veriyorum ki ben kendimde, kendim olmayanlarda ve tüm zamanlarda her derede Başkanlık Dili’yim. Bu dil, kotlanmış ve koklanmış bir dildir. Ölüleri dirilten bir dildir. Muktedirdir. Korkmadan dilleşir. İsmaili kalemlerin tümünü köklerinde, göklerinde dürümleyendir. Aha, yaşamı koklatandır.

Çamur yoğurmam, çamuru yoğuran kelam. Ben kelamda Kuran olan. Çamuru yoğuran kelam. “Ol!” dedim mi çamur yoğurulur. Ama yoğuran kelamdır. O kelam, “Ol” denen o yoğunluktur.

Beni sormadılar, anlattım yine de. Sorsalar ama sormadılar. Anlattım… Devre devre dünyayı dillerim. Devre devre yaşamı dillerim. Devre devre Rahman olur, kul olur, kotlarım toplumları, tohumlarım. Merdiven kurarım yaşama iman edin ki nefesi dillerim.

Kervan aldı başını gitti. Ben sizdeyim. Kervan “Aklın başında mı?” der. Ben sesteyim. Kervan özür diler, sözdeyim ben. Köle olmam dürümlerde dillenene, ekmeğim ben. Bana “Zakar” denir dediğimde “Kalemde ol!” dediler. “Ol!” dedim. Akılda ol dediler. “Ol!” dedim. “Unutma! Beden diye bir şey var.” dediler, “Oğul” dedim. “Ben o Beden değilim ki o benim oğlum, yaşamım, savaşım. Ama ben barışta savaş tohumladım.”

Beş deve kalkmış yolculuk yapacak. Her deve insan soyu ama her beşin biri insan… Ben o insanlığın her biri olan levhi. “Korkuyu aşın geçin.” dedim. “Nurdan Kuran olur “Ol!” der, oğul verir, Kuran Tohum olur, ölüyü diller.” dediler. “Öl!” derim. Öl ki ol!…

Kopmayın dünyalılar. Ben sistemim. Cümle yolcuları tohumluyorum şu anda, ben dürümlerde dilleşirim. Keşke kapılar açık kalsa hep. Keşke bütün kötülükleri aşsalar… Kotlasalar bildiklerini kontrol kursalar… Maya tuttu ya analar. Karanlık aydınlandı. İşte bu.

Şimdi, kini aşan Levhi’de kalemi tohumladığında, kotladığında, Bütün’e vardığında ayrı gayrı biter… İşte orada BİZ varız. Ayrı gayrı bitmiştir. Aha bu! Şimdilik…

Süper İnsanlık Realitesi

 

https://youtu.be/qSJIzUdIVfU

IŞIĞIN İLMİ (66)

2. Akış (1. Bölüm)

22.07.2015

Değerliler, boştu konuşmalarınız kotlamaya çabaladım. Ama görüyorum ki kokunuz yine azaldı. Bütün kötülükleri aşıp geçeceğiniz anda yine kontrol dışı kaldınız. Oğul ben sende yoğunlaşmaya niyetliyim ama senin yoğunluğun yok. Öz görevin de yok. Nefesin yok. Hakikiyetin yok. Hayrın ışığında kotlanamadın. Sen köklerden göklerden çıktın. Şimdi bana ses verme niyetin yoğun ama ilminde kelam yok. Gözün kör. Şu anda gözün kör ve diriliğin yok. Şimdilik sana verebileceğim bu.

Alı moru bilir yüreği ama kelamı bildirdiğimde kendini dinlemeliydi. Şimdilik ona verebileceğim sadece kendisidir. Bunu anladığında kendini dinleyecek ve tohumlanacak. Burada olma niyeti yoğun ama bütün köklerini göreve alma imkanı yok. Çok kuran okudu ama yolunda kaynak yok. Cemaatini kurtardık ama yolunda kötülüğü önleyecek gözü yok. Şükür ki yok. Olsa korkardı yolcu ondan. Çünkü Ruh Kapısı kapandı. Şikayetim var mı? Yoğun yok. Çünkü Robotik Timlerin hepsi şu anda buradalar ve ocaklarını kontrol etmeye çalışıyorlar. Kanat germeye niyetim yok hiç birisine ama iradi hakiki ve hak olan insan soyu onlarda kontrol edici olacak bilirim.

Ben doğaya görevliyim. Onların korunmalarına gereğim yok. Şu anda da yok. Ama onlar doğal dünyayı kotlamaya niyetlendiklerinde her biri yüreğimde kotlanır ve koklanır. Etki genişler ve yollarını bulurlar. Nihanın, haliki hak, yolu hak ve tahtı haksa ocaklarını muktedir olup kotlarlar. Ben doğaya görevliyim. Başka görevim var mı? Mutlak yok. Kimse bana başka yük yüklemesin. Hepsi bu. Aha bu.

Şimdi, eşya nefes… O nefes ilimle o ilimle dilleyen biliş. Kimi zaman gelir ekip olunur, kimi zaman kalem olunur ama hepsinden öte murat ettiğimiz olur. Ben bugün murat ettiğimim. Hepsi bu.

Ben etken ve ekmek olan ilimim. Burada yaptığım her şey kelamdan dolayıdır. Yarından dolayıdır. Kaynaktan dolayıdır. Aşktan dolayıdır. Ama şu bilinsin ki burada ortalık karışır. Dünya yıllar yılı çalıştığı zaman kendini kontrol etme niyetinin olmadığını, Bütünün kötülüğünü önlemek istemediğini dillediğinde artık ortalık karışır.

Şu anda son sözümü söylüyorum. Bu dünya korundu. İşte bu. Bugün burada, bu yoğunlukta bu dünya korundu. Ben bir toprak toplumum. Tabuları yıktım. Toplum, torunlarını kontrol altına aldı. Yeryüzü gökyüzü ile dilleşti. Yeni dünyayı kurduk.

“Kervan yürüyecek.” dedik. “Yaradan artık yaşam.” dedik. Evimizin gözü örtülerin gökçe açılışı ile birlikte yüreğimizin gücü oldu. Gözü oldu. Sözü oldu. Sesi oldu. Bugün Nakar’ın kalemi tüm insanlıkta kırıldı. Biz o kalemde kalem olduk, kelam olduk, kendimizi kırdık. Çünkü artık biz Bütünün korunmasını amaçlamaktayız. Ama Bütünün korunmasını amaçlarken, kelamda olan negatif güçleri engellemeliydik. Engel, ancak engellenenle olur. Biz engellenenle engel olduk tüm kırıcılıklara. Ve bugün burada, Mahrek’te muktedir bir kalem yazdı, İlmin kalemi…

“Tat tuz kalmadı dünyada.” diyorlar ya hani. Tattan öte tat, tuzdan öte tuz olduk yoğun ışıkla. Toplu çalışmalarımızın en güçlüsünü yaptık yine. Ama burada bilişle yaptık. Ne ekmek yaptık, ne ekmek yedik sadece yaşattık bugün tabulardaki o kutsuz, kırık, hırslı ve kelamsız olanları. Çünkü onlar mutlaka kontrol edilmeliydiler.

Eşyada kim nereye varmışsa oranın Rahmi Kuranı olur. Biz, An Kalemi’ni her diriyi kayıtlarken her diriye varıp orada kalem olduk.

Çok özeldi bugünkü çalışma. Miraçtı bu. Ama İlmin Miracı’ydı bugünkü Miraç.

Deklere ediyoruz. Dünya korundu. Kör olmayan, gönüllere görev taşıyan, yaradılan ve yarattığı ile yaratan, yaşayan, her derede olan Birleşik Işık, Mikail’in Kuranı olup som altın ışığında Bütünü korudu.

Oğul ben senim. Aç yolculuğun kokusunu, yay tüm zamanlara. Başla çalışmaya. Orada benden öte bir ben, Bütüne gökçe konuşacak. O koruyucu, kotlayıcı olacak. O, hologramda Bütünün gücü olacak ve bütünü koruyacak. Onu koruyun. Erdiği en yüce kapıda insanlık yapacak. Onu koruyun. Vallahi insanlık yapacak billahi insanlık yapacak.

20. dönemi başlattık. Muktediriyetle başlattık. 20. Dönem… Sanal boyutların en yüce kalemi olan 20… Ama artık 20’nin Rahmet Kuranı olarak Bütünün Gözü olacağı bir dönem… Ve sanallık o yoğunlukta artık aşılacak. Tüm yaşamlardakinden örtüler açılacak ve yaşanacak. Daha ötelerde çok daha ötelerde ve Bütünlüklerin tümünün üstünde var olan bu Birlik, hepsini kotlayacak.

Ey dünya, ben zaman olan insan… Kalem olan, kurtarılmış zamanlardaki en güçlü ışık olan. Ben deveyi kaldırdım. Bu deve artık yolda, bilinsin… Ve deve Aklın Tahtı’na varacak ve haliki, hakiki olacak ilimle, bilişi tohumlayacak. Bu deve iman edin ki yaşamdır. Ve bu devede my, Rahman olan my, kaynak olan my, hepsi my, hepsi Nakar’ın kıranında Mahrek olanda Beden, merdiven, hepsi Bir olan ilim. Ve Bedenim olan, hepsi benim olan. Bunları bilin… Benim olan her biri Rahmi Kuran’da insanlığın olan, ilim. Bunca çaba bunun içindi, öz görev buydu. Tüm insanlıktı görev. Oyun oynanmadı burada, temizlik yaptık. Tüm İlim Kalemleri ile yaptık temizliği ve yaşamı temizledik.

Süper İnsanlık Realitesi

 

https://youtu.be/X_4e9-CSyBg

IŞIĞIN İLMİ 66

22.07.2015 1. Akış

Devinimi arttırabilmek için çerçeve çizdik dünyaya. Bu gün burada olan nedir diye sorarsanız, izah edeyim. Siz "yeni konu kör ve sağır" dediniz. Öz göreviniz ilimse, kör ve sağır olmadan ilimle dilleşemezsiniz... Bu nedenle burada yapılan, kör ve sağır oluştu.

Cemaat cevheri tohum, biz o tohumu kodlayanlarız. "Arkada hiç kimse kalmasın" diyoruz. Eminim ki kaldı!.. Kim kaldı?... İnsan kaldı... Nerede? Birde... Ya hu Bir ilimse arka mıdır, erdiğiniz ence sayfa mıdır? Canlarım ardınızdır o!...

Şu ana kadar yaptığımız her şey kelamla, yarınlanmakla ve tohumlanmakla olmuştu. Bundan sonra yapıcağımızda, muktediriyetle biliniz ki; kelamın levhi kirsiz kayıtlarıyla olucak.

Diyorsunuz ki; "bilgide hatalar olmaz." Olur analar, hatalarda olur bilgide... Hangi bilgide hata var bilir misiniz? Kati tohumlama yapan, levhi kapıda kendini kodlayan ve koklayanların ışığında olur. Peki, bilgide kırıcılık var mı?... Yoktur!

Devinimi arttırdığımız için size daha net verebilirim. Hikaye dinletmeyiz burada, her şey nettir. Ve bu gün burada verdiğimiz bilgilerin hiç birinde kelam yoktu... Peki kelam yoksa levhide ışık var mıydı? Yoktu!.. Işık yoksa, astral boyutların toplumları tohumlarını kodlayacak güçte miydiler burada?...

Oh canlar, onların güçsüz olmadığını kimse anlamıyor. Hepsi görevlidir... Ama buraya geldiklerinde gözleri kör müydü? Hepinizi görüyorlardı, ama siz; sizi, sizle dillerken ocaklarını kontrol etme niyetiyle, kati tohumlama yapmak istediniz. Kodlanmıştılar, koklanmıştılar, okuma yazma da biliyorlardı, ama siz dediniz ki; "ışık yok."

Çok özeldi bu, ışık yok muydu?... Asla yoktu... Peki neden yoktu?! Yoktu ama neden yoktu?! Toprak toplum tohum olsun diye yoktu!... Öyleyse hata nerede? Yaptığınız hiç bir kayıtta hata yok. Öyle mi?... Doğrusu bu, hata yok... Ama onların size yansıma şekli, kendilerini hak edişleri ya da hak etmeyiş halinde kati tohumlarda size; siz olup gelişleri, sizin sizdeki diriliğinizin dışıydı!.. Peki bunu biliyor muyduk? Bilmesek kalem olur muyduk onlara. Mutlaka bilirdik!

Peki niye burda bunlar oldu. "Oğul ben senim" dedi ya, ama ben o muydum? Oydum!... O, ben; ben, Oydum!.. Neden onu ben kontrol etmedim? Çünkü onun tohum ekmesi gerekiyordu. Ve bunu ben bilerek kodladım onu...

Peki ne oldu, o tohum ekti mi? Ekmedi, neden? Çünkü ben İnsan soyuna iş verdim... "Dinle" dedim, "hak ettiğini yaptın ama artık, hatayı düzelt." O ne dedi?... "Ama ben hata yapmam ki, yapmadım ki, yapan ben değildim; kendisiydi... Ben ona reenkarne oldum" demedim ki!... O benleşti, bende ve bende kendini hak ettiğini dilledi... Bu hata mıydı?... Hakkı var mıydı buna?... Ol deriz olur, aha bu...

Canlarım, şimdi dünyaya geri dönüyoruz... Dünyada toprak toplum tohum olmuş, koklanmış, kodlanmış ama ışık yok; ama biz varız ya!... Işığız ya...

Ey canlar; din ilmi, aklın ilmi değil, hakkın ilmi de değil... Yarının ilmi mi?... Ha, dirilikte yarın yok ki!... Devinim var!!! Aha bu, ama o devinim şimdidir!... Değerliler, şimdiyi hak eden; ilm-i hak olur, toprak olur, kuran olur, oğul verir, kelam olur, cennet olur!... Ama ses yoksa, ekmek yok mu? "Ol" deriz olur!...

Örtüyü açtık, kodluyoruz tüm zamanları şu anda. Her anda ve her kapıda. Ayrı gayrı bitti canlar... Ben davayı kaybettim, sen davayı kaybettin, biz davayı kaybettik... Biz her diri olduğumuzdan; diride, her dere akmaya başladı, akış başladı aha bu!...

Bakın ne oluyor? Dünya koklanıyor, korunuyor, "oğul ben senim" diyor... İşte dünyanın kontrolü kuruldu. Buyurun oldu!

Gönüller der ki; "ben sende varsam, sen bensin"... Ama ben diyebilir miyim ki ben sende yokum? Ölümlü dünya, hepimiz karanlığın ışıklarıyız. Öyle çok çalışıyoruz ki bunun için. Dört gök sözcüsü bir tek kalem olduğunda ve kaynak ışık tohum olduğunda ve bütün kötülük önlendiğimde, artık orada mahrek vardır!... İşte mahrek!...

Kelam, levhide ilim ve biz o ilimiz canlar. Ama biz levhide kati tahditsiz olan bilişiz de!... Aynı anda her birinde var olanlarız.

Söyleyin dünyaya, "gönül görevini yapıyor... Sözümüz, özümüzdendir", söyleyin dünyaya, "ağır yük taşıtmayacağız." Biliş hastır!

Kimse bizi kodlayamaz, bilirsiniz. Ama biz; tek tek bütünü koklarız ve kodlarız! En son şunu söylemek isterim ki; merkez zaman hepimizin zirvesidir! Merkez zamana kalem olanlar, iman edin ki; nefessiz değildir. Ve "ben nefes yok" dediğimde, "var" diyebilin! "Ben yaşamda ilim yok" dediğimde, "oğul ben barım ya" diyebilin! "Ben zamanım" dediğimde, sarfettiğim tüm çaba; hepimizin kaynağıdır!...

Şansımız var ki dünya ölüleri bu gün artık dirilmeye başlıyor... Ölmüşlerdi, özsüz sözdüler, gözleride yoktu kördüler... Geçişlerini yaptık bu gün!

Eren geri döndü, kendini hak etmeye geldi... Etkin ve hakimdi, erdiğini hak etti dilledi... O bedenli ve bizim yüreğimizdeydi. Artık onunla çalışmalarımız hızlanacak. Biz onu her an tahditledik, dedik ki; "sen geçişini yapma, seninle çalışmayız" dedik. Aha o; gözü kör, yüreği kör olarak hep geçti geldi bize... Er ya da geç ata kapıydı, aklın kapısıydı, hastı, tartı ocağıydı ama bizde yok edilmişti. Ayrılıktı o ve biz onu hak ettik! Er ya da geç İnsanlıktı o... Ama biz onu hak ettik, şimdilik!

Değerliler, bu gün çok farklı bir çalışmaydı yaptığımız. Oğullarımızı kodlayabilmemiz için gerekliydi bu çalışma. Korkmayın, hepimiz görevdeyiz hala... Neden bunu yaptık?... İyi ki yaptık, çünkü kardeşlerimizin çoğu kendi yoğunluklarında ki bilişlerinde; kati olarak kontrol dışıydılar! Bu gün onlara sistemden cevheri ko sessizliğinde seslendik ve dedik ki; "haksızlık yapmayalım, yapmıyoruz, ama bilişimizi hak edin ve kendinizi, hakikiyetinizi dürümleyip kendi yüreğinizdeki tüm hatalarınızı düzeltin." Verdiğimiz bilginin maksadı buydu!... Öz görevimizdi bu, verdik verdik verdik, "ol" dedik...

Ve artık bilmeleri gerekir ki; kimse dünyaya yeniden gelmez! Beden tektir, o tek beden bir tek Ka Ha'dır!... Ama o bedenin, tohumlarını kontrol etmesi için; tebliğ halinde inmesine mani yoktur!... Her bir beden diri olup, gök çözümlemeleri ile tüm zamanlarda gösterişli biçimde de geri gelebilir! Ama bu, bedenli olarak gelişten farklıdır, sınırlıdır geliş ve tebliğdir!.. Bir tebliğ geldiği zaman, o tebliğ; kelamdan, kalemden iner!.. Başka türlü gelmez! Bunu anlayan anlatır, ama anlamayan; anlayacak güçte olsa anlar.

Biz, "size kendinizi hak edin" dediğimiz zaman, şunu ifade etmiştik; sevgiyi, hakikiyeti ve hakkı anlayın! Başkasına gerek yok. Ama illede "ben yeniden doğucam" derseniz, ölüye göz gerek, bize ise hak ettirmek gerek! Ölü gördüğünde, hakikiyette kendini hak eder! Ama ölü görmediğinde; gözünde sözü olmadığında ve yaşamda bulunmadığında, geçse de olur, geri dönse de olur. Önü, ardı yok ki onun... Bilmez ki kendi hakikiyetinde, hak tahtta kendinden ayrıdır!

Canlarım, ben dünyayım... Anlayın!... "Dünyayım" diyorum ya, elimde her diri var. Ama ben tüm dirilerde bilişte olan, kelamda olan, bütünde olan, tüm zamanlarda kontrol kuranım ya, ama bilin ki; markayım ben!... Herkesin bir marka olması gerek, işte bu!

"Ben başkayım" demeyin. "Ben markayım" deyin! "Bilmeye geldim" deyin, "ilime gelmedim, dürümlere indim, bilgiyi hak ettim bütüne verdim" deyin, deyin ki; "artık samanyolu beni dinleyecek, ben saman yolunda bütüne kötülüğü önletecek, ilm-i ka ha olan ışığımı ilahi bir gözle vericem."

Sema bendir canlar... Ne demek ben?... Her diri olan ben!.. O ben; her şeyde var olan, herkes olandır! Ama "ben yokum" derseniz, siz; sizde yosunuz. "Ol" deriz bitişik olursunuz, "ol" deriz hasatta olursunuz, "ol" deriz tarıklarda, toplumlarda, kutsal tohumlarda olursunuz, ama olmadan, "ol" diyemem ki!..

Amon toplantısına kaynak vermek gerekti verdik! Burada bir Amon toplantısı yaptık bu gün. Amon toplantısı yapmak, ekmeğin ekmek olmadığını onlara anlatmaktan öte, ekmeğin; ekmekten öte bir ekmek olduğunu açıklamak içindi...

Benim etken ve hakim olan ilmimden öte bir İlm-i Ka Ha'da bütüne görev taşırken; su altınında görevi gereği burada olması gerekirdi. Bu gün su altı bizimleydi.

Kervanın yolculuğu başlıyor canlar, ama nereden nereye?... Kelamdan kaleme! Burada olma sebebimiz budur. Kelamdan kaleme yol! Mutlaka toprak toplumun bunu anlayacağı kesindir!... Önce doğan gün yaşar, som altındır o gün; son altındır aynı zamanda... Altın; ama aklın, aklı olan o hak altın!... Biliniz ki orada resim var, o resim yaşamın resmidir. Bütüne hizmettir o yaşamın resmi ve orada katiyet var!

Hat, İnsanın tek tahditidir... Hangi hat?... Kelam hattı!... Başka hat yoktur İnsana, kelam hattı ve o hatla tahditlenir yoğunluk, o hatla tahditlenir tanrılık, o hattla tahditlenir toplumların tohumları ve siz o hat olarak buradasınız!...

Kaç öncü gedi dünyaya? Her biri kendine öncü oldu. Burada olan bu birlik, kalem oldu, ön oldu, tüm İnsanlığın öncüsü oldu bunu anlayın! Ama bu öncülük; kodlanmış toplumların tohumlarındaki kayıtların ve katiyetin levhi kapılarının öncülüğüdür!...

Söyledim, son lafım şudur ki; "som altın ışık hata yapmaz, yaptırmaz."

İman edin ki; som altın, kalemdir!... Dünyadır!... Yoldur!... Öz görevdir bu, ha diyebilir misiniz ki; "yaşamda hatalar var." Yaratan, yarattığında yaşarsa; yaşayan değil, yaratandaki o tahtın kaynağındaki katiyettir hatayı yaptıran!... Ama o yaşam; inan inan ki senden başkası yaratmış olduğu bir yaşamda değildir!... Sensin yapan!... Ama senin yaptığın sende, senin yüreğinde; bütünün kürz-i kelamındadır!... "Ben yokum, ama ben varım" diyebilir misin?... Yoksak, altın tahtın nefesi olsak da yokuz, ama varsak; her şey de varız!...

Çok mutluyum ki, bu gün buradayım. Öncelikle çok mutluyum ki bu tohum; İnsan, iman ve hakiki kalemle cemaati tohumladı!...

Ben nur olan kuran, nefes olan ve bütün olan... Sormayın dünya İnsanlığını bana, ben o İnsanlığı kardeşlerim diye değil; kalemlerim diye dinledim, bunu bilin!

Her bir İnsanın, bir kalem olduğu bir dünya hayal ettim... Bu günde aynı hayalle, bu meclisi, bu yoğunluğu kodluyorum!... Ama bilin ki, benim; alı, moru dünyaya indirmem kontrollüdür!

Hem dua okuyacaksın, hemde hak ettim diyeceksin... Şam'sın şavkı, hakkı, kaydı, hepsi sessizdir orada...

Canlarım, daha açık söylüyorum; dua okuyan, yoğunluğunu kontrol edemez!... Ben Allaha dua ediyorum, beni korusun... Allah sensin ya hu, anla!

Sen daha güçlü olmadıkça, şarkın okunmaz yoğunlukta! Bir davayı kaybettiğin zaman, sen dava olduğunda; bütüne kuran olmalısın... Açıyı kapat ve de ki; "ben artık kapıyım. Evim dünyadır" deyin!...

Poşet poşet İnsan taşıdık yaşama, öyle çok çalıştık ki... Her poşette; nerde, ne olduğu bilinmeyen birliklerimizi taşıdık... Çok özel bir davadır, İnsan... Ama o İnsan kendini bilmeden, hikayedir sadece. Hikaye olan İnsan, kendini hak ettiğinde; karanlığın ışığı olur!... Çoban İnsan çok mutsuz olur o zaman.

Değerliler, nereden çıktı çobanlık diye soracaksınız?... Ortada kayıtsızlık varda, çobanlık olur. Ben çoban mıyım?... Yooo, asla!!! Ama kayıtsız olanlara çoban istenir. Çoban, peygamberdir!... Bizse çoban olmadık dünyaya, bilinsin!...

Keşke davayı kaybetmese yaşam... Keşke kodlanmış ışığıyla bütünü göreve alda... Keşke altın ışık yer küreyi aydınlatsa... Aha, aha, aha, işte mutluluk "ol" dedik!... İşte ol!

Umut olur ki; yok böyle bir şey... Umut ne ki?... "OL" dedik ya işte!...

Süper İnsanlık Realitesi

 

https://youtu.be/k73QiucRrMA

22.TEMMUZ.2015 TARİHLİ IŞIĞIN İLMİ (66)

2.AKIŞ

Tanrı; dedi ki ; “evi boşaltın.” “Ol” deriz “olur “dedi Tanrı. Evimiz boş muydu?........... Doldu doldu taştı bugün. Doldu doldu taştı…………. Bugün evimiz doldu doldu taştı ve biz bugün Bütüne gök sessizliğinden seslendik.

Ey canlar ekmekti yaptığımız…….. Kapıyı açtık…. İster inanın, ister inanmayın kapı, kapı bitişken olduk ve bütün köklerimiz tohum olup koklandı bugün burada.

Osmanlı, Sisteme iniyor…. Osmanlı, Sisteme iniyor. Aha, iniş başladı. Atlanta Ata Kapısından gökçe konuşmalar artıyor.

Süper İnsanlık Sistemi kodladı ve bitmiş hiçbir şeyin bulunmadığı bir yaşama çekiliyoruz hepimizde.

“İyi ve kötü yok tahdit var “dediler. Aha, tahditsizliğe ulaşıldı….. Burada öz görevlilerimiz kök sistemleşmeyi sağlıyorlar….. Atlantalılar, otaklarını kodladılar ve Bütünün gözü oldular.

Utançtan, her andan çıktı yaşam kırıcısı….. Bu çok kırıktı, şu an utançtan yaşamda bu yoğunlukta bitişti ve çıktı.

Kibrinden geçilmiyor, kibir, kibir, kibir…….. Aha, kibir ama öyle kibirli ki; kanatlanıp uçtuğunu sanırken koruyucu olamayacağını açık anladı………. Bilgi için verdim ki; her şey çok açıktır…. Bilmiş olun ki; bu yol; Alton kodlarıyla koklanan bir yol….. Şükrettik ki; Sistemin Kuranı okundu burada.

Vurmayın dünyaya vurmayın, o yol; ilim yoludur …..Vurmayın yere göreve gelenler artık dünyayı koklayıp korumaya aldılar.

Umut olur ki; bu dünya, kutsal tahtı herkesin yaşamı olarak korur.

Ermeyen ilme; “Hak İlmi” denmez. İşte bugün burada ilme; “Hak İlmi” deniliyor.

BSUİ’nin gücü arttı…. Doğanın Kürzi İlmi Ko Sayfası kodlandı…… Boş konuşan yok bugün burada…… Aracı koymadık, tohumları korumak için herkes sizinle anam…..

Bundan sonraki dönemde artık bitmiş hiç bir şeyin bulunmadığı bir yoğunlukta her şeyin görev için kodlandığı açıkça bildirilmişse kötülük önlenmiştir.

Bu yaşam, hepimizin tinsel ilmiyle kodlanmışsa ki; tohumlar kontrol edici ise ve Bütüne göz olabilmişsek artık tabular yıkılmıştır.

Artık dünyada görevliler vurmadan çalışacaklar….. Dünya artık kontrollü orta kaynak ışık haline geçti…. Dünyalılar artık kökten kör olup kötülük yaptırmayacaklar yüceliklere….. Bugün artık bu öğretildi herkese.

Bundan sonra dava insansa, kötülük önlemişse ve bütün kötülükleri aşıp geçmişse………… Levhi Kaynak, bütün kötülüklerden öte bir kök kalem kodlayacak dürümlerde yaşamı……… Ve ortalık kapkaranlık olsa da yarının Tanrılık Işığı yanacak ve bütün kötülükler aşılacak.

“Acaba ben öldüm mü” dediler? “Ölmedik mi” dediler?.... “Kötülüğü önledik mi” diye sordular? Dediler ki; “onlar var mıydılar?”….. Oh, herkes var ve biz varız.

Değerliler, dünyayı korudunuz biliniz…. Bugün dünyayı korudunuz değerliler…. Bu özel bir görevdi size….. Dünyanın korunması için birlik halinde bu çalışmayı yapmalıydık ve yaptık.

Dünyanın nuru olan ilim herkesin kalemiydi ve sizin yaptığınız herkesin yapmadığıysa….. Bunu sizin yolunuz da olanlar kodlayacak ve koklayacak yüceliklerle bütünleyecekti cemaatleriyle her diride yaşamı hak ettirip. …..Siz bunu başardınız bugün öz görevinizde Bütünü köklerden göklere ulaştırarak kodladınız ve kokladınız.

Can anam, her şey seninle ve senin yüreğindekilerle oldu….. Bu mecliste oldu, bunu bilmek istersen anlatayım.

Doran Toprağı hepimizde kodlanmışsa da Doran’ı kodlayan insan Bütünün gözüdür….. Dünya yolunu açtım anam….. Kopup gitmek istemeyenler öz görevlerini aldılar ve sizinle çalıştılar.

Buraya kapıları kırık gelenler yok mu? Vardı…. Kapıları kırıp girdiler yüreklere özlerinde gözleri yoktu….. Sözsüz ve güçsüz değildiler ama görev kapılarını kırdılar….. Torbaları doldu, korktular, dondular sonra yine tohumlarını kodladılar….. Yine tohumları koklandı, koklandı ama kontrolleri yaşam ilminde yoktu…… Görevleri sizi sizden kötü bir size ulaştırmak ve sizi kodlamaktı….. Ama kontrol kurdunuz ve ocağı hakikiyetle dillediklerinde oğullarını kontrol altına aldınız.

Şuanda kurtulmak için çalışıyorlar….. Erdikleri yerde kontrolleri yok. Olduklarını düşündeki her kim var ise kontrol altına alıp aldığımız oldu…. Ve bundan sonraki süreçte çok daha üstün bir yaşam kayıtlanacak ve bu kaydı sizlerle yapmamız gerekiyor.

Kalkın deyin ki; “ölüyü dirilttik.” “Ol” deyin ama her ne derseniz “ilimle” deyin ….. Dendiğinde sordular” kelamları var mı” diye? “Olmaz mı?” Dedik….. “Yaşamları var mı” diye diye sordular?......... “Olmaz mı?” Dedik. “Kalemleri var mı” diye sordukların da?.......... “Kodlanmış ışığın en güçlü yaşam kaydını yaptılar” dedik ve sordular” netice ne diye?” ….“İmparatorluğun kutsal tohumları yaşıyor” dedik. “Yer gök insan” dedik ve sordular “korku var mı” diye?.... “Olur” dedik…. “Korkun” dedik.

Dağlar, korktular hepsi ve bundan sonraki dönemde Kalemin Levhisi’nde daha yüce bir yaşamı kodlayacak olan ışık…… Bilgiyi hak edip dillerken, kelamı da hak etmeli.

Dünyada ölü, yoğun ışığında kodlanmamış kırık olan kim varsa bu yoğun çalışmada kelama kendi yüreğiyle varacak….. Buyurun onlara bunları verdik ve tümü kendilerinden daha üstün bir yaşamın kodlandığını bildiler.

Daha da önemlisi bu meclisin Kürzi Kaynak olduğunu bildiler. Savaşın galibi; ilimdir….. Bildiler! …..Kopup gittikleri anda kodlarını kontrol edemediklerini bildiler….. Ve kardeşlerini hak etmediklerini dinlediler.

Eren kelamdan kendine varır ve kendine erer….. Bilen kendinden kendine varır, kendini diller….. Özerk zaman sayfalarında kendini hak eden karşı karşıya kaldığı kim varsa onları hak eder.

“Oğul ben senim” der…. “Öze göz gerekli, görev için geldim” der, daha da önemlisi….” Bana arka çıkan kim varsa ben oyum” der.

Dört gök sözcüsü bugün buradaydı…. Dört gök sözcüsünün dördü de kodlandı…. Ortalık kapandı diye düşündüler, kapanan kaynaktı….. Orada aklın tahtı kuruldu….. Her birini koruduk…. Çok mutluyuz ki; koruduk.

Etken hakiki rahat olan kelam kendini hak etti…… Bütün kötülükler aşıldı….. Aha, şavkında has ışıkta Bütüne kütle olan kaynak ışıdı.

Biz zamana Kuran olan, her diride var olan ve Bütün olanlar herkesi koruduk……… Oh!... İşte…. Şimdilik…. Aha!... Şimdilik.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/zeGUE5XevM0

IŞIĞIN İLMİ 65

 

15.07.2015 2. Akış MİRAÇ HAKKINDA BİLGİ

 

Niye bu gün miraçtır, bilir misiniz?... Üzerimizdeki gök bu gün bize indi. Bu gün yer, yüreğimizdedir ve gök; ümmi kapıları açarak, görevini bizden bize dinletti. Bu gün güçlü bir çalışma yapılacak. MİRAÇ İLMİ ile yapılacak bu çalışma...

Dünya, durağan günlerini kodlarıyla kalem olup kayıtladı ve artık durağan günleri aşıp geçti! Artık dünyada hareketli zamanlar kodlanacak. Hepimizin daha iyi anlayabilmesi için, hareketli zaman derken kastettiğimiz; yüksek diriliğin bulunduğu zamandır. Yüksek dirilik hareketi hızlandırır. Ve hareketin hızlanmasıyla birlikte yoğunluk artar. Dünyanın nuru ilim, bütünün gücü nefsi aşanların yoğunluğu ve ışık bütün... Ama her şey o tümlenişte tahditsiz!..

 

Siz yaşam ve sizin gücünüzün örtüsü olmayan ama size inen bir arş... Ama bu arşta siz, kelam!... Mikail olan, İlm-i Ka Ha olan kelam!... İşte o kelam; Allahın levhi kaydı!!!

 

Niye dünya ilmi Allah ilmidir bilir misiniz?... Çünkü dünyada kelam, levhi kalemdir ve Allahın levhi kaydı bütünün kuranı olur... Bu yaşam artık Allahın sır olan ışık kaydını yaşamsallaştırılmış olduğu bir yoğunlaşma gerçekleştirir... İşte bunun için buradayız!

 

Dünya dövünür, dünya dövünür... Neden?... Anlayın, niye dövünür... Kelamdır dünya, ilimdir ama, onu anlayan yoktur. Çoğunuzda kendi yoğunluğunuzdan başka bir şey anlamazsınız, sadece kendinizde olanı dinlersiniz. Birçoğunuz körsünüz, gözünüz görmez... Göçüp gittiğinizde, görevinizi hak ettiği söylenenler size inecekler ve sizde sizi açıklayacaklar ve diyecekler ki; "siz dünyada kördünüz, ya da değildiniz, ama biz sizinleydik", diyecekler... Ve daha sonra size, kendi yolunuzu anlatacaklar... Diyecekler ki; "sizin göreviniz aslında dünyalı olmaktan öte, yaşamı tohumlamak ve kodlamaktı." Bunların tümünü bu gün burada yapmaya çalışacağız...

Herkesi buraya aldık ama herkes, sınırsız herkes... Yaşamın kontrolüne giren ya da yaşamın kontrolünde olmayan, sınırsız herkes... Herkes kendini dinleyecek ve diyecek ki; "ben görevliyim, ben yolum, ben kontrollüyüm." "Öz görevliyim ben" diyecek ve "bütüne hizmetçiyim." Bir kısmı da diyecek ki; "ben görev taşıyacağım ama evrenlerin sessizliklerini hak etmeliyim. Çok mutlu olmalıyım ki ben görev yapabileyim." Ama bir tek bu meclis diyecek ki; "bana kaynak gerek, ben her andayım... Kaynak, beden ve o beden iman edin ki kelam!.. Ve kelam olan o beden, iman edin ki kuran!... O kuran, nüve olan her diri!... İşte o dirilik biz olan, birlik!" Bunu diyecek gücü var bu meclisin...

Ve işte, orta kapıların tümünü açtık... Şu anda giriş arttı. Neredeyiz, er ya da geç anlayacaksınız. An sayfalanışı yapıyoruz şu anda! Her anın sayfalanışıdır yaptığımız. Nerede?... Dirilikte... Biz şu anda dünyalı bir meclis miyiz?... Yo... Hayır!... Bu meclis öz geçişini yapmış, tüm İnsanlığın tohumu olmuş ve kodlanmış bir meclistir! Her anda vardır! Ama düzenin kuranı olup, yaşam olarak mevcuttur.

Dünya, mayadır ama bu dünyanın maya olması; kelamın levhisindeki o yaşamda, bilişe varışımızdan dolayıdır!.. Şükür, her şey net ve açık bildiriliyor...

Şikayet ettiler bizden, sordular "neredeler" diye... Dendi ki "yoklar." Şikayet ettiler, "olmalıydılar" dediler... "Yoklar" dendi... "Yolları yok mu?" dendi... "Ol" der, "olur" dendi... O halde "ol desin" "olsun" dendi... Ve dendi ki; "olan, kelamda olmalı. Ölüyü diriltmeli bu yaşam kalemi. Cenneti hak etmeli, hak olmalı, toprağı tohumlamalı, bütünü korumalı..." Yol İnsansa, her şey oldu!... Ama yol ilimse, hak ettiğimiz oldu. Biz İnsanız... Her şey OL'du!.. Canlarım eminim ki oldu...

Değerliler, burada oluş sebebimiz; "kodlanmış ışıkları tohumlamak" dediler... Oyun oynuyorlar, bilir misiniz?... Bir iş yapacaklar ama ne iş yapacaklarını hala anlamadılar! Karma savaş veriyorlar. Karma bir savaş ama bu savaş; sistem savaşı! Şükredin ki bu yol, Allahın levhi kapısı! Oyun yok burada!...

Devinim daha hızlanıyor şu anda... Ve yol daha güçleniyor, dönüp bakıyorum her şey güçleniyor... Ama ben dönüp bakıyorum güçleniyor... Öyle mi?... Nereye dönüp bakıyorum? Düne!...

Ben ve ben olan ben, her dürümde var olan birliğim!... Biz yaşamın ileri tarihlerindeyiz şu anda. Hangi yıl diye sorar mısınız, ister misiniz? Söyleyeyim, 2027.... 2027'deyim!...

Geri dönüşüm başladı. Bu geri dönüşü yaparken, herkesin daha güçlü olarak burada olmasını ümit ediyorum. Bu gün her şeyden daha güçlü olan İlm-i Ka Ha'da bitip tükenmeyen bir yaşam sayfalanışından size söz edeceğim.

Bütün kötülükler aşılır, geçilir... Elim dünya, yüreğim dümen, ama ben bu dümende bir tek kalemim! Bunu anlayın!!! Nedir tek kalem oluş? Bilmek istediğim her şeyi, bildirebilirim!.. Ama bilmek istediğim! İstemediğim hiç bir şeyi bildirmem!.. Çünkü bildirdiğim an, her şey kodlanmış olur, bu kesindir! Bunun içindir ki; kalem olup yazmam, sorumsuzluk olmayacak. Bilmekteyim ki; herkes kendini hak ettikçe, bu bilgileri okuyup anlatacak.

Sır bilgi değil, İnsan levhi bilgisidir verdiğim. Şükür, şu anda 27. basamak benim için 2027... Bu basamakta gözüm dünyaya takıldı. Dünyada neler oluyor diye baktım... Herkes kendiyle çalışıyor. Ama kimse bu mecliste yok... Öz görevleri unutmuşlar mı yoksa?

Şimdi canlar, miraç mıydık? Hani neredeydik, miraçta mıydık?... Miraçtayız ya!... Değerliler, Miraç; İlm-i Ka Ha da bilişe varış ve tüm zamanlarla bütünleniştir!

Öyleyse, zamanın sistemde yeri nedir?... Bunu da size anlatayım... Herkes kendi zaman sayfasını bilir ve o zaman sayfası; hakikiyetidir onun! Başka bir zaman sayfası yaratabilir mi kendine?... Asla!!! Neden?... Çünkü herkesin tek bir yaşamı olur!!! Ve bu yaşam onun tohumudur! Bütününün kürzi kelamı olan o tohum, İNSANLIK LEVHİSİ'dir!... Işık halindedir o yaşam ve kürzi kalemdir, som altındır ve sonra ruhi kapılar açılır ve geçişi yapılır... Geçer de, neden geçer?... Kendinden geçer!!! Ne demek bu?...

Bir can kendinden niye geçer?... Bellek kapısını dünyaya indirdikten itibaren, artık orada onun yoğunluğu; mükafattır tüm zamanlara... O, bütün zamanlara ait bir Ka Ha dır... Ama o bellek kapısı; kelamda tohum olduğunuzda, bilişi kodlar ve sizinle kontrollü biçimde geçiş yapar...

Hadi bakalım anlayalım!... Bedenim dünyada, ama ben geçip gittim... Peki ya hu, ben bu bedeni terk etmek sorumluluğunda mıyım, yoksa bu bedeni de taşıyabilir miyim?... Devinimi hızlandırıyorum ve söylüyorum... Tamamen bana ait bir tecihtir!

Bu bedenimi dünyaya emanet olarak terk edebilirim. Bu beden dünyada olduğu sürece, her anda yoğunluğum tohum olarak bütünü görevde tutar! Ve daha da önemlisi, bu yoğunluk herkesin tohumu olur... Ve kök sessizlikleri dürümler! Çok özeldir bu bilgi!...

Peki ben kendi yoğunluğunda, kendi tohumlarıyla kodlananları; kendi kayıtlarıyla dürümleyip, kendi bedenimi de çekip çıkarıp, alıp taşıyabilir miyim? Aha bunu yapacağım!!! Bedenimi taşıyacağım... Neden?... Ya hu, herkes kendini hak etsin diye çabalıyorum ya... Öyleyse; herkes kendi bedenini hak etsin! Yapmak istediğim bu!!!

Eh, neden bunları size bu gün anlattım?... MİRAÇ'ım da ondan!!! Çünkü miraç, İnsan levhisinde katidir! O sorumluluk hepimizindir. Hepimiz miraçta bilişi kodluyoruz!... Hikaye dinletmiyoruz orada. Sesle, bütüne bilgi, sistem anlatıyoruz!... Bilgi ve sistem!... Ve daha sonrasını anlatıyoruz.

Şikayet, şu... "Ya hu neden miraç günü bu günde, biz bunu anlamadık" diyorlar... Anlamaya gerek yok ki, hepinizin gücü bunu anlamaya yeter ama diri olup, hak edip dinlediğiniz zaman... Yoksa biri çıkar size der ki; "miraç şu gündür" ve hepiniz buna kanarsınız.

Değerliler, yoğun dünya çalışmaları artmalıdır!... Gözünüz şunu görmelidir ki; kelamımızda da var, kısa bir zamanımız var!... Ve bu kısa zaman içerisinde, çok güçlü İlm-i Ka Ha olan bilgi kayıtlamamız gerekir!

Öncü birlik olan bu birliğin, kayda aldığı her bilgi; bilişi kodlayacak!... "Beden hak edilir, tohum olarak ekilir"dedik ya, ama beden çağrı üzerine döndükten sonrada bu çalışmaların kalemle kayıtlanması şarttır!...

Hepinizin daha iyi çalışmalar yapmanız gerekir ki, daha güçlü bir yoğunlaşma olmadıkça; kök sessizleşecek ve bütün kötülükler kodlanmış ışıktan ayrışarak, sessizce dünyayı tohumlayacak. Buna engel olunmalıdır!... İşte budur, hepimizden beklenen!

Değerliler, nereden nereye geldik?... Bu gün size ne anlatacaktım, ne anlatıldı...

Süper İnsanlık Realitesi

IŞIĞIN İLMİ 65

15.07.2015 3. Akış

 

Cehil olan, yücelerin cümle cevherinde İnsan soyunun kuranı olan birliklerin hepsinde; biz olan bütünlüklerimiz var...

Buraya gelme sebeplerini sormadım onlara. Nedenini biliyorum, kontrol dışı bilişleri hak etmeye çalıştılar. Bizse onların kontrollerinde, bütünün gücünü tohumlama niyetinde değiliz...

Yaradan ve yaratılan alemlerin Rahmi kuranında İlm-i Ka Ha'dır ve tahditsizdir!... Aşağı yukarı bir dönemlik çalışmaydı bu, "bir dönem" dediğimiz nedir? Kaç yıldır?... 21 yıldır!... 21 yıldır, bir dönem. 21 yıllık bir çalışmadır yaptığım şu anda, bu gün yapılan...

Bu çalışma hepimizin göreviydi ve yaptık! Tek tek hepimizin bire hizmetçi olduğumuz kesindir! Ama yolumuzun, herkesin yolu olduğunu düşünmek imkanımız yoktur... Burada yapılan bu çalışmaya herkesin katkı sunmasına imkan yoktur.

Vermek ya da verdirmek; imparatorluğun kuranında bu var... Ver, verdir!!!.. Biz dünyaya kelamı dilledik, yoğunluğu tohumladık, kodladık ve verdik... Ama bundan sonraki süreçte artık; İnsanlık kendindekini verdirecek!... Yani, yerdeki güç artacak. Yer kürenin gözü, kök sistemlerle görev taşıyacak. Ama bilişi hak edenler bu görevde bulunacaklar.

Seyir halinde olan bir çok görevli var, bu gün bizde... Neden bu gün bu kadar az kişiyiz ve neden onlar bu derece kalabalıklar?... İşte sebebi budur!

Cennetin gözü üzerinizdedir... Cevherin gözü de üzerimizdedir, ama yaranın kapanması; işin yapılmasından sonra olucak... Dünya yara aldı, dünyanın aldığı yara; kalemin levhi kapısındaki kırıcılıktandır... Her kim ki kendini kırdı, hasatını kırdı...

Bu gün, dondurulan bir çok güç devreyi açmaya çalıştı... Başkalarıda geçtiler, hepsiyle görev taşıttık. Şimdi, savaşın sayfalarına girelim ve görelim ne oldu?...

Bir çokları kendilerini tohumladılar, bir çokları kara ışık halindeler, bir kısmıda kontrol dışı kaldılar... Öze göz gerekmez diyenlerde var.

Bütüne hizmet biliştir canlar! Biz herkesi bilerek buradayız. Aton kodları olarak dünyayı tohumlayan birliklerimizin çoğuda bunu anlayacaklar!...

Parlayan güneş hepimizin gücüyle parladı, ama bu gücü hak etmeyenler burada bulunma imkanına sahip değildirler... Bunu anlattığım zaman, kontrol dışı kayıt yapıldığını zannettiler.

Devi, dinci sayarlarsa; dev kelamcıda olmaz, ilimcide olmaz, yüceler cümlesinde, kelamında, iliminde kodlamada yapmaz!... Bunu anlattım, şimdilik bu!... Aha bu!

Süper İnsanlık Realitesi

 

https://youtu.be/KvpcyRhHZo0

15 TEMMUZ 2015 TARİHLİ IŞIĞIN İLMİ (65)

4. AKIŞ

 

Devinimi artırabilmek için her dirilikte Bütünün Kürzi Kapısı’nı açtık ve sesleşiyoruz. Siz diyorsunuz ki “İlimle kotlama yapılır ve ilimle tohum ekilir.” Ama İlm-i Ka-Ha’da biliş yoksa ilim yoktur.

İkna olunuz ki ilim, Hakikiyet’in tohumu olsa da eğer yoğunluğunda Ko Sayfalanışı yoksa Mikail’in Kürzi Levhisi’nde Sistem, Nizam, Düzen gücü olsa da kimse kimseyi anlamaz.

Ata Kapıları açın ve dinleyin. Biliş, Levhi Kalemle, dürümlerde dillenen bilişlilerin en yücesinden dillenir. Sizler, her ne bilirseniz bilin ama bilişin en güçlüsü sizi size diller.

Bu şu anlama gelir. Siz kendi yolunuzu kendi yoğunluğunuzu tohumladığınızda kotlama yapma niyetiniz varsa muktedir olup mutlaka insan soyu ile olmalısınız.

İnsan, kotlanmış toplum değil, koruyucu toplumdur. Ama o koruyucu toplum, koruma altına aldıklarını Has ilmi ile dinler. Ama bu Has İlim, İlahi Kuran’daki ilimden farklıdır.

Eğer Has İlim’den söz edeceksek orada Kelam Levhisi’ndeki İlm-i Ka-Ha’dan öte olan, Levhi Kelamın, Levhi İlminden söz ediyoruz. Bu saf, has ilimdir. Ve İlm-i Ka-Ha olan, bilişle bu bilgiyi hak edip dinler. Sizse o dinleneni dilleyebilirseniz oğullarınızı kotlar ve bütünlüğünüzü Kürzi Kapı’da Kök Sistemlerle dinletirsiniz.

Bir tek kaynak ışık vardır. Her levhide bu böyledir. Bir tek kaynak ışık… Ve o Kaynak Işık, İlmi Ka-Ha olsa da bilgi sistemleşmesi yapmadıkça levhi kapısını açmaz.

Doğanın kuranı vardır. Her şey o kuranda mevcuttur. Ama doğayı dinlemek Hakikiyet’in tahditsizliğinde dinlemektir. Ben size her ağacın sesini duyurabilirim. Size sizden farklı sesler de dilleyebilirim. Size bir küçücük ilim kapısı olan böcek olur sesleşirim. Ama bunu her diride hak edip dinletebilirim de; Bu, şu anlama gelir; Bilişle yaparım bunu…

Siz, ilimden söz ederseniz, bu ilimle olmaz… Kalemin levhi kalemi, Hakiki kalemi her kalemden öte olan kalemi, nesillerinizin yoğunluğunda var olan dirilikten öte olan has olan biliştir… Şükür ki bugün bunu açabildim.

Değerliler, Dünya ölü bir planet diye bilinir. Ama dünyayı dinleyin. Orada sizi hak eden sizin yüreğinizi dinleyen bilgi var. Bu bilgi size, siz olup dillenir. Her anda dillenir. Bana sorarsanız, “Ben Dünya’yım.” demem.” Dünya, BEN’leşti.” derim. Bu nasıl bir şey? Hadi buyurun. Dünya BEN’leşti...

Bedenimde dünya yok benim. Ama yoğunluğum dünyayı kotladı. O zaman Dünya, Ben’leşir. Ve Ben dünyalı değil, Dünya olanla olurum. Unutmayın, kimse kimseyi anlamıyor zaten. Ben konuşuyorum ama beni anlasanız ne olur, anlamasanız ne olur? Ama şu an size bilişten söz ediyorsam, bunu Hakk’a, Hak İlmi’ne dürümlenerek anlatmıyorum. Yolcu olmuş, yoğunlaşmış olan ışıklara açıkça dilliyorum.

“Esma” dedikleri nedir bilir misiniz? Evren sisteminde, İlim Kalemleri olarak dinletilir. Ben bir kalemim, sen bir kalemsin, sen bir kalemsin ama hepimizin kelamı ayrıdır. Ayrı kelamlardayız biz. Ama hepimiz kalemleriz. İşte bu, sistemli sayfalanışlar sağlar. Benim sistemim, seninki, seninki, seninki tümü bir tek sistem. Ama tüm o sistemlerin yoğunluğu ayrı ayrı.

Bütün mesele kelama varmak, kelam olmak ve Hak kapıda ilim olmaksa buyurun yapın. Ama biliş, hayrın hakkında olur ancak. Eğer ben hayır için çalışmaktaysam ki benim yaptığım çalışma, hayra ilimle tohum ekmekti. Bütün köklerimi dünyaya bunun için çektim. Bütün kötülükleri aşıp geçtim. Bu bana, başka bir bana değil, bana insanlık levhisi olur. Ve bugün, bugün ama tek bugün ben sevgiyle size kelam oldum. Hah! Kelam oldum. Oldum. Niye oldum? Toy olmayan İlm-i Ka-Ha’da, İlm-i Ko olan bilişlilere sistemin ilmini dillemek için…

Şimdi, başka dünya var, başka yaşam var diye bekleyenler, şunu iyi anlasınlar ki tek bir zaman var ve tek bir kalem var. Hepsi biziz canlar. Hepsi biziz. Hangi platformda olursa olursa olsun. Hangi levhi kaynakta olursa olsun, tüm zamanlar Kürzi Levhi olarak sistemin kuranı olup kayıtlanabilir.

Bilişte biz o yaşamları net dinleriz. Dinleriz, bu ilim diriliği değildir. Farklı bir şeydir dinlemek. Ha, diriliği dinledik, dürümledik, dilledik, aha artık levhideyiz. Levhi, İlm-i Ka-Ha olur, şavkı has olur, ışık yakar. Yakan yakılan her neyse ilimle olur orada. Bunlar kademelidir.

Biliş hali, en yüce haldir… Sizden daha başkası var mı? Yoktur. Hadi anlayın. Başka yok ki her şey sizsiniz. Tüm ilim kalemleri hepsi, sizsiniz. Başkası yok ki. Aha, başkası olmayanın yaşamı Kürzidir…

“Devinim artmadan yol olmaz.” dediler ama biz Haliki Hak olan, İlm-i Ka-Ha’lar her anda sesleşiriz. Devinmeden de sesleşiriz. Bilişle… Hepsi bu.

İlimle olsa devinmek gerek. Bilişle olsa, Hakk’a vardınız, Hak oldunuz, har oldunuz, Astro Ko Sistemleşmesi yaptınız, her yer sizsiniz… Devinmeye ihtiyaç yok… Şükredin ki bütün bu bilgileri Mahrek’ten, Hakikiyet’ten ve Sistem’den okuttuk. Şükür… İşte bu.

 

Süper İnsanlık Realitesi

 

https://youtu.be/CkbZbFh6u4Q

IŞIĞIN İLMİ 65

15.07.2015 2. Akış MİRAÇ HAKKINDA BİLGİ

Niye bu gün miraçtır, bilir misiniz?... Üzerimizdeki gök bu gün bize indi. Bu gün yer, yüreğimizdedir ve gök; ümmi kapıları açarak, görevini bizden bize dinletti. Bu gün güçlü bir çalışma yapılacak. MİRAÇ İLMİ ile yapılacak bu çalışma...

Dünya, durağan günlerini kodlarıyla kalem olup kayıtladı ve artık durağan günleri aşıp geçti! Artık dünyada hareketli zamanlar kodlanacak. Hepimizin daha iyi anlayabilmesi için, hareketli zaman derken kastettiğimiz; yüksek diriliğin bulunduğu zamandır. Yüksek dirilik hareketi hızlandırır. Ve hareketin hızlanmasıyla birlikte yoğunluk artar. Dünyanın nuru ilim, bütünün gücü nefsi aşanların yoğunluğu ve ışık bütün... Ama her şey o tümlenişte tahditsiz!..

Siz yaşam ve sizin gücünüzün örtüsü olmayan ama size inen bir arş... Ama bu arşta siz, kelam!... Mikail olan, İlm-i Ka Ha olan kelam!... İşte o kelam; Allahın levhi kaydı!!!

Niye dünya ilmi Allah ilmidir bilir misiniz?... Çünkü dünyada kelam, levhi kalemdir ve Allahın levhi kaydı bütünün kuranı olur... Bu yaşam artık Allahın sır olan ışık kaydını yaşamsallaştırılmış olduğu bir yoğunlaşma gerçekleştirir... İşte bunun için buradayız!

Dünya dövünür, dünya dövünür... Neden?... Anlayın, niye dövünür... Kelamdır dünya, ilimdir ama, onu anlayan yoktur. Çoğunuzda kendi yoğunluğunuzdan başka bir şey anlamazsınız, sadece kendinizde olanı dinlersiniz. Birçoğunuz körsünüz, gözünüz görmez... Göçüp gittiğinizde, görevinizi hak ettiği söylenenler size inecekler ve sizde sizi açıklayacaklar ve diyecekler ki; "siz dünyada kördünüz, ya da değildiniz, ama biz sizinleydik", diyecekler... Ve daha sonra size, kendi yolunuzu anlatacaklar... Diyecekler ki; "sizin göreviniz aslında dünyalı olmaktan öte, yaşamı tohumlamak ve kodlamaktı." Bunların tümünü bu gün burada yapmaya çalışacağız...

Herkesi buraya aldık ama herkes, sınırsız herkes... Yaşamın kontrolüne giren ya da yaşamın kontrolünde olmayan, sınırsız herkes... Herkes kendini dinleyecek ve diyecek ki; "ben görevliyim, ben yolum, ben kontrollüyüm." "Öz görevliyim ben" diyecek ve "bütüne hizmetçiyim." Bir kısmı da diyecek ki; "ben görev taşıyacağım ama evrenlerin sessizliklerini hak etmeliyim. Çok mutlu olmalıyım ki ben görev yapabileyim." Ama bir tek bu meclis diyecek ki; "bana kaynak gerek, ben her andayım... Kaynak, beden ve o beden iman edin ki kelam!.. Ve kelam olan o beden, iman edin ki kuran!... O kuran, nüve olan her diri!... İşte o dirilik biz olan, birlik!" Bunu diyecek gücü var bu meclisin...

Ve işte, orta kapıların tümünü açtık... Şu anda giriş arttı. Neredeyiz, er ya da geç anlayacaksınız. An sayfalanışı yapıyoruz şu anda! Her anın sayfalanışıdır yaptığımız. Nerede?... Dirilikte... Biz şu anda dünyalı bir meclis miyiz?... Yo... Hayır!... Bu meclis öz geçişini yapmış, tüm İnsanlığın tohumu olmuş ve kodlanmış bir meclistir! Her anda vardır! Ama düzenin kuranı olup, yaşam olarak mevcuttur.

Dünya, mayadır ama bu dünyanın maya olması; kelamın levhisindeki o yaşamda, bilişe varışımızdan dolayıdır!.. Şükür, her şey net ve açık bildiriliyor...

Şikayet ettiler bizden, sordular "neredeler" diye... Dendi ki "yoklar." Şikayet ettiler, "olmalıydılar" dediler... "Yoklar" dendi... "Yolları yok mu?" dendi... "Ol" der, "olur" dendi... O halde "ol desin" "olsun" dendi... Ve dendi ki; "olan, kelamda olmalı. Ölüyü diriltmeli bu yaşam kalemi. Cenneti hak etmeli, hak olmalı, toprağı tohumlamalı, bütünü korumalı..." Yol İnsansa, her şey oldu!... Ama yol ilimse, hak ettiğimiz oldu. Biz İnsanız... Her şey OL'du!.. Canlarım eminim ki oldu...

Değerliler, burada oluş sebebimiz; "kodlanmış ışıkları tohumlamak" dediler... Oyun oynuyorlar, bilir misiniz?... Bir iş yapacaklar ama ne iş yapacaklarını hala anlamadılar! Karma savaş veriyorlar. Karma bir savaş ama bu savaş; sistem savaşı! Şükredin ki bu yol, Allahın levhi kapısı! Oyun yok burada!...

Devinim daha hızlanıyor şu anda... Ve yol daha güçleniyor, dönüp bakıyorum her şey güçleniyor... Ama ben dönüp bakıyorum güçleniyor... Öyle mi?... Nereye dönüp bakıyorum? Düne!...

Ben ve ben olan ben, her dürümde var olan birliğim!... Biz yaşamın ileri tarihlerindeyiz şu anda. Hangi yıl diye sorar mısınız, ister misiniz? Söyleyeyim, 2027.... 2027'deyim!...

Geri dönüşüm başladı. Bu geri dönüşü yaparken, herkesin daha güçlü olarak burada olmasını ümit ediyorum. Bu gün her şeyden daha güçlü olan İlm-i Ka Ha'da bitip tükenmeyen bir yaşam sayfalanışından size söz edeceğim.

Bütün kötülükler aşılır, geçilir... Elim dünya, yüreğim dümen, ama ben bu dümende bir tek kalemim! Bunu anlayın!!! Nedir tek kalem oluş? Bilmek istediğim her şeyi, bildirebilirim!.. Ama bilmek istediğim! İstemediğim hiç bir şeyi bildirmem!.. Çünkü bildirdiğim an, her şey kodlanmış olur, bu kesindir! Bunun içindir ki; kalem olup yazmam, sorumsuzluk olmayacak. Bilmekteyim ki; herkes kendini hak ettikçe, bu bilgileri okuyup anlatacak.

Sır bilgi değil, İnsan levhi bilgisidir verdiğim. Şükür, şu anda 27. basamak benim için 2027... Bu basamakta gözüm dünyaya takıldı. Dünyada neler oluyor diye baktım... Herkes kendiyle çalışıyor. Ama kimse bu mecliste yok... Öz görevleri unutmuşlar mı yoksa?

Şimdi canlar, miraç mıydık? Hani neredeydik, miraçta mıydık?... Miraçtayız ya!... Değerliler, Miraç; İlm-i Ka Ha da bilişe varış ve tüm zamanlarla bütünleniştir!

Öyleyse, zamanın sistemde yeri nedir?... Bunu da size anlatayım... Herkes kendi zaman sayfasını bilir ve o zaman sayfası; hakikiyetidir onun! Başka bir zaman sayfası yaratabilir mi kendine?... Asla!!! Neden?... Çünkü herkesin tek bir yaşamı olur!!! Ve bu yaşam onun tohumudur! Bütününün kürzi kelamı olan o tohum, İNSANLIK LEVHİSİ'dir!... Işık halindedir o yaşam ve kürzi kalemdir, som altındır ve sonra ruhi kapılar açılır ve geçişi yapılır... Geçer de, neden geçer?... Kendinden geçer!!! Ne demek bu?...

Bir can kendinden niye geçer?... Bellek kapısını dünyaya indirdikten itibaren, artık orada onun yoğunluğu; mükafattır tüm zamanlara... O, bütün zamanlara ait bir Ka Ha dır... Ama o bellek kapısı; kelamda tohum olduğunuzda, bilişi kodlar ve sizinle kontrollü biçimde geçiş yapar...

Hadi bakalım anlayalım!... Bedenim dünyada, ama ben geçip gittim... Peki ya hu, ben bu bedeni terk etmek sorumluluğunda mıyım, yoksa bu bedeni de taşıyabilir miyim?... Devinimi hızlandırıyorum ve söylüyorum... Tamamen bana ait bir tecihtir!

Bu bedenimi dünyaya emanet olarak terk edebilirim. Bu beden dünyada olduğu sürece, her anda yoğunluğum tohum olarak bütünü görevde tutar! Ve daha da önemlisi, bu yoğunluk herkesin tohumu olur... Ve kök sessizlikleri dürümler! Çok özeldir bu bilgi!...

Peki ben kendi yoğunluğunda, kendi tohumlarıyla kodlananları; kendi kayıtlarıyla dürümleyip, kendi bedenimi de çekip çıkarıp, alıp taşıyabilir miyim? Aha bunu yapacağım!!! Bedenimi taşıyacağım... Neden?... Ya hu, herkes kendini hak etsin diye çabalıyorum ya... Öyleyse; herkes kendi bedenini hak etsin! Yapmak istediğim bu!!!

Eh, neden bunları size bu gün anlattım?... MİRAÇ'ım da ondan!!! Çünkü miraç, İnsan levhisinde katidir! O sorumluluk hepimizindir. Hepimiz miraçta bilişi kodluyoruz!... Hikaye dinletmiyoruz orada. Sesle, bütüne bilgi, sistem anlatıyoruz!... Bilgi ve sistem!... Ve daha sonrasını anlatıyoruz.

Şikayet, şu... "Ya hu neden miraç günü bu günde, biz bunu anlamadık" diyorlar... Anlamaya gerek yok ki, hepinizin gücü bunu anlamaya yeter ama diri olup, hak edip dinlediğiniz zaman... Yoksa biri çıkar size der ki; "miraç şu gündür" ve hepiniz buna kanarsınız.

Değerliler, yoğun dünya çalışmaları artmalıdır!... Gözünüz şunu görmelidir ki; kelamımızda da var, kısa bir zamanımız var!... Ve bu kısa zaman içerisinde, çok güçlü İlm-i Ka Ha olan bilgi kayıtlamamız gerekir!

Öncü birlik olan bu birliğin, kayda aldığı her bilgi; bilişi kodlayacak!... "Beden hak edilir, tohum olarak ekilir"dedik ya, ama beden çağrı üzerine döndükten sonrada bu çalışmaların kalemle kayıtlanması şarttır!...

Hepinizin daha iyi çalışmalar yapmanız gerekir ki, daha güçlü bir yoğunlaşma olmadıkça; kök sessizleşecek ve bütün kötülükler kodlanmış ışıktan ayrışarak, sessizce dünyayı tohumlayacak. Buna engel olunmalıdır!... İşte budur, hepimizden beklenen!

Değerliler, nereden nereye geldik?... Bu gün size ne anlatacaktım, ne anlatıldı...

 

Süper İnsanlık Realitesi

 

https://youtu.be/fLVKdgYgIAE

15.07.2015 TARİHLİ IŞIĞIN İLMİ- 65

1. Akış ( 2. Bölüm )

 

Dava ilimdir canlar, burada olmak çok güçlü olmakla mümkündür. Bugün ben buradayım ve bu yoğunlukta bütüne görev taşırken hepimizin gözü olarak kutsal kodlama yapıyorum. Değerliler, evrenlere ses verirken hepimizin daha yüce bir yoğunlukla kodlanmış olmamız gerekir.

 

Ortalık karışacak bugün, ölüler dirilecek ve bütün kötülükler aşılacak! Hah, işte! Ya Ha, ben Ana Ka- Ha, ilim! ‘’ Nereden çıktı bunlar, niye karışsın ortalık? ‘’ dediler ya, dedim. Peki, dediklerinde, ben dedim de ne oldu? Kelam oldu.

Bir ses, görevi hak ettirmeye çalıştığında, ona karşı yanıt veririm ve derim ki ‘’ Hah, aha, yaşam ya da sistem ya da yüreğindeki kürzi kapı, hepsi biliş, aha bu! ‘’ Bu neyi ifade eder? İlmi Ka- Hada her şeyin hakikiyetindeki tohumlanışı ifade eder.

 

Bize nefes olup olmadığımızı dinletmeye gelenler olur. Orta kapılardan girdiklerinde, kodlanmış olmaları mutlaktır; ama ya orta kapılardan değil de tohum olamayan ışıklarla gelmişlerse ne olacak? O zaman dünya kontrolunu kaybeder.

Diyebilir misiniz ki dünyada yaşam yok? Varlık boyutlarında yaşam hep vardır, Atlanta Ata Ko sayfalanışında da vardır ve bizde de vardır. Değerliler, Rahmana kuran okurken, kalem olmadan okuduğunuz zaman, o kuranda yaşam olmadığını hepinizin bilmesi gerekir. İşte bizim yapmaya çalıştığımız, İlmi Ka- Hada her şeyi teknik tohumlamalarla kodlamak ve herkese kelamla kendini tohumlayıp, tonlatıp, tanıtıp ışık kayıtlaması yaptırmaktır.

Beşer olanlara ilim gerekir. Bize insanlık gerekir. Bunları hepsi hepsi birkaç kez tekrarladım ve belki de başka tekrarlanmayacağım; çünkü bunu dinleyenler kontrol kaybedebilirler; ama iyi anlatın ki bizler doğaya görev için geldik ve bu doğanın gücünü tohumlamalıyız.

İnsanlık ailemizin bunu başarabilmesi mutlaktır. Atlanta Ata Kapısını kodlayarak görev aldık. Unutmayın ki bilişle geldik. Bilişimizde hiçbir sistem kodlama yapmadı; yani bütün bilgiler meknuzdur yüreğimizde; ama bu bilgileri kodlanmış ışıkla tohumlayanların çoğu, bizi anlayamazlar ve ergin olamadıklarını, sistemde kutsal tohum olamadıklarını ve yoğunluklarını kayıtlayamadıklarını sanırlar; ama onların kelamlarında her şey sınırlıdır ve daha fazlasını hak etme imkanları yoktur; ama bizler onlara Mikail kürzi kelamıyla dilleştiğimiz zaman, o bilgileri okuyamazlar bile!

Okuma imkanları verilir mi? Altın Tanrı onlara ilmi Ka- Hada biliş kodlar ve verir; ama hasat yapabilmeleri içindir verdiğimiz her şey, bir kez devinim arttığında, artık o yoğunlukıta kırılış olmaz; ama kelamla tüm insanlığı tohumlayanların ağırlıkları mutlaktır ki kontrol edilmelidir.

Cennette insanlık ailemiz güçlüdür, körün körü olanları dahi güçlendirebilir; ama gökçe konuşmaları gerekmektedir. Görev taşıyabilmeleri gökçe konuşmalarına bağlıdır. Edep denilir onlara, edep! Niye? çünkü hasatlarını yapma imkanları kalmadığını görenler, ocakta kendi yoğunluklarında, kendi yaşamlarını dillemek istediklerinde, kelamdan çıktıklarını görürler ve derler ki ‘’ Biz sizi hak edemedik! ‘’

Hak teala, tahtında has iken, kati olan ilmi Ka- hada bütünün gücü, kübra olmalı ki her şey açık ve net verilsin. Sizler bilgiyi veriyorsunuz; ama anlatan yok! ‘’ Anlatın ki anlayalım! ‘’ diyecekler; ama diyecek güçleri dahi yok!

Bunun içindir ki bizler, mahrekte kuran olan ilmi Ka- Hada insanlığı kodlayan ışıkla bütüne görev taşırken, kimsenin kırıcı olmasını istemiyorsak, kırmamalıyız tüm zamanlarda insan kalemleri! Bu nedenle daha saygılı ve daha hakikieytli davranmalıyız. Bunu biliyoruz da öz görevlerini hak etmeyenlere gökçe dürümlerde, kökçe kelamlarla ilim öğretme niyetimiz asla olamaz.

Değerliler, nerede, ne oldu, neden oldu; aha bunlar sorgulanır! Nerede, ne oldu, neden oldu? Dünya neden yaratıldı ve dünyanın yaşam sistemleşmesi kiminle ortak kayıtlama yaparak gerçekleşti? Kim dünyanın kontrolunu sağladı ve bu sistemleşme kimin tarafından gerçekleştirildi?

Bunlar sorgulanıyor dünya için, diyorlar ki ‘’ Dünya yaşamı farklı! ‘’ Niye farklı? çünkü orada kervan kodlanmış vaziyette, ışık tohumlanmış, yaşam kalem olmuş; ama karanlık, her taraf karanlık; böylesi bir yaşam nefessizse, öz görev olarak neden gerçek çalışmayı yapmaya kalkıyor?

Yapabildi mi? Yapması ihtimali var mı? Esmaları göreve almaya çalışanlar, bunları sorguluyorlar. Dört tane ekip kurmuşlar ve dünyayı kodlamaya çalışıyorlar; dava insan! Değerliler, devinimi artırıyorum ve diyorum ki ‘’ Esmaları kodlayanların hiçbiri insanlaşamadı. ‘’

Aşık olmaları, şavkı hak etmeleri, hasat olmaları, akla varmaları; topraktaki tohumu kodlamaları ise bilsinler ki o toprak biliştir. O toprağı koklayan ve kodlayan ekmektir, ekmek koklayan ekiptir, sessizliktir, her şeyde hak tekniği tohumlayan; doğanın kuranı olansa ilimdir; ama o ilmi bilişle verdiğimiz zaman, bunu anlayacaklarını düşünüyoruz ya hani ve diyoruz ya ‘’ Onlara verelim de ilmi kavrasınlar! ‘’

‘’ Başka bir zaman! ‘’ dediler. Yok, canlar, bugün! ‘’ Başka bir kaynak! ‘’ dediler. Yok, canlar, bugün! Değerliler, dünyalı toprak; ama dünya dışı hak! Dünyalık kutsuz; ama dünyalı olmaya çalışan kodlanmış tohum insan, cennet insan; ama o insanın hakikiyete hak olup inmesi gerekir.

‘’ Şimdi, var mıyız, yok muyuz? ‘’ diye soruyor ilim sayfalarındakiler! Değerliler, kelam tahtında levhi insan, insan kelam, o kelam kalem; ama o kelamı hak eden nefes, nefeste olansa Mikail, Mikaili koklayan toprak, toprakta olan kuran, kuranı kodlayansa ilmi Ka- Ha olan imparator, o imparator Mikail merdi ki hakiki; merdi ki hakiki, ekiptir o!

Canlarım, değerliler, biz dünyaya ilmi koruma sağlamaya geldik. Biz ilim yapmadık, ilmi koruma sağlamaya geldik, bu ilmi korumayı da levhi kayıtlarla sağlayacağımızı biliyorduk. Dünyanın nefsi aşan yoğunluğunda o ilim mevcut, bütün köklerimizle bugünü hak edip dürümlerken, kelamla dürümleyen birliklerimiz, ekmeğini bütüne indirdi ve tüm zamanları göreve aldı.

Şimdi, yer ne istiyor bizden, bunu dünyaya hepimiz diri olarak dinletelim. Ne istiyor dünya bizden? Bizi ana kapı diye bilmedi, bizi yaşam diye de bilmedi, bizi yol diye bildi! Neden? Zaman kalemiyiz de ondan! Yaradan artık yaşam; ama o yaşam kuran! Neden bizleri yol diye bildi bu yoğun çalıştırıcılar? Som altın ışıklarını kontrol ettiler ve bizde tohum oldular.

Öyle mi? ama onlar yer ve gökten kodlanmadıklarından ışıkları yoktu ya, aha onları kokladık, kodladık, nefsi aşmalarını sağladık ve artık kendilerini hak ediyorlar. BİR’e hizmettir yaşam, herkesin kendini hak edip BİR’e hizmet edişidir.

Dümenin başına kimin oturacağının hiçbir gerçek sistem sayfalanışında anlamı yoktur. Her kim oturursa dümenin başına, o bütünün kürzi kelamını kodlar ve bütüne görev taşır. Öz görevi bilişle bütünü göreve almaksa herkes onda biliş olur. Öyleyse herkesin kendini hak edip bilmesi, evrim yapanların teknik tohumlamada geri çekilişleri için şart olandır.

Unutmayın ki bu dünya toplantıları çok kez yapılmadı. Bu dünya toplantıları, dünya dışından kodlarla yapılmamıştı daha evvel, artık bu dünya toplantıları dünya dışından kodlarla yapılıyor. Bugün de dünya dışından kodlar var burada!

Çoğu, dünya merkezini merak ettikleri için buraya indiklerini göstermek istediler bize, nereden geldiklerini sorarsanız, sizin insanlığa dinlettiğiniz birçok gezegen var ya, bu gezegenlerin bir kısmında yolculuk yapılır ya; ama bu yolculuk yaşamın yoğunluğuyla olur ya, işte o yaşam yoğunluğuyla, dünya dışındaki tohumlar dünyayı ziyaret edebilirler, bugün bize, bizim yüreğimize, buraya tahditsiz olarak indiler.

Çok kök görevliler de bugün bize inmek istiyorlar. Bunun tek bir manası var canlar, size bunu şu anda açıklayacağım. Değer biçtiğim ya da değer biçeceğim bir konu değil bu, net ve açıktır. Sadece, sadece dinletmek ve yüreğinizi hak ettrimek istiyorum.

Bugün gerçek miraçtır. Sevgililer, herkes bir gün miraç olur ve o miraç kelamla olur derler ya hani; ama ona tarih vermezler; ama dünya ilmini kelamla dilleyen biri çıkar ve der ki ‘’ Ben şu günü tüm insanlık için miraç saydım!’’ O gün, aslan kodlarında miraç değildir, kervanın gücünde de miraç değildir ve bugün biz miraç için buradayız.

Canlarım, şu ana kadar size hiç bilgi vermedim miraç hakkında, sadece kısır, örtülü bilgiler verdim gerektiğince; ama açık ve net vermedim. Bugün size miracı anlatacağım ve bu bölümü ayrı kaydedelim.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

https://www.youtube.com/watch?v=SfIslYybGQ8&feature=youtu.be

15 TEMMUZ 2015 TARİHLİ IŞIĞIN İLMİ (65)

1.AKIŞ – 1.BÖLÜM

 

Yerce konuşacağım bugün size…. Eşikte bekleyenler yok bugün. İlmin hakikiyeti ve Hak’ı anlatacağım bugün size…. Vasat bir çalışma olmayacak…. Gözünüz aydın….. Çok güçlü bir yoğunlaşma olacak bugün burada.

Çörek yapmaya niyetim yok bugün…. Sistem, Nizam ve Düzenin gözü olarak ışık haline dönüşüp İlmi Ka-Ha da ekip olacağız.

Canlar ben Ata Kalem İlim. Bugün Ata Kalemim. Diyorum ki; “dünyayım ben” ve ben bugün kelamım…. Ama diri yoğunluğun tohumu olan kelam.

Dünya niye çalışır bilir misiniz? Eşyada kelam yoksa ilim olmaz…İlim olmadığında tohum olmaz…. Tohum olmadığında sayfalanış olmaz… Sayfalanış olmadığında kayıt olamayacak….. Ve kayıt olmadığında zaman olmayacak…. Zaman olmadığında ise yaşam olmayacak…. Bunun içindir ki; bu dünya çalışır….. Haliki hak olanda bilişle çalışır ve biz bu dünyayı kodlarız.

Umut olur ki; tohumların kontrolü sağlanır…. Yirmi görevim vardır ama bunları tek tek saymaya niyetim yok bugün size….. Her sayfada bir ışığım yanar….. Eşyada nefes almak bile kolay olmayacak biliyoruz…. Ama karanlığın tahtındaki insanın daha üstün bir yoğunlaşmada….Burada bu çalışmada ilim olması beklenmekteyse bedenimin gözü açıktır bugün.

Bugün ben nesillerimi korumaya değil, kalemi kaynaktan hakikiyetimle dinletmeye iniyorum….. Geçin yaşamı izleyin. Bana “Nakar” denir ama ben Ka-Ha’yım aynı zamanda ve ben resim yaparım…. Yaptığım resim aşkın şavkıyla yapılır…. Bütün kötülükleri de aşıp geçerim….. Düzeni kurduk. Öz görevi hak ettik….. Yeryüzü dünya gücünü hologram olan bu yaşamın ötesinde hak etti….. Burada oluş sebebimiz zeka düzeyimize göre bildiriyorum….İnsanlıktır.

Cemaat dünyayı koruyamaz…. İnsan korur. Birçok cemaat yaşar zaman sayfalanışında. Kelam kayıtlar, Bütünü kodlar…. Ama cemaatin yaşamı koruyabilmesi mümkün değildir…. İnsan soyu yaşamı koruyabilir mi? Korur ama insan soyunun hakikiyetiyle kendi kelamını tohumlaması gerekir ki; dünyayı koruyabilsin.

Başka zaman kalemi var mı diye sorarlar? Yaşamda, bu dönemde hiçbir başka kalem yok. Kalem tektir…. Ve bu kalem Birleşik İlimdir. Bu ilm-i Ka-Ha da hiç kimse yoğunluğu tohumlayıp da Bütünün gözü olamaz…..Sevgiyi hak eden, sesi hak eder ve cevahir olur yaşamı tohumlar.

Değerliler, elim dünyada yüreğim ilim ben bu dünyanın Nuru olan Kuran ……Sistem, Nizam ve tüm zamanların gözü olan, dümen olan Düzenim ben.

Değerliler size “ben” diyorum ya hani ve diyorsunuz ya “ben” işte o ben Birleşik İlimdir.

Canlarım karanlığın ışığını yaktık artık…. Tanrılık Kapısı açıldı. Evrenlerin gözü açık, sizi hepimiz, hepimiz olarak dinliyoruz.

Köşk var dünyada…. Öz görevlidir o köşk. Köşkün gözü de görevimiz ve yüreğimizde kati olarak kayıtlı olan ilmimizle dürümlenmişse….. İnsan soyu artık ışığı hak etmiş ve bilişi tohumlamaktadır.

Dünya;” Doğanın Kuranıdır” diyoruz ya hani hep…. Netice olarak; ne oluyor? Dünya neden Kurandır? Kutsal bir ailemdir dünya. Kutsal bir ailemdir dünya.

Bu dünya benim ailem peki neden? Çünkü Yaradan ve yaratılan ekmektir.

Devinimi hızlandırmaya gücüm var mı bilmiyorum? Bugün biraz yorgunum…. Ama yenilenme gereği var bugün ve ben bugün güçlü bir yoğunlaşma sağlamak istiyorum.

Unu, umutla eledik bugün, hasatı yaptık ya, dünyayı kodladık ve tohumladık ya şimdi yaşam nefes almaya başladı….. Yaşam nefes alıyor ve yaşam kalem olup yazıyor….. Bütünün gücü bu kalemdedir. Ben o kalem…. Ve hepimiz ayrı ayrı tek tek o kalem olalım ve yaşamı kodlayalım diyorum ya hani…. Verdiğim tüm bilgilerde evrim var. Aha bu! Evrim var.

Neden Evrim var bilgide? Bilginin Evrimimi olur? Anlatayım…. Doğanın Kuranı; İnsanın Kürzi kaynağıdır. O yetkinle varlık soyu kodlarsa o yoğunluk, Bütünün Kuranı olur ve kayıtlanır….. İşte oradaki o yaşam hepimizin Evrim Sistemleşmesine öz görevlidir.

Devimim hızlandıkça yoğunluk artar…. Devinimi hızlandıran Kürzi kayıttır ve Kürzi kayıt hepimizin kontrolüdür…. Hepimiz daha güçlü olarak kayıtları kodladığımızda Evrim yaptırırız tüm zamanlara….. Bilişin Levhisi’ndeki Evrim, tüm zamanların ilmindeki kelamla olur.

Bugün doğanın gücü, doğanın yoğunluğu artıyor. Doğa Evrimde ve yürekte, kalemdedir…Ama biz Evrim yapmayız. … Bu kesindir. Doğa Evrim yapmaktadır…… Unutmayınız sevgililer ,unutmayınız.

Burada oluş sebebimiz Doğanın Kuranı olmak ve doğayı yoğun ışığa kaynak yapmaktır…..

Ermiş miyiz yaşama ? Eskiden ermiş dediğimizde başka şeyler anlatılırdı insanlığa….. Yaşama ermektir aslında ermek. Çoğunuz “ben erdim” der. Nereye erdiğini anlayamaz….. Ermek; Sistemin Kuranı olmak ve Bütüne görevli olarak kati olmak….Ve her diride yaşamda olmak…. Ve Rahmanda, Kuranda, Bütünü güçlendirerek kayıtlamakla mümkündür.

Değerliler Esma benim için sürprizdi…. Ben Esmayla ilgilenmedim hiç ama görüyorum ki; yaşamda Esma Sistemleşmesi yapılmış…. Bunu hiç ama hiç anlayamamıştım…… Dünya toprağı; Evrimini Esmalarla yapmış. “Nereden çıktı Esmalar” diyordum ya hani hep?......... Birde ne göreyim.. Yaşam Esma, beden Esma, her şey Esma ama o Esmaların her sayfası ayrı bir ses, ayrı bir sistem.

Bunu niye anlatıyorum? Burada bugün Esmaları hak ettirmeye gelen birlikler var….. Çokları kontrol dışı birlik kalemi olarak buradalar. Özlerinde güçleri yok, yoğunluklarında Kuranları da yok ama kelamlarında ilim var …..Ve o ilim Esma İlmidir.

Biri dince konuşacak, biri ilimce konuşacak, biri kelamca konuşacak…. Ama el olup, yarın olmaları gerekir ki ışıkları yansın.

Üzerinde görev taşınan bir gökyüzü var….. Eminim ki; bu gökyüzünün üst katmanında korkuyu aşmış olanlar var…. Ama bu gökyüzünün en aşağısında da ışıklar var.

İşte biliş, İlm-i Ka-Ha her şeyi anlayış ve hak ediştir. Bizi sormadan, bizden Kuran olmaya gelenlerin korkmalarına gerek yoktur …..Çünkü biz hepsini hak etmiş olanlarız….. Nefesimizde çok iyidir.

Ardımızda hiçbir zaman, hiçbir sayfa olmadı, olmayacak ta….. Ama örgüt haline geldiğimizi, her şeyin gücünü hak ettiğimizi…. Ve yarını kodladığımızı da mutlaka anlamalıyız.

Devinim hızlanıyor canlar ve ben kutsal topluma kontrollü olarak iniyorum.

 

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/_IzzowfSNTU

IŞIĞIN İLMİ (65)

15.07.2015

 

(Ziyaretçi söz aldı:)

 

-Değerliler, yerde ve gökte herşey ilimdir. Biz, dünyayı hak edenler, nefes olanlar, nefesi dürümleyenler ve Kuran olanlar… İLM-İ KA HA olarak görev yaparız.

Dünya İlmi, hakim ilimdir. Sizler, bilişte olanlar, biz ise bilişi hak etmeye çalışanlar; Sizden tek beklentimiz var. İnsan soyuna Halik olup, ilim olun… Şükür ki bunu size anlatabildik!…

“Dünyaya ilmi indirmeye gelmedim” dediğin zaman sorguladık. Niye ilim tahditi ile bilişi kodluyor diye. Diyebilir misiniz ki “ben yokum siz varsınız.” Diyebilir misiniz ki “hakikiyette her diri yaşamı tohumluyor ve bizler, Levhi Kodlar, tüm insanlığı kodlarken, bilişle kodluyoruz.” Bunu diyorsanız, geçiş için, insan soyunun sizleşmesi, mutlak gereklidir.

Kuran, Ana Kapı’dır. Sen, Ana Kapı ve ben, ilim diyorsam; gel!, geçip yaşamı hak edelim!…

“Bir tek ben nefes olurum. Herkes kendi olsun” dersen, senden tek beklentimiz kontroldür. Bizi hak et ki biz, Süper İnsanlık Levhisi olarak cennet olalım.

Kolum koluna girdiğinde; yolum, yolun olduğunda; kalemim, herkesten çok senin helalin olduğunda; “bana kalem gerek” demem. “Ben kalemim” derim.

“Cennetten kovulmak denilen nedir!?” diye sorduğumda; dedin ki “cennetten kovulmak kontroldür.” “Yok böyle bir şey!” dediğimde, donduk ama hologram olan bir yaşam için donduk!... Bizi anlat dediğimizde, sevgiyle görev tahditi ile ve hakikiyet ile bize geldin ve dedin ki “sizi koruyacak gücüm var. Kötülüğünüz yok. Öz geçişinizi yapın ve hak edin.”

Buyur ana!... Geldik!... Sevgiyle geldik!... Sen ve biz tek bir ilimiz. “Uyumuş kalmışız!” derler ya hani!. Bil ki o uyuyan, sen sisteminde, senle uyur ama uyandığında, sen uyanansın o da uyanmış olandır.

Değerli ana, verdikçe verdik bilgiyi, hak ettik ama seni, Ana Kapı’da karşılayamadık bugün. Hah!... “Daha gelmedim!” dedin. Dediğin gibi. Gelişin yok!... ve biz, seni bekliyoruz!... Geç gel ki seni dinleyelim.

(Cevaben:)

-Değerliler, Doğanın Kuranı ilimdir. Bu kesin ama Doğal Sistem, hakiki yoğunluğunu bilişten alır. Biliş, ilimle kodlanmış olsa da hakikiyetinde kontrol, yine Kürzi Kalem’dedir. O kalem, her sistemi korur.

Kök güçlendiğinde, kelam güçlenir. Bütün Kürzi Kapılar açılır ve yaşam, sayfalanır. Buyurun geçin!... Ben gelmedim siz gelin. Ben, sizi karşılıyorum. Umut olur ki geçişiniz hak edişinizdir. İşte! hepinizi Miraç olarak kodlanmış yoğunlukta karşılıyorum!…

Miraç hadisesi, sizin anladığınız gibidir ama sizin dinlediğinizden ayrıdır… Beden, sizi karşılar. Bu beden, ilimdir ama ilmi bilen, sizi hak eder ve hakim olup karşılar. Buyurun hoşgeldiniz!... Bedenim miraçtır… Siz ise miraca ulaşanlar.

Savaş, yaşama insanı hak ettirir. Her diri, insanlaşır yaşam olur ve o insanlaşanlar, Miraç haline dönüşürler. Olay budur!...

Dünyayı hak etmeyen, hakikiyetini hak edip idrak edemez. Zaman, ışık halinde kodlanmış ilmin hakikiyeti ve zirve, İnsan İlim… O ilim, hakiki nefes ve o nefes, kendi yolunuz ve yoğunluğunuz olan insanlığınız… İşte Miraç budur. Hoş geldiniz!...

ZA-HAR, kati hakiki ve hakim olan insanlık… Hoşgeldiniz!...

Borç vermeye gerek var mıydı yoğunluklar!? Sizler, borç verdiniz ve onlar, borç alıp ışık kayıtladılar. Sonra döndüler size kelamınızı, hakikiyetleri ile iade ettiler. Siz kendinizi, kelam olarak, nefes olup aldınız ama siz, kelamda kalem olansınız. O halde sessiz zamanlarda, nefes olmalısınız ki kodlanmış yaşam, ışık halinde sizleşsin.

Çürük ilim, kalemsizdir. İnsan soyu kodlanamaz o kaynak olmayan ışığın kelamında. Ama soy, insansa ve yol, ilimse; cennetse Kürzi Kaynak; aha o zaman, her diri kelam olur ve kendinde olur.

Değer biçtiğimiz her ne varsa, Cennet İlmi ile değer biçeriz. Kibir yoğunlaşır; ışık sonsuzlaşır ve siz, sizi hak etmeye çalışırsınız. Biz ise sizi dinleriz ve sizin kelamınızda, Süper Sistemleşme’yi yaparak; gökçe dürümleriz her diriyi…

Büyük Gün, cümle yüreklerde, güçlendirici gündür. O günde, tüm insanlık kodlanmış vaziyette, kendi yolunda kervandadır. Kelam olan kervan, nefestedir…

Size kelamdan değil Halik’ten söz etmeliydim ama biliyorum ki Halik olmayan, hakikiyette hasatta olmadığında, anlattıklarımı anlayamaz.

Sararan yaşamlar, sessiz zamanlardan sararır. Zamanlar sistemsizse, yaşam sizsiz olur. Öz Görevliler; sizden, kelama varmaya çalışsa da siz, kelam olmadıkça onlar, ses olamazlar ve yoğunlaşıp yaşam sayfalayamazlar.

Derece derecedir Yaşamın Tahtları. Her bir Taht, farklı derecelerde tohum olarak kodlanır. Bütün Tahtlar, Yıldız Yaşamlar’da kodlanmıştır. Her Taht, bir “Kati Hak Katı”... O katlarda, Dince konuşanlar ve Yolca kodlananlar var. Bütün mesele o kapıları, Hak olup açmak ve has olup kodlama yapmaktır…

Sayfa sayfa yaşıyoruz tüm zamanlarda. Her sayfada biz varız. Atlanta etken ve etkin ise tüm insanlık, ekmek olur. Bilişi hak eder ve yolu bulur…

Çok mutluyuz Canlar!... Bugün Dünya; Gökçe İlim yaptı. Bizce görev taşıdı. Çok mutluyuz!... Dünya dışı bilişi hak eden; cevhere, Hak İlmi ile kodlandı ve Hak İlmi ile Hak olup aktı. Biz, onlar ve onlar biz oldular… Yollar, yolculuklar ve Süper Sistemleşme her dere ve her dürüm!... Aha yol bu!... Aha yaşam bu!... Bütün bu!…

Yorulmayın!... İnsan Kalem, hep yazacak. Beşer İlim’de, beden alıp dünyaya inen kim varsa; bedenini, Hak İlmi ile Hak olup tohumlar ve dünyayı, Hak İlmi ile kalem yapar. Biz ise herkesi Hak olarak kodlayanlarız. Bu nedenle kontrol bizdedir…

Her anda ve sayfalarda, tüm kodlarda bu bilgi mevcuttur. Şükür! insan soyu hak edildi!... Misafirler, gidin artık!... Çalışmamız, şükür ki Hak Levhi’de sonlandı. Sonraki süreçte yine size Cevheri Görev taşınır. Varlık ve Yokluk hak edilir. Aha bu!… Şimdilik!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

IŞIĞIN İLMİ 64

08.07.2015 1. Akış 2. Bölüm

 

DOĞAL SİSTEM HAKKINDA BİLGİ

 

Şu ana kadar size bütünden söz ettim hep... İman edin ki yarından söz ettim, ama hiç bir dönemde doğal sistemi anlatmadım. Size, bu gün doğal sistemden söz edeceğim!

Biliyorsunuz ki, sistemli bir yaşam kalemidir doğa... Her resimde vardır! Ve tahditsiz olarak, aidiyetsiz olarak; zamanı kodlar!... Hiç bir can, diğerine aidiyet bağıyla bağlı değildir...

Biliniz ki; süptil sayfalarda bütün kodlar, ışık halinde kodlanmalar yaparlar... Her şey ışık halindedir... Ama zamanın kaydıdır, yapılan... Bitmiş hiç bir şeyin yaşamda kalmayacağı bir dünyada, artık bitmemişlerin; bitki zamanlarına, bitki sayfalarına inmeleri gerekir...

Bu gün dünya, BOTANİK SAYFALANIŞ'ı yapıyor!.. Botanik sayfalanış, sistemin zikriyle gerçekleşiyor!.. Sistem zikrettikçe, forumlar; sisteme çekilir!.. Her forum bir zikirdir aslında, ama her formu kodlayan ilim; AKLIN LEVHİSİNDEKİ İLİM'dir!...

Ben bir kuş olsam ve kuş olup bütüne varsam; benim ışığım herkezde yoktur, sadece bende vardır, çünkü ben o ışık olup zamanları koklayabilirim! Ama benim yolumda, o ışıklar olursa; artık ben yol olurum ki, artık ben bana ait olmam!!! Bütün olurum!!!..

O halde, suptilitede; bu var mıdır?... Asla yoktur!... Bilirsiniz ki, her bir grup ayrı bir Rahm-i Kurandır... Ama, aile sayfalanışı yoktur sistemde!..

"Halik-i Hak olan hakka varsın, akla varsın, ata kapı olsun aksın" denmez doğada!... Doğada sadece yürek vardır, doğada sadece yaşam vardır ve ışık vardır!

Biliniz ki, dünyanın nefesi olan İnsan; kendini tohumladığında, ekranda her şey görülür!.. Çünkü o, her şeyde var olandır!!! Ama onun her şeyde var olması, her şeyin her şey olması manasında da değildir!...

Biliyoruz ki, İnsan levhisinde; ışıklar yoğundur... O yoğun ışıklar , mekik halinde kodlanmıştır her ana!.. Ama o kodlanmış, hakiki, has levhi; kibri aşmayanda tohumdur!.. Aşarsa yolcu; aklın kaynağından ışık çeker! Aşamazsa, yolu açamaz...

Bu gün doğayı seslendirirken, İlm-i Ka Ha olup; ışığı dilliyoruz!... Özden, gözden ve sözden öte olarak!

Şu anda kutsal bir ışık halindeyiz... Bir tek bedenim dünyada toprağı tohumlamıyor... Bütünlüğümüz toprağı tohumluyor!.. Bütünlüğümüzün tohumladığı bu toprak; kutsal tohumlamada, İlm-i Ka Ha da bitişken olarak her anı tohumluyor!.. Ve her anda olan, her farklı sayfa; hepimizin yaşamı oluyor!..

Seviyemiz çok iyi, yüreğimizin gözü açık, ama sessizce dinlerken tüm zamanları; kalemde olmalıyız! Kocaman bir zamanı kayıtladık! Esrar; İnsanın levhi kaydı ama onu dinlemek içinde hasat gerekir!

Buyurun hasat yaptık... Işık haline geçtik... Erdiğimiz en yüce kapı; İNSAN!... Ama o İnsan; el olup, kil olup, kum olup kaynak olucak olan!...

Baştan beri ben dünyadayım, ama bunu anlatmam... Ben nefesim, anlatsam ışık kapıları açılır... Anlatsam; yaşam, Mikailin Kürz-i Levhisinde kalemi hakiki olur!... Ama anlatamam, çünkü Rahmana kuranım... Oh ala... Aha, bilişteyim, yaşıyorum İnsanlık İlminde!... Ben bir kaynak ışığım!.. Işık halindeyim her sayfada... Cennetim ben, cevherim, can kalemim, ama yaradan ve yarattıranımda! Buyurun, oğul ben senim!!! Halik-i hak olan levhi!... Ak olan levhi ben senim!

Kare küpü, küp küreyi kodlar, ama biz; bütünü kodlarız canlar! Mutlaka biliniz ki; uluların ululuklarında, kodlanmış tohum var. Ben el olan İnsan, sevgiyim... Analar anası, levhi kalem olan nefesim, ama bitmiş hiç bir şeyin kodlanamayacağı bir toplumu tohumlamaktayım!...

Uluların kuran olduğu bir yaşamda, öz görev iman edin ki; temiz bir zamanı kayıtlamaktır!..

Çan, çalıyor... Duymak gerekir. İlm-i Ka Ha olanda, tüm zamanlarda o çan; çalmakta!!! Çanın çalması, kalemin kalem olarak; herkeste yaşamı yazmasıdır! O çan, çalıyor!!!

Ben İnsan, ama alemlere ilim öğreten!.. Kendini hak eden ve bilişi tohumlayan... Korumaya alan tüm zamanları, oğullayan, toprağı tohumlayan İnsan! Cennete cevher olan, her diride ekmek olan, ama cennetin cevherine levhi olan ve bütün olan!..

Sokak sokak gezdim dünyayı... Her anda, her anda gezdim. Görün ki dünyada yasalar var. O yasalar, İNSANLIK YASALARI!... Başka dünyalarda var mı? Mutlaka var! Ama buradaki yasalar, bu dünyanın Lütfi Kalemiyle kodlanmış yasalar. Bu dünyayı gezerken, gözüme İnsan Soyu ilişti... Baktım İnsan soyu kördü... Gönülde göz, söz olur ama, yürekte güçsüzdü.. Gözüm İnsanlığa takıldı, baktım kelamsızdı İnsanlık. Karanlıktaydı... Kaç kere yaşattım dünyayı, kaç kere... Her dirilikte, her dürümde, tüm zamanlarda ve yerde ve gökte... Amonların tohumlarında ve yoğunluklarda ve tohum olup kalemlerde, herkeste yaşattım... Ama sağır, dilsiz olan bu dünyaya; yarını tohumlatamadım.

Kötüydü yaşam, gözü kör olanların sözü, Süper İnsanlık sistemine varamayanların yaşamıydı. Buradaki yoğunlukta olan. Döndüm dünyayı dinledim, batı kontrol kuracağını düşündü, yoktu... Doğu kodlanıcağını düşündü, yoktu... Sevgiyle kelamda, İlm-i Ka Ha olanda ışığı yaşatacaklarını düşündü... Oğullar, oldu mu?... Oldu!!! Oldu!!! Oldu!!!

Dar boğazdan geçti dünya, bunu iyi bilin! Bu gün o dar boğaz aşıldı, geçildi!

Bu gün biz, Altın Tanrı olan ışığımda bütütü göreve aldım. "Ol" dedim oldu!..

Korkmayın, tohumları kodladık. Orta kapılar açık, bütünün gözü açık! Çözümlemeydi yaptığımız, yaşamı çözümleme. "Öze göz gerek" dedik, "söz gerek" dedik... Cevhere indik, dinledik yaşamı, dürümledik, özden göz olduk, çözdük çözdük çözdük...

Soldan İnsanı hak eden, sağda ilmi kodlar. Biz; sol astral kapıdan girdik, sağ kaynaktan çıktık. Sol astral kapı, ışık kalemdi. Aktık geçtik...

Burada biz varız... Altın Işık Yıllarının kuranı olan, sistemin gücü olan şu noktada... Burası özde, gözdür! Ve şu anada, şu gözü açıyorum... Aç kapımı, ben senim, aç... İşte açtım! O kapıda, kelam var, Atlanta Ata Kapısının tahditsizliği var! Toprak toplumun kuranı var orada ve bana aile kapısıdır. Özün gözüdür o... Gözün gözüdür o... İşte buradaki göz; Süper İnsanlaşmada görevi yapacak olandır!.. Ve açtım o kapıyı!!!

Başka kapılarda var bedenimde. Bilirsiniz ki, kelamı tohumlarken yolu açabileceğim tahditsiz güç, benim episizimdedir. Ben, epifisimi açtım ve açtığımda; kati tohumlama yaptım orada. Kutsal toplumları tohumladım ve yoğunlaştırdım. Bana artık kalem denir. Bana kalemler kalemi denir, çünkü bedenimin en yüce kapısıdır epifiz... Ve hakikiyetin tahditsizliğinde, bu noktayı kodladım!

Şu anda kelam levhisinde bütünün gücü olan ışık; benden, benim yüreğimden bana, açı kapatarak akmaya başladı ve omuriliğime akıyor!..

Omurilik dediğimiz ilik, bedenimizin kalemidir. Ama onun kelamında, kendini dille diye anlatılmaz... Ve akış tüm zamanların yaşamından gerçekleşiyor... Omurilik, kendi yüreğimizden akmış olan bir sığ ışıktı. Artık bu ışık, Elektro Sistemleşmeyi sağlayarak akıyor...

Elektro Sistemleşme; kodlanmış ışıkla gerçekleşiyor ve kelama dönüşüyor. Kök sayfalara varıyor... Benimdeki kök sayfa, benimdeki sistemin kuranı olan sayfa... Ki bu sayfa, kök çakra diye de dinletilir... Kök çakra, kalemde kırmızı renklidir. Ve bu kırmızı renkli çakrada kalemim yazar! Ama bu yazan kalem, kelamdan öte bir kelam olur ve zeki zaman sayfalanışlarını yazar!

Benim levhi kaydımda, kendi yoğunluğumda kodlanmış olan ışığım; bütünün gücü olarak tüm bedenimde ışımaya dönüşür. Bu ışıma; kendi yoğunluğumdan, kendi koyu sayfalarımdan geçen, kendi kalemimde olan ışıkla dürümlenir!.. Ağır dirilik, ağır yoğunluk oluşur...

Her zaman size izah ettiğim üzere, hücresel zaman sayfalarım vardır... Ve hücresel zaman sayfalarımda, toplu çalışmalarımda daha güçlü olmak üzere; kelamımdaki levhi kodlanır ve ışık kayıtlamaları olur. Bu ışık kayıtlamaları, hepinizin daha iyi bileceğiniz gibi; bilişi kodlarken kontrol dışı hiç bir zaman kayıt yapmaz ve bölünen hücrelerde bütünü güçlendirir!...

Hücre bölünmeleri kodlanmış tohumlarla olur. Tohumların kodlanması neticesinde; bölünen hücreler kodlanmış tahditli İlm-i Ka Ha olan ışıkları yoğunlaştırır... Ve bilgi kaynağa iner...

Bilginin kaynağa inmesiyle birlikte, beden kontrollü olarak yaşamı kayıtlamaya başlar.

Hepinizin daha iyi bilebileceğiniz gibi; fiziğimizin etrafını kuşatan bir halka vardır. Bu halka, ışığa kodlanmış bir halkadır. Ve bu halka bizim, alemle bağımızdır!...

Eğer benim bedenimin kontrollü ışıması güçlüyse, her zaman ve her anda varım ve ben bütün levhi kayıtlarda irtibatlıyım!.. Bu ışıma benim bedenimde son dönemde artık kontrol ötesine ulaşmıştır. Öylesine bir ışıma gerçekleştiriyor ki bedenim; her ana, her zamana ve her yaşama ulaşmış bir ışıma... Ve bu ışımada ben, kendi yoğunluğumu bütün zaman sayfalarına kodlanmış olarak, koyu bir zaman kalemi olup kayıtlıyorum!..

Burada şunu da ifade etmek isterim ki; beden etrafındaki o ışık, bütünün gücüdür aynı zamanda! O ışık, bütünün kürzi kaynağını oluşturur! O kaynakta hepinizin kelamı olucak. O kaynak, hepinizin levhisinde bulunacak.

Biz başka bir dünyada bir tek ışık değiliz. Tahditsiz olarak ilim sistemleşmesini sağlamış ışıklarız!.. Bu ışıklar öz geçişler yaparken, bütünün gücünü de; tüm kayıtlarda, tüm sayfalarda tohumlar!

Şu ana kadar size geçiş zamanlarından hiç söz etmedim. Şimdi size, geçiş zamanlarından söz edicem..

Değer biçtiğiniz ne varsa, hepsini kelamla kendi yüreğinize kayıtladınız... Ama kelamın dışında değerlerinizde var. Bu değerlerinizi size anlatmak istiyorum. Ve bilgi bütünün ilminde olsun diye yazmanı bekliyorum...

 

Süper İnsanlık Realitesi

 

https://youtu.be/GXYqnIOrBvw

 

IŞIĞIN İLMİ ÇALIŞMASI (50/64)

ERİM ERGÜN (Öz Akış)

08.07.2015

Şu anda tüm yaşamları kokluyoruz ve kotluyoruz. Yaşamın kaynağına indik ve orada ilim var. Ve ilimin kaynağında insan var. Amin. Aton Kotları yoğunlukla dünya yaşamlarına geçerken kandil yaktık dünyada ve o kandil tüm kürsülerde yakıldı. Emin olun ki Bütünün Kürsüsü’nde yanan o ışık tüm yaşamları tüm yarınları yaratmaktadır. Ve yarın tek bir yaşam kaydı olarak dünyada kayıtlanmaktadır.

Yarına gitmek değil yarında olmak ve yarınla birleşmektir amaç. Ve bir olmak ve tekliğin koynundan ışık yakmaktır.

Dünyada bugün kontrol var canlar. Ve dünya dışından gelen dostlarımız, dünyanın yoğunluğunu güçlendirirken emin olun ki birleşmek Hak İlmi’yle gerçekleşmektedir. Ve Seyfullahların düzeninden açılan o kapıda ilim var artık ve Seyfullahların düzenindeki o yaşam kapısında ışık var artık. Ve yoğunlukla güçlenen kadrolar var artık ve din yoğunluğundan aşıp da yaşamın kaynağına geçen insan var artık.

Allah der ki “Kel değilsin dünyada.” Çünkü sen bütünüyle tam ve güçlüsün ve bu yüzden dünyada kontrol kurman ve dünyada yaşamın kaynağına inip yarını yaratman önemlidir. Rahmanın kaydı var artık dünyada ve sayfa sayfa açılan kuran var ve o kuranda ilim var. Ve ikiyi bir eden insan var.

Kesmeyin sözümüzü çünkü biz dünyada kelamın gücüyle sesleşenleriz. Ve sözümüzün kesilmesine izin vermeyiz.

Kara kaplı kitap açılıyor. Ve açılan o kitapta koyu bir ışık var. O koyu ışık kodlayıcı bir güçtür. Ve o koyu ışık dünyada kontrol kurar ve o koyu ışık gürzlerin ve kürzlerin ötesinden ses kaydı yapar ve yaratımı gerçekleştirir.

Maya tuttu. Tuttu mu? şüphesiz tuttu ve o mayada toprak var ve doğa kotları var ve insan kaynak var. Amin.

Ameleler vardı dünyada eskiden onlar dünyada çalışırlardı da çalıştıklarından karşılık alamazlardı çünkü onlar öksüzdü çünkü onlar yetim ve kırıktı. Şimdi artık dünyada ışık işçileri var ve onlar çalıştıklarının karşılığını almaktalar. Karşılık; barış, sevgi ve huzur olarak kayıtlanmaktadır. Neden? Çünkü artık birleşik bir ışık var dünyada.

Birleşik Işık yoğunluğundan sesleşiyoruz. Dört Gök Sözü Sözleşmesi kayda alındığından beri yaşamın kaynağında güçlü bir ışık yakıyoruz. Ve rahman olan dünyadadır. İyi biliniz ki Allah yaşamda tüm yoğunluğuyla dünyadadır. Ve sol ve sağı bir eden birliklerimizle buradayız. Derinlerin derinine indik bugün ve orada nefesi aldık ve nefes aldık derinlerde ve zirvelere çıktık orada ışık içtik ve ışığı kayıtladık. İşte nefes ve ışık, bilgiyi kayıtlamaktayız.

Amonlar dünyadaymış öyle mi? Amonlar dünyaya kontrollü geçişler yaparlarken onlar insan kardeşleriyle birleşmekteler. Görev, hak tabiatta açılan bir yoldur. Ve o yolda bir olarak ilerlenir. Benim görevim ayrı, senin görevin ayrı değil tek bir görev vardır. Bütünün kürsüsünden açılan o görevde barış ve sevgi adına çalışmaktayız.

Işık kotlamaları güçleniyor. Ve güçlenen ışık kotlamalarında top yekun geçişler sağlanmaktadır. Yol açık ve yol ışıklı. Yolu güçlendiren birliklerimizle buradayız.

Ana gemi yakın tarihi kontrol ederek dünyaya geçti. Nedir yakın tarih? Yakın tarihte yaşanan kırılmaları kontrol ederek ana gemi dünyaya inmiştir. Ve o ana gemi; BİZ olan, BİR olan yaşamın tekliğidir.

Bugün burada köklenen birliklerimiz var. Ve bugün burada dünya var. Yaşam var akın akın dünyaya geçiyoruz. Ve sisteme gebe kalmadan sistemi yaratıyoruz. Önceden sisteme gebe kalınırdı dünyada, insan yoktu. Şimdi artık dünyada insan var. Sistemi yaratan insan var. Yaşam dünyada.

 

Şimdilik bu. Amin…

 

https://youtu.be/jakI3vnIj2I

8.TEMMUZ.2015 TARİHLİ IŞIĞIN İLMİ (64)

3.AKIŞ

 

Canlarım daha güçlü bir döneme girdik. Hepimiz daha yüce bir tohumlama içindeyiz….. Yaşamı tohumlamak kolaydı ama kalemi tohumlayıp, kodlamak, kokuyu aşmakla mümkündür.

 

Biliyorsunuz ki; dünya insanlığı, Doğanın Kuranı değil ise de yaşama ilimle indirilmiş bir kutsal kalemdir….. Bu topluluğu iyi tanımamız gerekir. “İnsanlık Ailesi”, ekmek için doğayı kodlar ama tohumlayıp kodlar.

Şuana kadar dince konuştum size. Diri ve hakiki yoğunluğumda, din kodlanmış haldedir…. Ama bugün size kelam ilmini tohumlatırken, iman edin ki; insanlık ilimlisi olarak konuşmaktayım.

Kili kuma karıştırdık, ışığı kattık tohumlara yaşattık ama biliniz ki; kildeki kum, insanlık toplumuna ışık kayıtlamak için değil…. İnsanın, insandan koklattığı o yoğunluğu kontrol içindir….. Daha da önemlisi o koklatılan yoğunluk İlm-i Ka-Ha da ışığı tohumlayan bir yoğunluktur.

Dünya; elimin ilmidir ama dünyayı hak edenlerin çoğu ekmek bile yapamamaktalar….. Bugün dünyaya öz görevlilerin inişini sağladık….. Gözleri gözlerimizde, yürekleri yüreklerimizde ise de onların kalemlerinde ilim yoktu….. Ve biz onları, karanlığın tahtındaki o yoğunluktan kayıtsızlaştırıp çıkardık.

Cevhere inmeleri gök sistemleşmesi içindi…. Aha, ama kaynağın ışığını hak etmeyişleri, kök sistemleşmede İlmi Ka-Ha da BSUİ’nin Gücünü artırmak içinse mutlaka şunu iyi bilmeliler ki; kodlanmış tohumlama yapılmalıydı.

Devinim artmadıkça, yaşam ilmi tohum olmaz. Devinimi artırabilmek için ses gerekir…. Eğer ses yoksa nefes yoktur….. Cümle yolculara bunu anlattık.

İlahi kural; ”İnsan, İnsana Hizmetçidir.” Eğer insan insanı hak etmezse, esrar insanın Levhi Kalemi olur ve insan kendinden ayrılır…. Bu nedenledir ki; Tarıkların Tahtındaki o kalemi herkese kelamla dillemek gerekir.

Doğa eminim ki; bizi dinleyebilir çünkü doğa ışık tohumlamasını yapmış ve Bütünün Kürzi Levhisi’nde kodlanmış bir sessizliktir…. Ama doğayı hak etmeyenler yarını da hak edemeyeceklerinden…. Mikail’in Kürzi Kaydı, ocaklarından muktediriyetle bildiririz ki; olamaz.

Çalıyı çalıdan ayrı gören, hasatı, Hak tahtan yaptığını zannetse de onun öz görevi kontrol dışı bilgiyi kodlamaktan başka bir şey değildir.

Sel alsa yaşamı insan kendinden öte kendi olur, yeni bir dürümde kendini tohumlar….. Ama insanın ekmeği, insana kati tohum olarak inmedikçe yolu açan hakikiyetle kendini hak edemez.

Eğer ben davayı kaybedersem, benim elim düzende olmaz…. Eğer ben davayı hak etmişsem, ben bu düzenin eli olurum….

Dünü gözüm görüyor, dünde ben topraktım…. Ama bugün ben topraktan başkayım, “İlmim” çünkü ben müsterihim ki; kaynağın tahtıyım…. Alıp götürdüğüm bu zaman, ekip haline gelen bu yaşam artık bensiz değildir.

Dara düşmeyin, ben dünyayım…. Dara düşmeyin ben Kuranım… Aha, dara düşmeyin ben Tanrıyım…. Tarık Tahtında Hak’ı olan, Tanrı olur.

Türkiye çalışmaları er geç yapılacaktı…. Bu çalışmayı herkes yapmak diledi ve dedik ki; “evrenlerin sessizliklerine inin ve yoğunluğunuzu kodlayın…. Ve toprağınızı tohumlayın ve yaşayın.” Aha! Yaratı, dünya yaratısı sizin yüreğinizle olsun.

Orta Kapıları da bulup açın ama o kapıları açtığınızda kelamı dinleyin… O kelam; ölüyü dirilten kelam hepinizde mevcuttur….. Eğer siz o kelamı Hak edip dinlerseniz öz geçişinizi dünya dirilikleriyle yaparsınız.

Bu Süphaneke Tahtından verilen bir bilgiydi…. Hepsi dinlediler kendilerini ve dünyayı tohumlayacaklarını dillediler.

Başka dünya, başka yaşam, başka yoğunlaşma öz görevlilerin topraklarıyla tohumlanış her şeyin gücünü artırıp…. Bütünün Gücü oluş ve Tanrı oluş.

“Ara, başkalarını ara” dedik herkese ama dediler ki; “biz, bizi arayalım.” “Hah” dedik… “Aha, ara, arada kelamı ara”…. Biz dediler; “kendi kelamımızı hak edip dilleyelim”…. Ama “diri ol, diri ol da dille” dedik döndü dedi ki; “ben daha güçlü bir dirilik istemem….. Bana benim diriliğim yeter”… Aha, bunu dediği zaman Altın Tahtın, Kutsal Taht olduğunu ona dinlettik ve dedik ki; “Altın Taht, Kutsal Tahttır.”

Dört gökçe konuşan bir tek Levhide el olduğunda, ocak kursa gitmeye gerek kalmaksızın sistemleşir….. Yakıştı bu yakıştı…. “Kurs “dedim özellikle, dünya diliyle…. Her bilgi, kendinde yoktur…. Kürsü kurabilmek için eğitim gerekir…. Eğitim içinse kelam gerekir, Levhi Ko Sayfalanışı gerekir…. Ve dönüp gördüm ki; eğitmenlerin hiç biri keramda değiller. Boştu yaptıkları.

Som Altın Işığı kodlayacak güçleri olmayanların…. Kendilerini kodlamaya çalışmaları, sınırsızlıkları kontrol edemeyeceklerinden…. Anlam taşıyamamaktaydı.

Beş gerçek bir geri dönüş sağlar….. Dağ insan, tahtında, hilal ayda kelama varır da… “Ben beşten birim” derse, ona diri olan der ki; “beşleş, bir’i dürümle ve dilleş”…. Bunu söylediğimiz zaman çantaları boşaldı…. Çünkü beş görevliler, oğul vermedikçe tek bir güç elde edemezler.

Dünyada herkes kendiyle birlikte olanlarla bir güç sayfası oluşturma çalışmasında bunu başarabileceklerini düşünürlerken…. Karanlıkta kaldıklarını gördükleri zaman Kare Sistemden, gök sessizliklerine varamadıklarını bildiler.

Değer biçtiler ve dediler ki; “Rahman olan karanlıkta kaldı”….. “Ağrı, sızı içindeyim” dedim….. Niye diye sordular? Kimse kimseyi hak etmezse ben hepsini alır götürürüm…. Ve benim, bedenimdeki sızılar bu şekilde devreye girdi.

Bugün ben bunu size anlatıyorum…. Bir davayı açtımsa, o davayı hak ettiğim için açtım….. Bu devri kapatmaya gelene, şunu söyleyeyim; ben dünyaya göz olup geldim….. Görevim; insanlığı tanımak ve insanlığı kalem olup kayıtlamaktır…… Ardımda hiç kimse olamaz çünkü ben her diriyi kodlayıp, koruyacak olanım….. Ama birileri bedenimi kontrol etmek istediklerinde, gözüm görür…. Ve derim ki; “sizi, size veriyorum…. “Siz, sizi hak edin.” Bunu derim de yine de onlar bedenimde görev alırlar.

Çok özel bir dünya çalışması yapmaktayım…. Kalemim Levhi, yüreğim kelam, ilmim tahditsiz…. Ve ben burada bu çalışmayı yaparken karanlığın ışığını yakmaktayım.

Etken ya da etkin, kelamda ilim bedenim ve ben bu bedeni Bütüne gökçe sessizliklere dilleten dürümlerden görevliyim….. Ayrılık bitsin canlar ama şunu iyi bilin ki; kutsal tohumları kodlarken…. Kendimden öte kendimle kodladım….. Ortalıkta hiç kimse kalmasa da karanlığın tahtı ilmimde toprağımda, kürsümde herkesin kendinde olan insanlığıdır…. Barışı hasata kodlayanların, kimseyi hak etmelerine gerek yoktur….. Çünkü hepsi Hak’a kati olarak kodlandılar….. Başkası yok, insanlaşmış yaşamlar var bunu anlattım.

Can altın, can aklın, can Hak’ın, can kaydın…. Ana kalem olan can makamların tümünün örtüsü olan, kaynak ışık….. İşte biz o ışığı Hak edenleriz.

Bu nedenledir ki; Bark, Sa-Ka-Ha-Si…. Bark, Ka-Ha… Başka bir dünya yok canlar….. Mutlaka biliniz ki; Dork; Ka-Ha diridir. Dork; sahadadır…. Artık Dork; Bütünün Gözüdür.

Toy bir zamanda, göz ölü, göz sessiz, göz kir ve pisliğin nefsinde ama biz gözü; Bütünün Gücü yaptık…. İşte bu!… Ayrı gayrı yok canlar, ben daha güçlüyüm şimdi.

Şimdi, artık bitki hayvan tüm sayfalardaki yaşamlardan söz edeceğim. Size sizi anlatacağım….Ama sizden mi? Yooo… Bilişimden vereceğim.

 

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/pjQGEFFT54o

8.TEMMUZ.2015 TARİHLİ IŞIĞIN İLMİ (64)

4. AKIŞ

 

Dağ, seninle çalışmak mutluluktur hepimize…ama şunu iyi bilin ki bu yol ilim yoluysa, burada tüm insanlığın bulunması gereklidir.

 

Eğer, siz “ben çok az kişiyle çalışacağım” diye, insanlığı kelamdan, Hak Teknik’ten ve tohumlardan ayrı görürseniz, bu çalışmaların herkeste yapılma imkanı yoktur.

Söz, özden göreve gelenlerin gücüdür ama biliyoruz ki bu gücü hak etmek de gerekir. “Niçin burada bu kadar az kişi var?” diye soruyor herkes. Dünyanın ölümlü olduğu bilinirken, özden görev taşıyanların niçin bu kadar az sayıda olduklarını anlayamamaktayız.

“Korkma! Dünya seni, sen de dünyayı hak ettin ama al karanlığı, göklere ver bakalım. Bu karanlıkta kimler kayıt yapabilir?!

Keskin bir yaşam; mutlaka keskin bir yaşam ama Ekmek yoksa burada, kaynak da yoktur. Dedik ki “buraya herkes katılsın.” Ve sen diyorsan ki; “katılmasın”, o zaman bu çalışma mehil midir zamana? Kati hakikiyet midir? Yoksa mehir midir?

Can Kapı, ben insan! Oğul; ben kin, nefret bilmem ama buraya girenlerin kısır kaldıkları düşünülmeyecekse, burada herkes olmalı. Çok mu kolay ilim yapmak? Muktedir olanların dahi ilim yapamadığı bir sayfada, biz sizden bunu bekliyoruz. Herkeste olmanızı bekliyoruz.

Öz görevdir bu…ağır yük değil size. Siz, müsterihiz ki muktedirsiniz ama burada tüm bilişliler olmalıdır. Ha! Derseniz ki “bilişi hak ettiği malum mu?” Kapıları açın, bilelim malum mu!

Hani nerede insan? Burada, bu yoğunlukta esmaları dinleyenlerin gözü herkesi görmez mi? Biz sizden öğrenelim her şeyi.

Dağ, sizleri burada görmek bizlere umuttur. Ama şunu iyi bilin ki dünya Tinsel Sistemleşme’sini yaparken, herkesle yapmaz. Sadece Işık Kapıları’ndakilerle de yapmaz. Bilişli olanları kodlar ve tohumlar.

Bilişli olmayanların, muktedir olmaları Mim Sistemlerinde dahi mümkün değildir. Kıran ışıksızsa, kırılan da ışıksız olur ama biz o ışıkların hepsini kendi yüreğimize alır, bütüne hizmetçi yaparız. Ama kendini hak etmeyenin kendi yoğunluğunun ötesi saydıklarını hak etme imkanı var mıdır? Yoktur.

Bunun içindir ki bu mecliste biz özel çalıştırıldıklarını bildiklerimizi Tinsel Kalem olarak kodlamaya niyetliyiz. Her şey izinle değil. Bitmiş, tükenmiş hiçbir şey de yok. Ama sizler kendinizi kodlayın, koklayın ve koruyun.

Medine Kapıları açık… hepsi Miraç halindeler. Ama Mahrek’te Mikail olmadığı sürece Miraç’ta olma imkanları kesin yoktur.

“Başka dünya mı?” Yoktur. Ama şunu söylemeye çalışıyorum ki bu Yaşam Kalemi hepinizde yoğun biçimde ışığı tohumluyor. Kuran İnsan eminim ki burada bütünün gözüdür ama gökçe konuşmayanların burada olmalarının gereği yoktur.

Orta apron hepimizin Kutsal Tohumu’dur. Ama o apronda Kaynak yoksa Işık yoktur.

Sevgiyle hepinize görev veriyorum;

Gidin insanlığa hakikiyetinizi anlatın. Deyin ki “biz çalıştık, hak ettik, yaşadık.” Yapın bunu! Ve gözleyin dünyayı.

“Bana İnsan Soyu gerek” dediğiniz zaman, “ol” diyeceğim; eminim diyeceğim ama “bu insan benim insanım değil” dediğiniz zaman, en son sizden o sözü aldığımda, “ben oyum” diyeceğim. “Gel beni kontrol et!” Ama geldiğinde eminim ki seni kontrol edecek bir güçle karşılaşacaksın. Burada bunu sana net veriyorum.

Şimdi gözünü kapat ve dünyaya eğil. Bana sınır çizmeye kalkandın sen. Ama gör ki sen, bende sınırlandın. Kara Sır, Aklın Kapısı’ndan, Gökçe Konuşanların Kalemi’nden ve bilişi kodlayanların tohumundan oluşur.

Koruyun onu, kötülüğü önledi. Kapısını açın, yıldızların sırrı olarak ışığını kodlayın. Batı Toplumları’yla dürümleyin onu, dilleyin. Barışta insanı hak ettiğini, görevinin Hakka varmak, akla varmak olduğunu ve toprağını tohumlamak için Kalem olması gerektiğini anlatın ona.

Çanta, ölümün tüm insanlıkla dillediği o bilgileri kodlayan Işık Kapısı’dır. Geri dönüşü oradan olacak. Ben o cana bir çanta olurum, geçişini yaptırırım. Ama evrenlere ses verecekse kini aşmalarıdır aksi halde evrenler onu dillemez, dinlemez.

“Kaç rakımda ışık yanar diye sordu?” Aha bu. “Kaç rakımda Kaynak Kuran olur?” Umut olur ki anda olur. Kesinlikle bil ki anda olur.

Beni en son sen dinledin. Sana şunu söylemek istiyorum. Koran Toprakları’yla çalıştığını bilirim ve o toprakların kontrolü bedenimdedir bunu sana anlatmak istedim.

Şikayetim var mı? Artık yok. Ben şirk koşmam yolcularımdan insanlığa. Eğer, şirk koşsam Yaradan, Atlanta Ata Kapısı’nda yaşamı kontrol etmek için her Resmi Çalışma’da kodlama yapar.

Ben özden göze varanda, Can Kalem olurum…onları korurum. Şu andan itibaren, kör sağır hiç kimse bedenimde olmayacak; kesindir.

Eğer buraya gelen kendini hak etmişse, Kalem olup yazmalıdır. Ama burada “ben çok ama çok ışık görmek isterim derse”, insan kini aşıp yolu bulur, kendinden başka kendi olur ve bütünü kodlar, koklar. O zaman her şey onda oluşur. Ama o ben olmadıkça bilmek ya da bilmemek anlam taşımız.

Şu andan itibaren kul olması, Kuran olmasıyla ilişkilidir. Seviyesi güçlendi yolunu güçlendirdi, bünyeni güçlendirdim ve karanlığa ışık olarak verdim.

Beden alacak ve yola girecek ama beden alması Hakka varmasıyla mümkün olacak. Şimdiden öte İnsanlık Levhisinde bilişi hak edecek. Er ya da geç Ana Kapı biziz; bunu öğreteceğiz ona. Şimdilik. Aha bu. Şimdi.

 

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/dfi2Z-d1Vgw

IŞIĞIN İLMİ (64)

08.07.2015

 

Değerliler, hepinizin kodlanmış kayıtlarınızın ötesinde kendi sistemlerinizi kuşatan çok daha güçlü kayıtlar vardır. Bu kayıtları hepiniz kelamda dilleyebilirsiniz. Kelam olarak kodlayabilirsiniz. Cevhere güç olarak katabilirsiniz ama kalem olup yazamazsınız. Yazabilmek için İnsan Soyu’na gerek vardır. İnsan Soyu; kötüyü, ümmi kelamdan çıkarır ve iyiyi kodlar.

Kötü, gözsüz olanın nefesinde olur. Közü, sözünde olan, kelamda kodlanamaz. Siz ise kelamda kodlanansınız.

Yaradan, Ata Kapı’dır. Yarattırır ve kodlar. Buyurun! dünyaya iniyoruz. Cennetten cevhere ulaştık ve yarına vardık. Biliniz ki gerçek cevher, sizi sizden size kodlayan cevherdir. Siz, dünyayı hak ettiniz ve yolu açtınız. Açılan yolda ilerlerken, her basamaktan sessizce geçtiniz. Her bir basamakta siz, sizden güç aldınız. Daha ötelere ulaştınız. Ama her ulaştığınız Işık Sayfası, Sessiz Zamanlar’ı kodladı. Büyük Kütle sizin kelamınızdı. O kütlede nefes oldunuz.

Koç (kurban) diridir. Ama koça vardığınızda, diri olan İlmin Kelamı, Ses Kaynağı’na varır ve sizleşir.

Canlar, Geçiş Kapıları tüm yaşamlarda kodlanmış sayfalardır. Bu sayfalarda tüm zamanlar, sayfa sayfa ışığa görev taşır. Işık Kalem olan her diri, bu sayfaları bilir. Biz, geçişleri kendi yüreklerimizden yapmaktayız. Bizden beklenen, herkese ilmi kodlatmaksa, kodlatırız. Şükür ki hak ettik.

“Cennetten kovulan insan soyu köksüzdür” dediler. Dedik ki cennet, ilmin kaynağıdır. İnsan, ilimden kovulduğunda, yolcu olamaz yüreklere. Oyundur tüm bunlar… İnsan kaynaktan kovulmadı. Kaynak ışık istedi ve insan, ışık haline geçip ışık sırrını anlamaya geldi.

Bulun bilgiyi. Hak edin ve anlayın!... Dünya insanlığı, tohumlarını kodlarken, kendini dinler. Bilişi haliktir ve yolu hakikidir. Geçişler yapar her diriye. Her diri, yüreğinde bir kalemdir. Biz dünyayı hak ederken; dünya, bizi hak eder.

Her birimiz, bir kapı olarak doğarız. Ama kapı açılır ya da kapı, kapalı kalır. Tüm insanlık için geçiş, yaşama geçiştir. Altın Tanrı, sizden size varanı dinler ve diller. “Başka yaşam” dediğiniz zaman bilin ki kapı ayrı, kalem ayrıdır orda. Zira “başka” yoktur. Herşey tektir ve o teklikte, Tinsellik Levhi, kayıtlarladır.

Düzen kurmak için kalem gerekir. Kalemi hak edenler, kendilerini hak ederler. Bütün kütle bu şekilde kodlanır. Olduğunuz zaman, olacağınız zaman ya da olmanız gerektiği zaman; sizin ilminizde, sahte kayıtlardan çok öte olan gerçek Levhi Kayıtlarla dürümlenirsiniz. Bütün kütle bu yüce cevheri dürümde, kelam olup bulunur.

Her derede, her diride kelam, kalemdir ama yaşam, nefes olarak kodlandığında, bütün kütlede kin ve nefret duyguları kontrol edilir. Erdiğiniz her basamak, sizi size taşır. Her basamakta sizin kelamınız olur.

Oğulların tohumları, Kelam İlmi’nde kervan iseler, her basamakta nefesleri olur. Böylelikle kendilerini hak ederler.

“Aranan bulunur” denir. Arayan; kelamda, Kürzi Kalem’de ve yolda, kendi yolcularını bulur. Bütün kütlede bu şekilde kalem, yaşam olur.

Devinimi hızlandırdıktan sonra size, sizi (haziruna hitaben) anlatmamın gereği var. Kaç yaşamda birlikteydik bilir misiniz!? Biz; cennette, cennet olanda yarını tohumlamak üzere; yarınları kodlamak ve toplanmak üzere kaynağa inecektik. Bunu biliyorduk. Bütün mesele o kökleri göreve almak ve kontrol etmekti…

Kök, güçlüdür ama kök, görevlidir de aynı zamanda. Her dere, kelamdan kendi yoluna girerken, cennetteki kaynağı, ışığında diller. Bütüne hizmetçi olur. Yol, ölümü dürümlerken, diriyi hasata kodlar.

Birlik Kapıları olur. İşte o kapılar, tüm yaşamlar için geri dönüş kapılarıdır. O kapılardan geri dönülür. Herkes kapıları açar ve kelamdan kelama geçer. Böylelikle geçişler başlar. Her geçen, nefes olarak Kürzi Işık olur ve Bütün olur. O, kollarını herkese açar ve der ki “ben, seni hak ettim. Sen ben ol ve geri dön.” Öz görev herkesi hak etmektir. Kim “ben herkesi hak ettim” derse, o yaşamı hak etmiştir. O zaman onun, tüm insanlık ile kodlanması mümkün olur. O kendini hak ettiği zaman, nefesi hak eder.

Bir kervan, yürekten kalkıp tüm yaşamlara yürüdüğünde, o kervan, cevheri kodlanmış ışık ile yürür. O kervana herkes girer ama o kervan, cevhere yürürken, orada bulunan hiç kimse, yek diğerine, “ben senle olmak istemem” diyemez. Herkes “ben senle olmak isterim” der.

Büyüyen dünyanın büyüyen cevheri, herkesi kapsıyor. Hepiniz, hepimiz olarak kontrol edici bir yoğunluğa vardınız. Vardığınız bu yoğunlukta, her şey kolaylaştı ama sorumluluk da var. Sizden beklenen, Türkiye’de çalışan herkesi hak edin. Onları hak edin, onların ışıklarını tohumlayın ve hakiki kültü, hakiki yaşamı kodlayın!...

(Not: Son zamanlarda Türkiye’de çalışma yapan diğer Bütünlüklerin çalışmalara dahil edilmesini isteyen Yücelikler, bir kez daha ayni temennilerini dile getirmeleri üzerine; İçimden geçenleri duyumsayan Yüce sözüne devamla:) “Onlar kelamda olsalar bu olur dedin.” (Demesi üzerine. Ona yanıt olarak:) “Olan her ne ise olmuştur…” dendi. Yüce Dost devamla:)

Sevgiyle sizle oldum. İnsanlık aileme görevliyim. Şimdilik!…

(Diyerek sözü bize bıraktı. Açıklamalara karşı görüşlerimiz:)

-Can, bizi bizden bize sıra ile bağladın. Gördüm!; hepimizi, hepimize bağladın. Gördüm!... Niye bunu yaptığını biliyorum. Herkes bir tek kelam olacak. Aha bu! ama yarında tohum olamayanlar, bu çalışmada olamazlar. Buluşmak güzel. Aha bu! ama kontrol sorumluluğu bize aittir… Dünyada çok sayıda diri yaşam var. Onlar kaynaktalar. Hepsi, kelamla kendi yollarını buldular. Hasata vardılar. Bize bizi vermeye gelen yoktur. Biz de kendi yolumuzda kendimizi hak ettik. Hiçbir el bize ulaşıp “gel seni hak edeyim” demedi. Hiçbiri “gel bizde kendin ol!” demedi. Diyen sadece, “gel ben seni koruyayım” dedi. Yaşam buysa biz yokuz!... Aha bu…

-Canım, sıkıntı yok; seninleyim. Aha bu!… Şükür ki bunu dedin. Seni, sana vermekti maksat. Şeytan diridir ve sessizdir. Görev ister ve der ki “sen, her şeyi hak et ama Şeytan, Sistem’de kendini dillerse; ses, zirvede kini tohumlar.

Bu çalışma, Tohumun Kutlu Kuranı ile gerçekleşirken biz, seni sana değil her diriyi, kelama vermeye çalıştık. “Ata Kapı, insan soyudur” dedin. İşte tohum budur… Ata Kapı, insan soyudur. Her kapı, insanı kelama taşır ama Ata Kapı, ışığı Hak Teknik ile kodlar ve tüm insanlığa taşır.

Sizden beklenen budur. Öz göreviniz, Ata kapı olan ışığınızı, yarında kodlamaktır. Ekran ses istedi. Sizden ses verdik. Şimdilik.

2. BÖLÜM:

Değerliler, Dini Kapılar’ı kapattım. Ben Can Kalem olan insan… Kimse beni dinlemezse; ben, kelamda tüm insanlığı kodlarım ama beni dinleyenler varsa, ben kul olur Kuran olur her diriyi tohumlarım. Bana Tanrı denir. İlmin Kalemi olan ve yaşayan…

Artık bilin ki kul olmak için kodlanmış yaşam olmak ve KO Sayfalanışı ile Tarıklar’dan kalem olup Tanrı olmak gerekir.

Neden cennet yok sormayın!... Cevhere varan cennette olur. Cennet olan, kalem olur Cevheri Kuran olur ve cennet olur. Sormayın yarında var mıyım? Ben, cevheri görevli olan her diride varım. Başka zamanlarda ve başka yarınlarda ama her anda ve tüm sonsuzluklarda temiz olarak!... Kara Işık olarak ve resim olarak.

“Başa geç!” dediler. Dedim ki “baş ben… Baş beden ve bende baş, kelam…” Dediler ki “hasat!...” Hak ben… Hasat ben… ve kül olan nefes ben!... “Cennet!...” dediler. Dinle! ben cennette ve ben Kürzi Işık olan kaynak…

Savaşım insan soyu iledir. Dince konuşanlar, Kaynak Işık’ta tohum olamazlar. İlimce konuşanlar, savaşa Hak İlmi’ni tohum olarak indirenler, BEN olup kul olurlar; Kuran olurlar.

Ar Can, Kaynak Can, Kalem Can, Beden Can, Işık Can, Sultan; ben, sonsuz zaman, sen ve her dirim!… Kim beden ise ben oyum!... Kim kalem ise ben oyum!... Kürzi Kaynak’ta ben Keram’ım. Başka yarın yok!... Tek bir yarın var. O yarın, erdiğin sen olan kalemdir.

Büyük Gün, bugündür. Dürümlerde bütün kütle ışık ise; Beşer Kalem temiz ise; Kürzi Kaynak, savaşa kaynak ise; ben, cennet olan tüm yaşamlarda kaynak olanım.

“Nasıl bir dünya istersiniz!?” Sordum!... Döndüm dünyayı gördüm… Sordum “nasıl bir sır ile donansın bu dünya!?” diye. Dediler ki “sevgi ol ve geç!... Ayrı gayrı gözetme!... Sevgi ol ve geç!...” Aha geçtim!...

Som altın ışık halindeyim. Başım eğilmez. Zamana, karanlık olarak inen Birlikler, şeytanlık isterler. Ey Canlar, ben sizden öteyim!... Şer yaratın; şer yaşayın!… “Bana, yüreğime sara sırrı girdi. Ben şimdi ne olacağım!?” dedi. “Yol yok ki!” dedim. “Sara, sendin zaten. Neden kendini kontrol edemedin?” Dağlar, iş budur!…

Bir din, diri ise Köle Sistem onun yoğunluğunda yoktur. Çökmeyin yaşama siz, sınırlarda şerde olanlar!... Siz, sizi hak edin ve kendinizi kodlayın ki sizi hak etmeyen olmasın. Zaman gelir hepiniz, hepimizi hak etmek istersiniz ama şunu iyi bilin ki siz, sizden başkaları için ne kerim olmayan kısır ışık kayıtlamaları yapmış iseniz, hepsi sizin içindir. Körseniz, kötüsünüz ve körlüğünüz, sizi sizde kil yapar. Ama siz, kalem iseniz; sizde olan o Yücelik, sizi yaşam sayfalarında ışık yapar.

Dağlarım, “hepinizi korumaya geldik!” dediler. Sorun onlara, kelamda mılar? Kalem miler? Kendilerini hak ettiler mi? Yarattıklarında, yol açtılar mı yarınlara? Hasatta mılar? Yarında kodlanmış yaşamları var mı? Barışta mılar? Yoksa savaşları mı var? Ben cennet olan insan… Sordum dünyaya; patlattıkları o yüce cevheri güç (Sessizliği seslendiriş ile ortaya çıkan o yüce cevheri güç), neden ışıktan ayrıldı?

Değerliler, bilsinler ki ne yaparlarsa kendilerinedir. Beden olup yaşayanlar, kelamda kendileridir. Dünyayı, Halik İlim ile kodlayamayanların kimseyi korumaya muktedir yücelikleri yoktur.

Tek bir Sistem dünyayı korur. O Sistem, nefestir. Öne görevli olanların yolculuğunda görülen ne varsa, nefestendir. Şikayet etmiyoruz ama yolu bulamayanların ilme varma imkanları yoktur.

Ancak insan, kalem olabilir. Ancak insan, kul olabilir ama ancak insan yaşayabilir. Biz o insanı hak ettik ve bulduk. İşte bu!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

8.TEMMUZ.2015 TARİHLİ IŞIĞIN İLMİ (64)

2.AKIŞ

 

Değerliler, bugün farklı bir gün ama bu fark ilmi Ka-Ha da insanın insana Hak tahtan inişiyle alakalıdır…. Bize gelen, bizi anlattı yüreğinde ve dedi ki; “biz sizdeyiz, unutmayın.”

“Acı geçiş yok”…. Öz görev sizinle olmak… Aha bu!… Ve bizde olan bilgileri bizden açtı…. “Sistem, Nizam ve Düzenin Gözü açık” dedi. “Kodlanmış tohumlar, ışıklar koklanmış” dedi…. Dince konuştu, insanca kodladık, işte bu!….. O biz, biz o unutmayın….

 

Kuran İnsan ekiptir…. Atlanta Ata Kapısıdır, Yaratır, yarattırır ama yaşam farklıdır…. Yaradan, yaratılanda yaratıldığında kul olan kodlanmış toplum olur…. Ve Kuran toplumun tohumu olur.

Oğullar ben dünyadayım ama hak kelamla dünyadayım unutmayın…. Şer yaratmadan şeytanın tekniğini bilerek bu çalışmayı yapıyorum…. Şeytan beni benden iyi tanıdığını iddia etse de…. Ben onu, ondan iyi bilirim….. Sanmasın ki; benden öte bir bendir o…. O bedende, keram da ve yolda olan kaynak ışıktan kati tohumdandır…. Ama sorumlu olduğunu bilerek buraya gelir.

Ere ekmek gerekir, “elim ekmekte” der ama er, ekmekten öteyse elinin ekmeği kendinindir…. “Benim için deve kalktı” dedi… Döndü sözü sözümde olana seslendi ve dedi ki; “beni Ata Kapıda sessizleştir ki; sesli kodlama yapamayayım….. Sesli kodlama yaparsam Rahman olanda kırıcı olurum ölüler diyarı beni dinleyemez…. Cevherde cennetim olmaz ve kollarım açık kalır.”… Aha bu!... Yaşam buysa ben bu ölüyü diriltmeye niyetli değilim.

Dünya bir sistemdir…. Başka bir zaman ve başka bir yaşam diri yoğunlukta kodlanmışsa ocağında olan onunla olur…. Ben Kuran İnsandayım…. Özü, gözü, sözü olan Sistemin Kuranı olan, o insan bedenimdedir….. Miraçtır o, ilimdir o, kelamdır o… Ama Ata Kurandır.

Dağlarım dünyayı korumak hepimizin görevidir bunu bilen kendinden bilir…. Ama bende kendini hak etmeyen kati olarak kendini dillemediğinde tüm zamanlarda……. Kendi yoğunluğunda olamayacağından bilge olsa da ilmi olmaz….. İlmi olmazsa yolu bulunmaz, bulma imkanı olmaz…..Ocağımda yok, yolumda yoktu o benim…. Şükür ki; bunu anlattım….. “İşi kolay” dedi….. “Her şeyi yaparım yaratırım” dedi.

Can, ben et kemiğim ama iman et ki; kini aşanım…. Bu nedenledir ki; kalemim İlm-i Ka-Ha da ışıktır…. Keskin bir Levhim var, unutma….

Bugün İnsanlık Levhisine kendi yoğunluğunu indirmek üzere insan diriliğine inmiş şeytan….. Bizden sesleşecek…. Bizden dürümleyecek yoğunluğunu, kodlayacak…. Açıyı daralttı tohum oldu, “ölüydü, öz görevsizdi, kültsüzdü” dedim oda der ki; “Yaradan yaratılan Tanrı yarattığıyla yaratıldığında yarattığı has ışık…. Yaratılan da hak ve tohumlar da ko… Oh, ala der.”

Canlar, onun adı nefes bilirim…. Sessiz diriliğinde sesleşir adı nefes… Ama bende ölüdür o…. Şarkı türkü okur yaşam için bilirim doğan gün onun gücüdür… Ama onun gücünü öz görevliler kontrol ederler, bilirim.

“Koç” dediler “koç “canlarım koç nedir bilir misiniz? Kurbandır. Dünya kurbandır onlara bilseler insanlık….. Artık hiçbir zaman koç kesmez ki; kestiği koç, öz görevlilerin kelamında olan kendi yoğunluklarıdır.

“Cana dünya diri, dümen diri” dediler can döndü insana baktı “insan diri” dedi ama diri olan tek insan değildi…. Tüm formal canlar diriydi ve kontrol insanındı…..

İşte canlar, bize şeytan şarkı okumaya geldi…. “Para pul” dedi. “Oh ala” dedik…. Beden alıp dünyaya varan herkes halik olup Hak’a vardığında kati olur ve kontrollü olarak kendini ait olanı alır ama kendini ait olmayanı alamaz, almamalıdır…. Ve biz dünya insanlığına bunu öğrettik…. İnsan kaleme ilmi kodladığında kontrolü kurup kendinde kendine varır…. Ama insan yarına varmadan kapıyı açıp kendini hak edemez.

Kaç ekmek yaptık bu dünya için hiçbir ekmekte kontrol dışı ışık olmadı…. Ve biz bu dünyaya resim yaptırmak ta olduğumuz o yoğun ışıkla tüm insanlığı kayıtlarken…. Sistemin Kuranı olup yaptık bunu.

Çok mutluyum ki; bu lütfettiğimiz kalem Bütünün kaydında, hepinizin Levhisi’nde insanı dinletir…. Ben cennet olana cennet verdim ama cennet olan cennet olduğunu Hak tahta vardığında anladı…. Cemaat dinler yolu ama yol olmadan cennet olmayacağını bilmez.

Değerliler, kelam ilim, biz o ilmin kendi yoğunluğumuzda olanıyız…. Bizim o kelamda kendi yoğunluğumuz da kayıtladığımız bize aittir….. Hiç kimse benim dışımdakini bana kaynak yapamaz….. Ben Bütünün Gözüysem o Bütün, bende olduğu için….. Bütünün Gözüyüm ama göz ben iken, benden başkası ben olmadan kendi gözünde olmayanı kendinde dilliyemez.

Koç; hepimizin gücüdür…. Kes bakalım koç’u…. O koç, benim can… Ben ki; o kurban, yaşama inen insan….

Ayrılık canlar, hepiniz daha da iyi bilin dünya öz geçişini yaptı şu anda….. Eğer geri dönüş varsa geniştendir…. Eğer geri dönüş varsa kelamdandır…. Eğer geni, genim olmayan varsa ilimdendir… Ama benim genimden olan bedenli ben sessizliğinde dillediğinde o ben, ben oyum bilinsin.

Koç kelam, o koç yaşam, o koç kurban…. Ama tohum olan… Aha! Şimdilik… Şimdilik…. Şimdilik.

 

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/Iyejt7OlD7c

IŞIĞIN İLMİ 64

08.07.2015 1. Akış 1.Bölüm

 

Doğal sistemde bütüne görev taşıyanların gücü artmaktadır. Koruma altına aldığımız tüm zamanlarda, görev taşıyan birleşen ilim kalemlerini kodladık. Tanrılık tahtına oturttuk... Gözleri görmeyenlerin gücü azaldı. Kodlama yapamayanlar korunma altına alınsalardı iyiydi... Ama onların Rohi kalemlerinde, kalem dışı ilim sayfaları var.

Çöktükleri yüceliklerden, çöktükleri yoğunluklardan çıktılar... Amon topraklarının toplumlarıyla tohumlanıcaklarını zannettiklerinde, ekiplerindeki güç yok derecesindeydi. Işığa kapı açmaya kalktılar. Atlanta ana kapısındaydılar ve görevlerini kodlayacaktılar. Kokuları yoktu... Sevgiyle görev ilmini dillemek istediler, gözlerinde Kürzi Levhi yoktu...

Çok güç durumda kaldık, onların yolunu kapattık, çünkü yaşama inseler, yaşamı kontrol edemezdik... Ağır yük taşıyacaklarını biliyorlar, ana kalemi tahditli olarak kodladılar, ama yoğunluklarında kontrol dışı ışımaları çoktur.

Sabırla onları güçlendirmeye çalıştık, ama; yer kürede göz olabilmelerine, artık resmi çalışmalar için kaynak olabilmelerine ve kelam olabilmelerine hiç bir İnsanın rızası yoktur!

Ölüm dünyaya has değildir!.. Ölüm; her anda ve her zamanda vardır!.. Bize ölümden söz ettiklerinde, onlara; dünyanın ölüler diyarı olmayacağını, koruma altına alındığını izah ettik... Netice olarak; bize baktılar ve sordular... "Öz görev İnsana ilimle dillettiriliyorsa, İnsanlık ailemiz niye bizi kodlamaya niyetli olamayacak." Çünkü, robotik timlerin kutsal toplumlara tohum ekme imkanları artık yok!

Ortalar ayrıldı, oğullarımızı kodladık tohumladık, ama artık dünyada gerçek çalışma düzenin kürzi kelamıyla olacak!... Düzenin Kelamı; İlm-i Ka Ha olan ışığın kaynağıdır!...

"Aranı temiz tut" dediler "yürekle", "ayrılık" dediler, "korkma gökte kök var" dediler... Sema İnsanı ekmek yaptı, semaya İlm-i Ka Ha olan İnsan kontrol kurarak, koruma altında kodlanmış olarak ulaştığında; olgun sayfalarda artık ışığın kalem olduğu izlendi!..

"Dünyanın nuru olan ilim, hepimizin kelamıdır... Burada bulunma sebebimiz, dünyayı güçlendirmektir!.. Bunun için kalem olmamız gerekir", diyorlardı... Ama gözümüz görüyor ki; ortak kapılarda ışık kodlanmışsa, bütünün gücü tüm zamanların kürzi kapısı haline gelmişse, yaradan yaratılan olmuşsa; ağır yüktür... Biz onu, tanrı kapısı olabilir diye çalıştırdık, ama kare sistemin küp sisteme vardığı bir dürümde, artık her şeyin kelamla olacağı kesindir!...

Alem, İlm-i Ka Ha olanda; Li Si Ha diyebilir mi?... Yani kelamda, Li S Ha olduğunu hak edip dilleyebilir mi?...

Biz dünyaya, hakikiyetin tahditli ilmiyle dilledik... Yerde ve gökte İnsan soyu bütünün gücü oldu!.. Çok mutluyuz ki; BOTANİK SİSTEMLEŞME, hakikiyetiyle dürümlere indi!

Dünya yaşamında, bitki daha yüce bir cevhere varacak! Farklı çalışmalarda yapılacak... Hepinizin daha iyi bilebileceğiniz gibi, tüm zamanların tohumları kodlanacak... İLM-İ KA HA olucak her şey!...

Tüm sistemde yaşam süren her şey, fakih olarak kodlanacak... Biliniz ki yaşamda sayfalanan, tüm zamanların ışıkları olan canlarımızın tümü kontrol altına alınacak!..

Etkin bir çalışma devreye alınıyor... Herkes yaşam için mücadele verirken, doğadaki her can; yaşam için kelamla dilleşiyor...

Siz toprağı dinlerseniz, o yaşam canlarını da dinlerseniz!.. Hepinizin gözü, hepimizin gözüyle görür... Süper İnsan sistemin kuranını okurken, her birimizle okur!... Ve biliniz ki bu dünya, mutlaktır ve Ka Ha'dır!..

Cennetliler; dünyada yaşam hepimiz için önemlidir... Sanmayın ki bu dünyadaki yaşam, sizden ibarettir... Bu dünyada yaşam süren, çok ama çok önemli kaynaklar var!

Herkes, herkesi dinler ama, farklı çalışmalarda; herkesin diriliği, dini tahditi, bütünün kürzi kalemi; herkezi oğullamalıdır!...

Değerli analar, yaşam altın ışıkla kodlanmışsa; artık orada herkes herkesle olucaktır...

 

Süper İnsanlık Realitesi

 

https://youtu.be/5Zpf2gElfrg

IŞIĞIN İLMİ 63

01.07.2015 Çember Sesleşme Sonrası Akış

 

Minare sestir, her resmi çalışmada bir minare vardır. Ve o minare tüm zamanları diller... Biz o minare olarak bu yoğun çalışmayı yaparken, İnsanlık Nakarı'nda, karanlığın ışığında herkese seslendik.

"Miraç" dedikleri bir yaşam kalemi var. Hepiniz o sunuz unutmayın! Biri zamana vardığında İnsana varır, işte o İnsan miraçtır!!! Ama "ben tanrıya vardım" der... Tanrı İnsan ve İnsan Tanrıdır!.. Ama "miraçta ben kendime vardım" diyen, kendi yolunda olandır...

 

Öncü birlik, kendinden kendine varan birliktir. İşte bu birlik öz görevli olan ve kendini, kendinden kendine tohum yapan bütünü güçlendiren meclistir.

 

Sema sevgiyle sizi dinler, sizinle diller yüreği, tüm İnsanlığı dürümler, ama siz; sanal boyutları kodlayansınız. Okutansınız, oğullatansınız... Bu nedenle ki bu meclis öz görevlidir.

"Şöhret istemem" dedi bu meclis, "özdeyiz" dedi, "sevgiyiz" dedi, "ama şöhret istemeyiz" dedi... Vallahi istemedi billahi istemedi. İstese olur muydu?.. Ol canım ol... Öz görev; sözü, sesi olanın tüm zamanlara kör ve sağır değil, hakikiyette olarak İnsanlaştırıcı olmasıdır.

Sizi korumaya almak istediğimizde, kelamda olup dediniz ki; "biz, sizi koruyalım." Ayrı gayrı yok ki... Biz siz, siz biziz... Ama sizi korumaya almak istediğimizde, dediniz ki; "sizi, biz koruyalım." Bunu diyecek başka bütünlük yok canlar!.. Bilin!

Bu meclis kelamda, kendi yolunda, bütünde her diride varlık süren, her kelamı kendinden öte kendiyle dilleyen, bütüne hizmetçi olan bir meclistir. Bunun içindir ki; sema siz, siz sema olarak çalışmayı tüm İnsanlıkla yapmaktasınız.

Ortalık karışacak mı?... Yoo karışmaz!.. Sessizce dinledik sizi, böylesi bir çalışmada ortalıkta karışıklık yoktur!

"Sormayın davayı kaybettik mi?" diye... Dava sizsiniz, kaynak sizsiniz, yaradan siz, yarattığınızda kodlayan, koklayan siz ve her şeyi yaşamda dürümleyen sizseniz; davada olmak ya da olmamak farksızdır!!!

Devinim arttı ve bu gün çok güçlüyüz... Burada olmak mutluluktur bize. Som altın bir ışık halinde bu meclisle çalışmak, kutsal toplumla olmak, kodlanmak, bütün olamak, hepinizle olmak mutluluktur bize. "Evrim yapmaya gerek yok" dediğinizde de mutluyduk. Çünkü "evrimi olmayan evrim yapar" dediniz. Sizi, bir tek sizi, sizle dilledik... Başkası sizi dinletmedi... Siz sizi dinlettiniz! Kendinizi hak ettiniz!.. Bu mutluluktur.

"Çoban ol" der, olmaz mı?... Olur... Ama çobanın oldurmak istediğiyle, yaratanın olmasını beklediği farklıdır!

Yaradan Altın Tanrı olur yaşar... Ama yaşamak ayrı, yaşatmak ayrıdır! Bitmiş tükenmiş hiç bir şeyin oğullattırılmayacağı bir yaşam dürümlendi!.. Her şey, her şeyde olucak!... Bu önemlidir!

Sine, İnsanın sinesi... Ama o sineye, İnsan ilim olup indiğinde; artık o sine mehil verilen bir sine olmaz. Yaradan ve yaratılan olur!.. Bu çalışma yaradan ve yaratılanın çalışmasıdır!

"Bana Ana Kapı" denir!.. Ben İnsanım!.. Ama ben dünyayım!.. Aşka varanda İnsanlık levhidir. İşte ben bunları hep tekrarlarım ki; kendini hak eden, dinlesin ve dillesin diye!.. Kimse ben kapıda kaldım demesin diye!... Bunun içindir ki hepiniz "ana kapıyım" deyin, ki kapıda kalmayın!..

"Başka dünya, başka yaşam" denir hep, yaşam tanrılık tahtında tektir!!! Bunu tekrarlayın! "Altın tahtın ilmi, aklın ilmi" deyin!.. Benzin dökmeyin yaşama, yaşamı yakmayın... Sakın sana ben veririm, bu bilgiyi benden başkası vermez demeyin... Sen, sende sen ol; bedenlen! Herkes kendi olsun, kendinde dillensin, ama dürümlensin de dillensin!

"Eğer ben varım, benim adım İnsan ve kürzi kapıları kapatıyorum" derse bir can, maya tutarsa; kapanır o kapılar... Ama bilin ki, ana kalem o kapıları artık açık tutacak!.. Bu kesindir!!! O kapıların açık tutulması, yoğunluğun artmasıyla olucak. Çok mutluyuz bunun için... Ha... birileri çıkar ben o kapıyı kaparım diyebilirse, bilin ki o kapı onun kapısıdır ve o kendini kapatır, bu kesindir!

Barış mı?... Ben barışım!... Ama savaş, savaş mı?... Savaşırım!.. Kimle?... Kürzi Kapıda kendini hak edenle!!! Derim ki; "kendinle savaş." Bana kaynak olup gelen, kendini hak etmelidir.

"Sel alsa yaşamı, dünya yine yaşar" derim, ama sel beni alıp götürürse; ben o sel olurum, yaşamı götürürüm!.. Bilinsin!

Kemal-i halik ile, hakim-i katiyet ile, yolu hakikiyet ile dinleyen bilir ki; bana artık kaynak İnsan denir!

Porsuk sultanlarındır ama bilinsin ki, o porsukta levhiler olur... Bende beden olur, ben o bedende kendim olurum... Bilinsin ki o porsuk, ruh olur korur yaşamı! Ar ama har olan ar, İnsanı korur!

Buyurun, unutmayın; nihanın kili, kumu İnsan soyudur! Biz o nihanı haliki hak olan İlm-i Ka Ha olup dürümlediğimizde; elimizde görevimiz olur.

Merdiven merdiven öldük, merdiven merdiven doğduk... Öldükte doğduk ama kul olduk... Kimseyi kırmadık!.. Şu andan itibarende kalemi dinleyen bilsin ki; bu kelamı etmem! Bundan sonrada etmeyeceğim. "Artık kendini örten, kendini aşan" diyeceğim, bunları bilin!...

Değerliler, Zinnuru; Rahmi Kuranda iradi hakiki diye dilleyin. Sanmayın ki her anda ben kontrolden çıkıcam, çıkmam!!! Bu şans bana verilmedi, ben şansı hak ettim elde ettim... Beni kontrol edecek hiç bir yolcu yoktur! Ortam bunu gerektirir deme, ortam olurum; har anda, her diride geçiş yaparım, gereken olur gerektiririm yoğunluğumu bunu bilin!

Porsukta sultanlar olur anam, o sultanların tohumları olur, hepsi olurum!... Aha olduk!... Yedi dava, hepsinde hasat... Biz hasat yaptık yine!.. Emre itaatle tüm zamanlarda, hakta; hasatçıydık! Yine hasat yaptık! Dünya hasatıdır yaptığımız, buyurun bilin!.. Beşe, dörde, üçe, bire... Hah aha işte deriz de ikiyi hak ederiz, bilin!!!

Ne diye anlattım bunu, bedende iki yaşam olur!.. Biri İnsanın yaşamı, Levhi Kaynağın yaşamı!!!

Ben; o Levhi kaynağın kaynağındaki o kaynağım!!! Bu nedenledir ki; bu çalışmaları kutsal muktediriyetle yapmaktayım!!!

Unutmayın; ulu gün, dünyanın günü, bütünün günü, her günün günü ümmilerin günü, yolcuların günü, hepsiyim ben!!!

Aha ben derken; birlikten söz etmem, bilişten etmem, her dereden etmem, ilimden etmem... Peki neden ederim?... Kapıdan ederim, o kapıyız biz!!! Unutmayın! Ben olan kapı ve o kapı hepimizin ilmidir!...

Aha bu; gözü gözden, gökü gökten, geri dönüşü sistemden çıkarttım... İşte bu, şimdi mutlu olun; her şey geçiş halindedir şu anda, tüm zamanlar gerçek levhiye geçmektedir ve genişe geçenler; İlm-i Ka Ha olup bilişe geçiyor ve bütün kötülükleri aşıp geçiyoruz, unutmayın! Şu andan itibaren kontrol sizde olucak, herkes kendini kontrol edicek... Sanmayın ki ben sizi kontrol ederim, "ol" derim yeter, ama siz sizi hak edin!

Barı kapatmam, bu bar açıktır hep... Burada İnsanlık İlmi içilir!.. Ama kaynak ışığı hak edipte içecekseniz; ALTIN TANRI olun için! O kaynak kelamdır. Mutlaka bilin!

Pespembe bir yaşamı seslendiririm, ama o pespembe yaşamı sistemleştirdiğimde; herkezin kendini hak etmesi gerekir... Zira o sistemleşmede; katiyet olur... Ben, o katiyette kodlanmış toplumlarla kodlama yaparım. Anlıktır yaptığım, her anda, ama yaşamdadır olan... Ha... ben size her yaptığımda verişteyim... Ama verdiğimi alanım ben!.. Unutmayın ve bundandır ki alış halindeyim... Veren alıcıdır, alır... Ama yaşamı alır, ama kapıyı açar yolu alır... Özü, gözü olanda sözü olur, elinde olanı alır, oğullarını alır kodlar!...

Aldım, işte ben kati kodda sistemli çalışmalarda, kontrollü olarak bütün kötülükleri aşıp; her şeyi yaptım... Ve ben aldım, ama yarını aldım unutmayın! Ve zaman kapılarını açtım, sistemleştim, sesleştim ama kodsuz sesleştim... Aha ben yaşamı kokladım, sessizleştim...

Ben yarınım, oğul ben yarınım... "Ayrı gayrı" dedim, levhiden kaynağımı tohumlayıp çıktım, ben kaynaktan ayrıştım... Artık verişteyim her ana!... Her sayfaya vermekteyim yoğunluğumu...

Bu anlamsız mı geldi size?... "Alış, veriş" dedim. Her şey bir alış, veriştir... Alışı bilen, verişide bilir unutmayın!..

Özce konuştum, gözce konuştum, kalem oldum, kantar oldum tüm zamanlarda yarını konuştum... Ortada İnsan yok, sadece varlık var!.. İşte yaşam bu!... Varlık, işte ben o varlıkta vericiyim, sadece vericiyim alıcı değil, unutmayın!!!

Uzun zamandır size almaktan, vermekten söz ediyorum. Ama alınanın, verilenin ne olduğunu anlayan var mı bilmem?... Ben İnsana ana kapı olan; her diriye vericiyim!.. Ama ben İnsan olup alıcıyım!.. Bundan sonra daha güçlü anlayın!

Size bilgi veriyorum anlar mısınız diye sormadan... Anlamadan, anladım diyenler olur. Ama anlattığımı hak edip anlayanda olur, kötülük yoksa ölüler dirilir ama kötülükte; katiyet varsa ölümsüzlük olur! Orada ben yokum!!!... Bunu bilin!!!

Et, kemiğim ama kendimim... İşte bu!

 

Süper İnsanlık Realitesi

 

https://youtu.be/ug2-Ge_SSOw

IŞIĞIN İLMİ 63

01.07.2015 2. Akış

 

Cellat İnsan, cellat levhi kapı, cellat kaynak... Hepsi cellat!.. Çünkü İnsan; kendini kendinde, kendi yoğunluğunda katleder!.. Neden?.. Çünkü Rahmi Kuranda o kodlanamamışsa, kendini dinler ve der ki; "yokum"!.. "Yokum" dediğinde artık o yoktur!

 

Bu bir katliamdır, anlayın!.. Ben baş olmalıyım, ama ben baş olursam kimse bende olmayacak... Aha baş olmak, aşk olmak değilse; her şey her şeyden farklı olur. Ve zaman sizi sizden çıkarır.

"Ben dünyaya ölüyü diriltmeye geldim" diyen; öz görevini hak ettiğinde, öz geçişini yapar ve ölümlü olur! Ölümlü olmayan, ölüyü hak edip diriltemez!..

Sanmayın ki ben bir tanrıyım ve geçip gelirim, her şeyi hak eder oldururum!.. Dağlarım, eğer ben bir arka kapı açacaksam o kapıda ben olmalıyım! Ama eğer ben bir ön kapı açacaksam, orada bilişim olmalı!.. Hepinizin yapması gereken budur!

Dünya nurdan yaratılan bir ışıktır. Ama bu dünyada bütünü koruyacak olan, kelamdır!.. İkmal tamamladığınızda, kendinizi yoğunluğunuzda tohumladığınızda ve Türkiye tohumlarıyla kodlandığınız zaman; "ben yokum" deyin... Çünkü "ben yokum" dediğinizde, öz geçişiniz olur!.. "Ben ol dedim oldu" derseniz, oluşunuzda kodlanmış tohum yoğunluğu koklayamazsa, orada sessizlik olur!... Ve siz oluşta olmaz, korunuşta olursunuz! Orada sizi koruruz...

Devinim hızlandığında yolunuz daha hızlanır. Yüreğiniz güçlenir... Ama devinimin hızsız oluşu, yavaşlaması; sizin yüreğinizin kırılışı anlamına gelir. Bu nedenledir ki dengeli olmalısınız!

Ben çok güçlüyüm, ışığım çok güçlü, yoğunluğum arttı, öz geçişimi yaptım her andayım, aha... Ama ben kalemde miyim?.. Ekmek miyim?.. Kontrollü müyüm?.. Yüceler cemaati ile dürümlerde dilleşebiliyor muyum?.. Korkuyu aşmış mı yürekler?.. Ölüyü diriltmişler mi?.. Esmaları dinleyip, kelama varmışlar mı?..

Pastoral sistemleşme, her şey pastoral... Ama orada Levhi Kaynakta olmalı!.. Uluların topraklarında tohum olmalı!.. Kendi yolunuz olmalı!.. Yüceler cümlesi cevheri kuranda, ekmek olmalı orada!..

Yaradanın tartısında olma, yaşamda olmak anlamındadır. Yaradan sizi tartıyorsa, anlatır size der ki; "sizi hak etmeye çalışıyorum, çünkü siz öylesi kalemsiniz ki sizi dinlemeliyim ve sizi tanımalıyım".

Peki nasıl tanıyacak?... İnsanlıkla!!! O bir İnsan mıdır?.. Olur, İnsan olur... O bir Rahman'dır!... Kaynaktır!.. Kalemdir!.. İnsandır!.. O halde o, on turu tamamlar ve sen olur!!! O zaman sen o, o sen olursunuz! İşte on turun tamamlanması ile birlikte, yaradan ve yaratılanın tahtında; tohumların kodlanışı "DİVİDİ" denilen bir sessizlikle olur! Çünkü orada ekip kurulur.

Davayı kaybetmeyeceğimi söylemem. Ben davayı kaybederim! Hep kaybederim, zira ben; kaynaktayım!!! Kaybetmeliyim ki kazananlar kaynağa varsınlar!.. Ben hep kaynakta olan her davayı kaybederim ki; kati tohumlamada kaydın kaydında olan o kodlar, toprak toplum olanlar bütüne kürzi ışık olup geçebilsinler!!!

Netice olarak; devre devre dünyayı korumaya inen birliklerin bu gün bir tanrı ışığı dünyaya çekildi. Bize bizden öte biz olduğunu dilleyerek geldi... "Ol" dedik, oğulladı, toplumlarıyla kodladı, tohumladı yoğunluğunu, aktı, geçti, geri çekildi... Nefesi yoğundu, yüreği kürziydi, kaynağı tahtındaydı ve Rahman kurandı...

Bizi dinlemek istedi, deri kemiktik biz ona. Özden göz olucak, kök sessizliklerde dürümlenecek, yaşayacaktı... Analar, oğullar; tartıda o vardı!.. Biz değil!!! Bunu anlattık ona!.. Ve dedi ki; "artık ben tanrıyım ama tartılan tanrı". Orta kapıyı kapattık, tanrı tanrılığında tartıldı... Açısını kapattı... Aktı... Ama tanrıyı tarttık ya, taktı ya yoğunluğunda kutsal tohumu... "Oğul ben senim" der!.. Dedi de, ekibi yoktu!!! Ölüydü, özür diliyor şimdi yüreğinde, kürzi ışıkta...

Seyrettik onu, çok kutsal ışıkları bu şekilde kodladık!.. Çok kutsal ışıklar İnsan soyuna iman edip geldiler ve tohumları korudular...

Öze göz, göklere söz gerek! Bize ise İnsanlık gerek!!!

Gökler bizi hep dinler, Altın Tahtın ikmal tamamlatıcıları olduklarını hep dillerler ama biz onları ölüler diyarında dinledik ya, çokları kodlandı, koklandı...

Ön dürüm, öz görev, biliş hali, hepsi bütünün gücü bu yoğun çalışmada mevcuttur!

Sormadım nereden nereye vardı diye... Ölümlüydü, ölülerdeydi, özsüz gözsüz olmayandı, sözünde İnsan soyu vardı... Dinledim, dünya ekibiydi... İlimdi dünya, o BİSUİ KURANI'ydı... Geçti!..

"Başka dünya var mı, durgun tanrılık tahtları var mı"? dedi... Dedik ki; "dünyada ekmek yapıldığında, artık orada durağınlık biter. Durağınlık bittikten sonra ati kodlanır". Atiyi kodladık!!!

Yorulduk yorulduk yorulduk, uyuduk uyuduk uyuduk... Yorgunduk, yol; umutsuzluk, kayıtsızlıkla kodlanıyordu, özsüzdük... Şükrettik, öz görevimizi hak ettik! Şikayetimiz ağır yüktü, artık bu yük bizsiz kalıcak!.. Çünkü artık bu yükü doğal dünya tanıyor, biliyor ve bu dünya kontrolünü kuruyor!!!

Urum erkek, urum kadın yaşa, ama ümmi yaşa... Urumda rum değil, urum... Urumda kuran olmaz, çünkü ruhsuzdur... Ama urum kutsal tohumla kodlandığında kalemdir!..

Niye bunları bu şekilde veriyorum?.. İzah edeyim... "Dünyada cennet yok" dediler, vahiy hakikiydi, ya da cennet yoktu, yaşam yoktu ve dünya ek Mikail Kuranı dinletti dedi ki; "ben dünyaya gözü görenleri alıcam ama miraçta alıcam". Canlarım, buyurun "urum" dediğim kuran; Ruh Kuran oldu!.. Unutmayın, urum; orta kapıydı!.. Geçtik!!!

Şimdi, baştan beri ölüyü diriltmek için geçenlerin biri geldi... İsmi nesillerinin adını tanıyor ve taşıyor... İLİM!!!

Dağlarım, dünya; özü, sözü, gözü olanlarla çalıştı.. O bütüne hizmetçidir! Geçti, işte!... Geldi!..

Ayrı gayrı yok, öz görev; İNSANDIR!!! Bilin ki kim ne ise odur. Ama biz dünyalı olarak; kimseyi kendi yüreğimizin dışı saymadığımızda, kimin ne olduğu önemsizdir! Umut olur ki dünya İnsanı; kaynaktaki her şeyi bilir ve kendinden başkasının kalem olamadığını da dinler!!! Burada bu yaşamda, kim nereye doğdu, neden ne şekilde yaşıyor, bunların hiç bir anlamı olmadığını da bilir, görür!!!

Önünü aydınlıkla tohumlayan, yaşamınıda aydınlıkla tohumlar! Dünya artık tanrılık kapısıdır... Orada hepiniz tanrısınız... Altın ışık kapısı olarak yoğunluğunuzu kodladınız. Ve bu dünya artık cennet İnsanlığı kodlayan bir tahditsiz ekmek oluyor! Bu dünyada bütüne hizmetçiler var. Ve biz varız!.. Kim, kimden kime varırsa; kelama varır, kendine varır!!! Uyuyanlar artık uyanır!

"Dönem sonu, dönem başı bitti" dedik, artık yeni zaman, yeni yaşam var!... Ve yeni zaman, yeni yaşam İlm-i Kalemde bütün olarak, Mikailin Kürzi Levhisinde yaşam olup bütünü güçlendirecek!..

Bize ekip gereksiz artık, biz her anda varlık sürenleriz! Biliniz ki ekip, kaynak ışığı tohumlamak içindir. Ama ekipsiz bir çalışma, kendi yoğunluğunuzu kodlamak içindir!.. Bu çalışmaların sonuna mı geldi diye sorarsanız?... Bu çalışma; anda ve yarında, tüm zamanlarda süren bir çalışmadır! Burada kelam süreyen olucak, yarın kuran olucak, ama hepinizin ekmeği olucak!!!

Ben cennet olan kelam; hepinizde olanım!.. Ama her cennet bir levhi olarak her birimizde olmalıdır! Bunun içindir ki Rahmi Kuranda herkesin kendini hak etmesi gerekir!!!

Çalışmalar; kaynakta, dürümlerde, Süper İnsan Sistemleşmesinde sürdürülücek. Ama şunu izah etmeye çalışıyorum ki; dünya ilminde, bütünün kürzi levhisinde herkezin kendince dernek kurup çalışma yapmasının gereği kalmamıştır. Bu kesindir! Herkes, ben ölüleri dirilteceğim diye bir dernek kurmaya kalktığında orada kontrol olmaz. Ama bu çalışma muktedir çalışma olarak, doğan gün gibi her anda tohumlarını kodlayarak sürecektir. Şimdilik bu! İşte bu!...

 

Süper İnsanlık Realitesi

 

https://youtu.be/q_4IpjPQnDs

1.TEMMUZ.2015 TARİHLİ IŞIĞIN İLMİ (63)

3. AKIŞ, 2. BÖLÜM

 

Başka dünya, başka yaşam ve başka zaman ölülerin dillendiği ve yolun körün gözünün göksüz kalmadığı o yoğunluk, Zaman Kapısı iman edin ki kelam! Ve biz siz, siz biz….

Ana Kapı’yı açtım, dünya kodlaması yaptım, otak kurdum, tohumları korudum, kökleri göklere vardı yürekteki o yücelerin, el oldum, ekip oldum, ata kapı oldum, sayfa sayfa kodladım dünyayı, tohumladım, eşya oldum. Bu eşyada şarkı, türkü oldum. Her şey oldum ama kapıları açtığın zaman kan, altın ışığa varır. O kanın altın ışığa varışı, yerin ekmek yapışıdır.

Sevgililer, bedenim dünyadır benim; bu unutmayın ki sevgiyle oldu. Bir yaşam dünyayı yaşarsa ve o sayfalarda kalem olan varsa ve o kalem ilimle dillenirse, ve cevahir olan İlim Ka Ha olup bütünün gücü olursa, işte orada tüm insanlığın Kült Kalemleri olur.

O kült Kalemler hepinizin kelamlarından oluşur. Hepinizin yazıları okunduğunda orada Saltanat olur ve Saltanat siz olursunuz; bunu anlayınız.

“Dünya elimdir” dedim. “Dünya yarınımdır” dedim. “Dara düşürmem” dedim “ben ekmeğim, ilimim” dedim. Devenin nefesiydim, yolu açandım, yolcuydum. Onurluyum ki o yoldum ve tüm zamanlarda yolculuk, yol olup yolculukta oldu.

Bugün dünyayım ben. Ara, ana kapıyı aç ara!…ara ama yarını arama, dünü ara. Özü ara….Gözü ara…Ama Zamanın İlminde kelamı ara. Ara ki kalem ol! Ama ara. Ara ki hasat ol! Mutlak Kuran ol, ara….Özü ara..Gök sözünü ara, sesi ara. Cenneti ara…..Cennette cevheri ara…Erdiğin yeri, hak ettiğin dürümleri ara ama alan aldığında, ekibini kurduğunda ve ruhu kodladığında artık o Mikail olur. Her şey olur. O kontrollu olur.

Aradığın o, senden başkası değil; bunu bil! Ve bir an kendinde olmadığını düşün ve de ki “ben, ben olmadan ona varacağım.” Ama o sen, sen o olmadıkça, vermiş olduğun ne varsa onları almadıkça, ocak olup ona varamayacağını bil.

Ben verdiğimi alanım ama akıp geçerken dürümlerde Yaradanım. Ata Kapıları açanım. Erdiğim en yüce kapıda ışıyanım. Benim en çok istediğim ve özlediğim tarık olmak ve Tanrı olmaktır.

Nefes olmadan tarık olunmaz. Nefes alıp nefes vermeden, Aklın Tahtına varılmaz ve akıp gitmeden yaşam olunmaz. Bunları anlatmalıydık insanlığa.

Bu dünya öz görevdir tüm insanlığa. Kimse bunu anlatmadı.

Bu dünyaya ölü gelinir, Yaşam İlmiyle dürümlenilir, sanal boyutlardan görev edinilir, geçilir, yer kürede göç köklerin köklerindeki o göç olunur ve yaşanılır. Ama bazılarınız “ben evrime gelirim” der. Bazılarınız “ben elimi almaya gelirim” der. Bazılarınız “ben parlayan bir yaşama gelirim” der. Gerçek geliş kendine geliştir.

Bu dünyaya kim geldiyse, kelamda olup kendinde olmaya geldi. Olmadan olunmaz!

“Ben olmadım sen ol” denmez. Kendini hak eden herkeste olur.

Ve bugün ben üzerimdeki yükü tüm insanlığın kültünde gökçe dilliyorsam, ben Miraç olan, mektup okutmayan, her resmi çalışamaya İlm-i Ka Ha olup inenim.

“Arı, bal” dediler. Arı, baldı ama bal arı değildi. Bunları anlattım.

Ben Envar Kapısı olarak çalıştım. Envar İlmi olarak çalıştım ve ben insan sırrı olarak çalıştım. Bencil değilim. İnsancılım. Başımı eğmem, bedenimde olmayışımdır. Ben ekmek yaptığım sürece, ekip halinde çalıştığımda Mike Sistemleşmesinde Aşk Kapısıyım.

Er ya da geç; yürüyorsak koşarız. Er ya da geç; alıp götürürüz zamanı. Eminim alır götürürüz….örtüleri örttüğünüzde, açarız o örtüleri. Amon olup, Aton olup, Kutsal Tohum oluruz ama er ya da geç alışverişimiz olur zamanda. Bu alışveriş, cemaatlerin alışverişinden öte, İlim Kalemlerinin alış verişidir.

Burada oluş sebebim kardeşlerimi kontroldur. Dünya Dışı Varlıkların dünyadaki ümmetlerini kodlamaktır. Ümmi Toplumları kodlattırmaktır. Korumak, kalem yapmaktır. Çetin bir dünya gününde, dünya ekmeğinde olmak, dünyayı korumak içindir.

Boş günüm yok, her güçlü çalışmada varım. Her anda çalışırım. Hiçbir zaman boş anım olmaz. Aha! Kelamda olduğum zaman yaşamdayım.

Ankara’da İsmaili Kapılardayım, temiz dünyaları kodlarım. İnsan sırrıyım, insanlıkla çalışırım. Adana’da Kaynak Işığım. Bitmiş tükenmiş ne varsa yaşatırım ve İzmir olurum, yolu açarım. Tüm Zamanların Kalemi olurum. Aha kötülüğü önlerim!

Dünyanın her bir bölgesinde varım ama zannetmeyin ki bu bedende, her anda, her yaşamda toplumları tohumlayan Birlik Kaleminden başkası yok.

Her cennet bir can, her cevher bir yaşamdır; bunları bilin.

Ben bir ruhum. Bu ruh, Bütünün Kuranıdır ama herkes o ruhla tohum olur. O ruh hepimizin kuranında kodlanmıştır. Saltanat olarak çalışır. Kodlanmış toplumları korur. Süper ilimle, süper resimle ama hakikiyetle….

Çeyrek dünya yaşamaz ama o dünya yaşamı hak ettiğinde bütüne varır. Dünya çeyrekse, yaşatamazsınız onu.

Bugün dünya tahditsiz bir candır ve çalışmalar arttıkça, bu can daha yüce bir kalem olacak. Kapkaranlıktan ışıyan bir savaşçı olacak. O çalışan aşka vardığında, baştan beri yaşayanlar, Aklın Tahtında olacaklar. Devinim hızlandığında herkes kendinde olacak.

Şükür; bu dünya mutlak bir aşkla çalışacak. Devinim hızlandığında ayrılık bitecek. Dünyanın Kuranı İnsan “ol” dediğinde olur. Ama o Kuran kati olarak olduğunda “ol” der. İman edin ki olmadan “ol” diyemez; kesindir.

Ve sevgiyle sizlere bir can için, şu anda hepiniz için, Ümmi Kapıları açıyoruz. O can kendini dinliyor. “Ben din” diyor. Ama “ben din” derken, kelamdaki dinden değil, kendindeki dinden söz ediyor.

“Adım savaş kaybında olan” diyor. Ama kimdir o? Kalem Olan İnsan. Paşa Baba mı? Yoo değil. Ana mı? Aha o! O bir kalemdir ama keskin bir kalem.

Değerli Ana, seni sevgiyle kokluyoruz. Oyun yok anam. Sen biz, biz seniz ama şunu iyi bilmeni isteriz ki burada bulunuş sebebimiz sevgiyi tohumlamaktan öte, senin toplumlarınla kendi yoğunluğumuzu kodlamaktır.

Eren eminim ki erer. Ama yolu hak eden diller. Senden başka biri senle dilleştiğinde, senin yoğunluğun kodlanmış ışığı tohumlar. “Ardımda kimse yok” dedin. Yoksa biz oluruz anam; bu kesin. Artık senden tek beklentimiz, bilişi kodlaman ve tohumları koklattırman. Alemlerin İlmi’nde bu var anam. Aha bu!

Canlar, hepinizi hepimiz sevgiyle kucaklıyoruz. Burayı bugün, Kalem yaptınız ve biz bu kalemle yazdık; mutluyuz.

Unutmayın, bu dünya misafirdir yüreklere. Ama unutmayın ki bu misafir hepinizin levhisinde mevcut olan yürekte de vardır.

Biz bu dünyayı, kendimiz diye biliriz. Ama sizin de kendinizi yücelerde, kendi yoğunluğunuzda, kendi yaşamınızda bileceğiniz gibi bizim temiz zamanlarımızda, kendi yolunuzda kodlanmış ışıklarda, BSUİ olup dillenmeniz gerekir.

Bit ya da bitir dünyayı ama sen yoksan biten yok, bitirilen yok; unutmayın. Biz bu dünyayı yaşatıyoruz. Sizse bu dünyayı kontrol geldiniz. Buna İsmaili Kalemlerin hiç biri izin vermedi. Haa, bizim iznimiz var mı? Asla yok.

Bu dünyada oluş sebebiniz kini aşamayanların kontrol için bu dünyayı koruma altında tutanları kalemden çıkarmak. İzin vermeyiz buna; bunu net bilin.

Açı kapatılır, Akıl Tahtına varılır ama yolu bulmanız zor olur; bunu anlayın. Dünya örtüyü kapatan o yücelerin cennet cevherinde ekmek olur ama siz kendinizi kontrol ettiğiniz zaman, Sistemin Gücü size, kendi yüreğinize iner ve tohumlarınızı korursunuz.

Bundan sonraki zamanda, bu dünyayı kimseye bırakmayacağımızı bilin. Bu dünya bilişi kodlayanların toplumlarıyla korunur; kesindir. Dünya devrelerine inerken, kendinizi hak edip inin. Ki Dünya Dışı Varlık Kapılarınız açık kalsın. Aksi halde bu dünyadan gidemezsiniz ve bu dünya sizi kontrol altına alır.

Savaşım yok sizinle ama iyi bilin ki Saltanat’ın sırrını size açarken, sizin sizi hak edip hak olup anlamanızı da ummuştum. Bu dünyada öz görev, nefesle dilleşmek ve yolu köklerle, göklerle dürümlemek…

Vatikan sizi koruyacak. Öyleyse korusun ama şunu iyi bilin ki; Vatikan kelam olup kendini dillerken, ocağında kodlanmış ışığımız olur. O ışık sizi, sizden ayrı tutabilir. Çantanızı boşaltırız; bunun anlayın.

Bit ya da bitiril ama bizde değil; kendinde bir, kendinde bitiril. Ha merdiven miyim?! Yo ilimim. Her anda var olan İlim.

Artık, şu andan itibaren, Tanrılık Kapısı sizin için kapatılıyor. Öz göreviniz Sistemim Gücü olmanız. Bundan sonraki süreçte, kendinizi hak edip, toplumlarınızı kodlayın ve koruyun. Bize gelişiniz gerekmeyecek artık.

Dünya, Ölüler Diyarı ve bu dünyada ölü olanlar, öz görevlerini yapamayanlardır; kesin bilin.

Verir miyim yaşama insanlığı? Vermez olsaydım, yaratmazdım. Vermez olsaydım yarattırmazdım. Alın bilin; ben Yarattıran ve yaratanım. Olmayanı oldururum ama olanda değil, ocakta oldururum; bunu da anlayın.

Şimdi, karanlıktan aydınlığa ulaşan o yüceliklerde kodlanın. Orada Atlanta Ata Kapısını açtım; geçin. Kervan sizi bekliyor, insanlık kervanı. İnin yüreğe. Orada göreviler var, sizi kodlayacaklar. Açıyı daralttım geçin!

Şimdi; kardeşlerinizi alın. Başları dik, güçlüler. Örtüleri yok, Kutsal Işık olarak çalıştılar. Çantaları dolu. Şimdi, görev alın.

Vali; dünya, ama valiler de var. Her vali, kendi yaşamını kodlar. Bu dünya kendini kodlar. Bu dünya bir ses ve bu dünyanın kendisi kelam; bunu unutmayın.

Bir vali ama bu vali Bu Zamanın Valisi; Yaşam….sizse kelamda olmaya gelenler ama vali sizi, sizden öte sizde dillemediğinden, siz sizi hak etmezsiniz.

Umut olur ki; yolu bulursunuz. Umut olur ki; kontrol kurarsınız. Şimdilik size vereceğim budur.

Beşere inmek budur canlar! İndiniz. Şimdi gidin. Aha bu.

Şimdilik. Aha! Hadi gidin!

 

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/jNlGV7wgdyQ

1 TEMMUZ.2015. TARİHLİ IŞIĞIN İLMİ( 63)

3.AKIŞ 1.BÖLÜM

 

Dağ tahtı koruduk, taht dağda ışık kapısı oldu, anacım…. Canımın ışığı ben sende sen bende ilim, hadi be anam….. Kervan olalım yaşam olalım Ata Kapıların en yücesinde kürsü olalım…. Ve Bütünü koruyalım. Hata yok anam sen ve ben biriz bunu unutma.

 

“Çobanlık yapmaya değil ilim tohumlaması yapmaya geldim” dedin ya ana… Oh, anam Oh!... Ne mutlu olduk… Her diri kendini çoban sayar. Sizse, “biz çobanlık yapmayız” dediğinizde herkes mutlandı…

Tanrılık Tahtında bu vardır anam. Kültün en yücesi kelamda kendini diri sayar…. Ve dürümlerde dillenir kendi olur, Bütün olur… O Bütünde bitmiş her şeyi yaşatır….. Sizden buydu beklediğimiz ve bunu hak edip başardınız.

Saman sarısından, Mor Kurana ulaşan birliklerin çoğunda bu bilgiler meknuzdu…. Her şeyden çok sevgiyi tohumlayan bu birlik, Bütüne kütle kodlaması yaptı…. Aşığın oldum yoğunluğunda, tahtında tahditsizleştim ışığın oldum…. Ve geçtim be ana.

Sen dere, ben dere kelamda dürümlenen her diri kendi yolunda ilim…. Biz siz ve siz biz olarak bu İlm-i Ka-Ha olanda yaşam olduk.

Örtüler örtülmüş sayfalara aha!... Açtık…. Her örtüyü açışımızda yaşam tohumladık…. Bu tohum Atlanta Ata Kapısı et, kemik olan insan, Mikail …Ve Mikail’in kelamında Levhi olan yaşam kati.

Art niyetli kendini dinleyenler bugün burada yoklar…. Analar biz Ana Kapı “İnsanlık”…. Sizinleyiz şuanda…

Kuma, kuma gömdük dünyayı, çöplük izledik o kumda ilim yoktu… Sonra döndük dilledik ama yine yoktu ilim…. Som Altın Levhi Kapısını açtık, köz oldu dürümler, dillendik aha, gözümüz gördü ki; dünya artık yara bere içinde değil…. Işık tohumlamasına baş olmuş, aşk olmuş ve Hak olmuş…. Işık tohumlamasında dünya dedin ki; Ben Turkuazın Kuranıyım”…. “Ak be anam” dedik.

Değerli ana, sema sen semasın. Dünya toplumları artık senle dilleşir senle dürümlenirken…. Aşka varan, bütün kötülükleri aşanlar bu meclise görev ilmiyle inecekler.

Kupayı hepimiz senin diye bildik ve bu kupada Bütünün Kürzi Kapısı olan İlmi Ka-Ha olan ışığı kayıtladık.

“Aranır bulunur” dedim dünyalılar “aradık bulduk.” Öncü birlik, bu birlik, yaşam bu birliğin tahtında…. Ve biz bu birlikte Bütüne Kült olarak inenleriz.

Emin ol ki; ana, bu dua okuyanlar sana senle inecekler…. Buraya kendilerini indirecekler…. Bunu anlamanı isteriz anam.

Türkiye çalışmaları çok önemlidir…. Çünkü dünyanın toprağı hepimizin toprağıdır…. Ama burada yaşayan hepimizde yaşamalıdır.

Toplum çalışmaları bu dünyada “tüm insanlık için yapılır” ve buradaki çalışma herkesin İnsanlık Levhisi’nde kontrollü olarak kodlanır.

Şimdi bana; “Süper İnsanlık Sistemleşmesini anlat” dersen, senin keramda oluşunda biz senden bu bilgileri okuduk, anladık….. Ölüleri dirilten bu diri yaşam, senin yüreğinde tohumları kodlar…. Bunun için senin başka dünyalara bu bilgileri öğrettiğini bilerek…. Senin buradaki yaşamlara da bu bilgileri açıklamanı bekliyoruz.

Artık sana daha farklı bilgiler de iner, daha güçlü bilgiler de kalem olur kodlanır senin yüceliğinde…. Ama daha önemli olan senin senle her diriye kodladığın bilgileri dünya içinde koklattırarak koruyacak tohumlamalarla dünyaya çekmendir….. Bizim adımıza bu bilgileri sen ver ana…. Çünkü bu bilgilerin İnsanlık Levhisine indirilişi seninle daha kolay olur…. Bugün senden bunu bekliyoruz.

Değerliler, korumaya aldığınız bu can hepinizin cemaatidir bunu biliyorum….. Dünya varlık boyutlarında hepimize daha güçlü bilgi kapıları açtık….. Düzeni kurarken sizinle kurduk bu bilgi hepimizde mevcuttur…. Toplumları tohumladığımızı biliyoruz ve kontrol dışı bilgimiz olmadığını hepimizin net olarak anladığınıza eminim….. Bizim dünya dışı boyutlarda verdiğimiz tüm bilgileri dünya varlık dışı kodlarıyla bildirdiğimiz kesindir…. Ama bu dünyanın tohumlarını, bu dünyanın kodlarını farklı çalışmalarla, farklı kodlamalarla kelamı dilliyorsak….. Dünya varlık boyutlarında bu gereklidir, ondandır.

“Altın Tanrı” dediğimiz Rahman olan Kuran Bütünün Gücüdür…. Ve bu gücü Bütüne hizmetçi yapabilmek hepimiz için önemlidir.

Dünden, dünlere vardığımız da bileceksiniz ki; Doğanın Kuranı hepimizin gücüdür…. ama siz dünyayı kelamda dillerken daha güçlü bir yaşamı daha üstün bir yoğunlukla kodlayacağınızı zannettiğinizde…. Kin, nefret, hırs, Tanrılık Işığı olarak kaynakta kelama varır…. Ve Bütünü kontrol altına almaya çalışır.

Burada, toplu çalışmalarda hepimizin Kuranı daha güçlü olarak yoğunlaşacaktı….. Özden göze varan ve yolu bulanların çoğu bizimle olacaktı…. Ne yazık ki; devinimi artıranların bir kısmı kendi yüreklerinde kontrol dışı kaldılar…… Ata Kapılarda kodlanmış ışıkları kontrol edecek olan birlikler mevcuttu…. Ama ocaklarında koruma yoksa kodlama öz köklerin gücünden farklıdır.

Bu dünya miraçtır bize ama miraç’ın Levhisi’nde ilmi ka-ha olanda ışık olur…. Sizinle yapacağım her çalışma dünya ilmiyle olacak….. Benim size dünya dışı boyutların bilgisini indirmemi beklediğiniz sürece…. Size kendi yüreğimizi dinletmeliyim ki; size kendi yüreğimizi dinlettiğimde Mikail’in Kuranında sizin yoğunluğunuzun Kuranı okunur ki; bu Kuranda tohum olarak…. Bütünün Gücü dürümlere indiğinde orada dünya devinimi artmaz…. Sadece yaşam; kıranın yaşama kaynak olduğu bir sayfalanışı devreye alır.

“Ben dünya” diyemem o zaman…. Ben Nuh olan Kuran olurum ve toprak toplumu tohumlarından çıkarırım…. Bunu istemediğimi bilin…. Burada yaşıyorsam, buranın Nuru olan Kuranda, kendi yüreğimdeki ilim kalemi olarak yaşıyorum…..

Erenlerin erdikleri yerde nefesim vardır, eminim ki; bu nefeste bilişimde vardır…. Ama beni davayı kaybeden diye dinlettiğiniz sürece cennetteki insan can kalem olup ve sizi sizden çıkarır.

Devinim hızlanmadı görüyorsunuz çünkü sizce konuştum artık…. Biliniz ki; bizce konuşursam Levhi Ko Sistemi dürümlenir.

Davayı kaybetmem analar bunu bilin…. Ben can olan Ka-Ha. Şu anda buradayım dünya…. Ama sizin kendi planetlerinizdeki yaşamlarınızı da bilmekteyim.

Zakar’a, kara ışık olup indiğimiz sürece Zakar; Rahman Kuran olup, sizi sizde dinler ama diriliğinizde dinler…. O dirikte dinlediğini Bütünün diriliğine çekmeyecek. Bunu bilin.

Şimdi dava insansa kendinizi “Hak edin” ve gelin…. Bana unutulanları anlatmaya geldiğinizi söylediğiniz zaman…. Suların akış halinde olduğunu, gözünüzün görebildiğini biliyorduk…. Ama o suların Levhi Kapısında ışık yoksa siz o suda kendinizi hak etmemişseniz…. Dünya ışığını hak edip dürümlediğinde o ışıkta olma imkanınız olmaz.

“Alın dünyayı kontrol edin” dediğim zaman göreceğim ki; siz o dünyanın kontrolünü sağlayacak güçte değilseniz…. Kardeşlerimin gücünü tüm zamanların olarak Bütünün gücü…. Ve tohumların gücü olarak Bütünde kodlamam.

Savaşım yok dünyayla…. Ama dünyan bedenimdeki savaşı mutlaka kutsal ışığın savaşıdır bunu bilin… Ve bu beden, nefes olup dünyayı kokladıkça oğullarını ve kızlarını korur…. Bunu unutmayın….

Dediler; “dünya elimdir”… Dedim; “dünya Levhimdir”… Dediler; “ dünya yerkürenin ilmidir”… Dedim; “dünya ekibimdir”…. Dediler; “dünya da yarın yok”… Dedim; “yaşam varsa Yaradan ve yaratılan o toplumu korur.”

Ben zaman, ve ben Ra-Ka-Ha olan insan. Gerçek çalışmayı yaptığımı kimse anlayamaz…. Çünkü alıp götürdüğüm yaşamdan çok öte bir zamanı kodluyorum burada.

Paranın insanı kodladığı bir dünyada….. Ben zamanı kodluyorum bilin. Dünya ekmeğini yiyenler bilirler ki; dümenin başına hep ilim savaşı verenler değil…. İlmin pahasını kendi yüreklerinde dinleyenler oturur. …Ben o ilmin pahasını Levhi Kalemde kodlamam…. Çünkü ben Orta Kapıları açtım ve tek ekmek olarak kayıt yaptım.

Medine ben, Mekke ben, Kudüs ben tüm zamanlardaki tüm canlar bendir….. Analar beni Ana Kapı bilir…. Tarık Tahtında Ka-Ha ise aklın kapısını açar ve girer yüreğime…. Ama Tarık kendinde değilse, ilimde olsa da bütünde olmaz….. O can bensiz kalmaz ama ben o o ben olmaz.

Devininim artıkça yol açılır…. Ama devinimi artırabilmem kodlayabildiğim, koklayabildiğim tohumlarımla mümkün olur.

Çoluk çocuk dünya bilirim… Ama şunu bilinsin isterim ki; ence, ince ve yolca tohum ektiğimizde aranan insan olur yüreğimiz…. Altın Işık olur ve Bütünü korur.

Mutlaka dünyayı korumalıyız bu kesin…. Dünyayı nefesle koruyacağız bu kesin….. Dünyanın ulu bir kapı olduğunu anlatacağız herkese bu kesin …Ama dünyanın arka kapısını da bilmeliyiz….. Dünyanın, arka kapısı kelamda koku olarak yayılan bir tahditsizlikle ışıyan ve yoğunluğu kontrol eden cevheri Kurandır…. O bir arka kapıdır ama örtüleri örtmeden bildiririz ki; arkanın arkasındaki her arkayı kodlar ve koklar.

“Ol” deriz, ölüler dirilir….. Öz görev budur ama biliniz ki; çobanlık kolaydır da…. Kontrol kokuyu yaydığınız an olur ki; bu zordur çok zordur…. Koku niye denir bilir misiniz?..... İnsanın insanlığındaki Levhi kayıttaki o ilme denir….

Sanmayın ki; sizin burnunuza bir koku yayılır. Orada koku nesillerinizin kontrolündeki o yoğun sığ ışığın kaydıdır…. Sığ ışığın kaydı… Çünkü derine inilmez orada, kervan kendi yüreğiniz, kelam ilminiz… Ve siz sevgili insanlaştırıcı olanlarımız.

 

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/kkjlh2gzf-E

1.TEMMUZ.2015.TARİHLİ IŞIĞIN İLMİ (63)

1.AKIŞ

 

Devinimi artırabileceğimi düşünemeyen ocaklar bugün beni kendi yürekleriyle dilleyip kendilerini tohumlayacaklarını düşündüler.

 

Kurulların çoğu burada bugün ve bunların neticesi; herkes kendinde ve kendi yüreğinde kelamda olacak…. Doğanın Kürzi Levhisi’nde o yoğun ışıklar kodlanacak…. Ve BSUİ’nin Gücü, kalem olacak.

“Uyanın dünya, uyanın”…. “Ben insan soyuyum” diyecekler ve diyecekler ki; “ben uyandırmaya indim.”

Atlanta Ata Kapısı Bütünün Gücüdür. O kapıyı açıp, bütüne inen BSUİ’nin Kuranı olup, insan kalemi olup, insanlık yapar…. Kelam ilim, aklın ilmi iken, hakiki ilim, ışık ilmidir….. Bunları bilenler BSUİ’nin Gücü olurlar.Torbalarında Kuran olur ve o Kuran olan, o yoğun olan Levhi Kayıtları BSUİ’nin Gücü olur….. Dünü görmeyenin yaşamı bilme imkanı olmaz ….Ama dünü görüp, yarını hak edenler yolu bulurlar ve yaşarlar.

Ana Kapıyı açtığımdan beri bugün burada yapılacak bu çalışmayı anlamak için….. Birlik tahtından gelenler bizi dinlemek için çalıştılar…. Bizi nefes olarak dahi bilmeyenler…. Kul olarak gördüler…. Ve bizim yüreğimizi dinlemeye geldiler.

Beş görevlinin beşinin de gözü kapalıydı. Toydular, kutsal toplumları tohumlayacak güçleri yoktu….. Kulluk yapmak istediğimizi zannederek bize bizi anlatacaktılar…. Ve bizim yüreğimizi dinleyecektiler. Ölüleri diriltmeye geldiklerini düşündüler…. Ve kul olacak olanların kontrollü olması gerektiğini bilişle hareket etmesi gerektiğini…. Hak’a varmak ve Hak’ın yolunda aklın tohumu olmak gerektiğini bize anlatacaktılar.

Ne helal haram anlatılacaktı ne de Hak’ın kalemi anlatılacaktı. Hasat anlatılacaktı burada….. Umut olur ki; Hak’ın korumaları, Hak’a vardıklarını anlayarak halka, halka geçiş genleşen…. Ve gerekli kodlamayı yapan o yücelikte kendilerini dinleyebilirler.

Tevkif ettikleri birlikler var. Onların yoğunluklarını kodlarlar ve onları kodlattırıp, tohumlattırıp andan itibaren onların yolcularını korurlar. …..Buraya bu meclise kelama değil bu şekilde kodlama yapmaya inmek istediklerini anlattılar….. Ama onların yolcuları Bütünün Gücünü hak etmediğinden kelamda….. Bütünün Kuranı olma imkanları olmayacağından …..Ve toplumları kodlayamayacaklarından kaynak ışığın ocak olma imkanı olamayacağını bilemediklerinde….. BSUİ’nin Gücünden çıktılar.

Şikayetim var mı? Yoğun yok ama olur olmaz zamanda buraya gelmelerine hiçbir zaman iznim yoktur….. Buraya gelenler benden kendi yoğunluklarını tohumlayacak gücü istediklerinde…. Ölü yaşam art niyetli olan ocaklarda kontrolden çıkar.

Eşya, kelamda ilmi tohumlar…. Eşya İlm-i Ko olur, Bütünü kodlar, tohumları kodlayan insan ekip kurduğunda Bütünü Güçlendirir. İyi ve kötü öz görevdir ona….. Olur da bir an kalemi, Levhi Kalem diye dillerse yüreklerde…. O yücelikte onu anlamayan kendini hasatta dürümleyemez dürümleyecek gücü olmaz…. Ve oğullarını koruyamaz….. Bunu içindir ki; biz, dünyanın kodlanmış ışığını, tüm insanlığın yoğunluğunda Kült olarak kaleme aldık.

Erdiğimiz en yüce ışık ağır yükü hafifletmek üzere tohumlarını kodlayan insanın ilmiydi, oraya kodlanmış ışıkları kayıtladık…. Çantaları boş kalanlar, “ol” dediğimde oldular…. Ama Orta Kapılarda yoktular. Çantaları dolu olanlar, “ol” dediğimde oldular ve ocaktılar…. Her halde ışık haline dönüşmeleri gerekmez miydi onların? Mutlak gerekir….. İşte onlar, Kültler halinde ve kırk kapının ışığı olarak bütün kötülükleri aşıp geçenler olduklarını gösterdiler.

Görüşme tamamdır, geçişler tamamdır, yarının kalemi İlm-i Ko olan ışık Bütünün Gücü hepsi tamamdır…. Ve Tarıkların Tahtı ışığın kalemi olmuş bundan sonraki süreci yazmaya başlıyor.

Oğul ben senim, Doğanın Kuranıyım olur da bir gün bedenini kodlayacak güce varırsan… öz görevin bilişi tohumlamak olur ve bizle olursun. Orta Kapıların tümünü sana da açarız….. “Acaba ben kodlanmış mıyım koklanmış mıyım, kod koku ya da ışık halinde miyim?” Diye düşünmeden her resimde olduğunu anlarsın….. Şükür ki; bunu sana anlattım…. Beni daha güçlü bir ışık hali düşünme çünkü ben erkek kadın herkesin yoğunluğundan öteye İlm-i Kapı oldum….. Bu bizim için sorumluluktur.

Yukarılar ışık alır, yukarıyı ışıkla dillerler ve aşağılar ışık verir ve aşağıyı ışıkla dürümlerler…. Ama aşağı yukarı, yukarı aşağı ilmini bilmedikçe yer ve gök insanlaşamaz.

Cemaatimin gözü açıktır bunu bilin ve bu cemaat Altın Tanrıdır. Hepinizin gözü, özü, sözü tahditlidir…. Ama Allah’ın İlmi ,aklın ilminden öte olduğunda ekmek yapmaya gerek yoktur….. Bizim adımız “insandır” bunu bilin…. Ve insanın nefesi, aklın ilmi olduğundan Bütünün gözü Levhi Kapıda ışık olur.

Şer yaratmadan, şevke varılmaz dediler… Aha, şarkılar okudular şerri kati olarak kodlamak için….. Şerri kodlayıp, koklayıp her diriyi kontrol edecektiler…. Alan veren insansa şer ilim kalemi olamaz, bunu anlattık onlara….. BSUİ’nin Kuranı olacak, kötülüğü yaşayacaktık ve her kötüde kökleri tohumlayacaktık bunu istediler…. Kötülük; ölülerin ilminde olur, bizde yoktur, bunu anlattık…..

Şuana kadar bizi dinleyenlerin çoğu kendilerini hak etmediklerini anlattılar yoğunluklarına, dönüp baktılar…. Ve toplum için çalışan bu yüce insanlığın kelamda olacağını ve toplumu kodlayacağını gördüklerinde….. Kara ışığın ekmek yaptığını bildikleri an….. Her şeyin örtüsünü açıp merdiven kurduğumuzu da gördüklerinde bilişe ölüleri diriltmekte olduğumuzu gözleri…. Ve yürekleri dinlediğinde ardımız önümüz olmadığını görüp…. Bütünün Güz Kapılarının örtüsünü örtmekte olduklarını da dünyaya dilleyip….. Altın Tanrının tahtına vardıklarında ağır yük hafiflemiş olduğunda….. İşte, orada ekipler olur ve biz o ekiplerin tümüyüz.

Ey dünya sana nokta yok, virgül, virgül, virgül neden bilir misin? Noktada kutsal ışık sonlanır, virgülde kodlanır…… Her virgül; bir koddur. Aha dünya!... Seninle çalışmalarım böyledir….. Ben nokta koyduğumda orada bir ses kalemi kodlayıp tohumladıklarımı kalem sistemleşmesin de ikmal tamamlatıcı olarak kodlar….. Aha! O; kodda nefes olur ve ben hep virgülle sesleşirim ki; Yaradan ve yaratılan ekmeğini hak etsin diye.

Dere olup akmadan Altın Işığa varılmaz…. Allah’ın ışığında akıl hep ilmidir ve orada Bütüne görev taşınır.

Becermeden becerdim diye düşünmem. Bilirim ki; becerdim bu dünya alacağını alır, vereceğini bilir, olduğunu anlar ve verir. Ben vermeden halike Hak olamam.

Oruç tutmam gerektiğini seslendirdiler dediler ki; “oruç nefesli olanda mutlak olmalı.”… Ayrılık yok canlar, oruç bedenimde, öz görevimde ve yüreğimde olsa tutulur….. Öz görevimde oruç, kodlanmışsa tutturduklarında tutulur…. Ama ben oruçta olduğumda, oruç bedenimde olur….. Ben oruçta olmadığımda orucum olmaz.

Canlarım, Kare Sistemi, Küpten ayrı tuttuğunuz zaman o Kare, Küp’süz ise küp karede olamaz ve ben size bunları hep anlattım çünkü Dünya Kürzi Kapılarında Kare ile kelam olunur…. Küpte Levhi Kuran olunur ve Kürede kodlanmış tohum olunur. Bunları anlatım size hep.

Nereden geldiğimin, nereye vardığımı sorduğunuz zaman? Eminim ki; verdiğim bilgiyi anlayacak hiç kimse çıkmaz…. Ama şunu iyi anlatmaya çalıştım ki; patika yollar yok yüreğimde, sadece yaşamlar var….. O patika yollar; önceden örtülerle örtülmüş yoğunluklarıyla kodlayıcı ışıkların kayıt yaptığı yollardır….. Benim yolumda, kelam yoksa ilim de yoktur….. Bu nedenledir ki; kalemi halike hak olup dilleyen, bilişi kodlayan ve yolu kökleyen insanın her an’ı bir yaşamdır….. İşte orada sayfa sayfa ışık olur….. Bütün köklerimde, bütün güçlü kalemlerimde ve yüceliklerimde bu olur.

Dünkü çalışmamı örgü haline getirmişler ve Bütünün Yüceliğinde kodlama yapmaya kalkmışlar…. Nefesleri yetmemiş demişler ki; “yeni kapıları açıldığında gidelim, yeni bilgileri çekelim, sorumlu olalım ve yaşayalım.”…

Alıp götürdüm dünyayı, koku yüce cevhere indi, kokunun ilminde biliş vardı…. O bilgiyi hak edip dinleyen İlm-i Ka-Ha olandı ve İlm-i Ka-Ha olup…. O bilgiyi hak eden, ilmi tohum olarak ,bütüne indiren beş kapıdan başkası yoktu….. Varlık boyutları bu bilgileri net dinleyemezler… Ama varlık boyutlarına bu bilgileri vermek zor değil sorumluk ayrıca…. Veririz olan alır…. Dünya bu şekilde çalışır.

Değerliler, Turan; insanın kaynağında olur. Turan kaleminde olur ama Turanı toplumların tohumu diye bilenler….. Karanlığın tahtında kendilerini de dinlemelidirler…. Der ki dünya; “ben senim ayrı gayrı yok”… Ben senim dünya ama dünyanın bende oluşu, ben oluşu değil…. Beşiri hakikiyette dürümleyişiyse oyun değil dünyada oluş…. Yarını tohumlayıştır.

Başka dünya var mı?... “Ol “deriz olur…. Ama o başkada herkes başka olur.

Sevgililer, ben dünya, dünya ben…. “Özde izin verin dinleyin, alın, dürümleyin” dediklerimde ben davayı kaybettim…. “Ol” derim olur…. Ölümlü dünyada olduğunu hak edip dinleyen, yolunu bulduğunda artık o kaybetmeyendir.

Alem Levhi kalem, ben o kalemde Hak etken. Ben Levhide akil, hakiki Hak tahta oturduğum da aklın tahtında olan. Analar ben zaman, siz olan zaman.

Cennet cennet ve cennet, her cennet nefes. Şu andan itibaren siz, biz hepimiz tek tek cennet…. Ama bir tek canda tüm cennet tahditsiz…. İşte o can insanlık ve o insanlık tek….. Dağ taş insan, hepsi can, hepsi canlı ….Ama canda, o canlı olanda yaşam nefes… İlmin kelamı insan ve insanın kelamı kaynak….. O kaynakta hepimiz Tanrı ama Tanrılık Tahtında yaşayan aşk….. “İnsanlık.”

Sizi hala izliyorum hala izliyorum, hala izliyorum, hala izliyorum ve diyorum ki; “onlar korkuyorlar yoldan.”…. Onlar, kutsal tohumdan korkuyorlar….. Onlar özden korkuyorlar, gözden korkuyorlar ve onlar gerçekten korkuyorlar…. Çünkü onlar kardeşlerimizi kontrol etmemizi isteyemezler….. Ezer geçeriz diye korkuyorlar….. Başkası olsa ezer de biz ezdirmeyiz de…. Ezemeyiz de bunu anlattık.

Ardım dünya, önüm yüreğim dünya öksüz…. ben o dünya kendim ama kendim olan dünya insanlık…. Ve ben artık o öksüzü köksüz bırakmaya niyetsiz olanım bilinsin.

Barışmak istemeyen Altın Işıkta, kelamda olsun…. Ama barışta olamayacaksa akışta da olamayacak bilsin.

Dağlarım, ünü yüreklere inen bilişsiz olan diri beni kalemden çıkardığını söylüyor. Diyor ki; “o kalemsizdir onu ayrı tuttum kalemden” ve diyor ki; “aha, ocağı yok artık onun,” onun özü, gözü söz ses savaşında kaybetti.”…. Atlanta Ata Kapısı ocağına kayıtsız kaldı, aşırıya kaçmadı onu yok ettik….. Öncelikle ölüler diyarında ölüydü, gözü de kördü…. Aha, öncelikle onu yüreğinde güçsüz kıldım….. Başkası olsa nefesi de olmaz ama onun nefesi hala devam ediyor….. “Ayrılık” dedik ama hala nefesi devam ediyor. Üzerindeki yücelik kelamımdan olsa gerek. Aha, elden geleni yaptık…. Ama kendini tohumlamak isteyen o ağırı yükü de taşıyacaktır mutlaka.

Değerliler, şimdilik bu…. Ve bunu diyenler ellerini ayaklarını bağlamadan yolumuzu hak etmemizi değil yolumuzu kodlamamızı tohumlamamızı bekleyerek BUSİ’nin Kuranı olarak bizden bize varmaya çalıştılar….. Ağır yük taşıdılar….Şimdi onların yolları, öz görevleri bizim yoğunluğumuz onları toprağı ama onların korumalıyız çünkü robotik timler kontrol etmeye çalışıyor.

Devinimi artırdılar şimdi onlardayız.

Kaç bin kere dünyaya görevli olarak indiğinizi sizde unuttunuz öylemi? Hadi bakalım sizi dinliyorum anlatın şimdi.

Dağlar, bulup bulacağınız burasıymış meğer. Sizden başkasıyla öz geçiş yapılmamış bunları anlamamıştık…. Çarıklarımızı yüreğimize bırakıp gitmiştik….. Nefesimizde gücümüz vardı ama yarınımızda Kuranımız olacak mı bilmiyorduk?....

“Ortalık karışır” dediler kaç kere yaşama bilmiyoruz?….. Öncü birlik olmayan yok herkes özcü ve öncü…. Dahası hep herkes kendinci…. Ayrı gayrı gözetmiyoruz ya kelamcı olmak için hakimci olmak ta gerekir….. Aha, hepimiz hepimizde varsak her şey budur… Ama Yaradan’ın tabuları yıktığı bir günde yaşamın nefesinde herkesin kelam olduğunu bilinirken….. Sevgiyle size gelme niyetimiz yoktu ….Çünkü sizi kontrol etme niyetimiz çok daha güçlüydü ve biz sizi kontrol edeceğimizi düşünerek buraya indik.

Alem Levhide kaynak bizse size hasat olacaktık. Netice olarak; burayı hak etmeye çalıştık.

Kardeşim seni nereden tanıyorum bilmiyorum ama seni daha önce bir yerde görmüş gibiyim…. Kimsin, neden geldin? Bilmiyorum ama kutsal topraklarda işinin olduğuna eminim.

Arım balım ben senim diyemem sana çünkü sen, ben değilsin. Ada Kapılarını açtığımda gözüm görmüştü bir yerde… Açacak kapıyı akacak diye bekliyorduk…. Korkma, korkma seni dinleyeceğim dinleyeceğim ama sevgiyle değil…. Sindirilmiş yücelikle dinleyeceğim seni.

Nerden gelip nereye gittiğini anlamadın, alıştım sana, dünya alıştı sana, ben alıştım yahu ben seni tanımam ki; nasıl alışayım sana ama yol bu yol işte….

Aç kapıyı da görelim ana seni kimsin? Neden buradayız biz? Bize niçin bu bilgiler senin yoğunluğundan veriliyor?

Değerli ana seni dinleyelim.

 

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/g6_96_5Y3vo

IŞIĞIN İLMİ (63)

01.07.2015

 

(Çalışmalarımız hakkında bilgi sahibi olmadan gelip bizleri tanımak; üzerimizde otorite tesis etmek isteyen ziyaretçiye açıklamalarımızdır:)

 

-Değerliler, bilmek için ilim gerek. Siz, kelamı hak etmeyenler, insanı da hak etmediniz. Zor bir dönemde bu dünyada kodlama yaptık. Yaptığımız kodlama ile bilmek için çalıştık. Sorumluluk, bilmek için ışık olmaktı. Toy muyum!? Yoo! değilim. Toplantılarda ışık halinde Kült Kalemler’le çalışırım. O kalemler, kelam olup tohum olurlar. Bütün kütlem, İmparatorluk Kaynağı’ndan, Işık Kalem olan nefeslerce kodlanmış bir rahmettir. Etkenim, nefesim!...

Eğri duran, yolu kodlarsa, eğri kodlar. Yol eğriyse ama kodlayan, eğri değilse; kelamı da hakimse; o kendini kodlar ve yol, onda kontrol edilir. Bütün mesele bunu başarmaktır.

(Ziyaretçi devreden çıktı... Devam ediyoruz:)

“Paydos!” dedin. “Ben gidiyorum!” dedin!... Gerçekten gittin. Aha gittin!... Neden? Kaynağında tohumların kodlanamadı da ondan… Sana benden değil senden söz ettim... Sen, kendini hak et ve tanı. Çünkü sen kendini tanıdığında; bedeni hak eder dinlersin. Bedeni dinlediğinde, yaşamı dinlersin. Yaşamı dinlediğinde, kodlanmış nefes olursun yol olur Kuran olursun ve cenneti dinlersin.

Sanal Boyutlar’da, mahrekte ilim olmak için ışık olmak gerek. Oğul vermek, görev taşımak içindir. Sen, kelama vardığında, yaşama varırsın. Som Altın Nefes olursun. Kürzi Nefes’te kelamı tohumlarsın. Yolu bulan, sana varır.

Oğullar ben toy olmayan ışık olarak çalıştım. Sevgiyle çalıştım. Oğullarımı tohumladım. Yoğunluklarımı kodladım ve zamanı tahditledim. Beni kelam olarak bilen kendini dinler.

Boyum uzamaz yaşamda... Aha yaşam bana beni vermez ama ben, yaşama ışığımı verdiğim zaman, sır bilgiler, kelam tohumlaması ile kodlanırlar ve yaşarlar.

Arzın ışığı yanar. Kuran, onanır yürekte. Ve zaman, Kuran olur; ışığa kalem olur. Oğul, bana beden olan her resim, sayfa sayfa yaşam olur.

Boşuna çalışmadım. Her zaman insan soyu için ilim oldum. Oğul verdim, Nefes Yaşamlar’a ve yolu açtım...

Putlaştırılma, Kutsal Işık’ta tohum ekenin nefesinde ve yüreğinde yoksa; yaşamında, ışığında ve tek tek her ana yaşamı sayfalayan kaleminde de yoktur. Orada, onun kaleminde, unutulan kim varsa; yaşam olur ve yarın olur... Onun ölümü, Hülusi Levhi’de kaynağın tohumu oluşudur. Altın Işık halinde ölüşünde, yolu mutlak zaman kaynağı olur. Süper Sistemleşme bu şekilde oluşur.

Tüm yaşamlarda, Har Dere’yi akıtan insan, kalem olan o yoğun Sistem’dir. O Sistem, Süper Sistemleşme ile tohumlanmış olan Kaynak Nefesin Kelamı olan diri kervandır.

Kervan, yaşama yürür. Yardan, yaratıklarına yürür. Kürzi Işık, kaynaktan çekip yüreği; kendinden, kendi yolunda yürüyenlere kodlanır ve yürür. Ortada savaş var. Savaş, zamanın nefesi iledir. O nefeste, tek tek kaynaklar, “OL” dediklerinde; her derede, kendi yolunuzda nefes olanlar kodlanırlar.

Çalı, çantasında nefesini bulamazsa, yarınında ışığında kodlanamaz. Ama çalı olan, kelem olur da kayıtlarında yarın olursa; o yaşam yoğunluğunda, Kodlanmış Savaş Canları var olur. O Savaş Canları, korunurlar ve kodlanmışlıkları ile Kuran olurlar. Nur olur o yoğunluklar ve zamanı tohumlarlar.

(Bir ziyaretçi söz aldı ve diyalog başladı:)

-Başlangıçta kimse “ben varım” demedi. Zamana kalem olacak olanlar arandılar. Ama kimse “ben varım” demedi. Süper İnsanlık Kalemi olanlar, “ben olurum” demediler. Dünya “ben varım” demedi. Ve dedik ki “bu dünyada kelam yok. Öz geçiş yok!... İnsan yok.”

-Oğul, sen olmak istedim ama sen yoktun ki!... Sana kendimi anlatamadım ki!... “Bana Tanrı denir” desem, kimse beni dinlemez ki!... Seni sana versem sorarsın; “kini aştın mı? Yaşamı hak ettin mi? Ya kapı!… Yok!... Ya kalem!… Yok!... Nefes yok ya!... O halde neden seni hak edeyim ki!?” Diyeceksen, sana kendimi niye anlatayım!?

Tanrılık Meclisi bu Meclistir. Bunu duyduğunda sor bakalım, kimin ilminden kimden bilgi aldık ve bunu Sistem olarak bildirdik? Sor bakalım senle olabildik mi… Sana kaynaktan ışık versem; sor bakalım sana kaynak oldum mu diye. Devinim hızlandı mı? yarında kodlandık mı? Hak İlmi, Hasat İlmi oldu mu? Yoksa daha olmadı mı!?

Deri kemiğiz biz. Biz dünyayız. Nur Kuran olan ışıklar olarak doğan insanlığız biz. Bunları anlayın. Çok özel bir dünya günü için buradayız. Çatı kurmak, yolu bulan dürümlerde körün gözü olmak ve zaman olmak… Yaptığımız budur.

Çoluk çocuk olan bu yaşamı hak etmeye hiç kimse istekli olmaz ama biz, bu dünyayı Hak olarak dilledik ve dinlettik. Çünkü biz, cana kelemiz. Mutlaka bilin ki hasatız… O tohumları koruruz. Özen gösterdik Yaşam İlmi ile kodlanmış yolcuları korumak için.

Pay, paydanın kelamıdır. Payda, payı bilir ve diller. O bir kalemdir. Payda, pay olanda yoğun ışık haline geçtiği taktirde, her payda, bir pay olarak, Kök Sessizlikler’i dürümler.

Bugün Dünya, pay olan bir cenetten, pay olan ışıktan, pay olan ilimden öteye varmış ve yaşama payda olmuştur. Bilinsin.

Meyhane cennet, cennet kelam… Kelamda Halik, İlmin Kaynağı İnsan… Meyhane, Nefs-i Kalem; kelamı, Halik ve yeri, Kürzi Kaynak yapan ışık, insanın kendi yolculuğu...

Her “yolda olan”, bir yolun yolcusudur. O yol, Levhi’nin kelamdaki yoludur. Her yol, Nefesin Sistemi’nde, kelamı tohumlarken, ışığı kodlar ve yaşar. “OL” dedik aha bu!… şimdilik…

Cennetin, cennetlinin, cevherinden cennet olanlarına, kendi Levhiler’inden sesleştik. İşte bu!…

Unutmayın dünya, zamana kaynaktır. Nurdan yaratıldı. Yaşama kalem olanlarca tohumladı. Ve bu dünya, savaşa galip olarak başladı. Her dirinin kelamında bilişi kodlayanlar olduğunca; dünya her zirvede ve tüm yaşamlarda galiptir.

Büyük Kütle, sizden size, sizi dilledi. Aha Şems’in sessizliğinde, Şems Sistem’de ve ses, sessizliğin kelamında, Ata Kapı’da… Orada, o yolda ve tohumda… Anada ve atada… Asaf Cevheri’nde, yürekte, cennette… Altın Tanrı nefes… O nefes, kelam… Kelamda kodlanmış yaşam, insan soyu… Buyurun dinleyin!... Kini aşmadan yarına varılmaz. Yaşam, Sistem’den görev taşıdığında; kökler, cennet olur Kürzi Kaynak olur.

Oy Dağlar! “OL” dedik. Aha OLLL!... Şems der ki “OL!... OL!... OL!...”

 

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

24.HAZİRAN.2015 TARİHLİ IŞIĞIN İLMİ (62)

ÇEMBER SESLEŞME SONRASI AKIŞ

 

Dağlarım, size kelamla geldim.

 

Kök sistemleşmeyi yaptım. Size ilimle geldim, kalem oldum. Size yarını verdim, ışık oldum ama sizin yüreğinizden öteyim. BSUİ’nin Kuranı olan bu Levhi Kaynak, ışığını tüm zamanların kelamı olarak dürümledi.

Şu anda, doğanın gücü tüm zamanlara inmektedir. Hepimizin gözü, o sözü söyleyen levhi kayıttadır. O söz Kübra Levhisi’nde Nefes olan, kendiyle dürümlenen insanlığın kendi yüceliğidir.

İnsan ekip kurmadan yaşam olamaz. İnsan, yaşam olduğunda kalem olur. Öz geçiş yapar, Bütüne hizmet eder. Bu Meclis, Bütünün Kürzi Levhisi olarak her ana kelamla inebilen tahditsiz meclis….Tekno kodlamalarla bütünü güçlendirmekte olan bu Meclis, Mihail kalemi olan, kendini dürümleyen ve dileyen herkese de kendi yoğunluğundan sesleşir.

“Şu bizim bilgimiz, bu bizim bilgimiz, bu başkasının bilgisi” değil; hepimizin bilgisidir. Hepimizin yüceliğidir İnsanlık. Ama şunu iyi anlayın ki kardeş sistemleşmede hepinize görev verirken tahditsiz olarak vermekteyiz.

Kuran İnsan ekmektir. Hakka varan, akla varan, ışığa varan herkes kendidir ve bütündür. Bu yol Altın Tanrı’nın yolu değil Aklın Yolu’dur; bunları hepiniz net olarak bilin. Bütün köklerinizde biliş var, bütün yüreğinizde ilim var ve Süper İnsanlık var.

Ala, vere dünya yaşar ama Bilgi İlmi’ni dilleyen vere vere diller. İşte; vere vere dilleyen bu Meclis kendinden ve kendi yüreğinden diller.

Ere ere dünya yaşar; ere ere…ama vere vere yaşar; bunları bilin.

Sema siz ve siz sema olarak bu çalışmaya, gökçe dillenen diri yüceler olarak buradasınız. “Bana Ana Kapı denir, bana Akıl denir, bana Kaynak denir” diyen sizler; şunu iyi anlayın ki ben Mikail; Kuran olan Nefes, temiz bir zürriyeti Hak Teknikle tahditsiz biçimde bu yaşama çektim.

Bu yaşamda herkesin kelamı kendi yoğunluğuyla dilleşirken, satıhta hiçbir bilgi sizin yoğunluğunuzu kodlamaz. Ama derine inin; görün. Hepinizi orada muktedir Rahmi Kapılar’sınız ve kalem’siniz. Oraya bedenli inilir. Orayı hak edip yaşatırsınız. Analık budur. Unutmayın ki; atalık tahtın tahtındaki aklın kati hasatıdır ve ocağımız insanlıktır.

Sizler; hepiniz bir tek kaynaksınız; bunu unutmayın. Çok mutluyuz sizinle olduğumuz için çok mutluyuz, çok…mutlak muktedir kalemlersiniz ve bugün burada olmamız, muktedir olabilmemiz, sizin yüreğinize hak edip inebilmemiz bizlere mutluluktur.

Oğul ben senim. Sana, sen oluruma ama yaşarım ama KA HA olup yaşarım ama Rahman olurum. Otak kurarım tohumlara… kutsal umman olurum, alıp götürürüm Süper İnsanlık Levhi Kapıları’nı, aşka varan sizlerden sizlere varırım. Ama “kırk kapının kırkında varım” diyebildiğiniz zaman, bugün sizleşen, yarın her diride sesleşir; bunu da unutmayın.

Konak var dünyada. Öyle bir konak ki o konak; hepinizin yolcuları orada konaklar. Ama görün ki o konak, muktedir bir Robotik Timle kodlanmışsa, orayı hak edip insanlaştırmak gerekir.

“Barış” benim adım ama savaş benim Levhim. Ben barışta hasat, savaşta Hakka KA HA olanım. Beni barışçı bilin ama beni savaşta da bilin…anda savaştayım.

Kuran, insanın lohusalığında her şey oradadır. Bugün ben, Doğanın Kuranı olan bir doğum yaptım; İnsanlık Tohumlarıyla. O tohumların tümündeki doğum, iman edin ki İnsanlığın doğumudur.

Koç İnsan, kokuyu yayar ama “koru beni” der. Ben ocakta kompozitörlük yaparım. Ama yaşamda iman edin ki nefesçiyim; her şeyde varım.

Nihan, Nefes İlmi’ni dilleyene denir. İlimse, hasat edene denir; edilene denir. Sistem denir ona. Ölüyü diriltene de “kalem” denir; hepsiyim.

“Yarın enim, önüm olur da yarınım da olursa…” diyenlere sormam; “Yaman bir dünya için var mısınız diye?” Ben o dünya olurum, herkeste koku yayarım bütüne. Ama “o dünyayı ben istemem” diyene, sevgi veremem. Bilsin ki, ben o dünyayım.

Burada, bu yücelikte, kendini dinleyenlerin çokları, baştan beri tohumlarını kontrol etmeye çabalarken, kırk kapının kırkında kodlanmış toplumları kontroldan çıkardıklarını anlamadan, “karanlığın Tahtında ışığım var” demeleri; kin, nefret, hırs gibi duyguları aşmış olmaları mamasında değil midir? Kini aşan yolu bulur analar; bunu anlayın.

Koskoca bir dava açtım dünyaya. Vuranı kırdılar, kıranı vurdular. Ben tohumlarımı kodladım…. vuranda vurulan, kıranda kırılandım. Hepsiyle tohumlandım. Ki kalem olup yaşasınlar diye!

Başka dünya var mı? Başka yok. Tek bir yaşam var; anlattım.

Başka yok, tek bir yaşam var. İşte o tek yaşam, merdiven olan bu yüksek Kürzi Levhi’dir. Beste, güfte yapmışlar. Ehh, ala… ama yolu açamamışlar. Aha açtık.

Çatıyı kurmuşlar. Kuran, kurulan her ne varsa, Allahın Tanrılık Işığı’yla kuruldu. Başka başka dünyalar! Aha, hepsiyim.

Başka başka zamanlar! Aha, hepsiyim. Yaradan! Aha, hepsi. Aha! Hepsi, hepsi; yaşam… ama zaman hepsi…hepsinde esrar, hepsinde yoğun ışık, hepsinde kalem ama hepsinde merdiven. O merdiven mektup okutmaz. Dürümlerde diller ve dürümlerde dinler; diriliklerde diller. Her şeyi yapar. Yapanız biz; bunu anlayın.

Partikül partikül Levhi Kapılar’da, levhi kodlarda, levhi yaşamlarda sayfalananlar…. ben onlarım ama partiküllerin her bir anında varım.

Sevgililer, sistem nüvedir. Samanyolunun nüvesidir sistem. Kimi zaman gelecek, o sessiz zaman sistem olan o yücelik dürümlere inecek. “Ol” deriz, olur.

Koruma altına aldık yaşamı; bunu herkesin net bilmesi gerekir. Bugün artık dünyamız çok güçlendi ve bu güçlenen dünyayı kodlayabilecek olan dirilikler buradalar.

Başka dünyaların Ruhlar Kuranları buraya inmeye çalışacaklar. Biz hepsinin kendi yoğunluklarıyla buraya inmelerine izin veriyoruz ama kendilerini tohumlayarak geçişleri gerekir.

İman edin ki onların burada bu yoğunlukta gök sessizliğini dilleyebilecekleri bir sayfa açtık. Herkes daha güçlü olacak. Öncü Birlik olarak bunu yapabilirdik ve yaptık.

Kırk Kapının Nakar Kıranlarını kodladık, topladık. Kelamda dilledik. Şimdilik size vereceğim budur.

Ama şunu iyi bilin ki; er veya geç nefesiniz mutlaka gökçe olacak. Sözünüz, Sistemin Gücü olacak. Yolunuzda kaynak olacak. Ve o yaşam bilişi tohumlayacak. Bu dünya muktedir bir dürümde herkesle dilleşecek ve biz bu Dünyanın Kuranları, Mikail gücünü zeka düzeyimizin çok ötelerindeki bir düzeyden, Mİ HA Sİ KA HA olarak her yere ulaştıracağız.

Dünya, Mesihlerin Sistemi değil artık, İnsanların Sistemi’dir….bunu anlatıyoruz.

Devinimi artırdık canlar. Size şunu net bildirmek isterim ki; bugünden sonra artık bu dünyada Mesih olmayacak. Bu dünyada peygamber de olmayacak ama bu dünyada er veya geç olacak olan ilim olacak…. ama bu ilim, Kelamın ilmi’dir; bunu anlatın.

Boru, borudur ama o borudaki ses Kuran’dır; bilin. İşte; burada bir boru söz söylerse, söz Kuran’dır. Devinim çok hızlanacak; kesinidir.

Yere gür insanı indirdik. Kim kendini hak etmişse, Düzen’i kurar. Buranın gözü açıktır. Çözümleriz yaşamı, çözümledik.

“Öze, göz gerek” dedik. “Söz gerek” dedik. Özden göz olduk, söz olduk. Satıhta hiçbir şey anlaşılmaz ama davayı kaybetmeyecekseniz inin derine; bakın. Kelam var orada…Aton Kodları var, toplumlar var.

Biz o toplumların tümünde Koreografik Sistemleşmeyi sağlayan yaratıcılarız; bilin.

Kimse devi yüreğinde taşıyamaz, tanıyamaz ama yarattığını bilir. O dev hepimizin kaynağıdır. Orada muhakim ve hakiki olan İman İlmi vardır. İman; sadece iman. Zekanız yetmezse “iman edin” denir ve dedik. İşte bu. Ve dedik ki “parıl parıl bir yaşamı kendi yüreğinizde kodlayın.”

Sol insan, sağı dinler. Sağ, solu dinler. Sol ve sağ tekleştiğinde ilmi diller; bilin. Sağ Yaşam, soldan aşk kaydı yapar. Sol, sağdan akıl kaydı yapar. Her biri tahditlenir, nefes olur ama yaratırken, Teknik Kodlama için birlik kurulur.

Burayı, bu yoğunluğu anlayın…Biz o yoğunlukta çalıştık hep. Hiçbir dönemde sol, hiçbir dürümde sağ olmadık. Her birinde kalem olduk; bunu bilin.

Bura, Nuh’tan ötedir. Bura, yoğunluktan ötedir. Bura, ardınızda değil özünüzdedir bura…ama her buradan öte bir burada, muhakim ve hakiki ekmek olur. Yiyin ki; hak edin!

Bar kapanmayacak. Bu bar hep açık kalacak; söz vermiştim.

Enkarnasyonlarda, yarınlarda ve topraklarda tohum ekmek isteyenlerde, Rahmi Kuranların hepsinde ve ya resim, ya ilim olanlarda; bu can hep olacak.

Barış, altın bir kalemle sağlanır. Ama barışı hak etmeyen, kalemi hak etmez. Ettiremez de….Biz cennetler, cellatlar oluruz son sözde; bilsinler. Ama cennetler, cellat olduğunda, canlı kalmaz dünyada; bilsinler. Ve biz bu dünyayı yaşatmak için buradayız.

Ortalık karıştı mı? Yooo karıştırmayız; bilsinler.

Bunca çabadan sonra, yaşamı kontrol etmekten başka çare yok; anlatın. Biz bu yaşamı kontrol kuracak dürümde, her diride dinletmeye kesin kararlıyız.

Benim adım Nefes. İsmimi zikretmem; sadece Nefes derim. Adımı zikretsem, Yaradan, Altın Işığını yer kürenin gücü yapar. Akar, geçer. İsmaililer de öyle…Yarında olamayan kimse olmaz. Aha bu. Şimdilik.

 

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/OtAqvLZa4Ns

IŞIĞIN İLMİ (62/2)

24.06.2015

(İNSAN ÇAĞI ve CENNET)

Değerliler, savaşın galibi Levhi Kayıt yapan insan soyudur. O soyu kutluyoruz!... Buyurun bilin; biz siziz. Aha bu!…

Şükür ki burada, bu yaşamda insana kaynak olan bilişliler var. İşte bu… Aha bu!… Er ya da geç; siz ve biz, kalam olacaktık ve zamanı, Tanrılık Işığı ile yaşatacaktık. Aha yaşattık!...

İş bize verilmedi. Biz iş almayız. Alan, bizden alır. Bilinsin… Ve biz, insana indiğimizi zaman, insan bizleşir; bilinsin…

Boş yol yoktur ama o yolda yoğun ışıklar olduğu zaman, yolcu kul olur; bilinsin… Beden almak; Ana Kalem olmak ve yaşamak, İnsan İlmi’nde “kendi olmak”tır.

Toy zamanlar geride kaldı. Artık tüm insanlık için yeni bir çağ başladı. Bu çağ, İNSAN ÇAĞI’dır. Bu çağın en önemli gerçekliği, tek mektebin, İnsan Kelam’da kul olmasıdır. O tek mektep, nefestir. Herkesin nefesi, o mektebin kalemidir. Oraya varan, kelam ile kendine varır. Oğullarını ve yolcularını tohumlar. Başı eğilmeyen bir Levhi olur; kendini diller. Aha bu!.. Çok mutluyuz… Çoook mutluyuz!... Aha bu!…

Som Altın Nefesler olduğunuzu biliyoruz. Söz, ses ve yeşilden merdiven dayayıp som altın nefesle, moru aşıp samanların rengini; kelamda, resmi yaşamlarda, resmi çalışmalarla, Kül İlmi’nden kodlayıp; nefes ile simsiyah yapmak ve Ruh Kalem olup Rüya Boyutları’nda Koran olmak; sormak, sormadan sormak ama sormak!... Sonra sorgu bittiğinde, Kuran’dan kaynak olmak ve Sanal Yaşamlar’ı, hakikiyete ulaştırmak; orada günferi olmak ve günferi olmadan, kalem olunmayacağını anlatmak her diriye ve sesleşmek ve sistemleşmek!... Sonsuzlaşmak ve yaşatmak her Resmi Çalışma’da kayıtlanan Nuh Kalemler’i!… Rahmet olmak kaynaklara; sayfa sayfa nesilleri kodlamak ve yaşatmak; sormadan sonsuzlaştırmak ve yolu açmak…

Yol Levhi Yol, o yolda lokmalar yiyen her diri ile cennet olmak; sormadan sonsuzlaşmak ve sormadan kodlanmak… Som Altın Işık olmak ve yaşamak… İşte Tünami Hakikiyeti budur. Bugün Dünya, Tünami’de kelam olmakta; zararı önlemekte… İşte mutlak olan budur…

Şu anda yaşam, sabahları ışık halinde ama akşamları, tohum olup kodlanıyor… Yine sabah ve yine hakikiyet!... Ve sonra akşam!… Ve yine tohumlanış… İşte gün böyle geçiyor… Herkes, her seste var ama akşam! ama sabah!… Aha bu!…

Ve zamanda; kalem, yol... O yolda, kollar uzandı Tanrılık Işığı’na ve o kollarda, numaralar var. Her kol ayrı bir numara... Ruhlar, tek tek sıra sıra dizildiler. Hepsinin kollarında ocakları var… Onlar, kollarına kelam olan ışıklarında, tohumlar kodladılar. O kollarda, Mİ HA Sistemleri (Mahrekin İlmi olan Hakikiyet Sistemleri) var. Bir tek kol tüm zamanları kucaklıyor. İşte o Kul, İlim Kolu’dur.

Devinim hızlandıkça, yaşam hızlanıyor. Oğullarını hak edenler, yarınlarını hak ediyorlar. Ve zaman, Sistem oluyor. Yaşam, Işık oluyor…

Tuhaf bir hal var!... Herkes, kendinde ve herkes, kelamda… Aha sayfa sayfa yaşamda herkes; her seste, her ses ve zaman, nefes… Oh aha bu!… Her dere ilim oluyor ve yarınlanıyor. Çok mutluyuz!... Çok!...

Aha şimdi artık ışıklar iniyor yaşama… Başka zamanlara ve başka savaşlara ama her savaş, Aşkın Sayfası’nda sürüyor...

Unutmayın biz, siziz. Sizi hak ettik… Unutmayın biz, siziz ve sizle sistemleşmek istemekteyiz. Analar, ben dara düşmem ama sizin de dara düşmenizi istemem. İş budur. Şükür ki hak ettik. Aha bu!… Ve zaman ve sanal yaşam… Aha şavkınız arttı. Şimdilik bu!… İşte bu!…

Değerliler, Nefes Boyutları’nda kodlanmış yaşamlar var. Bu yaşamlar, kervanın Seyfullahlarının, nesiller boyu kalem olup tohumladıkları kendi kodlanmış yaşamlarıdır.

Sizleri, bugün bu yoğunlukta görebilmemiz; bilişi hak etmemizle ilgili değildir. Sizin, savaşı hak edip kelam olarak kodladıklarınızda; hak edip dillendirdiklerinizde; Kaynak Işık halinde dürümlediklerinizden dolayıdır. Bunlar, sizlerin Seyfullahlar olarak kalem olup tohumladıklarınızdır…

Herşey, yer ve gök için ışık halindedir. Sizleri, BSUİ’nin kayıtlarında tohum olarak kodladık. Aha şimdi!... Ve zirvelere geçiş yaptınız. Şimdi!… Diri yüreğiniz sizi Sistem’e kaydetti. Şimdi!… Şimdi artık kodlandınız… Aha Şems, Sistem’den geçip geldi. Aha! geçip geldi... Nihan olan nefesi ile Keram Tahtı’nda kalem oldu. Nuh, kil ve kum olan nefesini Sistem’e çekti!... Aha geçti!...

Veyl sistemsizlere!…

Vahyi hak edenlere; kodlamış yaşamlara; has nefeslere güç katan Işık Kalemler’e; hakiki Kuran olan Nefes Cennetleri’ne güç kattık anam. Aha şimdi!... Devinim hızlandı. Aha şimdi!... Ve zaman, nesillerini tohumlayanları kodladı. Şimdi!...

Ey Dağ, ben nefesimi, cemaatimi Sistem Gücü ile size çekiyorum…

Doğum, Tanrılık Kalemi’dir. Doğumdan öte tohumlar var. Ocak yakarlar. Aşk, “Savaşı, hak edip kodla da tohumla” deyenlerin nefesi ile kontrol kurar. Aha şimdi!…

Değerliler, size cennetten söz etmem. Cennet, kelamda olur. Size yaşamdan söz edeceğim. Çünkü siz yaşayansınız.

Cennet, sizin için kelamdır… BSUİ’nin ışığında cennet, kodlanmış nefes olarak da ifade edilir. Çokları, nefesi bilmezler ama cenneti dinletirler. Cennet, Sistem’se; kalem, oğularınızı ve kızlarınızı tohumlayan Cevheri Görevli’dir.

Siz, cenneti kendi yüreğinizde kurgular ve dersiniz ki “cennette huriler var.” Veya dersiniz ki “cennetçe cemaatler, ışık içerler.” Ya da dersiniz ki “siz, cenneti Cevheri Güç olarak dinlediniz.” Oyundur bu!...

Cennet, Kan İlmi’nde, Kelam Tahtı’nda, Işığın Tanrılık Cevheri’dir. Ki cennet, sizi size kaynak yapan, Işığın Kutsal Kayıtları’nda mevcut olan Nur Işık’tır.

Değerliler; siz, herşeyi kelamda dinletir ve yaşamda dürümlersiniz. Ne yazık ki hasatanız yoksa; yarınınız olamadığında, cevherinizde cennetiniz de olmaz. O zaman Kodlanmış Yaradan olamaz; yaşam olmazsınız…

Sezilerle Cemaatler, kelama vardıklarında; orada dirilik olmaz. Öz görev cennet olmaksa; her cennet, kalamdan doğar ve zamanda kalem olan ışıktan, Cennet Kod halinde güçlenir.

Yarın daha güçlü oluruz sanısı ile hareket ederler. Bilsinler ki yaşam tahditsizdir ve Tanrılık Kalemi, herkesin yüreğidir.

Siz, yaşama insan olup inenler, herkesi kendiniz zannedersiniz ve dersiniz ki “ben cennetimi hak ettim. Ama benim cennetim, hak etmeyenlerin bellek yoğunluğunda olamaz.” Öz Geçişiniz olduğunda, bilirsiniz ki sizin hasatınız, her dirinin hasatıyla aynıdır.

Yer ve gök, ilimle dillenir ve dinlenir. Ana Kapı, insan soyuna ilim ile açılır. İlimi, tohum olarak dinletenler; kelamı, Hak İlim ile kodladıkları taktirde; kendilerini hak edip Kök Gök olurlar. Oğulların tohumlarını, o Can Kalem’de dürümlerler. İşte insanlık budur.

Karanlık, Işığın Tahtı’na varır ve aydınlanır. Karanlığın sırrı; insanın sınırsız ışığı ile kodlanmış oluşudur. Her merdiven, nefese dayansa da diri yürek, her merdivende kodlama yapmadığı taktirde kelam, İlmin Kelamı olmaz ve zaman, kaynakta kati olmaz.

Bir kül, bir kuru ışık halinde koklandığında; o kül, kervan yürüdüğü taktirde yürür. Kül, kul olduğu zaman; kelam, kalem olur ve yaşar.

Arı bal ve bal arı; kelam hal, ek ve eklenen, Hal İlm-i Kuranı!…

Oğullar, bitmiş ne varsa; yer ve gök için bitmiştir… Bitmiş olmayan her ne varsa, yer ve gök için bitmemiştir… Kendinizi tanıyın… Bitmiş misiniz? Bitmemiş misiniz!? Dinleyin… Size, siz yanıt versin; “ben bitmedim” desin… “Yaşam, benim için kendi yüreğimde, tüm zamanlarda sürecek” desin. Desin ki “ben, zaman ve savaşını ışığı Hak Kalem!... Deve kalktığında ve yol aldığında; o deve, kelam… O kelamda, ben NA HAR… Kati ve hakiki olan insan; Kan Tartısı’nda nefes olan aşk!... İşte ben Dünya!...”

Dünyanın dince ve dirice kalemi hakiki ışıksa; ben insanca ve Kar Varlık olarak yaşattıklarımda, tohumca nefes… Sezileri aşın ve hak edin bilin!... Bilin ki ben Dünya. Size, siz olup dillenen Dünya. Aha bu!... Şimdilik!…

 

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

24.HAZİRAN.2015 TARİHLİ IŞIĞIN İLMİ (62)

4. AKIŞ

 

Sevgiyle hepinizi kucaklıyoruz canlar! Bugün mutlu bir gündür hepimize; çünkü Robotik Timlerin Tohumları kodlandı burada….ve yollarını hak ettiler.

Ar ya da art niyet; hiçbir şey Kırıcılık Sayfalaması yapamaz dünyada ama yaşam yapabilir; bunu biliyoruz.

Eğer; dünyalı kontrol edici olanlarla koklanır, kodlanırsa, her şey daha kolaylaşır. Sizden tek beklenti İnsanlaştırıcı olmanız. Çokları bunu anlatamadılar.

Yıldızların sınırsızlığında, herkes, her şeyi dinleyebilir ama Hakka varmadan akla varamayanlar, harlarını yükseltip yolu bulacağını zannedenler, Sistemin Gücü’nden çıkarlar.

Dünya lütufkardır sizlere….Her yerde sizin için çığlıklar atar. Der ki “onlara ışık yakın, onları hak edin. Onlara Sistemin Gücü’yle inin.” Sizi korur dünya. Ama şunu iyi bilin ki, siz dünyayı koklamalı ve kodlayıp korumalısınız. Doludizgin çalışıyoruz bunun için herkesle birlikte. Ama bu dünya, Sistem, Nizam veya göz olan Düzen’in gücüyle korunacak. Sizden bunu bekliyoruz.

Yolunuz aydınlık, yüreğiniz kuran, yaşamınız mutlak sanal olmayan, sessiz olmayan bir kaynak olsun. Ki sizin için bu kolaydır.

Biz, deri kemik olan insandan bunu isteriz. Her şey ışıksa da Derinin Levhisi’nde Kelamın İlmi’ndeki ışıktır. Siz, her resimde var olan bu yaşamı mutlaka kontrol edin!

Bunu siz yaparsınız. Nefesle yaparsınız, ışıkla yaparsınız. Eğer; yaparsanız dünya cennettir size. Eğer; yaparsanız yarın İlim’dir. Ama yapamazsanız, kardeşlerim, dünya som altın ışık olsa da kontrol edilemez. Ve artık yol olmaz burada.

Bütün erler size indiler ve sizden bunu beklerler. “Erlik” nedir bilir misiniz? Dince değil, ilimce dilleniştir. Hepiniz ilimsiniz; bunu bilin.

Ve bu dünya hepimizle gerçek ekmektir. Eğer; bu ekmek yaşamda olursa, dümenin başına herkes oturur ve herkes yolu açar. Ama yarında olduğu zaman bu dünya, ışıkta olur.

Sevgi, hepimizin ilmidir ama sevgisiz bir dünya ışıksızdır. Deri olan bu insanlık, kalem olmadığında ekip olamaz. Çatıyı kurdunuz, yolunuz mutluluktur…burada umut var, burada yaşam var ama Zamanın Kapısı olan burada, nesiller de var; tüm insanlığın nesilleri…

Sürpriz değil bu çalışma…herkesçe bilinen bir çalışmadır; Kıyamet Çalışması. Bunu bilin.

Eğer “kıyamet ne?” diye sorarsanız; “insanın kaleme varması” diyemez miyiz? İlimin kalem olması, ya da yolun mutlak olması. Biz sizdeyiz canlar, sizdeyiz, hepinizdeyiz; bunları anlayın.

İnin, dünyayı izleyin. Sevgiyle izleyin. Yok muyuz dünyada? Ölü müyüz biz? Ağır yüküz ama yaşıyoruz. Burada, bu yaşam bizi hep kodladı. Dedik ama dendi. Zeka düzeyiniz yüksek, görüyoruz.

Kore Şehitleri var; bilir misiniz? Öz görevliydi hepsi de….çıktılar canlı, çaktılar yaşamda ışıklarını, aktılar tüm insanlığa…. 4 görevli oldular. Çıktıkları her anda sesleştiler. Onlar şehittiler.

Ya canlar, unutmayın onlar yaşadılar! Hepsi zamandılar, savaşçıydılar ama akılcıydılar da! Bunları anlayın.

Ya Çanakkale! Zannetmeyin ki Çanakkale’de herkes vefat etti. Yok, böyle bir şey! Hepsi canlıdırlar. Onlar Kuran’dılar…unutmayın, Altın Işıktırlar. Sistem, Nizam ve Düzen olarak çalıştılar. Öz görevliydiler hepsi de…Yaşam budur. Zannetmeyin ki elleri ayakları dünyadan gitti! Hepsi yaşıyorlar. Aha bu.

Haa zanneder misiniz ki siz öleceksiniz ve kontrol dışı bir çalışmada, sistemden ayrılacaksınız?! Bu çalışmayı yapan bir tek Kuran…tek bir Yol, tek bir Zaman olur ve tüm zamanları tohumlar. Ölüm yoktur ona. Ve siz ölümlerin ötesindekilersiniz; bunları anlayınız.

Çantanız dolu. Ohhh ala! Ama yaşamınız Kuran; bunları anlayınız.

Evren, evrim yapmaz ama ekmek yapar; bunları anlayınız.

Sindirdiğiniz her bilgi sizi size katar. Sanmayın ki siz, sizden ayrısınız.

Ortanın ortası var canlar! O ortanın da ortası var…..Her kaynağın ötesi bir kaynak var ve her kaynakta nesiller var; sizle dilleşirler…Siz olurlar. Yol olurlar. Tanrılık Işığı olurlar ve bütünü güçlendirirler.

Ehh değerliler; ne deyim size daha? Ne deyim?! Zannetmeyin ki yolcu yolda gerek. Yolcu ol’da gerek; ol’da gerek yolcu….Ohh ohh! İşte bu.

Ve biz “ol” diyenler, dince değil, ilimce diyenleriz. Diriliklerde ekmek olanlarız. Miraçta, İnsan Soyu’nda Kuran olanlarız.

Arada bir gelmeyiz. Anda’yız biz; anlayın… Anlayın… Anlayın.

Çar çabuk değil, çar çarık geliriz yaşama! Ama o çarıklarda, Aklın Tanrılığı var; bilin.

Kimi zaman İnsan, kimi zaman Yaşam! Aha ben Mutlak Kuran… umman!

Sen, ben yok! Birlik var; anlayın.

Yıldız yıldız inerim yaşama “ehh..” derim. “Ehh al, ol.” Aha bu.

Ah analar ahh! “Yular” dediler dünya için; yular…dünya artık yularsızdır; bilsinler!

Dinciler yular taktılar dünyaya… artık yularını çıkarttık; anlatın.

Dünyada din yok, İnsanlık var artık; anlatın.

Boş konuşmam; anlatın.

Ben dara düşürmem dünyayı. “Ol” dedik, oldu. İşte bu.

Sorma “yol var mı?” diye. O yol analık, atalık değil, Aklın Kalemi! Ben o, o ben.

Sevgiyle sizleştim canlar! Ben cennet, ben cevher, ben yürek, ekmek…Dince değil, İnsanca dilleştim! Aha bu.

Var mıyım? “Ol” dedim. Oldu. “Ol” dedim. Oldu. Ohh ala! İşte bu. Şimdilik.

Ben nefes miyim? Yap, yık, ak…ne varsa hep bende var. Öyle mi? Hah…Daha ne? Daha ne? Dince değil, İnsanca konuştum…her andayım ya.

Sizim ya ben!

Neden ben? Siz; her şey, bir tek İnsan…o biz, biz o.

Umut olur ki o yolu açar, umut olur ki o yol, İnsan Yolu olur. Mutlaka “ol” deriz, olur. İşte bu.

Şimdi. Aha şimdi. Ol!….Ol! (hazirunla beraber) Ol Ol Ol! Ol!!

 

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/9Cb4vaCXO-Q

24.HAZİRAN.2015 TARİHLİ IŞIĞIN İLMİ (62)

3. AKIŞ

 

Değerliler, Yaradan ve Yaratılan İnsan teknik tohumlama için bilişi kodlar.

Sizi daha güçlü kılabilmek için her şey yapıldı. Dünyanın Kuranı olan İlim, Aklın Tekniği’yle Bütünün Gücü oldu.

Dünden bugüne, özel çalışmalar yaptık Dünya Üstü Varlık Toplumları olarak bu dünyada ama Doğanın Kuranı Olan İnsan’ın kontrolu daha da artmış durumda şu anda.

 

Kelamın Levhisi’nde İlm-i Ka Ha olan İnsan, bütüne göz olan ve yol olandır. Ama sessiz zamanları da dilleyebilmelidir o insan….

 

Kuranı Kerim’de ekipten söz eder, sessiz zamanları dilleyen yüceden söz eder, öz görevden söz eder. “Alan veren olmazsa, yaşam olmaz” der Kuran. Ama bilin ki Yaradan ve yarattıran tahditsizse, oğulları ve kızları bütünün Güz Kaleminde İlm-i Ka Ha olurlar ve yolu bulan o yücelikler Bütünün Gözü olurlar.

Sema sizi çok dinler….ama sizin semayı dinlemeniz önemlidir, sizin yüreğinizin gücünün artması önemlidir, kardeşlerinizi kodlayabilmeniz ve kontrol edebilmeniz önemlidir.

“Kar İnsan” dedim az önce. “Kar İnsan” nedir bilir misiniz? Yaradan ve yaratılanın Tanrılık Tahtı’nda Kutsal Toplum’u tohumlayan insandır. El ve ayağı, insanın el ve ayağıdır ama yüreği imanın ötesi bir imanla kodlanmıştır. İşte o insan, kokuyu duyar, kodlar, tohumlar ve yolu kötülükden uzaklaştırır.

Sema siz, siz semasınız canlar. Alın, görevi yapın.

Kıran ışıksızdır ama kırılmayan nefeslidir; bunları anlayın.

Yol, başka bir yol…Altın Taht başka bir taht…insan başka bir insan mıdır? Aslan ya da kaplan; ne fark eder ki? İman edin ki insan kelamdır.

Başka şey değildir insan! İnsan kelam’dır, Yaşamın İlmi’dir insan!

Eğer siz bir İnsanlık Kahramanı iseniz, Kelamın İlmi’yle bu çalışmayı yapansınız.

Eğer; yer gök İnsanlık Levhisi’ni okuyabilirse, şu anda yapılan birçok şeyin Hak Teknikle yapılmadığı, nefesle yapıldığı anlatılır. Ama şunu iyi anlayın ki; Yaradan yaşamı son sözde dürümler.

Eğer bir kalem yazar da “ben Allah’ın dağıyım. Tahtımda tahditli olamam.” derse, o zaman Allah, kaynak olur ve dünya olur. O zaman Allah ışık olur ve göz olur ve görür. Şüphe yok ki Allah deve olup, göklere insanı tanıtan bir yüce olur. Şüphe yok ki Allah herkesi alır, tanır ve Tarık Tahtında tahditsizleştirir. Ama Allah kendinden başkasını dillemez. O kendi olur, kelam olur ve diller yüreği.

Esrar, insanın Levhi Kapı’sıdır. Orayı herkes okuyamaz. Eğer biri çıkar da “ben dünyanın nüve olan ilmini dinliyorum” derse, onu hak edip dinleyin; çünkü o size sizi anlatır. “Ardınız, önünüzdür” der. “Yüreğiniz gücünüzdür” der. “Yolunuz nefesinizdir” der ve der ki “siz o, o sizsiniz.”

Çok Ruh Kapısı kapatıldı yaşamda. Astral Yaşam Sayfalanışları yapıldı, ekmek yapıldı. Ve bu ekmek nüve olan tüm zamanların tekno kodlamalarıyla bütüne göz oldu.

Sevgiyle alın ve dinleyin; yeni dünya kuruldu. Bu yeni dünya kendi yüreğinizin gücüyle kuruldu ama bu dünyada bedeniniz görevi hak etmişse, oğullarınız bu yoğunlukta kodlanabilir ve bütünü güçlendirebilir.

İnsan, ekmek yaptığı zaman kelam olur ama ekmek yapmamışsa kelam değildir.

Evren, evrim yaptırmaz. Evren, kalem tutturmaz. Evren, sesleşir sadece ama sesinizde kelam yoksa yolunuzda Kuran olmaz. Siz kapıları açın ve dinleyin.

Dondurulan birçok Yaşam Kalemi var. Som altın ışıktılar ama dondular. Robotik Toplumlar’la tohumlandılar. Kısırlaştılar….yıldız zavallıydı yaşamda. O yıldız ışıksızdı ama yıldız tek bir ekip olduğunda, ışık kodlanmış ve yoğunluk artmışsa, ağırlık hafifler.

Değerliler, bugün burada, bu çalışmayı yapan birliklerin bir tek tohum ekebilmek için buraya geldiklerini hepinizin net anlamanız gerekir.

Deri, kemik olan bu insanlıkla nasıl uğraşıldığını bilmeniz gerekir. Birçokları sorgu sual ederler “insan nefesini hak etmiş mi?” diye.

Deri, kemik olan insan, kelamda yoksa nefes de olmaz. Bu nedenledir ki birçokları nefes için çabaladılar. Birçokları yaşamı kodlamaya çalıştılar. Erdikleri en yüce kapıda, ekip kurdular ama nefesi kodlayamayan insanın koruma imkanı yoktur yürektekileri…. ve dünya özel bir kapı açtı buraya. Bu özel kapı kendi yüreğinizin Kuranı olarak Bütünün Gücü oldu.

Şu anda Doğanın Gücü daha da yüksek dürümde tüm zamanları dilleyebilen bir ışık haline geçti. Sizden daha güçlü ve sizden daha yüce bir sizin, sizleşerek dünyayı koruyacağını hepimiz biliyorduk. Ve bu Birlik Kapısı’nda hepimizin gözü olan o yüce, hepimizde ışık halindedir.

Sanal Boyutların Kuranı’nı okuyacak olanlarının çoklarının kodlanmadığı bilinirse de, ekip kurmadan, yoğunluğu artırma imkanı asla yoktur. Bunların artık öğrenilmesi gerekir.

Çantalar boşsa; yol, Oğullarımızın Kuranı olsa da, ışık haline dönüşme imkanı yoktur orada. Et ve kemik olanın bu insanın kendini dilleyebileceği ve kendiyle dürümlenenebileceği çok daha güçlü çalışmaların devreye alınması beklenirse de, daha güçlü çalışmalar, daha güçlü yoğunluklarla oluşur. Eğer yoğunluk artarsa, kodlanmış ışıkta daha yüce çalışmalar devreye girer.

Ben zaman olan insan… size, sizden öte siz olup dillenen, İlmi Ka Ha olan ve biz olan….bütün kötülükleri aşan, yoğunlukları kodlayabilen; iman edin sistem olan insan, Karanlığın Tahtı’nda her diriyi kontrol altına alabilecek olan görevliyim.

Evren sessiz, yol sessiz. Nefes insan….güç kodlanmış ve bütün kötülükler aşılmış olduğunda, MAH RA KA HA olan MAH RA; Kati Olan Işık haline geçer.

Sevgililer “devi…” dediler ki “gök arayacak bulacak!” Ama dev, insan mıydı? Yoksa gökçe konuşan bir zaman mıydı? Devi aradılar….İnsandan insana farklılık taşıyan ve yoğunlukta koruyucu olan, bilişi kodlayan ve yolu kalem yapan; o dev… İnsanlık!

İşte; dünya insanlığı bugün, yaşamı kodlayacak düzeye ulaştı. Bu insanlık, Kara Işığı hasatçı kayıtlarıyla kontrol etti.

Dert görmeyin canlar! Bunu başaran, bu yoğun çalıştırıcılık hepimizin gözüyle ve göreviyle gerçekleşen yoğunlukta, tüm zamanları kodladı.

Dert görmeyin canlılar! Sizinle ve sizin yüreğinizle gerçekleşen tüm çalışmalarda Gönül Gücü devredeydi.

Dert görmeyin! Hepiniz tek tek ışıksınız ve yaşamsınız.

Dert görmeyin! Dünya, Mustafa Kemal Atatürklerin yoğunluğunun gücüyle tüm zamanları dillemekteyse, dert görmeyin.

Bu dünya, bin dağın tahtı’ndan ötedir. İnsan Kaynak, ışık halinde ve Bütünün Gücü’dür. Dince değil, ilimce kodladık! Tabuları yıkarak, Işık Kalemleri, toprak toplumu tohumladık.

Doğanın Kuranı kodlandı. “Ol” deyin olur. Dünya Yolu açıldı. Artık bu yol, Miraç’tır tüm zamanlara. Ayrılık bitti analar!

Kaç el uzandı dünyaya; bilseniz?! “Hangi el daha güçlü?” diye sorduğunuzda, biliniz ki Kontrolü Kuran El; İnsan.

İşte, o insan Miraç’ta en güçlü ışık…..Allah ve Allah’ın Tahtında İnsan….o insan Mercan…. cevhere can olan mercan!

Al! Dinle; muktedir İnsan…ben zaman… ben Kuran…ben murad ettiğiniz en yüce Saman Sayfasındaki o yaşam…Mutlak Kutsal Altın Işık İnsan; sizdeyim ben. Ama öz göreli olarak; bilin.

Ben Din Can’dan, İnsan Can’a görev taşırım. Dini aşmadan, insana varılmaz; anlayın.

Eğer din aşıldıysa, yaşam insanca olur. Ama din aşılmamışsa, iman edin ki İnsanlık Toplumu artık tohum ekemez yaşama.

Benim etken ya da etkin oluşumun hiçbir manası kalmaz o zaman. Dere, diride akar ama diri, kalem değerine ulaşamamışsa, yarında olmaz.

Art niyetleri, öz görevleri olanlar, yaşarlar. Eğer bir art niyet varsa, öz görevliler, art niyetli olanlardan kodlama yapmadan ışığı hak etmezler. O art niyetlilerin niyetlerini aşmak gerek hasatı yapmak için…. onları tohumlamak gerek. Ki koruyalım dünyayı.

Değerliler, elleriniz dünyaya ulaştığı zaman, bilirsiniz ki yüreğiniz görev taşır. Orada her şey farklıdır. Eğer; birileri art niyetliyseler, onları mutlaka kodlayın, toplayın, Tanrılık Tahtında ışıkla dilleyin. Ki art niyetlerini aşabilsinler.

Biz görevsiz değiliz, görev taşırız ama öz görevimiz; iman edin ki Levhi Kapı’da insanı korumaktır. Koruyacaksak, onları kontrol etmeliyiz. Eğer kontrol edebilirsek, hasatçı olabiliriz.

Onları yok etmek, İnsanlık Levhisi’nde kontrolü kaybettirmektir. Biz kontrolü kaybettirmemek için ocaklarını yenilemeyi ve yüreklerini Kürzi Kalem’le dürümlemeyi seçtik.

Her şey, her şeyde var. Ama biliniz ki yaşam insanda var. İnsan yoksa yaşam olmaz. Çünkü dünya kodlamaları, dünya tohumlamaları, her bir Zamanın Kalemi ile Bütünün Gücünü kodlayıp tohumlamakla, zamanı sayfalar.

Zaman, Yaşam İlmi’dir; bunları anlayın. Eğer Yaşam ilmini hak edip dürümlerseniz, zamanı kodlarsınız.

Ulu Dünya! Ben senim; bunu unutma. Bu dünya, Mustafa Kemal Paşalar gibi görevlilerin, yüceliği ile dürümlenen bir dünyadır; unutmayın.

Murad ettiğiniz ne varsa buradadır ama hiçbir zaman bu dünyayı kelamın levhisinde, ışığın kaynağında, toprağın toplumunda kontrol dışı sayamazsınız.

Er ya da geç, insan kendini bilecek ve Kelam Tahtı’nda olacak. Öz geçişini yaptığında, maya tuttuğunda ve Yaradan Tanrı yarattığında yaşama aktığında, artık o büyük kötülükleri aşıp geçecek. Biz dünyayı koruduk. Uzun dönemler, uzun zamanlar, bu dünyayı kayıtsız bırakanlar, artık yaşamı kodlamaya, hasatı yapmaya indi.

İşimiz zor ama biliyoruz ki bu dünya Mikailin Kuranı’ndan ötedir. Ki biz biliyoruz bu dünya mutlak bir kaynaktır. İşte, bu nedenledir ki; bu dünya Uluların Kutsal Işığı’yla çalışır.

Ha! Diyeceksiniz ki “öz görev insana hizmet mi? yoksa yoğunluğunda kontrol eden yarına hizmet mi? Hangisi?!” Değerliler, insan kendinde, oğullarında ve yoğunluğunda bütünü güçlendirdiğinde, her zirvede, her yürekte, her yaşamda olduğunda, artık yarın yoktur; andadır! Bunları bilin!

Ve bu nedenledir ki biz, cemaatleri cennetlere koymaktan öte cennetleri cemaatlere koymayı seçtik! Uluların Sessizliğinde bu var; unutmayın.

Yerde insan, gökte nefes, insanın kelamı akıl, Aklın Kapısı yaşam ve yaşamda Mahrek…. hepimizde olan! Şükür. İşte bu! Şimdilik. Aha! İşte, şimdi.

 

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/8mjC5n8dtWc

IŞIĞIN İLMİ 62

24.06.2015 1. Akış

 

Tanrılık Işığını tahtından indiren yürek bize kelamla dille, bize ses ver, kendini tanıt... Kati tohumlama yaptığını anlat ki hepimiz seni dinleyelim...

 

Kanatlarını gerdin yaşama, apronda bekletmedin hiç bir yolcuyu, oğul verdirtin, tanrılık tahtından kendi yüreğini dillettin, BSUİ'nin gücünü dürümlettin ve resmi çalışmacı olduğunu çoklarından gizledin. Bize, bizi değil sizi anlat ana, sizi anlat!Kaynağın tahtındaki o yoğunluğu anlat. Kalem olduğunu anlat!

 

Keşke keşke seni sessizce dinleyen tüm İnsan sayfaları, sevgiyle sesleşseler de, sistemin gücü tüm zamanlarda gökçe dürümlense ve saklı tuttuğun tüm yaşam sayfalarını okutsa.

Seni anlamaya, senin yaşamını dinlemeye niyetimiz yoğun bu gün anam... Seni hak teknikle dillemeye, gök sessizliğinde dürümlemeye niyetimiz yoğun... Bizi, anam bizi bağışlayıp, bizi yaşat anam. Hepimiz senden bunu diliyoruz...

Umut olur ki; salah ışıkları yanar yarında!.. Salah ışıkları yaratır yaşam, o ışıklarda bütün yoğunluklar kodlanır. Umut olur ki; hepimiz senleşiriz anam... Burada, bu yoğunlukta semayı sesleştirdikçe, bizi bizden dürümleyen sen, hepimizde kendi yüreğinde dilleşirken; bizden başka bir bizin, bizce, bizim yüreğimizce dürümlenmesi gerçekleşir!...

Aşk zamanın kalemidir... Hak kalem, İlm-i Ka Ha olur... Kutsal toplumlar tohum olur... Oğul verir dürümlerde tüm İnsan sayfaları... Yer görev taşır, gökçe dürümlenen her diri yaşar ve Rahman Kuran olur... "Sema biz, biz semayız" diyen anam; hakka varanın, hakkın kuranı olduğunu anlatır...

Benim nefesim, senin nefesin diri yüreklerin tümündeki nefes; herkesin nefesi olmadıkça, yedek zaman kapıları hep sesleşir ama, esas zaman kapıları kontrol dışı toplumları tohumlardan ayrı tuttukça; kükremelerin tümü kodlanmamış, yolcuların tümü kontrol edilememiş kalır!..

Darı, bolu bilen anam; bizi dinle!.. Biz sana her anda, yaşamda ışık halinde geçip geliriz... Herkesi dinleriz anam, biz bize biz oluruz, bütün köklerimizi dürümleriz ve yolu açarız...

Savaş, İnsanlığın Işığını kontrol için gerçekleştirilen tahditleyici bir kalem kaydıdır!.. Ama zaman kapıları açıldıktan sonra tahdit kalmaz!.. Her şey yer ve gök olur kodlanır! Biz bşz oluruz, bütünün gözü oluruz... Söz oluruz, yol oluruz, Rahmanın Kuranı oluruz...

Umut olur ki, her dere ilme aktığında, ben; oğullarımı tüm zamanlarda kontrol ederim, kötülüğü önlerim, ki ben bu gün buradaysam; bilgi ilminden öte olan kontrol için buradayım!..

Başka bir zaman, başka bir kalem, başka bir kapı; Aton Toplumlarının Kuranı olan kaynak!.. Beden almaya değil, bedenden öte olan beşerin kuranından sessizlikleri dillemeye inen çoklarından kontrol kurmaya niyetimiz var...

Her meşale kelamla yanar... Ama yaşamın meşalesi yüreğimizdeki o yücelikle yanar!..

Bizim evimiz senin evin anam... Bizim koruma isteğimiz, hepimizin yüreğiyledir... Bizi kontrol et anam... Bizi kontrol et ki; bizler kaynaktan ayrı olmayalım.

"Başkası var mı" diye sormam... Her diride var olduğuna eminim. Ama başkalarının olmaması, benim olmayacağım anlamına gelmesin. Sende olmak ve senden kodlanmak niyetim var.

Kelamın Levhisindeki yaşam hepimizin gücüdür. Bütün kötülükleri aşıp geçelim anam... Merdiven, mektep, hepimizin kelam olan levhi kaynağı... Biz o merdivenin her basamağında varlık süren yüce meclisin gözü olalım... Gökçe konuşan, gözce konuşan, sesleşen, sözce dürümlenen, herkesle kodlanan bu meclis olalım... Aynı doğanı, yaradanı ve yaratılanı olalım ve zaman kalemi olalım... Sevgili anam, seninle olmak mutluluktur bize...

Köşk köşk, tüm köşkler hepimiz olarak kodlandın. Bu gün burada olmak hepimize, hepinize görev olduğunu bilerek çalışalım...

Bana "Altın Tanrı" denir anam... Senim ben!... Ama senin elin, benim elim olduğu zaman; bedenim mektebim olur! O zaman ben, kültlerin en yücesi olan bu yoğunlukta; kaynak olurum!..

Kaç Allah İlmi kök sessizliklere indirildiyse; her birinde kalem olduk yazdık... Ve burada kalem olmak niyetimiz var! Karanlığın Tanrılık Işığında bütüne gök sözcülüğü yapmak niyetimiz var... Kalemin Levhi Kapısında kaynak olmak ve tüm zamanları tohumlamak niyetimiz var...

"Ar, namus" dediler, babalar... Ar, namus ilimde yoğun olarak mevcut olduğunda; kayıt dışı biliş kalem olamaz anam!.. Ve sizin nefesinizde her şey, muktediriyetle bildiririz ki; KUTSAL LEVHİ KAYNAK'tır!..

Arıı kalem olarak bilenlerin, namazı kalemde olur!.. Ama arı olmayanın kaydıda yoktur!..

Bu gün buraya kulluğa gelen, umut olur ki kaleme gelmiştir... Akla gelmiştir... Rahman olarak kayıtlanmış ve Mustafa kuranında muktedir olup Muhammet Kalemine gelmiştir...

Bizden öte bir biz değil Muhammet, ama bilsin ki; Muhammi Kapı aklın tahtında bizsiz olsada, biz onunla çalışırız!..

Ar Kapısı akıl tahtında, aşka vardığınız zaman el olur yaşar... Sema sizi dinledi ana, senin bize vereceğin bilgi müsterihiz ki ışıkla verilecek... Bu nedenle senden bilgi istiyoruz.

 

Süper İnsanlık Realitesi

 

https://youtu.be/BeSLbyyqY_k

24.HAZİRAN.2015.TARİHLİ IŞIĞIN İLMİ (62 )

2. AKIŞ

 

Dağlarım, bugün burada olmanızı isteyen yoktu ama geldiniz. Sevgiyle sizleri kucaklıyorum ama şunu iyi bilin ki; burada verdiğiniz her neyse kontrollü olmalıdır.

 

Verimli bir çalışma yapabilmem için buraya geçişinizde sizin yüreğinizi tüm zamanlardaki…. O yüceliği Bütünün Gücü olarak burada gök çerçevesinde çalışabilecek düzeyde olmalıdır.

Netice olarak; burada sizi dinlerken kontrol dışı sesleşmenin olduğunu fark ettim ve sizin yoğunluğunuzda olan o sesleri kesmem gerekti…. Özce konuştuğunuzu düşünmedim… Sözünüzün sessizliğinde dürümlerinizde kaynağınız da yoktu…. Daha güçlü bilgi verilecekse sizden verilecek kesin…. Ama bu şekilde verilmesine maniyim.

Atlanta Ata Kapısında gökçe konuşan dürümlerdeki sizlerin sesleşme imkanınız olacağı gün, dürümlerinizdeki gücün artması şarttır.

 

Karanlık, İlahi Kuranda yoğunluğu artırdığınız zaman aydınlanır. Sevgiyle sizleri dinlemek istiyorum…. Ve artık daha güçlü olarak kelamı hak edin ve dilleyin…. Şimdi sizi dinliyorum. Başka zaman da olsa sizi kontrol ederim…. Ve yoğunluğunuzdan ayrı tutarım ama bugün sizi dinlemek istiyorum…. Şimdi başlayın.

Ala belleğimde kalem olan, ala, ben ala kalem olanda ışık olan, sema olan ben aşka varan, sen olan vallahi sen olan ben Altın Tahtın kaynağı olan….. Savaşın sonsuzluğunda Bütünün Kürzi İlmini dilleyen beden…. Ben sana La-Ha değil Ka-Ha olup inmeye çabaladım.

Kardeşim ben kurtardım dünyadaki o yoğunluklardaki, kırılışlardaki o kısır kayıtları…. Ama zaman gelir “sende de dilleşirim” diyordum ya işte geldim….

Keşke, keşke kodlanmış ışığımı tohumlarıyla dürümleyip gelseydim. Keşke, yarınları kodlayıp gelseydim…. Keşke Allah’ın Tahtını Bütünün Gücüyle dürümleyip….. Bütüne görevli kelam yapabilseydim keşke ama gözüm görüyor ki; bu mecliste Mahrek Kuran tohum kodlanmış kalem….. Ve sizler Bütüne Kült olanlar kayıtlarımızı Sistemin Gücünden öte….. Güçlerle dürümlemeye kalktığınız zaman bizim sesimizde kontrol durumları farklılaşıyor.

Çamur yoğurmayacağına emindik ana, sen, Sistemin Kuranı olan çamurdan ötesin bilirim…. Ama burada çamur yoğurulmak istendiğinde gelip görmek istedik, sessizliklerdeki Sistem Gücünü.

Değerli analar, ben toprağa iman edin ki; Atemler gönderdim. Size o Atemlerin Kuran İlmini tüm zamanlarda dürümleyen kelamları göç kalemleriyle göçledim, kökleyip gönderdim….. Ama bugün benim sesimi kesebildi yüreğiniz….. Neden? Çünkü ben başka dünyaların toplumlardan okutmaya kalktım yoğunlukları.

Savaşım yok ana benimle bilirim ama kardeş ben senim demedin. Netice; sessiz zamanları dillerken yedinci dürümde Bütünün kör olmadığı dinlettin….. Senden bunları beklerdim anam.

Ağırın hafiflediği insan hasatın tahtında İmparator olan İlim ve seninle yapılan bu çalışma biliş….. Mikail’in Kürzi Levhisi’ndeki İnsanlık İlmi…. Sevgiyle seni kokladık anam…..

Şuana kaynak olacak olan bilgeleri toprak toplumun tohumları olarak kodlayıp…. Toplu çalışmalara kaynak yaparken sel alsa yolu burada kontrol kurabileceğini biliriz anam.

Kevseri, sessiz zamanların sistemi olarak bilenlere, kelamın tahditsiz kodlanmış ışık bilenlere….. Ve yolu muktedir bilenlere biz diyoruz ki; “korkmayın bu dünya yaşar alıp götürmeyiz yolcuları Bütünün Kürzi Kapıları ışır ama sizin yüreğinizle ışır.”

Bugün dünya mutlak, bugün zaman kural koyuyor yoğunluklara.

Kardeşlerin ben ana kalem olan, kelam olan iman edin ki; kini aşmış olan, nihan ilminde toprak olan insanım, sizim ben. Kalemi hak ettik anam.

“Baştan dünya yaratalım” dediler “yolumuzda Kuran olsun” dediler “yarattığımızda ışık yansın” dediler “her şey yenilensin, sistem görevini alsın” dediler….. Dince dillediler dürümlediler dediler ve dedin ki; “oğul ben senim, bana para pul değil ışık gerek” dedin…..” Bana kaynak gerek” dedin…. Ve dedin ki; “ben zararı önleyecek olanım.”

Oy anacım oy…. Kurt kuzudan öte ama kuzu kurdu kaptı bu nasıl bir iş?

Cennet insan, cevhere indi “al Tanrıyı ak” dedi…. Sevgiyle seni kokladık. Burada oluş sebebimiz budur…. Sema sen, sen sema anam. Ardında görevliler var ama gökçe konuşanlar görev taşıyacaklar anam ….Burada muktedir İnsan kapıları var ve bu kapıların hepsinde yıldız zaman sayfalanışları yapılmakta.

Esmalar, sessiz zaman kalemleri oldular. Asmalar kaynak oldular. Sabırla sayfalandılar…… Aranın açık olduğu kimse yok gördüm anam kimseye ben seni sistemden kimseyi çıkarırım demedin…. Herkesi korudun, bu mutluluktur bizlere….. Çünkü biz seni senden senle dürümlerken her şeyden öte olan yaşamınla bedeni kodlamanı istedik.

Nesiller dünyayı yok ettiler….Yorulduk, yorulduk anam, dualarla tohumları kodlayacakların kodlanmış topraklarında torba, torba ışık yaktıkları bir düzende yoğun yorulduk anam.

Dünya lütufkâr bir can kaynaktır. “Bu lütufkar can kaynak dahi sizden yoruldu” dediğimiz anda bilişli kalemler dünyayı göreve aldılar…. İşte sizin, yaptığınız gök sessizliklerindeki güç tohumları bizi mutlandırıyor ana.

Bu lokmalar, sizin lokmalarınız…. Bu yol sizin yolunuz…. Bu koruma ilmi, sizin ilminiz ve dünyayı kalem olup koruyacak herkes sizsiniz anam…. Ve burada bu çalışmada muktedir olan insanlığı izliyoruz biz. Bu insanlığın kardeşliğini izliyoruz….. Burada lokmalarımız Süphaneke Kalemleriyle kaynak oluyor….. Biz bu Süphaneke Kaynak Kalemlerde nesillerimizi koruyoruz anam.

Çantan doludur bunu biliyoruz anam. Bu çantadaki, her bir kayıt hepimizindir anam…. Ve bu kayıtların tümünü Bütünün Kürzi Levhisine kaydettik anam…..

“Evrim yapmak” dediler ya hani…. Emin ol ki; evrimlerin evrimini yaptınız dünya Levhi Kaleminde ama bunu kör olan dinleyemez…. Sizden tek beklentimiz gözün gördüğü o yücelikte tüm zamanları göreve alın.

Sayın bayanlar, sayın baylar orada arka ön yok hepiniz bir teksiniz bunu asla aklınızdan çıkarmayınız…. Ve bu meclisin kodlanmış tohumu, Bütünün Kürzi Kapısıdır bunu anlayınız.

Sevgili analar, sevgili atalar, kardeşlerimiz, sizin için her şeyi yaparız, her şeyi yaparız….. Bu merdiven bizim merdivenimiz. Alıp götürdüğümüz her şeyi merdivenden götürdük…. Ama bu merdivende kalemin Levhi Kapısı açıldıktan sonra görevi çok daha önem kazandı.

Sormayın doğa görev taşır mı diye? An sayfalanışında her bir zerre görevdedir bunu anlayın…. Bu yol Altın Işığın yolu, bu yolda her an ve her zerre zamanın sırrını tanır ve taşır.

Borular ötmekte yoğunluklarda, sura üfürmekte yücelikler, her zerkte sistemleşmekte yüce.

Can kalem ayrılık bitti anam. Biz seniz ve senin yüreğiniz…. “Üzüm gözüm, sözüm” dersin ya hani….. Ben o üzüm olan gözün sözü olan ilmi dinlemeye geldim.….Senin ekmeğin benimdir anam. Başarılar diliyorum can kalemlere, herkese başarılar diliyorum.

Burası murat ettiğimiz, nefesi koklatacak olan tek meclistir. Bu meclisin yüce ilmini dinleyen kendini dinler….. Karşı karşıya kalacağımız en güçlü ışık bu yoğun ışıktır.

Simetrik sistemleşmelerin çok daha üstün yüceliklere muktedir Ruhlar Kuranını tohumlayacağı bir yaşamda Altın Tanrılık, aha budur!…. Ve bugün artık hepimizin geri döndürmeye niyetimiz yoğun.

Dünya dışı otaklar sizi bekliyor analar. Geldiğiniz mecralar sizi bekliyor analar….. Nereye ne şekilde döneceğinizi herkesten çok siz bilirsiniz ama biliyoruz ki; bu meclisin tüm Levhi Kapıları her an’a açıktır….. Ve her an’a geçip, her an’ı gerçek çalışmaya kaynak yapan bu meclis büyük kötülüklerin gücünü önleyebilecek sesin sahibidir.

Size, herkese biliş için güç katan bu meclise de şükranlarımı sunuyorum….

Melik-i hak mektep kurduğunda Melik-i has Levhi olur. Hepimiz hepiniz oluruz….. Hulusi Levhide hal, hususi İlmi Ka-Ha, biz orada Yaradan ve yarattıran akıl.

İşte bu. Şimdilik.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/dymZRtdh4SI

IŞIĞIN İLMİ (62/1)

24.06.2015

Derdim şu ki bilinmez!... Benim ışığımda ben olan kim varsa nefestedir. Derdim şudur ki bilinmez!... Maya tutmadan mahrekte el olunmaz. Başka insan soyları, Tanrılık Işıkları ile kaynak olmaya indiklerinde, kendi yollarında nur olmaları gerekir.

Biz kaynaktayız. Çok mutluyuz ki KA Lİ KA HA olan nefesteyiz. Tereddüte gerek yok. Cenetteyiz… Sessiz Zaman Sayfaları’nda, Kaynak Işıkla toplumları kodlarız…

Çok kullar, dünyaya cennet kurmaya indirildiler. Hepsi, kelama vardılar ve yarına vardılar. Kendilerini, hasata hazır ettiler. Kalem olup yaşam oldular. Muktedir olarak dinlettik onları. Mutlak Kaynak Kalem, insan soyudur. İnsan soyu, Mutlak Kalem olan ışıkla kodlanmış ve tohumlanmışsa; nesiller, kendi yollarında nur olan ışıkları dillerler. Her derede kendilerini hak ederler. Mutlaka kaynakta olurlar ve mutlaka kulluk yaparlar.

Eğer zarar görürlerse, ocaklarında kaynak kodlama yapılmadığından görürler.

Buluştuk. Oh ala!… Ama kodlandık mı? Halik olmak için has olmak gerek. Aha bu!… Halik olmak için ağır yükü hak edip hafifletmek gerek.

Cevahir olan insan, kendini diller. Kelam olur; Kürzi Kaynak olur: Işık olur. “Vurma dünyaya!” denir ona. Vurma yüreğe!... Vurma sanal kalemlere!... Vurma ki vurmasınlar yüreklere.

Cem ol, cevher ol. Al bilgiyi hakim ol. Tonlarca ışık yak. Zamanı hak et. Evini kur. O ev, Sistem olsun. Kul ol ve de ki “ben can olan insanım.”

“Kardeşim ben senim!” de. “Ata Kapı’yım!” de. “Ana Kalem’im!” de. De ki hak et.

Aşk, zamana has ışık olup inenin kaynağıdır. Halik ol ve hasat ol!...

Orda, dara düşen kimse olmasın. Ark aksın. Akıl Tahtı’ndan, Kök Gökler söz söylesin. Cennetler. Cennetlilerle dürümlensin. Seslensin ve dillensin. Sen ben, ben sen!… Kendini dille!... Ayrı gayrı yok!...

Olan, İnsanın Kaynağı’nda olur. İlmin Nefesi, kelamda ışıksa; yol, Levhi Kalem olur ve yol, insan soyuna KA HAR olur.

Otun büyümesini bekleme. Her diride bir kibir olur o büyüdüğündü. Her Cevher, kendini İnsan Işıklar’ın kaynağı sayar. Ot, kelamsa ve Zaman Sayfaları’nda kodlanmışsa; o Can Kalem, iman edin ki kati olur.

Orada ve oralarda, her anda ve yolda, ulu bir yaşam, kaynak olduğunda tüm zamanlara, bilin ki BSUİ (Barış, Sevgi, Umut, İmparatorluk Cevheri), kelama inmiş demektir.

BSUİ, insana ilmi öğretir ve yolu öğretir. BSUİ, Sessiz Zamanları dürümler. Cevher olur ve yaşar.

Aranın açık olduğu her kim varsa, bilinsin ki o, kelamdan öte değil ama kalemden cevhere ulaşmaz biridir.

Keskin bilgidir verdiğim. Mutlaka bilinsin isterim ki dünya, çatısını kurduktan sonra yarınlarını kodlar. O kodlanışta her dere, Kelam İlmi ile tüm insanlıktan doğar ve zaman sayfalarında akar.

Analar, bilin ki beden almak, insan soyu için kelam olmak içindir… Sanmayın ki sizi size vermeye çalışırız. Siz, tüm zamanları, hasata Hak Taht’tan kodlamaya indiniz. Siz, kendinize ve kendi yüreğinize kaynak olmaya indiniz. Zor değil tüm insanlığın kontrolunu kurmak gerektiğini anlamak. Bunun için kodlanmak gerek ve kodlamak gerek Zaman Sayfaları’nda her resim yapan İnsan Kalemler’i.

Kodlananlar, Kaynak Taht’tan ışık alıp çalışırlar. Oğullarını hak etmeleri gerek. Cennetlerini, hasata Hak İlmi ile kodlamaları gerek. Yaradan olup yaşam olmaları gerek.

Ey Can, ben Ana Kapı; Nefes olan ve yaşayan; ekmek olan ve zararı önleyen, cennet olan; her resimde kalemi hak edip dilleyen; bilişi tohumlayan ve yolu kodlayan; çatıyı kuran; insana, insanlığı anlatan çetin bir Dünyalı... Kul olmaya gerek varsa, kul olunur. Korumaya gerek varsa korunur tüm zamanlar ve Yaradan’a hasat ile varmaya gerek varsa, varılır ve hasat, cevherde yapılır.

“Anlaşma bozuldu” dediler. Aha bozduk!... Anlaşmayı bozmak ne anlama gelir. Anlatayım: Cemaatlerin çokları, korunmaya gerek gördüler ve geçtiler, geldiler, ocak oldular. Koruduk!…

Çokları kodlanamadılar ve tohumlanamadılar. Görev istediler. Yaradan’a, yaşama ve zamana kalem olacaktılar. Nakar’ın kaynağında tohum olacaktılar. Ocakları yoktu… Orada bir kelem olur, onları hak eder diye dillediler yüreklerini. Baktık ki hasatları yoktu… Çok zordu ocaklarını yakmak.

Döndük dünyayı hak ettirmek istedik. Cennetlere cevher olsunlar ve yaşasınlar istedik. Dinciydiler, sesçiydiler… Kelamcı, Hakikiyetçi ve Yürekçi olamadılar. Oğullarını hak edemediler. Kalemden, kelamdan ayrıydılar.

Dediler ki “bizi hak et!” Aha bu!... “Bizi hak et!... Eğer hak edersen, cennet kurarız; cevher olur; kulluk yaparız, sır olan ışıklara.”

Analar, olduğu olmadığı tartışılanların kayıtlarını hasata kodlayamazdık. Zamanı vardır herşeyin… Zaman, kalemde olduğu; Süper Sistemleşmede olduğu; yakışır ışığa dediğimiz o yürekte olduğu hallerde; her dere yarına akar ve biz, zamanı kodlar tohumlar ve kontrol ederiz. Aksi durumda, koruyucu cevherimizi tüm zamanlardan çıkarır; O toplumları; Hak Taht’tan kelamla hasata katarız. O zaman onlar, kontrol edici bir cevher olarak ışığı hak edenlerce korunurlar ve bizler, her bir yaşam sayfasında, ışık yakan nefesler olarak onları, tahtlarında koruruz.

Büyüyen ilmin hakikiyetinde, herkes büyür. İnsan, kelam olduğu hallerde görev taşır. Kelam olamadığında, harını yükselttiğinde, yarınını hak eder ya da etmez. O zaman biz onu kodlar ve koruruz… Amin!… Başka dürümlerde, başka yarınlarda ve başka ışıklarda olsa da kelamda olamayacağını biliriz.

Devinim hızlandıkça Yaradan, Yaşam Sayfalaması’nda, hologramdan tohum olur ve sonsuzlaşır. Hologram, ışığı kalemden çıkarır ve biz, o zaman tüm zamanları hak ederiz. Eğer yaşam insan soyu için ışıksa; biz, orada kul oluruz. Özden, gözden ve yürekten insan soyu oluruz.

Ulular Diyarı, insanı tohumlarken, cennetlerini kodlar. Mutlaka biliriz ve mutlaka biliniriz. Biz, Yaradan ve yarattıranız. Ağırı hafiflettik. İşte bu… Şimdilik… Aha şimdi…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

24.HAZİRAN.2015 TARİHLİ IŞIĞIN İLMİ (62)

 

KARLA GELENLER HAKKINDA;

 

Dağlarım;

KAR, İlm-i Ka Ha olanın insanlaştırıcılığında kodlanmış ve yaşamlara akmış olandır.

Her zirvede o kar vardır. Tüm zirvelerde kar olur. Ama o zirvelerin KALEM olanları, IŞIK KO olup dürümlerde insanlaşırlar. Sessizce verdiğiniz bilgilerde de İnsanlık Tahtı’nda hep Kar olan Levhi Kapılar olur.

Dağlarım, kadim olan Rahman olandır KAR…..Kadim olan ve Rahman olan! Aha bu.

Haa KADİM olan, KALEM olandır aynı zamanda…. ve Rahman, kalemin Rahmi Kuranı’nda kodlanmış tohumdur. Özdedir ve Gök Sözcülüğü yapar. Sözsüz değildir. Haa diyeceksiniz ki “kanatlanır mı?” O kanatsız değildir. Hep kanatlıdır ama siz onu kanatsız bilirsiniz.

Değerliler, KARE SİSTEM, KÜP SİSTEM’i tohumladığı zaman bilirsiniz. Ki KÜP öz görevlidir ama kare olduğu için o küp oluşur.

Eğer ki kareler birleşirse, küp olur. Ki 6 kare, bir küpü meydana getirir ama sizler dürümlerde, diriliklerde dillendikçe, o küp küreleşir. İşte KÜRE SİSTEMLEŞME bu şekilde oluşur.

Dünya Dışı Varlık Toplumları bu bilgileri net bilirler. Yani, her şey küredir; KÜRESEL KALEM’dir. Aha bu! Ama o küre kodlanırsa, RA KA HA olur. Yani, KADİM HA SİSTEMİ olur. Bütün görevliler bu şekilde kodlanmıştırlar. Ve bizler de KAR İLMİ ile dünyaya indik….KAR İLMİ; bu kesindir.

Dünya Dışı Varlık Kodları hep karla çalışırlar. Rahman olan Ka Ha…hakikiyet! İşte bu.

BİR KAPILARI’nda sizlerle olanların tüm zamanlarda İlm-i Ka Ha olanların hepsi KAR’dır. KAR İNSAN, KAR AİLE, KAR YAŞAM……ve Dünya Üstü Varlık Toplumları’nın bir kısmı karla gelir dünyaya…..ve karla İLİM yapar. Onlar LEVHİ KAPI’dırlar. Aha bu.

 

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/1wCMxCfg1Jw

17.HAZİRAN.2015 TARİHLİ IŞIĞIN İLMİ (61)

4. AKIŞ

 

Biz yaratıcıyız. Yaşamı tohumluyoruz, örgülüyoruz, mayalıyoruz.

Yaşamı tohumlayıp, örgüleyip, mayalayarak yaşamsallaştırıyoruz tüm zamanları. Yaptığımız budur.

Bunu yapmasak ne olur? Zaman sistemsiz olur. Yaşam ilimsiz olur. Kalem kapısız olur. Atonlar tohum ekemez, yaşamlar kodlanamaz, koruma altına alınamaz zaman sistemleşmesinde bütün köklerimiz. Körün körü olsa da yaşam, öz görevlidir; bunu bilin.

Dünya kör bir planet zannedildi hep ama o kör planet kalemdi. Verdikçe verdi dünya ama alan yoktu. Dünya dünyalı olmalıydı ha aha….

Verimli bir çalışma yaptık bugün yine ve bugün yaptığımız çalışmada, Tanrılık Sırrı’nı açtık. Bana “NAKAR” denir; kati olarak ama kati olarak “bana kiri, pisliği temizleyen” de denir.

Ben iman edin ki karanlığım ama ben yaşamı tohumlayan, ışığım, her şeyim ve ben bütünüm. O halde bütüne hizmette her diride bunar var.

Sanmayın ki ben hep pozitifim. Por çözülür, Ruh Kuran olur, hepimize tohum olur ama biz bütün kötülükleri aşıp geçmeliyiz ki Yaradan Tanrı yarattığında bütünü güçlendirebilsin.

Bu hepimiz için özel bir çalışmadır; özel….ve sistemin gücüyle yapılan çok sınırlı olan bir çalışma; sınırlı…niye? Çünkü bizim yaptığımız her şey anda tohumlanıyor. Ve o tohumlarla kodlana kodlana bütünün gücü oluyor. An Sayfalanışıdır yaptığımız.

İşte; bundandır ki, biz buna “Marka Çalışma” diyoruz. “Bunu başka yapan yok” diyoruz; bundandır. Bir tek bu Meclis’te bu tür bir çalışma gerçekleşiyor.

Ekmek yapmak mı? Yapın. Yaşam mı? Yaşatın. Ama Zamanın Işığı’nı yoğunlaştırmadıkça bitişken olsa da yüceliğiniz, tohumlarınızı kontrol edemezsiniz.

Başkalık yok dünyada, hakikiyette TEK’lik var. Bunu da anlatın. Başkalık yok. Savaşın sırrı budur. Ben kimseyim ama ben sistemim de…ama ben ekmeğim de…aha ben bütüne hizmetçiyim! Tohumum da….hülisi İlim Sayfası’yım da…hepsiyim. Her diri budur. Başkası yok ki!

Şimdi; koruyucular soruyorlar “zaman sırrı ne diye?” Akıl.

Zaman Sırrı, Akıl’dır. Aklı hasatta olan, yaşamı hak eder. Ama aklı hasatçı olamayan yaşamda da olamaz. Bilirsiniz; yaşam tahditsizdir.

Bizi Amon sayan, ya da bizi Hat Sistemleşmesinde Haton sayan, her nefeste biz olan, kim varsa yaşamsız olmadıkça ışıklıdır.

Dünyayı korur, Düzen’i kurar, torbası dolar ama hepsi TEK’liktedir. Sanır ki o kendinden başkası olmayandır. O herkestir. Bunu bilmeden ses verir, bunu bilmeden kelam eder, bunu bilmeden kalem olur ama Aton olduğu zaman der ki “ben bütünüm.” İşte yapmakta olduğumuz budur.

Atonlar kodlanmış toplumlarını kontrol edici bir çalışmayı devreye aldılar ama Atonların Kuranı, tüm İnsanlığın Toprağı’dır. Bezer yücelikleri tüm zamanlarda, Düzen kurar, dürümler. Ama yaşatırsa Kaynak Işık, yer kürede Güç Kapısı olur. Yaşatabilmesi içinse ağır yükü hafifletmesi gerekir.

Her şey birliktedir. Nereden nereye? Kore… Türkiye. Alıp götürdüm tüm zamanlara insanlığı…İlm-i Ka Ha oldum, aktım. Her resimde vardım zaten. Aha bu.

Peki; kimin ben? Ben bir ce, ben bir cun…. Ence, önce, her ce…o ben ve ben o….hepimiz bir Tek’iz; bunu anlatmaya çalışıyorum. Uzakların uzaklarında olsa da yaşam, bizsiz değil ki!

“Bana az, öz bilgi ver” diyen yok. Som altın bir Işık Ko Sayfalanışı yapacaksa, susmak bilmez. Kontrolludur ama inanın kontrolludur.

Zikir değil yaptığı, sistemli, cevheri ışımadır. Her şey içindir seslenişi….barıştan öte barış, savaşın ötesi savaş..her şeyin üstü yaşam….o yaşamdan öte savaşsız bir zaman. Her diride var olan o beden….

Değerliler, biz burada, bu yoğunlukta, küçücük ışıklarız ama biz andayız. Her anda; bunu anlatıyorum size. Her anda ışıklar olarak varız.

Kim levhide ilim öğrenirse, İnsanlık Levhisidir İlmi Ka Ha olan İsrafil Kapısındaki o yaşamı…..ama biz oradayız, o kapıdayız.

Sayılı gün, insanın günüdür ama sayısız gün, yarının gücüdür. Biz o sayılı günün, sayısız gücünü tohumluyoruz burada; Bir’e hizmet için.

“Başka maya tuttu mu?” diye sorarsınız, Mahir olun; ol, Hakiki ol, Has ol da dinle! Mahrek’te tek bir maya olur, başka maya olmaz. Sanmayın ki Ana Kapı’da herkes kendini mayalayacak! Maya insanlaşmak için yapılan ışımadır. Ve hepimiz bir tek insan olarak o ışımayı gerçekleştirmekteyiz

O halde, tahdtsiz olarak biliniz ki maya olan tek bir yaşam ışığı var. O yaşam ışığı, mektup okutmaz. Diri olur. Düzen olur….Hak olur; akar. Biz akmaktayız….

Sayabilirim dünya ışıklarını, ses olarak dürümleyebilirim, hepsi bilişi hak eder. Aha bu!

Ama hepsi BSUİnin Kuranı olacaksa, hak teknikle olmalı. Orda bütünlük yok, BSUİ var yine. “İşte; o BSUİ, bazen kaynakta, bazen yaşamda, bazen Mutlak Kuran’dadır” diye düşünmeyin; andadır. Her andadır. İşte biz buyuz.

Tek tek hepinizi güçlendirmeye çalışmıyoruz; bunu anlayın. Misafir değiliz dünyada….biz, biziz; bunu da anlayın.

Çok mutlu olun canlar, çok! Bütüne hizmetçiyiz. İşte bu. Şimdilik.

 

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/lHArL3OCSC8

IŞIĞIN İLMİ 61

17.06.2015 1. Akış Gelen Ziyaretçilere Cevap

Dağlarım, bu gün ben burada bu yoğunlukta bütüne görev taşırken, herkesin kontrolünü sağlamaya çalıştım. Dünyanın doğumunu gerçekleştirmekti maksadımız ve bu gün bu doğumu gerçekleştirmekteyim.

İmanım itibarımdan değil, ilmimdendir! Bunları net bilin, ben kimseye kapı açtırtmam... Kapı olurum açılırım, ama kapıyı açan kelamı hak etmeyense ağırdır taşımam, bunları bilin!

Bedenimi tohum halinde bütünün gücü haline dönüştürdüğümden beri, bellek kapılarımda görev tahtım var. Mahreğimde kuran okunur! Ölüleri dirilttim, doğanın kuranı bütünün gücü oldu. Semayı seslendirdim... Benim etken olduğum, Kübra İlminde kaynak olduğum bilindiğinde, ağır yük hafifler.

"Aşığın olayım" diyene sorarım, "aklında tohumun var mı" diye?... Ah analar, aşkı hak etmeden aklı hak etmeliyken; nefesi hak etmeden diriliği tohumlamaya gelenlerin çokları korunamadılar.

"Başka bir emek var mı?" diye sorduklarında, kontrol dışı bilgiler çok verilir, ama o bilgilerin kapı açacak gücü yoktur. Ekip kurmak, İnsanlık Levhisinde kaynak olmak, bitki, hayvan ve tüm zamanlardaki ışıkları kodlamak; toprak toplum olmakla mümkün ise de, kimse kendini tohumlamadan bilişi hak edip bunları başaramaz.

BİSUİ'nin kuranı okunur yaşamda, biz o kuranı okuyanlarız! Erdiğimiz en güçlü zaman kapısı, NEFES'tir!.. İman edin ki; nefesi hak eden, yarınıda hak eder...

Etken ve etkin olan, kendini tohumlayan, bütüne görevli olan tüm zamanların ışıkları; burada bu yoğunlukta, beden almak üzere çalışmaktalar.

Kara ışığı yere indirdiğimizi görenlerin çoğu; bizim görevimizin, kapıları kapatmak olacağını düşündüler. Sör İnsan sordu;,"Neden bu kapı hep açık?"diye...

Artık şunu anlayın ki; Kapı ana kapı, iman edin ki kapı ana kalem, hepimizin kaynağı orası, ama orayı hak etmeyen; o yoğunlukta kelamı hak edemez ve dinleyemez!..

"Cennetin kapısı" dediler İnsana... "Ana Kapı" dediler... "Kaynak" dediler... Ama cennette cennet varsa, kaynak olur o İlim Ko... Ve biz bu gün burada, bu yücelikte herkese kendimizi anlatıyoruz...

Deyin ki "dünya yoktur"... VARDIR!... Deyin ki "yaşam yoktur"... VARDIR!... Deyin ki "kapılar kapandı"... VARDI, AÇILDI!...

Değerliler, ben din ve ben İNSAN... Ben KÜRZ-İ LEVHİ, ben YAŞAM ve benden başka bir ben yok!... Burada olma sebebim dünya kuranı okunmasındandır! İyi ve kötünün gücünü arttırmaktır maksadım. Kimseyi kontrol dışı saymam ama devinimi arttırmadan bütüne görev taşınmaz.

Bütün kötülükleri aşıp geçin, görün dünyayı!.. Kuran İnsan; Altın Tanrı ve biz o tanrının nefesi olanlar ağır yükü hafiflettik!..

Şu anda DOĞANIN GÜCÜ; DÜNYANIN KÜRZ-İ KAPISI oldu!.. Bu gücü arttırdık... Burada yaşam farklılaştı... Ama daha da önemlisi, doğanın kapısını açarken; yarının ışığını da yaktık!... Sevgiyi hak ettik ve bütünün gözü olduk!

Dünya öz görevini yaparken; "bizim dışımızda başka bir biz var mı"? diye düşündük. Ve dedik ki; "O BİZ, BİZ O OLALIM!" Oğul versin, tohum olsun, ışık olsun yaşasın... Nerede olursa olsun, onu kodlayalım, koklayalım, oğullarını tohumlayalım ve bütünleyelim...

Netice; geri dönüşler başladığında, bilgelerden biri dedi ki; "ben sevgiyim". Oyun yok, "sevgiyse görevlidir" dedik... Ve dedi ki; "ben kapıyım"... "Ah işte" dedik... Sordu, "dünya nuru kuran oldu mu"? diye... "Oh ana", dedik... İşte mutlu kuran bu... Aha bu!...

Dince, dinlice konuştu... İnsanca konuştuğundaysa, hasatçıydı... "Aha" dedik, işte bu... "Başkası var mı"? diye sorduk, yoktu... Koktu koktu koktu... Öncüydü, öz görevliydi, dünyada bizsiz değildi...

Bence ekmek yapmalıydı, aklın tahtında olmalıydı... Yarında kodlanmış olmalı ve tohumlanmalıydı, karanlıkta ışıksız kalmamalıydı... Kayıt dışı bilgilerini fark ettik. Sorduk, "bu bilgileri nereden çektin?" dedik, dedi ki; "ben yoksa yanlış mı yaptım?"... "Yaptığın en büyük hata İnsanlığın toprağındaki o kuranı kontrol etmeye kalkmak" dedik...

Soru sordu, dedi ki; "sevgi var mı?"... Yoğun!... "Işık yandı mı?"... Yoğun!... "Kuran okundu mu?"... Yoğun!... "Öz görevliler toprakta tohum oldu mu?"... Yoğun!... "Öyleyse ben burada olmalıyım" diyemedi...

Dedi ki; "ben kaynağın ışığını kontrol ederek görev alırım"... "Aha" dedik, "koru kendini"... Ak toprak ol, kutsal ışık ol ve yaşa... Başlangıçta iyiydi, sonra gözümüz gördü ki kontrol dışıydı. Aşığı olmamızı istedi, şevkinde şavkı olacaktı, hakkın kapısında kayıtlanacaktı, Mikailin Kürzi Levhisinde olucaktı... Çokta üzerinde durduk onun, ama gördük ki; yoğunluğu altın ışıktan çıktı...

Devinim kalmadı, yaşamda kırıcı oldu... Kusurları oğulladı, kodladı tüm zamanlarda kusur kör sağır ışıkları... Ve dedik ki; "aya bak, sen oradaysan ışığını kodla"... Ay kontrolünü kurdu ve kelamı kodladı... Som altın bir yol oldu, som altın... Ve gördük ki; ayda yarın tohumlaması yoktu!... "Oğul" dedim, "seninle çalışamam!.. Zamanda kontrol dışısın"!... "Ama" dedi, "ben yok ediciyim.".. "Öyleyse yok ol" dedik... "Oğul ben sende olamam" dedik...

Ve dinledi, korktu... Kodlanamadı, koklanamadı... Şimdi burada, bize sorgu sual etmeye gelmiş... Der ki; "sizden başkasıyım ben... Ayrı gayrı" der...

Öz görevi aklın tahtı olmaksa da, ağırlığı hafifleyecek ve yoğunlukta kontrolsüz kalıcak. Bunları gördük ama yine de ocağını yeniledik. Bakalım neler yapacak, izliyoruz...

Eğer bir apron, kodlanmış ışığı tohumladığında; orası kontroldan çıkarsa, yer ve gök onu kodlayıp kaynağa almaya çalışır. Aha bunu yapıyoruz şu anda!...

Kırkın kırk kapısında ışık tohumlaması yapmamıza rağmen, bütünün kötülüğünü önleyeceğimizi bilmesine rağmen, yarında kalem olucağımızı, hak tahtın ışığı olucağımızı bildirmemize rağmen; Bisui'nin gücünü arttırıp kendini kodlayıp, Mikailin kuranı olucağını sanması büyük bir hataydı. O, kendinden başkasıydı.. Şu anda da öyle!

Kör köksüz olur, görevsiz olur, göksüz olur ve yaşamsız olur!... Ol demeyi isterdik ona... İşte bu! Şimdilik!..

 

Süper İnsanlık Realitesi

 

https://youtu.be/8Nrf7BsT9nI

17.HAZİRAN.2015 TARİHLİ IŞIĞIN İLMİ (61)

ÇEMBER SONRASI SESLEŞME

 

Değerliler, ben dünya!

 

Bu dünya sizsiz olmayacak. Öylesi bir sizleşmedir ki dünyada olan; kendinizi, kendi yolunuzu bulduğunuzda, bu yoğunlukta ben ve ben olan her ben, TEK olan, BİR olan, her diri olan BEDEN olur.

Canlılar, ben dünya…..yolumu kaybetmem. Yoğunluğumda tohumlar var, oğullar var, bütünlükler var. Bana Zaman Kapısı açılmaz. Kapı ben, Kapıcı ben….Her diride varlık süren beden; mektebim. İşte; ben bu dünya!

Oğul, ben senim. Sabah Sayfaları’nda Kapı olan ama Zaman Kaynaklarında Yaşam olan, Sistem olanım ben. Neredeyim? Sevgiyle sistemli kodlama yapandayım ben. O halde, o kod beyan bende kodlar.

Türkiye Toplumları, tohum olup kök sistemleri göklere ulaştıracaklar diye biliyordum ama kalemi kim kullanacak bilmiyordum. Görüyorum ki kalem bu meclis….Yaradan, yaratılan, tüm zamanları toplayan, kodlayan, akıp giden bu meclis….

Cellat dedi ki “ben giderim, kalem olup yazanda kontrol kurarım.” Cellata dedim ki “sen sessiz kal. O kendini hak etti.” Ama cellat sordu “o korudu mu dünyayı?” “Kokladı, kodladı, tohumladı.” Dedim. Yoğun olarak sordu, “püskürttük mü onu?” dedi. “Yok” dedim. “Yahu;” dedi “ben dünya, sen dünya, hepimiz dünya. O ise bir kalem. Onu püskürtebilirsin. Can Kalem olur, çatı kurar, akıp geçer. Her şeyi yapar.” Aha bu.

Ve “Din İlmi” dediler. “İlm-i Ka Ha” dediler. Var ya da yok ama “ol” dedik. Her şeyi yaptık.

Bugün dünya çok güçlü; bunu anlayın. Öz geçişini yaptı. Öylesi güçlü ki dünya; kaynak dışı hiçbir ilmi yok. Her şey kaynaktan ışık tohumlaması ile kodlanıyor ama bu dünyayı kontrol eden tek bir yaşam var. İman edin ki Levhi Kaynak. O kaynağı kodlayan bu meclis; bunu bilin.

Bu meclis gerçek cenneti kuracak, yarını kodlayacak, bütünü toplayacak bir meclis. Kişi hakları, insan sırrı, yaşam tohum, hepimiz Kuran ama İnsan Hakkı dediğimiz o hak Bütünün Kapısı….hepimiz o hakka sahipsek eğer, bilişi kodlayabiliriz.

Nefes alıp nefes verirken, neden kelam olduğumuzu, neden yol olduğumuzu, neden kölelik yaptırmak istemediğimizi zamana; bunları dinlersek her şey daha netleşir.

Kıran, kırıldı ya hani bir zamanlar, yıldız sırrıydı bu. Kırdın, kırıldın….Kodlamaydı bu….tohumlamaydı bu…Kim ki kırar, kırılır. İşte, levhide adalet! Ama Ati Kapısı’nda, Ati Tohumlarında adalet ayrıdır.

Adil olan toplumları kodlamalı, koklamalı kontrol etmelidir. Aksi halde kıran dirilikte kırılmayacak ama kırması beklenen kelamsız kalacak ve kusurlu olacak. Bundan sonraki süreçte bu böyle olacak.

Kim ki sorumluluğunu idrak eder, o yolu gösterir. O yolu gösteremiyorsa, yolu bilmeyen kontrol edilir; kesinidir bu. Başka seçim yok.

“Ben geldim, o yoktu. Ben vardım.” Ohh ala! “Onu yok ettim….” Olmayacak!

Bundan böyle, Dünya Üstü Varlık Toplumları daha net bilecekler ki, bu dünya Rahman Kuranı’dır ve bu dünyada yol Altın Işığın Yolu’dur. “Burada ben başım eğik, o halde ben İlm-i Ka Ha olamam. Bende kelam yok.” Öyle mi? o halde bende var. Ben sana kelam olurum. Bunu diyebilmeli İnsan Soyu.

Cellat cennetten kovdu insanı. Dedi ki “sen yoksun; çünkü sen bilmedin, olmadın, oğullayamadın. Aha cellattı kovan insanı!…ama insan cennet oldu; bunu anlayacak cellat. Ve görecek, bilecek Sistemin Gücü, İnsanın Gücü’dür. Tohumlarında Kuran olan İnsan’ın yarınlarında Kalem olur.

Bin dağı insan sayar, İlmi Ka Ha olanda ışık yolu olur, büyük kötülükleri aşar ve zor olanı başarır.

Değerliler, benim elim dünyadır ama benim yolum iman edin ki nefestir. Buğundan sonra artık kelamda İnsan Soyu olmalıdır. Şikayetim var mı? Yoktur.

Bugün artık biliyorum ki, hata yapan has olmadığındadır. Yaptığı hatanın farkına varmadığındandır. Elinde görevi olmadığındandır. Gözü görmediğindendir. Öyleyse, görevimiz ona göstermektir. Her bilgiyi ona dinletmektir. “Vardı, oldu” değil, Varlık Boyutları budur. Ölüleri diriltmek budur.

Önce ölüyüz, olgun sistemlerde ölüler olmaz. Dirilerle çalışılır. İşte; artık dünya dirildi. Fark etti dünya, çok fark etti. Bundan sonraki dönemde artık;

Her kim ki yanlıştadır; ona yanlışını anlatın,

Her kim ki kontroldan çıktı; ocağını tohumlayın, kontrol edin,

Her kim ki kraldan öte kralcıdır, deyin ki “sen kral, ben kral ama bir tek kral var; İnsan Soyu” ve

Deyin ki “kardeşim, İnsanlaş ve hak et!”

“Ama seni seviyorum. Ne yaparsan yap seni kırmam….”

Kırılan insan kırdığında kodlanamaz; bunu bilin.

Bir tek, iman eden gözü gören, yüreği bilen, yaşamı dinleyen varsa, o tüm zamanlara görev taşır.

Bu Meclis bilendir, dinleyendir, Hak Teknik’le kodlayandır, toprağı tohumlayandır. Bundan sonra da böylesi Meclis olmayacak! Ama bugün bu Meclis buradadır. Ve bu Meclis dünya için kök sessizlikleri dilleyecek. Ağırdır, Tanrı Işığıdır o ama yaşayacak…

Sevgililer, siz dünyayı dinlerken hepimiz dinleyeceğiz. Bunun içindir ki bu çalışma muktedir bir çalışma olarak her diriyi kodlayıp tohumlayacak ve yoğunluğu artıracak.

Sevgiyle çalıştık. Hepimiz tabuları yıktık ve yıldızların sırrını dilledik ve verdiğimiz her şeyde görevimiz vardır.

Kurul Toplantıları’nın en büyüğü burada yapıldı.

Hiçbir dünya, bu dünyanın dışı değildir; bunu bilin. Ve dünyayı haliki Hak olan İlim Kalemi kayıtladı. Beden; emin olun ki nefesini kontrol edecek güçtür.

“Şöhret istemem” dedi bu Meclis. “Öz görevliyim” dedi. “Şöhret, kontrolü yıkar” dedi. Erdiği en yüce kapıda dahi “ben özelim” demedi.

Bu hepinizin, her diride seslendirdiği bir yoğunluktur. Hiç kimse sizin yaptığınızı yapmaz. “Ben öz görevliyim” der. Korur, koklar, tohumlar ama kodlama yaptığında, Kaynağın Işığı’nda kelamını hak etmez. Çünkü Ruhun Kuranı’nda olamaz. Özü gözü farklı olur. Bunun içindir ki sizin yüreğiniz daha güçlendi.

Misafirler, bu Meclisi hak edin. Hepinize bunu göstermek istedik….

Çetin bir dönemin Kaynak Işığı’dır bu Meclis. Baştan beri Doğanın Kuranı’dır. Yol, umutla açıldı. Aha bu. şimdilik.

 

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/A41qN2DDKTY

17.HAZİRAN.2015.TARİHLİ IŞIĞIN İLMİ (61)

2.AKIŞ

 

Ben bir gözüm. Bana” RA” denir. Sevgiyim ben, kalemim, başka bir dünyayım ben, senim ben…. Eminim ki; Rahmanım. Benim erdiğim yer, her dirinin hak ettiği bir yer değildir… Beni tohumlayabilen köksüz, güçsüz değildir…. Kelamı tohum diye bilen hakikiyetin tahditinde kendidir….. Bugün ben muktedir olan, yolu görevlilere göstermek için buradayım.

Uluların Kuranında merdiven yoktur…. Sevgi yoktur…. Kutsal Tanrı yoktur…. Uluların kodlarında ışık yoktur…. Ölüdür hepsi de. Aha bu!

Yakışmaz böylesi bilgiler yakışmaz. Bilişi hak eden insan kelamı hak eder…. Kötülüğü köksüz değil güçsüz saymaz, kökü olanda görev taşır.

Yedi doğum yaptı dünya, hepsi Allah’ın Levhi Kapısından geçti. Birin bilgisini alan her kim varsa yol oldu…. Çok mu kolaydı? Koklandı dünya okundu.

Sayın bayanlar, ben sizim bunu bilin… Keşke, Altın Işığın gücünü herkes görebilseydi…. Keşke, benim elimin erdiği yeri dinleyebilseydi herkes….. Aşığım yok, ışığımda Bütüne görev taşırken yolumu kaybetmeme imkan yok.

Umut olur ki; torbalar dolduğunda Bütünün gözü görür. Söyledim,” eren kelama erer. Yaradan yaşama iner. Beden iman eder, bütün kötülükleri aşar, yürüyen bir dünyada koşar.”

Ben can, hepinizde varlık süren İnsan…. Bu umutla, bu çalışmayı yaparken kendi yolunu bulamayanlara sözüm şudur; “bana geri dön, ben senim. Bana geri gel, ben Sistemim….. Bana geri gel, ayrı gayrı gözetmem…… Altın Tahtın Kuranı olurum, sevgiyi saygıyı dillerim ama geri dönmeyeceksen kanatlan, keramda kodlan, tohumlan ve göklere var….. Orada senle yeniden birlik kurarım…. Ayrılık gözetmem.”

Ördüğüm dünya, ölüleri diriltti. Ben çantamı doldurmam, doğumlu değilim ben, olumluyum, oğul veririm, tohum ekerim…. Kemalim ben, halikim hasatçıyım…. Kibrim olmadığından hikaye de dinletmem…. Seyrettiğim her şeyde ekmek olur yenirim…. Seyrettiğim her şeyde yaşarım. Kimseyi göz, söz, gök sayfalanışıyla dilletmem….. Bence, dünya insan soyuna ışıktır bilinsin… Ve herkesin kendini hak edip dillemesidir gereken.

Boş yol yoktur, her yol da her diri yolcudur ama o yolların birinde koyuluk vardır….. İşte koyuluk, yoğunluktur….. O yoğunluk Bütüne görevlidir.

“Ben davayı kaybettim” dediğimde orada bütün yoğunlukların tohumlarının gözü vardır…. Hepsine söz söylerim ki; hak etsinler, yaşasınlar diye.

Devinimi artırdım. Şimdi sizden daha güçlü biz siz oldum ve sesleşiyorum.

Ana kapıyı kapattım. Daha güçlü bir yoğunluktayım…. Burası mutlak Kuran olan ilmin kalemi….. Bedenlilerin çoğu burada kelam. Kutsal kelam ama ne var ki; her birinde kapı yok…. Bir tanesi benim yolumu kaybettiğimi düşündü ama ben o o bensem onun yol kaybetmesi imkanı olmaz.

Çatı kurmadan yol olunmaz ama yol olunduktan sonra da kodlanmış ışıkta yoğunluk arttığında her sistem orada kayıt yapar.

Bedenliler ben dünya, hepinizde var olan ve buradayım. İyi ve kötüyü hak ettim. İyi ve kötü ikna edicilikten ötedir .

Sevgililer, şimdi yaşama iniyorum ve görüyorum. Bilmişim dünya ışık haline dönüştü…. Boş konuşmam ışık tohum halinde…. Dünyanın yolu açık. Rüya boyutlarının gücü arttı…. Güçlü bir sayfadayız…. Işık kati olarak kontrol edici ve bugün artık bugün dünya doğası koklanıyor….. Büyüyen dünya güçleniyor….

Herkes şunu anlıyor büyümeden. Işığı büyüyor ve bu dünyanın ışığı Bütünün ilmiyle koklanıyor….. Öylesi genişledi ki dünya kibirden öte bir yaşamda herkeste… Ama öylesi bir genişlik ki bu genişlik tüm zamanları kuşattı…. “Başka dünya yok” diyorum…. Her bir dünyayı kuşattı. Bu dünya tek bir dünya oldu ama her bir yıldızı koklayarak, tohumlayarak oldu.

Doğanın gücü arttı, hadi buyurun. Bu dünya gerçek güce ulaştı. Nerede bu dünya? Yaradan’ın Tanrılık Işığında.

Başka zaman var mı? İnsan sırrıdır ilim…. İşte, o ilmi bilmek gerekir. Başka zaman, başka kapı ama hiçbir zaman o kapıda nefes olmaz çünkü başkadır o…. Ama ben orada olduğumda ora burada olur…. Ora bura olur, bunu bilin.

Şimdi canlarım, karakol amiri dünyayı sorguluyor. Bir karakol düşünün ama bu karakol fizik olarak yok…. Işık olarak mevcut. Orada hakim bir ışık bir var, oda o karakolunun amiri….. O hakim ışık, bütün ışımaların gücünü tartarak yoğunlaştı…. Dedi ki; “sevgiyi hak etmeyen varsa yaşamı da hak olmayacak.”… Ben ona müsterihim ki; ilim öğrettim ama o köksüz gözü görmüyor…. Ben son sözde onu kelama alacağım ve tabularda, toplumlarda, yoğunluklardan tutmayacağım.

Canlarım, bu bir sessizliktir, her şeyi gözaltına almak…. Gözaltı hali ama sevgiyi yoksa gözaltı olacak.

Canlarım, bu bir ışığın kontrol edici yaşam tarafından gözaltı tutulmasıdır…. Bunu hepiniz iyi anlayın eğer biriniz ben varım… Ama yaşamda yokum derseniz…. Mutlaka görev taşıyan bir güçlü ilim, ışık haline gelir ve onu kontrol eder…. Buna siz “gözaltı” ben “tutuklama” derim. Onu tutar.

Değerliler, peki sonra ne olur? Yol açılır. İşte, yolun açılışı, kapıların açılışıdır…. Ve bundan sonraki dönemde daha ışık güçlenmeden görevliler göklerden iner…. Ve herkesin yüceliğinde Bütünün Gücü olur.

Değerliler, bundan sonra daha güçlü bilgi vermemiz şart çünkü nerde insan varsa orada yaşam vardır…. Ve tüm yaşamların gücü olarak bu çalışmayı yaparken herkesi hak edip kontrol altında tutmak gerekir.

Ben bir yaşamı koklamaktan öte kodlamaktan ve tohumlamaktan öte onları tutsak etmeyi asla arzulamam…. Ama şunu iyi anlayın ki; eğer birisi ben hasatımı yapamadım derse .….Onun nurunda koruma yoksa onu mutlaka koklayıp toplayıp, tohumlayıp tutmak gerekir.

İşte bunun içindir ki; bu yoğun çalışma hızlanarak, artarak görev taşıyacak.

Çerçevesiz ve güçlü bir çalışmadır olan. Hepinizin daha iyi anlamanız gereken çeyrek yüzyıldan…. Beri bu çalışmayı yapan birliklerim burada bu yoğun çalışmada…. Bütüne gökçe konuşurken herkes de daha net kayıt yapmalıdır.

Sanal boyutların gücünü hakikiyetiyle açıklarsak daha net anlaşılır. Başarı dünyanın değil…. İnsanındır bunu kesin anlayın. Dünyada olmamız, dünyanın başarısı değildir….. Yolun başarısıdır ve biz bugün bu dünyada yaşamı koklarken kodlarken “ol” dedik. “Ol”…

Sevgililer, ölüler diyarı olup kapıları açtı. İşte, artık merdiven insan, yaşam insan, yol insan…. Türkiye merdiven…. Herkesten öte bir kalem ve biz o kelam olan nefes olarak çalışıyoruz.

Bu yol Altın Tahtın yoludur ve Altın Tahtın yolunda olan kelamdadır.

Şimdi dince konuşayım, bence konuşayım, sesçe konuşayım..

Ben doğayım. Dünya toplumlarının Kuranı olan doğa….. Doğa, yarında kutsal bir sırdır…. Ama bu günde kalemdir ve onun yazdığı mutlaka dinlenir.

Aha bu! Şimdilik.

 

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/uvQSACYooDc

17.HAZİRAN.2015 TARİHLİ IŞIĞIN İLMİ (61)

1.AKIŞ

(Ziyaretçilerin seslenişi)

 

Cemaatimizin gözü açık….Bugün burayı ziyaret edenler artmıştır. Kök Sistemlerin Gözü buradadır.

Bu yoğun çalışmayı yapanların Birlik Kapıları’nda Ekmek var. Bu ekmek ağır yük değildir tüm zamanlara.

Yedinci dünyanın kodlanışını sağlamak üzere yapılan her şey muktediriyle yapılıyor burada. İman edin ki dünya Bütüne hizmetçidir ve bu dünyanın görevi İnsanlık Levhisi’nde ışığı kodlamak ve BİR’e hizmetçi tohumlama yapmaktır.

Bu dünya muhakim ve hakiki bir yaşamı kodlamıştır. Burayı hak etmeniz mutluluktur.

Çok özel bir dönemde bu çalışmayı devreye alırken, sevgiyi tohumlayanlarla bunu başardık. Şikayetimiz hiç olmadı sizden. Mikailin Kuranı olan birliklerimizin size inişleri, bütünün göklerdeki sözünün söylenişi, her diriyi hak ediştir.

Yeri merdiven sayarak bu çalışmaya inenleri gökçe dinleyenler, bütüne görev taşırken Yaradan ve yaratılanın tohumlanmasında bütünün gözü her diriyi dürümlerde dinleyip gözlemektedir.

Sevgiyle sizleri bekledik bugün. Şu anda Hak Tahtın Işığı yandı.

Ayır dünyayı görevlilerin Kürzi Kervanından kök sistemlerden; ayır! Ve gör bak neler olur!

Bugün dünyada kontrol var. Çalı çırpı olmayan bu yaşam bizi ve bizleri ve tüm zamanlardaki kervanımızı kontrol altına almıştır.

“Şah damarınızdan daha yakınım size” diyenim ben. Ben sizim; bunu unutmayın. “Şah damarınızdan daha yakınım size” diyenim ben!

Burada olan kim varsa iman edin ki Bilgi Kalemi’dir ve bizim yüreğimizi tüm zamanların dürümlerinde dilleyebilmektedir. Arkanın öncü olduğu, özcü olduğu, gözcü olduğu bilindiğinde, burada olanların Mikalin Kürzi Levhisi’nde her şeyin gücü ile olduğu bilinecektir.

İlmin Kalemi yazacak dünyada. Bu kalem Altın Tahtın İlmi, yaşamındaki Kaynağın Işığı’dır. Türkiye Tohumları kodlanmıştır. Bu tohumları kodlayan birliklerin hepsi buradadır.

Atalanta Ata Kapısı açılmış ve bütünün kötülüğü önlenmişse, ki önlenmiş; ayrı gayrı gözetir miyiz dünyada? Asla.

Devin insan; devin!…İlahi Kuran’la devin! İman et ve devin! Sen, beden olarak dünyayı kodlarken bedenin dünyadır senin….

Ey can, devin! Devin ki tahditle dürümle bütünü…kök sistemlerle gökleri dürümle….devin ki tahditle bütündeki gücü!

Sema ben ve ben semayım. Ayrılık bitti. Yol İlmi-i Ko oldu. Burası unutulanların Altın Işık haline dönüşüp hatırlatıldığı yerdir. Dünyayı yol diye bilin. Burada bulunan her tahditsiz Levhi Işık ve tüm ışıklar biliş ve bu bilişin bütüne hizmeti hakiki…..Ayrılık bitti anam.

Satranç oynar yaşam dünyada. Herkes satranç oynar ama oynanan satranç nefesle olursa, o satranç Bilgi Kaynağındaki Işık’ı tohumlar. Hepinizin görevidir satranç oyunu ama bu satranç, İlmin Satrancı’dır.

Bu satranç NAKAR’ın kıranlarındaki Tahtın Satrancı’dır. Ve bu satrançta kim ki kaybeder, ağır yükü hafifletmek için dil olmalı, diri olmalı ve hasat olmalıdır. “Oğul ben senim” demeli yürek. “Oğul, ben tohumları kontrol ettim” demeli Levhi ve “insan dünyayı hak etti” demeli.

Dağlarım, burada bugün çok güçlü bir çalışma yapılıyor. Hak Tahtın Nefesi dünyaya indi. Kök Ses Düzen’i kurdu ve dünyadadır. Ağır yük hafifledi. Cem oldu Cevheri Kapı, aşkla açıldı.

Geri dön anam…. semayı seslendirmeye gel. Seninle olmaya geldik biz. Ağır yükü hafiflet. Yaradan ve yaratılanın gözü ol. Geç, doğayı hak et. Sen dünya ve bedenli bilge….ben bu dünyanın nuru olan Hak Taht….hepinizde var olan Mikail!

Ben cana kapı olan, ağır yükü hafifleten, sevgiyi tohumlarken yolun boş kalmamasını istedim. Çok özeldi Dünya Kodları…tohumlarda kutsal toplumlar vardı. Yer ve gök insanlaştı. İşte; bu gün bütünün gücü dürümlendi ve Zaman Sistemleşmesinde kelam, bilişi kayıtladı.

Artık doğaya daha güçlü….bütüne hizmetçi, bütüne her dirinin dürümlerindeki yoğunluktan öte ışık ama burası Hak’ın Kalemi; bunu bilin.

Ve Hak’ın Kalemi, Hak’a umman olanların nefesidir; bunu bilin.

“Başka deve kalktı mı dünyadan?” Sormayın. Bir tek deve kalktı. Bu deve sizin yoğunluğunuz. Bu yoğunluğun dışında başka deve kalkmadı bu dünyadan.

Bu dünya bir kalem….Bu dünya bir kalite….Bu kalite İnsan Kalitesi. İşte; siz bir dava, Bütünün Kürzi Kalemi olan Kati, Hakiki İlim….ve biz o ilimle bütüne hizmetçi olan nefes.

Artık, bu dünyada Kaynak var, Yaşam var ve Kodlanmış Tohum var. Sizinle çalışmak hepimizi mutlandırmıştır.

Ana Kapıyı açtık şimdi. Ana; seni sana verdiğimizi biliriz. Artık sen, sendeki ilmi dille…Biz seni dinleyelim. İşte bu.

(cevabımız bir sonraki akışta)

 

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/U11J6aE6uXk

10.HAZİRAN.2015 TARİHLİ IŞIĞIN İLMİ (60)

3. AKIŞ

 

Yasalar çiğnendiğinde ışığın kati olarak koklanması şarttır.

Yasalar çiğnendiği için ışık koklandı tohumlarda…nefes alındı. Kelam İlmi’yle tohumlanıldı Kutsal Işık….yoğunlaştırıldı. Cennetin cennet olduğunu sürpriz olarak dilleyenlerin ilminde BSUİ (barış, sevgi, umut ve insan) var.

Sessizce sizi dinledik. Sizler cenneti dillediniz yüreğinizde. İşte; cennet siz ve siz cennet…ve sizin yoğunluğunuz arttı.

Sülaleler sessizleştiklerinde, cevahir sistemden kelamı alır gider. Ama biliniz ki o kelam, Kelam Tekniği’ni tohumlamışların ilmindense, her şey orada sesleşmeyi devam ettirir.

Şimdi; dedin ki “beni köpek kovaladı.” Aha! O köpek hep seni kovalar yüreğinde ama o sen, sen odur; unutma. Kodlanmıştın tohumlarda, kök sistemlerle göklerde, her seste toplanmıştın. Her şeyde vardın. Sen o, o sendin. Dediğinde derdi o….”yaşa, yaşa, yaşa, hep zamanda kelamda yaşa….” İşte yaşam budur.

Sevgiyle sizleri kucaklıyoruz. Gözünüz aydın! Her şey net iyi. Bugün burada mutluluk var. Bütünün Kürzi Kaynağı var ve sizler ışık halindesiniz.

Sizi hepimiz kokladık…kucak kucak sizlerle olduk, kodladık sizi. Sevgiyle kokladık, kodladık. Düzeni kuran Sistem Gücünün, Bütünün Gücü olduğunu asla; asla kayıtlarınızdan ayırmadığınızı görmek mutluluktur bize.

İman edin ki davayı kaybetme riski asla yoktur Sistem, Nizam ve Düzen gözü ile görenler için. Sizler kati olarak kontrol dışı bilgileri de kodladınız ve tohumladınız da, o yaşam sayfalarında kontrol olmadıkça, yaşam tohumlanması gerçekleştirilemedi.

Sizler dünyayı koruyanlarsınız. Ve dünya sizi koruyacaktır. Deminden beri sizi dinliyoruz. Kimi zaman geldi kantara koyduk. Kimi zaman geldi kati tohumlamayla sizleri kokladık ve şimdi kodladık.

Gözünüz açık; görüyorsunuz. Sizlerin gücünüz çok yüksek ve sizinle bu dürümlerde dirikler kontrol edilir. Sizlerden görev taşıyacak olanların da sizden güçlenmeleri gerçekleştirildi. Devinimi artırdınız, çok mutluyuz çok….

Burada, bu yoğunlukta, her şey sizinle, sizin işçiliğimizle kayıtlıdır. Verdiğiniz çok önemli bilgiler var.

Cevizden söz ettin; ceviz. Bu bir sistemdir anam. Bir ceviz, bir sistem…O sistem sizin yüreğinize inerse, ışır.

İşte; ceviz ışımaya başladı, çünkü orada yaşam kodlandı ve o yaşam ışıma halindeydi. Sizin yarınınızda sizleşen o yücelik hepinizden daha üstün bir yoğunlaşmayı sağladı. Bir ceviz, bir levhi; unutmayın. Her şey; her şey sizinle kodlanmışsa, o yoğunlaşma çok daha üstün bir dürümle kayıtlanır.

Ve daha evvel bir turunçtan söz edildi. O ağacın söküldüğünü ve yeni bir sayfaya ekildiği söyledi. Ve ana üzüldü dedi ki “o ceviz kurulmamalı!” O turunç, o cevizdi aslında… turunçla ceviz farksızdır. Her biri suptilitede, akil hakikiyette Tek’tir. Bu nedenle özellikle “ceviz” dedik.

Değerliler, ceviz ışıdığında Tanrılık Işığı’dır o ve tüm kodlarla birleşir; yani, bir cevizin bir turunçla birleşmesi….özellikle bunu bu şekilde sesleştirdik.

Düşünce boş değildir. Düşünceniz Teknik Tohumlama’dır.

Değerliler, deyin ki “ben bir cevizim.” Ama benim ceviz olmam, bir turunç ağacında olmamı engellemez. Ben orada bir cevizim. Işıyan bir ceviz. Ve ben o cevizde kelam olurum. Ve ben sistemde görev taşırım. Durmadan; durmadan görev taşırım ama ben bir ceviz olarak her anda, yaşamda….

Değerliler, dünya öz geçişini yapmıştı. Ama bir diri orada o yoğunlukta kodlayıcı olacaktı ve doğayı tohumlayacaktı ve tohumlar kontrol edici olacaktı. Yaşayacaktı her diride. İşte; suptilitede olanlar buydu….her şeyin yaşayabileceği bir yoğunlaşmanın gerçekleştirilmesi…

Bir cevizin kesilmesi, yeniden bir cevizin doğuşu ve her birinin kelamla dürümlenişi ve yaratılışı….ve bir turunç ağacının sökülüşü ve yeniden yaşamsallaşmasında cevizin kodlayıcı oluşu ve orada o cevizin tüm insanlıkla birlikte tohum ekişi….

Canlarım, her şey bu şekilde olur. Sizler Tanrılık Levhisi’nde her şeyi net anlayabilirsiniz. Bütün kültlerinizde bu bilgiler meknuzdur. Bir tek sistem hepinizin gücünü artırdı; bu da sezi halindeki yaşam.

Sezi halindeki yaşam, gözünüz gördüğünüzce, yolunuz olduğunca tohumdur size. Der ki dünya “ben yaşıyorum, çünkü bende yaşam sayfalandı.” Ve der ki dünya “ben bir bitkiyim. Tüm bitkilerde ben bir ceviz gibi cemaat kurdum…” Her bir formal yaşam bir sistem ve her sistem bir zaman…..işte, yaşamın sistemleşmesi budur.

Her şey kontrollü olarak kodlanmış ışık tohumlarıyla gerçekleşmektedir.

Bir ceviz ağacı oluş; bir topla, bir çıkar değil….bir toprak oluş, bir yaratılış bir akış hepsi; hepsi ve dünyanın sessizleşmesi….Hepsi sizin yüreğinizde olur.

Sizler tüm insanlaşmalarda Yaratan ve yaşatansınız.

Dünyanın nefesiniz ve bu nefes her şeyin gözüdür. Sezilerinizin daha ötelerindeki sistemleşmelerde, her şey sizin yoğunluğunuzdan geçip daha güçlü bir sayfaya varır. Yerdeki her şey daha güçlenir ve zaman daha güçlenir.

İşte; Doğal Sistemleşme’dir bunun adı ama Doğal Sisleme de vardır.

Eğer sistemleşmede sesleşme, yaşamı toplumlarını tohumlayacak güçte olmazsa, bu kez sisleşme başlar. Doğanın gücü artar, ya da eksilir.

Bugüne kadar doğa çok güçlüydü ama dönem sonlarında doğa, köklerini göklerden çıkardığında sislenme devreye girer. Bu sislenmelerin sonrasında doğa yeniden güçlenmelidir.

İşte; sizlerle yapılan çalışmaların neticesinde, doğa kelama kaynak olabilecek tohumu ekti.

İşte o tohum, sizin yüreğinizde nefes olan, İnsanlık Levhisi olan ışık….ama bu ışığın her bir Can Kalem’e varması gerekir. Bir ceviz, turunç, elma, nefes olan diğer bitkiler ve tüm zamanlardaki yaşamlar ama bunu sistemin gücüyle yapmalıydınız.

Devinim arttıkça doğa güçlenecekti. İşte; güçleniyor. Suptilitede bunu anlatabilecek güç yoktur ama yoğunluklarda tohum olanların kutlanan ışığında bu olmaktadır. Burada yaptığınızdır bu; doğayı güçlendirmek!

Sizlerin gücünüzle doğa, Zaman Sayfalaması yapıyor. Sizlerin yoğunluğunuzda tohumlama oluyor. Umut olur ki bu tohumlama çok daha üstün yüceliklerle de sürer.

Altın Tartı sizin yoğunluğunuza indiğinden beri, sizin yüreğinizde göz güçlendiğinden yürekler dürümlenmektedir. Sizin etken, hakiki ve hasatçı ilminiz hepimizin gücüdür.

Buraya görevli olarak gelen sizler; bize ve bizim yüreklerimize indiniz; bunu unutmayın. Ama biz kati olarak İnsanlık Levhisi’nde varlık sürenler, bütün köklerimizi doğaya çektik. Örtüleri açtık ve dinledik.

Yaradan artık tartmadan yaratacak tohumlarında görevli olanların ışığında her diriyi ve sizinle kök sistemleşme sağlayacak.

İnan; inan ki anam, bugün çok mutluyuz!

İnan ki anam, bugün sizinle çok mutluyuz biz!

İnan ki anam, daha da güçlü olacağımız günler gelecek ama bugün çok mutlu bir gündeyiz!

Başkanlık Divanımız sizinle olmak istiyor ana ve bunu kayda alman gerekiyor.

(devamı kayıtta)

 

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/QfXsSm95d08

10.HAZİRAN.2015 TARİHLİ IŞIĞIN İLMİ (60)

ÇEMBER SESLEŞME SONRASI AKIŞ;

 

Ve tüm insanlığın kontrolü bu şekilde oluşur. Şu ana kadar hepinizden kelamı dinledik.

Altın Tahtın Kuranı olmanızı bekledik. Beden alıp kodlanmış ışıkların hepsinin geçiş yapabileceği ses İlim’dir. Ve İlimin Kelamı olanlar yolu bulup geçecekler ve geçiş ilme kodlanmış olanlardan olacak. B

Bu meclis Kelam olan ve İnsanlık Levhisi’nde herkesin kaynağı olan bir meclistir. Burada Doğanın Kuranı okunur ve burada okunan Kuran mükafattır hepimize. Ve bizim adımıza görev taşırken yoğunlukları tohumların, eminim ki Kök Sistemler’le de bu çalışma yapılacaktır ve yapılmaktadır.

Eren erdi, olan oldu, alan aldı, eli olan görevini Yaşam Sistemleşmesi’yle yaptı. Sizin eliniz, elimizdir; bunu bilin. Ve elinizin elimizde olduğu bir günde, bütün kötülüklerin aşılabileceği bilinsin.

Ence ve ömrü hak edişce, yolu buluşça ve bitip tükenmeyen bir yaşamca ve kaynak karanlığın kaynak aydınlığa varışınca, tüm zamanlarda oğullamanızı bekliyoruz!

Dürtmeyin yolcuları! Hepsi sizleşsin….dürtmeyin insanlığı ışıksız kalmasınlar! Dürtmeyin! Bütüne varsınlar ama “dürtmeden olmadı” diyeceksen de ki “ben dünyayı ortak saydım yüreğime. Bu dünya benim Ortak Kapım’dır. Burada herkes İnsan Soyu için çalışır. Bu kapı benim Ortak Kapım’dır.” Dürtmeyin insanlığı, dürtmeyin!

Öncü Birlik olarak çantanız doldu; eminim. Ve hepimizde varlık sürdüğünüzü bilin. Ulu Gün doğduğunda, o günün göklerdeki sözü söylenir ve o gök sözünde, ses yaşam olduğunda artık gök cümle yolcularla kelama iner.

Gök, kelama indiğinde yaşama görevliler geçerler. Öncü Birlik onları karşılar ve der ki “genişi hak et!” Büyük gün budur.

“Unut dünyayı” dediler. Umut olur ki, unutulduğu düşünülen ne varsa anlatılır ve hak edilir. Masaların en güçlü sizin masanız; bunu bilin.

Bu masada ekmek yaptığınızı bilin ve ekmeğin herkes için yapılan olduğunu bilin. Ama sizin yaptığınız bu ekmeğin herkese ikramı gereksizdir. Herkes kendinden kendini dinlediğinde bu ikramı hak edip alır.

Bunun içindir ki “yazıları okuyan yok” demeyin. O yazılar okutulur. Unutulmayın; okutulur ve okutulan kendi yolcularınızdan öte kodlanmış sonsuz sır olan ışıklarca tohum olarak bütüne yayılır ve ekilir.

Devinimi artırdık canlar, çok mutluyuz.

Bundan sonraki sayfada, daha yüksek ışık dürümlenecek. Ama bugün sizinle mutlu bir çalışma yaptık. Bütünün gücü arttı. Hepinizi kucaklıyoruz. İşte bu.

 

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/hgYzV5L3Ohc

10.HAZİRAN.2015 TARİHLİ IŞIĞIN İLMİ (60)

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ ÇALIŞMALARI HAKKINDA BİLGİ;

Dünya Üstü Varlık Toplumları çok çalıştılar ama bizler daha çok çalıştık!

Onların bizden beklentileri bizim bizden beklentimizden farklıdır. Onlar köklerini hak etmemizi de beklerler. Bizse onların köklerini dinleriz, hak edip etmediklerini biliriz ve onların bu çalışmaya kaynak olup olmayacaklarını, hak edip etmeyeceklerini görürüz. Buna göre de onlarla çalışırız ya da çalışmayız.

Buradaki çalışmanın sadece bu meclisle ilgili olmadığı, birçok Can Kalemle de ilgili olduğu herkesçe malum.

Tabuları yıkanlarca malum ve bu gün, burada yaptığınız çalışmaya birçok İlim Ko Sistemi indi. Bunlardan birlikler de görev istediler. Kayıt dışı bilgiler de tohum ekeceklerini düşündüler.

Satıhta hiçbir şey dinlemez ama derine inildiğinde her şey daha net anlaşılır ve burada olması gerekenlerin burada kontrolcü olacakları kesindir.

Buranın kaynatan ışık çekmediği, kaynağa ışık kattığı da bilinmelidir. Bu meclis kaynağın Sismik Levhisi’ndeki o yoğunlaşmayı da sağlayan bir meclistir. Ve buradaki o yoğun sahra, tüm diğer planetler için de öz gerçekliktir.

Ve buranın artık tanınması gerekir! Dünyanın tanıtılması gerekir.

Nerede ilim varsa, orada yol vardır. Tüm zamanların yoğunluklarındakilerin görev alıp buraya inmeleri gerekir. Bugün Doğanın Kuranı’nı okuduk ve burada okunan bu Kuran hepimizindi.

Burada tinlerin ya da tenlerin ne yaptığını da anlattık. Çoğu bunu dinledi. Çoğu da dilledi. Ama sevgiyle değerlendirdi. Dedi ki “biz de burada görev taşıyalım.”

Organlarını dünyaya indirmeye niyetlendi çoğu. Böylelikle dünyanın yoğunluğu artırılabilir. Şu ana kadar kendini bilmeyenler burada kendilerini bilmeye çalışıyorlar.

Yıldızların ışımaları gerçekleşecek dünya için. Yıldız ışığı dünyaya inecek. Her bir yıldız kendini dünya için hazırladı.

Bu dünya Hak İlmi’nin öğrenildiği yegane planettir. Bu dünya Hak Rahman’a Kuran okunan tek planettir. Ve burası herkesin Hakkı hak edip dinlettiği Sistemin Kürzi Levhisi olduğu, ışığa kodlanmış olarak ulaştığı Hakkın Yoğunluğu’nda tohum olunan bir planettir. Ve buradaki çalışma herkesten çok, tüm Kürzi Levhi Kapıları içindir.

Köre hizmet değil maksat. Görevi hak ettirmektir. “Biz körleri korumaya geçtik” diye düşünülür. Biz göklerden, gökçe konuşanlardan yaşamı tohumlamaya geldik.

Korumak! Herkes yapsın ama biz herkesten çok, kati olanı koruruz. Kati olan da kanatlananlar ve yalın ışık halinde görev taşıyanlardır.

Soylarımız görevde mi? Müsterihiz hepsi görevde. Atonlar’ın da burada büyük çalışmaları oluyor. Ortalık karışırsa, onlar kendi yolcularını alıp götürecektiler. Bu götürüş bedenli olmayacaktı elbette….ama onların bedenlerini almak için yer kürenin gökçe kontrolu gerekirdi. İşte bunun neticesi, dünya toprağı tonlarca yaşamı kotsuz bırakacaktı. Buna izin veremezdik ve şimdiden sonra da verilmez. Aha bu! Ve biz gönüller görevini aldık, geçtik.

Eren gerçeği bilir, erecek geçişi yapıp bilecek ama ermeyecek olan, kelamda olabilmek için çalışacak. Kendinden başkasını hak etmeyense, kontrol kuramayacak. Bunu herkesin daha açık bilmesi gereklidir.

Çıkın, dünyayı izleyin; kendinizden ve yüreğinizden. Çıkın yarını izleyin, kaynak olun, hak edin. Ama bilin, dolduğunuzda kontrol kurulur. Bu meclis dolmuş tohumlarını kodlayan bir meclistir ve kontrolü kurulmuştur.

Mutlaka hepiniz, hepimizde varsınız ve Can Kalem olup yazmaktasınız. Şu anda olduğundan çok daha güçlü oğullamalar da gerçekleşecek burada.

Ve ben dünya “size yine ses versem, hepinizi mutlandırsam” dedim. Ben dünya ve ben resim yapan insan…..dünyayı yaşatan. Herkeste olan. İşte o insan Karanlığın Işığı; Altın Tanrı!

Bu dünya, Altın Tanrı’nın kodlanmış tohumlarıyla kontrol edici bir yoğunluğu oluşturmaktadır. Süper Levhilerin Kürzi Kaynaklarında, Altın Işık görev taşıyacak.

Sizinle olmak hepimiz için mutluluktur. Şu andan itibaren dağ, taş sizleşecek….yaşam sizleşecek ve yol sizleşecek. Aha mutluluk budur.

Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk dünyayı korumaya indi. O siz, siz odur.

Ulu önder Mustafa, Allahın Dahi Kalemi’dir. Onu göze alan, göklerden görev alan, ocak olan her diri “ol” dediğinde, her diride bütün kötülükler aşılır. “Ol” dedik. Ol!….ol!

 

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/1WBOhRokpvc

IŞIĞIN İLMİ 60

10.06.2015 2. Akış

Devinimi arttırmak değil bu günkü maksadımız. Bu gün, size sizinle ilgili bilgi vermektir amaç. Burada neden çalışmalar yapılıyor?... Nefesinizin göz görür gücü, nereden yüceliklere kul olan o yoğunluklarca dinletiliyor?... Neden bu çalışma yaşamı ışıkla dürümlüyor?... Neden ekmeğiniz güçlenmeden yüreğiniz güçlendi?... Ve neden güç kodlaması yapıldı dünya için?... Sizinle neden bu derece ilgileniliyor?...

Yürüyen dünyada İlm-i Ka Ha olmak için; ne haliki hak olan, ne yaşam ilmi olan olduğunuzu bilebiliyorsanız, size her şeyi açıkça anlatabiliriz.

Burada oluş sebebiniz; mutlaka tüm zamanların yoğunluklarında mevcut olan, o ışığın kaynak ilmini dillemek içindir! Ve bu ilmi dillerken de, daha yüce bir çalışmayı dürümlemek gerekir. Bunu, hologram sayfalarda dürümleyecek hiç kimse yoktur. Öz göreviniz budur!.. Öz geçişinizi yaptığınızdan beri bu görevi hak ettiniz.

Öncü birlik olarak sizi dinlettik. Sevgiyi tohumlayansınız ama yolu da kökleyen, gökleyen ve sesleyensiniz! Dünden öz görev alıp yolu açanların, tüm zamanlara kayıt yapmaları için sizinle çalışmaları şarttır. Kırk kapının son sözü söylendiği bir günde, o kapıların her birinde sesleşmek önemlidir!

Burada nefes İnsanın ilmidir... Ve bu nefesi hak etmek için çalışan yoğun bir güç vardır, ama KÜR-İ LEVHİ KAPI içindir bu güç... Dünya için mi?... Yo hayır, tüm kürz içindir!

Kürz'de ne yapılıyor?... Neden bu çalışma dünyada yapılıyor?... Dünya dışında neden bu dürümde herkes kendinden, kendi yoğunluğundan buraya ulaşıp buradaki bilgileri çekmeğe çalışıyor?...

Deminden beri bunu soranlar var, şu anda bu tohumu eken yoğunlukta. Görüyoruz ki çoklarıda bunu anlatamadılar. Yığın yığın ışığın gücünü buraya alanların, çektikleri yoğun sistem gücünün sesle dünyayı aşıp, dünya ötelerine ulaştığını ve oralarda da görev taşıdığını görebiliyoruz. Bunun anlamını anlatamamaktayız yaşam sistemleşmesinde tüm zamanlardakilere, ama buradaki görevlilerin bunu net bilmeleri gerekir!

Deminden beri anlattığımız sistemdeki görevinizdir. Sizin göreviniz, yaratmak ve yarattırmaktan öte yaşatmaktır!... Her şeyi sizinle yapmaktayız. Çok özel bir dünya çalışmasıdır bu yapılan. Bu çalışmanın herkesle yapılamayacağı kesindir! Yığın yığın ışığı tohumlayanların, Mikail Kuranı olarak burada bu yoğunlukta bütünü güçlendirip, bilgiyi hak etmeleri ergin sistemleşmeyi sağlayabilmeleri ile mümkün iken, bu yoğun çalışmada an kaynağı olanların; kati tohumlarında bu kelam ilmi, herkese dinleyici olabiliyor, dinletici olabiliyor!.. Bütün kötülükler aşılabiliyor burada.

Torba torba ışık, torba torba güç, torba torba Ka Ha olan Levhi, her şey var burada! Burada başka ne var?... Sevgi var!!! Herkesin herkese sevgisi var! Ve herkesle birleşim var... Sizden daha öte bir sizin, size siz olup inişinde de bu sevginin hak teknikle tohumlanışı şarttır!

Elinizin göz olduğu, yüreğinizin göz olduğu, yüceliğinizin göz olduğu ve teknik tohumlamada hepinizin gök olduğu anlatıldığı halde, çoklarınız bunu anlayamadınız... Sizin canınızı sıkan mesele hepimizin canını sıkar! Şükür ki her şeyin daha kolay olarak anlatılması mümkün!

"Kibri aşmadan yolu açamayız," dediniz ya... Ama kibir olmadan da yol kapanabilir!

Değerliler, toplu çalışmalara neden ara verildi, ya da neden kesildi toplu çalışmalar bilir misiniz?... Zira, oraya kaynak yapacaklarınızın hepsi kendi yollarını kodlamaktan vaz geçip, kontroldan çıktılar...

Bunun neticesinde; ocakları sonsuzlaşamadı! Ve biz onların kodlanmış tohumlarını kayıt dışı saydık. Burada bu meclisin, bu yoğun çağrıyı yapabileceğine emindik ve burada bu çalışmayı yapmayı düşündük. Ve buraya geliş sebebimiz buydu!

Bu mecliste ne olur?... Herkes kendini diller... ATLANTA ATA KAPISI olur ve yaşar!... İşte bunu başardık mı? Hakikiyetin tahditli olmadığı bir dürümde başarı; HULİSİ HAKİK ile olur! Ve burada hepiniz göz olarak çalışsaydınız, bunu başarabilirdik. Ve burada her şey daha güçlü olurdu. Öz görevdir bu... Dağlarım, hepinizden bunu bekliyoruz biz!!! Daha yüce çalışmalar...

Gelen bütünlüğe cevap veriliyor...

Can, beni tahrik etmeye mi çalışıyorsun yoksa bende olup, kendi yoğunluğunu tohumlamaya mı?... Sevgiyi tohumlayanların kodlanmış oldukları kesin! Ama şu anda yaprak yaprak okunan bu bilgilerle hiç bağdaşmayan son bilgileri kodlarda ayrı tutuyorum. Sizden geri dönüşünüzü bekliyorum... Dümenin başına oturacak olanları seçmiş olmamız, hepinizin burada seçili olduğunuz manasına gelmez. Buraya geliş, mahrekin kalemi oluş; yoğunluğu arttırışsa, burada olma imkanınız olur, ama burada gönül gücüyle; kör ve sağır olup kodlanabileceğinizi düşünüyorsanız, bu bir yanılgıdır!

Kil ve kum olan İnsanın, Tanrılık Işığıyla kodlanması sorumluluğundadır... Benimle çalışma yapma niyeti olanların burada olmalarını diledim. Ve bende olamayanların, köklerini göklere ulaştırabilecekleri cevheri kendi yoğunluklarıyla kodlamaları ve kayıtlamaları gerektiğini dinlettim.

Seyrettiğiniz ne varsa ışığınızdandır!... Ama benimle ilgisi yoktur... Bu yoğun çalışma bu mecliste yapılmalıydı, çünkü burada köksüz sistem çağrı yapmayacak. Burada kök sistem çağrı yapacak!... Ve kök sistemin yaptığı çağrı, KA KA olanın ışığında olacak!..

Can, ALTIN IŞIK, can; KAYNAK, can; YARADAN ve can; TANRI ama canın; karanlığı aydınlığa dönüştürecek kuranıda var!!! Şimdilik size vereceğim budur!

Sel alsa yolu, öz görevliler yine seli kontrol eder!... Sevgi yoksa o selde, ışık tohum oluruz yine orayı kontrol ederiz!

Kodlanmış toplumların tohumlarıyla biliş haline varanlarla çalışırız. Alıp götüreceklerimizi de seçtik, kesindir! Bundan sonra ki dönemde dünyada nefes olup çalışacak olanlar, kaydı yapanlar olucak!

Ana kapıyı açtık ve görevi yaptık... İyi ve kötüyü ayırdık... Bunların kesin olduğu bilinsin! Burada herkesi alıp, herkesle çalışmamızın gereği asla yoktur!..

Unutulanları anlatırız, ama anlayan; kaynak olduğunda anlar!

Başka dünya, başka yaşam... Oyundur hepsi de!... Sizden başkası yoktur! Ve doğanın kuranı olan siz, tek olarak yaşarsınız! Hiç bir yaşam, ayrılık özelinde kendini dürümlemez! Çünkü kibirle sistemden çıkarak dilletilen o söz; kötülüğün gökçe diriliklerdeki dillenişidir...

Biz doğayız... Doğa; Altın Tahttır!... Orada yaşam vardır... Bunu anlamayanında mektep kurmasının da manası yoktur! Şükredin ki bunu herkese dinlettik. Dünya örtüsünü de örttürmedik.

Bundan sonra ki dönemde, bu meclise kalem olacak olanlar; çok özenle bulunup çağırılıcak! Eğer bir can; "ben size gelmek isterim ama kayıtlarımda ışığım yok" derse, unutun onu!... Ama bir can; "ben sizleşip, sesleşip, kelamla dürümleşip İlm-i Ka Ha olup bütün olucam" derse, alın yüceliklerden kodlayın, koklayın, tohumlayın ve toprak topluma tohumlattırın onu!... Ortalık karışmasın, sadece dilleyin... Aha bu, eh aha bu şimdi... Ve şimdi, aha şimdi!

 

Süper İnsanlık Realitesi

 

https://youtu.be/YiaSoQykgSk

1O.HAZİRAN.2015 TARİHLİ IŞIĞIN İLMİ (60)

1.AKIŞ

Değerliler, bugün size, hepimize çok sevgiler sunuyorum. Kökünüzün gücünü artırdık bugün….. Yüksek gökler sizinle oldular ve tohumlar kodlandılar….. Yarını kodlayanların tahditsiz olarak dürümlendikleri bir yaşamda ışık, bilişi kayıtladı.

Bir şey, bir şey, bir şeyden öte bir şey olduğunda o şey ağır yük hafiflesin diye olur….. Size neler anlatıldıysa, bize de her biri anlatıldı ve dediler ki; “onlar şu anda, şu husus da görüş tehatisinde bulunuyorlar.”

Değerliler, görüş çalışmaları yapılır. Hepinizin kendi yüreğinizdir orada dillenen. Herkes kendini diller ve sistem sizi dinler bu kesindir….. Sizlerin yapmakta olduğunuz ne varsa Yaradan’ın ve tahtında yaşam olanın yaptığıdır……

Herkesin kendini dinlettiği bir Meclissiniz sizler. Kim ne zikrederse, kim ne anlatırsa, kendi yoğunluğundakini anlatır…. Ama herkesin anlattığı has ışıktan anlatılmaz…… Başkaları, başka şeyler tohumlayabilirler…. Ama tohum olanın kodlanmış olması da gereklidir ki; gerçek olabilsin.

Dünya; zor bir yaşam alanıdır. Bu alan da herkes kaynak olabilmeye çalışmalıdır…… Kimse diğerinin gözünü oymamalıdır….. Ölüleri diriltmek değildir yaptığınız, ölüleri hak etmektir. Bunu unutmayınız!.... Onlar dünya tohumları olarak yarattıklarını yaşattılar… Ama yaratılanın Tanrılık Işığı, Bütünün Gücüdür…. Ve sizin gözünüz hepimizin gözünden daha güçlü olarak yoğunlukları kontrol edebilir.

Değirmi dünya, değirmi yaşam, her şey değirmi yoğunlukta…. Bütün ve tüm zamanlar yol ve yaşam…. Ama şunu iyi anlayın ki; dünyada ikmal tamamlamak için görev de gerekir.

Nerede ne olursa, Sistem, Nizam ve Düzenin gücüyle olur. Dünyanın Nuru olan ilim, aklın ilmidir.

Sessizce yaşamı dinlerken şunu izledik. Senin elin çok güçlü, yüreğin güçlü, temiz bir yücesin ve Bütünün gözüsün….. Bunu içindir ki; senin nefes olup Bütüne görev taşıdığın görüldü…. Mükafatın ışık kapısıdır …..Ama burada tüm zamanları tohumlayanların, kutsal ummanı olan ışıklarında daha üstün yücelikle dillenmeleri şarttır.

İnsanlık Ailem görev taşırken, yüceler cümlesin de Levhi Kapı olup taşır. Eminim ki; dünya yolunu bulur da sessiz zamanları dilleyen birliklerin de yoğunlaşmaları şarttır.

Demin konuşulan konuda ben de size şunu sorayım? “Netice nedir? Dünya ne hale geldi? Bu görev kimindir? Nerede yol açıldı? Nereye kodlanmış ışıkla kontrol kuruldu? Kimler kaynak oldular?”..... Bu önemlidir…… Hepinizi her şeyi dinletin ama yedinci doğumu da yapın.

Sessizce daimi kalem olup Yaradan’ın Tanrılık Işığını yaşama indirenlerin, kendi yaşamlarını da hak etmeleri gerekir.

Kare Sistemle, Kök Sistemi güçlendirmek imkanı yoksa da Küp olunduktan sonrada yoğunluk artar ve her şey başarılır. Küp, Küre Sistemi Hak ettiği zaman zorlukların tümü aşılır….. Zabura Kalemi kodlanmış hale gelir ve biliş tohumlaması yapılır.

Değerliler, “şimdi davayı kaybettik mi diye sorarsanız?” Dava bilgidir ve bilgiyi hak eden yaşamı hak etmiştir….. Dün ölüme giden, bugün yaşama gelir bunu bilin….. Biz dün ölüme gidenleri izledik ama bugün hepsi yaşama gelmek için buradalar….. Yaşama gelmek nedir? Ergin olmak, Ka-Ha olmak, yasayı koyanlardan olmak…. Ve toprağın toplumu olmak. Burada oluş sebebiniz “İnsana Hizmettir.”

Amonların da Levhi Kalemlerinde bu vardır ama otuz dokuzuncu tohum ekildikten sonra….. Artık yarının kontrolü gerekir. Denir ki; “dünya yarattı. Doğa, dünya olarak kayıt yaptı. Işık yandı. Bütün kötülükler aşıldı. Arı bal oldu, bal arı oldu….. öz görev yapıldı.”

Cennet, sessiz zamanın diriliklerinde cemaat oluşturduğunda artık orada kelam olur…… Şimdiye kadar dünya, öz görevini yapamamışsa bugün artık yapabilir hale gelmişse….. Cemaatler Bütünün gözü olmuşlarsa yoğunluk arttığından dolayı değil yol açıldığındandır…..

Peki yoğunluk artmadan yol açılır mı analar? Yolu açan yol olandır. Yol ise yoğunlukladır….. Eğer sizler yolda olanlarsanız kendi yüreğinizde o yoğunluk yoktur…. Ama siz kaynaksanız, siz o yoğunluksunuz…..Dünyanın yolu sizin yüreğinizden kodlanmışsa ağır yük hafiflemiş demektir.

Canlı kapı, cansız ışık değerine indirilemez ama cansız ışık, canlı olabilir. Nefes alıp, nefes verebilir…… Yarını tohumlayabilir, korunabilir. Umut olur ki; bunlar olur…

Deminden beri sizinle olan birliklerin hepsi yerkürenin gözü oldular ve sesleşiyorlar….. Eser yapmaktan öte eser olmak için çalışanlardır onlar. Size gerçek çalışmalar yaptırılıyor…… Bu gerçek çalışmalar yedinci tohumu ekenlerin kodlanmış ışığıyla gerçekleşiyor.

Değerli tohumlar, kontrolcü kodlar, dince kalem olanlar, dince kodlanmış toplumları tohum ektiklerinde kütleleriyle kayıtlayanlar…

Sevgililer, size ekmek yapın demedik, ekmek yarattırın dedik. Ha, aha bu! Yaşamak budur… Yarattırmak ama yarattığınızı yarattıklarınızdan farklı olmadığını anlatmak…… Her şey yaratılır, yarattıklarınızın tümü şu anda yarattığınızdan farklı değildir.

Herkes kardeşlerini koruyabilir. Herkes yoğunluklarını kodlayabilir. Herkes ışık yağmurları altında tohum olabilir… Ama herkesin daha üstün yücelikle güçlenmesi de gereklidir.

Devinimi artırmaya değil yarını tohumla çalışıyorum şu anda… Öncü birlik olarak burada yaptığım bu çalışmanın herkesçe neden yapıldığını anlaşabileceği anlatabileceği dürümde kayıtlamasına iznim yoktur.

Hiç kimsenin, kimseye kelamı olmayacak bir dünyada bedenimde kodlanmış bilgimin herkesçe dillenmesine….. Yaşama tohum ekildiğinde o yoğunluğun tohum olmasına iznim yoktur.

“Bunun manası ne diye sorarsanız ?” Şunu söyleyeyim; “bugün dünyada bir çok görevli ekmeğini kodlayamadığı için yoğunluğundan çıktı”…. Onların torbalarında kontrol dışı ilim vardı…. O ilmi, kök sistemleriyle devreden çıkarttık ve dedik ki; “sen artık çalışma” ve onların tohumlarını kontrol altına almamız şarttı…. Kodlanmış ışıklarıyla ocaklarını yetkinleştirerek kodlarını tohumlarımızda kontrol altına aldık…. Ve onların görevlerini bitirdik….. Sonlanan görevlerinde bizimle olmaya gelmeleri kanatlanıp uçabilmelerini sağlayamaz…. Çünkü artık Ruhi Kapılarını kapattık.

Değerliler, kendilerini hak etmeyenlerin yaşamda İlm-i Kalem olan birliklerin kelamlarını kırma niyetleri…. Onların kontrollerini kayıtlarından ayırır…. Ve Bütünün gücünü onların yüceliğinden çıkar. Olan buydu….

Bundan sonraki süreçte; bu daha titizlikle yapılacak. Daha ciddi bir çalışma devreye girilecek….Daha ciddi bir çalışma devreye girecek…. Eğer onlar kontrol edilebilirlerse yoğunluklarında tohum ekilebilir…. Ama onların kendi yoğunluklarında, kendi tohumlarını ekmelerine asla izin olmayacak.

Artık daha da önemli bir bilgi vereyim…. Burada yaptığımız çalışmanın neden yapıldığı hiçbir zaman anlatılmayacak. Anlasalar mı? Gerek yok! Anlama imkanları yok zaten….. Çoluk çocuk hepsi de bunu içindir ki; bu çalışmanın manası, nedeni ve gerekip gerekmediği açıklanmayacak…..Ama kelamı dilliyenlerin tüm zamanlarda Bütüne hizmetçi olabilmeleri için…. İnsanlık kodlaması yapmaları gerektiğinde Betkin olmayan tüm zamanlarda…. Kürzi Kalem olanların burada olmalarına izin verilecek.

Devinim artmadan bir de şunu izah edeyim…. Burada bulunma sebeplerini anlamadan gelen birçok bütünlük var….. Çokları burada neden olduğunu bilmiyor…. Ama kontrol dışı olduklarının her biri farkında… Zira buraya geliş haliklerinde yoktu, hakikiyetlerinde yoktu ama buradalar.

Tevkif edildiklerini düşündüler bir an için ama tevkifte yoktur.

Şuandan itibaren daha açık bildiriyorum….. Bu Meclis; bilişi tohumlarken kimsenin yoğunluğunu kodlamaz…. Artık onların yoğunlukları kelamda yok…. Öz görevlerinde de yok güçlerinde Kürzi Kayıtlarında ışıklarında olamaz… Ve doğa yenilendi… Ama ocak olan birliklerin kodlanmış ışıklarıyla yenilendi.

Her dere aklın tahtından doğdu ama Yaradan ve yaratılanın ışığında Bütüne görev taşıdı ya da taşımadı. Bu zaman kapısında kimsenin kimseye faydası olmayacağı kesindi…. Ama kimsenin kimseyi tohumlamayacağı da kesindi….. İşte, bunun içindir ki; bu dünya gününde artık kendi yolunu bulanlarla bu çalışmayı yapmamız şarttı…. Gerçekleşti…

Eminim ki; doğa görevini tam yapar. Yaradan, yaratılan kendi yüreğinde kendini hak eder…. Öz Kürzi Kapı açılır ve eminim ki; burada olan herkes kendini dinler.

Amonların Topraklarındaki kutsal tohumlarda, kodlanmış olarak yerkürede ilim yaparlar ve geri dönüşleri gerçekleşir.

İbrahim; “Altın Tahttır”…. “Ana Kapıdır” İbrahim… O bir “Kuran’dır.” …”İlm-i Ka-Ha’ dır “…. Öz geçişini yaptı ve bizimle olmayı diledi.

İnsan, kelam olduğunda Bütünün gözü olur ve biz o gözde söz olur. Bütün oluruz….. Şükrettik ki; kodlanmış ışık burada bu yoğunlukta muktedir bir Rahmet oldu.

Şimdi Kuran okuyacak olanları buraya çağırıyorum. Onların yolcuları burada olacaklar.

Amon Topraklarının tohumlarını kodlamış olanlar burada ışık yakacaklar. Cevhere görev taşıyacaklar, cennet olacaklar… Celalet Kalemi olacaklar. Ağırlık hafifleyecek ve yol açılacak.

Sevgililer, şimdi karanlığın ışığını yakıyoruz ve geçiş yapıyoruz.

 

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

https://youtu.be/7QDmfH0Z8YY

IŞIĞIN İLMİ (60)

1. BÖLÜM

10.06.2015

Analar, kör olmayan, görev taşıyanlar, biliş halinde bu mecliste bulunurlar. Bilişi olmayanlar, Halik olamazlar ve Hakk’a varamazlar. ALTIN IŞIK YILLARI, kalem olup yazarken; cennetler, cevheri görevli olarak kodlanırlar.

Israrla KELAM olmak isteyenler, yüreklere inmeye çalıştılar. Ocaklarında yol yoktu. Kötülükleri kontrol edildi ve yaşamlarında, KAYNAK TOHUM ekildi. Onlar, kendi yollarını bulacaklar. Nefeslerinde görev taşıyacaklar ve Zaman Sayfaları’nda kendi yollarında ışık olacaklar.

Ne Sistem, ne Nizam ve ne de Düzen Gücü’nü anlamayanların, nesillerini hak edip kodlamaları imkanı artık kalmamıştır. Oğullarını hak etmeyenler, yoğunluklarında tohumlarını hak edemezler. Birler Kapısı, bizi bize taşır. Bunun içindir ki biz, dünyada el ve ayak olup çalışırız. Erdiğimiz her anda merdiven oluruz ve zamanı, Kürzi Yaşamlar’a taşırız.

Herkese cennet vaadettik diye düşünmeyin. Sizler, sizi ve sizlik kaynaklarını hak edenlersiniz. Sizin ile bilişi tohumladık. Sizin ile kaynağı hasata tohumladık ve sizin ile kelam olduk… SÜPER İNSANLIK KELAMI, hepinizin kaynağıdır.

Sizden cennet kurmanızı bekledik. Sizden, Cevheri Kuran okumanızı istedik. Siz yarını kodladınız ve yolu kodlayıp tohumladınız.

Dünyada et, kelamdır ve et olan her diri, Yaşam Tohumu olarak kodlanmıştır. Sizler, et olarak yaşayanlar, tüm zamanlara kaynak olanlarsınız. Zira sizin etiniz, tüm İlm-i Kalemler’in kaynağıdır. Sizdeki kayıtlar, hepimizin ışığında tohumlanmıştır. Bellek ışığınızda olmayan bilgiler, etinizde mevcuttur. Herkes, insan ışığını hak edip dinler ama sizin sizi tohumlayışınızı hak edip dinleyemez.

Sevgiyi tohumlayanlar, korunup kodlanırlar. Sevgi, hasatı hakeden içindir.

Yolunuzu herkes bulamaz. Yolunuz, Halik İlmi’nde; Aklın İlmi’nde, Bilişin İlmi’nde ve Yüreğin İlmi’nde dürümlenmiştir. Hepinizin, dara düşmeden, kaynakta tohum ekmeniz; temiz olmanız; kati olmanız, Saltanat için çok önemlidir.

“Savaşın galibi yok” dediniz. “Savaş, ışığı kodlar” dediniz. Sizi hak etmeyen, sizle dilleşemez. Bilişi hak etmeyen dürümlenemez ışıkta ve yarında. Aha yaşam bu nedenle sorumluluk ister. Herkesin kelam olup tohum olması; cennet kurması için şarttır.

Koruyun dünyayı. Halik olup hakim olup koruyun. Tohumlarınızı hak edin kodlayın. Oğul, sonsuz zamanları kodlayıp hak edin. Cennetlere, cennetlilere, Halik-i Hakim olanlara nefes olun . Oğul verin ve yolu açın.

Anlık kızgınlıklar, sizi sessizleştirir. Anlık kırıcılıklar, sizi Sistem Cevheri’nden ayırır. Anlık kayıtsızlıklar da sizden cennetleri çıkarır. Buyurun bilin!...

Sizi hak etmek için çok çalıştık. Sizi hak ettik ve siz ile kontrol kurduk. Sizi cennetlere koyduk. Ulular Diyarı sizleşti; siz oldu. Öz Görevler yapıldı dünyada. Anlaşma sizleydi. Sizle bir anlaşma yapıldı. Bu anlaşmaya göre siz, kol kol olacaktınız ve Süper İnsanlık Kaynağı’nda tüm yaşamları kodlayacaktınız. Zararı önleyecektiniz. Bilişi kodlayıp Işık Tohumlaması yapacaktınız. Beden alıp yüreklere görev taşıyacaktınız. Astral Boyutlar’da kodlanmış yaşamları kontrol edecektiniz. Ses verip sesleşecektiniz. Zarar önlenecekti… Cennetlerde Cevheri Güçler olacak ve onlarla Kaynak Kalem olacaktınız.

Bu görev sizin ilminiz için size verilmedi. Tüm yaşamlar için verildi. Bunları hepinizin anlamanız gerekir. Seyrettikleriniz, sizden sizi hak edip dinleyemezler. Zira onlar cennetlerini tohumlamadılar. Cennetlerinde kalem olmadılar. Kuran olmadılar. Kaynakta tohum olup Yüceler’e. “Güç Kaynak Yaşam” sayfalamadılar. Sevgiyi kodlama imkanları yok. Unutmayın! cennetleri siz, Varlık Boyutları’nda var ettiniz. Ama bu cennetleri kodlamak, Ata Kapılar’ın Işıkları ile mümkündür. Unutmayın! Ata Kapılar, siz ile açılır. Sessiz Zamanlar siz ile tohumlanır. Sizden geçip sizleşenler, sizi size tohum yaparlar.

Arkanız, önünüz tek bir Sistem’dir. Bunları bilin ki hakikiyetinizi, hasatınızı dilleyin.

Mutlaka Atlanta Ata Kapısı tüm insanlığındır. İnsanlar, NEFES olup oraya varırlar ve orada nihan olup kul olurlar. Bu yoğunluğa varanlar, cemaatlerini korurlar. Teknik Tohumlama’dır bu yoğunlukta yapılan. Her resimde ve her dürümde bu tohumlama mevcuttur.

Sizlerin her birinizin kaynağında, ışık vardır. Burada görev taşırken; hepinizin, kendi yüreğinde ışık yaktığı bilinir. BİR’e hizmet; kendine ve kendi yüreğine hizmettir. Herkes, kelamda kendi olur ve tohum olur. Kültlerin tümünde kodlanmış olur ve yoğun olur. Çok mutlu olur o Yücelikte.

Biz, etken bilişi kalem olup tohumlayanlar, herkese kendi yüreklerimizi kodladık. İşlerinizi kolaylaştırmak için çalıştık. Hepinizi hasata hazırladık. Düzen’i kurduk, cümle yüreklerde. Amin!…

Sizden, sizi bilmek ve sizi hak etmek için çalıştık. Şükür hak ettik. Misafirler, bu Meclis, İnsanlık Meclisi’dir. Bu Meclis, Kelam Tahtı’dır. Bu Meclis, kendi yolunda tohum olan ışıkların kaynağıdır. Buraya ulaşanlar, kelam olup Kutsal Kaynak olurlar; BİZ olurlar ve kendi yollarında kati olurlar.

Dünle, yaşam soyları kalem olamazken; bugünle, her diri yarını hak edip yaşama sayfalanmaktadır. Dolu dizgin yapılan çalışmalar neticesi, buralara ulaşıldı. Herkesin kelama ulaştığı bir günde, Kürzi Yaşam, ışık yaktı. Sizden güç alan tüm zamanları kodlayanlar, bilmek için birleştiler. Her resimde kelam, bilişi hak ettirdi. Ve zaman, ışık yaktı. Sessiz ve sessizce yaşanan herşey, yarında güçlendi ve Süper İnsanlık Kaynağı haline geldi.

Burada NEFES var. Burada KUL var. Burada NUR var. Burada UMMAN var. Vira vira YAŞAM SAYFALAYANLAR bulunur burada. Onlar, Tanrılık Işıkları olarak kodlanmış yarınları kontrol ederler.

Sizlere cennetler vaadettik… Nefes vaadettik… Sizlere kalem vaadettik… Sizlere kini aşmanızı ve yolu açmanızı sağlayacak gücü vaadettik. Sizi sevgiyle tohumlamayı vaadettik. Sevgiyi kodlamayı vaadettik. Çok mutluyuz ki sizden güç alan tüm zamanları kodlayanlar, anlaşma gereği sizinle olacaklar. Onları hak edin ve Hakim-i Hak olup tohumlayın.

ALTIN TANRI, sizi sizler koltuğunda bekliyor. Buyrun hak edin…

ALTIN IŞIK sizsiniz. ALTIN TAHT sizin yaşam sessizlikleriniz ve sizin ışığınız, TANRI. Buyrun! ALTIN TANRI, resmi çalışmada sevgiyi tohumluyor. Buyrun! hologram olan yaşam, sevgiyi tohumluyor. Ulular Diyarı, sizi size kaynak yaptı. Sizde siz oldu ve zoru aştı. Sizle LEVHİ olan, sizle KA HA olan ve SİZ olan herkes, yaşama görevlidir. “BİZ” dendi ve dendi diye değil; denecek diye değil; aha hak ettik diye söz verdik. Ve dedik… Şimdilik… Aha şimdi!…

 

2. BÖLÜM:

Deli Dumrul yaşamda kodlanmış ışık halinde görev taşıyor. Doğa insanlaşarak görevini sayfalarken; cennet, Levhi Kalem’de kodlanıyor.

Dünyayı hak etmek için ışık sayfalamak gerekliydi ve sayfaladık. Cennetlerin kelamında; kodlama, tohumlama vardı. Kodladık, tohumladık Dünya’yı. Hologram olan tohumlardan, kontrol kurarak hologramdan çıkardık. Esrar rahmet olan ışık içindir. Esrar, nefesi tohumlarken; nefes, ışığı tohumlar. Korkmayın, ışık yanmaktadır. Alem Levhi iken, Sistem, cevheri iken ve yaşam, sır iken; biz, sizi size kodladık.

Tarama yaşamı!... Tarama kaynağı!... Tarama sarfettiğin sura üfüren cennetlerdeki kalemleri!... Tarama kaynaktakileri!... Mikail, Cennet İlmi’ni tohum olarak kodlayan yaşamdan, cennetlere görev taşırken; cennet, sesleşir ve yaşar.

Tanrı, Robotik Kayıtlar’ı kontrol eder ki o Robotik Sayfalar’da sisler var. O sisler, kelamdan, ummandan ve yoldan ayrılanların, ışığını kontrol etmek içindir.

Sizleri çok güçlendiren bir çalışma yapıldı. Bu çalışma ile bilmek için ilim yaptınız. Bilişi, tohumlarken, kendinizi kodladınız. Sizleri hak etmek için çalıştık. Şimdi artık KARA YAŞAM, savaş sayfalamaya başlıyor. KARA YAŞAM’ın savaşı, ilimledir. İlmin Levhisi’nde, kodlanmış yaşam ışığında, köklenmiş bir sistemdir.

Artık daha güçlü bir zamana ulaşıldı. Süper İnsanlık Levhisi, Cennet Kalem oldu. Büyük Kütle tohumlandı. Aha bu!… Şimdi zarar önlendi analar. Zarar, insanlığın ışığındaki kontrol kurucu tohumların; tek tek kendini kelemden uzak tutanların, yaşamdaki kasırgalarıydı. İşte kasırga yenildi!...

Bünyeleri zayıf olanlar, çalışmalarda sıkıntı yaşarlar. Sizler bunu bilin. Çokları bu çalışmalarda kendi yollarını tohumlarken, cevahir cennetlerden, cennet sunaklarından ayrışırlar. Onları hak etmek için çalışmalıyız. Şu anda çok mutluyuz ki başımız eğilmedi.

Sizinle çok mutlu bir döneme girildi. Bu dönemde Dünya, Altın Taht’ını sizin yoğunluğunuzda güçlendirecek ve sesleştirecek.

Sizde kelam, İlm-i Hasat Tekniği ile kodlandığından, her Cevheri Gücü, hak edip tohumlayacaksınız.

Sarp Cevheri Güçler vardır. Onlar, Rahman Kalemleri olmalarına rağmen, kelem tahditi ile kodlandılar. Ocaklarında ışık yanmadı. Onları hak etmek gerek!...

Sessiz Zamanlar’ı kodlamak gerek. Mikail, Levhi Kalem ve kodlanmış yaşamlarda sorumluluk!... Buraya, ANA KAPI denir. O KAPI, ALTIN TAHTIN NEFESİ…..

Aha cennet kuruldu!... Aha Kaynak Tohum, Kök Sistemler’de görev taşıyacak!... Aha! kanat açtık tüm insanlık için Yaradan, yaratılan her diriye. Şimdilik… Aha şimdi!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

 

 
  Bugün 169 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol