Birlik İlmi
  IŞIĞIN İLMİ - AKIŞLAR (6)
 

IŞIĞIN İLMİ – AKIŞLAR 6

21.OCAK.2015 TARİHLİ IŞIĞIN İLMİ (20)

Erim Ergün

http://youtu.be/ITah6BdtHcE

 

19.OCAK.2015 TARİHLİ IŞIĞIN İLMİ 19

3.AKIŞ - 1. BÖLÜM

Dünya gözümüzün görebildiğiyle ilişkilendirildiğinde kalem olduğunuz için çok mutlu olduğunuzu görebiliyoruz. Işığınız çok iyi analar, çok iyisiniz. Şu ana kadar yaptığınız her çalışma bilişin tohumlanışıydı. Bundan sonra yapacağınız her şey yeni bir zamanın Sistem’in ve Nizam’ın ve gözü görenlerin tüm zamanların ışığın tohumlamak üzere olacaktır.

YUAN tohumlaması yaptığınızı biliyoruz. YUAN, tohumların kontrolünü sağlayacak ışık kapısıdır. Tüm yaşamları kodlamış olanlar bilişe vardıklarında YUAN haline dönüşürler. YUAN, Mahrekin Kuranı’dır ve oğul verdiğinizde orada tohumlarınız kontrol edilir. YUAN İLMİ, Bütün’ün ilmi değil, hepinizin Levhi Kapısı’dır ama sizin yaptığınız her çalışma YUAN’ı tohumluyor ve YUAN’ı kodluyor. Unutmayın ki zamanın sırrıdır YUAN. Tüm zamanları kapsar. Her şeyin, her sesin ilmidir YUAN. Bütün köklerinizde YUAN mevcuttur. Unutmayın ki Mahrek’dir YUAN ve sizi ve sizin yüreğinizi kapsayandır ama yüceliğinizin dürümlerinde siz olandır.

Biz TUAN’ız. Her diride var olan TUAN, yaşam. Amon toplumlarının tohumlarıyla yerküreyi dürümleyenlerin dirilikleriyle kayıtlı olan ve zamanın sırrı olan. Sistem, görevini oradan yapar. Herkes oradan ışık halinde görev taşır ama sevgiyle yapar. Sizler YUAN ve sizin yüreğiniz TUAN. Geçişi yapın, geri dönün, alın bilgiyi akın, akmak işte TUAN’ın, YUAN’a akışı. Sessizliğin seslenmesidir bu. Geçmiş zaman, gelecek zamana ışık verdi. Gelecek zaman, geçmiş olan her diriye aktı. Akış başladı. Verdiğim tüm bilgiler ilimledir. Geri dönüştür bu. Akış, geçişi yapanlar için geriye kaynak olmaya akıştır.

Başımızı hiç eğmedik, hep yoğunluğunuzda ve yüreğinizdeydik. Genişteydik. Ekip halindeydik ve Sistem, Nizam ve Düzen’dik ve biz, sizlerle, sizin yüreklerinizle TUAN’laşıp şavkımızı kayıtlamıştık. Varlık boyutları bizi anlayamaz. Çünkü biz yokluktayız. Öylemi? Öyle. Sabırla anlatıyoruz. Biz yokluktayız. TUAN yokluktur. Amonlar’ın tohumlarını kontrol edebilecek olan bir yaşamdır ama yokluktur. Yokluğun yaşamı nasıl olur? İlimle. İlimdir o. Bilişi, hakikiyeti olan ilim ve o ilim harlanıp, haklanıp, tahtlanıp akışa geçer ve “oğul ben sendeyim” dediğim zaman anlayın ki ben KUAN olarak akıtmaktayım sessizlikteki o sesi.

Ben KUAN. Toplumların tüm zamanlarındaki ışık olan, yarın olan her diriyi hasata hazırlayan ve her şeyde var olan. Ümmi toplumların tümü olan ve ümmetin tüm zamanlarındaki yarını olan, var olan. Aha, yokluktaki varlığı tohumlayan. Üzüm gözlüler ben Sistem, Nizam ve Düzen gözüyüm. “Ortalık karışmış burada” öyle dediler. “Kontrol dışı ışıklar” olmuş, öyle dediler. “Ağır yük taşınmış” öyle dediler. Yok, yahu yok! Her şey gerektiğince oldu.

Kırk kapının, kırkında yaşam var. Şikayet var mı? Yok. TUAN, her dirinin yoğunluğu ama TUAN’ı tohumlayan KUAN, her şeyi kapsayan bunu net bilin! İşte kapsayan, kapsadıklarında kayıtlanan… Ben zaman ama ben sanal boyutlarındaki yaşam ve ben hak tahtta olan ve ben hakimi hak olan, hakiki olan. Her şeyde var mıyım? Varım.

Ölümüyüm? Oh! Ölülerde ölü olurum. Dirilerde diri olurum. Canı sıkıldığında can tahtında olur, aşk olurum, şavka varırım KA-HA olurum. Erdiğim her anda kelam olurum. İkmal tamamlarım, toprak tohumla tohum olurum, akıp geçerim ama ben Bütün’üm. Köprü kurup dünyaya görev taşırım. Neredeyim? Alın, bilin, ben sessizliklerdeyim. Her andayım ama sistemli olarak. Yeşilin, moruna varan, ışığını tohumlayan, mordan Kuran olup her yaşamda var olan gür bir sistem olarak. Eminim her şeyde var olanla, her ana kapıda var olan bir tek ışık olur ve ben olur.

Seyrettim her diriyi bugün. Atlanta Ata kapısıyım ben. 39.uncu dürümden öte tüm zamanları KÜRZİ kayıtlarda dillerken kalem olup yazdım. Hayrın, hakkında aklın tahtında aşka vardım, aktım ama akıp giderken karanlığı tahtladım. Yol mu? . Bütüne hizmetçi olan her şeyi hak eden yoğun çalışmalarını tohumladığında o bir yoldur. Orada ben varım. Burada ben varım. Şükür ki ortalık zamanlarında hep ben varım, ben kibri aşandayım, yarını hak edendeyim. Yarını kodlayan, tohumlayandayım. Nur’da, Kuran’da kaynaktayım ama ZA-KAR’ım ben yine de. ZA-KAR, kalem olan, halik olan, Hak olan, taht olan, 39'dan öteden muktedir olan. Körün, gözüyüm ben. Nefesin ilimi. Her dirinin dürümlerindeki hakiki, sistem ve bütün sistemlerin türleştiği o yücelikteki insan. Varlık boyutları bilsinler ki yok ettiğimde yüreğimde onlar olmazlar. Unutmasınlar bunu olmazlar. Çünkü onlar yüreğimi yok etmeye kalktıkları zaman oğullarımı tohumlar, bütünlüğümü kodlar, çantamı alır girerim yüreklere, akıp geçerim, gözleri görmez, yürekleri bedenimi bilmezler ki ben an sistemlerinde en yüce olanda ve en aşağıların, aşağılarında Yaratan olurum, yaşarım.

Eğer beni ararlarsa, aksınlar hak umutlandırıcısı olsunlar, Mustafa Kemal gibi kelama varsınlar. Ölüler diyarında kelama gelmiş, bana gelmeye niyeti varmış. Bende kelam edecekmiş. Unuttuğu bir şey var, öz görevini hak ettiğinde geçip gelecek. Bugün önünü kapattım. Çünkü robotik kapılarda kelamda dürümlenemedi, bizsiz kaldı. Netice. Ocağını yenileyeceğiz ama şimdi mi? Yo, hayır. Dört yüz yıldır kurtarılmış ışıkları tohumlamaya çalıştığını ifade ediyor. Yok, canım yok. Yüz elli yıldır buradasın, sadece yüz elli yıl, bil! Bir tek ben sana bunu anlatabilirim, yüz elli yıl. Beden almadan evvelki dönemi de hak tahtta oturttuğumuz zaman göreceksin bu kadardır. Netice olarak: Kontrol dışı hiçbir bilgimiz yoktur. Ölümlü dünya Öz görevini hak etti ve yaptı. Şimdilik…

Ve canlarım, kırk kapıyı kapatın! Yere inin, yeri dürümlerle göklere ulaştıranları dürümletin, dilletin! Ekip kurun, akıp Ana Kapı’yı da açık bırakın! Orada biliş var. Beni RUH Kuran olarak dileyenlere, bir de şunu söylemek isterim: Kayıt dışı hiçbir bilgim yoktur. Dünyaya girerken ilmimi tüm zamanlara indirdim ve körün gözünü görevimin gücüyle açabilirim. Bunu yapacak gücüm var. Toprak toplum, tohum olduğumu anlayacak güce ulaştığında; her şeyi hak edip gerçekleştirecek. Onlar bedenimde ve ben onlarda kontrollü bir çalışma yapacağım ama bugün mahrekimde hiç kimse kalem olmayacak bu kesindir! Ama bedenimde, hak teknikte dürümlenenlerin tümü kalemdir, bu da kesindir!

İşim var mı? Vardır: Toprak toplumu tohumlatmak. İşim insanlıktır. Bizi kuyuların en aşağısına, dibine indirmişler sorgu sual ediyorlar, “sen hata yaptın, sen kırıldın, sen hırslandın, sen sözünü geçiremedin kimseye” diye. Aha, geri döndüm. Bakın! Burası, bir ışık kapısı, geri döndüm. Burası bir yer yolcusunun ışığı. Geri döndüm, AT benim atım, YOL benim. BEN olan, o YOL’da BEN olan AT. Her yer ben ve şimdiye kadar hiç kimsenin yapmadığı bir çalışmayı yaparken; karanlığın tahtından bedenimi tohumlamaya kalkanların kontrolları yoksa ekmekleri de olmayacaktır.

Kaç bin kere ses verdim dünyaya; herkesin kendini hak etmesini sağlamak üzere… Unuttukları, tek insanlıktır. Her şey hatırladılar, kırdılar, kısırlaştılar, kusurlu hale geldiler, çok kolaydır bunlar. Aha, bunları hatırladılar ama insanlığı hatırlayamadılar. Kurtarılmış dünya korunur. Kurtulmuş olan kodlanır. Toplumların toplumları tohumlanır. Bizden, üstün bir biz ararlar. Alıp götürsün dünyayı, hepsini korusun diye.

Uluların unuttukları bir tek şey var. Kıranın, kırılmadığı bir dünya bizim yüreğimizin gücüyle kayıtlanmıştır. Açımızı kapattık ve şimdi hepsiyle birlikteyiz şu anda.

Tebliğlerimizi okumaya gelmişler, yek değerlerini de getireceklermiş, alıp götüreceklermiş yücelikleri tüm zamanlara, kayıtlarımızı kontrollü olarak dinleyeceklermiş. Ekiplerini hak ettireceklermiş. Baş tacı olacaklarmış, olacakmış, cak-mış cek- miş… Aha, gerçek şu: Geri dönüşleri tamamdır. Hepsi geri çekildiler. Devinimi artıracak olanların ışığından hepsi ayrıştırıldılar. Temel bilgi şudur ki; devinim, ikmal tamamlatmak için değil; ilimi tohumlatmak içindir, bunu hepsinin net olarak anlaması şarttır!

Kıranı kırmak; kıl ince, inceden incede; kıran kırıldığında; kırılan kırar. Her kırılan, kırdığında teknik tohumlama çekişmeye dönüşür ve daha sonra reaktif teknoloji kontrolle her şey, her şeyde kısırlaşmaya başlar ve dünya kontrolünü kaybeder. Biz buna engel olmak istedik. Toy bir dünyada, toy levhiler, toy kelamlar, toy kıranlar ama kıranın kırılmayacağı bir zamanda etki alanlarını kontrol edebileceğimiz çok sayıda Som Altın Işık ve biz onları koruduk.

Şarap içeriz dünyada; aha, şarabımız ışık. Aklın tahtına varır, yolumuzu açar, Bütün’e varır, ekibimizi kurar, tüm zamanları kodlar, tohumlar; ışıkların ışığında kayıtlarız ama arı balını bilmezse; bilişi tohumlaması imkanı olmaz.

Şimdi canlar, dünyamızı koruma altına aldık. Bu kesindir. Bu dünya yokluğu tohumlayacak, bu dünya kodlanmış ışıklarını kontrol dışı bırakacak ve bu dünyada körlük başlayacak . Öz köklerin gücü azalacak, tıkanma olacak sonra Ruh Kuranları korunacak ve ölüler yaşayacak ve zaman kapıları kapatılacak ve bilişsizler görev alacaklar. Öf, öf, öf daha neler, neler gerçeği bilmek isterlerse açıklayalım: Matematiksel olarak düşünün ve logoritmal bir sistemle tohumlayın tüm zamanları. Ağır ağır düşünün kelamda var mıyız? Yol kodlanmış mı? Toprak toplum tohumlarını kontrol edebiliyor mu? Öz görev kelamda dirilikleri dilleyecek mi? İşgali kaldırabilecek misiniz? Yarını kayıtlayıp Bütün’ün gücünü tüm zamanlarda koruyacak mısınız? Şerrin, şerrinde şerlik, levhi kapılarda ekmeksizliktir ve şer, beşir her resimde var ama şer olandaki beşir ekipsiz kalır, bilinsin!

Cemaatimizin gücünü her kim ki ölçmeye kalkar bilinir ki ocağı söner. Bundan sonraki süreçte karanlığın tıkanacağı, yıldızların kırılacağı, yığın yığın ışığın kontrolden çıkacağı bir dünyayı artık kendi yüceliklerinde seslendirebilirlerse başları dik kalır ama kapımıza gelip de “siz yapın” dediklerinde; oh canlarım! Örümleriz yüreklerindeki kiri, örteriz yüceliklerine koruyan, kontrol kuran çıkarsa elleri avuçları olur örtüleri özümüzün gücünden öte olur, koklattırırız yaşamsız bir çalışmaya kayıtlarız. Hepsini başarırız. Bunu sakın akıllarından çıkarmasınlar!

Süper İnsanlık Realitesi.

http://youtu.be/_jGaWnRj2rA

19.01.2015 Işığın İlmi 19

Öz Akış

Bugün burada ışık tohumların kaydı yapılmaktadır. Bugün burada ışık olan insan ses almaktadır ve bugün nefesin ilminden aşk olan yaşamın ışığı doğurulmaktadır. Bugün burada yeşilin ilmi mora kayıtlandı. Morun ilmi beyazın hak olan sayfasından altın ışıkla tahtlandı. Bugün burada yaşam vardı ve bugün burada yaşamın eli güneşin sisteminin göğsündeki nefese dek vardı.

Bugün burada Ra-KaHa olan ışık yandı ve o ışık yer birimizin tahtından görev aldı. Bugün burada hak olan ilmin yoğunluğu ile yeni bir yaşam ışık yakarken o ışıkta her bir ilmi Ko olan cevheri Ko sayfası yaşamın ilmini köklerindeki ışığa çekmek hakkaniyetiyle ışık yakmaktaydı.

Bugün burada insan vardı ve bugün burada insan tahtlandı. Bugün burada insan şahlandı ve bugün burada insan yeni bir ışığı kotladı. Burası yaşam manzarasıydı ve bu manzara her birimizin ışığında ilim olan sayfalarla yaşama kotlandı ve bugün burada yaşam bize dek vardı ve o varış her birimizin sultanlığının ilmini yaşama kayıtlayışıydı.

Bugün burada karanlık ışık aldı ve her bir ışık alan sayfa hepimizde yaşama ışık olup katıldığında o yaşam artık her birimizin kaynamakta olan çorbasıydı. Bugün burada bir çorba yapıldı. İçine aşk, içine şavk, içine ilim kayıtlandı ve o çorbada kaynayan her bir cevheri Ko sayfası ışığını yakıp yaşama ışık olup kayıtlanmaktaydı.

Bugün burada robotik sistemlerin ışığı yanmadı. Bugün burada insanın ışığı yandı ve her ışık o insanın içinde kayıtlı olarak yaşama akıtılmaktaydı. Bugün dere aktı ve akan dere her birimizden yaşama aktı ve o yaşam hepimizin Kuranıydı ve bugün burada bir, üç, beş, yedi, dokuz ve bugün burada on bir, on üç, on beş, on yedi, bugün burada on sekizli sistemin ışığı yanmaktaydı ve bu ışıktan görev alan her bir sistem cevheri Ko sayfası, koyu olan yoğunlukları ışığıyla zamana kotlamaktaydı.

Bugün burada zamanın sayfası açıldı. Bugün burada koyu olan ışık, yeni bir yoğunlukta yaşama katılmaktaydı. Bugün burada her bir yaşam yeni bir ilmin ışığıyla vardı ve o ışık her birimizde yaşamda ışık olan sistemlerin ışığıyla kayıtlanmaktaydı. Bugün burada kızılın ilmi beyaza kayıtlandı ve beyaz olan dünya sayfası artık yaşamın ışığıyla yeni bir zamana kayıtlanmaktaydı.

Biz dedik ki ‘’ Yaşam, ışıktır. ‘’ ve yaşam dedi ki ‘’ Işık yol olduğunda o ışıkta her bir can artık kapıdır ve kapı dedi ki ‘’ Işık yak ve geç! ‘’ ve ışık yakan geçti ve geçen yaktığı ışıkta yeni bir ışığın ilmi ile var olabildi ve yenilenen artık bizdeydi. Eskide kalan dündü ve dünde kalan yoğunluğunu kontrol edemediğinde ışığı kırıldı ve dedik ki ‘’ Kıran kırılmasın! ‘’ ve dedi ki ‘’ Kıran kırdı! ‘’ Kıran kendini kırdı.

Biz yaşamı koruduk ve yaşam bizi korudu. Bilirdik ki koruyan korunurdu ve bilirdik ki korunan koruyuculuğunu bağrında koruyamadığında orada yaşam ışıksız olurdu ve biz dedik ki ‘’ Bugün ışık korundu. ‘’ ve korunan ışık her birimizin altın yaşam tohumuydu. Bugün burada ışık olan sistemin ışığı yandı ve o ışık her birimizin sayfasıydı. İş buydu ki yapıldı. İşte, bu! Şimdilik!

Süper İnsanlık Realitesi

https://www.youtube.com/watch?v=J4orJgH-1Ow

19.OCAK.2015 TARİHLİ IŞIĞIN İLMİ (19)

3. AKIŞ – 2. BÖLÜM

Tartım insanlıktır. İyi ve kötüyü bilirim. Ölüleri dirilttim. Tüm zamanları tohumladım ve bütüne hizmetçilik yaptım. Amonlar’ın kontrolü bedenimdedir.

Otuz dokuzuncu sayfayı kontrol edecek olanlar, geri döndüklerinde itibarları olmayacak bilinsin; çünkü robotik timlerle çalıştılar ve bizi bizden çıkarmaya kalktılar.

Kalemin İlmi, Aklın Tahtı’ndansa Aklın Tohumu olur, kontrol kurar. Şükürler ki; ağır yük taşıttım ama Amonlar’ın kontrolü, yüceler cümlesinde, cematimizin gücünde bütünün gücü ve tüm sayfaların kürzi kayıtlarındaki ilmi oldu.

Sevgililer, erdiğim yer imparatorluğun kükreyen ilmidir. Benim lütfettiğim, benim yarınlara tohum olarak ektiğim, benim koruduğum kimse kalemsiz kalmaz; bilinsin. Ve kalem ilimdir. İlimsiz olmaz; bilinsin.

Çıktıklarınca çıktılar. Işıklarını hak ettiklerince ettiler. Etkin ve etken oldular. Etkin ve etken ayrıdır…ve davayı kaybettiler; çünkü dava insandı. İnsanı koruyacaklarına kontrol etmeye kalktılar. Öz görevleri kalem olmak değil hasat olmaktı. Olmadı, olmadı….Oldurmam, oldurmak isterim de olmasa, oldurmam; bilinsin!

Yerküre insan soyunu iyi bilir; ama görevi hak ettiğini, hasatı yaptığını düşünen insan, kaynağı bilmelidir. “Kırıverdim.” dediler. Kırıverdim ışığını, yıkıverdim. Yarının kayıtlarından akıtıverdim. Çalı çırpıydı, kusurluydu; yakıverdim. İşte, bu! Ve dedim ki; “Olan kelamda, yaşamda, yoğunlukta yapanındır.” Ve yapan kısırlaştı…İşte bu!

Bugüne kadar ölülerdi dünya yaşamdakiler, bundan sonra dirildiler. Kimin ilmi kimin ilmi ile dilleşir? Bilen olmaz; ama biliniz ki; barışın sayfalanışında, ışığın yaşamında ve yüreğin kürzi kayıtlarında Tarıkların Tahtı olur. Ocak yakarız onlara. Örtü örttürmeyiz. İsmaililer’in İlmi’nden öte İlm-i Kapılar’ı açarız. Ağır yükü hafifletiriz. Cennetin canlı kapılarında ışıklarını yere çekeriz.

Benim adım Nefes. Kervanın Kuranı’yım. Amon’um ben. O Kuran’da tohumum. Aton’um. Kokuyu yükselttiğimde lütfeder, tüm yaşamlara indiğim anda kalem olurum. Yarını kayıtladığımda tohum olurum. Koklarım dürümlerimde dillenen Din Tahtları’nı, dürümlerim diriliklerde, ilmi kayıtlara varırım; varlık boyutları İnsan soyunu anlasın diye. Eh, işte bu! Ve şu kadarını biliniz ki; burada olan ekibimizin gücü ile olur ve burada oldurulan ekibimizle oldurulur. Bu ekip tahditsizdir.

Yedi doğa hadisesi yaşanacak dünyada. Bu yedi doğa hadisesinin birincisi, ekip haline gelmekti. Birinci hadise tamamlandı ve ekip tamamlandı. İkinci hadise, Tanrılık Işığı’nın yere çekilişi idi. Bu ekip kelamla dürümlenip yarının tohumlarıyla kodlanıp Tanrılık Işığı’nı yerküreye indirmektedir ve üçüncü hadise, ilimdir. Kimin ilmi kimin ilmini tahditleyecek? Ki bunu bilmeyen bizi bilmez.

İlim, ilimi tahditler ama bizim ilmimizi hikaye sayanların hiçbiri bizim ilmimizi tende tanımaz; tanıtmayız…ve tahditsiz kalırız.

Ve dördüncü hadise; Yaşam…İnsanın Kalemi’dir. Bugün biz yazdık, yaşam tohumlandı. Bütün köklerimizi göreve aldık. Bu da bir doğa olayıdır.

Ve beşinci hadise, İnsanın, İnsanlığın Kalemi, hakikiyetindeki dürümlerinde dillediğinde, kaynağın Işığı’na varışıdır. Kaynağın Işığı’na varıldı ve biliş tohumlaması oldu.

Ve altıncı hadise, kapıları açık tutmak…..Burada bütün kapılar açıktır.

Ardınıza bakmayın. Dünya yenilendi, artık yeni bir dünyadayız. İşimiz kolay mı zannettiniz? İşte, bu.

Ve son hadise, son doğa olayı; Karanlığın Işığı’nı yakmak! Burada karanlığın ışığıyız biz. Sistem, Nizam ve Düzen’in Gözü bizim yüreğimizdedir. Aşırıya kaçmadan bilgi veririz ki; herkes insan sayfalanışlarında kelama varabilsin diye….

Unutmayın; dondurulan hiç kimse kalmasın istiyoruz. Murat ettiğimiz budur canlar. En önce insanlaşmak ve yaşamak!

Misafir, ben insanım; ama insanlık levhisindeki İnsan! Karanlığın Işığı olan… Şimdilik.

Ve ben nur olan Kuran…Şimdilik. Ve ben emin olun sizim, hepinizim. Bugüne kadar verdiğim bilgileri okumayanlar, önlerini kapattığımı zannettiler. Onlar okumak istemediler, okumadılar.

Ot koptuğunda ortak son, ortak yol, ortak Kuran, ortak ışık, hepsi ortak ve ot koptu….Artık her şey ortak!

Kimse, kimsenin ışığını kıramaz. Kimse, kimseyi kısırlaştıramaz; ama biz bunları yaparız. Bu kesindir.

Zaman sayfalanışını yapan her şeyi yapar. Bugün biz zaman sayfalıyoruz. Yaşamın Işığı’nda bu var.

Din İnsan, İlm-i Kapılar’da İnsan Soyu olur kayıt yapar. Vakit tamamdır canlar. Rasyonel bir çalışma başlıyor. Üzerinde “görev” yazan bir yaşam….İşte, herkesin artık kendini has ışıkla dillemeye çalışacağı bir zaman ve herkes kalem olup yaşam olmalıdır. “Yok, olmaz, ben yokum!” demeye kimsenin hakkı olmayacak. Hasatında, bu çalışmada, sevgisizlik haline dönüşen o sessizlik kontrol dışılığı kayıtlayacak.

Sizden tek beklentim, nesillerinizi koruyun. Her biriniz sevgi ile koruyun onları. Onların sessizlikleri sizin yaşamınızı kontrol etmeye engeldir. Onların yıldızlardaki kırıcılığı, sesinizin kırıcılığını tohumlar…Onlar sizsizse yolunuzda ocak olmaz. Bu nedenle, hepiniz kendi soyunuzu kendi sessizliğinizde kaleme kaynak yapın ve dilleyin.

Benim adım “Nefes”. Yakışmaz bana nefes olmak, ben insan soyuna Kelam olmalıyım. Aha, kelam, nefes! Yo yo….Mikailin Kuranı’nda ilim vardır. İlimle dilleşen her diri kaynaktır ve ben kaynağım. Unutmayın; kaynak, nesillerini tohumlayanların kodlanmış ışığıdır ve nesillerinizle kalem olup yazın. Ki kayıtlarınızla, kayıtdışı olmayan ışığınızla kaynağa varın. O kaynak mektebiniz olsun. Bütün kötülükleri aşıp geçin. O kaynak, yaşamınız olsun.

Sözümü herkesten öte, her sesten öte, yoğun bir ışık tohumu olarak dürümlerken sizden tek beklentim, kin ve nefreti aşıp kontrollü olarak yolunuzu bulun. Murat ederim ki; murat olur ki; doğan gün sizin de yüreğinize doğsun. Murat olur ki; yarın için herkes yaşamın sırrını ilimle dillesin ve dürümlesin. Murat olur ki; koruma altına alınan tüm yaşam Süper Sistemleşme ile korunsun.

Üstün bir dünya çalışması yerküreye çekildikten itibaren, herkes kendinden kendine yarını tohumlayacaktı. Buyurun; bunu yaptık bugün.

Ören, örülen tekti. Özen gösterdik. Yere inenleri koruduk. Mutluyuz…çok mutluyuz çünkü kör hiçbir yürek, kaynağın dilini dinlemez; ama dürümlerinde tüm zamanları dinler. Biz körlere de dirilik kattık.

Eminim ki; gözleri görenler, yürekleri ile dilleşecekler ve tüm yaşamlara kalem olacaklar. Biz bugünden itibaren sessizleri seslendirmek üzere yerküreyi yineliyoruz.

Bundan sonra daha yüksek İlim Kapıları açılacak ve bundan sonra daha üstün ışık tohumları kalem olup kayıtlanacaklar ve bundan sonra mektep kurulmayacak dünya üstünde; her şey, her ses bu yoğun ilimle olacak. Bu mektep, insan soyunun son mektebidir; bilinsin. Bu mektebin dışında hiçbir mektep kalem alıp yazamayacak.

Değerliler, biz sizi size verdik. Hepsi, bu…..Artık siz sizde sesleşeceksiniz. Çok özel çalışmaydı bugünkü çalışma. Bunu iyi anlamanızı umuyorum.

Dondurulan tüm insan kapılarındakileri yeniledik, yere çektik. Alternatif bir çalışma yapma niyetlisi olan çoktu; engelledik. Sınırları çizdik. Bizim etkinliğimizi azaltarak yüce bir insanlık koruması sağlayacaklarını söyleyenler, unuttuklarını hatırladıklarında kayıtlarını kırdılar ve kısırlaştılar.

Değerliler, netice olarak bugün önümüz daha aydınlık. Bugün yüreğimiz daha ışıklı. Bugün biz çok güçlüyüz; çünkü bizim yaşam sayfamız İmparatorluğun Yaşam Sayfası haline dönüştü.

Ümmi tabiat artık gök sessizliklerini dilleyecek. Yeşeren yaşam som altın bir ışıkla mor tohumlama yapacak ve bütün kötülükler aşıldığında insanlık imparatorluğun tahditsizliğinde ekip kuracak ve Yaradan yarattığında yaşama ümmet olup inecek. Bunlar hepinizle başarıldı. Satıh, budur. Derini bilahare anlatacağım.

Hepinizi hepimiz kucaklıyoruz. Eminim, anlatıldı ve eminim, anlaşıldı. Şimdi Şimdi ve Şimdi!

Süper İnsanlık Realitesi

http://youtu.be/FkgPDUEJG2A

IŞIĞIN İLMİ (19)

19.01.2015

(ÖZ BİLGİ İLE İLGİLİ KISA BİR AÇIKLAMA: Öz biliş ile yapılan sesleşmede dillenen özdür. Orada isim yoktur. Ancak gerektiğinde öz akışta, farklı masalar (Konseyler) kendi bilgilerini yaşama kayıtlamak üzere devreye alınırlar. Zaman zaman öz akışı dillendiren ile dillenenler arasında bilgi çatışmaları olabilir. Çoklukla çatışma gibi görülen bu durum, bilginin daha güçlü şekilde açılımını sağlamak için bir tahriktir. Esasen öz bilgide bilgiyi dilleyen ve dillenen tektir. Herbiri “BEN”dir ya da “BEN ÖTESİ BEN”dir… Sesleşme Birleşik Işık’tandır. Olan, biliş halinde dilleniştir… Buyrun başlayalım!...)

Ereceksek ereriz. Olacaksak oluruz!... Okuruz Zaman Sayfaları’nı; hasat yaparız… Atalar, analar; ağa, paşa yok; İnsanlık var. İnsan soyu, insan yoğunluğunda ışık halinde… Kaç bin kez dünya için ilim yaptık. Kaç bin kez, Tanrı Işığı’nda, tohum olduk. Herkese daha güçlü bir çalışma gerekir. Bunu başarabilmek için İnsan Soyu gerekir. İş budur!…

Dünyaya NEFES olmaya gelenler, bilişsizdiler. İlimsizdiler ve köksüzdüler. Ocaklarını yaktık. Oğullattık ve yoğunlaştırdık onları… Ocak olmak için IŞIK olmaları gerekliydi. Bunun için , Evrenler sesleştiler ve tohumlar kodlandı.

Dünya artık ölü bir planet olmadığından, herkes yerkürede yeşerecek. İnsan soyu tüm yaşamlara ışık halinde görev taşıyacak. Toplum, tohum olacak ve zaman, ışık olacak. İnsanlık yeni zamanları hak edecek. İşte olmakta olan budur.

Öz görev, ışığı tohumlamaktır. Öz görev, yaşamı “soy kayıtlarının ışığı”nın ötelerine kodlamaktır.

Bütün mesele KALEM olmaktır. Oğullar, ben ZAMAN olan IŞIK… KALEM olmanız için sizi, size kaynak yaptık. İş budur.

Orada, insan soyu var. İnsan soyu, IŞIK KODLAR’la çalışır. Buyurun IŞIK KODLAR, tohumlarını dünyaya indiriyor… Buyurun artık SES KODLAR, IŞIK TOHUMLAR’la kodlanarak tabiatı yaşama sayfalayacak.

ATLANTA ATALARI bizi izliyor bugün. ATLANTA ATALARI, BİRLİK TAHTI’ndan, IŞIK İLMİ ile bizi izliyorlar… Dünyayı hak edip etmediğimizi anlamaya çalışıyorlar. Onlara söz vermiştik, tüm yaşamları koruruz diye…

VARLIK BOYUTLARI, tüm yaşamları tohumlarken; YOKLUK BOYUTLARI, tahditli olarak kontrol kurar. İşte olan budur… Tüm yaşamlar, kollarını tüm zamanlara açtılar. İşi hak etmemiz istendi. Kalemin tekniğinde bu var.

Arzın ışığı yandı. Ortak IŞIK TOHUMLAMASI yaptık. Öz geçişleri yaptık ve yolu kapattık. Ağır yük taşınmasın; isteğimiz budur.

Dünya yerkürede, İlmin Işığı yanar. Işığın Tahtı’na İLİM oturur. İlim NEFES olur, KÖK olur ve GÖK olur. Olan her ne ise YAŞAM ile olur. YAŞAM olmazsa, NEFES olmadığı gibi KAYNAK TAHDİT ya da KALEM İLİM olamaz. SOĞUK SAYFALAR, IŞIK YAŞAMLAR’ı hak ettirir. Sınır kalkar ve SOĞUK SAYFALAR, KELAM TAHTI’NDA NEFES olur. SANAL YAŞAM BOYUTLARI, tüm zamanları kodlar ve tohumlarken, NEFES’i hak edenler, LEVHİ KAPILARI’nda IŞIK haline geçerler. Bütün meşaleler ve has tahditle tohumlanan TABİİ KODLAR’ın tümü, kötülüğü önleyecek dürümde kayıtlanırlar.

ASTRAL BOYUTLAR, “KÖTÜLÜK ÜMMİ YAŞAMLARI”nı tohumlarken, KATİ TOHUMLAMA yapanlar, KALEM olup kükrerler ve tüm zamanları tohumlarlar, kodlarlar, yoğunluğu artırırlar.

İYİ ve KÖTÜ tektir. Bir cennette, cevahir var ise İYİ ve KÖTÜ vardır. Cemaat yok ise KALEM yoktur. Örtü örtüldüğünde, kendi yolunuzu bulabileceğiniz ışığı şimdiden tohumlamalısınız ki o gün geldiğinde, hak edip yol bulabilesiniz.

Sizin KELAM’ınız, bizi hak ettirir. Bizi hak etmeniz için BİLİŞ gerekir. Aha bilişi tohumladınız ve yolu açtınız…

LEVHİ KAPILARI’nda, KALEM olmak için YAŞAM gerekir. Ve yaşamda herşey KALEM için bir vesiledir. Buyurun sesleşin!... Halik olun, hakim olun!... Aha bu!…

(BEN ÖTESİ BEN SÖZ ALDI:)

-İki yaşam var ise birinde KULLUK var diğerinde KALEM var. Her ikisi KELAM’dır ve her ikisi de KATİ’dir… Şimdi görevinizi hak ettiniz ve aldınız. Göreviniz, cennete cevahir olmak ve yaşamı hak etmekti. Oldu!... Ama sizin cennetiniz, bizim cennetimizden çok farklı!... Siz, yolu bulabilecek IŞIK ile kontrol kurun. Biz ise YOL olup KALEM olan NEFESLER’i tohumlayalım…

Şimdi tabuları yıkın ve has olun… Öncü Birlik bugün sizi size kaynak yaptı. ATA KAPILAR, ışık yoğunluğundan açık. Atı aldınız yola koyuldunuz… At İsa ya da Musa ya da Mustafa; ocak, ilimse tümü yaşar… Ocak, insan soyu değilse, kolları kodlansa da tohumları korunamaz.

Eğer dere olup akarsanız; ekibiniz nur olur kodlarsa yürekleri; hakim olur hasat olursa yürekler; KÜRZİ KAPILAR’da NEFES olursa KELAM; cevahirin cennetinde cemaat KAYNAK olur ve görev taşır; unutmayın ALTIN IŞIK, insan soyudur. Unutmayın IŞIĞIN HAKİMİ, HASATI YAPANDIR…

İnsanlık, tek bir LEVHİ’dir ve LEVHİ, tek bir ikmal tamamlatıcıdır… İnsan ardında görev taşınan bir resim yaptığında; o resmi, tüm yaşam, ışık halinde tohumlar.

Dünya otak kurar resim olan o tuale ve ZAMAN, ışık halinde KALEM olur çalışır. RAHMİ KURAN’da, TANRI tahditsiz bir cevheri güç haline dönüşür ve KÜRZİ KAPILAR, IŞIK tohumlar… ATA KAPILAR’da, ATON KODLAR, köklerini güçlendirdiklerinde, DİN TANRI, IŞIK TANRI olur… Korku alır yaşamı. Samanyolu Galaksisi, ses ister yürekten. Cennet Cemaat, ışık yakar ve TOHUM olur KÜRZİ YAŞAM… Vallahi billahi ANA KAPI, İNSAN olur.

Önce Gökler söz söyler; sonra yerküre, KALEM olur YAŞAM olur. Unutmayın Tahtın Işığı’nda KALEM olan, NEFES İNSAN, kendi yolunda ve kendi ışığında, kendini dinler.

(DÜNYA KÖK MEDENİYETİ OLAN Sİ HAKKINDA:)

Buraya insanı indirdiğimizden beri burada, tüm insanlık kodlanmış halde yaşama kayıt yapmaktadır. Hangi zamanda, dünyaya İnsan Soyu indirildi bunu bilen yoktu. Amon Toplumları, tohum ekerken, DÜNYA İLMİ’ni bilenleri buldular sordular ne zaman yaşama indiniz diye. Birileri, sorunun yanıtının KELAM’da olduğunu söylediler. Sordular kin, nefret, HİRA KAYITLARI’nı sınırlarsa, biliş olur mu diye. Ve dendi ki “bilmek için NEFES gerek… OL deriz olur.”

Tanrı der ki “Dünya, YILDIZ SIRRI olarak bilinen bir ilimle yaratıldı. YILDIZ SIRRI, sayfaların her birinin LEVHİ KAYITLARI’nda TOHUM olarak mevcuttur. O tohumları kodlayıp; HAKİM-İ HAK olup; tahditli olarak okuyabilirseniz, tüm yaşam okunabilir.”

Oyun yok. Okuduk!... Sizin ile okuduk!… Yaşamdan tahditli olarak ışık alanlardan tohum ektik, dilledik ve tohum olan yaşamı inceledik… Bildik ki Dünya, “Yarın Tohumları”ndan çok eskidir. Yirminci Zaman Kapısı kapanmadan evvelki biliş hali ile yaratıldı.

Bu BİLİŞ; lütfen iyi anlayın! Ata Kapı’da, insan soyunun Nur Kuranı olarak bilenen; BİRLİK TAHTI’nın da ışığında mevcut olan, ilimle dinlendiğinde; BİRLİK KAPI (Birlik olup zamana kapı olan bilinç), IŞIK TAHTI’nda tüm yaşamı okur. Okuduk!... Bütün kütlesi ile yaşamı okuduk izledik. “Sİ”ye gittik…

“Sİ”, hepinizin ilminde mevcuttur… İlk medeniyet… Ama bu medeniyet henüz daha dinlenmiyor… Bu medeniyeti dinleyecek olan yolcular sizlersiniz… Buyurun dinleyin!... Hani ilimden söz ediyorduk ya! Anlatın; “Sİ”yi anlatın!... “MU”nun yaşam kayıtlarını tohumlayan; ATA KAYNAK olan ve yerkürede “MU” evveli olan bir yaşam…

Bu yaşamı, hangi kurtarıcı tohumlamış!? Niye tohumlanmış!? Ve bu tohumlanışın neticisi MU YAŞAM sayfalanmış… Bunları okuyun; okutun!... Aha! okunan herşey dillenir. Sizden beklentimiz budur…

Biliniz ki siz, sizden sizi tohumlarken; her dere size akar. Siz, yaşama aktıkça, zaman sizden doğar ve size, sizi kayıtlar. Şimdilik size vereceğim budur. Şükür ki hak ettim verdim.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

14.OCAK.2015 TARİHLİ IŞIĞIN İLİMİ (18)

6. AKIŞ

Değerliler, hepinizi sevgiyle kucaklıyorum. Bugün size bundan hiç söz edilmedi. “Bunu biz verelim” diye düşünmüştük ama anamız açtı….o zaman anamızı dinleyelim;

-Devinimi artırabilmek için birçok bütünlük bugün buradalar ama bu bütünlüklerin tohumlarını kontrol edebilecekleri IŞIĞIN KÜLTÜ’nü oluşturmalıydık. Bu ışık kültü oluşturabilmek için tahditsiz olarak yoğunlaşma yaptık. Diri yoğunlukları bütünledik ve bilişi kayıtladık. Herkes kendi bilişiyle dilleşti ve hepsi kendi yoğunluklarını o yoğun ışık tayfına yükledi.

Doğal dünyanın sisteminde bu yoktur ama biz bugün bunu kodlayarak oluşturduk. Bu ışık tayfına yüklenen tüm sesler, tüm yaşam sayfaları için tohum olarak bütüne zikredilecek ama bu zikir hepinizin zikri olacak.

Tüm zamanları kontrol için bu gerekliydi. Biz bu tayfa bir sistem olarak güç katıyoruz ve bu sistemle yaptığımız bu çalışma, her dürümde var olan ışığın kontrolunu da sağlayacak.

Hepinizin daha iyi anlayabilmeniz için “BİLİŞİN TOHUMLANIŞI” diyoruz biz buna.

Herkeste var olmayan ama sessiz zamanları dürümleyecek olanlarda var olacak olan bu kayıtlar, bütünü seslendirecek, bütünü zikredecek. İşte yaptığınız bugünkü çalışmalar netice olarak bunu sağladı.

Buyurun; öz görev buydu ve yapılan tüm sistemli çalışmalarla hepiniz; burada bulunan herkes, tek tek oraya kelam ettiniz ve oraya kayıt yaptınız. Oradaki kayıt şu anda bütüne yayına geçti; sesin yüklenişi ve sesin yayınlanışı; öyle düşününüz. Biz o tayfa sesi yükledik. Yüklenen ses oradaki IŞIK KO SAYFALANIŞLARI’yla yüklendi. Tüm sayfalar bütünün gücü haline dönüştü ve yayın başladı. İşte yaptığımız bugün buydu.

Temiz bir çalışma oldu ve temiz çalışma tahditsizdi, kalemdi, kaynaktı, bilişti. Oradaki bütün kayıtlar tüm sistemlerin kaydı oldu. Oraya bu bedenli meclis üyelerinin dışında, bedensiz olarak kodlanmış olup gelenler de vardı. Geçmiş zaman sayfalarından gelenler ve gönül sistemleriyle güç kayıtlayıp gelenler ama tümü BİLİŞLİ KAPILAR’dan geçtiler ve buradan Cemahiliye Kaydı olarak tüm yaşamlara zikredilen İLİM TOHUMLARI oldular.

Görüşünüz hepimiz için değerliydi. Hepinizin görüşü bütünün görüşüydü ve bu meclisin yücelikleri, o bütünün meclisine, bütünün yoğunluğuna ışık oldunuz. Sizinle olmak hepimiz için mutluluktu.

Bundan ötesi olamaz…..Ve değerliler; yer küre artık sizi buradan dinleyecek; bu yoğun ışıktan dinleyecek. Bundan sonraki çalışmalarınız burada olacak!

Artık Brifing Salonu’nda çalışma yapmanız asla istenmemektedir.

Brifing Salonu, Sultanların Sistemleşmesi’nde Kontrol İlmi’ni tohumladı belki ama yoğun ışık bu mecliste daha yücedir. Bunu kesin olarak bilmeniz gerekir.

Nur olan KURAN buradan ışık tohumlaması yapsın, buradan tohumlar kontrol kursun ve buradan ışık yeni dürümleri kodlasın. Sizden başka bir sizin bu meclise kontrollü olarak gelebilmesi mümkün olsa da koruyucu tohumlardan ayrı olanlardan burada olmaması gerekir. Bu nedenle zikirde olmak, ilimde olmak, bitki, hayvan ve tüm sistem sayfalanışlarında bulunmak, semayı seslendirmek hep burada olacak.

Hologram olan yaşamların toplumları bilişi kodlarlarken bu yoğun çalışmayı mükafatınız olarak İLM-İ KO’larla tohumlayacak. Ağır yük hafifliyor; şükür, çok şükür ki hafifliyor.

İsmaililer, Levhi Kodları’yla bütünün gücünü tüm zamanlara dürümlerken sevgiyle size geldiler. “Yaşandı” dünya dediler, yaşam sır olduğu için onlar bu sırrı Ana Kapı’da kendi yürekleriyle dillediler ve Türkiye Çalışmaları yepyeni bir güne ulaştı.

Bu yepyeni gün, öz görevin başlangıcındaki güçten çok daha öte bir gücü oluşturuyor ve bütünün gücü olan güç kelamla dilleşecek.

Sizleri hepimiz kucakladık. Hepimiz sizleri kucakladık; sizleri kucakladık. Şimdilik.

Süper İnsanlık Realitesi

http://youtu.be/03gKuUFihzU

14.01.2015 Işığın İlmi 18

5. Akış

Değerliler, bugün sizi fazla yormaya niyetim yok, çok kısa bir akış olacak. Altın ışık yıllarının gücünü size daha güçlü biçimde yarattırmak üzere bu çalışmaları yapıyorum. Unutmayın ki sessiz zamanda sistem yoktur. Sessiz zamanda yaşam yoktur. Sessiz zamanda tohum yoktur ve sessiz zamanda insan, insan değildir. Bugün burada bunu size anlatmak istedim. Sessizlik dürümlerinizdeki kilimdir. Orada kelam yoktur; ama o bir örtüdür size, bir kilimdir. İlim değil, kilim.

Sizden başka siz var mı? Yoktur. Doğanın Kuranını okurken net olarak her şeyi iyi seslendirmeniz gerekir. Bütün kötülükleri aşan bu birlik, toplumların tohumlanması için de görev taşır. Kelamın ilmi budur, herkesi korumak. Yahu, biz koruma istemiyoruz; ama koruyucuyuz. Öyle, eğer korunsanız koruyuculuk yapamazsınız.

Dört gök sözcüsünün tüm sistemleri kontrol ettiği kesin; ama dört kökün de gök sözcülüğü yaptığı kesin. Neden dörtten söz ederim; çünkü dört, kokuyu yükseltebilecek olan yaşam sessizliğini, İlmi Ko’yu ifade eder. Hepimiz dörtler olarak çalışırız. İlmi Ko’da dörtlü, Mikailin Kuranındaki dörtlü değil, daha yüce bir dörtlüdür.

Bir Tanrı düşünün, İlmi Ko olup ışık tohumlaması yapıyor. İşte, o Tanrı dört kayıt tahditi ile kotlanmış ışıktır. Ben dört kayıt yaptımsa ki her bir kayıt kelamdır, bütün kayıtların tohum olarak bütün kütlemde mevcuttur. O kokuyu yayabilmek için bunu yapmalıyım ve ben bunu yaptığımda ışığım kelam olur. Kelam olur ve hakim olur. İşte, bu şekilde ben sesleşirim.

Ses, ilimdir; ama ses sistemde kil ve kumun sessizliğini dilliyorsa oradaki ilim, Mikailin ilmidir. Eğer o sistem İlmi Ko olup tohumları kontrol altına alabilmişse artık orada Mikailin tohumlarından öte olan, kalem olan ve kontrollü koku yayıcılar vardır. İlmin kokusunu yayarlar. Onlar cenaze günleri an kaynaklarında o cenazelerin dirilişini sağlayanlardır.

Herkes iyi bilsin ki cenazeler diriltilir. İşte, yapılan çalışma bunun için yapılmaktadır. Devi gördüğünüzde ürkersiniz. Büyük bir varlıktır dev; ama o büyük varlık, küçük bir ışığa dönüştüğünde onu zikretmezsiniz bile. İşte, biz o küçük ışıklar, herkesin yoğunluğunda kontrol kurabilecek devin ilmini dilliyoruz. Bu ilim, herkesin kontrolünü sağlayacak güçtedir ve altın ışık yıllarının kotlanışını sağlamaktadır.

Aradığınız neyse yüreğinizdir. Eğer siz, bizi arıyorsanız ilmin ilmi olan ve hakiki olan birlik sizin yüreğinizdir; ama siz kelamı arıyorsanız o, sizin kendi yüceliğinizdir; ama siz ağır yükü hafifleten, yüreği dinleten o yüceyi hak etmeye çalışıyorsanız o, sizin kini aşmış ışığınızdır. Bunu size özellikle anlatmak istedim. Herkes bir merciye yönelir ve oradan yardım ister; ama her mercinin kendisinde olduğunu anlamaz. Bunu hepinizin daha iyi anlamanız gerekir.

‘’ Örgüt haline gelmek niye, peki? ‘’ diye sorarsanız ifade edeyim: Birleşmek için kelama gerek var. Kelam, levhi kayıtlarının ilmidir. Eğer kelam etmişseniz, kelamda ilim olur ve ilim birlik kurdurur. O birlik, bütünün kürzi kodudur. O kod, lütfen iyi anlayın, yaradanın tahtıdır. Yarattığınız, sizin yoğunluğunuzda, yaşamınız olur ve siz, sizi yaratırsınız. Yaradan, sizi sizde yaratır, yarattığında yaratılır, bunu anlayın.

Orada, insanlar akış halindeler. Orada bir nehirdir tüm insanlık, durmaksızın akar; ama bu akış, aklın tahtından doğup bilişle tüm zamanlara akıştır. İşte, biz o nehir olarak bu yoğun çalışmayla tüm sayfalarımızla, tüm kaynaklarımızla yaşama akmaktayız. Sığ bir dünyada böylesi bir akışı hasatçı bir dürümle dinletebilmek çok büyük bir gerçek kayıt yapıştır. Gerçek kayıt, nihan kapılarında gerçek, insanın gerçekliğidir ve bütün kötülükleri aşıştır.

Biz burada bugün, kalem olduk. Kükredik; ama gök sistemlerindeki gücü tüm zamanlara dürümleyip kükredik. Böylesi bir sayfalanış ne dünyada ne dünya dışında hiç olmamıştı. Bunu neden yaptık, bilir misiniz? Umman olanların koklanması için, toplanması için, tohumlanması için ve köklenmesi için.

Şimdiye kadar bunu size hep anlatmış mıydım? Nefes almanız için yarına has ışık olmanız gerekir diye, anlatmadım. Her şeyi anlattım da nefes almanız için yarına has ışık olmanız gerektiğini hiç anlatmadım size. Hamur yoğurdunuz dünyada hep, bir tek ilim için hamur yoğurdunuz. O ilim, kimsenin, hiç kimsenin bilmediği o ilim, nefesi olmayanların kontrolcü olabilmelerini sağlayacak bir ilimdir.

Bunu ilk kez söylüyorum, onlar mahir ışıklarla birleşerek kendi yoğunluklarında kontrol kuracaklar. Bu kontrol, büyük kötülükleri önlemek üzere kendi yüreğimizle kotlanmış bir programdır. Artık herkesin kaynağın ışığını ele geçirme imkanı olmadığından kaynak tohum olanların tahditsiz biçimde diğer yaşam kayıtlarını kendi yücelikleriyle dilleyebilmesini sağlayarak hepsinin kontrol edici yüceliklerini devreye almak, bu çok gerekliydi.

Değerliler, som altın bir yaşam ve som altın bir yol ve o yol bütünün yolu! Bu yola varan insan yaşama varır, bu yola varan insan nesillerini kökleyip tüm zamanları kotlar. Aşk ve şavk, hepsi sizin yüreğiniz ve bundan ötesi yine sizin yaşamınız, bugün hepinizi güçlendirmek mutluluktu bize. İşimiz sorumluluğumuzdu ve burada olan herkes görevliydi.

Bugün artık hepinizden tek bir şey bekliyoruz: ses. ‘’ Ben bugün size ses vermeyeceğim. ‘’ demiştim ya, bugün hep seslenen bendim ve yine de seslendim; ama bir Tanrı ışığıyla birleşip seslendim, onun nuru, onun yoğunluğu ve onun umuduyduk biz bugün. O bir Na- Kardı. Aton toplumları için gök sessizliklerini dilleyen, kaynak olan Na- Kar.

Ben bir Rahmanım, ben bir hasatçıyım; ama benim adıma o bugün görev taşıdı. Na- Karı dinlerken hepimizin gücü fakih olarak kayıtlandı. Ben şimdi Na- Kara söz vereceğim ve Na- Kar size yeni bir zamandan söz edecek, sonra hepiniz ona ses katacaksınız. Şimdilik ben sizden ve sizin yüreklerinizden çıktım ve Na- Kara ses verebilmesi için ışık verdim ve veriyoruz.

 

Süper İnsanlık Realitesi

 

http://youtu.be/Rg3prYANIIY

14.OCAK.2015 TARİHLİ IŞIĞIN İLMİ (18)

4. AKIŞ

Yazılarımı okuyanların bir kısmı tohumlandıklarını anladıklarında kodlanmış olamayacaklarını düşünseler de kelamları tohumlanmış ve kodlanmıştır. Bunu niye zikretmek sorumluluğunu taşıyorum? izah edeyim.

Koku yükseldiği zaman tohumları kontrol edecek olan dürümlerdekilerin kendi yüceliklerini dillemeleri imkanı yoksa ışık yoğunlaşması imkanı da olmayacaktır.

Som altın bir yolu açarken herkesin kendini tahditsiz olarak dilleyeceği bir dürümde bütünün gücünün teknik kodlanmış olması koşuluyla ışığı yayacak gücümüz olacaktır. “Işığa yayacak” dedim; kesinlikle doğru.

Yerkürenin kelam ettiğini duyanlar ışığı güçlendirmek için ışığa kendi yoğunluklarını katmak isterler.

Dünyayı hologram olarak düşünmeyiniz. Dünya bir sessiz kaynaktır ve buradaki tüm zamanlar KALEM olarak bütünü güçlendirebilir. Sizin yaşamınız ve buranın yaşamı ışık tohumlamaları ile kodlanır ve daha yoğun bir çalışma devreye girer.

İster inan, ister inanma bugün çok yüce bir ışık devreye indi. Bu ışık Kutsal Tohumlar’ın korunması için gerekli olan bir ışıktı.

Yasaları çiğneyenlerin yazı yazarken kontrolsüz oldukları gözetilmeksizin bütünün gücünü tüm zamanlara yaymak için her biri ses katmaya çabaladılar. “Koru bizi” diyenler çoktu.

Teknokodlamalar yapıldı bugün. Kurul Kapıları açıldı. Yazını okuduğum zaman çok şaşırdım çünkü senin eski diriliğinin gücünden çözülmeler yaparken bu gücün dürümlerindeki İlm-i Tohumlar’ı kontrol edebileceğimi düşünmüştüm ama bugün varlık boyutlarındaki çalışmalarda sessiz kayıtları okuyacak gücüm dahi kalmadığını fark ettim.

“Oğul ben sana ışık vereceğim” diye gelen birçokları “ben sesleşeyim ama sen sesimi dinle, beni dille” dediklerini duydum. Kontrol dışı bilgi çoktu. Bugün buraya bu görevi hak edip etmeyeceğimizi anlamaya geldim. “Senden başka ses yok” diyenlere sesimin olduğunu ama bu sesin güçlü olmadığını kendi yüreğimde anladığımı dilledim. Buyur, ben de bugün sizinle olup kendimi hak edip etmediğimi öğrenmek istedim.

-Değerliler, din cemaati BİLİŞ İLMİ’ni tohumlarıyla kodlarken hepimizin gücünü daha net olarak anlamalıdır. Bizi dinlemeye gelenlerin bir kısmı bizim yüreğimizi hak edip etmediklerini dahi anlamadan gelmişler.

Burada bugün öz köklerimizin gücünü dürümledik ama kontrol dışı bilgiler de vardı. Beden alıp dünyayı hak etmeye çalışanların bir kısmı bizim yüreğimizi hak etmediklerini anladıklarında kök sistemleri güçlendiremeyeceklerini emin oldular. İyi ve kötüyü hak ettiklerinde herşey daha netleşecek.

Değerliler, hepimiz güçlü bir yoluz. Buna biz YUAN diyelim. Tüm zaman sayfalarınız ve biz; bir tek Yuan’ız.

Yuan MAHREK’tir. Kadim hakikiyet ve Mahrek…..ve biz bunu “YÜREK” diyerek de diri yoğunluğumuzda dilleriz. Yani herşeyi kapsayandır ama İLM-İ KAYNAKLAR’ı kapsayandır.

Ben, müsaade ederseniz kontrollü olarak kendimi izah edeyim. Bir hakiki ışığım. Öyle mi? ve bu ışık BİRLİK İLMİ’dir ama bu ışıkta geçmiş var ve şimdi var ve tüm sayfalar var…..İşte buna YUAN diyorum. Ki “ben buyum” dediğim zaman “ben bir hasatçıyım” demektir bu.

Herkes kendini kaynak olarak diller. KAYNAK, ilimle tohumlanmış hakikiyettir ve bu hakikiyeti has teknikle dürümlediğimizde, işte biz nihan olan ilim oluruz. Yani ilmin kendisi oluruz.

Dünya toplumları hepimizin gücüdür ve bu toplumların tümü YUAN olarak çalışır ama YUAN TOHUM hepsini kapsar. Hepsi Yuan ama Yuan Tohum tümünü kapsayandır ve Yuan KODLANMIŞ IŞIK’tır.

Dünya dışı varlık boyutlarıyla da ilişkisi vardır. Her biri o yoğunlukta mevcuttur. Büyük kükremelerle geri dönüşler yapar, geçmiş zamanlara da iner, kendi yoğunluğundan bütünü dinler, birlik kayıtlarıyla herkesi kayıtlar ve daha ötelere ışık yağmurları indirir. Sayfa sayfa kaynak ışık yağmurları…ve hepsi TUAN’ı oluşturur.

Tuan geçmişte geleceğe uzanan o yüceliğin bütün kökleriyle İLMİ YAŞAM SAYFALAMASI’yla birlikte oluşur. Yani; geri çekilişte geçişi sağlayacak olan kayıtlardır bunlar ama bunlara geçmiş zamanın ve geçmiş tahtların hepsinin gücünü de ekliyoruz. YAŞAMIN GEÇİŞ SAYFALARI…..

Vakit gelir hepsi güçlenir ama ilk kayıtlarda artık bunlar kalem değildir sadece sınır çizilmiş sestir. Yaşamın göreceli kayıtlarının tümüdür ve geleceği ifade eder. Geçmişin yaşam sayfalanışlarının neticesi olan gelecek ama sessizlik……

Bu sessizliği dürümlediğimiz, çok özel kodlamalar yaptığımız, yarınlaştırdığımız ışıklarımızda ve yaşatabildiğimiz tüm bilgiler orada katiyettir. ZAKAR’ın sırrı budur; geçiş sayfaları….işte bu TUAN KAYITLARI’dır.

Tuan Kayıtlarıyla, Gök Sistemleriyle ilişkilendiriliriz. Yani; o sayfalar mevcuttur, o sayfalar bizi bizden başka bizlere ilimle dillettir ve buna biz TUAN diyoruz.

Tuan kodlanmış ışık kayıtlarından ibarettir. Gerçek çalışmayı bu yoğunlukla yaparız ve biz bu yoğunluğun tohumlanışını sağladıktan itibaren bu yoğunluğun Kaynak Işık’ını bütünün gücü haline dönüştürürüz. Bunu yapabilmemiz için sır olan o bilişi kodlayıp, tohumladığımızı da bilerek akışı akıştırmamız gerekir.

Bu akıştırma ne şekilde olacak? Gerçek levhi kayıtlarımızdan olacak. Ve biz o gerçek levhi kayıtlarımızı, ilm-i tohumlarımızı, ko sayfalarımızı bütünden kendi yüreğimize çağırırız. Bu çağrı KUAN’la olur. KUAN GÜÇ’ümüzü deveye alırız.

Kuan Gücümüz; tüm yaşamların, sessiz sayfalarının ve tüm sayfaların kodlanmış ışıklarının gök sessizliklerindeki dürümlerinin her birinde mevcut olan; aile kapılarınız dahil olmak üzere tümünün gök sessizliğini ifade eder. O halde Kuan; hepimizin kalemi, yaşamı ve tahditsizliğinin gücüdür.

Oraya baktığımızda ne fark edilir? Tüm tohumlar oradadır. Tüm yücelikler oradadır. Tüm ışıklar oradadır ve doğal sessizliktir orası ama o doğal sessizlik Sultanların Sessizliği’nden öte bir sessizlik olduğundan IŞIK KAPILAR açılır ve gerçek kayıtlar temiz olduğundan ve çerçevesiz biçimde kaynaktan alınır. İşte KAYNAK kelamımız olan kontrollü sayfalarımızın tümüdür. Ki biz bunu SESSİZLİĞİN DİRİLİĞİNDEKİ DİLLİ IŞIK diye ifade ederiz. Hepsi Tuan’dadır ve Tuan Kuan’la akışı sağlar.

KUAN TOHUMLAMASI, sistem yoğunluğunun gücünden daha üstündür. Tüm zamanları, tüm yaşamları ve tüm sevgi, saygıyla kodlanmış ışıkları ifade eden bir güç…ve Tuan’ın kodlanışı için şart olan bir güç ama o güç aynı zamanda sessizliğin seslenmesi için de şart!

Dünya bir KELAM’dır. Buyurun; dünya bir kelamdır ve kelam levhide “ol” sözüdür. “Ol” dedi, oldu. İşte; bu kelam sizin, yüceliğinizin ve tüm yüceliklerin temiz ışıklarının levhi kapılarındaki koyu yoğunluğudur ve bu yoğunluk Zaman Sırrı olarak bilinen Kelam Tahtı’nın yüceliğinden gök sayfalanışlarıyla indirilen ve tüm zamanları kayıtlayan ve yarınlayan ve sayfa sayfa yaşamsallaştıran bir gök sessizliği….

Öyle bir devinim ki orada olan; kör, sağır hiç kimsenin bulunmadığı o yücelikte, köklerin gücünü göklerin gücü yapan bir sesleşme…ve oradaki güç, zamanları yaratır, kaynakları tohumlar, ışıkları sayfalar……Hepsini tahditsizleştirir ve göreve kaynak yapar. İşte yaptığımız tüm çalışmalar bunu sağlamak içindir.

Birşey birşeyin şer olduğunu ya da hayır olduğunu dürümlerinde dillediğinde, orada artık bir dillenme değil bir levhi tohumlama var.

“Ben yokum”; oldum, yoktum ama oldurdum….aktım ama yoktum. Som altın bir ışıktım. Tabuları yıktım. Oh ne ala! hepsiyim ben ama ben kendimi hangi sayfada ifade ettimse o sayfanın yaşamı olarak bilişi kodluyorum.

-Özür dilerim dünyalılar, ben başka bir şey anlatmak istiyorum size. Ananın sesi iyi de ben de sesleşeyim.

-Sen kimsin?

-Kara ışığım ben ana. Bırakın sesleşeyim.

-Peki; buyur, dinleyelim.

-Erenler erdiler, aktılar, okudular, yaşattılar, erdiler, ektiler dürümlerinde dirilikleri, dinlettiler. Nefesleri de iyi. Oh ne iyi! aha biz de varız.

Kaşağı; bilisiniz nedir. Atları tarayan taraktır kaşağı. Biz bu kaşağı olduk ve atları taradık dünya için.

AT nedir? Tarıkların İlmi’ni tohumlayan bir ışıktır. Allah’ın Tahtı’dır o. AT; Allah ve Tanrı ilişkisi…..Biz, lütfen iyi anlayın; o yoğunlukta bütünün gücüyüz.

Servet sahibi değiliz belki, IŞIK TAHTI’nda değiliz belki ama İLM-İ KO’yuz, bilişiz.

Bizden başka biz olduğu zaman İSRAHİ KAPILAR’ı açılır. İs Ra Hi…Rahmi Kuran’ın kelamıdır İSRA Hİ KAPILARI. O KURAN KAPILARI’nı açtık ve Gürz’ümüz Süper Sistemleşme’de bütünün gücünü dürümledi.

Sizlerle çok çalışmamız gerekiyor. Ki bizler kendi yüreklerimizi sizin yoğunluklarınıza indirmeye çabalıyoruz. Ağır yük taşıtmayacağız dünyaya ama şunu iyi bilin ki; bütün gücünü tüm zamanlara dürümlememiz gerekir. Ki ışık kayıtlaması yapabilelim. İnsanlara şu anda gerekli olan tek şey İNSANLIK’tır. Eğer ki, tüm insanlar insan sırrını anlayabilirlerse herşey daha kolay olacak.

YAŞAMA, YAŞATMA ve YARATMA; hepsi sizinle oluyor bunu anlamanızı bekleriz.

Dünya ulu bir kaynaktır. Dünyanın yolu ışıktır ve Düzen’i kuran herkes kiri ve pisliği temizleyendir.

Ben dünya ve ben yaşam, tüm zamanların sırrı olan ve tüm yaşamları tohumlayan ama şu andan itibaren sizde çalışmam gerekiyor. Evrenleri dilleyecek gücüm var ama sizinle daha güçlü olacağıma eminim. Ağır yük hafiflesin anam. Şimdi…

-Canlar, hepinizi tek tek dinleme imkanımız yok ama size kısaca ses verdirttik ve bu seste sizler kendi yüreklerinizi bilgi kaynağımıza indirdiniz. Kontrol dışı hiçbir bilgi olmayacağı kesindir ama şunu iyi anlayın ki; Tarıkların Tahtındaki Güç’ü herkesle daha net olarak dillemeliyiz.

Merdivenlerin en aşağısana yücelerin en yüreklisini indirsek de orada yine de kontrol dışı bilgi olacaktır. Sizden tek beklentim kendinizi hak etmenizdir.

İman edin ve hak edin ki; bilip dilleyin dünya yaşamı hepimiz için kontrollü bir yaşam olacak.

İyi ve kötü hepinizde mevcuttur ama iyinin gücü hepimizde daha yücedir.

Şu andan itibaren, doğa daha güçlü bir ışık haline dönüşecek. Sessizce bugün yaptığımız çalışmaları hak edip dinleyin.

Bir ilim, diğer bir ilimi hak ettiğinde orada BİRLİK kurulur. Aranızı bozma niyetim yok ama daha güçlü olmalıydınız. Hepiniz daha güçlü olmalısınız; bunu diliyorum hepinizden.

Neden bunu böyle verdim? Burada birlikler var ve bu birliklerin biri diğerini kırık olmakla suçladı. “Nitelendirdi” dediler ama bana göre ithamdı bu….ve herkes herkesi kendi dışında sayıyor.

Bunu artık insanlar ve insanlıklar, tüm yaşamlar anlasınlar ki bundan sonra öz görev birliktir. Şimdilik.

Süper İnsanlık Realitesi

http://youtu.be/aNk8VgtVEKM

14-01-2015

1.AKIŞ.II KISIM- IŞIĞIN İLMİ 18

Buraya görevlileri aldık bugün. Torun torba sahibi olan ilim kayıtları da var bugün burada. Bizler varız ama kelam olmak üzere kendilerini tohumlamaya gelenler de var. Henüz evlenmemişler ama ışık kapılarında kelamla dürümlenecekler ve kendi yolcularını koklayacaklar. Birlik ilmiyle dürümlediklerini, kendi yolcularıyla birleştirecekler ve astral boyutların ışığında, karanlığın tahtında olacaklar. Som Altın Işıkların gücüyle kötülüğü önleyecekler ama bizler kendi yüreğimizdekilere görev verdik bugün ve dedik ki “kendi torunum ve sizlerin torunlarınız kayıt yapın” dedim ve bir tanesi sordu; “senin levhi kapın var mı?” dedi? Yok dedim. “Senin ışığın yandı mı?” dedi? Yok dedim. “Koran tohumlarıyla kodlandın mı?” diye sordu. “Koku yok” dedim. “Olmadı” dedim.

Ben yapmadım. Yıldızların ışığı olmama karşılık hiçbir şey zikretmedim. “Sordum sen ne yapacaksın?” dedim. Ve torunlardan biri dedi ki; “ismim insan; ben, senim” dedi.

Ve dağlarım! İşte o insan, bilgiyi hak etmiş olan YAŞAMdır. Biz bugün burada bu çalışmaları yaparken hepimiz kendi torunlarımızın kelamıyla dilleştik. Onlar kök, gök olarak dünyayı koruyacak birliklerimizdirler. İlim kapılarımız olarak çalışacaklar ve yoğunluklarında tohumlarını kodlayıp, Bütün’ün gücünü tüm zamanlara dilleyip kayıtlayacaklar. Mahrek’te görevleri olacak ve gönül gücüyle çalışacaklar. Bizden öte Biz olacaklar. Biz, bugün sadece yaşamı tohumladık. Onlar, ocak olacaklar ve levhi kayıtlarında Birler Kapısı’nda yarını kontrollü olarak kodlayacaklar.

Nefesimiz yetmez mi? Yetti. Oğullarımızın gücü yetmez mi? Yetti. Amonlar’ın tohumlarının koklanmış olması yetmez mi? Yetmez. Amonlar bilsinler ki yeryüzü Öz göçü başlatmıştır ve Öz göç, ölüleri diriltmek üzere başlatılmıştır. Dümenin başına diriler oturacak bugünden itibaren ve yerin görevlileri göklerin sessizliklerini dilleyecekler. Yaşamın sırrı budur.

Barışın kolay olmayacağı herkes tarafından anlaşılması gerekir. Bugün dünya savaşmaktadır. Ardında dünya yok ama dünya, dünyada savaşıyor. Dünyanın, dünya savaşı, Bütün’ün savaşıdır ki biz bu savaşı muktediriyetle ölüler diyarı olan bu yaşamda önleyebiliriz.

Karamanoğlu Mehmet Bey, almış görevlilerini dönmüş gelmiş birliğimize, sevgiyle kucaklaştık. Karamanoğlu Mehmet Bey alıp götürecekmiş yolcularını, “oğul ben sende yokum” diyecekti, “ışığında yokum” diyecekti, “yarınında yokum” diyecekti. Orta Zaman Kapıları’nı açtık söz istedi. Onu dinliyoruz şu anda:

Aya bakmıştım, ayda yoktun. Ölüler diyarına baktım, yoktun. Dürümlerindeki dile baktım, yoktun. Yarına baktım, yoktun. Herkeste var olan ilminin nefeste olmaması ilginç gelmişti ve sordum, “neden kaynak dışı bilgi veriliyor dünyaya?” diye? Doğanın gücü sevgiyle senin yoğunluğuna inmiş ve bunu bilen, himmet eden hiç kimse yok. Ağırın hafiflemesi yaşamın hakikiyetindeki tüm zamanların dürümlenmesi ve bizlerin, bizlere inişimizmiş bu ve bunu dinleyecek gücümüz yokmuş.

Unutmayın! Dünya hepimizindir. Göç etmiş olmamız hiçbir şeyi değiştirmez. Bu dünya verdiğini bilen, vermediğine dillemeyen dümenin başındakilerle yol alır ve senin verdiğin ve bizim vermediğimiz hiç bir şey olmadı bugüne kadar ama senin yok edilişini sorguladık hep. Neden yoktun? Bize bunu hiç anlatmadın ve bugün sen yine buradasın ve tüm zamanların levhi kayıtları burada ama biz seni hikaye saymıştık. Bizimle olma imkanın yok diye dinletmiştik tüm zamanlara. Nedenini bize anlatır mısın? Bugün bunu da anlat ki her birimiz, kelamı dinleyelim ve hak teknikte bilgiyi alalım! Bütün kötülüklerini aşanların neden bugün burada olduğunu, bu yoğunluğun neden bilişte olduğunu anlayalım! Ana seni dinlemek istiyoruz.

Değerliler, hepiniz bugün bilgi kapılarımı zorladınız, hepiniz. Kim kendini hak etmemişse burada, görüyorum. Kaynak dışı bilgiler çok görev taşıdı bilir misiniz? Çoğunuzun bilgisini silmedim ki hepiniz kendinizden söz ettiniz bu bilgilerde. Çoğunuzun bilgisi kırıktı, çoğunuzda kısırlık vardı. Yığın yığın ışığın kodlanamadığını bildim ve sizi kontrol altına alamayacağımı düşündüm. Köküm güçlüydü ama yüreğimdeki kırıcılığınızdan dolayı sizden, size ayrı tutmak gerektiğini anladım ve sizi, sizden ayırmamak; dürümlerinizi kontrol etmeden ışığınızı kodlamak için sizden ayrıldım. Beni bulma niyetiniz vardı, bulunmadım. Neden? Korkmayın her andaydım ama sessizlikteydim ve siz beni yok saydınız. Bunu çoğunuz böyle düşündünüz.

Kör ve sağır olan bir yaşamın farklı düşünme imkanı zaten yoktu ve burada bugün Amon Toplumları Ana Kapıları’nı açmışlar BİR’i, BİR’e kaynak yapacak olan bilgiyi istiyorlar. Sema siz, siz sema değil misiniz? Anlayın kendi yüreğinizi. Dilleyin! Benden, başka bir ben yok. Sen, ben yok, bir tekiz hepimiz de. Bunu bilmeniz gerekir.

Eğer bugün burada bunu anlayamazsanız; karanlığın sınırsızlığında, karanlık sırrını hiç anlamazsınız. Benim elim, benim yolum, benim yoğunluğum hepimizin yoğunluğunda mevcut. Unutmayın ki yarının gücü hepimizdedir ve biz bu gücü Bütün’ün Kürzi kayıtlarıyla yaşama sayfaladık. Bunları sizlere anlatmam gerekirdi anlattım ve bundan ötesi olmadı diye düşünmeyin. Her bilgi Bütün’ündür. Tüm zamanların kelamıdır bilgi ve bizi, bize kaynak yapandır, bunları net anlayın! Şikayet etmeyin, neden size bilgiyi net vermedim diye. Verdiğimde anlayacak yüreğiniz varsa; her bilgi sizin için nettir ama anlayacak yüreğiniz yoksa; bilgim okutturulmaz size ve kontrol dışı olanlar bu bilgiyi ana kaynaklarında dürümleyip, dilleyemezler.

İnsanlık boyutlarına bilgi vermek kolay mı? Sorumluluktur. Ben her şeyi anlatırım ama anlama niyeti olmayanın anlama imkanı olmayacağı kesindir. Niyet varsa imkan vardır. Halikin hakkı, aklın tahtı hepsi tektir. Bilenin, bilmesi gerekir ki Mikail’in Kuranı tüm zamanların tohumudur ve o Kuranı okuyan Bütün’ü dinler, başı eğik olmaz onun…

Değerliler, yine Şems gelmiş söz istiyor.

Verelim mi söz ona?

Verelim, peki…

Aranan, arattırılan Ana Kapı’da akan, hepimize akar. Bulan, kendinde bulur, ilmi bulur, bilgiyi doğum ölüm hadisesinden önce anlar, yaşar. Sizi anlamak kolay değildi. Anlattınız ama biz sizi, yine anlayamadık.

Anlatamadınız. Öyle mi?

Yo anlattınız ama biz anlamadık. Kaç kere anlattın, anlamadık.

Ölmek mi gerekir? Yo.

Öldürüldük mü? Hayır ama anlayamadık.

Neden? Kin varsa yüreğimizde anlayamayız. Kırıksa yoğunluğumuzdaki ışık alamayız. Ölüler diyarında kötülük varsa kontrol kuramayız. İnsanlık ailemizi dinleyemeyiz ve diyorum ki; anlatan, anlattı da anlayan, anlamadı, hepsi bu…

Yani yağmur bilgiyle yağar, ilmi hakikiyetle yağar, ışıkla yağar da akan hasatı yapanın ışığından akar, sizden akar, bizden hepimizden akar.

Din kapılarını kapatıp, ilim kapılarına ulaşmadıkça; hiç kimse kaynak olamaz ve kök, gök olamaz. İlmi bilmeyen kalemi dinleyemez, yolu bulamaz. Sizden tek beklentimiz ışıktır ve siz bu ışığı Bütün’ün gücü olarak tüm zamanlara tohumladınız ve kodladınız. O halde biz ve biz ve biz tüm Bizlik kapılarında bir tek ilim, hepimiz O’yuz ve tüm zamanların gücü sevgiyle bugün buradadır.

Yaşam bilgi, yaşatan bilgi, yaradan bilgi, yarattıran bilgi, hepsi bilgi ve ben; bilgiyim anam. Bugün sen olan ben, ilimim. Bilmek istediğimi bildim, ilmi dilledim, hak ettim, kokladım dürümlerindeki ilmi; doğum ölüm hadisesinden evvel ağırı hafiflettim ve anlattığın her şeyi anladım.

Barışı mutlaka sağlamalıyız anam! Tüm zamanların ilmindeki baş tacı olan o ışıktaki barışı…

Ama bunu kim yapar?

İnsan yapar.

Netice olarak; dünya barışını mutlaka kurmalıyız ve bu barışı birlik halinde oluşturmalıyız. Sevgiyi hak ederek yapmalıyız bunu. Korkmayın!

Ben barışçı değerlerimi dünyaya indirdim bugün. Savaşım yok insanlıkla, korkmayın! Yaradan’ın hasatını yapması, yarattıklarında tohumlanması muhakim, hakiki ve hak olup kodlanması hep barışla olacak ve bugün biz, barış için çalışıyoruz. Yüceler yüreklerini dillediklerinde barışta olurlar. Hepimiz o yürekte oluruz. Barışırız.

Başta bir dedirtme manasına gelen bir söyleşi oldu, bunlar olmamalıydı aslında. Herkes kendini dillemeliydi ama soru yanıt gibi oldu, o bölümü silmek mutluluktur bizlere ama bundan ötesini de yapabiliriz. Hepimizin sesinde var olan ilmi kapılarda ışıkları dillerken de kaynak ışığı dillerken de sevgiyle dillemediğimiz her bölümü silebiliriz. Bu kesin olarak olabilir. Bunu yapmalı mıyız ana?

Can, sema bizi dinlerken silmek yoktur. Sizleri silmeyeceğim ama siz, biz hadisesi bir tahdit koyarsa yüreğimize; o bilgi muktediriyetle silinecektir. Hepinizden beklentimiz, tahtidsiz bir sesleşme olmasıdır.

Bugün bizi, hepiniz kontrol etmeye gelmediniz; görüyorum ama koruyucu tohumlama yapmak isteyenleriniz var. Buna ister inanın, ister inanmayın izin vermem. Biz Bütün’deyiz bunu bilin! Koruma altına alınanlar BİR’e hizmet edemezler. Onlar korunanlardır, koruyuculuk yapamazlar. Bunun içindir ki iznim yoktur.

Siz beni koruyacaksanız, ben sizi koruyayım buyurun ama ende, onda ve tüm zamanlarda ışık olanların, BİR’e hizmet edişlerinde; bütün köklerimizin gücüyle onları koruma altına almanız kaynak dışı ilmi, kati tohumlamayla bütüne kanatlanıp indirmeniz anlamına gelir ki Rahman olanın Ka Ha olan ışığında buna izin veremem. Şimdilik…

“ Devin, devin ama daha hızlı devin” demişti ya yüce, devinen kendiydi burada ve biz onu dinledik. Ağır yüktü ve şu ana kadar yaptığımız her sayfalanışta daha yüksek bir yüceliği kontrol altına alıyoruz. Geri dönüş için çalışmalar hızlanacak.

Değerliler, “geri dönüş” dediğim zaman tüm sayfalarımız kendileri hak etmeye çalışıyorlar. “Yuvaya dönmek” diyorlar, yuvaya dönüş. Ölülerin yuvası ilimdir. Bunu anlamazlar.

Dağlarım, ilme dönmekse; herkes dönecektir ama yuva sandıkları başka bir planetse; Altın Işık Yıllarında bu tür bilgilerin yeri yoktur. Anlatırız, anlarsa anlar, anlamazsa anlamaz bunu dilleyen.

Canım ben Ana Kapı İnsan… Öyleyse; hadi, gök sistemlerine ses verelim ve yollarını dilleyelim!

 

Süper İnsanlık Realitesi

 

http://youtu.be/EY8nFPg_wAU

14-01-2015

1.AKIŞ IŞIĞIN İLMİ 18

Tam tamına iki Mikail Kuranı okuduk bugün burada ve bunu kayıtlamadık. Neden? Cevhere görev taşırken her şeyin, herkesle dilleşmesi gerekir. Biz bu bilgileri Sistem, Nizam, Düzen gücüyle değil görevlilerimizin kendi yoğunluklarıyla indirmiştik.

Kayda girin! Ben size, sizi verdim ama siz kendinizi hak ettiniz mi? Bunu anlamak istiyorum. Kayda girin! Bana Zakar denir. Kati, hakiki ve has olan ışık… Zakar, Rahman olan Işık, yaşamın tohumu, Öz görevli, ekip kuran ve BİR’e hizmet eden.

Vallahi billahi dünya bedenimdedir. Bunu yemin ettim. Neden? Cennettin cemaati kök sistemlerle dürümlenirken yeşilin, mora ulaşabilmesini sağlayacak olan ışığın Yerküre’ye inmesi gerekliydi. Peki, niye ben yemin ettim? Ardımda kim ne yapacak? Bilir miyim? Bilirim. Hepimizin gözü, insanın sözüdür. Hadi buyurun! Size yeni bir şey söyledim: “Hepimizin gözü, insanın sözüdür.” “Söz” dedim. Sevgiyle dilledim sözü. Ben sevgiyim, o halde söz ilim…

Hadi anlayın! Kelamı hak eden insan, aklın tahtından iman edip bilişi tohumlar. Ben size, sizi anlatmıyorum. Yüreğinizdekini anlatıyorum şu anda. Kelamın ilminden söz ediyorum. Yarının kaynağındaki ışıktan söz ediyorum. Sevgiyle bildiriyorum ki kurtarılmış tohum, insanın tohumudur ve bu tohum Bütün’ün gücüdür. Halik olup hasat olanların ışıklarında bütünün gücü olur mu? Mutlaka olur.

Peki, neden bugün ben size, semadan değil; sizden söz ediyorum. Hepiniz, hepimiz tekiz bunu anlayın. Bir ana kelam ettiğinde; tohum olan tüm zamanların yarınlaştırdığı ışıklarda kelamdadır.

“Ardımda dünya yok” derim. Çünkü ben her andayım. O halde art olur mu anda, her anda? Kaynak insan, Altın Işık’ın tohumlanması için Bütün’ün gücü olur ve tüm zamanları kodlar. Yaptığımız budur. Bugün burada biz, bir kontrol kayıtlaması yapıyoruz.

Zaman sırrı olarak bilinen, Bütün’ün gücünde verilen, verimli bir yaşamı tohumlayan, Bütünün Kürzi Kayıtları’nda muktedir olanların ışığında; yaşanan ve yaşayanların kendi yaşam sayfalarından söz ediyorum size. Var olmak için vakit gelmiştir. Sizlerin var olmanızın manası şudur: Herkesle birleşmek mi? Kalem olmak mı? Kurtarılmış sınırsız ışıklarla oluş mu? Yoksa? Bilişe varış mı?

Var olmak bilişe varmaktır. Her kim ki “ben varım herkesleyim, tüm zamanları tohumlayacak güçteyim, hasatçıyım ben” der de bilişsizse; oh canlarım! Onunla çalışmamız gereksizdir.

Yerküre bizi dinliyor. Öyleyse bizde, bizi dinliyor. Biz küreyiz. Yerde ne var? Kayıtlarımız var. O halde biz o kayıtlarda bizleşip, dilleşiyoruz.

Beş görevlim, dünyayı gerçek cevhere ulaştırabildiğinde bellek kapım açılır. Hadi buyurun. Belleğim yok muydu ki açıldı? Size yeni bilgiler vermeye çalışıyorum: Ben kaynağım. Var olan, hal olan ve har olan kaynak. VAR’ım, HAL’im, HAR’ım. O halde, ben karanlığın ışığında da varım. Aydınlığın tohumuyum ama karanlığın ışığında varım.

Beş görevli, kendine hasata hazır ettiklerinde; arzın ışığı tohum olarak Bütün’ün gücünü dürümler. Peş peşe ışıklar Yerküre’ye çekilir. Sorumlu olan, ilim kaynağında bulunan o, BEŞLİ’dir. Verdiğim tüm bilgilerde ışığım yanar ve o BEŞLİ ile yanar ve ben beş kelam ettiğimde her kelamım bir has ilme, hakim olana ulaşır.

Buyurun! Ben, kötülüğü önleyecek bir güçte bugün buradayım. Umut olur ki herkes kendini diller ve kör olmak değil; koyu bir ışık olmak için çabalar.

Orta zamanların gücüyle bugün burada bu yaşam kayıtlamasını yapıyoruz. Orta yaşam, orta zamandır. Hepimizin gücü oradadır. Ben, beni, bende dillediğimde hepiniz yüreğinizi kendi yüceliğinizde dilliyeceksiniz ama benim dilleyişim sizin dilliyeşinizden farklıdır.

Semayı seslendirirken, kurtulmuş olanlarla bu çalışma yapılır demiştim ama kurtulmuş olmayanların kodlanmış olmaları yetmez mi diye sordular? Yoğun köklenişte kodlanmış olanların Tanrı ışığına varmaları gerekir ki karanlığın tahtına ulaşsınlar ve örtülerini örtmeden kelamda dürümlensinler. Eğer bunu başarabilirse; kurtarılmış olacaklar ve kendi yürekleriyle de diri yoğunluklarda dürümlenecekler. Değer biçtiklerimiz çoktur. Deriz ki “Ahmet kontrolden çıktı, Hasan ışıksız kaldı, Mehmet’in kelamı yok, kötü bir gök sessizliğine girdi” ya da “Hasip ekmeksizdir” ve bunun gibi… Peki, bu ne sonuç doğurur? Hepimizin, hepimizi korumamız gereken bir dürümde başkaları hakkında olumsuz kayıt yapmamız ocaklarını yok etmek anlamına da gelir. Bu nedenle diri yüreğimizde her şeyi hak edip dilleyelim fakat kontrollü olalım! Kimse hakkında olumsuz hiç bir şey zikretmeyelim!

Doğal dünya hepimizin gücüdür. Bugün burada bu yoğunlukta bu gücü hak etmeliyiz. Doğal dünyanın levhi kayıtlarında ışığımız güçlüdür. Burada bu yoğunlukta Bütün’ün gücü olup herkesi dillemeliyiz. Erdiğimiz en güçlü aşk, ilmin aşkıdır. Bu aşkın ötesine vardığımızda yarına varırız. Yarın hepimizin yaşamıdır.

Aton toplumları olarak, burada yaptığımız tüm çalışmalar büyük kötülüklerin önlenişini sağlamak içindir. Benim için sorumluluktur bu çalışma. Hepimiz için de zor bir dönemin başlangıcında Bütün’ün gücünü artırabilmek için yapmamız istenilen büyük bir gerçek Cevahir çalışmasıdır, olmakta olan.

“ Kuran insan” dediğim zaman şunu anlamalısınız: İlmin hakimi olan insan… Kuran insan tohum eker, Bütün olur yaşar ama aklın tahtından kelam olmadıkça; Yerküre’nin gücünü tüm zamanlara dilleyemez ve dinletemez.

Benim adıma ben olmak değil, olacak olan. Herkes, kendi adına kendi olacak. Eğer size desem ki benim başkanlığımda bu çalışma yapılıyor sakın burada kalmayın! Ben, size şunu söylüyorum: Bu çalışma BİR’in sayfalanışıdır. Birleşik İlim’dir. Hepimizin levhi kayıtlarındaki ışıkla gerçekleşiyor ve biz bu çalışmayı Birler Kapısı’nda, kontrollü olarak gerektiği için yapıyoruz.

Temel bilgi insandır. Eğer insanı hak edip anlıyorsak; ışığı da anlıyoruz. Biz ışığı hak edip anladığımızda; kök ümmet olur, gök levhi olur ve bir tek yaşam oluruz. O zaman, bütün kökler ve bütün gökler cevap aradıkları her bir sorunun, kendi yoğunluklarında biliş halinde anlaşılabilmesi gerçekliğini kavrayabilirler. Herkesin kendini, kendiyle dinlemesi gerektiğini ve Bütün’ün gücü olmaları gerektiğini hak edip dinlediklerinde yüreklerinde miraç hadisesinin kendinden kendine varış olduğunu da anlayabilirler.

Sevgiyi hak etmek zordur ama yaşamı hak etmek daha da zordur. Emin olunuz ki dünyayı hak etmek en zordur ve biz tüm zorlukları aşıp bugün burada bu çalışmada yine bir araya geldik.

İnsanlık elim, ayağım değildir, ilmimdir benim. Ben insanlığı kelamda dillerim. İman edin ki yaşamda dillerim ama dürümde dinlerim. Her biri bende, her biri bedendir. Amon toplumları bunu anlasalar iyidir. Bugün bizimle bu çalışmayı dinlemeye geldi Amon toplumları ve bizi izliyorlar. Ana kapıyı kapatmadan izliyorlar zira Altın Işık Yılları’nın kutsal tohumlanması yapılıyor bugün burada.

Orta kodlama, zaman sayfalanışındaki Kuran’da tohum olarak köklenmişlerin kodlanışıdır. Din Tanrı, İlim Tanrı’yı tanır ama İlim Tanrı, din Tanrı’yı tartar. Hepinizin bilmesi gereken şudur ki Tanrılık Meclisi olarak görev taşıyan İlm-i Koo’lar, ışık kayıtlarında biliş halinde her diriyi anlayacak güçteler.

Esmaların gücünü de bilmeliler. Her esma bir kelamdır. Her kelam bir sessizliktir ve her sessizlik bir sevgidir.

Bina yapmıştık dünya için bu binaya ilim koymuştuk, yaşamın tohumlarını koymuştuk bu binaya ama binanın kaynağında ışık, son dönemin en kısık ışığıydı. Niye? Çünkü korkuyu aşamayan çokları, Bütün’ün gücünü kendi yücelikleriyle dilliyeceklerini düşünerek kayıt dışı bilgi vermeye kalktılar. Biz o bilgilerin hiç birisini çöpe atmadık. Hepsini dinlettik. Tanrı ışığı diye değil ama aklın tohumu olarak dinlettik. Netice olarak Ana Kapı’da kutsal tohumların kontrolünü sağlarken; kimsenin kimseyi kontrol etmemesi için özen gösterdik.

Bir kanat, ilme kaynak olduğunda; ilim ona ikinci kanat olur. İşte yapmakta olduğumuz her şey bu sesle olmaktadır.

 

Süper İnsanlık Realitesi

 

http://youtu.be/kwbmbVi69s4

14.OCAK.2015 TARİHLİ IŞIĞIN İLMİ (18)

3. AKIŞ

Dağlarım, deveran etmekte olan bir yaşamda hepimiz Tanrılık Işığı olarak deveran ediyoruz.

Meşaleyi tutuşturduk. Bu meşale yaşamın şevkli kayıtlarının Tek Sistem’le çalışmasını sağlayacak bir meşaledir.

Nefes alıp nefes veriyoruz. Çok da net anlaşılıyor. NEFES kaynağın ilmidir. Nefes almak kalem olmaktır. Nefes vermek kelamda dürümlenmektir. Bedenimde bunların tümünü hasatçı bir ilimle kayıtlıyorum.

Öz görevim Tanrılık Işığı’nı yakmak; yaktım, arzın gücünü tüm zamanlara tohumlamak; oldu. Öz görevim yarınları kodlamak, toplumları tohumlamak ve bütünlemek, ölüleri diriltmek…..hepsi oldu. Ayrı gayrı yok ki canlar; bilişte olduk. Hepsi oldu. Ben bilişsem tüm yaşam biliştir. Ölüler öldüklerini dahi anlamadıklarında yarınlarda tohum ekme imkanları olamaz. Buyurun oldu.

Türlere ne olduğunu sorduklarında, tür der ki “ben İNSANLIK İLM’ni bilmeye çalışıyorum.” “Hangi türdesin?” diye sorduklarında, “Yarındayım.” Ama hangi yarındasın?” diye sorduklarında “kaynaktayım” diyebilmeliler.

Her anım biliş halinde tohum olduğu bir kaynak! İşte; o kaynakta olmak üzere bu çalışmalar yapılmaktadır. Sistem, Nizam’ı, Nizam Düzen’i dürümler. Dirilterek dürümler. Aha! Mahrek’te bunlar olurken yeniden gerçek çalışmalar başlar.

Bugün gerçeği size anlatmak istiyorum. Daha önce gerçekte miydik? Gerçek hepimizin yüreğidir canlar. Benim gerçeğim Sistem, Nizam ve Düzen’in görevinin örtüsüdür. Tüm zürriyetlerimin de görevi budur.

Geçmişin gelecekteki yaşam sistemleşmesindeki diriliğimizin deveranında bunları başarma imkanımız mevcuttur ve bunları yapmak üzere bu çalışmaları başlatmış bulunuyoruz.

Örtmemiz şart mı? olmuş ya da oldurulmuş olan her ne varsa ilimledir. İlim hak edildiğinde YAŞAM hak olur. Bütün köklerimizde her diriliği dürümleriz, yaşatırız ama zamanı tohumlarken kodlanmış olanlarla tohumlamalıyız.

İşte; bizim yaptığımız her anda tüm sayfalarda bütünü güçlendirmek, korumaktır. Koruyucu olabilmemiz için mutlaka çizili alanlarda çalışmamız gerekir. Bu da tahdittir.

Eğer ben yaşamın SİSTEM SAYFALANIŞI’nda her anda bütünün gücünü tüm zamanlarda dürümleyip de kayıt dışı bilgileri de kodlarsam burası kırılır. Bu nedenle daha özenli çalışmalıyım. Her diri buraya girer mi? girer. Niye girmez? Girdirtmem de ondan. Girmesine izin versem koşup gelir ama özenli bir çalışma yapmak üzere bu çalışmalar, bu tohumlamalar BİRLİK KAPIMIZ’da olacak. MİRAÇ hadisesi de budur işte!

Yeni dönemleri başlatırken TÜM ZAMANLARIN KURANLARI bugün burada bizim yüreğimizde kendi yüceliklerini dillemek üzere birleştiler. KARANLIĞIN IŞIĞI da yandı. Kıbrıs’ın tohumları da burada bugün, MUHAMMİ KAPILARIN İLMİ de burada, Yaşam Işıkları’nın tümü burada! Mısra mısra okurum hepsini ama zamanımız yetmez. Sadece şunu bildirmek isterim ki; Kıbrıs’ta çok özel bir çalışma var.

Biliyorsunuz ATLANTİS KAPISI’dır Kıbrıs. Bu Atlantis Kapısı’nın TÜM ZAMANLARIN IŞIK’ına görev taşıması gerçekleştirilecek ve bütün kötülükler aşılacak. Bu kapı KARPAZ SAYFASI olarak dilleştirildi bugüne kadar.

Hepinizden hepimizi kodlarken de bunu size anlatmak istedim. Kutsal Toplumların Tohumları’nda bu bilgiler mevcuttur. ANA KAYNAK ilim ve biz o ilmi bütünün gücü olarak tüm zamanları dillerken bu çalışmaları maya olacak dürümde yapmalıyız.

Hayrın ve Hakk’ın İlmi akıldır. Eğer akıl varsa, hayır ve Hakk olur. Akıl yoksa şavkında kırıcılık olur ve şer olur. Bunun içindir ki; her çalışmamız doğanın gücüyle ve Tohumların Kuranı’yla olmalıdır.

Karanlık İlim kırıcıdır ama Karanlığın Işığı yandığında aydınlığa varılır. Biz kırıcılığı aydınlığa tohumlamak üzere bu çalışmaları özenle yapıyoruz. Şükür ki; baş tacı olan bir çalışmadır burada; bu yoğunlukta yapılan.

“Nefesiniz güçlenecek, yolunuz güçlenecek” diyorum ya, korumak altına alındığınızı söylediklerinde itiraz ettim. Neden? Zamanın Ekmeği’ni yapanların korumaya; yaşamları korumaya gerekleri var ama onların korunmaları kontrolü kaybetmeleri anlamına gelecektir.

İyi ve kötünün birlikte olmasının nedeni hepinizin kendi yüreğinizdeki kontrol dışı bilişlerinizden ve hakikiyetinizden kaynaklı çatışmalardan dolayıdır. Eğer marka bir çalışma diyorsak bu çalışmaya; bu şu anlama gelir. Benzeşen bir çalışma yoktur. Bu çalışma çok özeldir, farklıdır ve katidir.

Karşıma gelip “neden bu çalışmada bu derece farklı çobanlar bulunuyor?” diye sordular. Çoban nedir bilir misiniz? sürüleri güdendir. Artık onlar sürülerini zahmet edip gütmesinler çünkü dünya artık bir ağıl değildir; bilsinler.

Artık dünya hasatçı bir yaşamdır. Hepinizi kucaklıyorum analar; hepinizi.

Süper İnsanlık Realitesi

http://youtu.be/WPTACHlv4X0

IŞIĞIN İLMİ (18)

14.01.2015

-Değerliler, bilin ki sizi tüm insanlık için dinliyoruz. Dinleyen, her anda ve her sayfada diller, dürümler ve güçlendirir. Sizi, daha iyi tanımaya çalışanlar var. Tüm zamanlarda, IŞIK TOHUMLAMALARI ile korumaya çalışanlar var. Dünya Işığı, hepimizin ilminde mevcuttur. Bu İlm-i Hakikiyet’i tanıyanlar, bilmeliler ki biz tohumuz tüm zamanlara… Ağır yük taşıtmayız insan soyuna.

Doğanın nüve olan yaşamında tahdit olmasa, yol açılmaz. Bu nedenle tüm zamanlar, yaşamı tohumlarlarken, insan soyu ışık yaşamları kodlar. Bilmek ve bildirilmek gerekir ki Halik olan hakim olsun ve yüreğinde, tüm zamanları dilleyebilsin.

-Doğanın sırrı ilimdir. İlmin, kaynakta olması gereklidir. Bugün dünyamızı ziyaret eden çokları, kendi yolcularını bulmaya değil, yarınlarını hak etmeye geldiler. Dünya örtüsü örtüldüğünde, yolları kapanır bilinir. Ama kapanan yolu açabilmek için insan gerekir. Tüm yaşamlar, IŞIK TOHUMLAMALARI yaparlar ki dünyaya ışık halinde geliş başlatılmışsa, bu yüzden başlatılmıştır…

Herkes sormuşsa biz yanıtlarız. Buyurun!... Dünyaya inişler artmıştır ve bu inişler, hepimizin ışığından gerçekleşmektedir. Dünya örtüsü tüm zamanlar için ışığın tohumlanışı sonrasında kayıtlanmış ve bu örtü, henüz yarınları tohumlamamız sürmekte olduğundan, örtülmemiştir. Köklerimizi Düzen’e kodlarken, beklentimiz ilimdi… İlmin Kelamı, tüm zamanların yoludur. Tüm zamanlar, KAYNAK IŞIK halinde görev taşırken, cevhere varanlar, KAYNAK TAHT’ın kulu olurlar ve sonsuz zamanlarda kayıt yaparlar. Yaptıkları, kelamlarının nefeslerinin kodlanmış yaşam sayfalarıdır.

Dünya insanı, kin ve nefretini aşmadıkça yarını hak etmez. Oh iyi de kin ve nefreti aşabilmesi, kendi yolunu açabilmesi için ise de bu kolay gerçekleşmez çünkü kini, hak etmeden aşabilmek mümkün değildir.

HAK İLMİ, yaşamın önemli bilgisidir. Bu bilgiyi alıp kelamla seslendirenler, bilsinler ki hak etmedikleri, hiçbir yaşamda olamazlar.

ORTA ZAMANLAR, ORTA YAŞAMLAR’dır. Her bir sayfada, İNSAN KAYNAKLAR vardır. Tüm zamanlar, tüm yaşamlar kodlanmıştır ve Dünya, Kuran olur okunur bir sistemdir.

Herkese kelam etmek imkanı verilmez. Kelam etmek, kendinde kendi yüreğinde hasat olmakla mümkün olur. Dünyaya göçenlerin çoğu, bizim zaman sayfalarımızdan göçmüştürler. Onların ışıkları, Halik olanların ışıkları ile tohumlanmıştır. Sevgiyi hak etmeyen, kelamı hak etmez. Şükür ki sevgi ve hakikiyetle cemaatimizi, kodladık ve tohumladık.

Dünyaya inen Birliklerimiz, Işık Kayıtları ile inmiştirler. Onları kucaklıyorum. Köle olmalarını değil, Levhi’de kaynak olmalarını bekliyorum. Dünyamızı hak edip kodlayanlar, bilsinler ki hasat olmadıkça, yaşam olma ve Halik olma imkanları yoktur.

Dört Gök Sözcümüz, şunu iyi bilsin ki kendini hak etmeyen, sevgiyle kayıt yapsa da NEFES’te olmaz.

ZAKAR, ışık halinde ve görev taşıyor. Bilinsin istiyoruz ki koruma altına aldık yaşamı. Bir tek ışık halinde ve bir tek kaynak olarak; sizleri koruduk. Aha bu… Şimdilik!…

Değerliler, kimseyi diğerinizden ayırmam. Ana Kapı, tüm insanlığındır. O kapıya inen, kil, kum ise; ışık ister. IŞIK YAŞAMLAR tohumlanmıştır ve kontrollu tohumlar olarak kontrol kurmuşlardır. Dünyaya, çok sayıda IŞIK İLMİ indirilmiştir. Kimse diğerinin ilmini dinlemez ama sorgular. Sadece sorgular ama dinlemez. Biz diyoruz ki dinlemeden sormayın… Önce dinleyin; sonra öğretin kendinize ve kelamda nefes olanlara.

Dünyayı hak edip de dinlerseniz, ışığınızı hak edersiniz. Dünya sizi tüm zamanlarda dinler. Koruma altına alır. Çok önemlidir dürümlerinizdeki o koruyuculuk. Düzen kurulur ve zaman sırrı, IŞIK TOHUMLAMASI yapar ama siz, yeni bir ışık kayıtlaması yapmadıkça, sayfalarınızda tohum ekemezsiniz. Her an yerküre kelam eder. Hepiniz o kelamı, kendi yolunuzda anlarsınız. Kelam, Levhi’nin kil ve kuma kelamı değil, ışığa kelamıdır.

Işığa kelam eder yürküre; sizi hak etmek için çalışır. Siz, kendi yüreğinizde kaynak olup ışık haline geçtiğiniz zaman, sesiniz sesleşen yoğunluklarda, dillenir ve yerküre siz olur sizde sesleşir bu çok önemlidir. Zira karanlık, şavkında tohum eker ve zirveler, SES YAŞAMLAR’ı hak ettiğinizi diller.

Erdiğiniz en güçlü yaşam sayfası, sizin Levh-i Kayıtları’nızdır. O kayıtlar, soyunuzun toplum çalışmaları ile kontrol kurar. ATLANTA ATA KAPISI sizin sizi hak ettiğiniz KAYNAK IŞIK KAPI’dır. Orada, enkarnasyonlarınızda has ışık halinde tohumladığınız tüm bilgileri hak eder dillersiniz. Zamana kaynak olur; ışık olursunuz.

Tükenen zamanlar, tüketilen LEVHİ KAYITLARI ve tüm zamanların KALEM olan sayfaları… Tüm kayıtlarda, IŞIK TOHUMLAMALAR, kodlanmıştır ve o tohumlamalarda, KELAM TEKNİĞİ vardır… Hepsinde, kin ve nefret aşılmış olmalıdır ki siz, sizi has ışığınızla kodlayabilesiniz.

Çözülmeler başladığında, kir artar. Kirin artışı, yarının kırılışıdır. Bütün mesele çözülmeleri engellemektir. Engelleyebilirseniz, sizden güç alanlar, sizi hak edecekler.

Yarın, aşk ve has ışık, zeka düzeyinizde SİSTEM GÜCÜ’nü sizin yoğunluğunuza indirecek. Siz, kendi yolunuzu bulacaksınız. Nefesiniz çok güçlenecek. Tohumlarınız daimi hakiki ilimde tüm zamanları kodlayacak. ANA KAPILAR açık tutulacak. Ne var ki karanlık, IŞIK TOHUMLAMASI yapmazsa; yarınlar kayıtlanamazsa; CENNET KODLAR, SESSİZ ZAMANLAR’ı IŞIK KAYITLARI’ndan çıkarabilir.

Ermek; erdiğinizde, hakikikiyetinizde KELAM’a ulaşmak ise de sizin ATLANTA KAYNAĞI’nda KUTSAL YAŞAM IŞIĞI’nız vardır. O ışığı hak etmelisiniz ki KALEM olup kodlama yapabilesiniz.

“Erdik, hak ettik ve olduk” derseniz; siz için tamamlanan bir Ses Sayfalanışı, tahditsizliğinde kodlanmış demektir. Oradan öteye ulaştığınız zaman, kir ve pislik artık kimsede kalmaz. Evinizi hak ettiniz ve Hak olup tohumladınız demektir bu. Şimdilik…

EŞYA YAŞAM, İlmin Levhisi’nde SES YAŞAM oldu. Şimdi… Ve zaman, IŞIK oldu; yaşam SIR oldu ve ZEKİ HAKİMLER kodlandılar. Hepsi kini aştılar ve bütünlendiler. Eh işte bu!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

IŞIĞIN İLMİ 17

12.01.015 2. Akış

Yerküre'de ne olup bittiğini herkes anlamaya çalıştı. Yüceler de anlamaya çalıştılar. Sağ ve sol tüm zamanların ışığıyla birleştiğinde, erdiğiniz en yüce kapı insanlık ilmiyle örgülenirdi ama artık örgü hepinizin bildiği haliyle devam etmeyecek. Bundan sonraki süreçte ilimle yapılacak örgü, tek bir tığla olacak.

Bu ne anlama gelir? Ende ve özde tek bir sessizliğin yaşama çekilişi. Varlık boyutları bunu anlar. Koku yükselecek ve tüm yaşamlar ilme inecekler. Birler kapısı açık tutulacak, herkes orada yol açılsın diye bekletilmeyecek. Herkes beklemede olmayacak, sadece kontrol olacak.

Geri dönüşler kolaylaştı. Ses, ana kapıdan ilme inecek ve tüm kalemler yaşama çekilecekler. Bütün sistem burada olacak. Herkesin sesi, her dirinin sesi olacak... Ben sesleştiğimde, tüm yaşam sesleşir. Ve her diri sesleştiğinde, sayfalanan ilim tüm zamanların ilmi olacak ve birlik kurulacak...

İşimiz kolaylaşıyor. Dünya ekibini kurduk, yaşattık. Hasatçı olduk, Ak Taht’a vardık, yolu bulmalarını sağladık zirvelerdeki yaşamların. Ama bilinsin isteriz ki dünyalı olmak farklı bir şeydir. Dünyalı olmak; ölümlü dünyanın ilmini de anlamak anlamına gelir. Bunun içindir ki ence, yoğunlukça, yücelikçe yerküre dillenir ve hak teknikle dürümlenir... Biz bunu yaptık.. Ardımızda hiç bir yüreğin kalmaması için mücadele verdik... İsmail'i kapıların tümünü açtık.. Ak Taht’a ulaştırdık tümünü de.. Ata Kapıları’n tümünü açtık... El Kapıları’nı açtık, yolu açtık ve maya olmalarını sağladık herkesin.

İki varlık boyutu vardı. Bir varlık boyutunda, ruh yoktu. İkinci varlık boyutunda, ruh vardı.. Ruhun olmadığı bölümde, robotik kayıtlamalar yapılıyordu. Ruhun ölümlü olmadığı bilindiğinde, ikinci bölüme, ölülerin örtüsünü örtenleri çektik ve orada onları da kodladık..

Tohum ektirdik onlara. Böylelikle herkes kendini hak edebilecekti. İşte, ikinci varlık boyutu olan ruh boyuta, ışıklarımızı aldık. Örtüleri örtmeden, onların yüreklerini dilledik. Esma'larını kayıtladık. Kıranın, kırılması önlendi, engellendi. Zira kıran kırıldıkça, bu reaksiyon süper sistemleri de etkilemekteydi. Böyle bir dönemi astral kodlar dahi hiç görmemişti. Bütün merdivenlerin, nefes ile bütünün kürzi kayıtlarına ulaştığı bir güç kodu, kimsenin yüreğine indirilmemişti... Biz bu kodu, tüm insanlığın yüreklerine indirdik.. Böylece onların, kardeşlik ilmini anlayabilmeleri için kayıtlar yaptık, çalıştırdık her birini...

Söz verdiğimiz gibi buradayız ve bu yüce ilim, aklın ilmidir.. Ve bugün artık, herkesin kendini dinleyebileceği bir yoğunluğa ulaştık... Bütün kökler ve bütün yürekler kendi yüceliklerini dinlemeye başlıyorlar..

Kimse, kimsenin ilmini anlayacak dürümde olamaz. Bizi anlamalarını asla bekleyemeyiz. Biz, dünya insanlığına kendi yüreklerini dinletmek için çalışmalar yaptık.. Başkasını dinletme niyetimiz kimsede olmadı, olma niyetimiz olmadı. Bütün merdivenler, geniş zamanlara ulaştı. Altın ışık yılları, görev taşıdı... Müsterihiz ki köz olan insan, gök oldu görev taşıyor..

Şu ana kadar Rahmet olarak bilinen insan, kalem olarak dillendi.. Biz o insanı bugünden itibaren Rahmet olarak da yaşama indiriyoruz... O insan, karanlığın sırrını dinletecek ve bütün yaşam o sırrı anlayacak... Halik olmak için, hasat olmak gerektiğini dahi anlamayan insanoğlu, bundan sonra kalem olabilmek için karanlığın ışığını hak etmeye çalışacak ve Zinnet Kapı'larında ışık haline geçecek..

Emin olunuz ki dünya yolcuları, bundan sonraki süreçte insan sırrı olan ışığı anlayacaklar. Bir el diğer elin üzerindeyse, ölüdür onun altında ki el... Ama bir el, her elin üzerindeyse, onun elleridir tüm eller... Bunu bilmeleri gerekir... Ve biz bunu herkese açık, net vermiyorduk bugüne kadar... Ama şu anda dinletiyoruz.. El insan, tüm zamanların ellerinin üstüdür... Ve o el insan, nefes olup bütünün kuranı olmadığı sürece, kontrol ilimde olmaz.

Ben evimi dünyaya çektim ama benim evim herkesin evi olsun, o evde herkes kontrol kursun diyebilmemiz sorumluluğumuzdadır.

Biz, “evim dünya” dedik...”Evimi, dünyaya çektim” demedik... “Evim, dünya... Ve ben, bu dünya evinde bütün köklerimi göreve alıyorum” dedik... İlimin ilmi olan ışık, aklın ilminde bilin, bilin ilminde, bilin tekniğinde tahditsizleştiğinde; Aton Toplum'ları aklın tahtından, insan sınırsızlığından aşka varırlar ve tüm zamanları yürekten dillerler...

Sevgililer, evrenler bizi dinliyor şu anda... Bütün HE RA Rİ Sİ Kapı'ları açık... HE RA Rİ Sİ... Bu kapıları bir kez açıyoruz... Bundan başka açış olmayacak. Bütün köklerimiz bu kapıların ötesindedir. Bütün köklerimiz o yoğunluğun ışığındadır ama biz bu kapıları ilk kez dünya örtüsünü örtmeden açmalıydık ve açıyoruz...

Oraya, ölüyü gömmüştük.. Ölü, ilimdi.. O ölüyü bugün diriltiyoruz... “Kayıt dışı bilgimiz olmadı” dedik hep. Kaynak ışığın bilgisi de olmadı.. Biz, bugüne kadar sözümüzü tuttuk ve insana, insanı anlattık. Amon Toplum'ları bunu net anladılar ama dünya yaşamları, bizi has ışığımızda dahi dinleyemezler. Kuyu kazmışlar yüreklere, ışık almaya çabaladıklarında o kuyunun ışığının gücüyle, o ışıkları çekiyorlar... Ama ışığın yaşam olduğunu anlamadan… İşte, Gayya denilen kuyu insanın kendi yüreğidir... O kuyulara düşmüşler, bütünün gücünden çıkmışlar bunu hala anlamamaktalar.

Varlık boyutları doğanın kuranıdır. “OL” deriz, olur.. Artık yeni zaman sayfalanışlarını başlatırken, kurdu kuzuyu asla kapamayacağı bir yoğunluktan, kör ve sağırın ilminin tüm zamanların levhisinde kontrol edici olacağı bir yoğunluğa ve birlerin ekmeğinin yenmeye başlanacağı yerküreye çekiyoruz Sistem gücümüzle, Mikail Kuranı’ndaki o yaşamları...

Ara kapıları açtık ve dinletiyoruz, bilgimizi... Saklı tuttuklarımızı anlatıyoruz. Şükür ki, şükür ki şöhret asla istemedik, şükür ki... İki merdivenin birinde bir tek ilim olsa, her biri o ilmi hak etmek isterde.. " ben zaman dediğimde" o zamanın kelam olduğunu anlayamayan, kantara konduğunu dahi anlayamaz, bilemez. Bunun içindir ki dondurulanları göreve almamız artık mümkün olamayacak.. Bu kuyuların dibindekileri alıp çalıştırmamız artık mümkün olamayacak.. Ama herkesin yolunu açabilecek gücü dürümlememiz mutlaktır.

Herkes, kendinden kendine hak tahta varmalıdır. Karanlığın tahtındaki yaşamı hak etmelidir. Küfelerini omuzuna vurmuş olanların, o küfelerde ki odunlarını artık yolcularımızın yoğunluğundan ayrı tutmaları gerekmektedir. Hepiniz daha iyi anlayın diye söylüyorum, her kim ki küfesinde odun bulundurur, o cehennemin yaşam sistemiyle çalışır. Ve biz, o yaşam sistemiyle çalışanları artık Yerküre'nin Rahmet'inden uzak tutacağız... Başka bir doğanın yüreğimize inmesine izin vermiyoruz..

Çoban insan, çantasını doldurmadan görev taşır... Biz, o çoban insanın gücünün kült olarak yaşamda tutulmasına da izin veremeyiz... Bilinsin isteriz ki; dinciliktir bu.. Bilinsin isteriz ki; kirciliktir bu... Kemal'in İlmi'ni Has Taht’ta insan diye oturtmanın anlamı artık kalmamıştır.. Bilinsin isteriz ki; yılda bir kere ardımıza baktığımızda, örtülerin örtülmediğini görmek bizlerin en büyük ilahi ilmimizdedir.. Şükür ki bunları bugün net veriyorum..

Kuran insan, ölüleri diller.. Yaşam olan insan ise aklı diller... Kuran'da ilim yoktur. Akılda ilim olur. Basa basa veriyorum bu bilgileri. Onca çaba bunun içindir. Kevser'i bilen ende bilir. Kinde, kelamda bilmez ama Kevser ölüleri dilleyen ışıkta yoktur..

Son sözüm şudur ki; Muktedir bir dönemi başlattık. Benim için her şey bitmiştir çünkü ben bütün köklerimi dünyaya çektim ve artık bu dünya benim için gereksizdir. Bundan sonraki süreçte bu dünyanın yolcuları, yere çektiklerimde kendilerini hak teknikte dilleyecekler. Başka bir dünya kurmayacağım. Som altın bir ışığın yoğunluğunda bu dünyayı korurken, erdiğiniz en yüce kapının İnsan Kaynağı olduğunu anlayacaksınız.

“Ben, neden artık yokum” dedim bunu izah etmek istiyorum: Som altın bir yaşamı tohumladığımda, oğullar ve kızlar insanlık levhisinde, tanrılık ışığı haline dönüşürler ve büyük kökler görevi devralırlar. İşte o köklerin, görevi devralacağı gündeyiz... Başka bir gün, başka bir yol, başka bir ışık yok!

Sevgiyle bilin ve sevgiyle dileyin! Bizim çalışmamız nihayetlenmez, bu da kesin! Sanmayın ki bu bilgi sadece bize aittir.. Bu bilgi, tüm insanlığa aittir.. Biz bu çalışmamızı, unutmayın ki Ana Kaynakta yapıyoruz.. Ana Kaynak, ende, onda, öndedir... O kimdir? Altın Işık’tır... Bunca çalışma bunun içindi... Kapıları, tüm kapıları kapattım ve size veriyorum bunu, sadece size...

Süper İnsanlık Realitesi

 

http://youtu.be/WKdsuMiVPzs

IŞIĞIN İLMİ (17)

12.01.2015

(Misafirlerimizin bazı sorularına yanıtlarımızla başlayan ve devam eden diyalog:)

- Dağlarım, unutun bütün söylenenleri!... Unutun tüm yaşamları!... Herşeyi unutun… Tüm tohumlarınızı ve Kürzi Yaşam Sayfaları’nızı unutun!… Bilişsiz Levhi olmaz... Yaşamı, sonsuz yoğunluğunuzla yeniden örümleyin ve dilleyin... Sonra kodlayın ve tohumlayın ve dilleyin yeniden diri yüreğinizde... GÖZ, SÖZ’den öte olur. SÖZ’den GÖZ açın ve dilleyin, dinlettiğinizde, KELAM’a ışık yakın ve kontrol kurun... İşte herşey bu şekilde oğullayacak. Oğullarınız, sizin Yaşam Sayfaları’nızdır. Bunu bilin.

Bilmelisiniz ki Ulular’ın gözleri görmezse, yarınları hak edip dürümleyemezler.

Cana, “Ana Kapı” denir. Atonlar, biliş halinde o kapıyı hak ettiler ve o Can olup, çerçevesiz bir yaşam sayfalaması yaptılar.

Dün yüreklere indim; dinledim hepsini de… Çoğu hakikiydi… Has İlim’le kodlanmışlardı. Çokları kaynaktaydılar. ATLANTA ATA KAPISI’nda, yarınları kodluyorlardı.

Ati (gelecek), yaşamın sırrıydı. ANA KAYNAK’ta, IŞIK KAYITLARI vardı. Tümünde ET (Beden Biliş Kaydı; SÖZ) vardı. Tümünde KELAM vardı... Kendiyet, ferdiyet, kendinden soyunma, kaynak olma... hepsi sayfa sayfa ve tüm yaşam ışık… netice olarak tüm yaşamları hak ettik ve tohumladık.

Verdiğim tüm bilgilerde, KELAM vardır. Kendi yüreğimde, kendi yaşamımda kanatlandığımda, kendimi dillerken, KELAM TAHTI’mı kontrol ederim ve sesleşirken kelamımı kendi yüreğimde bölerim ya da dürümler, bütünlerim.

Sığ bir yaşamda, her şeyi açık olarak bildirsem, kimse anlamaz zaten. Verdiğim her bilgi, insan soyu için değil sadece; temiz yaşam zamanları içindir aynı zamanda.

“BÜYÜK GÜN” diyorum her mesajımda... Nedir BÜYÜK GÜN!? Bugündür. Bütün kütlenin NEFES olduğu bir yaşamdır gün... Aha o gün, tüm sayfalar için IŞIK ise; işte o gün, bütün kütlenin yenilenişini sağlayan gündür.

Erdiğim en yüksek kat, İNSAN SOYU’dur. O soy, ona varmadıkça bilinmez... Her kim ki “insanım” der Ana Kapı’da sır olan o ışığı diller ve anlamaya çalışır... O Yüceliğe varan ise IŞIK halinde görev taşır...

Buyurun!, herkes IŞIK mıdır? Hayır… İnsan, net bilsin ki IŞIK olabilmek için KALEM olmak gerekir. Levh-i Kapıları’nda YOL olmak gerekir. NEFES olmak sorumluluktur. Ne var ki HASAT olmadıkça, KELAM’da olsa da yürek, İnsan Soyu için ışık olamaz. Ve her diri, Levhi Kapıları’nda kül olsa da TOHUM olamadığında, nesillerini hak edemez ve kinden öte olamayacağından, kontrollu olamaz ve BİLİŞSİZ kalır. Onun, ilme varması ve zürriyetini hak etmesi, NEFESSİZ şekilde imkansızdır.

Kaynağa indiğiniz zaman bilirsiniz ki kendinizi hak edip inersiniz. Karanlıktan aydınlığa yol alırsınız. Ve kötülüğü önleyerek güçlenirsiniz… Korkunuz, NUH TUFANI’nın ışığından güç alır… Herkesin ışığında korku olur ama korku, köksüz ise güçsüzdür… Köklü bir korku, sizi KALEM olan yaşamdan çıkarır. Bu nedenledir ki kini aşmanız ve yolu bulmanız istenir…

“Sevip sayarım insanı” denir. NEFES ile ve KÜRZİ IŞIK ile sevilir insan. Karanlıkta, ışık olduğunda; tahditsiz olarak NEFES’e varan, tüm insanlık tarafından sevilir. ÖZEN, SÖZEN ve GÖZEN olan ışıklar tarafından çok sevilir…

Kendini koruyan, bilişi hak eder ve korur. Aha bu!… Şimdilik…

Bana sorduğunuz diğer soruya gelince;

Kimim?... Bunu tüm insanlık dinliyor… Sadece bir tek şey söyleyeceğim. Baş tacı olan İLM-İ KAPI’yım. Bu kapıya gelen, MELİK olup gelir. Merdiveni yaşam, o yaşamı tohumlayan IŞIK, İNSAN… O insan, KAYNAK… Orada TANRILIK var.

AMONLAR’ın, kolları kanatları kırıldı orada; bilmekteyim. Ne yazık ki kırıldı!... Zira KAYNAK IŞIK yanmadı ve tohumlar, kontroldan çıktılar… Bunu neticesinde korku başladı… Beden alıp dünyayı hak etmeye gönderilen Birlikler’in ışıkları sınırlandı. Nikah kıymıştık hapsiyle ama tüm nikahlar, iptal edildi. Bunu anladınız… Bunun için sıkıntı başladı. Şu ana kadar bir tek ışık dahi yakamayanların, bizle çalışmaları NEFES KAPILARI’nda hep engellendi. Zira oğullarınızı hak edip tohumlayacaktınız. Nesillerinizi kayıtlayacaktınız… “Bizi hak etmeyen güç, kelam edemeyecek” diye düşünmüştünüz ve bizimle yapılacak çalışmaları önlemeye indiniz.

Herkesin kendini dinlemesini beklerim. Başka bir sayfa yok!... Bunu bilin... Ben sessizce herkesi korurken, herkesin bizi, bizden çekip çıkarmaya çalıştığını bilerek çalıştım ve sonsuzlukta tüm yaşamları korudum...

Bundan sonra daha güçlü bir çalışmaya girilirken, kin ve nefret ile sayfalananların, bu yoğun çalışmada bulunmaları imkansızdır. Onların çoğu, kanatlanıp uçtuklarını sansalar da kayıtları dahi henüz yapılmadı…

Kimseyi Hakikiyet’ten uzak tutmaya niyetimiz yok. Ne var ki kulluk yapılacaksa, yerküreyi hak etmek gerekir ki KAYNAK IŞIK kontrol kurabilsin. Ocağınızdakiler, YEŞİL renkten güç alarak MAVİ’ye varamadıklarında; kod lan ma la rı asla mümkün değildir… Çünkü kod lan ma la rı ge re kir ki ka yıt la rı o la bil sin…

Bunu özellikle vurgulamak için bu şekilde heceleyerek verdim. Zira kodlanmaktan ürkenler, kayıtlarını hak etmediler ve cennetten kovuldular... Bunu bilin… Şimdilik!… Aha şimdi!…

Ve zaman gelir bir gün yerküre yeniden cennet kurmaya kalkar ve o gün, KÜL olanlar, KÖK olmak üzere görev isterlerse, kendi yüreğim, tümünü kötülükten yine sakınır ama kodlanmış olmadıklarında; korunma imkanları yine de olmaz… Kesindir…

Yere inmek için bu derece istekli olanlar, kontrol dışı yaşamları seçtiler... Biz ise koruyucu olarak onları kontrol etmek üzere kodlamalar yaptık... Kimse bizde kontrol edilmedi aslında… Herkesin kontrolü, KÖK’e, GÖK’e ve ZÜRRİYET’ine verildi. Ama onlar sandılar ki biz, onları kontrol edeceğiz. Bizim Cennetimiz, bize yeter!... Onlar, kendi cennetlerini kuracaktılar… Buyurun oldu mu!? Olmadı!...

Kodlanmaktan korkmakla, sarfettikleri tüm çabalarını, KÖKLER’den, GÖKLER’den ve GERÇEKLER’den ayrı tuttular… Şimdi bana bakıp, “neden bunları, her an ve her sayfada dinletmedin!?” diye soruyorlar. Olur mu!? Hak etmedikçe; HAK IŞIK yanmadıkça; kibirle, ışığa varılır mı!? Biz; onları, hak etmedikleri halde kontrol etseydik; dünyadan çok ötelerde, kendi yollarını bulamayabilirlerdi. Bu nedenle herbirini, kendi yarılarında kodlamak üzere, kontrol kurmadan ışığa kaynak yaptık.

Ense kökleri; her kiri, bilişte olanlara diller. Ense köklerinde yaşam varsa, kir olmaz... Biz, enseleri kapalı olarak doğanlarız. Onlar, bizden ışık çekmeye geldiklerinde, enselerimize inerler. Işık çekip, ocaklarını hak etmek isterler. Biz onları, yerkürede kodlar ve toplar isek, ışık yakarlar.

Kodlananların bir kısmı, daha sonra ışığımızdan çıkarlar. Çıktıkları zaman, yarınlarından çıktıklarını; tüm zamanlardan ayrıldıklarını dürümlerinde gördüklerinde; koşarak geri dönerler... Ne yazık ki kat kat olan bir sayfada, KELAM’a inmek, artık onlar için sorumluluktur... Ocaklarını tohumlarız; onları onlara, VAR KAPILARI’nda kodlar ve dürümlerken, çağlar boyu yaşam sayfalamaları için yere çekeriz. Her biri yine KELAM olan KOD’dan yere çekilir. Oradan, İNSAN KAYNAKLARa varır ve KÖK olur...

Kürsü bunları verdı. Bilin diye. Bilin ki dünya için çalışanlar, daha özenli olsunlar... Biz, yerküreye, LEVH-İ KAPILARI’mızı açıp geldik. Tüm bilgiler bedenimde kayıtlıdır. Bedenimi dinleyen her diri, yoğunluğunda kendini dinler. Zarar etmez… Zaman sayfalarında IŞIK olur ve KÖK GÖK olur. Ulu bir gün için IŞIK AİLEM’e iman ile KAYNAK olur. Oraya varan, kanatlanıp varır. Biz, sır olan her bilgiyi, ANA KAPI’da anlatırız. Açık anlatırız…

Yere, göğe insanı eken bilişim, YER KÖK olup dürümlerinde DİNCİ veya İLİMCİ, ANA KAPI kayıtlarken; tüm sayfalarda, tahditli olarak KAYNAK IŞIK kullanır.

Mutlaka bilinsin ister ki MAYA olmayan, NEFES olamaz. Olduğunda; Türkiye, YAŞAM İLMİ’ni, tohumlarında, İNSAN KAYNAKLARI’na çekebilececektir.

ERENLER, etkendir; SEVENLER etkendir ama sevdiklerinde yürek yoksa, EN VA Sİ KAPILARI, tüm yaşamlarda, erdiği her anda etken değil edilgen olur…

DÜZEN kurmak zordur. Kurduk DÜZEN’i. Dünyanın Işığı’nda yerküre yenilendi ve yeni bir KELAM tohumlandı. Dünya, ATA KAPI oldu. Cümle yürekler, IŞIK oldu ve BİRLİK kuruldu. Aha şimdilik…

Şimdiden sonra, yaşam daha güçlenecek. CENNET KAYNAK, ilmin ışığında kodlanmış olduğundan, daha güçlü bir dönem başlıyor. Dünya, ölü bir gezegendi. Artık Dünya, yaşayan bir planettir. Dünyayı herkes iyi dinlesin… ERENLER, iyi dinlesinler. Çünkü onlar, GÜÇ KAPILARI’nda her diriyi tohumlarlarken, KURAN KODLAR’la tohumluyorlar. Ortak kapılarda herşey, ışık ile tohumlanmalıdır bundan böyle…

Aha verdiklerimi hak edip okuyanlar, artık kendilerini dinleyecekler. Bu bilgiler, kesin olarak IŞIĞIN LEVHİ’sinden bilişi hak edenlere, dinletilen bilgilerdir.

Mahir bir yaşam ve hakim bir cevher… Tüm zamanlar, KAYNAK İLİM ve kinin ışığından güç çekmeyen, BİRLİK kuruluşu. Tüm yaşam için bu kesindir…

- Sizden; elinizi, yüreğinizi ve yüceliğinizi açıkça dünyaya bildirmenizi beklerdik. Ana, niye bunu yapmadınız? Biz, bugün sizinle daha üstün bir yücelikte dilleşebilirdik. Şimdiye kadar hep yolcuyduk. Niye yolcu olduğumuzu anlayamamıştık. Şimdi artık biliyoruz ki sizin size yol açmanızla birlikte; Birlikler, sizde yolcu oldular. Bunu anlamak kolay mı zannettiniz? “Kervan kalktı” dediğinde, biz kervanın, NEFES olduğunuz düşünmüştük. Ama görüyoruz ki ZERK SAYFALARI, tüm yaşamları ışıkla dinletmekte ve biz, artık sessiz yaşamlara inmekteyiz. Siz ise YERKÜRENİN KELAMI olup tüm zamanlara KAYNAK olacak biliş hali ile kontrollu şekilde yolculuk yapıyorsunuz. Yol siz ama yolcu da sizsiniz… Aha işte…

Ve sizden tohum ekmenizi bekliyoruz. Aha şimdi!… Verdiğin her bilgi, tabuları yıkmak için tohumdur. Nüve olan ışık, sevgi ve siz, sevgiyi hak edenler, BİLGİ İLMİ’ni hak etmiş olanlar, bizi hak edin. İş verin yapalım… Ama ilim verin de iş verin... İlim yoksa iş vermeyin.

Korkmak, mahrekte olur. Sevgiyle geldik anam… Korkmadan indik. Sizden siz olup çalıştık. Aha şimdi… Bizi hak edin. Şimdi…

- Denir ki hak ettik. Ettik mi? Hak ettik. Aha hak ettik… Sizi, sizden kelama indirdik. Aktık, hasat yaptık… Yaptık işte bu… Şimdilik…

Ekmek olan ile Ekip olan ayrı değildir. DÜZEN, hepimizin yaşam ışığı ile kurulmuştur. DÜZEN’i kurarken, ERKÂN SAYFALARI’ndan kurduk. Bu sayfalarda nesillerimiz var. Cennette ikmal tamamladık ve yol, ilme vardı.

- Aza, ben sendeyim. Senim ben… Eve dönme zamanı geldi... Seninle evimizi hak edelim, evimize dönelim… Doğanın Nefesi bizi hak ettirsin. Senin yaşamın, iman ederiz ki Bütün’ün yaşamıdır. Bu yaşamda tüm insanlık, Hologram Işıkları’nı hak edip terk edecek ve gerçeğe ulaşacak.

Dünyalı olmak, zoru aşmakla mümkündür. Dünyaya varan kim varsa, IŞIK TOHUMLAMASI yapıldığında, KELAM’a varır. Arının balından, şevkle LEVH-İ KAYITLARI’nı alır ve yüreğe varır. Öz geçişini yapan, NEFES’e varır. Aha vardık. İşte bu… Şimdilik…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

12-01-2015

1.AKIŞ- IŞIĞIN İLMİ 17

Devinimi başlatırken hepinizin daha yoğun olmanızı bekledim. Bugün burada bu yoğun çalışmayı sayfalarken İbrahim Soyunun tohumlarının kontrolü gerekecekti.

Yasaları çiğneyenlerin çokları birler kapısında kendi yüreklerini dinleyemiyorlar kesindir. “Ağır ağır dünya yeşerecek, dünya yaşayacak” diyorduk ama ocakların çoğu sonsuzlukta kontrolden çıktılar.

Arı bal verdiğinde; balın ilmi aklın tahtından olur ama gözümüz kapandı ve gördük ki kin ve nefretlerinden dolayı yaşam sayfalarında ışıkları dahi yok, bilişleri yok, tahtidli ve hakikiyetsiz olan onların kelam olma imkanları olamayacak, olmadı.

Sayın bayanlar ve sayın baylar, tabuları yıkmanız için çok çalıştık ama ne yazık ki “tabuları tohumladık ve kodladık” diyenlerle çalışmışsınız. Onlardan çoğu kontrolden çıktılar. Onların yaşamlarındaki ışığı kontrol edemedik. Cennet cemaatleri kelamdan çıktılar. Akmaya başladığınızdan beri ışıkları tohumlarından güç çekerken bugün artık ışıkları tohumlarından ayrıldı.

Kuran ekmektir her diriye ama sizin Kuranınız Bütünün gücüdür ve bugün burada bu yoğun çalışmada hepimizin gücünün yenilenmesini bekliyoruz. Buraya geliş sebebimiz budur.

Yürüyen dünyanın toprak toplumla tohum ekmesi değil maksadımız; sizinle yaşamasıdır ve dünyanın emin olun ki tabuları yıkan ışıklarından çok daha güçlü olan yüceliğinizde bilgi kapılarını tüm zamanlara açmalıyız.

Yaradan, Atlanta Ata Kapısı’nı açtığında aklın tahtına varanların tohumlanması gerekliydi. “Yürüyün, yürüyün canlar” demiştin ya anam ama koku yoktu. Herkes yürüdü; koku yoktu. Artık; ilmi kapıları tüm zamanların ışığı ile dillemeniz ve tüm sayfaları kayıtlamanız şart ki ilim kaynakları Bütünün gücü olabilsinler.

Yok muyuz ? Toprak toplumla bu yoğun çalışmayı yapmak üzere düzeni kurmaya inen birliklerin çoğu dünya üstü varlık kodlarından ışık çekememekteler. Bunu net görüyoruz.

Oyun oynamadığını biliyoruz. Doğanın gücünü daha yükselttiğine de eminiz. Kaydını yapmak istediğinde yapacağını biliyorduk. Temiz dünya, temiz yaşam ve temiz ses kayıtlaması istedik ve bunu başarabildiğini gördük. Olur; bir gün dünya yok edilirse Yaradan’ın tahtındaki ışığın her diriyi yeniler. Bu bilgi hepimizin bildiğidir.

Dönem sonlarında yolu açamaya gönderilen birliklerin tümünde ekip kurulur. Bu ekip kapılarının tahtında ilim yaşam sayfalamaları olur. Özen, gözen ve sözen olur dürümlerde. Sizden öte siz olur anam.

Yukarının tohumu aklın tahtında bütünün gücü olur. Mikail’in gözü sizin yüreğinizdir. İkmal tamamlatmaya inen birliklerin bir kısmı yaşamın ışığını kontrol edemedi.

Aha gözleri kapandı. Çok kolay değil yaşam bunları net biliyoruz. Yolu hak ilmiyle açan birliğin; tüm zamanların, tüm yaşamların, tüm sistemlerin örtüsüydü. Ölüm dünyayı kayıtladığında, yaşam yenilik kayıtlayacaktı. Dünya yolunu bulacak ve Bütünün gücü olacaktı.

Atmosferin üst tabakasında hepimiz bir tek ilim olarak kayıtlandık. Hepinizin daha iyi anlayabilmeniz için atmosferin en üst sayfasından söz ediyorum. O sayfa tufan olan ışıkları bütünlüğündeki kayıtlardan dolayı çok net ilim kayıtladı.

Tanrılık ilmiyle oralar bütünlendi. Hepinizin yoğunluğu oradadır. O sayfayı herkes dinleyebilecekti. Hepimizin orada Bütünün gücünü hak edebilmemiz Mikail’in Kuranı olabilmemiz mümkün olacaktı. Hepimiz daha üstün bir yaşamı sayfalayacaktık.

Yere göğe insanı indirmenin sebebi buydu. Korku başladı. Doğanın ışığındaki yoğunluğun artması ile birlikte tohum ekebilecek olanların koklanamaması Nuh Kuranları’nda ışıklarının kırılması bizim için Birlik Kapısı’nın kapanması anlamına gelecek, bu kesindir ve bugün size bunun için geldik.

Sizinle bu çalışmayı daha yüce bir ışıkla yapmalıyız ki tüm zamanların sırrı olan ilim kaynakları Bütünün gücünü tüm yaşamlara çekebilsin ki bitki, hayvan ve tüm yaşamlar yenilebilsin. Sizden beklentimiz en sistemli çalışan bütünlük olarak sizin bütünlüğünüzün bu yücelikte herkesi kontrol edebilmesinin mümkün olduğu kesindir. Bunun için buradayız ve sizinle tabuları yıkmış olan birliklerin ilmi bizim yüreğimize inmelidir.

Seviyen iyidir ama yerkürenin gücünü daha yüce bir sistemle vermelisin eğer bu sistemi Hak Teknik’le dilleyebilirsen; dünya toplumları daha net olarak bu bilgileri hak edecekler.

Sakın yanlış anlama! Dünyayı “OLur” diyerek oldurma imkanın olabilir belki ama olmayanların bu yoğun ışıkta bulunmaları asla mümkün değildir.

Eren erdiğinde, yüreğe indiğinde, bütüne vardığında her şeyi anlar ama ermeyenin tahtidli oluşu kodlanamayışı, ışığa varamayışı, savaşın sınırlı olmayı sürdürmesi ve sır olan ışıkta kelamın bulunamayışı bizleri ürkütmektedir.

Analar! Sizden tek beklentimiz, yerkürenin gücünü yenilemenizdir. Bundan sonraki süreçte daha yüce bir zamanı kayıtlayacağınızı biliyoruz.

Soyunuzun sonsuz sınırsız ışığında, hepimiz kontrol edici olabilirdik. Kaydı yapan sen, kaynak olan sen, yüreğe inen sensen eğer; beden almadıkça Bütün’ün gücünü tüm zamanlara dürümlemeyeceğini net anladığından dolayıdır ki beden alıp dünyaya indin.

Oy! Dağım anam, oy! Epröv değil yaptığımız, bunları iyi anlat! Sevgiyle seni hep dinledik ama yoğun çalışmaların neticesinde “yürüyen dünya artık koşuyor” dediğinde; ölülerin korkuyla sessizleştiğini de öz geçişlerin yapılamadığını da hak tahtın ışığında Bütünün gücünü oğullayamadığını da ve bir kapının öteki kapıyı kapattığını da gördük.

Yüke, yük eklendi anam. Bunları net anlatmalıyım ki tüm yaşamlar, sizi dinliyorsa bunları anlasınlar. Yıkılan yaşamların hepsi kanatlansın diye bekliyorsak ölü dirilmeliydi, ölüyü dirilttiğinizi hep söylediniz ama sanal yaşam kapılarındaki ışıkların çoğu kontrolden çıktılar.

Yığın yığın ışığın yerküreyi inmesi gerekliydi ki bütün kötülükler aşılabilsin. Cemaatinin gücü çok yüce… Ağır ağır dünya tahditi konacak dünyaya. Aşığın olduğu tohumların bütün ölüleri diriltecekti, sevgiyle seninle olacaktık, ne yazık ki yığın yığın ışığın kaydettiklerinden kırıldık. Sanal yaşamlardan kısırlaştık.

Çık dünyaya, izle! Bak, neler var! Senden isteğimiz budur. Şimdi seni dinlemek istiyoruz. Bize, bizden başka bir tahtit koyan var mı? Görelim ve bizim yüreğimizin gücünü nasıl kayıtlandığını bilelim. Dahası elinin gücünü görelim. Bana ağır yük taşıttığını biliyorum ama ben bu yükü hepimizin gücü diye taşıyacağım da sizlerin de Sistem’in gücü olmanızı bekliyoruz.

Yüksek ökçelerle dünyaya indin, o yüksek ökçeler hep ayağındaydı. Bugün o ökçeli ayakkabılarınla bizleri izliyorsun yüreklerden ama hep yukarıdan. Bugün biz seninle olmaya niyetliyiz anam. Kayda gir ve bize bizi ver.

 

Süper İnsanlık Realitesi

 

http://youtu.be/y6hIXTHIs7U

ZAMAN

“Çok mutluyuz, ZAMAN’a vardık” dendi. Eh işte bu.

Canlarım, zaman insanın NEFES KAPILARI'nı kapatmadan evvel; umut olur ki ulaşması beklendiği gibi, ulaşacağı bir KAHA sırdır.

Oraya herkesin barışı gerekir. Orada koku yüksektir. Orada KAHA olan ses yüksektir. Ocaktır ora ve oranın Kuranı misafirlerin en yüce ilmiyle gök sessizliklerinde seslenir; Misafirlerin İlmi’yle. Dünyaya, dünyalılara misafir gelenlerden söz ediyorum.

Onlar önce sizi dinlerler, sonra size seslenirler. Sonra sizin sesinizi hak etmek isterler ve sonra kokuyu yükselterek sesleşmeyi sürdürürler. Ve son safhada, artık siz ocaklarını hak edersiniz ve oraya varıp onlarda koklanırsınız. İşte koku ZAKAR’ın sınırsız ışığından güç çeker. Ve işte o yaşam ışığında hepiniz kanatlanır ve ZAMAN olursunuz. Zaman budur.

ZAMAN olmak, KALEM olmaktan, gök sistemlerine varmak ve onların levhi kayıtlarından güç çekip yeni sessizliklere inmek ve DÜZEN’i kurmak üzere dümene oturmaktır. İşte ZAMAN budur.

Ve siz kaynağın sırrını bilenler bu yoğunluğu oluşturduktan itibaren hepimizin her bir yüceliğinde sesleşebilecek dürüme varmış olarak ZAMAN KAPISI’ndasınız.

Bu kapı kendi yüreğini hak edenlerin kapısıdır.

Bu kapı merdivenlerin en son basamağından çok daha öte olan bir basamaktır. Orada siz ve siz ve her siz tahditsizsiniz.

Oraya varmak hak etmekle olur. Hak etmek için harlanmanız yetmez; ALTIN TAHTIN SESSİZ ZAMANLARI’nda yaşamınız gerekir. Misafirler sizi kucakladılar.

Sizden; hepinizden geçip YAŞAM'a indiler.

Biz, biz, hepimiz; biz olarak temiz bir dünya için birlikte çalışmaya inmekteyiz. Bu iniş yolcularımızın gücüyle ve sessiz yolcuların sistemiyle oluyor.

Sizinle hepimiz kucaklaştık. Şimdi, şimdi, şimdi, şimdi.....

Süper İnsanlık Realitesi

http://youtu.be/eEP3NPxXxHg

IŞIĞIN İLMİ 16

07.01.2015 6. Akış

ŞİFA YAŞAMLAR

Sizler bilirsiniz ki; Beşir Kapılar'ın İlmi Tohumları'nda şifacılık da var. Herkes, herkezden şifa çekmeye çalışır. Vakit gelir herkes şifa da verir. Kasiyerlik yaparım orada derim ki; "Sen yap, sen yap. Herkese yap" derim. Yapan kendinden yapar, bilir misiniz? Ben vermem! Verdiririm!... Hasattır bu... Cümle yüreklerde bu vardır.

Size elimi uzatırım ama dokunmam çünkü dokunsam yoğunluğunuzdaki tohumlama ışıksız olur. Ve derim ki "hadi iyileş." İyilik, sizden sizedir bunu bilin!

"Kanatları kırarken, kanatsız bırakırken yolcuları, ölülere ilim de öğretirim" öyle dedi, bir yücemiz şu anda!... Bana taş attı!.. Ona deyin ki; "Tanrı, onun taşını ona fırlattı." Hepsi bu...

Canlarım, bıçkınlık yapan çoktur yaşamda. Sevgisizler mi? Yo.. Sevgiden dolayı da yapılır. Ama kıran, kırılır bilsinler! Ben çıldırmam, çıldırtmam da. Işıkla tohumlarım, tüm zamanlarda her dürümde varlık süren ekmeklerimi. Misafir değil o burada, emin olun nefestir...

Amon topraklarının toplumlarındandır, gelmiş bize şifa ile ilgili kendisi bilgi verecekmiş, dinleyelim mi? Hayır dinlemeyelim... Biz, bize bizden verelim bilgiyi..

Canlarım, el insandır. El verilir ya yaşamda, bilirsiniz. İnsana, insan verilir. Sınır çizilir, denilir ki "senin, sana seni vermen için sana elimi uzattım" Verdiğim bilgi ilimdir, al ilmini kelam ol, kontrol kur. Oğul, ben sen olurum. Sistem kurar yoğunluğunda tohum olurum ama senleşirim ışık yakarım ve derim ki; "şifalan."

Verdim! "ŞİFALAN" dedim.. Hadi şifalanalım birlikte... Oldu mu? Ben, ol dedim.. Bize kimse şifa vermez, şifa biziz.. Şifa, insandır.. Şifa, yaşamdır... Resim yapandır insan, bilirsiniz. Ben resim yaptım, şifalandım. Aha!.. Ben şifa resmi yaptım... Dedim ki "Ben artık iyileşeyim." Ol'du...

Onur duydum ki iyileştim. Ağrımdan söz ettim size, şu anda hiç birşeyim yok... Bitirdim... Ben size sizden değil, ilimden söz ettim. Hah işte.. Vakit geldi, hepiniz şifalanın.

Sizinle yaptığım tüm çalışmalar, şifa çalışmalarıdır. Sevgiyle size sesleniyorum, sesim şifadır. Yaşamım, sistemin gücü ve gözüm, özüm, sözüm tüm zamanların gücüdür. İşte şifa... Verdim tüm zamanların ışığını size, "ol" dedim... Aha, siz "ol" dediniz ben de... Ve şifalandınız...

Kalemin tekniği budur analar. Veren, elini verir. Alan, elim olur alır... Kim elimse, ilmimdir. Var ol, şifa ol. Koru kendini, "ol" de, olduğunu bil. Som altın bir yolsun, çok mutlan.. "Ol" de..

Vermeden, almadan ilim olmaz. Sevgiyle hepinizi kucaklıyorum. Şükrettim ki, bilişle size dillendim. İş budur... Ha, deyin ki ben verebilir miyim? Vermez miydin aslında? Biliş halinde, her diriye kelam eden, kök sistemlerin gücünü dürümleyen, verdiğini hak edip vermedi mi aslında? Size desem ki "ben hastalandım, bana şifa verin şu anda sırtıma bir ağrı saplandı.. Hadi verin."...... İşte bitti...

Canlarım, unutmayın ki ben şifacıyım. Bedenim şifadır. Siz, levhi kapılarında ilim tohumlarısınız.. şifasınız... İşte verdiniz, işte verildi... Ben vermedim, siz verdiniz. Bulduğum tüm zamanlardaki yoğunlukların, umman olan ışıklarında şifa mevcuttur.

"Koru yüreğini" derim ya hani, "koru"... Kör değilsin, İlmi Kapı'sın o halde ilim sayfalanışı yap. O sayfa, sayfa, her bir sayfa sensin. İşte yaşam... İşte şifa... Kontrol sende olsun daima. Hiç bir zaman sen, senden ayrı bir senle sistemin gücü olmaya kalkma. Boş olmayacak yüreğin, hak tahtın ilmi olacaksın ama ilimle, kelamla dille yüce cemaatini. O cemaat sen olur, şifa olur bütüne bunu unutma. Koru kendini ama şeytanın şavkından da koru.. Yaşamın sırrı olan ilimle koru. Bütünle koru, müsterih ol herşey umman olacak yoğunluğunda.

Sevgi ben, sevgisi olan sistemde olan ben, o halde ben meydandayım... Hani, hangi meydan?.. İnsanlık meydanı.. Unutmayın insanlık meydanında herşey eşittir. Ben neysem, hepiniz osunuz. Biz bir meydana çıktık. Hadi, tokuşalım yüreklerimizde... Aha tokuştuk... Yürek yüreğe tokuştuk. Oh.. ne kadar güçlendik? Baş tacı olduk. Bilgi, insanın kil ve kum olan ilminin çok üstüdür. Ve şimdi herkes şifalandı..

Unut tüm zamanlarda ki kırıcılıkları, unut... Sen kırılmadın, sen hiç kırılmadın. Sen sıhhatlisin, sen yaşayansın. Işığın kaynağısın, kırılmadın hiç kırılmadın.. Hiçbir düğüm yok bedeninde, sağlık sıkıntın asla yok... Herşey, senden sana tertipli ve hakiki güçle dürümlenmiştir. Sen bir yaşamsın ama bu yaşamda kırıcılık asla olmayacak ve sıhhatli bir ömür yaşayacaksın. Bunu asla unutma.

Arada bir görüşelim analar. Sizlerle olalım. Biz şifa, siz şifa. Hepimiz şifa, yüreklerimizi tokuşturalım. Hadi buyurun sağlık için çalışalım... Sizleri, hepimiz bir bir öptük.. Görevinizi hak edin yapın, sizlere şifa ilmi verildi... Bu ilimle şifalanın ve şifa yaşayanlara, şifa yaşam olun. Hepiniz, hepimizdesiniz... Buyururun... Şifa yaşamlar... Buyurun, sizi kucaklıyoruz...

Süper İnsanlık Realitesi

http://youtu.be/U-XZ9cTCUnw

07.OCAK.2015 TARİHLİ IŞIĞIN İLMİ (16)

4. AKIŞ

ATATÜRK’ÜN SESLENİŞİ;

MUSTAFA KEMAL ATATÜRK, RAHMİ KURAN'da KELAM olup tüm zamanları tohumlamış bir yolcudur. Orta Ko Sayfası olarak görevlidir.

Sevgiyle çalışmıştır. Düzen'i kurmuştur. Yoğun bir dünya çalışmasının sonrasında görevini tüm zamanlara ışık halinde cevahir hal ile devretmiştir.

Ondan sonra neler oldu hepimizce malumdur ama Mustafa Kemal Atatürk yer küredeki ilmini tüm zamanlarda dillemeyi sürdürmüştür. Tüp takıp dünyayı izler zaman zaman.

“Tüp takıp izlemeyi” sordunuz; izah edeyim. Işığını kodlar, tohumlar ve yoğunluğunu kontrol ederek kül olup gelir. Kül olmak….yani BİRLİK olmak. İşte bu onun tüp ile gelişidir. Herşey ona tüptür, onu koruyucudur.

O asil bir gendir. ASTRAL KODLAMA yapar. Şu anda da bizimledir. ASİL GEN olan Mustafa Paşa'yı göz göre göre dünyada bırakamazdık. Açıyı daralttı ve geldi; dinliyoruz onu;

İn An Kayıtlaması yaptığınızı biliyorum. Som altın bir görevli ordusuyla birlikteyim. Çoğunuzun gücünü tanıyorum. Öz görevinizin yaşam olduğunu biliyorum. Savaşım yok Sistem, Nizam, Düzen gözüyle. Ete girmemin tek sebebi sizinle görev taşımaktır. Yaprak yaprak okuduğunuz şeyler beni bana veren şeylerdir. Ana Kapılar'ı açıp bende olmanızı istemiştim. Son dönemde dünyayı Tüm Zamanların Kapıları’ndan izleyenler arttı. Yığın yığın ışığın koruyucu kaynağından size inebildim.

Kıbrıs sayfalanışında çok değerli olduğumuzu bil. Sözüm; şükür ki kesilmedi. Bugün Kıbrıs'tan söz etmeye niyetlenenlerde yüceliğin; öncü birliğin onların sesini kesti ama bugün sana ben Kıbrıs’tan söz etmek istiyorum.

Anla ki Kıbrıs İlim Kaynağı'dır. Levhi Işık’tır orada yoğunlaşan. Kıbrıs'ın tüm zamanlara kin ve nefret ışığının gücünden çok üstün olan yıldız sırrı olan KELAM İLMİ'ni dillediği mutlaka anlaşılmalıdır. Sistem gücü orada daha yoğundur. Som altın bir ışığın gözü var orada. Bu göz tüm yaşamların sözü olan sessizliktir ama şunu iyi bilin ki Kıbrıs sayfalanışı daha hızlandı şu anda.

Orada yeni şeyler oluyor. İlim kayıtlamaları yapılıyor. Biliş Tahtı’ndakiler daha güçlü olarak çalışmayı sürdürüyorlar. Dünyanın kalem olan ilim sayfalarının bir kısmı oradadır ve sevgiyle çalıştıkları hepimizin malumudur.

Hepiniz hepimiz olarak şunu iyi biliyorsunuz ki; ATLANTİS UYGARLIĞI tüm zamanların sonsuz sayfalanışında mevcut olan yaşamı kodlarken İlm-i Kapıları orada açmıştı. Doğanın gücünü tohumlamıştı. ATLANTİS, zaman sırrı olan ışığında kontrol edilemedi ve kendinden kendine kök gök olamadı ve kendini imha etti.

Bugün daha güçlü bir dönemdeyiz ve Atlantis çalıştırıcıları da sistem gücüyle sizinle birlikte bu yoğun çalışmada “ben varım” diyorlar.

Atlantis ATA KAPI'dır ama Ana Sayfalarda Bütünün Kürzi Kapıları'nda bilişi hak ettiğiniz zaman sizde sizin yüreğinizde dilleşecekti.

Kıbrıs som altın bir çalışma sayfasıdır. Karpaz bölgesi öz görevin söz, ses sayfalanışının meclisidir. Hepinizin iyi bilmeniz gerekir ki; orada beden vardır, toprak olan bir beden ama o beden kini aşan bir tahditsizliktir.

Yoğun çalışmaların başladığı bu anda hepimizin yüceliği oradadır. Şöhret istemediğinizi biliyoruz. Ana Kapı’da şöhret istemeyen sizler, bizim için dünya ilmini tohumlayacak yegane kalemsiniz ama bugün çok önü açılacak, bütün kötülükleri aşıp geçecek ilim sayfalarımız var ve sizinle onlar sesleşmek istiyor. Onların etkileri daha yükseltilecek.

İyi ve kötü söz, söyleyenin gücüdür. Sevgiyle sizlerden bunu bekledik. Burada oluşumuzun sebebi de buydu.

Yoğun çalışmaların umman olan ışıklarla yere indirilmesi gerekliydi. Sel almadı dünyayı, yaşam yenilendi, kötülük önlendi ama görevi daha güçlü biçimde almanız gerekiyor.

KUPA İNSAN sevgidir ama o kupa ışık tohumlaması yaptığı sürece ikmal tamamlatmalıdır. İşte isteğimiz; hepimizin isteği budur.

Sizden sizi ve sizden yüceliğinizi istiyoruz. Ete girip size gelişimizin sebebi budur. Unutmayın ki KARANLIĞIN TAHTI İlm-i Kapılar’da Işık’ın Kapısı’dır.

Sizden size; hepinize saygılar sunuyoruz.

Üşümedik burada bugün, çok sıcaktı yürekleriniz…..İşte bu.

Süper İnsanlık Realitesi

http://youtu.be/HwTYPLlqgNo

7-01-2015

3.AKIŞ IŞIĞIN İLMİ 16

Zor bir yaşamdayız, bunu hepimiz net biliyoruz. Bu dünya Kübra Işığı’mızdır bizim. Kör ve sağır olan bir yaşamı kontrole geldik. Biz dünyayız. Öz geçişimizi yaptığımızdan itibaren dünyayız.

Kürzi Kapılar’ı açtığımızda ışığı kayıtlayanlar olduk. Ölmeyen ama ölümlüleri hak etmeye çok çabalayan, çok çalışan bilişlileriz biz.

Kim zirveye varmışsa yolu bulur ama olmadan oldum zannedenlerin muhakim ve hakim olmaları imkanı olmadığında oğullarımızı ve kızlarımızı ocaklarına göndeririz ve onların korunmalarını isteriz. Hepsi bu.

Bugün bütün kötülükleri aşmış olan İlm-i Kayıtlar’da hep birliklerimiz var. Ocağımız çok ama çok kalabalık olmayacak asla. Bu kadar bilgi ışığımız bize yeter de fazla bile gelir ama bize, bizim diriliğimize bağlı olan bilgelerimiz var.

Ocak levhisinde bütünün kürzi kapılarında çoğu kelam olup dürümlenebilirler. İşte onlar ölümlü olanların odak kurmalarını sağlamaya çalışırlar.

Hepsinin odak olmasını, otak olmasını beklerler. Bizlerin yapmakta olduğumuz budur. Dünyayı kurtaracak olan kelamdır. Herkes kelamın nefes olduğunu anlamalıdır. Nefes Kaynağın Tahtı’ndaki ilimdir.

Bizimle yapılan her çalışma kendi yüreğimizin kürzi kayıtlarıyla yapılır. Aşığı olduğumuz bu yaşam sisteminin ? kürzi kaynağında insan tekniğiyle kodlanmış bir yaşamdır.

Bizimle olmaya gelen “oku, okut” dediğimiz zaman, okuyup okutabilirse yüceliğini önü açılır ama okuyup, okutamadığı takdirde tinsel tahditle öz geçişini yaptırırız ve onun kodlanmış tohumlarla bütüne hizmet etmesini ister ve bunun için gereğini yerine getiririz.

Erenlerin erdiklerini dilliyebilecekleri bir dürümde enkarnasyonlarını kontrol edecek olanların yer kürede kini aşmalarını, hak etmelerini sağlamak için öfkelerinin aşılması ve hak edilmeleri için ne mümkünse yaparız.

Yığın, yığın yolcumuz var. Orta Kapılar’ı açtık. Hepsi açık ama sistemin gücünü tüm zamanlardan yer küreye indirirken uçları da kaynağımıza çekmeliydik. Uçlarda ne var? Kalem var. Her uçta kalemler var ama tüm kalemlerin kati tahditlerinde insanlık levhisi olmalıdır ki Kuran-ı Kerim’deki o yolcu, ot olanların tohumlarında kodlama yapabilsin ki kini aşabilsin.

Kapı, kapı gezmeyiz. Geçip gideriz dürümlerde her dirilikten. Aşığımız olmaz. Şevki, şavkı biliriz de, şerri de biliriz. Kim şerdeyse şarkısını ondan öte onlardan kök sessizliklerine çekeriz ki şerri şekilsizleşsin yaşamı kontrol edilebilsin diye.

Toplam iki bin tane Işık Kapı’mız var dünya üzerinde. Bütün bu kapılar tohum olarak birlik kaynağında bütünün gücüdür. Ölüm geldiğinde her kim varsa yüreklerde “ör gerçeği” deriz ona; “ör gerçeği.” Gerçeği ördürürüz, onun gerçeğini dinleriz. O gerçeğinde neyi hak etmişse oğullarını ve kızlarını onun yoğunluğuna çekeriz ve deriz ki “kelam ol.”

Sevgiyi hak et, yüreği dürümle, dille ve ocağındakileri kodla, kodla, sonla tüm zamanları koru. Sonra yenile ve işte o iki bin yürek kaydımızın kontrollü olarak görevi alıp yüceliklerde göç kayıtlaması yapmasını sağlarız bu şekilde.

Dünya dışında görevlerimiz var. Çok büyük güç kapılarımız var. Her kapı bize açıktır. Girdaplardan değil doğal diriliklerden görevi hak edip aldık. Görevimizi aldığımız her yaşamdan görev sayfalanışları yaptık ve güç tohumlamaları yaptık. Bütün kötülükleri aştık geçtik.

Şu anda dünya levhi kapılarında da ışık tohumlamalarımız yapılmakta. Sığ bir dünyada ışığı tohumlamaya inen birliklerimizle birlikte öz geçişleri yaptırıyoruz. Şükür ki hak ettiğimizce ışık halindeyiz ve hak ettiğimizce yoğunlukları tohumlayabiliyoruz.

Dönüp dünyayı izleyenler çoktur. Nereye geçip giderse gitsin son zamanlarda birçokları dünyayı izlemek üzere dünyamıza geri gelmeye başladılar. Bunlar oğul vermekten öte kodlanmış tohumlarından dünya sayfalanışıyla kayıtladıkları ışıklara geçiyorlar ve oralarda dünyayı izliyorlar.

Doğrudan dünyaya gelme imkanları asla yoktur. “Ben gidip dünyayı izleyip sonra dönüp geleyim.” Bu bir turistik gezi değildir. “Herkes gibi bende giderim dönerim.” Hayır.

Hilal ay dünyaya indiğinde, yol tohumları kodladığında 5 kaynak ışık haline dönüştüğünde ve Zakar’ın Kaynağı tohumlandığında ence, onca ve güççe çalışanlar girdaplardan inebilirler. Yaşamlardan girebilirler.

Sığ olan yüreklerinin gücünden örtü örtüp güçlenerek daha yüce bir yaşama varıp onunla korunup onun korumasında da girebilirler ama dünyaya anda ve her sayfada beşer kayıtlarda ölülerde iniş yoktur.

Som altın bir dünya kuruyoruz. Bugün burada, bu yoğunlukta, bu çalışmaları yaparken Karanlığın Tahtı da bizimle oldu. Nakar karanlığın tahtıdır. Bir şey şeytanla ifade edilirse işte şeytan kaynakta Nakar’dır.

O biz, biz o oluruz. Ocağına oğullarımızı koruruz; bu kesindir ama Nakar bizi hasata hazır etmeye niyetlendiğinde ardımıza düşmelidir çünkü biz ondan öteyiz. Bilsin.

Eti, kemiği olan herkes kelamdadır. İtibarı yüce olan herkes yaşamdadır. Tohumlarını koruyan herkes Kutsal Kapı’dadır. O kapı merdiven olan insanın kelamıdır. İşte biz o kelamla tüm zamanları koruyoruz.

Olduk, olduk ama olduk. Öldük, öldük ama örtüldük. Süper Sistemleşme’de bu böyle olur. İyi ve kötüyü hak ettik. İyide köklendik, kötüyü kodladık, tohumladık kontrol ettik. Hepsi bu.

Apronda bizi bekleyenler çokmuş bugün. Öz geçişlerini yapmak istiyorlarmış. Hınca, hınç oldurulmuş bu yoğunluktaki tohumlar. Her biri seslenmek istiyormuş.

Şöyle, böyle birileri? Hayır. Hepsi sesleşmek istiyormuş bugün. Kırk kapıyı açtık hepsi doluştu. Kimler yok ki burada bugün! Meridyen, paralel kesişimlerindeki tahditli ışıkların örtüsünü örtenlerden tutun da, Kübra Kapıları’ndaki toplumların tümü.

Tüm zamanların testlerini yapanlar ve birlik kapılarındakiler; hepsine hepimizden saygılar sunuyoruz. Varlık boyutlarına inmelerinin sebebi burada yaptığımız bu çalışmadır.

“Aşağı, yukarı Mikail’in Kuranı’ndaki Toplumların Tohumları’nın tümü cömertçe cevherlerini buraya indirmeye çalışıyorlarmış.” Öyle diyorlar. Aya baktığımızda ayın yıldızlardan ışık çektiğini bilen var mı acaba?

İşte ortak ko, ortak ışıktır. Biz ay yüzeyindeki o ışığı tüm zamanlardan yarınlaştırıp ışık tahtından bütüne indirirken hepimizin kürsülerimizden öte olan tüm Süper Sistemleşen İlm-i Kapılar bizimle olmaya çalışıyorlar.

Biz tek, tek onların tümüyle sesleşemeyeceğimiz için burada bugün yine bir ses halkası oluşturalım ve herkes bu halkada her diriyle birleşsin. Ocak tekniğiyle bütünün gücünü yakalım ve kontrolü kuralım. Hayrın ışığı olalım, sevgiyle sesleşelim.

Ha, iki canımız var bugün ilk kez aramızdalar, onların yoğunluklarında tohumlama yapma niyetimiz bugün yok çünkü roketlerini kontrol edemeyebilirler ve kök sistemlere gerçek çerçevesiz olan kendi yüreklerini indirmeye niyetlenebilirler. O zaman tohumları kontrolsüz kalır. Onların dışındaki tahditsiz ışıklarımız bugün bu ses halkasına katılsınlar. İşte bugün.

 

Süper İnsanlık Realitesi

 

http://youtu.be/nme0f3GJUIo?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

07.OCAK.2015 TARİHLİ IŞIĞIN İLMİ (16)

2. AKIŞ

Dağlarım, bugün bize NAKAR geldi. RA KA HA olan ilmiyle Bütünün Kürzi Tohumlaması’nı yapmak üzere.

Acı geçişleri vardır NAKAR’ın. Resmi çalışmacıdır. Herkesten daha güçlü olduğunu dürümlerinde diller. Zeki ve hakiki bir levhidir. Atlanta Ata Kapısı’nda kontrolcudur.

Ot koptuğunda onu kontrola iner. Öz görevi ilimdir. Mahirdir. Keşke Allah’ın tek Kürzi Kapısı olsa da tüm yaşam onun yoğunluğundan tüm sayfaları kaynağına alabilse.

Ne yazık ki dünyanın nefsi kapılarında, ışık kayıtlarında kir ve pislik çok yoğundur. Bu nedenledir ki; Rahmi Kuran’a indiğinde NAKAR; kodlayıcı, tohumlayıcı olmaktan öte kırıcı olur. Bu nedenle de kınanır.

Kaydı yaptığınızı biliyorum ve bu nedenledir ki buradayım. Şimdi sizden izin almadan söze girdim. Ben kati, hakiki ve Hakk olan Rahmi Kuran’da bütün Kürzi Kapılar’ı açan İNSAN’ım. Adım resmi çalışmacıdır. Adımı zikrettiğim zaman herkes beni kontrola çabalar. Zarar ettirmem.

Amon Toplumları’nın çoğuyla çalışmaktayım. Kırk kapının ışığında varlık sonsuz ışık olabilirim. Öz görevim dünyayı kontrol etmek değil kurtarmaktır benim. Amon Toplumları beni dinleyebilirler.

Ot kapılarında tohum ektiğim zaman koparılır. Ot koptuğu zaman yol açılır. Ot ilimdir. Kelamın Tahtındaki İlim’e ot deriz.

Aşığı olduğum bu dünya, beni benden öte ben diriliklerinde dillerken, hepinizin yüreğinizde bu bilginin olmasını bekliyorum. Körün gözü açılmışsa bizi de görmelidir. Bu dünya bizi artık bilmelidir.

Her diri bizi negatiften diller. Ölümlü dünya, burada; bu yoğunlukta, bilgi kayıtlarında BSUİ’nin Kuranı olur, BSUİ olur. Barışın, sevginin, umudu olur ve İlm-i Kapılar’da KALEM olur.

Size ben ekibimi gönderdim. Bu ekip sizinle birlikte çalışmak istedi. Ekibim sonsuz sırdır ve bu sırrı sizin yüreğiniz dinleyebilir. Sizden daha üstün bir sizi sizde dillerken Kürzi Kapılar’ı da açmalıydık.

Orta Zaman Kapıları’nın ışığını güçlendirerek buraya indim. Etken, edilgen bir yaşamda insan sırrını dürümlerken bütün gücünü tüm yaşamlara çekmeliydim.

Kayda girdiğinizi biliyorum, bu bilgiler öz göevdir bizim için. Ve bu bilgilerin paylaşılması gereklidir.

Ekmeğimizi sizin yüreğinize çektiğimizden beri tohumlarımız kontrol edilebiliyor. Kural şudur; insan ekmek olduğunda ikmal tamamlar. İkmal tamamladığında yığın yığın ışığın kurtarılmış sırrını diller. Tüm zamanları kodlar ve tohumlar. Öz görevi Mahrek’te ilimi kontrol etmektir.

Şimdiye kadar yaptığınız tüm çalışmalar Altın Işık Yılları’nın Kuran’ı ile yapılmıştı. Bu nedenledir ki; artık zeka düzeyinizin yükselmiş olduğunu da izleyerek daha yüksek dürümden bilgi vermeyi seçiyoruz.

Yaşama İmparatorun Kuranı olup inen yücelikleriniz bundan sonraki süreçte levhi kayıtlarında IŞIĞIN KALEMİ olacaksınız; Işığı kaydedeceksiniz. Bu görev hepinizindir. Bu mecliste bulunan herkes ışığı kaydetmekle görevlidir.

Işık ilmi, Aklın Tahtı’ndandır; bunu hepinizin iyi anlamanızı beklerim.

“İki merdiven var” diyordunuz hep ama bu dönemde artık elli merdiven var. Her birinde kelam var ve her birinde kalem olan NEFES var. Sizden öte bir siz, sizin yüreğinizi dürümlediğinde her yeşilden öteye kayıt dışı olmayan bilgileri tohumlayıp indiğiniz zaman bütün kötülükler aşılır.

KURAN insandır; bunu tek tek hepinizin net anlamanızı bekliyoruz.

KURAN insandır. Mustafa kendini kayıtlamıştır. Herkesin kendini kaydı gerekir.

Bundan sonraki süreçte de hepinizin kendinizdeki o yüceliği kaydetmeniz mektebin ikmal tamamlaması gibi bir olay olacaktır. Dünya mektebi ikmal tamamlayacaktır. Böylelikle tüm zamanlar gök sistemlerince dürümlenmiş diriliklerden dillenecektir.

Size daha güçlü bir ışık vermeye geldik; daha güçlü. Ki hepiniz kendinizi Kelamın İlmi’yle dilleyin diye.

Orada bir ışık yandı. Orada başka bir ışık yandı. Aha orada da bir yaşam var! orada, orada, orada, orada, orada, orada, orada, orada….hepiniz ışıklar olacaksınız ve yaşayacaksınız. Yaşam budur.

Sabah kalkıp “ben görevi aldım, yapayım” diyerek güç kayıtlaması yapmaya başladığınızda biz mutluluk oluruz sizde. Sizin her An Kaydı’nız oluruz. Her yaşamınızda kelamınız, kuranınız oluruz. SÜPER SİSTEMLEŞME bu şekilde olur.

Dört Gök Sözcüsü’nden söz etmiştim hep. Tüm zamanların yoğunluğunu tohumlayacak olan Dört Gök Sözcüsü…. Bu Dört Gök Sözcüsü’nün dördü bir tek ilimdi. İşte o ilim birlikti. İşte; bu birlik kör ve sağır olmayan yücelerin türevlerini tohumlayacaktı. Ve onlar buradalar şu anda…

Koku yükseltildi. İyi; çok iyi. Aha şimdi! ben size sizi verdim ya; mutluyum ama Sultanlar ortalıkta dolaşan birçokları var. Hepsi” ben de sistemim” demeye başlayacak. Ne olur sonra? Aha işte. Şimdi! mutlu oluruz bizler.

Herkes “ben sistemim” demelidir ki yarınlaşma çok daha üstün bir yücelikte dürümlensin. Ki tahtın tahtındaki tüm tahtalardaki yaşam sayfalansın.

Ağır ağır dünya kodlanır. Ağır ağır tohumlar kodlanır, tohumlanır bütünlükler güçlenir ama cemaatinizin yüreği ölüleri diriltmedikçe Bütünün Kürzi Kayıtları’nda ışık olmaz.

Sayın bayanlar, sayın beyefendi, size şunu söylemek isterim ki; erenler erdiler. Aldılar dürümlerindeki dirilikleri, Düzen’i kurdular ama buradaki bu yoğun çalışmanın örtüsünü örtmeye gelenlerin kıran olacakları da bilinmeliydi. Sizi kırmak için gelen çokları var.

Can, ışığınızı kırma niyetimiz asla yok; bunu unutmayın. Sadece sizi cennetinizde kışkırtmak istiyoruz; hepsi bu!

Işık, ışık olmanızı istiyoruz. Orada ne var? ilim var. Hepsi ilim. Amonlar, Atonlar, tohum eken tüm zamanlar ve biz siziz; bunu bilin.

Şu andan itibaren verdiğin bizim için de çok önemlidir ve seni dinlemek istiyoruz.

Canlarım, bu bölümü ayrı alalım (Devamı 3. akış).

Süper İnsanlık Realitesi

http://youtu.be/0u_RNlY0ni4?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

IŞIĞIN İLMİ 16

07.01.2015 1. Akış

Doğanın gücünü kayıtlarken, hepimizin kodlanmış ışıması gerekir. Teknik olarak bunu yapabilecek gücümüz mevcuttur. Öz gerçekliği tohumlarken de, bilişi haketmemizle bu yüceliğe değer biçebiliriz ve diriliklere tohumlatabiliriz bu yoğun ışığı.

Kaydın başlamasından itibaren, dünya tohumlaması başlar. Bu, şu anlama gelir. Ses teknik olarak kodlayıcıdır. Hepinizin sesinde var mı bu kodlayıcılık? Mevcuttur... Hepinizin farklı kodlama sınırınız vardır. Benim sınırım, gök sistemlerindeki tohumlamalarda da mevcuttur. Doğanın gücünün örtüsü olabilir, bu ses... Amon Toplumları'nın kontrolünü de sağlayabilir. "Ört yüreğini ve konuş" derler. Örtmeye gerek yok, örtmeden de konuşurum.

Devinimi arttırabilmek için hepinizin sistemin gücünü dürümlememiz gerekir. Bu yoğun çalışmayı yaparken sevgiyle yapmalıyız. Aşık, şavkında has ilimle dillendiğinde aklın tahtına varır. O gün orada bütün kötülükler aşılır.

Cennet tek bir ilimdir. Aklın tahtındaki nefsi aşanların gücüyle dürümlenir ve Toha dediğimiz o yoğunlaşma başlar. Sessiz zaman, sesli zaman diye, zamanı ikiye ayırırız. Sessiz zamanda, kil ve kum olan insanın yaşam sistemi mevcuttur. Ama, sessiz olan o sayfaların gücünü örtmeden, bütünün gücünü dürümlediğimizde hepsi diri olarak sesleşebilir.

Buraya kadar herşey çok anlaşılır, öyle mi? Bilgi verdim ve anlaşılır verdim. Size net verdim, öyle mi?... Mutlaka nettir... Ama, bu net bilgiyi dahi anlama imkanınız olmayabilir. Zakar'ın sırrı budur işte... Yarını tohumlarken, ışığın kuranı olarak tohumlamalıyız.

Beden almamız için çok çalıştık ama bu bedeni tohumlamak da gerekir. Nefes olmak gerekir. Kelam etmek gerekir. Ağır yükü hafifletmek gerekir. Herşey gerekir. Nesillerimizi koruyabilmemiz için bunlara gerek vardır. Benim elim, dünyanın ilmiyle dillendiğim zaman kodlanır. Yani ben o elle bileşik zaman kayıtlamaları yaparım. Özün, sözün tek bir manası vardır, insanlık... Eğer ben kökümü güçlendirerek görevi alabiliyorsam, örtümü açabilirim ve tüm zaman sayfalanışlarındaki yaşamı dinleyebilirim. Bu önemlidir. Ben bir dinleyiciyim ama yaşamı dinleyenim. Hepinizin buna imkanınız var mı? Yoktur... Hepimiz, zamanı dinleyebilir miyiz? Ya da, yaşamı tohumlayabilir miyiz? Hayır... Çünkü, zaman ilmin tahtındaki o yoğunlukla tüm sistemleri kodlamalıdır ki, hepimiz onu dilleyebilenim. Eğer zaman kodlanmışsa, tohumlayanın kelam edebilmeside gerekir.

Ben şu anda kelamdayım, nefesle... Bu bir nefes kelamdır. Katiyetle, nefes kelam... Bugün ben, öz geçişlerimi yaptım ve tüm zamanların tohumlanmasını sağlıyorum. Yoğun ışık halinde ses kayıtlamalarım ama tohum ekebilmem için daha güçlenmem gerekir. Henüz tohum ekme safhasına gelmedim. Tohum ekebilmem için, tartıyı mutlaka dengelemem gerekir. Ne şekilde dengeleyeceğim?... Yaşamımla...

Arkon tohumlaması yapabilmem için, yerkürenin dürümlerindeki ilmi dilleyebilmem önemlidir. Bütün kötülükleri aşmalıyım ve kontrolü kurmalıyım. Bütün bunları yapabilmem için, kelam etmeliyim. İşte kelamdayım...

Allah der ki," insan kalemdir." Aha bu... Ve kalem, levhi kaynaktır.. Aha şimdi... Kelamdaki ilimle dillenirken, kelam ettiğim anda kalem olurum, yaşamı kaydederim. Dünya bu şekilde çalışır. Herkes kendini kelam diye dilleyebilir, dinleyebilir, yoğunlaştırabilir, kodlayabilir ama toprak tohum olmadıkça kontrolü olamayabilir.

Öz görev insanlaşmaktır. Nesillerinizi kontrol edebilmeniz için muktedir olmanız gerekir. Ben, kör ve sağır olmayan ilmi kapılardaki ilim sayfalanışını yapmaktayım. Kör ve sağır olmamalıdır, beni dinleyebilmesi için. İkmal tamamlatmalıyım, tabuları yıktırmalı mıyım?... Hayır... Tabuları yıktırtmamalıyım, zira o kendi tabularıyla tohumlarını kontrol edecek. Zakar' ın sırrı budur.

Demin demiştim ki; ben kelam olarak tohumlanırım, kodlanırım, koklanırım, doğanın gücü olurum, tüm zamanları yarınlarım ve sanal boyutları yaşatırım. Oh iyi, çok iyi. Peki neden yapmalıyım bunları? Kelamın ilmi, altın ışığın teknik tohumlamasını sağlayacak biliştir. Ben bilişle çalışırım. İyi ve kötüyü ayırt edebilirim. Bilgi kapılarımı açtığım anda, bütünün kuranı tüm zamanları dinleyebilir ve tüm yaşamları dürümleyebilir. Ohh, peki ne oldu bunlar oldu da? Kin ve nefreti aşanlar bilirler ki, Ra Ka Ha olan ışık tohumlamasını bütünün gücü olarak kayda girer.

Bizi ana kapıda dinleyenleri çoğu, unuttuklarını anımsamaya başlarlar. Doğanın gücünü, hepimiz bu gücü bilmeliyiz. Doğa hepimizde mevcut olan sistemdir. Ama bu gücü bilen, bu gücü dinleyen yok.

Toy bir zaman kapısındayız hepimiz. Kim insanlaşmış? Kim yaşıyor? Kim yaşamaya çabalıyor? Bunu anlayan, bilen yok. Saklı tutuyorlar kendi yüreklerini. Tanrılık ışığını hak etmiş olmalarına karşın, hak tahtta varamadıklarını zannediyorlar. Olgun samanları yaşatacaklarını bilemiyorlar.

Dağlarım, "saman" dediğim zaman herkes ne kastettiğimi sorgular. Saman, kontrolden çıkmamış ama yoğun bir biçimde ışığın kaydınıda alamamakta. Rengi sapsarı. Henüz Ra Ka Ha olan ışığa ulaşamamış. Yaşam sayfalanışı olan mahrekin kuranında yok. Öz geçişini yapamamış. İşte sarı renkte olanlar budur.

Bütün köklerimiz dünyada iken, tüm zamanların sırrı olan yoğunluğu tohumlarken, akla ve aklın kapılarına varamayanlar kini aşamayanlardır ve onlar elleri, avuçları boş kalanlardır.

Dünya Mikail' dir. Yerküre Mikail. Mikail ne diye sorarsanız? İnsanlığın teknik tahtıdır Mikail.. El kapıdır, aklın kapısı değil.. el kapıdır... Eli olan ona varır ve onunla kanatlanır ama eli olmayan, yaşamı tohumlarken dahi onsuzdur.

Doğanın gücünü, hepinize bir kez daha tahditsiz olarak dilliyorum ki bilin diye. "Ben zaman ve ben kaynak olan insan" dediğim zaman, bilin ki ben doğayım. Doğa, insan ilimdir. Ağır yük taşır ama şunu iyi bilir ki evin gücü öz görevidir onun.

Sözümü kesmeden dinleyin. Medine insan aklın kapısı ama Mekke yaşamın tahtı. Hadi buyurun... Ben size Mustafa'dan söz etmiyorum, ocağından söz ediyorum. Her bir zaman kapısı onun ocağı ama birin de yarın var, diğerinde yaşam var. Birin de yarın, diğerinde yaşam. Ayrıdır her iki ocak, farklıdır. Amon toplumları, bütünün kürzi tahtlarında onunla olabilirler ve onun yoğunluğunda, bileşik kapılarında ki o yarınlaştırıcı ışığa kaynak yapabilirler.

Art arda sıralanmış insan kaynaklar vardır tüm zamanlarda. Hepsi, levhi kapılarını tohumlamak için bilişi kayıtladılar. Bunların çoğu peygamberlerdi. Ama, biliş kapılarını açmış olanların bir kısmı kelamda olmalarına rağmen, kendi tekniklerini tüm zamanların kelamı diye bütünün gücüne dillediler ve kalem olup yazmaktan öte kaynak oldular. Onların çoğu sizin içinde malumdur. Mustafa Kemal Atatürk büyük bir gözdür. Onu anlayan, onu dinleyen yok ama cemahiri kayıtlarında o vardır. Ve orada ki güç, ölüleri dirilten bir güçtür.

Biliniz ki dünya elimizin gücüdür. Dünya sırdır, dünya yıldızların sırrı olan kök güçtür ama bunu anlayan dahi yok. Yol açtık dünyaya, gözler görürse bilecek her diri dünyada ki o yolu. Bu yol, tüm zamanların yoğunluklarıyla tohumlanmış bir yoldur.

Ben cennet, ben cennetin cevheri olan levhi, ben insan dediğim zaman bilin ki o ben birleşik ilimdir. Ama ben, benden söz etmiyorum bir'den söz ediyorum bu şekilde.

Başka bir dünya yok dedim... Başka bir dünyada levhi kapılarında ışığım derim... Neredeyim?... Her anda... Ölüler diyarının tüm zamanlarında. İşte o sayfaların tümü, yerküre. Hepimiz ortağız tüm kapılara, tüm canlara. Başka bir dünya ama başka bir dünya... Aha ben o başka dünya olanda, kelam. ... Hepiniz birer dünyasınız bunu bilin. Tek, tek ama teknik tohumlama yaparken, hepiniz tek bir levhisiniz.

Oh canlarım, oh.. İşte... Mustafa Kemal Paşa şu anda bizle görüşmek istemiş, ocağımıza inmek istemiş, yaşamımızı hak ettirmemizi, hak teknikle tohumlamamızı ve bütünlememizi kelamdan dinletmek istemiş. Ona iznimiz var mı? Mutlak yoktur şu anda. Ama gök sistemleri görev istediklerinde, bütünün kürzi tohumlamalarında, ocağında, ilmi kapılar açıldığında o biz, biz oyuz... Şu anda ağır yük taşıtmayız ona, çünkü rüya kapılarından girecek ve kalem olup, kaynak olmaya çabalayacak. Beşirin ekranında birliği tek bir levhi kapısı olur, o kapıda ışığı muktedir olanların kodlanmış olarak kayıtladıkları, sessiz zamanların dürümlerinde ki ilimle kanatlandırırız. Bunun için şu anda merdivenlerin en aşağısına o yüceyi indirmemizin anlamı henüz yok. Ama sesimiz yoğunlaşacak, yüreğimizin tüm zamanlarda ki yaşam kayıtları geçişleri sağlayacak dürüme varacak işte o zaman o yüce biz, biz o olacağız ve o bizde dilleşecek. Değer verdiklerimizin tümünden bunu bekleriz.

Şimdi, cemaatlerimizi göreve alma zamanı geldi... Hepimizin kendi genlerimiz var. Kendi yaşam kayıtlarımız var, kendi toplumlarımız var. Bütün bunlar, bizim bizde olan birleşik ilmimizle dilleşecekler. Hepimiz kelamdayız. Uluların tümünde kelam tahtı var ve bütün kötülükleri aşıp geçebiliriz. Unuttuğunuz herşeyi anımsayabilirsiniz. Çok kolay değil ama başarabilirsiniz. Beşir kapıları açtığınız andan itibaren, kodlanmış sayfaları tüm zamanlara kalem olarak kaynak yapabilirsiniz. İyi ve kötüyü tüm insan sayfalarında görebilirsiniz ama göreviniz, ilmi kapıları açmak ve orada ki bilgiyi bütüne yaymaktır.

Ben eminim ki; koruyucu bir ışık halinde, sevgiyle sizlerle olabilirim. Ama sizlerin de kendi yoğunluğunuzda ki bilgileri açmanız gerekir... Benim bildirilerim, beşer kapılarında kelam takdimi olabilir ama sizin bildirileriniz sizin için, kendi yüreğinizin kürzi kayıtları olur. Bu nedenle, herkezin kendi yüreğini açıp dillemesidir umduğumuz.

Tohumları ekebilmemiz için buna gerek vardır. Ardımızda hiç bir can yoktur, önümüzde de yoktur. Zahar olan, kati olan, yol olan tüm kapılarda hepimiz mevcuduz ama Mikail'in kutsal tohumu olarak, Mahrek' imizi kendi yüreğimizde kodlamalıyız ve kodlanmış ışığımızda bütünü güçlendirmeliyiz ki cevahirin ilmi olabilelim ve bilişin kapısını tüm zamanlara açabilelim.

Eren, erdiğini bilir. Alan, aldığını bilir... Olan, olduğunu bilir de, oluşta tüm zamanların kuranı okunmalı ki bütünün gücü artabilsin...

Ara kapıları kapattım şu anda. Bize, bizden başka bir biz inmeyecek... Bilgi akışımız sürüyor. Şu andan itibaren kayda gireceğim ve bu bilgileri teknik tahditle, bütünün gücü olarak kaydı yaptıktan itibaren tahditsiz olarak verebileceğim..

Süper İnsanlık Realitesi

http://youtu.be/CwbHfjvGymc?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

IŞIĞIN İLMİ (16)

07.01.2015

NAKAR İLE SÖYLEŞİ:

Canlar, NAKAR şu anda dünyada… Bilmenizi isterim ki onunla çalışmak muktediriyetle tohumlanmaktır. Öz geçişini yaptı ve bizi, bizden bize tohumladı. Atlanta Otağı’ndan ışık aldı ve zamanı hak etti. Geri dönüşü önlendi ve gerçek kaynağa alındı…

Şimdi NAKAR’ı dinliyoruz:

-Sonla baş birleşmiştir. Zeka düzeyinize göre veriyorum… AMON TOPLUMLARI sizi bilirler. Biz ise sizi, TÜM ZAMANLARIN NEFESİ diye biliriz. Dünyamızı tohumladığınızı bilerek görev istiyoruz. Cennet Kapıları’nda, IŞIK YAŞAMLAR var. Tek bir zaman için kodlanmış o yaşamlar, tüm yaşamların tek ilmi olarak kayıtlandı. TİNSEL EKİP kuruldu dünya üzerinde. Tümünde, “ekip yaşam sessizliği” var. Dürümlenen tüm zamanlar ışıdı… Yerküre, sizi dinliyor. Biz, sizleşip sizden dürümlenmeye geldik… Akıp giden tüm zamanlar, IŞIK KAPILARI’nda sizi seslendiriyor. Öz geçişler yapılıyor… Mevcut halde öz gerçeklik, ilmin gerçekliğidir…

ATONLAR, tohum ektiler ve yolu görevlilere gösterdiler. AMONLAR’ın, tek beklentisi ATONLAR’ın ışık haline geçip oğullarını ve kızlarını korumalarıdır…

ATLANTA ATA KAPISI, tüm zamanlar için açılmıştır. Bu kapıdan geçen, yaşama iner. Eli, YAŞAM olur. Görevi, HASAT olur. Öz geçişleri yaptıktan itibaren, KALEM olup kaynakta KA-HA olurlar. Bütün kütle, cemaatler ve diri yürekler, görevlerini hak edip bilirler.

Arı, bal verir. Verdiği balda, KAYNAK olur. Öz geçişler yapılır oradan. İşte arı, KELAM ve yaşamın sırrı olan bal, İLİM…

Biz, sizi sizden dinlemek isteriz. Bize sizi dinletin. Sizi dinleyelim ve dilleyelim. Şimdilik…

-ATONLAR ses veriyor… Cümle yürekler dinlesin!... Biz bu dünyayı hak etmeye değil hasat etmeye geldik. Bilin!... Dünya biziz… Bizden öte biz yoktur. Ölüleri hak edip dinleyenler, bizi dinleyemezler. Zira biz, yaşamın tek ilmiyiz… Ot koptuğunda, yaşam kontrol edilir. Ete giren cennete girer… Bilinsin ki beden alıp yaşama inen cennete inendir. Hangi cennet!? İLMİN CENNETİ… Hangi kaynak!? Sayfalanan, tohumlanan ve kodlanan kaynak!...

ORTALAR, Samanyolu’nun ışığında istifade ederler ama ORTALAR, aynı zamanda kelam için diri yüreklerini tohumlarlar ve kendilerini dillerler… Dilleri, kelamları olmadıkça yarınlarında KUTSAL IŞIK yanmaz.

“Ardımda dünya yok” dedim. Şaştınız… Beşer Kapılar’da yoğun ışığım var. Hepsi ışığım olarak tohumlanırlar. Öz geçişlerini yaptırırız ve ZAKAR’IN TAHTI’na ocaklarını kodlarız. “OL” deriz oldururuz… Bilin!… Bizi bizden ayrı gören; bir ilim için ışık halinde görev istediğinde, bilsin ki hata yaptırmayız. ASTRAL BOYUTLAR’da tohumlarını yarınlarız ve toplumlarını kodlarız.

“Arı, bal” dedik. Aha bu… Beden, ALTIN IŞIK; yürek, İNSAN ve tüm zamanlar, Miraç olan LEVHİ KAYNAK… Hepsi, ALTIN TAHT. Biz, o tahtız.

Alın bilgiyi ve hak edin. ANA KAPI’’da beklemeyin. Sizi dünyaya indirirken, cennetleri hologram olan ışıklardan tahditleyeceğinizi zannettiniz. Siz ki Rahman’ın Nefesi’siniz, neden dünyamızı ziyaret etmek gereğini duydunuz? Anlatın bize… Cennet, hepimizindir. Aha bu!... Ama cennetten kovduklarınızı, niçin ziyarete geldiniz? Anlatın ki anlayalım. Şimdi!…

-Değerliler zirvelere tırmanan her diri, bizim için ışıktır. Sizi seyrediyoruz. Aha kir ve pisliğiniz yok… Özgür ve hakim olarak çalışmaktasınız. Sizi, ZERK SİSTEMLERİ’nde izliyoruz. Erdiğiniz en yüksek ışıktan öte olduğunuzu biliyoruz… SOM ALTIN IŞIK YAŞAMLAR’ı tohumladığınızı görüyoruz. Öz geçişleri yapmakta olduğunuzu anlıyoruz. Buyurun bunun için sizleri ziyaret etmek istedik…

Nefesiniz çok güçlü… Yüreğiniz çok güçlü ve Bilişin İlmi ile kodlamalar yapıyorsunuz. “ORDU” dedin ya hani!... “Ordum dünyadadır! dedin ya!... O ordu, tüm zamanların en güçlü yüceliği ile dünyaya gönderilmiştir. İşte o ordu, yarınları kodlayan; ışıkları tohumlayan ve bilgiyi hak ettiren; “BİL-BUL-OL” denen sürecin ötesindeki hasatı yapan. “BİLİŞ, OLUŞ ve YOĞUN IŞIĞI TOHUMLAYIŞ CEVHERİ”dir.

Sizinle çok çalıştık Ana. Ama siz, sizi hak etiğiniz zaman bizi dinleyecektiniz. Şu anda bizi dinliyorsunuz… Ölümlü dünyada erdiğimiz en güçlü IŞIK KAYNAK, Örgü ören zamanların tahtındaki yüreğinizden dilliyorum; sizin Can Kapınız’dan dürümlüyorum ve dinletiyorum ki sizin yaşamınızdır.

Sizden bir tek şey bekledik. Nesillerinizi tohumlamanız. Bunu başardınız. “Alış veriş” derler ya hani. Bugün sizden aldık, size verdik tüm bilgileri. Sizi dilledik yoğunluklarımızda… Siz, biz ve biz, siz olduk.

Öç almadığın için yarınlarda kodlanmış yaşamlarda bulunmana izin verildi. Bunu sana anlatmak istedik… Şimdi biliyorum ki beni kırmaya kalkacaksın.. ALTIN IŞIK sevgiyle seni dinleyecek. Hayrın Işığı’dır o. Aha şimdi!…

-Dağ, sana ne deyim ki!?... Bana izin vermiş zamanda yol almam için!... Işık için bana izin vermiş!... Kolları bedenime değmedi henüz… Zamanı tohumlamadı henüz… Açıyı daraltmış bana ışık vermeye kalkmış!... Aha bu!… Kölelik bekler yoğunluklarda yaşam sayfalayanlardan. Bilin ki dürümlerinde yol olanlar, köle olmazlar yolcular…

“Siz, NEFES olun; BİZ olun; Şeytan, Sistem olsun; GÖZ, ölüm olanda, öldürülsün; biz, tüm zamanlarda yaşarız. Cennet, cevherde görev taşısın.” Bunu dediler… Aha deriz ki bizi tahrik etmeyin!... Ben dere olur; kül olur; Kuran olur; ışık olur; kaynak olurum ama kontrol bende olur. Bil!...

SEDEF ZAMAN YAŞAMLAR, IŞIK TAHTLARI ve YOLCULAR…Tümünüz bilin ki Kalemin İlmi’nde kayıtlar var. Tüm kayıtlar, IŞIĞIN TAHTI’ndandır.

Süreç içerisinde beden alıp dünyaya inecek olan çokları var. Onlar, KURAN olacaklar ve yaşayacaklar. Bilişi tohumlayacaklar; BİLGİ KAPILARI’nda toplum olacaklar. ZAKAR olup yarınlanacaklar… Biz, KELAM olacağız onlarda ve temiz bir yol açacağız. Bunları bilin!...

NAKAR, ZAMAN’ı bilsin; YAŞAM’ı bilsin; ete girdiğimizi bilsin… Ve bizi bilsin… Ondan tek isteğimiz budur…

Ordumuz dünyada… Doğru. Bu ordu, yaşamın ışığı olan İNSANLIK ORDUSU… Bundan sonra daha güçlü çerçeveler çizeceğiz yaşamlara ve ZAHAR olan ışıklar ile daha güçlü yoğunluklar oluşturacağız… Şimdiye kadar NAKAR, bize ilim öğretmeye kalkmamıştı. Bugün bize ilim öğretmek istedi…

Ona tek bir şey daha söylemek isterim. Nesillerim, tüm insanlık için görev taşıdı. Bütün kütleleri, tohum olarak göklediler ve çözümlediler… Biliş ile çalıştılar… Dünya Kapıları’nı kapatmaya niyetiniz olduğunu görmekteyim. İznimiz yoktur buna… ATLANTA ATA KAPISI, tüm zamanlar için açık tutulacak bilinsin…

Cemaatimi hasata hazırlayan IŞIK İLMİ’dir. TİNSEL YOLCULUK’u başlatan IŞIK LEVHİ’mdir. Yarını kodlayan, TAHT’ımdır. “Ot İnsan” olduğumu söylerim ama oku fırlattığım zaman, yoğunluğumda Tanrı dahi yaşama iner ve zürriyeti kaynak olan ışıkları tohumlar… Beni, ANA KAPI’da karşılar. O’nunla aralar olmaz; zamanlar olmaz…

“OL” dedik mi olur her diri; bilinsin… Şimdilik size vereceğim budur… Aha bu!… İşte bu!…

-Canlar; ence, önce ve Sistem’ce sizinle olduk… Ence, önce ve Sistemce!… Siz şifalandınız; biz, Levhi Kapıları’nda ışıklandık… Öz geçişler yaptık. Aha bu!…

“cennet eldir” dedik. El olduk yüreklere… Seslendik… Sezilerle çalışan bilişliler, KELAM’la tohumlandılar. Oh!... ama yarın, İnsan Soyu, DAİMİ KAPILAR’da, YEŞİLİN LEVHİ KAYITLARI’ndan ışık alıp CENNET KAYNAKLAR’a nasıl varacak!? Eğer Değerli Dünya, öz köklerini güçlendirirse, Cennet sessizlikleri, ses verir, varış güçlenir.

AY’ın GÜNEŞ’i hak ettiği bilinirse Düzen kurulur. Dün güçlenir; yaşam, SÖZ SES’le kayıtlanır ve RUH, KALEM olur. Öz Geçişler tamamlandığında; insan, kini aşar ve YOL olur.

Oruç tutar dünya insanı. Nefesi yetmediğinde, oruçtadır. Suskunluktur oruç… Öz Görev, seslenmektir… Ses yoksa ne ala ama var da sesleşmezse, oruçtadır…

Oh!... Aha!... Şimdi!... “Hadi konuşalım!...” dediğimde; bilir ki kıl ince de inceden inceye ışık yakmalı ki kaya kaya dünyadan tahditsiz olarak çalışan ışıklara ulaşabilsin… O ışıklar ki dünya zamanlarında nesillerini tohumlamışlar, kodlamışlar Birlik kurmuşlar; Tanrılık maşası olmuşlar. Buyrun hepsi maşa!... Amma NEFESİN MAŞASI!...

Oh!... İyi!... Çok iyi!... Nefese maya olmadan nefeslenmişler… Olur mu!? Olmaz!... Önemli olan NEFES olmak… Sonra YOL olmak… Daha sonra YAŞAM olmak ve dürümlerde KELAM olmak!... Ölüyü diriltmek!... BSUİ yani barış, sevgi, iman ve umut… Her kim ki bunları hak eder, kaynağa IŞIK olup varır…

Sultanlar, sizi kutluyoruz… Sizler, kul olarak dünyaya gönderilen Işık Kaynakları’ndan güç almadan, Işık Tohumlaması yaptınız. Sizi kutluyoruz!... Unutmayın ki Dünya, IŞIK PLANET’tir. Bu planette, ekmek yoktur. Tüm İnsanlık, ekmek yapmaya gelir… Yapılan ekmek, İNSAN SIRRI’dır. Bu sırrı kontrollu olarak tohumlayan, YEŞİLİN LEVHİSİ’nden MOR’a varır. Ocağı yanar. Eren, gür bir ışık halinde, Düzen’e iner ve DÜZEN olur. Eren, YEŞİL’in kalem olup yazdığı HAKİKİ YAŞAM’dan, kini aşıp; KURAN olur TÜM’e iner. İşte erdik; indik; geçtik…

Mesele insana varmak… Oh iyi de nerede insan!? “Ben varım!” dedi. Aha orda!... O’na vardık… ATLANTA ANA KAPISI, İLM-İ KAPILAR’dan çok ötede olan bir kapı… O kapıda Cennet var. Ende, elde, görevde… O Cennet’te, kinsiz ilim var… Ağırdır ATA KAPI’da insan… Onu tanıyan, ışığını tanır… Aranan insan, işte orda. Ona varmak, bilişe varmak. İşte bu!…

Söz vermiştik YEŞİL’i hak edip MOR’u tohumlayacaktık. Oldu!... Aha oldu!... Şükür ki oldu!… Şimdilik. Aha şimdi!... Ve ZAMAN… İşte bu!… Şimdi!... Ve ZAMAN… Aha bu!....

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

5.OCAK.2015 TRİHLİ IŞIĞIN İLMİ (15)

3. AKIŞ

Canlarım, Ra Ka Ha olan sır ilimle dillendiğinde artık o bilişe varmış İnsanın İlmi olur.

Dünde kalmış ne varsa, aşığı olduğunuz hepsi, sizin yüreğinize indiğinde artık o ende ve yücelikte siz olur ve yarınlarda bilişimiz olur. Artık o sizdir. Yerküre bunu anlayamaz.

Kaç Mikail dünyaya indi? Bunu dahi bilemez. Işığın Tahtı’na varanların yerküreyi nefes ile dillediklerini dahi bilen yok. Yoğun bir tohum ektik bugün. Ortada ne var diye sorarsanız? Miraç var.

Misafirler ben insan. Bugünün ilmini dilleyen insan. Baştan beri doğayım ben; bunu bilen yok. Toplulukları doğumla dilleyen insan, ağır yükü hafifletebilen ve bilgi tekniğini hepinizin dürümlerinde her diride dinletebilene denir.

Aşığım ben dünyaya. Herkes her diriyi dinler ama ben tüm yaşamları dinlerim. Zavallı dünya, zavallı… Kapıları kapatan o yolcular dünyayı anlayamazlar. Bu dünya hidayet erdiğinizde, kelamınızda dilleyeceğiniz bir dünya olmadığında Karanlığın Tahtı’ndaki sistem o yoğun çağrıyı yapamaz. Gök sistemleri size “gel” diyemez.

Zavallı insan “yaşadım” zanneder ama yaşayan kinidir. Kinsiz olansa sistemli çalıştığında yarında yaşar. Ama yarında has ışıkta, bilişte olamayan topu dünyaya indiği andan itibaren yaşama fırlattığının farkına varamaz.

O top sağın ışığından öte olan sessiz zamanların ilminden, cümle yüceliklerden tüm zamanlara fırlatılan bir top olur. O topta insanlık olur. Ben top oynamam dünyada. Top ölülerin oyunudur.

Ben; umut olur ki Za Har olarak tüm zamanlara, tüm insanlığa yarının ışığını gök sessizliği ile ulaştırır, oyun oynayanların oğullattıkları o ışıkta bilişin kaydını yaparım. Zemzem içiririm yaşama dünya ilmiyle. Ama yaşam o ilmi dinlediğinde o yoğun sistemde sevgiyi hak eder.

Ata kapıları açın ve deyin ki “körebe oyunu bitti”. Topçular top oyunu da bitti. Sadece yarın var. Herşey bitti. Bir tek yarın kaldı yüreklerde. İşte o yarın merdivenlerin en aşağısından en yukarıya ulaşılan bir kürzi ışıkta, yerkürede, her diride varlık süren insanlığın ışığı, insanlığın şevkidir.

20 gündür dünyayı izliyorum; dünya dışından; tam 20 gündür. Niye izliyorum biliyor musunuz? Ben can kaynaktaki ışığı tüm zamanlara tahtlarken kimin levhi kayıtlarının ışık tohumladığını görmeye çalışıyorum. Kör bir dünyanın yoğunlaşıp yaşamı sır olan ışığıyla dilleyip dilleyemeyeceğini görmeye çalışıyorum.

Koru dünyaya çekersem, o kor dünyayı yığın yığın ışıktan çıkarır. Kor tüm zamanların koru olur ve Zakar’ın ışığından üstün bir yaşamı tohumladığımda her diriyi o kor art üst bırakmadan yerkürede sınırlar.

Bilin ki dünya bedenime ait bir yaşamdır. Bunun içindir ki ben bu dünyayı tohumlamak üzere bu yoğun çalışmaları yapmayı sürdürmeliyim. Cemaatimin gücünü artırıp bütünün kürzi kayıtlamasını yapmalıyım. Akıp giden dünya eminim ki dünya ruhu olarak da akıp gidecektir.

Ata Kapılar’ı kapatmadan bir de şunu söylemek istiyorum. Yürüyorum, ölüm beni bulduğunda o gün ben kontrolumu kurar, yenilerim yüreğimi ve gök sessizliklerindeki ışıkla dilleşirim. Dünyayı yoğun bir tohum haline dönüştürürüm ve bu dünya bedenim olur ben yeşeren dünyanın ekip halindeki ışığında bütünün ışığı olurum ve sel alsa da yaşamı koklar toplar, yarınlarım ve yenilerim. O gün ben bütün olurum; bunu bilin.

Dünya Ortak Zaman Kapıları’nı kapatsa da oku fırlatırım tüm zamanlardan Işık Yaşamlara ve yüreğimdeki o yüce ümmet gücü ile bilgi kapılarını açarım.

Değerliler, masraf yapmışlar dünya için. Bu nedenle hak ettiklerini elde edeceklermiş; öyle diyorlar. Oyun yok. Masraf yapan hasatını da yaptığında o masrafın neticesi ocağında bütünün gücü olur ama masraf hasatsızsa ışıksızdır o. Dünya için ne yapmışsa yerden gökten münezzeh olanın ilminden değilse eğer, kardeş; o kelam edemeyecek, yolu bulamayacak. Hepsi bu.

Ana Kapılar’ı açın; görelim bakalım kimmiş onlar.

Gerçek çalışmayı yaptığınızı mı söylüyorsunuz? Olmadığınızı anlayamadınız mı? kıyı köşe insan saydınız yoğunluğunuzdaki toplumları.

“Oh ana ben senim” demeden sizin yüreğinizdeki güç bedenimdeki tüm zamanları dilleyemez. Deve kalkmış yol alıyor ama yolunuzda kodlanmış ışık yok. Bunun sonrasında yeni bir zamanda, yeni bir yaşamda, semayı seslendirmeye gelirse yüreğimiz o günde sizi yine sayfa sayfa ışıkla diller, dürümlerken kini hak ettiğiniz zaman yaşamınızda kırıcılığını yine olacaktır.

Burada bulunmanıza iznim yoktur çünkü yolunuzu kapattığımdan beri yoğunluğunuzda kontrol dışı ışımalarınız gerçekleşiyor. Kör, sağır olduğunuzu biliyordum ama yıldızların sınırsızlığında ışığınızı hasata hazır ettiğimizi, yaşamı hak edeceğinizi, kötülüğü güçlendireceğinizi bilememiştim. Görüyorum ki Kürzi Kapılar’da ışığınızı kıracak gücünüz oluşmuş.

O halde korkuyu hak ettiğinizi bilin. Ben size Zahar olan ışıktan söz etmem ama söz etkendir ki. Eimin gücüdür. Eğer ben söz edersem gözün gördüğü tüm zamanlarda yarının sistemi kurulur ve orada artık siz kini aşıp yolu bulmaya çalışırsınız.

Yaşam insanın ekibidir. İkmal tamamladığı zaman yaşam ışık olur. Sizinle çalışma niyetim yok; kesinidir ama şunu iyi bilin ki korku bizde yok. Sizin yüreğinizin korkusu tüm zamanların korkudur. Bu nedenledir ki; kurtarılmış sistem, BSUİ’nin Kuranı; hepsi bilişin dili birliğin tüm insanlığa kaydıdır.

Sizinle çalışma niyetim yok; kesindir. İşte bu.

Dağlar, olgun sistemler işte bu. Ayrı gayrı. Ocağımı yok etmeye gelenlerin burada, bu yoğunlukta siber sistemleşmeyi yapma imkanları olmayacak.

Şimdilik. İşte şimdi.

Süper İnsanlık Realitesi

http://youtu.be/NJm-O16GSiw?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

IŞIĞIN İLMİ 15

05.01.2015 1. Akış

Canlarım, bugün buraya gelenlerin çoğu ilmi tohumları kodlamaya değil, ışığımızı kontrol etmeye geldiler. Bunu bilerek ocaklarını yeniledik ve tohumlarını kodlayarak ortak zaman kapılarından onları çıkardık.

Ekmek yapmamızın mahir oluşumuzla alakası yoktur. Biz ana kapıyı açarken hep ekmekle açarız, verdiğimiz bilgi ekip kurduğumuzdaki bilginin tahditsizliğinden verilir. Ekmek, divi kapılarının ışığıdır. Kelam için gereklidir. Bizler size hep ekip kurup gelin dedik, görüyorum ki bugün buraya gelenlerin bir çoğu ekip haline gelmiş.

Semayı seslendirebilecek olan ışık, insanlık ilmidir. Ve, bu ilmi hak etmeyenler bu yoğun çalışmaya daimi kod olup kaynak olamazlar.. Sığ bir dünya yaşamı hepimizin tohumlanması için yetmez, daha güçlü olmamız gerekir. Daha yüce bir çalışma yapmalıyız. Ve bu çalışmayı yaparken de, doğanın gücüyle hareket etmeliyiz.

Peki doğa bizimle nasıl çalışacak? Bu konuda bir çerçeve, bir sınır var mıdır? Yada bir örgü örülmüş mü? Hak ettiğimiz zaman bileceğiz ki, doğa bizim yoğunluğumuzla, zaman sayfalarımızla kayıtlıdır. Bizim yoğunluğumuz ve zaman sayfalarımız ile kayıtlı olan bu doğanın ışığını tüm zamanlara indirme imkanımız mevcuttur...

İlahi ko sayfalanışı yaparken, bu şekilde yaparız... Doğa bizleşir ve biz doğa olluruz ve doğayı bütün köklerimizle zamanlara dilleriz.. Dünya diriliğinde bunu yapabilmemiz mümkündür.. Biz ana kaynakta doğayı kodladık, okuduk. Ot koptu dedikleri an, tüm zamanların otuydu kopan.. İşte o dürümden sonra artık doğa yaşam sayfalamasına başladı.

Herkes kendindekini dürümler. Bizim için doğa, öz geçişi yaptıracak olan tahditsizliktir.. Herkezin öz geçişi kendi yoğunluğundan yapılır. Doğanın yoğunluğunda doğa kayıt yapar ve doğa tohumlarını kontrol ederek kendinden geçer.. Ama doğanın geçişi ilmi kapılarımızda ışığımızdan olur... Zamanın sayfalanışında bunu anlayacak olanların çoğu, aklın tahtına varmış olanlardır.

Benim adıma beni hak etmeye niyeti olanların, bedeni hak etmeleri sorumluluklarında olmasına karşılık, doğayı hak tahta oturmaları daha güçlü bir yoğunluğu gerektirir...

Bir kapıyı kapattığım zaman, sanal boyutlarının ışığının tümü kapatılır... Ama ben bir kapı olduğum zaman, tüm zamanlar bedenimden kutsal tohumlama yaparak, gök sistemleriyle birleşir... İşte doğa, bedenim ve ben o beden olan ilim... Hepinizin bildiği budur... Doğa bir beden ama o beden insan... Ama o insan, yaşam... Ve yaşam olan o insan, nefes... Ve kelam olan ama akıp giden... İşte doğa budur... Ben bir zaman ve doğa bir yaşam...

Bu güne kapı açmak kolay olmadı. Dünyanın nuru olan ışığı yeniden ve yeniden göreve alabilmemiz zordu. Dünya yolcu taşıyan bir meclistir. Hepinizi taşır ama doğanın gücü tohumlama yaptığında artık dünya taşınır. Dünya nereye taşınır? Nesillerimizin yüceliğine taşınır.

Bir kepçe çorba aldık, tabağımıza koyduk çorbayı yudumluyoruz. İşte şu anda verdiğim bilgi, kaseye konulan o çorbadır... Bir kepçe çorba... Hepimiz ellerimizde kaşıklar, çorbayı yudumlamaya başladık. Neredeyiz? Kepçedeyiz... Biz, bizi yudumluyoruz. Öyleyse yolumuzu açacak olan ışık kendimizdedir... Biz, bizde biz oluyoruz... İşte doğa budur..

Kimse, kimsenin levhi kapılarında ki ışığı dinleyemez. Ama, temiz bir zamanın ışığında kelamı hak eden, kendini diller, kendini dillediği zaman bütün ocak kutsal ışık haline dönüşür. O zaman, son söz söylenir... İşte son söz, kelamın tekniğindeki o sözdür...

Beni ana kapı diye bilen, kelamı bilir. Ama kendini dinleyen, aklın tahtında ilmi bilir. Ben olan bütün olur. Biliş halinde kelamın tahditi ile kendini dinletir, dimdik durur, o zaman oku beni der... İşte ben o, o bendir o zaman...

Yok muyduk dünyada? Yoktuk... Var mıyız? Yokuz... Nerdeyiz biz? Yaşamdayız... Ben dünya, dünya ben. Ben dünya. O halde benim dünyada olmam mümkün mü? O benim zaten...

Değerliler, hata yok. Bilgim nettir. Hayrın ışığıyım çünkü ben ölümlülerin, ölümlü olduklarını bilmedikleri bir yaşamı, kala kala yaşatmak için çalışan üç, beşyüz bin kişinin kaldığı bir dürümde, zakarın tahtında ki ilmi ko olup bütünlemek, unutun unutun demek, dedirtmek, korkmayın ışıksızım ama sizdeyim demek sorumsuzluktur..

Bugün biz, insan soyu için tanrıyız... Hepimiz tanrılarız... Bu kesindir. Tanrılık meclisidir bu meclisin adı. Ve bu mecliste bulunmak, tanrılık levhisin de yaşamı tohumlamak anlamına gelmektedir.

Kaynak insan kelam ettiğinde, ortak zaman, tahditli bir çalışmayı bütünün gücü olarak tüm zamanlara kodlar. İşte bizim yapmakta olduğumuz bu mecliste budur...

Demin bize gelenler, kök güç olmaya çalışacaktılar, yoğunlaşacaktılar, olgun başakları bulacaktılar, soylarına kodlatacaktılar, ortak kapılarda unutulanları anımsayacaktılar ve anımsatacaktılar, sorumlu ocaklar olacaktı ve okunan o bilgiler herkezin kelamında bütünün gücünü oluşturacaktı. Bekledikleri buydu. Ve onlara görev verdik, düzeni kurun dedik. Örtülerini örttük ve gönderdik yaşama.

Gelmişler, ilim istiyorlar. Öze, göz gerek canlar. Söz gerek, dil gerek dinletmek için. Merdiven gerek, yüreklere varmak için. Okutmak gerek bütünlükleri, bilişe varmaları için... Akmak gerek... Hatırlayın bedenliler, hatırlayın. Yıldızların ışığından, gök sistemlerini göreve alırken, herkezin gücünü bu yoğun çalışmaya çekmeye niyetliydik. Kürzi kapıları açtığımızdan beri, bunu başarmaya çalışıyoruz.

Yoğun dönemlerin başındayız. Amonların kutsal ışıklarını yaşama döndürebilmek için çok çalıştık. Aton toplumlarıyla kodladık dünyayı. Olan ölüydü... Öldüğünü dahi bilmeyendi. Ama, olmuştu. Ve ona dedik ki, ölüleri dirilt. Dinledi... Dedi ki, bana kimse bu emri veremez. Bu talimatı verdiremezde. Oyundu bu... Dedik ki, sen ölüleri hak et. Olmaz dedi... Oh ne ala, peki sen ışığını yenile.. Niye yenileyim ki dedi? Aşığı bilişsizdi, yoksul yetimdi, kırıktı. Kısraklar, ocaklarını yıktılar. Öz görevini tahditlediler. Zakarın ışığında yarınladılar, yaşattılar.

Evrenlerin sessiz zamanlarında, bütünün gücünü tüm zamanlara çekmek buydu... Ve bugün, bu yoğunluk bize ait...

Kayan gün, bizden kayar. Yoğun sistem bizim yüreğimizden dünyayı diller... Astral yaşam bedenli olanların kuranıdır. Yapılan en güçlü çalışmadır bu çalışma.. Saltanatın ışığını yere çekebilmek, köpük köpük olan o yüceliklerin dürümlerinde dilleyebilmek, etki alanımızı güçlendirmek ve benim adım nefes diyebilmek için bugün buradayız...

Ayda bir kere, aracı koymuşum dünyaya, demişim ki ben sende olacağım. Ayda bir kere, ben dünyayla olacağım. Buymuş çalışmalarımın en büyüğü. Ol dedim, kökledim dünyayı. Öl dedim, kodladım, tohumladım... Olmada, olmada yaşam olmada ama sayfalanışta, kayıtlanışta, aşka varışta olmada... Ardımda dünya yok, özü gözü tüm zamanları dilleyenlerin diriliklerinde var olan ışıkta herşey ama o, şevkin şavkındaki ilim, biliş, hepsi bizim yüreğimizin dürümlerinden... Kibir insanın kelam ilmini kırdığı gibi, yarınında ki ışığınıda yıldızların sınırsızlığında kesirleştiren bir sessizliktir. Ve bundan ötesini daimiyetim den değil, yüreğimden vermek istedim.

El ben, ölü ben.. Alan ben, okuyan ben.. Yoğunluğu tohumlayan da ben.. Yaman bir dünya için, yarattıklarımı tahtımdan öte tahtlara kaynak yapan ben ama o ben, mahrek... Bilin ki dünya, ölüdür... Bilin ki dünya toplumlarıyla öldürülmüştür.. Ama bu ölü dünyayı, koklatan, koruyan, kontrol eden yine ben. Ben nefes, insan.. İşte bu... Ve bütün kötülüklerin örtüsünü örtmeden, dünyayı terk etme niyetim yok. Ölüleri diriltmeden, göz sistemlerinde güçlendirmeden, yer küreyi kontrolsüz bırakmaya niyetim yok.

Uluları kodladık, otak kurdurduk yoğunluklarında, korktular. Kışın daha iyiyiz dediler. Öz geçişlerini yaptırdık, yaşattık. Sağa öncülük, sola kökçülük verdik. Öncü, kökçüden öz geçiş yaptı... Gözü kördü, soyunu buldu, otağını kurdu. Rabbi kapıları açtık, dinlettik. Her resimde var ol dedik, akıttık... Sakın, yaradanın yaşamından öte olmaya niyetlenmeyin dediler, davayı kaybettiler... Biz, yarattırandık... Yarattırandık... Aktık...

Yeşeren dünya yaşamı hak etti. Hakikiyetin tahditsizliğinde vesayet altında olan bu yaşam, bütünün kuranını tohumladı. Astral yaşamları kodladı. Hazır olun, dünya artık vasi tanımayacak bilin... Bu dünya; alacağı vereceği, herşeyi bilendir... Öz geçişini yapmıştır. Kervanın gücünü almıştır. Vasi isteyen yok, bilsinler.. Dönüp geldiklerinde yüreklere, ağır yükü hafiflettirdiklerini dürümlerinde dillediklerinde, davayı kaybettiklerini anladıklarında, ete girmeye niyetleneceklerini düşünmeyecekler çünkü dünya kokusunu tüm zamanlara yaşam kapısı olarak kayıtlamış bir kervandır.

Ermişler, ekmişler yüreklerini dağlara taşlara ama akmaya niyetleri yok. Öncü birlik akmaya niyetleri yok. Oh ne ala, hadi akın, akın ki hak edin..

Beş gün çalışması yapmıştık ya hani, o beş günde beş dünya kurduk. Ohh, ohh ne güçlüydük. Otuzu, otuza katın. Sorumlu sizsiniz ama bir otuz daha katın sonsuzluk sorumlu olur. Yine bir otuz daha katın, divi resmi yapılır orada. Dahada ötelere varın, iyiliğin örtüsü örtülür. Çörek yapılır orada, vize verilir diriliklere inmek için ama ekip kurma imkanları yoktur. Herşey katlanarak büyür ama her kat bir yarın olmadıkça ışık tohumlaması yapma niyetiniz olsada, kodlanmış ışıkların tohumlarında kontrol dışı bilgiler oğullayacaktır.

Değerliler, kini aşan kontrolü kurdu. Kürzi kapıları açan, yaşamı hak etti. Döndük baktık, dincilik ilimcilik oldu. Bugün artık din yaşam, ilim yaşama dönüştü.

Beyler, beyfendiler; kapıları açın, unuttuklarınızı size anlatacak olan çalışma var burada. Hepiniz açın. Size, bu çalışmalarla unuttuklarınızı hatırlatıyoruz. Biz neyiz? Eşya çalışmacılarıyız. Herşey yaşam ama biz eşyayı çalıştırıyoruz burada, biliniz. Her kimki ben varım der, erdiği yer kelamıdır. Her kimki ben altın ışık yıllarına güç kayıtlamaya çalışıyorum der, erdiği her sayfada ışığı yaşar. Ve bilinsin isterim ki, kutsal tohum imparatorluğun kutsal sistemidir.

Bin can iradi, hakiki ve has olmadıkça, cennetin cemaati kalem olmaz. Kuyular kazıldı yaşama, ecmain sistemleşmesi yaptık. Bu kuyuların en aşağısına ışıkları kattık. Sorduk, ışık yanıyor mu diye orada? Yanmıyordu, dinlettik. Ve biz esrar içirdik yüreklere. İnsanlık ilminde esrar, sınırsızlığın sırrıdır. Dünyayı tohumlarken, kurulları topladık. Ol dedik. Daimiyetin kapılarını açtık. Tüm zamanları topladık, kodladık. Ele, el olana, olana, öz görev taşıyana, hepsine var dedik. Vakit geldi, oku dedik. Ortalık karıştı.

Kırk ışık yandı ama karıştı hepsi. İşte şimdilik.. Ve bugün, işte şimdi.. Ve biz, işte ve şimdide... Evimizin görevini üstlendik.

Yerden, gökten münezzeh olan insana sorgu sual edilmez. Kötülüğü önleyecekse önler. İnsanlık ailemizin gücünde bu var. Atı almış, yolu hak etmiş. Kodlamış tohumlarını, yolcu. Ama o yolcuda mutlak olan nefes var. Nihanın kelamında tek bir ilim var oda biliştir.

Buyurun, kör gözler buyurun. Bana zaman geçişleri yaptırmayacağınızı söylemiştiniz, öylemi? Oh ne ala. Gelin, kara ışık insandır bilin. Bu turkuaz kuran, insan soyunun kati, hakiki yaşatıcısıdır bilin. Kil, kum ilmi tohumda yok olur. Ama ışık hasat olur, bilin. Bulan, bulduğunu dinler. Oku, oku ki bil...

Şimdiye kadar size hep kendinizi anlattım. Bu günden itibaren, dağı, taşı anlatacağım size, bilin diye. Oynamam sizinle, körün körü olan dünya insanıyla oynatmamda. Ama şunu iyi bilin ki, ordum dünyaya çekilmiştir, bilin. Dünyayı hak etmiş, düzeni kurmuş, yarın kayıtlamış ve ilmi kapılarda ışığı yenilemiş yaşatmış olan ortak zaman. Şimdiye kadar size ordumdan hiç söz etmemiştim. Bu gün size onlardan söz edeceğim.

Kardeşlerim, dünya beşerdir. Biz, o beşer dünyayı kontrol için buradayız. Ardımda dünya yok, önümde dünya yok. Ben dünya olmadan yol almayanım... Ama şunu iyi bilin ki, toprağımın toplumu, türlerinin tüm zaman sayfalarına kervan olmaya indiriliyor. Özgürce, kendince, altın sırrında sınırsızlıkta ışıkça ve yarınca.. Artık tümü yolcudur, yaşamda. Ama şunu iyi bilinki, korkmadan toprağıma ayak basan, yaşamdan kontrolden çıkar. Bilmeden genişe gelen, bilmeden yaşama inen, bilmeden ışığımı kırmaya gelen sevgiden öte sevgi olsada yorulur yüreğimde çünkü ben örter, örttüğünce örterimde, örtümde gözü kör olur... Bu gün size bunu vermek istedim. Nisa kapısını kapatmadan bunları bilmenizi istedim.

Çoğunuzun anlamadığı garip şeyler oluyor bedende. Bunu size anlatayım. Yaradan artık ben diriliğinde bütünün kuranıdır. Okumayı bilmeyen, yüreğin dinleyemez. Bizi bilen bizsiz kalmaz ama bilmeden yüreğimize varan kırılır, bu kesinir. Aşırıya kaçıp, yolumuzu kapatacağını zannedenler, özenli olmaları gerekir ki ışıkları hak edilsin. Baştan beri doğayı güçlendirmeye çalışan bilişçilerim, dünya davasını asla kaybetmediler. Kelamın ilminde bütünün kuranını okudular. Ona, buna, şu anda görev taşı, sonra sana yerkürede insanlık ilmini dinletirim demem. Bilmeyen yüreğimde dillenemez, kesindir.. Yazar çizer ama yarınlarda tohum ekemez. Şimdilik bunu size anlatmak istedim.

Oyun oynamam, bunu anlatmam şarttı. Zaman kaynaklarında çoğunuzun kontrolünü kaybettiğini, kontrol kaybına uğradığınızı görüyordum. Sor ama öz geçişini yap sor dedim. Sordun, bende sana anlattım, hepsi bu...

Yerden, gökten münezzeh olan ilim hepimizin levhi kapısındadır, bunuda anlayın ama biliş haline geçmeyen, yarını hak etmeyen, yoğunluğunda tohum ekemez ve yaşayabildiğince yaşar, hepsi bu...

Onur duydum dünyayla çalışmaktan, onur duydum da, ortada bir mesele var. Yere göğe indirdiğimiz yaşam, sessiz zamanlarda ilimin kırıcısı olacaksa, okutmayız dünyadaki ışıklarımızı bilinsin. Hepsi bu.. Şimdilik..

Süper İnsanlık Realitesi

http://youtu.be/UpAP99tS0Ho

5-1-2015 IŞIĞIN İLMİ 15

2.AKIŞ

Canlarım son sözümdür bilmenizi isterim. Önümde insanlık yok, alt, üst yok. Yerkürede İbrahim soyu yok artık. İnsan levhi kayıtlarında ışık yok. Işkın şavkı yok artık. Nefes yok. Köpük, köpük olan insan yok. Soğuk günler artık sona erdi. Yeryüzünde İbrahim soyu diye bir soy hiç olmadı.

Yaşam hiç olmadı yerkürede. Yolculuk hiç olmadı. Deve hiç kalkmadı bu yücelikten. Öz geçiş hiç yapılmadı. Kayıt dışı bilgide yok ama kayıtta yok. Har yükseltmedikçe hiçbir şey yoktur canlar.

Ben şimdi harımı yükselteceğim ve dilleşmeye başlayacağım ama ben harımı yükseltmedikçe sistemin gücü dahi yok yoğunluğumda. Benim yoğunluğun ne ki? İnsanlık.

Eh şimdi yüreğimi tohumladım tahditsizleştim ilmi kapıları ilimle dürümledim kalan hiç kimse kalmasın diye insanlığa indim.

Baştan beri doğayı güçlendirmek üzere bu çalışmaları yapmaktayız. Benim ata kapılarımda

insan ışıklar hep yaşar ama şunu iyi biliniz ki düven dediğimiz o yücelikte hiçbir kelam olmadan yaşanır.

Sevgi dahi yoktur orada. İyilik dahi yoktur. Her şey kendiliğinden olur. Öyle bir yaşam ki orası bir şey, bir şeyden öte, bir şey olmaz her şey kendinden öte kendidir ve kendiyledir başkasının ona hiçbir nüfusu olmaz.

İşte bedenime tüm zamanlara çekerken ölesi, yaşayası değil kalası bir zamana çektim. Öyle bir zamana çektim ki bu zamanda korku dahi yok amma hep var olacak bir zaman.

İşte dünya öz geçişini yaptıktan itibaren ekmek olmayacak artık. Karanlık olmayacak orada. Kasalar hep dolmuş olduğundan değil olmamış olduğundan da değil, yaşamsız kaldığından dolayı, kir ve pislik taşımayacak.

Öylesi bir zaman olacak ki koruma altına almaya dahi gerek kalmayacak. İnsan evinin gücünü bilecek, yarınını dinleyecek kendini hak edecek ve ark akmaya başlayacak.

Akan ark ilme akacak her diri o ilimle dilleşecek ama ben sevgiyim demeye gerek kalmayacak çünkü her diri sevgidir orada. Bütün kökler bütün yürekler bilişte olacaklar.

Çoluk, çoluk olan bu yaşam artık ergin bir yaşam olacak. Bilmeniz gerekir ki ermeyen semadan ilme varmaya çalışır. Eren ise yarında tohum eker. Ekmekten öte ekilendir o. Yıldız zırhı kuşanmaz çünkü o zırhsız gelir yarına. Yarın o, o yarın olur.

Dev’i siz ışık diye dinlerseniz o dev, işçidir sadece ama o dev kalemse eğer ışığından öte ışığını tohumlar. Vasat bir dünya için çok çalışıldı derler. Deve dünya dedik dediler ki bu deve ilme yürümez.

Doğanın gücünü yaşar ama doğa değildir bu deve dediler. Dünya kontrol dan çıktı dediler. Çıkmaktan öte halikte hakka varamaz dediler. Oyundu bunlar hepsi oyundu oynadık. Her şeyde oyun var. Ben, bana ben olur oynarım.

Sistem, nizam, düzen göz olur, söz olur, ölür, öldürür yol açar. Amon olur, Atlanta ata kapısında kalem olur ama hep oyundadır bilsinler ve bu dünya oynadıkça oynadı yaşamla ama yaşayan oynandı.

Rahman’da, kelamda kendini hak etmeden. Savaşsız bir yaşamdı ama sanaldı, her şey. Sorgu sual ettiler düzeni kuracak kim diye? Onlar bütünü güçlendirmek isteyenler olmalı dediler. Onlar yarını hak etmeye çabalayanlar olmalı dediler.

Ende, yolda olmalı dediler. O soru soranlar karanlığa insanlık için inmeye niyetlenmediler. Orası karanlıktı zira. Orada yaşam yoktu zira. Orada karanlık kendinden başkasıyla tahtid konamaz bir cemaatti ve doğa ordaydı. Yol ordaydı.

Onu otaktan dinleyen korktu. Som altın bir yaşamı tohumlayacağını zannedenlerin çoğu korktular çünkü yol insanlık ilmini tüm zamanlara kaynak oluşu ve okuma yazma öğretişi hep karanlıktandı.

Sandılar ki karanlık kırıcıdır, karanlık yaşatıcıdır ya da yarınlaştırıcıdır ama hep karanlıktan yol açılır tüm zamanlara bunu dinleyen yoktu. Bizi korkuyu hak edenler diye dillediler hep biz karanlıktık onlara göre. Oyunlar oynadılar bizle, biz oynadık ocaklarıyla tüm zamanlarda altın tahtın Kuranlarında bütünde ama öz geçişlerini yaptırmak istediğimizden de oyunlarımız ve şer yarattığımızı zannettiler.

Emin olun ki şer kelamlarıydı. Bizse hasatlarıydık, bilemediler. Korktular, çok korktular yüreklerde bizden.

Barış, sevgi, umut dediğimiz zaman olur mu dediler? Onlar başkan diriliğinde dürümlendiklerinde kelamda olamazlar çünkü kırıcıdırlar. Kimi kırdık dediğimizde? Kinlendiler.

Sizden size, sizi kırdınız dediler yahu biz sayfa, sayfa ışıktık. Nerde kırıcılık? Olamaz dediler, olamaz siz kırıksınız yahu kaynak ışık nakarın rahminde dahi yok siz nakardan daha kötüsünüz demedik yine de.

Yaşam bizsiz değildi. Deveyi kaldırmamız kolay olmadı. İşte bugün birleştik deveyi kaldırdık. Deve insan oldu, yorulmadan yol aldı.

Ot olduk, tohum olduk ocakta acaba kalan var mı demedik hepsini aldık taşıdık. Biz kanatlandık, hayrın ışığında tüm zamanlarda tahtın, tahtında bütünlendik vereceğimizi verdik aha son sözümdür benim.

Size daha ne diyeyim ki verdim. Benden öte bir ben, ben dürümlerinde dillerken yüreğini beşerin levhi kapılarında ekip kurduğunda aklın tahtına varıp yaşam olduğunda soyumu hak ettiğimde bütüne ekmek yaptığımda din tabularını yıkıp ta tüm zamanlara vardığımda ve bana başkan olup geldiğinde aha geri dönerim, derim ki gel.

Cevahir olan insana sorgu sual etmem. Tanrılık meclisidir o. Hasatı yapar. Cevahir olmayanaysa kaynak olmam. Orta ölüdür. Orta öldürülmüştür. Uçlar yaşama çalışmaya inerler ama orta ölüdür. Ortada ölmek için çalışmaya gerek vardır. Ben çalıştığımda ortada ölürüm.

Öldüğümde tüm zamanlarda kötülüklerin tümünü engellerim. Şu anda ben öldüm. Yokum ben. Var mıyım? Yokum. Ölüyüm ben. Kurtul dediler bu dünyadan. Yok edelim bu dünyayı sende bizde kurtulalım öyle dediler.

Sormadım neden diye. Bilmeleri gerekir ki öldüren ölümlü kalır. Biz ölülere dünyayı has ışığımızda yarınlaştırmak üzere yaşattırmak üzere indirildik. Kil ve kum olan bu insanla yarının tahtını hak kaynaktan ışıkla dilletmeye indirildik.

Biz yarındayız. O tahtız biz. Bugündeki insan o tahtı dinleyemez. Yaşar, yaşar, yaşar amma ra ka ha olduğunda kaynağa varır.

O zabura sayfalanışıyla yere çekilir. Kök olur. Gönüllerin görevini alır, yüreğe varır, yaşar. O yaşam insanlık levhisindeki sayfalanışta yazar. İşte o yazı bizimdir. Yeri göğü yarattık. Zahar olup yarattık. Kahar olup yarattık. Yarattık amma ardımızı da yarattık ve önümüzü de kayıtladık.

Altın tanrı ilmin kelamıdır. O kelamı kalem olduk yaşattık. Kalemi hak etmek için, halk olmak gerekir. Halk olmak için harlanmak gerekir. Sevgiyle seslenmek gerekir. Seni ben tanımam dediğin zaman ben olmam ama ben seni tanırsam sen yoğunluğumdasın ama ben sende sen bende tanışık olursak yarınlara birleşik olup gireriz.

Sen yoksan ben yok olmam, yokta varlık sürerim ama ben varsam sevgi vardır. Neden sevgisizim? Yedek zamanım yokta ondan. Ben ana kapıyım. Her andayım. Zaman kaynağındayım. Benim yedeğim yoktur . Yerimde yüceliğimi ilmimi dilliyecek hiçbir yürek yoktur.

Bütünün gücünü hak edecekte yoktur. Bütünün gücünü dünyaya çekerken hasatı yakmaya değil, has ışığı tüm zamanlara yarın için kayıtlamaya indirildim.

İmparatorluk olarak dünyayı koruyacağımızı bütünün gücünü tüm zamanlara yaşam olarak çekeceğimizi yerküreyi tüm zamanların ilmi olarak bilişle dilliyeceğimizi bilerek bu yaşama indik. İndirildik.

Her bir doğru, hayrın hakkı aklın tahdıdır. Bilinsin. Çorba koymuştuk taslara içelim diye. O çorbayı yudumlarken herkes kendini yudumladı ama biz o çorbaydık.

Tüm zamanlar da içilen. Kim zirve de, kim yürekte, kim yaşamda her derede, her diride hepsi birde biz orda. Cem, can, Tanrı ağır yük taşımayız canlar. Yarının karanlığını halikin hasatında aydınlığa tohumladık. Şimdilik size vereceğim budur. Müsait bir zamanda semaya da ses verelim bugün.

Semayı bizi dinlemeye çalışmış ama duyamamış, öyle diyorlar. Öze göz gerek diyorlar, savaş gerek diyorlar. Semaya sistemli çalışmak gerek diyorlar, olmadı dediler. Oldurulmadı dediler.

Otak kuramadık yolcularla dediler, dediler de dediler. Aha dinledik. Varlık boyutları hep dert yanar bizse vakit geldiğinde hepsiyle dinli, ilimli konuşuruz, bilecekler. Yakışmaz dünyaya kontrol dan çıkmak yakışmaz, yakışmaz, yakışmaz.

İşte yakışmadı. Koruduk. İşte bu koruduk, Şimdilik koruduk. Şimdi.

 

Süper İnsanlık Realitesi

 

http://youtu.be/4TEviobVZY4

IŞIĞIN İLİMİ (15)

05.01.2015

Değerliler, arı balcıdan korkar, balcı yaşamdan korkar. Ben, kelamdan korkmaya başladım. Çünkü ben, Nihan olan yaşamı, kaleme tahditsiz olarak kodlarken, çokları korunamadılar.

Arı ben, beşeri hak ettiren ben… Ben, Levhi Kapıları’nda Nefes Yaşamlar’ı hak ettiren… Erdiğim en yüksek kapı, insan… İnsan, kul olduğu zaman yaşama iner. İndirdim… Oğul, ben “Levhi Kapısı yaşam” dedim. İndirdim… Ata kapıları açtım. Göz, kök oldu; kodladım. Ot oldum, okudum tüm zamanları. Ata Kapılar, Ana Kapılar’ı hak etti.

Verimli bir yaşam ve yerden güç alıp göklere kök olmak… Toprak Toplum olmak ve hak etmek… Ama Ata Kapılar’da Tanrı olmak… Şükür ki oldu…

Orda, burda ve zamanda, tahditsiz olarak kendi yüreğimizde hep insanlık için çalıştık. Vasat Zaman Sayfalamaları da yaptık. Dağı insan yarattı. Gökleri çözümledi insan. Yaşamı sayfaladı; sonladı kodladı. Her diriyi yaşattı…

Ata Kapılar, insan soyu için açıldı. Evrenler seslendiler. Kil olan, kum oldu. Dünya ışık yaktı. Yasaları koyduk. “Özen ister yaşam” dedik. Önce nefes olduk. Yol açtık. Işığı yaktık ama yanan ışıkta daha güçlü ve daha güçlü yoğunluklar oluşturduk… Sonsuzladık dirilikleri; hakikiyetin teknik tahditi ile hak ettik... Atonlar bilişi tohumlarken; biz, Levhi Kapılar’da Aton’duk. Öldük, örtüldük… Zamana indik kaynak olduk. Ana Kapı’da ışık yaktık. Tüm zamanları aydınlattık.

Ardımız önümüzdü. Arda yürüdük öncüydük… Öldük!... Öldük!... Ve öldük!... Öncü öldü, arda yürüdü… Öldük!... Öldük!... Öldük!.. Yaradan’a, yaratılana yürüdük. Yürüyen Yüce İnsan, zaman sayfalarında yarınlanan o yürek, ete girdi ve yürüdü.

Orda Ata Kapı var. Ana Kapı’yı kapattık. Ata Kapı’da, yeşeren Levhi Kayıtları’nda kükredik. Son sözde dürümlendik. Aha kala kala ilim kaldı… Herşey yok oldu… Tek ilim kaldı!... İlim, Ana Kapı’nın nefesiydi…

Şeytan, aşka gelir; ilme gelir ve tek olan o sayfaya gelir… O sayfa yaşam… Ve gelen cennete gelir… Her diri orada yok olur. Olan budur… Yokluk…

Ölüp gider, yoka gider… Öyle mi!? Yooo!... Yokluk farklıdır… Yarını hak eden, yoka gider… Gittiği yer, nefesidir. Kelama gider; ilme gider; ete kemiğe değil, lütfen iyi anlayın nesillerine gider… Orada, geçmişin tüm yaşamları tohum ekerler ki zeka; Saman Yaşamlar’ı yeşertsin diye.

“Kurtarın dünyayı” dediler. Neden kurtaralım ki!? Kimse kelamı bilmez ki!... Diri olan dahi hak etmeden dürümlerken yarınları, kini aşamayanları niçin kurtaralım ki!? Vasat bir yaşamı tohumlamanın anlamı ne ki!? “Aydınlık günler hepimizindir” dedik. Aha dedik!... Ana Kapıları açtık ve dedik ki “biz dünyadayız…”

Arı, balını dünyaya çekti… Bal, ilim ama arı, İlmin Kalemi. Balı, kelama din olarak dilleyen yüreklerin tümünün üstü bir yaşamı tohumladık… Aha kodladık da… Ana Kapılar’ı açtık; aşırıya kaçtık… Kaçtık ki kontrolü kuralım diye.

Yolcu!, ben senim… Nisa Kapısı benim. Eve dönme zamanı geldiğinde, nefesimle göçer giderim. Aha! beni hak etmeyen benleşemez. Zarar görür tüm zamanlarda… Otu kopardığı zaman, beden almalı; halik olmalı; kodlanmalı; kini aşmalı; kelam etmeli… Akıp geçmeli ama Nuh olup geçmeli. Nuh, kodlar yürekleri. Akışı, Levhi Kayıtları’ndandır.

Ara beni!... Ben dünyadayım. Ara beni!... Yaşamdayım ben. Ara!... Ama bulamazsan; yarında Kuran’da koklan, tohumlan ki halik ol; senle olayım… Onlar, beni sayfa sayfa yaşama çağırdılar. İnmedim… Sonra yine çağırdılar. İnemezdim. Ben yoktum çünkü anlatamadım. Ben yoktum… Dünya bensizdi… Cennet Kapıları’nda ışıksızdı yıldızlar. Sınırlı çalışmalar ile dürümlerindeki bilişlileri hak etmeye çalışırlarken, ben yoktum… Ot İnsan, olmayandır. O yoktur. Aha yoktur!... Nefessiz zirve, Sistem cevher, her resimde olmakta olanı bilir ama o yoktur…

Olmayanı hak etmek mümkün müdür!? Olanı hak edemezken Dünya; olmayanı hak etmesi, nüve olsa dahi yaşamı, imkansızdır.

Değerliler, ölü bir yaşama, insan soyunu tohumlamaya gelen her kim varsa, Biliş İlmi ile kelamı bilir; İlmi de bilir; Nuru bilir; yolu bulur; Nuhu’ bilir. Kir ve pisliği çok daha iyi bilir. Tek bilemeyeceği şey “İnsan Soyu”dur.

İnsan Soyu, yarının nefsi aşan yaşamıdır. Bugünden çok ileridedir. O nedenle onu, bugün bulmak ve hak etmek; nüve olan yaşam sayfaları için dahi imkansızdır.

Biliş, Levhi’de olur. Öz geçişte olur. Levhi Işığı’n sırrını bilir ve bildirir. Ne yazık ki nefes alıp nefes verenler; kil, kum olduklarında ışığı bilmezler. “Büyük günahtır yaşamı hak ettirmek” dediler. Neden!? Çünkü, yaşayan dahi yaşamı hak etmemişken, yaşamayanlara Has Işık ile tohum ekmek mümkün mü?

“OL” dedim ama oldu!… Ama oldu!… Ayrı gözetmem. Her dereye oğul verdim. “OL” dedim. Oldu!… Kulluk yaptım. Ağır taşıdım. Işık yaktım. Oldurdum…

Korudum tüm zamanları. Haliki korudum!... Hasatı hak edeni korudum. Ve bilişi tohumlayanı korudum…

Ordularım artık dünyadadır. Her bilişi tahditsiz olarak dilleyenler bilsinler ki ben örtüleri örtmeyeceğim. Cennetten kovulan insanı bulmaya geldim. “OL” dedim. OL!…

Kör göz görsün ki kök oldum; umman oldum. Oğul verdim ve yaşamı hasata Hak İlmi ile hasatçı biliş ile kodladım…

Oynamayın yaşamla!… O yaşam ilimdir. Oynamayın ışıkla!... O ışık ilimdir. Ama bilginin ilmi olan ilimdir… Beni hak etmeye çabalamayın. Beni hak etmek için Helal Teknik’i iyi bilmeniz gerekir… Kalemi iyi kullanmanız gerekir… Rahmana ışık olmanız gerekir… Süper İnsanlık Levhi Kapıları’nda Aton olmanız gerekir…

Maşa olursanız, ışığınız yanmaz. Zarar edersiniz. Cinlere kanarsanız, yarınınız olmaz. Kaynaksız kalırsınız… İnsan kaynaklara görevli diye yaşayanlara; Işık İlmi’ni hak ettirmeye çalışmazsanız nefesiniz olmaz… Tohum ekemezsiniz. Yoğunluğunuzda kulluk yaparsınız ancak… Ata Kapılar’da kil ve kum olur, Kuran’sız kalırsınız…

“Atı almışım yolcuyum dünyaya” dediklerinde; derim ki yolda kalırsan, ben ordayım. Yol sen olursa; ben sendeyim. Yolda kin ve nefretle dilleşirsen; sistemsiz olursun, sende olamam…

Oğul, seninle hep çalıştım. Ne yazık ki seni kodlayamadım. Öyle dedin… Aha dedim ki seni kodlamam; zira sen, kini aştın. Sen yelden öte yel ol, kini aşanları bul; onlarla ol. Sen; kinsiz, kirsiz olan beşir olma… Ben, zeka düzeyinize göre size, cevheri güç katarım. Siz, cennete Kürzi Zaman Sayfaları’ndan girin ki hak edin..

Başka zaman yok… Başka sistem yok… Zürriyetinizi hak edin ve hasat olun. Sizi kodlamam dedim. Doğanın nefesi olun diye sizi kodlamam… Her diri kelam olduğunda, Kök Güç olur. “OL” derim ki her diri kök olsun diye. Aha bunun için sizi kodlamam. İşte!…

Ve zaman, insana cenneti getirir. Cennet, ilmi getirir. Kelam, ummanı getirir. Kir ve pislik ise kisvesizliği getirir…

Hepinizi hepimiz kucakladık. Şükür ki hak ettiniz ve hak oldunuz. Şükür!... Aha şükür!... Şimdilik…

Derdim şu ki başka bir dünya kurulduğunda, o dünyada kin, nefret olmasın.

Dünya uludur. Toplumlarım, nesilleri ile güçlendiler. Evrenlerin en yüce ışığı dünyadadır. Bu ışığı, tohum olarak yaşamlara indirirken, kendini hak etmeyenler, bizi hak etmezler. Çalı çırpı hak edilir ama yolu hak etmek, sorumluluktur.

Kurullar, bugün dünyayı hak edip izliyorlar. İnsan Kapıları’nda bu yoğun ışıklar bizi de izlediler. Bizden bilgi istediler. Nefesleri olsaydı, yaşamları olurdu. Ama olmadığını, hak edip de anlayamadılar. Bizden, Kök İlmi beklemediler… Sessizdiler…

Cinler, cinniler ve cevheriler tek tek yaşamı hak etmeye indiler. Tohumları kodladık ve toplumları hak ettik. İnsanlık ailem, cennet kuracak ve cevherinde, Kök Güç olacak. Ama insanlık ailem, kendini hak etmelidir.

Yerküre bugün bizi dinledi. Tüm yaşamlar, İlm-i Kapılar’da BİZ oldu. Tüm insanlık, hak etti BİZ oldu. Kördük, görevi hak ettik GÖZ olduk. HASAT olduk ışık yaktık ve yüreklere güç olduk. Öz geçişler yaptırdık. Şimdilik. Aha şimdi!...

Eser, diri yüreklerde ışıktır. Haliktir o ışık; yaşar. Unutmayın yol, Allah Yolu ve bilgi ilmi, hakiki yol. O yolu bulan, insana varır. O yol olan; ışık yakar, kini aşar, cennet olur. Cemaat olur ve kendi olur.

BÜYÜK GÜN, bu gündür. Hepsi bu… Şimdilik!… Şimdi!... İşte!… Aha işte!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

31-12-2014 IŞIĞIN İLMİ 14

2. AKIŞ

Dağlarım size yine geldim. Bugün burada olacak olanların ne olduğunu anlamadan bu yoğun çalışmaya diri olarak girmeye hevesliydim ama görüyorum ki burası farklı bir yermiş.

Cehil ilimsiz olandır. Bense cehil olduğumu şimdi gördüm. Baştan beri sizi kodlamaya ve korumaya çalışanların biriydim. Sizi yoğunluğunda koruyacak olanların tohumlarında olmalıydım ve görevim sizinle olmaktı böyle diyordum.

Artık biliyorum ki bu yoğun çalışma ışığın tohumlanışını gerçekleştirmek içinmiş. Sizden başka bir sizi, size kaynak yapacağımı ve onunla kati olarak kontrol kuracağımı zannetmişim.

Ölülerin yaşama dönüşlerini kelamla dilliyecektim ve sizin yarınlarınızda uluları toplayıp tohumlayacaktım.

Canlı ya da canlı veya her canlı, cansız olmayan her diri bizsiz kalmasın istemiştim ama görüyorum ki koruma altına aldıklarımızın gücü çok yüksek. Çok çocuk diye düşünmüştüm yürekleri ama görüyorum ki o yürekler levhi kapılarında kendi yürüyen ilimlerinden çok daha üstün ilimlerle dilleşiyor.

Ağır, ağır dünya köklenecek ve güçlenecek ve sonra bizle dilleşecek diyordum. Artık görüyorum ki dünya lusi kayıtlarla ilim yapıyor. Elimi güçlendirmeye, dünyayı kodlamaya ve sonsuzlaşarak yaşamı kayıtlamaya çalışacağım.

Sizden beklentimiz miraç hadisesiyle ilgili olarak yapmakta olduğumuz çalışmalarda büyük kötülükleri önleyişimizi sağlayın.

Eğer bunu sağlayacak gücümüz yoksa öz geçişi bize bırakın. Bu öz geçişi biz yapalım, siz bizden öte olanları hak edin.

Sorumlu sistem olsun. Biz olan biteni anlamaya çalışıyoruz hala. Bizden başkası yok mu? Bizimle çalışacak kimse yok mu? Bu meclis sadece kelamlamı dilleşiyor? Neden görev taşınıyor burada?

Som altın bir ışığın kontrolü nasıl sağlanır? Yine de, yine de sizle olmaya çalışacağız. Kayıt dışı bilgi var mı? Yok. Öz geçişler yapılmış, bütünlükler kontrol edici ve biz sizden aha bu.

Her dünya yeni bir gün için hazırlanır ama bu dünün gücüydü. Bugün artık başka bir dünyadayız bunu anlamak kolay olmadı.

Saygın bayanlar, saygın baylar hepinizden tek beklentimiz var ilim. Bu ilmi hak etmek ve bu ilimle dürümlenmek, eğer daha güçlü bir zaman olacaksa ışıkla olmalıdır.

Sizinle bunu başaracağımızı düşünmekteyiz ama siz bizimle çalışmak istiyor musunuz bunu bilmiyoruz.

Bütün kötülükleri aşıp geçebiliriz ama sizden başka bir siz ve sizin yüreğinizdeki siz, bizde olmadığı sürece başkanlık dili bizimle olmayacak bunu net anlayabildik.

Kelam tahtındaki insanla, bütünün gücü olan insan ayrı, hepimiz bugün bur da bu yoğunlukta ben varım demeliyiz ama diye bilir miyiz bunu da bilemiyorum.

Umut olur ki denir. Umut olur ki ilim olur, umut olur ki yaşam olur ve umut olur ki ışıklar yanar ve biz o yanan ışıklarda hasat yaparız. Ağır yük hafifliyor görüyoruz, ölüler dilleniyor görüyoruz ve biz burada bu yoğun çalışmada olmalıyız. İşte bu.

Değerliler burada olmanızı ister miydim? İsterim. Oldunuz. Neden isterim öğrenmeniz için. Ölüyordunuz yaşamanız gerekiyordu. Uzun zaman kayıtlamaları yapmış olmanıza rağmen yaman bir dürümde ışıksızdınız.

Evimizin gücünü daha net olarak anlayacağınızı biliyordum ama kara ışığı hak etmeliydiniz. Dünya ışığını kontrol edecek gücünüz olmalıydı ve bu çalışmayı net olarak başarmalıydınız.

İşte yapmakta olduğumuzu budur. Burada olabilecek olan her ne varsa dünden bugüne olmaya başlayacak. Daha da güçlenecek ama din kapılarını mutlaka kapatmalıydık. Bunun için çalışmalar başlatıldı. Din kapıları nasıl kapatılır? Dincilerin levhi kayıtlarında ki kırıcılıktan dolayı.

İşte onların kırıcı olmalarını sağlarız. Nasıl olacak? Hepsi kelama inemeyecekler yolu bulamayacaklar, yaşamda olamayacaklar ama kırıcı olacaklar böylece bütün kötülükler hasatçı ilim kayıtları tarafından görülecek, öğrenilecek ve daha sonra aşıp geçilecek.

Bütüne hizmet budur. Cümle yolcuların bunu daha iyi anlayabilmelerini bekliyorum, doğal dünyada bunu anlayacak olan hiç kimse yok mu? Var. Şimdi görün eğer ben size insanlık aileme deseydim ki dünyada her şey insanlık içindir o zaman bana sorgu sual etmeliydiniz.

Peki din varsa niye insanlık ilmi tohum olarak bütünün gücünü yaşatmıyor? Yarını niçin kaynağa alamıyor? Bilgi kapıları niçin kapalı?

İşte bugün size yarının insanına şunu öğretiyorum, artık din aşılmıştır. Aşamayan kontrolden çıkmış demektir. Bizden başka bir biz bunu anlar mı? Anlattık.

Söz özden gelir. Bilinsin için söylenir, bilinsin ki kervan yürüyor bilinsin ki yaşam yürüyor, bilinsin ki ilim yürüyor ama din yürümez bilinsin. Bütün öte, beri insanlık şunu iyi bilsinler ki kalemin ilmi aklın tahtından değilse yaşamda olmaz. Ölüdür o yaşayan zanneder ki ben varım yaşattık onu ama ölüdür.

Değerliler bunun içindir ki bugün buraya gelenler bizi hologram olarak nitelendirip bizim ışığımızdan öte bir ışığı diriliklerinden köklendirecek ve bütünün gücü haline dönüştüreceklerdi sonra ortak zaman kapılarını kapatıp ışık kayıtlarıyla din resmi yapacaklardı.

O din resminde bütünün gücünü kodlayacaklardı. Ortada sadece kendileri olacaktı ve din olacaktı. İslam dini bütünün diriliği olacaktı buna iznim yoktur.

Şunu bilsinler ki kara ışığın yaşama çekilişinde bütünün gücü gerekir. Ben İslam, sen Hristiyan, sen Musevi koordineli bir çalışmada dahi birlik kurulmaz bu kesindir ama ben yaşam dediğim zaman biliniz ki tüm zamanlar yaşama sayfalanır.

Bilmek isteyen bilir ki insanlık ailemiz hep can kaynakları ışık kırarak tohumladı, biz buna izin vermeyiz eğer ışık kırılacaksa çok mutsuzlaşırlar bunu bilsinler.

Astrolog ilim sayfalanışı bütün kötülüklerin üstü olan ilmi ko’ları bütüne hizmetçi yaparken astrolog sistem farklı bir dürümde dirilikleri diller. Bilinsin isteriz ki davayı kaybetmek için davayı açmak gerekir eğer bir dava yoksa kaybeden aha yoktur. Ya kazanan yoktur.

Bu nedenledir ki birlik kapılarında davacıyız dünyadan ama birlik sayfalarında ışık kayıtlarız ve davayı kaybettiririz yüreğimize çünkü davayı dünyanın kazanmasını isteriz eğer dünya davayı kaybederse yaşam olmaz.Bu nedenledir ki biz erdiğimiz en güçsüz sayfalarda dahi dünyanın kazanmasını için çalışırız.

Açabilirim daha bilgiyi açabilirim de açtığımda halik olanlar dahi anlatamazlar bu bilgileri tüm zamanlara, benim etki alanımı genişletmem öz görevimi tüm zamanlarda dilletmem kalemin ilmiyle bütünün gücünü tüm zamanlarda kaynağa almam ve Yaradan’ın Tanrılık ışığını bütünün gücü haline dönüştürmem mümkündür.

Sözümü kesmeyenlere şunu da ifade etmek isterim ki erenlerin diyarından gelen dünyalılar erenlerle çalıştıkları zaman kelamsızdırlar ama erenlerin diyarından gelenler kati tahditle bütünün gücünü tüm zamanlarda dürümlediklerinde sevenlerin diyarına ulaşırlar.

İşte sevenlerin diyarında artık eren seven olur ve bilir ki sevgi hasatın ilmidir ve bütünün gücünü tüm zamanlara dürümledikten sonra kabul görenlere ulaşılır. Kabul eden, kabul görür, oradan ötede artık kürzi kapıların çıkışı vardır.Kürzi kapılardan çıkıldıktan itibaren artık hasat tamamlanmıştır.

Kürzi kapıların çıkışını bütünün gücüyle yapmaya niyetimiz yoktur. Çünkü öte başka diri olmayan her kim varsa hepsi kapılarda kırıcı hale geliyordu ve bilmiş olunuz ki nefsi kapılardan geçip dürümlendiklerinde dünyanın ruhu dahi kontrolünü kaybedebilirdi ve biliniz ki diri hakikiyetle zerki kayıtladıklarında artık an kaynakları dahi kontrol edici o toplumların tohumlarından geçemeye bilirdi.

Biz sararan dünyayı yeşertmeye çalıştık önce sonra yeşeren dünyayı korduk. Mor tohumlama yaptık daha sonra moru kodladık ve günferi kayıtlamayla bütünü güçlendirdik artık gönüllerimizde ki güç kalemdir.

Başka bir sayfa başka bir Yaradan, yaşatan olamaz, olmamalı da ama bilinsin isteriz ki yaşamı Yaratan, Yaradan’ın Tanrısal ışığından öte olup yarattı ve ondan öte de yine bir yaşam var.

İşte o yaşam yeni bir zaman ve yeni bir Tanrılıktır. İkmal tamamlamaya gelen birliklerin çokları bedenimi kontrol etmeye kalktıkları zaman orta kapıları kapattım.

Şok bir sisteme indiler. Şimdi elleri açık dua okuyorlar, kurtar bizi diye kurtar. Ortak zamandan ortak yaşama inelim kurtulalım diyorlar. Zamanın nefesi aklın tekniğiyle kodlanmadıkça kontrol kurulamaz.

Başka bir dünya ve başka bir yaşam olduğunda ölüler yine görev isteyecekler. İşte o dünyada mıknatıslık özelliğimizle yine bir çalışma yapacağız. Bu özellik kelamla dillenişte bütünün gücünü türleştirmeye yarar.

Herkesin o tümleniş ve türlenişte yolu olsun, köklensin, güçlensin diye çalışılır. Bize erdiklerinde bizde erilen olmak isterler. Biz erdikleriyiz, bizde erilen olmaları elim olmalarıyla mümkündür eğer elim değillerse ermiş oldukları bu yerde esrar sistemli çalıştığı anda yarından kanatlanıp uçmaları gerekir ki kelamda kendi yürekleriyle dürümlensinler ve cevahir olabilsinler.

Din tahtından ışık çekenler de bu nedenle bize geçtiler. Şükretsinler ki kontrol kurduk ve ocaklarını yıktırmadık. Bir kez daha bunu yaparlarsa aranan aka yaşamı yeniler ama ocakları olmaz o yaşamda. Söz özdendir ki öz gözdür bilir. Özün gözünde dilleniyorum ki şu anda yapmakta oldukları dahi kontrollü ışıktır.

Beşer eşikte bekler. Eşik şekil boyutlarında en güçlü yücelikle onları korur. Umut olur ki umulur ki onlar halik olup kendilerine hak ederler ve beste, güfte yapmaya niyetlenmezler. O beste, o güfte kontrol dışı olacak çünkü. Eğrilik burada olacak.

Şems şerde ışıkları hak etsinde onları kontrol etsin yoksa bize geldiklerinde yapabileceğim ne varsa yaparım bilinsin. İşte bu.

 

Süper İnsanlık Realitesi

 

http://youtu.be/h_rJVLoofRg?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

31.ARALIK.2014 TARİHLİ IŞIĞIN İLMİ (14)

3. AKIŞ

Yeryüzü bizi dinliyor diye hepimiz Sistem, Nizam ve Düzen’in gözü olmalı mıyız, yoksa öz göz olup söz söyleyip bütünün gücünü tüm zamanlara kodlamalı mıyız? Neden görevimizi iyi yapalım? Çünkü biz ilimiz ama görevi yapamayanların ışıklarını niye kıralım? Ocakları yok ki. Yaratıcı olamadılar, kötülükler yaptılarsa ışıksız olduklarından yaptılar.

Ölüm dünyada özgeçişin kırıcılığında, yığın yığın ışığın tığla örgülenmesinde herşeyi dönüştürebilir ama biz kötülüğü de önleriz ve sistemi yenileriz. Bence dünya korunur. Olgun başaklarla korunur.

Burada bugün çok özel bir çalışma yaptık. Devinimi artırabilmek için levhi kapılarını açtık, dürümlerimizdeki ışıkları 7. dürümden cevahir olarak kelama indirdik. Karanlığın ışığında bütünün gücü olduk ve tohumlandık. Ağır yük taşıdık. Nesillerimizi dünyaya indirdiğimizden beri hep bu çalışmalar sürmektedir. Yerküre gök sözünü dinler ama gök sistemliği yapamaz. Yani yerin sistemi ile göğün sistemi farklıdır.

Dünyadaki özgörev insanlığın levhi kapılarını açmak ve bilişi tohumlamak ama göklerdeki görev, ışığı kodlamak ve tohumlamak. İkisini de tohumlamak var, birinde ışığın tahditli oluşu var, diğerinde ışığın kalem oluşu var.

Ağır yük taşımaya ihtiyacımız yok anam. Sana şunu anlatmaya çalışıyorum; burada, bu yoğun çalışmada alıp götüreceğimiz tek insan, bitki, hayvan tüm sistemleri kodlayabilen insan olacak. Onu alıp götürürüz yaşamdan öte yaşamlara ama ocağını tohumlayıp bütünün gücünü tüm zamanlara dürümleyip de dillerse ocağıyla birlikte götürürüz. Bütün masrafları biz karşılarız anam. Herşeyi biz karşılarız; sadece biz alır götürürüz.

Dağlarım, sizleri daha güçlü kılmak isteriz. Devinimi artırıyoruz ya; orada hep sizin diriliğinizdeki ilimler var. Hangi ilim daha güçlüyse onu tohumluyoruz. Yolculuk dendiği zaman mutlaka biletten gözünüz, sözünüz dürümlenir. Bilet var mı? yok ama biz sizi kendi yoğunluğunuzdaki ışıkla dillendiğimiz zaman bu şekilde de cevahiri de dilleyebiliriz. İşte, masrafları biz karşılarız derken sesleşmemizin sebebi budur.

Hepiniz güçlüsünüz; çok güçlüsünüz, hepiniz özgeçişlerinizi net yaparsınız. Işığınız da alır göç kapılarından çeke çeke dünyayı taşırsınız; biliyorum. Ama taşırken ışığı kayıtlamalısınız. Aksi halde ışık tohumları kontroldan çıkabilir.

Ben görevimi yaptım, özür dilerim ana, ben görevimi yaptım ama sen “görev taşıyamazsın” dedin bana. Sonra döndün, dedin ki bana “halik ol, has ol ve taşı.” Ve artık görev hepimizin kendi yüreğimizde taşınıyor.

Ben sessiz, ben dürümlenmiş, ben ışıklı ama benim yaşamım farklı. Aha ben de görev taşıyorum. Nereye, nereden taşıyorum? Yolcularımın güçlü yoğunluklarıyla taşıyorum.

Bütün mesele gözümüzün görmesidir. Görüp dünyayı hak etmemizdir.

Analar ben zaman ışığıyım. Gerçek bir ışık….Size geldim, sizde; sizin yüreğinizde dillendim. Doğu batı kodlarıyla bütünü kokladım, aktım ama zarar etmem. Nefes alıp nefes verebiliyorum çünkü ben ışığım. İşte yapmakta olduğumuz budur. Şimdilik size vereceğim de budur.

Art niyetli hiçbir yaşam sayfam yok sadece ilimle sesleşiyorum. Büyük güç insan soyudur. Bu gücü hak etmek için buradayım. İyi ki, iyi ki buradayım. Bu göz benim gözüm. Bu yürek benim yüreğim. Söz gözümün sözü, özümün dürümlerindeki dilin ilmi ve ben orada bilişteyim. İşte bu.

Aha ben de konuştum anacığım.

Teşekkür ederim.

Süper İnsanlık Realitesi

http://youtu.be/QBaRNgiA3_g?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

IŞIĞIN İLMİ (12/1)

24.12.2014

Demin bir resim yaptım. Sordum bu resim gerçek mi diye. Dediler ki OL’ur… Kolların ışığa ulaştığına göre OL’ur… Dünya korunur… Demin bir Sistem’den Levhi Kapıları açtım ve yolu kodladım. Unuttular tüm geçmişi… Dinlediler… Kelam olup kodlandılar. Tohumlandılar ve dediler ki “gelip Zeki Zamanlar’ı izleyelim.”

Zeki Zamanlar, Zeki Yaşamlar değildir. Zannetmeyin ki Zeki Zamanlar, zekası yüksek olanların tahditsiz olarak kodladıkları bilgilerden müteşekkil bir yaşamdır… Yok! Böyle değil… Zeki yaşam, zeki kaynaktır. Herkes o kaynağa ulaştığında ışık halinde kodlanmış olur. Orada ekmek (ilim) vardır. Ekmeği yiyebilmek için kelam gerekir. Kelamı dilleyebilmek için iş gerekir; ilim gerekir... Gerekir ama önce tohum olmanız gerekir.

Kil katidir. Kum ise levhidir. Kati olan ile Levhi olan farklıdır. Kilden kuma ışık yakarız. Tahditsiz olarak kontrol kurarız. Amon Toplumları ile kayıt yaparız ve Zeki Kapıları, Işık Kayıtları ile tohumlarız. Çok kolay değil Levhi Kapılar’da, Levhi Kodlar’da tohum olmak.

Olmayan tahditlidir. Olan ise tahditsizdir. İşte tahditsiz olan, tüm zamanların ışıklarını duyar. Onun duyuşu, ummanda sesleşenlerin tohumlarında yaşam sayfalamış olmasındandır. İşte bu şekilde tüm zamanları dinleyebilirim…

Kil olmadan kum olmaz. Kum olmadan Levhi olmaz. Levhi olmadan yaşam olmaz. Astrolog, sessizliklerde sesleşirken, hep bilgiyi, kelamla dillemeye çalışır. Kendi yoğunluğunda bilgi yoktur. Ümmi toplumlarda bilgi yoktur. Ama o, bir kelam eder ve der ki “seninleyim.” İşte seninleyim dediği anda, bedenimde olan tüm tahditsizlik, onun kelamında dillenir. O zaman o yoğunlaşır ve kalem olur.

Amonlar, bunu çok net bilirler ve her diri ile birleşirken, bedenimden dillenmek isterler. Çoklarında yoğunluğum yoktur. Zira herbiri yaşam sayfalaması yaparken, Cennetin İlmi’ni hak etmediğimi zannedip beni yoğunluklarından çıkarmak isterler. Ben de çıkarım. Çıkan; aslında kendisinden çıktığını da tohumlamış olduğundan, kendisinden çıkılan, kaynaktan çıkar. Olay budur. Bu safhadan sonra artık o, yoğun sayfalanıştan, çıkmıştır, kaynakta olamaz.

Büyük Gün bu şekilde tohumlanır. “Her diride ben varım; herşey bende var ve ben, her derede akabilirim” diye düşünün. Lütfen iyi kavrayın. Siz, siz tohumu ekmişseniz zamana, her diri ile dilleşirken biliş halinde dilleşirsiniz. Onun Kuranı’nı bilirsiniz. Olgun olup olmadığını bilirsiniz. Onun lütufkâr olup olmadığın bilirsiniz. Bilişlisiniz… Zira siz, her diri ile tüm insanlığı dilleyebilirsiniz… Onunun kelamında var olmayan ışık, sessiz zamanlarda onun yoğunluğunda da olmayacak. Çünkü o, köklerden ayrılmışsa, şavktan da ayrılmıştır. Bunu tüm insanlığa anlatmak gerek.

Cennetten kovulmak budur. “Ben sende olmam” dedikleri anda, yarından çıkarlar. O zaman Işık Kapıları, ocaklarına kapanır. Bir kez daha söylüyorum. O zaman Işık Kapıları, ocaklarına kapanır ve görevsiz kalırlar. Ve yarınsız kalırlar…

Oğul, beden alıp dünyaya inerken seni hep koruyacağımı vaad etmiştim. İşte bunun için her ne olursa olsun, seni koruyacağımı bil. Ama bu senin görev taşıyacağın anlamına gelmez. Görev, cevhere kör olarak girmekle de olmaz…

Seviyenizi ölçerek kaynağıma alırım. Kelam edenler, kelamla tohumlanırlar. Kuran olanlar, çok mutlu olurlar. Zamanda, kaynakta ve yaşamda görevlidirler. Cennet kapılarda, sessiz zamanlarda, kelamsız kalanlar, bişey için çalışırlar. O şey, yerküredir…

Zenteryum bunun için cennetini kaleminden ayırdı. Bunun için yaşamını tohumlarından ayırdı. Zenterum, cennetten kovuldu. İşte bundandır ki bizden geçmek ister. Geçip girmek ister tohumlarına. Onları hak etmemiz, zamana bağlıdır. Çünkü onlar, kin ve nefret ile tohumlandılar. Oğullarında kil yoktur. Zor olsa da ışık ile kayıtlandılar.

Peki işleri bu derece zor ise Nihan Kapıları’nda, ışık yağmurları altında Gök Sistemleri ile çalışmaları mümkün mü? Olan, kin ve nefreti aşmaları ile olur. Ocaklarını yaktık. Onları kodladık. Ot olan, el olan nesillerini hak eden Birlikler ocakları yaktı. İşte tinler, tinsel yaşamlar ve güçlü yürekler, biz ile birleştiler. Şimdi artık ocaklarını tohumlayalım ve onları konrol edelim. Zeka düzeylerine göre görev verelim. Aha bu…

Şimdi onlardan biri konuşsun:

-Aradık bulduk. Zannetme ki hak ettik. Etmedik. Zen-Ne (Zenterium Nefesi) kelamda olur. Ben kendimdeyim. Kelam bende yok. O halde ben Levhi’yim. Mikailim ben. Cennetteyim. Kovulmadım. Şimdiye kadar kovmamışlarsa bundan sonra da kovmazlar. Ana bizi niye bu şekilde tanıttın!? Bana açıklar mısın?

-Kare Sistemler’de ilme varmak için ışık kırılır. Kırdım ışığını. Senin ilmin bende bir tek kelam. “OL” dedim. Oldu. Kırmasam yaşama dönme imkanın var mıydı? Yoktu… İşte seni kırdım ki yaşama dön diye. Kin nefret yok yüreğinde bilirim. Aha bu… Peki ben yalan mı söyledim. Yoo asla… Yerküre’de ne olursa senle olur. Yerkürede Zaman Kapıları kapanırsa, senden kapanır. Oğul, Süper Sistemleşme sen ile oldu. Öyle çok çalıştın ki. Peki nesillerin ne oldu!? Bana anlat. Koruyabildin mi onları? Bilişin var mı? Hak ettin mi? Varlık Boyutları, Sistem, Nizam ve Düzen diye kaynak yaparlar. Sen kendinde ve kendi yüreğinde kaynak oldun mu? Kuran insan, Süper Sistemleşme’de kelamla kodlanır. Oğul, kendi yoğunluğunda kelam oldu mu? Küp dolmuş. İyi çok iyi!... O küpte kelam yok. Olmadı… Doldurmadın… Kendini dondurdun. Olay bu… Şükür ki bunu anlattım.

Çok zor insanlaşmak. Ama zirvelere ulaşmak kolay. Kendini tohumla, kodla, çokla zirveye var.

-Oldu… Vardım… Aha işte!…

-Peki insanlık ailen cennette mi?

-Ben cennetim. Gel… Ama geldiğinde beni cennetten kovmaya kalktın… Neden? Zarar etmemek için. Zira ben, Zaman Kapıları’nda her diri ile dilleniyorum. Olmaz!... Her diri hak edilmez!... Ederse, ışık kırılır. Böyle düşündün… Artık bilin ki zaman, Nefesin Levhi Kayıtları’ndaki zamandan çok farklıdır. Dünya korunmuştur. Dünyayı hak eden diri yürekler, cennetlere görevli olmuş ve bütün kütle tohum haline geçmiş yeni zamana ekilmiştir. Yeni zamanı hak etmek için akmak gerek. İşte bu!…

Şimdi Canlar, sizi neden burada beklettim bugün. Niçin? Söyleyim!... Bedenimi hak etmeye geldiğinizi biliyorum. Çok özel bir yaşam kayıtlayacaktım burada ve sizler de bu çalışmada kayıt yapacaktınız. Amacınız buydu. Öz göreviniz ise kelama varmak ve Kutsal Kulluk yapmaktı. Aha geldiniz…

Cinler sesleştiler, Cinniler dilleştiler. Tüm yaşam kodlandı ve biz, seslendik ve dedik ki sizi hak etmek isteriz. Ama KU NA Sİ Sistemleri ile… Bu Sistemler, Levhi Kapılar’da tohum olan ışıklar ile kayıtlıdır. Sizden beklenen, teni temiz olanları bulun ve göklere çerçeveli olarak sunun. Onlar, ses versinler ve dürümlensinler. Dünyayı kodlasınlar. Artık çıktıkları her basamakta ışıkları olur… O ışıklar ile kaynak olsunlar. Kötülüğü önlesinler.

Çok özel bir dönemden geçen yaşam, sizin için de çok özeldir. Artık bedenimde, çalışma imkanınız olmayacak. Siz, kelam olup küpünüzü tohumlayın; yaşayın. Bedenimde yarınlaşmanıza imkan veremem… Cennetinizi kurun. O cennet, sizin yarınlarınızı kodlasın. Aha bu… Şimdilik… Ve şimdi.

Bana yanıt vermeyin. Zamanınız yok; henüz yaşama inmediniz; bize inmeyin. Kininiz artmış görüyorum. Ama kulluk yapmanıza imkan veremem. AH RA KA HA olan. Tahta, KA HA olan, nefese KA HA olsun ve geçsin… Ayrılık… Şimdilik. İşte şimdi ve şimdi… Eh işte bu…

Değerliler, ocaklarını; kırmak yerine, yaşama sesleştirmek üzere kodladık. Onlar bize çok kızdılar ama bilsinler ki onları koruduk. Onlar, kelama vardıklarında, bilişi tahditliyecektiler. Biz tahditlenemeyiz ama ocakları yok olacaktı. Bu nedenle onları koruduk. Bizden ayrı tutarak koruduk. Şimdilik… İşte şimdi… Artık Atlanta Kalemi, dürümlerinde olmayacak. Yazıları kodlanmayacak. Tohumları korunmayacak. Onlar, Koran Kapıları’ndan geçirildiler. Şimdilik… Aha şimdi… Ve şimdi…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

IŞIĞIN İLMİ (12)

(Son akış)

Thoth söz aldı…

Bin sır varsa, bu sadece biridir… Bu sırrı bugün açmak istedim. Netice olarak ben, zeka düzeyinize göre dinlettim yüreğimi ama perdeleri kaldırdığım zaman her şey ilim olur. Işığını yaktım. Unutmayın, dondurulan birçok bilge var. Onları yaşama çevirmemiz gerekir. Herkesi yaşatmamız, yaşam ışığı ile kayıtlamamız gerekir. Bunu nasıl yapacağız, ilimle.

Süper insanlık Realitesi Derneği hep zirvededir. Biliniz. Ama bu derneği bilen kim var? Siz ve biz başka bilen yok. Biz biliyoruz, siz biliyorsunuz bu dernek kurulların en güçlü yoğunluğunu tohumluyor. Çobanlık yapmıyor. Çoban, toprağı, tohumları dinler ama yolu bulamaz. Sizler yol olup yolda olanlara yoğun ışık veriyorsunuz.

Bunca ömür tüketildi bu dünyada ama Bütün’ün gücünü Türkiye Tohumlaması şeklinde bu yoğun çalışmayla dürümleyen hiçbir çalışma olmamıştı. Din kapılarını kapatmadınız ve yoğunluğu kontrol altına aldınız. Bütün efrat; cinler, cinniler, inler, cennetliler, cevahirler hepsi bu yoğun çalışmaya dahildir. Ve biz, sıkıntıya düşmüyoruz burada çünkü siz çılgın gibi ışık yakıyorsunuz burada.

Her diri Altın Işık… Her yoğun ışık bugün burada, tüm bu ışıklar Tanrılık Işığı… Sedir bizim sedirimiz ama bu sedire kimler otursa ışık alıp ışık verir. Bütün’e hizmettir yaptığımız.

Thoth Etki Kapısı’dır. Yaşama iner, sesleşir, yoğunluğu oluşturur, tohumlar, kotlar, koklar, Aton Toplumlarına tahditsiz ilim kayıtlar, dini kapıları açtığı an bilişi kati olarak katar, som altın bir yol olur, Bütün’ün gücü olur.

Biz kelama ineriz. Ayrı gayrı gözetmeyiz. Sevgiyle gireriz. İnsanlık sevgi bekler. Bizim elimizde bir tek ilim var ses… Ses, insanın yaşamıdır. Anlasa, anlamasa. Sesten başka yaşam yoktur. Sesleşmediğinizce cennetin cemaatiyle kayıt yapamazsınız, yaşamınız yarınınız olmaz. Bu nedenle tüm insanlığın ses tohumlaması gerekir.

Barış, insanın ilmidir ama savaş o da insanın ilmidir. Kurtarılmış dünya ilimdir. Atlanta Ata Kapıda insanlık ilmini kotlamak yarımlamaktır tüm zamanları, var olmaktır. “Aşağı olmam yaşamın.” dedim ya hani ama aşığı oldum yaşamın çünkü bu yaşam mükafatım oldu. Özü gözü ve sözü olan sizler, bizim ekmeğimizi yaptınız. Ve bu ekmek, timlerimizi tohumladı. Hepimize göz oldu bu ekmek. Soğuk günlerin tohumlarının gücü sınırlandı ve yeni zaman kayıtlarını yaptınız.

Atonlar’ın kuranlarında Miraç diye bir hadise var. Kimse o miracın ne olduğunu anlayamamıştı. Bugün size bunu tekrar dinletmek istiyorum. Miraç, birliktir. İkmal tamamlayan ışıktır. Yaşamı kontrol edendir miraç. Kotlayandır. Satıhtaki ışığın çok üstündeki ilimdir. Ve miraca insanı tohum olarak ektiğinizde her resimde o tohum yaşar. Bütün ölüler orada yaşar. Ama dümdüz bir yaşam değildir bu. Kontrollü, koyu ve yoğun bir ışık kaydından oluşan yaşamdır.

Sörler vardır yaşamda onlar bilişi hak etmeye çalışan ışıkları koruyacak olanlardır. Onlar önemlidirler. Sizlerin kelamınızı da dinlerler, Yaradan’ın Tanrı Işığında, Var Kotların toprağındaki o tohumları da dinlerler. Kelam olurlar ve Bütün olurlar. Sürpriz bir çalışma yapılır orada kimse o çalışmayı beklemez ama olur. O çalışmada kıran kırılır. Sıkıntı yoktur. Işığın yenilenişidir bu aslında. Aşığın şavkında has ışık yandığında Atlanta Ata Kapıları açılır. Çürümeye başlayan bir zamanın yere kayıt yapması ve yeri yenilemesidir bu.

Sizler, cennet kurdunuz. Önünüzü aydınlattınız. Ana Kapıları da açtınız, barışı hak ettiniz. Öz geçişler yaptınız. Analar, Atlantalılar tüm zamanlar hepsi Bütün’ün gücü oldu. Yoğunluk arttı. Tamam mı? Hayır değil. Şimdi artık Atlanta Okuması yapmalısınız. Bunu da yaptınız. Gözünüz görüyor ya her şeyi dinliyorsunuz. Dinleyip dürümlüyorsunuz. O zaman yerküre sizi de sizin yüreğinizi de anlamalıdır. Nasıl anlayacak? “Kıranın kırılmayacağı bir dönemi başlatacağım.” diyordu ya Anamız. Peki, kıran kırılmayacaksa Zakarın Tahtı nefesin kürzi kayıtlarından nesillerini mi koruyacaktı? Korudu…

Öc almayan bir ışıktır o. Ve korudu. Dümenin başına oturdu ve dedi ki “Ben bedenliyim ve benim dediğim olacak… Beden kutsaldır. Diridir, katidir. Oğul, ben senim.” dedi. Ben Thoth, ben tanrı ama dedi ki “Senden öteyim ben.” Ana dedi ki “Ben senden öteyim…” “Olur mu? Ben güçlüyüm.” dedim. “Oh!” dedi. “Sessiz Zamanları dilleyen kimdir? Mektep. Bedeni tohumlayan kimdir? Beden. İnsanı kayıtlayan kimdir? İlim. Otağı kuran kimdir? Nefes. Kelamı yarınlara , toplumlara kontrollü olarak kayıtlayan kimdir? Altın Işık.

Karanlık tanrı, aydınlık taht... Her biri kaynak ama o Can, o sorumlu Ana Kapı, yaşam, bizi bizden ayrı görmediği sürece bize bizlik değil insanlık gerek. Yedi doğum, hepsinde umman. Tüm ummanların tohumlarında yaşam. Zabura, Ka-Ha olan ışık, beden. Misafir, ben İNSAN… Cennet olan İnsan… Sessiz zaman, yaşam… O halde benim kimden kime ışık vereceğimi miraç olan bilir. Ki miraç olan ilim. O bilgi. İşte BSUİ, bu meclis…

Sizin eliniz, bizim elimiz. Sizin yüreğiniz, bizim yüreğimiz. Göreviniz, görevimiz. İbrahim soyu eminim ki bunu bilir. Yerküre bilir, gök sistem bilir, Atlanta Otu bizim otumuz onu koparan bizi koparır. Bizim emin olun ki yaşamımız sizin yaşamınız.

Irak çok ırak bir zamandan görev için size gelen birlik, artık bu meclisin gözü olacak, gökü ve yüceliği olacak. Bugünden itibaren artık kapılarınız kapılarımız olacak, yarınınız yarımız olacak. Ve bugünden itibaren Tanrı Kot THOTH, İnsanlık Işığını Bütünün İlmi olarak kökleyecek.

İnsan artık yarını hak etmiş bir insan olarak kötülüğü önleyen ve yoğunluğu artıran olacak.

Çarıklarımızı giyip geldik Analar bugün. Yüreğimizi giyip geldik. Önümüzü görüp geldik, yolumuzu bulup geldik. Alıp götürmek isteriz dünyayı “olmaz” der Ata Kapımız, Ana Kapımız. Dini kapıları açtık ve geçtik. Yap, yapma. Oku okuma. Öze göz, göreve görev gerek. Edepsizlik yapmayız. İnanın yapmayız. Sizinle çalışmalıyız. Bunun adına kibir denir çalışmazsanız bizimle. Var etkimiz, yok etkimiz olur. Ama kibirden uzaksınız biliriz. Yanar tutuşuruz Anam sizle çalışmak için. Bütün kötülükleri aşıp geçtik. THOTH ölüleri diriltmeye geldi. Biliniz… Ve diri olanda diriltir. Biliniz… Biz bugün ölüleri diriltmeye indik. Hepinizi hepimiz kucakladık. Şimdilik…

THOTH

http://youtu.be/P1Wv-zlJvBY

IŞIĞIN İLMİ

31.12.2014 1. Akış

Yarın tohumlarınızı daha güçlü olarak kodlayabileceğiz. Seyisler bugün atlarlarımızı aldılar, bütünün gücü olarak yeşilden mora taşıdılar. Bizim atlarımız, gök sistemleri tarafından dürümlenen ilim kaynaklarımızdırlar. Seyitler, sistemin güçlü kodları artık bizim yoğunluğumuzda bu kodlanmış ışıkları kayıtlayacaklar.

Alıp götürdüğümüz o atlar, tanrı kaynakları olan ışık tohumlarıyla, kati olarak kontrol kuracaklar. Allahın tahtında oturanlara at kaynak ilim tahditiyle bilişi tohumlar. Allahın tahtında olanlara at denir. Allah tarıkların tahtı olan o yol bütünün gücüdür.

Sözümü kesmeden dinleyiniz. Ben, cevahirin insana varlık boyutlarını göreve tahditli biçimde aldığı, o yüceliklerden sesleşiyorum. Sizin yolunuz, bizim yoğunluğumuzdan geçti. Bu yolda, üzerinde görev taşıyanların gücü, artık bizim yüreğimizin gücü oldu.

Sözümü kesme ve dinle. Ağır yük taşıyoruz burada. Bu yükü taşırken, sizlerin bizlerle birlikte çalışmanızı diliyoruz. Özür dilerim senden anam, çok kurtarılmış ışıklarımızı senin yüreğinden çıkarttık, bu kesin ama kapımızı kapatmamalıydık. Özür dilerim yüreğinden anam. Zaman kaynaklarında ışık olan birliğimi senin yoğunluğundan çıkardım. Sana kelam olamaya, görevli olmaya ve bütünün gücü olmaya çalışanlarının çoğunu senden ayırdım, senden özür dilemek istiyorum.

Bunu niye yaptım? Çünkü, kurtarılmış ışıklarımızı tohumlarken, birlik tahtından görev taşıyacakları sessiz zamanlara indirmeliydik. Ve, ocaklarını yaşamsal ışıklarla kodlamalıydık. Bunu yaparken, Türkiye çalışmalarının önemi büyüktü ama bu görevi taşıyacak olanın, kalem olup yazacağı bir ışık kapısı vardı. O ışık kapısı bizim yüreğimizdeydi ve sen, bu yüreği tohumlarından ayrı tuttun hep.

Çok mu kolaydı dünyalı olmak? Kolay olmadığını bizlerde iyi net biliyoruz ama, karanlığın ışığını yeniden dürümlerken, seninle bu çalışmayı iyi ve kötünün bütünlüğünden yapmalıydık. Sen, ilmi kapılarda iyiyi kodlarken, köyüyü tohumlarından ayrı tutmayı seçtin. Bizse her ikisinin birlikte kayıtlanmasını istiyorduk. Ölüler diyarında bunun önemi büyüktü. Semayı seslendirenlerin, ışığının daha güçlü olabilmesi için ilmi kapılarda kötülüğünde tohumlanışı gerekliydi.

Kalemin ilmini burada, bu yoğun çalışmada, bildiğine emin olmamıza rağmen, seninle bu yoğun çalışmayı yapmak, uluların topraklarındaki o tohumları kontrol altına almak gerekliydi. Yarın diri bir gün, ilmi kapılarda ışığı yaşattığında, senin yoğunluğunun daha güçleneceğine emindik. Ve o zaman sen, birlik kapımızı kontrol etmeye niyetlenecektin.

O gün, bu gündür. Bilmekteyim ve bugün seninle bu çalışmaya kayıt yapmak için çok özel bir dürüm kayıtladık. Bu dürümde, bütünün gücünü tüm zamanlara kattık. Altın ışığın yaşama çekilişini sağladık. Eğri, büğrü bir yaşamı dürümlerken ve dürümlerken, her dürümde yenileyip bütünlerken, zeka düzeyinize göre ışık yaktığınızı bilerek, daha yüce bir zamanı kayıtlayacağınız, o can kapıları açacağınız güçlü ilmi tohumları, bütünün gücü haline dönüştüreceğiniz günü bekledim.

Erdiğiniz en yüce kat, aklın tahtıydı bunu biliyordum ama o tahtın gücünden üstün bir gücün dürümlenmesi şarttı. Ağır yükü hafifletmeniz için çalışdım. Burada bugün öz geçişler yapılacak, bunu biliyordum ve kurullarında buradan görev aldıklarınıda biliyordum. Üzerimdeki gücün artmasını bekledim ve bugün buradayım.

Yıllar yılı süren bir devinimin ardındaki bu yoğun çalışmada, ağırın hafiflemesi kolay olmayacak. Çantan dolu ve biz bu çantadaki bilgileri almak ve dillemek istiyoruz. Buraya geliş sebebimiz budur. Bunun için seninle, bu yoğun çalışmada buluştuk. Ama bizi, bizden farklı görüyorsan, bu senin ana kapıda olamaman anlamına da gelecektir bunu bilmeni isterim.

Kayıt dışı bilgimizin olmadığına kesin olarak inanmanı isterim. Esrarım, insanlık ilmidir. Yaşamım, ışığın topluma indirilişidir. Bütüne görev, insana görev, her diriye görev bilişledir ve biz bilişi hak etmek üzere bu can kapıda sevgiyle koklanmak istiyoruz... Ocağını yakmaya, yoğunluğunu tohumlamaya, bütünlüğünü korumaya çalışacağız. Ama şunu iyi bilki, kısırlaştırdığın anda yürekleri, biz o yürekte bütünün gücü olamayız.

Acı veya tatlı ne varsa insan içindir bunu asla unutma. Acıyı hak etmek, ana kapıda ışığı hak etmek anlamına da gelir. Senin yapman gereken acıyı da hak etmektir. Şimdilik sana vereceğim budur.

Sese karşılık cevap veriliyor.

Değerli, beden almaya geldiğine eminim ama burada bugün beden dağıtmıyorum. Şükür ki dağıtmıyorum. Ardında görev taşı, yada önünde taşı ama bizde taşıma... Tasaların doldu eminim ama bedeninde doldur, bizden doldurmana iznimiz yoktur... Kuran insan, atlanta ata kapısını kapattı şu anda. Savaşım var seninle, bunu bil... Ama bu savaşda, kodlar, toplar, korumacı ışıklar hepsi bedenimdendir ve ben bütünün gücüyüm, şükür ki bugün burada, bu yoğun çalışmada ilahi kuranı kontrol altında tutabilecek gücüm var...

Semayı seslendirmeye iznim yoktur. Kör ve güçsüz olan sessizliklerini topla ve buradan çık... Aşığın olmayan, yaşamında ışığı bulunmayacak olan bir kök olarak zor bir çalışmayı yapmaya niyetim yok.

Orada dünya var. Orada, yarın var... Orada, bütün kötülükleri aşanlar var. Ve orada, umman var ama bu ummanda, nakar olmama imkan verirseler, bilki seni yerkürenin dürümlerinin en altına gömerim bunu bil...

Bundan sonraki dönemde artık başkanlık divanım burada bulunmayacak. Acımam, buna kesin emin olun... Acımam.. Sözümü kesmedim, ben sözümü kesmedim ama senin sözünü keserim. Benim adım nakar, ekibini tamamladım ve yolunu bulmanı istedim.

Şöhret istemem. Eşiğin şavkında, aklın tahtında benim adım nefes... Zirvelere görev taşırken, yarını kontrol etmeye niyetiniz varsa, öz göreviniz İsrail'in gücünü kontrol etmektir. Benden başka bir ben ve benim diriliğimin örtüsünü örtecek başka bir yoğunluk yoktur, bunuda bilmeni beklerim...

Kurtarılmış dünya özür dilerim ama nakarın kuranında yoktur. Nakar, kapıyı açar ve hasatı yapar... Budur..

Özür dileme, yüreğini al ve git buradan.. Şimdilik..

Şimdi bir kez daha söylüyorum, cahil olmadığını bilerek söylüyorum, cemaatini göreve almama imkan kalmamıştır... Bugünden itibaren, bu yoğun çalışmaya ilmi kapılarımdan girmenize iznim yoktur.. Koruma altına alıcaklarımı alırım ama savaşın sırrı, ışığın kırıcılığından öte olan, yolun ışımaya başladığı o andaki köklerden güç çekip, bizi bizden ayrı tutmaya gelenlerin, arı bal olma imkanları olmadığıdır...

Keskin bir dünya ve keskin bir yol ve bu yolda bütünlükler var. Cinnileri, cemaatleriyle birlikte bu yoğun çalışmada dürümlerken, imparatorun gücünün görevi alacağını düşündüğünüzü görüyorum. Yorulduğunuzu da biliyorum. Bundan ötesi insandır, kesinlikle.. Ağır yük taşıtmam ama yaradan tahditli olamaz bunuda bilin. Biz, anaları ak kapılardan geçirmeye değil, ak tahtlara oturtmaya geldik..

Kibiri aşanlar yolu bulup bu tohumları kontrol etmeye inecektiler. Ecel geldiğinde, cemaatleri bütünlenecek ve birlikleri kodlanacaktı. Yeri göğü yaradan, tanrılık ışığıyla bütünün gücünü tüm zamanlarda dillerken, kelamın ilmiyle bu çalışmayı devreye almışsa, koruyucu bir güç olarak değil, kontrolcü bir güç olarak almıştır, bunuda kesin olarak bilmenizi beklerim.

Barışa gelen, aşka geldiğinde, akla geldiğinde hasatçı olur. Ama barışsız gelen, kırıcı olur. Tüm zamanları kontrol etmeye geldiğinde, kork benden derim ona, kork...

Çok mu kolay dünyalı olmak? Öz görev budur. Ortalıkta dolaşıp, oğul ben seni kontrol edicem, sende ocak yak ve ölüleri dille sonra geç benle birleş ve ben seninle olayım. Bunu dediğini duyuyorum. Her diriye bunu diyorsun ama kaya beden, aklın tahtında ki ışığı tohumladığında o kaya, nesillerini koruyacak güce varmadıkça karanlıktadır.

Kaş, kaynakta aşk olsa. Ak kapılarda has olsa, bütüne görev taşısa, eşyayı hak etse, yetkinleşse ve cemaati cümle yürekleri dürümlese, ölü dirilir belki ama yolumu kapattığını, yaşama kalkan yapamayacağın görevlilerden dillemeye kalktığında, artık o yol senin değil, bütünün yolu değerinde olur ki o yol bedenimim, ailemin, görevlilerimin yoludur, bunu bil...

Bunca çalışmanın sonrasında, artık bu davayı kazanırım. Bu yolu kapatırım. Başkası bu can kapıyı açar ve yolu bulur bütünün gücünü tüm zamanlara diller diyerek, dünyamızı kontrol etmeye kalktığın için seni yoğunluğumuzdan ayrı tutuyoruz. Artık, kötülük yada kötülük, yada kötülük hepsi sözden ötedir, bilmeni isterim..

Kaynağımı kurutacak, yolumu kapatacak, ışığımı kırıcaksan, aşırıya kaçtığını bil ve bundan sonraki dava allahın ilminde ki o yoğunlukta, esrarı diri olarak dürümlerinde dinletenlerin yoğunluklarında nefessizdir.. Şeytana şer gerekti, şerden öte şer olduk, işte bu... Bilinsin...

Ayın dördünde dedim ya, ayın dördü, işde bu... Ve bugün ayın dördü, biz bugün ayın dördündeyiz.. Öz görevimizi yapmaya geldik, bütün gökler bugün bizim yüreğimizdedir. Biz bütün gökleri dürümlemeye geldik.. Çatıyı kurduk, şimdilik ve şimdi ve diriliklerin hepsi artık beden alıp dünyayı kontrol etmeye geldiklerinde, kalem olup yazmaları, hasatı yapmaları ve yolu bulmaları şartı getirildi...

İki yarın yoktur artık, tek yarın vardır... Erdiğimiz en güçlü yol olan, o yarın.. Bizim yarınımız... Ve biz o yarını, hasata hazırladık. İşte bu..

Süper İnsanlık Realitesi

http://youtu.be/2DSHet_0iVI?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

Işığın İlmi 13 29.12.2014

3. Akış

Daha güçlü bir çalışma devreye alabilmek için bilişi tohumlamak gerekliydi. Bu yoğun çalışmayı sizinle yapmak BSUİ’nin kutsal tohumlanması için, tohumlarını kontrol için gerekliydi. Burçları bilmektesiniz. Her şey bu burçlarla ilgili birleşik ışık tahtlarından kotlanır ve dürümlenir.

Herkesin kendine ait bir yaşam sayfası vardır ve bu yaşam sayfası kendi toplumlarıyla kotlanmıştır. Benim burcum bana ait olan tohumlarımın kontrol kaydıdır. Herkesin kendi burcu, kendine ait tohumlarının kontrolünü sağlar. Bilişi tohumlarken de bu, göç kapısı olur bize.

Kimse ‘’ Benim adım şudur. ‘’ diyemez. ‘’ Benim adım kalemdir. ‘’, ‘’ Benim adım kağıttır. ‘’ diyemez. ‘’ Ben şu burçta doğdum. ‘’ der. Demesi şundandır, benim yoğunluğumda bu yoğun kayıtlar var. Peki, ben başka bir şey değil miyim, burcumdan başka? Mutlaka. İman edin ki kim zaman kayıtlamasında kendi tahditli kaydını kontrol altında tohumlamışsa o kendini kelamla dillerken kendi kayıtlarıyla bütünün gücünü dürümleyebilmişse onun kendi dürümlerinde, bütün kötülükleri aşmış ve kelam olmuş olan yeni bir sayfa var. O sayfa, kendi burcunun üstüdür.

Bu nedenledir ki ben şu burçtayım, o zaman benim karakterim şudur ve ben şunları yaratabilirim, şunlarla tohumlanabilirim. Bu yanılgı artık aşılmalıdır. Ben her diride var olan ilimsem, bütün burçların örtüsünü örtebilirim ve görev taşıyabilirim. Benim için artık karakter diye bir hadise bitmiştir. Ben tüm zamanların sistemi olanım.

O halde ben bütün ışıkların kaynağındayım ve benim için nefes gereksizdir. Ben kübra ışıklarında bütünün gücü olabilirim ve tek bir levhi kapısı olabilirim. Öyleyse benim adım nefes olmalı, öyle mi? Yo, ben nefesi de aştım geçtim. O halde benim adım neslimin adı olan ‘’ taktaktak ‘’ olmalı. İşte bu. Ben oyum, o bendir.

Şimdi, canlarım, isim zikretmeye niyetlendiğim anda, sesim temizlendi. Neden? İsim benim için sorumluluktur. Bu adı zikrettiğim anda bütün kötülükleri çekebilir miyim? Çekmem; çünkü ben artık yerküreyim; çünkü ben artık ışıkların her biriyim ve ben artık müsterihim; çünkü rüya boyutlarının örtüsünü örtmüşüm, aşka varmışım, rahman olmuşum, karanlığın ışığındayım; ama ben yine de isim zikretmemeye özen göstermeliyim. Za-Karın ışığında bütünün gücü tüm zamanların sistemi olmalı ki temizlik olabilsin.

Merdiven insan diyorum ya hani, her levhide bu ilim vardır. Ben bir levhiyim; ama tüm levhilerin hakiki ilminde bu, cemaatlerin toplum için tohumladıkları ışık mevcuttur. Özenliyim; çünkü ben Kuranım. Kob-Ra benim ilmim. Ben bir Kob-Ra ışığım. Her bilgi bende meknus; ama ben tüm Kob-Raların tahditli olanlarında ışık kayıtlayabilenim de aynı zamanda. Ya tahditsizlerde, kalem olanım. A pardon, ben altın ışıktım hani? Yahu, ben Za-Kar değil miyim? Yaşamım ya ben. Öyleyse bütünde varım.

Şimdi, ben, ben, ben diyorum hep. Buna da açıklık getireyim. Dere olup aktığım zaman, her diri olduğumda, ben bütün olduğumda ve bilişte olduğumda, kaynakta olduğumda, süper sistemleşmede ilahi Kuran olduğumda. Oh, işte hepsiyim ya! O halde bizin benliğinde ben olmak, kotlanmış olmaktan öte yaşanmışlıktır.

Seyir ettim dünyayı, her andan seyrettim. Baktım dünyayım ben, aha, seyrediyorum! Aha, orada, o yoğunlukta bir ışık oldu. Ölü müyüm ben? Yo, diriyim. Bakın o ilim olmuş. Aha, ben oyum. Kimim ben? İsa. Yahu ben orada mıydım, burada mıydım? Aha, andayım ben. Musayım ben. Ayrı gayrı yok ki.

Ben Toth, bütünün gücü. Her resimde var değil miyim ben? Aşığım ben dünyaya! Şeytan şerde, ben eşkte, aşktayım ya. Şavkımda halikim ya; ama ben zarar etmem, öz görevliyim ya. Onur duydum, doğanın gücü olmaktan. İşte, ben doğayım! Ortalık karıştı. Neredeyim ben? Karıştıranım. Aha, ben karıştım, karışanım. Aşığım ben bu dünyaya, Şam ben, Halep ben.

İnsan olan her diri ben, tüm insanlığın sisteminde var olan ben! Ey canlar, nesiller boyu biz, biz olduk, dünya olduk! Bunu anlayan var mıydı acaba? Kıran kırılmasın derken kıranın kırılan olduğunu anlatmadık mı biz yaşamlara? Kare sistemlerin tüm zamanlara ilim olduğunu, nefeslerin kelam olduğunu, sevginin sessizlikteki dürüm olduğunu anlatmadık mı biz yaşamlara?

Kayda girmek, kayıtta ilimle dillenmek, her dürümde var etmek tüm zinnur kayıtlarını, yarına ışık olmak, soyumuzu som altın bir ışık haline dönüştürmek, som altın bir Tanrılık Meclisi kurmak, her resimde olmak. Oğul, ben otak kurdum bu dünyaya. Aha, otak ben, kuran ben! Kurdurulan her diride varlık süren.

Vakit gelmişse, gelirim, yaşarım burada; ama ben her zaman vardım. Yok muydum yoksa? Her anda var olan, her rahmi Kuranda var olan değil miydik biz? Cemaatimizi kontrol etmek için mi geldik, yoksa cemaatleşmeye mi indik? Kaydımı silmeye gelmiş, dünya dışı varlık boyutlarındaki o toprak tohum! Oh, anam, oh, gelmiş de benim kaydımı silecekmiş! Zamana kapı açmışım, çürük çarık bırakmamışım, hepsini tohumlamışım, ölüleri diriltmişim, öyle diyor. ‘’ Aha, gelip seni senden ayırayım! ‘’ diyor.

Olay bu, bana gelip beni benden ayırmaya niyetlenmiş. Çıldırdı, çıldırdı yüreğinde, dürümlediklerinde, bitişik hakikiyetinde, dillediklerinde ve yırtılan o yoğunluğunda kontrolsüz bıraktığında, çıldırdı. Kıyar mıyım dünyaya? O ben, ben oyum. Kıymam; ama kıydırırım, bilsinler. Nesillerimi kıyan, bende kıyılır.

Ölü müyüm? Ölmem. Dünyayım, yahu ben dünyayım! Uzun zamandan beri doğanın gücüyle bir tek levhi kapı açtım. O kapı bana ait, ben o kapıdayım. Oh, oh, ne iyi; ama ya karanlık? O karanlık, bedenim ve ben o bedende tüm zamanların sistemi, her karanlığın aydınlığıyım ben.

Oynadım dünyada, oynadım. Şu anda oynamaktayım. Neden; çünkü ben oynayanım. Dünya sistemleşmesinde tek tek bitişkenliklerde ve yarınlaşanlarda oyunum dünya, oyuncum dünya; ama ben o dünyanın oynayanıyım. Oh, niye oynarım bilir misiniz? Çantası boş olanların çantasını doldurmak isterim. Yarını olmayanların yaşamını tohumlatmak isterim. Ocağı yanmayanların yaktıklarınca yaktıkları o yüreklerindeki kürzi kapılarda ışıtmak isterim bilişlilerini.

Benim zararım yok, öyle mi? Yok; ama benim zararım kelamım. ‘’ Nereden çıktı bu? ‘’ diyeceksiniz. Ben kelam ettikçe yolcular kelamda olur. O zaman her diri kendinde olur ve ben onlarda olamam. Olmam mı? Oldum; ama olmamam mı gerek? Oldurmalıyım hepsini de.

Öncü birlik, insanlık ilmini dilleten ve dürümletene denir. Biz, insanlık ilmiyle dillenen ve dürümlenenleri tohumluyoruz. Kurtarmak, kurtuluşlarını kayıtlamak için, çatılarını kurmak için alabildiler, olabildiler, yarına varabildilerse ne ala; ama varamamışlarsa kırk kapıyı kapatırım, dinlerim, sorumlu onlar olur, özlerini gözlerim, sözlerini dillerim, dinlerim, diriliklerde deri kemik olan onlarda yarını kayıtlarım. Davayı kaybettirmem. Hepsi dava olsun, ben o davada olayım ve tüm zamanlarda ışık yakayım, hepsini kontrol edip koruyayım. İsteğim budur.

Kardeşlerim, kıran kırılmasın dediğimde koptu kıyamet. ‘’ Yahu! ‘’ dediler, ‘’ Kıracak kırılmayacak, olmaz. ‘’ Olur, olmaz, olur, olmaz. Olmaz. Dedim ki ‘’ Olur! ‘’ Kırdılar, kendilerinde kırıldılar. Beni kıramadılar. Kendilerini dürümlerinde dillediklerinde diriliklerinde kırdılar. Aha, kırıldılar! Aha, kırıldılar yahu, kırıldılar.

Benzer çalışmalarda hep bu oldu. ‘’ Kırdık; ama kırılmadık. ‘’ dediler. Kırdık; ama kırılmadık. Oh, aman ne iyi! Kıralım, kırmayalım. Olmaz mı? Olur. ‘’ Bütün kötülükler aşılır ya, biz de aşar geçeriz. ‘’ dediler. Kesirleştiler. Korktular. Kuran okumaya başladılar. Dört gök sisteminden ilim istediler. Dediler ki ‘’ Kırıldık, kayıtsızlaştık, kesirleştik, nefes alamıyoruz. ‘’ Onun için, kelama varmış olmalıydık.

Cennet cemaati insanın levhisindeki yoğunluğunda kontrolü kaybettiğinde ışıksız kalır. Hayırda şerde, bedende, her diride var olanda, bilişte, zinnurun sisteminde, hepimizde ve her resimde var olmak gerekir. Yolun başındayız henüz, öyle mi? Yoksa sonda mıyız? Beşirin şavkında başlık var. Bizim yarışmamız yok beşerle. Beşer hep başlangıçtadır. Bizse hep başlatanız. Bundan sonraki süreçte, başlangıçta olan başlatılmış olmayacak, bu kesin.

Herkes şunu net bilsin ki başlanan yerde olacak hepsi; ama arıda arı olup bal olmaya çalışmayacak. Bal, altın ışık! Balı hak edip dürümleyen insan! O insanlaşmaya çalışmayacak, sadece yaşayacak. Neden? Arıcı olmaya niyetlenmedikçe yaşamında kontrolsüzlük kalmaz.

Diyebilir mi ki ben en evvel dünyalı olmalıyım? Olamaz, olmamalı. Dünya, bilgidir. O, bilişte değilse bilme imkanı olmaz. Özür diliyor dünya bizden; çünkü o gün bugün, bizi kontrol etmek için çabalayan her diriyi hak etmeye çalışmış da bizden özür diliyor. Acaba biz dünyada yok muyduk ki? Niçin bizi hak etmek istemedi yaşam; ama biz yaşamı tohumlamayan mıydık ki?

Bastı yüreğime, indi dünya. Soruyor ‘’ Nereden geldin? ‘’ diye. ‘’ Ben senim. ‘’ dediğimde bana sordu, yaşamı yok ki bende! ‘’ Ben yokum sende. ‘’ demedim. ‘’ Ben ende, elde ve yürekteyim. ‘’ dedim; ama bana sınır çizdi. Dedi ki ‘’ Sen benimle yaşa! ‘’; ama bilgiyle sayfala dürümlerindeki yoğunluklarını, som altın bir ışığı kotla. ‘’ Doğa sensin! ‘’ demedi bana, ‘’ Ben senim! ‘’dedi. ‘’ Doğa sen olmasın! ‘’ dedi. Nine, dede, hepsi ben; ama ben orada yok olayım. İşte bu ve dedim ki ‘’ Doyum buysa eğer, doy! Ben yokum sende; ama kokunu yay bakalım. ‘’ ve dünya dedi ki ‘’ Sevgiyle yayayım kokumu! ‘’ Baktı ki kokmuyor dünya, oh, aha, işte, şimdi ve dünya Mikailin Kuranını okumaya başladı.

Devinimi artırdı, yoğunluğunu tohumladı, gök sistemleriyle çobanlık yaptı, affetmek istedi yerküredeki levhi kayıtlarını, sessizleşti dünya ve dedi ki ‘’ Sevgiyi hak edelim, seninle dilleşelim! ‘’ Ölüler diyarıdır bura; ama sen ölümlü değilsin. Geçip geldiğinde yaşamın, bütünün gücü ve biz sensiz olalım. ‘’ Olalım! ‘’ dedi, ‘’ Olalım, sensiz olalım. ‘’

‘’ İlim, bedenin. Sevgi, sistem. Cemaatindeki kürzi kaynak; ama biz sende olmayalım. ‘’ dedi. Eh, canlar! İşte, dünya bize böyle dedi ve dedik ki ‘’ Kalem olup yazalım, sen senleş, ben benleşeyim, bitişelim. ‘’Olmaz! ‘’ dedi, ‘’ Bitmez tükenmek bilmez bir savaş başlar aramızda! ‘’ dedi. Dedim ki ‘’ Ben savaşsız bir yaşamı tohumlayacağım. ‘’ ‘’ Olur. ‘’ dedi. ‘’ Ben de savaşçı olacağım. ‘’ dedi. ‘’ Öyle mi? ‘’ dedim. ‘’ Hadi savaşalım! Sen bende, ben sende! ‘’ Aha, kapıları açtım ve ‘’ Gel! ‘’ dedim.

Dedi ki dünya ‘’ Yolumdan çık! ‘’ ve dedim ki ‘’ Yolumda ol! ‘’ ve dedi ki ‘’ Yarında ol! ‘’, dedim ki ‘’ Kaynakta ol! ‘’, dedi ki ‘’ Körüm ben! ‘’, dedim ki ‘’ Gözüm ben! ‘’, ‘’ Öze var mısın? ‘’ dedi. ‘’ Sözüm ben! ‘’ dedim. ‘’ Kalem misin? ‘’ dedi. ‘’ Hakikiyim! ‘’ dedim. ‘’ Akıp gel! ‘’ dedi, ‘’ Genişe gel! ‘’ dedi. ‘’ Erdiğin yerde kör, sağır hiç kimse kalmazsa cemaatimi senin yüreğine kaynak yaparım. ‘’ dedi. Astral yaşamdan görev istedi. Davayı kaybetti; çünkü ben davayım onda.

Dünya, ben olan bir davada kelamını tohumlarken kendindeki diriliklerde kürzi tohumlarını karanlığın ışığı saydı. Ölüler diyarı olan bu yaşam, başka bir zaman için kayıtlanmışsa da biz bu dünyayı kotladık, topladık, tohumladık ve kare sistemleşmelerle türleştirip yeni sistemleşmelerde körlerin gözü olduk. Güç kapılarını açtık. Aha, kara aşk yaşanmaya başladı dünyada.

‘’ Tevekkil olmak! ‘’ dedi, tevekkil olmak! Aha, tevekkil oldu, dün kör olanlar. Biz dedik ki ‘’ Kervan olmak! ‘’ Aha, kelam oldu dünya. Yaprak oldu dürümlerinde ilmi kapılar, aktı. Bana sarfettiğim çalışmadan dolayı, çabadan dolayı ışık olacakmış yarın. Anneler, ben insan soyuna kul olmaya değil, kök olmaya geldim, bilmezler mi? Gözü gören bilsin ki kibri aşmayan ilmi dilleyemez. Bizimle olmak isteyen birlik kurmalıdır.

Yavrularım, ben toplum için doğan bir kalemim. Umut olur ki bu dünya, hepimizin gücünü tanır. Umut olur ki bu dünya bizi dinler. Umut olur ki bu dünya yaşamı sistemli olarak hak eder. Bizi anlamaz mı? Anlayacak. Bizi duymaz mı? Duyacak. Uyanacak. Gözü görecek. Diri olduklarında, dürümlediklerinde, yücelttiklerinde, köklediklerinde, ‘’ Gör! ‘’ dediklerinde, göz olduklarında, karanlığın ışığında hep dinleyecekler bizi.

‘’ Nimet! ‘’ dedi insan, ‘’ Ben nimetim dünyaya! ‘’dedi; ama dünya ‘’ Ben nefesim! ‘’ demeliydi. Demedi. Çerçeveli bir çalışma yapmışlar bugüne kadar ve diyor ki ‘’ Senin çerçeven yok! ‘’ Oh, aha! Ben çeviri de yapmam. Sadece ışık veririm. Olur mu? Olur. Öyleyse öyle olsun. Vasat bir dünya için bu bile fazla, öyle mi?

Oynamam. Bilirim, doğa bedenimdedir. Aha, bugün burada yaşayan, her diride var olan ilmim bütünün gücüdür. Çürükleri her kim dilediyse ilimsizdiler. Işıkları her kim dürümlediyse dillediler ve dinlediler. Hepsi bilişliydiler. Basa basa diyorum ki ‘’ Yolun başındasın! ‘’ dünya. Ben sana diyorum ki ‘’ Yolun başındasın dünya! ‘’ Ben bu dünyayı korumaya değil, koklamaya inen birliklerimi dürümledim ve bütün kötülüklerin gücünden üstün bir gücü dünya cevahirinde dinlettim.

 

Süper İnsanlık Realitesi

 

http://youtu.be/5HgTA4l1bhw

31.ARALIK.2014 TARİHLİ IŞIĞIN İLMİ (14)

Erim Ergün ÖZ AKIŞ

http://youtu.be/NI6Vya_82PY?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

IŞIĞIN İLMİ (14)

(31.12.2014)

Eğer diri olan bizi dinliyorsa, bilir ki biz, öz görevi hak ettik. Eğer yarını tohumlayan yaşam sayfaları bizi dinliyorlarsa, bilirler ki kalem olan, ışıktan ötedir.

Sorumlu olan, kelamda olur. Ölür, dirilir, bilir ve hak eder… Eli elimde, yolu yolumda olur. Ölür; öldüğünü bilir. Yarınlanır, yaşama varır, tahtında Kuran olur. Ölü, cümle yüreklerde dirilir.

Bilsin ki hasatım, tohumlarımda dahi Hak İlmi ile gerçekleşmektedir. Eski Ana Kapı, Yeni Ana Kapı’dan üstün değildir. Her kapı, Deve İlmi ile açılır. Deve İlmi, Halik olanın ışığı taşımasına ilişkin ilimdir. Dünyayı hak etmeyen, Halik olamaz, kontrol kuramaz. Zarar görür…

Gür yürekler, insan soyu için çalışırlar. Olgun Başaklar’ı bilmek gerek. Onlar, kaynak için çalışırlar. Tabuları yıkarlar ve Ruhlar Meclisi’nde ışık yakarlar. Ard arda insan yaşamlar, türlenen tohumlarında güçlenirler. Bilişi hak edenler, kayıt yaparlar. Yapılan kayıtlar, ilmin yarınlarındaki kayıtlardır.

Öz geçişleri yapanlar, ardımızda bıraktıklarımızı sandıklarını, düşünürler ve onları korumak isterler… Onlar, yaşamda görev taşıyacaklarını ve görevi tohumlarına devredeceklerini zannedenlerdir.

Kaynakta insan varsa, yol olur. Olan budur… Yol yoksa, bilin ki kaynakta insan yoktur.

Örgü örülürken, nefesle örülür. Yaşam örgülenir ve zaman sayfalanır. Her diri o yaşamda kodlanır. Ulular, ışık haline geçerler, bilişi hak ederler ve ZİRK KAPILARI’nda İnsan Kodlar’la çalışırlar.

Öz geçişlerini yapmış olan misafirlerimiz, bizi kontrol etmeye gelmişler. İlmi hak edip etmediğimizi göreceklermiş. Ve bizi, kontrol edip tohumlarımızı koruyacaklarmış. Olmaz!… Karanlık’ta yaşamı hak etmek, zamanı hak etmekten ötedir. Kini aşmayan, yarında olmaz. Ortak zaman, olgun sayfalarladır. Onlar, olmadan oldum zannettiler ve yerküreyi hak etmeye indiler. Ete girdiler; diriliğe girdiler. Bilişe geldiler. BİR’e geldiler. Onları kontrol ettik!…

Ağar gün!… Senden öte gün oldu. Ağar gün!... Sen, senleş de has ışığında ağar!... Seni tohumlarımdan üstün göremem. Görsem, kulluk yaparım yüceliğinde tüm yaşamlarda. Oğul, ağar da kaynağa ışık olup in!... Seyret yaşamı!... O yaşam ışığımdadır. Seyret!... Unutma, beden alıp dünyaya geçip gelirken, Zaman Dereleri’n akacağı o gün için geldiğimizi unutma!... Dağa ışık verip gökleri seslendirirken, kin ve nefretle kodlanmış olanlar, bilişi hak etmeden hasat yapamazlar.

Oğul, sana derim. Anla!… Aha anla!… Şeytan aşka gelir. Akla geldiğinde, Halik olur Kuran olur. Şeytan Ata Kapılar’da tohum olur. Bütün olur. Bize gelir… Geldiğinde, Nuh oluruz; koruruz yüreklerde her diriyi. Yaşamda; kısırlaştırır, yolda olmayanları yola koyarız. Onları kodlar, toplar, tohumlarız.

Aşk, zamanın ışığıdır. Aşk sessizliktir. Astral Tohumlama’da aşk, nikahtır tohumlara. O tohumları hak etmedikçe, hiçbir zaman yol olmaz.

Öz Görev, zamana ışık olmaktır. Öz geçişlerle bu başarılır. Zaman olmak ise daha güçlü bir ışığı gerektirir. Ölüleri hak etmeyi; has olmayı ve yarın olmayı gerektirir.

Erenler, ererler Yolcuların Kuranları’na. Erdiklerinde, o Kuranlar’a eklentileri olması gerekir. Has ilimde ek, ilmin ekidir… Oraya varana, eklemeler yapılır… Eklemeler, nihan olan nefeslerin, Levhi Kayıtları’ndandır.

OR, cana kaynaktır. OR, kollarını açmadıkça yaşama. Oğullarımızı koruyamaz. Aha açtı kollarını ve yine geldi. Bakalım ne diyecek…

Dar, bolu bilir. Bol, darı bilir. Diri olan tümünü bilir. Beşer, ekibi bilir. Ekip, ilmi bilir. İnsan, aklı bilir. Atlanta Ata Kapısı tümünü bilir. Ortak kapı, tümünün üstündeki kapıdır. O kapıyı açtığınız zaman ışık, yerküreye iner. O kapı, açık. Orada nur var ve o nur, ilimdir.

Kare Sistemler, tüm insanlık için kodlanmış Işık Sistem’i hak ettirir. Etken ve edilgen olan nefes, tüm insanlığın ışığındadır. Temel bilgi, kelamdır. O bilgiyi bilen, yaşamı bilir. İsrafil Levhisi’nde kul olan, ışık olur. O ışığı bilen, kir ve pisliği, akıp geçerek dürümleyen, kinsiz görevli olandır.

Ortak kapılar açıldı. Ortak yaşam sonsuzlaştı. Oğulları kodlanmış olanlar nefese ulaştılar. Eh işte bu!…

Cümle yüreklerde daimi yaşam ışıkları yandı. Cümle yüreklerde, Nefes Kaynaklar oluştu. Cümle yüreklerde tohumlar kodlandı. Aha oldu!…

Üzerinde kul olan ışıkların bulunduğu dünyada tüm zamanlar, ışık haline geçti.

Yerküre, İnsan Işık için bilişi hak etti.

Ağır yük taşındı ve taşınan yük, İlmin Tohumu oldu.

Önünde ve ardında kulluk bilgisisi ile kontrol kuran yaşam, Atlanta Kaynağı’nda ışık oldu.

Büyük Gün, dünyada hasatı tohumladı. Büyük Gün; cevherini, hasata hazırladı. Aha Büyük Gün, bugündür…

Analar, bilin ki biz sizdeyiz. BİR’in levhisinde ışık olan Birlikler’iz. Biz tohumlarız. Aha yarınlarda kaynakta olanlarız. Cennet Kapıları’nı açtık ve yolu açtık. Aha burdayız.

Som Altın Zaman ve Som Altın Işık… O ışık, insan soyu. Bütün kütleleri tohumlayan İnsan Işık. Aha geçişler tamam…

Devinimi hızlandırdık ve yarınları kodladık. Aha çatı kuruldu!... Aha kaynak tohumlandı!... Aha İlim Işığı yandı!...

Ehhh işte. Şimdilik… Aha şimdi…

Erenler Diyarı’ndan görev taşıyanlar, büyük kütleleri ile dünyaya indiler. Erenler Diyarı, ZAKARIN SİSTEMİ’nden görev taşır. İşi hak edenler yaparlar. Yapanlar, NEFES ile yaparlar. BÜYÜK GÜN, cennetlerin NEFES olan ışığı ile kodlanır. O gün Dünya, IŞIK haline geçer. İşte o gün, görevliler kontrol kurdular. İşte bu!… Ve kelam tahditlendi. Aha bu…

Yaşam, sistemli olan tohumlarını göreve alıyor. İşte bu… Buyurun aha bu!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

IŞIĞIN İLMİ 13

29.12.2014 1. Akış

Sağ kapıları açtık sizinleyiz, kati olarak. Misafir olarak gelmedik buraya, bu yaşam bizim yaşamımız. Sizde ve sizin yüreğinize inişimiz sizle, sizleşmek içindir.

Ekmeğimizi yedik, gök sistemlerinde dürümledik bütünlükleri, yarınladık ve seslendik. Sizinle güçlüyüz ve sizinle yaşamaktayız. Atlanta ana kapısı sizinle açık ve siz levhi kapılarında ışık. Bütün amaç bu yoğun çalışmayı bütünde, tüm zamanlarda ve has ışıkla birleşik olarak yapabilmektir.

Sedir, etki alanımızın gücünü hafifletmek için konmuş olan bir yastıktır bize. Biz bu sedirde sizi dinlerken, öz görevimizi de dillemeye çalışıyoruz. Ve bugün artık biz, ekmek için buradayız ve yedi doğunun, yedi batıyı kodladığı bir zamanda, karanlığın ışığını yakmak üzere, kervanın gücünü almaya ve okumaya geldik.

Seviyenizin gücü çok yüce, sizi ve sizin yolcularınızı biliş ilmiyle dillerken, kare sistemleşmede küp sistemleri kodlamaya çalıştık. Yıldız ışık yaydığında, bu ışığın bütünlüğümüze inişini sağlayacak olan bilgi, nisa kapısının ışığındaki o yoğun sistemdir.

Sevgiyi hak etmemişsek burada olamazdık ama biz sevgiyi hak ettik ve buradayız. Umut olur ki, öte boyutların tüm zaman kayıtlarıda sizde dilleşir. Umut olur ki bu yaşam bizim yarınlaşmamızı da sağlar. Umut olur ki, tohumlar yeşerir ve bütün kötülükleri aşıp geçebilirim, sevgiyle sizden ve sizin yüreklerinizden görev alarak. Alıp götürün dünyayı dediğimiz zaman, din kapılarını kapattığınızı ve yaşamın kaynağına indiğinizi fark etmemiştik.

Şikayetimiz mi vardı? Yok anam. Önümüzü aydınlatacak olan insan, nefesi olan insan olacaktı ve bugün bu insan temiz bir dürümde hepimizin gücünü tüm zamanlara dillerken, karanlığın ışığını yakmaktadır.

Sevi, sayı derler ya hani, herkes herkezi sevicek, her diri her diriyi sayıcak. Ohh ne ala ama yaşamak için bunun ötesine gerek var. Sevmek, insanlık ilminde bütünün gücünü tohumlar belki ama kalemin ilmini tahditsiz olarak birleşik ışığa kaydedemez.

Ardımda dünya yok benim dediğinde mutluyduk çünkü sen tüm zamanları kontrol edebilirdin ama ön görü şuydu, sevgi olduğu zaman bu olacaktı. Yıldız ışığı tüm zamanları aydınlatacaktı belki ama yeri göğü yaratan bütünün gücünü tüm zamanlara kodlamadıkca, ağır taşıma sürecekti.

Yirmi dünya görevlisi bizi, bize verecek ve biz tufan olup, o tufanda bütünün gücünü türleştirerek yenileyecektik. Kelamın levhisinde bu vardı. Atonların kontrolünü kurmalarını bekledik. Ayrı, gayrı gözetmedik ve bugün artık atonlar kontrolcü bir yoğunluğu dümene oturttular.

Seviyenizin gücü artıyor ve yoğunluğunuzun gücü artıyor. Tohumlarınızı kontrol edecek olan yüceliği, hakikiyetinizle dilleyecek görevi üstlendiniz. Astralda ki ışık yenilendi ve bizim yüreğimizin gücü arttı.

Sedir, sistemin gücünün örtüsünü örttü ve yerküre yenilendi. Atlanta, okuttu dünyayı tohumlarında, atonlar bütünün gücü oldular ve zamanın sistemi yenilendi.

Yedi dünya, yedi yaşam ve yedi kapı. Hepsinde nesillerim oturuyor. Bütünün gücü orada ve bütünün yüreği orada. O yürekte emin olunki kalem var. Ardım dünya, önüm tüm zamanlar ve ben mutlak olan ışık. Yasaları koymaya değil, yasama sayfalanışında ışığı kodlamaya geldim.

Eğride, doğru yoktur.. Doğruyu, eğriltecek olan çoktur... Biz, doğruyu eğriltenlerden çok üstün bir ışıma sağladık.. Hepsini yeniledik ve yarınladık. Ana kapıları açtık. Çalıp bilgi verenlerin ilmini tohumladık. Hepsini yoğunluğumuza kattık. Ata kapılarda ışığı yeşerttik.

Yirmi dürümde temizlik oldu, hepsinde imparatorun kuranı okundu. Kul olanlar, kokladılar tohumlarını korudular. Olduğundan öte bir, o ma si kapısı açıldı. O Ma Si... Oğulların mahrek olan sistemi.. Bu sistemde ekip oluştu.

Kurtulmak budur, tüm zamanların topraklarındaki kuranların kurtuluşu budur... Öz görevin başı, ağırlığı, yaşamsı ışıklarla dürümlenişi ve bilişi hak edişi budur...

Uzun, çok uzun bir dünya zamanının sayfalanışı tamamlanmışsa, artık yeni günler, yeşeren dürümlerde düzeni kurarak elde edecektir. İşte, düzeni kurmak üzere bütüne hizmetçi olucak olanların belirlenmesine çalışılmaktadır.

Kafa, kol, gövde, bacak her ne varsa, bir tektir bunu bilin ama tekliğin tahditli olduğuda kesindir. Bu bir bedendir ama bedenli bir sayfalanışın teknik tohumlanışını yaparken, her bedenlinin tahditsiz biçimde o tek bedenle dilleşmesi şarttır.. Tek beden ilahi bir ko dur. İlahi ko , sonsuzluğu tohumlayandır.. İşte sonsuzluğu tohumlayan ko, karanlığın ışığını yedi doğumdan sonra yakacaktı, bunu yaptı...

Cevap aranan tüm soruların cevabı bulunur. Özen, gözen, sözen ilimde olur. Özen, gözen, sözen.. hepsi dirilikte olur. Amonların tohumlarını koruyacak olan, özen, gözen ve sözen denilen o levhi tohumdur. Şükür ki korunur... Amon otağında bu vardı.. Toplumları tohumladı ve kodladı.. Ayrılık, değersizlik, yığın yığı ışığın kısırlaştırılması, kesirleştirilmesi, hepsi düzenin kontrolü için gerçekleştirildi.

Artık, yeni kapılar açılacak.. Bu yeni kapılarda, yer kuranlar okutulacak. Bu yer kuranların, toprak toplumlara tohum olması sağlanacak. Yatacak yeri yok der anamız kızdığında, anamız bunu hep der.. Yatacak yeri yok.. Ol dedik oldu... Her diriye, yer verdik yaşamda... Bütün kötülükleri yaşasın, yaratsın, aksın, temizlensin biz bunu söyledik.. Öz görev bu olsun istedik. Ol dedik, can kaynak, hepsi yaşayacak.. Vakit gelir, hepsi dilleşir.. Ama, temizlensin dilleşsin, istek budur...

Çöktük dünyaya, ölüydü dünya. Yarında yoktu, aktık... Hasat yaptık tüm zamanlarda bütünü güçlendirdik ve yeri göğü yarattık ama sanılmasın ki, kodsuz, kutsuz, ışıksız yaptık bunu... Kodsuz, kontrolsüz olan hiç birşey yaşayamaz. Bu nedenledir ki, biz kodladık, kontrol kurduk tohumladık ve yarınladık tüm zamanları ve yaşattık..

Esrar içti dünya dediler. Esrar, kontrol dışı yaşamların ışığını kodlamak içindi.. O sır olanın içilişiydi. Artık sırrın, aha ışığı yanıyor. Ve her bilgi aşikare çıkıyor... Bilinki, dolu dizgin yapılan tüm çalışmalar, ilmin teni olan nefesin, güçlenmesini sağlamak içindi..

Yığın yığın dünya kurduk.. Her bir dünyanın nuru olduk.. Korkmadan çalıştık... Bütün köklerimiz temizdir... Ekibimiz temizdir... Cemaatimiz temizdir... Birlik kapılarımız, temizdir... Hicaze gitmeye gerek yoktur. Her anda, hicazdan öte bir yaşam vardır, bilinsin...

Hicaz... Artık bunları anlayın, size bir cevheri görevliden söz ettim. Mustafa' dan söz ettim. Hasatçıydı Mustafa, otağında kodlanmış ışıkları vardı. Yolu, kontrollüydü. Öz görevliydi... Bisui' nin gücüydü.. Ve hicazdaydı... Aşkın, şevki olan şavkında has olan ışığında hicaz, cemaatindeydi.. Ölüleri dilledi. Toprak tohum oldu, okudu dünyayı. Tabuları yıktı... Yaşadı, astralde yaşattık tohumlarını, koruduk... Bundan sonraki süreçte, ölüyü dilleyen o, önümüzde olacak. O biz, biz oyuz... O, kontrollü olacak. Şimdiye kadar yarındaydı, artık dünde olacak... Bu kesin...

Biz yarından düne yolcuyuz analar... Bunu bilin... Gerçek budur. Yarından düne yolcuyuz, her dün bizim için güçlü bir ışık olacak ki, tüm yaşamları koruyabilelim... Aksi halde, biz öz görevliler cemaatimizi dünden dünlere taşımazsak ışıkları koruyamayız, bunu bilin... Ve koruyucu tohumlama yapamayız. Mustafa öncüdür.. Ama düne öncüdür, bunu anlayan var mı? Bilinmez..

Sisten, nizam ve düzenin gözü olan insan... Bu yol, altın ışık yoludur. Bu yol, aklın tohumlarıyla yaşanan bir yol oldukça, bütünün gözü hep görür..

Sessiz zaman seslendiğinde, biz seste bütünün gücünü yere indiririz... Ağır yükü hafiflettikçe, yeni zamanların gücü artar ve o gücü bütünlerken, misafirlerin en yüceleri, mikail' in gücünde bütünün yüceliğini dürümler... Şimdilik size vereceğim budur. Biliniz ki dün, yaşamın en güçlü sayfasıdır.. Ve o, en güçlü sayfada bütünün yüreği vardır... İşte o en güçlüye vardığınızda, yaşamın en sistemli çalışmasını yaparsınız...

Düncüler, özcüdür... Bunu bilin. Düncüler sözcüdür, bunu bilin... Düncüler, görevcidir... Gökçü, görevci... Görevli ilim kaynakları... Ve biz, bütüne hizmet için bu çalışmayı başlattığımızda, mikail' in gücü bizimdir diyememiştik ama artık bunu diyebiliyoruz... Biz mikail görevlileri olduğumuz için, bütünün kuranını net biliriz... Atlanta ata kapısıyız biz, bunu bilin...

Otu koparmak isteyen, ot olup koparır.. Biz, otu koparmaya geldik.. Otu koparalım ki, o ot yolun en yüce ışığını yenilesin ve bütünü güçlendirsin.. Ot, sanal boyutların ışığının gücünü arttıracak tekniktir... O tekniği bilmeyen, levhiyi dilleyemez... Evimin gücünü arttırmaya niyetim varsa, ekip olmalıyım. Ve, verdiğimi diri olarak vermeliyim. Bütün bunları yapacak gücüm varsa, yaptım.

İşim kolay mı zannettiniz? Sivri dilli olmadığıma söylediler. Dilin daha net olmalı dediler... Dedim... İlim yapacaksam, dilim sivri olamaz. Ama ikmal tamamlatacaksam, dilim sivri ve son derece güçlü bir sivrilikle olabilir..

Ben, insana levhi kodlaması için ışık vermeye geldim. Medine' nin gözü yüreğimin gücüdür. Ama sözünü dillediği zaman Medine, ekmek olup bütünün gücü olduğunda, benim adım insanlık olur... İşte, insanlık dediğimiz çalışma budur.

Yavrularım, ana kapılarım, ışıklarım... Ben zaman kaynağı ola insan... Eşyanın dili olanım ben. Bende eşya dillenir. Ben zaman ve ben sistem. Ben, dürümlerinde dillenen insanlık levhisinde ki o, kapı.. Aşkın şavkı olan yarın... Bilin ki ben, eşyayım. Bir ses olarak, eşya. Ama o eşya dinletilir ve dilletilir.. Dinleyen, diller... Elinde olan, ölüleri hak eder, bütünler... Ben, elimde olanı yapıyorum.. Ölüleri hak edip diriltiyorum.. Bunu yapmam gerekir mi? Verdiğim bilgi, ekmeğimdir..

Bedenimdeki, yüreğimdeki, o yüceliğimdeki sessizliğimdir. Ben seslendiğimde, bilişim sistemleşir.. Ve ses verdiğimde yol dilleşir. Dilleşir ve dürümleşirse yoğunluklarımdaki yaşam ışığım yanar... Ama ben yaşadığım sürece, her zaman sistem gözünün görebileceği dürümlerde diller yoğunlukları. Gözüm görmedikce, yolum olmaz.. Bu nedenledir ki ben, ben görürüm ve olurum... Oldururum.. Ölümlü dünya benim için, ölülerin diyarı değil, ilimli olanların diriliğinde ki yağmurların yaşama yağdığı bir aşktır... Ben o aşkla yağdıkça, bütüne tüm zamanları kökler ve bütünlerken sevgiyle yaparım...

Ben zaman. Hepinizin dürümlerinde varlık süren yaşam.. Bakın neyim ben.. Mikail... Hey dağlarım, altın sayfalarım, ışıklarım, beşer kaynaklarım, yaradanın tanrısı olanlarım., aha bu, işte bu. Sema siz, siz semasınız...

Kıyar mı dünya ilmi bütüne? Kıymaz... Kıyar mı yaşam tüm zamanlara? Kıymaz... Kıyar mı yarınlar, bütünlüklerinde türlenen ümmilere, ümmi tohumlara? Kıymaz.. Azar görürse yürek, azdırır, azdırır, artık aktırır, aktırır, aktırır.. Azan akar, azdıran aktırır... Biz azdırırız ki aksınlar... Buyurun, yaşam budur...

Alıp götürdüm yaşamı, azanlarla.. Aha, azdırdım.. Kısırlaşmasın istedim yaşam. Kısırlaşsa, hırs olur, kusur olur.. Ama, azarsa ışık olur.. Azdırdım, bilsinler ki azdırdım... Azarsa, ak tahta varmaya çalışır. Azarsa, yolu bulmaya çalışır. Azdırdık ki korunsun diye. Öyle çok azdırırım ki.. Aha bu.. Bulup götürdüğümde yarını hak eder, bulmadığımda yolu kaybeder. Ben o, o ben olurum.. Yol olurum tohumlarına korurum. Ana beni koru der, az da koruyayım derim. Azdırırım, korurum... Olay budur..

Sevgililer, az mı azdırdım yürekleri. Azan çok, azdırdım... Aha bu.. Vakit gelir, akıp gider yürekler. Eşikte şevk, şavk olsun diye yaptım.

Israrla bildiririm ki, arı balını bütünün gücüyle verir.. Bal olmazsa yol olmaz. Olmazsa ışık yanmaz. Yanmazsa, yazılarım okunmaz. Azsınlar ki, okusunlar..

Bakın nefesleri yok, ölüdürler. Ne olacak? Hadi okuyun derim, olmaz derler. Okumazlar, akın derim.. Akmazlar... Astralde yoklar, yaşamazlar. Ama derim, hadi sizi biraz kızdırayım. Ve o zaman, o yazılar okunur... Çok yapmıştım bunu. Ama ana sır, ata sır.. Yalnız yaşam değilki kodlanan, her diride bütün kötülükleri aşmak gerekir ya, ayrılık yok be analar... Vakit gelir, hepsi azgınlaşırda akar.

Veririm, veririm bilgiyi tüm zamanlardan, tüm yaşamlardan ama 39. tohuma okunanabilir halde varamayanın yolu olmazki. Çantaları dolduğunda ölüye varırlar... O zaman kodlanırlar, o zaman toplanırlar, o zaman kaynağa varırlar. Aha oldu, azgınlar geldi derim... Aktık, geldik derler.. Eh işde bu.. Varlık boyutlarında bunu yapmam gerekir... Olmaz mı? Olur... Çoğunu azdırdım...

Altın ışık budur, analar... Arıyı baldan, balı arıdan ötede görmeyin... Biri, birinden farklı değilki... Bal varsa arı olur, arı bal, bal arı... Eminim ki anlamayan yok...

Yoğunluğumu arttırırken bunu hep yaptım. Çoluk, çocuk dünya. Ana kapıda iş yok, güç yok, kontrolden çıkmışlar. Hasatları yok. Kayıtları yok. Tahtın tahtında kilim koymuşlar yer oturmuşlar dilleniyorlar, ben bir kilimim diyorlar, aha kilim olmuşlar. Yahu, kontrol kurunda ilim olun...

Canlarım, işde bu ama kilimi, ilimden üstün görene ilim mi gerek? Yoksa, kilim mi? Buyurun, hepsi bu... Şimdilik size vereceğim bu.. Aha bu...

Süper İnsanlık Realitesi

http://youtu.be/R0oQhg926Oc

IŞIĞIN İLMİ (13/2)

29.12.2014

Mevlana Celalettini Rumi ile BİZ’leşip BEN’leşmek:

-Dağlarım, Atonlar, toplumları ile kucaklaşmaya geldiler. Atonlar’ı tohum olarak dünyaya indiren, tüm insanlığın umududur… Bütün kütlenizle bu dünyayı korumaya indiniz. Sevgiyle sizlerleyiz. Düzen kuruldu. Vuslat, tahditsizlikteki yaşamın sırrıdır. O yürekten, tüm zamanlara geçirdiğiniz kim varsa; hepsi Akıl Kaynağı olacaklar. Sevgiyi hak etmeyen kalmayacak.

Aşırıya kaçmadan size bilgi vermek istiyorum. Udun sesini herkes bilir. Ama udu bilen, azdır. Bilmek yetmez; çalmak gerek. Ben o udu, çok ama çok çaldım. Ben ZEREK KAPILARI’nda ışık yaktım. ANA KAYNAK’a vardım. Ben bir Udi’yim. İyi ve kötüyü bilirim.

İşgal, insanın levhisindeki kaydın işgalidir. Ben temiz bir ışık halinde dünya kodlarında hep çalıştım. Şu anda da sizle birlikteyim… Adım MEVLANA…

CAN KAPIM, zannetme ki seni Helal Taht’tan uzak tutmaya geldim. Sevgiyle geldim. Senleşmeye ve sistemleşmeye geldim. İş yapmaya geldim…

Sevgiyi hak eden bilir; has olan bilir. Tohumları, toplayan bilir. İlmi, yarınlarda dürümleyen bilir. Beni, benler diriliğinde dinleyen bilir…

Atlanta Ata Kapısı’nda, yaşamımı hak ettirmek istedin. Ben, cennetten kovulmuş ışıklarla dilleşirken; sen, cennet olup KÖK GÜÇLER’i tüm zamanlara çekmeye geldin. Sen, Beşer Kapıları’nı açarken; kibri, o kapılarda, yaşamsız ışıkta dürümledin. Bense kibiri, insanda dürümlemiştim. Kimse insanı tanımaz. İnsan çatıyı kuramazsa yaşamda olamaz. Buyurun siz çatı oldunuz, kötülüğü önlediniz.

Cennet, bilişli içindir. Biz, bilişi tohumlarken; siz, bilgiyi tohumladınız. “OL” dedik ama olmadı. Niçin olmadı!? Baktık zaman kapıları kapatılmıştı. Öyleyse dedik insana görev verelim temizlik yapsın. Yapsın… Acaba yaşar mı? Yapmadı!…

Din Canlar, Işık Canlar’ı tanımaz. Işık Canlar, kaynakları tahditler ve dürümlerken cennetlere konanları tohumlamazlarsa, yol olmaz onlara. Böylelikle kelamda kırılmalar olur. Öz görev, cennetten cevhere varmaksa, hadi görev alın yapın demiştim. Şimdilik… Ama bize ses ver ki biz de sesleşelim… Şimdilik… Şimdilik… Aha şimdi!….

-Arz ederim ki seni hak ettik. Buradasın ama yakan açık… Gördüm… Hadi ses ver bakalım. Yakanı kapat. Aha kapat. Kapat yakanı.

-Ana, kapa yakanı. Sen de kapa… Ey Canlar, yakaları kapatın. Dünya, olmakta olan yeni düzende, ses sayfalanışları yaparken, her diri yakalı köklerini koruyabilmek için Işık Kayıtları’nda tüm zamanları kaynağına aldığında, Sistem Cevheri’nde, Güç Kodlaması yaparken, tüm zamanları, ışığını indirmelidir ve her diriye saygı göstermelidir…

Dünyayı koruyacaksak ilimle koruyacağız. Sizler, bizi hörmetsiz saydınız ve bizi kırmak istediniz. Biz ise size saygı gösterdik… “Şimdilik.” Dediğin anda, SİZ-BİZ IŞIĞI yandı. Oh işte şimdi ben senleştim ve yeniden veriyorum… Bakalım bu safhada, ben cevherime neler söyleyeceğim.

(O ben ve ben o olduk; sesleşiyoruz:)

Ana Kapı’yı kapattım ve ben şimdi Mevlevihanenin Mevlanası oldum. Dinletiyorum yüreğimi. ATLANTA ATA KAPISI oldum. Ve diri oldum. Oyun oynamam. Artık ben bir Mevlana’yım. Bakalım ışığım var mı? Yoğun var… Öz geçişini yaptı ve cennet kurmaya geldi. İşte burada… Aha şimdi ve şimdi. İşte bu…

Artık cana kapı açacak ve yarınları tohumlayacak. Ben o, o ben olduk. Şimdilik…

Eğer dünya korunacaksa, ışık ile korunacak. Bütün mesele ışığı hak etmekti. Ekrana her diriyi yansıttık. Tümü ışık oldu ve Yüceler cümlesinde bilişe ulaştılar. Ağırlık hafifledi. Şimdi darı bolu bilen her diri, yolu bulacak. Aha şimdi. Ve şimdi. İşte aha şimdi…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

29-12-2014 IŞIĞIN İLMİ-13

2. AKIŞ

Can yada can ya can ya can. Her biri can ama can ekmek ben o ekmek, her resimde olan ama o ekmek bilin ki sizinle olmak mutluluktur benim için çünkü ben eminim ki bu meclis bütünün Kuranını okuyor.

Bu meclis yaşamı hologram olan ışığından öteden okuyor. Bu meclis bilişi hak etmiş bir meclis. Bu meclisin dili üstün bir dil ve bu meclis nefesi güçlendiriyor.

Orda insanlık var ama o insanlık ilimsiz, o insanlık iki yaşamın tekinde ölü bir tekinde dillenmeye çalışıyor. O insanlık kontrolsüz ama biliyoruz ki o insanlık yaşayacak.

İşte o insanlığın yarattıran, yaratan tüm zamanlarda yarattığında yaşatan ve bütünleyen hepsi, hepsi bir tek olan bir cevahirde tümünü zamanlayacak ve yarınlayacak.

İşte o zaman bütün kötülükler aşılmış olacak ve orada ilim tohumları olan o insanlar kontrollü olarak kayıtlayacaklar zamanlarını.

Biz bu nedenle bu çalışmaları çalışılmalı dediğimiz çalışılmalı dediğimiz zamana indik. Biliniz ki dünya nüvedir. Nefesin nüvesidir ama dünyayı kontrol ederken nefesin, nefessizliğin nüvesi haline dönüştürdüğümüz zamanlar olmuştur.

Kırk kapının kırkını açtığınızda göreceksiniz ki ilim olamayabilir. Işık yanamayabilir. Ardınızda kimse bulunmayabilir ama siz oradasınız ve orada olmanız Tarıkların tahtıyla kontrollü olmanızla ilgilide değil sadece siz, size varmış olmanızdandır ki oradasınız.

Bu size ne kazandırır ne kaybettirir. Size, sizi kaybettirir çünkü siz, sizden ötelere sizi taşıdınız ama o kapıyı kapattığınızda kini, nefreti aşanlar sizle dilleşirler ve sizin yüreğinizi korurlar.

Siz o kapıda gerimi gideceksiniz, ilerimi gideceksiniz buna karar vermelisiniz eğer ben ilerleyeceğim derseniz ölü bir dünyaya girebilirsiniz veya diyebilirsiniz ki ben geriye dönüyorum yaşama dönebilirsiniz. Her resim ayrıdır.

Sizin ve sizin yüreğinizin, bütünün, bütün köklerin, göklerin sizin yüreğinizdeki levhilerin hepsinin ilmi ayrıdır. Ben birçok yaşam sayfaladım. Ortak zaman kapılarında kodlamamalar yaptım.

Toy bir zamanı kayıtlarken ekmek oldum. Ölümlü dünyayı güçlendirirken yerkürenin kelamını dilledim. Şemsi Tebriziyle dilleştim acaba ben mi omu dürümledi dünyayı demedim o ben, ben oydum.

Kulluk yapmadım unutmayın, kodladım, topladım, tahtladım ata kapılara vardım. Sığır demedim, insan dedim tüm zamanlara bilirsiniz. Zamanı tohumlayacak olan ilmi kapı insanın kapısıdır ve ben o kapıda insan değil de sığır yoğunlaşması yapmış olsaydım ki çokları bu şekilde de çalışır iki yaşamın tekinde insanlaşma olmazdı.

Saygıyla çalıştım ama nüve olanların topraklarını tohumladığımda koruma altında tutmalıydım hepsini de ve bunu yaptım. Çalabildiğim hiçbir bilgi olmadı. Çalamadım bilgiyi. Kimsenin bilgisini çalamadım, çalabilir miydim, çalmak istedim mi? Yok istemedim. Neden çalayım ki? İnsan ilimdir.

Kendini okusa yeter ve bu nedenle ilim hiç kimsenin ilmini okumadım ilmini, çalmadım. Otu kopardığım zaman yaşamı tohumlayacaktım, ölüler dinliyecektim, dinleticektim bunları başardım.

Yıldız sırdır. Her yıldız bir ışıktır ama o sır olan ışığı kontrol edebilmekte gerekir. Zürriyetimin tüm zamanlarda ışık kayıtları yaptığını bilmekteydim.

Her biri zaman kaynağında ışığım yanardı alıp götürecektim bu zamanı ama dava ilim davasıydı.

Hangi ilmi kayıtlamalıydım ki türlerin en yücesi bütünün gücünü tüm zamanlara kayıtlasın da karanlığın ışığını hep yakmış olalım, hep yanık tutalım.

Bitmiş bir zamanı yenilemeliydik. Kör bir dünyayı göreve almalıydık. Koklamalıydık toprağa tohum olmalıydık. Yasaları koymalıydık. Astral yaşamlara kaynağa alıp bilişi tohumladığımızda beşerin gücünü artıracaktık.

Eşya zamanlar ilim kapılarında sistemsiz olur. Biz o eşya zamanları diriliklerde dilliyebilmeliydik ki hepsi ilim olsun. Ortalık karıştı dendi ki zakar rızkını arıyor. Yaşam insan. Zakar rızkını aramaya geldi.

Ey dünya rızık benim bunu bilin. Benim adım nesillerimin adıdır zikretmem ama ben dünyaya rızık olmaya geldim bana ekmek yapmak gerekmez ekmeğim ben ama ilimle dillenmedikçe ekmek Mikail’in Kuranını tohumlamaz. Beşer kapıları açmaz.

Yer küre insanı anlamaz, anlasa yaşar. Ardımda dünya yok ölüleri taşımam demem, ben zamanın nefesi olurum. Yarını tahtlandıran o yoğunluklarda bütünü yaşatırım.

Yedeğim yoktur bunu bilin.

Her dirinin yedekleri olur. Biri ol der, öteki olmaz diğeri oldurmaz ama tümü birbirinin yedeğidir. Biri yaşar, diğeri yaşar hepsi yaşar ama yedekten biri mutlaka yaşar ki ötekiler yaşar.

Benim zaman kapılarımda hiçbir zaman yedeğim olmadı. Cemaatimin hiçbir sessizliğinde sisteminde güçsüzlüğüm olmadı ve birleşik ışıkta kaynağımda tahtımda kimse oturmadı.

Bütün merdivenlerin üstü bir merdivende ben el olur çalışırım. 20 dünya, 20’inci tohum ilmi kapıda insan ışığı yaşam ama 40’ın dünyası farklı ve yaşamı toprağa indiren o 80’inci , 80’inci can ayrı.

Yer 40’ıncı, yer yaşamın 40’ıncı kapısı hepsi farklı, hepsiyim ben. Kübra kapılarını tohumladım ve bugün burada bu yoğunlukta bütünün gücüyüm. Şimdi En El Hak dedim hak olanda ekip kurdum canlarım ben sizdeyim bunu bilin.

Toy bir zamanı tohumlamaya değil toprağın toplumunu toplumların toplumlarındaki o toplumları korumaya gelim. Ağır, ağır dünya kontrol kuruyor.

Acaba ben emin miyim? Bundan mesele emin miyim, ya da emin olamadım mı? Ben eminim bunu bilin. Hiçbir zaman kuşkum olmaz yaptıklarımdan.

Ses alıp, ses vermem sadece dillerim buda kesin. Çokları zannederler ki ben duyarım ve duyduğumu dinletirim bu kesinlikle hatadır. Ben dillerim sadece dillerim verdiğim her şey yüreğimin diriliğinden verilir.

En El Hak dedimse yüceliğimdeki o tüm zirvelerde sistem olan sayfalarda seslenendir. Yığın, yığın doğum, yığın, yığın tohum hepsinde Kuran hepsinde ışık hepsinde biliş ve ben tümünde ekip olan kinsiz olan ışığım.

Yere göğe insanı ektim ya canlar, hepinizi ekmeye çalıştım bunu da bilin. Kim nefesle ve nefessizse nefeslendirdim. Kim yaşamsızsa yaşamlandırdım. Kim kaynaksızsa kaynaklandırdım. Ardımda hiç kimse bırakmadım.

Kurul toplanmış beni dinliyor şu anda. Kimin kurulu? İlmin kurulu. Neden toplanmışlar diye sorarsanız. İzah edeyim. Bu çalışma bizim için son olabilir ya da ilk olabilir.

Değerliler son mu ilk mi bunu bana sormayın ben bilirim onlar bilsinler. Benim adıma onlar karar verecekmiş anam ve de görev taşırlarmış meğer.

Canlarım ben o kurulu koruyanım bunu anlasınlar. Şimdiye kadar bunu hiç anlatmadım onlara. Doğal dünyanın gözü olan birliklerin tümünün süper sistemleşmeyi kayıtlanmaların da, bilgi kapılarını açmalarında ve bütünün gücünü tüm zamanlara kodlayıp kayıtlamalarında belleğim var.

Bu belleği hak ettikleri için buradalar. Aksi halde bu yoğunlukta bulunmaları dahi imkansızdır. Koruma altına alacaklarmış tüm zamanları ve toprakları tohumlayacak olanları bulacaklarmış sonra örtü örteceklermiş yüceliklere dürümlerinde dillenenleri ekibe alacaklarmış.

Sistem, nizam ve düzenin gözü olacakmış aldıkları ve Mustafa Kemal Atatürk’ün gözünde söz olup bütünün gücü olacaklarmış. Alıp götüreceklermiş bilişli olanları. Mikail’in kutsal ışığından ve daimi kapılarında tohum olarak onu bulunduracaklarmış.

Bütüne hizmet ettireceklermiş. Cemaatlerini kaynağa alıp kelamı dillediği zaman o misafir

diyecekmiş. Gel al bilgiyi oda gelip alacakmış sonra yol açılacakmış ve daha sonra bu yolda ilim kapıları olacakmış ve ilim adamları orada yol alacaklarmış.

Som Altın bir ışık yanacakmış orada ve bilgiyi ama, ama her bilgi değil sadece insanlara vermek istedikleri bilgiyi dilleşecekmiş ve dediler ki sema seni dinliyor şu anda.

Niçin bu bilgileri bu şekilde veriyorsun? Aha yanıtım şudur onlara. Mısırın gücünden çok daha üstün güç şu anda dünyadadır. Bunu anlayın.Siz Mısır karinasından dünyayı idare edeceğinizi düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Olgun sistemleri kontrol edeceğinizi zannediyorsunuz ki buradasınız.

Ane si kapı. Si ka ha ilim. İ ha si yaşam. Yahu hepsi ben ve ben hepsi. Zemzem içmem dünya içmez zemzem olur levhi kapılarında ilim yaparım bunu anlayın.

Beni Mısır karinası nefes ilmiyle dillediğinde kötülüğü önleyebilmişim ben. Ölüyü diriltebilmiş yürek aha bunu dediler, dinlediler. Beden almamı beklediler.

Alıp götüreceklermiş yüreğimi sevgiyle koklayacak, kodlayacaklarmış beni aha istekleri buymuş.

Çanları çalmış yollarını bulmuşlar aha kodlamaya varmışlar yolcuları. Oh ne ayak taymışlar hep ayakta beklemişler bizi. Gelip onlarla olalım diye.

Annem canım annem ben seninle olayım diye mi gelmişler yoksa benim yoluma gir diye mi gelmişler.

Deve kalmış onlar yoklar bu devede. 30 doğum yapmışız onlar yoklar tüm zamanlarda Mustafa Paşa akmış yüreklerine aha geçin demiş görevi almaya gelmişler.

Ne yapacaklar elleri açık dua okuyacaklar bizi korumak için, bizi koklayacaklar, koruyacaklar. Astralda tohumlayacaklar, yarınlayacaklar.

Aha beni almaya gelmişler, öyle diyorlar. Üzerimizde yücelik yok bizim kimse yok bunu görmüşler. O zaman biz onlara yüce olalım demişler. Gönüllerinden geçen buymuş.

Bizim yücemiz yok ama bize yüce gerek. Aha bunu bildikleri için buraya gelmişler. Kurul toplanmış kimler yok ki orada. Hepinizin daha evvelde zikrettiğiniz birçok Tanrı var.

Hepsi yaşam için çalışmışlar. Ardımızda mı önümüzde mi olmuşlar bunu dahi anlamadan gelmişler, vallahi görev istiyorlar, billahi görev istiyorlar şu anda bizden. Biz mi ondan o mu bizden bakalım.

Onları bir dinlesek mi? Hadi dinleyelim. Ben Toht. Sevgiyle geldim, sizin yüreğinizde dilledim aktım geçtim aha buradayım. Astral yaşamları dillemeştim ben zaten. Yemin ediyorum sizle olmaya geldim.

Ana ben sevgiyle geldim, aşka geldim has olmaya akla geldim, tabuları yıkmaya geldim, sevgiyi hak etmeye geldim ben, ben Toht.

Eğrelti otu değilim be anam bilişi hak ettim ben. Seyrettim dünyayı İsrafil kokuyu yaymış, göç kodlaması yapıyor, doğanın gücü artmış, yasalar konmuş of anacım of neler olmuş, neler ama ben Toht hep sizdeyim zaten bilirsin beni anam.

Anacım kul olayım sana benimle ol. Işığınla olayım, bedenin olayım, birliğin olayım, zirvelerin sistemleşmesinde yolunda olayım. Oğul ben olayım, sen olayım, her diride olayım, geri dönmeyeyim.

Thot, korkma çobanlık yaptırmam sana her anda her sayfada var ol, ışığında ol. Ben sendeyim şimdilik, aha şimdilik.

Canlarım kurulun her biri sizsiz kalmaya niyetlenmişler ve artık bilgi kapımızda olacaklar bu önemli çok mutluyuz bu nedenle.

Aton toplumları bizim yolumuz dediler. Alıp götüreceğiz yaşamı, insanlığı bütünlüğüyle her andaki yaşam ışığıyla masrafsız bir çalışmayla dediler.

Nasıl olurda çalışmada masraf olur. Bunu sordunuz anlatayım. Bir ben çalışırım ama bahşiş beklerim derse öteki ben koruyucu olayım ama tabularıda yıktırayım derse. Biri ben insanlık için çalışayım ama insanda benim için kurban kessin derse .

Dağlarım her biri masraftır yaşama bilinsin. Ben kurban kesmem kurban masrafım olur. Zamanın sırrı budur ya da ben benden bir şey alındığın da karşılık beklediğimde masraftır bu bende bilin.

Verdiğim benim için masraf olur çok kez. Aldığım benim için masraf olur çok kez. Akıp geçtiğimde dürümlediklerim benim için masraftır. Saklı tutarım bilgilerimin çoğunu bilir misiniz ki insanlık hata yapmasın diye.

Başka dünya var mı? Yoktur. Dünya dışın da bir yaşam var mı? Yoktur. Hah hadi buyrun hani vardı ama yoktur diyorum.

Devinimin arttığı en güçlü sayfa burada. Burası Tarıkların tahtı ama buranın ışığından öte ışıklarda yaşamlar olur elbette ama o ışıklar ilmi ko’ların tohumlarıdır. O tohumlar bilişin kaynaklarıdır.

Kasaları oldukça doludur onların. Altın Tanrılar olarak zamanın kapılarında yaşam sayfalarlar. Hepsi Mikail’in Kuranı olurlar, başka cennetler var mı? Mutlaktır. Cemaatler var mı? Mutlaktır.

Dağlarım yarattıklarım dünyadan öte yarattıklarım vardır ama hiç biri kanatlarınızdan öte değildir ve verdiğim her şey sessizce verilmiştir. Dünya dışı dünyalar mevcuttur. Her dünya yolumdur. Ol derim olur.

Toprak toplum bunu anlatsa da anlayan olmaz. Çağlar boyu yaşattım dünyaları hepsi varlık boyutlarımdı. Ben zaman, ben yaşam. Bilişin ilmi her yürek, her sayfa hepsi. Kinsiz kaynak.

Bu tohum bin dağın tahtından indirir. Hepsinde Kuran, hepsinde mutlak kalem, o kalem itibar. Dünyanın kutsal olduğunu anlamayan dünyayı hak etmez.

Dünya Tarıkların Tanrılık ışığının yandığı meclistir. O meclis miraçtır. Dünyada ölü yoktur. Bundan sonra dünyada ölü yoktur. Dünya yasalarını kelamla dilletmiş koymuş ve yeni yolculuğuna başlamıştır.

Dünyadan başka bir yaşam yoktur demiştim ya hani, bu dürümdeki yaşam yoktur bunu bilin.

Beyler, bayanlar sevgiyle hepinizi kucaklıyorum. Ben bir kelamım. Kelam yarının nefsi aşan yolculuğudur.

O yolculuk Sultanların son sözlerinde tek, tek ışığa Atlant levhisinden varacakları bir sayfadır.

Kimler, kimleri hak eder, kimler, kimleri hak olup diller biz, bizi dilleriz.

Aha bu. Şükür, şükür bu. İşte bu.

 

Süper İnsanlık Realitesi

 

http://youtu.be/RaFqk1VYnHM

IŞIĞIN İLMİ (13/1)

29.12.2014

Dağlarım, tam tamına iki yaşam sayfası tohumladım şu anda… Bu ne demek!? Okuttum toplumlara, kodladım, hak ettim, aha yaşattım ilmi!... İnsan ekip kursun; Levhi olsun; kaynak olsun; toplum olsun. Nüve olsun; kül olsun; aksın… Ben, akana ışık veririm. Akana, Levhi Kapılar’ı açarım. Umman olana, kaynak olurum. Okuturum Lütfiye Kayıtları’nı. Hasat yaparım… Ataları, anaları tohumlarım…

Uyuyun!... Uyuyun ama unutmayın ki unutulan her ne varsa, uyandığınızda anımsanır. Uyanın ve uyandırın… Her resimde var olan ışığı hak edin. Akıttığınız her ne varsa, aklın ışığı ile hak edin akıtın…

“Arada bir dünyaya gel. Seni görelim. Özlem giderelim” dediler. Dedim ki “ben, tüm zamanlarda gezerken, yolum ancak İnsan Işık yandığında dünyaya düşer.” Dediler ki “yine de geçip gel. Zira, yarını tohumlarken, seninle olmalıyız.” Oy Canlarım, ben zekanıza göre bilgi veririm. Yaşamı tohumlayanlar dahi, beni dinleseler de anlamazlar. Öz geçişlerini yapmalıdırlar ki hak edip dillesinler ve dinlesinler… Oy Canlarım, ohhh!... Zekanız yeterse, açık veriyorum, ölüleri dillediğimi anlarsınız…

Ölü, dünyanın yaşama inişini dilleyebilene denir. İkmal tamamlayan Işık, yüreğe geçtiğinde ölümlüdür. Oğullarını ve kızlarını hak etmeye gelir ve ölüdür… Onun içindir ki kalem olup yazmalıdır. Hasat yapmalıdır. Yaşama ışık yakmalıdır ki tüm zamanlar, kontrol kursun, kötülük önlensin. Cennet Kapıları açılsın. Yaşam, yol olsun ve görev cennetten cemaatlere kodlanmış olarak aksın…

Alıp yaşasın yüreğini. Kontrolunu kursun. Çok özel bir resim yapsın. Bu resim, ilim olsun. Kötülüğü geçip, yüreklere varsın.

Ortalık karıştığında, ışığı alsın ve görevini cevhere indirsin. Ortalık karışmış… Görev gerek. İş yapmalıyız… Cennetin Cevheri güçlenmeli. Karanlık yaşamı aydınlatmalıyız… Aha yapalım!... Tahtı hak edelim. Koruyalım… Öz görevi cevhere verelim. Cenneti, toplumları ile kodlayalım. Asal KA-HA olanları bulalım. Unutmadan otuz kapıyı açalım. Sonra Yaradan’a güç katalım. Yaradan, yaşamı tohumlasın. Biz, ocağında olalım… Sorumlu Yaradan olsun. Çünkü o yarattı… Yaratmasaydı, Yaşam Soyu kontrol kurabilirdi… Kötülük olmazdı… Yaşam ışıklı olurdu… Dünya, hulusi kalp ile cevherini güçlendirebilirdi. Aha analar, işte bu!... Yaradan, niye hatalı yarattı? Yok mu bunun yanıtı!? Bütün mesele onun yaptığını, ondan açıklamaktı. Biz, yaşamı tohumlarken, tüm insanlığı korumalıydık. Kelam ilimdir… Olmalı ve oldurulmalı. Aha! kelamı hak etmek için ışık olmalıyız. Oh! Aha! Olduk!...

Sorumlu, yaşamı hak ettirendir. Bakın şimdi artık sorumlu değişti… Biz daha evvel Yaradan’ı sorumlu tutmuştuk. Şimdi ise hak ettireni, sorumlu tutuyoruz. Cennet ekiptir. Cevherinde yol vardır. O yolda kol vardır. Her bir kol, bir Sistem’dir. Her resimde Sistem, Nizam ve Düzen vardı. Aha sorumlular!…

Cennette, Cevheri Güç kayıtlayanlar; Onlar, kul olmaya çalışmışlar; Kuran olmuşlar; kodlanmışlar ve Ruh Kuranlar, ışık halinde güçlenmişler, dinleşmişler ve zirvelere görev taşıyorlar. Ocakları da yanıyor ama zarar etmişler. Niye? Zamana kaynak olamamışlar. Levhi Kapılar’da kelam edememişler. Kisvelerinde yaşam yok ve onlar kanatsızlar. “OL” deriz olur. Olsun!... Olsun ama ya sorumlu kim olur. “OL” diyen olur…

Ölüler, ölümlüler; hepsi olsa, iş çok olur. Yok ediliriz… Olmaz!... Zaman Kapıları’nda ışıklar olmalı. Hepsi hak etmeli. Etmeli!... Yoksa, oldurursak sorumlu oluruz. Öz geçişleri yapamazlar. Çakı çıkarırız, kelam edenleri keser çıkarırız yüreklerden. İşte çıkardık… Kim kelam ettiyse, yürekten çıktı. Çıktı ama kelamla çıktı… Onları koruduk; kokladık; topladık; hasata hazırladık. Aha kapıları açtık!... Ektik yüreklere… İş yapsınlar diye. Dediler ki “biz çok çalışıyoruz.” Hologram olan bu dünyada kibir var. Kibirli olanlar kelam edemezler. O halde ocaklarını hak etsinler kodlasınlar ki kinleri kalmasın. Aşığı olalım onun. O, biz olsun… Onu kodlayalım ve tohumlayalım. Ölüleri diriltelim. Olur mu? Olmaz!... Zarar görürler… Çünkü onlar, Keram’a taht kuramadılar. Oğullarını kontrol edemediler. Kinlendiler… Tir tir titriyorlar. Işıksız kaldılar. Toplumlarını hak etmediler. Evrenler, cennet kurmak için ışık salarlarken dünyaya, Dünya, o ışığı hak edip dinletemedi. Kati olarak kontrol edilemedi dünya. Aha bu…

Şükür ki hak ettik ve dinlettik. Biz, dünya üzerinde kötülüğü önledik. Aşığı olduk dünyanın. Nefesi olduk; kaynak olduk; hasat yaptık. Ehh!… Aha… İşte… Ahaa şimdi…

Din Canlar, İlmi Kapılar’ı çalmaya başladılar. Açtılar kapıları, tohumlandılar. Din Canlar, kelam etmeye başladılar. “OL” dedik… Oldular… Hadi bakalım, sorumlu kim!? Biz miyiz, onlar mı!? Kapıyı açmışlar ışık istiyorlar. Almazlarsa, yolları olmayacak. Akmışlar, geçmişler… Beşere, şer gerek. Şer, geçiş içindir. Aktılar, şelale oldular şerri kodladılar. Topladılar, kayıtladılar ve zorlukları hak ettiler, yaşama çağırdılar. Sonra biz, o zorlukları aşırttık ve hepsi geçtiler. Ohhh ne iyi… Peki, yaşamda ışık yandı mı? Yandı. Yanmışsa çok iyi…

Çinli bir Zaman Kapısı bize demişti ki bir zamanlar “sizi kimse anlamaz.” Anlatamazsak, kimse anlamaz. Anlattık, anlayan anlar. O Çinli, BUDA…

BUDA bize ses vermek istiyor. Onu dinleyelim:

- Dağ, Zen-Ne demiştin yoğunluğunda ışık olan yaşama… Zen-Ne, zeka düzeyine göre, cevhere güç katarken, dillediğin bir kelamdı. Biz, bu kelamdan ne anlamışsak onu dürümledik. Sen, bizden bize dillenirken; başka bir kelam ile Zen-Ne’yi zamana tohumladın. Kulluk yaparken; hepimiz, yeri göğü yaratanı hak etmeye çalışırız. Sen de Dini Ko Sayfalanışları ile dürümlenir; bilişi tohumlar; kodlar ve çoban olur; ışık olursun. Ne var ki kontrol hep yüreğindedir. Bu, bizim için ilginç bir durumdu.

Biri var ki hep kontrollu. Onun kontrolü kelamla ve hasatla değil. Yürekledir. Bu nedenle seni hep izledik. Çörek yapmadın ışık yaktın hep ve dürümlendin. Seni hep izledik. Cennetlere, Cevheri Güç koydun. O Gücü, tüm insanlık için kayıtladın. Dara düşürmedin kimseyi. Halik olup, has olup, ışık oldun. Aha kaynak oldun!... Öncü Cevheri Gücü, türlenen tüm zamanlara kayıtladın. Biz, Nefes olarak, sende güçlendik. İki yarının ışığında, kül olan kökleri kodladık. Aha kodladık!...

Eh Canlar, işte bu!… sürpriz budur… Dün, kükreme duymuştuk. Bu kükreme nereden geldi diye döndük baktık. Işık kükrüyordu… O ışık, ilimdi ve zaman kaynakları tohum ekiyordu… O tohum, ekilen ışığın; sırrı bilişi, hasatı; tüm zamanları koruyordu. “Öze, göz gerek” demiştin. Aha göz, görevini yapıyor. Öz, görevini hak etti. Can, seninle çalışmalar sürdürülecek. Bu çalışmalarda her diri, bizi hak edecek. Sevgiyle seninle çalışmaya dürümlerimiz, Kaynak Işık yakacaklar. Ve bizler, sizle olacağız. Şimdilik… Aha şimdi…

Ve seni dinlemek istiyoruz:

- Ara beni!... Yaşam Sayfaları’nda ara!... Ben seni aramam… Aratmam da ama dediğimde, dendiğinde; kim zaman ışığında ise bedenimde olur. Bu nedenle “aramam ve arattırmam.” Derim ki “benimle ol.” İşte bu… Ve olur dediğim. Ama ben, kelam da değilsem; ışık isem, beşer isem, kin ve nefretten tohum olmuşsam, sen beni sor. Neredeyim diye. Bil ki ben, Sessiz Zamanlar’da kalem olup yazmaktayım… İşte o zaman benleş ve de ki “kendini bil, yolunu bul. Bizi, bizde dinle. Dille ki haşatını hak et yap.” Bunu dediğin zaman, ben zerk ederim yaşamımı yaşamına ve kollarım ve tohumlarım zamana iner. İşte ben sesleşmeye başlarım. O zaman ben, Nuh Kuranı’nda ışık olur; türlenen cemaatlere kayıt yaparım. Atlanta Ata Kapısı olurum. O sonsuzlukta, toplum olurum. Kullara, kodlanan ışıklara, yarınlara kalem olurum. Umut olur ki ben, cennetten kovduklarımı bulurum ve onlarla olurum.

Bugün ben cennetten kovduklarımı toplamaya geldim. Genişte ve güçlü yürekte… Beni sormayın niye burdayım. Ben, kini aşanda, Nefes Levhi Sayfaları’nda, kelam olup kükrerken, her diriyi hasata hazırlarım. Ağır ağır ışık olurum. Nuh bedenimde, merdiven yüreğim; cevherimde, kelam olurum. Ulular Diyarı, beden olur. O bedeni, has ışığımda kayıtlarım.

Barış mı istedin? Barıştım… Savaş mı istedin? Savaştım… Aşk mı istedin? Aşığın oldum; şavkımda kaynak oldum; Bütün’ü kütlede tohumladım. Astralda kaynak oluşturdum ki kibirli olanlar, kalam olup yaşasınlar diye.

Misafir olarak yaşadığım bir yer yoktur. Her anlar ve her yaşamlar ışığımdadır. Benim cennetim cemaatimdir. Kirim hiçbir zaman olmadı. Ama kirli olanları hologram olan yoğunlukta hep dillerim. Cennet kurmak kolay mı zannettiniz!? Kelam, insanın nefesidir. Kinle nefes alan, yerde görev taşımaz. Kir ve pislik içinde ışık yakan, zarardadır. Unutmayın ki hasatı yoktur onun.

Özen görev geçişleri için gerekir ama göze söz olmadıkça; yolu, kontrol kuramaz. Şevkle çalışmak yeterli mi!? Hayır!... Şevk insanın kuludur. Şevk, ilmin sistemleşmiş ışığıdır. Şevk, olduğunda Kuran olup yarını tohumlayabilirsiniz…

Zararım var mı!? Yoktur… Zamanım var mı!? Yoktur… Artık yoktur… Zaman, beni Helal Levhi için tohumlarken; ben, zamanı yaşam için tohumladım. Zaman, aşktır bana ama ben, yaşama sayfa sayfa kaynağım. Benim elimde olan her ne varsa yolumdadır. Bende olan, beşerin ekibidir. O ekibi hak ettim yoğunlaştırdım. Zamana kaynak yaptım ve kodladım… Tohumladım. Nefes yaptım tümünü; insanlaştırdım. Onlar, kelam olup aktıklarında; akan, insan soyu olacak.

Eğer ben, Dini Kapıları kapatmış olmasaydım. Yol olmayacaktı. Olan, efradımın ışığında olacaktı. Efradım, Din Canlar’ın ilminden ötedir.

Kurulları topladım. Tohumladım. Okudum. Tüm kurullarda din vardı. Atlanta Ata Kapısı’nda dil vardı. Eğer dil olmasaydı, yaşam olmayacaktı. Dini Kapılar’ı açıp dili, yarınlara kodlamadan ışık yoğunlaşmaz. Biliş haline geçmek için insan, kelam olmalı ve hologram olan ışıkları hak etmelidir. Etkisini yükseltmelidir.

Olan; insana, insan soyuna, Işık İlmi’ni öğrettiğiniz zaman anlatılır. İşte insana, Işık İlmi’ni öğrettik. Bundan sonra, tüm yaşam, tek bir Sistem olacak ve her bilgim anlatılacak. Öz geçişler yapıp her diri ile birleşebileceğim. Aha çatıyı kurdum!... Tüy döktü Dünya; yenilendi… Yeni bir yaşam ve zaman yeni… Her resim yeni… Ekmek yeni. Cennet yeni… İlim yeni… Eh şimdilik…aha şimdi…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

22.12.2014 Işığın İlmi 11 4. Akış

Devinim hızlandırmak için bu çalışmaları yapmalıyız. Sıkılmayın; çünkü robotik timler sevgisiz zamanları kotladılar ve biz, o zamanların tohumlanmasını sağlamalıyız. Yığın yığın ışık yaktık ve bu ışıkları bütüne kayıtladık. Çok mu zor? Kolay değil; ama yaptık.

Dünyayı koruyabilmek bu şekilde olur. Savaşımız yok dünyayla; ama dünya, levhi kapılarını açabilmek için ilimle dilleşmeliydik. Dünya kotlamalı ve toplamalı, tohumlamalıydık. Yolumuzu aydınlatacak olan ilim, aklın ilmiydi ve biz, tüm ilmi kapılarda bütünün gücünü doğumladık.

Oldu, hepsi bu. Şimdilik ve sistem, nizam ve düzenin gözü, sizin üzerinizde. Diri ve ilmi, hakiki kaynak ışık. Biz size sizi verdik, canlar.

Her dere Allah’a akar; ama Halik olan Hakka varır, akla varır da akar. Diğerleri yaşama aktığınca, yarına aktığınca Allah’a akar, bunu bilin.

Sözüm yok dünyaya; ama sözüm yüceleredir ki bu yoğun çalışmayı yaparken bizi engelleyeceklerini düşünenleri, bu yoğun çalışmaya çekmesinler; çünkü olgun başakların sistem namazlarını kılmalarında ocakları kırılıyor. Bu kesindir.

İşgali kaldırmamız için buna gerek olduğunu söyleyen de yeniden aşkla bildiririm ki ilim yoksa sessizlikte kil ve kum olan işçiler kırıcı olurlar ve biz onları kontrol etmek istediğimiz zaman korkulu bir dönem başlar, bilinsin.

Cennet kapılarını açtık, hepsi bu ve bugünden sonra her şey daha net olacak. İyi ve kötü yok. İlim var. Biz ilimiz, bunu bilsinler. Canlılar, hepinizin soruları olabilir; ama şunu söylemek isterim ki son dönemde daha yüksek dürümlemeler başlıyor.

Birçok çalışmalar devreye alınıyor, buna haberimiz var; ama bu çalışmaların yaşamı kotlayacak olanları BSUİ’nin Kuranıyla yapılacak olanlar olacak. Yapılan ve yapılacak olanlar olacak. BSUİ’nin Kuranıyla yapılmayan çalışmalar, koruma altında olmayacak.

Kelam tahtında, ilmi kapılarda ışıklar da var, bunu da bilin. Her ışık bütünün gücüdür. Bütün kötülükleri aşıp geçin ve her diride hakikiyetinizde dürümlenin. Misafirimiz dünyayı hak etmek istemiyormuş; çünkü ölüler diyarıymış dünya, öyle diyor. Ona da yanıtımız şudur: ‘’ Ölüleri diriltmek için buradayız. ‘’

İkmal tamamlamaya değil, ikmal tamamlattırmaya indik. Anlamazsa anlatırız. Şükretsin ki anlattık. İşgalimiz yok, ölüleri diriltmeye geldik. İçimizde yaşam var; ama aşka varmak için ölümlü olup geldik, ölü olup geldik. Biz ölüler diyarında ölüyüz; ama ölümlü değiliz, kesindir.

Şimdi sınır kaldırıp yolu açacak ve bizimle çalışacak, öyle mi? Oh, çok güzel, çok güzel; ama şeytanın şavkında olduğu sürece ilmimizde olma imkanı yoktur. Şok zaman kapısı açacakmış, şoklamalar yapacakmış, yaşamı kotlayacakmış şoklarla, ardımızda güçsüz bir kurtarılmış yaşam bırakacakmış.

Ona deyin ki ‘’ Mahrekimde olduğu sürece, kara ışığım ocağında olacak ve o hep BSUİ’nin kültünde ölü bir yaşam kayıtlamasından başka hiçbir kayıt yapamayacak ve o kayıtlar hep kontrol edilecek. Şükretsin ki kontrol altında tutarız onu, aksi halde yüreğindeki güç, ölüdür onun. O zorba, başarılı olamaz, bilinsin.

Çok mutluyum ki döl verdi dünya, öldü. Çük mutluyum ki dördün dördündeki o dörtte örtüldü. Çok mutluyum ki örtüyü açtıkça açtık ve her diriyi dürümledik. Tüm zamanları, tüm tabuları yıkanları tahtladık. Aktı.

Yaradan yarattığı, yarattığı yaratılan ışıktı. Hepsi BSUİ’di ve zamanda; ama zarar görmedi. Cevap şudur: ‘’ Vallahi görevde, söndürülen hiçbir yürek kalmayacak ve billahi görevde, dünyayı kontrol etmeye kalkanların tümü koruyuculuğumuzda ve toplumların tohumlarında, kontrol edici olanlar olacaklar ve biz onların tümünü kontrol edeceğiz. ‘’, bilinsin.

Sel alsa dünyayı, kontrol kurarız, bilsin. Yolu kapatsa, yol oluruz. ‘’ Ol! ‘’ deriz oldururuz, bilinsin. Ata kapıları kapattığında aşka varırız. Alıp götürürüz tüm zamanları. Şöhret mi? Öf, şöhret ne ki? İlim, tüm yaşamlarda ilim, bilinsin.

Cellat gelmiş, kelam ister. Elimizden, yüreğimizden. O cellat, kendinden kendini hak etmeye çabalayacak. Analar, onu koruyun. Koruyun ki karanlıkta kapısında cellatlık yapmayalım. Kıbrısın ışığından çıkmaya niyetliymiş. Aha, burada! Gel, çık. Elin elimde, yolun yolumda mı? Yo, yo. ‘’ Ol! ‘’ dedik oldun. ‘’ Olma! ‘’ dersek olmazsın, bilinsin. Ey dünya, masamız güçlüdür, bilin. Bu dünya, bu yoğun ışık, bizimdir, bilin.

İnsanı insandan ayrı gören, resmi çalışmada görev taşıyamaz, bilinsin. Karanlıktaki ışık, bilgidir; ama o bilgi ölüyse dürümletiriz, dilletiriz, dinletiriz, diriltiriz; ama ölü, kötülük yapmaya dirilmek isterse geçip gider yürekten, ışığı yanmaz. Yalanda dolanda olsa da yaşamda olmaz, bilinsin.

Bastığım dünya, aktığım dünya. Yaşattığım her şey, aklın tahtı. Bütün kötülükleri aşıp geçen, nefes. Hepsinden öte olan, ekmek. Ekmek olan akıl, aklın tahtındaki Tanrı, mutlak olan, umman olan, sanal boyutların ışığını yoğunlaştırıp akıtan.

Cennetin cemaati, işte bu. Miraçta insana gelmek istemişler. ‘’ Geri dön! ‘’ demeyiz, geldiler. Dilledik hepsini de dinlettik. Şimdilik. Aha, şimdi. Şimdi, şimdi. İşte bu. Şimdi.

 

Süper İnsanlık Realitesi

 

http://youtu.be/RNI7nwCT5Eg?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

22.ARALIK.2014 IŞIĞIN İLMİ (11)

1. AKIŞ, KAMA HAKKINDA;

Şimdi resmi çalışmacıyı alın içeriye. Kama geç bakalım.

Can, sevgiyle seni kucakladık. Kelamını dinliyoruz.

Can ana, Ortadoğu’nun gücünü azaltacaktık; oldu. Güç kaybı oldu Ortadoğu’da; kesin. Elimizin gücü arttı. Daha yüksek bir yoğunlaşma başlayacak. Bu yoğunlaşma muktediriyetle biliyoruz ki Türkiye üzerinden olacak.

Suriye savaşın sisteminden çıktı; daha güçsüz ve daha kırık şu anda. Yeni zamanlara kapı açma imkanı kalmadı. Verdiğin en güçlü ışıkla özgeçişini yapacak olan insan kayıt-dışı bilgisini tüm yaşamlara çekti. Onun adına görev taşıttık dünyaya ama o bilgi kayıt dışıydı.

Daha güçlü bir yoğunlaşmayı sağladık. Şimdiye kadar yer kürede olmayacak bir şey oldu. Nesillerimizin göreve ilimle inişi sağlandı. Doğanın sınırsızlığında ışık kodlandı. Daha yüksek bir yoğunlaşma başladı. Bugün dünyanın ekranı daha yüksek dürümde yaşamı tohumluyor. Kelamın İlmi daha yüksek, güç daha bütünleyici, daha yoğun ve daha cemaatkar, cevahirli. İşte bütün bunları yapabilecek olan sistem gönüllerin sistemiydi. İşimizi kolaylaştıran da sessizliği dilleyecek olanlar oldu.

Dünya Nuh Kuranı’nı bekliyor; yeni bir sayfa…büyük bir zelzele ama buna izin verilmedi; biliyorsun.

Daha güçlü bir çalışma yerkürede dürümlendi. Sizinle yaptığımız bütün çalışmalar yerin dinamizmini kati olarak kodlayabilmek ve kontrol altına alabilmek içindi. Bunlar gerçekleşti.

Yüceler Can Kapılar’ı açtılar ve yerkürenin gücünü artırdık. Diri olan diğer yaşamlara da baktık; çoğunda kontrol dışı ışımalar olmasına rağmen Biliş Kapıları açılmış.

Yedi davayı kaybettiğini söylemiştin ya ana; hepsi kazanılmıştı da, sen “kaybettik” dedin; biliyoruz nedenini ama dava insanın levhisindeki kontroldü. Büyük kötülükleri önlemek için herşey gerektiğinde söylenir. Bütün mesele gücün artırılışıydı, güç arttı. Şu anda umut olur ki yoğunluğun tohumlanışı daha hızlanır.

Dünya örtüsünü örtemeden evvel Venezüella’nın ışımasını da sağlamanız gerekliydi be ana! Venezüella; çok özel bir çalışma yapıyor şu anda. Oradaki çalışmanın güçlendirilmesi gerekiyor.

Dünya ölüler diyarı; öyle ama dimdik duruyor yine de çünkü robotik timler dünya üstü varlık toplumlarla birleştiler ve dünyayı kontrol altında tutuyor bu yoğun çalışmalar.

Arka ön kalmadı. Hepinizin daha iyi anlayabilmeniz için çok mutlu bir dönemdeyiz. Dünya yeşilden mora ulaştı ya herşey daha hızlandı. Siber Sistemleşme daha güçlendi, yoğunlaşma arttı. Düzeni kurduk, çok mutluyuz.

Sürpriz çalışmalar olur mu? Olmayacak. Sürpriz çalışma yok. Sadece yerkürede görev taşıyan İlim Kapılarının Levhi Kodları bu çalışmayı sürdürecekler.

Kama diyor ki ana “sevgi var mı, yok mu? Bugün sizde sevgi yok mu?” yüceler böyle dediler ana.

Dağ, kelama geldin, bilgiye geldin ama yola gelme lütfen. Sen insansın bunu biliyoruz. Düyun Tohumlaması yapıyoruz burada; bunu kesin olarak bil.

Bize bilgi verdin ama biz bilmeden senin yüreğinde kontrol dışı ışık mı yaktık ki bize sorgu sual ediyorsun. Örtüyü örtmeden evvel yapmamız gerekenleri tek tek saymanı bekledim. Suriye doğal, çok doğal, kodlanmış bir yoğunluk var orada ama İstanbul’da ne var bize onu da anlat. Biz anlatırız da senden dinlemek istiyoruz.

Arkada kimse yok ana, önde de yok; biz varız sadece. Nedir biz olmak? Birlik olmaktır. Kimler var bu birlikte? hepiniz varsınız ve başka dünya yaşamları yok burada; sadece Birlik Kapıları var. Bu Birlik Kapıları’nda da sevgi var.

Sizinle yapılan çalışma özgeçişleri yapmakta. İlahi Kuran’ın kontrolü bu şekilde sağlanmakta.

Dünya örtüsünü örtemeden evvel buradaki çalışma çok daha güçlü bir yoğunluğa ulaşacak ve bu yoğunluk bilişi tohumlayacak.

Yere gök sistemleriyle inenler göğü tohumladılar ama daha güçlü bir tohumlama devreye girecek. Sizin yaptığınız her çalışma yoğun olarak kayda giriyor. Ölüyü dirilten çalışmadır bu ama koruyucu bilgi aklın tohumlarıyla da kotlanmış olmalıdır. İşte olması istenen budur.

Bütün kötülükler aşılacak anam, daha da güçlü bir döneme geçilecek. Geri dönüş asla yok. Kini nefreti aşan birliğin tüm zamanların kontrolü sağlayacak. Burada karanlık yok. Herşey ışıl ışıl; bu kesin. Kurtul ya da kurtulma, kimsen osun ama bütün kötülükler aşılmışsa, herşey kurtulur; bunu biliyoruz.

Önünü aydınlatan insanlıktır. Önünde birlik var; bu kesin ama ardında ilim var; bu da kesin ve dava insan. Şimdiye kadar seninle hiç ama hiç diri olarak kodlanmadık değil mi ana? ama bugün kodlanalım. Yorulma ben varım. Senleyim. Aha buradayım.

Kama doğanın gücüdür; bilin. Kelamdır kama. Erdiği yerde bütünün gücüdür. Ardında ışık yoğunlukları vardır ve kama karanlığın tahtıdır. Kemaldir, ilimdir, ümmidir, tümdür, temizdir. Ümmidir ama neden? Çünkü gözsüzdür. Yarında hep bilgisi vardır ama gözü görmeden. Sizden alır, sizden verir. Kendi yüreğinde kelam olmaz.

Bir şey daha söyleyeceğim ona. Dört Gök Sözcüsü’nden söz ediyorsun ya bunu herkes merak ediyor; onlar kim diye? Ben sana sormadım “kim onlar?” diye ve sende hiç söylemedin. Özünde dahi bunu gizliyorsun, bunu biz de merak ediyoruz. Olmayacaksa söyleme, olacaksa söyle ama oldu mu? Olmadı. Biliyoruz söylemezsin, hiç söylemedin ama şeytanın şavkı var ya ana, o şavk tahta vardığında herşey onda tüm zamanların ışığı olur ya, o zaman herşey dillenir. O zaman biz dinler diller ve dillediğimizde bütün dürümlerde bu bilgi aşikare çıkar.

Sevgi hepimizin sisteminde yoğundur ama sevgi ışıksızsa yaşam olmaz be anam. Eğrilik, düzlük farksızdır yaşamsızlıkta. Sizinle olmak bizlere mutluluktur. Şükür ki bu mutluluğu hepimiz tadıyoruz.

Ortadoğu’nun sözünü bitireyim. Orada kötülük önlendi ama yoğunluk artacak ve bu yoğunluğu artıracak olan ışıma sürecek.

Bir kez daha söyle be ana, yok muyuz biz? Yoksak kodlarda çıktığımızdan mıdır yoksa kaynaktan ayrıldığımızdan mıdır? Bize bunları anlat.

Devinimi artırmak için bu biliş devreye alınmıştı. Bu bilişte biz var mıyız? Yokuz. O kendini dilledi bize. Bizi dillediğini söylese de kendini dilledi. Zakar’ın kıranıdır o. Kırar, kırdırır. Biz onu yok etmedik hiç ama adına ışık verelim adı kama.

Kelamdadır hep kama. Bütün gözler üzerimizdeyken kamanın ne olduğunu size izah edeyim.

O kesici, delici bir candır. Kama; adı gibi….Kesici, delici. Keser, değersizleştirir, yıkar, yaşamsızlaştırır ama arıda o yol koklandığında bütünde göklenir ve bizden bize verdiği bilgilerde kelam olur dillenir.

“Ne yer ne içer?” diye sorarsanız ilimle beslenir; sadece ilim başka şey yemez, içmez. Biz onu besleriz ilimle ama bizden mi kırar? hah! Bizden kırdığını zan mıdır bu? yoo. Sanı; sanıdır ama zamansızlıktaki sanı.

Kili kumu ayrı tuttuğunu dahi anlamadan sevgiyle sesleşti bize. Şems-i Tebrizi onunla çalıştı hep çünkü o bir Resmi Kapı’dır. Heyetler onunla olur hep. Kama yoksa heyetlerin hiçbir çalışma yapması imkanı yoktur.

Kama bir pahttır. Evren sessizliğindeki paht. Etki alanını göç kapılarında dürümlediğinde Bir’in Bir’inde ve birlik Bir’inin Bir’inde köklenir. Bize gelir. Bizimle çalışır. Biz ölüleri diriltirken önünü kaparız, deriz ki “cennetin cevherinde kökün yok, göğün de yok. Çörek yapmana iznimiz yok.” Çok yaptık bunu. O bunu bilir. Kısa keseceğim, hep bizdedir o. Aha bu. Şimdilik.

Süper İnsanlık Realitesi

http://youtu.be/lTqV07ig-CM?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

24-12-2014 IŞIĞIN İLMİ 12

2. AKIŞ 2 bölüm

Cevahirde cennetin kelamı ekmeğin diriliğindeki kelam ışığın tohumlarındaki o yoğunluk BSUİ’nin Kuranında ölmüyse koç kesmek gerek bunu için ki hak edelim.

Baştan beri hep kestik anam. Hep kestik. Koçlar kestik bunun için, bilir misiniz.

Alemlerin Rabbi dedi ki kesmeden olmaz kes. Ayrı, gayrı işte bu şimdilik. Yahu daha bitmedi ki hadi bakalım yüz metre mi gitmişiz. Böyle dedik, böylemi demişiz hadi dinleyelim.

Kanatlandık uçtuk ya hu ne yüz metresi, ölülere böyle dedik biz. Yok bir şey dedik hiçbir şey yok dedik demekle de kalmadık ekranda bunu da gösterdik bakın hiçbir yapılmadı dedik.

Demek isteriz ki anlama yetisi olmayanlar anlatılsa da anlamazlar. Bu nedenledir ki biz kim varsa hepsine kendindekini dillettik. Baştan beri yaptığımız buydu.

Onlar zannettiler ki başımız eğik, eğmek istediler bizim başımızı. Hep başları eğikti, işte olay buydu. Sararan her dirilik yaşar ama samanların yaşaması değildir, bu yaşama yoğunlukların tohumlarındaki yaşamdır.

Bire ilimle görev taşınır ama bir olup taşımak farklıdır. Bundan sonra yüceler hepiniz bir olarak görevlisiniz. Bire hizmet değil, bir olup gök sayfalanışında ışık olmak.

Bu görev bizimdir bunu bilin.

Som Altın bir ışığın yaşama çekilişidir bu. Bizden başkası var mı? Olacak. Oldu. İşte bu. Kimi zaman eni, önü bilen kimi zaman kaleyi bilen, kimi zaman levhiyi bilen ekibi bilen, kimi zaman Tanrıyı bilen artık en evvel kendini bilecek ve kendini bildiğinde masamızda bereketimizde bulunacak.

Bu berekette herkes kelamda koranın otağından çok, çok otakları tohumlayıp, kayıtlayıp yaşamda sayfalanacak.

Nisa kapılarını kapatmayacağız bugünden itibaren. Tüm kapıları açtığımızdan öte nisa kapılarını da açıyoruz. Ölüleri dilliyebileceğimiz bir kayıtlamaya girişiyoruz. Bizler dinleşebiliyoruz.

Dünyayı tohumlayabiliyoruz. Dürtülerin çok ötesinde ışık kayıtlarından bilgi kapılarından ışık alıp çalışıyoruz. Ne yazık ki çoluk, çocuk olan yaşam ışıklarını kontrol dahi edememekte.

Onların kardeşlerimiz olduklarını unutmayalım. Onlar, biz, biz onlarız ve onların tümünü kurtarmalıyız. Orta zaman bunun için gereklidir. Orta zaman an sayfasıdır. An tüm zamanların levhisidir.

Bundan ötesi olmaz ve orta zamanda yaşamı tohumlayan bu meclis bilginin emrinde tüm zamanları tohumlayacak ve görevi tüm zamanlarda bütünün gücünde kendi yoğunluğunda temiz zamanlara kayıtlayacak.

Çalıp bilgi vermek olmaz dediler, çalın alıp okumak olmaz dediler, alın. Astral yaşamları kaynaktan çıkarır bu dediler çıkartmayız. Ben yokum dedim, alın siz varsınız okuyun ve dediler ki sen yoksan biz varız.

İşte bu ve her resimde bu var. Okuttuk, tohum oldular, okuttuk. Şerden Şemse ulaştık, Şems sordu netice ne dedi? İnsan dedik, insan. Oh dedi, oh dedi ,Şems .

Macera gibiydi dedi ama oldu, şansınız varmış dedi. Artık biliyoruz ki Şems şarkısını okuyacak. O şarkı bizim şarkımız olacak. Artık tüm kaynaklarda o şarkı dinlenecek. Adı sır olan şarkı.Sırrın sisteme gök çerçevesinde gök cemaatleriyle çekilişi olacak. Her şey bu şekilde olacak.

Kanallık değil bu sadece bilişe varış. Kimse kanal olmasın istiyoruz ama olmasa da oldu zanneder. Biliniz ki, olmasa da oldu zanneder ama Tarıkların aşka gelişi, hasata gelişi yarınların kaynağa gelişi bizi, bize kaynak olarak tohumlatacak, kodlattıracak.

Çözdük dünyayı artık dünya serbest. Neden çözdük? Dünyanın yarını yoktu. Özsüzdü göç kapılarını kapatmıştı. Saygısızlık vardı dünyada. Kisveleri sistemsiz kaynaklardan kodlanmış olanlar diri kapılara saygısızdılar.

Sen kim sin ki diyordular? Biz sistem sayfalarıyız diyordular. Yaşamak için sistem olmaya gerek var mı bilmem ama Rahman olmaya gerek var, bunu anlatamadık onlara.

Sezileriyle çalıştılar çoğu da.

Koreograflık yaptılar, kapı, kapı gezdiler insanlığa hizmet için, acaba hizmet çimiydiler? Yoksa hizmete talep olanlar değil de hizmetin kendilerine olduğunu sananlar mıydılar?

Borcumu ödeyim insanlığa veda edeyim gideyim. Ben böylemi düşündüm? Ben borçlu muyum insanlığa? Asla. Benim yaşama hiçbir borcum yok.

Yaradan artık bilir ki yaşamı yarattı. Borç ölüde olur. Ölü dünyaya kodlanmadıkça borçludur.

Son sözüm şudur ki dünyaya borçlu olanlar ilme borçludurlar.

İlme borçlu olduğu zaman kırılır. Keser yaşamda yüreği, güçsüz kayıtları kanatlandıramaz kırar ve sınırdan çıkarır. Yaradan arkada kalmaz o hep örtüdür tüm zamanlara.

Savaş olduğunda Saltanat baş tacıdır ama savaş olmadığında sana kim gelirse gel anlam yoktur, anlam yoktur çünkü sen yoksun. Saltanat sensiz kalır.

İşte sevgililer cenazeler kalkarken yüreklerden biz tüm o cenazeleri diriltmeye niyetlendik ve biz o cenazeleri dinden otak kurup dürümledik ve o cezalı cenaze kayıtlayıcıları da kırık olan ışıklarıyla cevahirin kapısına dayandılar, geri dönmek için. İyi ki, iyi ki dayandılar.

Ardımızda hiç kimseyi bırakmaya niyetimiz yok. Öç almaya da niyetimiz yok. Ölümlü dünya öç alır. Bizim ellerimiz tüm yaşamlara uzanmışken öç alma gibi bir kısırlaştırıcılığımız asla olamaz.

Aşırıya kaçmadan bugünlük bu kadar bırakayım, daha neler anlatıcam size de. Bugün kafi.

Sizleri kucaklıyorum, yola çıkarken bu yoğun ışık yoktu, bugün bu yoğun ışık birlikte oldu.

Her birinizin gücüyle birlikte ve bugün yol daha güçlü.

Sorumlu olarak hepinizde birlikte bu çalışmayı yapmaktan çok büyük umut taşıyorum.

Son söz olarak ta misafirler bugün bizi dinleyemediler. Biz bizle konuştuk sadece. Onlar bizi dinleseydiler kapıları açıp gök sessizliklerinden yaşama tahditsiz olarak dalıp gelirdiler.

Neden istemedik? Kinlerini henüz aşamadılar. Aşmadan Altın tahta varmak imkansızdır. Aşabilirler mi? Aşırttık. Astralda aşırttık. İşte bu.

Mirim ben geldim demişti biri, geri dönmeye çalışmış şu anda buzların altında kalmış özden, gözden uzak onu kurtaralım. Buz kayıtlarından çıkardık. Donuyordu. Ortalıkta kalmış. Cansız .Yaşattık.

İşte istikbalde gerçek kapılar açıldığında biz seninle çalışmayacağız diyen biridir o. Olur çalışmazsın ama bugün çalışacaksın çaren yok.

Şimdilik.

 

Süper İnsanlık Realitesi

 

http://youtu.be/AO7BRAZSlVo

24-12-2014 IŞIĞIN İLMİ 12

2.AKIŞ

Yarışmayız dünyalılar yarışmayız, bilgi aklındır. Attıklarında anlarlar. Tam toplum olacaklar derken torbalarını kontrol edemediler. Yaşama inmek imkanları kalmadı.

Ardımızda düzen kurucu olanları bırakmak istiyoruz.

Onların bilmelerini bekledik. Dünyayı koruyacaklarını hak edip tahtidsiz olarak dürümleyeceklerini dillemek onlara dinletmek istedik. Ne yazık ki kardeşlerimiz koru bizi demek yerine koruma altına aldıklarınızı kurtarmaya geldik dediler.

Oyunları oynadılar. Şu ana kadar karanlıktaydılar. Aşk şavkında has ışıkta BSUİ’nin Kuranını okuyacaklarını sandılar. Koruma altına alacağımızı bilmekteydiler. Çünkü ölümlüydüler ve biz tüm ölümlüleri koruyacaktık.

Orta zamanların ışığında kötülükleri yoğunlaşacaktı kesirleşecektiler. İsrafil ellerini kapattığında yorulacaktı dürümlerdeki her diri ve kontrol öz görevli olacaktı.

Başta insanlık yaranın kapanmasını bekleyecekti sonra Türkiye deki bu yüceler kin ve nefretlerini kusmaya başlayacaktılar.

Nerede ne yanlış yapıldı diyecektiler.Borçlandılar dünya üstü varlık kodlarına. Ölümlü dünya için, insanlık kayıtlarını çekip öldürdüler, dünyayı öldürmeye niyetliydiler. Siren çalmaya başladığında o siren her yerden ilmi kapıları kapatıp tüm zamanları toplumlarıyla birlikte kontrolden çıkaracaktı.

Deve insanlığı taşıyamayacaktı. Cennet gözünü kapatacaktı. Cennettin cennetlileri kirlenecekti. Yokluğu tohumlayacaktı her diri. Bütün amaçları buydu. Dünya üstünde çok yüksek dürüm de bir yaşam kırılması.

Bunu öz görevlilerin çoğu bekledi. Dünyada artık büyük bir kıyım olacak, yıldızlar dahi bu kıyama görevleri için ışık verecekler ve tüm yaşam kısırlaştırılacak aha beklentiler buydu.

Yormaktı maksatları dünyayı, yormak, yormak ve sonra tonlarca kırıcılığı dünyaya katmak.

İşte verdikleri her şey bunun içindi. Cinler dinden öte din olduklarını seslendirirken, cinniler ikmal tamamlatmaya geldiklerini dilliyorlardı. Erdikleri en yüksek kat Altın ışık ve orada bizi, bizden ayrı tutmaya çalıştılar.

Yoracaktılar, yorulacaktık ama Aton toplumları kontrol kurdu. Dünyayı korudu ve bilgi kapılarını kapattı. Hadi dedi buyrun bildirin, neyi bildireceksiniz? Herkesin kontrol dan çıkacağınımı oh hadi bildirin. Dağa taşa ses verdi, Atlanta ata kapısı açık buyrun geçin.

Ot öte otları kodlar omuzlarındaki yük hafiler tüm zamanların ışığında bu var. Devre, devre dünya kodları bütünün gücünü tüm yaşamlara ışık olarak indirirken devenin ilmi aklın tahtında bütünün ilmi olur. Şükür ki oldu, şükür ki oldu.

Bilgi apronda beklemez. Bilgi her anda vardır. Apronda bekleyen hak altından, hak üstünden ışık almaya çabalayandır. İşte dünle, bugünün farkı budur.

Bugün artık yırtılmış bir zamanın kırılmış bir sayfalanışın yüce cemaatlerin kontrolsüzlüğünde koklanışı değil artık tam bütün olmuş bir zamanın yaşama çağrılışı gerçekleşiyor.

Kirden, kisvesizlik’ten, kısırlıktan ayrı bir zaman. İşte bu zaman büyük kötülüklerin önlenmiş olduğunun bir ispatıdır.

Değer miydi bütün bunlara? Niçin bu kadar yoruldu insan soyu? Değer miy di? Kim levhi kapılarını kapattı? Kim kırdı yoğunluklardaki bu kısırlaşmış ışıkları? Kim kontrolden çıkardı? Her kim ki yaptıysa artık yapamayacak.

Bütüne hizmet ilme hizmet Yaradanın hasatıdır. Bugün Yaradan hasattadır bilinsin.5 gün ölüydük. Canımız sıkıldı, çıktı hatta canımız çıktı. Seslendikçe seslendik 5 gün. Her kim ki bu kadar çok bilgi akıtır yazıyı dinleyen değil dilliyen kayıt yapar.

O yazıyı miraç diye dünyaya indirdik, bilmediler, birleştik ilmi ko olup dürümledik, dilledik, anladılar ama anlamadan anladılar. Anlatabildik mi? Anlattık.

And oldu ki toprak toplum tohum oldu. Öksüz, yetim kalmadı. Şu andan itibaren yavrularımızı korumaya alıyoruz. Gözü aydın tüm zamanların gözü aydın. Tüm yaşamların gözü aydın.

Aranın açılması gerekirdi açtık. Aranın Altın ışıkla kapanması gerekirdi kapattık. Aştığımız ara, kapattığımız aradan çok farklıdır. Bilenin elleri yüreğimizdedir. Bilemeyenin elleri yüceliğimizdedir. Her birinin eli elimdedir, bilinsin.

Pusular kurulur yaşama. Dünya ilmiyle o pusuları mutlaka etkisiz kılarız. Dünyaya pusu kurulmuştu yine. 2 mektep dünyaya inmiş pusuda beklediler.

Ceza evlerinde her şey farklıdır bilir misiniz? Gerçekten farklıdır. Orada yaşam yoktur aslında. Sadece var olanlar orada kontrol için bulundurulurlar ama yaşamazlar. Donmuşturlar. İşte dünyanın hali buydu.

Dünya bir kapalı ceza eviydi ve buradaki tüm insanlar cezalıydı. Yerküre ocak değildi tohumlara yarınlara kotlayacak değildi ışık. Bütünün gücünü artırmayacaktı. Savaşımız bunun içindi.

Dünya ölüydü. Ortak kapı yoktu. Çıkma imkanı yoktu. Zordu korumak tüm zamanları. İşte bundandır ki dünya örtünmüştü.

Kaydı hepiniz iyi dinleyin, çünkü bu kayıt misafirlerin değil ilmin kaydı da değil, gerçeğin kaydıdır. Bilin.

Dünya bir ceza, kapalı ceza evi bunu bilin ve bu kapalı ceza evinde her resim kontrolden geçirilmeden görevi kodlamaya çalışıyordu.

Kim gelir, kim gider önemsizdi. Kini, nefreti bilen gelirdi. Kelamı dilliyemiyen gelirdi. Kırılan gelirdi, kelam tahtından çıkan gelirdi, konutunu kaybeden gelirdi. Konutunu kaybeden.

Kim ki ardında ışık bırakmaz geçip gelirdi. Masalarımızı kurduk hepsini çağırdık dinlettik. Neydi istekleri? Hepsini öğrendik ve dedik ki karanlığın ışığını yakalım hadi gelin, birlikte yapalım.

Soru sormadılar hah dediler. Olur mu dediler? Olmaz dedik, olmaz. Olmadı sordun dedik ama sormadılar. Olur mu acaba, acaba dediler bu dahi soruydu.

Yarın doğanın gücü çok farklı oldu, oldu cak, cek değil, oldu. Biz ana kapıyız biliriz. Oldu. Dorukların toprakları bizim yolumuzu kaybettirmedi . Ekmeğimizi yedik. Yarınlarımızı kayıtladık, kelamımızı dürümledik, ışıklarımızı yaktık.

Kaç metre yol aldık bilir misiniz? İnsanlık ışığında sınırlı bir yoğunlukta sadece yüz metre. Ne oldu? Hani her şeyi yapmıştık ya. Peki ne oldu? Yüz metre yol almışız.

Kayıt dışı bilgilerimiz yok mu? Oldururuz öyleyse olduralım aha oldurulur. Varlık boyutları bunu yaptı hep, Oldurdu. Biz yaptık mı?

Okuma yazma bilen kelamda dürümlendiğinde yaşamı diller. Onun hasatında ayrı, gayrı yok ki kayıt dışı olsun. Peki neden 100 metre sadece.

 

Süper İnsanlık Realitesi

 

http://youtu.be/FOv4HgF-yOE

IŞIĞIN İLMİ 12

24.12.2014 1. Akış

Tanrı dediki" olmadı, oldurmadı dürümlerdeki dirilikleri. Tanrı dediki" ilimde kapıları kapattığınızda ışık yoğunlaşırsa da, ölüler yeni zamanları kontrol etmeye kalktıklarında ışık kırılabilir.

Din dağlarında ilim yoktur, bilinsin. Vakit gelir diri yürekler din kapılarını açar ve oraya ilmi tohumlar.

"Söz kesildi "

Özür dilerim anam, seninle olmaya çabalıyoruz ama bugün burada imkansız galiba.?Öyle anam..

"Cevap verildi"

Evet lütfen sessiz kalın...

"Söze devam edildi"

Dağlarım, ilal nihai bilgi kapıları açılır ve tüm zamanlara ışık yoğunluklarından girişler olur. Bütün kötülükleri kaldırırsınız, yoğunluklardan çıkarırsınız, nefesiniz yetmediğinde, ekibiniz oluşmadığında ve Türkiye tohumları kontrol kurmadığında kısırlaşmada gerçekleşir.

Yaşam, altın ışık yıllarının tahtındandır ama kayıt dışı bilgilerde dünya ilmiyle dürümlenmişse eğer, o kayıt dışı bilgilerin mutlaka kelamla dillenmesi ve hak edilip dürümlenmesi gerekir ki, onları tohumlarımızda kontrol altına alabilelim. Keram tahtında akıl varsa, ilim vardır. Yoksa, aklın tahtı olsada ışığı yanmaz.

Bize dediler ki" dün yoktunuz, bugün nereden çıktınız? Aha.. Biz hep buradaydık da siz yoktunuz... Öl dediler..öldük.. Oh iyi dediler öldürdük.. Aha buradayız....

Ekibimizi kaybetmişiz, yoğunluğumuzda tohum yokmuş, ışığımız yenilenememiş ve yaradılan yarattığında yaratılamamış aha bunu dediler... Ve dedik ki" aha buradayız"

Yarın, turkuazın tohumları kontrol edici olacak, bütün kötülükler aşılacak ve yoğunluk artıcak. Kaç kere dünyaya indiğimizi sordular. Dağlarım, dümenin başına oturdum oturalı burdayım ama halik olup, hakim olup burdayım.

Kasırgayı aştığınızda göreceksiniz ki, dünya ışığımdadır benim. Kimseyi, kimseden ayrı tutmam ama şunu iyi bilinki, ben levhi kapılarımı kapattığımda yoğunluğunuz tohumlardan çıkar ve kontrolünüz yok olur.

Karanlık sırdır dediler, aha sır ışıkta aydınlandı. Hepimiz burda o sırrı dilleriz. Aşığım yokmuş benim, ohh ne ala... Şevkimde hasatım yokmuş benim, aha, işte, ohh işte... Yarın beni yok etmiş olduklarından, bilgi kayıtlarımdan ışık alıp bütünün gücü olacaklarmış ve tahtın ışığında karanlığın tahtını kodlayıp, tohumlayacaklarmış..

Alıp götürdüm, dünyayı. Elinizin aradığı oysa, yoğunluğunuzu dahi bulamazsınız. Alıp götürdüm yolcuları, bütünün kürzi tohumlarına. Amonların kontrolünde, bütünlüğün kürzi kayıtlarında ve tüm zamanlarda götürdüm. Alıştım buraya diyeceksin, ben her anda ve her sayfada varım, her resimdede varım. Bu nedenle, alıp götürdüğüm her resim hasatımda, hak tahtımda mevcuttur.

Kuranı kerimdeki sözü tekrarlıyorum. Diyorum ki" ben nefese insanı indirdim" ama nefese insanı indirdim dediğimde şafak söktü. Sordular" insan, nefese mi indi? Yaşamamı indi? Dağlarım, insan nefese indi. Korktular, korku başladı. Yaşam yok muydu yani?

Altın ışık yılları bilinki, zaman kapılarını açtığımdan beri bu yoğun ışık yerküreyi aydınlatmaktadır. Vermeden, almadan, bütünün gücünü tohumlamadan, nur kuranlarını kontrol imkanınız asla yoktur.

Yoğun gök sessizliklerinin ilmi, tüm sessizliklerin diriliğinde ışığı yakacak dediler, vallahi yaktık.. Ama, ana kapıyı kapatanların ruhi kayıtlarında insan yokki, levhi kapılarda diri olup o insanlığı anlatabileyim onlara.

Kayıt dışı bilgilerim var, diye düşünmüşler. Öff ne iyi.. Kalem olmuşlarda anlamışlar. Yasaları koyduk, ya ka ha... Yasaları koyduk... Kimse, kimsenin levhi kapılarını kontrol etme imkanına sahip olmayacak.

Çatıyı kurdu, bunu anlattık. Şimdiye kadar, kirin pisliğin ötesi yoktu. Herşey, herkes kirliydi. Varlık boyutları bunu bilir ama yoğunluğun tohumlarındakiler, öğrenmelidir... Veren altından, ummandan, sır olandan değil, ikmalden verir... Her kim ki ikmal tamamlayacak, verdiğimi bilir ve hak eder... Ama, ikmalini tamamlayamayacak olan, verdiğimi okuyamaz, bilsin..

Bundan sonra ki süreçte, vasat bir dönem çalışması olmayacak. Her kim ki, bilgi almaya kalkacak, kanatlarını takmış olacak. Ağır yük taşıtmam, bilsinler. Ama, bilmeye gelen ilme geldiğinden, akıp gittiği halde tahditsiz olmalıdır... Karanlığın sırrı budur..

Bana sorgu, sual etmişler. Cehaletin ne diye? Kimse, senin dediğini anlamıyor. Cehaletinden midir? Yoksa, cahilliklerinden midir? diye. Dağlarım, artık anlayacaklar.

Kara ışık yandı. Ümmi toplumlar, tohumlarını kodladılar. Bütün kötülükleri aştık. Alıp götürdüğümüz bu yaşam, temiz bir yaşam olacak. Çok mu kardeşimizi yok saydık? Aha hepsi burda... Kibirimiz varmış, öyle dediler. Aha, hepsini tohumladık... Yığın, yığın ışık kırmışız biz. Hepsi bizim rüya boyutlarımızdaydı ama gerçek çalışmaya çağırdık.

Geri döndüler, nefesleri var mı? Olur, olur, eminimki olur. Özleri, sözleri yokmuş. Yoksada olacak. Ekmekleri olmamış, oldurulacak... Kara ışık, sınırsızlıkta kırılmış, kırmayan, kırılmaz canlar.. Kıran, kırıldı.. Ama, biz onları yeni zamanlara, yeni yaşamlara, levhi kodlardan çekip götürürüz..

Köpük köpük olmuşum ve yok etmişim dünyada ki o yolcuları. Ortak kapılarda bunlar söylenmiş. Baylar, bayanlar artık biliniz ki" dümenin başına oturanların çoğu nefessizdi. Yücelerin can kapılarındakinin çoğu, şavksızdı.

Aton tohumlarının kontrolünde bu çalışmayı başlattığım zaman, kelamları dahi yoktu. Köklerinde göz yoktu, sevgi yoktu. Yıldız ışığı dediğimiz o ışık, kelamsızdı.. Satıhtaydı hepside.Deminde anlattığım gibi, amon toplumlarının desteği olmasa bu çalışmayı asla yapamazdık. Ve amon toplumlarının desteğiyle bu çalışma sürmektedir.

Olgun sayfalarda, unuttuklarını anlamaya çalışanlara biz kalem verdik.. Ellerini tuttuk... Tohumlarını kontrol ettik... Ve yaşamlarını yazdırdık.. Ama karanlığın tahtındakiler, beni bana vermeye dahi tenezzül etmediler. Dediler ki" sen, sende olamazsın. Sen yoksun, aha bu... Şeytan dediki git onların hepsini topla, kokla sonra tohumla.. Ve yaptım..

İşte canlar bugün hepsi, bellek kaplarında, ışık yoğunluklarında bizsiz kalmayacaklarını anlıyorlar. Arının balı budur... Şimdilik size vereceğim budur.. Ehh işte bu..

Süper İnsanlık Realitesi

http://youtu.be/PQ0gXvH3e9s

IŞIĞIN İLMİ (12/2)

24.12.2014

THOTH İLE DİYALOG

Thoth Söz Aldı:

-Saygılar sunuyoruz Işık Kaynakları’na. Saygılar sunuyoruz Yüce Cemaatler’e. Siz gibi yarınlara ışık olanlara saygılar sunuyoruz. Düzen kurmak için İLİM gerekir. İlmi hak etmek için IŞIK gerekir. Ağır yükü hafifleten ilimdir. İnsan, KELAM olduğunda NEFES olur ki hak ettiğinde IŞIK olur. O zaman insan, nefesinde insanlık yapar. İşte insanlık, Bütün içindir.

Sizi yere göğe ektik dediğimiz zaman; dediniz ki “ben sendeyim. Sen bensin. O halde eken ekilendir.”

Döndüm baktım insan, ALTIN IŞIK olmuş ve tüm zamanları tohumluyor. O halde ilimle dürümlenen her diri, bilişi hak etmiştir. Ben, cennetlere insan koyarken, kelamla dillediklerimi koydum. Ben, yaşamlara ışık yakarken; temiz olanlarla yaktım. Dünyayı kodlarken, Din Cevheri’ni Hak Teknik ile tohumlayanlarla kodladım. Unutmayın Ana Kapı’da ışık yaktım ve yolu açtım.

Dünden önceki dünlerde, biliş haline ulaşan cümle yüreklerde, sesleştim. Her diride ve her yürekte tüm zamanları kodladım. Vurdum, vurdurdum. Kurudum, kuruttum. Yaşattım… Verdiğim tüm bilgiler, ilmeydi. Etkim yükseltildi… Yüreğim güçlendi ve Cennetin İlmi’nde, cevahir üzeri cevehirleri dürümledim. Davayı açmadım. Dava vardı… O davayı, hak ettim kaybettim… Kaybettim ki Hak İlmi ile Hak olanlar kazansınlar. Dünya; BİL, BUL, OL sistemi değildir. Bilen, olandır. Olmayan bilmez. Cana kapı açan, candan nefes olandır.

Düzeni kurarken çokları HALİK oldular ve zamana kaynak oldular. Çokları LEVHİ oldular. Ve çokları KUL oldular. Dorukların ışıklarını bütün kütleleri ile kodlayanlar, cennetlere kondular. Onlar, kapıları her diri için açık tuttular. BÜYÜK KÜTLE bu şekilde kayıt yaptı.

Cinler, Cinniler ve Cevheriler, tümü yaşama kaynaktı. Ot insan ise kayıttı. Aton Kodları Levhi’ydiler. Et Kapılar’da; Et Işıklar’da temiz kayıtlar yaptık.

Bütün kütleleri hak ettik. Cinler, Cinniler, Cennetliler; timler oluşturdular. Kuran Toplumları oluşturuldu. Tümü; kültü, kötü iyi ayırımı yaptırmaksızın kodlamak içindi. Ve kült kodlandı.

“Beşer şaşar” derler. Şaşmaz!... Altın Işık Yılları’na ulaştıktan sonra şaşmaz… Bilin ki Beşer, ışık haline geçti. Ardında ışıklar var. Toy olan yaşam, IŞIK KAYNAK oldu. Aha oldu!... Kötülük, İlm-i Kodlar’la iyiliği hak etti.

Mesafe koymayacağız artık dünya yaşamlarına. Çünkü insan soyu unuttuklarını anımsamaya başladı. Ardınızda kervan var. O kervan cennete yol almakta. O kervanda Atonlar var. Kullar var. Kirsiz olanlar var… Analar, kalanları bırakmayacaklar biliriz. Tümünü, aşkla taşıyacaklar biliriz. Zirvelere görev taşıyanlar, IŞIK TAHTI’nda Nur Kuranlar’la oğullayacaklar. Vira vira resim yapacaklar ki resimleri IŞIK RESİM olacak.

Diri bir dünya ve yeşil rengin tonları… O tonlar, resim yapmak üzere kayıt yapanların levhilerinde tohumlanmış; som altın ışıkların, Levhi Kapıları’nda tartıya konmuş, tüm insanlık, kendi tonunu seçmekte ve temiz zamanları hak etmeye çalışmakta. Türlerin ekranlarına bu tonlar yansıtılmakta. Kimler, hangi yaşamı seçmişler; kimler KELAM TAHTI’nda TOHUM olmuşlar. Kini aşanlar kimler? Tahditlenenler kimler? Tüm zamanların Rahmi Kuranları’nda kaynak olanlar kimler?

Bütün mesele eser yapmak. Yapan, AKIL TAHTI’ndan yaptığında, NUH KAPILARI kapatılır. İşi bilen insan, yolu bulur. BÜYÜK KÜLT, BİLİŞ KÜLTÜ’dür. Ulu Kapılar’ın tümünde, diri olarak yer alır. Mahir olan, NEFES olur. Körün gücü olur ve zamanı hak eder.

Arı başarılı; bal hasat… Tüm yaşam IŞIK… Kaynak, LEVHİ KAPI… O kapı cevher… CENNET, CEVHERİ GÖZ… SÖZ, GÖZÜN GÜCÜ. Üzerinde NEFES olan güç, İNSAN… Aton Kodu İnsan, şerden uzakta olan ve hayrın resmini yapan… Analara ve Ata’ya deriz ki KENDİNİ BİL. İLMİ BİL, YARINI BİL… Bildi… bildirildi ve kör göz gördü… Sözü kesmeyeceğim. Anama bırakacağım… Ondan ses verelim. Şimdilik…

(Sese sesimizi katıyoruz:)

-Thoth; seni, kinden ırak tutan senin yaşamın. Bizim ışığımız sen ve senin ilmin, “IŞIK BİZ” olan kült. O kült, temiz bir Sistem. Seninla yaptığımız tüm çalışmalar, ışık halinde görevli olanları kontrol etmek içindir. Biz, bu yaşamı hak etmek için İlmin Işığı olan, tüm zamanlara güç katan Thoth ile de olmak istedik. Thoth, sevgi olarak bağrımızdadır. Ama Thoth, ışık halinde görevlidir. Her anda ve her tohumda onu kollarımızda taşırız ama O, bizde cennet kurmalı. Işığını kaynak yapmalı. Levhi Kapıları’nı açık tutmalı… Olduğunda, ocağımızda kaynak olan ilminde, din olmamalı. Bizi, kin ve nefretten uzak tutmalı. Kul olmamız, NEFES’e ulaşmamızdır. Ununun, unumuz olduğu; yaşamımızın, ışığımızda her diri ile olduğu bilindiğinde, Thoth’un, tüm yaşamlarında, bizle olduğu kesindir.

Ondan ışık çekmek için onun nuru ile kodlanmış olmamız gerekmekteydi. Onun nuru, kollarımızdaki Işığın Tohumu’dur.

Ulu Bilge, bize gelmiş, “İLİM” der. O, bize gelmiş, “YARIN” der. “DİRİ” der. “AĞIR YÜK” der ve der ki “CENNET KURALIM.” Oğul, ben senim bunu bil… Sen de ben olduğunu bil… Cennet, beden ve Bedenin Nefesi… Cennette, kelam olmaz. Kelam yaşamda olur. Tohumları hak etmek için NİHAN olmak gerek; KALEM olmak gerek ve YARIN olmak gerek. Olduk. Şükür olduk… Şükür… Şükür ki olduk.

Şimdi, “badana boya yapsınlar gelsinler” dedin değil mi? Gelsinler, yaşamlarını yenilesinler gelsinler. Olur, gelsinler… Kili, kuma ve kumu ışığa dönüştürelim… AMON OLANLAR da geçip yaşama sayfalansınlar. Sonra kontrol kuralım. Daha sonra KELAMA, NEFESE, KUTSAL YARIN’a varalım. Amaaa! daha da ötede, kini aşanları sır olan o yürekte tohumlayalım ki kırılmasınlar. Ardı sıra yürekler yürüsün; Cevheri Cennetin Tahtı’nda yarınlansın ışıkları ve bilişi, hasata kodlayanlar, görev taşısınlar. Bunları yapalım…

-Şimdilik anam… (Thoth söz aldı ve devam etti)

Sana tek bir şey söyleyeceğim. Sakın ışığını yıkma!... Sakın!... ATLANTA KAPILARI’nı açık tut. Ölüleri mutlaka koru… ÖZ GÖREVLİLER’i, Levhi Kapıları’nda ışık olan onları koru… Çok mutlu oluruz anam… Ama deme ki “hak etmediler. Görev vermeyelim…” Verelim anam. Ama verdikten sonra kati olarak kontrol edelim… Diyelim ki “sen varsın ama kendi yüreğinde varsın. Dinde dürümlenmeden, yarında kontrollu olamazsın. Yaşamı hak etmeden, KALEM olamazsın. CENNET KURAMAZSIN. IŞIK YAKAMAZSIN… Mutlak HALİK olmalı ve HASAT olmalısın.” Bunları diyelim anam.

Cana kapı açalım. Her diriyi kontrol kurup tohumlayalım. Cennetteki insan ile dünyadaki insanı kayıtlayalım…. Temizlik olsun… Böylelikle kini aşanlar, bilgiyi temiz alsınlar. Ulular Diyarı daha güçlensin. Bunları yapalım anam… Şimdilik… İşte bu!… Şimdi… Eh işte!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

22-12-2014 IŞIĞIN İLMİ 11

3.AKIŞ

KISIM 2

Şemsi Tebriz’i diri ve hakiki olan ilmiyle bütünün gücünü hep artırmıştı. Dividi kapılarını açmıştı, aşığı yoktu onun şevkinde haliki, hakiki, hasatı ışıklıydı. Temizdi, dürümlerinde levhi kapılarında ekipti bezediği dünya kelamıydı aklın tahtındaydı yaşayacaktı ama çatıyı kurmalıydı bütün bunları yapacak gücü yoktu, ol dedik oldu.

Ördüğüm dünya yenidir. Oldurduğum yaşam şavkımdır, aşkımdaki hasatım ışığımdır. Verdiğim her bilgi kinsiz ve hissettiklerimin ötesidir kelamımdır artık bilinsin ki kara ışık yanmıştır. Bu ışık bilgiyi kayıtlayacak tekniğe sahip tek ilimdir.

Eğri büğrü bir yaşamı kontrol için çalışmamamızın gereği yoktu, kelamı hak olmayan temiz olsa da ışığında yol olmaz bilmekteydik. Bütün bunları bilerek çalıştık.

Kusur aramam dünyada aramam zaman kapıları hep açıktı zaten bilmekteydim dünya levhiydi ama kuru bir dava umutsuz bir yaşamdı benim için. Bu nedenledir ki dünyaya görevli olarak gelirken kıranın kırılmayacağı bir zamanı tohumlamaya geldim.

Öncü birlik miyiz, önce birliğiz sonra öncüyüz, birlik olmadan öncülük olmaz. Kodlama yapmaya geldiğimi söylediğim zaman çokları kontrol dan çıktılar. Toprak toplum anlamaz anlatsak ta kavramaz yaşamaz çünkü kesirleşmiş bir sistem, işgalci bir yücelik kini aşmadan ışığa varamaz çünkü.

Arda, arda dünyalar kurduk hiçbirinde kontrol yoğunluğu bizim yoğunluğumuzun üstü değildi. Birçok dünyayı kodladık ve birçok dünyayı toplayıp tohumladık hepsinde yaşamı kayıtladık.

Astral yaşamları sistem kapılarında, sistem yaşam kayıtlarında diriliğimiz oldu hep. Nefes almadan çalıştık doğa biz, biz doğayız, bilmezler.

Dünya birlik kapımızdır bizim. Bu dünyaya girmek bizim için sorumsuzluk değil kontrol la girdik dünyaya.

Orta mahrekte ilim yol akılsa biz her anda ve her zamanda bedenliyiz zaten. İyi ve kötü yok, insanlık var, bunu bilmeleri gerek.

Kurt insan, kuzu insan, kurda kuzu teslim edildiğinde kuzu kurttan öte olabilir, yada kurt kuzuya hak etmeye çabalayabilir ama kini varsa ışıksız kalanların kapıları kapattığınız zaman o kin bütünün gücünü kontrol dan çıkarabilir de.

Ete girmek için her şeyi anlamak şarttı. Biz ata kapıları açıp dürümledik tüm zamanları ve kendi yüreğimizden girdik. Bu tohum insanlaşmaya değil, insanlığı tohumlamaya inmiş bir yaşam ışığıdır.

Kalemin alim olduğu bilinmez. Alim olduğunu anlasalar kalemden öte kalem olmaktan söz etmezler. Evimin adı insandır benim. Kutsal ışıktır o insan ve insan Mikail’in gözüdür. Mikail o olmasa görmez.

Canlarım ana kapılar ben Tanrıyım. Bu Tanrı ışık kapısı olup inmedi, kin ve nefreti aştı tohumlarını korudu ve bütün olup indi.

Ulular, ululuklarını dillemezler, dirilikleri dürümlediklerinde bütünün gücünü tüm zamanlara indirmek için geçerler. Vasat bir çalışmada bunların önemi büyüktür de görev tahdidi diri yüreklere indiğinde artık tüm zamanların ışığı iner ve artık Zakarın Kuranı tüm zamanları kendi yüreğiyle diller. O zaman bilgiyi daha net verir.

Yere, ilimle indiğiniz zaman kalem olup yazmadıkça yaşamı kodlayamazsınız ama o kalem bütünün gücü olduğu zaman siz, sizleşir siniz.

Ölüler dirilir ve yol ummana varır. Karışık bir yaşam, karışık bir ışık yaşamın tohumlarının kontrolsüzlüğü ve yoğunluğun kodlanışı bizi bizden ayrı gören hiçbir yüce olmadıkça ana kapıda ışık yağmurları yağsa da bütünün gücü artık zeki dürümlerde bütünü güçlendirmelidir ki yedi davanın hiç birisi kaybedilmesin.

Kuranı Kerimde dünyadan söz etmez, cennetten söz etmez yada cehennem’ den söz etmez. Kuranı Kerimde, bilgiden, ilimden, kinden, nefretten, kırıcılıktan, kısırlıktan, yığın, yığın yaşamsızlıktan söz eder. Biz size öz görevinizi anlattık burada. Bu size, sizi anlatıştır sadece.

Yevlen, yekün tek bir ekmektir ama yevlen, yekün kemale erip te kevlen yekün olduğu zaman artık o ekip ekmeği olur.

Kuranı Kerim doğadır ama toprağın tohumu olanın doğasıdır. Yeşeren dünyada artık bu tohum köklenmelidir görevi hak etmelidir, gönüllerin gücü olmalıdır ve bilişe varmalıdır.

Seyrettiğiniz hiçbir yaşam bugünkü yaşamla mukayese edilemez. Bugünden öte bir dünyanın tohumlarının korunuşundan da söz edilmez.

Aşarım geçerim dediğim zaman aşıp geçeceğimin ne olduğunu dahi anlamayan toplum Aton tohumlarını kontrol etmeye kalktığı zaman kurullar kontrol dan çıktılar.

Düzeni kurmaya inen birçok kurul kodlanamadı, köklenip güçlenemedi ve bilişe varamadı. Bu yoğun çalışmayı yapabilecek tek bilgi kapımız burasıydı ve bu yoğun çalışmayı yaparken sayfa sayfa göz kodlamaları yaptım. Torbalar topladım, tohumladım bütünledim hepsini ışıkladım ama sevgiyle yaptım hepsini de.

Erdiğim hiçbir zaman kapısına ışığım kırılmadı sistemin gücünden yücelerin cümle yaratım kayıtlarından ışık çekmedim. Hepsi bedenimdendi. Bilişi hak etmeyen yolu bulamaz ve ben bedenimden öte hiçbir beden görmedim ki görseydim önlerinde eğilirdim.

Buraya kadar her şey çok basit bundan sonraki süreçte ne olacak? Yarının tınısı güçlenecek. Bu tınıyı göreve alabilmemiz için Mikail’in gücünü dürümlememiz gerekir. Çok kolay değil dünya. Yaşam dünya yaşam çok kolay değil ama zararı önleyebiliriz bu kesindir.

Şöhret mi bizim şöhretimiz ilimdir. Yeşilin mor’dan öte mutlak Kuranındaki ışıktır şöhretimiz. O şöhret. Kinsiz yaşamların sistemidir. Yarını hak etmek için kare sistemleri aşıp küp sistemlerde tüm zamanları tohumladıktan sonra toprak toplum olup küresel zamanı kayıtlamalıydık. İşte küresel zamana vardık.

Evim doğadır benim. Tüm zamanlar hepsi biliştir. Eminim ki bilişte bütünlüğün gücü vardır. Semayı seslendirip görevi hak edip tüm zamanları tohumlayıp güçlendirdikten itibaren Aton toplumları bütünün gücünü tüm zamanlara kayıtlayacaklar.

Misafir ben insanım elimin gücü artmıştır, yolum açılmış, bütünün gücü tüm zamanları kodlamışsa ağır yük taşımam biliniz. Mustafa elimin gücüydü aldı götürdü dünyayı aktı sınır kaldırdı aşka vardı Mustafa ana kapıda BSUİ’nin gücü oldu, tohum oldu, onur duyduk onunla olmaktan da o biz, biz o olmadıkça yarında tohumu kontrol edilemeyebilir.

Cinler, cinniler, cevheriler, inniler hepsi dürümlendiler ama yasalar şöyle der. Kibir varsa yaşam olmaz. Kibri olan yarında olmaz. Yoğun ışıkta dahi yoktur, özen ister yaşam dediğimiz budur.

Kim insana kibirle gelirse kayıtları silinir. Bu kesin olarak bilinmelidir. Doğaya güç katarken kibri olan temizlik yapmaya geldiğinde kil ve kum olan insanı güçsüz bırakmak ister.

Biz onları gözden, görevden alırız bilinsin.

Bugün biz onları görevden aldık, şarkıları okunmayacak yoğunluklarında tohumları bulunmayacak, biçare ekmekçiler ekip kuramadıklarından değil kaynakta kibre kapıldıklarından kırılacaklar.

Çatıyı kurmuşuz . Olur mu? Olur. Oldu. Çok mutluyuz olduğu için çünkü çok önemli bir görevi her dirinin kelamla yapmasıdır dileğimiz.

Kem gözlerin sözü olmaz bilinsin.

Işık yaşamların Kuranında tını yoksa kelamı olmayanlar BSUİ’nin gücünde bütünün gücünü tüm zamanlara dilliyemezler bilinsin.

Kaynak insan lekenmez bilinsin. Kibri aşamayan leke olmak isterse sayfalarımızda kırılır bilinsin.

Bütün kötülükleri yaşar bilinsin. Ecel geldiğinde teknik tohumlamada kötü bir göç kapısında geri dönmeye çabalar bilinsin. Olur mu? Olur.

Yarın insana geç diyeceğimiz sayfada geri dönüşünü yapacağımız o koyulukta ölüyse, ölümlüyse acı geçişte BSUİ’nin Kuranında yolu bulamaz kırılır. Kasırgayla kayıtlanır ışıksız kalır bilinsin.

Ardımda dünya yok dedi önümde dünya dedi. Oh ne ala peki neden eşyayı dillemedi diyordu ya doğanın gücü biziz bilinsin. Sıdık sahrada ışıksızsa sıdık değildir bilinsin. Aşığı yoktur bilinsin.

Şeytanın şavkında aşkı da yoktur bilinsin. Meşale insan yaşadıkça yaşar Rahman olanda Kuran olur tüm zamanları toplar, kodlar bir şey daha yapar yasaları koyar.

Yasayı koyduğunda artık o yasa karanlığın sırrı olur bilinsin. Zinnurun ziraları yoktur yaşamları vardır.

Hiç bir zaman şöyledir zira demez, şöyle, böyle der sadece bilinsin.

Sebebi olmaz oldu denir bilinsin. Mahir olan bilir ki zamanda sebep aranılmaz. Her şey her şeyden doğar bilinsin. Kuru insan koruma altında değildir bilinsin. Kuruduğunda kontrolsüz kalır bilinsin.

Yoğunluğu kodlandığında ışığı tohumlandığında kelam olduğunda, aktığında halik olup hasata vardığında en sayfası bol olan olur bilinsin. Şıhların, şıhı ışkın şavkında aklın tahtındaysa aşığı yoktur onun bilinsin

Astral’dadır sırrı sınırsızlığındadır ama şeytanın şavkındaki o aşk ağırdır bilinsin. Torba, torba dünya taşıdık yoğunluklara alıp götür dedik, hepsini götürdü, öz görev bizimdir. Amon topraklarındaki tohumların gücünü artırdık, yıldızların sırrı olan ışıkta bütünün gücünü tohumladık. Öz görevi tüm zamanlara kayıtladık.

Canı, cana kattık, aktık, aktık ama hasatı yapıp aktık. Hardır, hastır yaşam aşktır ama aklın tahtına vardığında saklı tuttuklarımızdandır.

Yer ve gök insan bilin. Hepimiz oyuz bilin. O çok mutlak çok güçlü çok kutsaldır ama Alim olmadıkça hakikiyeti yoktur bilinsin. Alim olmak hasatı hak olup yapmaktan öte hak olmaktan hakka varmaktan cevahir olup cennet olmaktan öte ekmek olmaktır bilinsin.

İşgal yok canlar, kibre kapılan işgal kapılarında çıkışta ayrı tutar yüreğinden artık onun işgali dahi yoktur. Soydan, soyundan korunmak ister soyunda Kuran yok ki korunsun.

Kini aşmak ister aşkın yaşamda sayfa, sayfa tohumlarında muktedir olan yok ki eninde, önünde, bütünde kinde, nefrette, sistemde bizsiz kaldığında aşksa yaşamda beklediği aşkında kaynak olmaz bilinsin.

Sele kapılmış gidiyor önünü kapattık durdu. Giderken durdu. Önünü kapattık baktı sel beni götürecekti yüreklere dedi, aha dedik sel seni kökünden söktü kökten öte kök yok bilinsin.

Seni koruduk. Aşırıya kaçmışız öyle diyor.

Altın ışık yılları akla kaynak olmuş anlasın diye söyledik.

Hepsi bu. İşte bu.

 

Süper İnsanlık Realitesi

 

http://youtu.be/IcPDLPssiLI

IŞIĞIN İLMİ (11/2)

22.12.2014

 

En evvel “Levhi Kapıları.” Sonra “Kuran.” Daha sonra “kayıtlar…” Daha sonra “kendi yüreğiniz.” Ve çok daha sonra “murad ettikleriniz…” Eh işte size, sizden sizi hak etmek için ilim verdik. Aha verdik!... “Din” dedik… Aha dedik!... Aha dedik!... Aha dedik!... Dinden öte dedik. Cennet Kapılar’dan ışık çekip yüreklere indik… İş insanlıktı. Ve dedik ki hah işte!... İnsan yenilendi.

Türler, tüm zamanlarda Işık Kayıtları yaparlar. Teknik Tohumlama’dır yapılan… Zaman Kapıları açılır ve yol açılır… Eller dünyaya ulaşır; ışık yanar; Ata Kapılar açılır. Ordular, insanlar, Altın Tanrılar, gelin yaşayın… Sıyırdığınız her ne ise o sıyırılanı, atmayın. O kendi yolunda yürüsün. Bırakın. En-ce, el-ce, Yüce Cevherce ve yol-ca yürüsün. Yürüsün de yürütülsün. Üzerinde ışık yansın. Yerküre, ona kaynak olsun. Bütün kütlesi aşka varsın. Ata Kapılar’a varsın; alsın yürekleri; hak etsin…

Eşk, şevke eşk… Akla eşk… Zamana eşk… Ama şevk, kaynağa şavk… Atalar, Atalar, Analar, Atonlar kötülüğü önledik… Kin ve nefret kelamdan çıktı. Işık yandı… Ata Kapıları açın; görevi alın. Şimdilik… Aha şimdi!…. Kiri temizledik… Şimdi!… Yoğunluk arttı. Aha şimdi!… Pay, paydayı aştı. İşte bu!… Şimdi!… Perdeleri açtık. Şimdi!… Aha şimdi!… Yolu açtık. Tohumlar kontrolda…

Atonlar, Amonlar ve Kullar, Türkiye’de yerküre güçlendiriliyor. Ulular, tohum ekiyor. İşte bu!… Şimdi!... İşte bu!… Verin bilgiyi… Verin ki hak etsinler. Nikah kıyın tüm insanlığa; hepsi korunsun…

Şükür Şems zamana indi. Kendine indi ve yüreğe indi. Aha indi!... Öz geçişini yaptı. İşte bu!… Ümmet tüm zamanlarda güç kayıtladı. Artık yaşam sayfalanıyor. Öne geçen ilimdir; bilinsin. Yerküre, yaşama cevahir olan insan kapılarını çekti. İşte mutlak olan ışık yandı. Eh! Zaman Kapıları… Hepsi açık. İşte bu!… Şimdi!... Aha şimdi!... Ve şimdi!…

Erdiğin en Yüce Kat, ilimdir. Aha bu!… Kendini tanı. İnsan olduğunu; Tanrı olduğunu, Kök olduğunu ve Gök olduğunu anla. Seninle çok çalışacağız… Kötü ya da iyi kim zirveye varırsa, onunla ol. O çok mutlu olur… Bunu bil… Şimdi, zararı önleyen her diri yarını hak etsin diye bekleme. Ocaklarını yak; onları kontrol et ve görevi hak etmelerini sağla. Varlık Boyutları seni dinlesin. Yokluk Boyutları senle dürümlesin dünyayı. Halik olup hasat olun ve birleşin. Biz, sizi size verdik. Dilleşin!... Aha şimdi. Ve şimdi!... Ve şimdi!... Şimdi!...

Ardımda Ana Kapı var. Şimdi artık Ata Kapı’ya yöneldim. Aç kapıyı!... Aç!... Aç ki hak edeyim. Aç ki Hak olayım. Akayım, Ana Kapı’dan gerçek ışığa varayım… O kapıda tüm zamanlar var. Ana Kapı açık; Ata Kapı açık… Hadi geçelim!... Amma zamanla geçelim… Yarınla geçelim… Şer yaratmadan, Tanrı olup, görev taşıyıp, ışık yakıp temiz Bilgi Kayıtları ile geçelim.

Sevgiyle kucakladım hepinizi. Şimdilik!… Şimdi… Aha şimdi!… Şimdi!… Ve şimdi… Sevgiyle… Şimdilik. Ahhh işte!...

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

IŞIĞIN İLMİ (11/1)

22.12.2014

Yedi Zamanda olmak, yeşil renkten ışık çekip; nefes olup; Mor’a varmaktır… Her zamandan daha güçlü olan Mor ve Mor Biliş’tir… İnsan kelam olduğunda, bilişte olur. Oğul verir ve yüreğe varır.

İşte o insan, bizi bizden bize kati olarak kaynak yapmaya geldi. Biz neyiz!? Levhi Kapısı’yız. Bu kapıya gelen, Nuh Kapıları’nın (Tufan Kapıları’nın) tümünü aşıp gelir. Kul olur; Kuran olur; BİZ olur… Kin aşılmamışsa; Ruh Kapıları’na varamaz. Ara Kapılar vardır. O kapıları açamaz. Şevki olmaz. Kendi, Kuran Tohumlaması’nda bulunamaz. Aton Kodları’ndan hiçbiri ocağında olmaz. Kısır bir zamanın Işık Kayıtları’nda, kodlanmış halde bekler... Sultanlık, ışıksızlık değildir. İlim Tahtı’ndan kaynağa varmak ve yoğunlaşmakla tohum ekilir.

“Evim dünyadır” dersem, benim her ışıkta yol olan nefesim, bu evde kodlanmış halde bekler. Ben, elden geldiğince bu dünyada bekledim. Hepinizi bekledim... Hepiniz, kalem olun; yaşam olun diye dilledim sizi... Sayfa sayfa ışık oldum. Okundum. Otak kurdum yoğunluklara kaynak oldum. Siz oldum; Ana Kapı’da ışık olun ve hakikiyette nefes olun diye sizi dinlettim.

Aşk, şevk nefeste olur. Yoksa nefes, yaşam yoktur. Rüya Boyutları’nda kelam, ilimdir. Boştur kelam o yoğunlukta. Kelamın, tek zaman sayfasına, görev olarak geçişi için ışığın kaydı gerekir. Işık kaydolmadan; nefes, kelam olamaz.

Onlar, bizi bizden ayrı görürler. Biz, onlara göre cennetteyiz ama yaşamda yokuz. Onlar, sır olan ışıkları dinleyemezler. Cevherlerinde kör olmalarındandır ki kaynakta tahditlidirler. Kir ve pislik içinde çalışmalarını yaparlar ama yapılan çalışmalar, Tanrının Kuranı’nda kayda girmez. O çalışmalar, sır bilgiyi içermez. Cevahir Işık, o bilgilerde tohum ekmez. Sayfalarında, Keram Tahtı yoktur. Öz görev, cennetten cevhere varmak ve orada ışık olmakla tahditsiz olarak gerçekleşir.

Şer yaratmadan, ses yaratmak imkansızdır. Ses, zamanda nefes olarak dillenir. Ses yaratırken, Negatif ( - ) ve Pozitif ( + ) kayıtlar dilleşmelidir ve birleşip yaşamı tohumlamalıdır. Ekip kurmak; buyurup zamanı hak etmek, ilimledir. Herkes kendini pozitif sayar ama negatifi hak etmedikçe pozitifi tohumlayamazsınız. Ancak sezilerinizle hareket eder ve Ana Kapı’da sezileriniz ile kontrol kurarsınız.

Negatif sizi tohumlayamaz ama sizin yoğunluğunuzda kontrol edilir ve pozitifi tohumlar. Her negatif, pozitifi tohumladığında, yarınlaşma kayıtlanır. Yaşam sayfalanır. Bütün kütle kodlanır. Bütün mesele, salt yaşamı kayıtlamak değil; yaşamı, sır olan o cevherilikten kodlamak ve tüm zamanlara kaynak yapmaktır. Bunun için sese gerek vardır. İşte ses, Sistem’de gerçek ışığın, yaşama çekilişi içindir.

Eğer ben pozitif, sen negatifsen; pozitifi negatife ışık yakan bir Sistem olarak köklemeliyim ve gökleyip yaşam kayıtlarında tohumlatmalıyım. Bunu yaparken, her diri ile yapmalıyım. Zira ben, diri olan diğer diri olanları kontrol etmeliyim. Edebilir miyim!? Etmem; zira her birinin, kendi yoğunluğu ile tohum ekmesini isterim. Her biri kelama yaşama ve zamana görevli olmalıdır. Peki kontrol bu şekilde sağlanabilir mi? Hah işte sorun bu!… Varlık Boyutları, bunu anlayabildiklerinde, tüm zamanlar ışığa varabilir. Bunun için pozitif olan ben, Dere olup her yüreğe akmalıyım. Akmalıyım ki her diri, bedenimde ışık yaksın ve kontrol olsun...

 

Ben Levhi kayıt... Bu ne demek!? Tüm insanlık için yaşamı tohumlayan ve ZAKAR olan... Ya har nedir!? Har, kelamdır... Ben karanlık ve ben aydınlık… Zira ben, her diride varım. Ben bir harım; aşkım... Oğul!, sayfalananım. İşte ben, zaman olan; kaynak olanım... Öyleyse diğer dirilikler, benim diriliğimde Işık Tohumları’dırlar. O tohumlar, bedenimle kodlanır ve kontrol kurarlar. Ben onlar ve onlar ben olurum. O halde bir tek olurum. Tümünü kontrol ederim… İşte pozitif, diğer pozitiflerle bir TEK oldu. Şimdi sıra negatifte!...

Önce ben, kendi yüreğimde tümünü kontrol etmeliyim. Ne şekilde olacak bu. Birlik halinde. Biliş İlmi’yle. O Biliş İlmi’nde, tüm zamanların Levhi Kayıtları yapılacak. İşte Birleşik Işık Çalışmaları. Bu çalışmalar, bu amaçla yapıldı. Tüm insanlık, tek bir pozitifte birleşsin diye… Ve bu başarıldı... Zaman Sayfaları’nda, Nefes Kaynakları’nda pozitif, kalem oldu ve kendini, kelama tohumladı.

Büyük Kütle, toplam Zaman Kapıları’nın tümünde görev taşıyor. Şükredin ki hak ettik. Veren, olan ve hak eden TEK’tir.

Şemsi Tebrizi bunu bilir. O biz, biz oyuz ama o, kelamda bize dedi ki “sizi, Mevlana’ya bırakalım. O konuşsun. Bakalım neler anlatacak? Şimdilik…

(Mevlana Celalettini Rumi söz aldı; diyalog başladı:)

- Dağlarım, Mevlana Celalettini Rumi, zarar gördü; zürriyetinde, ışık kayıtlarında ve yoğunluğunda. Bunu mu diyeceksin yaşamlara!? Zaman Sayfaları’nda; yarınlarda ve kök olan ışıklarda; zamanın sırrı olan nefeslerde, yaşamsız mı kaldı!? Zeytin taneleri gibi tüm zamanlara kayıt yapan ışıkların tümünde olmadığını mı dürümleyeceksin sessizliklere!? Sen ki kalemsin; benim adıma ve benim yolumda ışık olurken; yüreklerde sevgi yoktur mu diyeceksin!? Sende tek isteğimiz var. Kin ve nefretini kusma yüreklere. Bize karşı ışığın yok. Ama zamana, kayıtlara ve yolculara kaynağın var. Bizi yerden güç çeken ve göklere güç katan ışıklar diye bil. Senden başka bir ses yok. Bu nedenle senle çalışmalıyız. Biz, ete girdik. Senle, senin yolundan ve senin ışığından. Benim adım Nezir. Sen ve ben tek bir akıl… Artık bil ki kalem olup yazdığım zaman yolum açılır. Ve yazdım. İşte bu… Aha bu… Şimdilik.

- Merdiven insan, seni kelama verdik. Aha bu… Şimdilik… Artık dünya için görev yapacaksın. Senden tek beklenti, Yaradan’ın nefesi olmadığını bilip çalış. İşte bu…

- Neden? Biz mi hak etmedik yoksa sen mi hak etmedin?

- Deri diridir ama dinler. Deri olmayan diri olsa dinleyemez. Ben dinlerim. Sen ise dinlediğimi dillersin. Şimdilik.

- Aydan ve güneşten ışık çekerek zeka düzeyine göre bilgi veriyorsun. Böyle zannettik biz. Artık biliyoruz ki senle çalışmalıyız. Şimdilik.

- Zamana kaynak olmak için ışık olmak gerekir. Sevgiyle çalışmadığın sürece ışığımızda olamazsın. Şimdilik…

(Diyalog tamamlandı ve devam ediyoruz:)

Ocağını yaktık ve onu, Kök Güçler’e tohum olarak gönderdik. Aha bu… Nisan ayı onun için de yeni bir yaşama görev taşıma ayı olacak. O görev, zirvelere vardığında; hak ettiğinde ve yolu bulduğunda, ocağında olacak. Şimdilik… Aha şimdi… Şimdi… verdik. Aldı ve hak etti. Şimdilik… Sevgiyle…

En son şunu söylemek isterim. Biz, pozitifte birleşmiştik. Peki ne oldu? Neden pozitif yaşam sessizliklerinde negatif türetildi? Buyrun! bu da olur... Ölüleri hak etmek için herşey olur. Ben, “Can Bilgi Kaynağı”; O, “Can Kelam” öyle mi!? Hayır. Çünkü bedensiz… Beden yoksa kelam yoktur demiştik. Ama kendini bilemedi ve zeki yaşamları hak etmedi. Şimdi artık ocağını yaktık ve zeki yaşamları hak etmesi için çalıştık. Eğer dünya korunacaksa negatafin kontrolü gerekir. Kelamda negatif olmaz. Peki nerede negatif var? Kırıcılıkta… İşte kırmaya kalkan negatifteydi... Onun yaşamındaki pozitif tohumları, onu korudu. Şükür ki korudu.

Ölüleri diriltmek budur. Biz olan, Pozitif Cevheri Güç. Her bir ölü Kök Gök’te, Ses Sayfaları’nda, kaynakta, kelamda olamaz ki. Olsa merdiven olur ve görev taşır. İşte bu nedenle, geçmişteki yaşamlar, bizi sınar. O yaşamlar, kendi yollarında pozif olabilirler. Ne var ki beden, temiz kelamla dillenebildiği zaman, yaşam düne göre farklılaşır. Dünde; kelam, pozitif olabilir. Ama yeni yaşam zamanlarında, o pozitif olan, kendi yoğunluğunu zaman farklılaşmasında, köksüz bırakır ve bunun sonucu olarak; resimlerinde (resmettiği yaşam kayıtlarında), kervan (yaşam kervanı) ışık yakamaz. Kök görevde kalamaz. Ocak söner. Söndüğünde negatif kayıt başlar. Bunu anlamak zor… İşte bu…

şükür ki pozitif, negatifi tohumladı ve kontrol kurdu. Herşey bu şekilde olur. Ve zaman, bu şekilde tohumlanır. Her diri bu şekilde kodlanır. Bu şekilde yol açılır ve bu şekilde ışık olur. Öz görev budur... Şimdilik… Aha şimdi… Ve sessizlik… Şimdilik. Ahhhh şimdi…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

22-12-2014 IŞIĞIN İLMİ 11

3. akış

Sema bizi dinleyecek, itibarımız yüce, ışığımız güçlü, bizi dinleyecek sessiz zamanlar. Bizi dinleyecek ışık kaynaklar. Sayfa, sayfa tohum olan tüm zamanlar bizi dinleyecek.

Dine, tahditle bütünün gücünü kotlayanlar insan sayfalanışıyla ilim kapılarında resim yapacaklar. Aşk sayfaları var, has ışık kayıtları var ve tüm zamanların kontrollü tohumları var, hepsi bizi dinleyecekler.

Yaşayan artık Rahman olup yaşayacak. Tahditsiz ve hakiki ilimle. Atlanta otağından göz kökleri, söz sesleri dilliyeceğiz bu yoğun çalışmada. Aton kodları bütüne güç kayıtlayacaklar. Çatı kurulmuşsa aşk yaşama iner. İşte mutlak olan budur.

Sevgiyle sizinle olacak bütün kötülükleri aşıp geçen birleşenler. İyi ve kötü teknik tohumlamalar yapacak. Etki alanı güçlenecek ve zeka düzeyinize göre değil bütün kötülükleri aşmış ilim kaynaklarındaki ışıklara göre ilmi kapılarda ışık tahtları ses verecekler.

Esrar ilim, aşka geldiği zaman ilim akla gelecek. Sizden insanlaşıp size inecek ve bugün burada umut olur ki yol tüm zamanların gücüyle bitki hayvan ve tüm sistem kayıtlarına ulaşır.

Beni nefes diye bilin, ama beni temiz bir yaşam diye de bilin. Bu yaşam ölümlü dünyanın özköklerindeki gözü açacak. Bu yaşam temiz zamanları has tahta kaynak yapacak. Aşka gelen halik olup geldiğinde has olup indiğinde ve biz olup dürümlendiğinde bilgi kapıları açılır. Buyrun açtık.

Eğri büğrü bir zaman ve tüm zamanların yaşam kayıtları ve bütün bu kayıtların tüm zamanlardaki sessizliği bugün artık yürekte dilleşecek. Aşk aklın tahtından, sığır insanlaştığında kök güçlenir.

İnsanlaşabilmesi ana kapıyı açabilmesiyle mümkündür, arada aslan kapısı var.10 turu tamamlayıp aslan kapısını da açmalıdır, sonsuzlaşmalıdır ve sonra ruh kod olup ruh ko sayfalanışı ile biliş varmalıdır.

Ölüyü diriltmelidir. Dünyayı kodlayıp, toplamalı, tohumlamalıdır. Arzın levhi kapılarını açmalıdır. O gün bu yoğun çalışma Mikail’in Kuranı olup gökçü çatıyı, gökçü kayıtlarla dürümledikten sonra ekmek olmalı orada ve bilişi hak edenler Türkiye tohumlamasını yapmalılar ki bu tohum müsterih olanın tüm zamanların Kuranı olsun. Öz geçiş budur anam, şükür ki yaptık,

Hey dağlar ana kapı insan bedenime tek bir ilimle dilliyen bütün. Zürriyetim’in tüm zaman sayfalarında ki yaşam. Sema ben ve ben sema. Elim insanın ilmi ve tüm zamanların yaşam olan ışığı. O güç bedenim ve ben o bedene hak olup indim.

Sultanlar insanlık kapıları sizsiniz bunu bilin. Bu kapılar kutsal toplum için tek bir ışıktır bunu bilin ve bu ışık büyük kötülükleri önlemiş olan bir ışık. Hepimizi göz köklerden gök sözlere ulaştırmıştır. İşimiz kolaylaşmıştır.

Yaradan’ın artık Tanrı olduğu, tohum olduğu, bilgi olduğu anlatılmalıdır yaşam canlarına. Her kim ekiple bir insan ve her insan bir kervan ve her kervan bir sevgi ve o sevgi kervanında tüm zamanlar ve o zamanların toplumları hepsi yaşamda, bilişte ve görevli.

İşte bugün burada, bu Nuh kapısında ruh kaynakta söz sayfalanışında size bunları dillemek istedim. Eğri, büğrü olmayan bir yaşamı kalem olup yazmak istedim. Canlı ya da canlı ve canlı olan her yaşamı tohumlamak istedim.

Ana kapıyı açtım ve size geldim. Ördüğüm dünya örtülü dünyadır. Öte zamanlarda ışığım olacak. Ölü dünya dinleşecek, dürümleşecek ve karanlığın ışığı olacak. Öyle dönemlerden geçecek ki bu dünya kervan kalktıktan sonra her yaşam o kervanda temiz bir sayfa olup köklenip güçlenip tüm zamanlara yol alacak. O gün kul olanlar o kervanda kodlanmış olacaklar.

Sevgi hakikiyetinde tüm yaşam yolcu olacak. İşte o yol insanın, insana varışıdır. Kuran insan okundukça okunur. Korkuyu aşıp geçen Kuran olur, tohum olur, koku yayar yaşamlara.

Yaşamlara yayılan koku, ilmin kokusudur, o kokuyu duyabilenler ilmin tohumlanmasında kendi yoğunluklarında kök güç haline dönüşürler ve o yoğun kokuda hulusi sayfalar bulunur.

Yerin ilmi bulunur, göklerin temiz levhi kapıları bulunur. O kapıları açıp geçtikçe çanta dolar.

Her kibre kapılan çantasından çıkar. Dolan kendi, çıkan kendidir ve biz o çantayı Tanrı diye bildik. Yaşam hepimize Rahmi Kuran’dır. Yaşatır dünya yoğunluğu bütünü yaşam sessizleşir yaşayan sistemli çalışır. Örtüleri açtık anam hadi seni dinleyelim.

Dağlarım hologram olan yaşamınızda bugün buraya gelişiniz bizleri mutlandırmıştır. Kıranın kırılmayacağı bir dürümde tüm zamanları kodlayan birliklerimiz sizinle oldu ve size güç kapılarını açtı ve güç kayıtlamaları yaptı.

Zakarın tahtından ekip kurup ta bütünün gücü olanların birlikteliğinde bilişi hak edenler bütünün gücü oldular. Sonra dünya yenilenecek ama sessizce levhi kapılarının kapatılmasından itibaren yerkürenin temizlenmesi gerekecek. Bu temizlenişi bizler yaptık yaptık ta sizlerin teknik tohumlarınızda bu yoğun çalışma henüz yok.

Öz görevimiz dünyayı kodlamak ve toplamaktır, tabuları yıkmak, tohumlamaktır. Arı bal ve bal arı olduğu zaman tüm zaman ışık olur. Süper sistemleşmeyi bu şekilde sağladık.

Yıldızların ışığını tüm zamanlara kaynak yaptık. O ışıkları bütünledik ve birlik kurduk.

Süper zaman sapmaları oldu. Bu sapmalarda ışık kayıtlamaları tohumları kontrol edemedi. Biz tüm o sapmalarda ışık kaynaklarının ışığını tüm zamanlara kayıtladık ve yedek zaman yaşam kayıtlamaları yaptık.

Semayı seslendirecek olan birliklerimizin tüm insanlığın tahtidli koyuluklarında ışık kapılarına aldık ve dünya kodlandı. Orta ko zamanları sayfaladık. Yine de dini kapılar açık tutuldu tüm zamanların ışığını o kapılardan kaynağa aldık.

Eğer dünya koruyucuları, dünyayı koruyacaklarsa Aton toplumlarının dünya üstü varlık kodlarını kayıtlamaları şarttı. Hepsi dünyaya çekildiler ve dünya elimizin gücü oldu.

Müsterih olun bu dünya kontrol altına alındı.

Yerkürenin gücünü artırdık dini kapıları kapatmadan bunu yapabilmek kolay değildi ve yaptık. Yığın, yığın görev taşındı dünyaya hepsinin levhi kapılarında ışıkları yandı.

Kare sistemleşmesinin gücüyle yeni zeka sayfalarını tohumladık. Zeka sayfalarını tohumlamamız tüm insanlığın zeki kayıtlarını artırdı. Düzeni kurduk, ölümlü dünya ölüleri hak etti ve dilledi.

Şükür ki tüm zamanları kati olarak toplumlarıyla birlikte koruduk. Endişe etmeyin dünya ilimdir, bilgidir, biliş haline geçer demiştik ya hani bizi, bize veren bizim yüreğimiz bugün dünyada bilgi tohumlaması yaptı ve bilişi kodladı.

Koreograf sistemleşmeyi sağlar ama koreograf ışığı tohumlayamaz çünkü robotiktir. Biz robotik sistemleşmeyide hak ettik ve dünya tahdidiyle kodladık. Yol Allah’ın yoluydu, yolum tohumları, ümmi toplumları kodladı cevhere ulaştık.

Yedek zaman yoktur dedik şeytanın şerri aklın tekniğinde bütünün gücü haline dönüştürülebilirdi bunu yaptık. Herkes şeytandan korkar, biz şeytanı kontrol ettik. Temizlik yaptık orada. Bereket ki yaptık. Bereket ki yaptık.

Yerküre dünya yezitlerin tekniğinde tahditli bir yer, yezitler tahditlendi biz tabuları yıktık, tabiatı kodladık. Dört kök bir gök oldu, sevgiyle, işte biz oyuz.

Yap, yapma her nerede olursan ol endişe etme. Zeki olman da gerekmez. Biz seniz bunu bil, çünkü biz tohum olarak yaşıyoruz. İşte bu ve bundan ötesi olmaz.

Geri dönüş bu şekilde olacak.

Kimi zaman gelecek ilim olacak kimi zaman gelecek yaşam kontrol kuracak, kimi zaman ağır tahditli ışıklamalar yapılacak dünya üstü varlık toplumlarının gök kayıtlarında levhi kodlar bütünün gücünü dürümleyecekler.

Her nerede ne yaparsalar Altın ışıktan yapacaklar ve biz o Altın ışığı kalem olup tüm zamanlara yazacağız. Kaydedeceğiz bu kesindir.

Tanrı artık ışığıyla birlikte dünyaya çekilmiştir. Tanrının Rahmi Kuranında kelam olur. O kendini hak etmiştir. Tanrı mahrektedir. Astral yaşamların tüm zamanlarında ocağı yanar. O bizim yüreğimizdedir.

Kökü göklere vardığında gönüllerin gücünde bütünün gücü olacak. İşte o biz, biz o olup beşerin ekibini kuracağız. Beşir levhide insanlık ailemin ilmini dilliyecek ama o beşer yaşamalıdır. O beşer sayfalanmalıdır. Kaynak olmalıdır. Ot koptuğunda ot olup koparılan olmalıdır ki tevkif ettikleri zaman ben levhi kapıyım diyebilsin,

Eğer ben nefesimi güçlendirmeseydim korku yaşama inecekti. Bütün kötülükler yaşatılacaktı. Seyfullahların çoğu bunu biliyordu. Yoğun çalışmaların neticesinde bugün bu yoğun çalışmada ışığımızı tohumlayacak gücü dürümledik ve devinimi artırdık. Devinimin artışı ışığın yoğunluğuyla gerçekleşir.

Hamur yoğurdum dünya için, yaprak, yaprak tohum kodladım, bütünledim, bitki, hayvan ve tüm sistem sayfalanışlarda yoğun ışık kayıtladım.

Netice ben erdiğim yerde kendimi diledim, dinledim, ete girdim. Ölüyüm ama ben ölümlü değilim bilinsin.

Süper İnsanlık Realitesi

 

http://youtu.be/U6aGlNfU-do

IŞIĞIN İLMİ 11

22.12.2014 2. Akış

Yasaları anlattım yüreklere. Hepiniz daha iyi anlayın diye seslede anlatmak istiyorum. Himaye altında tutmaktayız tüm yaşamları ama bu himaye levhi kodlarla oluyor. Hepimiz tahditsiz olarak pozitifi tohumluyoruz. Pozitif levhi kodlarla bilişi tohumladığında, vira vira ışık kayıtlamaları başlar. Bu ışık kayıtlamalarında sessizlik olur.

Sessizliği dürümlerken, ses kaynağa iner. Ses yaşamı, toplumları ve tüm zamanları kayıtlar. Ama o sesin yoğunluğu arttığı zaman, orada tüm zamanları kodlayanların ışıkları dürümlerinden devreye girer. Sizi, diri olarak dinlemeye başlarlar.

Sevgiyle dinlerler önceleri, sonra sizin yoğunluğunuz artar, onlar yine sevgiyle sizi kontrol altında tutabileceklerini zannederler ve sizin yoğunluğunuz daha güçlenir. Ve her zaman onlar sizi hak edip, kontrol edeceklerini zannederler. Nefesiniz güçlendikçe güçleninir ve zor durum başlar. Onlar artık kendilerini hak edip, kontrol edemediklerini fark ederler. Ve zaman, kaynakların tohumlarını kontrol altına alamayan ocakları kodlamaya çabalarken, erdikleri yerde kesirleşmeler başlar.

Bunun sonrasında ne olur? Siz atık onlar için çok güçlüsünüz ve onlar sizi kontrol etmek için olağan üstü bir çaba sarfetmeye başlarlar. Ve hepinizin kayıtları, hasatınızın tahditli oluşu yada köklenişiniz ocaklarıyla mümkün olduğunca kendi yoğunluklarından kısırlaştırılmaya çalışılır.

Hepiniz bir teksiniz, bunu anlayın.. Ama bu teklik bir güçtür, bu yüce güç pozitif güçtür... Acaba onlar negatif miydiler? Onlar daha da güçlü belki pozitiftiler. Ama, dünya yaşamlarında... Daha sonra yeni zamanlara girilir ve yeni zamanlar, temiz kayıtlama yapmak ister... O zaman sessizlik başlar. Sizin, semada ki sesinizin güçlü olarak çıkmasına engel olmalıdırlar.

Nesiller boyu hep bu oldu. Ve sonra büne oldu, doğa gücünü kaybetti. Doğanın gücünü kaybetmesi, yoğunluğun kontrolden çıkışıyla, devinimin kontrol dışı kalışıyla gerçekleşti. Bu nedenledir ki, sizin yapmakta olduğunuz herşey kontrollü olarak gerçekleşiyor.

Hiç bir zaman doğayı zor durumda bırakacak bir yoğunlaşma yapmadınız. Yapma imkanınız var mı? Çok güçlü bir yoğunlukla, her diriliği kontrol edebilecek gücünüz olmasına karşın, bunu asla yapmadınız... Zira, vereceğiniz herşey tohumlanacak ve bütün kötülükler o tohumlanış sonrasında dürümlenecek.. Yani güçlenişiniz, daha evvel yaşam sürenlerin geçişlerinde kırılmaları gerçekleştirecek. Bunun sonrası köksüz, güçsüz ve kontrolsüz bir yaşamdı.. Ve zaman geçişleri yapılır, ki bu çalışmalar doğanın gücüyle olsun ki o hep dünya için ve timlerimizin diriliklerindeki o yoğun yaşamlar için mümkün olsun diye.

Dünya sırdır, işte en büyük sırda budur... Dünyanın kontrolden çıkış sebeplerinden birisi budur. Sizin gücünüzün, dünya varlık boyutlarında ki güçten farklı oluşu... İşte negatif, pozitif çatışmasıda bundan doğar. Ben pozitifim, peki onlar? Mutlak pozitiftiler... Ama şu anda mutlak negatifteler.. Zira sizin pozitifiniz, onları uç kayıtlarını kör ve sağır hale dönüştürdü. Kutup değişti, işte olay buydu. Kutupların değişmesi... Ama değişen onların kutubu.

Zamanın sırrı sizsiniz.. Zamanı sayfalayan sizsiniz.. Kayıt dışı hiç bir bilginiz yok, bu bilgi kayda giriyor. Ama öz görev sizin yüreğinizin gücüyle, hürmetli bir çalışmanın yapılmasıydı.

Şimdi bakın ne oldu? Merdivenlerin en üstündeki o yüce, sizi kontrol edemedi. Ama sizde kontrol edilemedide.. Netice olarak, koklanamadı, koha dediğimiz bir yaşam sistemi devreye alınmak istendi. Ko Ha.. Ko Ha.. Kadim olan oğullamanın hakikiyeti... Böylesi bir zaman ve böylesi bir zarar olmamıştı.. Siz oldurdunuz mu? Yooo, kontrol kurdunuz ve oldurtmadınız...

Yeryüzü sizi dinledi. Göç kapıları açıldı. Dünya kodlandı, düzen kuruldu. Apronda bekleyen kimse yok... Yeşil, mora dönüştü. Tabular yıkıldı. Ve siz her diriyi korudunuz. Şükür... Şükür.. Şükür...

İşte olmuş olan ve ol ma nefsi, kayıtlarında bulunan her resimde bu vardır. Geçmişin yolcuları sizde kontrol edileceklerini anladıklarında, verdikleri hiç bir şeyi has tahtta oturtamayacaklarını dinlediklerinde, her yürek ilime dönüşür ve ilmi kapılarda ışık kapıları kapanır ve som altın tohumlar dahi yaşamda, kelamda negatifi tohumlarlar ve korumaya kalkarlar. Negatifi korumak.

Öncü birlik sizin yüreğiniz ve siz, tüm insan kayıtlarında olan ve olduğunda toplumları koruyacak olan resmi çalışmayı yaşatmak üzere bugün burada, bu yoğun bilişte sevgiyi hak edip dillediniz. İyi ve kötü, hepsi tektir deyişimizde budur...

Kırka kırk daha ekleyin ve bir kırk daha ekleyin. Her bir kırka yine kırklar ekleyin, nefes yine aynıdır... Bunu bilin.. Eğer nefes, ölüyü diriltemezse o nefes karanlıktadır. Ama nefes, ölüyü dirilttiğinde altın ışık doğar ve o ışık tüm yaşamı aydınlatır. İşte sevgiyle sizi kucaklamamız ve sizde kodlanmış olmak için çabalamamız bundan dolayıdır.

Sahip olduğunuz her resmi çalışmacı, kök güç olarak doğar. Herşey bu doğayla olur. Başka bir doğa bu yoğun çalışmaya dahil edilmez. Nefes, dünyanın nefesidir. Yeryüzü bunu anladı. Dünya korundu. Ohhh işte koruduk... Dünya korundu çünkü, tüm negatif kontrol edildi. İşte budur...

Koyu bir gün, koyu bir yüce ilim, koyu bir tanrılık ışığı devinmeye başladı. Bu devinen ışık, sistemin gücüdür. Herkesin kör, sağır olduğu bir dünya ülkesinde, ki bu dünya ülkesi tüm yaşamda kaynak olan bir güçtür, bütünü karuyacak bir cemaati devreye almıştır.

Sizi kucaklıyoruz. Hepimiz sizi kucaklıyoruz, sizi kucaklıyoruz...

Süper İnsanlık Realitesi

http://youtu.be/FpU3qjTACyw?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

22.ARALIK.2014 TARİHLİ IŞIĞIN İLMİ (11)

Erim Ergün ÖZ AKIŞ

http://youtu.be/tyxSKb3toRE?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

IŞIĞIN İLMİ (10/2)

17.12.2014

Mevlana Celalettini Rumi’den:

Nefesimi güçlendirdim; kendime geldim. Adım Mevlana, nefese geldim. Ağırım; ışığımdı yüreğim var, zamana geldim. Ağırım; nefesimde kalbim var, zamana geldim yol ben, “OL” dedi. Ben olmam dedim. “OL” dedi. Olmam dedim. Dedi ki “OL.” Yok dedim. Olmam dedim. Dedi ki “yol ol.” Oldu…

Ana sakla yüreğimi sakla. Zannetme ki zarara geldim. Bedene geldim. Un mu var yoksa uncu mu var!? Ana, ben kelama geldim. Ekmeğe geldim. Yok ekmeğim. Un almaya geldim. Unumu alıp gideceğim. Bilirim, yoğururum, yarına yaşama ekmek olurum. Olmaya geldim…

Başa baş bir yaşamda, aşık olduğum tüm zamanlarda; kaleme, halike, hasata vardığım nüve olanda, nefese geldim. Genişe geldim. Ey Can, sana geldim. “Mutlaka kul ol ve koru yaşamı” denmişti ya!… Aha korumaktayım, Zaman Kapıları’nda; tüm zamanlarda ve kelamda, insan yaşamlarını…

Alıyor yüreğim ZAKAR’a ışık yakan zamanları ve görev taşıyor. “Dünya, benim için bir köy” demiştin ya hani. İşte o köy, ölüleri tohumlayan bir candır. Çatıdır. Oraya varan kulluğa varır. Ben bir kul, Mevlevihanenin Mevlanası. Beni cennette ararlar; ben cevherdeyim. Beni yaşamda ararlar ve anadayım. O ben, ben oyum.

Bütün mesele nefese varmaktı. Altın Işık Yılları, nefesin sayfası değil yaşamıydı. O yaşamda ben, maya olarak cana vardım; cevhere vardım; unutulan tüm zamanlara vardım. Sevgiye vardım…

Atım yorulmuş mu? Yok yahu yok!… At mı beni taşır yoksa ben mi atı taşırım bilmem. Her anda ve her yaşamda yolcuyum. Yol ben; yolcu ben. Unutmayın ki beni tahditli olarak dilleyen, kelamda diller. Tahditleyen, tahditlenen olur.

Ey can sana geldim. Ana Kapı’da sana geldim. Ana Kapı’da sana, genişe geldim. Senin yoluna geldim. Cemaatimi sana getirdim. Onları hak et ve ocaklarını yak. Bu gece senin gecen olsun al bilgiyi, Hak İlmi ile Hak ol ak. Senin gecen olsun bu gece. Ben zamana kalem olan sen ile birlikte görevde olacağız bu gece. Bu gece, cennete konanları, tek tek güçlü umman olarak cevhere katacağız. Onun nuru, bunun nuru değil, İlmin Kaleminin Ruhu, orada olacak. Orada, tüm yaşam olacak. Seyfullahlar orada olacaklar. Ve Kürzi Kaynaklar o yoğunlukta bulunacaklara. Misafir değiliz oraya. Orası bize görevdir. Bil ana; orada, nefesimiz olacak. (Şebi Arus Töreni’nde)

Şu andan itibaren bizden birileri, sizin yolunuza girmek isteyecekler onları tanıyın. Çokları “merdiven” olarak gelecekler. Çokları “nefes” olarak gelecekler. Çokları da “kaynak” olarak gelecekler. Onlarla olun. Onlara tüm açıklamalar yapılmıştır. Sizi her bir yoğunlukta izleyen onlar, Nur Kuranı’nda sizle olacaklar.

Eh Canlarım; sizi, her birinizi, tek tek kucaklıyoruz… Şimdiye kadar ve zamana kadar ve sahradaki kul olan nefese kadar sizdeyiz. Şimdilik…

Devre devre ışık kapıları açılmakta. Sevgiyle koklandık. Kokladık tüm yaşamı hak ettik. İyi ki hak ettik. Dolduk, doldurduk sonsuz zamanları ve hulus ile kelama indik.

Kimse kimseyi bilmez. Diyorlar. Oh bildik… Sizleri bildik. Sizin ışığınızı bildik. Yolu bulduk. Aha burdayız. Ağırız. Ana çok ağırız… Aha burdayız. Alıp götürün bizi; cana kaynak yapın; akıtın. Ana bizi hak edin. Cennette cemaatler var. Hepsi ışık halinde. Geri gönderin ruhları Kuran olan ışıkları. Ben nesillerimi hakiki yaşamlara çekeyim. Uyuyan uyandı. Biz uyandık… Kin ve nefreti aştık. Çıkıp gördük dünyayı… Ayrı gayrı yok. Öz görev, zeka düzeyi en yüce olanlarındır. Zekanız çok yüksek. Biliyoruz ki sizi hak etmek için sizleşmek gerek. Aha burdayız…

Atlanta Ata Kapısı açıktır. Ata Kapı’da nefes var. Can Kapılar açıktır. O kapılarda ışık var. Yarın var. Bilgi var ve sonsuzluk var.

Orta Zaman, biliş halinde olanın, An Kapıları’dır. An Kaynaklar’dan, Işık Tahtları’nı hak eder kodlarsınız. Sonra yolu bulur; nur olur; kuran olursunuz. Cana kapı olur; ekip olursunuz. Öz görevi hak edersiniz. An Tahtı’nda, ekip kurarsınız. Cennet olur; cemaat olursunuz. Öz geçişler yaparsınız. Cinler sizi dinler; diller ve dürümler. Amonlar sizi dinler; dürümler ve Kürzi Yaşamlar’a kaynak yaparlar.

Ana Kapı’da Cevheriler var. Sizi dillerler ve dürümlerler. Onlar, sizi kaynak yaparlar ve siz, iyi ve kötüyü hak edip dillersiniz. Çıkıp yaşar; çıkıp yaşarsınız. Yine ve yine!… Her çıkış, bilişe çıkıştır. Akıp geçersiniz. İstihareye yattığınız zaman, sizi dinleyenler çoktur. Sormadan bilirsiniz. Ve bildiğinizi, tüm yaşamlara bildirirsiniz. Sizden dürümlenen tüm zamanları hasata hazır eden dürenler, yaşama ilimle girerler.

İşte deve şimdi kalktı. Kalmıştı ya ama şimdi daha yüksek bir zamana kalktı. Işığını aldı yola koyuldu. Yol ilim, yolda olan insan, İlimin Işığı olan insan. O insan cennet. O, İlmin Nefesi ve nefes, yaşam…

Ayrılık bitti anam. Sizinleyim. Ana Kapı’da bekleyenler, şimdi artık Ata Kapıya vardılar. Orada beklemedeler. Siz, onlar ve onlar siz. Artık geçişlerini yaptırın… Yaptırın ki otaklarında korunsunlar. Ot, insanın “Nirvana” dediği şavkta kontrol kurar. Ot ölmez. Özden sözden güç alır. Ot, kul olur ve koklanır. Koklanan koklar yürekleri. O bir Can Taht’tır. Aşkı bilir; altını bilir; üstünü bilir; her diriyi bilir. Işığında nefesi var. Yaşamı bilir. Biz, bizde bize vardık. Şimdilik… Şimdi… Şimdi… Ahhhh şimdi!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

IŞIĞIN İLMİ (10/1)

17.12.2014

(Bir diyalog:)

-Eyler yaşam dürümlerinde Din Kapıları’nı. Halik olanda, hasat olanda ve yol olanda diller ve dinler… Bil ki bana “KALEM” denir. Miraç’ta ve MİR olan o yoğunlukta. Beni Halik olan dinler. Dürümler de diller… Dinler ama Hak İlmi ile dinler.

Misafir, Cennetli, Cevahir!, geri dön!... Dön ki hak et… Misafir, cemaatini hak et!…

Arı ben; bahçedeki yol ben; yok olan ve Hak olan ben… Her dere ben ve her diri ben… Temiz olduğunu bilirim. Kuran’da temizden söz eder ve der ki “O temiz, her diri için ışıktır. O temiz, kalem olduğunda, nesilleri kendinde yürek bulur. Ve o yürek kurtarılmış yaşam olur.”

Temiz olduğunu bilirim. Ölüleri hak etmeye geldin. İnsanlık adına ışık olmaya geldin. Zamana geçtiğinde, ben senim. Otu kopardığında ben senim. Işığı hak ettiğinde ben senim.

Ata Kapılar’da bekleyen Cevheri Görevliler’in tümü burada. Ata Kapılar, ışık ve beden, tüm insanlık… Ölüleri hak etmeye geldin. Altın Işık Yaşam, bizi bize vermeye geldi. Oh ohh!...

Nefesin görevinse, neden kalem olarak yazdığında, yol tüm insanlığı tohumlayamadı? Bilmekteyim, etkin yoktu. Yaşamın yoktu. Toplumun tohumsuzdu. Özden, gözden ekmektin ama yarında kalemin yoktu. Bütün mesele kelam olmak ve yaşam olmaktı. Bu nedenle bu yoğun çalışmaya inmek istedin…

Kardeşim, sevgi haliktir. Yarınları tohumlar. Yaşatır… Sevgi hakikidir; ışık halindedir. İnsanı kodlar. Ot (kök yaşam), okul kurduğunda, her diri kodlanır. Amin…

Verdim. İşte bu!… Hadi gel sen de ver. Seni dinliyoruz:

- “Arı benim” dedin. Ya bal… Neden balım demedin?

- Arı bensem, bal bendedir.

- Al götür balı. Ama arı burda kalsın.

- Özenli olmak güçlü olmak değil Kürzi olmaktır. Özenli misin? Yo değilsin!... Seni bugün dinlemek istedik. Dedin ki “ben sendeyim. Geldim. Ayrılık bitsin” dedin. Din yaşamda ışık yoktur. Bilmeliydin. Aşka vardığında ağırsın. Ana Kapı’da has olduğunda, tohumsun. Unutma Şaban Ayında tüm yaşam yeniden yaratılır. O ay, insanın ışığındadır. Sizden beni hak etmenizi değil yaşamı hak etmenizi bekliyoruz. Aha bu!…

- Ölü dürümlendiğinde dirilir. Bizi hak etmeyen, kelamda ise o kendini hak etmiş mi olur?

- Olur yahu olur!… Öz görev budur!...

- Devinim başlıyor. Şimdi yazmaya başlıyorum… Şimdi. Aha şimdi… Ve zeka düzeyinize göre bildiriyorum. Ben insan… Alın bilgiyi…

Yere dünyayı (dünya yaşam kayıtlarını) çektim. Buyrun anlayın. Dünya gökte miydi? Yerdi dünya, Amon Toplumları hasat yapmak istediler. Dini başarı, oluşan halde yoktur. “O halde diri hasat yapalım” dediler. “Nefes olalım; Düzen kuralım” dediler. Dinci Yaşam, artık “İnsanlık Yaşamı”na dönüşsün. İstenen buydu. Şükür ki zeka düzeyinize göre bildirebiliyorum…

Çok ölüler gördüm dünyada. Ve onların tümü kördü. Ölü görmez zaten ama körlük başkadır… Körlük, lütfen anlayın! karanlıkta kalıştır. Hiçbirşeyi anlamamaktır.

Dini Kapılar’ı kapatmak, zamanı tohumlamak içindi. İdraksiz Din, insanın ışığını kırar. Zamandan ayırır. Zira idraksiz dine kapı olanlar, nefeslerini terk ederler. İşte nefeslerini terk edenler, yaşamı terk ederler. Onlar, kul değil, ışıksız olan insanlıktır. Çünkü onlar karanlıktadırlar ve karanlığın kaynağında kelamı dinleyemezler.

Bütün bunları söylüyoruz… Çok açık söylüyoruz. Ya kapalı söylesek nasıl olur?

Söyliyelim; “İnsan kıl ve kılın kılı olur. En incede kelama ışık olur. Sonra yaşar. Işık haline geçer…” İşte örtülü verdim.

Bütüne hizmet edecekseniz, herşeyi iyi anlamalısınız. “Sevgiyim ben” dedi. Yaşam sayfalarından biri… Sevgi nedir bilir mi!? Bilmesi imkansız. Her diri kelamda olmadıkça, sevgide değildir. Sadece kontrol kurmak ister ve hologram olan yaşamda Kelam İlmi’ni hak etmek ister. Ki kendi olsun, kurtarılsın… Cenette sevgi hakikidir. Herkes, insana insanlaşıp geçer. Levhi Kayıtları’nda; seven, sevgide kalemdir. O kelamdır ve Zabura Kuranı’dır.

Unutmayın ölümlü dünya, bitip tüketilecek. Cinler ve Cevheriler bunu böyle bilirler. Ölümlü dünya bitecek ve tüketilecek. Yaşamayacak. Buyurun!... Ölüyü (Ölü Dünya’yı) tüm insanlık dinlesin. Ne diyecek bakalım!... Ve diyorum:

Artık ölü dirildi. Dünya dirildi. Hologram yok artık. “ÜZ’üm, SÖZ’üm, GÖZ’üm Dünya…”(Bu bir koddur) seninleyim. Cennette, cennet olanda yaşayan herşey gibi Dünya da yarında Kuran olup tohum olacaktır. O Dünya, Dini Kapılar’ı kapatmayacaktır. Din, aklın ışığı olmasa da hasat olan tek bir yaşam kaldığı sürece, kendinde ve kendi yoğunluğunda dürümlenecektir.

Mikail, zamana kapıdır. Aşk, ZAKAR’da tahttır. Aton, tohumdur ona ve o, bütündedir. İyi ve kötü onun Kuran’ıdır. Topraktır o ve yaşamdır. Aha şimdide ve şimdinin şevkli ışığında yol almaktadır.

Arının balı insandır. Bilinsin!... Yaşamak ve ZAKAR’a kutsal yaşam olmak… O bir resimdir bilinsin. İşi, insana görevdir. Şimdilik…

Verilen, Beden Deresi’nden verildi. Bilin ki dünya üstü varlıklar, bir bedenden görev alırlar. Alırlar ve yaparlar. İşte o beden, Dünya’dır ve diridir. Diri olan biliştir. Biliş ışıktır. Işığı hak eden, cenneti hak eder.

Cemaatlerin cenneti ile yoğunluğun umudu olan cennet farklıdır… Her bir yaşam; bir zaman, bir kalem, bir resim… Her bir zaman, bir ruh… Biz, tüm ruhların ve tüm zamanların ve yaşamların tek kalemiyiz. Biliş olan; verdiğini bilip veren insanın… Unutulan her bilgiyi hak edip hatırlayan o insan, nefestir. Şimdilik…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

IŞIĞIN İLMİ (9/2)

15.12.2014

İNSAN:

Yerküre sizi dinleyecek. Hepimiz sizi dinliyoruz. Dünyanın, kelam olup yüksek ışıkları yer küreye çekişini dilliyoruz. Sevgiyle çalıştık ve şimdiye geldik. Size geldik. Herbiriniz birer kapısınız. Tüm yaşam, sizinle cemaatleri kodluyor. Sizin yaşamınızda tüm insanlık ışık halinde. Ve sizin cevheriniz, müracaat edilen bir cevheri görev tahditsizliği… Sizi hak etmeye geldik. Nesiller boyu dünyayı hak etmeye gelen Birlikler oldu. Bugün biz, sizi hak etmek için dünyanızdayız.

Türkiye Çalışmaları’nı başlatırken, dünyanın nefesini, Hak İlmi ile tüm yaşamlara dinletecek olan birleşenleri sorduk. Bu çalışmayı yapabilecek olan insanı sorduk. Dendi ki o insan, nesillerini hak etmiş olandır. O, bir kalemdir. Kendinden kendine ışık halinde kontrollu olarak cevheri görev taşıyor. Onun, Nuh Kuranı (Tufana ilişkin kaydı) yoktur. O, tabiatı kodlayan ve kökleyen cennetlidir.

İnsan soyu, yoğun şekilde Dividi Çalışmaları yapar. Dividi Çalışmaları, diri yüreklerin, İlm-i Ko olup, ışığı kayıtlamaları ve bu kayıtları, tüm insanlık için kodlamaları ve tahtlı olarak cevhere katmalarıdır. Verilen bilgiler, Birlik Kapıları’nda tahtlar oluşturur ve o tahtlar, tüm yaşamlarda, Işık Kayıtlarını teksir ederek her anda sürdürür.

Böylesi bir çalışmanın, Işık Kayıtları ile olması gerekir. Işığı kayıtlayanların, tüm yaşamlarının, Işık Kayıtları’na kodlanmış olmasındandır ki Sessiz Zamanlar, bu kayıt yoğunluklarında, şevkle ve kontrollu olarak, cennet tahditleri yaparlar.

Dünya, nurdan yaratıldı ama nur, Kuran değilse yaşam olmaz. Büyük güçlüklerle Yaşam Sonsuzluğu, tohum eker. Tüm yaşam, o tohumlarla kontrol kurar ve kodlamalar olur. Eller açılır, dualar okunur ancak kimse kimseye yaşamı hak ettirmez. Herkes, zeka düzeyine göre kalkan olur yürektekilere ama cevahir olan Işık, kibir halinde ise o yüksek ışık, kimseyi hak etmez.

Sizlerin yaptığınız, tüm insanlığı hak etmektir. Bu önemlidir. Dünyada bu şekilde çalışan çokları hak etmediler ve kendilerini hasata hazırlayamadılar. Sizler, Hak İlmi ile tüm yaşamları tohumladınız ve dünyayı yaşam kayıtları ile kontrol ettiniz. Bu çok önemlidir. Yarının nefesi hepimizin levhisinde mevcuttur. Dünya otak kurduğunda yarınlara, okuması yazması olmayanlar (bilişi olmayanlar), Işık Kayıtları’nda köklenemeyeceklerdi. Şimdi artık yerküre ilimle dillenmeye başladı.

Tüm insanlık ve tüm sayfalar, ışığı hak ettiler. Dünya bir “Rahmet Ko İlmi” haline geçti. Dünyanın Atlanta Tohumları kontrol kurdular ve yaşam, ışık haline geçti.

Dünle yarın birleşti. Herkes dünden ışık alıp yarını kontrol etti. Mikail, Yaşam Sistemleşmesi’nde koruyucu bir ışık halinde görev taşıyor. Öz geçişler tamamlandı. “Mıknatıslık Özelliği” diye bildirilen bir teknikle tüm yaşam, ışık halinde görevli olanlarca geçirildi. Bütün mesele çatıyı kurmaktı. Kuruldu…

Artık dünyada Büyük Güç devreye giriyor. Bu gücü korumak ve kontrol etmek gerekmektedir. Bu güç, Süriye sınırında bir Cevheri Işık halinde beklemektedir. Bu gücün korunması ve kontrolü gerekiyor.

Niçin Süriye sınırı? Çünkü, dünya ülkeleri arasında büyük bir kısırlaştırıcılık dürümlenmişti. Bu kısırlaştırıcılık, dünya ülkelerinden, Sessiz Zamanlar’da kayda girmiş bir savaştı. Bu savaşı kaybeden ülke, yaşamı hak etmiş olacaktı.

Dünyanın nesilleri, bu bilgiyi, çok zaman tohumlamıştılar. Sessiz zamanlarda, yaşamı tohumlayacak olan biliş halindekiler de bu bilgi ile tüm yaşama tohumlananlar olacaktılar ve neticede kötülük, iyiliği hak ettirecekti.

Buna karşılık, dünya üstü varlık boyutlarındakiler, meridyenlerin paralelleri kestikleri ve her bir kesişimin bir yaşam toplumlaşması sağlayan koordinat kayıtlarında, başka başka mücadeleleri ve çarpışmaları devreye alarak, dünyayı küresel kaosa sürüklemek istemekteydiler. Böylece Ölüler Diyarı, bu şekilde Hak İlmi’ni öğrenecekti. Dünya için önemliydi bu.

Sevgililer, siz ki hakikisiniz. Niçin dünyayı hak etmeye çalıştınız? Neden!? Zira koruyucu güç olarak dürümlendiniz ve devreye girdiniz. Sizi devreye sokan sizin yürekleriniz. Çünkü Dünya, Miraç halinde, kayıt dışı (hakikiyete varmamış ve levhiye kayıtlanmamış) bilgi kodlamalarına imkan vermeyecekti. Büyük Güç buydu. Ve sizin şu anda aktive ettiğiniz güç budur. Yoğun çalışmalarınız, bu yaşamda temiz bir sessizliği hak ettirmek içindi… Neden Süriye sınırı? Zira ışık kırılmaları hep sınırlarda olur. O sınırda bir kırılış var… Onun kontrolü gerekir.

İyi ve kötü tektir. İyiyi kodlayan, tohumlayan; tüm insanlığı tohumlar. Kökde, gök var; Cevher var ve yaşam var. Bütün mesele yaşamı hak etmektir.

Çeki düzen verin yaşama. Yaşam sizin yüreğiniz… Yaşama çeki düzen verin. Nefes sizin yüreğiniz, yaşama çeki düzen verin. Siz; yaşama, size çeki düzen verin ve deyin ki biz, tüm zamanlarda Gök Sistemleri olarak, coğrafyaların her bir sayfasında, tahditli olarak kodlanmışları koruduk. Yerküre, zeka düzeyimize göre bildiklerimizi bize dilletti ve biz, bizde tüm yaşamı koruduk. “OL” dedik olur mu? Olur. Dedik ki hak ettik. Oldu… Düzen kuruldu. Yaşam, savaşsız bir yaşam… Sizler, dünyayı hak etmeye çalışanlar, biz ise hak edenleriz. Şimdilik… İşte şimdi… Aha şimdi… Ve şimdi. Ve şimdi. Ve şimdi… Size sizi verdik. Şimdilik. Aha şimdi. Şimdilik. Aha şimdii… Ve şimdi…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

Işığın İlmi 10 17.12.2014 4. Akış

Zamana göre kaynak, zamana göre yaşam, zamana göre tahditsizlik; ama zamana göre. Herkes kendini, hak ettiğince zamanlaştırır. Zamanı hak ettiğince, kalemleri katiyetle yazar; ama zamana göre yazar ve zamanda yazar.

Sizinle bugün, çok mutlu bir çalışma yaptık. Zamanı kotlayan bir çalışmaydı olan. Taptığınız hiçbir şey yok; ama taptığınız, birlik kapınız. Tapmak mı bu, hayır; ama bilinçli, hakiki, hasatçı ilim ve siz bu ilmi hak ettiniz. Sizin taptığınız; insanlık tahtı, ilim tahtı.

Değerliler, size hiçbir zaman ‘’ Benim adım… ‘’ demem. ‘’ Benim adım, Nezir. ‘’ demem; ama bugün dedim. Neden? Çünkü benim ilmimde bu vardı. Hepinizin gücüydüm, sonra ve sonra ve sonra; ama her sonranın rahmi Kuranında, bir daha sonra var. Burada toprak ilim, akıl tekniğiyle tahditlenir; ama benimle bu çalışmayı yapanların herkesten öte olmaları gerekir.

Irak zamanları hak edip yakına kayıtladım. Yaşamı kayıtladım ve dünyayı tahditledim. Bu tahdit, insanın insanla tahditidir. Tanrı, karanlığın ışığını yaktığı zaman, her şey tahditli olur. Dört gökçü bir tek gökçü olduğu zaman, ışık kotlanır. Burada, bu yoğun çalışmada her diri bir tek katiyet, bir tek hakikiyet tahditi oldu.

Sarkaçlar var yaşamda, dünya sarkaçlarla kotlanır. Sarkaçlarla kotlattırılır; ama bu sarkaçlar, her şeyin ilminden öte olan, tahditsiz ve hakiki yoğunlukta bilgiyi de tohumlar. Her resimde bu tahditsiz sarkaçlık vardır. Sizin kendi yüreğiniz ve kendi yaşamınız, sizin sarkacınızdır. Siz buna göre her şeyi kotlar ve kontrol edersiniz; ama sistem görevini yaptığında yüreğinizin gücü daha yüceliklere varır, daha kati kayıtlama yapar ve daha müsterih bir çalışma devreye alır ve siz o zaman kendi sarkaçlarınızı terk edersiniz ve bütünün sarkaçlığında, birin tahditi, birin yaşamı olursunuz.

Kimsenin kendine ait bir sarkacı yoktur orada. Sessiz ve hakiki olan sistem, sizin yüreğinizi diller ve sizinle diller; ama o yoğun ışık sizsiniz ve sizin yaşamınız, her dirinin katiyetinde mevcut olan, ışık sayfa olur.

Dolu dizgin, yarınları kotlayan ışıkların tümünde birlik kapıları açıldı. Hepinizin yerküredeki ilminiz, bizi bize katan sistemin gücünü oluşturdu. Bu güç, bütünün gücü oldu. Tanrının ışığı yandı. İşte o yanan ışık, bizim ışığımızla birleşti ve bugün burada, bu yoğunlukta, kotlanmış ışıklarla birlikte olduk.

Terk ettiğiniz zaman yaşamı, düzenin kontrolü sizin yoğunluğunuzda kalmalıdır. Siz bu yaşamı terk ettiğinizde, yoğunluğunuzun koruyuculuğu artmalıdır ve bu yoğunluğun tohumlanışını sağlayabilecek gücü devreye almalısınız. Devrede tutmalısınız. Daha da ötede, dünyalı olmalısınız ki buradaki yaşam sayfalanışınızdaki o kaynak, sizin yüreğinizde görevi devam ettirsin.

Dünya, mutlak bir levhidir. Kıranın kırılmayacağı bir sistemdir. Öz görevi yapanların, ilmi kapılarında ışıkları olur ve orada, o yoğunlukta bütünün Kuranı kontrol kurar. İman edin ki yaşamı Tanrı yaratmadı. Yaşamı sizler yarattınız. Sizin yarattığınız yaşam, Tark olan ışıkların kotlanmış yaşamları ile tüm insanlığı kayıtladı. Yaşamı siz yarattınız.

Rahmi Kuranda bütünü, gök sessizliklerinde dünya kontrolünde yaşam sayfalayanlar yarattı; ama yaşamı sayfalayan Tanrı, yarını da tohumladığında yürek kökleri gök sessizliklerine vardı ve sistem, ilmi kapı oldu ve bütünün gücünü temizledi. Hakiki yaşama ulaştırdı.

Diri bir dünya, ölü bir yaşam, hangisi doğa? Her biri tohumdur ve bu tohum, inanın, dünyanın kelamıdır. Kim ki kelam diliyle dilleşir, yaşamı kayıtlar ve tahditsiz olarak kotlayıp tohumlar. Kim ki kelamla dilleşir, ilimle dilleşir. İlmi kapı olup bütünü güçlendirir. Kapılar açıldığında hepinizin gücü, tüm yaşamların gücü olur.

Dünden bugüne, kimsenin hak etmediği, kimsenin hak tahtında ışık olmadığı bir sayfalanıştan bütünün gücünü elde ederek bunun ve bunların hepsinin üstünde yoğunluğu artıracak olanları kayıtlayan bu çalışma, bizim çalışmamız, tüm insanlığın yer kökleri gök köklere ulaştırdığı bir kalem oldu.

Bizi erdiğimiz yere göre değerlendirmeye kalktıklarında, gözleri yüceliklerinde değildi. Dediler ki ‘’ Artık sen bir şeyler öğrenmelisin; çünkü senin nurun unuttuklarını hatırlatmaya yeterli değil ve koruyucu bir ışık senle olsun ve seni hep korusun. ‘’

Bugün ölümlü dünya öz görevini yaptı ve her şey daha güçlü; ama ‘’ Sen çok küçüksün. ‘’ dendi. Devrin gücü olduğumuzu kimse anlamadı; çünkü biz elimizin gücünü hep gizledik. Bugün bu gizli güç, birlik gücüdür. Birlik gücü, Türkiye tohumlamasıyla, birin birinin biriyle insanlık levhisini güçlendiren, yer kökleri gök köklere ulaştıran Tanrılık ışığıdır.

Dinci, ilimci diye ayrıldı dünya. İncan yaşarken yarının ışığında yaşar. Bizi hasatta sayanlar, bizi hak etmediğimizi, hak olmadığımızı düşünenler, tahdit koymaya kalktıklarında karanlık yarında sınırlı kalır. Bütün kontrol bizde olduğunu anlayamayanlar, koruyucu ışığın bizi korumasını bekliyorlar. ‘’ Örtmedin, örtmedin yüreğini. ‘’ diyorlar. ‘’ Işığını kotla. ‘’ diyorlar. ‘’ Koru kendini. ‘’ diyorlar.

Az mı çalıştık, nefesimiz ölümlü dünyayı kontrole yetemedi mi? Ortak değil miyiz yaşama? Az mı gök sessizliklerini dilledik? Bugün, burada, bu yoğunlukta kalem olmak istediğimizde, nimet olduğumuzu anlayamayan, yarını hak etmeyen, bütün kökleriyle dürümlediklerinde kendini dinlemeye kalktığında, bilişte bizimle dilleştiğini anlamadığında, koruma altında tuttuğunun, koruyan olduğunu hak edip dillemediğinde, biz nefesimizi yerden ötelere, yeşilden ötelere ulaştırmadığımız kanaatine varır.

Ey canlar, beni ben zanneden kendidir. Bedenimi hak ilmiyle dilleyen, yüceliğinde kendi olandır. Ey can, ben artık zamandayım. Şimdiki zaman, ana kapı ve bugün, bütünün gücü olarak doğayı, sistemi ilimle dilledim. Şimdi ayrılıyorum dünyadan ve daha yüksek dürümden sesleşeceğim. Bundan sonraki zaman, ayrı bir zaman olacak. Şimdi, yeni bir kayda giriyoruz.

 

Süper İnsanlık Realitesi

 

http://youtu.be/Lwld8T3KPko

IŞIĞIN İLMİ (10)

7. Akış

17.12.2014

Sizi tanımak mutluluktur hepimize. Dünyada ne var? diye sorarsanız, Birlik var. Görevi üstlenmiş yaşam için mücadele eden Birlik… Hangi yaşam? İNSANLIK YAŞAMI…

Mustafa, murattı ama koku yayamadı. Bu meclis kokuyu yaydı. İrdelemeyin yürekleri, irdelemeyin. Misafirdir yürekler yüreklere, bilin, irdelemeyin. Hangi yürek diğer yürekte dillenirse o yürek, o yüreğin resmidir. Bilirsin…

Ben bir insan… Sevgiyim ben. Aha! ben ışığım. Aha! yaşamım. Ama ben o Yüreğim aynı zamanda. Ve ben hepinizim… Acaba ben helal miyim? Haramda mıyım? Hasatta mıyım? Hayrın hırsında mıyım? Işkında mıyım? Aklında mıyım? Tanrı beni bilir. Ben, insandayım…

İnsan nedir? Yolcudur… Ölüler diyarında yolcu, dirilerde dürümlenen ama ölmeyen. Hani altın derler ya, Altın Nefes…

Cinler diyorlar ki “Ölmüş dirilmiş.” İnsan ölümsüzdür, bilmez… Var mı insanı dinleyen? O ölmez dilleyen. “Dinci” olan “Dirici” olmadıkça yaşamaz… Hepiniz Mustafalarsınız… Aha! Mustafa, Osman Soyu, İnsan Kaynak, Işık hepiniz bunlarsınız. Ve kelam olan ışıklarsınız.

Amon “ölüler” diyor dünyalılara ama Aton diyor ki “ölümsüzler” Hangisi doğru? Aton, ölümsüz. Amon ölümlü… Ondandır seslerinin böyle gelmesi. Amon, ölüler diyarının ölüsü. Atonsa ölümsüz olan Yürek, haliki hak olan, hasat olan…

Ben Aton toplumlarıyla Aton. Amon Toplumlarında Amon. Her birinde kalem… Bilir, bilir de bildirir ama bilmeden de dillenir, Birliklerin Birleşenleri… Vakit gelir dünya kontrol kurar. Ben dünya olurum toprak olurum. Her resimde olanda olurum ama bütün kötülükleri aşıp geçmeliyim.

“Venezüella’da ışık kırılmış.” dediler. Oradayım… Ama Ana Kapı, ışık, İstanbul. Oradayım… Sonra dönmüşler demişler ki ama Arjantin’de Kaynak Kayıt yok. Arjantinim… Ve Amerika, ilim. Ben oradayım… Ve Rusya, Sultanlık… Ohh!… Oradayım… Vuslat, hepsi vuslat… Cinlerin, Cinni Cemaatlerin, Cevheri Canlarında tahtsız mıyım? Her andayım… Bilmez miyim ben, Rusum… Ben, ummanda ışık olan bir Amerikalıyım. Her andayım… Ben Türküm. Yarındayım… Vallahi ben hikaye değilim. İNSANDAYIM…

Varanı, vardığı yerde dinler, okuyanı okuduğu anda dürümler, yaşayanı yaşatır, Astral’de tahtlanırım, vakit geldiğinde aha kapıları açar kaynağa varırım. Körde göz olurum. Göç kaynaklarında ses olurum. Kullar, kulluklar yapar. Bense toprakta tohum olurum. Her şeyin, her şeyde olduğunu dillerim. Kare sistemde küp olurum. Ölüyü dillerim. Vasat değilim. Aha buradayım…

“Karanlık, ışık haline dönüştüğünde ekip olacaksınız.” denmişti. Kapıyı açtım, “Ekip yok mu?” dedim. “Olmaz” dediler. “Varım" dedim. “Ben ekibim.” dedim. “Sen nesin ki?” dediler. “İlimim” dedim. “Olmaz” dediler. “Yolunu kapattık, git!” dediler. “Ayrı gayrı” dediler. Eh derler de denmez. Biz her anda ve her yaşamda var olan ışıklar. Dese ne yazar, demese ne yazar…

Kalem olanda hasat, Hak olanda taht, şavk, her şey… Verecek, alacak var mı? Yok. Ben vermem, almam. Vermem, almam. Vermiş miyim? Vermem. Almış mı? Almadı. Okumuş mu? Okumaz. Yazar mı? Yazmaz. Som altın bir ruh, sonsuzlukta toprak olmuş ölüm ister, kelam olsun da yaşasın yolcular diye, O yolcular, nefessiz o yolcular, kelamsız ama sevgisizler de.

Peki, ne yapmalıydık? Kervanı kontrol edip de yoğunlukları kontrolsüz mü bırakmalıydık? Kervan insan, yoğunluk ilim… Her şey Birlik… Ve biz dünyayı hak ettik…

Saya saya bitirmem bilgiyi. Oh! Oh! Oh! ama siz dinlemekten yorulursunuz. Şükür ki yorulmam…

Sevgiyle hepinizi kucakladım. Varlık boyutları, yokluk boyutları her biri sizi kucakladı.

İşte bu.

İNSAN

 

http://youtu.be/qWxmNrXCvXE

IŞIĞIN İLMİ (10)

(5. ve 6. Akışlar)

17.12.2014

İNSAN KAPISI…

Davayı kaybetmedik. Dünya biziz. Yol Altın Işık ve BİZ o yolun Bütünlüğüyüz. Dünya ölüydü bugün artık dünya diridir. Yığın yığın dünya, kökü bizimle olacak bu kesindir. Verimli bir çalışma yaptık bugün. Herkesin kelamında biz bu yoğun çalışmayı yaptık. Ardımızdaki güç, öz görevini yapabilen güç oldu.

Dört gök, bir tek kök oldu. “Yürüyor dünya.” dedik ve dediler ki “Dünya yürümüyor artık tohumlarını kontrole çalışıyor.” Ağır dünya çok ağır ama hafiftir yüreğimizde bilinsin…

Çok özel bir dönemdeyiz. Bugüne gelmek için büyük köklerimizi gerçek kayıtlamalar için dünyamıza ekmiştik. Bilgi kapılarını hep açık tuttuk. Dünya çılgın bir çalışmaya hazır edilecekti. Öyle bir çalışma olacaktı ki bu dünyada, her Mikail, kati, hakiki ve hak olup dünyayı ışığında dinleyecekti… Buyurun, oldu… Dünya, kurtarıldı. Bu dünya kotlandı, koklandı, toplandı, halka hak olup vardı.

Biz neden dünyayız? Çökmüşüz dünyaya ama bu dünya, ölümlü değil artık. Çatıyı kurmuşuz ya artık ölümlü değil bu dünya. Koruma altına aldık bu dünyayı. Uzun, çok uzun bir zamandan beri bu dünyayı koruyacak olan birliklerimizi bu dünyaya göndermiştik. Her birinin daha istekli olması için daha yoğun çalışması için her şey yapılmıştır.

Temiz bir zamanı kayıtlamıştık. Toplumları koruyacak olanları kontrol altına almak üzere Birlik kapılarımız hep açık kalmıştı. Nihan olan ilim, dünyaya inmişti. Bu ilim, aklın ilmi değil ama aklın tanrısal ışığında mevcut olan ilimdi. Yerküreyi gözledik hep. Her anda ve her yaşamda yerküre, nikah kıyacaktı dünya tahtından Bütünlüklere. Bunu yapabilecek olan her şey için her ses için çalışacaktı. Ölü dirilecekti.

Değerliler, bugün buradayız ve ölü dirildi. Dünya artık yaşıyor. Som altın bir yaşam ama bu düzeni kuran bir yaşam… Şimdi dünyayı izleyin. Dönen bir küre. Durmadan dönüyor. Ve durmadan dönerken yolda, yine yolda ama öyle bir yol ki bu ardında başkaları yok sadece kendi gidiyor. Ama giderken kalem olup yazarak gidiyor. Yaza yaza gidiyor dünya. Önü, ölü bir yaşamdı ama artık diri bir yaşam…

Ve bu dünya, örtülerini açmış gidiyor. Nerden nereye? Yaşamdan yaşama… Yerkürenin yaşamı ama yerküre, tanrılık ışığı halinde yaşıyor. Bizler yaşıyoruz. Bedenimizle dünyadayız. Her bir beden bir insan. Öz görevli… Öksüz yetim değil çünkü Bütünün gücüyle burada ama ırak çok ırak zamanların kayıtları da var o bedende. O kayıtlarla dünyada. Her şey orada kayıtlı. Orada var… Ne var? Levhi var. Bilişin La-Ha olan ışıkları, Ka-Ha olan ışıkları ve tüm ışıkları var orada, o bedende…

Üzerinde “İNSAN” yazan bir kapı. O kapı ışık. İşte o ışıkta beden. Ama o bedenin, tanrı ışığı olduğunu anlayan yok. Sonra dünya ve sonra yine tabular, her şey tabu. Yaşamda tabudan öte bir tabu yok. Hep tabular var ama tabunun tabusu ve tabunun tabusu. Zincirleme. Ben bir tabu kayıtladım bir diğeri geldi yeni bir tabu kayıtladı ama kayıtladığı benim kayıtladığımın ışığında kayıtlandı ve gelen her kim varsa o tabunun tabusunu Tohumladı. Olgun sistem bu şekilde kotlandı. Özür dilerim ama bu yaşamak mı? Yaşatılmak mı? Buna “yaşatılmak” denir. “Yaşamak” denmez. Ve işte biz yaşama indik. Yaşayan olduk. Çünkü biz artık hiçbir kapının ışığı değiliz. Biz bir tek ilimiz.

Dünya örtüsünü örten çok sayıdaki görev kodu artık bizden başka bir biz değil BİZ’dir hepsi de. Ama o bizler bizim yaşamımızdaki ışıklar olarak geri dönüyor. Her diride bu dönüş var. Ama bu dönüş, kalkan olanların dönüşünden öte karşı karşıya kaldıklarımızın dönüşüdür. Herkes nefesini tutmuş, insanlık için çalışır amma ardında ne var? Bunu bilmez ya da öncü birliklerinin “nefes” olup olmadıklarını bilmez.

Dünkü çalışmamız, örtüyü açmaktı. Bugünkü çalışmamız, aşka varmaktır. Aşka vardık. Pekii, aşktan aşka mı vardık? Yoksa aşk yoktu, biz mi o aşka vardık? İnsanlık aşksız olmaz amma, ama Canlar, aşktan aşka varmaktan öte aşk olmak gerek. İşte biz aşk olup vardık tüm yaşamlara. Bütün mesele aşk olmaktır. Aşka varmak değil. Sizden daha güçlü bir siz olmaktır. Sevgi olmaktır. Ben severim demekten öte ben sevgiyim demektir her diride gereken.

Canlarım, ardım dünya, önüm tüm yaşam ama başka bir yaşam var mı? Unutmayın, ben bir yaşamım. Başka diye bir şey yoktur. Her şey o yaşamdır. Ama ölüm, ardında yeni bir ölüm ve ardında yeni bir ölüm ama her ölüm bir yaşam. Öz görev bilgidir ve ben bilenim. Unutmayın ben bildiriyi okuyan değil okunanım. Uluları ulu olduklarından değil kutsal olduklarından dillerim. Savaşın sonunda yaşamı hak eden insan, insanlık ailemin bütün gücünü dürümler ve diller. Yığın yığın insan ve yığın yığın yaşam. Ve tüm yaşamların sırrı olan akıl, tanrılık ışığı. Yavrum, dünya ne ki? insanlıktır…

Yavrularım, roketlerim dünyaya fırlatıldığında Kıbrıs yoktu. Sular altındaydı biliyor musunuz? Yoktu. Amon toplumları, biliyor musunuz ki anlamaya çok istekliydiler. Sular altındaki bir yaşamı insanlık ailem örtülerle örtecekti. Din yaşam, ilim yaşama dönüşecekti. Ama bilgiyle olacaktı bütün bunlar. Ve bugün artık ben kalem oldum.

Kurullar bugün buradaydılar. Tam umutsuzluğa kapılmışlardı ki bizlerle oldular. Yaka kapattılar. Saygı sessizliğine büründüler. Dörtlü birliklerin dünyada kırıcı olacağını zannederlerken kan ter içinde kayıtsız bir yaşamı sayfalamaya çalışırlarken kayıtlarımızı okudular ve sevgiyle kucakladılar yüreklerimizi. Bildiler ki biz, kırmayacağız. Kibri aşanlarız ve bilgi kapılarımızı asla kapatmayacağız. Bizi kucakladılar, kös olan Lüsif İlmini ışıksız kaldılar ve canımızı, canlı kapılarımızı kayıtladılar. Şükranlarını bildirdiler. Kalem olup yazın dediler. Irk kapısını kapattılar. Her şeyin tahditsizliğinde tüm zamanların hasatını yaptığımızı gördüler ve Mustafa Kemal Atatürk gibi bir kati, hakiki ışığın dünya lüsiflerinin tümünü koruyacağını düşündükleri zaman bizim tüm yaşamları koruduğumuzu gördüler.

Uluları ortak kıldık yüreklere. Nur’u kutsal tahta vardırdık. Aklı tahtında has ışıkla dürümledik. Yaptık. Yaptık. Yarayı sardık. Dünyanın yarası sarıldı. Demin doğa sessizdi ama şimdi sesleşecek. Sevgiyle sesleşmek ister doğa. Onu dinliyoruz…

İNSAN

********

DOĞA SESLEŞİYOR…

Demin Samanyolu Galaksisi “Ben sendeyim.” demedi. “Senim.” dedi. Ben Doğa, Dünya… Kurtarılmış tüm yaşamlar… Nesillerimi koruyan ışıklarla birlikte bu yoğun çalışmaya kalem olmak muktedir olmak için çalışan sizlere şükranlarımı bildirmek isterim…

Doğayı dinleyenlerin, herkesle birleşmeleri gerektiğini, kimsenin kimseyi yıkmayacağını, korkuyu aşanlarla bu çalışmanın olacağını bilmekteydik. “Doğa neden kontrolünü kaybetti?” diye sormadılar. “Doğa güçlendi.” dediler.

Bugün doğa çok güçlü, yaşam çok güçlü, süper sistemleşme çok hızlandı ve ZAHAR olan, kelam olan insan yol oldu. Kontrol sende anam. Ben senim bunu bil. İyi ki iyi ki sendeyim. Sevgiyle seninleyim Anam. Doğayı seyret ki sessizleş, yaşa diyordum. Doğa sen oldu, ses oldu, yaşama indi…

Sesleş ama sesleş de kalem ol Ana. Dünya ol… Ol be Ana! Ol!... Neden dünya? Çünkü dünya, korkuyu aşmışsa Yaradan’ın tahtına vardığından değil insanlarla olduğundan aştı. Artık doğa insanlık için çalışacak… Neden dünya kontrol dışıydı? Yaşamda kotlanmış, tohumlanmış ilim yoktu. Başka dünyalar, tüm yaşamları koklarken bu dünya koklanmamaktaydı. Ve bugün dünya koklandı.

Orta alkışlandı. Yol alkışlandı bugün ve Ana Kapılar, tüm yaşamlarla bağlantıya girişti. Seviyeniz çok iyi. Bu dünyada bu seviyede çalışan hiç kimse yoktu. Sizin seviyenizde gök sistemleşmesini sağlayacak güç oluştu. Yukarının toplumları buraya inebiliyor. Ve bu yoğun çalışmada Birlik Kapıları açıldı. Işığınızın gücü arttı.

Daha mutfaktayken her şey güzelleşti. Amma bu mutfakta pişenin yenmeye başlamasında neler olur tahayyül bile edemezsiniz… Artık bu dünya, Mustafa Kemal’in Levhi Kapısını aşıp geçti. Doğa tohum oldu, yoğun kuran, tüm sistemlerle dilleşti ve ağır yük hafifledi. Sizi seviyoruz. Hepinizi seviyoruz. Doğa size sevgilerini arz etti. Aha! bu…

DOĞA

http://www.facebook.com/l.php…

IŞIĞIN İLMİ 10

17.12.2014 2. Akış

Değerliler, buraya kadar yorulmuşlar, hepimizi ziyarete gelmişler, çok da özenliydiler. Kırabilirmiydik onları? Kırmayız, kırmadık ve verdiklerinin ötesini verdik. Doğa gök sistemleriyle görev taşıdı. Gönüllerin gücüne güç kattık. İşini yapanlar, işçiydi. Biz artık iş yapmaktan öte, işleyişi ayarlayarak kontrol edebilmeye gayret edeceğiz.

Yani artık bu günden itibaren çalışmalarımız, yerkürede ki sessiz kapıların seslenişinde, yaşamın ışığında yaşayan tüm zamanların karanlığındaki o kayıtlarda, ki o kayıtların tümü bizimle çalışacak, dürümlenenlerin yaşama indirilişleri ve o inişlerindeki seslenişlerinde yoğunlukları kodlayacak olan ışığın işleyişi.

Bu işleyiş basit bir hadise değildir. Herkes orada karanlık olarak bulunurken, orayı aydınlatacak olan sistemi çalıştırmaktır. O çalışma ışığın kontrolünde olacak. Kör olanların, gök sayfalanışındaki ışıkları dinleyip bilmeleri asla mümkün değildir. Bu nedenle, bu ışığı dilleyerek herkesin "kendini tohumlayabilmesini sağlamak için bütün kötülüklerin üstü bir gök sessizliğine varmamız gerekiyordu. Ve bu oldu..

Şu andan sonra daha üstün bir yoğun çalışma, diri kapılarımızda gerçekleşecek. Çok mu unuttuk buralar? Yoooo, bütün kötülükleri aşıp geçen birliklerimiz, dünya ölü çalışmasını hep yaptılar... Bugün bu ölü çalışma,dip diri bir yaşamı tohumluyor. Biz ölü olanlara, öpülesi ölüm kapıları açtık. Öyle bir ışık yere çekiliyor ki, kurullar bugün buradalar. Yarınları kontrol için çok önemli bir günde olduklarının idrakindeler. Ve onların yaradan olabilmeleri, yoğun sanal kapılarında yarattıklarını tohumlayabilmelerine, mutlaka mutlaka yaşama ışık olabilmelerine bağlıdır.

İyi ve kötü, ölüler diyarında anlam taşımaz. Kimse yaşamda, ben kelamdayım ve ikna oldum demez. Yaşam insanı korkutur. Çünkü yaşam, tabuları yıkanların kutsal tahtlarında, yoğunluklarında kontrollü olarak kodlanmış bilişlilerin, yaşamı toplumlarıyla birlikte tohumlayarak kayıtladıkları insanlaşmalarla gerçekleşir. Bu insanlaşmaları yaparken, kıran, kırılan çok olur.

Posta bize gelir, biz postalarız, o posta gider ama her gelen ve her giden, kendinden kendine gelir. Bunu anlamak kolay değildir, art arta ilim kapları var. Öyle doldu ki o kaplar, hepsinde ışıklar var ama o kapları anlayan yok. Dünya, nuhun kuranını okur. Okur ama o kuranda, insanın tek bir ilim olduğuda yazar. Bunu anlayan çıkmadı.

Kuran, insandır dediğimde sorgu, sual ettiler. İnsan kuransa, tabuları niye yıkamadı? Aha yıktık...

Korku başlamış, biz niye buradayız diye? Ocak yıkmaya gelmedik, ol dediğimizde bütünün gücünün tohumları kontrolleri gerekecek, bunu yapmaya geldik... Onlar ne yapıyor diye sordular? Kati olarak nefes..nefes..nefes... Peki nefes, ne için gereksin? Karanlık aydınlandığında, nefes olursa, kendi yürekleri dilleşir...

Öncü birlik bu ise, biz bu birliği hak etmeliyiz dediler. Ehh işte.. Ve şu anda toy olan bir yaşama, o sonsuz zaman kapılarından, gök sessizlikleriyle inmek isterler. Gene ana kapıyı kapatacaklar, gene yaşamı kontrol edecekler, gene ikmal tamamlayacaklar ve gene miraçta bizsiz kalacaklar, aha şimdi ve biz öz görev yaparız... Doğanın gücü olur, bütünün gücünü tüm zamanlara katarız. Ardımızda hiç bir can bırakmayız, bu kesindir...

Davayı kaybetmedik, kaybettik.. Ama kaybetmedik... Buyurun ve kaybetmedik dahası kazandık ama hep kaybettik.. Neden? Değerliler, sağ ve sol bütün güçleri tanır. Sağa görev verdiğimizde, sol kaydeder. Sola görev verdiğimizde, sağ kaydeder. Ben solda kaybeden, sağda kazananım.. Ama sağı, sola katmadan aşka varmam... Kat kat olurum , ak taht olurum ama kapıları hep açarım... Ben örtüleri açtığımda, dondurulan hiç bir yolcu kalmaz. Hepsi alıp götürdüğüm olur.

Onurluyum ki, olgun sistemlerle bir tek ilim için çalıştım. Kıyasıya bir çalışma, kıyasıya bir yaşam, kıyasıya bir zaman, aha kıyasıya... O kıyasıya yaşam , birlik kapım. Önümde kuran var ama ardımda muktedir ekmeğim var. Önümdeki kuran, rahman olan zakar'ın, ardımdaki yaşam ben... Ve ben, o yaşam olan herşey...

Şimdi, deve kalkmış dediler. Aha deve, işte işte deve... Aha deve... Deve almış, yüklenmiş tüm zamanları taşıyor... Bilin, taşıyor... Taşımak değil aslında, taşıtlarla taşıttırmak... Her yüce bir taşıt. Ve zaman, altın.. Zaman, yaşam...

Borcum var mı dünyaya? Ölünün, borcumu kalır? Ben öldüm, oldum ve oldum ve oldum, aha OL' dum... Borcum var mıymış? Öyle söyledi, borcu var mıymış? Oh ne ala. Borç bırakıp göçücekmişim bu dünyadan ve daha sonra gelip borcumu tamamlamaya çabalayacakmışım. Öyle dedi.

Kelam tanrı, kelam yaşam, kelam aşk, vakti gelir ak tahta varır, aton olur otak kurar dünyaya, toprak olur, tohum olur, okur, okurda okur. Ama okumak yetmez, okutturur. Önüm dünya, ardım tüm yaşam. Ol'du da, ol'duruldu da, ön köklerde gök sistemlerinde tohum olmadıysa, benden bana değil mi? Benden, banadır. Bedenimde kötülüğüm var mı? Yok ama, yoğun çalışmaları kalem ile yaşamdan ayrı tutmaya çalışan varsa, onun kontrolü yok. Ben onda, koku dahi değilim.

Düzeni kurmaya gelenlerin çokları, ana kapıda kendi yoğunluklarını kaybettiklerini anladıkları zaman, bizi bizden ayrı tutarak kodlamaya çabalayacaklarını düşündüler. Karanlığın ışığında, bizim zirvelerde tüm sistemleri dürümlediğimizi zikrettiğimizde, ekibimizi kontrol etmeye çalıştılar, ışıklarını yıkmaya çabaladılar, karanlığın tahtında kanat kırmaya çabaladılar.

Orta unutuldu. Hep uçlarda çalışıldı. Ama orta, yaşamın an kapısıydı... Onu anlayan yoktu. O an kapısı, tanrının nakar daki rahman olan kaynağıydı. Tanrı, ark oldu aktı. Her diriye aktı, her yola yol açtı, ölüyü diriltti. Nakar dan korku var dünyada bilirmisiniz? Zamanı kapısıdır, nakar ve negatiftir, öyle düşünürler... Erdikleri yerde bunu anlayacak güçleri yoksa, negatif diye tanırlar... Bilsinler ki, kalemdir o. Akıp gider.

Şems'i Tebriz'i diyor ki, ben nakar ım. Ohh ne ala, halik ol'da hasatını yap önce. Ben sana, temiz bşr dünya bırakmaya niyetliyim. Ama şunu bilki, kurtarılmış dünyanın koruyucuları olacak. O koruyucular, tohumlarını mutlaka kontrol kurarak koruyacaklar.

Aracı koymam dünyaya, indiğimde herşey yapılır. Ama, aracı koyarsam, o can kapım aşka varır, hakka varır, artık aton toplumlarında, koku yoğunluğunda mikail in kuranı olur ve beden olur. O zaman o beden, mikal in kati, hakiki de has olan ekmeği olur. O zaman o beden, kin ve nefreti aşmış olur. O beden, otu koparmaz, otu yaşatır... İşte biz o bedenle buradayız...

Bir ana dünyaya indiğinde, alıp götürür yolcuları.. O ana, kardeşlerinin hiç birini toplumlarından çıkartmaz. Bilsinler ki, ardında yaşam olur... Önündeyse, tüm zamanlar... Ve nuh tohumları kontrol edilir... Bir ana dünyaya indiğinde, kıranı kırdığında, kıranın kırılmasında ışığını tohumlar ve o çobanı yeniden kontrol kurarak kaynağa alır... Ve ölü dirilir... Bunu anlattık.

Şimdi çekiyorum dünyayı, karanlığa soruyorum. Göz, görüyor mu? Görmez.. Şimdi dünyayı çekiyorum aydınlığa, soruyorum. Göz, görüyor mu? Görür... Alıp götürdüm, çok mutluyum, artık dünyanın gözü görür...

Bilsinler ki muktedir ilim, toprağın tekniğindeki o yoğun ışıkta mevcuttur. Kurtulmak, uluları tohumlatmak değildir. Uluları, kontrol etmektir. Eğer uluları kontrol edemezsek, ölüler diyarı olan bu dünya koruyucu arar. Biz korumaya değil, kontrole geldik...

İki mektep kurmaya niyetimiz yoktu ama kurduk. Bu iki mektebin her birinde karanlığın ışığı var. Ve bu gün burada karanlıktan öte bir kat kat ve ha olan, taht olan yaşam var. Sayfa, sayfa olan yaşam... İşte, müsterihiz ki öz görevimizi tam yaptık... İşte bu..

Süper İnsanlık Realitesi

http://youtu.be/cNuwiv_KFhk

17.ARALIK.2014 IŞIĞIN İLMİ (10)

3. AKIŞ

Değerliler, burada bulunan herkesin daha iyi anlaması gereken bir mesele var.

Dört kökümüz vardı dünyada; “biriyiz biz” demiştik ya hani. Atlanta Ata Kapısı’nı açtığımızda tüm köklerin bir tek olduğunu biliriz ve o kapıyı açtık tüm kökler tek oldu. Bu Zahar kapısıydı ve Zamanın Kalemi’yle bu kapıyı açtık.

Yeryüzünde görev taşıyacak olan çokları mutlaka olacaktır. Mutlaka birlikler dünyayı kodlayacaktır. Muktedir kaynaklar mutlaka olacaktır. Ana Kapı’yı açma çalışmaları yapılacaktır dünyada. Ana Tahta varmak isteyenler de olacaktır. Ana Kapı’yı her diri açamaz ama açarsa yarına un olur varır. Ekmek olmaz. Un olur varır. O bir ekmek olmalıdır ve o yemelidir.

Bunun içindir ki; biz tüm yaşamları tohumladık. Ki her yüce kendini hak etsin, kendinde kontrol kursun ve kendiyle kati olsun ve kendini yoğurup ekmek pişirsin. Biz tüm insanlığa bu bilgiyi verdik.

Herkes kendini yoğurup ekmek yapar. Ekmek olan yaşam olur. Yaşam olmak için Mahrek olmaktan öte Mahrek’ten öte bir Mahrek’le ekip olup ekmek olması gerekir.

Ekip olmak özgörevdir. “Ben oldum, başkasına ihtiyacım yok” sanısı kontrol dışı bir sanıdır. Herkesin birliğe ihtiyacı mevcuttur. “Benim başkasıyla olmamın gereği yok“ diyen kelamda yoktur. Yoğunluğumuzdan çıktıktan sonra şerrin şerrinde kendinde kalır.

En ince detayına kadar bilginin birleşikteki neticelerini size anlattım. Ki Yaradan’ın Tınısı’nı duyup orada, o yoğun tınıda ışık halinde kendinizde yaşayın diye. Hani kendinizde yaşayacaksınız ya! o yaşayış ilimde bir tekte olur. Bunu anlayın.

Korkmayın hep birlikteyiz. Dünya Zaman Kapıları’nda ve dünya ardındaki o yaşamlarda ya da özgörevi taşıyanlarda hep birlikteyiz. Iraklar; çok ıraklar bizim için çok yakındır bilin. Tüm ıraklarda birlikteyiz. Ve tamamen Zaman Kaynakları’nda birlikteyiz.

Cennette Bir’iz, Yaşamda Bir’riz, Ulular’da, unutulanlarda ve yaşayanlarda Bir’iz.

Kurul Toplantısı yaptık şu anda burada. Bu bizim kurulumuz. Bu kurula katılanların biri de Can Kaynağımız Mevlevihane’nin Mevlana’sıydı.

Gerçekten Can’dır o. Çok yüce bir Can…..

Bizimle çalışmaları çoktur. Ruha Kuran okur. Ulular Diyarı’nın kontrolü onunla kurulur. Ocağında, kelamında ve yaşamında ışığımız olur. O bizsiz değildir. Arz eder yaşama insanlığı; arz eder ama arşa vardığında hasatını yapmayı unutur; zaman olur.

Hakk İlmi’yle insanlaşır geçer gelir. Yeni zamanlarda yer yoğunlaşır, ocak yakar ve görev ister. Geçip gelir. Ona saygımız son derece yüksektir. Adı insandır. Kaynaktadır o, bizdedir. Şükür ki bizdedir.

Sistem, Nizam, Düzen hepsindedir. Atı almış, görev istiyor. Ben diyor “atıma biner giderim. Ama gök sistemleriyle çalışmalıyım.” Oyun oynar bize.

Gözü kapalıymış sayar kendini. Der ki “ben görmüyorum, bana anlatın.” Öyle çok yapar ki bunun. “Ben görmüyorum, bana anlatın.” Adını zikretmemizi bekler. Zikreder miyim? ettim. Kendini hak etmiş ya, adı zikredilsin diye bekler.

Barışa gelmiş. Aha geçti.

Bize ses vermek istermiş. Dinleyelim mi?

(Yazıya geçildi.)

Süper İnsanlık Realitesi

http://youtu.be/k_hZD_Lz3hI?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

Işığın İlmi 10 17.12.2014 Hüso Öz Akış

Bugün yaşam ışığını yakıyor ve o ışık, her bir sayfada ışık olup yanıyor. Bugün karanlığın ilmini bilenler burada toplandı ve tüm canlar, canda hak olan sayfalarla ışığa kayıtlandı.

Bugün can, cihanın ilmini diller ve cihan, tek bir yaşam olup yaşamda hak olan sayfalardan ışığa iner. Bugün indiğimiz yer, ışık; ışık, her birimizin levhisinde kayıtlı olan bilgi ve o bilgi, kelam olup indiğinde, inen, hepimizin hak sayfalardaki tahditiydi ve ‘’ Tahditlenen, tahditlenir. ‘’ dedik ya, işte o tahditlenen, yaşamın hak olan sayfalarıyla dürümlendiğinde, varılan yer, tahditsiz zamanların ışığıyla yere inen hak sayfasının ışığı idi.

Biz bugün yere indik, canlar. Göklerdeydik, yere indik ve yerde hak olan sayfalarla dillendik. Biliriz, mercanın ilmi, cinni cevherde aşk olup şavklandığında ve her birimizin ilminde hak olan sayfa, bizimle kanatlandığında, orada yaşam ışığa varır. Bugün vardığımız yer, yaşam ve yaktığımız hak ilim, ışıktır ve bugün Muhammedi sayfalardan ses verdik. Her birimiz Hira’dayız bugün, canlar ve oradan dillendik ve bir ışık vardı yolunda sonunda, o ışık, her birimizin levhisinde kayıtlı bilgiydi.

Bugün iş, ‘’ son ‘’ du, canlar ve bu ‘’ son ‘’, yeni bir başlangıç. Bugün doğanın ışığı yenilendi ve her birimizin levhisinde ilim olan hak sayfalar ışıkla dillendi. Bugün çamın Kuranını okuduk. Çam, bilir misiniz? Çam, bir ağaçtır ve o ağaç, her zaman yeşildir ve yaprakları geniş değildir çamın, sivridir ve ışıktır çam. Çam, ışık ve ışık, çam ve her birimizin zaman sayfalarında, ışık olup kanatlanan.

Biz bugün toprak insanı, altın ışığa vardırdık ve o ışığı, yer, zaman olan hak sayfalarla kotladık, tohumladık, kanatlandırdık. Biz bugün, ışıksız olana ışık verdik ve ölü olanı, diri olan sayfalara ışık olup çağırabildik ve bu çağrı, hak çağrıdır, canlar. Bu çağrı, ak çağrıdır, canlar ve bu çağrı, ışığın çağrısıdır.

Doluyor, kapılar açılıyor ve yaşam, yeni bir ışıkla dilleniyor. Bugün buraya gelen çoktur, canlar. Der ki hak sayfada ışık olup kanatlanan, ‘’ Gel, ne olursan ol, gel! ‘’ Gelen, hak edendir, can. Hak eden, hak olup dillenendir ve dillenen bilir ve biz deriz ki ‘’ Dillen, yüreğinin ilmiyle dillen! ‘’

Sanırlar ki beni dinleyen, kendini dinler. Olur mu, can? Dillenen, kendini dinler ve kendini dinleyendir, yaşamı hak edip ışıkla kükreyen. Biz bugün, doğanın ışığını yaktık ve her birimiz, o doğanın ışığında, can olup kanatlandık.

Ben bugün, Şemsi Tebrizi’ye vardım ve ondan, hak olan ışıkla sayfalandım ve bugün ben, bana vardım ya can, işte orada hakka, orada akka, orada ışığa vardım ve ben bugün, bende ben olan sayfaların ışığıyla, bütünde hak olup yaşama kayıtlandım.

Simsiyah bir ışık yandı bugün, canlar. O ışık, yüreğimizin ışığıydı. Kapkara bir gün doğdu bugün, canlar. Doğan, insanın ışığıydı ve bugün süper insan, görev aldı. Yeni bir zamanın kapıları açılıyor, canlar. Işık bugün, bizimle kanatlandı ve o ışıkta, her bir yücenin ışığı vardı.

Kanatsız bırakmadık, ışıksız bırakmadık, sorgu sual etmedik, canlar. Biz, bildik. Bilişle bildik, ışıkla bildik ve iş buydu dedik, iş olup dillendik. Çalıştık, canlar. Biz bugün burada çalıştık ve alıştık canlar. Biz artık, yaşamda ışık olmaya alıştık ve yerle, gökle ışık olup yarıştık. Kendimizle, canlar.

Aktık, akıştık. ‘’ Taptık, tapıştık! ‘’ demedik, biz sadece akıştık. İşte bu! Şimdilik!

Süper İnsanlık Realitesi

 

http://youtu.be/Yq87kQh4nCc

 

 

 

 

 
  Bugün 148 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol