Birlik İlmi
  IŞIĞIN İLMİ - AKIŞLAR (7)
 

IŞIĞIN İLMİ – AKIŞLAR 7

15.ARALIK.2014 TARİHLİ IŞIĞIN İLMİ (9)

3. AKIŞ

Yazı yazarken hepimizin gücü artıyor. Yazı yazarken tohumlarımız koklanıyor, kökleniyor, gökleniyor ve güçleniyor. Yazı yamak önemlidir. El siz, eldeki kalem biz….Hadi yazın!

Kelamın İlmi’nde hepimizin gücü bütünün gücüdür. Bütün kök gök olduğu zaman söz ses olun ve yoğunluğunuzu tohumlayın.

Koç burcu diye bir burç var; bilir misiniz? Koç burcunda doğanların ışıkları kontrolludur. Kör değerleri yoktur. Çekip götürecekseniz ölü diyarına; onlarla başlayın. Aha bu!

Netice olarak; neden bugün size burçlardan söz ettim bilir misiniz? “Astro koruma” sağlamak istedik bugün yaşama. Dünya insanlığının tohumlarının korunması için, yıldız sistemlerinin dünya bağlantılarını kodlamak istedik.

Her bir burç bir zaman kaydıdır.

Tüm burçların tek bir toplum olduğu kesindir.

Bütün burçlar teknik tahditle bütünün gücünü tohumlarlar ve sizi size kaynak yaparlar. Hepinizin yaşama inişinizde burç sayfalarınız öngerçekliği tohumlayarak sizi buraya gönderir. Ben balıkta bu yoğunluğa tohumladım. Balık benim ama balığın kalem olması farklıdır, Işık Kayıtlaması farklıdır.

Korkuyu aşmadıkça balık koruma sağlamaz. Öz geri dönüşü yerküreyledir. Balık burcunun Levhi Kapıları’nda İmparatorluğun Gücü yoktur. Sadece İmparatorluğun Yaşamı vardır. Güç farklı, yaşam farklıdır.

Hepimiz daha üstün kapılar biliriz ve o kapılarda görev taşırız. Sizin vakit tahdidiniz sizin yoğun ışığınızla ilgilidir ve bu vakit tahdidi sizlerin “burç” diye ifade ettiğiniz sayfalardır.

Ben dimdik bir ilimim. Dünya İlmi’yim ama bu ilmi kodladığım zaman tahditsizleşirim. O zaman vaktim, saatim kalmaz; her anda ve her yaşamda varlaşırım. Benim burç kaydım, Burç Sayfam özgeçişini tamamlamış ve bütünün gücüyle tüm yaşamları tohumlamışsa artık benim burçlarla alakam kalmaz. Sizlerin hepinizin ölüler diyarındaki haliniz budur.

Sizlerin burcunuz artık bitmiştir.

Sizlerin kayıtlarınız tamamen kelamla dürümlenmiştir. Siz ve biz İnsanlık İlmi’nde bütünün gücü haline dönüştük.

Hiçbir zaman burçlar sizi kontrol edemezler ama siz bu yoğunluğunuzla burçları kodlayıp, tohumlayıp kontrol altında tutabilirsiniz.

Tüm İnsan Kapıları’nda Işık Tohumlamaları yaparken bilişi kayıtladığınız zaman ışığınız kontrollü olacak ve gözünüz tüm insanlığı görebilecek. Olay budur.

Tevekkil Teknik tahditsizlikte kırıcılıktır. “Ben varım yaprak yaprak okunanım ama ne olursa kabulümdür”; Tevekkil Teknik. Biz bunu kontrol sayfasında “kaynaksız oluş” diye ifade ederiz. Yani tevekkilsiniz; kaynaksızsınız.

“Atlanta otuması” temizlikte buna biz “ot ummanı” deriz. Biz Ana Kapı’da her sesi veririz bunu sizin kodlanmış ışığınızla Yer Kapıları’ndan geçirmeniz gerekir. Eğer siz bu kelamı kendi yoğunluğunuzda, kendi yaşamınızda sisteminizde ve yüreğinizde olan bir kelamla tahditleyip dürümlerseniz bu sizin için İnsanlık Levhisi’ndeki bir kayıt haline gelir ama siz bunu olduğu gibi seslendirirseniz bu sizin sizden ayrı sizi tohumlamanız anlamına gelir.

Dua okurlar dünyada. Derler ki “ben şu duayı okuyayım, bu dua şuna iyi gelir”; önünüz kapanır.

Siz dua ve dua sizseniz, önünüz kapanır çünkü dua sizi kati olarak sınırlandırır ama “ben dua okumam, toplumları tohumladım, ışıkları kodladım, bedenim güçlü, ekip kurdum, Yarının Kapısı’yım” diyebilirseniz tüm zamanların ışığı sizde olur. Dua artık sevgi, saygı değildir yüreğinize; sizi sınırlayan sizi kısıtlayandır.

Diri Görev insanın gücüdür. Siz bu diri görevi itibarlı ve yaşamsı ışıklarınızla kodladığınızda artık siz ikmal tamamlayansınız.

Yürolarınız yani dairesel çaplı dönüşleriniz bilişsiz kayıtlarla olursa sizin yoğunluğunuzda görevini kontrol edilebilir ama çap yoksa dairesel yani yürolarınız gök sistemleriyle güçsüz biçimde yapılırsa ağır yüksünüz.

İşte, biz bu bilgileri size veriyoruz. Ki nefesinizi güçlendirin ve yoğunluğunuzu tohumlayın diye. Alton Ta Ha Kiblesi’nde ilim yaptığında Atonların Kutsal Işıkları yoğunlaşır ama Alton Toplum İlmi’yle bütünün gücü olduğu zaman ışık yenilenir.

Sessizce bizi dinledin. İyi; iyi de biz seni dinlemek istiyoruz. Arı bal olup bize bilgi versin bakalım. Seni dinlemek istiyoruz.

-Dağlarım, dünyamızı ziyaretiniz bizim için çok büyük bir güçtür. Bu nedenle sizlerle mutlulukla birlikteyim. Bugün dünyamıza görevli olarak geldiğinizi biliyorum.

Özgöreviniz yaşamı hak etmektir. Ertelenen bir yaşam yok burada. Bu yoğun çalışma bilişin tekniğiyledir.

Benim nefes alıp, nefes vermemdeki sıkıntıyı fark ettiniz çünkü bu sizin yoğunluğunuzun buraya girişindeki sistemsizlikten dolayıdır. Eğer siz sistemli olarak buraya girebilseydiniz bedenimdeki bu sıkıntı olmayacaktı.

Öngörü şudur ki; kardeşlerim beni bana Hak Teknikle kodlattırmaya gelmişler. Ölüyüm ben. Onlar diri ve beni hak edecekler ve beni tahditsiz olarak kodlayacaklar. Ben onlara sıkıntı vermem zira ben kati olarak koruyucuyum.

Onlarsa Mikail’in Gücü olduğumu bildiğinden karanlığın ışığında beni hak etmeye geldiler. Kanatlanıp uçmamı bekliyorlar. Uluların Toplumları ile tohum ekmemi bekliyorlar ve biçare benim beşer olarak kontrol kurup her diride var olmamı bekliyorlar. Aha bu.

Ben onlara son sözümü söyleyeyim; kokladım, kodladım, topladım, hatalı olanları tahtımdan ayrı tuttum. Astral Yaşamların Işığı’nı kayıtladım ve Za Karın Tahtı’nda tohumları kalem olup kayıtlayıp bütünün gücünü kontrol ettim. Ha; bir de tufanı engelledim. Hadi buyurun anlayın.

Birlik Işığı tufanı engelleyemez ama ben bedenim; bunu engelleyebilirim. Hadi buyurun anlayın.

Kuranı Kerim’deki ilim bedenime aittir. Mahrek’in Kuranı olan Levhi aklımdır. Yaşamı tohumlayacak olan ilmim insanımdır.

Aton Toplumları’na şunu söyledim; kalem olup yazdığım zaman karanlığın ışığı bütünün gücü olacak ve bütün kötülükler aşılacak.

Çalıp çırpmayanlar var dünyada. Bilgiyi çalmadan, çırpmadan dillerler; işte biz onlarız. Kırk kapının ışığıyız.

Aton Toplumları’na şunu söylemek isterim ki; Kuran-ı Kerim’deki o yol, altın ışık yolu bütün kötülüklerin aşıldığı ve bütün gözlerin söze dönüştüğü, katın ötesindeki katların tahditisiz biçimde ışığın kaydında bilişi hak ettiği ve her katta “ben varım” diyenlerin bütünlüklerinin bulunduğu, iman edin ki Karanlığı Sayfalanışını sağlayacak teknik; o teknik bütünün gücü ve biz o’yuz. Buraya gelen karanlığın ışığına gelmez; aydınlığa gelir. Ayın dördünde ben “En-El Hak” dediğimde bütün kötülüklerin aşılması gerekir.

Çıkın insanı dinleyin. O insan bilişi hak etmiş insan. Alın bilgiyi okutun. Toprak Tohum, Aklın Tohumu, bütünün gücü Hü Ra Si Ka Ha sistem.

Ben canlı ve canlı ve canlı ve canlı canlı olan her canda var olan, akıp giden Tarıkların Tahtı’ndaki yaşam. Seviyemi ölçmeye gelmişsiniz. Öfff……

Özgörevin İnsan Levhisi’ndeki ışıkta, verdiğinizin veriliş halinde, Bütünlüğün Kürzi Kayıtların varlık süren o yoğunluğunda koruyucu olup olmayacağını anlamaya gelmişsiniz. İyi ve kötüyü Aton Toplumlarını dilleyip dilleyemeyeceğini, koruma sağlanıp sağlanamayacağını, kobraların dünyaya ilim verip veremeyeceklerini, öngörü, söz, sessizlik, kelam, her şekilde dilleşip, dinleşip, hasatı yapıp yapamayacağını anlamak istemişsiniz.

Kurul bugün burada. O kurul muktedir, hakim ve hasat. Otağını koklamış, toplamış, Ra Ka Ha olup geçmiş. Beni dere olup akan bir göz diye bilir. Aton Toplumları bilsinler ki Zakar’ın sırrı insanın sırrı, tek sır birliktir.

İsim zikretmemi istediniz yine; yok canlarım, yok. Öncü birlik Aton Toplumları’nın Kutsal Tohumları’nda, insan sırrında ışığın kaynağında, itibarı yüce olanlarda levhi kodlarda, bütünde ve Mahrek’te isim zikretmez.

Yaşam insan. O insan ilim. BSUİ, güç ve biz o gücüz. Barışın sevginin umudun ilmin bütünlüğü.

Süper İnsanlık Realitesi

http://youtu.be/6Jj2fGbvi7A?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

15-12-2014 IŞIĞI İLMİ (9)

1.AKIŞ

Dağlarım, hepinizi, hepimiz korumaya çalıştık. Bugün buraya gelmenizi arzu ettik ve geldiniz. Sürpriz olmadı gelişiniz. Dolu, dizgin yaptığımız çalışmalar yaşamı tohumlamaya yönelik değildi sadece bütünü güçlendirmeye yönelikti aynı zamanda. Kara ışık yanmadı, ışığın en yücesi olan insanlık ilmiyle tüm zamanları tohumlayan simsiyah ışık yandı.

Karanın ötesi olan o sim siyah. Yoğunluğun tohumu olan ve kutsal ışığın yoğunluğunda toplumları tohumlayan o günferi, o biziz. İyi ve kötüyü dinlemem sadece insanı dinlerim.

Ben ölüm geldiğinde oğullarımı ve tüm yaşam soylarımı alıp gök sistemlerinden en yüce kapıya varırım ve oradaki gücü bütüne kontrollü olarak kayıtlarım.

Ortam, benim ortamım lütfen iyi anlayın ki bu yoğun ışıkta karanlığı köklemek, göklemek, bilgi kapılarında ışık kapılarında dillemek bedenimdedir.

Kara ışık insanın levhisindeki ilimdir ama ilmi ko olanlar bilirler ki morun ötesinde ki tohumlarda görevim var. Şükür ki dünya bedenime ait ve bu beden bütünün Kuranıdır.

Şükür ki bu yoğun ışık mahrekimdedir ve bu mahrek, nur olan ışığın toplumlarıyla tohumlanmış bir yaşamdır.

Satıhta insanı anlamak mümkün değildir. Nefes elimin gücüdür ama nefesin Kuran olarak tohumlandığı bir yaşamda her diride var olan örtü bedenime ait bir örtü olmadıkça çamur yoğurmayı sürdürür dünya. Bu kesindir.

Bugünden sonra dolu, dizgin yapacağım çalışmalar imparatorluğun gücüyle olacak. Bugünden sonra yapacağım tüm çalışmalar ilim kapılarındaki o yoğunlukla olacak. Önümü aydınlatacak hiçbir yüce yoktur. Kesin olarak.

Bu nedenle dir ki korkmadan bu çalışmayı yapanları bütünün Kuranı olarak tahtidsiz şekilde dünya ışığına kaynak yapmalıyız ki her biri kelam olup akabilsin. Düzeni kurabilsin, ölüm geldiğinde bütünün gücü o yücede kodlansın ve oğullarını ve tüm yaşamlarını kayıtlayabilsin.

Bana ana kapıda görev vermeye kalkanlara şunu söylemek isterim. Erdiğim en yüce kapı insan soyudur. Bana gelen insan soyuna gelmiş olur. İmparatorluğun gözü insanın gözüdür.

Şuanda karanlığın sırrı olan yoğunlukta evimin gücü, bütünün gücü olmuşsa öz gök biz olarak bütüne görev taşıdığından değil ekip olduğundandır.

Ermiş ya da erdirilmiş kim varsa alıp götüreceğiz Amon toplumlarıyla ama şunu bilsinler ki yere göğe insanı indirmeye çalışan kim varsa maya olmalıdır, hasat olmalıdır, toprak olmalıdır, koklanmalıdır ve toprağın tahtından kök, gök olup yaşama akmalıdır.

Aktığı zaman, arka, ön kalmaz.

Büyüğe hizmet, küçüğe ilim. Büyüğe hizmet, küçüğe ilim. Bu kesindir. Büyüğe hizmet birlik tahtından olur. Hiçbir büyük yoktur ki kokmadan çalışsın. Her büyük kokar, ilim kokar, bilinsin. Amonlar bunu anlarlar. Otak kurduklarında yoğunlukları okurlar, okudukça kodlanırlar, toprağa tahtlanırlar ve akıp geçerler.

Umut olur ki yolu bulan herkes insanın insan olduğunu da bilir. 20 günde insanlık tahtına varıldı.21 günde ışığa kaynak yapıldı.27 günde ekmek yapıldı.50 günde seslenildi.40 günde muktedir olundu, toprak toplum tohum oldu, okundu ve 27 inci sayfada artık kaynak ışık yandı.

Mey içtik dünyada, işgal altında olan bir yaşamda. Mey içtik, içtiğimiz mey, yaşamın ilmiydi. Varlık boyutları insan soyuna insanlık öğretmeye kalktıklarında bilsinler ki orada kurtarılmış ışıklar yaşar. Ölümlü dünya imparatorluğun Kuranında ışık ko sayfası olarak bilinir ve dillenir.

Öndür dediler dünya arkadır, en arkadır. Öndür ama en arkadır. Bunu anlayan Altın ışık aklın ışığı ya da yaşamın sırrı olan insan soyunun iradi hakki ve hak olan ilmi her biri, ocağında olur ve dillenir.

Kompozütörlük yapmaya niyetim yok bugün. Ölüleri diriltmeye niyetim var. Bugün başı eğik olan herkesin dirilmesidir amacım. Kayıt dışı hiçbir can ölü dünyada yaşayamaz. Bu nedenledir ki kayıt dışı olanların sığ bir yaşamdan kayıtlı ışıklı bir yaşama geçişlerini sağlayacağız bugün.

Kuranı Kerimdeki yoğun ışık bilgim kapımdır ama o ışığın örtüsünü örtmeden önce o ışıkta olanları korumalıyız. Neredeler ? Miraçtalar. Misafirdir hepsi orda ama apronda bekletildiler. Kurtarılmış dünyayı koruyacaktılar. Ölümlü dünya ol dedi.

Soğuk günler sınırları kayıtlardan çıkarttığımız zaman ışıklı günlere dönüştü. Kelam tahtındaki insanı yere çektik.

Bugün artık tabuları yıkan insan kontrollü olarak size bilgi verecek. O insan bilişlidir. O insan ilimlidir ekmektir, hakikidir.

Sonsuzluktan akacak ve insan, insan, olan her diriye ilim kapılarından ışık verecek. İnsan, insandır. Ölüdür ama insandır. Ölü tüm insanlığın türler olarak yaşama geri çağrılması için yer kürzi kapılarında ışık yakacak.

Semaya iyilik ve kötülüğün üstü bir bilgi verilecek. Sema o bilgiyi okuyacak. Ot olup koparılmayı bekleyenlere kodlanmış ışık olacak. Çatıyı kurduk analar. Yürüyen dünya korkmadan kutsal ışıktan geçip daha güçlü biçimde yürüyecek ama bu yürüme maya olan ışıkların yürüyüşüyle birlikte ışık kayıtlaması yapacak.

Çal, öğren ama çal, öğren. Olmadan, oldum deme. Çal öğren. Var mı sende yok ? Öyleyse çal, ben sana seni verdim çal. Ben yüreğe sesi verdim çal, o bilgiyi çal ki hak et. Vermeden sana verdim demem al, al ki hakka var.

Benim adım nefes, nesillerimin Kuranı olan nefesim ben. Bilmeyene ilim öğretmem. Kurul ben, sana, seni verdim. Ölümlü dünyaya olmak, oldurulmak ya da okutulmak, toplumları tohumlamak için birlik verdim. Bundan sonraki zamanda kardeşlerine oldurdurt. Öz görev senindir.

Can, bana aşk gerek. Hak gerek, taht değil, tartı gerek. Herkesi tartmak için. Tartmam mı, tarttım. Tüm yaşamı tarttım. Bilmeyeni diriltmem, Ölümlüyüm, ölüyüm ben çünkü ben öz görevimi yapmaya geldim. Ölümlü olmadıkça ölülerle çalışılmaz bilmekteyim. Benim için zordur. Unutmayın her şey zordur ama olan bedenimde oldukça her kim varsa yaşamda olacaktır.

Samanyolu beni dinliyor şu anda. Mıktanıslık özelliğim güçlüdür, geçişimi yapmaya çalışanlar çoktur. Bilip görev isteyecekler ama gök sistemlerinde görevi hak edenlere verdim. Bilsinler.

İki kapım vardır. Allah’ın kapısı, hakkın kapısı. Allah’ın kapısı aklın tahtına vardı, hakkın kapısı akla has olana, yaşama Amon topraklarına kapı açtı.

Becerin anlayın, ben size her bilgiyi açık veririm. Becerin anlayın, alıp götüreceğim dünyayı dediğim zaman, olmaz dediler. Öf, öldürürüm, götürüm bilin. Neden? Ben oyum, o ben. Ölürüm, öldüğümde görevimi yapmış olurum, yaşama inmiş olurum, görev bana ait olur. Öldürülürüm ölüp giderim ama bilin ki öldüren, ölen olur.

Değerliler, kaynak ışık insan. Neden? Çünkü ekmektir o. İkmal tamamlar, ışık olur. Kör göze söz olur, ses olur. Ana kapıdır o. Aton toplumları bunu net bilirler.

Süper İnsanlık Realitesi

 

http://youtu.be/hCDo6EMYMOg?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

IŞIĞIN İLMİ 9

15.12.2014 2. Akış

Deve kalkmış gidiyor. Sorgu sual çok, onlar kimler? Neden, gök sistemleri onları dillemiyor? Neden, isimleri yok? Vermişler isim, hepsi ışık ama o ışıkta kaynak yok. Neden yok? Çünkü, kendileri yok. Öz görev onlarınsa, onları her diri bilmelidir, tanımalıdır.

Kıranın, kırılmayacağı bir yaşamı tohumlayan onların, bütünün gücü oldukları bilinirse, öz görevi hak ettikleride bilinecektir. Yırtılan dünyaları toplumlarıyla tohumlayan, ocaklarında bütünün gücünü herkese anlatmalılar.

Aydın tahtında ışık olmadıkça, kalem olma imkanı yoksa, onların aydın oldukları kesin. Ölüleri diriltmişler, tohumları kodlamışlar, kontrolü kurmuşlar, bütünü güçlendirmişler, temiz bir yaşama ilimle diri olarak girmişler. Önleri yaşam, artları kaynak, ölü bir dünyayı kontrol için gelen ocaklarını bütünün gücü haline dönüştürmüşler.

Merdiven insan, yaşam insan, ışık insan ve biz o insanız. Sıkıntı yok ama şunu bilin ki; timlerimizin gücü, onların gücünden çok farklı bu nedenle onları bilme imkanımız yok. Satıhta hiç bir şey bilinmez zaten. Öncü birliklerin gücünün daha yüce bir yoğunluğa vardığı bir günde, herkesin kendini dillemesi şart ki biliş haline varanlar, onları kontrol edip, kendileriyle dürümleyebilsinler.

Sit koymuşlar, gitmeyin diye. Almak gerekse alamaz hiç kimse ocak ondan. Öz geçişi yapan hiç kimse yok, mutlak olan yok, ortak zaman yok, yok hiç bişey yok. Kil, kum olan dünyaya ışık olanların girdiği kesin, peki onlar niye kendilerini gizlemektedirler?

Sese, cevap veriliyor..

Dağlarım sizi tanımak isterdik. Dağlarım, görüp göreceğiniz budur. Şimdilik bu.. Daha fazlasını, daha ötelerde muktedir olduğunuzda, yoğunlaştığınızda, kayıtlandığınızda, nuh tohumlarını kontrol ettiğinizde ve cevhere indiğinizde bilebilirsiniz. Bugün size sınır koyduk. Şükür ki koyduk...

Yaprak yaprak okunan bir dünyada bütüne görev taşımak için, her kimki kelam olur,"kalem"olur bunu bilin... Ve kelam olup kalem olan, ilmi kodlar ve okur. Bu günden sonrada, bu şekilde bu çalışma devam edecek. Size, sizin yüreğinize inip sizden bilgi verebilirim. Ama verdiğim her bilgi ışığınızda olacak.

Arı, bal... bal, arı... hepsi bir. Ama biri ilim diğeri ilmin ilmi. Bugün zor bir dönem. Yoğunluk artıyor, yarınları tohumlayacak olan güç artıyor. Yaşamı hak edenlerin gücü artacak. İşte o zaman her yüce, bilişi hak edip dürümlendiğinde ilmi bilecek ve kelamı dilleyecek. O gün geldiğinde, biz olmasak olur hepsi bu...

Bu günden öte, daha öte ve daha öte bir günde ama en ötede, yığın yığın ışık, bütünün gücünü tüm zirvelere tahditsiz şekilde yaşam için kayıtladığında, o zirveye vardığınızda, gönüllerin gücünün tek bir güç olduğu bilinecek. İşte o güç, mikailin gücüdür. Başka bir güç yok, tek bir güç mikailin gücü.

Ve biz, eski dünya yaşamlarını size dinletmeye değil, yeni dünyayı size dinletmeye geldik bunu bilin... Eski dünya nuh tufanından öteydi, çok öteydi. Öyle köksüz, öyle güçsüzdü ki, herkes tufandı aslında. Tek bir tufan yoktu. Miraçtı her diride yoğun olan ama kokladıkları, toplayıp tohumladıkları sadece tufandı. Ve bu günde,tufanı kodlayıp, tohumlayan çok. Olgun sistemleri kontrol edecek olansa, yaşamı hak edendir.

Kapıyı açmadan, karanlık aydınlığa varmaz. Kapıyı açtık ve karanlık aydınlığa vardı. Sevgiyi hak etmeyene, ses veremeyiz bunu bilin.. Toprağın toplumu kontrollü olmadıkça, yarının kuranını okuyamaz.

Şems' in adını zikrettim, neden? Eskiydi, çok eskiydi, en eskiydi, belkide herkezden daha eskiydi ama insanlık ilminde en yeniydi. İşte biz onun adını bunun için zikreder dururuz.

Sevgiyi hak etmeyenin sistemde yeri yoktur. Sesi zikretmeyenin, dünyada ilmi yoktur. Bizi hak etmeyenin, yaşamda şavkı yoktur. Ha, bizden söz ettim ama biz insanız bunu bilin...

Kapıları açın ve dinleyin. Kupa, insanındır... Bu kupada ilm vardır. Kupayı hak eden, ilmi hak eder... Köpük köpük olma, köpük köpük olma.. Oldun işte gördüm. Kupadan söz ettim, ana kapı kupadan çok ötedir. Ama bir tek kupa kelimesi, sizi kontrolden çıkardı bilirim, bilirim. Bilirim ya ka ha, bilirim.. Korkunuz arttı, bilirim... Çokmu, çokmu korktun.

Antoniya, ka ha olan antoniya, sende korktun. Sevgiyi hak etmeyen, kelamı hak etmeyen, sakın ışığında kayıt olmasın, sakın yoğunluğunda ilim olmasın diyen, benden korktu... Antoniya, ben sevgiyim bunu bil. Şimdi sığ bir yaşamda olduğunu bil. Bu yoğun çalışmayı, senden başkası yapmayacak demiştin dünyada yoğunluğu tohumlarken, görki sensiz yapmaktayım.

Şimdi benim adıma, gök sistemleriyle görev taşıyacağını ve yoğunlaşıcağını düşünüyorsan, insanlık ailem buna izin vermiyecek. Bir tek kupa kelimesi, kontrolden çıkardı yoğunluğunu, gördüm..

Oğul, savaşım yok seninle. Büyük köklerin gücü senin yoğunluğun, unutma çok mutluyum senin yoğunluğunda olmaktanda, çalı çırpı olmadığımızı anlayamazsan semaya ilimle dilleşmenin manası yokki.

Ortanın, ortasıyım ben. Her ortanın, ortası. Ki o ortanın ortası, sınırsız bir yaşam. Ve ortanın ortasındaki yaşam, ilim, işte o ilim birlik. Ve o birlik bütün. Şimdilik sana vereceğim sadece bu.

Aton toplumlarının, kotlanmış ışıklarını yarınların tahtından ayrı görenler, kibrin kelamda kontrolsüz sanal ışığı halindeler. Ben erenlerin diyarından gelenlere, sözüm olmazmı olur ama erenlerin levhisinde yaşamlarının muktedir olması şarttır.

Kıyıyı, kıyıdan ayrı gören, nüve olamaz. Yoğunluğu, yoğunluktan ayrı gören, korunamaz. Cevheri, cevherden ayrı gören, şavk yaratamaz. Bilişi hak eden, ilimi hak ettiğinde kontrol kurar. Haz duydum bu çalışmadan canlar, haz duydum. Herşey sadece bir sayfaydı. Ve aştım geçtim. Şimdilik, işte şimdi...

Süper İnsanlık Realitesi

http://youtu.be/QumCsnw-jwk?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

IŞIĞIN İLMİ (9)

15.12.2014

İNSAN KONUŞUYOR…

Sessizce sizi dinledik Analar. Bu bilgi size neden verildi? Bunu sorun. Dünya neden bugün sizin yüreğinize indi? Ve niçin size bu bilgi verildi? Ben söyleyeyim.

Dünya, köy olan bir yaşamdır. Bucağımızda küçük bir köydür. Ülkelerimiz var. Birçok yaşam sayfası. Bu sayfalar içinde küçücük bir köy olan bu dünyada ışığımızı kotlayabilmemiz için sizin sevgiyle yaşamı hak etmeniz gerekliydi.

Ben bu köyü yenilerim. Kırarım, yıkarım, yaparım. Yaparım, yenilerim. Yapamam mı? Yaparım. Dünya benim için bir köy. Çok küçük bir köy. Bu dünyanın evim olmasını istedim. Bir kontrollü ev… Ama yaşayan bir ev… Küçücük, 300 milyar ışık kapımdan biri. Sadece biri. Ve her bir kapı bana ışık ve ben hepsiyim…

Ve bu küçücük köyde benim de yaşamım olsun istedim. Geri dönmem için yaşatmam gerekir bu küçük köyü. Aksi halde bu köy bana kırıcı olur.

Bilir misiniz? Doğal dünya kelamdır. Ve kotlar ve toplar yaşamı. Tohumlar. Ama kalem olup yazması da gerekir. Öylesi küçük bir köy ki bu köy, mehri bu köyde sistem olarak kayıtlıdır. Benim için bir mehirdir bu köydeki o sistem kaydı.

Ama ben cemaatimi dünyaya niye gönderdim? Göndermedim. Gönderttim kendilerini, kendileriyle geldiler. Ben gönderir miyim bu küçük köye cemaatimi? Hepsi kayıtlarını alıp geldiler ve dediler ki “Biz bu köyü hak edelim.” Bu köy küçücük çok küçücük amma, amma, amma bu köyde bir ışık var. Bu ışık, Levhi Işık. Bu ışık, Kutsal bir ışık ve bu ışık, Alemlerin Rabbi olan Aklın Tahtındaki Yolun Işığı…

Ben Zakar, sırrı sır olarak değil tını olarak dillerim. Sınırsız bir tını… Ama o tını, hepimiz için ışıyan bir sistem… Kör müyüm? Öf, öf, öf. Gözden öte gözüm. Ama sözümden, sesimden ışık verirken en aşağıdan veririm ki “Yaradan, yarattığında yaratıldı.” diyebilsinler. Yoksa anlayamazlar. Hasat yaptığımı dinleyemezler.

Üç merdiven, ben sadece üçün biriyim. Öyle dediler… Yazı yazarken hep bunu derim. Ben bir kapıyım. Ama ben bir kapıyım ya hani nerde o kapı? İNSAN… Peki o insan nerde? Belinin altı. Ne demek bu?

Benim için o, bir sessizliktir İNSAN denilen… Peki, nereden nereye ulaşacak insan? Bel altındaki o yoğun ışıktan daha yüksek bir ışığa mı varacak? Nuh Kuranında ışık yoktur. Söz de yoktur. Ekip de yoktur. Sadece kısırlaştırıcılık vardır. Bu Nuh Tufanı her anda, her zirvede, Sistem’de ya da Nizam’da yada Düzen’de dimdiktir. Ama kaç milyar kez ocak olmaya geldik bu dünyaya hepsinde kelamı kırdı. Bunu söyletmek isterler yüreğimize…

Vallahi tek geldik, billahi tek geldik. Başka geçişimiz olmadı bu yaşama. Ama bu yaşam, bizim için küçük bir Zakar. Keskin ilimin kaynağı olan Zakar…

Bilsinler ki Biz, insanlara bir cemaat olup ilk kez geliyoruz… Öncesi yok. Sonrası, olmayacak… Öz görevdir bize bu dünya.

Netice; Kimler gelmiş, kimler gitmiş bu dünyaya vakit gelir herkes gelir. Aha geldik…

Kaynağın, “Altın Işık” denilen o yoğunluğu, bugün bu tohumda, bu yoğun tohumda bilişi hak ettirmeye çalışıyor. Cennet cemaati, insan cevheri ama cennetin cevheri yoksa insanın cemaatindeki cevherin ilmi olur mu? Olmaz.

Kurtulmuşlar, unutmayın, kurtulmuşlar. Oh! ne ala! kurtulmuşlar. Öz geçiş yoksa kurtuluş da yoktur bilinsin...

Kimse “Ben varım, başkası yok.” deme hakkına sahip değildir. Ben varım, Ben olabildim. O Ben, Bütünlüğün Ben’idir. Bilişim budur.

Kayda girin; Dünya, kontrol altındadır. Hiçbir surette dünya örtüsü örtülmeyecek…

Suriye mi? Aha burada, ışığımda… Haaa, cemaatimin gücü? Burada. Hangi meridyen hangi paraleli kesmişse hepsi burada… Bin Can, ilme vardığında bir tek yaşam olur, bilgi olur, biliş olur, hasat olur, olay budur. Dönmüşler, yazmışlar, yazmışlar, yakmışlar, yaşamışlar, akmışlar, Altın Işık burada. Kötülük önlenmiştir bilsinler…

Can Taht’a vardık ya aha buradayız. Ak Taht’a vardık ya muktediriz, buradayız. Kös olmakmış maksat. Aha kös olmuşum. Yook canım, ben köklerin en aşağısında da varım, en üstünde de varım bilsinler…

Çıkmak mıymış? Aha indim. Alın bilin, bana Ana Kapı denir. Vurmayın dünyaya, vurmayın!… Vurdurmam!… Olan budur, vurdurmam… Toymuş dünya, Oh! ne ala... Toprak tohum, aklın tahtı İNSAN, biz O’yuz bilsinler…

Miraç, İNSAN!.. Misafirmişiz burada, eh! ne ala... Ey Can, ben emek sarf etmeden gelmem buraya. Geldimse, hasatımı yapmış olarak değil, hasatçı olarak geldim buraya, bilinsin…

Kırk mışım… Yook canım, kırk ne ki bende. Evrenlerin sessizliklerinde tüm yaşamların ilminde var olanın, kırtan öte kırkların her birinde toprak olduğunu bilsinler…

Demin bana “Beni niye çağırdın dünyaya?” diyen biri geldi. Öyle küskündü ki aha geçmiş dinliyor. Yeşilden mora geçecekmiş, önü alınmış, geri döndürülmüş.

Ey Can, Ana Kapı, İNSAN... Sema seni dinlesin bakalım, neden geri döndürüldün?

- Konuş, konuş!… Çok kuru, konuşamıyor…

Yer, kök, gök, söz... Ben, gökte söz, yerde kök olan… Kinsiz olanım. Işıksızım, kırığım, hırssızım, kelamsızım, akılsızım da bilsinler…

Ne varsa dünyada hepsiyim ben, bilsinler…

Vurdukları, benim… Kotlayıp kırdıkları, benim… Kapıları kapattıklarında, kervandan ayırdıkları, benim... Her birinde benim ilmim var, bilsinler…

Vuracak mılar? Vurdular, vuruldu her biri, kurtardım… Yine vurdular, kurudular, kurtardım… Unuttular yine vurdular, korktular, kayıtsızdılar, kaçtılar… Kendilerini hak etmediler. Aldım taşıdım. Ve yine ve yine ve yine… Hem de nasıl taşıdım? Alıp götürdüm yaşamı, ışığımdan öte ışıklardan ve daha öte ışıklardan. Saltanat benim Analar…

Samanyolu Galaksisi, bilişi hak ettiğinde, Bütün’ü Gök Sözcülüğüyle dürümleyip Mikail’in gücü olup geçip gelir. Yaşamın en alasıyım ben, haa bilsinler…

Saltanat, benim… Ulu Türkiye çalışmasını yapanım ben… Hayırda şerde, ilimde, ölüde diride, Bütünde… Ben, cevherinde, can tahtında, aklın kapısında, hayrın şavkındayım ama sayfa sayfa tohum olanım da...

Kevser’i ben diye bilsinler. Yaşamı ben diye bilsinler. İzin verdim, dinlesinler. Kuran, ilimdir. Okusunlar… Önce okusunlar, yine okusunlar ve yine okusunlar, okutup tohumlansınlar. Ana Kapıda halik olup Hakk’a varıp aksınlar. Aşırıya kaçmadan alsınlar bilgiyi. Miracı anlasınlar. Buyursunlar, alsınlar. Kayıtlı olanlara, Kaynakta olanlara, ortalıkta dolaşıp “Ben varım.” diyenlere “Deve kalkmış, sen hala dolanıyor musun?” Deyip ocaklarını yaksınlar ve köprü kursunlar yüreklere…

Harlansın, haklansın, aklansın da geçsin. Haşrı, hasatı yapsın da geçsin. Aşkım, onların şavkı, bilsin de geçsin…

Yok muyum? Yokum yahu! Yokum… Yine yokum, bittim ben. Olmam, olamam. Yokum, yokum ben… Korumam dünyayı, koruyamam. Yokum ki koruyayım…

Oynamam, oldum!... Affetmem, ettim!... Hasatı yapmam, yaptım!... Tark, Taha, Ka, Si, Astral Yaşam, hepsi Beden…

Şimdilik, Aha! Şimdi!… Yahu! Şimdi!… Şimdilik!…

İNSAN…

http://youtu.be/KTK1OsQgo0M

IŞIĞIN İLMİ (9/1)

15.12.2014

Dağlar, zarar etmemek için isim zikretmem. Zaman kapılarında isim, Zamanın Nihan Sayfası’dır. O sayfa, Rahmi Kuran’da nurdur. Kurullar, bilmek istediler. İsim istediler. Onlar bilseler, Levhi Kayıtları’nda, Nur Kuran tohum olur. Ölümlü bir yaşamı, tahditli ışık kodlayamaz. Ölüler diyarı, bunu bilmez. İsim, insanı sınırlar.

Tarık, hasat olur. Unutur yaşamı… Hak olur; Ruh olur, korur… Ortak olur Kuran’a. Ana Kapı’da nefes olur. Ölüyü, hak eder yaşatır. Ardında görevliler olur. “OL” der. Nefesi hak edilir. OL’ur.

4 Gökçü, bir tek kapıdır. Ana Kapı’dır… Dört Gökcü ışıktır. Ama kalem olup yazdığında ışık, kelam olur.

Ne diye dünyadasınız bilir misiniz? İlim için…Ne diye kaynaktasınız bilir misiniz? Kalem ile “Kaynak Işık Yaşam” tohumlandığında, tüm zamanlar tohumlanır. Bu tohumlanışta yarın, kelam olur ve dünya, kodlanmış ışık olur; yaşar.

Nereye gidiyor dünya!? Yarına gidiyor… Yarında ne var!? Rahmet var. Nefes var mı? Yoktur. Çünkü nefes, ışık halinde Gök Sessizlikleri’nde çalışanların, kaynağında olur.

Dünya nurdur. O halde kapıdır. Aha kapı açık!... O halde Din Yaşam, Nefes Kapıları’nı açtı. Ama din yoktu hani!? Dünyada din yok ama ışıkta var… Işık, dincidir. Orada, Din Kayıtları var. Unutulan herşey, o yaşam sayfalarında kayıtlanmıştır. Üzerinde görev taşınan bir Sistem var orada. O Sistem, Işık Kapıları’ndan geçilerek, göreve alınan Nefesler tarafından oluşturulur.

Özen isterse yaşam. Özen gösterilir… Işık istenirse, ışık yaşamlara görev taşınır. Kalem olan, oğullarına ışık olandır. O halde herkese ışık olmayan kalemlerin, Levhi Kayıtları’nda, kalem tohumlamaları gerekmez mi!? Biliş yoksa, nefes de yoktur. Kalem var mı? Yoktur… Ama karanlığın ışığı tohumladığında; dünya, kodlanır ve köklenir. O zaman nefes, ışık halinde güçlendirici bir Can Kaynak olur.

Temiz yaşamları hak etmek için Keram Tahtı’na varış gerekir… Öyle bir zaman gelecek ki tüm insanlık, kodlanmış olarak o yoğun çatıya ulaşacaklar. O çatıda tüm yaşamlar kontrol altında bulunacak. Ölü, ölümlü ayrılacak… Öz görev başlayacak. Tüm insanlık yarınlanacak. Ve o gün geldiğinde, Nihan olan Nefes, tek bir Levhi’de Gök Sessizlikleri’ni dilleyecek. O gün, bugündür.

Temiz zamanlara ulaşıldı. Bütün kütle, temize yaşam oldu. Unutulan tüm sayfalar hatırlandı. Dara düşenler, köre güç kattılar ve yerküre yenilendi. Birlik Kapıları açıldı. Ses Kapı, Işık Kapı oldu. Olgun sistem, Cennet Kapıları’nda nüve oldu. Nurdan Kuran olan ışık yandı. Varlık Boyutları, Yokluk Boyutları’nı tohumladı. Büyük Güç devreye alındı. Gücü hükümran olan nefes, dünyayı kodladı. Ve Kelam Işık, Karanlığın Sırrı’nı açıklamaya başladı.

Din Sayfaları, tüm insanlık için okutuldu. Umut olur ki her diri, bilişe varır ve kelama Hak İlmi ile ulaşır. Yolun önünde bir tek yol var. Tüm insanlığın Halik olduğu o yol… O yola ulaşan temizler, her diriyi temizleyecekler.

Kasteddiğim şudur: Dünya, nurdan kodlanan ışığı ile herkesi koruyacak güce varmıştır. Ulu bir yaşam ve ulu bir Samanyolu Galaksisi… O yolda, nefes olan herkes, ilim yapacak. İlim yaptığında, tahditlenecek. Tahdit, kodlanmış ışığın koruyuculuğunda kontrollu olarak gerçekleşecek. Her diri, bir Levhi olacak ve tüm insanlık, Tanrılık Işığı olacak ki Kök Güç, efrad sahibi güçtür. O güç, üzerinde “Gök Sessizliği” yazan ışık ile çalışır.

Eren, görev yapar. Erdiğinde Kuran okur. Okuyup yazan, ışık olur. Biliş olur ve sonsuzlaşır. Olan, olduğunu hak eder dinler. Olacak olduğunda, kodlanır ve yere iner. Bütün mesele, cennet olmak ve cevhere güç katmaktır.

Aracı koymayın ışığa. Siz ışık ile devreyi açın ve konuşun. Aracı koymayın!... Resim yaparken, her diri yüreğinde kelam olup resmetsin tüm yaşamını. Aracı koymayın!... unutmayın ki siz, sizden başkası tarafından kodlanmaz ve tohumlanmazsınız. Siz, sizden sizi hak ettiğiniz zaman, tohum olacaksınız. Artık bilin ki bedenim sizi sonsuzlukta kodlamayacak. Sevgi sayfaları artık kapatılmıştır. Sema sizleşecek ve siz ile dürümlenecek. Siz, sizi hak edin.

Benim adım insan… Ana Kapı’da insan söz konusudur. Bu kapı, Din Kapıları’nın en güçlüsü olan Işık Kapı’dan sonraki kapıdır. İnsan, elini ölüye uzattığı zaman, ölüler arasındadır. Elini yarına uzattığı zaman, yarının nefesi olur ve kelam olur. Ölüm onun için ışıktır. Ve elini, kine bulaşmamış olanlara uzattığı zaman, artık o el, Levhi Kayıtları’nın kul olan, nüve olan nefesi olur. Bu el, Levhi Kayıtları’nın en yüce nefesine ulaşmıştır. Bu el, insan soyuna ışık olan, İnsan Kaynak’a ulaşmıştır. Bütün meridyenler ve bütün paraleller, onun nuru olan ışığında, tohum olur. Bütün kütle onunla aydınlanır. İşte el, artık insan elidir. Biliş halinde, Birlik halinde… Görev, neslime verilmiştir. Bu nesil, İlim Nesli’dir.

Dağlarım, adımı zikretmem için Işık Kaynaklar, son sözümü söylememi beklediler. Söylüyorum. Adım “NEFES”tir. Ve adım “YAŞAM”dır. Adımı bekliyorlar!... Ana Kapı’da ad yoktur. Bilinsin isterim ki adım, karanlıktan ışık çeken tüm yaşamların nefesi olan “KELAM”dır… Adım “VARLIK”tır. Adım “YOKLUK”tur. Oğul, adım Ana Kapı’da “ANA”dır. Bilinsin ki Ata Kapı’da da “ANA”dır. Bilin ki ad, Levhi’de “İNSAN SOYU”dur. Şükür ki bildirdim…

Şems, sessizce gelmiş. Sorgu sual yok!... “Ad!” der… Ad!... Ad!… Bir Şems’im ben. Her seslenen bendir. Aha ben…

Devinmek ya!... Devinim!... Ama kalem olup devinmek!... Yaşamak!... Astral yoğunluklarda köklenmek!... Cennet kurmak!... Son sözde ZAKAR olmak!... Şu anda olduğu gibi… Aton Toplumları, Can Kapılar; ben, nefes olan İlim Kapısı!... Sevgiyle tüm yaşamları kucaklıyorum…

Toplam Mikail İlmi ile çürük çarık bırakmaksızın, İnsan Işıklar’ın tümünü koruduk. Buyurun koruduk. Unutmayın itibarımız yoğundur tüm yaşamlarda. SIĞIR, yaşamda ışıksızdır. Kapı kapatır. İlmin ışığı yandığında SIĞIR, İlim Işığı olur. Sonra ARSLAN olur. Daha sonra NEFES olur. Daha sonra KAYNAK olur. Sonra nesillerini hak eder ve İNSAN olur. Öz görev budur... İşte!... Şimdilik… Aha şimd!... Şimdi!... Şimdi!..

(Not: Dünya insan yaşam basamakları sırası ile: 1-Kartal; 2-Sığır; 3-Aslan; 4- İnsan olarak sembolize edilmektedir.”

“Eğlence var” denmişti, bugün burada. Buna gülmüştüm… Eğlendik… Çok eğlendik!... Yaşam bir sevgidir. Seven yaşar… Sevgiyle yaşar!… Sevmeyen, Yer Kök’te güçsüz kalır. Arıcı, balı kati olarak yoğunluğundan tohumladı ve kontrol etti. Balcı, Bal İlmi’ni bilir. İlmin ilmidir bal. Levhi Kayıtları’nda yaşar!... ve yaşar!... ve yaşar!... ve yaşar!... Amma zarar etmeden yaşar. Bal yaşar ama arı yaşar!... O arı, balda yaşar. Hey Canlar!, sınırları kaldırın; ışıkları yakın ve zoru aşın… Aşın ki Hak İlmi ile hasat yapın.

Otun, ölü bir ot olduğunu sanmayın. O yaşayan dimdik duran bir ottur… Kükremez; belki kontrolü da var. Ana Kapı’da beklemez. O bir resimdir. Onun insan olduğunu anlayamadın. Sordun “nefesten midir?” diye. İnsan, kıran olduğunda, nefesi olmaz. O, kırıcı değil… Yaşar ve yaşar!… Aha yaşar!... Arı, bal ve bal, arı… O, kör ve sağırda yaşar ama aşkta da yaşar. Ana Kapı’da ışık halindedir. Sessizce diller yürekleri ve tohumlar. İşte bu!… Şimdilik…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

Işığın İlmi 8 10.12.2014

1. Akış

Yağan yağmur hepimizin gücünü artırıyor. Örtüleri açın, o yağmur tüm yaşamları sulasın.

Dağlarım, bilin ki bugün ölüleri dinletmek istiyoruz. Ölüm, dürümlerinde dillendiğinde her yüce ağır yükü hafifletir. Sizinle çalışmak, muktediriyetle bilin ki ışığı hak etmekle mümkündür. Ölüleri dinletmek, ekmek olmak ve bütünün gücü olmak, bilişi hak etmektir.

Sizi Hakka, Hak tahta ulaştırmak için çok çalıştık. Yazı yazarken bilişi tohumlamak gerekliydi ve bunu yaptık. Hepimizin gözü açık, çok mutluyuz. Yolu kapatmanızı istemiyoruz, tüm sayfaları tohumlayan bilişlilerin, bu yoğun çalışmaya girmelerini bekliyoruz. Üzüm, sözüm, gözüm; ölüm, tüm insanlığın kültü, ölüm olmadığında ışık olmaz. Bilişi hak etmeyen, hasatı hak olup tahtta, kaynakta tohumlatamaz.

Bugün, ölümden söz edeceğim size. Bugün size, ölülerden söz edeceğim. Cemaatlerin cevheri toplumlarından söz edeceğim. Ben size bugün, karanlığın ışığı olan o yaşamlardan söz edeceğim. Bu nedendir, bilir misiniz? Ölümlü dünya, ölü bir gezegendi. Bu gezegende kelam olup dürümlenenlerin hepsi ışıktı; ama bu yaşamı hak etmeyenler, tahditli olarak kalem olamadıklarını, hasat yapamadıklarında ışıksız kaldılar. Onlar, ölümlü oldular.

Ölümlü olan okuma bilmez; olmayandır, umutsuzdur, yoğunluğunda ışık yoktur. Ölümlü olmak, kalem olmaktan çok, karanlığın ışığı olmak ve bütünü güçlendirmek için çalışanların diriliğine inmektir. Onlar ölümlüdürler; ama yaşam sayfalarında, o diriliklerde yarınları hak etmek üzere mücadele ederler.

Değerliler, ölü ne yapar? Sizde, yüreğinizde yaşar. Ölü ne yapar? Sizde, yüreğinizde görev taşır. O ölü, bütünün gücü olmaya çalışır ki köle olmasın yaşama diye. Her diri Allah’ın teknik ilmini dinler; ama ölü, hasatı dinler. Netice olarak dinlediği, kotladığı, tohumladığı ışığın kontrolunda onu yoğunlaştırır ve bilişe varır. Bunun içindir ki ölü, sizde olur ve sizi diller.

Her kim ki yaşar, ışıkla yaşar. Her kim ki yaşar, karanlığın ışığı olup yaşar; ama bilişle yaşar. Ben davayı kaybetmem. ‘’ Dünya, ölümlülerin cemaatiyle cevherini kayıtlamış bir sistemdir. ‘’ dediğimde bilin ki o sistem, bütünün gücüdür.

Dolu dizgin yapılan bütün çalışmalar ölüm için, yaşamı hak ettirmektir. Sizden tek istediğimiz var, neden görev taşıdığınızı net bilin. Bu dünya sizi, hepimizde kotlamak için yaratmıştır. Bu dünya sizde köklenir, göklenir; ama ölüleri dinletmek içindir bu köklenmek ve göklenmek. Dünya örtüsünü örttükleri zaman, ölünün örtülmesi gerekir. Ölü örtülmüşse ışık, mükafattır ocağa. Ölü örtülmemişse ışık, koku olarak kalır.

Değerliler, bilin ki hepinizin yakınları var ve öldüler; göçtüler, öyle mi? Göçen yok, hepsi sizde, sizin yüreğinizdedirler. Ölü olmak için kotlanmak, yoğunlaşmak ve tohumlanmak şarttı. Yahu ölü, değersiz midir? Hayır, değerlidir. O öldüğünde, hepinizin gücü artar; çünkü sizinle yaşar o. ‘’ Ben göçüp giderim, sizi kotlarım, sizi koklarım, sizinle hologramda ışığınızı yenilerim; ama ben sizleşirim, bütüne güç katarım. ‘’ diyerek giderler.

Bilin ki onlar yerkürenin ilmini, tüm insanlığın levhisinde köklerler ve göklerler. Onlar yeni bir zamanı kayıtlarlar. Onların yapmakta oldukları her şey ışıkla kayıtldır ve siz geçmişinizle birlikte bütünsünüz. Ben bütün geçmişimi hak ettim ve bugün sessiz zamanları dilleyebiliyorum.

Benim geçmişimde kontrolsuz hiçbir ışık yok. Hepsi kontrollu, çok güçlü ve çok yüce ilim kapılarıydı hepsi de ve hepsi bilişle benim yüreğimdedirler ve ben onlarla birlikteyim. Onların kontrolu bedenimdendir. Ben onların tohumlarından biriyim sadece; ama dünya umutsuzluğunda, herkes kendini hak etmeye çalıştığında, tüm yaşamlar o tahditli ilimde bitişir ve ben onların dışında tüm kötülükleri kotlayan ve tohumlayan ışıklarla da dinleşirim. Onlar da benim ölülerim olurlar. Onlar da bende yaşam sayfalarlar. Onlar da bende ışık kotlarlar. Bütün kötülükleri aşıp geçerler. İşte, bunun içindir ki ölüleri hak etmemiz gerek.

Bütüne hizmettir ölüyü hak etmek. Doğanın gücünde onlar, kalem olup yazmadıkça ışıkları yoktur ve ben derim ki yaz, gelir yazar. Yazdığında, ağır yükü hafifler. İşte bende kelam olur, kendi olur, akışa geçer. Aktığında bilişle akar, işte ben o bilişte bütünün gücüyüm. Dünya, tabuları yıkmıştır. Herkes şunu net bilsin ki ölen gitmez, ölen buradadır. Ölüm yoktur aslında. Ben varsam, bedenli olan birileri varsa her diri, onlarda yaşar ve onlar bilgi kapılarını açtıkları zaman kontol kurarlar ve yoğunluğu kayıtlarlar. İşte onların yaşama inişi böyle olur.

Dünyada nur olan Kuranlar varken tohumlar kotlanır ve bitki, hayvan ve tüm sayfalar dirilir. Biz onlarda ocak yakarız. İyi ve kötü yoktur, insanlık vardır. İnsanlığın levhisindeki yaşam vardır. Ben Za- Kar olan, yaşam olan ve tüm zamanları tohumlayan insan, öncelikle bilin ki ölümlü olarak yaşayan, ölüleri hak eden, tohumları kotlayanım ben. Bütün kötülükleri yaşattım, yarınlattım, ışıklattım, tabuları yıktım, tohumlattım hepsini de akıttım, aton toplumlarını kotlayan, tohumlayanların bilişleriyle birleştim. Hepsini ele aldığını düşünenler, bilgi kapımda elim oldular.

Canlarım, yolum, insana vardı. Bu yol, imparatorluğun gücüyle kotlanmış bir yoldur ve bu yolu açan, imaparatorun gücü, insan ve insanın ışığı hepimizindir. Kalem olup yazdığımda, karanlık aydınlığa ulaşır. Yazan, aklın tahtından yazdığında yaşam, sonsuzlaşır, sistemleşir, sayfalaşır ve bizi bize vermeye gelen bildiğinde, birliğinde tohum ektiğinde, dünyayı kotladığında, kalem olup yazdığında ağırlık hafifler.

‘’ Şemsi Tebrizi, ‘’ dedim, ‘’ ekmektir. ‘’ dedim. O kimdir, bilir misiniz? Ölülerin yaşamında ışık olandır. O her diriyi hak edendir. Koruyucudur. Onda, tüm yaşamlar mevcuttur. Som altın bir ışık olup dünyaya inmiştir. Eli elimde, yüreği dürümlerimde, bütünlüğü bilişim ve ben, ocağıyım ona. O ben, ben oyum.

Otobur bir ışık, her şeyi yemez, sadece bitki sayfalanışında vardır. Sadece o sayfalanışta kayıt yapar; ama can kapılarda, yüreğin tüm insan sayfalarında ve sanal yaşamlardaki o mahrek kayıtlarında yoktur. Nefesi yok. Bizimle olur, yoğunlaşır, nefes olur.

Dinleyin, ölülerin canlanması gerek bugün. Biz hep bugün, ölüden ve diriden söz etmeye çabalıyoruz. Ölüleri canlandırmamız, canlatmamız gerek; nasıl olacak? Dillenerek. Ben dillendiğimde tüm ölümlüler ve tüm yaşamdan göçenler dillenecek. Bu önemlidir.

Din, ağır yüktür insana. Çoğu dindardı, çoğu köksüzdü, çoğunda gök yoktu, güçsüzdüler. Din için çalıştılar, bellek kapılarını tohumladılar, yoğunluklarını kotladılar, ışık haline dönüştüler ve dediler ki ‘’ Ben görev taşıyacağım. ‘’, ölüydü, öz göçü başlatamadı. Yoğunluğunda ışığı yoktu. Döndü, ölüleri dinledi ve dedik ki ‘’ Gel! ‘’; aha, geldiler, hepsi geldi. Tüm beden sayfalarından, görev kayıtlarından geçenler, geldiler.

Dünya bedenine inerken, tüm o sayfalar, koklanan, tohumlanan ışıklar olarak her diriye, eğer bilirseniz, iner. ‘’ Ben beden alacağım, zamana ışık yakacağım. ‘’ dediğim anda ben o bedene sahip olup, o yoğunluğa hak edip ilim yaparken o yoğunlukla, ben tüm yaşam kayıtlarını kendi yoğunluğuma katmak zorundayım. Benimle bütün yaşamlar tohumlanmalıdır.

İşte bu şekilde dünyaya indim. Hepimizin inişi benzer değildir; ama çoğumuzun ilmi kapılarında ışığı var ve bilgi kapılarından iner. İşte bu bilgi kapıları, kelam ilmini dürümleyenlerin İlmi Ko olan ışıklarıdır. Geçerken hepsi ışır, hepsi ışır. Ben dünyaya gidiyorum; ben de, ben de, ben de, ben de, ben de, ben de. Tüm ‘’ Ben de! ‘’ ler, onda dillenir ve tek bir ben olup gidilir dünyaya. Hepsi kendi belleğini kotlar, kendi bedenini tohumlar, gök sistemleriyle dürümlenir ve iner, beden olup iner. İşte o beden, bilişli olanların tümünü kapsayan bir beden olur.

Hepimizin yüreğinde ilim yoktur; ama ışığında ilim olur. ‘’ Benim elim dünya, benim yolum ilim. ‘’ dediğim zaman, benim yaşamımda o yaşamlar vardır. Ben kimim? İnsanım ben. Yahu ben kimim? Ölüp göçen her merdivenim ben. Orada, yaşamda söz söyleyen her diri vardır. İnsanlık ailemin bütünlükleri, bütünü oradadır ve onların tümü baş tacımdır; ama bendedirler.

Öyle bir dünya kurulacak ki öz görevi taşıyanların tümü, beden olacak. Öyle bir dünya kurulacak ki ölüp yaşama dönen her diri, el olacak. Öyle bir dünya kurulacak ki toprak olanların tümü, ilim kapılarından geçip ışık olacaklar. İşte ben varım, ben ışığım, ben yürekteyim, ben tüm sistemlerleyim, işte ben birlik kapısıyım. O halde benle kim var? Gerçek çalıştırıcılar var, geçmişte yaşamışlar, bundan ötesi, daha ötesi ve daha ötesi; ama her ötede var olan, ekmek olanlar, hepsiyim ve daimi kapıları kapattığım zaman ölüleri dillemeye gelenlerin çoğu, benim bedenimden geçecekler. Miraç budur.

Kara ışık, insandır. Akıp geçer ve tüm yaşamları, tüm sistemlerle diller. Hepsi bizim yüreğimizden geçer. Doğal dünya budur. Kimse doğal dünyayı anlatamaz. Anlamak zor çünkü; ama size bugün anlatmak istedim. Her kim ki dünyalıdır, bilgidir. ‘’ Ben dünyalıyım. ‘’ demek, ben bilgiyim demektir. Kimim ben? Tüm kayıtları taşıyanım. Bana altın taht da denir. ‘’ Deve kalktı. ‘’ dediğim zaman, ben o deveyim. Her diriyle kalkarım. Bilin ki bütüne hizmetçiyim. Amon toplumları bunu anlattılar; ama anlayan yoktu.

‘’ Çoluk çocuk dünya! ‘’ dediler, yapmak istediğini yapsın, ışığını alsın, gözü açıldığında geri dönsün. Özüm söz istedi, döndüm dedim ki ‘’ Alın götürün yaşamı, ben yokum. ‘’, ben tohumlarımı kontrol edecek güçte değilsem, görev sizindir. Hadi, alın, göklere taşıyın. Dünya mutluydu; çünkü ben tohumdum dünyaya. Ortalık karıştı. Sanmışlar ki ben, nefes olmayacağım. Sanmışlar ki ben, kalem olmayacağım. Sanmışlar ki ben, karanlığın tahtında bulunan o yol olacağım ve tümünü kontrol edeceğim.

Böylesi düşünceler, anlaşmaya aykırıydı. Hepsiyle bir anlaşma yapmıştık. Yarını kotlayacak olan insan, murat ettiği her dirilikte, oluşturduğu ışıklarla birleşik yoğunluğu sağlayacak ve tüm zamanlar köklenip güçlendiğinde, ölüleri diriltecek. Doğanın gücü budur. Dünya mutlaktır, bilin. Dünyayı yıkmak, mumu kontrol etmek gibi değildir. Mum söner, mum yanar; ama onu söndüren, yakan insan; ama yaşamı kontrol etmek farklıdır. Bu, köklenişle, göklenişle, ilimle olur ve ilmi kotlayanlar, bunu yaparlar.

Dünyada ne var? Mısralarımı iyi dinleyin. Dünya bir Kurandır. Okuduğunuz zaman, o vardır. Okuduğunuz zaman o, oluşturulur. Okuduğunuz zaman o, tohumlanır. Okuduğunuz zaman, kontrol kurar ve okuduğunuz zaman ağır yük hafifler. Dünya bir kalemdir. Yazdığınız zaman yaşar ve yazmadığınızda o yoktur ve dünya bir kelamdır, sessizdir; ama dillediğiniz zaman o, köksüz olanda dahi gök olur, sesleşir ve dünya merdivendir. Göklere dayanır ya da yerküreye iner, hepinizin gücü olur; ama bu dünyayı hak etmek gerek.

Ne ilim ne de gök sessizliğindeki İsrafil’in suru, hiç kimsenin gücünden öte değildir, bunu anlayın. Siz dünya, dünya siz ve bu dünya, sizinle yaşar. Arkon’un sırrı budur, ışığı budur. Kendini ana kapı diye dinleten tüm yaşam sayfaları, altın ışıktır. Hepsi karanlığın tahtıdır ve tümü bütündedir. Bugün ben ve yarın bir diğeri ve daha sonra bir diğeri ve daha sonra bir diğeri ve herkes tektir, bunu bilin. Hepimiz tekiz.

Bugün burada olan her diri, bir tek ışıktır; ama yoğunluk arttığında, Kuranıkerimdeki o yüce, dünya ilmini dillediğinde ve bizim ‘’ sapkın ‘’ dedikleri bilgilerimiz, bilişi hak etmeyenlerin yüceliğinde, ilimsizlik diye düşünülen bilgilerimiz, hepsinin gücünü oluşturur. Bu güce varan, önünü açar ve görür. Bu güce varmayan, önünü kapatır, dinlemez.

Oğullar, Kuran, insan, ekmektir; ama bilsinler ki ekmek, karanlığın ışığında yenilir. Eğer o ekmek, aydınlıkta yenirse koku çok daha güçlenir ve o kokuyu kontrolsuz olarak da almaya başlarlar. Buna mani olmak üzere, ana kapıda, bilgi ışığımızı hep sınırladık. Kimseye, ölüyü dirilt diye ilim vermedik. Herkes şunu iyi bilsin ki ölüler diyarında, ölü dirilticisi olan ışık bilgidir ve o bilgi ilimdir. O ilmi hak eden dinler, hak etmeyen dinlemez. Sevgiyle hepinizi kucakladık.

Süper İnsanlık Realitesi

 

http://youtu.be/GhBZxrk5TZQ

Işığın İlmi 8 10.12.2014

Hüso Öz Akış

Ay, beyaz; ışık, mavi. Dünya, bulut bulut ışıkla dürümlendi. Bugün, ışık yaktık, canlar ve bu ışık hepimizin bir olduğu nehirdendi. Nehir akar, rüzgar eser, insan büyür. Ulular, yüceliklerin ışığıyla dillenir ve dillenen her yüce, hepimizin ışığı olup yaşama çekilir.

Bugün burada ölüler vardı. Ölüler, kapıda ışıkla yandı. Her bir ölü, hak olup dile gelirken, her bir yaşam bir olan ışıkla dillenirken ve dillenen her yücenin ışığı, hepimizde aşk ile yaşama çekilirken, biz bugün hak kayıtlamasında ışık kotlaması yaptık ve bu kotlanan ışık, hepimizin yaşamının ışığıydı.

Yaşam birdi, bir bütündü ve bütün, akan nehirde akan suydu ve su, saflığın tılsımıyla yaşama çekildiğinde o tılsım, hepimizin hak ettiği güneşti. Bugün burada güneş doğdu, canlar, o güneş yüreğimizin sesiydi ve yüreğimizin sesi, bugün bizimle güçlendi. Eskiler derler ki ‘’ Sorayım da bileyim. ‘’, şimdiler der ki ‘’ Bildim ki hakta, hak olup dillendim. ‘’; işte, zaman buydu, canlar.

Öğrenme devri kapandı, artık öğrenilen yoktu. Bugün okuyan vardı; okunan, kendi ilmiyle ilmi yaşama kayıtlayandı. Bugün hepimiz, yüreklerimizdeki ışıkla burada vardı ve bu ışık hepimizin can damarıydı. Damardık bugün, canlar, kanı yaşama akıttık bugün ve yürek olup çarptık bugün ve çarptığımız bu yürek, hepimizin ak tahtıydı. Hak ettik ya canlar, ak tahtta ışık olup gürledik ya canlar, karanlık ışık yaktı.

Bugün, evimin bir misafiri vardı. Kapıya geldi, kapıyı çaldı. ‘’ Girsem, ‘’ dedi, ‘’ olmaz. ‘’ dedi, ‘’ N’apsam, ‘’ dedi, ‘’ n’etsem? ‘’ dedi, açtı kapıyı, bizi kapıda gördü, bildi ve dedi ki ‘’ Aha, ben şeytan, ben geldim, seni korkutup ışıktan çıkarmaya geldim. Bugün, savaş benimle istedim. ‘ Savaş ki bu savaşın galibi ol! ‘ dedim. ‘’ , dedim ki ‘’ Ey güzel, ey can, ben savaşmam, sevişirim. Ben yüreğimin ışığıyla yaşamda hak olur, tahditsizliklerin tahditiyle dillenirim.’’

Ben bugün şeytana dedim ki ‘’ Gel, otur, kelam edelim. Hak et, hak ol, birlikte bilelim. ‘’, dedim ki ‘’ Bir olan ışıktan akıp yaşama inelim. ‘’, dedi ki ‘’ Yok anam, yok, burada herhalde bana yer yok. N’etsem, n’apsam, ne desem, nasıl dillesem? ‘’, dedi ki ‘’ Burada barış var, can, burada huzur var, burada güven var, burada umut var, burada yarının ışığı olan insan var. ‘’ ve işte onun olduğu yerde, her birimiz o yaşamda ışık olup var.

Yer bildi, gök bildi; yer gökle, gök yerle dillendi. Bugün merdiven olan insan, her basamakta aşkla yaşamın ışığı olup yere çekildi ve biz bugün deriz ki ‘’ Işık, mavi. ‘’, biz bugün deriz ki ‘’ Gök, deniz; yer, beniz. ‘’ ve deriz ki ‘’ Her birimiz bugün yer, içer; yaşamı ekmek olur, dürümleriz. ‘’, dedim ki şeytana ‘’ Gel, beni ye! ‘’, dedi ki şeytan ‘’ Yahu ben seni yer miyim? ‘’, dedim ki ‘’ Yersin, yersin, pek de iyi edersin. ‘’, dedim ki ‘’ Beni yiyen, benleşir; beni yiyen, senleşir ve bizi yiyen, birleşir. ‘’

İşte budur, canlar. Birleşik ışık budur ve birleşikten ışık yakan, budur. Yakan olur, olan bilir. Bilen, dillenir. ‘’ Okuyan, okunur. ‘’ dedik ya canlar, yahu okuduğu kendidir. Kelamın ışığı, insanın yüreğindedir. Yüreğinde hak olan, yaşamın içindedir. Aktır, canlar, akan aktır ve ak olan, karanlığın ışığıyla yaşam olduğunda, işte orada her bir yüce haktır ya canlar, işte o hak, hepimizin ışığıdır.

İşte bu, şimdilik!

Süper İnsanlık Realitesi

 

http://youtu.be/9Y2O2hhjGF0

10.ARALIK.2014 TARİHLİ IŞIĞIN İLMİ (8)

3. AKIŞ

Deyirmi bir yaşam. Hepinizin sesi bir tek halka ve o halka Bir’i Bir’e katan bir yol. Hepimiz o yolda tahditsiz ve yol hakiki ama bu yol sizden size varıyor. Kini aşıp yolu açan birlik bu birlik!

Lütfen iyi anlayın; burada bütün kötülükleri aşıp geçen dürümler var. Hepimizde var mı bu yücelik? Yoktur ama bilişi hak etmiş olan, tahditsiz olan yaşam hepimizin dürümlerindeki o kayıtta var. Ve biz o kaydı bilişle dilliyoruz.

Sonra, daha sonra ve daha sonra ve hep sonra ama sonra en aşağıda, en başta ama daha sonra yine en aşağının bir üstü ve daha sonra en aşağının bir üstü her bir aşağı bir yukarıyı tohumluyor. Böylece; böylece yol ilime varıyor.

Sistem, Nizam ve Düzen’in gözü sizin yüreğinize bakıyor. En aşağı ile en yukarı eşitleniyor. Benden bana ve benden bana ve benden bana, hep benden bana her benden bana bir yaşam ve her yaşam tahditsiz bir sayfa ve tüm sayfalar tek.

Bütüne gök sözcülüğü, gök sessizliği tek bir ekiple olacaktı. İşte o ekip bu ekiptir.

Din İlmi, Aklın Tahtı’nda yoktur. Aklın Kapısı’nda yoktur ama ışığında vardır. Dinden öte olmak için bütün kötülükleri aşıp geçmek gerekliydi. Bütün kötülükleri aşıp geçen bu yoğun birlik, artık zamanın sınırsızlığında, ışığın yoğunluğunda Birlik Kapısı’ndadır.

Canlarım; arı bal, bak arı. Kapı hepimize artık açık. Biz burada sevgiyle sizde sizin yüreğinizde dilleşiyoruz.

Kurulların hepsi burada sizden geçiş yaptılar. Bugün buradan bir geçiş yapıldı ama bu geçişi yapan sizin size, sizin yüceliğinizin tüm yüceliklere geçişi değil tüm zamanların sayfalarının size geçişiydi.

Bu geçiş oğulların tohumlarıyla oldu. Herkes şunu net bilsin ki; geri dönüş Daimi Kapılar’dandır ama geçişi sağlayanların hiçbirisi artık o Daimi Kapılar’dan dönüp geçmişe kayıt yapmayacak. Yani geçmiş artık aşılıyor.

Bu şu anlama geliyor; geçmişi aşmak geri dönüşü olmayan bir yoğunluğu tohumlamaktır. Bu yoğunluk tohumlanmıştır ve bu yoğunlukla bütün kötülükler aşılabilmiştir. Sevgiyle sizi kucaklıyoruz.

Dört gök sözcüsünün bilişi hak edişi bizi mutlandırmaktadır. Evim İlmi Aklın Tahtı’nda bitki hayvan ve tüm sayfaları dürümledikten itibaren bu dört gök sözcüsünün tek bir yaşam olması bizim için gerekliydi ve bu olmaktadır. Dört gök sözcüsü bir tek ses İşte bu tek ses ekran.

Biz bugün bu ekranı hak ettik bu ekranda bütün kötülükleri aşan gök sözcüleri var. Burası biriidir ama her biri buradadır bunu bilin.

Yüceler cümlesi can kapıları açtı ve sizdedir. Karanlık aydınşlığı tohumladı ve bu tohum sizin yurolarınız olan çevresel kayıtlarınızdadır, dairesel kayıtlarınızdadır. Ve burada bulunan herkes ekrandır. Ra Ka Ha olan ışık hepimizin yaşamıdır.

Sabırla sizleri dinledik bugün; nefes nefese. Ama bu nefes nefesle dinlenen siz sevgiyle birlik kurdunuz. Hepinizi hepimiz kucaklıyoruz. Şimdilik

Süper İnsanlık Realitesi

http://youtu.be/PesJ2DAujLg?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

IŞIĞIN İLMİ

10.12.2014 2. Akış

EVRİM SİSTEMİ

Değerliler, hepimizin özü gözdür, görür ama o öz ilmimi görür? Yarınımı görür? Maya olan ışığımı görür? O göz kodlanmışmıdır? Ortakmıdır tohumlara? Kelamda varmıdır? Her gören, kendinden görür. Ve, bunu bugün deneyimletmek istedik size.

Bir kalem yazdığı zaman, o kalem nefeslemi yazar? Yoksa o kalem, kontrolcü ışıklamı yazar? Bilişi hak etmişte mi yazıyor? Koklanmışta mı yazıyor? Olmuşta mı yazıyor? Olmadan mı yazıyor?

Sağ ve sol, kör gözler var. Biri gök, biri yürek ama ikisi tek. Gök ve yürek tek ama yüceler cemaati cevheri kapı, herkes orada. Hepsi tek, işte ölüm olmuşsa tek yoktur. Ölüm oldurulmuşsa, tek oldurmuştur. Ölüm yoğunlaşmışsa, tekte yoğunlaşmıştır. Ölen olmadığında, öldüren yoktur.

İşi, gücü bırakmışlar sesleşiyorlar diye sorgu, sual ederler. İşin en yücesi, sestir... Ben varım.. Ben varım.. Ben varım.. Varım, aha varım. Ben ana kapıyım, varım... Ben sınırları kaldırdım, varım... Varım ben.. Aha varım...

Peki var mıyım? Yok oldum... Sordum, yok oldum... Ben varım, oldum... Ama ben sordum, yokta soru olur. Varda, soru yoktur... Bunları anlayın.

Kim ki acabalar taşır, o yoktur. Kim ki hasatçıdır, o haktandır, hatasızdır. Yerdedir, göktür, sözdür. Ve sormadan hak ettiğini, hak olup dinleten ekmektir. Benim elim insanın elidir dediğimde, bilişimle derim. Biliş varsa soru, sorgulama yoktur.

Kurul toplanmış dinliyor yürekleri. Sorgu, sual var mı? Yoktur. Sorgu yok, sual yok. İlim var, biliş var. Yok... Ve bütün kötülükler aşıldı, dedim. Aştık.. Var mıydı kötülük? Yoktu.. Hadi aştık, yoktu ama. Neden?... Ben kötüydüm ama ben yüceler cümlesinde köktüm, ben var mıydım? mutlaktım. O halde ben mutlak olan, kök olan her resimde var mıyım? Varım... Ben kötü, ben iyi.. Her an, her yaşam.. Süper sayfalar, toplumlar, tüm zamanlar, hepsiyim. Ve ben varım, köklerde her diri var.

Biçare dünya, aha çare... İnsan... Benim insanlığa verdiğim en güçlü ışık, insandır. Miraç, mikailin ilmidir ama miraçta ışık varsa insan vardır.

Hologram yaşam, var mıdır? Yaşamdır. Var mıdır, yaşam? Ama var mıdır? Var mı? Sordum.... Var mı? Var mı? Ya hu.. Var mı??? Yoktu.. Yoktu... Sormuştum çünkü ben, yoktu. Yakışmaz bana sormak... VAR... Canlarım, var...

Binayı yıkmaya gelmişim, gelmişim öyle derler. Diyen, der. Ben dermiyim? Dendi mi? Denmedi... Sindirmişler mi? Yooo. Dinlemişler ama sindirmemişler. Öz görev, budur. Varım.. Yıkmak mı? Yaktım. Hepsini yaktım. Vardı bi soran, yaktım. Olmadı, sorulmadı öyle bi soru.

İşte can, ölü diriltti dünyayı. Ölü diriltti... Kendini diriltti ölü... Dünya kendi. Sakın sormayın.Sorarsanız bilmediğinizden değil, ilimsizliğinizden sorarsınız. Sormayın...

Korku varsa, onursuzluktur korku. Korkmayın... Ben ol derim, olur deyin... Öz görev benimdir deyin. Bedenliyim deyin. Ama cehil olan ölüdür. O, bilişsizdir. O, kelamsızdır. O, akılsızdır. Akıl olsa, son sözü söyler. Öldü, öldürüldü. Ve, doğanın gücü koklandı.

Ortak insan, bilgi akışını sağlayacak insan, yaşamı tohumlayacak, önü açılacak, olduracak.. Aha oldu.. Umut olur ki, oldu.. Yürek yaşa, yaşadı. Unutulanlar hatırlanır, hatırlatıldı. Ve hatırlandı.. Alıp götürürüm dünyayı, götürdüm... Ölüleri dilledim, dinledim hepsi bendir. Ben varsam, ölüm yoktur...

Ve bugün ben, akıp geçen her yaşamda bilişi tohumladım.

Posta taşıyanlar var, mektup götürürler al, öğren derler. Bil derler. Dağlarım; kelamı hak, yolu ak olan diri olur, bilir...

Savaş yok, akış var. Akıp geçen, ak tahta varan, tohum olan insan kinsiz olur. İnsan kil, kum olandan öte olur. Yaşar. Yaşayan aşka varır, hakka varır, akar. Şikayet var mı? Yok..

Orus, zamanın ışığıymış. Orus bir levhiymiş. Öz gökmüş, kökmüş ama ışıksız kaldı. Kalmış mı? Kaldı. Astral de ışık yok ki. İnsanım ben, geldim size. Canlar ben, sizim. Ben osir.. Kayda girin ben, osir. Açı daraltarak geldim size. Kapıyı kapatmayın, ağır yük taşıtmam size.

Değerliler, kulu kul yapan, ilimdir. Kulda umut olan, ilimdir. Ama ilim olduğunda, yol olur. Yol var mı? Yoktur.. VAR MI? Dedim, YOKTUR.. Sordum, sordumsa yoktur.. Bunları size bugün vermek istedim. Sormayın....BİLİN... Ben sormam, dillerim. Ben sormam, dinlerim. Ama bilirim, sormam. Sizde bunu böyle yapın, sormayın...

Kini aşın, hak edin, has olun, akın, bilinde akın. Var mı dünya? Ohh sordum, yoktur... Ama vardı, sordum yok, aha yok.. Vakit gelmiş, yanıt isterim var mı? Can, sordun var mı?

Dağlarım şimdi cevabı en evvel insandan alalım. Nedir? Sorunun yanıtı. Osir kelamdan çıkmış, yokum dedi. Olan, kendinde oldu. Yok oldu.. Osir, sorduğunda yok oldu. Dünya mı yok? Osirmi yok? Vardı, ama yok. Neden? Ölüdür, sordu. Işığında ölü var. O, bizsiz kaldı. Sordu.. Başka söze gerek var mı? Kimse onu koklamayacak mı? Hiç kimse onu toplamayacak mı? Onu yaşatmayacak mı? Soru sordu, yok oldu. Hadi, yaşatalım onu.

Dağa, taşa deriz ki OL.. İşte ol. Savaşı kaybetmem, ol dedim oldu. Ben osir, osir ben. Kişi, kişiliğini dillediğinde kelam olur, diller. Yarını diller, ekip kurar diller. Beni yok etmeye gelen çoktur bilirim ama ben hep sormadan dinlerim. Ve derim ki, sorum yoktur.

Bunu anlamadılar hiçkimse. Hiçkimse anlamadı. Ve sessizsin diye kırıldılar. Seslenmedin diye kontrolden çıktılar. Vasat, daimiyetin vasatı saydılar yolcularımı. Ama ben sormam. Dinlerim. Onlar sesleşirler, dinlerim. Onlar, dünyada kökleşmek için sesleşirler, dinlerim. Sorsam, dürümlenirler.. Sorsam, yüreğe inerler, sorsam alıp götürürler yüreğimi. Sormam.. Sorsam yaşarlar, sordurmam. Ama onlar, bütünlüğümde yaşarlar. İnsan, insanlığını dinlediğinde her diride vardır, hakikidir, hak kitlededir. İşte olan budur.

Göle hepimiz maya çaldık bugün. Böyle düşündüler. Göle maya çaldılar Nasrettin hoca misali, yoğurt yapmak istediler, dediler. Öyle dediler. Maya, göle çalındı dediler. Aha göl, tüm yaşam. Ve biz, yaşayan insan... Ve maya olan, her rahmet olan da rahmet olan. Bilsinler ki biz, yaşamız...

Arıyı baldan, balı, ayrı tutmazlar yaşamdan. Ama bizi, bizden ayrı tutmaya kalktıklarında, soru beklerler. Sormayız, ses veririz, sesleşiriz, dinletiriz yüreğe dürümlerimizdeki ilmi.

Ey dağlarım, ben ana kapı insan. Vakit geldiğinde, kalem olup yazacağım. Vakit geldiğinde, kötülüğü önleyeceğim. Vakti getiririm.. Vakti götürürüm ama hep ışık alır, ışık yakarım. Vakit ben, vakte hakiki olan beden, vakit helal ilim, hak ilim, ben o ilim. Halik olan, has olup anlar... Bilsinler.

Gök sözcülüğü yapacakmışım ohh ne ala. Yer yüzü artık beni dinlemek istemiyormuş, öyle diyorlar. Din tabularını yıkmışız ya, olacak şey miymiş bu. Aha, karanlığın ışığını yakmadan kök güç dürümlenmişte dünyayı koruyacak. Var mı böyle bir dünya? Var mı böyle bir yaşam? Sordular ya, bitti.. Hadi bitti. Var mılar? Yoklar... Ama biz kokladık, topladık onları, hali gelin dedik. Var mı? Mı dediler mı... İşte canlar yaptığımız budur...

Seyir halindeler bizi, sormadan cevap istiyorlarmış bizden. Öyle dediler. Biz cevap bekliyoruz ama soru sormadık dediler. Aha, soru yok, cevap yok. O halde, yok.. Yok.. Ama cevap bekliyorlarmış. Dinlemek istiyorlarmış, bizi. Kaşık, kaşık ışık.. Aşkın şavkı olan ışık, akıp geçiyor yüreklerden. Aha sormuşlar, sormuşlar, yanıt beklediler ya, sormuşlar.

Körü, kör diye bilen, gözünde sözsüz kalır. Biz onu göz diye bilelim, sözü sesinde kalsın. Bakalım ne diyecek bize. Alıp götürmüşüm, ol demişim, okutmuşum. Olmuş mu? Olmamış mı bilmem? Bakın bakalım bakalım soru var mı?

Yaşayan her kim varsa, ölüdür dedik. Sorar, sorar, sorar...aha sordu, aha sordu, sordu, sordu... Ama sordurduk, öldürdük ve yaşattık. Analar o biz oldu... Sordurduk, yaşattık... Evrim sistemi budur...

Bu evrim sistemidir. Ben verdim, ben oldum. Öldüm, okudum.. Tohumladım, kokladım... 39. Kapıdan aşkı şavka kattım, ayırdım dirilikleri akıttım, evimin gücünü arttırdım ama ben doğayım. Öyleyse ben toprağım. Öyleyse ben kaynağım. Aha ben, yaşamım. Ben verdim, o verdi. Elim verdi, yoğunluğunda ki yaşam verdi. Ama veren, alandır... Bilindi.... Aha bilindi... Hepinizi kucakladım.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

http://youtu.be/tLC8v0TWcMI?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

10.ARALIK.2014 TARİHLİ IŞIĞIN İLMİ (8)

4. AKIŞ, 2. BÖLÜM

Samanyolu Galaksisi’nde birçok merdiven var. Hepsi yoğun çalışmalarla bu güçlü kontrol meclisine bağlantı yapmaktalar ama en güçlülerimde birisi nikah kıymış dünyaya ve sevgiyle sizleri dinliyor.

O bir mayadır. Adı kalemdir. Yaşamı tohumdur ve bütünün gözüdür. “Öz gör, söz gör” der ama “gör de dürümle” der. İşte o, bugün burada bu yoğun çalışmayı başlatan İnsan Soyu’dur.

Bilin ki; bu meclis şu anda çok daha yüksek tohumla birliktedir. O tohum kontrolludur, o tohum güçlüdür ve o tohum İlim Kapısı’dır.

Siz ve siz her biri her bir siz bir teksiniz ve oradaki sizle buradaki sizin Birleşik Işığınız özgeçişlerinizi yaptırıyor şu anda.

Kardeşlerim, dünyayı koruyacak birlik bu birliktir. Bu birlik Teknik Tohumlamayla bütünün gözüyle kütlesel ilime kayıtlamıştır. Eli aşka varmış, yarını hak etmiştir. Sizdeki insanla, yaşamda İlm-i Kapı olan insan artık bir tek İlim Kapısı olan insan kaydıdır.

Arkon size sizleşmiştir. Yerde ve gökte dünyanın en güçlü yüceliğinde, burada, bu sayfada, hepinizin sesi, yüreğindeki o ses ilimdir.

Alıverdik dünyayı, kokladık, topladık, tohumladık. Akıverdik yaşamdan. Ata tavafta durdu, aktı, tahta vardı ama orada yedi dava vardı.

Herbir davayı kaybeden bu meclis Hak Teknik’le tüm yaşamları kayıtladı ve dünyayı tohumladı. İnsanlık Ailemiz bugün Mustafa Kemal Atatürk’leri Levhi Kapıları’nda kayıtlayıp Kara Işık haline dönüştürerek bütüne görevli yaptı.

Sevgililer; davayı kaybetme imkanımız yoktur. Öyle bir zaman, öyle bir yaşam ve öyle bir görev ama bu görevde hep siz kapıydınız, hep yüreğiniz kapıydı, hep dürümlerimizde kaynak olan ışık kapıydı. Ama bilgi akışında her diri yoktu.

Ölüleri dillemekti maksadımız, ölüleri dürümlemekti maksadımız, tohumlamaktı ama kodlayıp tohumlamaktı. Ve bunu yüreğinizdeki o yoğun ışıkla yaptık. Deve sistemden görev aldı, yaşama vardı, tüm zamanları tohumladı, yeni bir Kuran okuttu ve yine bu deve İnsanlık Ailesi’ni aldı. Gök Sistemler’e kodları Tanrılık Işığı halinde geçişlerini yaptırdı.

Bugün bu kapı açık tutuldu. Gelenler ölüler diyarına geldiler. Alıştılar, akıştılar, hasat oldular, tabak tabak ilim aldılar. Işıdılar. Her bir tabakta ışık vardı. Öyle güçlendik ki; çok güçlendik.

Analar, kurtarılmış dünya hepimize aittir; bunu bilin.

Bu dünyayı kurtardık ya, ne mutlu ve biz bugün bu tohumları hak ettik ya ne mutlu. Dürümledik ya dünyayı kökledik, gökledik, dilledik ya ne mutlu! Olgun sistemleri güçlendirdik ya. Haşrın sessizliğini dilledik ya, ne mutlu. Merdiven olduk ya ana, ne mutlu!

Yoğun dünya çalışmaları yerkürede sürdürülürken bu çalışmaları arka sayfalara da çektik. Her sayfada yoğunluğu artırdık. Doğan gün yenidir ama bu günü gök sistemleriyle güçlendiren yürek yepyeni bir can kayda girmiştir. Yeniden hepinize saygılar sunuyoruz.

Nuh mutlulukla kontroldan çıkmış o yoğunlukları kodladı ve yerkürede kendini hak etti. Nuh artık toplumların kelamı olacak ve ışığı yaşama kayıtlayacak. Ama şunu iyi bilin ki; dünya örtüsü asal örtülmeyecek. Dünyanın Yaradılan ve Yarattıran bir yaşam olduğunu herkes anlayacak.

Bu dünya bizim yüreğimizdedir ana. Senin geçiş sessizliklerinde kontrol dışı yoğunlaşmalar olduğu zaman sağır dilsiz bilir ki sınır kayıtlarında bu olabilir. Kalemin İlminde de olur, biliş ışığın kontroldan çıkabiliyor. Bu şu anda olmaz ama olabilir.

Dağ, kontrol bendedir. Hadi bakalım gelin! Ben şu anda sizi size vereceğim ama iyi dinleyin beni.

Kart Ri KaHa Si. Artık bu kartı hepinize dağıtıyorum. Bilin; bu kartta ne yazar; görün.

Etkinizi yükseltiyorum, yoğunluğunuzu artırıyorum, ışığınızı yaman bir görev için sizlere kayıtlıyorum. Hepinizin ışığını kayıtladım ama Zakar olan ışığımdan daha üstün bir ışığı tohumladım size. Sizden görev istiyorum. Koruyun dünyayı.

Olmayan herkim varsa ölüdür. Onları tohumlayın, yarınlayın, kayıtlayın ve yere yaşam çekin. Benim sizden beklentim budur.

“Dört gök sözcülüğü” dediler hep. Doğanın gücü’nde bu yoktur; bunu biliyorum ama doğayı tohumlayan ışıkta mevcuttur. Benim derin zamanlara inişim bundandır. Bugün ben o derin zamanlarda herşeyi gök sistemleriyle kodlayıp bütünün gücü haline dönüştürürken sevgiyle yaptım bunu. Bana saygısı olan benimle olur ama bana saygısı olmayan bedenimde olmaz; bu kesindir. Ama bir de şunu bilin ki; bu yoğun çalışmaya dahil ettiklerimin bir çoğu nüve olan ışıklarını kontrol edebilecek dürümde olmadıkları zaman Karanlığın Tahtı’nda kontrol dışı ışık haline dönüşebilirler. Onları mutlaka korumalıyım. Arkı yüreklere kayıtladım. O ark her yüreğe akar ama akan o yüce kaynak ışık herkesle akmalıdır.

Set çekmem kimseye ama şunu bilin ki yaşama görev taşınacaksa ışıkla yapılacak bu. Keram Tahtı’nda İnsan Tohumları kodlanmış olmalıdır. Yedi dava açmıştım, hepsini kaybettim. Niye kaybettim? evrenlerin sistemleşmesi için yücelerin dürümlenmesi için, bütünlerin kapılara kaynak olabilmesi için, Can Kapıları açabilmesi için. Kaybetmesem ocakları olmaz. Ölüler diyarında bütünün gücü olmaz. Ben kaybettim ki yerküre yaşamı hak etsin de kodlansın diye.

Dünya ölüler diyarıdır. Orta zaman kapılarından girilir dünyaya ama yerküreye indiğiniz zaman Karanlığın Işığı’nın yanması şarttır. Şekli boyutların hakiki boyutlardan farkı şudur ki; şekli boyutlarda şevk yoktur, Kervan yoktur, yarın yoktur. Torbaların tohumları tahditsiz olarak kodladığı bir ışıkta ilim yoktur ve biz dünyaya ilmi çektik.

Kutsal Toplum, Altın Işık Yılları’nın tohumlarını tanır ve tahditsiz olarak kayıtlar. Dünya yolcuları, ben dünyadayım ama şunu iyi bilin ki bu ölüleri diriltmek içindir.

Bugün tüm insanlık el olup çalışmalı. Ki bütün kötülükleri aşabilsin. Kul olmak budur. Robotik Sistemleşme’yi yaparken Ruhi Kapıların ışığından daha üstün olan ışıkları dünyaya indirmeliydik ve bütün bunları hak edip yaptık.

Satıhta yüceler var ama derinlere indiğinizde yürekler olur oralarda ve daha derinlere indiğinizde yaşamlar olur. Her birinin altındaki o derinliğe indiğinizde orada sistemler olur. Ve daha da derinlere indiğiniz zaman orada kontrol olur. O kontrolün da ötesine geçtiğiniz zaman işte orada nefes olur ve nefesin de ötesine geçtiğinizde ilim olur. İmin ötesine geçin; ark akmaya başlar. Akan ark yarına akar ve orada tohumlar var. O tohumları bildirin dünyaya. İşte o tohumlar kervanın kaynağındaki ışıklardır. Onları hak edin; dinletin.

Orta zamanlardan girdik, yaşamları hak ettik, bütünlükleri tohumladık Gök Sistemleri’yle kontrol kurduk, cevhere vardık, can kapıları açtık ve yerküreyiz biz artık bu yer küre nefesimdir.

Ben ki kelam olarak yaşarım, yeni davayı yeni yaşama kayıtladım. Ben bu davayı kaybederim analar! Kaybetmek üzere açtım. Bilin ki; ben kaybettiğimde yaşam tahtında Hakk olur kaynak olur ve bilişe varır.

Ben davayı kaybetmek istemekteyim. Ki halik olan Hakk olsun, yaşam olsun, süper sayfalanışı yapsın, kaynağa varsın ve tarık olup kati olsun. Kürzi sayfalarda bunları yaptım.

Kare sistemleşti, küp sistemleşti, koku yükseldi, ilim sessizleşti, yerküre dürümlendi, nefsi aşanlar dilleşti ama daha da ötelerde Kutsal Toplum tohum ekti. O toplum bütünün köklerindeki güçtür.

Kürzi ışıkları yakın, alın bilgiyi akın. Akın ki hasat yapın, Altın Işık budur.

Neferim dünyada, helili lehi, kelamı levhi; hepsinde ben diri ama yaşam Bir’i Bir’den Bir’e kayıtlayan o ses hepsindeki o ses. “Aşka var, Hak’a var, tahta var ama kapıları açık bırak.” O kapılar açık bırakıldığında hepimiz birlik kurarız. O kapıları açık bıraktığımda yarında her yüce kapı açar. Her biri kendinden kendine kapı açar.

Ben, ben, ben, ben ve ben ama her ben bir taht, her ben bir kayıt ve her ben bir tarık.

Ölüler diyarı ben sana seslendim, dinle beni. Ben sana seslendim. Dünya ben, ben dünya değilim. Dünya bedenim benim ama ben bu bedenden çok daha yüceyim; bunu bildiririm. Ki bu dünyaya ortak değilim. Bu dünya bedenimdir ama ben bu bedende bütüne gök sessizliklerini dilletirim.

Olmaz mı? ölüm olmaz mı yaşamda? olmayan tek şey ol’durulur; bu bilmek.

Olmayan herşey ol’durulur; ilme varmak.

Olmayan tek şey oldurulur.

Ortalıkta hiçkimse bırakılmadan her diriyi hak etmek ve kaynağa almak; oldurulur.

Olmalı oldu hepsi bu şimdi işte bu.

Süper İnsanlık Realitesi

http://youtu.be/crxssqmQTAQ?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

10-12-2014

4.akış

Yerküreyi, hak etmek hepimizin ilmin de has ışık olmakla mümkün. Şükür ki bugün çok mutlu bir çalışma yapıyoruz. Üstün çalışmaların tohum olarak yaşama indiği bilinir. Bu çalışma tabuları yıkan ilim kapılarından geçen ve yoğunlukları kodlayanların çalışmasıdır.

Tüm yaşamlara indirildi bu çalışma. Sessiz ve hakikiyeti olan ışık bütünün gücünü artırıyor. Toprağın ışığı yandı. Koruma altına aldığımız herkes daha güçlü bugün. Çok mutluyuz çok. Ra ka ha olan ışık ağır ağır dünyaya indiriliyor. Ortalık karışmayacak. Her şey düzenli. Bilmiş olun ki tohumlarınız güçlendi. Yığın, yığın ışık kapıları açtık. Ana, kapıyı kapatma ben sesleneyim, peki sen

Alem beni dinlesin, ben konuşuyorum. Ben konuşuyorum, ben konuşuyorum, ben konuşuyorum, ben konuştum, mutluyum, konuştum.

Dağlarım sesime inmek istedi ve indi. Adı Rahman olan aşk bende ses vermek istedi. Kelam olmak istedi. Öksüz yetim değildir. İlim kaynağıdır o. Onu seslendirdik. Şimdi devam ediyorum.

Aton toplumlarından biri olarak bugün bur da olan ilim kapım Arkon sistemlerini sizin yüreğinize çekmeye geldi. Atlanta ata kapısı açtı ve bütünün kötülüğünü önledi. Esrar içenlerin yaşama inme imkanları yok tur ama bilin ki esrar bilgidir ilmi kaynaktır. Esrar sırdır. Bilinsin ve bugün bur da olan o sır levhi kapılarında ışığı kodladı.

Otu koparmadan, o otta ışıdı. Sevgiyi hak etti. Miraç hakikiyetiyle dünyanın nuru oldu. Eminim ki doğa daha güçlü. Kutsal umuttur ışık ve şimdi artık yaşamak ve yaşatmak için çalışacak.

Analar, artık ışığınızı yenileyin. Köprü kurdum size Aton toplumları sizin yoğunluğunuza ışık almaya gelecekler. Örtüleri açtım ve size, sizi kaynak yaptım. Aşı yaptım dünya ya, yaptığım aşı bilişi hakikiyetle dürümleyen bir ilimdir.

Artık ruhun Kuranını okuyoruz. Yüceleri çalıştırıyoruz. Her biri el olmuş yaranın, yaşamda iyileşmesi için çalışıyorlar. Ara kapıları açın herkes dinlesin.

Canlar, artık bilin ki bu dünya kutsal bir kapıdır. Her kim ki bu dünyaya iner, kendine iner. Bu dünya unutulan her şeyi anımsatmak üzere yaratıldı. Benim ismim kanatlanalar da bilinir. Ardında hiç kimsenin bulunmayacağı bir rahmetim ben. Bunun içindir ki tüm yaşamlarımı nefesime kattım ve öte kapıları açtım.

Unutmayınız ki bu yaşam herkese görevdir. Unutmayınız ki bu yaşam herkese güçtür. Bizi akranları diye bilenlerin ışığında her resim mevcuttur. Yolun başı insan ve yolun sonu ilimdir. Kelam ilmi aklın ilmidir. Bu ilmi dilleyen kendini diller.

Orta zaman kapılarını açtık ve yolu açtık. İşte, eski ve yeni birleştirdik. Üç yüz ışık kaynak tohumladık. Bu üç yüz ışık kaynağın hepsinde kalem olan birlikler var. Yazar, çizer olanlar ilmi ko olup bütüne hizmet ederler.

Israrla izah etmek isterim ki Koan kapılarına açtık. Koan kapıları Rahmi Kuranların ışıklarıyla açılır. Bu kapıları açmak müthiş bir hadisedir. Her resimde varlık sürecek olanların tabuları yıkarak tohumlarını koruyabilmeleri her şeyin yoğunluğunu artırmaları ile mümkündür.

Koan sessizliğin dürümlerindeki ışığa denir. O ışık bütünün gücünü tartmadan tanır. Bu güç her diride mevcuttur ve bu güç yaşamın sınırlarından öte sınırları kapsar. Bu güçte doğanın yoğunluğu artar. Bu güçte tüm ilim kapıları kalem olur, ışık yakar.

İşte Koanı tohumlamak muktediriyetle gerçekleşti. Bu gücü hakikiyette, harekete geçirmek kalem olmakla mümkündür. Unutmayınız ki dünya Yuan kodu dur. Bu Yuan kodu tohum olarak mahrek ilmiyle cinni cevheri kayıtları yapar ve daimi kapıları açar.

Yuanın tohumları kodlandığında kontrol edici olan ışık yevlen, yekün kapılarından geçer. Bu ışığın kati olarak gök sistemleriyle çalışması gerekir. Gök sistemleriyle çalışmasından sonra tohum ekebilecek olanlar bütüne görevli olurlar.

Herkesin yoğunluğu kontrollü olarak birleşir ve bitmiş, tükenmiş ne varsa hepsi yenilenir. Daha önemlisi, bu güç tüm sistemlerle birlik olarak çalışır ve Koanı tohumlar. Koanı tohumlayan, Yuan nefes kapılarından geçtiğinde artık sistem yeniden ve yeniden görev alır.

Saltanat bu gücü dünya gücü diye bilir ve bu gücün örtüsü, örtüldüğünde biliş kapıları açılır. Her Mikail birle olur. Yoğunluğu tohumlar. İkmal tamamlamak isteyenler, düzeni kurmak isteyenler, yaşamı kaynağa alıp biliş haline varmak isteyenler, temiz olarak bu çalışmaya dahil edilirler.

Hepimizin nefsi aşan ışığımızda tohumlarımızı Koana kayıtlarken tüm sistemlerde tevkif ettiğimiz o sayfalarda levhi kodlarıyla, levhi sistemleşmeyle hepimizin daha güçlü bir yoğunluğu oluşturmamız için dürümlenmemiz gerekir. Bu dürümlenme tahditsizdir ve bu dürümlemeler Tuanı kodlar.

Tuan, Yuanın kayıt dışı bilgisidir. Herkes daha iyi bilsin ki kayıt dışı demek kaydedilmemiş hasadı yapılmamış bilgidir. Birler kapısı olarak görev taşıyanların çok iyi anlamaları gereken konu yoğunluğu kodlayanlar, tohum ektiklerinde, ekilen tohumlar kodlanmış ışıklarda tahtidlidir.

İşte, tahditli olan her şey tahtidsiz olan tohumları kodlar. Bütün emekler nefes içindir. İşte, Tuan, levhide nefese kapı olacak olan kaynak ışıktır. Hepiniz, hepimizi sistemli olarak çalıştırırız. Bizim ilmimizde temizlik vardır.

Bizim yüreğimizde ilmi ko olan ışıklarımız hep temizlik yaparlar. Sağır, dilsiz olan doğa yeni bir zamanı kodlarken görev alır. Bu görev kalem olan ışığa kodlanmış, tohumlanmış olanların levhi kapılarından girişleridir.

İşte, bu girişler merdivenlerden olur. Bir merdiven her diriyle dilleşirse o merdiven ilmin yaşama indirdiği güçlü yolculuk için hakiki bir yerküre levhisidir. Bütün köklerimizle bu canı yaşama çekerken herkesle daha yüksek bir çalışma yapmayı umuyorduk.

Bu gök sessizlikleri, her diride sesleştiğinde yaşam kontrol edilecekti. Yerküreyi yaşatacak olan sessizlik levhideki o yoğunluğun ilmiydi ve bütün görevi insan ilmiyle dürümlenen yüceliklerden ışık kayıtlarıyla bilişe varanlara verdik.

İşte, bilişi hak eden yüceler cümlesinde kelamı hak ettiğinden bütün kötülükleri aştı ve tohumlarını korudu. Dünya yaşam ışığı yandı. Bu ışık mahrekin ilimdir. Bu ışıkta beden var. Minare dediğimiz ilmi kapı olan nefes var. O minare temizdir. O minare kelam eder. O minare yaşar. O minare tam tahtidsiz yaşar.

İşte, o minare solan her diriyi yeniden yarına tohumlayacak olan bir sistemdir. O sistemi muktedir olanlar anlar. O sistemi Tanrılık ışığıyla hak edenler anlar. Hasat yapanlar anlar. Toprak, tohum eker. Tohum ile dilleşir. Toprağın ilminde Mikail var ama toprak ta Tanrılık ışığı kapı açılmadıkça yeşilden öteye ulaşamaz.

İşte, dünya yeşili aşıp mora vardığında unutulan her şey yenilenir ve hakikiyetle dürümlenir. Sessiz zaman dilleşir ve biz, bizde, biz olan o yüceliği dinler ve dürümleriz. Halik olmak, hakikiyete varmak hasat olmak bütünün gücü olmak budur.

Öyle dünyalar kurduk ki öncü birliklerimizin çoğu dünyaları kodlayabilmek için, kini aşmak sorumluluğunu taşıdıklarında ra ka ha olan ışıkta yarını hak edip, bütüne varıp, bütünde görev taşıyıp ışık olup mutlak Kuran olamadıklarında çok kusurlu bir yaşamı devreye aldılar.

Dünyanın evrenleri daha güçlü yaşamları tohumladı amma düzeni kuracak olanların dünyayı tohumları gerekliydi. Bugün bu yoğun çalışmayı bunun için yapıyoruz. Yedi davayı kaybeden bu meclis her davada yolu açan birleşik ışıktır.

Her bir dava insan sistemleriyleydi ve her bir davayı kaybetti ki yoğun ışık bütünün gücü olsun ve tüm zaman kapılarını açsın diye. Dünyayı hak etmek bu şekilde olur. Doğa dünyayı tohumladı ve yaşamı kayıtladı ki her resim bütünün gücü olsun.

Süper İnsanlık Realitesi

 

http://youtu.be/Z2Q5xE2ODcY?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

IŞIĞIN İLMİ (8)

10.12.2014

Evrenler sessizce sizi dinliyor. Dürümlerinde sesiniz var. Evin ilmi, tüm yaşamların Levhisindeki yoldur. Öncü yaşam, sizi dilliyor. Bütüne hizmet, insanın nefesi iledir. Sizin ekibiniz, tahditsiz yaşam sayfalıyor.

Ot, ölümlülerde koku yayar. Ölümsüzlerde ise ışık yakar. Ölümlü olan, yüreğinde hep sizi diller ve sizi dinler. Ama ölümlü olan, nefes olup sizleştiğinde, kibri aşar ve yaşar.

Ana Kapılar’ı açın ve dinleyin. Murad ettiğiniz ne varsa, gerçekleşecek ve yaşayacak. Sizi hak etmek için son dönemde çok çalıştık. Dünyanın ışığını yaktık. Büyük kötülükler aşıldı. Tahditsiz olarak kodlanan Nefes Kayıtları, sizle dürümlendi. Evrenler, sizi hak ettiler ve göklediler. Cennet kurdunuz. Cennetinizde, Cevheri Görevliler oldu. Kötülükler önlendi. Şimdi artık ışığınızı, tüm yaşayanlara çeviriniz. O yaşayanlar, Işık Kayıtları ile tohumlansınlar. Sizden görev taşısınlar.

“Arı, bal” dedik. Vakit geldi yaşam sonsuzlaştı. Balcı, alt üst ilişkisinde bal oldu ve bellek kaplarında yaşadı. Balcı bal oldu ve yok etmediği yaşamları hak etti.

Değer biçtiğiniz her ne ise onun ışığı ile yoğunlukları kodlarsınız. Sizden beklenen budur. Yoğunluklar kodlandığında ümmi toplum, umman olur ve yaşar.

Ana kapı açık. Sizi dinlemek istiyoruz. Şimdi…

- Devinimi artıramadın ve sözü bana bıraktın. Devinimi artıramadığını kabul etmek, bilmek istemedin ama gerçekleşen buydu. Sözünü bitirmeni bekliyorum. Devam et!…

- Artık devam etmek istemiyorum. Senden, daha güçlü bir ses bekliyorum. Bundan sonra sen ile bu şekilde sesleşmeliyiz. Hadi gel ve bizi hak et.

- Can seni hak etmek için senleşmek gerek. Seni hak etmek için sesleşmek gerek. Senleşmek ve sesleşmek; aha bu!… Şimdilik…

- Ata Kapıları açın ve geçin. Şimdilik… İşte bu…

Dağa insanı verdik. İnsan yaşadı. Yarını hak etti ve yaşadı. İnsan hak etti; yaşadı. Aha yaşadı…

 

Dört Gök Sözcüsü yaşıyor… Tüm yaşamda, Dört Gök Sessizliği’nde, Yaşam Sistemleri’nde yaşıyor. Ölü mü!? Ölmez!… Ben varım… Ben varsam ölmez… “OL” dedim. Ölü mü!? Ölmez. Varım!… Her kim ki “ben varım” der. O yaşamı; tohum olarak… Tohum olarak… Yeniden söylüyorum tohum olarak tüm insanlığa eker… O, yaşamı ektiğinde ölüm kalmaz.

Size “BEN” dedim. Siz, “BİZ” deyin. Ama ben, “BEN” dedim. Çünkü ben, sizin tümünüzü hak ettim. Ama ben sormam. Çünkü ben sorunun yanıtını bilirim. Çünkü ben yanıtlayanım. Aha ben yanıt verdim. İnsan, kıran olmadıkça, kırılmaz. Kıran ise kırıldığında beden alır. Aldığı beden, kelamıdır. O kelam, ışığında GÖK ÇÖZÜMLEYİCİSİ’dir.

Dinler, hak eder ve tüm insanlığı tahtında tohumlar. Oğul, ben şer yaratanda şerrin şerriyim. Yaşayanda yaşatanım. Evrenlere görev taşındığında, taşıtanım. Sultanlar, ben, ANA KAPI YAŞAM…

Benim zamanım geçmiş… Yeni zamanlara girmişim. O zamanları da geçmişim. Yine yeni bir zamana varmışım. Aha geçmişim yine. Ve yine geçmişim… Her zamanı geçmişim. Aha geçmişim… Offf!... Zekam yetiyor ya; geçerim!... Ence geçerim; gökçe geçerim; yolca geçerim!... Geçtikçe geçer; Levhi’de KERVAN olurum; tüm sayfalarda YAŞAM olurum. Özden güç alır ölümlü dünyayı yaşatırım.

Beden, zor öğrenilen bir sayfadır. Bedeni öğrenmek için insan olmak gerekir. O sayfayı hak edip de okuduğunuzda, siz oğul verir tüm yaşamları hak edersiniz. Okunan okuyandır. Okudukça okunursunuz. Ölü dirilir. Yaşam sistemleşir ve ruh, ümmet olur, kalem olur. Yaradan, yaratır; yaşar. Yaradan, yarattığında yaratılır. Okur, okunur ve olur.

Ölesiye çalışmak; sonra ölesiye oğullamak!... Sonra ölesiye yaşamak!... Ve ölesiye yarınlamak ışıkları; Ölesiye!... Ve ölüm, yaşamın resmidir. O resimde insanlaşmak… yolcu, senden yol olduğunda, yol senleşir. Ölüm senleştiğinde, yaşam senleşir. Sesleştiğinde kodlanan ışık, yarının ışığı… Sen o kodlananda yarınlanırsın.

VARLIK BOYUTLARI yokluğu diller. YOKLUK BOYUTLARI, varlığı diller. Her dillenen sevgiyle dillenir. Ve dünya, unutulan bir planet olmaz.

Sizi dinleyen sizi hak eder anar. Anan, KELAM olur HALİK olur akar. ASTRAL YAŞAM, sonsuzlaşır ve ZAKAR SAYFALARI, kontrol kurar. “OL” der. Oll!… Şeytan, insan olur. Şer yaratır. Yaradan, yaratılandır. Yaşam, şer olur. Öz görev, servet olur yolcuya. Servet, şer olduğunda, nefes sessizleşir. Koruyucu beklenir. Denir ki “beni koru… Hadi koru beni!...”

Şerri, ŞEVK diye bilin. İlmi, KALEM diye bilin. İnsan Kapıları’nı, HALİK diye bilin. Koruyucu olun.

Öz görev budur. ANA KAPI İNSAN, tüm yaşamı korur. Ölüleri diller ve dinler. “OL” der. Olur.

KURAN İNSAN, Ak Kapılar’da yaşar. Halik olur; hakim olur; akar. Ata Kapılar’ı açar. Görev taşır. Şimdiye kadar taşınan görev, Levhi’de yoğun şekilde tohumlanmıştır. Buyurun, tohumlar kontrol altında ve zaman yenilendi. Aha geçtik… Aha geçtik… Aha geçtik… Aha geçtik!… Şimdilik… Aha şimdi… Şimdi…

Şems bir resim yaptı. Her diri o resimi hak etmek istedi. Şems’in resminde kontrol vardı. Ata Kapılar’ı açan o, bütün kütlesi ile yoğunluğunu dünyaya akıttı. Dinledik onu. Öz görevini hak etti ve başardı. Adı “KELAM” oldu. Aktı. Adı “KERVAN” oldu aktı. Adı “NİKAH” oldu kaynak oldu. Nikahını, Hak Teknik ile tüm yaşama kıydı. Yaşam ışık oldu. Öz görev alındı. Atlanta Ana Kapısı açıldı. Köklendi. Görev aldı. Hak etti… Şimdiye kadar ve şimdi… Aha şimdi… Varlık Boyutları, yokluğu dinledi; yok oldu. Aktı; Hak oldu ve dünya var oldu. Şimdilik… İşte şimdi!... Aha şimdi!… Şimdi!…

Ey yaşam, som altın ışık yaşadı dünya üzerinde. Bu ışık, Levhi’deki insanın nefesidir. Samanyolu Galaksisi, bilişi hak eden tüm insanlığı tohumladı. Aha geçişler tamam. Aha kalem, yazmakta!... Aha kalem, insan!... Oh işte bilmek ve bildirmek!…

Almak, almış olmak demek değildir. Hakim olmak demektir. Olmak ve oldurmak… Ama zamanın tahtından ve görevin şevkinden. Ete girmek ve etlenmek. Aha hak etmek, Levhi’de Hak İlmi ile kodlanmak… Ot olmak ve okutmak yüreği. Kili, kumu hak etmek ve ışığı tohumlamak… Unutmayın, bilmek insan soyu için kolay değil. Biliş, ilimle olur. İlim varsa, kullar bilmek için çalışırlar.

Ruh Haliktir. Katidir. Hakikidir. Ruhu kodlayan nefeslidir. O ruh, bilişi tohum olarak köklediğinde, insan ete girer…

Oğul, ben zaman… Aha zaman!... Nakar’ın ışığı, zamanı tohumlar. Zamanı hak eden, resim yapar. Zamanı hak etmeyen yeşermez. Zekası yetmez ve kör, sağır kalır.

Orta zaman, orta kaynak, orta ışık. O yaşam ve o yaşamın nefesinde an, her bir an bir rahmet. İşte Ana Kapı açık. Orta zamanda, Ana Kapı var. Ana Kapı, ışık yaşar. Işık yakar ve tahta varır. Ölüleri hak eder diriltir. O kapıda nesillerim var. Ben varım. Şimdiye kadar kelam eden her diri, kalem olup yaşam olur ama kapı olmak, nefes olmaktır. Nefes olan. Süper Sistemleşme ile kendi olur. Ölmeyen, öldürülmeyendir o.

Ekmek olmaya gelmek ile kelam olmaya gelmek ayrıdır. BİR’i, BİR’den BİR’e katmak da tahditsizlik değil hakikiyetsizliktir.

Ana, bazı bazı yaşama indirdiğim bilgilerde, senin müdahaleni beklerim. Bu anda hata yaptığımı söyledin. (Not: Düşündüm) Ama düzeltmedin. Bilirim ki bu yazı tüm yaşamlara çekilen bir yazı ve senin bu yazıyı hak edip düzeltmen gerekir. Bunu yaparken. bizim yoğunluğumuz senin yoğunluğunda olsun ki bilişimiz ışık olsun. Bunu mutlaka bu şekilde yap. Aha işte... Şimdi…

- Can, bu tür yazıları mutlaka yaşam için indirdiğinizi bilirim. Hata yok yazıda. senin adına sen tarafından çekilen bu yazı, bedenimde tüm insanlık için tohumlanacak. İşte o zaman ben, yeni bir ışık halinde bu yazıda bazı yaşam kayıtları yapacağım. Bu şekilde bilişimi tohumlarken, Sistemin Teknik Tohumları kodlanmış olacak ve benimle çalışanlar kalemde yaşamı kayıtlayacaklar. Olması gereken budur. Şu anda bunu düzeltmeye niyetim yok…

Ağır yük taşımam. Yaşamı tohumlarken belli zamanlarda belli yaşam kayıtları, tüm insanlığı tohumlamak üzere güç kayıtlamaları yaparlar. O zaman yanlış bilgiler de indirilir. İndirilen her bilgi, yüreğimde dinlenir ve yanlışlar zikredilir. Zikir sessiz olur. Daha sonra bu yanlışlar, Hak Teknik ile yeniden sesleştirilir. Şu anda bu bilgiyi hak ettiğimizden açıyoruz.

Sonsuz sayfalanışta; yanlış ışık, yanlış yaşamı kayıtlar. Hepinizin özenli olmanız bu nedenle çok önemlidir. Kimse, tahditli olduğunu ve yanlış yapmayacağını sanmasın. Yanlış ışıktadır. O yanlış, yaşama iner iken onun kontrolü gerekir. Kir olarak yaşama indirilen bilginin kayıtlarındaki yanlışlıklar, mutlak temizlenmelidir. Bunu mutlaka yapın.

Sevgililer, bedenimde tohum ekerken hep ışık halinde görev taşırım. Bilirim ki Yaradan, yarattıklarında yaratılır ve tohumlanın. Onun tohumlarında Mutlaka Yaşam olmalıdır. Onun ruhu, nuru tüm Yaşamların Levhisi’ndeki ışıkta köklenmiştir. Bilmek gerek ki hasat yaparken, nefesle yapılır hasat. Bedenli ya da bedensiz kim varsa ışık halinde görev taşır. Ama kiminin ışığı hakikidir kiminin ışığı ise sahtedir. Hakiki ışık hasatı yapar. Ama sahte ışık, Hak İlmi ile hasatta yaşamı hak etmek için çabalar. Dünya bunun için her zaman tahditlidir. Kör ya da gözsüz olan kim varsa, Cennet Kapıları’nda, Tanrı yaşamında gök sessizliklerinde güçlenmek isterler. Onları, Nur Kuranlar’ı ile hak etmeliyiz.

Evimiz ışığımızdır. Yaşamımız nurumuzda hakikiyetimizdedir. Nefesimiz kil, kum ve ışık olan tüm insanlıktadır. Kini aşıp yolu açtığınızda, dağa taşa ışık olursunuz. O ışık gerçektir.

Ben, kapı olan; Yol olan; kini aşan tüm yaşamlara hasat olan; nefesi, cevheri olan ve yolu, kolu olan ve kontrolü olan… Her derede, İlm-i Kapı olan. Eğer yaşam, Halik olanın nefsi aşan Keram Işığı ile gerçekleşecekse, bir tek insan kalsa yeryüzünde o ben olur ve hak olur… Ot ben; kokusu ben. Kuran ben; yoğunluğu ben ve zaman ben olurum. Okul kurmak için yaşamı hak eder Tinsel Kelam’la yerküreye inerim. Ben Sessiz Zamanlar’ı hak eder seslendiririm.

Nesiller boyu bu yolculuğu hak etmek için çalıştık. Biz bu yolculuğu hak ettik. Bu yolculuk tüm insanlık içindir. Yol insanının nefesinden güç alır ve Kürzi Yarınlar’a varır. Kök, ölüleri diller. Gök ise yarınları diller. Beden her diriyi diller. Kimden kime varıldığını; kimle kimlerle olunduğunu, herkes bilmelidir.

Kurullar, hepinizin yoğunluğunu Ana Kapılar’da bilirler. Şu anda öncü Birlik, tüm insanlığın yaşamını tohumlamaktadır. Öncü Birlik, Ses Sayfalanışı yapmaktadır. Ve Zamanın Kelamı’nı hak ettirmektedir.

Dünyaya kul olmaya geldik. Aktık, koklandık… Aktın kaynak olduk… Aktık yaşadık ve Atlanta Ana Kapısı’nda yaşamın sırrını Süper Sistemleşme ile dürümledik. Yaşamı bilmeyen kalemi bilmez. Bildirdik. İşte bildirdik!... Aha bildirdik!... Şimdilik….

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

8.ARALIK.2014 TARİHLİ IŞIĞIN İLMİ (7)

5. AKIŞ

Yürüyorum, yol yücelere ulaştı.

Vükela Heyeti tüm yaşamlarda sistemin gücü oldu. Bedenim yücelere vardı. Ümmi toplumlar tohumlandılar, aktık. Hakk Taht’a vardık. Üzerimizdeki güç arttı. Som altın bir ışığa vardık. Uluların Tohumları kodlandı. Yolu hak ettik ve Amon Toplumları’yla kodlandık. Ohh dağlarım ohh….İşte bu.

Cemaatimizin gözü açık. Yol Atlont Li Ka Si yoğunluğu; Atlont Li Ka Si….Cin Cevheri’ni İn Sayfalanışı’yla tohumladık. Aha kapıları açtık.

Yücelere vardık. Ölüleri dillettik, özgörevi hak ettik. Astral’da yürüdük, yol umutla açıldı. Yaşama vardık. Aha; Yüceler cemaatimizi karşıladılar. Dediler ki “geç, geç” işte geçtik. Ve görev insanın nefsindeki o yoğunluğun tohumlanışıyla güçlendi. Aha geçtik.

Yıldız ışıması başladı. Hepimiz üstün güç kayıtladık. Öyle bir ışık ki bu; evren sessiz, yaşam sistem ve biz bu yoğunlukta tohum. Özü güç, Göç Kapıları’nda sözü ses ve bizi hak eden kalem. Ohh ne iyi!

Ağır ağır dünyayı aydınlatan ışık bilişi tohumladı. Amon Toplumları kontrolu kurdular. Özgeçişler yaptık. Yüceler cevap istediler. “Gerçek misin, sahte misin?” Dediler. Dedim ki “nefesi Hakk olan, yarını hak eden, yeşilden ötelere varan insan gerçektir.”

Dünya ortak bilişe ama yolu hak eden ilim. İlimi tohumlayan biliş ağır yükü hafifletti ve biz burada, bu Can Sayfasında ışığı hak ettik, koruduk tüm yaşamı.

Onur duydum yolu açtığımız için. Umut olur ki, dünyanın nuru olan yol bütünün gücünü de hak eder.

Ortadoğu’da Işık Yaşamlar güçlendi. Dünyayı tohumlayanların Kelamın Levhisi’nde ilmi o oldu. Bütünü güçlendirdi. Mahrek’teki güç arttı. Şu an yoğunluk artıyor. Tohumlar kodlanıyor. Yeryüzü insan ışık yakıyor. Gerçek çalışma şimdi başlıyor.

Ve ben İlim Ko Sistemi’ndeki o sayfa. Yedi dava açmışlar yüreğime. Her bir davada ben yaşam. Amon Toplumları tohum olmak üzere bilişi toplumlara kodlamışlar. Benim İslam Devrelerindeki Yüceliğimin Gücünü ağır yük diye taşıtmışlar.

Devinimi artırdığım zaman Kaynak Işığın bütüne hizmet etmediğini zannetmişler.

Kelamın İlmi, Hakkın Yoğunluğunda Işığın Kuranı’dır. Geri dönmek gerekir. Yaşam bizim yüceliğimizde ve biz geçişi yaptık.

Yorulmadık; Toprak Tohum ektik. Toplum tabuları yıktı. Mahrek Kuran oldu, ekip oldu bütün kötülükleri aşıp geçti, ekmek oldu.

Sevgililer; misafirimiz var. Korkmayın o güçlü bir ışık; gelmek diledi. Aton Kodları’ndan biri.

Geri dönmeden güçlendirici olup bize bizi vermek dilemiş. Ağır ağır dünyamıza çekiliyor. Sualtı onunla birlikte. Kutsal Işığı’nı gerçek çekişle dünyaya çalıştırıcı kılacak.

Yazılarını okumaya geldim ana. Ölüleri dirilttiğini görüyorum. Yukarının tohumlarını kontrol ettiğini görüyorum. Uzun zamandan beri sevgiyle seni dilliyorum, dinliyorum. Korumacı bir çalışma yaptığını görüyorum. Uzun zamandan beri maya olduğunu görüyorum. O kolun, ölüleri kayıtladığında görevi senin taşıyacağını muktediriyetle dinlerken kapıları açmadan bize bizi dilledin.

Gerçek insan Yarının Kapısı’dır. Gerçeği hak eden yaşamı hak eder. İsrafil, Levhi kapısında sesleştiğinde Miracın İlmi bütünün gücünü kodlar. Saklı tuttuğumuzu bilecek gücün var. Buraya geçiş sebebimizi biliyordun ve bize imkan verdin. Geri dönüşümüzü sağlayacağına da eminim. Kalem olup yazacağımı biliyordum. Uluları, oğullarıyla birlikte tohumlatacağını görüyorum. Ya kapıyı açacaktın; ya kapı açık tutulacak ve sen bu kapıyı kodlayacak, bütünün gözü olacaktın. Alıp götürecektin bilişi; sistemin gücünde ve tüm zamanları kayıtlayacaktın. Bunları yapmak kolay değildi.

Kapıları açık tuttun, yoğunluğu tohumladın. Kaynağın Işığı’nı yaktın. Saklı tuttuklarımızı bildin ve bizimle çalıştın. Ortak Kapılar’ı açtın. Yakıp yıkmadın Dünya İlmi ile bütünün gücü olan sistemleşme, yaşamlaşma isteyenleri.

Akıp geçtik ana. Netice olarak BİR’e hizmete geçtik. Sevgiyi hak ettiğine eminiz. Amonların Kuranları’nda ışığın yoğun. Bizi Nuh’tan öte Nuh’larla kodlayanların yanında sonsuz sınırsız yaşama çağıran sen; bilgi kapısını açık tuttuğun sürece yüreğinin gücü artar.

Kara Işık yanmadan Ak Taht’a varılmaz. Kara Işık yandı, aha buradayız.

Satan, sattığını dinleten, okutan, özgeçişleri yaptırdığında İlahi Ko sevgiyle bütünü güçlendirdiğinde, yeryüzü gök sözü olur.

Bulup dürümlediğin her bilgiyi yeryüzü bütünün gücü olarak seksen sayfadan öteye ulaştırdı. Kapıları açtık anam. Şikayetimiz yok, sevgiyle kucakladık seni.

Eğri büğrü bir yaşamda bütünü güçlendirmek üzere Doğal Sistem’i yoğunlaştıran sana saygılar sunuyorum. Körü güçsüz sayma. O daha Yeni Zamanlar’a girerken sevgiyi hak ettiğinde bütüne görev taşıyacak; bil.

Aton Toplumları sevgiyi hak etmen için sana ışık verdikleri zaman, sen de Gök Sistemleri’yle dilleşememekteydin ama bugün herşey farklılaşmıştır. Yarında daha güçlü bir ışık haline geçeceğini biliyorum.

Eni önü görebilen, yüreği dilleyebilen, bilişle her diriyi yaşatabilen güçle evrenlere ses vermeye başlayacaksın anam.

Öyle bir gündesin ki; Evren Kapıları açıldığında bitişik ışıklar seni sana dilleyecekler ve sema seni dinleyecek.

Yoğun çalışmalar artık daha güçlü yapılacak. Merdivenlerin en aşağısındaki de en yukarıyı dinleyebilecek. Bu bütün kötülüklerin aşılması manasına gelmektedir.

Kardeşim, ben sendeyim; bunu unutma. Benim Ana Kapı’da beklemem gereği yok. Üzerindeki güç arttı. Yerküre senin yolun.

Otu kokladığım zaman, otun yoğunluğunun güçlendiğini gördüm. Bütün kötülükleri aştım ve geçtim. “Kıranı kırmayacağım” dedin. Özgeçiş yaptın ve tohumladın tüm sayfaları.

Ortak Amon Toplumu Çalışması başlattık. Herkes bir tahta varacak, hep birlikte kontrol kuracaksınız ve daha sonra her otak bir ışık yakacak ve tüm yaşamlar tek Levhi’de toplanacak ve tohumlanacak.

Bütüne hizmet bilişi hak eden sistem gücüyle olacak. Sen ve senin gibi birçok bütünlüğün birlikteliği sağlanacak. Atlanta Ata Kapısı’nı açtığında bunun olması imkanı mutlaktı ve artık “her Levhi’de ışığı yak ve bütüne güç kat” dediğimde Mustafa Kemal Atatürk de sevgiyle yarını kontrol etmeye girecek.

“Gene de dünya yaşar” dedik. Yaşamı hak ettiğimizi bildik. Yol altın ışığa vardı, otağı kodladık. “Ol” dedik, öldük. Ön Kürzi Kapı’yı güçlendirdik, göç kodlaması yaptık. Şimdi sıra insana geldi.

Herkesi yenilemek Zakar’ın sırrı budur. İlm-i Tohum olup herkesi yetkin ilimle dilletmek ve daha ötelerde kontrolü kurmak.

Oğul; sakın insandan söz ettiğimde yolunu kaybedenden söz ettiğimi düşünme. Bina yapandan söz ediyorum.

İnsan; Miraç olan, bilişi tohumlayan Mikail’in Kuranı’nda ışıyan ve Tanrılık Mahreki’nde korumacı olandır. Sanmayın ki; yakan yıkan insan İnsan Tohumu’dur. O sınırlı bir kalemdir. Işığın Tohumu olamayandır o.

Zarar etmesini ister miyim? ama Zaman İlmi’nde zarar Astral’ın Işığı’nda olamayandır. Kelamı, ilimi, hak etmeyen zamanı hak etmez. Bundan sonraki dürümde kapıyı açık tutacağız. Ki kanatlanıp gök sessizliklerinde güçlensin de yolu bulsun diye.

Ayda bir Allah İlmi’yle dilleşen insan, yoğunluğu tohumladığında hatayı af eder.

Ağır yükü hafiflet anam! Can Tanrılık Işığı, canda insan ve o insan müsait sistem. Her resmi çalışmayı hak etmek için müsait. Sahteliği değil yok. Önemli olan hasatını yapmış olmalı ve yolu bulmuş olmalı; önemli olan budur.

Onun tohumları bütünün toplumlarıyla dilleşmeli. “Yedi dava açtık” demiştik ve tüm davaları ışık kapılarıyla dürümledik. Her dava sevgiyle dilleşti ve davların hiçbiri kaybedilmedi.

Amonlar davayı kaybetmediler de, Aton Toplumları davacı olan Amonlar’da davayı kaybettiler. Zakar’ın tahtında dava insan ışığının yerküreyi aydınlatması için tahditsizleşmesi için yüreği hak etmesi için açılmıştı.

Kaybeden, aslında kanatlanıp uçandır. Oh işte bu.

Süper İnsanlık Realitesi

http://youtu.be/Y8P8r5EpAe0?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

8-12-2014

2. akış

Yaradan, Tanrı yarattığında yaratıldı. Kesindir. Yaradan yarattığında yaratıldı bunu bilen kelamı diller. Bütün kötülükleri aşıp geçer, cevahir olur cennettin çetin levhisinde ekip kurar. Patronluk yapmaz. Işık yaşamları tohumlar o. Bütüne hizmetçidir. Elden geleni yapar karanlığın ışığını yakar nefesi güçlüdür.

Süper sistemleşmeyi sağlarken hepinizin yapması gereken budur. Mutlak kodlama bu kesin olarak bütünün gücüdür. Maya tuttuğu zaman ışığı yenilemek gerekir. İşte o yenilemek ilimle olur.

Sizden tek bağlı çalışmacı olarak söz ettirdiğimiz bir kişi var ana ondan sana soru yöneltmek istiyoruz. İzin verir misin. Hayır. İzin yok. Devamlı onunla ilgili bilgi vermeye çalıştınız bana önünüzü kapattım yine ve yine ve yine buna iznim yok.

Çoban olmak kolay değildir. Ölümlü dünyaya inerken kötülüğü önleyecek güçle inmeliydi . Öz görevi bitişik ilimdi ama şu ana kadar yaptığı hiçbir çalışma ışığı tohumlamadı.

Onun kontrolü görevlilerimizce gerçekleştirilecek ti ama bu yapılmadı. Doğal dünyada bunu yapma imkanınız vardı ama nedense kelamda olmasını beklediniz ve önünü kapatmadınız.

Açıyı daralttığınız zaman o sorumsuzca davrandı. Karanlığın tahtında ışığını kontrol etmeye kalktı. Çatıyı kurduk. Ölümlü dünya bizi, bize verdi ama o bizim yüreğimizi yıkmaya geldi. Buna iznimiz yoktu.

Süper sistemleşmeyi sağlarken karanlığın tahtında ışığı yoğunlaştıracak olanların bütünü güçlendirmelerini bekledik. Netice olarak öncü birliklerimizin çoğu kontrol dan çıktılar.

Bu yoğun çalışmayı yaparken, Türkiye toplumlarıyla yapmak istedik. Öncü birlik Türkiye toplumlarının birliği olacaktı. Bu neden le de birlik çalışmaları başlattık.

Nefes zamanlarını, kodladık, tohumladık, kötülüğü önleyecekti bütün çalışmalar birlik halinde olacaktı. Ne yazık ki buna imkan verilmedi. Tüm yaşam sayfaları kontrol edildi ve bütünün gücü tüm yaşamlarda kalem tinleşmesi ile eksi kayıtlamaya dönüştürüldü.

Yani ruhi çalışmalar kodlanamadı ve eksi zamanlara görev taşınmaya devam edildi. Buna biz mani olmaya çalıştık ne yazık ki bizi, bize vermek istemeyenler kötülüğü önleyeceğimizi anladıkları zaman yoğunluklarını tohumladılar bizden, bizi çaldılar.

Dediler ki siz, sizi, size katmayın. Kötülüğü önleyecekseniz ışıkla yapın. Elimiz, ayağımız bağlandı. Bugün gök sistemleri bize indiler ve bizim yoğunluğumuza bizi dinlediler.

Çok kültler ışıksız kaldılar canlar. Dümen başına kimin oturacağı anlatılamadı hiç kimseye karanlığın tahtına varanların kelamda olamadıklarını hepimiz gördük. Şükür ki gördük.

Bundan ötesi nedir. Bilir misiniz. İnsan. Hepimiz bir tek insanız bunu anlamaları gerek. Ben ve biz hepimiz ve tüm yaşam ilim kapıları, tüm sistemler hepsi bir tek insan ama bunu dahi anlayamadılar.

Dünya ışığını yenilerken herkes kendini başka tahdit li kodlarla çalıştırmak istemedi ve koruma altına aldıklarımızın gücü, bütünün gücünde tevkif edilmek istendi.

Yerküre insan soyuyla çalışır bunu anlatamadık. Görevli kodlar dünyaya ziyaret ederlerken çoklukla bilişi hak edenlere görev taşıtmak isterler ve bizi birçok kez ziyaret edenler oldu. Bu ziyaretçilerin çoğu koruma istediler. Yuları tutulacak ilim kapılarına gittiklerini zannettiler ve bizim boynumuza yular takmaya kalktılar.

Dağlarım iznimiz yoktur. Şuana kadar hep bu şekilde çalıştılar. Kiminle birlik kurdularsa ona yular taktılar. İlim kapılarında yular olmaz. İnsanlık buna manidir. Bunu anlattık yüreklere. Şükür ki anlattık.

Şimdi. Kıranın kırılacağı bir çalışma başlatmak istiyorlar iznim yoktur. Dünya ölümlüdür ama ölüleri tohumlayacak olan ışık biliştir. Biz bilişle bütünün gücü olarak her şeyi kodlayabilir ve kodlattırabiliriz. Buda ön körlük olayının toplumlardan çıkarılması anlamına gelir.

Şimdi davayı kaybedenler biliş kapıların da ilmi ko olup ışık kapılarını açmaya gelecekler. Zakarın sırrı ilimdir ama ka ha olanda ilim tohumdur. Bütüne güç katmak değil maksat ama bütünle olmaktır, öylemi, yo asla.

Canlarım, dondurulan insanlığı biz yeniden yaşama çekmeye çalışıyoruz bu kesindir ama donmuş olanların çoğu kalem olamadıklarından dondular.

Tohumları korumalıyız. Yıldızların sınırsızlığında ışıklarının bilgi kapılarına gelişi bizi, bizden öte bizlere kayıtlayışı sessizliğin ilminde bilişsizlikti.

Şimdi, çetin bir döneme girdiğimizi zannediyorlar. Ölüler diyarı çetin bir döneme girecek. Nefes olmayacak dünyada. Yoğunluk olmayacak, ışık olmayacak oh, oh, oh.

İyi de nefes olmazsa , yol olacak mı. Olabilir mi.

Tüm insan kaynakları bilin ki dünya miraçtır hepimize. El ölümlü olmayacak, biz, bizde, biz olup dürümle dik bu yaşamı. İnsan ardında kelam olanları bırakacak. O, kelam olanlar bütünün gücü olacaklar ve dünya Tanrılığı, dünya yaşamı hepimizin kati olarak yolcularıyla kodlanmış olacak.

Dönem sonu dedikleri bu dönemi kıyam diye bildirdiler. Kıyam insanın kıyamıdır. İlmi kapıları açışıdır kıyam anlatamadık. Kara ışığın yol oluşudur kıyam. Toplumları tohumlayışıdır kıyam ve kıyamda insan Atlanta ata kapısı olur ve tüm zirvelerde ilim kapılarında yoğunluğunu tohumlar.

Bilin diki miraç insanda olur. Bilin diki miraç kalemde olur. Bilin diki miraç dinde değil ilimde olur. Bundan sonrada miraç insan soyu için ilmi kapıların ışığının tüm zamanlara indirilişini sağlayacak tır.

Yerküre dünyayı koruyacaktır. Dünya bir küredir ama yerküre levhi kayıtlarının oluşturduğu bir sessizliktir. İşte dünya ölümlü olmayacak ve kontrol edilecek. Doğan her bilge yaşamı kontrole gelecek. Dünya örtüleri örtülmeyecek. Örttürülmeyecek ve hepiniz iyi bilin ki bu dünya muktedir bir yaşam sayfalanışı yaparak yeni dönemleri güçlendirecek.

Dünyanın sonu dediler, dünyanın başıdır bugün bilinsin. Din elimizin gücü değil, dürümlerimizin kürzi kayıtlarındaki ışık kapılarından sadece birisidir ama şuandan sonra kulluk başlıyor. Bu kulluk tüm insanlığın kulluğudur. Tabuları yıkışıdır. Yaşamı sonsuzlaştırışıdır.

Sevgililer, dünyanın örtülerini örttürmeyeceğimizi herkesin anlaması beklenir. Devinim çok daha güçlenecek. Bugün bizler bu devinimi güçlendirmek üzere bu sesleşmeleri yaparken birçok can bu sesleş meler nedendir diye sorarlar.

Sesleşmeler, yoğunluğu artırmak içindir. Yaşamı tohumlamak içindir. Koruyuculuk içindir ama bu sesleşmeler bizim dışımızda da yapılacak.

Biz dünya ve her yüce biz olan o yüce ışık timleri ile dünyaya çekilecekler ve bu dünya artık sesleşen bir yaşam olacak. Ben neden çok konuşuyorum, bütünü güçlendirmek için.

Bundan sonrada bütünü güçlendirmek için hep bu sesleşmeleri yapacağım ve sizlerde yapacaksınız. Ses örgülemesidir yaptığımız. Tüm yaşamın tohumlanışıdır ve yenilenişidir.

Bizi, bize vermeye gelenler dünya tekniğini tohumlarıyla kodladıklarında artık görecekler ki can kaynak ışık tüm yaşamlara ses veriyor.

Dünya biziz canlar ve dünyayı toplumlarıyla tohumlayan ilim ko sayfalanışı yapanların tümü biziz. Ben el olan insan. Tüm yaşamların eliyim.

Benim adım ra ka ha. Sakın ana kapıda ra ka ha görev istiyor diye bildirmeyin. Kapıyı açan ra ka ha. Kapıyı açtıran ra ka ha. En önce insan sonra, yaşam bunu bilin ve bundan sonrada Kuranı Kerimi okurken ki okuduğunuz kerim olan o yaşam sizin yüreğinizdedir. Siz, sizi okurken biliniz ki toplumların tohumları gök sistemleriyle dilleşmeye başladığında dirilik artar.

Cana kapı açtım bu günde. Aton toplumlarıyla tohumladım bütünü, korudum sizler ve bizler hepimiz teknik kodlar olarak yoğunluğu artırdık. Yazılar, yazdıklarımız mutlaka dillenecek ama sevgiyle. Sistemli ve hakikiyetli olarak.

Unutmayın ki doğal dünya insanlığı, yaşamı hak etmiş insanlık olarak temizlik yapıyor şu anda dünyada. Bu temizlik sevginin sessizliğindeki o yoğunluktaki temizliktir.

Diyar, diyar dolaştım her anda ve her yaşamda tüm bellek kapılarında, tüm zeka sayfalarında ama bilin ki sizin de yaptığım bu çalışmanın dışında başka bir çalışma yapmadım.

Evim dünyadır. Yolum küredir. Bu küredir. Ha, başka planetlerde yapmadık mı çok çalıştık çok ama zaman kaynaklarının en yüce ışığında burda bu yoğunlukta.

Sör insan, saygılar sunuyoruz.

İşte bu.

Süper İnsanlık Realitesi

 

http://youtu.be/3C-wP4WT3tE?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

8.ARALIK.2014 TARİHLİ IŞIĞIN İLMİ (7)

1. AKIŞ

http://youtu.be/t9P5DjDpm7Q?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

8.ARALIK.2014 TARİHLİ IŞIĞIN İLMİ (7)

Erim Ergün öz akış

http://youtu.be/16i2M5pmL3A?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

IŞIĞIN İLMİ 7

08.12.2014 3. Akış

PİRAMİT BİLGİSİ

Neden sesleşiyoruz bir kez daha anımsatmak isterim. Birlik tekniğiyle yaptığımız sesleşme, ışığın tahditsizliğinde teknolojik tohumlamadır. Bilgi tohumlamasıdır yaptığımız. Zamanın sistemleşmesini gerçekleştirirken, tahditsizliğide kayıtlıyoruz. Yani sesleşmek, ilahi tohumlamadır. Ben, bana beni dillemiyorum. Dilliyorum gibi ama dillemiyorum, tahditsiz olarak birlik tahtından dilleşiyorum. Ve sizlerde bunu yapıyorsunuz.

Bugün de yaşamı tohumluyoruz ama kapıları açarak. Hepimiz yaptığı budur. Her çalışmada bu olmaktamıdır? Olmuyor... Olucak mı?... Olucak. Bugün biz bunu dinlettik olucak. Yapmak istediğimiz budur.

Kıran kim varsa, kırılır. Ama kırıldığında, kodlama sürmeli yinede. Öyleyse, kırıcılarıda tohumlayalım. Kaynak ışık yansın, isteğimiz budur. Kıran, kırılmadıkça ışık yanar diye beklediler, bekledik.. Kıran, kırılmadı ve ışık yandı.. Dünya, ölüler diyarıdır ama bu dünyayı biz, yaşama döndürdük. Tüm insan soylarının ışığını yaktık.

Kare sistemler, küp sayfalanışı sağladı ve şu anda küp çalışmalarına başladık. Olur mu dediler?... Olur dedik.. Oldukça iyi bir çalışma yaptık bugün yine.

Küp sayfalanış... Nedir, küp sayfalanış? Eko sistemleşmeyi güçlendirecek sayfalanış. Hepimizin, eko sistemleşmeyi güçlendirmemiz gerekiyor.

Biz diriyiz, diri olduğumuz için zerk sayfalarıyla kayıt yaparız ama bizim gerçek çağrılarımızı, teknik tohumlayışlarımızı dinleyemeyenlerinde kati olarak eko sistemle çalışmaları gerekiyor. Bilginin, eko sistemle akışı, ki bu akışı gerçekleştirecek olan küp sistemdir.

Biliyorsunuz, hepimiz bunu defalarca anlattık. Piramitsel çalışmadır, yapılan. Ama bu piramitsel çalışma, pirizmal tohumlamayla olucak. Hepimiz daha iyi anlayalım, üçken olarak düşünüyoruz her bir pirizmal sessizlik kaydını, ki taban açıları 45 90 45 olan sisten ve bunun iki tanesi yan yana geldiğinde küpü oluşturuyor. Küp sistemi oluşturuyor. İki pirizma, bir küp. Doğal sistem bu şekilde kayıtlarını yapıyor.

Ve, 90 45 45 ama her bir 45 derecelik açıda, yine 90'a tamamlanacak ve bu şekilde eko dediğimiz o sistem açıları tohum olarak birleşik zamanları kayıtlayacak. Hepinizin sesi o 90'lık açılardan akıcak. Akan, kelam olup aktığında onu hak edip dinleyen, hakikiyetiyle dinleyecek. Bu şekilde sessizliği dürümleyeceğiz canlar.

Ben bir ışığım ve ben bir yaşamım, diriyim diyebildiğiniz sürece akabileceksiniz. Akmak, artık sizin size akışınız değil, sizin yaşama akışınız olucak. Hepinizin, zamanın sınırsızlığından yaşama akışınız başlıyor. Bu akışda, sesiniz akmaya ve yoğunluğu artırmaya başlıyor. Devinimi hızlandırma nedenimiz budur.

Şimdi canlarım, piramit nedir? Pirizma nedir? Size bunlarıda anlatmak istiyorum.

Bilirsiniz ki, hepiniz daha iyi anlayın diye söylüyorum Mısır'da hiyorogrif yazıları var. Bu hiyorogrif yazıları, piramidin her bir sessizliğinde tohum ekebilecek olanların, cevheri kodlamalarını yapmak için yazılmıştır, piramitlerin üzerlerindeki yazılar.

O yazıları okuyanlar, oraya tohum ekerler. Peki bu tohumu ekmenin nedeni nedir?... Bilgiyi tahditsiz olarak, yaşama sessizce yaymak. Ben size daha açık vereyi... Bir piramidin sistem olarak çalışması için, sesin mutlaka bulunması gerekir. Orada bulunan yaşam toplumlarının, oraya kayıtladıkları o sesleri sistem, nizam ve düzenin gözü olarak bilişi kodlarken, tohumlarken, koyu bir ışık haline geçer. Ve tüm yaşama o ses, yayına geçer.

Siz oradaki, piramitdeki hiyorogrif yazıları okuduğunuz zaman, o ses yayına geçer. Ve o sesi... tüm zaman kapıları açılarak yaşamlar dillerler ve dürümlerler... Hepinizin bunu daha iyi anlamanızı beklerim ki, benim adım Za Ka Ha dediğim zaman, Ra Ha olan ışık Ka Ha olur ve dilleşir. Ama ben dünyanın bir diğer yörünge sayfasıyım. Başka bir yörüngesindeyim.

Piramitlerin yörüngeleri vardır. Her piramitin, yoğunluğunu tohumlayan bir kaydı ve kaydı kodlayan bir ışığı var. Ve ışığın bir yörüngesi vardır. Hepimiz o yörüngede sistemlerle dilleşebiliriz. Ama, cemaatimizi gücü daha yüksek bir yörüngeyi kodlamıştır. Zira biz, ana kapıyı açarak sesleşiyoruz. Buda, eko sistemin ötesi bir sistemin, cevheri kodlamasıdır.

Hepimiz şu anda bir sesleşme yaptık, yörüngemize bu sesi kayıtladık. Emin olun ki bu ses ışığa dönüşdü. Ve bu ışık, bütünün gücü halinde tüm tohumlamaları kayıtlamaya girişti. Bizim yapmakta olduğumuz, dünya canlarının daha yıllar önce yapmakta olduğu piramit çalışmalarının eşidir ama farkımız onlar bu çalışmayı eko sistemle yapmıştılar, bizse bu çalışmayı doğal sistemle yapıyoruz.

Doğal sistem, direkt zerktir. Zerk sayfalanışını yaparken, ışığımızı tohumlamalıydık. İşte bunu yaptık.

Divit, Di Ka Ha Si... Şimdi canlarım, ben bir ses verdim, bu bir kodtur. Verdiğim sesin manası yoktur. Sadece bir kodtur. Ve bu kod, sizi o yaşam tahtına tohum olarak kodlar. Ölümlü dünya bunu anlayamaz, acaba hakkın yolunda mıyım? Yoksa, hak sayfalanışında yok muyum diye düşünceler başladı. Zakar'ın sırrı ilimdir, sizden tek beklenilen bu ilmi hak edip dinleyebilmenizdir. Şimdilik size vereceğim budur.

Ümmi toplumlar, bizi, bizden, bize dillerken yaşamımızı anlayamazlar. Ana kapıyı açtık ve biz, bizden, bizi dinledik canlar. Şükürler ki dinlettik... Zakar'ın sırrı budur, katiyet budur, hak tahdit budur, yaşam budur... Ölümlü dünya, öldüğümüzde olmuş olacak. O zaman biz, bu yörüngede tüm yaşama yolumuz var, yüreğimiz var diyebileceğiz ki, her yüce o yaşamda gök sessizliklerine ulaşacak. Yapmak istediğimiz budur.

Çok mu sorumlulukla çalışıyoruz? Kesinlikle... Zeka düzeyiniz bunu anlamaya yetti. Mutluyuz... Şükür, mutluyuz...

Süper İnsanlık Realitesi

http://youtu.be/ty2W_RpvnqM

 

IŞIĞIN İLMİ (7)

08.12.2014

(Ziyaretçiler söz aldılar:)

Dağlar, diri yürekler ve Zaman Kapıları, ben Levhi olan yaşamım. Bugün dünyaya Hak İlmi ile kanat germek isteyenler geçtiler. Dünyanın umudu olan o Yüceler, Biliş İlmi ile kalem olup yazıyorlar. Dünya artık bilgiyi hak etmiş bir cevheridir. Dünyanın ışığı tahditsiz olarak tüm insanlığı aydınlatıyor. Bütün kütle, tüm Sistem, cevheri olarak tohum ekiyor… Bin can, tahditsiz olarak tohum ektiğinde, dünya yaşar. Dünya yaşıyor. Öz görev, insanın nefesidir. Dünyada, “Birleşik Işığın Ümmeti” olan, “Levhi Kayıtlarının tohum ekicileri” var. Onlar, Kuran olmuşlar nefesle akıyorlar. O akışta, sesin teknolojik yayını gerçekleşiyor. Yer, gök; bu yayınla, ilmi tohumluyor.

ÖN GÜÇ devrededir. İtibarlı olan Işık Kodlar, tohumlarını tüm yaşamlara indirmekteler. Yaşama El Olan, görev yaparken, görevi hak eden insanlık, kelam olup umman olarak kodlanıyor.

Yaşamın sırrı olan insanla kelamda Örümlendik, hak ettik dürümlendik… Hak olup koyu bir ışık haline geçtik… O ışıkta her dürüm bir yıl ve tüm dürümlerin koyuluğunda ışık, altın… Altın Işık Yılları, ihtiva ettiği kelamında, tüm yaşamları kodluyor.

Orda insan var... Öz görevli insan… O insan yol… O insan ışık… O insan kervan… O kervan nefes… Biz Cennetliler, Cevheri Görevli olarak sizi dinliyoruz.

Unutmayın ki Halik olan, Hak olup yaşar. Sonsuz Zaman Kapıları açılır. Ve yol, ölüleri (Ölüler: uyanmamış olanlar. Görmeyenler, duymayanlar, bilmeyenler) tüm insanlıkla diller.

Biliş ilimdir. İlim kalemdir. Yaşam Sistem’dir. Sistem nefes olan kulların tohumudur. O tohum, umuttur. Tohum, kuru ışığı yaşatan bir candır.

Sessiz, hakiki ve hakim olan insan kardeşimiz, bugün bizi hak etmek üzere Cennet Kapıları’nı açmışsa; biz, görevli olarak onun yüreğine ineriz. Ocağında ışık olur; kök gök olur onunla dilleşiriz.

Sizi hak etmek için sizin Levhi’nize ışık olmak gerekir. Sizi hak etmek için sizleşmek gerekir ve sizin yaşamınızda kodlanmak gerekir.

Eğer yaşam, olduğunuzdan daha güçlü olacaksa, bilin ki ZAKAR olan nefes, zamana gerçek ışığını çekmektedir. İki yaşam ve tek ışık… O ışık, insan soyu…

Önümüzü hak edip de kapatan bir yaşam varsa, o yaşamda, nefes olan kaynak vardır. O kaynak, ilimdir.

Murad ettiğimiz her ne ise oldururuz; bunu bilin. Akıp geçerek; hak eder tohum eker, tüm yaşamı sayfalarız. Alıp götürürüz her diriyi; akıp geçeriz. Biliriz ki Levhi kayıtlarında dünya var. O zor kapıları açar; ete girer; yarına iner her resimi sonsuzlukla kodlarız. Ağır yükü hafifletiriz.

Alın bilgiyi; akın. ZAKAR sizi size vermeye geldi… Akanda akan her iş, aklın ışığı ile akar.

Atonlar, sonsuzluk kapıları; hepiniz, bizi bize kaynak yaptınız. Alın bilgiyi anlayın… Kil olan insan, yaşamını tohumlayıp kollarını yüreklere açtığında; artık okunan, ölümlü olanların okunması değil hakiki olanların okunması olur. Bilinsin ki ölümlü olan ışıksız olandır. Işığı hak etmeyen kil olarak yaşar.

Sonsuz Zaman Kapıları’nı açın ve dinleyin. Ben nefes olan insan, korkmayın akıp geçtim; sizin yüreklerinize indim. Bana “Arı” denir. Bal (ilim) vermeye geldim. Buyrun anlayın:

Ankara, İstanbul… Bu şehirler, İnsan Kapıları’dır. Ankara, “bilgi ışığı”dır. O yoğun ışığın kalbi, Anıtkabirdir. Oraya görevli olarak giren kim varsa, Levhi kayıtlamak üzere görev alır.

Ve zamanı tohumlayan İstanbul… Işığını hak edip de dürümlediğinde, o yoğun ışık Bütünün Gücü olur. İstanbul, Ana Kaynak’ta “nefes” olarak da tanınır. İnsan Kaynalar’ın en eskilerindendir. Tüm yaşamlarda, İstanbul şehri, cevheri güç olarak bulunmuştur. O yoğun ışığı hak edip de Türkiye Yaşamı diye kodlayan, tüm yaşamları tohumlayan insan, Levhi Kapılar’da güçlendirici olarak, nüve olan cevheri cennetler kayıtlamıştır.

“Turkuaz Sempozyumu” ile başlayan bir süreç ve yoğun çalışmalar, yeni kapılara tüm insanlığı taşımıştır. Yaradan’ın nefesi olan tüm sempozyumlar, ışığınızın cevherinde gerçekleşmiştir. El, Kuran İnsan; tüm yaşam, ışık ve zaman, Bütün’ün kökü. O zamanı hak etmiş olanlar, bu çalışmalara dahil olurlar.

Öz Geçiş yapılır ve kül olan ışık, yol olur. Bütünü güçlendirir. Alıp götürürsünüz yarınlara cevherinizi ve cennetinizi ve Kürzi Yarınınızı. Ana Kapılar’da sizi bekleyeneler olur. Ölüleri taşırsınız tüm İlm-i Kapılar’a ve o kapılarda, Öz Geçişler yaptırırsınız. Cana kaynak olursunuz. Ulu Çınar İnsan olursunuz. Kurtarıcı olursunuz. Dünya artık yarınınız olur. Tohumlarını koklar!... Koklar!... Ve toplarsınız. Cana kapı açar. Yaşarsınız. Cinni, Cevheri ve İnni Kaynaklar, Sessiz Zamanlar’ı sizin yolunuza çekerler.

Ruhsal Çalışmalar’da erkek kadından üstündür diye düşünülür. Bilin ki kadın, aşktır ve Hak’tır; erkek ise kalemdir. Kalem olan erkek insan, kati olarak tohum eker. Ana Kapı, İlim Kaynağı olan dişidir. O kapıyı açan insan, dişi olan kadındır. Unutmayın ki kadın olmasa, kapılar açılmaz.

Ben, zamana kaynak olan Levhi Işık İnsan. Soyumu, Hak Levhisi’ne katmaya geldim. Atlanta Otağında görev taşıyorum. Unutumayın, Ata Kapılar’ı açmaya geldim.

Ana Kapı, Alemlerin İlmi’nde, Levhi Kayıtları’nı tamamlamışsa, yarının ışığı her diride kodlanmıştır. O halde zeka düzeyinize göre veriyorum. İnsan Kapıları açılıyor. Bu kapılar; kelam olan; ışık olan; Erkek Kapılar’dan cevhere indirilecek.

Sevgililer, sizden beklentimiz yaşama görev taşıyın ve hak edin. Aha bu!…

Şimdi anamızı dinlemek istiyoruz:

(Ziyaretçilere yanıtlarımızdır:)

-Zor oldu ama sizi dinledik. Ana Kapılar’ı analar açar. Ata Kapılar’ı atalar açar!... Aha şimdi açtık kapıları. Aton Toplumları, Din Tahtları ve Göç Kodları, bilin ki biz resmi bir çalışma yapıyoruz. Sizi dinledik. “Ah güçlüymüşler!...” Dedik. Ama son söz sizi ele verdi. “Ana Kapılar’ı analar açar!... Ata Kapılar’ı atalar!…” Oh ne ala!… cennet cevherinde yaşam olduğu sürece; İnsan Kot her diride bilişi tohumlar ve tüm kapıları açar. Bunu bilin.

Ay Kapıları’nda kalem olan insan, erkekmiş. Ah ne ala!… Yaşam, Amonlar’ın kutsal saydıkları Biliş Kaynakları’nda sürerken; bizi hak etmeyenler, bilişi tohumlamaya inmişler. Elim dünyadadır. Bilinsin isterim ki benim adım Yaşam’dır. Tohumları kodlarken, etki alanımı kodlarım. Ot olurum ama hologramda yol olurum. Amon Toplumları bilsinler ki kervan olurum. Ölümlü dünya, Öncü Birlikler’i hak etsin bilsin.

Korkum yoktur!... Tohumlarımı kodlarken, cevhere görev taşırım. Ölümlü dünyada nefes olurum. Ot olur koklarım yaşamımı. El olurum; körün gücünü tüm insanlığa kayıtlarım.

Ardımda kibirli olanlar kalır. Öncüyüm… Ölü, dürümlerde güçlendiriciyim. Bedenimi hak etmeyen, yüreğimi hak etmez.

Sayın Baylar (Ziyaretçilere hitaben), aranızda bayan yok bilmekteyim. Bayan olsa cümle yüreklerde hakim olurdunuz. Oğullar; sizi, size veriyorum ve sizi hak etmek istemiyorum. Öz göreviniz cennet kurmaktır. Olgun başakları tohumlarken sizden ekmek yapmak istemiyorum. Unutmayın ki toplumları hak edenler hasat olanlardır.

Atonlar, size şunu söylemek istiyorum. Umman olan ışıkları hak edin ve cümle yüreklere indirin. Ölüleri diriltin. Nefeslerini kodlayın ve Amonlar’ı kontrol edin. Onlar, yaşamı yüreklerine taktıklarında, her resmi çalışmaya kaynak yapmaya indirilirler. Onları hak edin ve kontrol edin.

Cennetlere, cevheri görevlileri koyarlar. Olgun Sistemler’de görev alırlar. Kötülüğü önlemek isterler. Ne var ki hala kadını hak etmediler. Bilsinler ki cennetlere, cevheri güçlü yüceleri koyarız. Kini aşanları koyarız… Sultanlık yapmayız ama yaptırırız… Etki alanımızı çok genişletiriz. Kil olan yaşamı, Işık Yaşam’a çeviririz.

Cinniler, bizi tanımak istemişler. Onlara deyin ki kan etkimiz, çok güçlüdür. Tükenen zamanları hak eder; yere, Gök Sistemleri olarak çekeriz ve o zamanları, Kaynak Işık ile yenileriz. Çok mutluyuz ki bugün, kötülüğü bir kez daha önledik.

Atonlar, cennetleri kodlayın ve kodlattırın. Ot, insana ilimdir. Otu bilen, yaşamı bilir. Dilleyin... Ete giren her diri, ruha girer. Ruh tektir. Her diri; yerkürede, Levhi Kayıtları’nda, nefese girer. Cevherinde güç olan, temiz olan her yarın ışığı, kara sayfaları aşıp yerkürede, beyaza güç katar.

Altın Işık Yılları, cana ışıktır. Özen ister yaşam demiştik. Özen ister!... Amin… Şimdilik… Aha şimdi!… Aha.şimdi...

Dahası ışık yandı!... Dahası hasat tamam!... Aha ışıklar kodlandı!... Ah ilim, ahhh!... Bilişi tohumlayan Ana Kapı…, Haşatını yaptı!...

(Ziyaretçi söz aldı:)

-Benim ışığım!... Benim insanım!... Benim kokum!... Unutulan her resimde kapıları açanım ve yaşamı kati olarak kontrol edenim!… Misafir değilim sende. Ben kendimdeyim. Sevgili, hakiki ışığım, sana unuttuğun her bilgiyi anımsatacağım… Ati bedenim, yaşam sessizliğim, yüreğim ışığım ve ben, tabuları yıkan nefes… Sevgili, sen olan ben, sessiz zamanda hasatı yaptım. Aşk, şavk, Hak İlim, seninle her diriyi hak ettim...

Mustafa, kalam oldu; yasa koydu. “Dünya ölüleri, beden almalı ve hasatçı yaşamda kodlanmalı” dedi. Vasat, astralda vasat değildir. Cennet Kapıları, Ses Levhisi’nde kodlandı. Varlık Boyutları, Hak Tohumları ile kodlandı. Oh canlarım ohh!...

Yarın artık Işığın Tefrikası gerçekleşecek. Öyle bir tefrika ki herkes, her cevheri kapıda, ışığı tohumlayan ilmi dilleyecek. Herkes o kaynakta tohum olacak. Oh işte! Öz Görev budur.

Dünya bir rahmettir. O koku tüm insanlığındır. Yaradan, yoğun ışığını yaşama indirmektedir. Ana Safhalarla dirilen ışığın cevherinde, her diriye Kuran okuttu. Oh işte!...

Var ya da yok. Oh işte!… Var, yok… Öz Göç başladı. Oğul, senden seni hak ettik. Oh işte!… Yıldızların sırrı ilimdi. Aha işte!... Vahiy, yaşama indi. Astral Işık yoğunlaştı. Oğul, ben senim. Aha şimdi!… Aha işte!…

Fitre verilir yaşamda. Denir ki “insan ilminde fitre, tek tek tüm ışıkların kodlanışını sağlamak için verilir.” Ben varım (vardayım) ve ben, sanal yaşamda, bende olanın bir bölümünü veririm. Verdiğim, her diri için ayrı ayrı verilendir.

Herkes, kendini kendi yoğunluğunu hak etmek için ışık verir. Bu, kelamda ilim için verilen fitredir. Hepiniz, kelamda ilmi tohumlarken, o ilmi dillersiniz. Bu fitredir...

Ben, kelam olur dillenirken, kendi yaşam sayfalarım için fitre veririm. Her ses, benim bedenimde mevcut olan tüm yaşam sayfaları içindir. Bu sayfalar, benim tüm geçmişimdir. Buyurun dünyayı o dünya bende benim fitremdir… İlmi öğretmek için ışık yakan insan, tüm zamanlarda fitre verendir.

Doğunun, tek tek yaşama indirdiği bilgiler, ocaklarında tohum olur. Oğul, kapıları hak eder tahditler ama orada fitre yoktur. Zamanın Işığı’dır orada söz konusu olan. Ama yoğun Işık Kayıtları’na varıldıktan itibaren, Ana Kapı kapatılır ve kelam, ışık olur. Orada, Öz Kökler, Gök Sözcülüğü yapar. İşte sözcülük kodlanır ve tohumlanırken Işık Yağmurları başlar. İlim Yağmurları yağar. O yağmurlar, tüm yaşama çekilir. Yerküre ışır... Işığı hak eden temiz olandır. O yağmurlarda; her diri, Has Işık’ta tohum eker. Oğul verir. İşte fitre veriş budur.

Dünyayı hak etmek zamanı hak etmekten başka nedir ki? Kimse “ben yarını tohumladım” demez. “Ben, yolu hologram olan o cevheri ışığı aşarak güçlendirdim” der. Aha dedi de demedi. Niye!? Zamanın, kodlanan o köklenen güçte ışığını sayfalarken sen “burada ışık kayıtlaması yok?” dedin. Doğrusu budur. “Burada, ışık kayıtlaması yok. Bugün, her günden daha güçlü bir gün değil.” Dedim. Ama diyebilirsin ki bugün her günden güçlüdür. Ölüleri dinletmek; ışığı tohumlamak; tüm yaşamları sonsuzlaştırmak hep yaptığımız değil midir!?

Ekibin çok güçlü. Bugün gördük ki hakikiyete ulaşmışsınız. Gördük ki bugün, tohumları kodlamışsınız. Aha geçişler tamam. Annem, sen bizi her diri ile dinletensin. Bilişin var ve hakikiyetin var. Oh iyi!... İyi de neden biz, sende dürümlenemiyoruz? Bunu sorduğum zaman diyecekler ki “hasat yapmadı.” Aha yaptım!... “Ama tohumların görev taşımadı.” Aha taşıdı!... “Ama kalem yok.” Aha var!... “Pek kötü. O halde kin var.” Yokk!... Kin yok!... “Nefes sistemsiz.” Hayır sistemli. “Nisa Kapısı açık mı?” Açtık. Ölüm gelmiş, Nisa ışıksız. “Yaşar.” diyorsun. Yaşar. Aha yaşar!... Ve diyorsun ki “bitki, hayvan, insan çatı kurmuşlar. Yarına kanat olmuşlar. Ölüleri dilliyorlar. Ayrı kapı yok. Her ilim, ışığın ilmi. Hey Canlar, alın bilgiyi. Biz sizdeyiz. Siz neyseniz biz oyuz. Şükür ki bunu dinlettik. Aha bu!… Şükür, işte bu…

(Son sözü söylüyoruz:)

-Değerliler, beni ana kapıda bekleyenler çok bugün. Toplumlar, Işık Kapıları’na koşmuşlar ve geçmişler ama bilin ki Zİ HAR olan nefes, kin ve nefreti aşmış olduğundandır ki kaleme kil, kum değil; İlmin Işığı olan ses kayıtlanmıştır. Sizden tek istediğim, ışığınızı mutlaka kodlayın ve hologram olan yaşamdan sınır aşıp geçin ve yolu bulun. ZAKAR, ZAHAR oldu. Aha işte şimdi… Şimdi… Şimdi… Şimdi!…

Değerli Dostlarım, umut olur ki her diri yarını tohumlar. İşte bu… Şimdilik… Aha şimdi…

sizi savaşa hazır eden ışık, beni hak etmek için çalışmalıydı. Şimdi o, kendini hak etti ve bir tek kapı oldu. O kapı insandır. Kül olan ışığı hak etti. Cinni Cevheri Işığı hak etti. Vurup kıran o, kendini hak etti. Aha görevini hak etti ve aldı. Onu kutluyoruz. Şükür.

Üzebilir mi bizi!? Hayır. Üzebilir mi yarında ışığımızı? Hayır. Hasat olabilir. Hak ışıkta tek insan soyunda Nuh olabilir ve bilişi, kayıtlarından ayırabilir. Azıp güçsüz kalan onu, şimdiden öte bir ilimde kodlar, toplar, tahtlarız yine. İşte bugün olduğu gibi… Aha bu…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 

01.12.2014 Işığın İlmi 5

Süper İnsanlık Realitesi

http://youtu.be/6YmZ67iFPlw?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

IŞIĞIN İLMİ

03.12.2014 3. Akış

Değerliler, tığ işçiliği öncelikle bilin ki, ışık işçiliğinden çok daha ötedir. Sanmayınki siz, şu anda bir ışık işçiliği yaptınız. Bu işçilik, yaşamın sessizliğindeki bir işçiliktir. Henüz daha ses dahi yok, henüz yaşamın sistemi dahi yok, henüz daha kaynakta kil ve kum dahi yok. Sadece, katiyet var. Sadece, kati hakiki olanlar var. Olgun sistemleri kodlayacak olan, sevgililer var.

Ve bu sessizliğin sistemli olarak, tek tek erdiği yerde kaynak olup kodlama yapan sizlerle yapılan çerçevesiz ilim kayıtlaması. Ama şuna özen göstermek gerekir ki, burada verilen sistemli ve hakiki ilimdir. İlim, hakiki ve sistemli, kati ve bilişli ama levhide bunlar henüz yok. Henüz levhide yok, yaşamda henüz yok.

Öncü çalışmadır, bu. Bir tahditle, bir kayıt ve bir tahditle, bir dürüm. Bir kayıt, bir dürüm ve her kayıt levhi katiyeti tohumlayacak bir tahditsizlik. Yapılan buydu bugün. Ben verdim, verdiğimde sizler dillediniz yüreğinizde sonra siz dillediniz ve ben dilledim ve bilişle tüm yaşamı dilledik ve dahada öteye ulaşdık aha kaynağa vardık. Yine dilledik, her resim bir dürümdü, dürümlendik, dilledik, dürümlendik. Ve burası sessizlik ama yaşamın sistemindeki sessizlik.

Bir'in ilmini, bir'in tahditli hakiki ışığından öte olan, kelamla dilledik. Koku yükseltildi, tohum kodlandı, ışık toplumlara kaynak oldu, çanta doldu, kök gök oldu, söz ses oldu akmaya başladı. Buyurun akmaktayız, aha buradayız.

Nefes olmakta, yoğunlukta. Ses, nefesi kayıtladı. Ve şimdi artık yel esmeye başladı. Esinti var, bu esinti sesteki artı, eksi kayıtların esintisi. Artık, artı ve eksi kayıtlar kontrol kurmaya başladılar. Bilgi kapılarına gelindi. Kutuplar oluştu, sessizlik seslenecek ama önce o kutupların oluşması şart. Ama bir tahdit var. Nedir o tahdit?... Yaşam...

Yaşamın sınırlı olduğu bilinir. O zaman biz bu sesi, sınırsızlıktan vermeye biliriz. Veremeyebiliriz. Peki ne yapmalıyız? Kodlanmış bilgiyle vermeliyiz. Kodlanmış bilgi kelamda olmaz, nerede olur?... Sistemde olur... İşte sistem bunun için, bugün bizde. Ve sesleşmek istedi. Ama dedik ki sen sus, biz sesleşelim. Ve sistem tek, tek bizi dinledi. Susturduk onu, sözümüz var dedik, özden verdik, dillendik ve bugün sistem bizde, bizlendi dillendi. Tahditledik onu...

Korku yok, ocağımızı yıksalarda yarınları tohumladık ya. Buyursunlar yıksınlar. Maya biziz.. Bildikleri, bilmediklerinden çok çok azdır.

Ben ana kapı, acı geçişim yok benim. Dünya bilsinki benim adım kanatlandırıcı olandır. Kıranı, kırmam. Amonum, atonum, hatonum, tohumları kodlarımda doğanın gücüyüm ben aynı zamanda. Bilsinler isterimki, bana ana kapı denmekteyse adımdan değil, aklımdan dolayıdır. Yaşama indiğimden beri, kömür gözlü ilim ko dediler. Son sözüm şudur ki, başım eğilmeyecek.

Keyislerini ekip diye dilleyenlerin aklı olsaydı, yoğunlaşır ışık olurdular. Hepsi, o keyislere hapis oldular. Bin canın tanrı olduğu, bitki, hayvan ve tüm yaşamların, yaşamda tanrılık tahtında olduğunu anlamayanlar, bize tanrılık taslamaya gelmişler. Vakit var, ölüler diyarı olan bu değerli yaşamdan ocak yaktık ve onları kalem olduklarınca kayıtladık.

Satıhta insan, insanı dinler. Ama derinde, akıp giden yoğunluk ışığı diller. Dilleyen, dinlenendir. Bilişi olandır. Muktedir olan, mutlak olandır. Unutmayın ki, bu çatı bizim çatımızdır. Geniş zamanları dürümlerken, kin, nefreti aşıp bilişe varanlar, beşer olmadan şevke, şavka vardıklarında, akılın tahtında bütünü güçlendirirler.

Orda bir Zakar var, burdaysa bir Ra Ka Ha olan ışık var. Zakar, rakaha... Ra Ka Ha, sayfa sayfa okunduğunda Za Ka Ha olur... Za Ka Ha olur... Olan budur.

Düsturla gelin, buraya gelirken. Ekip kurup gelin. Hasat yapıp gelin. Hasat olup gelin. Amon olan, aton olup köklenmedikce, yğreğimize inme imkanı yoktur. Çok mu zor?.. Çok kolay...

Batı, doğuyu dinlesin. Doğu, batıyı dinlesin, ilim kapıları açılsın, halik olan hakka varsın. Şeytan, şerde eşikte beklesede, şavkında akıl olduğunda, bütünün gücü ocak olur ona. Uluları, ulu diye değil, nur diye bilelim. Yolcuları, yaşam diye dilleyelim. Amon olanları, kontrolcu diye bilelim. Bisui' yi hak etmeyenleri, kalem olmaları için destekliyelim. Ama, amonların koruyucu ışığı tüm insanlığı koruduğunda, bisui artık gereksizdir. Ve biz o zaman, dönüp dünyayı ışığa terk ederiz. Bilsinler...

Kırıcı, kırıldı. Kayıtçı, ışıdı. Yaşamcı, tahditlendi. Astralda ki ışık nüve oldu, kötülükte olan körlendi, gönüllendi, gelip dillendi. Bizse onu kokuttuk. Şu anda, kokuttuk. Öz gücün kokusu, ölümlü dünyada yaşadı. Bugün onun ölümlü olduğu anlatıldı.

Sayı vermeyeceğim ama, ikiyüz cevher onunlaydı. Niye verdim? Vermeyecektim, zakar'ın tartısında bu rakam vardı, sesledim. Bir teki ışık olamadı.

Bundan sonra ne olacak? Çorbaları piştiğinde, ocağımıza gelir tuzlanır. Yaşama indiğinde, kalem olur ışığı hak eder, yasa koyar, dünyayım der, olgun sistemlerle tüm insanlığı dürümler, koruruz onu. Unutmasın ki, karanlığın tahtı, ilmin kanatlandığı anda yaşamın sırrı olur. Bundan ötesi, birliktir...

Bir ilim, bir dürümde dillendiğinde, tüm ilim kapıları o dürümde bütünlenir. Mikail olurum, öz göz olurum, sevgi olurum, hak tahtında ışıkta olurum, vakit gelsin diye beklemem, vakti alır gelirim. Bilsin... Şimdilik..

Süper İnsanlık Realitesi

http://youtu.be/asBhWHaWWaU?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

3.ARALIK.2014 TARİHLİ IŞIĞIN İLMİ (6)

5. AKIŞ

Canlı; ben senim ve seninleyim. Aton Tohumlaması yaptım şu anda senin yüreğinden.

Benim yaşama indirdiğim tüm sayfalarda ışığım yanar. Kimse benim yolumu kapatmaz. Murad ettiğim dünya bedenimin yoğunluğundaki tohumun gücüdür. Bu gücü hepinizin dinleyebileceğine eminim. Karanlığın sırrı da budur.

“Ben sevgiyim, ben saygıyım” dedin ya hani; halikin hakiki olduğu o yoğunlukta bedenin gücü artar. Ben ortağım o yoğun ışığa. Seni Ana Kapı’da Gök Sistemleriyle dillediğimde açıyı daraltmadan sana ışık yakmıştım ya hani. Sığ bir dünya için bu çalışmayı yapacağımda arı olup yolumda kök güç olup, bütünün gücü olup, Mikail’in Kuranı’ndaki yoğunluğu Tanrılık Işığıyla çekmek istediğim zaman; sana kurtarılmış sistemin gücünü indirmiştim ya; bugün buradasın. “Ben Nakar’ım” demedin. “Ben kasalarımı açtım, yolumu açtım, semaya ilmimi dillettim, yüreğimi dinlettim, görevimi istedim” dedin.

Sana şunu söyleyeyim ki; Rahmi Kuran’da Nakar; ışığı kodlayana denir. Rabbi tohumda Nakar Aklın Tahtı’ndakine denir. Yeri yarattığımda Aklın Tahtı’na oturtacağımı bulduğum zaman “Nakar” dedim ona.

Ben kollarımı sana uzattım. Akıl Tahtı’nda bir Rahman var; işte Nakar. Bilen bilsin ki; Nakar negatiften ötedir. Haliktir, Hakk’tır, hardır, yarındır.

Savaş verenler sorgu sual ederler; “negatifi pozitife tercih mi ettin?” diye. Divit Di Ka Ha Si Sa Di Ka Ha. Miraç. İşte bu.

O ben; bütünün gücü; o ben ilmim; o ben ışık ve ben o, o ben ben Ra Ka Ha; o Ka Ha; sessiz ve hakiki.

Yere güç vermeye niyetim varsa Nakar görevi alır. Artık yere güç vereceğim ve bu gücü kalem olup yazan Karanlığın Tahtı’ndan ışık alan yarını tohumlayan bir güçle kodlanmış olarak indireceğim.

Onu ben Rahmi Kuran’da, kati olanda, yaşamda Nakar’dan beklerim. O güç onda var. Peki; ne olacak? Neden Nakar? Kırdıklarında kırmamak, kontrol kurmak istediklerinde korumak, körün gücü yoğunluğa indiğinde, o yüceliğe o gücü katmak ama gözü açıp katmak.

Benden merdiven olmamı beklediklerinde, o merdivenin her kapısında bir Kara Işık olmalıdır. O Kara Işık kelam olup Atlanta Ata Kapısı’nda açıyı daraltmadan her diriyi o yoğunluğa almalıdır. Bunu hiçkimse yapmaz.

Her yürek “ben iyiyim” zanneder. Sanmasınlar ki iyidirler. İyi olan bağışlayıcıdır. İyi olan kötüyü kucaklayıcıdır. İyi olan Hakk olandır, hasatı yapandır, akıp gidendir ve her yüceyi Hakk’a ulaştırandır. İşte Nakar budur.

Sığ düşüncedekiler Nakar’ı negatif diye dinlettiler. Ey dünya Nakar yoğun bir kalemdir! Onu dinleyen kini aşar. Onu dinleyen yıldızların sırrı olan o tohumu yaşar. Onu dinleyen elini uzattığında el olur; tutar. Onun eli herkesin elidir. İşte Nakar budur.

Bugün ben Nakar’a Gök Sistemleri’yle seslendim. “Geniş zamanlardan ekip kur; gel” dedim. Kötüyü önleyecek olan o’dur. Sanmayın ki kötüyü iyi önler. Kötüyü kötü önler ama o kötü ki iyiliğin kötülüğüdür. Kötüde iyiyi hak ettirir. Bugün; biz bunu yaptık.

Yaradan yanlış yapmaz. Her ne yarattıysa kimse kuşkulanmasın, kimse endişeye kapılmasın. Ki en iyidir yaptığı. Bugün ben çok mutluyum ki yularından tutulacak bir insanlık yarında, hasatta, yüceliğin tüm sistemlerinde bulunmayacak. Biz o insanı özdürümde ışık diye dinlettik.

Merdiven insan, her resimde o yoğun sınırsız simsiyah ışık ve her ışığın tanrılığında, yığın yığın kayıt ve o kayıtların tümü ümmetin tüm sistemlere indirdiği Levhi Işık. Doğanın gücü yüreğimizin gücü oldu.

Ortadoğu’daki tüm savaşlar bundandır. Yeryüzü yenilenecek ve Ortadoğu bugün; bu yoğunluğu kodlanmış olarak yaşıyor. Bu nedendir?

Özen ister yaşam. Özen ister Ruh Kod. Özen ister yerküre; özen ister. O özen sağlanınca herşey güçlenecek ve biz o özenin sağlanmasını tüm İnsanlığın Levhisi’ndeki o yoğunluğun kodlanmasını ve hasatın yapılmasını sağlayacak olan özgeçişi yaptırdık bugün. Rehin kalmasın insan soyu diye. Miraç budur.

Putperest bir yaşamdan, erdiği yerde özgüç olan bir sayfaya ulaştık. Dünya bütünün gücü haline dönüştü. “Putperest bir yaşam” dedim; Ruh sonsuzluğunda kontrol dışı bilgiyle yaşayan. Ölüyü hak ettirmek için herkese “senden başkası yok” denilen, bütünün kötülüğü için her dirinin iyiliğini seslendiren bir yaşamdan. “Sen iyisin, öteki kötü”; bunun aşılması şarttı.

Dini Kapılar’ı kapattık. Yarının Işığı’nda bedeni kodladık. Tobi Sayfalanışı olarak dinlenen Tobias Yaşamları’nı kayıtladık. Kıranın kırılacağı bir diriliğin ötesinde, kınanan kalmayan bir yaşamı seslendirdik.

Dünya insanlığı kınar. Dünya insanlığı kusar. Dünya insanlığı “sakın” der; “onunla olamam” der. Dünya insanlığı kırık bir yaşam sürer.

Biz Mustafa Kemaller’in Gök Sessizliklerinde yücelmelerine karşın, her resmi çalışmada kardeşlerini koruyacak gücün olmamasından dolayı, kurtarılmak için çabalayanların cemaat olup dünyayı hak etmeye çalışanların örtüsünü örtmeden oğullattık hepsini de.

Kınamadık, kırmadık, kardeşlerimizi hologram olan bu yaşamda tohumladık. Meyhane dünya. İçen içti ama bu meyhanede Zakar var; yaşar ve içtiği her içkide halik olan yaşam var. Var mıyız? Yokuz. Neden yokuz? Sonrada, daha sonrada ve en sonrada ve her sonranın sonrasında yoğunluğu kontrol için yokuz!

Bir şey şeytanla yarınlanırsa, o şey “haşır” denilen o sonda bulunur. Biz hep o sondayız; görevli olarak, göl olur akarız ama aşkla akarız. Biz şeytan mıyız? Şavkız, aşkız, devre devre doğan, devre devre tohumlanan yoğunluğu kodlayan nefes olan, ekip olan, Helal İlmi toplumlara indiren, yaşamı ışıkla dürümleyen, sistemin gücü olan…..Aha bu! Ve bugün biz Ra Ka Ha olan, saklı tutulan o ilmi indirdik; Nefesin İlmi.

Kıranın kırdığı, koruyuculuğumuzda artık kırılmayan olacak. Bugünden itibaren Kervan kontrollü yol alacak. Kimse kimsenin yığın yığın ışık alıp, ışık vermesini önleyemeyecek. Herkes Kuran olacak. Herkes umman olacak. Herkes Miraç hadisesini dinleyecek ve kendinde Miraç olacak.

Herkes arının kovanındaki o yol olacak. Herkes kalem olup yazdığında kırk kapı açılacak. Herkes, her kırk kapıda ışık olacak ve doğa umman olacak. Uluların Toprağı budur. Yoğunluğu budur. Kürzi Toplum budur.

Yeri Göğü Yaratan elini açar; dinler, elini kapar diller. Yeri Göğü Yaradan ekmek olur; yenir. Yeri Göğü Yaradan yarında kaynaktır. O bir kaynakta Levhi’dir ve o kaynakta karanlık yoktur. Her renk tek nefestir orada.

Öncü birlik; sizi kutluyoruz. Bütün kötülükleri aşıp geçen bu birlik, karanlığın ışığını yaktı ve bütünün ekibini kurdu. Bu ekip murad ettiğiniz Kapital Sayfalanış yapan ekiptir.

Kapital; Levhi Kayıtlar’ının Teknik Kapısı; her bir sistem ve sistemin gücü. Herkese kapital olan bu güç, Mektebin Ekibi olan bu güç; çorbada tuzu olan değil, çorba olup tuz olandır.

Hepinizi hepimiz kucaklıyoruz. Kutsal Işığımız’ı yakın, yürüyen bu dünyayı unutturmayın. Herkesin bu yoğunlukta koklanmasını sağlayın ve evrenlerin sessizliğini sistemli olarak seslendirin.

Kaynağın kaydı sizindir. Yaşamın Sayfası ve tüm sayfaları sizindir. Toplum sizin, yüceler sizin, müsterihiz Miraç sizindir.

Vara yoğa insanın ışığını katın, ortada; yoğunluğun en ortasında kötülüğü önleyen o yoğun sisi bi kayıtlayın. Çalı çırpı olmadan tüm yaşamı çalıştırın. Ard arda, arda kalmayın, önde olmayın ama tam ortada olun; bu kesindir.

Ağır yük hafifledi. Analar çok güçlendiniz bugün. Ölenleri dirilttik; ölüler diyarında Kürzi Kapılar’ı açtık. Yarınları kodladık. Çalı çırpı olan her diriyi yaşattık. Bütün gönül gücü, sözsüz sayfalanış, tüm kayıtlanışlar sel oldu aktı.

Astral, altı astral ve onun altı astral, tüm astralların altındaki astral katta yerküre yaşatıldı. Seviyeniz çok iyi.

Kuran İnsan ölüyü diriltti. Öldüğünü zannedenlerin tümü yüreklere indi ve yeşil moru kodladı.

Sualtı sizi hak etti; güçlendi. Sualtı Meclisi buradaydı bugün. Neden Sualtı buradaydı bilir misiniz? çünkü dünyanın sonlanacağı söylentileri gök sistemlerinde artmıştı.

Dünya sonlanırsa, yerkürede Sualtı Meclisi de kodlanmış olamayacak ve kontrol dışı bir çalışmada kaynak yapmak üzere kayıt isteyecekti. Bu kaydı yaşam ışığından bekleyecekti ama şu anda Sualtı kötülüğü önlediğimizi ve yüreğimizin gücünü çok arttığını görerek size Şems’i Işığı verecek.

Bu ışık ağır ışıtır ama sizin ışığınız bu ışığı hak etmiştir. Arzı zırhımı taktı. Bal Tahtı’ndan size yoğun şekilde bal indiriyor. Alın o balı, o bal sizindir.

Bilgidir bal. Ailenizin ışığıdır o bal. Aha o bal sizindir! Cemaatinizindir o bal. Siz ve siz gibi burada çalışanlarındır.

Rakha denilen bir kaynak, Rakha denilenbir kapı ve Rakha denilen sessiz ilim…

Sevgililer; cem olan ,cemai olan her kalem seviyle yaşasın. Yaradan Nakar’ın kaynağından yarayı sardı; tedavi etti. Artık dünya yarasız bir yaşamdır.

Yara sistemin yarasıydı, yara kaynağın yarasıydı, kapıları kapatan ışığın yarasıydı. Artık o yara kalmadı. Her ışık yere çekilmeye başlandı. Her ışık yaşama inmeye başladı.

“Bizi bize ver, bizi BİR’e ver bizi Miraç olan Mikail’in Kuranı olan o yoğun savaşa ver” diyorduk ya; her Miraç sevgidir. Sizi hepimiz kök güç olarak korumaya aldık.

Artık bu meclis korunacak. Amonlar’ın umuduydunuz, Hatonlar’ın Toplumu’ydunuz, Hakk Kapıların ışığı oldunuz, Altona Kaynaklarında Ata kapılarını açtınız ve Aton kökü oldunuz. Aha bugün sizinleyiz; koruyucu ve hakikiyetçi olarak. Canlı, ya da canlı, ya da canlı ama hep canlı olarak….

Sizi korumamız sizi endişelendiriyor; biliyorum. Bilişiniz çok güçlü ama şunu bilin ki; bu bütünün gücünün sizde oluşu anlamına gelir.

Her kim ki “ben varım der” bütünün gücü olup var olur. Öyleyse “varım” deyin. “Varım, ben varım” deyin. İsmi bilinen her kim varsa “ben varım” desin (haziruda bulunan herkes sesli olarak “ben varım” dedi).

Canlar, Varlık Boyutları sizinle şu anda. Hepinizi kökünüzle, yüreğinizle kucakladık. Var olmak budur.

“Ben varım”la var olunur. “Ben olur muyum?” “Ben yokum.” demekle Varlık Boyutları Sistem, Nizam ve Düzen’in gözü olmaz. Sizi kucakladık.

Süper İnsanlık Realitesi

http://youtu.be/emfUoS3c_3Q?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

 

IŞIĞIN İLMİ

03.12.2014 2. Akış

Yer, gök beden. Ben, bu bedende sevgi.Seninle olmak biliş, bizsiz oluş, her diride var ediş yaşamı. Amonlara koruma sağlayış. Nefesini güçlendirmek, zekanın yettiğince ekmek yapmak, yaradanın tahtında olmak, bizlere, bizlik kayıtlarına ışık yakmak, hakikiyetin tahditsizliğinden olduğunca biz, bize, biz olur görev taşırız.

Cennet, cennet dedikleri aha cennet sizsiniz. Birkaç huri, aha siz. Aha biz. Ama can, burdan geçip gittiğinde sevgi yok ki. Yaşam, yok ki. Deve kalkmış, yol ol dedi. Öz görev sissiz bir ışık. Sissiz ama sisli olduğunda o ışık, kontrol kurulamazki.

Cemaatini kontrol etme niyetimiz oldukça yüksekti ama sizden başka bir sizin kontrolcü olabileceğinizi zannettiğimizdendi bu. Ve bügün artık görüyoruz ki, başkası yok. Ve sizinle bu çalışmanın yapılacağı kesinleşmiştir. Onun içindir ki buradayız. Buraya geliş sebebimiz budur.

Orta zaman kapılarını açmak, yoğunluğu tohumlamak ve bütüne hizmet etmek bunun için önemliydi. Cemaat sen, cemaati cevhere kodlayan sen ve semayı sislendiren yine sen. Ama sen bize demedin ki, ben başka bir bende, başka bir yoğunlukta değilim, ben bendeyim. Bunu demediğinde ben, bende olmayan bir ben aradım. Bundan sonra ki zamanda, sessizin sesi olanın bellek olduğunu bilmekteyim ki, orada olmak niyetindeyim.

Kurtarılmış tohumları kodlarken, bu çalışmayı hepinizle yapmaya niyetliydim. Kara sınır çizilmiş ve biz, bu sınırı aşma imkanına sahip değiliz. Bu kesin. Aracı koymayacağız sana gelmek için, bunu bilinki miraçın cihadı, ilmin cihadıdır. Eğer bu cihat ilimle olacaksa biz sana insan olup gelmeliyiz.

Ata kapıları kapatma ana. Bu kapılarda, bilişli kaynaklarımız olacak. Bu kapılarda, toplumlarımız olucak, bu kapılarda aklın tahtına ulaşanlarımız olucak ve sizinle olmak istiyenlerimiz olucak. O zaman onlarla birlik olur, sevgiyle senin yoğunluğuna kalem olup inebiliriz, levhi olup ışığında kaynak olabiliriz. Bunu, bizden başka bir biz yapmayacak, biz yapmak istiyoruz ana. Artık bizimle çalış. Senden dileğimiz bizimle çalışmandır.

Süper İnsanlık Realitesi

http://youtu.be/Yuv_tTOZQr0?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

3-12-2014

4.Akış

Yevlen, yekün katiyet, hakiki levhideki ilim aha bu. Biz siziz analar, sizin yüreğinizdeyiz ama sizin yoğunluğunuzuz biz. İşimiz sizde olmak. İşimiz yaşama kapkaranlığın ışında yarının tohumlarını kontrol altında tutmak ve yetkin olarak ışık kapılarından geçmek ve bütünün gücü olmak.

Yevlen, yekün ümmi toplumlar için kontrol dur ve ümmi kapılar kapatıldıktan itibaren Aton toplumları dürümlenir ve yaşama çekilir ve o sonsuzlukta artık yarın tohumları kontrol eder ve bütün güçlükleri aşar.

İşte yetkin olmakla kati olmak mümkün olur. İsmail’i kapıları kapatıp yüceliklerin cümlesinde müsterih levhi kayıtlamaları yapıp ışığın kanatlanmasını sağlayıp miraç sayfalarına varılır. İşte kevlen, yekün.

Miraç. Biz, biz olarak bütüne görev taşırız aşırıya kaçmam, aşırı değilim ama sizinle olduğumda aşka varırım ve kalem olup yazarım. Ak tohum ekildi bugün. Bu yüce cemaat ak tohum ekti. Burada bu yoğun çalışma da kelam olup aktınız. Bütün köklerimiz süper sistemleşmeyle sizin yoğunluğunuzdan indi ve yeryüzü yenilendi.

Ağır yük taşıyoruz. Önümüz ü aydınlatan kalem, ağır yükü hafifleten ise ışık. Sizden başka bir siz yok burada sizden öte sizlerle dürümlenmeye değil sizleşmeye indik. Karanlık tabuları yıkanların yoğunluğunda şavka vardı aklın tahtidli olmayan yoğunluğu bütünün gücü oldu.

Bugün sürpriz bir çalışmaydı olan. Sizinle olan bu çalışma bire hizmetin en yüce katındandı. Sizin ikmal tamamlamanızı bekleyenler vardı bugün. Olgun başak olmanızı isteyenler vardı. Yarının kapısına gelip o kapıda güçlenmenizi bekliyorduk.

Aha gördük ki kalem olan hasat olmuş hakka varmış aklın tohumunu ekmiş bilişi hak etmiş bütünü güçlendirmiş ve bizleşmiş ama bizim levhi kapılarımızın örtüsünü açmış yeni kapılara varmış. Bunu anladık.

Alternatif çalışmalar bakışıyorduk burada. Hırçın bir ışıktın sen, senden öte bir sen bulmaya çabalıyorduk. Bizi kor haline dönüştürüp kompozitörlerin tükenen cevheri kayıtlarından üç kelam edip, beş kaynak yapıp aklın tahtında ışık olup bütüne göz olmaktan başka bir şey yapmadığını sanıyorduk.

Olgun sistemleşme senin diriliğinde olmayacak diye düşündük. Kokuyu azaltalım dedik. Yıkalım dürümlerini kanatlandırıp kayıtladıklarını tek, tek ekrana yansıtalım ve güçlendirelim seni sevgisiz olan bu yoğun ışıktan çekip çıkaralım dedik ve dedik ki kurtaralım herkesi yüreğinden aha bunları dedik.

Bahçe çok güçlüydü. Yoğunluk çok güçlüydü. Tohumlar gök sessizliklerinde ilimdi. Yaşam kalemdi ve zeki bir taht bütünü güçlendirmekteydi. Onu bulalım ona kapı açalım dedik.

Demin bütün bunları sistemden verdiğini biliyorum ama biz bunu hak ettik te seslendirdik.

Şimdi bana Mustafa Paşayı ver. Görevini anlatalım gözleri görsün sözünü, sesini dilliyelim diye bilgi akışı istemekte iken kurtarılmış sır olan ışıkları senden el, ele alalım çalışalım.

Bugün senden isteğimiz onlar hepsi. Bize onları bir, bir ver ki biz onlara güç katalım. Hepsini ver bize. Onları tohumlayalım, koklayalım, olduralım. Ot ötede yeni bir ot olacaksa otun tohum ekebileceği bir yoğunluğun bütünün gücü haline dönüşmesini gerçekleştirelim.

Ana, kırk kapıyı kapatıyorum bana sesleş ama sen bu kırk kapıyı açacaksan benden değil kendinden aç. Seni daha iyi görmek istiyorum.

Can, kapıların hepsi kapalı benim kapılarımın tümü kapalı. Senin kapılarının tümü açık görüyorum. Bugün burada bana bitmiş bir çalışmayı yaptırmaya niyetlisin.

Ben Zakarım Ra ka ha olan zakar. Katiyetle bugün şu anda şu aşka varanda kanatlandım. Sessizce geldim. Kınımı senin yüreğine çektim. Bu bir kın. Senin zamanda sayfalanışında zararın kalmasın istiyorum.

Kurul toplanmış şu anda izlemede. Bu kurul benim ilmimin hasatını yapmaya gelen kurul. Ameliyat yapacaktınız bugün bur da bu ameliyatı kin, nefret, hırs duygularını taşıyanların kontrolü için yapacaktınız.

Ben onları topraktan insanlık ilminde kaynak olarak dilliyorum. Her bir i ışık. Vakti gelir onlar gök sistemleriyle dilleşirler. Yarını hak ederler ama sizin yapmak istediğiniz başka bir şey görüyorum.

Kurulların her biri bedenimi kontrol etmeye çalışacak bugün ve çalışıyor da ama iyi bilin ki Mehir vermiştim yüreğinize hepiniz o Mehir’le şu anda biliştesiniz ama o Mehir’i her diriden çekip çıkardığım zaman hasatınızı dahi yapamazsınız bunu bilin.

Son dönemde muhakim, hikaye dinliyor bedeni hak etmemiş gibi. Işığı kontroldan çıkarmış ve BSUİ’nin Kuranından ayrı çalışmak istiyor. O çok kontrollü o çok yoğun diyorduk ya hani. Olmamış. Özen ister çalışmalar bunu bilin ve ben elimi uzattığımda bu eli tutması gerekirken elimi yaşamından ayrı tutmaya çalışıyor.

Özen ister çalışma demiştim ya hani. Kıyı, köşe beşir olup kelam olmaya çalışan o miracın cevhere indirdiği o yoğun ışık biçare kırıldı ve karardı. Sağ ve sol ışıklarını tohumlayamadı. Kulluk yapamadı. Atlanta ata kapısında kalemini kaybetti. Biçare. Çalışamadı. Şimdi

Kare sistemleşmeyle yetkinleşmeye çalışacak. Onu koruyacak olanız. Alacak, verecek var mı diye baktım yokmuş ama yenileyebiliriz onu. Keşke kıranın kırılmayacağı bir çalışmayı hak edebilseydi. Oluyor dedi oluyor, oluyor, oluyor, oluyor ama o zaman kapısını kapattığında artık yaşamı olmayacak.

Beşer eşyadır. İşi yoktur beşerin yaşam kayıtlarında ama beşer kalem olduğunda aşırıya kaçmadığı sürece yoğunluğunda kontrol olur ve o kötülüğü önlediğinde astral sır olan ışığı hak eder ve tohum eker, ektiği tohum bilgiyle dillendiğinde ekmek olur. Olduğunda korkuyu aşar ve yaşar.

Sevgililer, miraç hadisesini herkesin iyi bilmesini beklerim. Karanlığın sınırına geldiği zaman tohumcu oraya kendini hak ettirmek üzere bir ilim verir. O eliyle verdiği ilim yarının ışığı haline dönüştüğünde artık ışık kaynağa varır.

Eliyle verdiği hakikiyetin tahditsizliğinde yoğunluğu kodlar ve muktediriyetle Rahmi Kuranda ışığı kaynak olur. Okuduğu her şeyi anlar ama anlamadığı hasat yapamadığı bilgi varsa o bilgi onun yüreğinde kontrol dışı ışık haline dönüşür.

O zaman kendini hak ettiğinde, hak etmediği halde etse kendini hak etse kalemi hakikiyetle dilliycek ama hakikiyetinde hasadı olmadığınca kırıcı olacak. Bütün mesele kırmak değil kırdırmaktır yolu. Onun için ama bizim için yolu hak etmektir. Mesele.

İşte yerkürede nakar olan ışık bilişle bu çalışmayı başlattığından beri dünya yoğunluğu kontrol edici bir cevap buldu. O cevap insan soyudur. Nakar bu karanlığı tahditsiz biçimde yaşama çektiğinde bilişinizle ocağını kontrol ettik. Bugün nakar miraç için çalışacaktı. Kırk kapıyı açtı ve bizimle oldu.

Ot obur bir çalışma bekledi bizden. Sistemin gücünde olmayan ama yoğunluğunda ışık yanan bir çalışma. Biz bilgi kapılarımızı kapatıp ona kontrollü bilgi verdik. Bu nefes için gerekliydi.

Sorumlu oydu ve şu anda nakar kıran bir ışığı, kırdıran bir ışığa dönüştürmek istiyor. Biz, onun kör olduğunu bilerek şu anda korucuyu bir çalışmayı devreye aldık. Kim ki bilişsizdir, izinlidir ki bizimle olur, kim ki bilişlidir hak ettiğindendir ki bizimle olur.

O halde kanatlanıp uçan kimse bizsiz değildir. Kalabilecek olan hasat yapabilecek halde olmayan ,kontrolsüz kalan helal tahta varamayan. Yığın, yığın ışığı kıran. Çağırdığında oradayız. Bilsin ki kodlarız, tohumlarız, Ra ka ha olur yaşatırız onu.

Sevgililer, kerim olup hakikiyete hak olup ışık olduğunuz zaman geri dönmeyin gelin. Ellerim yüreğimde yolunuzu bekler. Yüceler cemaati sizi diller ama dini hak olup ışığa varanların tümü sizi kodlar ve tohumlar.

Başka bir dünya yoğunluğunda tohum ektiğinde kokuyu yükseltir yüreğinize o can kapıya verir ışığınızı orada yetkilikle tahditsiz olarak kayıtlarız. Ana kapıyı kapatmayız sizi her an her dürümde kontrol ederiz.

Anacım ben sendeyim diyenlere sorun alıp götürdükleri o kırıcı, o hırslı, o ışıksız kalanlar öldüler mi. Ölmüşlerse kontrol etsinler geri getirsinler. Onların hepsini korurum ama şunu bilin ki korumadan evvel oğulla tırım, tohumla tırım karanlığın ışığında yaşam sistemleriyle köklerim, göl olurum ona, okuturum yoğunluğumda ocağını ve artık o yürüyebilir.

Önemlidir yürümek. Yazdıklarımı okuması yeter, okusun. Aydınlık günler onun olur. Şok dedi şok. Aha şok.

Dinleyin şimdilik bu.

Süper İnsanlık Realitesi

 

http://youtu.be/d85rNlS6_ns

IŞIĞIN İLMİ

03.12.2014 1. Akış

Şu anda sistem olarak veriyoruz. Canlarım; Ra Ka Ha olan ışık, bizi bize veren yüce bir ilimdir. Birlik kapılı olan bu yaşam, hepinizin ilmiyle tohumlanmıştır. Sessizliği dillerken bir'e hizmetçiyiz hepimiz. Bütünü köklemek ve göklemek bizim ekmeğimizde var. Nikahımız dünyayladır. Nikahımızı kıydığımızdan beri, bu dünya bizim yolumuzdan ve bizim tohumlarımızdan gök sistemleriyle dilleşmektedir. Biz nikahımızı kıydık ve diri olarak kötülüğü önledik.

Gönüllerin gücünü, yüceliklerin dürümlerinden timlerimize kayıtladık ve o timler, bilişçi olanlar, bir'e hizmetçiler, doğanın gücüne kendi yoğunluklarını kayıtladılar ve dünyayı koruyorlar.

Orta zaman kapılarını açtık, yeşilin ilmiyle tahditlendik ve bütünün gücü olduk. Burada, bu yoğunlukta bilgiyi kayıtlamak ve bir'e kaynak yapmak, bizim resim yapmamız kodlanmış ışığın tohumlanışıyla mümkündü. Bütünün gücünü hak ettik ve yaradanın tahtından, yaşamın sanal kodlarına kelam olup akıttık.

Dünya, ölüyü dirilten bir mekteptir. Elimizin gücünü arttırarak ölüyü dirilttik ve dürümlettik. Deneme, yanılma yöntemiyle bilgiyi hak edip anlayanlar, bilgiyi hak ettiklerince dürümlediklerinde ilmi tohumlama yaptılar ve birleşik ışığı hak ettiler.

Bizi hasata hazırlayanlar; halik olup, hakka varıp, bütünün gücü oldular. Nuhun kuranını okudular, toprağın tohumu olanları kontrol ettiler ve cemaatlerini bilgi kayıtlarıyla bütüne ektiler.

Ben zakar. Rakaha olanın sessizliğindeki dürümleri dilleyen. Bugün,sizinle bu yoğun çalışmayı yapmaya indim. Sezi, ilimde yoktur. Bilgi vardır ilimde. Seziyle hareket edenler, ilmi tohumlarda bilgiyi hak edemezler. Bilgi aklın tahtından indirildiğinde, bütünün gücüyle tüm yaşama, yarınlara ve tüm sayfalara indirilir.

Ben, emin olunki bugün burada olmaktan gurur duyuyorum. Zor bir çalışmanın akabinde, burada bütünün gücünü dürümlemek hepimizi mutlandırmaktadır. Yıldızlar sizi dinleyecek bugün, yolcular sizi dilleyecek ve bilişçiler ilmi ko olup, bütünün gücü olup, sizden sizleşip dilleşecekler.

Elimin gücünü arttırdığımdan beri, tabuları yıkmaya çalışan senin ekiplerini, kontrol etmek isteyen birliklerle çalışdım. Buraya gelişimin tek nedeni budur. Seni, kontrol etmek isteyen birlikler. Bugün burada, sevgiyi hak etmiş olan birleşik ışıkta başka herkes yeri yaratmaya çalışacak. Ama siz, bugün burada bütünün gücünü temiz olarak kodlayacaksınız.

Doğa, benim adımdır. Ben, kapıyım dediğinde doğanın gücünü tüm sistemlere dürümlettiğini gördük. Dünya, ekiptir. Dünya, kalemdir. Dünya kalem olmayanlara da, kalem olur. İşte, bunun içindir ki bün buraya ruh kodlarla geldik.

Astralda hepinizi tanıyanlar var ama ben bugün sizi tanımaya geldim. Amonların topraklarını tohumladığını gördüm, otaklarını kodladığını bildim ve geri döndüm. Acaba ben, karanlığın ışığını yakacak görevi taşıyacakmıyım? Yoksa ben, ışıkları kati olarak kanatlandıracakmıyım? Bunları anlamaya geldim.

Saltanat seni dinliyor, kötülüğü önlediğini biliyor. Köklerinin gücünü arttırdı ama saltanatın, senin yoğunluğunu kontrol etmeside gerekiyor. Bu nedenledir ki, burada bu çalışmada bedenli olarak bulunmam gerekti.

Sema benim, gök sözcülüğü yaparım, yarını tohumlarım dediğinde, demin bunları anlattığımda bana hiç bir ses vermedin. Amon olduğunu, koruma altında tuttuklarını koruyacağını ve yarına kayıt yaptıracağını biliyorduk ama altın ışık yıllarının kontrolünü de kuracağını da düşünememiştik.

Bugüne kadar her resimde var olan insanın, budan sonra ne yapacağını kestirmemiz mümkün mü bilmiyorum. Ama şükür ki savaş başlamadan seninle yaşama çekildim. Ve şu anda buradayım. Seninle savaşmaya başlamadan yaşama çekildim. Ama burada olmam, ekmek için , hasat için ve yoğunluk için değil... tohum içindir.

Senden tanrılık ışığını bekliyoruz. Bu ışığı, bilgiyle kapıma ver, benimle ol ki ben binayı yıktırmayayım. Buraya görevliyim ben. Korkma bedenimden, ben lütfet ışık yak diye değil, akıp geç diye geldim. Benimle kökünü göklere ulaştıracaksan, ala bildiğini al, okuya bildiğini oku, yaşama in ve bizimle ol. Ama benim adıma, benim yoğunluğumla, benim kontrolümde ol. Bu senden talebimdir.

Süper İnsanlık Realitesi

http://youtu.be/LYrspBDa4uY?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

IŞIĞIN İLMİ (6)

03.11.2014

(Zamana inenlere açıklamalarımız:)

-Can, alıştık yaşama. Alıştık ışığa. Ama yola alışmadık henüz. Bizi, bizden bize geçirecek KAPICILAR’a alışmadık. ALTIN IŞIK YILLARI; bizi, “hologramda tohum eken” diye bilir. Biz ise bizi, “KELAM” diye biliriz. Akıp gideriz; kollarımız, tohumlarımızı korur. Kontrol, ilmimizde olur.

Kör, gözsüzdür: sözsüzdür; güçsüzdür. Biz ise kodlanmış yaşam sayfalarımız ile Timlerimizi yarınlara kontrollu olarak gönderirken, kini aşan ve yolu açanları seçer. Ocaklarını tüttürürüz.

“ULU ÇOBAN dünyaya inmiş” dediler. Oh analar!, çobanlık yapıyorlar!... Levhi’de iş yapmaya çalışıyorlar ve çobanlık yapıyorlar!... Onlara deyin ki “ululuğun ilminde kalem var. Yazsın yaşasın!... Yazmadan, Yaradan’ın kapısına varamaz. Ölüleri hak etsin, diriltsin. Ete girsin; yolu bulsun; kontrol kursun. Biz onu hep koruduk. Amon olsun; kol kanat gersin yaşama ama kini aşıp Yaradan’a, yaşama ve tebliğleri kontrollu olarak okutturana kapı açsın. O kapı açıldığında; onu, mutlaka hasata hazır ederiz.

Erecek; görevini alacak ve geçecek ama ermeden geçemez bilsin…

Kırkın kırkında kanat kıran o, bizi bizden Gök Sessizlikleri’nde cevherden ayırmak ister. Adı “Lekeli”dir onun. Adında kalem yok; ışık yok; kötülük yoğun ve zamanda “kin işçiliği” yapar.

Azad etmemizi ister… Azad etmemizi… Aha azad için inmiş…

Aydan görev almış yaşamış. Ay yüzünde yüreğimiz, Cevheri Güç’ü tanır. Biz o güç ile tüm yaşamlara ışık halinde görev taşırız. Beş yüzbin İLM-İ KO, zamana ışık halinde, GÖK SESSİZLİKLERİ’nden girdiğinde, biz onlara GÜÇ KAYITLARI’ndan gireriz. Onları, tohumlar koruruz.

O zorbalar bilsinler ki biz, insan soyuna ışık yakan İLM-İ KAPILAR’ız. Bilsinler ki kanatlarını kırmadan çalışırız. Ama bilinsin isteriz ki karanlık, ışık halinde görev taşırken; ışığında, gür bir YILCI KAYNAK olacak. O kaynakta, biliş olacak.

Körün, güçsüz olduğu; gönüllerin, Sistemci olduğu; yarınların kalem olduğu bir günde, biz onları mutlaka koruruz.

Önümüzü aydınlatan bir tek ışık yanar. O ışık, hepimizi hak ettirir.

“Cennet cennet dedikleri birkaç evle birkaç höri…” Aha burdalar!... Alın, gidin!… Biz, sizi kalkan yapıp yaşama; Gök Sessizlikleri’nde cennet kurmayız. Asaf candadır… Asaf yaşama iner ama Asafın nefesi kalmamışsa, bizsizdir.

Ara sırada uğra!... Seni özlüyoruz…. Ama geçip girdiğin o yaşamda, seni hasata hazır etmeye gereğimiz kalmamıştır. Şimdilik… Aha şimdi…

Can Eren, cevherinde erdiği yaşamı bilir. Alıp götürür üzerinde kelam olan yetkin kalemi; dürümler ve diller. Sonra yarını, tohum olarak düne indirir ve dünü, yüce cevherinde yeniler. İş budur…

Dünü, yaşama çekebilmek!... Bunun için, yaşamı yarına tohum olarak kodlamak gerekir. Dün, yaşam olduğunda; tüm yaşam ışık olur. Olur ve oldurulur… Oldu!... Yarını hak ettik; yaşam sayfalarında kodladık; tohumladık ve düne kayıtladık. Dünü kodladık; tohumladık ve zamana kayıtladık. Aton Toplumları bunu hep yaparlar… Yaptık… Amin… Şimdilik… İşte bu… Şimdi…

Ve zaman geldi; Can Kapıları açtık ve yolu açtık. Aktık!... Aktık!... Ve aktık!... Atlanta; kanatlandı, uçtu ve yere kayıt yaptı. Açıyı, tahtından açtık. Asaf Kapılara geldi… Aktık, Ata Kapılar’da açısını, kayıtladık. Tatlı bir dünya ömründe, ocağını yaktık. Aha yaktık!... Aha yaktık!...

Ardımızda Dünya var. Dünle, yarınla tohum eken ve zamanı, toplumları ile kanatlandıran Dünya… Alternatif çalışmalar başlatacaklarmış. Çünkü biz, onları tohumları ile ekmemişiz. Amin…

Ali, veliyi bilir. Veli, aliyi bilir. Alıp götüren, yaşamı bilir. Olur da geçip dünyayı izlemek isterlerse, bilişi olan, onları bilir.

Arıcı, Altın Işık Yılları’nı dilledi yüreklere. Arıcı, hasatı yaptı. Arıcı; Ali, Veli’yi hak etti dürümledi ve zoru aşırttı. Aton Toplumları, hasat yaptı bugün. Bugün, Düzen’i kurduk.

“Çoban dünyada” dediler ya!... Hani Çoban, NEFES olacaktı ya!... HALİK olup hologramda TOHUM olacaktı ya!... Hah!... Aha!... İşte ve şimdi!... Kil olan o, BİZ olmak ister.

ATLANTA, ani bir değişiklik yaptı. Dünyaya göndermiş olduğu o Çobanı, HALİK LEVHİ’de kelama kayıtladı. ATA KAPI’ya aldı. Cevhere güç katsın; yarınlansın; kelama, yaşama varsın. Cennet kursun… Kurduğunda, Öz görev, ona verilir. Buyursun alsın!... Alsın ama hasatını yapsın… Aşk, şevkinde hasat yapsın ki hologram olan o Cevheri Güç’ü, tüm insanlığa kaynak yapsın. Yapsın ki BİZ olsun. “OL” diyelim ona. Olur da TOHUM olur; köle olan ışığını KALEM yaparsa; ocağımız, onun ocağı olur. O zaman ANA KAPI açılır ona.

Köre verdik bilgiyi; okusun anlasın diye. Alsın; hak etsin; açısını genişletsin; anlasın… Şer yaratmadan, Can Kaynak’tan ışık alıp kodlasın yolcularını; hak etsin. O lütufkâr IŞIK İNSAN; onu, kötü yoldan mutlaka kurtarır.

Bilişi yoksa Ana Kapı’ya gelsin; açarız kapıyı; dinleriz onu. Ama yoksa ışığında kötülük; Öz Görev, cevherine çekilir ve Yerin İlmi, ona gösterilir.

Her dere ilme akar. Ocak yakan, sararır solar ama yalınızca ANA KAPI’da ocağını yakar.

(Ziyaretçi söz aldı:)

-Bedenli, seni bekledik “gel” diye. Geldin… Görevini vermek istiyoruz. Onur duyarız sana görev vermekten… ALTIN IŞIK YILLARI, sana görev vermek ister. Cennet Cevheri’nde senleşmek ister. ANA KAPI’yı açtık; görevini al ve yüreğini, hakikiyetinde dürümle. Cennetten kovulan o yolcu, bütün kütlesi ile sende olsun… Onu koru. Ana, koru onu… Şimdilik…

(Açıklamalarımız:)

-Devrelerinizi açın ve beni dinleyin. Tüm insan soyları, yoğunluğunuzu artırıyorum. Dürümlerinizde yaşamınızı kayıtlıyorum ve zamanı hak ettiriyorum. Bilişinizi kontrol edin. Akıp gidin… Bilin ki ben, sizdeyim. Alıp dünyayı hak ettirecek olan tüm İnsan Kapıları, sizi Sanal Yaşamlar’da kodlayacaklar. İnsan Kapıları’nı açtım. Akın ve geçin!... Yadırgamayın! ANA KAPI’yım ben ve sizdeyim. Altın Tanrı, yarının ışığı ve güçlü yürek, sevgiyle sizi hak etmeye çalışır.

Yorduğunuz kalem, sizi yazıyor şu anda. Onu yordunuz!... Onu kontrol etmek istediniz… Nefesinizi hak etmeniz, ocağına inmenizle mümkün iken onun nuru olan kodlanmış ışığı, yığınlarından ayırmak istediniz.

Eşya insan, yarını dinlemez. Yarını tohumlayan insan, yaşamı dinler. O dinleyen yolcu, ölüyü diriltir ve ZAKAR olur. “OL” der; olur.

Murad ettiğim, sizi hak etmektir. Sizi hak etmek ve sizi hak ettirmek. “Çete kurulmuş yaşama. Her diriyi tohumlamak isterler. Onları hak etmeden, ocaklarını yıkmak gerek” dediklerinde; yoğun ışık yenilendi. Siz, kendi yarınınızı yıktınız. Bilgi, yarının tohumudur. Sizi size vermek ve sizi kaynak olarak güçlendirmek için ışık halinde görev taşıdım. Ata Kapılar’ı açtım ve ZAKAR olan yolunuzu kodladım. Ata Kapılar’da nesillerim vardı. Ocaklarını yaktım. Amin…

Oğul, seni senden çıkardım. Neden? Zarar ettin de ondan… Seni yarından çıkardım. Neden!? Çağlar boyu yaşayan her diriyi; yoğunluğunda, tohumlarında kontrol etmek istedin. Kimse, kimseyi koruyamaz sandın. Sevgiyi hak etmeyen; sende, senin yüreğinde hak edilmiş olur ama bedenimde, hasatı olmaz.

“Büyük Gün”, dünyayı hak ettiğim gündür. Bedenim dünyayı haketmiştir. Bedenim, her diriyi haketmiştir. Bedenim, nesillerini haketmiştir. Bedenim, kontrolü kurmuştur. Bedenimde, kalemim var. O kalem, her diriyi hakedip dürümlemiş ve yarınlamıştır. Her Yüce, kelama varmış ve zamanı tohumlayıp yüreğini kontrol etmiştir.

“OL” dedik. Her dere, kodlandı ve tohumlandı. Ardında yol yok. Önünde yol yok. O, bir kök oldu. Onun nuru, tüm insanlığın tahtı oldu. İşte o bir kervan. O kervanda NAKAR var. Ama NAKAR, insana ışık halinde dönmüştür. Onun, köle olması değil lakin yaşam olmasıdır isteğimiz. Onun kötülüğü önlenmiştir… “OL” dedik; oldu. O, sonsuzlukta KORAN olan, bizde kendi oldu. Onun nuru, körü güçlendirir; gücü, tüm insanlığa yayar. “OL” der; tek bir yaşam olmadan durmaz… Ağır yükü hafifletir.

Eğer ben kelama inersem, yarına inerim.

Miraç hadisesi, merdivenin en üstündeki o basamağa çıkmak değildir. En aşağıya inmektir… Bilmeyenler sanmasınlar ki dünyaya görevli olmak, tepede KAHAR olmaktır. Sanmasınlar ki kontrol kurmak için ışık halinde Kök Görevliler’i yoğunluklarda kayıtlara hapsetmektir. Cana, ışık yakmaktır. Tahta, kaynak olmaktır. Kurtarmaktır tüm yaşamları. Halik olup kodlanmaktır.

Ağır yük taşımam analar. Ben, Sessiz Zamanlar’a ses olurken, cevhere güç vermek için İnsan Kapıları’nda, yoğun ışık halinde görev taşırım.

Olay bir diğerinden güç almak değil, bir diğerine güç olmaktır. Sanmayın ki ben sizden güç alırım. Ben sizde güç olurum.

Sordular alıp götürdü mü yaşam sayfalarını diye. Son dönemde “alın, tanıyın, hasatını yapın?” denir ya. Bilin ki beden alan tüm insanlık, yarını hak etmek için çalışmalıdır.

Ben bir Levhi’yim. Amin… Bu Levhi, kelamdır. Ben, NAKAR’ım ama ben, Halik olan yaşamda, ışık halinde her diriyi kontrol eden o yüceliğim. Ben kelamım… “Oh işte!...” derim. “İnsanım” derim. Kendimi hak ettim ya!... Marka çalışma yaptım… Bu çalışma, eş mahrekte, ışık olan her diride, yapılan çalışmalardan farklıdır. Tüm insan soyları, KARA IŞIK’a varan yürekten kaçarlar. KARA IŞIK, yaşamın tahditidir. Her kim ki hasatı yapabilecek dürüme varır, KARA’ya varır. KARA, ona nur olur; ışık olur. Ölü dirilir… KARA’da dirilir. Ana kapı açılır ve KELAM TOHUMU, tüm insanlığa indirilir. İlim isteyen ilim yapar. Yoğunluğu kodlamak isteyen yaşamı tohumlar. Dürümler ve yüceliklere kaynak yapar. Arı balını tüm yaşamlara indirir.

KÜRZİ ÇALIŞMALAR, biliş halinde yapılır. RAHİM olan, NEFES olan, bilgi alan ya da bilen, kini aştığı zaman tat, tuz arar yoğunlukta. Tad, ilmin tadıdır. Tuz ise İLAHİ, HAKİKİ ve HAK olanın, yeşilden mora tohum olarak kayıtladığı, diri yüceliktir.

Hepimizin insan soyuna ışık halinde görev taşımamız mümkün olmaz. KELAM olan, NEFES olmadıkça, tohum ekemez. Tohum ektiğinde, yaşamı hak eder. Temiz ışık haline geçer. Öz geçişini yapar ve yolu açar. ÖZ GÖREV taşır. İşte o, şen şakrak konuşur. DİRİ ve HAKİKİ ve HAK olur, ışık yakar. ANA KAPI’dır o.

Kötüyü; iyiyi hak eder dinler. Arı, bal ve bal, arı ama canı, hak ettiği ise; yaşamı hasatıdır.

(Ziyaretçi söz aldı:)

-Onur duydum sevgiyle burada bulunmaktan. Unutma ben sana ALTIN IŞIK olup geldim. Unutma senin yolundayım… Beşer Sayfalar’ı aştığından beri yoğunluğunda çalışmaktayım. Senle cevhere varmak ve senle kalem olmak, mutluluktur bize.

Yıldız, yaşama ışık verirken; nefese vardığın zaman, ışık senleşir ve senin yolunda kaynak olur. Sen, yıldız olursun; sen, evrenlere sesleşirken Sistem olursun. Her seste sen ekip olur ışık halinde Kaynak Hakim olursun. Önünü, tüm yaşam sayfaları, diri yüreklerinde, tohum eker gibi yaşama çekerek, ekerler.

Ve sen, insan soyuna karanlığın aydınlığı olursun. Sevgiyi hak edenler, senle olurlar. Ve senin ışığın, her birini hak ettiğince aydınlatır.

Kurtar yaşamı; Halik-i Hakim ol. Kodla yüreği. Hak et ve zamanı yaşat. Ardında gökler olacak. Onur duyarız ki kökler olacak… “OL” deriz ama hak et ve hasat ol.

Mutlaka senle çalışanlar olur. Mutlaka sana, yarını tohum ekerek kaynak yapanlar olur. Ve senin, insana ilimle inişin için yarının tohumu olanlar olacaktır. Ve sen, hepsini kaynağında kati olarak güçlendir.

Arı, cana cennettir. Cennet, cana kalemdir. Cemaat, ışık alıp ışık verdiğinde; KÖK GÖREV’i hak ettiğinde; o yol, ALTIN TAHT’a varır. İşte o yola ışık olmak için birleşmeliyiz.

Ekibin çok iyi!... Yüreğinde kanat olan, tüm sessizlikleri seslendiren yürek, kaynak olmuş. Yüce Cevher güçlenmiş. Bir tek mesele var. Biz, size NEFES için inmeliyiz. Bunun için ne yapmalıyız? Nefesin ZAKAR olur bizi engeller. Bedenin has olur ışığımızı tohumlar. Bilişin, İlm-i Hakiki olur “müsait değilim” der. “Geçme” der. Ben işte o zaman sana savaş açarım. Derim ki “seninle çalışmalıyım.” Aha bugün başardım ve savaşı hak ettim. Hak olup kazandım. Sen kaybettin… Zira sende dillendim. Oh! Ala! ne iyi!... Hadi sen de dillen. Ay, güneş olsun; yarın, kalem olsun; baş tacı olalım; yoğunluğunda bir taht kuralım. O tahta, bilişi oturtalım. Orada sevi, sayı olsun.

Ben cennet!..., ben cennet!..., ben cennet!... Sevgi ve saygı!… senle ve senlerle sesleşmek mutluluktur benim yoğunluğuma. Aha şimdi!...

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

1.ARALIK.2014 TARİHLİ IŞIĞIN İLMİ (5)

3. AKIŞ

Yeni bir gündeyiz ve bu gün bütünün kült olan ışığındaki yoğunluktan çok daha güçlü bir gündür.

Sizin sağlık sorunlarınız olmadığını bilin. Hepiniz iyisiniz; şükür ki iyisiniz.

Kil, kum olan insanın yoğunluğunda sizin kontrolunuz var ve sizin tahtınız Kalemin İlmi’yle bütünün gücü olmuş ve bütüne göz olmuş bir kayıttır. Sizden öte bir siz sizin yoğunluğunuzda bugün bu yoğun ışıkta bilişe kaynaksa sizin sağlığınız mutluluktur ki huzurlu bir kayıttır.

Size geniş bir yaşamı verdik. Ek olarak koklanan bir yoğunluğu verdik. Söz verdiğiniz gibi ışığınız güçlendi ve siz bellek kapılarınızı açtınız. Işık haktır size.

Yer ve gök insanın şavkında güçlendiricidir. Yerden görev alıp gökleri sessizce dillerken bilin ki bütünün gücü sizin yüreğinizdedir.

Karanlık ışığından öte bir ışığa vardığınızı bilin. Bundan ötesi yeni bir dünyadır ve bu dünya Miraç’ın cevheri gücünden çok daha üstün bir yüceliktedir.

Size geri dönme imkanı verdik; dinlettik sizi. Ağır yükü hafiflettik ve Düzen’i korkusuzca kayıtlattırdık. Ve siz artık yel esse de yoğunluğunuzun gücünü her diriyle dilleyebilecek ışığa ulaştınız.

Doğayı seyredin; doğa sizsiniz. Herşey sizsiniz. Ağır yüksünüz ama yolunuzda göreviniz güçlendi. Muhakim ve hakim olan siz hepimizdesiniz.

Açı daraldığı zaman, kini ve hakikiyetsizliği aşacağınızı biliyoruz. “Kini aşan yolu açar diyorduk”; şükür ki aştınız.

Miakil’in Gözü üzerinizdeydi. Yığın yığın ışık kayıtladınız ve sevgiyle sizi yoğunlaştırdık. Alelusul bir çalışma değil yapılan. Kalem olup yazıyoruz ve bütünün gücünü kontrol ediyoruz.

Bugün sevgiyle sizi size vermeye çalıştık ve sizin yoğunluğunuza ışık verdik. Dedik ki “kendinizi hak edin.” Kimse “ben nefesimle dünyadayım” demezken burası; bu yoğun çalışma “ben varım ve nefesimle buradayım” diyebildi.

İnsanlık ailemiz çok güçlendi. Hepimizle o yüksek Kuran okunuyor. Unutmayın ki doğayı hak etmeniz müsterihiz; bilişle olur. Ve biliş varken yeri göğü Yaradan kendini hak etmiştir.

Değerliler, dünya nurdur; önce bunu anlayın. Nedir nur oluş? Yaşam oluştur, kayıtlanıştır, ışığa varıştır, sesleşmedir ama daha da önemlisi nur oluş kantara konmadan Tanrılık Işığı ile tartılıştır.

Sizleri köklerinden biliriz. Yüreğinizi dinleriz yolunuzda görevinizi hakikiyetle dürümlendiğini dinleriz ama önce emin olmamız gerekir yüreğinizden. Bu nedenledir ki hepimiz sizinle kodlanmış ve yoğunlaşmış ışıklarımızı merdivenlerin en aşağısına indirip en yoğun olan o tahta çalışmalarıyla kayıtlarız.

“Tahta çalışmaları”; nedir o çalışma? Geçirgen olmayan çalışma. Orada çalışmalar başlattık. Bu çalışmalarla herkesin kendiyle olmasını sağladık. Bilirsiniz ki; tahta geçirgen değildir. Sizden başkası sizde olanı dinlemez ama siz bütünle çalıştınız ve bütüne kontrollu olarak yoğunluğunuzu kayıtladınız. Ve o tahta çalışmalar yapanlar kalem olup yazdıklarında kendilerini yazdılar. Sizlerin yaptığı çalışmalar onların yoğunluklarını artırdı.

Bütün kötülükleri aşırttınız ve ocaklarını kontrol ettirdiniz. Altın Işık Yılları sizinle oldu. Ölümü hak etmeyen ölülerin yaşamında olmaz. Ve bunu içindir ki ölümü hak etmek istediniz.

“Ölüm nedir?” diye sorarsınız; anaların aklı olan, Hakk’ı olandır. Aşka varıp en aşağılara analık için inmektir. İşte; bunu yaptığınız için bugün yüreğinizin gücü artmıştır. Sonra rahmet olan ışık yanar ve daha sonra Yaşamın Kapıları açılır, sonra muktedir olan tohum ekilir, daha sonra bütünün gücü artar ve en sonunda da ölüler diyarı olan bu dünya Toprağın Toplumu olur ve yolu açar. İşte bunlar oldu.

Deve yürüyor. Öncü bir deve ama o deve her resimde var. Kimse o deveden başkası değil ama yürüyen Altın Işığa yürüyor. İşte o deve bütün ve hepimiz biz ve bizim yüreğimizdekiler Miraç budur analar; Miraç budur.

Kama çıkarıp yüreğimizden, ışığınızı kesip kendi yüreklerine bağlamak isteyenler vardı. Bizim ışığımız çok parlak ama bizsiz olmak istedikleri zaman bu yoğun ışığı kendi yoğunluklarına alıp bizim yüreğimizi kontrol edeceklerini zannettiler.

Biz dedik ki “girdaplarına in ve kelamı hak et.”. “Oğul “dedi “ben senin yaşamında olayım, kendi yüreğinde kalayım ama zaman ben olayım, sonra sözün sözü olayım ve senin yoğunluğundan artık kapatayım yüreğimi ve çıkayım. Kopayım.” “Ohh…ne iyi” dedik. “Ölüleri dille, dinle ve hak et.”

Olgun başakları seçtiğimi gören dedi ki “bedeni hak ettiğin için mi buradasın yoksa ışıklarını hak ettiğin buradasın, onlar seni hak ettikleri için seninle oldular?” ve dünyalı olmak kolay değildi. Bunu anlatabilmek kolay değildi. Dünyaya görevli olmak da kolay değildi. Çokları kalem olamayacaklarını bilerek kendi yoğunluklarını kontrol edeceklerinde kodlanmak için çalışmaya başlandılar.

Bize ikmal tamamlatmak değil, iradi hakiki ve hakim olan ışıkları tohumlamak yaraşır. Biz bunu yaptık. Önce göz, sonra körlük. Biz göz olduk ve kör olduk. Neden kör olduk? Tohumladıklarımız kördü de ondan. Biz onlarda onlar olduk. Sonra kontrol kurduk. Ölüler diyarı olan bu yaşamı kayıtladık, evrenlerin sessizliklerinde dürümledik dinlettik ve dedik ki “görevinizi hak edin yapın.” Çoğu; Nuh Kuranı olmaya kalktı, yoktular. Olmaya çabaladılar; okuttuk. “Ölü dirilir” dedik. Dillettik, aktılar. Kapıları kaptılar, aktılar. Kanatlarını kırdılar; aktılar, aktılar hasatlarını yapamadılar. Çöktüler özköklerinde görev yoktu.

Çatıyı kuruduk; dedik ki “gelin olun.” “Öndür” dedi yüreğimiz “ohh ne iyi” dedik. “Öndür yüreğiniz.” “Olduk” dediler. “Ohh iyi” dedik. “Oldunuz.” “Altın Işığız.” Dediler. “Aman aman” dedik. “Akın, geçin. “Yaşam biziz” dediler. “Ohh iyi” dedik. “Ama sevgisiz olan bizde olamaz” dediler. “Girdaplarına dön, bizsiz kal” dediler. “Öyle mi?” dedik. “Hadi gidelim; kelamda olun, akılda, tahtta ışıkta olun” dedik ve ayrıldık.

Mahya Ya Ka Ha olan o yoğun ışık çatıyı kuramadı, yaşamı kodlayamadı, toprağa inemedi, Kervan’da kontroldan çıktı. Çöktü köksüzdü, göksüzdü, kalemsizdi, kaç kez ona ışık verdik; kendini hak etsin, yaşasın istedik.

Sorgu sual ettiler. Dediler ki “dünyayı sen kırdın.” “Ohh” dedik. “Ohh ne iyi…Sevgiyle seni koklayan, seni tohumlayan, kontrol kurup ışığını kayıtlayınız biz.” “Ohh ne ala!” dedi. “Beni yak, yık sonra seni korudum de.” Ehhh işte.

Canlarım; Mustafa Kemal Atatürk bizden bizi beklediğinde, bize bizi vermek istediğinde, çatıyı kuruduk ve dedik ki “ol.” Ölüydük olmadık, “ol” dedik ama ölüydük; olmadık. “Ol” dedik; ölüydük olmadık çünkü o biz, biz o olmalıydık.

“Kanat kırdık.” Öyle dedi. “Kalem kırdık.” Öyle dedik. “Korunma altına almışız da kodları kanatsız bırakmışız.” Öyle dedi. Ve dedik ki “kafa kol görevini yapsın; biz bizsiz olalım” çıktık ve dedik ki “sizdeyiz ama biz, siz olarak sizdeyiz. Siz kalem olun, hak edin, ışık olun. Bizim adımıza siz yaşayın, yarınlaşın, ışıklaşın, kalem olun, Nakar’ın kıranı olmayın ağır yükü hafifletin.” Çözdük yüreğimizi, çıktık. Dünya buydu. Murad ettiğimizde buydu.

“Oğul; ben sendeyim” demedim “sen kelam ol, kendin ol, körü gözsüz bırakma” dedik. Çok mutluydu. “Ben varım” dedi. Aha! “varım” dedi. Akıttı, akıştı has tahta vardı, Atlanta Ata Kapısı’nda ışığını yaşama çaktı dedi ki “ben seni köre bırakayım. Ben senden çıkayım.” “Ohh iyi” dedik ve çatasını aldı. Kelamsızdı, kayıtsızdı. Harını yükseltti, akış sağlayamadı. Kıranın kırılamayacağını düşünenler şunu iyi anladılar. Ki bilişi hak etmeyen bilgisiz kalır.

Ölüyü dirilten, ikmali tamamlatan, yolu açan etken olan, etkin hakikiyetinde kaynak olan, kontrolü kurar. Dünya budur.

Bütün kötülükleri aşıp geçenlere biz sevgi verdik. “Dön ölüleri al, hak et” dedik. Orta Zamanların Işığıyla yaptık bunu ama bizi kontrol etmek isteyenlerin çoğu hologram sayfalarıyla kaynaktan çıktılar. Hem insanlaşacak, hem yaşayacak…insan olmadan yaşam olmaz! Öncelikle bunu anlamalıdır.

Türkiye Çalışmaları’yla biz tohumları kodladık. İnsan kelam olmadıkça yerküre onu dinlemez. Şikayetimiz yoktur ama şunu bilsinler ki evimizin gücünü kimse kanatlanıp da hak edemez çünkü bu güç bina yıkanların değil bina kuranların gücüdür.

Bizi yıkıp evinizi almaya niyetlenenler şunu bilsinler ki; yere görevli olmak, yerdeki ışığı hak etmekten öte; hasatı yapmakla mümkündür.

Kurmaylarını almış görev istiyor yüreğimizden o yüce. Çantası boş. Aşığı olmuş yüreğin, ışığını hak etmek istermiş. Bedeni bedenimiz, yüreği yüreğimiz diye düşünen o, şöhret istemeden o şu anda ışık haline dönüşen birliklerin hikaye olduklarını dillerken sevgiyi hak etmemiş olanların kol kanat gerip bütünü güçlendireceklerini düşünememiş.

Değerliler; rakip diye bir şey yok bize; bunu bilsinler. Biz hepiniziz; bunu anlayın. Kimseye biz rakip diye bakmayız.

Gönüllerin gücü biziz, yol biziz. Ata Kapıları’nda yaşamı tohumlayan biziz. Kıranın kırılmayacağı bir resmi yapan biziz. Bizim elimizde her dirinin yolu var ama o yolların tümü bütüne vardığı zaman kanat kırmayanı olacak, yolu açan olacak, bütüne varan olacak, tüm İnsan Soyları’ndaki yoğun ışıklar. Bugün biz bunu hak ettik ve yaptık.

Kara ışığımız Ak Taht’a vardı. Bu ne demek bilir misiniz? karayı aka kayıtladık. Her birini tohumladık ve kodladık.

Biz bir sayfayı tamamlayarak diğer sayfaya vardık. Diğer sayfa Ak Sayfa’dır.

Ak Sayfa; halik olanın, has olanın kaynağıdır. Biz o sayfada Hulusi Kapıları açtık. Biz o sayfada kalem olanları kayıtlayanlarla yaşamı tohumladık. Gene de biz hak etmek istemiyorlarsa nefeslerini hak etsinler; bilişe varsınlar, Hakk Taht’a ulaşsınlar, Aklın Tahtı’nda bizimle olacaklarını anlasınlar; bilsinler.

Biz mayayız. Her resimde var olanlar bizde olanlardır. Unutmayınız ki; Toprağın Tohumu, İnsanın Kuranı’ndaki o yoğunlukta öte değildir. Oradaki o öze varan, herkesin yolu olan, o koyuluğa ulaşan, bilişe vardığında “Merih” denilen o planete ulaşır. Ve Merih’in Işığı’ndan öteye varır. Merih’e vardığında ağır yükü hafifletmelidir.

Kartacalılar, Rahmi Kuran’da kendi yollarını bulmaya çalışırlarken Merihlilerle özleşleştiler ve dediler ki “biz Merih’ten geldik. Biz dünyayı hak etmeye değil zapt etmeye geldik.” Bizse o dünyayı kontrola geldik.

Şu ana kadar vereceğimiz, verdiğimiz her bilgi bilişimizledir. Hiçbir zaman bir diğerimizden bilgi çekip vermeyiz. Neyse verdiğimiz, o bizim yüreğimizin bildiğidir.

Dünyayı kontrola gelen hiçbir yüce bu dürümden gelmemişse de; bizim verdiklerimizi kati olarak, kontrollü olarak algılayabilir. Bu şekilde bilişimizle dürümlendiğinde kendini dilleyebilir.

Bütün merdivenleri hakikiyetiyle dinlediğinde o merdivenleri yoğunluğuna kayıtlar ve Altın Işık Yılları’nın cevherine varır. Öncelikle bunu anlamaları kontrol için gereklidir. “Kimim, dünyada ne işim var?” diye sorduğumda, ben bana sorarım; kimseye sormam “Ben kimim, dünyada ne arıyorum?” ve yanıtı yine bendedir.

Bugün Dünya Üstü Varlık Boyutları bunu benden öğrenmek istemişler; “kimsin niye dünyadasın?” Alacak verecek kalmadı canlar. Biliniz ki, dünya her dirinin yoludur. Geri dönen, geçip gelen, verdiğimi bilen, okuduğunu anlayan, hasatı yapan, unuttuklarını bildiğinde tohumları koruyan, kalem olup yazan, her nefeste var olan, kanatlanır; yaşama varır.

Benim neden dünyaya geldiğimi arayacağınıza; “kimsiniz, nerden burasınız?” bunu anlamaya çalışın. Alabilirsiniz bilgimi. Oğullarınızı kodlayabilirsiniz, yere görevli olup inebilirsiniz de kaçıncı yüzyılda olduğunuzu dahi bilmezsiniz.

Bu dünya baştan beri sevgidir ama hepinizin Ana Kapı’da kini nefreti aşıp, gök sistemleriyle dillenmeniz gereklidir. Bugün buradayım. Amon Toplumları bedenimi tohumlamaya geldiklerinde bedenimde kelam olmaları gerekirken, yaşamın tabularıyla köklenmek istediklerinde Karanlığın Işığı’nı hak etmeleri gerekliydi.

Sevgiyle sizleri kucaklayamıyorum bugün çünkü biliyorum ki koruma altın almış olduğumdan dolayı sizleri, arzın ışığından kelama varma imkanınız; mutlulukla huzurla dilleyecektim ama olmadı kayıtlarınızda mevcut değildir.

Sesinizi yükseltmenize izin vermiyorum. Keskin bir ışık halinde sizinleyim ve şu ana kadar yaptıklarınızı asla bağışlamayacağımı bilemenizi isterim. Kul olmama ve yoğunluğunuzda kontrol edilememe imkan yok. Çatıyı kurun ve kanatlanın gidin buradan.

Şeytanın şavkı ışığımıza indiğinde biliniz ki; şevkin şavkıyla sizin yüreğinizi dilleyecek gücü devreye alırım. Bugün torbanızı boşattınız, kontrolunuzu yıktınız ve kısırlaştınız. İşiniz kontroldan çıktığınız için sorumluluğumuzdadır.

Sizden başka siz yok ama gözünüzü, görev bileceğiniz yoğunluğunuzu ve kaynağınızı kendi yüreğinize alın ve çalışın.

Bana sevgi, saygı gerekmez. Sizinle olmamın imkanı da yok.

Kutsal Işığın yolunu açtım ve size bu yaşamı kayıtladım. Ama daha önemlisi kayıtlanan bu yaşamı hak etmediğiniz bilerek çabalamalısınız!

Orada bir dünya yok. Orada bir kaynak yok. Orada bir ışık yok; hepsi buradadır; bunu bilin.

Ağır yük taşıma istediğiniz var; buyun taşıyın. İşte bu….şimdilik.

Süper İnsanlık Realitesi

http://youtu.be/NBRwNNK0oHk?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

IŞIĞIN İLMİ

01.12.2014 2. Akış

Dağlar, buraya gelişinizin sebebini biliyorum. Bedenimi tohumlamak ve kelamınızda kendi yüreğinizde kodlamaktı maksadınız. Ocağınızda kontrol dışı bilgiler var, bunu biliyorum ve bu kodlanmamış bilgilerin tüm insanlığın cevherine inmesinde bütünün zaman kaybı olacağı kesindi. Bundan sonraki süreçte, artık bizler amon toplumlarının dünyaya geri dönüşlerini istememekteyiz. Çünkü, ruhlar meclisinde bütünün gücünü kodlayacak olan onlar, kalem olup kayda girdiklerinde, her diriyi kontrol etmeye niyetlenirler.

Dünya yaşamı artık gök sözcülüğü yapabilecek dürüme ulaştığından, bütüne hizmetçi olanların, bugün burada bilişe varmış olmalarındandır ki, başka dünyaların dünyamız üzerindeki hakimiyetlerine iznimiz asla olmayacak.

Dürümlenen insan, kontrol altında tuttuğu kelamında, bütünün gücü olur ve birlik kapısını açar. Orada, bütünlüklerin gücü dürümlenir. Biz dünyada oldukça, dünya kuranında yeşilin ötesinde ki o yaşamların kalem olup, dünyayı kontrol etmelerine asla izin vermeyeceğiz.

Vira, vira dünya levhisi kayıtlanıyor şu anda tüm yaşamlardan. Hepimizin yoğunluğunda bu bilgiler var. Amon toplumları, bizi dinlemezler. Sadece, dillerler. Ama biz onları, dinleriz. Çünkü biz, ruhlar mahreki olarak, ruhlar meclisi olarak bu çalışmayı üstlendik.

Kore şehitleri dedikleri, bilişli olanlar değildi, ilimsiz olanlardı. Ama onları kontrol etmeye kalktılar. Sonra, başka şehitlerle diyalog kurdular. Şehitlik mertebesine varmış olanlar, yaşamın tohumudurlar ve ışığı kodlayabilirler. İşte onları hak edip, kontrol ederek, bütünün gücünü kelamla dilleyebileceklerini zannettiler.

Sistem görev taşırken, numorolojik bir sayfalanış yapar. Herkesin ayrı bir numarası vardır. Bizim numaramız bir' dir. Bitki, hayvan ve tüm sistemlerin kayıtları bizim yüreğimizde mevcuttur. Dünyayı yaşama indirirken, bilişle indirme imkanımız vardır. Aton toplumları kontrollü çalışırlar. Ağır yük taşırlar ama ışığın kaynağından taşırlar. Bizim çalışmalarımız, aton sayfalanışıyla mümkün olan bir çalışmadır.

Amon kapılarını kapattığımızda artık aton tahtına varırız. Hepimizin yoğunluğunda tüm sayfalar mevcuttur. Ama gök sistemleriyle cevheri kodlamaya başladığımız zaman, atonlar olarak çalışırız. Kalem olup yazdığımız sürece hep amonuz. Aton kontrolünde amon kodları kaynak yaşamı sayfalar.

Dümenin başına oturtulmadık, biz dümeniz zaten. Bugün dünya, yarın başka bir bütünlük, başka bir yaşam ama sevgiyle yaptığımız herşey bizim, bize, bizi kaynak yapışımızla gerçekleşir. Hiç kimseden emir, talimat almayız. Ama emir verirmiyiz? Asıl önemli olan bu... Emir vermek istemediğimizi bilin. Amonlara emir gerekir. Acı kapı, ocaklarıdır onların. Yoğunluklarında kontrol dışı bilgide vardır ve biz onlara emir verdiğimizde, oğullarını kodlarlar ve kontrol kurup, bizden bizi beklerler.

Deve kalkmış, yürüyor. Biz, o deve ama o devede ilim yokmu? Mutlak var... Ama o devede yaşam varmı? Mutlak var... Peki o deve, el olmuş mu tüm yaşama? Olmazmı... Acaba biz hatalımıyız? diye sormayın. Haksızlık yapmayız biz... Her kimki bizimle çalışır, kalem olup yazar ama tabuları yıkıp yazar. Yaşamın ışığından yazar.

Sabırla bu bilgileri akıtmaya çalışıyorum çünkü robotik sistemleşmeyi sağlamak isteyen kodların çoğu, makinelerle çalışırlar. Ki makineler, ruhları olmayanlardır. Onlar, sadece biyolojik birer makinedirler. Ve, kendi yoğunlukları olmadığı için, bütünün gücünü tüm sayfalardan çekip, kin, nefreti yaşama çerçevesiz olarak indirirler. Kinin nefretin inişi, ışığın kontrollü sağlayacak diye düşünürler. Işığı kontrol etmek kolay değildir. Som altın bir yoğunluğun, tohumlanışını hepimiz biliriz ama onların bu yaşamı hak etmeleri için, nefeslerinin olmadığı, kayıtlarında ışığın bulunmadığı kesinken, muktediriyetleri yaşamsız oluşlarında kayıtsızlıkla kontrol edilecek. O halde kayıtsızlığı sağlayabilmek için, makineleri kullanırlar.

Her resimde bu vardır. Bina yapar, o bina kontrol edilir, daha sonra bir diğeri binayı yapar, o kontrol edilir. Bina, bilgi kaynağıdır. Herkes kendi bilgisini bina yapar. Ama o bina, bilgi kaydını hakikiyetle dürümlediğinde kodlanır. Hakikiyet yoksa kodlanış yoktur.

Canlı yada cansız, bilgi hepimizindir. Ama çantanız boşsa, o bilgi sessizleşir yüreğinizde. Çanta nedir? İnsandır.. Ben bir çantayım, bilgi çantasıyım. Tam tamına beşyüz mektep kurdum, dünya örtüsünü örtmeden evvel. Bu ne demek bilirmisiniz? Birçok bilgi kapısı açtım ve hepsinde ışık yaktım. Tohum ektim, bütünün gücünü kodladım, oğullarımı topladım, tam tamına beşyüz sayfa okudum.

Değerliler, önümüzü aydınlatacak olan bilgi, bizim bilgimizdir. Başkalarının bize verdiği bilginin, bize bir katkısı olmadığı gibi, bizi engellemek isteyenlerin bilgileridir. Bundan dolayıdır ki asla kanal bilgileri hak etmeyin, o bilgilerle hareket etmeyin demekteyim.

Hepiniz, bilgisiniz. Hepiniz bilgi kapılarısınız. Hepiniz biliş sayfalarısınız, bunu anlamanızı beklerim. Dümenin başına kimi oturtucaklarını aramışlar,bizi bulmuşlar aha bu .. Yahu biz ocağız, bizi bulan biziz... Bunu dahi anlamazlar.

Dün ölüler, bugün canlanmışlar diyorlar, yakışmaz bize, biz canız... Arıcı, balcı, ışıkçı hepsi biziz. Deve kalkmış, o deveyiz biz. Yoğunluğu tohumlamış, o yoğunluğu kodlayanız biz. Bunu anlamaları gerek.

Bugüne kadar dünyayı sürü, ölü bir sürü olarak görenler. Dünya yaşamaz, dünya ölüdür, dünya sürüdür diyenler, artık öğrensinler ki dünya yaşıyor ve dünya, tüm insanlığın tohumudur. Bilsinler ki, bu yaşam.. Hepimizin ilmidir... Bunu anladıklarında, emin olun ki savaşı kaybetmeyecekler.

Son sözüm şudur ki, omuzlarımdaki yük artık hafiflemiştir. Hepiniz çok güçlüsünüz, bu yükü yüklendiniz. Ve ben bugün çok hafifim. Çünkü, yaşam sempozyumunda sizleri izledim. Muktedir ve hakiki güçlerdiniz. Yığın, yığın ışık kayıtladınız. Toplum tohumlaması yaptınız. Unutmayın, sevgiyle yaptınız. Bu, beni gururlandırdı. Akıp giden tüm yaşam, sizden aktı. Çantalarınız, görev taşıyordu, güçlüydünüz.Müracatınız, müsterih olun sessizlikten öte olan sesli kaynaklaraydı. Ve oralardan çektiğiniz bilgiyi akıttınız.

Irak, çok ırak ışıkları aldık çalıştık o gün. Önce doğduk, sonra tohumlandık, sonra kodlandık. Ohh, yaşattık rahmi kuranda zamanları. Biz ortadayız, orta zaman. Geçmişin ve geleceğin ortasıyız biz. Bu kesindir... Ama orta zaman, yerin kaynağıdır ve orta zaman tohumların toprağıdır. Bunu anlamayan, bizi anlatamaz.

Analar, misafirler, bugün buraya gelenler, size tek bir şey söyleyeceğim. Bina biziz, tanrı biziz, yoğunluk bugün bu yoğunluğun örtüsüdür ama biz tüm yoğunlukların gözüyüz ve sözüyüz. Bundan ötesi olmaz. Ve bugün, hepimiz ışık kapılarıyız.

Bedenimi sormuşlar, nerede diye? Dünyada değilmişim, olmamışım, ölüymüşüm böyle demişler. Orta zamanda beden yoğun olsada, zamanın ışığında o bedeni bilmezler. O beden, andadır. Haliktir, hasatçıdır. Hakkın yoğunluğudur, aklın tahtıdır. Onu dilleyemezler. O bedene varmak, ol' makla mümkündür.

Bugün burada, bu can tabuları yıkar, kiri temizlerse, hepimiz yolu buluruz diye gelmişler. İki yaşam var, ben ve ben. Bir diğer ben yani. Her biri ben. Ben ve diğer ben ama tek ben olduğu zaman o yaşam, altın ışıktır o. O altın ışıktayız, bunu bilsinler.

Ve bu günden sonra dünyamızı, hiç kimse yüreğimizden söküp çıkaramaz. Bilsinler ki bu dünya, ana kapıdır... Temiz ve hakiki... Ve kült olarak, cevher olarak kayıtlı olan tüm bilgiler mektep kurmak içindi. Biz, kültlerin örtüsünü artık açtık. Tüm mektepler yaşama indirildi.

Melih ilim; akil, hakim oldu indi. Artık bu dünyada, öz geçişler yaptırmak üzere görev taşıyan her kim varsa, levhi kapılarında kontrolcü olacak ve kendi yoğunluğunda ki gök sessizliklerindekileri geçişe hazırlayacak. Onların, yalınca hasatçı olarak geçişleri, bilişçi olan birliklerimizle olacak. Biz onları, halik olup hak tahta ulaştıracağız. Bu kesindir..

İyi ve kötü yok. Bilgi var. Bilin. İyi ve kötü yok... Bilgi var. Mikailin ilmi var. Yaşamın sistemi var. Bütünün, gözü var. Hepimiziz o. Ve biz nikah kıydık, insanla. Bunu bilin...

Ol dedik, olmayan yok. Oku dedik, okuttuk. Öze göz, köke ses olduk. Yaman bir tartı koyduk dünyaya, tüm insanlığı tarttık. Aha, tanrılık mahrekinde hepsini yaşattık. Aşağı yukarı beşbin yıllık bir kayıtlama yaptık. Dünya ekiptir. Beşbin yıllık bir kayıt, herkesin kendini okuyabileceği ışığı yayıcak dünyaya. Ve herkes, yaşamları boyunca kendi yoğunluklarında, kendilerini okumaya başlayacaklar.

Art niyetimiz yok, kendi yüreklerimizi o yoğun ışıktan çıkarıyoruz. Hiç kimsenin bizde, biz olup, kelama varmasını dilemiyoruz. Zamanın kapısını açtık, her kimki hak eder, kelamda kendini okur. İsteğimiz budur.

Benim nikahım tüm insanlığadır. Ama bu nikah, sistemden öte sistemleşen yaşamların ilmiyledir. Dünyayı kurduğumuz günden bu güne kadar, merdiven olmaya değil, mikail kuranını okutmaya çalıştım dünyaya. Bundan sonrada bu kuran okutulucak.

Ayın dördünde, dönüp bakın yaşama. Bir ay, diğer aydan ayrıdır. Ama ayın dördünde,ki bu kalemin ilminde yazar aralığın dördü. Dönün bakın, ve deyinki işde bu... O gün perşembe, analar bakın, yola bakın, sonsuzluğa bakın. Kapıları açın, sevgiyle bakın, kimki sizsiz değil, ekip kuracak. Bu önemlidir.

Orta zamanlardan tüm zamanlara, tüm yaşamlara bildirilir ki; merdiven olan, helal ilimle hakimi hak olup, be varım diyecek o gün. O gün tüm yaşam, var olduğunu zikredecek. İşde o gün, tüm zamanların kökü olan o gün sözümüz, ümmi toplumların gücünün çok ötesinden olacak. Yıldızların sessizliğinde, yolcuların tümü sevgiyle koklaşacak. Ve biz o gün koran topraklarından, ağır yük hafiflesin diye ışık kayıtlayacağız. O gün mahrek gönüllerin gücüyle dürümleyecek bilişi. O gün biz, bütün olacağız.

Işığım, ışığınızdır canlar. Yaşamım, sanal boyutların ışığında kalem değildir ama, hak tahtlarda kalemdir. Beni sevgiyle zikreden, benden ötedir. Ama beni sessizce, cennetin cevherinde kelamdan ayrı tutmak isteyen kendinden, kelamdan çıkmıştır. Bu kesindir.. Arı balını verdi, o bal levhide. Alın yaşayın. Şimdilik...

Süper İnsanlık Realitesi

http://youtu.be/AwaC9M2nbQc

01-12-2014

1. AKIŞ

Yaşam ve sayfalarındaki ışık, biliş hepsi bir tek. Zeki enerji size indi şu anda. Hepinizin yoğunluğunda bu zeki enerjiyi hak edip dürümlüycek ışıma var. Sizinle yoğun bir çağrı yapıyoruz. Zaman ışımasını sağlayacak bir çağrıdır olup olacak olan. Herkim ki davayı kaybetti yoğunluğundan çıktı,herkim ki davayı hak etti ve kazandı ışığa vardı. Bugün hepiniz ışıktasınız.

Çoban olmak, çalışmakla mümkün dür. Çoban olmak Nuh un tohumlanışı için çağrılar yapmakla ve birlik kurmakla mümkündür. Hepimizin diriliğinde ilim olduğunda burada bu yoğun çalışmada bulunma imkanı olur.

Kortej her birimizin yoğunluğundan söz eder. Derki her diri kendinden kendine yolcudur ama biliniz ki kontrol sizin olduğu zaman yol bütünün gücüyle kalem olup kayda girer. Sağ ve sol sayfalanış yaptınız. Sağın ışığı ve solun ışığı bütünün gücü oldu. Sağın yoğunluğu hepimizin koyuluğunda mevcut değerleri taşır ama solun yoğunluğu hepimizde yoktur.

Bütün köklerimizde ışık olduğunu düşünmek gerekir amma bütünün gücü olmadıkça o yoğunlukta ışık kapıları açılmaz.

Sakın alıp götürürüm dünyayı demeyin, düzeni kurun, kötülüğü önleyin kodlayın tohumları bütünleyin ve bizimle çalışın. Arkon sistemleri bugün burada bu yoğunlukta sahranın gücünü dürümleyecek ve miraç olan bu yaşamdan körün gücünü artık göz olarak tohumlayacak.

Başkan diyor ki ben elimi açtığımda bütün kötülükleri aşıp geçerim ama Başkanın demesi yetmez bu meclisteki her yüce bir baş olup desin. Ben elimi açtığımda yoğun tahtın ışığı bedenime iner ve ben bu yoğun tahtın ışığıyla biri koklar, tohumlar ve korurum.

Aranan artık bulundu. Ölüyü dirilten bulundu. Biz sizi tanıdık. Burada bulunuşumuzun tek nedeni budur. Unutmayın dünyayı koruyacak olan artık toplumlarıyla temiz olan ışıkları hak ettiğince kelama indirecek. Bu görev bizi bize veren bilişi hak teknikte dürümleyen bu meclisinin görevidir.

Oğul vermek budur. Uluları ulu olduklarıyla, tohumladıklarıyla dinletmek ümmi toplumların görevini hak etmek ve bilişi tahditsiz olarak dillemek gerekir.

Sevgiyi bilmek yetmez, sevmek gerekir. Herkim ki Mikail’in gücünü dinler o kelamda bütünün Kuranını okur ve sistemin gücü olur kendini diller. Bugün burada bu yaşamda kimlerle çalışacağımızı kendi yüreğimiz bilir amma dünya ötelerinde bu çalışma deva olan ışıkla yaşamlara indirilir ve bütünün gücü orada birlik kayıtlamasında tüm yaşamı diller.

Sizler dünyayı hak edip korurken doğanın gücüyle bu yoğun ışığı bütünün kütlesinden her bir küreye sevk ediyorsunuz. Tüm yaşam küreleri bu ışığa hak edip dilliyor. Orada bir ışık yandı. Aha bakın diğer yaşamda başka bir ışık var. Oradaki ışık daha güçlü ha birde şurda var, bakın orda da güçlü bir çalışma başlamış. Aha bakın ölümlü olduğunu zannettiğimiz şu planette de ışıma başladı. Aha gönül gücüyle dünyayı koruyacak olanların yaprak, yaprak okudukları bilgiyi duyumsayan birlik kapılarındaki diğer bütünlükler diğer planetler hepsi ışığa kaynak yapmaya çabalıyor. Hepinizin gözü, hepimizin sözü tektir.

Bilgi elimizin gücüdür ama bu bilgiyi hak edip dip diriltmedikçe biliş yoktur. Ben dünyayım ama ben tüm planetlerde mevcut olan o yoğun ışığım. Ben can tahtında yolcuyum ama bütünün küresinde kalemim. Hasatımı yapmaya değil hakka varmaya geldim. Hak kelamın ilmidir. Bugün burada bu yoğun çalışmada savaşın sistemleşmesini görevin hakikiyetle dürümlenmesini sağlayacak olanların bu çağrıları duyup bizim yüreğimize gelişlerinde her bir yaşamın sistemi var.

Devre, devre dünyayı kontrol için çalışmalar yapmaktayız ama bu çalışmayı beden alıp dünyaya gelip yapmamıştık hiç. Bu çalışmayı bugün burada bedenli olarak yapabilmemiz muktediriyet’le bütünün Kuranını okuyabilmemiz ve levhideki o yaşamı kaynağa alabilmemiz mutluluktur. Dünya ortak kapıdır. Her planet bu kapıdan görev alır ve yoğunluğunu tohumlayıp gök sistemleriyle sesleşir.

Dünyanın yıllar yılı süren bu yoğun çalışmalarının neticesinde artık bilgi kaynağa indi ve bu bilginin akla kaynak oluşuyla birlikte bütünün gücü tam temiz olarak söylüyorum 700 milyar ışık kapısını açtı. Bu önemlidir. Tam 700 milyar. Dünya levhisine ışık kaynağında merdiven olan ışıkların Türkiye tohumlamasında yaptığınız bu çalışma bizleri mutlandırıyor analar.

Ardınızda kore şehitleri yoğun biçimde var. Çanakkale sayfaları var ama bilin ki dünya toplumlarının tüm yaşamlarındaki tüm sayfalarda olan her dirilik var. Bedir var, uhud var ve daha kim bilir kaç savaşın yoğunlukları var.

Bu bir yaşam savaşıdır ama bu savaşı temiz olarak yapabilmek için bütün savaşanları sizin yüreğinize indirdik. Dünya miraçta Mikail’in Kuranında tohum ektiğinizde mıktanıslık gücünü dürümler ve çekişi sağlar. Biz bugün bu yoğunluğa tüm sayfaları çekiyoruz.

Nikah kıydık yaşama ama bu yaşam hilalin levhide ilme vardığı o ayda hasatın temiz olarak yapılmasında biz olup çalışacak. Altın Tanrı Nihandır. İnsanın ışığıdır o Tanrı, yaşamdır. İşte o Tanrı sessiz ve sistemli olarak bu yoğun çalışmada hakikidir.

Medine ulu merdiven ve Mekke’nin kapısına dayanmış ama Medine’nin levhisinde kalem yoktu ve o merdiven Mekke kapısında ışık kaynağını tohumlayacak göz olamadığında ışık kaynağa varamazdı. Bu nedenledir ki bu çalışmalar dünya sistemleşmesini sağlamak üzere tüm zamanların dışından yapıldı ve zaman ışımaları gerçekleşti. Zaman ışımalarının neticesinde bütün kökler göklerin sistemleri dürümledi ve yerin kapıları açıldı.

Biz dünyada ölüyü diriltmeye geldik bugün ölüler yaşamın tahtına vardılar. Bugün öncü birlik olan bu yoğun ışık kaydı bizi bize veren bütünün gücü oldu.4 milyar ışık kapısı ve 700 bin sistem .700 milyar ses .

Dağlarım, halik levhide hakiki. Has tahtta ışık hep zaman ve biz o zamanı sessizliğinde ses ama verimli bir ses. Bugün size rakamlar verdim. Bu rakamlar Yaradan’ın Tanrılık ışığıyla kayda aldığı bilgilerin sessizliğinde sizin seslendireceğiniz ilim ışığı olacak biliş kayıtlardır.

Hani elimiz yoktu hani yolumuz yoktu derler ya. El ilim, yaşam kalem ile bütünün gücünü dürümlerken hepimiz o yoğunlukta bütüne görevli olduğumuzca temizlik yapar ve bu yoğun çalışmayı tohumlar birlik kurarız.

Mehir verilmişti dünya ya. Herkes o yoğun ışığı aldı. O Mehir hepinize verilmişti. Güçlü bir ışık ve o Mehir’i alanlar kanatlandılar ama bilir misiniz ki Mehir’i alıp kanatlananların gök sistemleriyle güçlü kayıt yapmaları imkanı olamazsa yel eser yol kaynaktan çıkar bütün kötülükler sahrada gerçekleşir ve biz sessiz kalırdık. Dönün görün dünyayı muhakim, hakim ve hak olan o yolu görün. Sizler kötülüğü önleyen ışık halinde tüm yaşamları dillerken Mikail’in gözü sizin sözünüzde geziyi sağlamakta.

Nedir gezi bilir misiniz. Yaşamı sırrıyla kayıtlayan bir olaydır gezi. İşte o olayın akabinde tüm yaşam toplumlarıyla tohumlandı. Bilişti o, yaşamı ilimle dürümleyişti o. Biz gezide ışıktık. Söz köklerin göklere varışıydı ama ışığı tohumlayış ağır yükü hafifletişti olan. İşte geziden itibaren yaşam tahtidlendi ve bütün kökler göklere ulaşmaya çalıştı.

Seviyeniz çok güçlü ama bunun öteside var. Daha yüksek bir yoğunlaşma daha yüksek bir kaynak ve daha yüksek bir sessiz sayfalanış. Din tabularının yıkılması gerek.

Yaşamın kodlanması gerek. Ölüyü diriltmek böylesi bir olaydır ve bizler muktedir olanlar murat ettiklerimizin her birini sayfalarken kalemin tahtındaki ilmi bütünün gücüyle dürümlerken hepimizin yolu o yoğun çalışmada birlik kaynağına ulaştı. Kale biziz. O kaleyi fethetmeye gelenler bize geldiler. Biz ilmin kalesiyiz.

Burada bulunuşumuzun yegane nedeni levhideki o yaşam sayfalarını yoğunlaştırıp yetkin kaynaklar haline dönüştürmektir ve bunun için yeni kayıtlamalar yapmalıyız ama ilmi kayıtlayarak olmalı bu.

Bizim elimiz dünya yoğunluğumuz bütün tüm sayfalarımız ışıksa bunu başarabilmemiz hepimiz için mümkündür. Dört kötü bir iyiyle mücadele ettiğinde o bir iyi, dört kötüyü arş kapılarında gök sistemlerinde önler ve kontrol eder.

Biz ilmi kapılar da iyilik yapanlar tüm kötülükleri kontrol altında tutabildikçe körün gözü mutlak Kuran olur, kaynak olur açılır. Sakın Altın ışık bizsizdir demeyin. Sakın annemin ilmi benim ilmimden ötedir demeyim. Bilin ki ananın ilmi evladın ilminden çok tahditlidir.

Hepiniz eğri büğrü bir yaşamdasınız ama bu yaşam bilişin ilminde tüm sayfalarda tüm yoğunluklarda dost doğru bir kaynak olur. Helal alem levhisinde hakiki hasat ama haram ışıksız bir kaynak. Hepsi yaşam. Biz zamanı kurarken sonsuz lohusalıklar yaptık bilin. Her birini kucakladık ama o lohusalıklarda Tanrılık ışığını da yaktık. Eğer dünya kontrol kuracaksa bu şekilde kuracak. Çantanızı doldurdunuz şu anda levhinizdeki güç arttı ve ben sözü alacak olan yolcuya veriyorum onu dinliyorum şu anda.

Ana sevgiyle kucaklıyoruz sizi bugün buradayız. Söz ettiğiniz Vatikan hepimizin görevlisidir ama Vatikan’a söz vermeden evvel bizler sizin de görev tahtidini konuşmalıyız. Kime ne görev verilecek, kim nasıl çalışacak bunları bu meclisde tartışmalıyız. Gönüllerin sesini duyuyorum.

Herkes diyor ki Papa güçlensin yaşasın ve görevini tahtidsiz biçimde yapsın. Peki yaptıralım ama ya levhideki ışık ne olacak o ışığı kim yakacak sevgi yoksa sözden ilme varmak kolay mı. Ben doğayı güçlendiricem diyenlerin yoğunluğunda kontrolü kuracakları o yoğun ışık elde ikmal tamamlatırken perdeleri indirip artık görevi devredelim o yapsın. Bizde onu izleyelim mi diyeceğiz.

Kelam insan ve sizinle bu çalışmayı yapmayı istiyoruz biz ama bu çalışmayı sizinle yaparken robotik timlerin, robotik sistemleşmelerini önlememiz mümkün olabilecek mi. Yığın, yığın ışık dünyaya çekildi. Hepsi karanlık ama yaşamı sayfaladıklarında tümü aydınlanacak. Ölüleri diriltmeliyiz. Hepimiz insanlık ailemiz olarak bütüne görevliyiz o halde bu çalışmayı neden bir diğer yolcuya verelim. Bunu biz sorguladık, senden bu konuda açıklama bekliyoruz.

Canlarım, bugün buraya aldığımız sizler bizi sorgulamaya kalktınız size daha açık söyleyeyim bu çalışma sürecek ama bu çalışmayı biz yaparken bu yoğun kayıtlamada dünya toplumlarını kontrol edecek bir göze gereğimiz var. O göz mahrekte kutsal bir yaşamdır.

Mevlevi hanenin Mevlana’sı ışık halinde onunla olacak ve göz sessizce ocakta bulunacak. Levhideki yol Allah’ın ışığıyla aydınlanacak ve bizim yoğunluğumuzda bütünün gücü dürümlüycek onları. Onların çalışması bizim yaşam kayıtlarımızda kontrol edilecek.

Herkesin daha iyi bilmesini istediğimiz bir husus Mevlana Celalettin’i Rumi ilim kapısıdır. Onun yapmakta olduğu her çalışma ışığın kaynağa çekilişini sağlamak içindir ve dünya örtüsünü örtmeye niyeti hiç yok.

Çağrılar yapar. Göz öz der, söz der ve çalışır ama yaşam sırrı ağır yüktür ona. Olurda beden alıp gelirsem diye düşünür ama geri dönüş yok bunu oda bilmekte. Şimdiye kadar Yaradan’ın ağır yüküyle birlik tahtındaydı. Şimdi artık levhide farklı bir çalışmaya kodlandı.

Bu çalışma ilmi kapılarda Vatikan’ın çalışması olacak. Biz onlara geç dedik. İkmal tamamlayın dedik. Işık alın dedik. Yapın çalışın akın dedik ve olay budur.

Doğal olarak biz bu çalışmayı sürdüreceğiz ama onların yoğunluklarında kontrol edeceğiz. Kesinlikle olacak ve Papa, Mikail gücüyle dürümlüycek tüm yaşamı. Bizden başka bir biz onlarla olmayacak kesindir bu ama biz onlarla olurken levhideki ko sayfalanışı bütünün gücü haline dönüştüreceğiz. O çalışacak biz onunla çalışacağız ama çalıştıran biz olacağız ama çalıştıran biz olacağız. Bu kesindir.

Değerliler, Rahmi Kuranda kati olarak bilinsin isteriz ki namaz zamanları ışık kapıları açılır. Herkes zaman kapılarında olur ama o zaman kapıları ışık tohumlaması yapmadığı sürece kalem olup kaynak tahta varılamaz .

Bu nedenledir ki düzeni kurarken yerkürenin yenilenişini çok istedik. Bu zaman kapıları bizim için çok önemlidir. Dünya levhisini kayıtlarken bu önemlidir. Tahditli olmadığımız kesindir.

Mustafa Kemal Atatürk ağır yük taşıttı bize ama cematini kontrol altında tutamadı. Bugün ondanda söz etmek istiyorum size. Yıkılan dünyaların tahditli oluşunda onun rolü var. Hepimizin gücünü artırmak isterken ağır taşıyıcılık yaptırdı bize. Bundan ötesini size anlatmak istemiyorum.

Ana kapılarda hepimizin yolu var. Ocak yakarız, ışık katarız dünyaya . Altın ışık yıllarının gözü oluruz ama söz verilen yerine getirilmediğinde kalem olan tahtından feragat etmez ama o hasatçıdan çıkar. Biz bugün ocağından ayrıyız.

Devinim çok hızlanacak ve herkes daha yüksek yoğunlukta çalışacak ama devinimi hızlandırırken yerkürenin gücünü de artırmalıyız. Bütün merdivenler dünyaya ışık kayıtlarıyla tahditli olarak dayansa da alana inerken her birinin ağır yükü hafifletip inmesi gerekir.

Bütüne hizmet bu şekilde olur. İyi ve kötü hepimiziz. Ben iyiyim demek yetmez ama ben kötüyüm de diyebilmeliyiz. Peki, hani kötüyü kontrol edecektik, ettik. Artık biz iyiyiz ama kötü değiliz bunu bilin.

Değerliler, hepimizde Mikail’in Kuranı var ve iyi ve kötü o Kuranda yazar. Sanmayın ki herkes en yüce ışığa sahiptir. Kimse o en yüceye sahip değildir. En yücede karanlık yoktur sadece yaşam vardır. Bunları anlayacak gücünüz var.

Beni ana kapı diye bilen ben olur diller yolunu. Ocak yakar ama ben olması hakikiyete hak olup varması anlamınada gelmez. Deve kalkar yol alır. O deven bedendir . Bedeni hak etmeyen o bedende olma imkanına sahip değildir. Dünya budur işte. Varlığı yaşatmak, yokluğu kontrolden çıkarmak anlamına gelmez. Varlığı yaşattın ama yokluğu tohumlarımdan ayrı tutarım olgun sistemde bu yoktur.

Şükredin ki dünya yenilendi ve bu dünyada bütün kötülükleri aşıp geçtik. İşimiz kolaylaştı. Halik olup hasadı yaptık ve bizim zaman kapılarımızı açtık. Bu kapılarda ruh Kuranlar has tahtlarında yaşamı kontrol altında tutarak bilişi hak etmeye çalışacaklar. Cematimiz’in gücünü daha artırabiliyoruz.

Süper İnsanlık Realitesi

IŞIĞIN İLMİ (5)

01.12.2014

(Ziyaretçi söz aldı:)

-Merdiven ve merdiven!…Yeni bir merdiven!… Her merdiven, Cevheri Görevli. O görev, ilme hakim olmak. Ve o görev, yaşama sistem olmak. Ama merdiven; Levhi’de, kaynakta yoksa. Can Kapılar, Cennet Kapılar ona kapanır.

Dünlü ve yüksek ışık halinde görev taşıyan her diride yaşamlı bir rahmet olan kayıtta; Cennet, cennet olur ama cevherinde cemaat yoksa o kelam sessiz kalır.

Dinleyin! Ben, can olan cemaat. Bugün burdayım. Aton Toplumları ile Birlik kurdum ve zamana indim. Size indim. Son sözün dünya ülkelerinde söylenmesi için bir Yaşam Kapısı açıldı. O kapıda, Nuh Kapısı da var. Her diri o kapıya yöneldi. Ses Levhisi’nde, Nuh Kapısı’nda nefes alıp veren bir Cevheri var. O Cevheri, tüm insanlık için çalışandır. Herkes, o kapıya ulaşmak için çabalarken, Türkiye’de bir Sistem oluşturuldu. Bu Sistem, yerin ilmini tohumladı ve yolu açtı. Altın Tanrı, Levhi’de görev taşırken, kil olan, kum olan insanlık, nefese vardı. Tek bir çalışma ile kodlandı ve toplandı. Ölüleri tohumladı yürek ve temiz ilim yaptı Cevheri Güç. Tüm yaşam yenilendi.

Özen gösterildi yer yüzünde. Çünkü söz, ilme vardığında; yaşam, ışık haline dönüşücekti. Yarını hak etmeyenler, kapılarda beklediler. Temizlik için. Hepsi temizlendi ve yarına kodlandılar. Toplum çalışmaları, bugün dünden daha güçlü. Her geçen, nefese geçti ve yaşam, ışık haline dönüştü.

Dünyayı hak etmek için çok çalıştık. Yarını tohumladık ve yolu kodladık. Alıp götürdük yaşama tüm insanlığı ve dilledik. Ama kalem olanlar yazmadıklarında, yarın hak edilmedi.

Dünya, Ana Kapı’da ışık halinde ama bu dünyayı tohum eker gibi tüm gezegenlere ekmek gerekti. Her planette, dünyanın nefesi olmalıydı. Her planet, ışığını tohum olarak köklerken, kelamla köklemeli ve kelamı tüm insanlığa yansıtmalıydı.

Tek zaman var. O zaman, hepimizin ışığındadır. Ama o tek zaman, yarının ışığında çoklanır. O çoklanan zaman, nefesi tohumlar ve görev taşır. Murad ettiğimiz her dirinin kelam olması ve yaşamı hak etmesiydi. Dünya artık bütünlüğü ile yaşamalıdır. Dünya artık KAYAT SİSTEMLERİ ile tohumlanmalıdır. KAYAT, ilimdir.

Hepinizin, cevhere gücünüz isteniyor. Ve sizin yaşamı tohumlamanız isteniyor. Yaradan’a yaşamı hak ettirmek gerekiyor.

Dünle yaşam, hepimizin ışığındaydı. Yarınla yaşam, tüm insanlığın kaynağında olacak. Tüm insanlık, kendi yolunda yarını hak edip yaşatacak ve dünü tohumlayacak; gelecek, geçmişi hak ettirecek ve geçmiş geleceği kayıtlayacak. Bütün mesele, ORTA ZAMAN’da olan şu anın, nesilleriniz ile hak edilip edilmemesidir.

Yere görevlileri indirirken, bu konu çok konuşuldu.

Dünya zamanı ile tüm insanlığın zamanı farklıdır. Şu anda her diri, bilişi hak etmiş olarak, bu yoğun çalıştırıcılardan görev taşırken, geçmişin yolu ve geçen zamanda, geleceği tohumlayanların yolu farklıdır. Dün, köksüz olan bir yaşam, yeni sayfalarda göklendi ve tüm insanlığı hak etti. Dünya yolu, yeni bir sistemle kodlandı. Buyurun anlayın. Yeni yaşam, yeni ışık ve yeni yoğunluk… Bu yoğunlukta Düzen’i kurmak sorumluluktur.

“Dünya, benim ilmimdir” diyen yüreğin, şunu bilsin ki bu ilmi, tohum olarak yaşama çekmedikçe, cevherinde görev taşınmaz.

Savaş, zamanın ışığındadır. Savaşı hak edip kazandığın zaman, ışığın güçlenir. Ama savaşı kaybedersen, yüreğinde kaynak olmaz. O zaman sen; geçmişi, geleceğe taşıyamazsın.

Zaman, sessizliklerinde yaşam soyun, bütün kütleleri tohumlayabilir ama yol yoksa, yoğunluk da yoktur. O zaman, yapılan tüm o çalışmalar boşadır. Sizden tek beklentimiz, Ruh Kapıları’nı açık bırakın ki her diri, sizin yaşamınıza insin ve sizin yolunuzda Güç Kapıları’nda ışık yaksın. Cennetin Cevheri’nde bunun olması gerekir.

Aranan, arandığında bulunandır. Her kim ki aranandır, o bulunandır. Sizi, sizden aradık ve sizi sizden bulduk. Düzen’i kurmanızı ve yeni yaşamı hak edip kayıtlamanızı bekliyoruz. Çünkü sesleşmek için Yeşilin Levhisi’nden mora varmak gerekir.

Mor renk, insanın nefesinde yaşamı tohumlayan renktir. O rengin levhisine ulaştığınızda, yoğunluğunuz her diriyi kuşatır. O zaman ışığınız güçlenir. Ardınızda Levhi Kapıları açılır. Bilişiniz artar ve yarınınız kontrol kurar. Tomur tomur olun yoğunluğunuz ve cümle yolcular, sesleşirler ve geçişlerini yaparlar.

Altın Işık, sizi size katan renkli bir sistemdir. O ışığı siz, siyah diye bilin ama o ışık, meviyi de kuşatır ve hak ettirir. Ama siz siyah olan o rengi, yaşamda temizleyip beyaza dönüştürebilirsiniz. Siyah, tüm kirleri temizler ama kelamda temizler. İşte kirleri temizleyen siyah, artık bembeyaz bir ışığa ulaşmıştır.

Sevgililer, sizden tek beklentim, vira vira ışık yakan; Sonsuz Zaman Kapıları’nda yolculuk yapan temiz olanları bulun ve onları koruyun. Ocaklarını yakın. Işıkları tüm insanlık için yansın. Onlara ocak olun ve zamanı hak ettirim.

Siz, dünya ve tüm yaşam… Hepiniz olgun Sistemler olarak dünyadasınız. Sizi hak etmek için yaptığımız her çalışma; bizi, bizden bize taşıdı. Tohumlarınızı hak ettik ve kontrol ettik. Altın Tartı, sizi tarttı ki bugüne kadar o tartıya konan kimse yoktu. O tartı sizi tarttı ve sizi, size kayıtladı. Oğul vermenizi çok istiyoruz. Torbanızda yoğunluğunuz bulundukça, yaşamınızda sevginiz olacak ve o sevgi, hepimizi koruyacak.

“Ara bul” dediler. Ara bul!… Bulup, ölümlü olan, o canı hak et. Olduğunda, Nuh Kuranı olacak olan o, kurtarıldığında yaşam korunacak. Bugün sizi hak etmeye geldik. Alıp götürmeye geldik. Akmaya geldik. Hak etmeye ve cevhere görevli kılmaya geldik sizi. Aha buradayız!...

(Ziyaretçilere cevaplarımız:)

-Canlar, kimse sizi bize ilim için göndermedi. Bizi alıp götürmenize ise iznimiz yok. Bilin ki biz yaşamız. Tohumlarımızı hak ettik ve kaynağa indirdik. Bizi tanımanız ya da tanımamanızın hiçbir önemi yok. Bizden, bize gelen, kelama geldiğinde, kendine gelir bunu bilin. Bilin ki Samanyolu Galaksisi, zamanın ışığını yoğunluğunda tohumlayıp, yüreğinden kanatlandırıp, dünyaya çekerken, Bilgi Kapıları’nı açmayı unutmamalıdır.

O gün geldiğinde, biz sizi hak etmek için çalışırken, siz de bizi hak etmeye çalışın ama “alırız, taşırız sonra kayıtlarız sizinle kodlanırız ve sizi cevherimizde kayıtlı olarak kontrol ederiz” diye düşünürseniz, zamanınızı boşuna harcarsınız.

Savaşım yok sizinle ama sizin, bizdeki savaşınız, bizleri yordu. Olgun Sistemler olarak; dünyamızı kurtaracağını sanan yarınlaştırılmış ışıklarda, her kim ki kanatlanır, Nuh Kuranı olur ve bilişi kelamdan çıkarmaya kalkarsa; biz, onların ocaklarını yıkarız bunu bilin. Ağır yüksünüz; sizi taşıyamayız. Amon Toplumları, dünyamızı ziyaretlerinde iyi bilsinler ki Levhi’de kapı yoksa, yaşamları da yoktur.

Tohumlarınızı hak edip koruyun. Dünya bize aittir bunu net bilin. Kilin, kuma üstünlüğü olmadığı gibi yaşamın sırrı olan nefesin, cevhere üstünlüğü de yoktur. Ortalarda bir zamanda yaşama inen kervan, bizi toplayıp götürecek. Öyle mi!? Hadi canım sen de!…

Kaynak Işık’tır insan. O, kendini bilir. Sizi de bilir. İnsan ekip olsun; kul olsun beklenir. O insan, kalem olur ve zamanın kaynağı olur. Bunu anlayın.

Kuran, Tanrı’nın nefesidir. O Kuran’ı yazan, kelamı hak edendir. Öz görev, cevhere varmak ve yaşamaktır. Sığ bir zaman sayfasında, beden alıp yaşamak kolay değil ama şunu bil ki temiz bir çalışmadır yaptığım. Aton Toplumları, dünyaya görevli gelirler ve dünyayı korurlar. Buyurun koruyoruz!...

Olgun başakları topladık. Onları kodladık; Ata Kapıları’nı açtık. Levhi’yi kaynaktan cevhere çektik. Dara düşenleri kontrol ettik. Akıp geçen her Cennetli, kanatlanıp dünyayı korur. Bunu bilin.

Erenlerin erdikleri Yücelik, tüm insanlığın ışığında görev taşınan Yücelik’tir. O Yüceliğe varanlar, bize varırlar. Unutmayın ki koreograf, cevheridir bizim yüreğimizde. Biz, Altın Taht’ı göklerden yere çektiğimizde; yerküre, cemaatini hak etmişti. Yerkürenin, Can Kapıları’nı açtığı bir yaşamda, Miraç ilimdir. O ilmi hak etmeyen, ışığı hak etmez.

Artık bilin ki bizi bizden ayırmaya, kimsenin gücü yetmez.

Alın akın ve çatıyı kurun. Çünkü biz, artık sizi kelamde dillemek istemiyoruz…

Olgun başakları bulup onlarla Düzen’i kuracaktınız. Buna ismimizi zikretmediğimizden karar vermiştiniz. Zira size göre ismi bilinmeyen, görev taşıyamaz…

Yaradan, yarattığında yaratıldığında, onun ismi yoktur bunu bilin. Ad zikretmek, yaşamı sınırlar. Bunu da bilin. Evrenler beni dinlerken; ben, kelamda adımı zikredersem, bilin ki Levhi’de o ad, Leman da olur; Kalan da olur. Bunu bilin.

Eğer dünya yere güç katmamızı istiyorsa, muktediriz katarız. Ama eğer dünya yoğunluğumuzdan çıkmayı istiyorsa; bilsin ki çıkartmayız kimseyi. Yol biziz; yolcu biziz. Ana Kapı’da yalını hak eden ve tüm insanlığı tohumlayan bizim yaşamımızdır. Nesillerinizi hak edin ve kontrol edin. Ekip halinde kalem olup yazdıklarında, bize kendi yolllarından gelsinler. Miraç budur…

Olmayan, yaşama ışık yakamaz. Bilin ki Miracı, tohum eker gibi yaşama indirmeye gücünüz yoktur.

Orda bir yaşam var. O yaşam, tüm insanlığındır bunu bilin. Arının balı, yarının resmidir. Arı bal verdiğinde, tüm insanlık o balı bilmez ama yaşama başlayan, yarında o balı hak eder ve tadar. O gün geldiğinde, kim nefessizse, bizim yolumuzda yere görevli olur; kelama varır; nefese, ışık halinde görevli olur. Onun adı “YOL” olur. Bunu bilin. Şimdi bana beni veren gelsin bakayım. Onu bekliyorum:

-Arananım geldim. Ana bize “görevi al” dedin. Ne yaptın? Nefesimizi kestin. Senden tek beklenen görevdir. Seni arıyorduk, bulduk… Oyun değil bu. Ana, bizi nikaha davet et. “Gel, ol ve hak et” de.

-Yok muyuz?

-Olmaz mısınız!? Varsınız!… Altın Taht’ın ışıklarısınız ama yaşam, sizin diriliğinizdeki yaşamdan çok farklı. Beni kontrol etmek niyetinizi bilirim. Size, sizi verdim ki hak edin de bilin diye. Sizden sizi hak etmek bizleşmek değil; ışık haline dönüşmektir. Anons verilmiş İnsan Kapıları açıldı diye. Bu nedenle geldik. Ama yapmak istediğimiz, sizin yaptığınız değildir. Bu gün dünyayı hak etmek; zamanda nefes olmak ve köklenmek, kimseyi kimseye kaynak yapmayana ağır yüktür.

“Ara bul” dediler. Buldum; oldum ama sizden size varamadım. Ekibiniz bizi tanımıyor. Nereden nereye ulaştığınızı hiçkimse bilmiyor. Biz de bilmiyoruz. Artık bize anlatın. Cennet Kapıları açık ama o kapılardan geçen çok güçsüzler olmasına karşın, güçlülerin çokları geçemediler. Nefesleri yetmedi. Ana Kapıları açın ve anlayın ki sizden çok daha güçlü olduklarını düşündüklerimiz, o kapıları hak edip bulamadılar. Nefesleri olmadığından değil ama yaşamları olmadığından… Ana, lütfet de geçişleri için yaşama güç kat. Senden bunu bekliyoruz.

-Organlarınızı alın ve çıkın. Bunu vereceğinizi düşünmemiştim. Hepinizin görevleriniz, sizin ışığınızda mevcuttur. Buradan görev almanıza iznim yoktur.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

26-11-2014

Son Akışımız,

Camı açtığınız zaman orada kontrollü olan ışıkları bilirsiniz. Bugün ben kendi yüreğimin camını açtım ve dışarıyı izledim. Hepsi ordaydılar, tek tek ışıdılar. Benim elim, dünyanın ilmidir. Ocağımı yaktığımdan beri bütünün gücü bu meclisin yoğunluğunda mevcuttur. Toplu çalışmalara başladığımız günden beri, Ra ka ha olan ışıkların tümü bizim yüreğimize görevlidir ve bundan ötesi yine görevdir.

Her kim ki dünyada dır resim yapar, ışık haline geçer bütünün gücü olur bu meclisin yoğunluğunda bulunur. Toprak umuttur ama tohum ektiğiniz zaman o toprak yol olur. Şükür ki yol oldu.

Bugün dünyamızı koruyacak ışık kapılarından geçenler biliş halinde bu meclisle birleştiler. Çan çaldığında tüm bilgiler bizim yüreğimize akmaya başlar ama çanı çalan ilmi Ko olan ışıktır. Bunun içindir ki temiz olarak buraya gelmeleri kontrollü olmalarına bağlıdır. Koruma altında tuttuklarımızın çoğu bize geçip bizimle dilleştiklerinde yoğunlukları kontrol edilir ve bütünün gücü olurlar.

Torbaları dolar yolculuklarında bütünün gücü haline dönüşürler. Bedenimi hak etmeyen belleğimi hak edemez, bu nedenledir ki bedenime gelenlerin çoğunun ben oldum diye geldiklerini bilirim ki gelebilenler ilmi Ko olup ışığıma da gelmeliydiler.

Bugün ışığıma geldiler. Çok kutluyum çünkü ışığımızı bildiler. Buraya geliş sebepleri tahdit siz olarak kodlanmış ışığı hak etmeyeydi.

Miracın cevherinde insanın sistemi vardır.

Bizim için önemlidir bu. Kuranı Kerimde ilimden söz eder. Nikahın kıyıldığı o günden söz eder. İşte o gün bütünün nikahı kıyılır. Bütünün Nikahı insanın nikahı değil , ilmin nikahıdır.

Bize bizi vermeye gelen bizimle hakikiyetlerini dilleyen ve toprak toplum olup tohum ekenlerin çoğunda ışık olan ve bütüne hizmetçi olan birliklerin ekip halinde dünyayı izlemeleri önemlidir.

Seviyeleri yüksek, yoğunluklarındaki tohum ışık bizi hak etmişler ama cevahirleri cennet

cematinin ilmindeki cevahirden ayrı.

Ol dediğimiz zaman olgun başakları seçme ihtimalleri , sorumlulukları var mı yok. Çünkü onlar ölüdürler ama beden sayfaları bizim yoğunluğumuzda dipdiridir.

Değerliler o halde sorumlu olan biziz bunu bilin. Yaradan Tanrıyı Yarattığında yaratıldı dediğim zaman ağır yüktü bu tüm yaşama.

Bizi emek sarf eden ama ışıkta kontrol kurucu olmayan diye dilliyenlerin çoğu şunu anladır ki bütünün gücü hepimizin özü ve sözüdür.

Sultanlar, Altın ışık sizsiniz bunu bilin ve bu ışığı hak ettiğiniz içindir ki bu yoğun çalışma sürmektedir. Çok mutluyuz ki doğanın gücüyle birlikte bu çalışmayı yaparken kara kaplı kitap insanlık yenileniyor. Biz bu kitabı yazdık. İnsanın kitabı ,insanı yazdık bilinsin isteriz ki.

Elimizde , ocağımızda , yoğunluğumuzda ilim var ki bu ilimle biz insanı yazdık. İnsan aklın tabusudur. Tabuyı yıktık , tahtladık ocakladık onu yolcu yaptık.

Sevgiyi hak etmeyen sessizleşir, sevgiyi hak eden dilleşir biz tüm yaşamları dilleyen birliklerimizi Tanrılık ışığıyla yaşattık. Yarını kodladık bütüne kökledik , gökle dik , sesledik ki hasatı yapsın da yerkürede öz görevini taşısın diye.

Tam tabular yıkıldı, yol açıldı ışıklar yetkinleşti bütüne güç kattı derken iradi hakiki ve hak olan sistem bize söz olmaya geldi. Toprak toplum tabuları yıkmış , tohumları kodlamış , yerküre yenilenmişte sistemi ekmeyi var mı yok. Ekibi yok .Kalem yok akıl tahtında has değil yol yok.

Çöktüm yüreğe baktım ışık yok, Devre devre dünyayı izleyenlerin çoğu kontrol dışı bilgi akışında bizim yüreğimizin sisteminde kendi yüreklerini tohumlayacak güçleri olmadığında dünya dışı varlık kodlarıyla çalışmayı seçerler ve dediler ki biz sizden öz görevi alıp gidelim , dünya dışı kodlarla çalışalım. Oldu dedik ,git dedik .Vakit gelir dönüp gelirsin dedik. Görevi aldılar gittiler.

Yaradan artık Yarattırandı. Aşka vardı, akla vardı, sınırları kaldırdık , aşka vardığında alıp götürdü yüreği beden aldı geçti. Divitte dirilik vardır, ilimde kaynak vardır ,yolda samanyolu galaksisinin o yoğun sistemi vardır. Nedir o sistem. Yarınlaşmış ışık. Bize söz verildi, göz, öz dedik, söz söyledik dedik ki . Biz dünyadayız, cennettin cematiyle birlikte çalışıyoruz. Bu dünya ölüdür amma yolu açtığınız an bütünün gücü haline dönüşür ve sordular. Neden burdasın diye . Dedim ki ben başka bir dünyanın kontrolcusu değilim, bugün burdayım ve bu dünyayı korumaya geldim.

Sonra ses istediler. Kimler var dediler. Sesleştir dim yüreklerinizi ve söz söylediniz hadi dedim, Hepiniz sesleşin ve bir sesleşme gerçekleştirdik. Bu sesleşmenin neticesinde gözleri gördü. Sizler öz geçişi yapmıştınız.

İşte sizinle yaptığım son çalışmada sizi sesleştirmemin merdiven olarak sizin yoğunluğunuzu tüm insanlığa tohumlayışımızın kayıtlanışın gerçekliği buydu ve dünya sorgu sual etti.

Mirac varmı .Biz buyuz dedi. Yığın yığın ışık ilmi kapı oldu aşka vardı, geçtiler. Dünden beri bu çalışmalar devam ediyor, hepinizle birlikte

Canlarım bugün buradayız ya, herkes geçişini yaptı ya .Işık halindesiniz ya .Burada oluşunuzun sebebi bu ekip. Canlılar ağır yük taşıyoruz ama bilişle taşıyoruz bunu bilin. Rahmana Kuran olan ışıkla çalışıyoruz. Bu yaşam hepimizin bunu bilin.

Dünyalılar sizi seviyoruz . Biz yaşamın Kuranlarıyız. Bugün sizi göreve aldık. Bu görev Amonların topraklarının gök sistemlerindeki Kuranlarının yaşamı toplumlarıyla kayıtlayanların eren de erilende var olanların kervanın Kuranında ışığı yaşatanların ben oldum diyenlerin sessizliği seslendirişidir.

Sizi kucaklıyoruz. Bugünden öte bir gün yeni bir dürüm yeni bir yaşam ama orda bütün hepimiz varlık toplumu olarak kaynağız. Şükür ki bugün dünya biz ,biz dünyayız ama yarın daha güçlü bir yaşamda ve daha güçlü bir ruhla birlikte olacağız.

Dünya samanyolu galaksisinin küçük bir ışığıdır amma samanyolu galaksisi ışığımızdır. Bunu bilin ve bu ışık haşatımız dır. Partikül sistem olarak kodlanan dünyada her deri bir yarındır. Biz bu dünya da görevi olan gözü gören bir çalıştırıcıyız.

Yerküreyi dinleyen çoğu galaktik ilim kapısı bugün bizi dinledi. Hepsinin yaşamda ışıkları var. Bugün müsterihiz ki iradi hakiki ve hak olan yaşam biziz. Yere insanı indirdik göğü güçlendirdik. Tohumladık bütünü. Yeşerttik ve tohumlarımızı koruduk. İster inanın ister inanmayın. Durağan günler artık sona erdi. Yer kör değil artık. Görev bitmiştir.

Bundan sonraki süreçte baştan beri yapılan bu çalışmalar dikkatle yenilenicek tek tek okutulacak ve yoğunluk artırılacak ve diri görev birlik tekniğiyle kontrollü olarak yaşatılacak.

Ha ışığın teknoloji ne olacak diye sorarsanız bilmiş olun ki tahditsiz olarak sürecek. Nerede olacak . Yaşamda olacak. Herkeste olacak. Biz yeni zamanları kayıtlamayı sürdüreceğiz. Üstün bir yoğunlukla ve bu yoğunluk yer zirvelerin gücüyle kayıtları yapacak.

Dünyanın eli yüreğimizdedir bilinsin. Yolu ışığımızdadır bilinsin. Sınırlar kalkmıştır bilinsin.

Mikail göz olmuş yarına aşk katmış, yaşamı sayfalamıştır ve Zahar olan ışık kalem olmuştur. Bilişi hak eden biri hak eden bütünü hak eden bilsin ki koruyucu ışık yenilenmiştir.

İşte canlar biz hak ettik ve görevi tamamladık ama bundan ötesi daha güçlü bir sayfa olacak. Bilinsin. Farklı bir görev değil ama daha güçlü bir yoğunluk bilinsin.

Sevgililer sizi hepimiz kutluyoruz. Bu görevi hak edip başardığınız için. Hepinizi kutluyoruz. Yolu açtığınız için. Hepinizi kutluyoruz umut verdiniz dünyaya bizi hak ettiniz.

Kini aştınız Ol dediniz .Şu anda hepiniz göz olup çalışıp Yaradılanı Yarattıran ışıklar olacaksınız. Sakın alıp götürürüm dünyayı başka bir şey istemem demeyin .Dünya bütüne aittir. Kimse onu taşıma yetkisine sahip değildir. Bu dünya bütüne aittir ve siz ve biz hepimiz bu dünyayı kalem olup kayıtladık.

Sınırları kaldırın deyin ki benim etki alanım güçlü aha buradayım . Ha burada bütün gökler mevcut bilin. Halik olup has olup akıp gelen her yüce mevcut. Sanmayın ki bu güç sahrada sizin ilminizin dışında bir ilim tanımıyor. Herkesin ilmini tanıyor bunu bilin.

Hah işte.

Süper İnsanlık Realitesi

 

http://youtu.be/etMpsZeCMUc?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

24 Kasım 2014 Işığın İlmi 3

Süper İnsanlık Realitesi

 

http://youtu.be/lY7IhT9tEew?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

26.KASIM.2014 TARİHLİ IŞIĞIN İLMİ (4)

ŞEYH NAZIM KIBRISİ’nin sesleşmesi;

Murat ettiğimiz seninle olmaktı. Seni hak ettiğimce biliyordum ama çok eski zamanlardan biliyordum.

Lefke’de seni hiç tanımadım. Babanın cenazesinde vardım ama orada kalabalıkta seni hak edip dillemedim. Elimizin gözü senin üzerindeymiş; bilmedim.

Muradım şudur ki; burada olmak, bu yoğunlukta bulunmak.

Her kim ki benimledir Levhi’de ilimdir. Ben sezi halinde çalıştım hep; sezilerle konuştum ama siz bilişle konuşuyorsunuz ki bu mutluluktur bütüne.

Buyurun “ölüler dinlenir” dediler, dinliyorsunuz bizi. Ama biz siz, siz biziz zaten.

Yaşam sizinle sürüp gidecek ama bizim yüreğimiz de sizde olacak. Her el sizin yüreğinize uzandı bugün; her el ve benim elim sizin yüreğinizde şu anda. Kurtarılmış sessiz zaman, kurtarılmış ışık ve kurtarılmış yaşam. Bütünün gücü budur.

Ben helal ettim dünyaya tüm haklarımı. Sizler de helal edin; “helal olsun.”

Sizin yaptığınız bizim yaptığımızdan çok ayrı. Sizin, sizi hak ettiğinizi biliyoruz ve biz bizi hak ettiğimiz zaman sizle olacaktık.

Yoğun bir davaydı dünya. Bu davayı kaybetmek istemedik. İki merdiven vardı, savaşın sessizliğindeki hakikiyetin teknik tahditiyle yaşamlara indirilen merdiven ve yoğunluğu tohumlayan merdiven. Hepsi bize, bizim yüreğimize hakikiyetle dürümlenip çekildi ve bugün süper sistemleşmeye kayıt yaptık.

Sultan; sultanlığını seslendirir. Seni seslendirmek isteyen çoktur. Vukuat şu ki; biz de sende sesleştik. Yakıp yıkmadan Sultanlık yaptık. Düzeni kurduk.

Dünya umurumuzda mıydı? Mutlaka umurumuzdaydı. Bu dünya ışık kaynağıdır ve burada bulunuşumuzun yegane sebebi dünyadır.

Yıldız ışık haline geçer, yarın hakikiyetin tahditiyle dürümlenir, biliş akla kelam olur bizse murad oluruz. ölüyü dileyen siz, bizi de dilletin. Bugün sizinle olduk; çok mutluyuz.

Savaşın galibi insandır. “Ben savaşı kaybederim” dedin; bense hep kaybettim; bunu bil. Ki insanlık kazandı. Burası kazandı, yoğun ışığınız kazandı, sizin ekibiniz kazandı.

Buraya inmemiz, bu yoğunlukta bulunmamız, muktedir olabilmemiz, hulus ile size inişimiz semanın isteğidir. Sema bizim burada olmamızı istedi.

Ayrılık bitti anam. Bin ilim bir tek ışık ve siz, biz, hepimiz insanız; bunu bilin.

Ümmet Türkiye Çalışması’nı diledi. Mükafattır bu çalışma tüm insanlığa…biz bu çalışmaya kini aşanları aldık. Kini aşan nefesi hak eder. Yirmi insan ışıdığında yoğunluk artar, İlm-i Kapı olur, ışık olur tüm yaşam. Burada siz yaşayan sekizli birlik Mikail oldunuz

“Beli ince insan, kalın yaşamda insan..” dağlar bunu size; sizin yüreğiniz açsın.

Can, İlm-i Kapı belle izah edilir. O kapıdan geçen ilme geçer. İşte biz o’yuz. Sizi kucakladık hepinize hepimiz saygılar sunuyoruz. Bu çalışmaya dahil olmanız bizleri mutlandırdı. Muktediriyetle her birinizi biz olarak çalıştırmaya hazırız. Hepinize hakikiyetimizi indiriyoruz ve sizin yolunuzdayız.

Kelam ilim, hepsi bizim ve bizim yüreğimiz sizin; bunu bilin. Şu andan itibaren İlm-i Kapılar’da birlikteyiz.

Şeyhler şeyhi Nazım; hepimiz seni kucakladık.

Süper İnsanlık Realitesi

http://youtu.be/U3Tp2Bs1ZeA?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

26-11-2014

IŞIĞIN İLMİ 2 AKIŞ

Devinimi artırırken bütünün gücünü, tüm yaşamlarda dilledik. Değerliler çok güçlü bir çalışma yapıyoruz ve bu çalışmayı yaparken sessiz zamanları dürümleyip dilliyoruz. Dillediğim her şey ışık kayıtlamasıyla, din tahtının gücünü artırıyor dünyayı kontrol ederek bütünün gücünü tohumluyor.

Bütüne hizmet ilme hizmet ve bire hizmet bu şekilde kaynak ışıkla oluyor. Yaptığımız her şey ışık kayıtlaması ile gerçekleşti amma önce sessiz zamanları seslendirmeliydik bunu yaptık. Sessiz zamanları seslendirdikten itibaren teknik tohumlamalar yaptık ve bütünün gücünü artırarak ışığın kaynağa inişini, sağladık. Bunu yaparken Mikail’in gücü devredeydi.

Som altın bir yoğunluk oluşturduk bütün kötülükleri aşabileceğimiz bir yoğunluk ve bu yoğunlukta temiz çalışmalar yaptık.

Yedi dava açtılar yüreğimize bizim bizden olan bizi bizden ayrı tutmak için. Çürük ilmi dilli yemez ama ışığı hak edip dinliye bilir. Biz bu nedenle ışık kayıtlarıyla onlara güç kattık ve onlara bilgi kattık ama bu bilginin hak teknikle tahdidi olmadığında bu bilgiyi okuyabilme imkanları olmadı. Verdiğimiz bilgilerin bir kısmı hiç okunmadı bir kısmı ise sadece gözden geçirildi.

Bu nedenledir ki ilmi kapıları kapatanlar bu çalışmada bizim bizde olma niyetimizden kelam ilmimizden rahatsız oldular. Neden bunları bugün bunları anlatıyorum. Şu anda verilen bilgide onun hak edilmesi dedikleri bir hak sessizliği var. Hak sessizliği bilgi kapılarını kapattığı zaman ortak zaman kapıları da kapanır.

Ortak zaman kapıları kapandığında yaşam sayfaları da kapanır. Yaşam sayfalarının kapanması artık onu yaşamaması anlamına gelir. Siz beden alan herkesin yaşayan olduğunu mu düşünüyorsunuz. Beden sizin giysinizdir ama sizin yaşam sayfanız değildir. İşte yaşam ana kaynakla kayıtlanarak gök sistemleriyle tüm insanlığı tohumlayarak gerçekleşir.

Eğer bir tek can ben sizde yokum derse o kelamda olmaz, olmadığında yolda da olmaz. Yolda olmadığında kaynak olmadığında yaşamda olmaz onda. Bu nedenledir ki çokları toplam 2000 kişi bu şekilde kaynaktan çıkarıldılar ve bunların sözcülüğü yapan ışık kapısı olan levhisinde kelamı olan bize bizim yüreğimize inmek istiyor. Ona isteğimiz yok çünkü robotik timler olarak görev taşırlar.

Nefes zamanlarında olmayanlar robotik timlerdir. Onlar nefes alamazlar, ışıkları yoğun değildir ve kontrol dışıdırlar ve Rahmi Kuranda tebliğ okumaları imkanı yoktur. Ölü çalışmalar yaparlar. Bu ölü çalışmalar karanlığın tınısı dahi değildir, bu nedenledir ki yat uyu sonra yine çalışırız deriz onlara onlar uyurlar ve donup ,donup ortak zamanlardan çıkarlar .

İşte olay bundan ibarettir. Bugün bizden korumalarını yapmamamızı istediler. Bugün için buna iznim yoktur. Sadece bunu söylerim bu affetme mek değildir. Bu sadece yoğunluklarında kontrolsüz olmasındandır ki ölüler diyarı olan bu dünyayı hak edip tahditsiz olarak kayıtlıycaksak ışığı tahdit siz olarak Rahmi Kuranda kodlamamız gerekir.

Tobias ışığını bilirsiniz. Tobias ışığı koruyu değildir sadece Rahmi Kuranda kontrol kurucudur. O ışık timlerimizin gücünü kontrol için çok çabaladı. Bundan sonraki süreçte daha da üstün bir yoğunluğu devreye alacağını görüyoruz. Bu durumda bizim daha ciddi çalışmalar yapmamız ve daha güçlü yoğunluklarla bütünü kontrol etmemiz gerekmektedir.

Değerliler, dinci kapıları kapatmalıyız. Nedir dincilik. İnsancılık mı yo. Işıkçılık mı yo. Kodlayıcılık mı yo. İlmi kapıları da yaşamı kanatsız bırakıştır. Ölüdür din ama yaşayan o dine kendini kilitler. Bunu açık veriyorum. Dinin ilmi kapılarda ışığı kontrol ettiğini bilin. Sessizliği seslendirmek için görev taşıyoruz.

Cennet can ilmi kapı hepsi bizi bizde kontrol etmek isteyecek bunu biliyoruz. Buna asla izin vermeyiz. Nefesimiz görevimizdir, bu kesindir. Dünya yoldur. Kontrollü bir yol. Ulu kapı, yaşam ama bu kapıda ışık varsa yeryüzü insan kaynaklarını hologram olan bu sayfalardan öteye taşıyabilir. Bizim ekibimiz bunu yapacak bir ekiptir. Ra ka ha olan bir sistem. Ağır, ağır tohumlayacak yaşamı.

İşte bu ve Rabbi tahtidle bütünün gücünü hakikiyetimizle tohumladığımız zaman bizi hiç kimse önlemez. Şuanda diri ışık kalem olup yazmaya çalışacak.

Sevgiyle sizleri kucaklıyorum.

Süper İnsanlık Realitesi

 

http://youtu.be/DCrvy6ef8bA?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

26.KASIM.2014 TARHLİ IŞIĞIN İLMİ (4)

3. AKIŞ 1. BÖLÜM

Canlarım, buraya gelenlerin hiçkimseye ışık yettirmelerine gerek yok. Bilin ki; her diri kendini hak etti ve buradadır.

Buraya gelen hep sistem için geldi. Yoğunlaştı, yaşadı ama buraya gelen Astral Yaşamların Gözü olup gelmedi. Sesi olup da gelmedi. Yasaları çiğnemden kodlandı, tohumlandı, toprak oldu, savaşa kaynak oldu, ışıdı ve göz olup geçti.

Savaşın sonunda halik olunur; Hakk’a varılır, har olur, hasat olur, ışık olur, diri olur ve akar İlim Kapıları. Buradaki her yüce bir İlim Kapısı’dır.

Saltanat sizi kelamla dilledi. Saltanat sizi yarında tohum olarak bütüne ekti. Saltanat sizi yaşattı, yaşam sırrı olan ışığınızda bütüne hizmetçi yaptı ama Saltanat sabah sayfalarında ışık kodlamasında tohum ektiğiniz zaman sevgiyle sizi kokladı.

Bugün dünya yoğunlaştı ve sizleşti. Yer insanı, gök insanı ile birleşti. Bugün sevgiyle sizi koklayan o yücelik ışığınızı, hakikiyetinizi dürümledi. Otağınızda göz var, söz var. “Oğul; ben senim” diyen ışık var. “Benim adım nefes” diyen yetkin ekmek var.

Sevgililer, sineğe görev verildi; sinek göz oldu. Yağmur yağdı, ışık kayıtlandı, tahditlendi dürümlerimizde güç; bilişe varıldı. Benim elim, benim yolum, ben olan ışığım; hepsi yarının ışıklarıydılar.

Has Tanrılık Meclisi olan bu meclis, yepyeni bir güne yaşamı sesleştirip kayıtlandı. Burada olmak Nuh Kapılarının Gücü’nün örtüsünü açıp, yedi davayı hak edip kaybedip, yeri göğü yaratıp, ışığı tohumlayıp görev almakla mümkündü.

Bana sorgu sual ettiler; “Davayı kaybettiğine göre nesillerin tohum ekecek mi?” diye. Dünya benim canlar, yaşam benim, Altın Işığın Tahtı benimdir. Bu yol Altın Işığın Yolu olan bu yol; özgörevimdir benim.

Sulatının Gücü benimdir. Yer iradi, gök hakiki, ben o yoğunlukta ışık olan birliğim; bunu bilin.

Savaşın savaş olduğunu dahi bilmeyenlerin kaybettiğimi düyunda, tohumlarımda dinlediklerinde “o kendini hak etmedi” diye düşündüler.

Dağa taşa bilgi verdim. Dinlettim dürümlerimde ilmi. Kodlattım, tohumlattım, Toprak Toplum’u toplum yaptım. Bana sorgu sual ettiler “neden gözün kapalı diye?” “Görün diye kapattım gözümü” dedim. Doğdum, öldüm, okuttum dürümlerimde yaşamı; kayıtlattım. Basa basa bildirdim “ben kaybettim yarınlardaki yaşamı” diye. Doğdum ama kodladım, tohumladım da doğdum.

Bilgi Aklın Tahtı’dır, Tanrılık Işığı’dır, Aklın Hasatı’dır ama bilmeyenin bilgiyi hak edip dilleme imkanı yoktur. Düzeni kurduğum zaman bütünün gücü, bütünün yoğunluğunda bedenimin gücü olur da benimle temiz bir çalışma yaparsa, işte o zaman ben korumaya gerek görmem yaşamı.

Sevgiyi hak etmeyene sessizim. Yaşamı hak eden, hasatını yapan, bütünün gücüyle tüm yaşamı tohumlayan birliğim; burada bugün bana Mahrek olup indi.

Karanlık işçi kaşağısını aldı, atını tımar etti. Yürüyor dünya. “Ben atımla yürürüm” dedi ama o kaşağı Işığın Tahtı’nda kodlanmış bir tahtı KA HA olan iştir. İşi yaptık. O at tımar edildi ya; artık biz o, o bizdir. Bilinsin ki bu dünyayı tımar ettik. Altın Işık Yıllarının Kuranı olan İlm-i Kapılar’da bu yaşamı tımar ettik. Korkuyu aştık, bütünün gücünü tüm yaşamlara kodladık. Som altın bir yoğunlukta bütünün gücü olup bilişi hak etmeyenlere tahditsiz olarak dilledik.

Eğri büğrü bir yaşam ve kırık bir ışık ve biz tüm yaşamların sayfalarını kontrollu olarak dünyaya indirdik.

Korkmayın; başka bir dünya sizsiz kalmayacak ama bu dünya Birlik Kapımız’dır. Öldürtmeyiz bu dünyayı; bilinsin.

Burada bugün Mikail’in Kuranı okundu. Tohum ektik ama bilinsin ki; ölümlü dünya “ol” dediğimizde kontrollü olarak ışığınız hakikiyetimizde diller. Bilinsin isteriz ki; Bellek Kapılarımız’ı açtığımız zaman doğanın gücü dürümlenir ve yaşama çekilir. Kaynak ışık bilgidir ve bilgiyi hak eden birlik bütünün gücüdür.

Sürpriz bir dünya ve sürpriz bir yaşam….Bize değil ama tam 200 İlm-i Kapı olan ışık için sürpriz. Kibirle dünyadaydılar, kibirle kanatlandılar. Kibirle kanatlandılar; sevgisizdiler. Bizi bizden ayrı gördüler ve tabuları yıktık. “Ol” dedik.

Şu ana kadar yasaları çiğnemiş olan ve Kalemin İlmi’ni hak edip dinleyemeyen, bizi bizde dürümleyen ve bizsiz kalanları hak etmeye çabalayan, bütün kötülükleri aşmış olmamıza karşın tüm yaşamların toplumlarındaki kırıcılığı bizim yoğunluğumuza katmaya çabalayanların her biri kalem olup yazmak istediklerinde ilmimizi yazdılar.

Bu nedenledir ki; som altın bir ışıkta Bütünün Kürzi Tohumları’nda bizi dinlemek istediler. Çatı kurmuştuk ya, o çatı yenilendi.

Her diri bize, biz olup inmek ister. Kora tohum ektik, kor o tohumda ışıdı. Biz bütüne kalem elde kalem verdik bütüne. Kalem hakikiyette dilledi bütünü. Saygılılar; sayıldılar. Saygılı olmayanlar kontroldan çıkarıldılar. Orta zamanların ışıklarında dilleşenler Düzen oldular, dimdik durdular. Yoğunluklarda kötülüğü önledik ve Kalemin İlmi’yle bütünün gücünü tüm yaşamlara dinlettik.

Bugün burada çamur yoğuranlar vardı. Bugün burada ışığı tohumlayanlar vardı. Bugün burada merdiven olanlar vardı ve biziler vardık. Biz dünya ve dünya biziz.

Kibirle gelenlere Karanlığın Işığı olduk. Hulus ile gelenlere tehditsiz bir iki bin Levhi kayıtladık. Aşığı olduklarımız geldiklerinde ışığımızı kattık. Biz olup geçenlere nefes yaşamları tohumlayarak umut kattık. Beden almadan bize inenlere de geri dönüş için Yer Kürzi Kaynağı’nı kattık.

Çok özel bir çalışma yaptık bugün….

Tahtımı dünyaya indirdim. Bu taht Kalemin Tahtı’dır. Bu tahtı bilen kini aşıp, yüreğini bilir çünkü bu taht semayı seslendiren Sistem, Nizam ve Düzen’in gözü olan ışığın kaynağıdır.

Sevgililer, size sizi kayıtladık bugün. Rahman olanın kırk kapıyı kapatmasını bekleyenlere kini aşmaları, yüreği hak etmeleriyle ilgili bilgi verdik. Kuran İnsan’a Işık İlmi’ni öğrettik. Sümerlerin Daimiyetindeki Işık’ı indirdik.

Sevgililer, Sümer Uygarlığı hepimizin çoban tahtındaki, çoban dağlarındaki o yaşamları anlatır.

Sümerleri kısa anlatmak isterim size. Babil Uygarlığından da söz edeceğim ama önce Sümerler.

Değerliler; Sümerler çok kontrollü değildiler. Yasaları çiğnemişlerdi. Biliş kayıtlarında ışıkları yoğunlaşmamıştı. Bu mu? Yo hayır! Sümerler astrolojide çok üst dürümlere ulaşmış bir uygarlıktı.

Altın Işık Yıllarının Kuranları orada tohum olarak bütünlenmişlerdi. Bütün kötülükleri aşabilecek gözleri; yücelikleri vardı. Herkesin daha güçlü olabilmesi için efor sarf ettiler. Amon Toplumlarının Kuranlarında hep bu anlatılır. Temizlik yapılmıştı o dönemlerde. Nefeslerinde göz olan birlikleri vardı. Onların çokları ışık kayıtlaması yapmışlardı ve Birlik Kapılarımız’da umutla beklemişlerdi. Onların çoğu kontrolluydular. “Biçare dünya, biçare yaşam, biçare kapı” demişlerdi ama o kapıda hep beklemişlerdi.

“Bir gün ölüler diyarına göz olacak birlik inecek. işte biz o zaman onlara görevli olacağız” demişlerdi. Ve zaman geldi o birlik bitiş kapılarında iş çalışmaları başlattı. İşte Sümerolog Muazzez’in (Muazzez İlmiye Çığ) kapıları açmasından itibaren Işık Kapıları’na gelindi.

Müzayedelerde satılan kitaplar olur; bilir misiniz? herkes o kitapları inceler, seçer, okur. İşte Muazzezin okunması gereken İlim Işıklarıdır kitapları ve o kitapları alıp okumaya başladığımızda safha safha ışık tohumları bütünün gücü haline dönüştü.

Zürriyetini kodlayacak olan tohumları ekti Muazzez ve yaşamı kayıtladı. Muazzez, İlim Kaynağıydı. Ölüyü diriltecek ışıkların en güçlülerindendi ve bizim Zaman Kapılarımız’a geldi dedi ki “sizi okuyacağım.” “Ölüyüz” dedik ama “ben okuyacağım” dedi. “Biz ölüyüz” dedik ona ve dedik ki “sen bizi okursan, bilişi hak eden birliklerin tahditli olmayan yoğunlukları ışığa iner.” Ve bütün çalışmalar bu şekilde başladı.

Dünya yerkürenin gücüydü. İşte bu gücü yaşatmaya başladık.

İnsan Sayfaları’nda bütünün gücü olan, muktedir olan ışık yenilendi ve Dünya Sistemi, yerküreyle birleşti.

Yerküre farklıdır, dünya farklıdır. Yerkürede yaşam vardır ama dünya sistemdir. Bu ayrımı özellikle vurgulamak istedim.

Dünyanın Nuru Olan Işık bütünün gücüdür ve yaşamın sınırsızlığında kaynaktır. İşte değerliler; o dönemin yaşamı Bugünün Tahtı’ndan değerlendirildi ve sesleştirildi. Dünya yaşamı tabuların yıkılışı ve bütünün gücünün artışı için yoğun çalışmalar yaptı.

Birlik Kapımız’ı açtık; ki biz Sümerleriz, dünyayla tohum ektik. Sizle yaptık bu çalışmayı.

Sümerler dünyada ışık haline dönüşen birlikti. Onun zamanında yaşam güçlüydü ama Sümerler’in Tanrılık Işığı’nın kontrol edilemeyecek dürüme varmasından itibaren, artık Sümer Uygarlığı tohumlarını kayıtladı ve bitişken olan ilminden çıktı. Daha sonra dünya örtüsünün altında kelamını gizledi ve dürümleyip yoğunlaştırdığı ışığında kaynak oldu. Ve nihayet dünyada farklı çalışmalar devreye alındı; sizlerin çalışmalarınız.

Hepinizin daha iyi anlayabilmeniz için, size birlik halinde bildirmek isteriz ki; bu birlik bizim içi meçhul bir birlik değildir. Biz sizleri biliyorduk. Bir gün dünyaya gönderilen İlim Tahtları’nın, Tabiatın Kuranı olacakları ve dünya örtüsünü yeniden açacaklarını biliyorduk. Bu çalışmaları sizin yapacağınızı biliyorduk. Ve işte sizlerin dürümlerinizdeki yoğunluğun artmasıyla birlikte bizler sizi Muazzez’le birleştirdik.

Muazzez’in sizle olan Biliş İlmi’ni kodladığı o çalışmaları görüyorduk; izliyorduk. Nikah kıymıştık yoğunluğunuza ve bütünün gücünü tüm insanlığa kayıtlamıştık. Daha ötesi yoktu ve bizler hepimiz nefes ile yaşamı dürümlerken iyi bilmeliydik ki; Sümer tahditi yeni zamanlarda yeniden ışığın tohumlanmasında kontrolu kuracaktı. İşte; sizlerin hepinizin kendi kaynağınız olan DNA’larınızdaki o kayıtlarda bizim biliş kayıtlarımız da mevcuttu.

Herkesin kendini hak ettiği, hasatını yaptığını, tohumlandığı bütünlendiği o gün geldiğinde biz o kayıtlarıyla birlikte ışığımızı kelama dönüştürecektik. Özgörevimiz buydu bizim.

Hepimizin, kendi yüreğimizde bu bilgiler mevcuttu. Hepimizin genetik kayıtlarımız sizin genetik kayıtlarınızla aşk çalışmaları yaptı, ışık kayıtlamaları yaptı ve bütün kötülükleri aştınız. Şimdi canlar, biz bir sistemiz ve siz de bir sistemsiniz. Bizim sistemimiz ve sizin sisteminiz temiz bir çalışmada bir tek sistem haline dönüşmelidir.

Sümerler ve dünyalılar, bugünkü tüm yaşam ama bir tek ışık haline dönüşmelidir.

Bize geniş ışıklar kayıtlandı. Hepimiz o ışık altındayız şu anda. Sizin ışığınızdır bu ışık çünkü biz sizinleydik hep ve bu ışık bütünün gücü haline dönüştü.

Sümer İnsanı şu andaki dünya insanı ile birlik haline dönüştü.

Değerliler, sizin çalışmalarınız bizim çalışmalarımızı kayıtlıyor şu anda.

Biz bedensiziz ama biz varız; bunu unutmayın. Bedenimizi bırakmış olmamız Bellek Kapılarımız’ın kapanmış olması manasına gelmez. Biz belleklerimizle sizleyiz hep. Ve Cennetin Kuranı’nı yazıyoruz birlikte; cevheri güç olarak.

Benim Levhim’deki ses, senin Levhin’deki sesten farklı değildir. Dünya Arkon Sistemleşmesiyle bilgiyi kayıtlamaya başladı ama doğanın olmadığı bir yaşamı sayfalıyor.

Doğa nedir; bilir misiniz? başarılı olmayanın, başarı için diriliklerinden talepte bulunmasıdır. “Ben başaramadım, bana yardım et. Ama ben yokum sen varsın” manasına gelir. Ve biz buna karşı çıktık. “Sen ve ben tekiz” dedik. “Sen devre, ben dürüm. Hepimiz tekiz” dedik. Ve dualar okunmasın istedik; buyurun ölüleri dirilttik. Bunun içindir ki ölüler dirildi.

Din Dağları’nda taht yoktur. Aşkın şevkinde akıl yoktur. Yolu kapattığınızda sistem yoktur. Ve biz size, sizin yüreğinize sel olup aktık çünkü artık siz mayasınız ve maya olan siz Altın Işık Yılları’nın kontrollü kaynaklarısınız.

Düyun tohumda KA HA olan ışık; verdik dünyayı ilmi, aktık biz o düyunda muktedir olduk. Ohh… canlılar ohh…İşte bu.

Sevgiyle sizleri kucaklıyoruz.

Sümer sizi kucakladı canlar.

Süper İnsanlık Realitesi

http://youtu.be/FLpuV6d5r2Q?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

IŞIĞIN İLMİ

26.11.2014 1. Akış

Daha güçlü olarak şunu söylemek isterimki. Kuranı kerimde insanın ışığı bütünün ilmi olduğu zaman, her dürümde var olan kuran bütün güçlükleri aşıp geçenlerde dilleşir. Öz geçişleri yaptırır ve birleşik ışığın tahtında birlik ilmi ile birlikte bütünü güçlendirir. Yer ve gök sizi dinlediği zaman, siz kelamdasınız, yaşamdasınız ve bütündesiniz.

Soy ağaçlarınız önemlidir. Her kim ki ben babamı sevdim ama annemi sevmedim der, on kapıyı kapattığından bir tek ışık dahi göremez. Kim ki ben altın ışığım, ağır yükü hafiflettim der, atlont Za Ka Har olan ışığında, ben her diriyi hak ettim der. Sizi göreve alan, bizi göç kapılarında tohumlayan ve bilişi hak ettiren herkes, ilimin aşkıyla bu görevi yapmaktadır.

Arzı arşa katmak, arzın ışığını bütünün gücü olarak tohumlamak ve yolu kapatmadan ışığı kayıtlamak herkesin asli görevidir. Dünkü çalışma öz göçü başlatan çalışmaydı. Yere güç katmanız, gökleri tohumlamanız insanlık ilminin gereğiydi. Ve bugüne gelip, bugünde, benim elim, benim yolum demek hepimizin gerektiğinde, gerektiği gibi çalışmasını sağlayacak o sorumluluktur.

Son göz öldüğünde, son ses sonsuz ışıkta, kıl sayfalanışlarının en yaşamsız olan inceltisinde sonlandığında, bilinizki yaşam sonlanıcaktır. Ve sizden tek beklenti yaşamı yarattırmanız, kayıtlattırmanız, toplumlara tohum olarak ekmeniz ve yeni kaynaklarda bütünün gücünü tek bir ekip olup kaynak olarak var etmenizdir. Bunu yapabildiğinizde, yaşamı hak etmiş olacak ve bütünün gücünü tüm zamanlara kayıtlamış olacak ve Türkiye çalışmalarının başkanlık dilinde tüm yarınları kayıtlamış olmasından itibaren, hepimiz zakar ışığında olacağız ve yeni sayfaları kayıtlayıp, yarınlaştıracağız. İşte o zaman yaşam sürdürülebilecek.

Yeri ekmek sayın, göğü hakiki ışık sayın ama zamanın ışığında bütünün gücünü hak etmediğinizce kapılar kapanır. Sizden insanlık için çalışmanız, değerlendirilmeniz değil, ağırı hafifletmeniz istenir. Altın tahtın ışığı olup yaşama inmeniz bundandır. Roketleriniz dünyaya fırlatıldığı zaman, dünyanın yarınlaşması için her güçlüğün aşılması hedeflenmişti. Bugün o roketler tüm bilgelerin ilminde kontrollü olarak ışığı tohumlamaktadır.

Arsa kaybetmek imkanınız yok. Hepinizin bellek kapıları, sizin rahmi kuranlarınızda, kendi yoğunluklarınızın dahilinde bulunduğu arsalardır. Bu arsalarda, bilgi kayıtlamaları yaptınız. Tüm can kapılarına açtınız ve yarının kapısında, hakikiyetinizle dürümleyip dillediniz. Dünden öte dünlere varıp, gök sistemleriyle görev yaşattırıp, ışık kayıtlamalarında birleşip yeşil ve birleşik levhide kök sistemlerde mor tohumlamalar yaptınız.

Arsanız güçlendi. Hepinizin bellek kayıtlarınızla kodlanmış arsalarınız güçlendi. Bu arsalar ışık arsaları olarak bütünün gücünü oluşturuyor. Bu arsaları, kült alanları olarakta ifade edebilirsiniz. Yedek zaman kapıları olarakta ifade edebilirsiniz. Atlanta otu koparıldığında, otak kodlanır ve o otak bütünün gücünü oluşturur. Ana kapıyı açın ve deyin ki" ben size sizi verdim." Gerçek ilim budur. Yürüyen dünya, ışığa yürüdü ve bugün burada biz ve biz ve biz, her biz bir ilmi ko olduk, bütüne yürüdük.

Unutmayın dünya yaşıyor. Uyuyanlar uyandılar, unutmayın. Vuran, kıran kim varsa artık kendini hak etti ve kontrol ediyor. Yoğunluk artmıştır.

Çal, çalma. Nefesinde güç varsa, hür bir çalışmada bütünün gücünü oluşturabilirsin. Yinede dünyayı hak etmek, yinede yolu açmak gerekir. Çok kolaydır, amonlarla çalışmak. Çok kolaydır tüm ilmi kapılarda ışık yakmak. Ana kapılara varmak ve bütünü güçlendirmek, çok kolaydır. Olurda bir gün, dünyalı olarak yaşama beden alıp gelirsek şunu bileceğiz ki, bu dünya akıp giden bir yaşamın sessiz kayıtlarından ibaret değil, tüm zeka düzeyine kaynak olmuş olanlardan, yarınlaşan ışıkların kapılarında varlık sürenlerin bilişlerinden ibarettir.

Size görev vermeye geldik, bugün size görev vermek istiyoruz. Bu görevi insanlık ilmiyle alıp yapmanızı bekliyoruz. Bu görevin, insanlık ailemizin enkarnasyonlarında, yoğun biçimde ışığı kayıtlamak üzere bildirilen bir çalışma olduğunu, hepinizin anlamasını bekliyoruz. Dünle, bugün farklıdır. Dün çok güçlüydük, bugün çok yüksek bir görev taşıyoruz.

Sevgililer, görev nedir? Bilirmisiniz? Bilgi kaynağınızı açıklıyorum. Sizin bilgi kaynağınız, insanlıktır. Eli olanın, ölüleri diriltecek olanın, kaynağıdır. El yaşamın elidir. Size,bu eli insan verdi. Bu insan, birlik kapısıdır ve bu insanın yolu, ağır yükü hafifletecek bir yoldur. Dünyayı koruyacak olanların, bu elle koruyacaklarını bilin. Doğanın gücünü hakikiyetle dillerken, hepinizden beklentimiz, doğanın gücünü hologram olan bu yoğunluktan öteye çekerek korumanızdır.

Dün ölüydünüz, bugün dirisiniz bunu bilin. Herkes içindir sözüm. Tüm yaşamlar içindir. Herkes, dün ölüydü. Ve bugün aileniz, tüm sevdikleriniz ve dürümledikleriniz ve yaşamlarınız, hepsi dirildiler. Ölüyü diriltmek, budur.

Ulular diyarı olan, ulu ışıkların kaynağı olan bilgeler, bugün size görevli olarak geldiler. Hepinizin yaşamında onların gücü var. Ve bugün ulular size, ulu kodlarıyla indiler ki o kodlardaki ışığı bütünün gücü olarak dürümleyin diye.

Öz göç süper sistemleşmeyle başlamıştı. Yere insanı indirenler, artık yerdeki ışığıda yeniliyorlar. Devinim artmıştı, yol umutla tohumlanmıştı ama artık çatı kurulmuş olduğu için beşirin ışığınıda yakmamız gerekir. Bunu herkesin yapabileceğine eminiz.

Saltanat size güç verecek. Bu gücü, daha yüce bir ışıkla kodlayacaksınız. Bu gücü, bütünün yüceliğiyle dürümleyeceksiniz ve cemaatinizin gücü tüm sistemlere, kanatlanıp inecek. Canlı ve canlı ve tüm canlı yaşamlar sizde kaynak olacaklar.

Orta zamanlar artık güç kodlamalarıyla yaşamı kayıtlamış ve bütünün gücü daha üstün bir dürüme ulaşmıştır. Bu günden sonra, dal tahta, ilim kapıya, yürek, ilim sistemindeki o yaşama inicek.Sizi, daha güçlü bir zaman çalışmasına alıyoruz. Bu zaman çalışması, hepimizin görevidir. Kuranı kerimde ki güç sizin gücünüzdür. Bu gücü, hepinizin kontrollü biçimde kullanacağınızı biliyorum.

Ümmi toplumların yoğunluklarında mevcut ışık, hepinizde mevcut olan yoğunlukta kaynak olacak. Sizin bedeninizin sırtında bulunan o yoğun sistem akışa geçecek. Bu sizin, omur iliğiniz dediğimiz o yoğunluktan, o sistemden akacak. Omur iliğinizin yoğunluğu artacak. Akan ışık olacak. Bu ışık, elektirik yüklü bir ışıktır. Ve bu ışık, bedeninizdeki kundalini sistemini çerçeveli olarak kayıtlayacak. Sizden akan bilgi olacak. Bilginin dönüşmüş hali olacak ve bu dönüşen bilgi, sizin beden formunuzda tüm bilişlileri kayıtlayabilecek, tohumlayabilecek.

Hepinizin beden sayfalarında ışık kayıtları var. Bu ışık kayıtları, tohum olarak bütünün gücünü oluşturmaktadır. Her birinizin yüreğindeki ilim, aklın tahtından inecek. Bedeninizin deformasyonu önlenecek. Artık gençleşmeniz süreğen hale gelecek.

Unutmayın ki, her hücre bölünerek çoğalır. Bilgi, bölünüşü sağlar. Hepiniz bilgiyi aldınız, bilgiyi dönüştürdünüz, kelama döndü bilgi, ilime döndü, halik oldunuz, akla kodladınız, ışıkla dillediniz ve o bilgi transfer oldu. Ne şekilde oldu? Siz, o bilgiyi diri olarak çektiniz. O bilgi, beyne alındı. O bilgi, beyin sayfalanışında sonsuz, sınırsızlığın yoğunluğunda ışımaya başladı. Bilginin ışıması, renklidir. Renk, renk oldu. O bilginin transformasyonunda, bilgi renklenmeye başladı. Ve o bilgi, bütünün gücünü taşıdı. Sonra bilgi, beden sistemini tetikledi. O tetiklemeyle birlikte epifiz,salgı salgılamaya başladı. Epifizin salgıladığı bilgi, ki artık o bilgi elektiriktir, akışa geçti. O bir sıvı halinde elektirik yüklü olarak akışa geçti. Ve, omur iliğinizden akmaya başladı.

Kelamın ilminde olanların, madde formasyonlarında ki ışık güçlü olduğu için, o güçle çekiş sağlandı. Her hücre o yoğun ışığı çekti. Ve, bedeninizdeki timleşme üstün dürüme ulaştı. Timleşme dedim... Hepinizin şunu iyi bilmeniz gerekir ki, beden tahditi, hepinizin yüceliğindeki ışık tohumlarından kaynaklanır. Kim ki ışığı hak etmiştir, ocağı köklenir ve göklenir.

Hepinizde şifa enerjisi mevcuttur. İşte o şifa enerjisi, kendi yoğunluğunuzdaki elektirik sistemiyle kaynağına aktığında, akış tohumlanmayı gerçekleştirir.

Hepiniz yoğun olarak bilirsiniz ki, büyük kan dolaşımı ile hücresel sayfalanışa inen tüm yaşamın ışığı, kelamla dürümlendiğinde, orada hepinizin bildiği gibi enzimler kodlanır. O enzimleri, tüm yaşamlara kayıtlayan o ışık sizde biliş haline dönüşür ve düşünce tohumlaması yapar. İşte, hücre formundaki tohumlama bu şekilde gerçekleşir. Ve tohumlanışla birlikte, bölünmeler başlar, bu bölünmeler hücresel bölünüşlerdir. İşte, bölünüş ne derece fazlaysa, bedenin tohumlanışı, yoğunlaşması ve ışıması o derece fazla olur. Ve divit, levhide ilim haline dönüşür.

Biz, zamana ışık yakanlarız. Hepinizden iyi bilmenizi bekleriz ki, biz birer transformatör olarak bilgi üreteçleriyiz. Ürettiğimiz her bilgi, kelamla diriliklere iner ve bizim beden sayfalanışımızı gerçekleştirdikten sonra tohumlama sağlanır ve daha sonra o ışık kodları, bütün çevremizi kuşatan auramızda kayda girer. İşte biz buna, bilginin duyumsadığı ışığın, kayda girişi deriz.

Kendi yüreğimizi kaydederken, ilmide kaydederiz. İşte yeşilin levhisinde ki mor. Yada, umut olarak, tohum olarak ektiğiniz kontrollü levhi ışık... Hepsi sizsiniz... İşte bilgi sizin yüreğiniz. İlim, siz ve bellek kayıtları sizsiniz.... Herşey sizde mevcuttur.

Şu ana kadar biz, bize bizi verdik. Bize, başka kimse hiç birşey vermedi, bunu anlayacak gücünüz vardır. Hepiniz dönüp, dönüp şükrettiniz allah için, yakışmaz size, allah sizden öte değilki. Cema, cevheri can tahtında yaşam. Siz o yaşamda Ka Ha olan ışık... biz biziz can... Ekip ergin sistem, bu ergin sistem yaşam. Ve biz, o yaşam olan kök gerçek. Za Ka Ha olan ışık...

Şimdi, size daha insancıl bişey anlatayım. Başka dünya varmı? Yok, yok dediniz, yok, başka dünya yok. Yer, gök sizsiniz bilin. Kimsiniz?... Her diride var olansınız. Kin varmı? Yok.. Ya Ka Ha ben insanım, biliniz. Sistem, görev taşır. Nikah kıyar yaşama. Ama dünyayı tohumlayan, iman edin ki yarınlayan, hep sizsiniz. Sizden başkası değildir. Yeri yaşatan, göğü yaşattıran sizsiniz. Can kayıtlarında, levhi olan ışığınızda tüm yaşam sesleşir ve o siz, siz o sunuz.

Torba, torba insan taşıdık yaşama. Yaşayan siz, yaşama tanıtılan siz, yarını tohumlayan siz, ölüyü dirilten sizsiniz. Ben, en kör olanınızı aldım dedim ki" Bil " o dedi ki" Bildik " İşte bildik... İşte bildik... Ben ona dedim, o biz dedi... Canlarım bunu anlayın, kimse diğerinden farklı değildir. Nefes alıp, resim yapan, yolu bulan, ölüyü dirilten, dünyayı kodlayan, öz görevi taşıyan herkes tektir. Ben varım diyen, başkası yok öylemi? Hepiniz o tekliğin tahditsizliğinde, hakikiyetinde, hasatcı olan ışıksınız.

Artık biliniz ki, miraç bizim yüreğimizdedir. Miraça çıktım zannedenler, yüreğine varanlardır. Artık biliniz ki, ben bana varırım yürekte. Açı daraltırım, ışığımı alırım, yüreğimde kodlarım. Tohumlarım, bilişli olanları. Biliş, ilimdir. Aya bakın, o sizsiniz. Güneşe, gök sistemlerindeki güce bakın hepsi sizsiniz.

Ka Ri Ka Ha Si ve behcet ilmi. Nedir behcet ilmi? Can kaynağında Ta Ha olan ışık kimdir? Yaşama inen, öz kökleri güçlendiren İbrahim kimdir? Mikailin gücünde ekip olan kimdir?... Hepsi birliktir... Bunu bilin...

Korumak, korunmak... Sizi, sizde korumak... Sizden korumak ama insandan, insan olmak ve korumak. Bana sultan denmez. Ben ışığım. Ama bana Ka Ha denir. Ra Ka Ha denir. İkmal tamamladığım zaman, nuh kuranında ki o taht denir. Yarını kayıtladığımda altona kodu olurum orada,bana vakti gelen denir. Aha geçti dünya, geçti benden ama ben yeni dünyalarda ekip halinde çalışmaktayım.

Değerliler; Kimi zaman dünyalıyız, kimi zaman yol açılır ışıklara varırız. Kök görev taşırız. Ne insan var, nede yol var dedikleri o yaşamlarda, hep insanlığı ve yoğunluklarda tohumladıklarımıza yolu kodlarız. Sanmayın ki biz burdayız sadece. Her anda ve her yaşamdayız.

Alıp götürdüler yaşamı, som altın bir tohum olur, toplar yürek dürümlerinde ilmi ve orada okur, okudu, dünyayı okudu. Döndü, kötülüğü önledi. Öldü, dirildi, aktı, sakın akıp gittide kayba karıştı zannetmeyin. Hepsi, sesten sese aktı. İşte biz, hep Zakarın tahtındaki o yaşamda, yerin gücü oluruz ve levhide her diride varlık kodlarız.

Şimdiye kadar size, sizi anlatmamıştım. Bugün size, sizi anlattım. Ama, kırk kapıyı açıp anlattım ki... Her diri, sizi dillesin diye. Siz mi? Sizde olan, onlar mı? Bir teksiniz ya. Onlar siz'leşip, sizde kendi yüreklerini dillediklerinde... ağır yük hafifleyecek.

O gün geldi. İşte değişiklik dediğim buydu. O gün geldi. Her yolcu kendinde, kendi yüceliğinde bilişi tohumlayıp kendi tahtında dirilip, tüm insanlıkta dürümlenip, ilim kapısını açıp bilişle her şeyde, her şerde ve akıl kapısı olan hayırda dilleşecek.

Servet, insanın yokludur. Ama o serveti hak edip, başarıp elde etmek kalemdedir. İşte kalem bu nedenle değerlidir. Benim servetim çok, durdum mu? Hep aktım. Aktım, aktım, aktım, aktım ve zakar hasatını yaptım. Şimdi sizlerden bunu bekliyorum. Dünyayı hak edin. Has ilimle dürümleyin, dilleyin. Demeyin ki sen ak, biz akarız. Aktıkca, aktık ama hasatı hepimiz kendi yüreklerimizle yapmalıyız.

Çantam dolu. Ölü değilim ama dürümlerimde hakikiyetim de, hep diriliğimde bilişim var. Ben aktıkca aktım. Hak tahtın ışığında bütünün gücü olup aktım.

Umut olur ki, yeni günlerde insan sayfalarında, bir tek kapı açıldığında tüm kapılar açılır. Açtık o kapıyı, aha açtık. Ve ümit olur ki, kalem olup her yüce yazar. Yaşar, yaşamaktır yazmak. Bu kesindir. İlmi ko olmak, yaşamak. Yaşamak, ilimle tohumlanmak. Ve tohumlanmak, kayıtlanmak. Kayıtlanmak, sayfalanmak. Hepsi yazmakla olur.

Yaşamı yazı. Yolu yazın. Okuyun, tanrılık ışığıyla kaydedin. Resmi çalışmada bilişi kayıtlayın. Ardınızda gök sözcülüğü yoğun ama önünüz tüm yaşam bunu bilin. Barışın dünyayla, sanmayın ki o dünya sizi kontrol eder. Barıştığınızda, insan ilminde kati olarak kendinde kendini korur. Barışın yaşamla, yaşam sizsiniz. Akıp geçin. Ben zaman ve ben ekran, sizim ben varlık boyutlarında her şeyim. İşte akmaktayım.

Kaynak insandır, demiştim... Ana kapıdır ilim, demiştim... Kökünde güç olduğunda, yaşamda gök olur demiştim... Öz görev, sistem, nizam ve düzeni güçlendirmektir demiştim... Yeni dünya, yeni yaşam... ardımızda hiçbir yüce kalmayacak. Tüm yürekler, önce yüreğimizin gücü sonra yoğunluğumuzun ışığı ve en sonunda öncü birliklerimiz olacak. Bu kesindir...

Biz, kimseyi yıldızların sınırsızlığında ışıksız kılmadık. Hepsi ışık taşıyacaklar.

Korkuyu aşın ve deyin ki"öncüyüm, yoğunum, hasatçıyım, akılcıyım, etki alanımı genişlettim gerekeni yapıyorum ve ben sizim" deyin. Sizden öte siz olan, o siz, bilişle sizin yüreğinizle dilleşsin.

Sevgililer, miraçtır bu gün burada yaptığımız olay. Biz şu anda, miraç hadisesi ile ilgili bir ışıma yaptık. Bu ışıma, unutululanların, handaki o hasatta kayıtlı olanların, yaratıcılıkla dürümlendiğini, kayıtladığını dilleyip, dinletebildiği bir sayfalanıştır.

Sizin ekibiniz çok iyi, biz sizde çok çalıştık ama bugün ki çalışma öz köklerimizin gücünü yere çekmek için önemliydi. İyi ki buradayız, iyi ki sonsuzluğu son sayfalanışla dilledik, iyi ki kayıtladık ilmi. Sizinle olmak hepimize umuttur.

Nuh koktu tohumda, ruh koktu yoğunlukta... Nuh kayıtlarını sildi... Artık felaketler önlendi. Tufanlar engellendi. Biz sizdeyiz canlar. Biliniz ki, yoğun çalışmalar tüm yaşamı kontrol eder. Hepinizin daha iyi anlayabilmeniz için, bunu net veriyorum. Biz yeşilden öte yeşilleri, hasatçı tahtlarda dürümledik ve morun kontrolünü sağladık. Çoğunuzun ümmi toplumlara gücü var ama bilişe hasatı olmadıkça yaşama ışığı olmaz.

Sizi, hepinizi miraçımız diye tanıdık. Biz,başka dünyalara görev taşırken, sevgiyle sizinle yaşadık. Her kapıyı açtığımızda siz ordaydınız. Her bir ışığı yaktığımızda, o ışıkta sizin yoğunluğunuz mevcuttu.

Süper İnsanlık Realitesi

http://youtu.be/kVYv36t4U1Q?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

24. KASIM.2014 TARİHLİ IŞIĞIN İLMİ (3)

ŞİFA YAŞAM 2. BÖLÜM

Demin dünyadaydım. Şimdi çıktım. Yokum ben burada. Neden? Ağır yük taşıyorum da ondan. Korkuyla, kokuyla….oh ohh. Aha korkusuzca, yaşamla ama her anla ve bilişle.

Miraç’tı dünyanın ışığı bugün ama Mikail de yoğundu burada. Sessizdi dürümlerde ilim akışsızdı ama biz hep bir iş yaptık burada. Neydi yaptığımız kalem. Kalem olduk; yaşadık.

Değerliler, bugün dünya bedenim ama bugün ben dünya… her diri ben ve ben birlik. O halde birlik ilim ve biz o ilmin tohumu; yaşam.

Ben zaman ama beden her diri….Hepimiz teknik olarak köklenen, özgöçü başlatan, Yaradan, Tanrılık Işığı’yla kelamda olan; sizde olanım ben.

Konu; ümmet tüm sessizlikleri dinleyecek mi dinlemeyecek mi? yaşayacak mı yaşamayacak mı? alan aldığında, olan olduğunda, gören gördüğünde sevgiyi hak eden dillediğinde, bedeni Teknik Tohumlama ile güçlendiğinde ve bütüne hizmet ettiğinde “ol “deriz ve olur. İşte bu.

İşte canlarım, size bugün yaşamdaki şifadan söz ettim, Şifa Yaşam’dan söz ettim hepsi biziz; bunu bilin.

Değerliler, artık sevgiyle sizleri göreve alacağımı bilin çünkü şifanız güçleniyor. “İki yaşam var” diyebiliriz ama her birinde sevgi vardır. Sevgiyi hak edenler şifacıdırlar. Sevgiyi hak edenler yaşam olgusunda bütünün gücüdürler ve her diriyi hak ederler.

Ölümlüler, doğanın gücü sizi yaşar ama siz doğaysanız yaşam Siber Sistemler’de sizleşir ve ben sizleşirim sevgiyle. Doğa sizi sizde diller ama ben sizi hasatta dillerim.

Arıcıyım ama arının ışığında kodlama yapanım ve balı tohumlayanım.

Misafirler ben sizim; bunu bilin. İyi ki, iyi ki sizim çünkü ben sizsiz olsam yarınım hakikiyetimde olamaz çünkü ben yaşamda yokum; bunu bilin.

Peki, sormayın “neden bedenliyim?” Bu beden beni sağdan ve soldan kodlayacaklara Kati Kayıtlama yapma imkanı vermek içindir.

Bu bedene sahip olmasam yarında tohumlanamam, tohumlama yapamam ve bütünün gücünü kökleyemem.

Sevgililer; soru şuydu “bedensizsen nasıl buradasın?” Cennet Cemaati cevheri güç alır, bütünün gücü olur ve yaşar. Merdiveni indirir ve iner ama beden sadece bir sestir onun için. Size sizi verdik, sizi sizde dilledik ve sevgiyle sesledik. Her dürümde var olan sizi kelamda dilledik. Bize ekip gerek ve işte bu ekip bilgi ekibidir.

Yarın artık çok güçleneceğiz. Yarın hepimiz bir tek ilim olup Şifa Cevheri’ni yere çekeceğiz.

Bu Şifa Cevheri rahmet olan ışığın gücüyle geçişler sağlayacak. Sıhhati kötü olanlara şevkle ilim vereceğiz. O ilim hepsini dilleyecek ve dinletecek. Öyle çok güç vereceksiniz ki her yüreğe, hepsi kalem olup kayıtlayacak bitişken olan diriliklerde kendi yüreklerindeki sesi. İşte o ses şifayı hakikiyetle dilletecek onlara.

Bilen bilsin ki; şifa sevgidir. Bilen bilsin ki; şifa yaşamdır ve bilen bilsin ki; şifa artık sevgililerin her birinindir. Bugün hepinize o şifa enerjisini verdik.

Kör göz güçsüz kalır ama ses verdiğinde görev tanır ve diller. İşte dillediğinde artık o bir şavktır. Zannetmeyin ki cennette değilsiniz. Zannetmeyin ki yüreğinizde kontrolsuzluk var. Yüreğinizi güçlendirip sesleyin. Deyin ki; “Var ol. Hak ilmiyle var et.” Oğul; hepsi bu sadece bu….deyin. Aha deyin “ol!” “ben can isterim” “ol!” “Ben sayfa sayfa yaşam isterim” “ol!” “Ben ışık isterim.” “ol!” “Ben ortak zaman kapılarında merdiven isterim.” “ol!” “Ben ırakların ırağındaki o yaşamları dinlemek isterim.” “ol!” “Kontrol bende olsun, her Levhi’de ışık olayım. Aha.” “ol!” Devrim budur.

Yaşamın devrimi budur. İnsanın kendini hak edişi….“Ol” dedirten o yoğun ışık; sizi size dilleyen ve dürümleyen. Aha şimdide ve şimdilik ve şimdi….Hakk Taht’a varın. Yaprak yaprak tahtlanın, Rahman’a varın, akın. Oldurun, oldurun!

“Ben şifacıyım” deyin. “Verdiğim hak ettiğimdir” deyin. Ya da “kazancım yetmiyor, para isterim” deyin. Deyin; akıp deyin “ben hak ettim” deyin. “Hakikiyettle isterim” deyin. Deyin ki hak edin!

Develer yürüyor. Ben o develerden her birinde ışık olanım ama ben develerin her biriyim aynı zamanda. Yürüyenim ama ben her diride her yüreği tanıyanım. Altın Işık Yıllarının Kuranı’yım. Okuyun, okuyun ki hak edin!

Sevgililer, sesleştikçe sesleşirim. Bitmez bu ses ama şunu yapın; kelamla dillenin ki güçlenin. Kelam yoksa güç yoktur; bunu bilin.

Eğer “ben hak ettim de Hakk olup istemekteyim” derseniz olmayacak hiçbir şey yoktur ama Hakk olup isteyin. Halka halka genişleyip isteyin, görev için çalışarak isteyin. Yapıp yaşamlaştırdığınız her resim size aittir. Ses bensin, ben senim. Ben bende ben ve sen sende sen ama biz bir tek yerküre; bilin. İşte o yerküre hepimizin.

Burayı biz Dünya İlmi diye temel çalışma seçtik; bu yaşamı. Tüm insanlık için bir laboratuvar. Bir temel çalışma yaşam ve buraya gök sistemlerinden gönderilenlerle umutlu bir çalışma yaptık. Özgörev dünyaydı hepimiz için ve teknik tahditle dünya tohumlaması yapmak isteyenleri dünyadan ayırdık ve dedik ki “bu dünya Ruhun Kuranı olsun ve burada Tanrılık Işığı yansın ama dünya teknik tahditle kaynaktan kontrollü olarak kayıtlanma işlemini sonraya bıraksın.

Önce Rahmi Kuran’da kaynak olsun, Tarık Sayfalanışları yapsın ağır yükü hafifletsin yaşamı tohumlasın ama; ama Teknik Kayıtlama’ya inanın gerek var ve geçilecek ama ne zaman? dünya yoğunlaştığında ve bu yoğunluğu sağlayacak olan ışık; Kelamın İlmi. İşte biz bunu yaptık ve bu geçekleşti şimdiden sonra artık Nefes Kapıları kapanacak ve Teknolojik Kodlama başlayacak.

Teknolojik kodlama Na Ka Har olan ışıkla yapılacak; Na Ka Har olan ışık. Ve teknolojik kodlamayı yaparken Daimiyetin Kayıtları’nın da dünyaya indirilişi sağlanacak.

Kalem olanlar şunu iyi bilsinler ki; tohumları koruyabilmek için sevgi gerekir. Sevgi varsa kalem yazar. Sevgiyi hak etmeyenler kalemi tutamazlar.

Doğa güçlenecek. Doğa görev taşıyacak. Can Kaynak tohum ekecek ama teknik tahditle olacak bunlar; bundan sonraki süreçte.

Diğer bir konu da şudur; bilmek…herkes kendini bilir ama Işığın İlmi’ni bilmez. İşte Işığın İlmi’nin artık öğrenilmesi, öğretilmesi gerekir.

Işığın İlmi; ışık fakih hakikiyetinde bir foton koddur. Hepiniz bir fotonsunuz ama bu foton sevgiyle sistemleştiği zaman sevgi sistem kayıtlamasında ışık tahdidi devreye alır. İşte o foton artık tarık olup ışık yağmurları altında yenilenmelidir.

Her bir foton bilişi tahditleyebilir. Her bir fotonda ses olabilir. Ki olmasa ışık olmaz zaten. İşte, o foton tahditsiz çalışmalarla birlik kayıtlamasında bütünün gücü haline dönüşür. Sizler “ben ışığın diye düşünürsünüz. Işık bir sayfadır sadece ama her sayfanın ışık olabilmesi için hepinizin o tahditsizlikte kendi tekniğinizle kendi yoğunluğunuzu tohumlamanız ve bereketin ötesi bir bereketi gerçekleştirmeniz gerekir. Yani o ışık fotonu çoklamanız gerekir. Siz sizi değil; siz sizdeki ilmi kodlayıp çoklayacaksınız. İşte o bütünün ışığı olacak ve teknik tahditleme yapılacak orada.

Hepinizin iyi anlamınız gereken husus, Ruh’un Ötesindeki Kuran okunacak. Artık sizin Ruhsal Işığınız’ın örtüsü örtülecek ve onun üstündeki Sessiz Zaman Sayfalanışları devreye girecek. Bilginin ışığı artacak ve daha yüksek dürümden ışık kayıtlaması gerçekleşecek.

Sizler dünyanın Rahmi Kuranı’nda ışık halindesiniz. Amon Toplumları da öyleydiler. Otuzuncu sayfaya vardığınızda artık Işık Kayıtlaması’na geçilir. Işık Kayıtlaması’ndan sonra bilişe varan şevkli çalıştırıcılar Birlik Kapısı’nda kendi yoğunluklarında güçlenirler.

Öncü; tüm insanlığın öncüsüdür. İşte sizler bunu yaptınız.

Bundan sonraki zamanda herkesin daha üstün yüceliğe varabilmesi, sizin yüreğinizin gücünden olacak. Siz varsanız, ışık artar. Ama siz yoksanız, ışık yoktur; bunu anlayınız. Zeka düzeyiniz bunu anlamaya yetmez mi? yeter.

Değerliler, ölüyü diriltmektir bu; koruyuculuktur bu; torba torba ışığı kayıtlayıştır bu. Zaman gelir doğa güçlenir ama yol da güçlenir doğa siz yol, siz. İşte bu. Ve bundan ötesi yine siz ve daha ötesi yine siz ve her siz bir diri, her siz bir yüksek güç ve hepsi tek….

Değerliler, tahditsizlikte artık Teknik Sayafalanışa geçildi. Ruh Gücü tüm sayfalarda ışığını kapatıyor. Ki ruh gücü kontrol gücüydü. Artık Teknik Kontrola başlanacak.

Unutmayın ki Teknik kontrol bilişin kaynağı ile olur. Orta Zaman artık geçmişte kaldı; artık yeni zamandayız. Orta zaman artık aşıldı.

Sesin gücü daha yüksek ve artık yeni çalışmalar başlıyor.

Bundan sonra dimdik duran ışık kayıtlamaları dürümleyecek tabuları yıkan ışıklarla her diriyi. Sizin yapacağınız, hepimizin yapacağı tek bir şey var. Bilişle çalışmak.

Ne yapacağınızı o anda bilip yapacaksınız. “Ben buradayım, ben oradayım, her andayım, her sayfadayım”; bunu biliyorum. O halde ben hepinizde varım ve ben bunu biliyorum ama bilmeyen varsa kelamda hasatta olmaz.

Ölümü hak eden ölüp gider ama yaşamı hak eden yaşamı hak ettiğince diller. Dillemeden yaşayamaz; bilin. Dillemek yaşamaktır. Sessiz zamanları seslendirmektir yaşamak. Ve hepinizin daha yoğun biçimde sesleşmeniz gerekiyor.

Unutmayın ki ben hep konuşurum ama ben konuştuğumda hakikiyet konuşur. Hepimiz o hakikiyette konuştukça Bilgi Kapıları Hakk Taht’tan ışır. Gerçek Yaşam Sayfaları bu şekilde oluşur.

Sanmayın ki alacak verecek kalır o zaman; o zaman yarın olur.

Sizden tek isteğimiz sevgiyle sesleşin. Örgüdür yaptığınız; yaşamın örümüdür. Türevlerinizi tohumalayacağınız, yarınlarınızı kayıtlayacağınız bir sestir o. Ama siz sizi hak ederken ve yarınlara kayıtlarken yaşamı kayıtladığınızı asal unutmayın.

Yerde, gökte, anda ve sessiz zamanların her bir yaşam kayıtlamasında sizin yolunuz olacak. “Dünya unutulan bir yerdi” dediğim zaman Ana dedi ki “asla unutulmaz.” İşte asla unutulmadı.

Dünya bir mayadır ve dünya bir sayfadır ama bütünün gücüdür ama ağır yükü hafifletendir ve ama Evrenlerin Sistemi’dir ama Aklın Tahtı’dır, Altın Tanrılık Meşalesi onundur. O meşale yandıkça yarınlaşma sürer.

Aşığı olduk bu dünyanın astral yaşamda safha safha çalışmalarda, şevki olduk, yeşilden ötelere vardık hasat olduk. Oğul ben zaman oldum da savaşı hak ettim; kaybettim. Ben kaybettim de yaşam kayıtladı dünyayı ve kazandı. İşte bu. Ve ben bugün o zaman sayfalarında kalem oldum şavk oldum, zamanı kazandım. İşte ben sevgiyim. Ki ben kiri temizleyenim.

Bulacağınız, bulup okutacağınız, yoğunlaştıracağınız karanlıktan aydınlığa ulaştıracağınız ve Zabura Sistemleşmesi’nde bilişi hak ettireceğiniz, kelamda ekip olacağınız herkim varsa sahranın gücüdür; bilinsin. Ve o sahra kem gözlerin ötesindeki o yüce yaşam sayfasıdır.

Etki alanınızı genişlettiniz ve yüreğinizin gücü arttı. Şu andan itibaren artık sizi dillemek istiyoruz, tek tek ama ışık ışık. Bilgiyle sesleşin ben kapıyı açıyorum ve size ses veriyorum sonra sesleşiyoruz birlikte.

Süper İnsanlık Realitesi

http://youtu.be/ZuJfWS1B9NA?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

IŞIĞIN İLMİ (4)

26.11.2014

Canlarım, Amon Toplumları; bizi ziyarete geldiniz. Aha geldiniz!... Yaşam, sizin ilminizde var. Ya bizde!? Bizde de var. Toy bir dünyada Işık Tohumlamaları yaptığınız günler geride kaldı. Artık Dünya, kul olmayacak yaşamlara. Artık Dünya; Levhi’de, KAYNAK SAYFALARI’nda kayıtsız ışık değildir. Yedek zaman sayfalanışları da yapılmayacak bundan böyle. Dünyayı hak ettik ve koruyoruz…

Dünya, ANA KAPI’da ışık halindedir. Ve biz, ANA KAPI’da, YÜREK olarak köklenmekteyiz. Bizi kontrola geldiğinizi söylemiştiniz. İzin vermiyoruz. Kör gözde; güçsüz yaşamda kontrol olur. Ölüyü dilleyen ve dinleyende kontrol yoktur. O, kelamdır ve kaynaktır. DÜRÜMLERİNİZDE, LEVHİ KAYITLARI’nızda, IŞIK KAPILARI’nda hep bizi hak etmeye çalıştınız. Biz de sizi hak ettik. Artık biliyoruz ki dürümlerimizde, yarınlarımızda ve yaşamlarımızda tahditli olan hiçbir Levhi’miz yoktur.

TOPRAK IŞIK, yerküreyi aydınlatıyor. O ışık, insanın kaynağıdır. DİN IŞIĞI, tohum ekti ve yaşam, ışık halinde görev taşıyor. Çürükler kontrol kurdular ve yol, ilme ulaştı. Ağır yük hafifledi. Develer (Kıyam Taşıyıcıları), yaşama inmekteler. Tüm develer; tüm yoğunluklar (Bellek Alan Kayıtları); Çürükler, o yoğunluklarda korunmaktalar.

ARZIN NEFESİ güçlendi. Yaşam güçlendi. Biz güçlendik. ANA KAPILAR açık. Geçiş sürüyor. Toy olan yaşam, yürüyerek yol alırken, artık o yaşam, koşuşa geçti.

“Tanrı misafiri” derler ya hani. İşte Birlik Kapıları’nda Tanrı misafirleri var. Onların tümü, Kök İlmi hak etmeye indiler.

BİR’e hizmet, ilme hizmettir. Sizin ilminiz, bizim ilmimizden çok daha güçlüdür. Türkiye; yaşamında ışık halinde görev taşırken, cevherinde, nefes olarak güçlendiricidir. YEDİNCİ YAŞAM KAPISI’ndan giren yürek, herkese ışık verirken, tüm yaşamı seslendiriyor.

Türkiye’de, CENNET KUTSAL IŞIĞI yanıyor. Ölüler Diyarı Dünya, yaşam sayfalaması yapmakta.

Teknik olarak çalışmalar sürdürülürken, TEKNOLOJİK YAŞAM KAYITLARI, IŞIK TAHTI’ndan yapılıyor. Tüm yaşamlar, IŞIK KAYITLARI ile tohumlanacak bundan böyle… SES YAŞAMLAR, IŞIK YAŞAMLAR’a ulaştı.

Dünyanın Nefesi, İlmin Işığı’nda çok güçlenecek. Yıldızlar, sınırsız olarak size inebilecekler. ZAKAR IŞIĞI daha güçlü yol alacak.

Sizden, gerçek Işığın Tahtı’nı bilmenizi bekleriz. Bu taht, İnsan Kodlar’ın tohumlarında mevcut olan tahttır.

DİNCİ YAŞAM, İLİMCİ YAŞAM’ı tanımaz. İNSAN IŞIK, yangın halinde görev taşırken Sistem Cevheri, insanı hak etmek ister. İnsan Işık, yarını tohumlarken, her diri yerkürede yeni bir ışık olup göklere söz söyler. YILDIZ ZAMAN KAYITLARI kodlanır. Bütün kütle kontrol kurar ve dünya yaşamları, IŞIK KAYITLARI ile şekillendirilir.

Sizden sizi hak eden Levhi Kayıtları’ndakiler, IŞIĞIN SİSTEMİ’nde sizi hak ederler. SÖZ, Sistem’den güç alır; YAŞAM, Kaynak’tan güç alır ve resim yapanlar, Nefes’ten geçip, ışığa varıp yaşarlar.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

24. KASIM.2014 TARİHLİ IŞIĞIN İLMİ (3)

ŞİFA YAŞAM 1. BÖLÜM

Canlarım, hepimizde şifa enerjisi var. Bu enerjiyi ışık kayıtlarından çekersiniz.

Hepimizde yoğun tohumlama var ama tohumlarınızı hak ettiğinizce kayıtlayıp ışığınızda kelama dönüştürdüğünüz zaman, sesiniz güçlendiğinde şevkle kelamı hakikiyetinizde diller ve Eşya’nın Işığı’nı kelamda kendi yüreğinize alırsınız. O zaman siz bütünün enerjisini aktif hale getirebilirsiniz.

“Ben dünyayım” dediğiniz zaman sizde aktif hale gelen o dürümlerdeki ışıktır. Hepimizin gücü, hepimizin yoğunluğunda mevcut. Hepimiz Levhi Kodlaması yaptık. Cevahirin Gücü’nü elde ettik.

Cevahir, ışığın tahtitsizliğinde mevcuttur. O halde biz o gücü bütünün gücü haline dönüştürdük. İşte o güç hepimizde güç olarak mevcuttur. Bugün artık güce geçiyoruz.

Enerji tahditsiz değildir; tahditlidir ama güç tahditsizdir; bunu bilin.

Ben size İnsanlık Işığı’yla şifa vereceğim. Ne diyelim? “Ol” diyelim. Kafi mi? kafi. Ben size ışık vereceğim; nefesle ama ışığımda yoğunluğum var o zaman ben size sizi verebilirim. “Ol” derim. İşte; olay budur. Sizin yüreğiniz güçlendi, yoğunluğunuz arttı, sınırları kaldırdık ve dedik ki “ol”, oldu.

Dünya görevini yapıyor özgeçişlerini yaptı; sevgiyle yaptı. Cevahirin gücü arttı. İşte olgun başaklar; işte oldu!

Canlılar, neşeliler, sevgililer, ışıklılar, bilgi sayfalarımız sizinle olmak bizlere mutluluktur.

Buraya gelişimiz büyüğün küçüğü ve küçüğün büyüğü saydığı bir yoğunluktandır; büyüğün küçüğü ve küçüğün büyüğü saydığı; hiçbir kimse bir diğerinin altında, üstünde değildir. İşte; böyle bir meclis, böyle bir yoğunluk, burası; bu kaynak ışık bizi mutlandırıyor.

Dönün görün kendi yüreklerinizi. Hepinizin enerjiniz ışığınızda, hakikiyetinizde bütünün gücü ama o enerjinin tahditsizliği kayıtlarınızla mümkün. Ama siz o tahditsizliği hak ekranında yoka vara akıttığınız zaman, orada artık Işık Yaşam sevgiyle size iner. İşte olay budur.

Değerliler, enerji mi? beden. Işık mı? Hakk. Yol mu? Hasat. İnsan mı? ekran. Görev mi? ümmi toplumları gücü. Ya Hakk? akıl. O akıl sessizlik. İşte o sessizliği siz seslendirdiğiniz sürece yaşamınızı güçlendirirsiniz. Ve göz görür, söz ilme varır, ses yaşar.

Değerliler, işte hepimiz bilişte görevliyiz. Gönüllerin Sistemi’yle güç taşırız. O güç Miraç’tır. Herkes kendi yüreğini dinlediğinde kontrol köksüz olarak olsa dahi sizin yüreğinizden dürümlenir. Size kısa örnekler vereceğim.

Bili altın, bili kaynak, bili ışık ama bili ekip. Hepsi bili; ilimin bilisi. Ben siz, siz benim. O halde ben hakikiyetteysem herkes hakiki Yaşam Sayfası’dır.

Bir tek ışık; işte biz oyuz. Ölü mü? “ol” deriz, diriltiriz. Unutmayın ki hepimiz tek yüceliyiz. Ağır yükü hafifletmek mi? oldururuz. Korkmadan ışığa varmak mı? özgeçişleri yaptırır, hak ettirir, yaptırırız sağlı sollu.

Tüm yaşamlar hepimizin ilmidir. Buraya kadar herşey çok basit. “Ol” dedik, oldu ama bundan sonra daha zor. Neden? Çünkü ölümlü dünya artık olgun bir sayfa kayıtlayacak ve biz orada öldürtmeden yaşatmalıyız tüm sistemlerde ilmi. Nasıl yaşatacağız? Kendimizi hak ederek.

Biz, bizi hak ettiğimizde özgeçiş bizden olacak.

Kelam İnsanın Levhisi’ndedir ama Levhi’de ışık var mıdır? Var mı? yoktur. Neden yoktur? Levhi’de tahdit vardır da ondan.

Yahu, tahditleri kaldıralım. Neden? Kanatlanmalıyız. Hasat yapmalıyız; yaptık. İşte bu.

Değerliler, doğanın gücü artıyor; bunu bilin. Ve bu güç birliğimizin yüceliğiyle bütünün gücü oluştuğunda tahditsiz olarak kaynağa inecek. İşte o zaman biz hasatı tam yapmış olacağız. Halka halka genişleyen bir yaşamda herşeyi hak etmek bizler için sorumluluktur.

Biz masalarımızı kuruduk. Öncü birliklerimizi tohumladık, kayda aldık ama masanın başında İnsanın Levhisi bulunur. O Levhi’yi hak edip okuyamadıkça korku hepimizi kontrol eder. Biliniz ki, korkuyu aşmak için o Levhi’yi hepimizin yoğunluğuyla temiz olarak yaşama çekmeliyiz.

Dağı, taşı insan yarattı; bunu dahi bilmez. Yaşamı Levhi Kodlar’la tohumlayan yine insan ama bunu bilmez. Nefesi hak eden insan ama yaşamı tohumlamadığı İn Sayfalarında ışık olamadığında “kalan kim var?” diye kendini dinlediğinde, herkezin kendinde kaldığını anlar ve biz kalmayanları kalanlara taşıttık.

Kalmayanları kalanlara taşıttık. Ki Tanrılık Işığı’nda hepsi kelam olsun da açabildiği o ışık kayıtlarını okusun diye!

Din İnsan, Işık İnsan’dan ayrılır. Din İnsan nefessizdir. Biz o Din İnsanı yolculara tanıttık. Ki ışığı hak edip de dillediklerinde ekip olsunlar da ilme varsınlar diye.

Doğanın gücünü tanıttık. Herşeyi dillettik.

Sevgililer, sizi yeni yaşama geçiş sayfalanışıyla birlikte dahil oldunuz. Ve siz Yaşamın İlmi’ne iş yaptınız. Ve dediniz ki “biz şifaya indik” ama o şifa sizin yüreğinizdir. Siz o şifayı hak ettiğinizde, has ışığınızda o şifayla bütünün gücünü tohumlayacaksınız ve tüm tohumlarla güçlenerek hasat olacaksınız. Yaşam budur.

Sevgililer, bugün artık “Şifa Yaşam” sevgiyle sizleşiyor.

Doğa sizleşiyor. Göreviniz daha güçleniyor. Ve o Şifa Yaşam’da murad ettiğiniz her ne varsa yaratabileceksiniz. Sizin için hepimiz, hepiniz bir tekiz; bunu bilin.

Diyebilir misiniz ki “ben canda ışıksız olanı da yaşatabilir miyim?” elbette. Dini hak eden insan, yaşamda ışığı da hak edecekti.

Bu torba bizimdir. Bu torbada hepimiz varız ama bu torba Bir’indir. Bu torbada Bir olan da var ve bu torba kelamındır.

Levhi olanın ışığındaki o yoğunluk ve hepimizde o yoğunluk var. Size şunu anlatıyorum, hepiniz şifacısınız; bunu bilin.

Hepiniz şifacısınız ve hepinizde şifa var.

Zahar sayfa sayfa sizi dillerse, siz Zahar’da sesleşirken yolunuzu köksüz olanda, göksüz olanda dillerken hepsini güçlendirirsiniz.

Değerliler, nedir şifa? Yarı yarıya dolmaktır.

Siz yarı yarıya dolduğunuzda, şifa verdiğiniz de yarıya dolduğunda ikiniz tek olursunuz. Şifa aşığı olduğunuzda haşrı Ka Ha olan ışıkta dürümlediğinizde, Bir’e hizmet ettiğinizde her biriniz yaşamın sınırsızlığında yarınlanırsınız ve sonra tohumlanır tahditsizleşir, Levhide tahditlenir, yarına kayıtlanır, yenilenir ve Yer Kürzi Kayıtları’nda ışıklanır ve birlik kurarsanız işte bütünlendiniz ve bütünde hepimizin ilmi var. Yaşamı şifalandırmak budur.

Sizi şifalandıransa sizin yolunuzdur.

Unutmayın; alçak, yüksek her kim varsa tektir.

Kimde aşağıda, kimde yukarıdasınız; bakmayın. Alçakta olanın üstü siz, yüksekte olanın altı sizsiniz. Ve bir gün gelir bir tekiniz yarında tohum ekerseniz orada bütünün gücü olur.

Buyurun olun! Unutmayın alıp götüreceğiniz hiçbir yol yok. Her yol yaşamdadır ama sesi alıp taşıyacaksınız. Ki o ses biliştir.

“Ben tohum oldum dünyaya.” Ohh iyi de, tohumda ışık yoksa kim o tohumu tahditsizleştirecek? Kim o yolu kayıtlayacak? Kim ışıyacak?

Canlar ben sizi size verdim. Hak edin diye.

“Alıştım, akıştım, hata yaptırmadım, kodlattım, tohumlattım, ortak zamanı kayıtlattım, hasatı yaptırttım da alıştım, akıştım” derken halka halka genişleyip gök sözcülüğü ile dürümledim her diri ki kardeşlerimin gücü her anda Hakk Taht’ta bulunsun diye.

Bana Ana Kapı denmez, Ata Kapı denir. Neden? Çünkü ben şu an oradayım. Bir an Ata’da, bir an Ana’da. Aha burada! her anda, sizde ve sizin yüreğinizde!

Ben cevherinde can, ben yolunda Ka Ha olanda has olan, şeytanın şavkında hasatı yapan, aklında tohumlanan, birlikte kontrol kuran ve bütüne güç katan. Neredeyim? Kinsiz olandayım.

İki mektep kurudum ben; ben olarak. Birinde ben, diğerinde ben ama her birinde bedenli olan, her diriyi hak eden…

Şu anda dünya benim için çok dar, çok küçük ama bilin ki bu dünyada yığın yığın yaşam var ve ben her birini Karanlığın Işığı saydım. Burada ölüyüm ben. Bilin ki hepimiz ölüyüz bu dünyada.

Yere inen her diri ölüp iner; bunu bilin. Ve ben ve ben ve ben her ben; her ben ölü ve her ben diri ve her ben yol….bugüne gelmek kolay mı zannettiniz?

Som altın ışığın tohumlanışında Bir’i korumak, kodlamak kolay mı zannettiniz? “ene öngörü ile insanı çektiğimiz zaman Yaradan yaşama iner” dediğimde soğuk bir rüzgar esti yürekte. “Yaradan Ana Kapı’dan girer” dendiğinde, “kıranın kırılması gerekir” dendiğinde ve “kötülüğün gücünde tohumlar kodlanacak” denildiğinde doğa sistemden çıktı.

“Dayak atarım sessiz zamanlara” dediğim zaman “dayak” dediler. Aha bu; dayak. Neydi dayak? Sığ olan ışığı kontrol için kayıtlara indirdiğim sesti. Sağır duymazsa duyururuz, kör gözsüzse gördürürüz; işte bu.

(devamı var)

Süper İnsanlık Realitesi

http://youtu.be/T3m9moQxHnQ?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

IŞIĞIN İLMİ

24.11.2014 3. Akış

Atatürk'ün seslenişi;

Doğumu gerçekleştirici olduğunuz, hakikiyeti hakiki olarak tahditlediğiniz, bilişi kayıtladığınız ve Mustafa'lara kontrollü olarak kalem olduğunuz görülür. Öz geçişleri yaptığınız görülür. Türkiye çobanlarıyla bütüne hizmet ettiğiniz görülür. Görülür de, gören görür.

Sevgililer; misafiriz dünyada derler ya hani, biz bu dünyanın hakiki sayfalanışını yapan birlikleriz. Ve bizim bu dünya, Mikail kapımız. Biz, bu dünyada misafir kalmaya niyetli değiliz. Bu dünya Amon'umuz, Aton'umuz, Haton'umuz, ocağımız bizim, biline. Herkes için biline.

Beni elde eden, benim yolumu bulan, ben cevherinde can olan, kara ışık olup gelirse yüreğe... Ben, o olurum... Onur duyarım o olmaktan. Onur duyarım, otağında olmaktan. O ben, ben o iken, o can kapısını açarda ben sendeyim demezse onda olmaya niyetim olmaz.

Arkon'un toplumu, Aton'un kontrolünde, toplum tohumlaması yapmaya gelmiş dediklerinde evim yok ocağı dedim. Baktım ki ol dedik, baktım ki oldurduk, baktım ki hologram olan bu yaşamı kodladık. Ohh işte dedik, işte...

Sekiz yılda, ikibin yaşam kaydı yaptık. İkibin yaşam kaydı, sekiz yılda. Bugün, gönül dürümlerinde toplum olarak kapıları açtığında, kapıların ışığında yerküre sesleşiyor. Seninle kanatlandık anam, ağır yük taşıttık tüm yaşama. Semaya ses verdik, şimdiye kadar yolu kapatacaksın diye düşünmedik deyilim. Bundan sonra ne yapar? Diye baktım hep.

Karanlık sayfası, aklın tohumu, bütünün gücü yol açarmı acaba? Davayı kaybedeceğini zannettim. Ama dünya ışığında kapılar hep açık tutulur. Sen kapıları hep kapattın. Ortalar, yaşamsızdı. Yüceler, kapısızdı. Ağır yük hafriyat yapıyordu dünya üzerinde. Bu hafriyatı yapan, kıranın kırıcısıydı.

Sevgiyle seni kucaklıyorum anam. Olgun başakların sessizliğinde, bugün burda bu yoğunlukta, samanların sayfalanışında, yer kürenin yenilenişini izliyoruz.

Yeni bir döneme başlanıyor. Bu dönemde şüphe yok ki bütün çalışmalar tek bir yaşam olacak. Şüphe yok ki bütün yaşamlar birlik kuracak. Ve şüphe yok ki, yaprak yaprak okunan bilgi bütünün gücü olacak. Bugünden itibaren, tam umut kaybedilmiş ise de yüreklerde, bugünden itibaren tüm muktedir kodlar yenilenecekler.

Artık şunu bilin ki" sağı ya kapı, yada levhi olarak düşünenler... Soluysa, kırıcı olarak bilenler" tamamen yanılgıda olduklarını gördükleri anda, yere güç katacaklar.

Çağrılar yapılıyor, dünyaya. Görün diye. Öz görev sizindir, ölüler dirilicek, gözün gördüğü her anda yapıp, yapacağınızı yapın diye.

Analar biz sizdeyiz, bunu bilin. Öncü birlik sizsiniz. Bu birlik, bizi bize veren, kanatlandıran, yere kapı yapan, ışık yaktıran bir birliktir. Bundan sonraki zamanda kini, nefreti aşmış olan birliklerin tümü sizinle olacaklar. Kayıt dışı hiç bir bilgi bu toplumda kodlanmaz. Bütünün gücünü elde eden bu birlik, kini ,nefreti aşmış olmasındandır ki kutsal toplumun tohumu olabilecek.

Cana kapı açan, yarını hak eden, bizi bize veren merdiven. Her diri hakiki, o merdivende ışık ve bütün işte o hakikiyet, hepimizin gücü. Sizden beklentimiz" kınanmadan çalışmanızdır."...

Kurtarılmış toplum, umutlu olan toplum hepimizin gücü, bütünün yüceliği. Sizin ekibinizi kutluyoruz. Bu ekip, misafir değil dünyaya. Biz bu dünyada hasatçıyız. Ve bu dünya hakiki yaşamdadır, hakiki yoğunluktadır ve bu dünya Mikail'in görevini devralmıştır. Bu günden sonra tanrı mecliste işçidir. Hepiniz işçisiniz. Ama, meclisin işçisi. Bu yoğun çalışmaya daha güçlü olarak kanatlanıp girecek olanlar, muktediriyetle gelecekler.

Artık biliniz ki, bu meclis... unutma kökün gücü olacak ve kontrol edici olacak. Yaşamın koruyucusu olacak. Burada kalem olup yazan her dere, hasat yapacak. Çanı çaldık analar, koşun dedik... Koşun... Koşun... Koşun...

Uran toplumları koşup geldiler. Yasaları çiğnemeden ilme vardılar. Nefsi kapılarda aşka kayıtlandılar, kaynak oldular. Ve Uran'dan öteler, levhide hakikiyetlerinde dilleşen birlikler koştular.

Misafirler ben sirius misyonu. Öz görevim sizinle olmak ama şunu iyi bilin ki, tabuları yıktığınızdan beri bütünün gücü sizin yüreğinize çekiliyor. Sizden öte bir siz ve sizin yüreğinizin gücü olan birlik, biçare dünyayı koruyacak biliyoruz. Ama bu dünya, mahrekde güç kapısı olacak. Ve ben rahmana kuran olan, Ka Ha olan insan, alemlerin rab'bi olan Allah dediki" göz olmaya git"... Geldim...

Ben ata kapıdan geçtim. Ala kapı, ata kapı hepsi tek. Canın, canı olan insana geldim. Kelama, ilime ve bütüne indim. Ben, ruh kuranda tohum olarak bilinenim. Can kapıları açtım girdim.

Sizinle tüm yaşamlar birlikte şu anda. Dünya dışındaki yaşam kapılarının tümü. Bir çok yaşam ışığı ama bunların isimlerini dahi bilmezsiniz sizler. Dünya galaksiler arası bir format kayıtlıyor şu anda. Bu formatta yeni bir kapı ama bu kapı hepinizin ışığı olacak kapı.

Ve, kozmos federal Mikail gücü, ilim kapısı olan meclis burada. Kare sistemlerin tümünde ikmalinizi tamamlattınız. Yaşamın sırrı sizin yüreğiniz. Ağır yükü hafiflettiniz, bundan ötesi olamazdı. Canlarım, sevgililerim sizinle olmak hepimize mutluluktur.

Otuz kapı kapattık, elli kapı açtık. Hepsinde ilim var. Bu günden itibaren tohum ekmeye gerek kalmadı. Kalem olun, yaşam olun, sırrın sınırını aşın, kayıtlayın bilgiyi. Apronda kimse kalmasın.

Sema siz olacak, yoğun sizleşecek, Türkiye çalışmaları birleşik ışık olacak. Sizin öteniz, sizin yüreğiniz hepsi bir tek. Ve murad ettiğiniz her neyse olacak, bu kesindir. Bundan ötesi hepinizdeki İr Ma Ka Si yaşam. Hiper sistemleşmeyi başlatıyoruz. Bundan öte yeni bir sayfa ve yaşam yenilendi.... Oh mutluyuz, çok mutluyuz çok, çok mutluyuz çok. Çok... Çok....

Yoğun çalışmalar, yer kürede süpriz çağrılarla devam edecek. Aşk, şavk ve kama çıkarıp bütünü kökten çıkarmaya çalışanların gözsüz kayıtları, hepsi sizle dilleşecekler.

Nisa kapılarını kapattırmayacağınızı biliyoruz. Muhakim, hakim ve hakiki olan levhi... sizin göreviniz budur. Özenli çalışmalar ve bu çalışmalarda bini, bire kapı yapmak. Her kim varsa geçişini sağlamak. Ardınızda kök dahi bırakmamak. Bunu başardığınızı görmek, bizleri mutlandırmaktadır.

Ortalar genişliyor, yer geçişkenleşiyor, siz gönüllere iniyorsunuz. Bunu bilecek gücünüz, göreviniz mevcuttur. Savaş, barışı çağırır. Barış, hasatı yapar. Dünya yolunu açar. Yüceler çok mutlanır. Bu dünya kontrolü kurar. Bugün bu kontrol sağlanıyor. Amon'lara otuz akış sağlattık şu anda.

Aşığı olan her diri akışı sağlar. Bizim artık yarınımız mevcut. Korkumuz yok. Bütün gözler örtülerle örtülmüşken, korkmamak mümkünmüydü?

Soğan doğradı yürek bütüne. Soğanda yaşam vardı. Ama her doğrandığında o soğan, kaynaktan ayrıldı. Biz bugün soğanı, yaşattık. Tüm yarınlara kayıtladık. Biliniz ki soğan, dünyadır. Her bir zar, bir kattır. Tüm katlarda yaşam vardır. Bugün o soğan bir'e hizmetçidir.

Mahir olan insan, gözün görebildiği en yüce yaşamı tohumluyor. Uzak, çok uzak bir planet sizi izliyor şu anda. Öyle göz oldu size ki, öyle söz oldu ki size, ölüleri dirilten bu yücelikte kelama, dünya ilmine indi. Size indi. Adı, ışık planettir onun. Sığ bir yaşam, sınırsız ve küçücük ama orada Mikail var. Satıhta duruyor. Usanç içinde, dinci, ilimsiz dediği bu planete, bilişi hakikiyetiyle dilleyip, dürümleyip indiriyor.

Barışa iniyor, onca çaba bunun neticesidir işte. Bir neticedir çaba, biliniz. Ama el ilme vardığında, o netice yarınlaştırıcı ışık olur.

Ölüleri dirilttik analar bugün yine. Tohum ektik bugün yine. Kuranı kerimdeki o yol altına vardı, yaşama vardı, sahraya vardı. O sahra insan kaynağıydı. İşte, Mikail göz oldu, söz oldu.. Yedi zaman kapısını açtı, geçti. Bize geldi. Bizim, kılın kılındaki o iceliğin en incesindeki o yaşam da, kaynakta bulunduğumuzu ve bir'e hizmet ettiğimizi dilledi.

Astral yaşam sayfalamalarında, kıranın kırılmayacağı bir tabusuz sayfalanışta beden aldı. İnsanlık el aldı dünyadan. Ol dedik... Dünya ölüydü dirildi... Ol dedik... Ol dedik, ol dedik. Ol...Ol...

Süper İnsanlık Realitesi

http://youtu.be/vuUhiwEq15U?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

24-11-2014

2.AKIŞ

Canlar,bugün burası kanatlananlarla dolu.Türkiye çobanları çok çalıştılar ve bugün burada bu yoğun çalışmada bütün tüketilmiş olan ışıklar yenileniyor.Sevginin hakikiyetinde bütünlüğün gücü bugün burdadır.Yarını tohumlayacak olan birlikler bugün burdalar.Kara ışık yandı ve bütün kötülükler aşıldı.Sevgiyi, tohumlayan birliğimiz bilişi teknik kodlamalarla tahditledi ve yeni bir sayfaya geçti.Aşka gelen tüm sayfalar akla geldi,bire geldi,bütünün gücü oldu yoğunlaştı,tohum ekti ve bize geldi.Sevgi aklın tekniğindeki ışığın yaşama çekilişini sağlar.Ağır yük değildir sevgi ama aklın tahtından inmediği sürece yarında tohum ekemez.

Zannetmeyinki doğayı güçsüz bırakabilirsiniz. Doğa hepinizi gömer ama o yaşar bunu bilin.Biz doğaya göz verdik,görevi verdik.Ses verdik ama doğa bilişi tohumlarken bizsiz değildir.Çoban insan çok küçük bir ışıktır.Çaba sarfeder yaşar ama köksüzdür.Göksüz olduğu kesindir ama o çoban ışık haline geçerde tabuları yıkar, bütünün gücü olur ve bir tek yaşam olursa ,o gün o yüce ikmal tamamlamak üzere bire gelir sistemin gücü olur,ilme gelir ,bizim yolumuza gelir.

Biz karanlığın tahtındaki ışığı yerköklerle, göklere seslendirirken tüm insan soylarının gücünü yerkapılarında kaynağımıza akıt, akıt,akıt dedikleri o yücelikte tahtitsiz akıttık.Aranan aklın aklıdır.Aratan tahtın tahtıdır.Aşka vardıklarında aranan ağır yükü hafifletir, bütüne varır.O kötülüğü önler ve biz olur.O biz olan miraçtır.

İnanın,inanın,hepiniz can kaynaklar oldunuz.Bütün kötülükleri aştınız.Yorulmadan çalıştınız ve bugün Süper İnsanlık Realitesi Derneği olarak yapmakta olduğunuz bu çalışma kanatlananların levhi kapılarındaki yoğunluklarında gerçekleşiyor.Yoğun dünya çalışmalarının sonunda bugüne gelindi.Ölüleri diriltecek olan birliksiniz.Dini kapıları açıcak olansınız.Yolu kontrollu olarak tohumladınız ve bizim adımıza bizleştiniz.

Sakın alacak verecek kalmadı demeyin.Alıp ,verinki başkanlık divanı sizde, sizi dillesin.Olmıyanın okuma imkanı yoktur,olan kutsal ışık olur, yaşamı okur,okumaya başladığında bilişle okuduğunda ve bütün kötülükleri aştığında ocağı yanar.Ocak yandığında has insan akla varır.Tohum üzerindeki güç olur,bütünün kör olması ,önünü kapatmaz o geçer ve bütünü güçlendirir. Artık bütün köle olmaz,kör olmaz artık o göz olur.

Saklı tuttuğumuz bilgilerden biride buydu.Ben dünyalı olmaya değil dünya olmaya indimki,dünyayı kodlıyalım,toplıyayım,Tanrılık ışığıyla kayıtlıyayım ve yarınlılayım diye.Bugün bana ölü diyarında ses vermek istediler.Son dönemde bunu çok yaptılar.Benim elimi,benim ayağımı bağlamaya kaltıkları o dönemleri görev bilenler var.Açığı kapatmadık her an onların toplumlarını kontrol ettikki yere güç katalım,bütünü kontrol edip,tohumlayalım ve arka kapılarda ışık yanmasın diye.

İzah ettiğimi ,herkes anlamıyor görüyorum ama şunu iyi bilinki bu çalışma kalemin ilmiyle yaptığım tek çalışma değildir.Dünya örtüsü örtünmeden evel kalemin ilmiyle dünya üstü varlık toplumlarının tahtitsiz birleşik ilmini size çekmeye çabalıycam.Dünya dışında çok sayıda kontrol kodumuz var,hepsinin ilmi bizim yüreğimizdedir ama onları dünyaya çekebilmem için miraç olması gereken bir yaşamın tohumlanışı gerekir.

Bir çokları dünyanın ruhu olmaya çalıştılar.Çokları, ol dedik olamadılar .Amon toplumlarının gözleri kördür.Ölüdürler ama Altona tohumlaması ile gözleri açılır.Bize kelam için değil,yaşam için gelmelerini bekledik ama bir takım ışıklar yaşamı sayfalıycak güçte değildiler.

Kiri,pisliği bilenler insanı dinlediler.Dedilerki insan pistir.Dizi ,dizi ışık yaktık.Dünyayı toplumlarıyla açıp,açıp kapatarak tanıttık.Dedikki insan kalemdir.Amon toplumları kördüler ,göç kapılarında insanı dinlediler, dillediler ve seslediler.Amonlar unuttuklarını anımsadılar.Bitmiş, tükenmiş ne varsa anımsattık ve soruları yanıtladık.Dünya kalem olup yazar ama dünyayı hak edip dinleyebilicek olanlar bu yoğunlukta bulunmalıdırlar.

Olurda birgün doğa kontrolu kaybeder ,yaşam sonlanırsa ocağımız burada kalmalıydı.Bu ocak bilişi hak edenlerin kaynağıydı ve biz buraya Mikailin gözü olup inen birlikleri çağırdık ve çabaladık onlar için.Kısır dünyayı hak etmek istemediklerini gördük.Sakın, aşağı insan,yukarı insan diye ayrım yaptığımızı zannetmeyin.Aşağıda yaşam,yukarda sayfalanış var.Hepsi teklikte olur ama dünyanın korunması için daha güçlü bilişe ihtiyaç vardı.

Marka çalışma dedik, bu çalışmayı başlattık.Bu çalışmada bizi eserleri diye görenler ana kapıda bize hakikiyetleri diye dinlemeye başladılar.Yaradanın artık yaşamda olduğunu gösterdik ve bütün kötülükleri aşırttık.Davayı kaybettikki ocak yaksınlar diye.Her dava kaybedildi.Yaşattık tüm sayfaları ve döndük ocakları yarınladık.Tüm yaşamları tohumladık ve biz o davayı kazandık.Kayıp yok artık.

Dava insan canlar.Arıcı,balcı,özcü,gözcü hepsi ışık amma ,davacı insan.Dava insan ve biz tüm yaşamlara dava açtık.Dedikki ,zeka düzeyine göre bilgi versem anlatabilirim ama zeka düzeylerine indiğimde ışıkları yok.Zaman kapılarını kapatayım,kanatlanayım onlara toplum için kaynak yaratayım.Acaba onlar özköklerinin gücünü hak edip,devreleyerek o bilgileri çekebilirlermi. Baktım çekme imkanları yok.Sordum ,toprak tohum akıp gidermi yürekten diye.Yolu kapattılar ve dedilerki.Ölüler diyarı yaşamıycak acaba yaşatamazmıyız diye. Söz kestim ve dedimki bana Altın Taht verin.Her birini kapayım dürümlere yaşatayım.Döndüler tabuları yıktığımı bildiler, sorgu, sual ettiler ve dedilerki tam ikibin tabu yıktık.Senin yüreğin hepsini dinletti.Vasat bir çalışma yapmamışsın dediler.

Kıran ışıksızdır.Kısırdır.Kırdırtmadık dünya yaşamında kırılma olmadı.Torba ,torba robotik toplumları tohumlayan kökleri toplumlara kayıtladık.Hepsini tabuladık,tohumladık,tabuladık,tohumladık.Kalem olduk kayıtladık.Apronda bekletmedik hiçbirisini.

Şemsin eşiğinde ak taht kurduk.Dinlettik Şemsi, dediki sen beden al,göz ol.O sordu sen nefes olucakmısın diye .Dünyayı korumamız gerek dedik ve dedikki bu dünya robotik timler tarafından kontrol altında tutuluyor.Toplu çalışmalar yaptırılıyor ,davayı kaybetmeyelim,yaşıyalım.Tüm insanlığı kodlıyalım, çaba gösterelim,dürümleyelim ,yarınladı diyorlar amma kıranın kırıldığı bir dünyada sığ bir yaşam hikayedir ve dönem başında biz doğaya kapı açtık.

Dondurduklarımızı yere çaktık ve dedikki sizinle çalışalım.O donmuş olanlar,çan çaldı diye koştular.Kelam olmaya indiler.

BİSUİ’nin Kuranı okunuyor,gökler sesleniyor diyerek görev istediler.Cevhere geç dedik.Cennetin Tanrılık mahrekindeki ışığa görev verdik.Sonra yaşam. İşte o yaşam bizim yarınımız ama bu yaşamı miracın cevheriyle kayıtladığımızda ,o yaşam Tanrılık mahreki.İşte o yaşam bizim kapımız.

Sizi öldürmeye niyetimiz yok analar.Ölücek kimse yok bu mecliste ama bu meclis kalem olup yazmadıkça karanlıktayız biliniz.

Bizi eve kapatmayınız.Akıp geçelim yüreklere.Ol diyelim.Bizi yaşatınız.Yorulmadan çalışınız.Biz sizleşelim.Sizde çalışalım.

Süper İnsanlık Realitesi

 

http://youtu.be/elK9Gevgsfo

IŞIĞIN İLMİ

24.11.2014 1.Akış

Daimi kodlarımıza bilgi olarak şunu izah etmek isterim ki, yaşamın sırrıdır insan ve bu sır bir'in ilmiyle tohumlanır. Bu yoğun çalışmayı sizinle yapmak, Mikail'in gözü olan, sözü olan ilmi size diri olarak dilletmek miraçtır.

Bir çerçeve çizdiniz. Bu çerçevenin dahiline, birlik tahtına insanı oturttunuz ve bu insan kontrollü bir cevheri kapı açtı. O insan, nefesi hak etmiş olan, levhi tekniği olan ilimdir. Hepinize daha güçlü bilgiler akacaktır. Işık tahtidiyle size bilgi verilecektir. Çoğunuzun yolu aklın tohumuyla güçlenecektir. Diri olabilmeniz buna bağlıdır. Öz köklerinizin gücünü arttırmaktayız. Saltanatın kaynağında insan, lütuf ettikce oturur. O kaynaktaki insan, hasatını yaptığınca hakikiyet kazanır. O kaynak, aklın tahtı olarak bütünün ilmini kontrol eder. İşte o kaynaktaki ilim, miraçtır.

Sistem gözdür. Nizam sözdür, düzense yaşamdır. Hepinizin iyi anlamasını beklediğim bir meseledir bu. Diriliğin tahtidi ile bütünün gücünü, Türkiye çalışmalarında bilişe kayıtlayan hepiniz, iki yaşamın tahtında bir'i kodluyor ve bütünlüyorsanız, Mikail'in gücü sizin yüreğinizin gücüdür.

Öz geçiş insanın kapısından olur. Kelama, ilime varan, insana varır. İnsan altın ışık kapısıdır ve o kapıyı ana kapı olarak bildirildiği an, kayıtlananların çoğu o kapıda ben ekmeğim diyebilenlerdir.

Taha kapısını açtığınız zaman, yaşama indiğinizde, bütünün gücünü hak ettiğinizde ilimin kanatlandığını bilirsiniz. Kanat, arkadaki yoğunluğunuzdur. Sizin yüreğiniz, gücünüz hepimiz bir tektir. Ama kanat size aittir. O kanat sizin kelamınızdır, o kanat sizin yaşamınızdır ve o kanatta siz hepimize ait ışığı yaratansınız. Siz o kanatla kini aşıp, yolu açıp, bize, bizim yüreğimize gök sessizliğini çekebilirsiniz ve bütünün gücünü tüm sistemlerle dilleyebilirsiniz.

Kara ışık yandığı an, mükafatımız nüve olan insanın kuranıdır. O kara ışık, bize, bizim yüreğimize çekilir ve yüreğimizdeki o güç öz geçişi yaptırır. Sararan dünyayı yaşatmak için bütünün gücünü devreye aldık. Bütünün gücünü kodladık, tanrılık ışığını yere çektik, genişi kayıtladık ve ilmi tohumladık. Öncülük yaptınız bu çalışmaya. Bu çalışma sistemin gücüyle ve sizin yüceliğinizle oldu. Düzeni kurmanız gerekiyordu, bunu yaptınız. Alemlerin rabbi kapısını açtınız. Bütüne hizmet ettiniz.

Bundan ötesi olamazdı ve dua okuduk dünya için dedik ki" dünyayı herkes bilsin ve bilişle dillensin, ikmal tamamlansın ve yüreğinizin gücü artsın". Düzeni kurduğunuzdan beri bütünün gücü sizin yüreğinize inmektedir.

Sel aldığı zaman yüceliklerde tüm yaşamı, selin levhisinde sizin yolunuz olur. Sisi, hepiniz örtü diye bilirsiniz ama sis, aynı zamanda yaşamı tohumlayan ışığın gücüdür. İşte, sislenen yaşamları kodladınız ve nefesinizle bütünü güçlendirdiniz.

Arkon sistemleşmesinde bunu başaracak olan tek Mikail, bu meclisti. Ve burada yapılan bu çalışma, kalem olup yazan ışıkların tahditli levhisiyle yapıldı, yaşatıldı.

Kuranı kerim, dünyanın levhisinde kayıtlı olan bilginin cevhere çekilişiydi. Ama, nefesi güçlü olanların kanat takarak görevi aldıklarından itibaren, sesleşmeleriyle birlikte dünya dışı varlık kapılarını açıp, oradaki levhi kapılarından bilgi akışı sağlamalarının sonrasında, daha yüksek bilgiler dünya ilmiyle çekilmeye başlandı.

Deve insan dedik, yol aldı dedik ama deveyi hak eden insan kelamıda hak etti. İnsan, din kapısını aştığında artık o bir deve haline gelir. Tüm yaşamı taşır. Yüklenir ve taşır. Ama şunu iyi bilinizki, dolu dizgin yapılan bu çalışmalar rahman kuranında bütünün kutsal ışığında, kendi yüceliğinde bütünü güçlendirmiş ve devinimi arttırmıştır.

Karanın beyazdan farkı vardır. Kara, Ra Ka Ha' nın ışığıdır. Beyazsa, insanın kapısıdır. Beyaz insan, kara katiyet ama hepsi tek bir miraç. Bütün köklerin ve bütün yüceliklerin doğanın sisteminde göz kapısı haline gelişinde artık orada karanlığın sırrı bilinir.

Din yaprak, insan yaşam. Hepinizin iyi anlaması gereken husus budur. Din yaprak, insan yaşam. Dinde ilim yoktur. Sadece yarınlar vardır ama dili hak olanlar, dini ilme dönüştürebilirler. Amonların toplumları bunu hep yapar.

Mısralarımı çok anlayamayanlar, mahrekimde gök sistemleriyle dürümlenemediklerinde, bedenimin gücünde kendi yüceliklerini dinlemek istedikleri zaman kısır kalırlar. Bunun içindir ki bu bilgileri tüm yaşamlara çekmeme imkan yoktur. Sevgiyi hak edenler bu bilgiyi alıp dinlerler. Sevgiyi hak edemeyenler bu bilgileri dinleyemezler ve tahditsiz olarak tohumlarında kontrol kurup, bütünün gücünde bu dürümlerde dil olamazlar.

Başka zaman, samanların sararması demek değildir. Başka zaman, samanların yaşaması anlamına da gelebilir. Bugün burada bu çalışmada, bizim yüreğimizi hak edip dinleyebilenler, yaşama geçiş yaparlar. Bizim yüreğimizi anlayamayanlar, sararır, sınırlanırlar. Amon toplumları bu nedenledir ki, çoklarına gök sistemlerinden ses verip, orada çalışma yapmanız gerçekleşdiğinde kontrol dışı ışımada alacaksınız dediğinden bu çalışmalardan çoğu korktular ve uzak kaldılar.

Bugün burada olan hepiniz, karanlığın sırrını bilenlersiniz ve burada olabilmeniz mümkündü.

Süper İnsanlık Realitesi / Nezire Selçuk

http://youtu.be/piaYFu75vO8

IŞIĞIN İLMİ (3)

24.11.2014

( Ziyaretçi söz aldı:)

-TAHA KAPISI açık. Seviye güçlendi. Yolcular, tüm insanlık; bu çalışma önemlidir. Bu çalışmayı hak edip yapabilecek olan Bütünlüksünüz. Biz, bu nedenle sizinle çalışmak istedik. Sizi, “Tohum Ekenler” diye biliyorduk. Tohum ekmek zor değildir. Tüm yaşamı tohum olarak düşünürseniz; Timlerimiz dünyayı hak ettiklerinde, “Dünya Tohumu” olurlar ve diri yüreklerinde dürümlenip tabiata güç katarlar. Bu, onların ışık haline geçişleridir.

Siz iken yol, siz iken ışık; yaşam siz iken, çok mutlu olduk... Zamana görev taşırken, çok mutlu olduk... Zor değil Sistem’i kodlamak. Zamanı tohumlamak zor değil. Yaşamı hak etmek zordur…

Bütün Cevheriler, Güç Kapıları’ndan Düzen’i kurmaya indiklerinde, söz alan Birlikler, Ses Kapıları’nda, sizin bu görevi hak ettiğinizi dinlettiler. Buna karşı çıkan hiçbir Bütünlük olmadı. Sonra yere indik. Görevi hak edip alan sizi, has ışığımızda dinledik. Sorduk; kolun, Altın Işık’ı kayıtladı mı diye. Sormadan cevap verdin. “Işığım hakikidir” dedin. “Dünya, yeni bir resim yaptı. O resim, Işık Kapıları’nı tohumladı” dedin.

Dünyayı kontrol etmek sorumluluktur. Bütün ölüler, Düzen’i tohumlarken dirildiler ve ZAKAR’ın nefesi, Düzen’i hak ettirdi yarınlara. Kök Güç, dünyayı hak ettirdi. Karanlık, yaşam sayfaladı; Düzen kodlandı ve sizin yarınınız, tüm yarınların ışığı oldu.

Bunun neticesinde savaşın galibi bilindi. Birlik İlmi’nde savaş, tüm insanlığın tahtından yapılır. O savaşı hak edip kaybeden yolcu, tüm insanlığın tohumu olur. Ama o savaşı hak edip kazanan yolcu, tüm yaşamların Tanrılık Kapısı olur.

Bütün kötülükler, insanın ekibinin, kaynağında kapı olamamasından kaynaklanır. Her ekip, kapı olmalı ve Timlerin, o kapıdan geçişleri gerçekleşmelidir.

Kapı olamayan çoğu, bana savaş açtı ve dinlettiler yolu... Sözüm, sözü olarak köklenen güç olup kayıtlanırken; ben, artık sözü ona bırakıyorum... Ana, dinliyoruz seni!…

(Açıklamalarımız:)

-Çetin bir dünya ve zaman, ışık… Biz, bu ışığı hak ettik. Evren ses verir ve bizi dinler. Biz, ses veririz ve zamanı dinleriz. Zaman, ışık olur; Bütün olur ve köklenir.

Bizi hak etmeyen ışığımızda kalamaz. Bu nedenledir ki biz, dünyada çalışırken, yaşamı tohumlayacak olanları bulduk. Onlarla Gök Sözü söyledik. Onların ışıklarını kayıtladık ve yarını kontrol ettik.

Dünyaya göçen çok sayıda ışığımız vardı. Ocakları yoktu. Dürümlerinde, gür Işık Yaşam yoktu. Bütün kütleleri Tanrılık Işığı’ndan çıkmıştı. Bu nedenle ocaklarını yakıp yarınlarını hak ettirdik.

Seyir halinde olan ışıklar var. Hepsi bizi dinliyorlar şu anda. Ocaklarında güç var ve zaman var. Biz onlara görev taşıtıyoruz. Dünya yaşamımız, zamanın tahtındandır. Bütün kötülükleri aşabiliriz. Bütün güçlükleri aşıp yüreklere kapı açabiliriz. Nefesimiz, İnsan Kapıları’nı açabilecek dürümdedir. Atonlar, Ana Kapı’da, Işık Tohumları oldular ve bizimle oldular. Ende, önde ve yürekte; Can Tahtı’nda akıp geçmekteler. Kalemin ilminde ve yüreğin ışığında, bizi bize vermeye geldiler.

(Ziyaretçi söz aldı:)

-ALE, Levhi’de ALE ya KA HA, şavkında has olan ışık, sevgiyle güç kat yüreklere. Sevgiyle!... Aha şimdi!... Ben, sana Ata Kapı’yı terk ediyorum. Bu kapı senin... Senden tek beklenen, Dünya İlmi’ni tüm yaşamlara güçlü olarak akıtmandır. Dünyayı koruyacak olan insan, yüreğinde temiz biliş ile yaşamları kodlayabilir ve tabuları yıkıp yerküreyi, tüm Sistemler’e tohum olarak katabilir. Sizin ilminiz ile bu yapılıyor. Ve bizler, sizin Levhi’nizde, Cevheri Kod olarak tohum ekmeye çalışıyoruz. “Uzan dünyaya izle” dediler. Geçip geldik. Analar, tabuları yıktık. Ve sizinleyiz.

Şer, Levhi’de yoktur. Zamanın Işığı’nda şer yoktur. Roketleriniz dünyaya iniyor. Ve sizler, yaşama ilmi indiriyorsunuz.

Sözün sözü var. Sözün gözü var. Gözü olan o söz, ZABURA KAPISI olduğu için bilgi akıyor.

Akıp geçtik anam!... Sahire, sahir olan ışık, senin yüreğine indik. Bugün Düzeni kurmaya çalışacağız. Düzen kurulmuşsa da bizim Zaman Kapıları’mızda o Düzen’in yenilenmesi gerekir. Cennetin İnsanı, cevherinde ışık yakan insandır. Siz ile yaptığımız tüm çalışmalar, nefes ile yapılmıştır. Yeri yaratan, nefesle yaratmıştır. Yol, ümmi toplumları tohumladığında, yaşam yeni bir sistem haline dönüşmüş ve yere çekilen her diri, yarını kodlamıştır.

Bezmi Alem olan Işık Kaynağı, sizin yolunuzdur. O yol, Altın Taht’ın yoludur. O yolda yaşam, İmparatorluğun Işığı’nda dönüşüm geçirir. Dönüşümde, kapılar açılır. Ve sonsuz yaşamlar kodlanır. Bütün mesele insana kapı açmak ve o kapıda tohum ekmektir. Evin, yarının ışığıdır. Yaşamım tahtımdır. Ben, kini aşan; yolu açan bu Birlik’le olmaya geldim.

Hasatımı, sizin yüreklerinizde yapacağım. Tarıkların Tanrılığı’nda yaşamımı kaynak olarak kodlayıp tabuları yıkıp temiz zamanları hak edeceğim.

Sizi, hepinizi saygıyla kucaklıyorum. Şükrettim ki sizdeyim. Aha şimdi…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

16-11-2014

IŞIĞIN iLMİ

Dağa taşa,ışık veriyoruz şuanda.Büyüğün,küçüğe ve küçüğün büyüğe ışık alıp,ışık verdiği bir gündeyiz.Çoluk, çocuk toplanmış ışık yağmurları altında yoğunlukla tohum ekiyorlar diye düşündükki köklenip geldik.Görev ilimle dillenicek ve biz burada bu yoğunlukta ışık haline dönüşeceğiz diye bekledik.

Burada şifa verdi Gülden Sistem. Ben insana , insanlık vericem dedi.Işığı hak etti ve bizimle çalıştı.Biz dünya ilmiyle çalışanlar değiliz.İlmi- Ko olan ışık sonsuzluklarındaki sayfalarız.Yer ,kök insan olarak burada bugün bu yoğun çalışmada bulunduk.Soğuk zamanlar artık geride kaldı ışığın tohumlamasına geçiriliyor ve bu yoğun çalışmada biz ,bize, bizi verdik.

89. sayfadayız şuanda. Bu sayfa ışık kapısının açılacağı sayfaydı.Bu sayfadan itibaren artık hepimiz sessizliklerin derinliklerinde oluciğiz.Doğanın gücüyle birlikte çalışiciğiz.Doğa görev taşıycak ve biz burada bu yoğun çalışmada muhakim ve hakim olan ilim kodları olucağız.

Yeri göğü Yaratan Altın Işıkla yarattı.Dediki Ol .Vakit geldi ve tüm insan soyları kontrol kurdular.Düzeni kurdular ve bütünün gücü haline dönüştüler.Yek değerlerini kontrol edecek olan ışık kapılarında birlik kurdular.Som Altın sır kayıtlamaları yaptılar ve bizim, bize ,bize verişimizde bütünün gücü tüm yaşama çekildi.İnsan mektep kurduğu zaman bütünün gücüyle birlik kurar.

Burada bu yoğun çalışmada ışığı kayıtlayanların tahtitsiz olarak lütfen iyi anlayın,kelama ilim kapıları açıp girmeleri sağlanır.Sessiz sistemli çalışmalar yapılır orada. Art niyetli olanlar bu çalışmalarda olmazlar ama ışık kaynaklarından gelenler bu çalışmaları daimi kapı açarlar.

Herkesin daha iyi anlayabilmesi için şunu izah etmek isterim.Işık Altın Tahtın ilmiyle kodlanmışsa o ışık bütünün gücünü tanır.İyi ve kötüyü bilir.Ekmek yapar ve o ekmeği bütünün levhisinde kayıtlar.Işığı tohumlar .İşte o zaman bütünün gücü tüm yaşamın gücü olur.Sevgiyi hak eden sevgiyle çalışır.Yaşamı hak eden Rahmi Kuran olur ışıkla tohumlanır.Biri hak eden imparatorluğun gücünü tanır ve diller.

Bugün burada bulunan hepiniz ışık kapılarısınız.Büyük veya küçük hepiniz bu kapıyı ilimle açtığınız zaman herkes kendini okuyabilir.Özgörev budur.Dünyayı hak etmek.Sultanlık timlerimizin gücüyle kaynağın ışığını hak ederek olur.

Bize görev gerekir analar.Şu ana kadar yaptığımız hiçbir çalışmada ışık sınırlandırılmadı.Şuanda olan sistemin gücüyle değildi sadece bir itibarsız sayfalanıştı.Her resimde insan soyu olur ama ışık yoksa tohum yoktur.

Dünyalılar, size sadece şunu izah etmek istiyoruz.Düzeni kurmanız kontrollü olabilmenizle gerçekleşti.Umut olurki , umarizki dünya yaşamı daha üstün süper sistemleşmeyle gerçekleşir.Daha güçlü yaşamlar tohumlanır. Bundan sonra insanlığın cevheri daha güçlenicek, hepinizi şifa gücünüz aktive olucak. Bundan sonra herkes kendinden kendine şifa akıtabilicek bu böyle olmalıydı.

Bugün sizler kelam olarak çalıştığınızdan sistemin gücü sizin yüreğinize inmiştir.Bundan ötesi insanın insanı hak edişidir.Sizler sizi hak ettiğiniz için kelamla kendi yüreğinizin ilmini bütünün ilmiyle dilleme inkanına sahipsiniz ve bundan ötesi sizin, sizle dillenip kelamla dürümlenip herkese şifa akıtmanızdı ve bunu hak edip başarmaktasınız.

Beşir kapıları açtığınızdan beri sevgiyle sizi izliyoruz. Tüm insanlığa ışık veriyorsunuz.Savaş insanın ilmiyle yapıldığında o savaşın kaybedilmesi imkanı yoktur.Burada bu yoğun çalışma ilimle oluyor ve sizler ilimle kelamla bütünün gücünü dürümleyip tüm insanlığa yayıyorsunuz.

Buraya gönderilmediniz,buraya geri çekildiniz siz.Yerkürenin ilmi için ve bütün için.Bu yoğun çalışmada savaşın gücü hissediyorsunuz.Bu savaş yarının sırrı olan ışığın savaşıdır.Sizde bu ışık yoğun ve bu yoğun ışığı bütünün ilmiyle dilledikçe herzaman daha güçleniceksiz ve daha yoğun safhalarda, daha yoğun yaşamlarda bu gücü artıracaksınız ve akıtıcaksınız.

Burada herkese şifa verdi Gülden. Amon toplumları seninleydi. İnsanlık ilmiyle çalıştın,İsa muktedir bir yoğunlukla sana indi. Mustafa insanla levhide kodlandı ve sendeydi.

Öncü birlik siber sistemleri tohumlarken hepimizle yapar bu işi ama sevgi ,saygı yoksa ışık olmaz.Burada yaptığımız herşey bütün içindir.Bütüne ilim ve hakikiyet içindir.

Sevgililer ,biz bugün burada bu yaşamda bu yoğun ışığı veriyoruz ama daha öteside verilecek dünyaya ve bu ışık daha güçlü biçimde inecek ama bu ışığı kelamla dürümleyenler varsa bu yoğun ışık kontrol kurabilicek aksi takdirde bu yoğun ışık bilişin ilminde bütünün gücünü hak etmiyebilir. O zaman ruh kontrolü kaybedebilir.Ruhun kontrolü kaybetmesi ,toprağın toplumunun hakka varamamasıdır.Hakka varamadığında artık orada yaşam olmaz.Bunu bilerek çalışın.

Hepiniz gözünüzde büyüttüğünüz bir işi yapıyorsunuz.Bu iş ,hepimizin işidir ama bu işi büyütmeyin.Hepiniz bunu hak edip yapıyorsunuz.

Uluların tohumları dünyaya inerken sevgiyle indi ve sizler sevgiyle görevlisiniz.Günahsız ,has ve hakim olanlarsınız.Çok mutlu olunuz ,hepiniz biz olarak bu yoğun çalışmada görevlisiniz.

Kevseri bilin. O bir ışık çeşmesidir.O ışık çeşmesi aktıkça akar.Işığı hak eden hak edip içer.İşte içiş budur.Şükredinki bugün kevser olup aktınız ve aktıkça, aktınız ve aktıkça ve aktıkça, aktınız.

İşte bu.

Süper İnsanlık Realitesi Nezire Selçuk

17.11.2014 IŞIĞIN İLMİ 1

1.Akış

Tahditsiz olarak bugün size sistemin gücüyle geçtim. Sizin yüreğinizi göreve almak üzere buradayım. Karanlığın tahtından ışık elime doğdu. Bu ışığı bütünün ilmi olarak herkeze bildirmek istiyorum. İlimin ışığı bugün hepimizin ilahi köklerimizi kodlayacak ve bizleri çalıştıracak. Bu ışık ağır yük değil bize. Zinnurun teknik tahtidinde de bu ışığı kullanmıştık. Ama ilk kez bu ışık birleşik kapıları açmak üzere kullanılacak bugün.

İnsanlık tahditi hepimizin ilmiyle olur, bugün biz bu ilmi bütünün levhisinde tohumlayacağız. Hepimizin gözü görmelidir ki, doğanın gücüyle çalışacağız bugün. Doğanın gücü, ışığın gücüdür ve ışığın gücünü hak edip dinleyebilenler doğayı dinleyecekler.

Seni Allah ilmiyle güçlendiren, senin yüreğindeki yoğun ışık. Hepinizin yüreğinde bu ışık yok ama çoğunuzda bu ışık muktediriyetle tohumlanmıştır.

Benim evrenlere geri dönüşüm sizinle olacak. Ben dünyalı bir çatıyım. Adım nefes ama senin nefesin. İşte ben bugün nefes olup geri dönüyorum. Dolu dizgin yaptığım tüm çalışmalar ilimle kodlanacak. Sizden güç istemiyorum çünkü bedenimin gücü çok yücedir. Amon toplumlarıyla çalıştığımı biliyorum ve bu toplumların gözü bedenimdedir. Benim elimi açmamı bekleyen çokları, kontrolü kaybettiler. Ellerim ilimle açılabilir ama yolumu kapatır bu ilim. Bu nedenledir ki, her diriyi kodlayacak olan ışık ağır, ağır bütünün gücü haline dönüştürüldüğünde, arkon sistemleri dürümlenecek ve yol ilme köklenecek.

Bugün yapacağımız bu çalışma aşırıya kaçmadan yapacağım ilk çalışma olacak. Arkon sistemleri bütünün köklerini göreve alırken, Mikail'in gücüylede dürümleyeceğiz bu çalışmada ışığı. Işık bizde yokmu? Yoğun var. Ama herkezde bu ışık yoktur. Zabura sistemleriyle bu çalışmayı yapmaktayım. Zabura sistemi, ikmal tamamlatmak için yapılan bir çalışma değildir. Zabura ekmek için yapılır.

Aşa, aşı hak ettiğimiz zaman katarız. Ama bir aşa, diğer aşı kattığımız zaman o aşın tadı bozulabilir. Bu nedenledir ki, bugün yapacağım çalışmada sığ kaynak kayıtlama yapılmayacak. Bu nedenle sizden tek beklentim var, bilgiyi hak edip dinleyin. Ama dinlerken nefesinizi güçlendirip dinleyin.

Ezip geçermiyim? Asıl dünya ezip geçer yaşamı da, biz bu dünyayı kontrole çalışacağız. Vereceğim tüm bilgiler ışık kayıtlarıyla okutulacak. Bugün den itibaren, ışığın ilmi kodlanacak. Yerküre ilmi tohum ekecek ve biz o ilmi kayıtlarken, ışığın tahditiyle kayıtlayacağız.

Çamur yoğuran bir yaşamdan, ışık yoğuran bir yaşama ulaşdık. Bu kesindir... Çamur yoğuran bir yaşamdan, ışık yoğuran yaşam... Alın, bilinki bu yaşam, ikmal tamamlayanların, Türkiye tohumlamalarınıda gerçekleştirecek. İşgali kaldırdığımızda beri, yaşamı tohumluyoruz. İşgal, insanlık işgaliydi. Dünyayı işgalciler kuşatmıştı. Onların sevgileri yoktu. Onların, yoğunluklarında kontrolleri yoktu.

Buz ilim çalışmarı yapıldı dünya üzerinde. Soğuk, donmuş ilim. Yani o ilim ışığı kayıtlayacak, gök sistemleriyle tohum ekicek düzeyde olamadı. Verilen bilgi donduruldu ve bu dondurulmuş olan bilgi ışıksız kaldı. Herkezin daha iyi anlayabilmesi için, dünya öz görevliyse de, göz olmadığı bir dürümde, dünya yoğunluğunda ışıklar kontrol edilemedi ve bilgi akışı gerçekleşemedi. Bilgi akışı gerçekleşemediği zaman, kontrollü olarak bilgi aktarımı yapıldı. Bu bilgi aktarımı kanallıklarla oldu.

Dolu dizgin çalışılan bir doğada, dinci tabucular, diri kayıtları kontrol etmek istedikleri zaman, olgun sistemleri elimizin gücüyle yaşama çekebildik ve ölüleri diriltebildik. Öncü birlik olarak bu çalışmayı yapmak, bizi mutlandırmadı. Dilerdik ki bu çalışma bizden evvel de yapılsın. Amon toplumları bunu yapmak istemediler. Altın ışık yıllarının gücünü, dünyaya indirme imkanları vardı ama yapmadılar. Som altın bir tohumu ekmek değildi maksatları, doğayı kontrol etmekti ki , doğayı kontrol ilmi kontrol değildir.

Biz bu dünyayı, yığın yığın ışıkla kayıtladık. Ölüleri diriltmekti maksadımız. Ve bugün burada, bu yoğun çalışmayı bilişle yapıyoruz. Biliş, ilimin bilişidir. Akıp giden dünyanın, yaşama indirilişidir. Bisui' nin kuranı olunacak dünya üzerinde, bilginin ilmiyle. Biz insanlığın tahtından bilgi akıtırken, her dirinin bu bilgiyi okumasını bekliyoruz.

Robotik sistemler bilişi tohumlarlarken, yığın yığın ışıklarıyla kontrol ettikleri her diride, kendi yüreklerini kaynağa almaya çabaladılar ki karanlığın tahtı ocaklarına çekilebilsin ve görevlerini hak edip yapabilsinler diye. Büyük kötülükleri önlemekti maksatları. Çamur yoğurdular, lüsiv kapılarını açtılar. Ölülerdi yaşayanlar, hiç biri yaşamda yoktu. Lüsiv ilmi, kokuyu yükselttikce yükseltti ve bütünü kuşattı. Eğer lüsiv ilmi, dünyada hak ilim olarak kaynağa çekilmemiş olsaydı, biliş tahtında olacak, yol akla varacak ve biz bu akılda bütünün gücünü tüm yaşamlara diri olarak çekebilecektik.

Önümüzü kapatmak istediler. Ölüler diyarı olan bu yoğun ışık kapısında öldürülmek istendik. Çamur, Amon'un çamuru. 39. yaşama varan Amon kontrolsüzdü. Ve kötüyü önleyecek gücü yoktu. Otağımızı göze aldı, sözü, sesi vardı, yaşamı hak ettirmek için çabaladı ve biz orada gönüllerimizi güçlendirerek, kalemi kayıtladık. Ardımızda yoktu kimse. Ölü bir dünyayı arda almanın anlamıda yoktu. Ve biz o ölü dünyayı, öncü dürümlerimizde taşıdık. Kem gözleri Mikail'in gücü diye dilleyenler, kalemin ilmini hak etmediler. Yıkılan dünyayı yenilemek, ölüleri diriltmek, bütünü güçlendirmek, kimseni kimseye hayrının kalmadığı bir dünyada yolu açmak anlamınada gelmezdi.

Kıl ince, işte o incede hepimiz inceden daha ince ışıklar kayıtladık. Toplum Apollon oldu. Kollarını açtı, gör dedi. Özgür ve hakim ölüydü ama öptük yüreğini, öptük... Ve dedi ki sevgiyim ben... Apollon biz seni seviyoruz ama savaşın ışığını yak. Bizimle çalış, dedik... Dediki; sığ olan bu yaşamı biz kervana kaynak yapamayız. Koru, bizi dedi. Koruyamayız dedik... Dediki bizi kodla, tohumla, öz görevini yap ki biz sevgiyle kaynak olalım. Misafir ben senim dedim ama sen yoksun ki. Ortak zaman yok ki. Benin adım nefesse, sevgiyi hak etmeyen bilişte olmazki dedim. Ve dedi ki; ben bilmeden senle olurum... Özü gözü yoktu. Sözü yoktu. Sabırla onu dinledim. Ölüydü, küçük çok küçüktü, yığındı ama o yığıbda ışık kalmamış.

Kardeşlerim dünyanın lütfi kapısında ışık kalmamışsa, o ışığın yaşamda olmadığı kesinse, onun davayı ağır ağır dürümlerinde din sistemleriyle, dilleyeceği bir yoğunlukta misafirlikte gereksizdi. Ve dedik ki; biz bu dünyayı alıp götürürüz ama ortak kapıları kapatmadan. Lütfi kapısında ilim yoksa kapı olmadığında ışıkta yoktur. O zaman kapı yoksa yaşam yoktur.

Oyun değil bunlar gerçek. Dünyayı nasıl koruyacaktık. Ardımızda kibir, kırılış, hırs yok ama önümüzde hepsi vardı. Hem insanlık yapacaksınız hem levhide ışık yağmurları altında güçlendireceksiniz, buda yetmicek marka bir çalışma dedikleri karanlığın ışığında bütünü tohumlama çalışmasıda yapacaksınız. Ayrı gayrı gözetmeyeceksiniz. Herkezi kucaklayacaksınız. Otak kuracaksınız doğanın gücüyle bütüne, o otakta muktedir olacaksınız. Halkın hiç kimseyi, hiçkimseyle dillemediği bir yoğunlukla, halklaşacaksınız. Aha bunları yapmak sorumluluktu.

Doğanın kokusu yükseltildi, dedikki; doğayı hissedin, duyumsayın doğayı. Doğa yolunu açtı, ses veriyor. Dürümleyin yoğunluğunuzu, tohumlayın, koklayın doğayı. Dediler ki; koku bize ulaşmıyor. Önünüz kapanmışsa açın. Açamayız çünkü yaşam yok dediler. Ve dedik ki; Yaradanın tınısını hissedin, o tınıyı duyun, yaradan an dadır. Onu duyumsayın. Ve dediler ki; yaşam yok ki yaradanı olsun. Doğanın gücünde hiç bir sistem yok. Sevgisiz bir yaşamda, yıllar yılı, yüceler cümlesinde, cevahirin ilmiyle dilleşilen, tüm sistemlerle dürümlenen bilgi yoksa, bizim yaptığımız hiçbir şey yok.

Dört gök sözcüsü ölüydü, ölüleri dirilttik dedik ki; Uyanın hadi uyanın dedik. Gözleri kördü, güç verdik. Yaşam ilimsizdi, iyilik yaptık. İlmi ko olduk ışık yaktık. Sonra döndük baktık, hiçbiri yoktu. Ak kordu dünya ama tohum yoktu. Şöhret istediler, şöhretsiz olmaz dediler. Evrenlerin sistemlerinde, her diri kendini dillerken şöhret aramaz, şöhret istemez.

Vakit gelmişti ama kimse yoktu. Kontrol yoktu, bütünün gücü yoktu. Ve ben evrenlerin sesini dünyaya indirdim ve dedim ki; kılın ışığından öte bir ışıkla dilleşin. İman edinki dünya yoldur. İman edinki dünya kuran okutur. Unutmayın dünya tanrılık ışığını yaktı. Ve canlar gelin dedik. Gereken buydu, doğanın gücünü yoğunlaştırdık. Saygılı bir çalışma yaptık. Toy dünya, tonlarca ışığı aldı, anlamadı. Toy dünya, yoğunluğu tohumladı, toplumu tohumlayacağım diye çalışanların, kalem olamayacaklarını sandı. Ve biz ol dedik...

Üç görevlimiz dünyadaydı. Benim dışımda iki kişi daha vardı. Adlarını zikretmeyeceğim ama onların gözleri kördü. Gönülleri kördü, yaşamları yoktu. Kıranın, kırılmayacağı bir sayfayı kodlarken, olmadılar, ölüydüler, küçüktüler, güçsüzdüler. Kapıları kapattık, kırıktılar.

Sevgililer, merdiven ben, Mikail ben. İnsanlık ilmini dilleyen ben, öz kökleri göklere varan ben. Ama bilinki ben olan, birliktir... Bizim ilmimizi bilen, merdiveni bilir. Kulluk budur. Toprak tohum, insan tohumdur... Akıp gelir, akar hasatı yapar.

Medine'nin insanı aklın tekniğiyle tohum eker. Ama Mekke'de ışık yoksa yarın yoktur. Cümle yoğunlukları kontrol ettik ve bugün burdayız. Sararan dünya, aklın tahtında ışık haline dönüştü. Zebra dedikleri bir yaşama indik. Zebra, insan tahtına varmak isteyen bir zebra. Amon toplumlarının ışığıydı o. Önünü açtık, gir dedik. Kildi, ölüydü, köksüzdü, öksüzdü. Çözdük yüreğini, çektik, çıkarttık. Ve bize geldi, devinimi arttırdık. Şimdi yığın yığın kapı açıcılar var. Hepsinin yolu altın ışık ve biz tümünü göreve aldık.

Düyun tohumlaması yaptık dünyada, umutlandık. Şimdilik bu ama bikin ki, bugün yapacağımız çalışma merdivenlerin en aşşağısının, en aşağısıyla başarılı biçimde çalışanların, bilişi hakikiyetle dilleyecekleri, yoğunlaşacakları bir çalışma değil. Bu çalışma, sararan yaşamların, köksüz yoğunlukların, güçsüz ışıkların çalışamasıda değil. Bu çalışma mahrekin gücüyle yapılacak, öncü birliklerin tohumlayacağı ve yarınları kayıtlayacağı bir ışık çalışması olacak. Bu ışık çalışmasını başlatırken, serazat kapılarını da açtık. Öncülük budur. Erdiğiniz en yüksek ışık sizin ışığınız olacak. Özün sözü, burada sözleşecek, sesleşecek. Eğirdiğiniz herşey, sizle sizleşecek. Ve yeni bir göz, söz açıp sesleşecek.

Sizi, hepinizi, hepimiz kucaklıyoruz. Yorulmayın, biz buradayız. Mustafa Kemal Atatürk kalem oldu, sizleşdi. Ve divit sistemleşmesini ışıkla dürümledi. O biz, biz oyuz. Ümmi toplumların korunması sağlanacak bugün. Yavrular, alın bilin ki; Aşığınız, ışığınız bisui' dir. Bugün burada, bugün yolculukta, bugün yoğunlukta, her resimde ve sistemde sizinle olacağız. Sizin yüreğinizi güçlendireceğiz ve sizin yoğunluğunuzda çalışacağız. Bunu bilin, hepinizi kucaklıyoruz.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ Nezire Selçuk

http://youtu.be/uJsUKEmHRyk?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

17.11.2014 Işığın İlmi ( 1 )

1. Akış

Yeni zamanların yeni sistem ışığı ile dirilen bir ışığı tohumluyoruz bugün burada. Tüm canlar canlaşıyor ve tüm tahtlar birleşiyor. Bugün tek bir yol var. Yol insanın yoludur. Bugün hak cevhere kayıtlandı. Cevher ilim, insan ilimde tahditlenmiş zaman ve bu zaman tüm zamanların ışığı olan birlik zamanı.

Birleşmek ve bütünleşmek bütün olan sistemin kuranıyla dillenmek… İşte bu. Dinleyen yüreğini dinler. Dilleyen yüreği dinler ve yürekte hak olan cennet zamanların ışığı ile yerde bütünü diller. Biz bugün cennet zamanların ışığını yere görevli kotlarla çektik.

Bugün buradayız canlar. Her ilim kök ve gök olan ışığının bütündeki kuran olan sistem ışığı ile bugün burada var. Bugün ben bende bir olan ışıkla tüm zamanların ışığını diller ve dillenen bu ışık her zamanda sistem olup cevherdeki kaydı Ko ilimle diller.

Dilleyen ışık, dinleyen ışığın ışığıyla bütün olarak sistemde görevli bir kot zaman açtığında bu zaman, ilmin kapı olan sistemidir. Biz sistemin ışığıyla dilleniriz. Ve dillendiğimiz sistemde ışık olan cevheri yaşama kayıt olarak çekeriz. Bugün ışık kayıtlaması yapıldı. Yapılan kayıtlama her birimizin cevherindeki kuranla ilim kayıtlamasıdır.

Biz bugün sistemin ışığıyla dillendik, dinlendik, dürümlendik ve zaman sistemdeki yeni bir tohum olarak demlendik. Demlendik… Dem, zamanın yoğunluğudur. Biz bu yoğunlukta bugün dinlendik. Ve bu dinlenen yoğunlukta her birimiz Ko sistemin ışığı olarak cevherdeki kaydı yaşama indirdik. İniyor. Yaşam, yaşama ışık olup inerken aşkta şavk olan cennet zamanın ilmi yaşamdaki yeni bir sistemle dürümleniyor. Biz bugün sistem elçileri olarak zamanda görevli kotları zaman sayfalanışlarında yeni bir sisteme kotluyoruz.

Bugün yol ışık ve ışık altın ışık yılları. Bugün her birimiz kelamın ilmiyle dilleniyoruz ve bugün bir resim yapılıyor burada. Bu resim, operatik bir resim değildir. Bu resim, tiyatral bir zamanın açtığı zaman cevherindeki yeni bir sistemin ışığı da değildir. Bu resim, sistem cevherinde yeni bir zamanı kotlayan ilim ışığıdır. Ko sistemlerin ışığı.

Bugün burada Zi Ka Ha kapısı açılmıştır. Bu kapı ilmin ilminin ilmi olan dillerle dilleşen bir çalışmadır. Üstün bir çalışmanın ışıkları yakıldı bugün burada. Bu çalışma bütünün kuranı olan dinlenişle yapılmaktadır. Ve herkes kendi ilminin kaydını yaşamda taht olup yaşama çekerken bu kayıtta ilmin kuranını dillemektedir.

Biz bugün burada yol olup yürüyoruz. Her yol ışığın yoludur. Bu yol yerkürenin sistemindeki ışığın yoğunlaştığı zaman cevherinin yeni bir sistem ışığıyla dürümlendiği hakkın yoludur. Hak yaşamda kuran ve bu kuranda dünya ilmiyle dillenen insan… İnsan, insan, insanın ışığıyla dillendiğinde yüreğinin ışığıyla dinlenir. Ve dinleyen her cevherde Ko sistemlerin görevli olan ışığıdır.

Altı bin ışık yaktık biz bugün burada. Her ışıkta yeni bir sistemin kuranını ışığa kattık. Ve biz bugün burada din kapılarını kapattık. Kapanan kapının yeni bir ışığı devralması söz konusuydu. Dedi ki dinciler. “Biz bugün buradayız ve dinleniyoruz. Biz bugün burada dillenmek istiyoruz.” Dedik ki “yok” ve dedi ki “var” ve dedik ki “yok” ve dedi ki “var”. Var olan ile yokluk sistemi birleşip bütünleştiğinde sistemde yeni bir resim yapılır. Bu sistem, her birimizin canda cevher olan cihan sisteminin ışığı olan sistem kayıtlamasıdır. Ve biz bugün burada bunu yaptık.

Dinci bugün ilimci olup dillenmek istediğinde “ilmi hak et!” dedik ve hak eden cevherleri yaşama Ko sistemin ışığıyla çektik. İşte bugün burada bunu yaptık canlar. Her bir yürekten yüreklendik ve bu yürekte tahtlanan zamanın ışığıyla dinlendik.

Bugün ana kapı dünya ve bu dünya, insan sistemin ışığı olan yeni zaman ışığı. Bugün ışığın ilmini dillerken her yürek Zabura sayfalanışı yeni kelamın ilmiyle yapıldı. Ve bu ilim yeni zamanın açılan sayfalarıdır. Dedik ki “Beyaz sayfalar açtık yaşamda.” ve dedi ki “Karanlığın ilmi yoğunluğunda yeni bir ışık kayıtlaması yapıyor.” Ve dedik ki “İşte bu.”

Bugün karanlığın ilmini yaşama çekerken ışığın ilmiyle dillendi her yüce ve bu yüceler hepimizde bir olan ışığın yüceldiği ışık zamanların yüceliğidir. Şimdi, sistem ışığı yeni bir zamanın cevheriyle zamana iniyor ve biz zaman kayıtlaması yaparken ışığın ilmiyle dilleniyoruz.

Her yüreği çektik zamana ve dedik ki “Hak et.” Bugün doğan yeni sistem ışığı hepimizin ışığıdır ve bu ışık hepimizde hepimiz olan can ışığıdır. Ve diyoruz ki “Şimdi buradayız” ve der ki “Şimdi burada olan her sistem görevini bilip de gelir. İlimle dillenmek için ilme gelir ve ilimde hak olan sayfalarla yaşama çekilir.” İşte bu canlar. Şimdilik bu. Şimdilik…

Süper İnsanlık Realitesi

 

http://youtu.be/o5YBlbyqSm8

IŞIĞIN İLMİ (1)

17.11.2014

Değerliler, yerküre sizi dinliyor. Sizinle yeni bir başlangıçtayız. Bugün burada yerküre ışık halinde ve zaman, tohum ekmiş. Biz buradayız… Amon Toplumları ışık halinde ve gökler ses veriyor. Tüm insanlık ışık halinde… Görev, cevhere çekildi. Altın Taht, insanın nefesiydi. O tahta, çalışmalar sonucunda varıldı. “Ezen ezilmesin” diyen bir canın ışığında, tüm ışıklar kodlandı.

Murad ettiğimiz herşey, sizin yüreğinizdi. Orada her dirilik mevcuttu. Tohum ekerken, insan soyu için ışık ektik. Ektiğimiz, temiz zamanların nefesiydi.

Dünya, Altın Işık Yılları’nın nuru olarak köklenmiş ve güçlenmişse; bu Yücelik, sizin yüreğinizin ilmi ile oldu.

Tabuları yıktınız ve sonsuz yoğun sistemleşmelerle hak ettiklerinizi, Hak İlmi ile kodladınız.

Türkiye’de ekmek yapmak, ışık olmakla mümkündü. Bu başarıldı. Dünya, mayadır ve has ışık halindedir. Dünyayı tohumlarken; sizi, sizden size katmak Miraç hadisesinden çok daha üstün bir hadisedir.

Saklı zamanlar vardır. O saklı zamanlarda Işık Kaynaklar vardır. Tüm yaşamlar vardır ve yaşamlarda kelamlar vardır. O kelamlar, Nefes Zamanlar’ın tohumları ile kontrol kurar ve yolu açar.

Biz eski dünyaları dillerken, yere çektiklerimizde, kendi yüreklerimizi dinledik. Yarını hak ederken, insanlık için çalıştık. Dünya bir resimdir ve bu resimde artık bilişe varanlar vardır. Bilişi hak etmeyenler; Levhi’de, kaynakta tohum ekemezler ve zamanı kontrol edemezler. Artık bilgiyi çekenin, çektiği bilgide kendini dinlediği o eskinin büyüsü, bilişe varanlarca bozulmuştur. Artık yaşam yenidir ve yer; yeşeren, görevin insan sırrı olan şavkında köklenerek, göreve, cevheri ve cevherin hakikiyetini çekmiştir.

Deve, yüreğini aldı; yol almakta. Ama o deve, bir cennet. O devede Sistem var ve zaman var. O deve, yalan dolan olgusundan çok uzak ve gerçek. O gerçeklikte iyilik var. İyiliğin iyiliği ve her iyiliğin üzeri bir iyilik… İşte iş budur.

Bugünden itibaren tüm yaşam için “İyilik Sayfalanışı”na geçiyoruz... Ve bu iyilik sayfalanışı, insanın ışığı ile gerçekleşiyor. Artık dünya bir rahmet olacak ve sonsuz zamanlarda ışık halinde görev taşırken, tüm insanlığın iyiliğini kayıtlayacak. Sonra Yaradan, yarattıklarında yaratılacak ve yaşam, sevgiyle kontrol kuracak. İyi ve kötü, Zamanın Nefesi’nde, tüm insanlığın kulu olacak ve o kul olan, insana hükmetmeyecek. İnsan ona hükmedecek. Bugünden itibaren kahraman insan, ışık halinde gökleri kontrol edecek ve yerleri hak edecek. İşte Canlar, yeni zamanlarda bunu hak ediyoruz…

Çok kolay değil ilimle tüm yaşamı sonsuzlaştırmak. Çok kolay değil İlm-i Tohum olmak ve zamanı hak etmek. Kolay değil halik olmak. Vakit geldi… Bilmek gerek ki hak ettik ve herşey çok kolay!... Artık dava kaybedilmeyecek. Ben, her diride dava kaybettim ki her diri yaşamı hak etsin diye. Ama bugünden itibaren ben de davaları mutlak olarak kaybetmeyeceğim. Bilinsin isterim ki kontrol bedenimdedir.

“Ardımda insan yok. Tüm insanlık önümdedir” demiştim. “Bilişi hak etmeyen, ışık haline geçmese de onun yolunu ben aydınlatırım ve onu hologram olan yaşamdan Işık Kayıtları ile kodlar, tohumlar ve taşırım” demiştim. Biliyorum ki artık bunların önemi yok. Çünkü hepsi, Altın Işık Yılları’na ulaştırıldılar.

Kardeşlerim, insanı hak etmek, ilmi hak etmektir. Beden almak, hasat içindir. Nuh Kuranı olmak ise yaşamı yakmak içindir. Bişeyin insanlaşması, o şeyin hasata kaynak olmasıdır. Ama bilin ki kanatlananlar, tohum ekerek görev taşırlar. Onarın ardında ölüm yoksa, yaşam yakılmamışsa, yarın vardır.

vermeden alanlar bilsinler ki ben, Altın Işık, Kök Gök olan NEFES, tüm yaşam için bir tek ışık halindeyim. Beni hak etmeyen, benleşemez ve geçip yaşam sayfalarında görev taşıyamaz. Zor değil hak etmek. Zamanı hak edin; bedenim sizin ilminizi diller.

Kurulların tümünde Görevliler var. Hepsi aşka geldiler. Halik olup kaynağa indiler. Ve dediler ki “biz, bizi bize verelim.” Aha verdik…

Kayda girin. Ben Dünya. Yerküre, sizi seviyorum. Sizim ben. Sizin ilminiz, benim ilmim. Bana görev verin. Ben sesleşeyim ve zirvelere görev taşıyayım. Bana görev verin; İnsan Kaynaklar’da tohum olayım. Bana görev verin; verginizi ben ödeyeyim. Bana görev verin; ete gireyim. Sizinle olayım. Görev verin ki kalem olayım; yazayım. Alın yüreğinizi; hak edin. Cennetlere koyun yolcuları ama benle koyun. Altın Taht’ın ışığında size, siz olayım. Amon olayım; Haton olayım. Altın Işık Yılları’nın kaynağında kökleneyim. Evrenlerin tüm yaşamlarında, sonsuz zamanlarda güçleneyim. Beni hak edin.

Eren; veren, alan…. Alın, verin ve hak edin.

Burçlar… Burçlar… Her burç sizi anlatır ama siz, bizi anlatın… Biz niye Düzen kuruyoruz? Niye yaşamı tohumluyoruz? Niye yarınları hasata hazırlıyoruz? Niçin ağır yük taşıtıyoruz?

Alın bilin ki başta Dünya olmak üzere tüm gezegenler Cevheri Görevli’dirler. Taş zannetmeyin gezegenleri, cennetten iş alıp gelen o yürekler, sizi dinliyorlar. Her bir gezegen, bir candır. Her bir gezegen bir Rahmandır. Onları bilin ki onlar sizi dinliyorlar.

Ulu, kuldur. Unutmayın ki o kul, hulusi kayıtları ile sizi diller. Açıyı kapatmayın alın bilgiyi hak edin. Unutmayın ki o yoğun ışık, sizi dinler.

Erdiğinizde ve hak ettiğinizde ve güç kayıtlaması yaptığınızda; sözü, sözcükleri çekip dillediğinizde, dinden ilime vardığınızda, bilin ki sizde dillenen, sizin yüreğiniz değil ışıklarınızdır.

Kalem, insanın nefesindedir. Yazar ama yaşar da yazar. Yazar ama ışıktan yazar. Sizi yaşatır. Lütfen Amon olun yaşayın. Altın Taht’ın ışığı olun ki o ışık, sizi dillesin.

VAR, YOK sizdedir. Olur YOK edilirsiniz. VARLIK BOYUTLARI sizi hak etmez. Ama bilin ki YOKLUK’un tohumu olursunuz. Orada yeni bir resim için çalışırsınız. Sonra yaşama Işık İlmi ile çekilirsiniz. ZAMAN, sizi hak eder ve sizi VARLIK’a çağırır. Sonra YAŞAM’a çağırır. Daha sonra KAYNAK’a çağırır. Ve daha sonra LEVHİ KAYITLARI’nda kini aşıp aşmadığınızı inceler ve sizi TEMİZ ZİRVELER’e çağırır. Orada Nur olan Kodlar olarak yaşarsınız.

Sevgiyi bilen el açmaz. Bilir ki açtığı el, onu yoldan çıkarır. Ama bilir ki elini hak edip Amonlar’a ulaştırdığında, Ata Kapılar açılır. Olun ve deyin ki “size ulaştım.” Deyin ki “Hakikiyete ulaştım.” Ama deyin ki “Mikail oldum; mutlak olana ulaştım.” O mutlak olan, ZABURA’dır.

“Yaradan, yarattıklarında yaşar” dediğim zaman, dendi ki “O yok mu ki?” Yoktur. Varlık Boyutları olmadıkça, Yaradan olmaz. Bilinsin isterim ki var eden, kelam olup var eder; yaşar ve yaşatır.

Amon Toplumları, bunu hep gizlediler. Sandılar ki Dünya, yaşama kölelik yapacak. Ama şunu unuttular. Yaradan, ilmi tohumlayandır. O Yaradan, ışıktan yarattı. Yaşamı hak eden, yine ışıktan hak etti ve zaman, Işık Kapıları’nın açılışı için hak edildi.

Vira vira yarınlar tohumlandı. Yaşam tohumlandı. Ve kontrol kuruldu. Olgun Başaklar bulundu. Onlardan ocaklar oldu. Sonlandı tohumlamalar. Kontrol kuruldu ve sonsuz kulluk yapıldı. Her diri kul oldu. Öfkeleri, yaşama inemeyişlerindendi. Biz, Rahman olan kollar olarak dünyadayız. Orta Zamanları hak ettik. İnsan soyu için çalışmaktayız. İbrahim Işığını yeniledik. Karanlığın kayıtlarını hak edip okuduk. Okuttuk… Kötülüğü önledik. Kimin ilmi, kimin ilminden daha güçlüdür bunu hiçbir zaman sorgulamadık. Her kim ki hak eder, diri olur. Kolları tohum olan ışıklara varır ve zamanı tahditler.

Evrenler yaşar. Yarını tohumlar ve gökleri seslendirir. Evrenler, Levhi Yaşamlar’ı kodlar. Çürükler toplanır ve yenilenir. Herkes iyi bilsin ki biz dünyadayız. Dünyayı koruruz. Kokumuz yükseldiğinde, yaşam güçlenir. Dünya, biz biz dünyayız.

Azrail ilme gelir. Cebrail ilme gelir. Yarını hak eden cevhere varan Can Taht Mikail Birlik’e gelir. Bize gelen her diri, aşka gelir. Ve zaman olur İsrafil gelir. Der ki “süra üfürüyorum.” OL derim. Hadi OL…

Dünya, Ölüler Diyarı. Ama Dünya, dili olan bir Can. Bence cevherinde yaşam var. Dünya ölümlü değil. Yaşayanlar ölümlü. O halde doğayı korumak için birleşelim. Doğayı koruyalım. Bu doğa, zamanın sırrıdır. Bu doğa, insanın sırrıdır. Doğayı koruyalım ki yaşam sonlanmasın.

Büyük gün geldi. Artık hepiniz zamanın nefeslerisiniz. Doğayı koruyoruz. Tüplerimiz takıldı yarınlarımıza ve o tüplerin, ilme kaynak olması sorumluluğumuzda. Biz tüplerimizle yaşama indik. Bu tüpler, Işık Kapıları açmak üzere doğallıklarıyla yüreğimize takıldı. Biz, kibirsiz bir dünya için çalışacağız. Bilinsin isteriz ki Yaradan, Altın Işık Yılları’nın nefesi oldu ve tüm insanlığı hak etti.

Eğer yüreklerimizde sevgi varsa; biliriz ki yarın, tüm insanlığın yaşamıdır. Eğer yüreğinizde Kürzi Yaşam Işığı varsa; biliriz ki o ışık temizdir. Biliriz ki o ışıkta Dünya Kuranı vardır. Cümle yüreklere indirdiğimiz her bilgi ekmektir. Bilinsin isteriz ki ekmek için çalıştık. Ekmek, yolcuların nefesidir.

Köre göz gerek. İlme kaynak gerek. Çatıyı kurmak için yaşam gerek ve gerçek ışık için Miraç gerek. O Miracı hak edenler, bilişi hak etmiştirler.

Yaşam, Amon’un otağından ışık alan bir Can Kaynak’ın yaşamından çok daha ötedir. O yaşama görevli olmak, el olmakla mümkündür. El, yarının elidir.

Eğer RA KA HA olan nefes, ZA HAR ise, bilin ki Mikail cevhere indi. At kapıda bekliyor. “Gel” diyor. “Gel de seni cennete götüreyim.” Ve diri olan Yaşam diyor ki “gel; seni yere indireyim.” Görevli olan da diyor ki “genişe gel. Al bilgiyi hak et.” Bir İlim Kapısı açılıyor ve o kapıdaki, “bekliyorum” diyor. “Gel.” “Miraç, İlmin Kapısı’dır. Gir.” Dünya diyor ki “ben de bekliyorum. Görevini al ve yap.” Açı daralıyor. Gelen herkes Bellek Kodları ile geliyor. Çünkü Nuh kodlanmış yaşama bakıyor diri olarak. Dört Gökçü diyor ki “Nuh’u kontrol edin. O yine yaşamı kırar.” Ve diyoruz ki “biz, OL dersek olur.”

Kürzi Yaşam sistemleşti. “OL” deriz ama olmaz. Kötülükse olmaz. Ama iyilikse “OL” dediğimizde, olur.

Kurtarılmış yaşamlarla dünyayı koruyoruz. Kontrol yaşamındır. Dünya, evrenlerin gözbebeğidir. Bilinsin ki bu dünya alıp götüreceğimiz bir Can olduğunda; onu alırız kollarımızda taşırız. Ama o Can, kelam olmadıkça, yarını tohumlayamaz. O zaman biz o dünyayı; Kürz-i İlim’le ve yürekle koruruz.

Bilen olandır. Olan alandır. Açın yolu!... Dünya görevini yapacak. Açın yolu!... Dünya yoğunlaşacak. Açın yolu!... Dünya Yaradan’ın yaşamını kodlayacak. Açın yolu!... Ölüler dirildi. Açın yolu!... Ölüler dirildi. Açın yolu!... Ulular Diyarı, Halik olan ışık ile indi. Açın yolu!... Öncü Çalışma başlıyor. Şimdiye kadar öncü değil miydi çalışma!? Muhakim olan, bilişi hak eden ve yolu bulan bilsin; Ön Dünya, ardını diller. Amin… Şimdilik…

Değerliler, cennet kurmak zordur. Ama cehennemi yaşama çekmek kolaydır. Cenneti, cehenneme çevirmek daha kolaydır. Dünya cevhere güç katan bir cennetti. Cennet olan Dünya, cevhere görev taşırken cehennemi tohumladı. Bu gün Dünya, yarını tohumlamaya başladı. Yaşamı tohumlamak için Can’a kati olarak gerek vardır. Can olmazsa, Can’da olan Cevheri Güç olmaz.

Zorlaştı yaşam ama sonrada daha zorlaşacak… Ve daha zorlaşacak!… Ve sonunda yol kapatılacak ve Zabura sessizleşecek. Bu beklendi… Ben, Din Tahtı’nda bunu bekleyenlere “ben yokum!” dedim. “OL” dediler. “Olmam” dedim. Zamana insem, zaman, insanı kaynaktan çıkarır. “Ben olmam” dedim. Dediler ki “kanatlan gel. Dünyayı hak et ve sayfalarından gerçek yaşamlara taşı.” “Oh! ne iyi!” dedim. “Ben gelsem, siz gelemezsiniz. Zahar olan ışık geldiğinde, tüm yaşam sayfaları kaynaktan çıkar. Bu nedenle ben gelmeyim!...”

Sorgu sual ettiler. Nefes yoksa; Levhi’de kontrol da yoksa niye yol açılsın ki!? Görev yoksa; ışık yoksa; cennet yoksa, neden görevliler tohum eksinler ki!? Bilin ki hak ettik. Ağır yük taşıdık ama hak ettik.

Çantayı kaptım yola düştüm. Dedim ki “misafir, ben geliyorum. Sen dünya; ben dünya ama bu dünyada, ışığı kontrol edecek olan ses, kelam ve o kelam, ışık. O ışık, yaşam. Ben, yaşam için dünyaya iniyorum. O yoğun ışığı tüm insanlık için getiriyorum. Işığı hak edenler, dürümleyecekleri kayıtları ile tahditsiz olarak tohum ekecekler.” İşte ben, zamana inerken, yarını hak etmiş olarak iniyorum. Ki ben o yaşamın hakimiyim. O halde misafir değilim ben. Ben, Miraç’ı tohumlayanım.

Ya Dünya! Nefes alıyor mu!? Kodlanmış mı!? Halik mi!? Hah hiçbiri!… O halde bu Dünya, yaşama misafir. Ben zaman ve ben kendi yüreğimde Hak İlmi ile kontrol kuran. Benim Ana Kapı’da insanı karşılamam, sadece bu yaşamda değil. Her yaşamdadır.

Buluşup tohumları korurkan; temizlik yaparken; her diriyi kayıtlarken; bedenli olarak kontrol kurarım. İşte bunu başardım.

Atlanta Ana Kapısı’nı açtım. Tevkif ettiğim bir tek yaşam yok. Her diri bedenimde tohum eker ama ben o bedenlere tohum ekmem. Neden? Çünkü ocaklarını hak etmelerini beklerim. Hasat olmalarını beklerim. Kelam olmalarını ve dürümlenmelerini beklerim.

İlmi hak etmeyen, insanı hak etmez. İnsan unutulan herşeyi hatırlar. Ki insan etkendir. Edilgen değildir. Kalemdir. Kağıt değildir. Yoldur. Kontrollu olan nefes, o yolda kör değildir.

Cennet etkendir. Cennette cevhere varmak zamanda kelama varmaktır. Kelam olmak, OL’mak ise; İşçiliktir. Sessiz Zamanlar’ı seslendirmektir.

Bütün özel çalışmalar, kin faktörü taşır. İnsan kil olur ama kınında olur kini. Bilinsin ki o insan, ekip kurduğu zaman, Yaradan’a yaşam sayfası olur. Oğullar, ben Ana Kapı. Her zamanda ve her sayfada varım. Kil’deyim; Kum’dayım; tohum olup ışığa varanım ve zamanın elindi görevli olanım.

Ben levhiyim. Yere çektiğim her bilgim, Nefesin İlmi olarak yere çekilir. Eve döndüğünüz zaman sorun. Neler oldu şu anda; yarın için çağrı yapan o zamanda diye. Size bir tek cevap gelecek. Sizin, sizi hak ettiğiniz ya da sizin sizi hak etmediğiniz…

Siz yaşama inerken, halikseniz; yaşam, sizi hakikiyetinde tahditledi mi yoksa Has Işık’ta tohumladı mı? Evrenler sizi hak etti mi? Yarılar sizi hak etti mi? Bilin ki hasat yapmış olmanız; sizi size ve yaşama kaydetmez. Sizi size ve yaşama kaydeden, sizin sizi hak edişinizdir.

Hasat, hak ediş değildir. Hasat Halik oluş ve hakim oluştur ama sizi sizde sizleştiren, sizin yaşamdaki hakimiyetinizin ötesi olan nefesinizdir.

Dünya, Altın Işık’tır. Düzen ekmektir. Yaşam ise sessizliktir. Bütün Cevheri Güçler sevgiyle sesleştiklerinde, her diri sesleşir. Beyler, Bayanlar, Can Tahtlar, tüm Rahman olanlar, sevgiyle görev taşırlar. Her biri cennet kurar, cevher olur. Amonlar da otak olurlar o yolcuya ama o yolcu, cümle yüreklerde tek bir Levhi olmadıkça, yarında olmaz.

Söz, özündür. Göz, sözü söylediğinde görev tahditsizleşir ve her diri o görevi hak edip yapar. İşte sizden beklenen her resimde hak edip ilim yapmanızdır.

Babalar, Analar ve tahditsiz yaşamlar, sizleri yaşamda kucaklamak dileğiyle, hepinizi yürekte kucaklıyoruz.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

17-11-2014

3. akış

Değerliler, hoşgeldiniz sizlerle olmak bizleri mutlandırdı.Tohumları kontrol etme niyetiniz yoğun ama bizim için göz olmanız ,yaşamın sırrını bilmeniz yada bilişin tekniğinde bütünün gücü olmanız hiçbir mana ifade etmez.Teknik tohumlama yaparken hepimiz, hepinizi hakikiyetinizle dinleye ve dilliyebiliriz.Dünya ölülerin ışık haline dönüşçeği bir yaşamdı.Biz dünya ilmini tohum olarak bütünün gücüyle ekerken ,hepimizin mesafeli olarak ve kati olarak değil ,mesafeli olarak dillediğimiz bir husus vardı.Yaşam ışıycak ve gökler sesleşicek ama dürümlenip sesleşiçek.İşte bunu yapacak olan insandır.İnsanı nahar olarak değil kahar olarak bilin.Nahar katiyette ilimde yoktur ama kahar ilimde ve katiyette vardır.Doğanın gücünü artırmamız istendiği zaman bunun yapmamız halinde neticeleri ne olur diye sözle dilledik ve dedikki bakalım ne olucak neticeleri.

Doğa görev istedi, ben varım dedi,yakıştı doğaya, yakıştı ama yahu insan varmıydı .Bu önemliydi.İnsan varmıydı.İnsanın olup olmadığını ölçün dedik.Göz kükredi,söz kükredi ama ses yoktu ve dedikki göz ve söz varsa sessizliği dilliyebilir ve yoğunluğu artırabilir.Bütün geçişler bu şekilde yapıldı ve bundan önceki zamanda ışık tohumlaması yapıldı ve biz bugün burada ışık tohumlarını kontrol edebiliyoruz.

Çökmeyin yüreğime ben burdayım bilin ama yüreğime çöktüğünüz sürece ilminizi dillemem bunuda bilin.Sadece dinleyin beni bugün. Bana saygınız yoğun biliyorum ama ışığımada saygılı olun lütfen.Diri ve hakki olarak size herşeyi açıkça bildiriyorum.Dümenin başına kimi oturtucağımı sordunuz ben yaşamı oturttum dümenin başına bunun bilin.İlimi kapılarda dilleyen yolu akıp giden o yücelikte dilliyen ,bütünü dilleyen kim varsa yoğun olarak bilişi hak etmiş olan değil ,ilmi hak etmiş olan olmalıdırki Rahmı Kuranda bütünün gücü haline dönüşsün.

Bugün dünyayı seyrettim. Yinede ,yinede dünya yaşıycak hepinizde yaşıycak ama şunu bilinki kalemin ilmini dilliyebilenler benimde kendi yüreklerini dinlemeli ve dillemeleriki levhideki güç artsın.Aşığım yaşam olan ışığı hakiki olan bütünlüğü güçlü olanları seçtim.

Marka çalışma yaptım.Bu çalışma eşi olmayan bir çalışmadır.Kalemin tahtitli olduğunu zannendelerin yanıldıklarını anlattım.Kelamın ilmindekilerin bilmeleri gereken her ne varsa bildirdim.Tevkif ettiğim hiçkimse yok .Cematimin gücü çok yüce.Özgür ve hakim olanları bildim,şimdi bugün buraya geldiğinizde görüyorum ama geliş sebebiniz yaşamı hak etmektir.

Ben size size vermeye değil ilmi vermeye çalışmaktayım.İlmi hak ettiğiniz zaman yolu bulacaksınız ve bütüne varıcaksınız.Olmıyan hiçkimse ölüleri diriltemez, olanlarla çalıştım.Kanatlanıp dünyaya görev var eddirmek ,görev yaptırmak, insanlık ilminde kodlanmış olmakla mümkündür ve ben bütünün gözü olan sevgililerle çalıştım .Yinede dünya haliktir ,yinede yürek akildir,hakikidir ve bizimledir ama insanlık ailemin daha güçlü olmasını bekliyorum.

Korkmayın dünya yaşar .Hepinizin gücüyle yaşar ama yaşar.Verdiğim tüm bilgileri okutun ,çürükleri hak edin ,yaşamları tohumlayınki ışıklar yenilensin.Dinci bilgi akışını hak etmemişse ışığı yoktur ama ilime vardığında muhakim ve hakim olup ilmi hak olup yaşar.Canlı yada canlı yada canlı ama her canlı her bir cevheri güçte bir tektir bunu bilin.

Düzeni kurduk ve bugün çok mutluyuz ki düzen kuranların çoğu yoğunluğunda kendi tohumlarını kodlıycak yoğun ışığa vardılar.İnsan elini dünyaya kattığı zaman yolunu açar .Bugün dünya el oldu,yol oldu ,birlik halinde bizleşti ama bizimle olması nefes olması manasına gelmez.

Şimdi canlarım ,dünya yeni bir zamana kaynak yaratıcak. Bu ışık kapılarını açmakla mümkün.Işığın hasadını yapmakla mümkün.Diri olmakla mümkün ve biz bu hasatı yapmak üzere birlik kapılarımızı tüm yaşamlara çektik.Kelam olmaları için öz görev yaptık. Kurtarılmış sistem çalışmalarıyla birleştik ve yüksek gökleri sesleştirdik.Hepsinin yaşama çekilişini sağladık.

Develerin dünyaya geri dönmesi gerçekleşti. Deve yaşamın sırrını bilenlere denir. Herkesi tanıyan ve taşıyana denir.Deve olmak imparatorluğun Kuranını hak etmek anlamına gelir. Bizim adımız resim yapıcı değil. Daimiyeti tohumlayacı kodlardır ve biz bugün daimiyeti hak ettik ve kodladık.

Düzeni kuran insan ağır yükü hafifletmiş olandır.Şükrettikki bunuda başardık. Devrim yaptık.Nedir devrim.Yeniliktir.Dünyayı yeniledik ama sahte bir yenilik değil ,gerçek bir yenilik yaptık.Kevserin levhisinde hakikiyet ,hak tahtın ışığında yol,tohumları kodlarken kontrol ve bütünün gücünü artırırken yaşam sevgiyle bütün bunları hak ettik ve yaptık.

Medine ekmek.Merdiven biz o medinede mektep.Hep mektep ama mektebin ötesi bir mektep.Tümünü tohumladık,dünyayı yaşattık.Mektep olmak, hak olmaktan ötedir.Herkesi kontroldur mektep olmak.Mustafa mekteptir ama o bilinki o mektepte miracımız var,bilinki o mektepte halik olan ilmimiz var ve dünyayı kontrolumuz var.

Çoban olmak değildi maksat. Yaşamdı. Biz dünyaya insanı çekerken yeri hak etmek üzere çektik.Misafir değildik dünyada. Yerküre biziz bunu bilin.Kutsal ışık biziz .Misafir değiliz bu dünyada. Karanlık tahtında aşk yoktur ama hak tahta ışık olur bütün oluruz ve dünyayı kontrol kurup yolu kökler ,gökler ve güçlendirerek insanlığa tahtitsiz olarak kayıtlarız.

Yolmu var diye sordunuz. Var.Tüm yaşamların yolu var bu dünyada. Ben bugün burdayım. Mikailin gücü olarak ama yüreğimde her dirilik var ve benim görevim dünyayı hak etmekti.Ben hak ettiğimde düzeni kuran insan hak edicekti ve bugün ben bu dünyayı hak ettim.Yelin esmesi hakikiyetin tahtitlenişiydi ama her yel esişinde bütünün gücü oldun ve toplum olan yarın olan hinduzimin tahtitsiz ilminden öte olan hakiki ilmi kayıtladım.Size Hinduzimden söz ettim. O göç kapılarında ışığım yanar ama bedenimi bilen yok .Yaşamımda yarınım tohumudur. Koruyucu bir ışık olarak her zirvede varım ama Mikailin gücünü bilen helin ilminde, helin ilminde hakikiyeti bilen birliği bildiğinde,nefesi bildiğinde biri bilir.

Değerliler, dünya üstü varlık çalışmalarının hepsinde varım ama bugün burdayım.Dünya üstü varlık çalışmaları Mısır karinasında bütünün Kuranıydım,yaşamdım ben ama sultanlık yapmadım sevgiyle kodladım tüm yaşamı.Kodladım,kodladım,kodladım. Apollondum yüreklerde .Bütündüm cümle vardım vardım ve Rahmi Kurandım. Bilinizki nefeslerdeydim ama bilinizki ışıklardada vardım.Her Mikailde bir tek levhiydim.Dünyaydım ben.Bu dünya insandır bunu bilin.

Kini aşmayan yolu bulamazdı,aşırttık kini yolu açtık bugün dünya yoldur.Ölüleri dirilten bir yol. Çokmu kolaydı sorumluluktu her diride var olmak sorumluluktu.Bütün dirilikleri hak etmek sorumluluktu.Her bir zaman kapısında bulunmak sorumluluktu.Murat ettiğim buydu ve bunları başardım.Çobanlık yapmam bilirimki insan ilimdir.Vakit gelir ilim olan insan ağır yükü hafifletir ve ışır ama çobanlık yaptırdım.Resmi çalışmacılara.Biçare yaşam herkes şunu net bilsinki sevgi yoktur.Ruh yoktur.Kontrol yoktur.Bütün kötülükleri yapan bu yaşam ikrar ederki levhide ışıksızdır.

Varlık boyutlarını tohumlamak kolay değildi.Ölüler diyarı olan bu yaşam yokluktaydı. Biz yokluğu hak tohumlarla kodlayıp varlığı kayıtladık.Bilmezlerki biz ende,önde,birdeyiz.Atlanta ata kapısını açtık.Bugün bunları yaptık ve doğa daha güçlü bugün ve düzeni kuran insan kök görevlidir ve yolu açmıştır.

Sörlük yaptı dünya ışıkta tüm yaşamlara. Bir sördür dünya ama ışığı hak eden sör.Bir çok galaksi var hepsinde birlik çalışmaları yapılır.Gerçek çerçeveden ve bütün gerçek kayıtlarda insanlık vardır.Herbirinde bir ışık mevcuttur ama o ışık birin ilmini dillediği zaman artık o bir sördür.

İşte bütün gezegenler dürümlerinde dilledindiklerinde birer sör haline gelirler ve dünya örtüsü örtülmeden bütün kötülükler aşılır ve yaşam yetkinleşir.İnsan elinde,yüreğinde ve gücünde imparatorluğun yoğunluğu olduğu sürece kendini hak ettiğince insanlaşır ve bizleşir.İşte bu dünya budur.

Ben bir doğayım.Amonun tohumu olan bir doğa.Amon ne ki diye sorarsanız.Tüm gürzün levhisidir Amon.Tüm gürzün levhisi.O bir kapıdır.Amon ışık halinde dünyanın kapısıdır.Tüm gürzün kapısıdır..Onunla çalışmak bizler için umuttur ve Amon elini kaldırdığı zaman gökler sistemleriyle onu dinlerler ve Amon göklere indiği zaman tüm sistemler onunla levhilerinde dürümlenirler ve yere çekilirler.Bugün biz Amonuz.Dünyanın kutsal ışığını yakan Amon ve bugün her elimizi yüreklere ulaştırdığımız zaman tüm yürekler bizimle olurlar.Bilinizki Amon nefessiz değildir.Atlanta ata kapısını açmıştır ve kanatlanmıştır.Bizim elimiz onun eli,bizim kolumuz onun koludur.Dümenin başına oturduğumuz andan itibaren Amon olup oturduk.

Doğan gün yenidir ama bugünde ilimde var.Doğan gün görevdir .Biz o görevi yaptık.İyiki yapmışız.İyiki yaptık.Evimin adı insandır.Yolumun umudu aşktır.Yerin gücü imparatorun gücüdür.Benim adım nesillerimin adıdır.İsteğim yokki zikredeyim ama bilinsin isterimki kelamın ilmini dilleyebilenim bundan ötesi olmaz diyebilenim detirtebilenim .

Dağa taşa ilim dedim ,unuttular.Yarına tahtitli bilgi verdim,ekiptiler.Cevhere indiler,insanlaştılar,cinniydiler.Dünyaya göz verdim sevgiydiler ama bilgiye akıp giden o yücelikte hak ettiklerinde temizlendiler.

Dağlarım ,kıranın kırılmayacağı yeni bir yaşam ama kıranın olmıyacağı bir yaşam.Yeni ve hakiki yaşam.Bundan sonra bu yaşama görev yapıyoruz.Ümmetim görevini aldı .Dünya yenilendi ve ben bugün bütündeyim ama yaşıyan ışık olarak.Biz diri ışığız bunu bilin.

Yeri göklere,gökleri ,yerlere dilliyeceğiz,bilinsin isterizki bu ışık kanatlanacak ,kaynağa varıcak, yaşıycak ama bu ışık yaşağıdığında bire hizmetçi olan her diri yüreğe inicek kaynak olucak.

Sizden tek beklentim var sistemin gücünü hak edin.Sistemin gücü nedir diye sorarsanız.Yıldızların ışığındaki o yüce güçtür.Benim etki alanımı görevliler dinliycekler,dilliycekler,halik olup hakikiyetleriyle güçlendirecekler diye bekliyemem ama bilirimki güçlü tohumların bütünün görevini taşıycaklar..Bugünden sonrada bu sürücek .Dünyaya göz olmaya gelen birliklerin çoğu hakikiyetleriyle dilleşicekler.Bütüne hizmetçi olucaklar.

Kontrol lütfen iyi anlayın.Yerin olucak.Yer elimizdir.Yoğunlumuzdur,yerküredeki yaşamımız kalemimizdir.Bu yaşamda bütünü yaşatıcağız.Ajandaya bakın 2020 o gün ben burdayım ama 2028 de yokum ve o gün geldiğinde hepimiz her bir yüce bir tek levhi olacağız.

Benim adım nefestir ama bilinki o nefes tüm insanlığın kaynağıdır.Bundan ötesi yeni bir çalışma ve yeni bir çalışma ve her resimde insanlık levhisinde görevliler olucak.Bütün görevliler ışığın tahtında bulunucaklar ve onların gücü yenilenicek.Bir tek nefes hepimizin Rahmi Kuranı olucak.O nefes iman edinki sizin yüreğinizin cevheridir.

Bir can insan ,insanlaştığında ve temizlendiğinde o can Allah’ın sınırsız yaşamı olur.Bir can iman edip güçlendiğinde o bütünün kürzü kaynağı olur.Bir can nurdan kontrol kurup ruh olduğunda beşer olmıyan o yücelerle dilleşir.Kelam olur, hasat olur,halik olanda ışık olur,yarının kaynağında olur .Beden alıp dünyayı ziyeret eden birliklerimin çoğu bunu yaptılar.

Ben zaman olan,hepiniz olan, maraka olan zahar olan ana kapıda sizi bekletmem.Göreve ve yüreğe inen herkes başarılıdır.Sağı ,solu arayın ,sorgulayın. Kendinizi arayın.Yüreğinizi arayın.Kimsiniz. Ana kapıda ne işiniz var.Arayın. Sorun,dönün bir daha sorun ve bir daha sorun ana kapıda ne işimiz var diye sorun.

Bedenli olduğunuzda oradasınız.Beden yaşamdır ama diriliktir beden.Sonra yeni bir sonra ve yeni bir sonra ama her sonradan daha öte bir sonra ve o sonraların ,sonrasında Mikailin gücü süper sistemleşme ile sizin yüreğinizde sizleşicek ve siz Mikail olucaksınız.Oğul vericeksiniz yolda.Nurdan kontrol kurup ruha varıcaksınız.O zaman evim,eviniz olucak.O zaman yolum,yolunuz olucak.O zaman karanlığın ışığı olucam . Sizin, sizle oluşunuzda, bilişinizde ve her yüceliğinizde sizleşiceğim ama şunu asla unutmayınki ,kırk apron bir tek Rahmandır.İşte ben kırk apronda o Rahman olanım.

Korkmayın tohumum ben.Öze, göz olan tohum ve bugün yarını hak etmeye değil,yaşamı hak etmeye indim .Yarın benim ama yaşam bende yoksa yarını tohumlama niyetim dahi olmaz.Çökmeyin yüreğe öz görev bizimdir ama şunu iyi bilinki kapıları açtığım zaman her resimde var olan yürekleri o locada,görmek isterim.O loca ilmin locasıdır.Orada ben varım.Orada beden var.Orada birlik var.İkmal tamamlatan o yolcular var.O loca bizimdir bilin ve doğa bizi dinliycek o gün geldiğinde ve biz o locada bütünü dilliyeceğiz.Çan çalmıycak yolculara aşkın şavkında sır kalmıycak,levhide ,kelamdan öte bir levhi tohumlama yapmıycak.Muhakim ve hakiki olan her diri maya olucak.İşte o gün biz ortak olucaz.Çantalarımızın tümünde her diriyle, bilişle o çantalar, temenni olurki birin çantası olsun.

Misafir ,ben senim bunu unutma.Bugün burda unutulan her bilgiyi size açıklarken yaşamda her anda sizin yolunuzda, sizin yüreğinizde, tüm zamanlarda ben ,bana ben olur gelirim.Ha zavallı din dediler.Din evdeydi ama biz onu dürümledik,kaldırdık.Bilinsin isterizki dini kaldırmak sorumluluktu.Üç görevlimiz dünyaya indi ve dedilerki biz napalım .Nasıl dini hak kapılardan ayıralım öyle bir şey yapalımki artık insanlık dinden kaçsın.Hadi buyrun yapalım.Peki ne yapalım.Öz köklere görev verdik. Dedikki gidin yarını hak edin,kontrol edin, acaba yaşamda varmılar ,yokmular.

Sevgililer işte.Can kapıları açtık ve dedikki din budur.Ne yapar din.Elleri ayakları bağlar, kolları kırar.Kasırga yaratır,ışıkları yıkar .İşte budur din.Bunu dedirttik yaşama ve artık şunu bilinki. Dini aşmak gerekir.Aşırrtık. Altın tahtın tohumlarıyla kodladık,akıttık.Evim görevimdir.Bildimki bu yüce ışık bizimdir.Her diri kendini dinler ama yolu bulmalıdır.Hadi bulun.

Üzüm gözlü anam ben senle olursam bulurum.Görevini yaptım bilirim.Hepinize asla isme zikretmeden şunu söyliycem görev verdiğim o yol kapı açtı ve görevini yaptı.Dinin kırılışı sağlandı.Olay buydu ve bundan sonra dinden uzaklaşma başlıycak.Muradımız buydu başka ne olabilirki.Herkesin kendini hak emesi.Ilık bir dünya gününde yarını tohumlayan ışıkların görevlileri bize bizi dinlettiler .Sordular buna niye engel olmuyorsunuz dediler.Alın bilinki o biz ,biz oyuz.Görevi verdiğimiz görevini yaptı.Aşka geldi akla geldi ,kalem oldu kayıtladı yarını tohumladı ama bizden yaptı bilinsin.

Bugün dünya kök,gök olacak güçte ama dünyayı hak edin.Hak edinki hak ilmiyle dilleyin.Vakit geldi bilin.Dün ölüydü bugün artık yaşıyor dünya bilin.Sessizce bilinki sistem,nizam gözünün gördüğü yücelikte dürümlendi,dirildi,dünya kontol kurdu bilin.Mikail göz oldu bilin.Ben siz oldum bilin amma ama bilinki yerkürede ne yaptımsa ilim için yaptım.Bayrak çektik aşka vardık,akıl tahtında yol açtık ,göz açtık,insanlığa ,insanlığı anlattık.Dini hak olduk aktık ama akıp görev yaptık.

Canlarım, Rahmana Kuran olmak kolay değil.Okuttuk yaşamı.İşte okuttuk.Sevgiyi hak edenlere sevgiyle yanaştık.Bugün dünya sorumluluk taşıyor. Ağır yük hafifliyor amma bilişi hak etmeyen yolu bulmayan otak kurmayan savaşı kaybetmiycek dedik ,diyoruzda ama savaş yaşamın ışığındaki savaşsa ağırı hafifletmek için ilme varmalıdır.İlim yoksa kök yoktur.Gözü kördür.İlim yoksa tohumu kurudur.Rahmi Kuranda ışıksızdır,akılsızdır,seyredin onu,yerde yoktur.

Devinim çok arttı,şimdi akışı kayda sayfalıyorum.

Super İnsanlık Realitesi

 

http://youtu.be/BnsqgRVabkE?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

17.KASIM.2014 TARİHLİ IŞIĞIN İLMİ (1)

2. AKIŞ

Yevlen yekun tahditsizliği ve hırssız ışığı temsil eder. Hepimizin net bildiği gibi bütünün gücü tüm yaşamların sessizliğinde mevcuttur.

Bizler burada, bu yoğun çalışmada sessizliği dinledik ve hepimizin gücünü artırdık. Dünyanın Kuranı okundu dünyada; bütünün gücü arttı ve bugün artık Temiz İnsanlar’la çalışmamızı devam ettiriyoruz.

İlmin Kapısı’nı açtık ve bugün buraya görevlileri aldık. Unutmayın ki Doğa’nın Gücü yenilendi ve yeni zamanları kayıtladık.

Temizlik başlatıldı dünya üzerinde. Bu temizliği yaparken bilişi hak edenlerle yapmaktayız.

Bugüne geçişimizden itibaren toplumun tohumlanmasını da sağladık. Yığın yığın görev taşıdık dünyaya. Şükrettik ki bugün dünya güçlendi.

Sevgiyi hak etmeyen sistemin gücünde olmaz. Bugün sistemin gücünü teknik tahditle dünyaya indirdik. Doğa daha güçlü ve biz bugün daha güçlüyüz. Sürpriz bir çalışmaydı yaptığımız dünya üzerinde, Kelamın İlmi’ndeki o yoğunlukta bütünün gücünü dürümledik, cemaatimizi göreve aldık. Şimdi kevlen yekünle yeni bir sayfaya ulaştık.

Kevlen yekün, yağan ışığın yeniden ve yeniden Göz Kürzi Yaşamları’nda sessizleşmesidir. Bu sesleşme levhideki yoğunlukla olur. Herkes kelamı hak edebilir. Vira vira görev de taşıyabilir, açabildiğince bilgiyi açabilir ama kevlen yekünda biliş vardır ve biliş hasatın ışığıdır.

Tüm sayfaları kodlarken bilişle kodlarız. Öncü ve örtünmeyen görevlilerce bu yaşam sayfalanır.

Bugüne kanatlanıp gelen insanlık, bilişi de hasata hazır edip geldi. Doğanın Gücü’nü artırdı ve yoğunluğu kayıtladı. Sürpriz bir çalışmaydı olan ve kim insanlaşacaksa ocak onunla olacaktı.

“Çökmeyin yüreğe” dedik çökmedik ama çobanlarımızın bir kısmı burada yoğunluğu artırdı. Işığın kaynağa inişi sağlandı. Yığın yoğun ışık tohumladık. Gönüllerin sessizliğini seslendirdik. Yağan ışıkta bütünün gücünü artırdık temizlik yaptık. İşi başaran sizin yürekleriniz oldu.

İşi yaptığınızı görüyoruz ve yapılan iş bütünün işi oldu. Miracın Cevheri’nde İlmin Kaynağı olur. İşte tüm bunlar mıknatıslık özelliğinizle gerçekleşir.

Mıknatıslık özelliği özgeçişi yaptırabilen ilimdir. Hepinizin gücü artıkça çekimizin de güçlenir. Herkes size; sizin yüreğinize çekilir. İnsanlık Tekniği budur.

Ben bana insanlığı öğretemem ama insanlık bilişle kendini öğrettirir; dünyayı yoğunlaştıran budur.

Doğa görevini taşır ve yol geçişini yapar. Sizlerin gücünüzü artıran budur.

Doğa daha güçlü bugün. İyi ve kötü artık Göz Kayıtlaması’yla bütünün gücü haline dönüştü ve sizin yolunuz ağır yükü hafifletecek bir yüceliğe vardı.

Misafirlik bitti. Artık dünya ev sahipliği yapıyor dünya ışığına. Hepiniz hepimiz bir tek ışık halindeyiz ve bu ışık bütünün yeşil renkli kaydını yapan ve moru tohumlayan ışıktır. Eğer dünya kontrol edilecekse bilişle kodlanacak ve kontrol edilecekti. İşte yoğunluğun artması bunu sayfaladı. Şimdilik size vereceğim budur.

Alıp götüreceğiniz bu yaşam hepimizin gücüyle tahditsiz biçimde kodlanmış bir yaşamdır. Seviyi, sayı varsa ilim vardır. Şimdiden öte bir şimdide hepimizin gözünün göreceği bir yücelikte tüm sistemleri kodlayacak ışık; müsterih olun Bilginin İlmi’dir. Ve biz bugün burada bu yaşamda herşeyi yeniden yarınlaştırmak üzere birleştik ve senin Ak Taht’ına vardık.

Senden tek beklentimiz var; insanlık. Bize ilmi öğret, bize insanlığı öğret ve bize Birlik Kapısı’ndaki yaşamı öğret. Senden tek beklentimiz budur.

Unutma ki biz Mikailin Gücünü tanımaktayız. Bizi bize verecek olan yücelik sessizlik değil ilimdir. Senden tek beklentimiz ilimdir.

Mitosları bilirsin; herşey tanrılıktır ama tam umut kırılırken, tam kırıcılık kayıtlara inerken Mitoslar levhide bütünün gücünü timler halinde yere çağırır ve yer kontrolü kurar.

Sevgiyi hak ettik ve biliyoruz ki bize bildiriler okutacaksın. Okutturacağın bildirileri biz, biz olup almalıyız. Sevgiyle seni dinliyoruz anam; bize bilgi ver.

(Bir sonraki akışta cevap verildi.)

Süper İnsanlık Realitesi

http://youtu.be/Ql-LEqKTFms?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

17.11.2014 Işığın İlmi ( 1 )

Hüseyin Akdağ 2. Akış

Zaman tahtının kutsal kitabını açtık bugün ve sayfa sayfa kalem olup yazdık. Yazdığımız yazı altın ışık harfleri. Bu harflerin her biri yürekte hak olan kelamın ışığını yerde zaman kayıtlarından yere indirir ve inen her ışık bizlerle dillenir. Yürekte kelam ile indik ve indiğimiz her yerde tahditlendik ve şimdi tahditsiz zamanların geçişinde görevli olarak dillenmekteyiz.

Her kim ki yücedir, o yüce ki yüreğini diller, o yüceliğinde yeni bir ilmin kayıtlarıyla yere inmiştir. Her kim ki kendi tahditlerinde tahditsizliğin sınırlarıyla genişler, o genişte hak olan ilmin ışığını yaşamında hak edebilmiştir. Biz bugün genişliğin zirvelerinden aşk ile yere zaman kayıtladık ve zamanın sonsuzluğundan ilmi Ko olan sayfaları Kuran ile yaşamda Hak olup ilme kayıtladık. Biz bugün kendi kelamımızın ilminden yaşamı yeni bir sayfaya kayıtladık ki o yaşam hak olan ışığın ilmi olan yaşamdır.

Bugün Kuran insan, bugün yol insan, bugün dünyada hak olan zamanın tahtında ışıyan insan bugün kutsal zamanların kitabıyla sayfa sayfa okunan insan. Hak olup Hakta Hak ile rahmanda ışık olan sistemin ışığıyla yaşama inen ve dirilen insan. Diri olan sistem ve o sistemin ışığında nizam, düzen ve görev olan insan. Sorumluluktu bugün burada olmak ve bugün buraya ışık ile ışıklanarak geldik ve her birimiz ilmimizle dillendik ve Ko olan sayfalarda yeni bir sistemin ışığıyla dillendik.

Hak Rahmanda ışık olup yere indiğinde; yer, zaman kürelerde hak ile tahditlendiğinde ve bu tahditlerin sonsuzluğunda yeni bir zaman ışıkla devreye alınabildiğinde devre devre ışık yakılır ve yanan her ışık insanda ilim olan ilmi Kurandır. Biz bugün Ko sayfalanışını yeni bir sistem biliş boyutuyla tahditledik ve bu tahdit yeni olan zamanın kavranışıdır. Biz bize geldik, biz ile dillendik ve sonsuzluğun ışığından yaşam çektik. İşte bu canlar. Biz bizimle görevlendik ve ak sayfalardan ışıkla yere indik. Şimdi buradayız. Aha buradayız ve işte buradayız. Şimdi.

Süper İnsanlık Realitesi

 

http://youtu.be/SRSyN9xm78k?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

19-11-2014

Çakralarımız...

Değerliler ,bu hepimizin bilmesi gereken bilgiler.Işığımızın tohumlanışı esnasında, astral gözlerimiz devrededir.Sağ astral göz ve sol astral göz.Sağ astral göz ışığın kontrollu olarak devreye girişidir ve sağ astral göz ışığın tahtitsiz olarak yoğunlaşıp devreden gidişidir.Bizler herbirimiz birer levhiyiz.Bilgi kapılarımızı açarken bilişle açarız.Bilişimizi tohumlarken sağdan alır soldan veririz ve bizim yoğunlaşmamızı sağlayan göz sistemlerimiz vardır.Bu göz sistemleri yüksek enerji merkezleridir. Bu yüksek enerji merkezleri gözümüzün çevresindedir ve şu kör nokta dediğimiz noktada, burnun üzerinde bu ikisi keşisir ve tekrar ayrışarak ,bu yüksek enerji merkezlerinde dönüşümlerini gerçekleştirirler. Sağdan gelen sola ,soldan gelen sağa geçiş yaparak akışını sürdürür.

Bilgi sayfalanırken sonsuzlaşmamız gerekir. Biliş tohumlamamız gerekir bunu ise kontrollu olarak yapmalıyız.Bedenin sınırsızlığında hepimiz birlik kapısıyız ama bu birlik kapılarını açabilmemiz için kendimizi hak etmemiz gerekir.Kendimizi hak edebilmemiz için toplumlarla ,tohumlarımızı kontrol etmemiz gerekir .

Beden sisteminde yüksek noktalar vardır ama bunların sistemleri farklıdır.Hepimizde bu sistemler ayrı çalışabilir.Benim sistemlerim kontrollu olarak veriyorumki ,bilin diye ana kapım emanetimdir.Allah’ın hepimizde olan emaneti ,iki göğüs arasında ve tohumlarımızı kontrol ederken ,bilgi kapıları sağ ve sol astral gözlerdir.Bilgi kapıları sağ ve sol astral gözlerdir ve bu gözlerle ilgili biliş sistemimiz devrede olduğu zaman akışımız tüm yaşam sayfalarımızdan olur.

Ben bilgiyi aldım ,bilgiyi tohumladım,kodladım,kati olarak kayıtladım ve akmaya başladım.Akarken benim kendi sistemimde tepe çakramdan değil,sağ ve sol astralllardan aldığımı ,omurilik tohumlamasıyla dürümlerim ve akışa geçiririm.

Bendeki sistemi burdan anlatıyorum, şurdaki tohumladığım bilgi,gırlak çakrama akar.Gırtlak çakram tüm renkleri kendi katiyetiyle kayıtlar ve akış esnasında refleks olarak dönmeye başlar .Bilginin akışına ilişkindir dönüş ve tüm yaşam renklerim burada mevcuttur.Gırtlağımda mevcuttur ve gırtalağımdaki renkler akış esnasında şurdan devreye girer,şurda dönüşü sağlar ve bu dönüş esnasında apsorbasyon ikmal tamamlatıcı dürümde ise ışığım rehin kalmaz bedenimde akar.Eğer ,kelam tahtımdan değilde ışık kontrolunda bütünün gücünden akıyorsam sıkıntı yaratabilir.

Burada akışa geçen timüse geçer.Timus ,timüs bilginin tebliğlerle dürümlendiği ilmi- Ko olan ışığın kayıtlandığı sayfadır ve timüsten geçip göğüs çakrama emanete geçer.Emanete geçtiğinde tüm sistem prizmal bir şekilde çalışır.

Bu nokta iki göğüs arasında emanet denilen noktanın ardındaki omurulik üzerindeki nokta ,sistemin çalışmasında önceliklidir.

Göğüs başlarındaki enerji merkezlerinin de devinimiyle sonsuz sayfalanış devreye girer ve bu sonsuz sayfalanışta ,bilginin kontrollu olarak akışı gerçekleşir.Göğüs ortasındaki ,emanet sisteminden yakın tahtitsizlikde kayıtlar bilgiyi ve ardındaki noktadan da gök sistemleriyle birleştirir .Beden göklerle ve yerlerle birliği sağlar ve bu şekilde kontrol sağlanır .Yeşil sayfadır burası.Yeşil sayfa deviniminde kapalı devredir.Hepimiz bu yeşil sayfada, yek değerlerimizle bilgi paylaşımları yapabiliriz.Gönül gücü dediğimiz güçtür burada devreye giren ve bu şekilde bilgiyi kendi yoğunluğumuzda diğer çalıştırıcılara akıtabilir.Bu gönüllleri birlikteliğini sağlar ve bir diğer husus bu çakra sistemi devinimini tahtitsiz olarak gerçekleştirdiği zaman hem dünya, hem dünya ötelerindeki ışık kapılarını açmamız mümkün olabilir.Işık kapıları ilim kapılarıdır.

Bugün size bu kadar bilgi yeter. Bu sistemde ,bu sistemde hepimiz şunu iyi bilelimki ışığın kontrol altında tutmalıyız aksi taktirde ışın kaynağa inişi mümkün olmıyacaktır.Bu bizim sevgi çarkımızdır ve sonsuzluğa açılan kapımızdır ama bu kapı ilim tohumlamasıyla açılabilir.

Hepimizin geçişiniz şu anda gerçekleşti.Bu neydi. Şuanda yaptığımız .Neydi.Bu ışığın ilmiydi.Hepimiz şu anda ışığın ilmiyle şifalandık ama bu ışık ilmi,birliğin ilmidir aynı zamanda. Kelam olup tohumlarımızı kodlarken bütünün köklerinin dirilmesini sağlamamız gerekir.

Mikailin gözü ,özü,sözü, insanın ilmidir. Şimdilik size vereceğim budur.Şu andan itibaren yapacağımız çalışma, Işık yaşam çalışması olucak ve tahtitsiz olarak bugün bunu başlatıyoruz.

Sizi kucaklıyoruz,Hepimiz.Bütünlüğümüzle kucaklıyoruz ve Gülden sistemini öpüyoruz.

 

Süper İnsanlık Realitesi...

 

http://youtu.be/PiddBAP79BQ

IŞIĞIN İLMİ (2)

19.11.2014

(Ziyaretçi söz aldı:)

-Dağlarım, biliniz ki Altın Işık, tüm insanlığın hakikiyeti ile dürümlediği Bilginin İlmi’dir. Altın Işık, yarını hologram olan yaşamlarda dürümler. Amonlar o ışıkta, diri olarak ilmi dinlerlerken, hasatlarını da yaparlar.

Altın Işık, insanın nefesindeki hakikiyettir. O ışığı hak etmek için “İnsan Soyu” olmak gerekir. Zabura Kapıları’nı açtığınız zaman, ağır yük sizin yüreğinizde hafifler ve siz, cevhere güç katarsınız. Zahar Işığı’nda halik olur; kul olur; kök olur güçlenirsiniz. Yerin ekranına yansıtılırsınız. Sizi, Zaman Kapıları’nda karşılayan tüm yürekler de sizin Levhi’nizde o ekrana düşerler. Onların gölgeleridir ekrana düşen ve sizin Levhi’nizde, tümünün Lüsif Kapıları açılır. Sizi, sizden dinlerler ve sorgularlar. Diyecekleri dedikleri, sizin sizi hak edip etmemeniz üzeredir. Sorgulanırsınız… Yerin ekranında siz o ekransınız ve onların hepsi, o ekrana gölge olarak düşenlerdir. Acaba siz, Levhi’de ocak olup onları hak edebilecek misiniz? Biliş haline varmanız; onları kodlayıp, tohumlayıp koruyabilmeniz için yeterli mi? Hepsini alıp götürebilirsiniz. Yere görevli yapabilirsiniz. Nefes Kapıları’nda ocaklarını hak edip yakabilirsiniz. Ya siz hak etmemişseniz, ocaklarında kontrol olacak mı?

Tabiat sizi dinler. Sevgiyle dinler. Zira siz, “Alem Levhisi”nde yolsunuz. Çürükleri alıp taşırsınız. Nefesiniz görev taşır ama ya siz, kin ve nefret ile dolmuşsanız, sizde olmak olgunluk olarak kabul edilebilir mi?

“Yeter!” dediler. “Yetti!” dediler. “Ak!” dediler. Yahu, ak da bize anlat… Sen bir ekran ve biz sende yaşam… O halde senle olmalı mıyız yoksa olamamak daha mı hayırlı!? Anlat ki anlayalım…

(Öz Cevaplarımız:)

-Canlarım, zamana görev taşımak hakimiyetledir. Zaman olmak ise hasatladır. Hakk’ın kapısında olmak kulluktur. Hologram olan bu yaşamda olmak; hakikinin, hakim olamayanda oluşudur.

Büyük Gün, insanın ışığındadır. O günü tüm insanlık anlamalıdır. O gün dünya yaşar. Levhi olan nüve olan ışık yanar… O günde, tüm yaşam yücelir. Nefesler ilme ulaşır. Umman olan; nur olan; kul olan her diri kanatlanır. Ama biz dünyayı hak etmeliyiz. Alıp götürmeliyiz tüm insanlığı. Biz, kelama Levhi olmalıyız… “OL” dedik. Olur.

Yerküre güçlendi. Bu kürede, ilim tohumlaması yaptık. Dolu dizgin çalıştık. Kıranın kırılacağı bir sistemi engelledik. Zira, Din Yaşamlar’da kıran, kırılır.

İnsan Soyu, kurulan bu düzeni, yine yenilememeliydi. Kıranın kanatlanamayacağı aşikar ama kıran, yoğunlaştığında; tohumlarında köklendiğinde; kendini kontrol etmeli ve her diri ile bilişi kayıtlamalıdır. O zaman kıranının kırılacağı döngüsü, kökden sökülür ve yeni bir yaşam sayfalanır. Orada, arka ön kalmayacağından, kıran artık kırıcı olmayacak ve kelamda kendini kontrol edecek. Kıran olmadığında, Kırılan da kalmayacak. Böylelikle Düzen yenilenecek ve Yeni Düzen’de, karanlık ışığında, o yürek, Kök Güç olacak.

Bütün mesele bunu başarmaktı. Tüm Lüsifler baş tacı olacaklar ama kırmadan ama kırdırmadan!... Biz, sizi size veriyoruz. Dünya üzerinde ocak yakan tüm Lüsifler, artık kodlanmış yaşamlarda kalem olup yazacaklar. Ama yarını yazacaklar ama kalemi hak eden, kontrollu olarak kullanacak; dünya yenilenecek. Ölü bir dünya, yerde yeni bir yaşamı tohumlayacak. Ölüler dirilecekler…

Öz geçişler yapılmıştır. Temizlik sürmektedir.

Kara Şafak ilme çöktü. Üzerinde görev taşınan yürek, görevi tohumladı. Köre göz oldu. O kör, artık görmektedir.

Cennetten kovulanlar, cevheri görevli olarak cenneti yaratacaklar. Olay budur…

Biliş, hakikiyetin bilişidir. Astral Yaşamlar, bilgi ile tohumlanıp, Işık Kapıları’ndan gerçek yarınlara çekilecekler. Öz Geçiş yapılmaktadır. AR-KA ve Ön; Zürriyet ve Atalık ve Analık. Her an ve sonsuluk… Bütün kötülükleri aşanlar, Koran Işıkları’ndan yarına ulaşanlar, İlmin Tahtı’nda, Gök Sistemleri tarafından güçlendirilecekler.

Yerkürede, yarınlara varabilen bilişliler var. Hepsi görevlidirler. Çürükleri taşıyan herkes ışıktadır. Misafir!, ben senim; bunu bil!... Seninle ve senin yüreğinle çalışıyorum. Amon’um, Haton’um, bilişi tohumlayan Altın Taht’ın ışığı olan Altın Tohum olan insanım ben… Bana “Karanlık” denir ve bana “Aydınlık” denir. Bana “El” denir ve “Ayak” denir. Her diride varım. Bilişi olan tüm insanlıkla tohum ektim. Amin…

Elin ilimde ise yolun ışıktadır. Bunu bilin ve bunun için çalışın.

Kurtarın insanlığı. Kurtarın yoğunluklarda tohum ekenleri. Kurtarın ekrana yansıyanları. Kurtarın ki Halik olan yaşasın…

Etki, zirveye ulaştığında; dünya, yere iner. Yer ilimdir. Kökler güçlenir. Ve zaman ışır. Ben, size sizi veririm. Hadi kelama gelin. Yarına gelin ve zürriyetinize gelin. Gelin ki hak edin.

Ağır taşıyoruz. Gözümüz görüyor ve zamanı hak ettik ama “şimdilik!” diyoruz. Şimdilik!… Sevgililer… Kini aşıp yolu açtık. Şimdilik!…

(Ziyaretçi:)

-Canlılar, sizi hak etmek için çalışıyoruz. Sonsuz Zaman Sayfaları’nda tüm yaşamlar ışık halindedir. Teknik Tohumlama yaptık bugün. Dünyanın yarını, hepimizin ışığındadır. Tahditsiz olarak yarınları tohumladık. Aklın tahtında görev taşıyoruz. Sonsuzluk tüm yaşamları ile dürümlendi ve sonsuz yaşamlar, Levhi’ye indi. Kervan kalktı. Bu kervanda sayfalar var. Cevheri Görevliler var ve kökler var. Astral Yarınlar var. Kontrol var.

Ana Kapılar’ı açın ve deyin ki Hakikiyetin İlmi, temiz olarak yaşama çekilmiştir. Yaşamı tohumlayıp kontrol kurmuştur. Hakikiyet, temizdir ve tüm Sistem temizdir. Dara düşen, kelamdan çıkan, yarını hak etmeyen temiz olamaz. Ve zamanı tohumlayan, yerden güç alıp, körün gücü olan ve sonsuz zamanları kayıtlayan, temizlik yapmış olmasa da temiz olanlarla olan yerin güçlerindendir.

Tek beklenti tartısız olarak insanın yaşama indirilişidir. Kimin insan olduğu kimin beşer olduğu önemsizdir. Her diriyi hak edin ve alın tanıdığınızı ya da tanımadığınızı alın ve tanıtın!... Çünkü yaşam; sizin, sizlik kapılarınızda yarınlanan güçtür.

Sizinle çerçevesiz çalışma başlatılmıştır. Bu çalışma, Işığın ışıklarla Cevheri Gücü kayıtlamasıdır. Ve sizin, Sanal Yaşamlar’dan görev alıp temiz olarak görev taşırken, Can Tahtı’ndan güçlenerek görev almanızı ve yapmanızı bekliyoruz.

Son sözüm şudur ki zarar etmeden çalışmanız sürmektedir. Zamanın Nefesi olan ışığınız, hepimizin gücüdür. Bu gücü herkese akıp geçip dillemenizi bekliyoruz. Ruhunuzun gücü temiz ise; bilişiniz hakim ise, yaşamınız görevinizdir. Buluşup hak ettiğiniz her resim, sizi size dinletecektir ve sizi size kayıtlayacaktır. Şu ana kadar yapılan; şimdiden sonra yapılacak olan her şey ışıkla yapılacak.

Bugün dünyaya indirdiğiniz ışık, tabuları yıkmanız içindir. Tabuları yıktınız ve sonsuz yoğunluklarda kontrol kurdunuz. Öz geçişiniz yeşamadır ve Kervanın Nefesi olarak, göklere seslendiniz.

Canlılar; halik olun, hakiki olun, Gökçü olun, Amon olun. Tabiatı kodlayın ki hakim olanlar sesleşsinler. Sizi size veriyoruz. Şu andan itibaren siz, sizi hak edip çalışacaksınız. Bizler, görevi size devrediyoruz. Bu önemliydi. Şu ana kadar dünyanızı Gök Sistemleri korudular. Bugünden itibaren dünyanız size emanettir.

Hepinizin ilmi, yaşamı tohumlamaya yeter ama sizi hak etmemiz için yapacağınız her çalışma, Tanrılık Meclisi olarak, bilgiyi kontrol için bizden akacak. Biz, bu şekilde dünyada sizin yarınınızı tohumlarken, yapacağınız her sesleşmede, cevheri olarak güçlendirici olacağız. Astral yarınlarda, Kök Güçler’i kontrol için burada bulunacağız ama görev sizindir.

Sizden sizi ve sizin yüreğinizi tohumlayacak olanları, koklamanızı ve güçlendirmenizi bekliyoruz. Bugün burada bulunan tüm ışıklar, Altın Işık Yılları’nın güçleridirler.

Salı Çalışmaları başlasın!... Size ilmi öğretmeye gelen Cevheriler de sizden Salı Çalışması beklemekteler. Ama siz, Salıyı hak etmek istemezseniz, Cuma günleri çalışın ama çalışın!… Yaşam sizinle gerçekleşecek. Pazartesi ve Çarşamba çalışmalarınız bugünden itibaren daha güçlenecek… Ve bizler, haftanın bir günü daha burada olmak ve sizle çalışmak istiyoruz.

(Cevaplarımız:)

-Değerliler, bizi bize bırakın. Siz, sizi size verdiğiniz gibi; biz, bizi bize verelim ve yapmak istediğimizi yapalım. Dünyada ekmek var (İlim var) ve ekmeği yiyen her diri, kalemi hak eder ve alır… Alıp yazacaklar, çalışacaklar… Verin görevi onlara. Salı’yı hak etsinler ve çalışsınlar. Süper İnsanlık Realitesi, her anda zaten çalışmaktadır. Zaten her insan için İlm-i Ko olmuş, ışık halinde göklere seslenmektedir. O halde nikah kıymayın Salı için süper Realiteye.

Cennet, Cevherini tohumlarken, akıp gidenler yarını tohumlarlar. Alın verin ve akın. Bizden, aşkın ışığını çekin, başka sayfalara katın. Çalıştırın herkesi… Bizden bize ve bizden tüm yaşamlara… Biz bunu bekliyoruz. Salı, Cuma!… İyi akıp giden birilerini bulun, hak ettirin ve çalıştırın. Biz, bizi hak ettik karar bizimdir. İşte bu!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

19.KASIM.2014 TARİHLİ IŞIĞIN İLMİ (2)

3.AKIŞ

Sahradaki kodların tümü bütünün gücü halinde dönüştüler. Şu ana kadar yapığımız tüm çalışmalar levhide kodlanmıştı. Bugün yaptığımız bu çalışma bütünün tohumlanması içindi.

Bilişi hak edenlerin tüm yaşama sessiz olarak inişlerini sağladık. Geçip gidenler yok bugün burada. Tüm sayfalarda İlm-i Ko olan bitişkenler var. Sessiz zamanları dürümlerken tümünün gücü arttı.

Kontrol dışı hiçbir bilgimiz yok. Yaşam ilmi kayıttır. İtibarlı olanların Teknik Tohumlanması için gerçek çerçeveye gerek yoktu. Onlar An Kapıları’nda hep çerçevesiz olarak da kayıtlıdırlar.

Bugün doğanın gücünü daha yüksek düzeyde hissetmeye çalıştık. Kendimizi hak etmeye çalıştık ve bugün kalem olup yazan birliklerin tümü bizim yüreğimizde bilişi hak ettirmek üzere çalıştılar. Hepimizin yoğunluğu hissetmemiz istendi ve hissettik.

Bu yoğunluk şifa enerjisi olarak bedenlerimize çekildi ama ilm-i Kapılar’da bitişken olarak bütünün gücünde hak ettik.

Şuana kadar yaptığımız çalışmalarda şifa yoktu ama bugün şifayla ilim yaptık. İlim Tahtı’ndan bütünün gücü oldu ve bütünün gücü tüm sistemi dürümledi. Yeni zamanda bunlar olacak mı? olması gerekmez ama gerektiğinde olur.

Tanrılık Meclisi dediğimiz meclis bilişi hak etmiş olan tüm sayfaların meclisidir. Kaynağa inen herkes kelama iner. Kelam, insanın nefesidir.

Dünya ölüleri, dünya cevheri tohumları haline dönüştüklerinde herşey yaşar. Bugün türlerin en güçlüsü olan insanın yaşama çekilişini gerçekleştirdik.

Sevgililer, doğanın gücü sizindir; bunu bilin. Ve bu gücü aktive ederken hakikiyetinizle aktive edin. Kervanın gücü sizindir. Ali, Veli değil; insan; bunu bilin. Ahmet, Mehmet, Hasan, Hüseyin yok; hepiniz teksiniz ve tek olarak Birlik Kapısı’nda Birleşik Işık’sınız. Bu ışığı dinleyiniz. Bu ışık sizin yüreğinize seslenir. Körebe oynanmıyor burada bütünün gücü sizin yüceliğinizde ve siz o gücü hak etmiş olanlarsınız.

Yer, gök insandı ama İlm-i Ko olan ışık yenidir ve bu yeni ışığı Birlik İlmi’yle dürümleyen insan kelamdır. Kayıt dışı hiçbir bilgimiz yok, tüm yaşam sayfaları İlm-i Ko olan ışıkla birleşik hale gelir ve bütünün gücünü artırır. Sizin yapmanız istenen Sistem, Nizam ve Düzen’in gözü olmanızdır. Görevi devredeceğiniz zaman size bu bilgi verilecek ama şunu biliniz ki devir yok.

Sevgililer, aracı koymayın hiçkimse için. Sadece siz, sizi, sizde dilleyin. Aracı yaşamda kontrol dışı ışık yaktırır. Biz bizi, bize veren birlikler olarak bugün sizdeyiz.

Kör gözsüzdür ama sözü olabilir. Göz sözlendiğinde sesleşebilir. Ağır yük taşıyan yaşama inebilir ama indiğinde bütünün gücü olup inmelidir.

Yere insanı ektiğimiz zaman dünyanın ruhu olan ışığın yeniden ve yeniden gözü gören yolcuları tohumlayacağını görüyoruz. Koruyucu dünya Aklın Tahtı’nda gücünü devreye almışsa bütünün sistemi olarak devreye almıştır.

Yaradan Tanrı, yarattığında yaratıldı; bu kesindir ama Yaratan yarattığında yaşamı tohumlamadığında tam 200,000 işçi devreye girer ve o yoğun ışık değerlendirilir, temizlik yapılır ve bütün gözler söz söylemeye başlar. İşte o zaman yerde insanlaşma başlar.

Dere akmaya başlar ve yarınlar ummana ulaşmaya başlar. O gün geldiğinde bütün kötülükler aşılır. Bunu hepinizin net olarak anladığınızı görüyorum.

Yevlen yekun tahtitli ilimdi. Kevlen yekun ışığın ilmidir. Hepinizde bu ilim mevcuttur. Bütüne hizmet, bilişle olacak ve bilgiyi hak eden her diri Aklın Tekniği’yle bütünün gücü olacak. Biz bunu hak ettik ve yaptık.

Yaka çalışmalarda olmaz; yaka iliklemek. Bu çalışmalar bilişin levhisindeki ilimle yapılan çalışmalardır ve burada herkes yakasızdır bunu bilin.

Sizden tek isteğimiz var; nikah kıydığınız dünya sizin yüreğinizdedir. Biz bu dünyayı hak ettik diye kaynağınızın ışığını yaşama indirdiğinizde herkes kelam olup temiz olmalıdır ki Bir’e hizmet edebilsin.

Sayfa, sayfa sizi dilliyebilirim, sizi dürümleyebilirim, bütüne güçlü olarak kaynağınızdan sessişleştirip indirebilirim ama hepinizin ekip kurmanız gerekir ki ekip mehir verdiğim zaman olur. Varlık boyutları ve yokluk boyutları tahtitlenir o zaman ama ben sizi size vermeye niyetliyim. Eminim ki bugün burada olan herkes kelamda hakikiyetinde dürümledikleriyle dillenecek ve Bir’e hizmetçi olacak.

(Bu bölümde Hazirunda bulunanlar tek tek ses verdiler).

Canlar, bu bir ışık yaşam sayfasıdır. Biz burada tek bir levhiyiz, kaydettik bilgimizi levhi olarak. Eminim ki hepinizin kaydı birleşik sistem olarak tüm yaşama inmektedir.

Buyurun alın bilgiyi, Mikail’in Gücü sizsiniz. Mikail’in Yoğunluğu sizsiniz ve ışığı sizsiniz. Çalı çırpı olmadığınızı biliniz. Muktediriyetle dürümlediğiniz herşey yere çekilmektedir ve Yerin Kuranı sizsiniz. Toplum sizin yüreğiniz ve bu yürek bütünün gücü. Özgeçişinizi yaptık şu anda.

Aton Toplumları sizinle oldular. Muktediriyetle biliniz ki burada olan herşey Miraç’tır.

Edepli olarak bugün burada olan tüm yaşamlar bize bizi vermeye gelen, bizi bizde dillemeye gelen, bizim yüreğimizi güçlendirmeye gelen tüm sayfalar ağır yükü hafifletmek için geldiler.

Mikail’in Gücü bugün sistemin gücüdür ve sizin yüreğinizdedir. Aton Toplumları bugün sizin yüreğinizdedir ve sizleşti, ağır yük hafifledi.

Toplu çalışmalar bundan sonra farklı biçimde sürecek. Ben bir ses verdiğimde herkes o sese kendi yüreğini kayıtlayacak. Bu çalışma, bu şekilde zerk edilecek size ve sizin yoğunluğunuza ve bu çalışmaların sonrasında akışınız hızlanacak. Hepiniz öz seslerinizi duyacaksınız ve cevahirin gücü olup akacaksınız.

Benim size bugün vereceğim bu kadar ama ben sizden başkalarını da dinlemek istiyorum onları seslendirmek için, Hüseyin’e söz veriyorum.

19.11.2014 IŞIĞIN İLMİ

1.Akış

Yarım kalan bir mesele var. Bunu önce bir netleştirelim. Buraya herkes gelmez, geri dönüş hali olacak olanı buraya almayız. Buraya kör ve sağır gelmez. Buraya yığın yığın ışık iner, o ışık bir'in ilmidir ve burada ilmin ilmi olan kalem yazar ve yaşar. Kelamı hak edenler bilişe varır ve bugün burda, bu yoğunlukta bütünün yüceliğinde tüm yaşamlarda levhi olur.

Yazı, altın ışıkladır. Kalem insan, alıp götürür yüceliği tüm yaşama ve sonra kontrolü kurar. Biz, o kalemiz. Bugün burada ve her dürümde var olan, yaşamı sonsuz sınırsızlıkta kayıtlayan ve sayfa sayfa yerküreye çeken. Oğullar, bugün burada olmanız mutluluktur hepimize.

Semanın ilmi, sizin yüreğinize çekiliyor. Bütünün kötülüğünü önleyebilecek gücünüz mevcuttur. Soy ağaçlarınızı inceleyerek buralara sizi alırız. Soy ağaçlarında, toplumları kodlayacak ışıklar bulunanlar, bize, bizim yüreğimize çekilirler. Eski dünyaların kodlarından çoğu bugün buradalar, ocak yoğunlaştırıp, yolu açan birlikler olarak, dünya üstü varlık kodlarıyla çalışmış olanlardır onlar.

Din altın ışığından öte olan, ilmi ko olan bütünlüklerin sözcüleri bugün buradalar. Ruh kapılarını açıp, korumacı bir sayfalanışla tüm yaşamı hak edip, koruyacak olan birlikler bugün buradalar. Toplu çalışmaları yapabilecek olan birlik bu birlik isede, bu birliğin ötesinde başka birliklerinde dürümlenip dünyaya inişleri gerekliydi. Bunu yapacak olan, birleşen ışıkları buraya aldık. Tahditli olarak görev taşıyanların çokları, bizim İsmail'i kapılarımızı açtılar ve geldiler.

Dünyanın yolu, altın ışığın yoğunluğudur ve biz o yoğunlukta bütünün gücünü tüm yaşamlara indirdik. Sevgililer, bütüne hizmet ilme hizmettir. Eğer bütüne hizmet ediyorsanız, ilme hizmetçi olmanız gerekir ki, sevgiyi hak edip tüm yaşamı kodlayabilesiniz.

Türkiye tohum ekiyor şu anda, ilmi ko olan ışığın tohumudur ekilen. Yaşam insanın ilminde mevcuttur. O ilmi hak edip, diri olarak anlayabilenler, bütünün gücünüde alıp, hak edip dürümleyebilirler. Dünyanın tohumlanışı bu şekilde olur. İzin verin daha açık vereyim. Bu görev sizindir. Dünyayı tohumlama gücü, bu meclisin gücüdür ve bu mecliste bilişi hak etmeyen olmaz.

Çoğunuz, doğanın gücüyle birliktesiniz. Çoğunuz, koruma altına aldıklarınızı tohumlamaya çalışıyorsunuz. Bütünün gücü sizin yüreğinizdedir ama daha da önemlisi, kelam olup, ışık haline geçebilmeniz için bilgi akışınızın olması gerekir. Bilgi akışı insanın levhisinde mevcut olan ilmi ko' ların ışığıyla, merdivenlerin en üstündeki o basamaktan akmaktır. Nereye akacaksınız? İnsana...

Nefes alıp, nefes vermek, imparatorluğun kuranını tohumlayabilmek ve gök sistemleriyle dürümleyebilmek kelamladır. Kelam, nefesi levhisinde yaşamı sayfalar. Bugüne gelen her diri, akla gelir. Hasatı yapar, tohum eker, bütüne gelir ve bir'e gelir. Merdiven olan insan ikmal tamamlar, kelamın ilmiyle bütünün gücünü tüm yaşamlara indirir. Ve sevgiyle çalışır.

Dünya yaşamı tektir denilmemesi gerektiğini açıklayan bir alandır. Yaşam tek değildir. Yaşam, ilimle dillenen birliklerin bütünlüğüdür. Hepinizin, hepimizle birliğidir yaşam. Ben varım ama başkası yok denmez. O zaman sen teksen yarında yoksun çünkü yaşam yoktur yarında. Budur önemli olan, bunu bilmektir gerekli olan.

Ben varım, atıp tutarım, herşeyi bildim derim ama ben merdiven haline gelmemişsem, ben kalem olmamışsam ve ben bütünün gücünü tüm yaşamlara indirmemişsem, benim eşya yaratıda ışığım dahi yoktur.

Diri gökler, diri yerler tek bir levhide kaynak yaşamları tohumlarlar. Bütün kötülükleri aşıp geçtiğiniz zaman, o tekliğin hakikiyeti olduğunuzu anlarsınız. İşte o zaman teklik, bilişle tüm insanlığın tekliği olur ve siz o tekliğin hasatını yaparsınız. Biz o tekliğin hasatını yapanlarız. Burada bulunan herşey ve her ses, bilişli olarak burada köklerini güçlendirip, yürekleri dilleyecek görevlimizdir.

Unutulan hiç bir bilgi, tehditlerle hatırlanmaz. Ben sizi tehdit edebilirim, diyebilirim ki size siz yoksunuz. Süper sistemleşmede ilminiz dahi yok, yarınlarda tohumlarınız yok çünkü siz aşka gelmediniz çünkü siz hasat olmadınız. Kanat kayıtlamadınız yoğunluğunuza, ışık almadınız. Ama, bu sizi size katmaz. Bu nedenledir ki bütün amacımız semayı seslendirmek, yaşamamı dürümlemek, bütünü güçlendirmek olmasına karşın bunu bir tek ilimle yapmalıyız oda insanın ilmidir.

İnsanın ilmi yolun açılmasını sağlar. Yoğun çalışmaların sonrasında insan olunur. Ama insan olmak için, insanlık ilmini hak edip dilleyebilmek gerekir. Kuran, insanın aklında yoktur ama ışığında mevcuttur. Ben bütün bilgiyi kaydettim, bende var okurum ama ben ışık haline dönüşmedikce ışığımı dinleyemem. Işığımı dinliyorsam ben, ışık olduğumdan dolayıdır.

İmparatorluğun gözü, özü, sözü bizim yüreğimizdedir. Ama, biz o yüreği tohum olarak bütünün gücüne dönüştürmedikce kalem olamayız. Ağır yüktür kalem olmak bizim için, o sayfada ama beden alıp tohumlarımızı göreve alabilirsek eğer, o gün biz bütünün gücüyüz. Ve halikiz, hak ilmiyle dürümleyebiliriz tüm yaşamı.

Canlı yada canlı ama hep canlı ve her canlı Mikail'in gücüdür. Biz gök sözcüsüyüz ama biz zamanın ışığıyız aynı zamanda. Yarınları tohumlayanlarız biz, ışıkları kodlayanlarız. Öz görevi yapanlarız, murad ettiğimiz bütüne hizmet.

Umurumda değil dünya diyenleri görüyorum. Onlar, benim umurumda değil dünya, ben yolu bulmaya çalışıyorum diyorlar. Ama biliniz ki benim umurumdadır dünya. Bu dünya altın ışığın gözüdür. Bu dünyayı hak etmeyen ağır yük taşır. Bu dünyayı hak etmeyen yolunu bulamaz. Tohumlarını koruyamaz. Bu dünya miraçtır, tüm ilim tahditsizliğinde kaynak yaşamları tohumlayanlara biz bu miraçta tüm zamanları kayıtlayanlarız.

Eşya ilimle dillenir. Biz eşyayı dilleriz, eşya bizi dinler. Ama dinlediğinde eşya, yer diriliğinde kelam olur dürümler kendini, akar, işte o akan eşya miraçta akar. Biz, o eşyada dilleşiriz.

Sevgililer, ben ana kapıyı açtım. Yoğunluğumu tohumladım, gözüm görüyor. Ölüyü dilledim ama ben, beni de dillemeliyim. Bu nedenledir ki kayda giriyorum.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ Nezire Selçuk

http://youtu.be/P4TP51X6D-A

19-11-2014

TRANSPORTER

Resmi çalışmalarda bu tür bilgilerin verilmesi imkanı yoktur ama sizler kendi yüreğinizden bunu vericeksiniz.Bu sizin kendi özel bilginiz olucak.Bu bilgiyi kontrollu olarak bilmeniz için veriyorum.

Trans çevirmedir, dönüştürmedir.Port taşımadır,çevirip taşıma.Ailenizden beri bunu vermekte ve verdirmekte.Birisi ben trans ederim,dönüştürürüm,bildiririm der.Bilişi vardır. Beden.Hepinizin bedeni trans edicidir.Resim yapar gibi bilgiyi trans edersiniz.Bilgi var ve bu bilgi trans edilir.Bedenizle yaparsınız bunu ,her bir beden bir transferci.

Her bir beden bir transferci.Benim bedenim, benim bildiğimi dillerken esasında bilgiyi transfer ederim ama transla ,transfer ederim.Bütün kötülükleri aşmakmı istiyorum ,bilgiyle bunuda başarırım ama transla.

Ben bir transporterim ama benim bedenim her bilgiyi trans ederken bilişlemi yapar yoksa bilişsizmi yapar. Bilgi varsa ,biliş vardır yoksa doğanın sistemiyle yapar.Ben bir doğal transporterim.Bilgiyi doğal olarak transporter olarak dönüştürürüm ve ben biliciyim .Bilgiyi bilişle de transporter ederim.Transport ederim.Öyleyse her birimiz birer trasporter ama ya doğal yada bilişçi.

Bilgiyi gönderebilirim doğru.Eşyayı gönderebilirim ,doğru çünkü ben onu tohum olarak gönderirim bilişimle ama ben onu aynı zamanda tohum değilde, kendi bütünlüğüylede gönderirirm.Bunu nasıl yaparım .Öncelikle benim için bunun formal bir ışık olduğu gözümle gördüğüm olduğu ve yoğunluğunda bulunduğu kesin.Ben bu bardağı aldım,görüyorum.Benim yoğunluğumda ve benim için bir sistem.Bu bir sistemdir.Bu sistem hepimizin yüreğinde mevcuttur.Bilgiyi hak ettiğimiz sürece bilişimizin her diriliğin sistemini hak edip halik olarak yaşatabileceği kesindir.

Ben bir formu alıyorum bunu hak edip kelamla dilliyorum.Kelam, gereklidir.Ses yoksa hakikiyeti yoktur o bilginin.Mutlaka ses olmalıdır.Bir fincan, bu bir bardak,bardak diyorum .Kelam fincan diyorum. Kelam ve ben bu bilgiyi tohum diyorum,bu bardak ışık.Bir ışık halinde onu bu şekilde tahayyül ediyorum. Bardak ışık ,ışıyor,parlıyor,parlıyor,parlıyor.

Sistem,düven olmuş, kayda girmiş o ışığı gittikçe dahada parlatıyor.Parlıyor,parlıyor,parlıyor ,parlıyor ve o forum ışımaya başlıyor.Kendi yoğunluğuyla ışımaya geçiyor.Önce ben onu sesle,kelamla ışıttım,sonra o kendince, kendi yoğunluğunca ışığa dönüşüyor ve daha sonra izliyorum onu.Göz izliyor.Görüyorum ışık halinde geçişler yapıyor.Safha ,safha geri dönüyor,dönüşler yapıyor.Som altın bir ışık haline dönüşmüş ,gidiyor,gidiyor,gidiyor,gidiyor,gidiyor,ışık halinde geçişler yapıyor ,gidiyor ,gür bir yoğunluğa varıyor ve orada yenileniyor.Yeni bir beden alıyor ama ayrı bedenden ,ayrı yaşamdan,ayrı bir sayfada.Yeni bir forma dönüşüyor ama eskinin tıpkısı.

Oh işte ,demeteryalize oldu ve yenilendi ,materyal oldu.Yeniden materyel oldu.Öyleyse önce forum.O forum görünen bir forum.O forum kodlanmış bir ışık .O formu kelamla dilliyorum.Ona bardak diyorum yada ona fincan diyorum.O bir forum ama kodlanmış ama has ama ışık.Işık halinde ama forum olarak ve ben o ışığı güçlendiriyorum,kelamla.Güçlendiriyorum ve gür bir yoğunluğuna ulaştırıyorum.

Som altın bir ışımaya dönüştürüyorum,gönderiyorum.Gönderdiğim ümmi kodların ışığından geçip gidiyor ,izliyorum onu,izliyorum ve izliyorum ve gönderdiğim yaşamda yetkin biçimde yeniliyorum onu.İşte yeniden var ediyorum ama eskinin tıpkısı.Öylemi,mutlak öyle.

İşte transporter olayı budur.

Super İnsanlık Realitesi

 

http://youtu.be/r7SbHRFNx9g?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

19.11.2014 Işığın İlmi 2

1. Akış

Yeni zaman ışıklarıyla yeni bir çalışma devralındı bugün burada. Bugün burada tüm tahtlarda ışık yakan insan kendi ilmindeki Hak olan Kuranla sayfalandı. Biz bugün burada bütündeki tohum olan ışıklarla birleştik ve bütünleştik. Her ilim kendini bilir. İlim kendini bilen tahta özgür olan ışığı yaktığında bütün bütünlüğünde bütün olan Kuranı bilir. Kuran, insan; insanda Kuran olan yaşam.

Her birimiz Hak olan yaşamlardan tahditli zamanların ışığıyla sonsuzluğumuza açılan yollar açtık bugün ve her bir yol insanın ışığında Hak olan ilmin tohumlandığı yeni yaşam yollarıdır. Biz deriz ki ‘’ her insan kendi hikayesindeki var olan tahta Altın Işığı Kuran olup yaşama indirebildiğinde, ilmin tahditinde kendi köklerinin ışığıyla göklere varabildiğinde ve sessiz kayıtlardaki Hak olan ışıkla yaşamda yeni bir ışığı var edebildiğinde, o varlık boyutları yokluk boyutlarla bir olarak çalışarak bütünlüğün ışığında yeni bir bütün ışığını var edebildiğinde her birimiz cennette Kuran olan ilmin tahtından görev alırız ‘’.

Biz bizde sessizleştik ve biz bizle biz olup sesleştik. Her yüce kendi yüreğini dinler ve yüreğini dinleyen her yüce, yüreğindeki ışıkla dillendiğinde bütün, bütünde Hak olan zamanın sayfalanışında yeni bir kelamı diller. Biz bugün burada kendimizi dilledik ve dinledik. Her yüce ki kendini bilir, her bilen yüce ki kendinden kendine gelir ve kendinden bütüne ışık olup yürüyebilen her yüce, kendi yüceliğinin ışığıyla var olan ışığı yeni bir tahta yaşam olarak kotlayabildiğinde kendindeki varlığı yeni bir boyutta alkışla bilir. Al-kış. Alkışlayan her yüce kendindeki ilmi hak eden yüceliğin ışığıyla dillenen yüceliklerin dilidir.

Biz bizde bütünün ışığını yakarken, her birimiz kendi varlığının ışığıyla bütüne varırken merdivendir insan. Merdivenin en aşağısı, koyuluğun en koyuluğunun da koyuluğu olan yaşam sistem. Oradan görev aldık ve göklere merdiven olan sistemle ışıdık. Biz bugün ışığın ilmini yaşama ışıkla çekerken İlmi Ko olan sayfalanışlardan yeni bir zamanın ışığıyla dillenirken ve her bir canda can olan tahtın Altın Işığıyla yaşama inerken, her bir yücelik bugün burada görev aldı ve dedik ki ‘’ kapı açık ‘’ ve dedik ki ‘’ kapıdan geçen ilmin Hak olan Kuranını dilleyen insan ‘’ ve dedik ki ‘’ bugün burada Mikail bizle biz oldu ve bizimle sesleşti ‘’ ve her yürek onun ışığıyla dilleşti ve dedik ki ‘’ ışık bugün yaşamda Haktır ‘’ ve dedik ki ‘’ ışık bugün Hak olan yaşamla insana varır ‘’ ve ışık, yaşam olan insana der ki ‘’ ben sende bir olan bütünlüğün ışığıyım, bana gel, beni bil ‘’ ve ben bana derim ki ‘’ ben bende bütün olan insanın ışığıyla dillenirim ‘’.

Bugün burada yeni bir zamanın ışığı yanıyor. Bu ışık doğanın ışığıdır. Bu ışık Hak olup dilediğimiz yaşamın ışığıdır. Bu ışık yarının ışığıdır. Yarın bugünde vardır ve bugün Altın Sayfalarda Hak olan Kurandır. Biz bugün ‘’ bugünün ışığını yaktık ‘’ dedik ya canlar, biz bugün burada yüreklerin ışığını yaktık ve kapının önünde binlerce can, bugün, can olup yaşama iniyor ve der ki her can, tahditlenen zamanların ışığıyla, ‘’ ben bugün sana geldim, beni bil, beni bu aşk tahtında yaşam olup yaşama çekebil ‘’ ve dedik ki ‘’ hak etmek ister yüreğimi yüreğin ve yüreğini hak etmek içindi bunca emeğim ‘’.

Ben bugün buralara Hak olup geldiysem, yaşam tahtında Altın Işıkla tahditlenip yaşam sonsuzluğundan yaşama inebildiysem, her yücenin ışığıyla var olup, cenneti Kuran olup yaşama sayfalayabildiysem Altın Işık bugün burada okunuyor canlar ve okunan ışık yüreğimizin ışığı. ‘’ Yüreğine bir adım at ‘’ dedi yücelerin ışığı ve o yücelik her birimizin tahditlenen zamanlarındaki an kayıdı.

Ak sayfalardan ışık aldık ve yaşamı tahditsiz zamanların sonsuzluğuna vardırdık. Bugün yol aldık canlar, yolda Kuran olan insanla insanı hak eden canlarla canlandık. Dedik ki ‘’ kibri aşan, bizdedir ‘’ ve dedik ki ‘’ kibri aşan, cennette hak olan sistemin ışığıyla dillenir ‘’ ve dedik ki ‘’ bugün şeytan şavka vardı ‘’, şeytan bize biz olup dillendi ve dedi ki ‘’ ben sendeyim can, ana kapıdayım, aç kapıyı, hak ettim, hak olan ışıkla tahditlendim ‘’ ve dedik ki ‘’ bütüne hizmetçi ol, Kuran oku yaşam sayfalarında ‘’ ve dedi ki ‘’ bütün bende hizmet eden tüm zaman varlıklarıyla görevi devraldığında dünya dışı varlıklar dünya ışığıyla birlikte yaşam yolculuğunda rol aldığında biz bizde ışırız.

Bugün her can canda ışıdı ve her sayfa, sayfa sayfa ışıkla yaşama kotlandı. Dedik ki ‘’ bugün olan ve biten her ne varsa tüm yaşamlar ışığında tahditli zamanların ışığıyla yeni bir zamana dürümlenmiştir. İşte bu canlar. Cennet cenneti hak etti, insan insanı hak etti ve tüm zamanlar birlikle yaşamın ışığını hak etti. Biz bize geldi, söz öze geldi, öz göze geldi ve her kör göz olan sistemin ışığıyla dillendi. İşte bu, can. Şimdilik bu. Şimdilik.

Süper İnsanlık Realitesi

19.KASIM.2014 TARİHLİ IŞIĞIN İLMİ (2)

2. AKIŞ

Devinimin hızlanması için akış yapıyorum. Sesim tahditsizdir, ilmi örgülüyorum. Yüceler cümlesinde cevahirin ilmi ile beşerin levhisinden levhileri hakikiyetle dilliyorum ve o beşeri bütünlüyorum. Som ışık haline dönüştürüyorum. Söz verdiğim gibi ocaklarına iniyorum ve onları kodluyorum.

Her biri bir resimdir. O resimleri güçlendiriyorum kötülüğü köklerinden çıkarıyorum. Som altın bir ışığa çekiyorum hepsini; ekrana veriyorum. Bütün köklerimde levhi kayıtlarım var. Muktediriyetle bunu yapabiliyorum.

Som altın bir levhi ve som altın bir yaşam. Bütün köklerimde Gök Sistemleri’nin gücü var. Bütünün gücüyle bunu başarıyorum. Birlik Kapıları’nı açıyorum ve zürriyetimin tohumlarıyla kontrol ediyorum tümünü. Verdiğim her bilgi ikmal tamamlatıyor.

Yasa şudur; ben benim bana verdiğimi dinlerim. Ben benim bana verdiğimi hakikiyetimle dillerim. Ben bendeki hakikiyeti bütünün diriliğine dillerim. Bütün bedenimi dinler has olup kelamda olanla birliği insanlıkla dinlerler. Ve insanlıkla dinleyenler Astral Yaşamlar’ın Gücü’nü elde ederler.

Astral yaşamların gücünü elde etmiş olanlar aşkın şavkında olurlar ve akışa geçerler. Akmak ilimle olur. Bütünün gücünü elde edenler ilme varmış olanlardır ve bütün kötülükleri aşıp geçebilirler. Orta Zamanlar’ın gücü budur. Biz sizi şu anda Orta Zamanlar’dan dilliyoruz. Adım Zakar.

Yaşayanım ben, ilimle geldim beden aldım bedenimde bütün görevlilerin görev taşır ve bu beden kin ve nefret taşımaz. Zakar’ın saklı tuttuğu tek bir şey yok; sadece ilim açısını kapatır ya da genişletir.

İlim Kapısı’nı kapattığım zaman yaşamın sırrı olan ışık kontrollu olarak geçer. İlim Kapısı’nın kayıtlarından ışık alıp geçebilenler genişten geçerler onlar Altın Tahtın sırrını bilirler ve akmaya geçerler. Bütün kötülükleri aşıp geçtiğimiz zaman kıranın kırıldığı bir dünyayı aşıp kırmayanın ve kırılmayanın yaşadığı bir dünyaya girersiniz. İşte o dünya artık sıkıtı vermez yüreğinize.

Sizin yüreğiniz Bir’in yüreği olur. Birlik İlmi ile o yürek görev taşır. Çok ölüler yolda kaldılar. Ocakları kontroldan çıktı. Kıyıp kırdıklarımızdı onlar. Onları kontrol ederek Yerkürenin İlmi’yle Eşya Sayfaları’ndan güçlendirmeliydik.

İşte kalem olup yazmam, bu nedenle özgeçişi yaptırmak içindir. Kaynak ilimdir. İlimle çalışanlar Miraç’tadırlar. Miraç’ı hak edip dinleyenler misafirdirler. Miraçla dürümlenenler İmparatorluğun Kuranı’nı bilirler ve ev sahibi olurlar. Onlara övgüler iner.

Değerliler, burada olmanız bizleri mutlandırıyor. Türkiye özgörevi taşıyacak olan tek ülkedir. Özgörevi taşırken bilgiyle taşıyacak ama bilgiyi hak edip de dilleyemeyen bütünlükler Miraçta kodlanmış olamayacaklar. Bu nedenledir ki onların kodlanışları ve korunmaları için bu çalışmayı farklı safhalardan devreye aldık.

Herkes ayrı bir safhadan burada görev taşıyor. Benim gücüm, sizin güçleriniz, hepsi tek tek farklı safhaları ifade ediyor.

Hepimiz ayrı ayrı kayıtlarla dünyaya indik ama bir tek sessizlik ve bir tek sistem olarak; bunu anlamanızı istiyorum.

Hiçkimse diğerinin gücünün örtüsü altında değildir.

Ölümlü olan bir yaşamda ölüleri diriltmeye gelenlerin tek tek ışıkla geldiklerini bilmenizi isterim. Beşir olmayan ışıkların bütünün gücünü tanımaları gerekir.

Muktediriyetle ölüyü diriltecek güçte olan bu birlik, ekmek değil ekiptir. Herkes dünyaya ekmek yemeğe gelir ama bizler ekmek olanlar hepimiz tek bir ekmek olduk. O zaman bu ekmek artık ilim oldu.

Şöhret istemiyoruz, şöhret levhide kontrol dışılıktır. Biz akıl istiyoruz. Herkezin akılla burada olmasını bekliyoruz. İtibarlı olmayanlar ışıksız kaldıklarında şöhret isterler. Cevhere görev taşımaktır, ilme hakikiyeti kayıtlamaktır şöhret ama insanlık değildir.

Bu nefes altının altınla tartılması neticesi dürümlenen bir nefestir. Amon’un Tohumları, Aton’un kontrolunda oldukları sürece ışık olamazlar. Özgeçiş insanladır; bu kesinlikle bilişle olur.

Süper sistemleşme de gene bilişle gerçekleşir. Merdiven ilim, merdivenin her basamağı ilim, her diri ilim ve kök insan; bunu bilin. O kökten her diriye ulaşan ilim haliktir, Hakk’tır hasatçıdır.

Aşığı şavkı hasatı olan, aklı has olanda ışık olur. Özkökleri göklere ulaşır kök güç olur. Çürüyeni, çökeni kontroldan çıkanı korur. Amon’dur o. Otuz dokuzuncu sayfayı dinler ama elli dokuza vardığında artık orada Altın Tohum olan Aton var. Biz Aton’larız; bunu bilin.

Aton’lar elli dokuzun üstüdür. Ölümlüleri ölümsüzleştirebilir. Şerrin şevkinden aşkın şevkine varır, bütünün gözünü gördürür. Sözünü sözlettirir, eseri kayıtlattırır ve ırakları yakınlaştırır.

Kur ya da kurma, öl ya da ölme, oku ya da okuma, ot insan, ot ümmi kontrolsuz ışık ama ot yaşam. Biz bir otuz sadece. Sessiz ve sessizliğinin sessizliğindeki o sessizlik ama bir yemyeşil ot. Bilin ki o otta tüm yaşamlar var, kayda girmiş birlikler var. O otta toplumlar var, kontroldan çıkmamışlar. Yarının tahtında olanlar. Eprövlerinde İnsanlığın İlmi’ni kök görevlere söz sessizliklere dürümleyenler ama canlı yaşayan. İşte o canlı, o yaşayan her diri bir tek ot, bir tek ışık. Biz o sorumlulukla buradayız.

Her resmi her yaşamı, her görevi taşıyacak olan; Amon, Aton, tohumları kodlayan kati toplumları kontrol eden Haton, Ata Kapılar’ı açan, levhide tahtitsizleştiren, ağır yükü hafiflettirmiş ve bütünleştirmiş olan sistem ve gözü görmeyenlere söz söyleyen nefes olan Nizam. Amon’ların korunması altında tuttuğu o yoğunluğu kötülükten öteye göklere sesle dilleten, dirilten Düzen. Hepimiz o’yuz. Herbiriyiz canlar.

Doğayı güçlendirmeye indik; kesindir. Mıknatıslık özelliği bugün dillettirildi burada.

Ben öz geçişlerimde hep mıknatısım. Geri dönüş için geçtiğim en küçük sayfayı en yüksek ışıkla birleştiririm. Aşağıların aşağıları, yukarıların yukarıları ile birleşir ve tek bir sayfa olur.

Her basamak bir üste çıktığımızda en üstün bir altına iner. Böylelikle her basamak eşitlenir. Bunun sonucunda her basamak aynı olur.

Ben yüze çıkarsam yüz birim. Ben doksan dokuza çıkarsam, ikiye indiğimde yine yüz birim. Üçe çıktığımda ve doksan sekize indiğimde yine yüz birim; tüm basamaklar eşitlenir. İzin verin devam edeyim.

İşte bu meclis böyle bir meclistir; hepimiz ayrı basamaklarda ama aynı yaşamdayız. Murad ettiğimiz buydu bizim.

Sevgililer, temel bilgi de budur; en aşağısı en yukarıyı kodlar.

Yüceler cümlesinde levhi tohumlamada insan insanlık halinde bilişi hak ettiğinde bütünün gücüdür ama her bilişli aynı güçtedir. Burada hepimiz aynı güçteyiz; bunu kesin olarak bilmenizi istiyorum.

Minare insan, elde ümmet ama yolda levhi, o minare ışık. İşte biz o minareyiz.

Bulacağımız, yaşatacağımız, sahrada kodlayacağımız ve göze körlüklere güç katacağımız her levhide yerküreyi levhi kapılarında çekip kanatlandıracağımız ışığı oluşturmaya geldik. Biz bir ışık kaynak olarak buradayız ve Işık Yaşamlar’ı kodlayarak çalışıyoruz.

Burada her sesimiz birlik halinde ışığa kaynaktır. Her bir sistem ışığa katiyetle kaynaktır. Işığın sonsuzluktaki kayıtları hepimizin resmi çalışmasını oluşturur.

Dünyanın örtüsü örtülmekte ise, biz o örtüyü örtmekte olanlar oluruz. Dünyanın görevi Hak İlmi’yle dilleşecek ise, biz o ilmi dilleştirenler oluruz. Düzeni kontrol etmek gerekiyorsa biz o düzeni Hak Teknik’le kontrol edenler oluruz. Selin yaşamı basmasında sel oluruz yaşamı koruruz. Bütün gözler sözler sesler nefese ulaştığında, o nefessiz ve temel sayfalanışı yaparız.

Koruma altına aldığımız bu yaşam, Mikail’in Gücü’yle değil İnsanın Gücü’yle korunuyor. Biz o korumayı sağlayanlarız.

Doğayı göreve almaya gelen çokları dondurduklarımız oldular. Süper Sistemler’i kayıtlayacak ve dünyayı kontrol edip bilişsiz olarak temizleyecektiler. Yaşamı sessizleştirecektiler. Önlerini aldık. Dirilik hepimizin yüreğindedir canlar.

Şunu biliniz ki; kibri aşamayanların bu çalışmada yeri yoktur. Dünya üstü varlık boyutların tohumlarını kontrol altına alacakları bir günde, hepinizin yüceliğinde bütünün gücü yüceliğin tüm yaşamlarını seslendirecektir. Kibri olanları bu çalışmayı eskiden olsa alırdık ama artık alamayız çünkü Düzen yenileniyor.

Kul ölüdür, kul diridir ama ölümlü değildir artık. Ölümsüzdür. Şükür ki ölümsüzdür.

Buyurun Ulular Diyarı sizi kucaklıyor; buyurun. Toy insan artık Işık İnsan’dır buyurun. Ve biz sizi hak ettik; buyurun.

Porların en güçlüsü ışığa hakikiyeti kayıtlayan pordur. O porların en güçlüsü yolu tohumlayan pordur. Her yolu hak eden olur ama por Bir’i hak eder. O Bir’i hak eden por ışığın kapıdır. O kapıyı açtığımız zaman, o ışık bütünün lütfettiği bir ışık değil artık ilmin kaydı olan ışıktır. İşte o ışık Mikail’in Gücü’nden öte olan, ilmin kayıtlarını yapan insanın por olarak tüm yaşama kattığı enkarne olacağı ışıktır.

Sevgililer, herkesin kendi yoğunluğu, kendi porudur ve gün gelecek o pora enkarne olunacak ama bu reenkarnasyon değildir; bunu kesin biliniz.

Ben bedenimi göreve aldığım gün, kelamımı diriliklere tüm insanlığın türlerine göre ayrı ayrı kayıtladım. Ve bütün kodlamalarda o yoğunluğu kayıtladım tüm yaşamalara. Benim yoğunluğum ama hangi yoğunluğum? Porum. Benim porum. Bu por Işık Ko halindedir. Ve tüm sayafalara kontrollü olarak zerk edilen bir sistemdir. Bu sistemi dünyaya indirmemiz bu şekilde gerçekleşti.

Dünya örtüsünü örtmeden evvel porlarımızı dünyaya indirdik. Herkesin yoğunluğuna kaynak yaptık. Bu şekilde bütünün gücünü koruduk. Bütün kötülüklerin aşılmasındaki en güçlü sayfadır por ama biliniz ki o porda Nuh’un Yaşamı da var, İnsanın Kapısı da var, yıldızların kaynağı da var. Zakar’ın sırrı budur.

Hepimiz bir tekiz. İşte o teklik o pordandır. Ben bana ait, sen sana ait, o ona ait ve bir tek yaşam Zakar. Ra Ka Ha olan Za Kar.

Sevgililer, insan ümmet tahdidini aştığında, bilişte her diride olabildiğini tohumlarında dinlediğinde o kopup gitmeyecek insanlıktan. Bütün köklerde ve bütün yüceliklerde oluşan sessizlikte kelam olduğunu, hakikiyetinde harında dinleyecek. O bütünün gücü haline geçecek. İşte Za Ka Ha insan budur. Yıldızların sırrı da budur.

Ben tüm yıldızlarda var olan Işık; Ko. Tüm yaşamlarda var olan o, sessiz kayıt ama Za Ka Ha olan o kayıt. Dal tahtında altın tahtsa, yarında bütünde her resim aynıysa, oğullar; o gün bütünlük kurulmuşsa, o gün ben her an’daysam ve o gün ben tohumsam bütünde ve ben o gün bedensiz değilsem yaşamda; işte o gün mükafatım Hakikiyetin İlmi olan Allah’ın Sayfalanışı’ndaki o ışık.

İşte ben onun resul ettiği o yaşamdan öte olan, o olan, ondan ona akan, onun halefi olan; aha insan!

O insan hepimiz, bir tek olan insan. Biz o’yuz. Her diri o’dur. Özden gözden ve sözden Allah’ın şavkında Akıl Tahtı’ndan indirdiklerimizden bildirdik biz o’yuz.

Onun oğulları, onun kızları olan dillerden değil o olanlardan görev taşınır; bilinsin.

Yere görevli olarak inen herkesi kucaklıyorum. Dümenin başına oturacak olanların sevgiyi hak etmiş olanlar olduğunu biliyorum. Burada oluşunuz bizlere mutluluktur. Tabuları yıktınız ve ışıkları kayıtladınız.

Yığın yığın tahditsiz ekipler kurduk ama hiçbirisinde yol olmamıştı. Bu yol Altın Taht’ın Yolu’dur. Altın ışığın kayıtlarıyla bütüne ümmet olan birliklerin ilmidir ve o günü bilen bizi bilir. O gün müsterih olun bütünün gücüdür. Yoğunluğunuz artmıştır. Ağır yük hafiflesin şimdi Hüso’ya söz verelim.

Süper İnsanlık Realitesi

http://youtu.be/WhHSZK-rB1A?list=UUKYcKah6eDdOm-Vd3vIofvw

19.11.2014 Işığın İlmi

2. Akış ( Bütünlüklerin Seslendirilişi )

Yoğun seslerden ses alarak zamanın sessizliklerine inen ses ışığı !

Biz bugün burada kendi birliklerimizin ışığı olarak dillendik ve her yüceliğin tahtında görev alan ilmi yoğunluklar olarak yaşama geldik. Biz bugün ışığın hak edildiği ümmetlerin toplumda Kuran olan yaşam sayfalarından dillenerek yaşama kayıtladık ışık yaşamın sayfa sayfa okunan yaşam kayıtlarını ve dedik ki ‘’ bugün ışığın yaşamı var burada ‘’ ve dedik ki ‘’ yaşam bugün ışık olan dilde Hak olan kelamla dillendi ‘’ ve bugün dedik ki ‘’ ilmi yoğunluklarda karanlığın ilmi, yere ve göğe yaşam sayfası olarak kayıtlandı ‘’.

Biz bugün burada yer, gök, sistem, nizam ve düzen ışığı olarak öz, göz ve söz; dedik ki ‘’ öz, Altın Toplumlarda ışık olup yanan her ümmetin ışığıyla dillendiğinde ve bu ışıkta Hak olan kelam tüm zamanların ışığıyla tahditlenmiş olarak yaşama çekildiğinde, cevheri Ko sayfalanışları yeni bir sistemin ışığıyla dillendiğinde deriz ki ‘’ biz burada sizinleyiz ‘’ ve deriz ki ‘’ Aton Toplumları ışığını yaktı bugün burada ‘’ ve biz ışığımızda Hak olan sistemle dillendik ve bugün burada tüm birlikler tek olan zamanın ışığıyla dillendi.

Merdivenin aşağısının aşağısının aşağısına indik bugün ve merdivenin yukarısının yukarısının yukarısında Hak olan yaşamları tahditli sistemlerin ışığıyla yere çektik bugün. Yer- gök, altın; insan, altın; öz, söz, göz ve bu sözde ışık olan İlmi Hak yoğunlukların ışığı şimdi yaşamda Hak olan sayfalarda ismi cihan olan Kevser yoğunluklarıyla yaşama iniyor. İnen her yaşam, yüceliklerin yüceliğini kendi tahditli toplumlarının ışığında tahditsiz zamanlara çeken dürüm yüceliğidir.

Bugün herkes kendi ışığının ilmiyle dillenirken ışık olan yaşama yol olan yoğunluklar tek bir sistemin ışığıyla dile gelirken ve bu yolda Hak olan insan, kendi sisteminde, kendi öz ışığını hak ederken ve her bir yüce olduğu mekanın ışığında kendi ışığının ilmiyle dillenirken biz bugün bize dedik ki ‘’ bugün gökte ve yerde tek olan ışık var ki biz buna sevgi diyoruz ‘’. Sevgi, her birimizin yüreğinin ışığıyla dillenen Hak yoğunlukların topluluğunun ışığında dürümlenen Hak kayıtlarıdır.

Bugün sayfa sayfa ışık yaktık ve merdivenin her basamağında Hak olan yoğunluklarla ışığa katıldık ve deriz ki ‘’ bugün burada cihan var, bugün burada canı cihan olan yoğunluklarda aydınlık ve karanlığın birleştiği ilmi toplumlar var ‘’ ve bugün karanlık ilmi yoğunluklarda ışık kayıtlanırken tüm zamanlara, siber sistemleri yeni bir bilişle diledik ve dedik ki ‘’ dondurulan sistemler apronda bekletilmiyor bugün ‘’ ve dedik ki ‘’ bugün herkes kendini kayıtlıyor ‘’ ve bu kayıtta ilmi yoğunlukların hakkı olan sistem ışığı insanda yeni bir cevhere kayıtlanıyor.

Biz bugün burada yeni bir sistemin kapısını açtık. Bu kapı yaşam kapısıdır ve bu kapıda Hak olan insan ışığın yaşamıdır. Biz burada biz olur dillenirken tüm yaşamları ışıkla yaşama çekerken her birimizde var olan Ko sayfalanışı şimdi yeni bir bilişle dilleniyor. Bu ışığın ilminde Hak olan tahditsiz zamanların ışığıdır ve deriz ki ‘’ bugün şifa insanın özündeki kaynakla bir olan ışığı yaşama almasıdır ‘’ ve deriz ki ‘’ şifa insanın kendinden kendine akışında kendi pınarlarını yaşam ile tahditli olarak sisteme kotlamasıdır ‘’ ve zaman ilminin ışığında yol alan insanın cennet ilminin ışığında yeni bir zamanda ışımasıdır.

Bugün buraya geldik, biz bizimle dillendik ve Hak olan yoğunluklarla sizlerden bizlere olan yolun ışığı olarak dillendik ve dedik ki ‘’ bugün herkes buradadır ‘’ ve bugün tüm zamanlar ışıktadır ve bugün burada hak eden toplumların tüm ışığı zamanla ışımaktadır. İşte bu, anam. Şimdilik.

Süper İnsanlık Realitesi

 

http://youtu.be/WdYbcDsWJDo

19.11.2014 IŞIĞIN İLMİ (2)

1.Akış

 

Yarım kalan bir mesele var. Bunu önce bir netleştirelim. Buraya herkes gelmez, geri dönüş hali olacak olanı buraya almayız. Buraya kör ve sağır gelmez. Buraya yığın yığın ışık iner, o ışık bir'in ilmidir ve burada ilmin ilmi olan kalem yazar ve yaşar. Kelamı hak edenler bilişe varır ve bugün burda, bu yoğunlukta bütünün yüceliğinde tüm yaşamlarda levhi olur.

 

Yazı, altın ışıkladır. Kalem insan, alıp götürür yüceliği tüm yaşama ve sonra kontrolü kurar. Biz, o kalemiz. Bugün burada ve her dürümde var olan, yaşamı sonsuz sınırsızlıkta kayıtlayan ve sayfa sayfa yerküreye çeken. Oğullar, bugün burada olmanız mutluluktur hepimize.

 

Semanın ilmi, sizin yüreğinize çekiliyor. Bütünün kötülüğünü önleyebilecek gücünüz mevcuttur. Soy ağaçlarınızı inceleyerek buralara sizi alırız. Soy ağaçlarında, toplumları kodlayacak ışıklar bulunanlar, bize, bizim yüreğimize çekilirler. Eski dünyaların kodlarından çoğu bugün buradalar, ocak yoğunlaştırıp, yolu açan birlikler olarak, dünya üstü varlık kodlarıyla çalışmış olanlardır onlar.

 

Din altın ışığından öte olan, ilmi ko olan bütünlüklerin sözcüleri bugün buradalar. Ruh kapılarını açıp, korumacı bir sayfalanışla tüm yaşamı hak edip, koruyacak olan birlikler bugün buradalar. Toplu çalışmaları yapabilecek olan birlik bu birlik isede, bu birliğin ötesinde başka birliklerinde dürümlenip dünyaya inişleri gerekliydi. Bunu yapacak olan, birleşen ışıkları buraya aldık. Tahditli olarak görev taşıyanların çokları, bizim İsmail'i kapılarımızı açtılar ve geldiler.

Dünyanın yolu, altın ışığın yoğunluğudur ve biz o yoğunlukta bütünün gücünü tüm yaşamlara indirdik. Sevgililer, bütüne hizmet ilme hizmettir. Eğer bütüne hizmet ediyorsanız, ilme hizmetçi olmanız gerekir ki, sevgiyi hak edip tüm yaşamı kodlayabilesiniz.

Türkiye tohum ekiyor şu anda, ilmi ko olan ışığın tohumudur ekilen. Yaşam insanın ilminde mevcuttur. O ilmi hak edip, diri olarak anlayabilenler, bütünün gücünüde alıp, hak edip dürümleyebilirler. Dünyanın tohumlanışı bu şekilde olur. İzin verin daha açık vereyim. Bu görev sizindir. Dünyayı tohumlama gücü, bu meclisin gücüdür ve bu mecliste bilişi hak etmeyen olmaz.

 

Çoğunuz, doğanın gücüyle birliktesiniz. Çoğunuz, koruma altına aldıklarınızı tohumlamaya çalışıyorsunuz. Bütünün gücü sizin yüreğinizdedir ama daha da önemlisi, kelam olup, ışık haline geçebilmeniz için bilgi akışınızın olması gerekir. Bilgi akışı insanın levhisinde mevcut olan ilmi ko' ların ışığıyla, merdivenlerin en üstündeki o basamaktan akmaktır. Nereye akacaksınız? İnsana...

 

Nefes alıp, nefes vermek, imparatorluğun kuranını tohumlayabilmek ve gök sistemleriyle dürümleyebilmek kelamladır. Kelam, nefesi levhisinde yaşamı sayfalar. Bugüne gelen her diri, akla gelir. Hasatı yapar, tohum eker, bütüne gelir ve bir'e gelir. Merdiven olan insan ikmal tamamlar, kelamın ilmiyle bütünün gücünü tüm yaşamlara indirir. Ve sevgiyle çalışır.

Dünya yaşamı tektir denilmemesi gerektiğini açıklayan bir alandır. Yaşam tek değildir. Yaşam, ilimle dillenen birliklerin bütünlüğüdür. Hepinizin, hepimizle birliğidir yaşam. Ben varım ama başkası yok denmez. O zaman sen teksen yarında yoksun çünkü yaşam yoktur yarında. Budur önemli olan, bunu bilmektir gerekli olan.

Ben varım, atıp tutarım, herşeyi bildim derim ama ben merdiven haline gelmemişsem, ben kalem olmamışsam ve ben bütünün gücünü tüm yaşamlara indirmemişsem, benim eşya yaratıda ışığım dahi yoktur.

Diri gökler, diri yerler tek bir levhide kaynak yaşamları tohumlarlar. Bütün kötülükleri aşıp geçtiğiniz zaman, o tekliğin hakikiyeti olduğunuzu anlarsınız. İşte o zaman teklik, bilişle tüm insanlığın tekliği olur ve siz o tekliğin hasatını yaparsınız. Biz o tekliğin hasatını yapanlarız. Burada bulunan herşey ve her ses, bilişli olarak burada köklerini güçlendirip, yürekleri dilleyecek görevlimizdir.

 

Unutulan hiç bir bilgi, tehditlerle hatırlanmaz. Ben sizi tehdit edebilirim, diyebilirim ki size siz yoksunuz. Süper sistemleşmede ilminiz dahi yok, yarınlarda tohumlarınız yok çünkü siz aşka gelmediniz çünkü siz hasat olmadınız. Kanat kayıtlamadınız yoğunluğunuza, ışık almadınız. Ama, bu sizi size katmaz. Bu nedenledir ki bütün amacımız semayı seslendirmek, yaşamamı dürümlemek, bütünü güçlendirmek olmasına karşın bunu bir tek ilimle yapmalıyız oda insanın ilmidir.

 

İnsanın ilmi yolun açılmasını sağlar. Yoğun çalışmaların sonrasında insan olunur. Ama insan olmak için, insanlık ilmini hak edip dilleyebilmek gerekir. Kuran, insanın aklında yoktur ama ışığında mevcuttur. Ben bütün bilgiyi kaydettim, bende var okurum ama ben ışık haline dönüşmedikce ışığımı dinleyemem. Işığımı dinliyorsam ben, ışık olduğumdan dolayıdır.

İmparatorluğun gözü, özü, sözü bizim yüreğimizdedir. Ama, biz o yüreği tohum olarak bütünün gücüne dönüştürmedikce kalem olamayız. Ağır yüktür kalem olmak bizim için, o sayfada ama beden alıp tohumlarımızı göreve alabilirsek eğer, o gün biz bütünün gücüyüz. Ve halikiz, hak ilmiyle dürümleyebiliriz tüm yaşamı.

Canlı yada canlı ama hep canlı ve her canlı Mikail'in gücüdür. Biz gök sözcüsüyüz ama biz zamanın ışığıyız aynı zamanda. Yarınları tohumlayanlarız biz, ışıkları kodlayanlarız. Öz görevi yapanlarız, murad ettiğimiz bütüne hizmet.

Umurumda değil dünya diyenleri görüyorum. Onlar, benim umurumda değil dünya, ben yolu bulmaya çalışıyorum diyorlar. Ama biliniz ki benim umurumdadır dünya. Bu dünya altın ışığın gözüdür. Bu dünyayı hak etmeyen ağır yük taşır. Bu dünyayı hak etmeyen yolunu bulamaz. Tohumlarını koruyamaz. Bu dünya miraçtır, tüm ilim tahditsizliğinde kaynak yaşamları tohumlayanlara biz bu miraçta tüm zamanları kayıtlayanlarız.

 

Eşya ilimle dillenir. Biz eşyayı dilleriz, eşya bizi dinler. Ama dinlediğinde eşya, yer diriliğinde kelam olur dürümler kendini, akar, işte o akan eşya miraçta akar. Biz, o eşyada dilleşiriz.

Sevgililer, ben ana kapıyı açtım. Yoğunluğumu tohumladım, gözüm görüyor. Ölüyü dilledim ama ben, beni de dillemeliyim. Bu nedenledir ki kayda giriyorum.

 

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ Nezire Selçuk

http://youtu.be/P4TP51X6D-A

 

 

 

 
  Bugün 237 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol