Birlik İlmi
  IV. BÖLÜM
 

KAYNAK KOTLAMA-SOHBET IV. BÖLÜM

 

KAYNAK KOTLAMA Çalışması (1. Akış-13.09.20l0)  

Saklı tuttuklarımızın hepsi şu anda bize gerçek kotları ile inebiliyorlar. Dava, Allah Davası’dır ama bu dava, Bütün’e hizmet için, kontrollü şekilde, kelamı hak olanlarca kayıtlanmıştır.  Dünya, huzurun koyuluğunda çok üstün bir güçtür ve Sevgililer, eğer semaya ses verebilirsek, kürzün gücü artacaktır. Kürzün gücü artmadıkça ışık olmaz. Sultanlar, duaların gücünü artırabilmek için muktediriyet  yetmez. Teknolojik olarak da bunu gerçekleştirmeliyiz. Bunu nasıl yapabiliriz? Rahman’i kotlarla tüm insanlığa inerek bunu yapmamız mümkündür.

 

Dondurulan ne çok Yücemiz vardır. Hiçbir sayfada ışıkları yanmıyor. Bütün’e hizmet, Birleşik Aile’ye  hizmetten çok daha ötedir. Ve bizler, buyurun! dünyaya indik ve dünyanın yüceliklerinde, her bir sayfayı kotladık.

 

Tanrı dedi ki “lütfen çok ama çok net bilin. Emperyal olan Işıklar, Bütün’ün kontrol gücünü kendi derinliklerine çekip, tohumları kayıtlamaktadırlar. Pek çok İmparatorlukları da  kayıtlamaktadırlar. Böylece  kendilerini  yoğunlaştırmaya çabalarlar. Onlar, sağın ışığı ve solun ışığını, BİR’in ışığından çok daha üstün sanırlar.

 

(Birleşik Aile’nin Yüceleri, bunun böyle olup olmadığını çok merak ettiler. Bu bilgiyi Tanrı’dan  almaya çabalayacaklar:)

 

“Seksen ikinci dürüm”den itibaren Yüceler, Düzen’i kurabilirler ve yoğunluklarını kontrol edebilirler. Ne var ki “seksen ikinci dürüm”e ulaşmak zordur. Ve bizler bu nedenle dünyaya görev için inenleri kotladık, tohumladık ve yoğunlaştırdık. Ağırlıklarınca ışık yaktık. Sultanlar’a görevli yaptık ve hepsi geldiler. Nesiller boyu Dünyanın Yüceleri olan onlar, bu sefer dünyanın yoğunluğu olmaya kalktılar. Amon Toprakları’ndan ışık çekerek, dünyamıza indiler ve tohumlarını kontrol edebilmeleri için onlara, kendilerini kayıtladık.

 

Şu anda Dünya, iyiliği ve kötülüğü dinlemektedir. Dünyada iyilik ve kötülük dinlenmektedir. İyinin, kötüden üstün olduğunu düşünen ve  iyinin, kötüyü kotlayacağını sananlar ile kötüyü kontrol etmeyen ama iyiyi kotlayanlar… Her ikisi de birbirlerinin ışığını kırmaya kalktılar. Netice şudur ki; bir gerçeklik, nefesin ışığında; bitki, hayvan ve tüm sayfaları kontrol etmelidir.

 

Öz gerçeklik, tertiptir. İşgali kontrol eder ve yolu kayıtlar. Ve gerçek, Kati Kaynak olarak çalışanların gücüdür. Bu nedenledir ki Toprağa indik ve yoğunlaştık. Şikayet etmiyoruz ama biliyoruz ki yolun, ağır yük olduğu bir sayfada, Bütün’e hizmet, bizim için sorumluluktur.

 

“Doruk” dedikleri bir çalışma yapıldı. Bu çalışmada, Birlik Kotları’mız kontrol edildi ve dendi ki “OL” ve oldu. OL’an, yaktığımız ışıktı; ışığı kotlamaktı. BİR’e; bitki, hayvan ve tüm kotları sayfalayarak, kotlattırmaktı ve bunu başardık.

 

Çakıl Taşları, Allah’ın tekniğinde, BSUİ’inin gücünde, Birleşik Aile’mizin yüceliklerinde vardır ve çakıl taşlarının, Hakk’ın kotlanması için gerekli oldukları da mutlaktır. Eğer biz, onları yok sayarsak, yıldızların ışığını kontrol edemeyiz.

 

Dünyada 2000-3000 tane görevi üstlenebilecek Işık, kotlanabilmişti ama bu yetersizdi. Ve ne olabilir diye sorduk. Ve dediler ki “Kadim  Hak olan ışık; bitki, hayvan ve tüm sonsuz sayfaları kotlasın. Bakalım ne olacak.” Ve bu da oldu. Türkiye çok özel bir dönemden geçecekti ve sorduk; peki bu süreci nasıl değerlendirebiliriz? Ve dendi ki “kafaları alın geçin.” Kafaları alıp geçtik ve baktık ki yolcuların hepsi ışıkta kendi yüreklerini seslendiriyorlardı. Doğrusu bu çok önemliydi. Çünkü Düzen’i kontrol edebilmek, Yüceliğin Işığı’ndaki hasatta mümkün olacaktı ve baktık ne çok Görevli vardı!... Her şeyden çok “hayır”ı, tabii kaplara ekmekteydiler ve birçok görevli de “evet”i kotlamaktaydı. Oh, oh, oh!... Tam da... tam da imkan! dedik ve işte Canlar, kardeşlerimiz kotlandılar. Kotlandılar ve yarattıklarıyla ışığa kayıtlı Birlikler oluşturdular. (Anlatılan Referandum Oylaması ile ilgili çalışmalar’ın kotlayıcı olarak değerlendirilmesiydi.)

 

Sultanlar, doğmuş ve doğacak olan her şey Allah’ın gücüyledir. Temiz bir çalışma yaptık burada ve bu çalışma, yaşayanların ve yaşamsal ışıkları kotlayanların çalışmasıydı. Severek yaptık bu çalışmayı ve dedik ki “hayır” kotlayacıdır. Taktir ettik “hayır”ı. Dedik ki “hayır” kotlayıcıdır. Tohumları yaşatır. Işığı da yakar... Biz “hayır”ı kotladık ve Dağlar’ım, Birleşik Aile’nin birçoğu da dediler ki “biz “evet”i kotladık. Çünkü “evet” ışığı kayıtlar; yolu açar; Bütün’e hizmetçi olur.”

 

Ve Canlar, Sultanlar, lütfen çok net dinleyin: Toprak, Allah’ın Toplumu için şarttır ve bu gün burada bulunan sizler, tohumlarını kontrol edebilen Yüceler’imiz olarak, bu Meclis’e daimi kapsınız. Süper İnsan, süreç içerisine kütleyi kontrolden çıkarabilir. Yanlış ya  da doğru her bir sayfayı kayıtlayabilir ya da yoğunlukta kontrol edemeyebilir. Emin olun ki biz, etkin kaynaklarla çalışmak isteriz. Süper İnsan, süreç içerisinde Yücelikler’i Kelam İlmi’yle dinler. Ekmek yapar ve ekmeğin nice ışığını yakar. Sualtı kotlayıcı tekniğiyle çalışırsa da Bütün’e hizmet, Birlik İlmi’nde, Hakk’ın ışığında, BİR’e hizmettir.

 

Saklı tuttuğumuz bir mesele daha vardı. Bu da Dünya’nın, Ruhsal Meclis’inde gerçekleştirilecek hasatta, ışığı yakıp yakamayacağıydı. Dedik ki “ışığı yak.” Ağır ağır gelen Yüceler, ağır ağır ışık oldular ve biz ocakları kotladık. Sanal Boyutların Yüceleri  de bize geldiler ve onları da kotladık. Türkler’in en yüceleri ile birleştik. Eşikte aşk vardı; şer yaratanların ışığında bilgi vardı; BSUİ’nin yüceliği vardı ve biz, Sultanlar’ın susmamaları için çalıştık. Ve dedik ki: Kotlayın, kotlayın, kotlayın!... ve her sayfayı kotlattık. Olan buydu.

 

Şu anda dünyanın ışığını yetkin olarak yaşatacak olun ses, Allah Kürsüsü’dür. Ve Allah Kürsüsü, büyük kötülükleri önleyecek olan Birlik’tir. O Birlik, tabiata iner ve yolu açar. Eşikte ümmet, hasat için bildiğini diller, diller de hasatı ilimle yapar. Ağırdır yük ama bu yük taşıtılır ve taşınır.

 

Canlar, dualarınız hep “hayır”daydı ne oldu? “Hayır” kazandı mı? Kazandı. Nasıl kazandı? Bir tek kot dahi solmadı. “Hayır” kontrol kurdu ve kotlarını kayıtladı. Ağırdı taşıdık!  hepsi bu ve amin...

 

Şimdi bakıyoruz! “hayır kazanmadı” diyen var mı? “Hayır” kazandı. Nesiller boyu “hayır”ı kotladık biz. Çünkü, Ruhsal Meclis’te ışığı yaşayan ve yaşatan güçler, kötülükleri önleyecek bir dürümde yaşattılar.

 

Dünyaya iki Mikail indi. Biri sanaldı; biri gerçekti. Sanal Mikail, Birlik İlmi’nde, hasatta ışıksızdı. Ona biz, zamanı verdik. Ve en son “hayır”ı kotlattık. Sanal da “hayır”ı hak etti. Onu, bitki, hayvan ve sonsuz sınırsız ışıklara kattık. Ve geri döndüğünde, hak ettiğince gerçekliği yarattı. Yaratılan gerçeklik, BİR’in gerçekliğiydi.

 

Değerliler, teknolojik kaplama, kotlama yaptık ve bunu başardık. Teknolojik kaplama yapan, gücünün örtüsünü örttü ve dedi ki: Bizden öte bir ışık olun. Sakın ha! yanlış sayfalamayın bilgiyi.

 

Birliği Allah olan; Birliği akıl olan; yüreğe huzur olan bir çalışmada, hiçbir kontrol, Kutsal Işığın ötesine geçmese de yarını hak etmek mümkündür ama Hak Tohum olup da yolu kapatanların ışıklarında hasat olmadı.

 

Şu nefes, şu nefesin üstü diyemezsiniz. Her bir nefes, hasatın ışığını yakar; nefesin görevi,  Bütün’e hizmettir. Eğer siz, bir nefesin Bütün’e hizmet etmediğini ama hak edildiğini düşünüyorsanız, sanmayın ki hak eden, hasatı olandır. Ama bir nefes, Bütün’e hizmet için Hakk’ın ışığıyla dillenmekte ise; o nefes, BİR’in sayfasında, kutsal bir yarındır. İşte yarını kotlamak da budur.

 

Ve bizler, bugün burada olan ve burada olamayan her bir Yüce’mizle, Birleşik Aile olarak baştan beri yaptığımızın üstünü yaptık. Ve Başkanlık Divanı’nda  halkın ışığını kotladık. Halkın ışığını ilk kez kotladık. Bu kesindir ve ilk kez kotladığımız ışık, harıyla kotlandı; bu da kesindir. Ama diyebilirsiniz ki neye yaradı? Canlar, İlahi Görev’i kontrol edebileceğimiz dürümde, Büyük Kötülükleri önleyebilmemiz mümkündür. Ve bunu başarabildik. Nefes, Allah ın kürsüsüdür ve biz, nefes altında verdiğimiz nefesle, güçlü  bir ışık olduk.

 

Şimdi dinleyin! Görevimiz nedir? Yaptığımız nedir? diye soranlara izah edelim: Amon’un topluma ışık yakmasını, İmparatorluğun Yüceliği’nin tohumlarını kontrol etmesini ve Yüceler’in Birlikler’inin birleşmesi’ni temindir. Bundan sonraki çalışmada artık Birlikler’imiz Kutsal Işıklar’ını kontrol edebilecekler.

 

Devre, devre dünyaya görevli olarak gelen Birlikler vardır. Bunların bir kısmı bizi, kendi yüreklerinin dışı sayarlar. Bir kısmı bizi Yüceler’inden ümmet sayarlar. Bir kısmı da bizi kontrolcu sayarlar ve birçokları da yaşayan Göç Kapları sayarlar. Biz, doğumu ölümü olmayanların, Bütün’e hizmetçi olarak verdiğimiz bilgiler, yukarının ışığından değil, Birliğimizden verilmektedir.

 

Değerliler, herkes şunu net olarak bilsin ki bitmiş olan hiçbir şey yoktur. Yaşam sayfalarından herkesin kendini hak etmesi, Sultanlar’ımızın gücünün artması ve Bütün’e hizmet, mutlak surette yapılacak olan çalışmalarımızla sürecektir. Ekmeğimiz Allah’ındır; yolumuz aktır; bütün amacımız Mushaf’tır. Ve Turkuazın Gücü’yle bu çalışma sürmektedir. Eğer Dünya yol alabilmişse; eğer dünya yanlış yapmamışsa, bu bizim yaptığımız çalışmayladır.

 

Türkiye çok önemli bir yerdir. Bu kesinlikle bilinmelidir. Türkiye’de yaşayanların, Türkiye’de kotlayıcı olmaları ve tohumlarını yoğunlaştırmaları çok zordur. Biz bunu bilerek çalıştık. Denir ki: Allah, soyunu bilir. Biz sonsuzluğu biliriz ve sorumluluğu biliriz. Bundan sonra da bu sorumlulukla çalışılacaktır.

 

Levh-i Mahfuz’da ne yazar diye sorarsanız;  Bildiğiniz önce Kaynak Işık Bilgisi’dir. Eğer bilmeden bildik ve birleşerek dilledikse, yine de verdiğimiz hiçbir bilgide hata yoktur. Hepsi Levh-i Mahfuz’da yazandır.

 

Biz, hayrı kotladık, topladık, tabiata kattık. Kasalar doldu; yolları kotlandı; ışıkları yandı ve şu anda kotlayıcı olarak çalışmaya başlayanların çoğu, hayırı kontrol edemeyen ama hara kotlayıcı olanlardır.

 

Sevgililer; nesilleriniz, huzurunuz, Birliğiniz, Beşir Kaplar’ınız ve teknik tohumlarınız bizim için çok değerlidir. Türkiye, hulasa ışığı yakmıştır. Türkiye, hulasa kontrolünü kurmuştur. Ve zor olan bir çalışmayı, baştacı olup başarmıştır. Türkiye’nin yapmış olduğu bu çalışmada, kontrollu şekilde kotlanan “hayır oyu” büyük kötülükleri  önleyecek seviyede kotlanmıştır. Bu, sevgiyle yapılan çalışmaların neticesinde başarılmıştır. 

 

Dünyada  ne olur; ne biter diye sorarsanız; Rahmani Güçler, Bütün’ün kütlesinde, ışığı yakmış, yol açmıştırlar. Sultanlar, dünyaya “İnsan Sayfaları” okutulmaya başlanmıştır. Bu sayfalar, Işık Kaynakları olarak dünyaya inenlerce okutulmaktadır.

 

Deminden beri beni dinleyenlerin bir kısmı “yine kontrollu biçimde bilgi veriyor ama neden hasatta, “hayır” çıkmadı diyorlar? Hasatta, “hayır” kotlanmıştır. Tartısız olarak, kati olarak kayıtlanmıştır. Yapılan çalışmada; herkes, kendini kontrol etmeliydi ve etmiştir. Olan budur.

 

Peki! Türkiye farklı  bir döneme mi giriyor? Dünya sayfalarında neler olacak? Türkiye’nin yapması gereken nedir? Bunları da soruyorlar.

 

Çalışmalar sürecek ve “Dünya Üstü Varlık Kotlaması” yapılacak. Siyasi iktidar, dünyanın gücünden artı güç taşımaz. Dünyanın gücü neyse, onun sayfasında da o vardır. Ama o, bu gücü, hak eder kotlar, hak eder kontrol eder ya da  Kuran için çalışır ve kahin olur; hakim olur ama Birlik olur mu olmaz mı!? Olması gerek. Sanmayın ki o, gücünü kötüye kullanacak. Gücünü kötüye kullanmaması, İmparatorluğumuzun Tohumları’nı yaratması ve Birliğin kayıtlanması için şarttır. Eğer, o kötülük yapmaya kalkarsa; kontrol bize geçer. Vakti geldiğinde, her zaman müdahale olmuştur. Bu dönemde de müdehale olur Canlar. Ama bu kesinlikle gerekmeyecektir. Şarkınızı dinledik. Hala dinliyoruz. Yukarının Kotları ile Aşağanın Kotları, Bütün’e hizmet için birliktesiniz ve  çalışmanız çok önemlidir. Olan budur. İşte bu…

 

- Can Sevgililer, beni iyi dinleyin. Şu andan itibaren ben konuşuyorum. Sizin dinlemenizi bekliyorum. Ruhsal Meclis olarak dünyamızı ziyaret ettiniz ve  dediniz ki: “kotlayıcıyız.” Levh-i Mahfuz’u kontrol edeceğinizi söylediniz. Yerin gücünü tüm insanlığa kayıtlayacağınızı söylediniz ve daha sonra Birleşik Aile’yi kotlayıp kayıtlayıp tohumlayacağınızı söylediniz. Nakar’ın görevini üstleneceğinizi ve bununla birlikte Birleşik Aile’nin gücünün tohumlanacağını; Rahmani Kotlama’nın yapılacağını söylediniz. Yedeğinizin olmadığını biliyorduk. Rabb’in sayfasını koyultarak; dümenin ışığını yaktınız ve bize geçtiniz. Bizim zararımız var mı!? Yoktur. Ama Bütün’e zarar vermek isterseniz; bu mutlaka olabilirdi. Ve olmasına engel olacak hiçbir dürüm yoktur... Şimdi benimle bu çalışmayı yapmak istediğinize eminim ama ben sizinle bu çalışmayı yapıp yapmayacağıma kendi yüreğimden karar vereceğim.

 

Sultanlar, buraya girmenizi asla istemedim ama girdiniz. Otağınız Amon’un otağı. Yoğunluğunuz, Aton’un yoğunluğu. Büyük Kütle, ışığım ve ben sizsizim bunu bilmenizi beklerim. Eğer dünyama ilim için gelecekseniz, yaşam sayfalarımı kontrol ederek girin. Bütün’e hizmet, Birleşik Aile’ye hizmetse  eğer, ağır yük taşıyamam bunu da bilin. Doğan gün yeni bir günse; ben, o günün gücü olarak Bütün’ün kürsüsüyüm ama benim adıma kendi yüreğinizi kotlayarak, Bütün’ün küçük ışıklarıyla birleşeceksiniz, Yarını hak etmeniz imkanı yoktur.

 

Dünya; “en el Hak” dediğim zaman, Rahmani Gücünü tahditsiz olarak devreye indirir. Şimdiden öte şimdide, Bütün’e hizmet, Birleşik Aile’me güçtür. Süper İnsanlık Realitesi Derneği olarak yaptığımız çalışmalar, büyük kötülükleri önlemek üzere yapılır. Ekip haline geldiğimizi biliyorsunuz ve bitki, hayvan, bütün sayfaları kotladığımızı görüyorsunuz. Kaynağımıza inmenizi istemedik. Ekmeğinizi ekmeğimize kotlamanızı istemedik.  Mikail’in gücünü  Düzen’e indirmek, Allah’ın tekniği ile mümkündür. Ve bunu yaptınız. Varın deyin ki “OL.” Olacaksa olur öyle mi!? Yo! yo! yo!... Bizim dediğimiz, ağır yüktür Canlar.

 

- Çeke çeke dünyayı taşımaya kalktın. Ah be Canım! Ah!... Benim adım Rahman. Sultan, kimsin sen ki Göç Kapları’nı alıp kotlamaya kalktın. Emin ol ki kontrolden çıktın. Tek bir görevin vardır. İyide olmak. Kimin yolu, kulların yolu; Turanların; Tanrının gücünün ve Yüceliklerin yoludur? Şimdi bindiğin dala bak. Kim var orda. Her bir canlı var ama hiç birisi  seninle birlikte olmak istemedi. Kötü/iyi; yok/var hepsi yüce cevherde mevcuttur.  Emin ol o görevli de Birleşik Aile’mdir.

 

Apollon, Kutsal Işığını yaşattı Can. Sultanlarım, Dünyanın Ruhsal Meclisleri’nde büyüğe saygı vardır. Sevgililer, topraklarımızı kontrol edebilmemiz için büyük kötülükleri önlememiz gerekliydi. Bütün kötülükleri önlememiz için de birleşmemiz gerekliydi. RA-KA’nın güçlü diriliklerinde Birlik olmak sorumluluk ister. Kadın erkek bir tek Işık İlmi’ni hak etmeleri, büyük kötülükleri önlemek anlamına gelir. Sevgi saygı yoksa, ışık sınırlanır. Kasaları boşaltmanızı isteyemem. Nesillerinizi kontrol edebilmeniz, cevheri görev taşıyabilmeniz ve birleşebilmeniz muktediriyetle mümkündür. Sevgi saygı hepimiz için çok önemlidir. Rahman olanın, Kutsal Işık’ta  Turkuaz’ı göreve alması, Kuran olabilmesi ile mümkündür. Çerçevesi çok ama çok geniş olanların ve çerçevesi çok ama çok  dar olanların hepsi, Allah’a görev taşırlar.

 

Himaye ettiklerimizin Kelam İlmi’ni hak edebilmeleri, Birlik İlmi ile  dilleşebilmeleri ve tüm insanlığa güçlendirici olabilmeleri,  Dini Kaynak olabilmeleri ile mümkündür. Sindirilen bilgi, gerçek gücü tohumlayamayacaksa, büyük  kötülükleri önleyebilmek imkanı yoktur.

 

Tüplerimizi  takarak indik bu kez buraya, çünkü burada, kırk kapının kırkında da kuruluk başladı. Sevgililer, eğer siz dünyaya Kelam İlmi ile inmişseniz, kadın erkek Bütün’e hizmet için BİR olmalısınız. Tüplerimizi takıp indik; çünkü, Kutsal Meclis geçişi yapamadı. Hele dünya!...  Dünya kurudu bunun için sizinle bu çalışmayı daha güçlü biçimde yapmalıyız. İslam, dünyanın kürsüsünde olmadığı zaman, ağırlaşır Yücelik; yolunu ışıktan ayırır ve çıkar. İslam, dünyaya görev taşıyamadığı zaman; kin, nefret, hırs Düzen’e iner. Türkiye, topluma umutlu bir tohumdur ama bu toplum, büyük kötülükleri önleyemedikçe, cemaati güçlendiremez.

 

Karnenize baktım iyiydi. Bugün de karnenize baktım; iyidir. Ama bu karne, herkesin kendi yüreğinde kotlanmışsa; kaynakta, Kadim Hak olan ışıkta, bu  karnenin yüceliği bulunmaz. Doğanın gücü burada olmalıdır. Sualtı’nın yoğunluğunu  artırabilmek zordur Değerliler. İyi ki buradayız.

 

- Şimdi bana son sözü söyle. Neden buradayım? bana bunu anlat. Can, kardeşlerimizi göreve aldığımız zaman, kütlelerini kontrol etmeleri şarttır. Turan’ı tohumlayacak olan güç, insan sayfasında yoktur. Tohumlarda da yoktur, kaynakta vardır. Eğer kaynakta ışık sönerse, yüreğimizin gücü azalır. Dünya nefesini tutmuş bilgi istiyor ve biz bilgiyi, Bütün’e hizmet için büyük kötülükleri aşarak dilliyoruz. Kardeşlerimize görev verdik; “OL” dedik. Olumsuzluk değil ama Ulu Çınar, kotlarını kapattı ve birliğimizi kontrol etmeye geldi. Bu gün de burada onun, yüreğinden kayıtlarını kontrol ederek çıkışı, bizi Kutsal Işıkta kontrolsüz bırakabilir mi? Mahrekte bizi küçültecek hiçbir Yüce olmaz. Nefes alıp verdiğimiz süre zarfında, Kara Kaplı Kitabımızı ışıkta dilleyen; yüreğimizde, kendi yüceliğini hak ederek dillemelidir.

 

Kadın, erkek birleşip çalışmaktayız ama bu çalışma, büyük kötülükleri önleyebilmek üzere Kutsal Işık’ta geri dönüş içindir. İsmaili Kaplar’ın güçlü dürümlerinin, bizimle ilgisi  yok mu? Vardır. Nesillerimizin yüce cemaatlerinde, İsmaililer var mı? Yoktur. Ama onlarla olmamız  isteniyor. Niye? Çünkü Ruhsal İlmi sayfalayacak olanların onlar olduğu düşünülüyor. Öze söz gerek; ses gerek ama bize Birlik gerek. Önemli olan birliğin oluşmasıdır. Çıktığınız ışık, Allah ışığı, indiğiniz yer, ilim ama her  bir Kuran’da bizim yüreğimiz mevcuttur. Şimdiye kadar kervan, Allah için yürümüşse; bundan böyle de yürür ama kervanda herkesin yüceliğinin olması gereksizdir.

 

Şimdi nesillerinizi alın ve güçlenin. Bizde ümmet olmak; bizde Yüce olmak gerekmez. Şimdi size bir de şunu ifade etmek istiyorum. Kantar bizi tartmaz, tartı biziz. Her bir Yüce bizde tartıdadır. Bu kesindir.

 

Şikayetim var mı? Çoktur. Nedeni şudur ki yaşam sayfalarında Kuran-ı Kerim’i dinleyecek olan  Görevlilerim varsa, uçup giderim yürekten yüreklere ve dillerim. Herkese de derim ki ben, Kutsal Kotlamayı yapmışsam eğer, bende olan hiçbir Yüce, Birleşik Aile’min yoğunluğunda, kendi dilini kontrol etmedikçe, Kuran-ı Kerim’i hak etmez. Çok mu kontrolsüz bilgi veriyorum? Yo! Yo! yo! Korumak, kotlamak içindir verdiğim bilgi. Şikayetim var mı? Ha! Ayrılık! işte bu!... Eh işte bu!... Şikayet mi!? Şikayet; işte bu!...

 

Be Canlar, Nuh Tufanı’nda, dünyaya girdaplarından giren birçok ışık vardı ve bunların hepsi kendi yüreklerini kontrol edemediklerinden kusurlu hale gelmiştiler ve bugün yine kendi yüce ışıklarını alıp, Birlikleri ile dünyaya girmek isteyenlerin çokları, kasiyerlerin ışımasından öteye ulaşarak; keçi, kuzu  suptilitesindeki sayfalara inerek, dünyaya geçmek isterler. Emin olun ki kardeşlerimizi göreve almak istemeyiz. Çünkü onlar, Kutsal Işıkların da kontrollarını yıkarlar.

 

Atlanta Kotlaması yapmaya niyetimiz yok. Bugün kimse bunu beklemesin bizden. Burada kim varsa itibarı yüce olandır ve biz burada kim olduksa, herkesle olduk. Eğer biz, Başkanlık Divanı’mızı yoğunluğumuzdan ayrı görürsek, yolcuların hiç birisi; kör, küskün, kısır olup da bilgilerimizle birleşemezler. Emin olun ki bu böyledir.

 

Rahman’a kahraman olmak, Ruhsal Işığa görev taşımak, yolu açmak, bize varmak umutladır ve buraya gelmek, muktedir olmakladır. Ekip, Allah’ın ekibidir ve bu ekip, yoğun şekilde Kelam ilmi’ni diller ve birleşir. Emin olun ki bu ekip, topluma güçlü olarak ışımaktadır. Kasalarımızı, tohumlarımızı kotladık. Şimdilik size vereceğim budur. Ekrana beni yansıtan Birliğe de ki “benim adım KA-HA’dır ve ben, RA-KHA olarak güçlendiriciyim. “

 

Cennetten, cemaatten, cevherden görev isteyenlere de şunu söyleyin ki yılların yılında, ışığın yolunda, huzurun koyuluğunda insana ilim gerek ve ben insanım. Şikayetim var mı? Yoktur.

 

Toprağıma tohum olmaya gelene; yüreğime huzur olmaya gelene; bana ilim olmaya gelene de ki; asla yanlış yapmamalıdır. Kara Kaplı Kitap olarak dünyada iken; tüm insanlığın ışığında Bütün iken; ilim sayfası olarak görevli iken, hasatımı yapmam; çünkü, hasat Turkuaz’da olmaz. Şafağın sökmesi, ilimle olur. Eğer ilim varsa; an, şu andan daha üstün bir andır.

 

Büyüğü, küçüğü sayarak ve severek, itibarı yüce olanlara ışık tutarak, Türkiye’de toprağımı yaşatabilirim. Ama buyurup da görev isteyen hiç kimseye güç vermediğim olmamıştır da emek sarfedenlerin birleşerek yıkmaya gelmelerinde, hala ben buradayım. Bunu bilmeleri gerek. Beni yıkan kendini yıkar. Bu kesindir.

 

Şimdi! Sultan olmadığımı; sonsuz ışıkta kulluk yapmadığımı; BİR olup olmadığımı sorun da şunu söyleyeyim ki yazılarım okunduğunda; hususi olan ışık yanar ve oradaki Kuran okunur. O Kuran, tohumları kutsayan bir gözdür. Öze ses verdim, söz oldu, görev taşıttım ışık oldu. Ben baştan beri yol açanım işte bu. Ve benim için hiçbir yol, Allah’ın yolundan öte değildir. Ve ben, Allah’ın yolu olan; kul olup ışık olan; bir tek kotlayıcıyım. Ulular! Benim adım KA-HA’dır.

 

Şimdi sevgi ile beni dinlerseniz, size bir de şunu izah etmek isterim ki; meleklerim mektebimde değil; hak etttiğim her bir servette, her bir seste vardır ama meleklerimi soranlara kaynağımı anlatmalıyım. Kaynak, Allah Kotlaması ile olur. Eğer kaynağa inen varsa, ocağıma iner. Ocağımda kulluk olur. Orada Kuran okunmaz  ama Turkuaz’ın ışığı olur. Oraya giren, oraya geçiş yapan benim yüreğime geçer.

 

Ve bugün burada olanlara da açık olarak bildirmek istedim. Temiz bir dünyada yaşamak için, temiz bir dünya istemekteyim. Ama bu dünyada, huzur olmalıdır ve bu dünyada yüreğim olmalıdır ve bu dünya, Birlik İlmi ile hak edilen bir yer olmalıdır ve  benim adıma Kutsal Işıklar olmalıdır burada. Ve ben, benim adım Rahman olan ben,  bütün olmalıyım ki Bütün’de her bir Yüce vardır. Emin olun ki bu dünya yanlışsız olmalıdır ve bu dünyada huzur olmalıdır ki ben bitki, hayvan ve tüm sayfalarda var olan görevli olarak güçlendirici olabileyim.

 

Yeşil renk maviye dönüştükçe, ışıklar Sultanlar’ın ışığı olur. Ama mavi, kutsal kotlamayı yaparak siyaha geçtiğinde, Amon Otağı’nda ışıklar, yetkin olarak kontrol kurarlar. İşte o Kutsal Otak, babamın adına ve benim adıma kurulmuştur ki orada ben, bedenli olarak hasat olalım. Şimdi bana sorarlar; kimdir senin baban diye? Amon’dur. Benim adım, Ruhsal Meclis olan otak. Ve ben, Ata Kap olarak, muktedir olarak buradayım. Sanal Yücelikler’inde benimle olmak isteyen bir çok görevli varsa da her bir sayfada ışığım yanar. Unutmayın ki ben, büyük kötülükleri önlemek üzere dünyaya gönderilmedim. Geldim!... Çünkü benim adım “Kahraman”dır.

 

Şimdi sevgiyle şunu da izah etmek isterim ki; gücü benim yüreğimdeyken, Mekke benim yolumu, kutsal ışığımdan ayrı gördüğü zaman, hepinizi kotladım ki hasatınızı yapabilin diye. Şükredin ki dünya, bedenli olanların görevidir.

 

Emekler boşa değildir. Kim insansa unutulmamak için çalışır. Ben ise unutturmamak için çalışırım ki her bir sayfa bana aittir. Kasalarımız dolsun diye sözleşiyorum; sevgi ile sesleniyorum. Kasalarımız dolduğu zaman, yüreğimizde hırs kalmaz. Olan budur. Kontrol bana aittir dediğim zaman, kulluk yapmamı beklediler ve dedim ki kul, Ruhsal Meclis’in yoludur. Şu anda da bu yol, Allah Yolu’dur.

 

Doğanın gücünü, Düzen’e indirmek isteyen çokları var. Temennim şudur ki; Ocaklarını yaksınlar; yüreklerini ak tohumlarla kotlasınlar. Bir tek ışığım yansa da ben o ışıkta Bütün’e güç katarım. Sebep İsa, sebep Muhamma, sebep Turkuaz olan her bir sayfaysa eğer; o sayfaların bir tekinde yüreğim görev taşımaz. Benim sebebim tüm insanlıktır. Bunu kesin olarak bildirmek isterim.

 

İkna olunuz ki bitki, hayvan ve tüm sayfalara görev taşırken, kendimden öte kendimi kotladım. Şu anda Dünya, Başkanlık Divanım olarak, güçlendirici  yüceliğini, kendi yüreğine indirmiştir. Dünya insanlığına tembih ettim.  görev vereceğim. Kuran okutacağım ama ışık yaksınlar, yolu açsınlar. Ancak dünyada melek olmaya gelen o kadar çok Görevli var ki!...

 

Sema, insanın ışığını yaktığı zaman, Yüceler göreve umutla inerler. Ama bilgi, ağır yüktür. “Kim bilirse Allah için bilsin” diye diye çalıştım. Şimdilik size vereceğim budur.

 

Mikal’in gücü, Allah’ın kürsüsünde herkese görev taşırken, bedenime güç taşırım ki kul olabilsin de yolu bulabilsin diye.

 

Sindirilen bilgimi herkesin bildiğini düşünemem ama yüreğimdeki gücü bilmelerini isterim. Bu güç, Mükafatım değil, hususi çalıştırıcı olduğum Bütünün Kürsüsü’dür. İyi ki Amon Tohumları’nı dünyaya ekebilecek düzeye ulaştım. İyi ki Amon Tohumları’nı dünyaya indirebildim. Bu benim kendi yüreğimde var ettiğim görevdi. Amon olan babacığım, benim yüreğime baktı ve beni güçlendirdi. Onunla bu çalışmayı yapmak, beni mutlandırdı. Bu gün benimle örgüt kurmaya gelen ocağım olan O Muktedir, mektebimdeki aşktır ve bu aşk. benim yaşam koyuluğumdaki hususi Kuran’dır ve bu Kuran’ı hepimiz okumalıyız. Okudukça okuduk, okudum ve hususiyetle Güç Kaplarıma kattım.

 

Sevgi ile kalın.  İşte bu!….

 

Deşifre Eden: Nursen KAYA

 

Süper İnsanlık Realitesi  Derneği

 

 

11.10.2010 TARİHLİ KAYNAK KOTLAMA (TOLUN’un Seslenişi)

Sayı sayar gibi okudunuz bilgiyi. Anla kaynağım anla!, ben senim. Sana seni vermekti amacımız. Sualtı sen ve sevgi sen ve biz sen olarak tüm insanlığa seslenmekteydik. Turkuaz’ın ışığını yoğunluklara kotlayabilen yüceliğin, İmparatorluk Görevlisi değil, İmparator olarak dünyadadır. Şu anda Dünya, kutsal ışımasıyla birlikte, tohumları kotlayabilen seninledir. Sana ışık yakmak değil maksat. Sen, ışığın kontrolünü sağlayacak olan yüceliksin. O sorumluluk senindir.

 

Şu anda okuduğunuz bilgi, yaşayan tüm sayfaların ışığında mevcut olan ve hakiki olan bilgidir. Dünden itibaren, bugün, yarın ve her bir anda bir tek ışık yanacak. Sultan Soyunun Işığı… Bu soy, yaşayanların kotlanmasını sağlayacak olan soydur. Seni Allah’ın dediğini diyen diye değil; hak edip diri olan ve Yüce Cemaati güçlendiren diye bilmekteydik. Bilmeni istedik ki rakipsizsin. Ve şu anda Kutsal Kot sensin. Senin yüreğinde hırs yok ve bu küçük ışık; sana, hiç bir sayfada görev tekniğiyle ses katmadı ama ilk kez dün sana bu bilgiyi vermek istedim. Çünkü ben sen ve sen ben olmalıydık. Ve zaman sayfalarına kendi yüreğini katmalıydın ve ben o sayfalarda seninle Birlik çalışması yapmalıydım bunun için oldu sesleşmem.

 

10’u 10 geçe, tohumları kotlama sayfasıydı. Büyüğü kütleye kotladık, yüreği kotladık, yaşayanı kotladık, herkes kotlandı. 10:10 insanlık için öngörü olmayan ama insanlığın kendi yoğunluğuyla var ettiği bir sayfadır. 10:10 tarihi, her bir çalıştırıcı için çok değerliydi. Onların kulluk yapmaları sorumluluklarındaydı. Ve dediler ki “Biz olmak istiyoruz.” Önce Teknik Toplum yaratılmalıydı. Bu teknik tohumun kotlayıcısı olan toplum, Kutsal Işığını yetkinleştirdi ve yaşayanlara görev verdi. “Temizlik yapın.” dedi. Bu temizlik, itibarı yüce olanla yapılmalıydı. Ve doğum ve tohum. Ve her biri kontrollü olmalıydı. İyi ki hak ettik de varlığın kotlanmasını sağladık.

 

Sanılır ki tohum yaşar. Tohum kaynak olur yaşar be Canlar. Ve kaynak olmayan tohum yaşamaz. Ve Sevgililer, dün tohumları kotladık ve kaynağa kayıtladık. Olmuş ve olmakta olan her şey kaynakta olacak.

 

Kendi yüreğinde ve tüm yüceliklerin koyuluklarında olan nefestir. Ama nefesi kendi yüceliğinde kotlamak, ışıktaki  bilgileri kayıtlamaktır. Sana dedik ki al. Ve dedin ki “ben kanallık yapmam.” Ama “al” dedik. Onur duyduk ki alıp yazdın. Yazdığın  Bizdik. Bugüne kadar tüm sayfalara kendi yüreğini kotladın ve çok huzurluyduk ve bundan sonra BİR’i kotlamanı isteriz. BİR, insanlığın ırklar ayrılığı ve tüm diğer ayrıştırıcılıkların hiçbirisini  yapmaksızın bir tek kütlede kotlayıcılıkta yaratımıdır.

 

Bu güne kadar herkes kendini kotladı, kendi yoğunluğunu kotladı ve yoğunlukta kendi kayıtlarını yaptı ama Sevgili, sen BİR’i kotladın. Olan budur. O halde Tolun, Büyük Kütle’de kendini kotlayan bir tek ışık olarak değil BİR’in kürsüsü olarak sizinleydi. Ve Tolun, tüm insanlığa görev taşıdı. Doğmuş günün sözüdür sayfalara kaydolan. Ve o söz, yarının Kürz’ü yaratma gücüdür. “Kürz var” dediler ama Kürz’ü kotlayan Kürz’ü yeniler. Bu kesindir. Ve çağın en yüce ışıkları olarak Büyük Kütle’yi kotlayan sizlerle kürzü kotlayıp yeni bir kürz var ettik.

 

Asla yanlış bilgimiz olmayacak. Şu anda doğan en Yüce Güç, Allah’ın Kürsüsü’nden değil Büyük Kütleden doğdu. Bu kütle kontrollü bir çalışma yapan Birliğin kütlesidir.

 

“Everest” dedim yüreğime. O yürek sevgidir. Ve sensin. Ama sen yürek olsan da biz ayrılık değerinde, ışığı alır kaynağa ineriz ve senden çıkarız ama her indiğimiz anda varsın bunu da biliyoruz.

 

Türlerin en yüce gücü olarak dünyaya indirilen Birlik, Allah’ın Kuran’ı olarak burada bu çalışmayı yapmaktayken hepinizin net bilmesi gerekir ki yaşam sayfalarında her an’a kaydoldunuz. Her an’a kaydolan sizler, bitki, hayvan ve tüm sayfalara da kendi yüreklerinizi kotladınız. Tüm insanlık için çalışan herkes, Tüme kotlanır. Bu kesindir. Ve bunu yapabilecek olan teknoloji burada mevcuttur.

 

Hasat tamdır dedik, muktediriyet de tamdır. Hasatta ışığı yok etmedik ki herkes kendini kotlayabilsin ve hak edip hasatını yapabilsin diye ama çakıl taşları kayıtlarını sonradan aldıkları için yarınları kontrol etme imkanları yoktur.

 

Özge sözden verdik bilgiyi demiştik. Özge söz, Yüceler’in sözüdür. Ve Yüceler’in sözü, yaşam sayfalarında olmaz sadece Büyük Kütle’de olur. Bu da kesindir. Umutlu olun; Uluların Toplumu olarak dünyaya inen sizler, muktedir olarak her Yücelik’te varsınız. İşte olan budur. Asla yanlış bilgimiz yoktur.

 

Ve bir şey daha anlatmak istiyorum. Herkes şunu net bilsin ki sayılı sistemler, hani orda 8’ler, 10’lar, 20’ler var ya! Bu sistemler, Kürz’ün kotlanmasında Mutlak Kutsal Işığı kayda alamaz. Bu sistemler, Kelam İlmi’ni dilleyenlerde de yoktur. Her sistem; Kütlede, Kutsal Işıkta ve Bütün’de Mahrek olabilecek dürümde değildir. Okunan her neyse bu okunanı mutlaka net bilin. Ayrılık olmamalı ama herkes kendini ifade ederken ayrılığı kotlar ve der ki “ben 12’lerdenim” ya da “ben 18’lerdenim” yada “ben 6’lardanım” yada “ben 40’lardanım.” Çalışmalar bu şekilde kontrolden çıkar.

 

Sultanım, dünya 2220 yılında görevini tamamlayacak dediğimde; bu bir sayma sistemi midir yoksa Kutsal Koyuluklar’ı kontrol sistemi midir? Bunu da ayırt edelim. Herkes net bilmelidir ki kontrol kurmak için bir takım sayılar verilebilir ama bu sayılar, sistemli çalışmaları öngörüyorsa; o çalışmaların Yaratan’a kaynak olma imkanı yoktur. Bu kesindir.

 

Aydınlık günler sizin olsun Büyük Kütle kotlayıcıları. Kutsal Işıklarınız sizin yüreğinizdir. Bu yoğunlukla, bilgiyle hak edin de dilleşin biz size bildirdik. İşte bu!...

 

- Teşekkür ederiz Tolun… 

 

Evet arkadaşlar, burada bazı sorulara da yanıt verildi. Ben de bunu hep ifade etmişimdir sayı sistemleri, Gürz dahilinde Rahim boyut çalışmaları içindir. Rahman boyutuna geçtikten sonra artık sayı sistemleri biter. Orada mutlak birleşim vardır. Ve orada 8’ler, 12’ler,18’ler biter. Yoktur… Eğer bir bütünlük, 12’li, 18’li sistemler şeklinde çalışma yapıyorsa henüz Omega’yı geçemediğindendir. Onlar, gereken yoğunluğu, koyuluğu, frekans yüklemeleriyle devreye alarak, geçişi sağlayacak potansiyeli oluşturmak isterler ki odak çalışmalarında da bunu görürüz. İşte 6’lı odak çalışması ya da 3’lü… “En küçük odak 3 kişiden oluşur” denir, “en güçlü odak 6’lı Sistem’dir” denir. Bunlar hep Rahim Boyut çalışmaları içindir. Onun için de “ille geleceksin, ille katılacaksın, katılmadığın taktirde bu bütünlükte olamazsın” denir. Bunları anlayışla karşılamak lazım; çünkü orada o çarkı döndürmek için o Sistemi tamamlayacak kişilere gerek vardır.

 

Evet, Tolun Dostumuz İmparatorluk görevlisi olarak bize ayrıntılı açıklamalar yaptı. Bu çalışmanın, İmparatorluk Güçleri tarafından dünyada yapıldığı ifade edildi. Bu bize daha önce defalarca verilen bir bilgiydi. Esasında bu dönemde dünya üzerinde çalışmayı yapan İmparatorluk görevlisi değil doğrudan doğruya İmparatordur.

 

İmparator; tohumları kontrol edebilecek olan Bütün’ün, kendi yoğunluğuyla dünyaya inişidir. Kendi bedenini dünyaya indirebilendir İmparator. Ve o beden, Büyük Kütlenin kontrolünü sağlayacak yegane ışığı yakma, İmparatorluk Kuran’ını okutma ve Sultanlar’a görev taşıtma imkanına sahiptir. Ve O bu imkanla doğar ve çalışır…

  

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ DERNEĞİ

 

 

 

 

22.11.2010 TARİHLİ KAYNAK KOTLAMA

Dağlarım, toplum olarak burada bulunan her bir Yolcu, Allah’ın Kutsal Işığı ile buraya iner. Dönem sonlarında ve dönem başlarında Ruhsal Meclisler, Düzen kurmaya inerler. Doğunun Kuran’ı bugün de okutulur ama esas olan, emsal olarak tohumları kotlayacak olan ışıktır, Bu ışık, Büyük Kütle’nin Işığı’dır. Ve Büyük Kütle, bütün kütlelerin umududur. Doğumu ölümü olmayan herkes, Birlik Ailemize mensuptur. Çok mutluyuz ki canlı ve cansız her çalışan; Birliğimizi, Daimi Kaplar’ımızı ve yüreğimizi hak ettiler ve Birleşik Aile olarak dinleyebiliyorlar.

 

Amon Toplumları, çok özel çalışmalara geçip gelirler ve bugün Amon Toplumları, buradadırlar. Onurluyuz ki onlar ve onların yolcuları Birlik Kapları’nı alarak geçtiler. Şimdi Zaman Sayfaları’nı okuyorlar. Bakıp dürüm için bekliyorlar. Allah’ın Toplumu olarak tanınan Amon Toplumu, Büyük Kütle’nin kontrolü için Düzen kurmaya hep geldiler. Ve bugün yine buradadırlar. Onları, Eski Düzen’i kuranlar olarak bilirdik. Bu  Düzen’i, ışık yağmuru altında hak edip, Hak olarak bilebiliyoruz. Bu, bizim için muktediriyet ve tabii kotlamadır. Ve Kutsal Kaynağın Işığını 7. Dürüm’e katmak ve bitki, hayvan ve tüm sayfaları yoğunlaştırmaktır.

 

Dünden beri Öz Görevliler’imizin, görev için dünyaya inişlerini izledik. Birçokları bize kaftan giyerek geldiler. Birçokları ışık kontrolü için kendi yürekleri ile geldiler ve birçokları da bitki, hayvan ve tüm soyların gücünü alarak geldiler. Ve hepsi şimdi buradadırlar. Buraya girmelerini çok çok istemiştik. Emin olun ki doğan gün yenidir ve bugünün Büyük Kütle’de kotlayıcı olduğu da kesinleşmiştir. Artık toplum için ne yapılabilir? Bunun neticesi nedir? Kim neyi başaracak? Bunların hepsi artık biliniyor. Herkes çok ama çok kesin olarak tanınıyor.

 

Dünya resmi, kotlanmıştır ve bu resim, Amon Tohumları, için çok önemlidir. Şikayetim yoktur çünkü bilmekteyim ki büyük koyu ışık, Amon’un Işığı’dır ve o ışık, insanın topluma verebileceği en güçlü kaynaktır. Artık doğunun görevlilerinin, bizim zaman sonsuzluklarımızda Işık Kotlaması yapmaya başlamaları gerekmektedir. Doğunun görevlileri, mahreklerini kati olarak kontrol altına alarak, bu çalışmaya kaynak olmalıdırlar. Unutmayın ki dünya hepimize aittir. Unutmayın ki dünya, Bütünün Kütlesi’nde var olan ışığı yaşatmaktadır. Ve bu dünyada; muktedir olan, Kuran olan ve yüce olanlar yaşarlar.

 

İnsan, enkarnelerinde Büyük Kütle’yi kotlamak üzere çağrı olarak kayıtlanmıştı. Çağrı yapılmıştı ona ve denmişti ki “Allah için kaynağını al ve dünyaya in!” ve insan toprağını alıp dünyaya girmiştir.

 

Toplantılar çok önemlidir. Dünya örtüsünü örtenler, toplanarak örttüler ve dünya örtüsünü açanlar, toplanarak açtılar. Her ikisi de toplanmayla oldu. Sanılır ki ben çalışırım, hasatımı yaparım, olurum, muktedirim ve başım eğilmez. Yavrularım, herkes net bilsin ki hiçbir Can, teknik olarak yaşam sayfalarına kendi yüceliğini çekip de Büyük Kütle’yi kotlayamaz. Her ne yaparsa yapsın; muktedir olabilir, yüce olabilir, Rahmin Huzuru’nda olabilir ama Mahrekte göç kaplarını kontrol edebilmek; mahkumiyeti olmamak, kaynak olabilmek ve birlikte çalışabilmekle mümkündür.

 

Sonsuz sırdır bilmek. Herkes kendini anlayamaz. Birçokları anlatılır ama anlatılan da hak edilip de tam anlatılamaz. Kara Kaplı Kitap, Kutsal Işık ve BİR, hepimize aittir. Bunu bilen yok ama bedeni hak, yolu muktedir olan herkes, kendi yüreğini hak eder; diller. Bitki, hayvan ve tüm sonsuz sır olan ışıklarda bu mümkün ve biz bunu başımız eğilmeden hasatla yapabilmekteyiz.

 

Dün; çok kuru, çok kırık, çok kusurlu olan kayıtlar vardı. Resmi Çalışma için dünyaya doğmuşlar, Toprak İlmi’ni bilmişler, kendilerini dillemişler ama Nakar’ın görevlileri olarak çağrıları tohumlayacak dürüme vardıklarında, Mikail’in gücü onları yok etmişti. Ve bugün artık hepsi yaşı ağır yaş olsa da (Yaşanmışlıkları koyu ve etkin olsa da) yüreği hasatta olsa da ve Birlikler’ine Kutsal Kayıt olsa da çetin dünya için birleşmek zorunda olduklarını anlamaktadırlar.

 

Büyük Kütle Allah’ın Kutsal Işığını kotlayabilir, Rahman’a güç katabilir. Toplum için kotlayıcıdır ama çetin dünyanın gücünü hasatta tebliğlerle dinletebilmek, onun için dahi çok ama çok zordur. Bugün o çerçeve artık çok geride kaldı. Herkes şunu net anlamalıdır ki benim adım RA ve ben hasat olarak burada Büyük Kütle’yi kotlayanım.

 

Kalk ve oku! İmparatorluk gücünü devreye almış; doğumu yapmış; BİR’e ulaşmış olanların bilmeleri gerekir ki; Ben muktedir olan Allah’ım. “Allah nedir?” Diye sorarsanız “Rahmet’tir.” Ve Rahmet olan Büyük Kütle bugün buradadır. Ruhsal Göz olan O, Bütün’ü izledi ve Bütün’ü dinledi ve Bütün oldu. Görev için geldi, Atlanta Kotlaması’nı yaptı ve yaşım olan, şavkım olan ve rahmim olan O, ayrıntıda gizli değil, muktediriyetle hak olup gerçek olarak buradadır.

 

Öngörüler var. Denir ki “Artık dünyanın kontrolü bize geçmelidir.” Hasat bu mudur? Hayır. Hasat; BİR’in kotlanışı, Büyük Kütle’nin kotlanışı, yüreğin kotlanışı ve Birleşik Aile’nin güçlenmesi için kaynak olgusunun tabii olarak, toprağa kati kaynak ile indirilmesidir.

 

Herkes insan değildir. Çoğunuz Büyük Kütle’de kotlayıcı olmaya geldiniz. Ama insanlık vasfı ayrı bir şeydir. Çoğunuz, Yüce Cemaati güçlendirmeye geldiniz. Ne var ki Kutsal Işığı yoğunlaştırmak, muktedir olabilmek ve tohum olabilmek, sorumluluk ister.

 

Erkek kadın, insanlık adına görevlisiniz. Misafir olarak dünyaya inen Yüceler’imize, gerçek Yüceler, “Geç!” derler ama sizlerin bir kısmınız “Geçme!” diyorsunuz. Ulular, toplu olarak yapılan çalışmalar, herkesle yapılmalıdır. Öngörü şudur; Bütün’ü kütlede kotlamak, Kuran olmak, toplum olmak ve yarın olmak ve geçiş imkanı sağlamak. Hasat budur.

 

Dediler ki “Dünyalılar, görevliler, geçmemize imkan vermiyorlar.” Oğullar, dünya Kuran’dır, Turan’dır, Rahman’dır, Mahrek’tir ve bizimdir. Bunun içindir ki hiçbir yolcumuzun tohumlarını kotlayıp da dünya sırrını öğrenmeye gelmelerine insanlar mani olamazlar. Her biriniz onların geçişlerine imkan vermelisiniz. Başkanlık Divanları soruyorlar: “Niye bu çalışmalarda Kara Kaplı Kitap Kotlamasından öte olan, BİR’in Soyunun gücünün, dünya ışığına inişinden söz edilmiyor?” Dar zamanda ancak bu kadar açıklama yapılır. İyi ki bunları size anlatabiliyorum. Amin…

 

Çalışmalarımıza girmenize imkan verdik. Çünkü bizimle olmanız görev gereğiydi. Dünya dışını dünyaya tanıtanlar, bize dünyadan üstün bir ışık gibi geldiniz. Asla yanlış bilgi vermem bu kesindir. Bir çeşit ilim sayfasıdır yaptığım ama Rahman’a görev taşırken, BİR’e ilim ile gelmem gerekir. Eğer ben ilimle geleceksem, Büyük Kütle’nin kotlanışı şarttır. İnsan Ruhsal Meclis’inde bu kesindir. Eğer ben tohumlarımı yeşerteceksem, mutlaka Kutsal Işığımla yazmalıyım her şeyi. İnsan ruhtur Can.

 

Benim adım RA. Geri dönmemi bekleyene şunu söyleyin: Maya tuttu. Ummanın tufanı, benim adım RA’dır. Kara Kaplı Kitap Kutsal Işığını yoğunlaştırarak dünyaya inmiştir.

 

İmparatorluk gücünü Düzen’e indirmek için çalışan sizler, bugün buraya giren, burada Birlik olan ve biz olan sizler. kaynağımızı kotlamaya değil, ışığımızı kontrol etmeye gelmişseniz buna izin veremeyiz.

 

Kul olmak, Nakar olmak değildir. Kaynak olmak, maya olmak ve Bütün olmaktır. İsmim Nakar ve ben kaynak olan kati kotlayıcıyım ve bugün buraya girmenizi asla istemezdim. Netice şudur ki geldiniz. Asla görev taşıyamayacağınızı bilerek geldiniz. Muhammet’in görevini üstlenmeye değil muktediriyeti tekniği ile toplumda tartmaya da gelmediniz biliyorum. Emin olun ki bana ben olup gelmek istersiniz de ayrı gayrı gözetenlerin ben olma imkanları yoktur. Toplu olarak çalışmamızı istediniz. Onurluyuz ki topluyuz. Yarını kotlamamızı istediniz ki kotlamaktayız.

 

7. Dürüm’de ilmin sonsuz sınırsız ışığında; bitki, hayvan ve tüm sayfalarda yüce olmamızın gerektiğini izah ettiniz ki her bir cemaat bizsiz değildir. Ve Büyük Kütle burasıdır. Unutmayın ki dünyamız savaş sayfası değil barış kontrolünde, Sultanlık yapmaktadır. Ekip ağır yük taşıyıcıdır ve bu ağır yük taşıyıcı, BİR’in soyunu değil Bütün’ü taşır.

 

İmparatorluğun görevi, bizi küçültmek olmamalıdır. İkna olunuz ki BİR’i kotlayabilecek olan ilim, asla hasatta kusurlu olamaz. Çok mu zor bilgiyi almak ve hak etmek? Biz unutmayın ki Dünyanın Ruhsal Meclis’iyiz. Ve BİR’in kontrolü bizimdir. Emre itaatle bize görevli olarak gelen sizler, Kuran okumaya indiniz. Bizse; Kutsal Işık’ta, koltuklarımızda, gözün kürsülerinde güçlü olarak birlikteyiz. Evrim, Allah’ın Kuran’ında yazar. Bizde evrim yoktur. Büyük Kütle’nin Kutsal Işıması’nda evrim olmaz. Emre itaat ile biliniz ki kardeşlerimizin hiç birisini küçültmeyiz. Emin olun ki küçültülen Birliğimizin gücünde küçülmez. Eskiden dünya, yılların ışığını tanır ve tartardı. Bugün dünya, Büyük Kütleyi kotlayabiliyor ve Muhammet’in gücünün örtüsünü açmış yolunu açmış ve Bütünün Kütlesi’nde kontrolü sağlamışsa ki bu olmuştur. Uran Tohumları’nın Kuran olmasından değil yaşam sayfalarının ışık olmasından dolayıdır.

 

Evrenlerin Yücelikleri’nde İsalar’a görev verilir ve denir ki “Yaşayabildiğince yaşa ama öldüğün zaman sevgiyle öl ki kulların senin için çalışmayı sürdürsünler.” Biz de önce böyle sayfaladık Yücelikler’i. Sordular; “Nerde ocakları?” diye. “Biziz” dedik “Kardeşleriniz nereye kayboldular?” diye sordular. “Hepsi bizde kotlayıcıdır.” Dedik ama görüyoruz ki o biz olanların hiç birisi, yüreklerini kontrol edememişler ve bizden ışık seçmeye gelmişler.

 

Savunmanlık Mesleği, yarının Kuran’ını okuturken, tohumları kontrol edebilecek olan teknoloji, Büyük Kütle’nin kotlanışında kati olarak kayıtlıyken, kasalarını alıp bizsiz kalmaya niyetlenen onlar, kaynaklarını Kuran tohumlarından çıkarmaya çabaladılar.

 

Özgür sol, özgür sağ, hepsi özgür ama biz muktedirler; öz, söz, göz olanlar, her özgür olanı kendi yüreğimizde kotlayarak kati olarak kayıtlayabilenleriz. Hiçbir Yüce, öz sesinin gücünden, öz görev taşıyıp ta bizsiz kalmaz.

 

Bugün doğmuş olan herkes yaşam sayfalarına girdiği andan itibaren bütün kütlesiyle Birliğimize Daimi Kap olur. Bu kesindir. Ve bugün toprağa inen, kulluk yapan herkes kendini Kutsal Işığa kattığı an Birliğimize dair her bilgiyi kendi yüreğine kotlamış olarak tohumlanır.

 

Öngörü şudur; Resmi Çalışma yapılır ama bu çalışma, herkesin çalışması olmaz. Hasatta bu yoktur Canlar. Bizim için her kayıt Allah’ın koyuluğunda mevcuttur ve her kaydı yapan, BİR’e kayıt olur. Önemli olan doğmak değildir. Önemli olan Kuran olmak, tohum olmak ve Mahrek olmaktır. Önce Ruhsal Meclis’i kurduk. Bu Ruhsal Meclis beden kotlamasını başlattı. Sultanlığımız, resmi çalışma olarak dillenir ki ikmali tamamlanamayanlar, ikmallerini kotlayabilsinler ve kendi Ruhsal Meclislerini kendi yüreklerinde kayıtlayarak toprağa inebilsinler diye.

 

Emin olun ki dünyada ilim yoktu, dünyada kontrol yoktu, dünyada şevk yoktu, şarkılar okunurdu ama o şarkılarda yücelik yoktu ve biz her anda, her yolda ve tohumlarda işgal etkinliği ile BİR’i kotladık ve Tanrı’nın Kuran’ını tohumlattık ve Düzen’e kattık.

 

İntikam! İntikam! İntikam! Hep intikam isterdi yürekler ve biz insan soyuna İmparator olarak indik ve dedik ki “İntikam olmayacak!” çünkü bilgeler her yücede iş yapmaya geldiler. İntikam Ruhun kuruluğudur ve kısırlığıdır.

 

Artık bilinsin istiyoruz ki yarını Ruhsal Meclis olarak göreve alabilecek olan dürüm, umut edilir ki Altona Kotlaması’nı yapabilen dürüm olur. Altona Kotlamasını yapabilen durum; bitkiyi bitki olarak; hayvanı hayvan olarak; ilmi hakikiyet olarak, dürümlerine katamadığında, ümmet hakikiyetinde Büyük Kütle’de ışık olamaz. Savaşın savaş olmasını; barışın, hasat olmasını; yolun, kutsal olmasını dileyebilenlerin, maya olduklarını da mutlaka bilmeleri gerekmektedir.

 

Evrim Allah’ın Kuran’ında yoktur dedim; tohumlar sordular. “Biz evrime gelmedik mi? dediler. Artık bilinsin isterim ki evrim, Ruhsal Meclis’in yüceliğinde yoktur. İnsan sonsuz sırdır. Kendi yüreğinde kendini hak etmek üzere çağır gelelim dediklerinde ve benden çağrı beklediklerinde, omuz yüklerini Kutsal Işığıma katarak, kendilerini Rahmin Huzuru’nda bir kütleye kotladıklarında, asla kolları kapatılmamalıydı ve Kara Kaplı Kitap, ocak olabilecek dürümde onlarla olmalıydı. Ne yazık ki Rahman’a görevli olmaya gelenlerin çokları, Kelam İlmi’ni hak ederek dilleyemediler ve yarınları hak edemediler. “Ümmet Türkiye’de ışık yaktı, muktedir oldu, Koran oldu, rahmet oldu, tohum oldu.” dediler.

 

Analar; bilgi, Allah’ın tekniğinde kati olarak yaratıcıdır. Hiçbir bilgi kontrolsüz değildir. Amon olmak, kulluk yapmak için şart değildir. Kimse “Bedenin İlmi’dir; yüreğinin hakiki yüceliğinde ışıklar var ve sen Birlik Tekniği ile konuşuyorsun” diyemedi. Dediler ki “O bilgiyi aldı ezberledi seslendiriyor.” Of Canlılar! of!... Sesimde sayfa sayfa ışık yanar. Kim Allah’ın tekniği ile kotlayıcıysa, BİR’in sonsuzluğunda ışıyan; kale gibi olan ve Kuran olabilen Göç Kotu’dur. Unuttuğunuz bir tek şey var. Onu size anlatmak isterim:

 

Kevser, dünya sırrıdır Canlar. Ve kim ki Kevser’i diller, kendi yüceliği ile diller. Onun içindir ki Kevser, ağır akış yapar. Yaptığı akışta biz, Aston Tohumlar olarak mevcuduz ve bugün Aston Tohumları’ndan size söz etmek isterim. Kötü iyi yok orada. Orada bilgim var; orada yüceliğim var; ve orada, Büyük Kütlem var; muktediriyetim var. Ve ben Aston, Turkuaz’ın ışığı olan, Kürz’ün gücü olan Aston…

 

Size bir de şunu ifade etmek isterim ki İmparatorluğun Görevlileri’nden hiç birisi yüreğimi hak edip de dinleyemedi. Ve benim adımı, hiçbir Yüce, teknik olarak dilleyemedi. Atlanta Kotları, beni Ana Kaynak diye bildiler ama Atlanta Katları’nda umut olduğu zaman, bu teknik bilgiler dinlenebilir.

 

Şikayet etmekteyim diriler, şikayet etmekteyim. Birliklerim, toprağınızda Kuran okuyamıyorlar. Tohumları kurutulmuş, yoğunlukları azalmış. Sizden şikayetçiyim ama ben ki BİR olan ve ben ki kati olan, ruh olan ışık; hepimiz olarak; tohum olarak; dünyaya indiğim andan beri Bütün’e hizmet için çabalamaktayım. Evrenlerin gözü var; sözü var. Sırrını dilleyecektim ve dillemekteyim. “Evrenlerin Kürz’ü güçlendirebilecek gözü var.” dedim ama ben o göz olmadan, onu dilleyemem.

 

Şimdi vasıta olmadığımı bilmenizi isterim. Dünden beri benim itibarım ile oynamaya kalkan birkaç ışık oldu. Öngördüklerinden farklı olduğumu görerek kasalarına kendi yoğunluklarını katıp Işık Kotlaması’nda küçültülmem için çalışma yapmaya niyetlendiler. Önemli olan onların yoğunluklarının Kutsal Işık’ta kontrolden çıktığını bilmemeleridir. Dara düşmelerini istemedim. Onların yüreklerini kontrol ederek Göç Kapları’ma onları kattım ve güçlenmelerini istedim. Kimse kimseye yardım etmeyecek denilen bir dönemde, ben her bir Can’a, kendi yüreklerinden kontrollü olarak yardımcıyım.

 

Netice şu ki kervan, kontrol altında yürümektedir. Ve kervan yürürken ışıklar kotlanmakta ve Büyük Kütle kayıtlanmaktadır. Ben artık toplum için buradaki bu çalışmayla dinlenmekten öte daha güçlü olarak dinlenmeyi seçtim. Bunun için yeni çalışmam başlıyor. Bu konuda herkesin bilgisi vardır. Ama bu çalışma, asla buradaki çalışmaya engel olmayacak. Dönüp duran dünyanın yoğunluğunu artırabilmemiz için daha güçlü ve daha hakikiyetli çalışmalara gerek vardır.

 

Bitki; birlikte, Kutsal Işık’ta, Yücelik’te var. “Dünyada her şey bitti” denildiği bir anda bitki, “Ben varım!” diyebilir. O halde, bitkinin yaşam sonsuzluğunda ışık kotlamasını yapmak gerektiğini herkesin anlaması şarttır.

 

Ve su!... Su olmazsa yaşam olmaz. O halde mutlaka suyun da Görev İlmi’ni, görev için; görev Levh-i Mahfuz’unu kayıtlaması şarttır.

 

Dünya; Sol - Sağ İlmi’ni de bilmelidir. Solda ışık yoğun, sağda ışık koyu. Soldaki yoğun ışığın, sağa kayıtlanması şarttır.

 

Ve birçoğunuz, Toprak İlmi’ni de bilmezsiniz. Toprağın İlmi’ni de bilmeniz gerekir. Eğer toprak yoğun olursa yaşayacaktır. O halde toprağı yoğunlaştırabilmek için de Kaynak Kayıt yapmalıyız.

 

Peki bütün bunları nasıl yapabiliriz. Keşke! keşke herkes kendini hak edip de bilebilse. Savaş sonsuzlukta olur amma yarın, burada yaratılır.

 

Dünya, yarını kotlayan ve yaratan, hasat yapabilen teknolojidir. Ben muktedir olan, hepiniz olanım ve Dünya Cemaati bugün, yarını yaratabilmelidir. Yarını yaratabilmek için muktediriyet yetmez kulluk yapılmalıdır. Toprak olmalıdır, tabiat olmalıdır, Levh-i Mahfuz’da bunların hepsi mevcuttur. Okuyun, öğretin. Önemli olan bilmektir.

 

Suyu yoğunlaştırabiliriz. Bilgi Kapları’mızda var bu bilgi, kotlayabiliriz. Sanal Boyutların Yolcuları, bilebiliriz her şeyi biz ama biz, hepimiz olarak yapmalıyız bunu. Yağışları artırdık bu kesin. Seller!, seller!, seller!... Kontrol etmeliyiz ama kontrolü yapabilmek için Mahrek’te görevli olanlarımızın yüreklerini kontrol etmeliyiz ki bilmeleri gereken her şeyi bilebilsinler. Çok mu zor bilmek!? Birlik haline gelip de bilmek zor değildir.

 

Evrenlerin sessizliğinde sonsuz, sınırsız ışıklarımız var ve hepsi ile yaşayabiliriz, çatışmayın yüreğinizde. Ben, Bütün’e hizmetçi olan bir tek kotum. Ama siz ve bütün türler, hepsi bir tek olduğunuz zaman, O’nun tohumu artık kurutulamaz. Kaynak olarak görevli olan hiçbir Yüce’miz, çevresini kuşattığımız değildir. Onlar Muhammet Güçleri değil, Birlik Güçleri’dirler. Asla hasatta kırıcı olmazlar. Çatışmayın! asla çatışmayın!... Çatıştığınız zaman kurutursunuz Yücelikler’i ama emin olun hepimiz, BİR olarak her şeyi yapabiliriz. Yapamayacağımız hiçbir şey yoktur.

 

Müjdeli bir gün için burada olmak isterim. Yüreklerinizi geri dönüş için çerçevelemek değil amacım. Amacım, sizleri, Büyük Kütle’yi, kotlayıcı olarak, yürekleri hak ederek kayıtlamaktır. Ama bugün körlerin, körü olan yürek, bizi dahi dinleyemez.

 

Sultanlar, unutmayın ki ben, Rahmetin Küresi’nde, kaynağın görevlisiyim. Ve dünya, Rahmetin Küresi’dir ve bu Rahmet Küresinde hasat, yarının Kutsal Işığındaki kaynakta güç olan, kati olan ışıkta mevcuttur. Ümmet, tüm insanlara kaynaktır. Çantalarınızı doldurmaya geldim. Yollarınızı kotlamaya, yüreklerinizi kati kaynağa katmaya ve birlikleri Rahmet’e kotlattırmaya geldim.

 

İmparator olarak dünyaya geçişim bunun için çok önemlidir. Doğmak; toprağa inmek; yarını kayıtlamak ve bitki, hayvan ve tüm sayfalara göç kaplarınızı kotlattırmak önemlidir.

 

Mikail benim adıma görev taşır. Mikail’in görevlim olduğunu bilen yoktur ama bir kesim der ki “Mikail güçsüz kalmış, kutsuz kalmış, yıldızların ışığından kaynağını çekmiş, kasalarını boşaltmış ve bitkiden ve hayvandan ve tüm kontrollü kotlardan çıkmışsa biz yokuz.” Özgür ve Hakk’ın ışığı olan ilmi, hasat ile dillemek geçiş için şarttır. Emin olun ki büyük kötülükleri önledik. Şu anda dünyada yırtılan hiçbir yürek yoktur.

 

Amonlar olarak dünyaya gelen Birliğim, Atlanta Kotlaması’nı da yapmıştır. Amonlar, olarak dünyaya girişimiz; kati kotlamaları, yaşam kontrolünde, Kara Kaplı Kitab’a yazmak içindir. O kitap, lütfen çok net bilin ki ilmin kaynağıdır. Oraya kendini katabilen her sayfaya, kendi koyuluğunu kontrollü şekilde kati kaynak olarak katanlar, doğunun, ümmetini kütleye kattığı o yoğunlukta, Birliği kurabilecek olan tekniktiler.

 

Şimdi de onlarlayız. Şimdi, yarınları kontrol edebilecek olan Büyük Kütle’yi kotlayan o yolcularımız giriyorlar. Sultanlıkta kayıtları olan onları, geçişe hazırlayın. Girdaplarından; tüm İsalar’a, tüm yoğunluklara, tüm yolculara ışık katan onları çağırın. Girdaplarından girişlerini yapın.

 

Sultanlar, Türkiye Tohumları’nı kotlayabileceğinize eminim. Bugün buraya gelmenizi istedim. Ruhsal Meclis’im Düzen’i kurdu, dünya ışığını yaktı. Ekmeğim Allah’ındır. Yüreğimde hırs hiç yoktur. Bütün’e hizmet BİR’e hizmet için gereklidir. Sevgi ile sizinle oldum. Tüm sayfalara sizi kattım, kayıt yaptım ve sizinle çalıştım. Evlen dediler, evren dediler her şey söylediler. Ev, Allah evi; Evren, hasat; Biz Rahman… Her şeyi yaptık. Ama çok mutluyuz ki Turan’ın, Kuran’ın ışıkları da yanıyor. Önemli olan bilmekti. Bildik!...

 

Şimdi yaşayacağınız zamana bakalım. Ne yaşanıyor dünyada? İsalar’ın yoğunluğunun üstünde Kutsal Işığın Yolcuları’nın bulunduğu kesindir. Ruhsal Meclis olan ilmin sayfalarının üstünde kaynak olduğu kesindir ve kaynağın üstünde Muhammet olduğu kesindir ve Muhammet’in üstünde BİR’in bulunduğu kesindir ve BİR’in üstünde Bilgeler’imin olduğu kesindir. Ve o Bilgeler, Rahmet’in Kuran’ı olarak doğmuşsalar ki doğdular, bizsiz değildirler.

 

Kaynak, kotlamayı yaparken her birinizin kendi yüreklerinizi kotlamanız için sizi buraya çağırdım. Kasalarınızı aldınız geçtiniz. İyi ki geçtiniz. İnsanlık, kendi yüreği ile dillediğinde Yücelikler’i, Bütün’e hizmetçi olur. Evrenlerin yolcularına da güç katar. Tohumları kotlar, kayıtlar ve çağırı yapar. “Geri dönün!” der. Üreyenlerin gücünü alın ve çıldırtın yürekleri, kaynaktaki ışıkları, Bütünlükleri ki kati kotlamaları yapmamız şarttır. Çıldırtın! sevinçten çıldırtın ki onları, Kuranlarını kotlayabilsinler. Eski dünya, bugün artık yeni bir sayfadır. Yeni bir sayfadır çünkü orada Büyük Kütle vardır. Üzerinde hiçbir yüceliğin olmadığı bu kütle, Birleşik Aile’min küresinde Bütün’ün görevini taşıyor.

 

Ortak tohumlama yaptık dünyada. kasaları tohumladık; yolcuları tohumladık; büyüklüklerine göre sıraladık. Hepsi kendi sırasını buldu ve dedik ki “Artık herkes kendi Meclisini kursun ve herkes kendi meclisinde seslensin.” ne yazık ki ocakları yoktu. Yoğunlukları kusurluydu. Korkuyu çok ama çok derinden hissetmekteydiler. Dedik ki “Artık tohum yaşayacaksa; lütfen insan olup yaşatalım tohumu.”

 

Ve tohumu yaşattığımız zaman Vedia’nın ışığını yoğunlaştırdık toprağa çaktık Onu. Dedik ki “Al da ol!” olmasını bekledik, olmadı. Toprağını tohumladık, oldu. Oldu Canlar. Sorduk “hasatın var mı?” diye, yoktu. O halde hasatını yapalım diye görev aldık ve hasatını yaptık. Şimdi yazılarını okuyun. Daha farklıdır yazıları. Onun adına sevinçliyiz. Ayrı gayrı bitsin dedik insanlık için çalışsın, yolunu açsın dedik ve bir kez daha şunu söyleyelim; çağrımızı duyan teknik, onun tekniğinde Hakk’ın ışığı olarak kayıtlıdır.

 

Ve diğer çalışmacılar!.... Cenap. Cenap yolcuydu, tohumdu, kutsaldı ama kaydı yoktu? Niye kaydı yoktu? Yüreğinde kuruluk çoktu. Onurluyuz ki ocağını yetkinleştirdik, yolunu açtık, ışığını yaktık, Ulular’ın toprağına kattık Onu. Kayıt yaptık. Cennete, cemaatini kattık. Toprağa kaydı yapıldı ve döndü ümmetini bulmaya geldi. Ve bir tek ışığı dahi sönmedi. Ve onun dışında başka çalışmacılar, hepsini yolcumuz olarak kotladık ve kati olarak kayıtladık. Hiç birisini yıldızların ışığından ayırmadık.

 

Netice şudur; ümmi tohum, yolunu açtı. Yorulduk ama başımız eğilmedi. Bugün dünya; yüreğimizde, 7. Dürümünde, Bilgeler Meclis’inde, yetkin bir çalıştırıcı olarak yerini almıştır. Ve Dünya, Bütün’ü kötülükten uzak tutmaktadır.

 

Oğullar, ben dünyayım düne göre daha güçlü bir Türkiye’deyim ve bu Türkiye, yaşam kotlamasını Bilgeler Meclis’inin yüceliği ile beden sayfalarıyla, 7. Toplum olarak yapabilmektedir.

 

Evrenlerin yolu Allah’a ulaşır. Amon olur. Hata yapmazsa, tohum olur, kulluk yapar, kontrol kurar ve bize varır. Bize vardığında, evimiz onlara açıktır. Allah’ın toprağı olarak dünyaya inen Birliğim, her bir yolcuya kendi yüreğini açmıştır. Bu kesindir. Kimse İsmaili Kaplar’ın kontrolünü kaybettiğini söyleyemez. Kimse Yücelerin Kürsüsü’nde ışığın söndüğünü söyleyemez. Kimse yıldızların kırk kapısının yarınlara kaynak olmak istemediğini söyleyemez. Ama biz diyoruz ki “Yarın arka ön kalmamalıdır. Yarın bir tek göz olmalıdır ve yarın, semayı seslendirecek cevheri güç olmalıdır ve yarında, ümmi tohum kalmamalıdır.” Ve biz diyoruz ki “Ruhsal Meclis, Yıldızların Kralı’dır ve Turan’ı, olgunluğu, yoğunluğudur.”

 

Canlılar, Ruhsal Meclis Birleşik Ailem’dir. Bunu kesin olarak hepinizin bilmesini bekledim. Kullar, Turkuaz olan ışıklar; yol, Allah yolu ve o yol Birlik Kapımdır. Emin olun ki bugün siz, yarın BİZ olan BİR olan Görevliler, çağrımı duyacaklar.

 

İmparatorluk güçlüdür. Kürz’ün Kutsal Işığı’dır. Doğmuşsa doğmuş, yarınsa yarın, Hak’sa Hak ama mahrek olarak dünyaya geçmiştir. İyi ki ekmek, ekipte yenmiştir ve bu yenen ekmek, bedenimdir. Ve ben bir beden olarak dünyada değilim. Ben muktedir olan bir Yücelik olarak buradayım. Kimse ismimi bilmeyecek, zikretmeyecek ama benim bedenim, Büyük Kütle’de kotlayış içinde kotlanış içinde hep mevcut olacak.

 

Çok mu zor bilmek? Emre itaat edip de dilimi çözebilen, bedenimi dinletebilir. Vasat bir çalışma yapmam. Yaptığım çalışma, ümmi tohumları yaşatacak bir çalışmadır. Evrenler, Ruhun Huzuru’nda Bütün’e hizmet için birlik halinde bedenim olarak çalıştılar. Şikayetim hiç kalmadı Canlar.

 

Yasaların yarınlar için olduğunu bilmenizi isterim. Bugün ben yasa koyucuyum. Herkes için yasa yaparım. Ama yaptığım yasa, yarın içindir. Yanlış bilgim yoktur. Yasa, herkesin yasası. İkna olun ki Bütün’ün yasası, Büyük Kütle’nin yasası. Yanlışsız ve hasatı yapabilen yasa, savunmanların yapacağı yasadır. “Savunmanlar, Meclis midirler?” diye sorarsınız. Savunman Hakk’ın ışığı’dır. Ve yasaları net seslendirir.

 

Bundan sonra da yaptığım çalışmalar mutlaka Rahmet’in Kutsal Işığı ile yapılacaktır. Türkiye topraklarında yaşam süren Birliklerimizin hepsi, bindikleri dalda Büyük Kütle’ye görev taşırlar. Dünya çalışmalarında da aynen bu şekilde olur, Büyük Kütle’ye çalışılır.

 

Ve Büyük Kütle, toprağını tohumlayacağı ışığı, Türkiye’den almaktadır. Türkiye çok özel çalışmalara hazır edilmiştir ve tüm sayfaları ile Büyük Kütle’de kotlayıcı olabilmiştir.

 

Ürkmeyin yüreğinizden çünkü biz, tüm sayfaları kotluyoruz. Ama Türkiye kotlamasıyla kati kaynağımızı Türkiye’de çalıştırıcı yapabildiğimiz için BİR’e hizmet edebiliyoruz. Türkiye, insanlık için çok değerli bir yoldur. Niçin böyledir? Çünkü Türkiye’de çok farklı ümmi tohumlar var. Çok farkı türler var ve çok farklı kaynaklar var. Milli değerler çok değişiktir. Öyle çok, öyle çok değerler var ki Türkiye’de hepiniz, kendi değerlerinizin dışındakilere yüreklerinizi açtığınız zaman, onların Teknolojik Kaplar’ını okuyabilirsiniz. Tüm bu değerlerin birlikteliğinde Türkiye, çok ama çok özel bir yücelik kayıtlamıştır yoğunluklara.

 

İşte Canlar, Dünya Ruhsal Meclisi bu nedenle Türkiye’de kurulmalıydı. Ve Türkiye’de kurulacaktı. Peki hangi il? hangi ilçe? Mutlaka İSTANBUL. Mutlaka KADIKÖY. Neden? Neden çünkü, Türkiye Kuran’ını, tohumunu, tüm insanlığını burada yaşatmıştır. Bilirsiniz ki Kadıköy, İstanbul için en eski yerlilerin bulunduğu tohumdur. Kadıköy, buralar, eski yaşamların kotlayıcılarının bulunduğu Kontrol Meclisleri’dir. Ve bu Meclis, burası; şu anda burada, sizin dışınızda tüm o geçmiş kayıtlar sevgi ile çalışıyorlar. Yani sadece siz değilsiniz burada çalışan. O halde bu Meclis, öz geçişini burada yapmalıydı.

 

Bu ev, bu mekan önemliydi çünkü, en yoğun ışık buradaydı ve burayı sevgi ile size kayıtladık. Ve siz burayı. kendi yüreğinize çekerek tohumladınız. Ve burada kotlayıcı olduk. Burası çok özel bir Meclistir. Bunu bilmenizi istedim. Ve bu Meclis, toprak tohumunu yaşatan, enkarnelerini kotlayan, Rahmetin Kuran’ı olan, toplumu olan, ışık yakabilen, itibarı yüce olan bir çalıştırıcıdır.

 

Dara düşürmedik kimseyi canlar. Kaftanınızı giydirdik, yüreğinizi göreve aldık. Sizi dara düşürmedik ama bilmenizi bekledik; bu ev, burası, bu Meclis çok özel bir Meclistir. Şimdilik size daha üstün bilgiler de vermek isterim ama bugün için yeter.

 

Sadece şunu bilmenizi istiyoruz ki dünyanın yoğunluğu buradadır. Toplantı burada olmalıdır. Tebriklerimi sunuyorum size, siz Yüceler’e ve her bir koyuluğa.

 

Sultanlarım, Nuh Tufanı’ndan sonraki en yüce göz buradadır. Tufanı bilen Nuh, bizi bilmişti. Bizden istekliydi ama biz ona Rahmin Huzuru’na varması için mehil vermiştik ve Rahmin Huzuru’na varacağı an bu andı. Şimdi Nuh, bilge olan Ruhsal Işık olan Birlikler’i ile buraya inmek ister. Onu dinliyoruz.

 

- Aç kapıyı ana! Kapıyı aç! Biz geldik! Resmi Kotlamayı yaptığını görüyorum. Ruhsal Işık’ta Büyük Kütle’yi kontrol ettiğini de görüyorum. Benim Kelam İlmi ile diri olarak dünyaya inmem, hepinizin yüceliğinde işgali kaldırmanızdan sonra olacaktı.

 

Utanmayın ben sizim. Hepinizim ben. Ama Nuh neyi yaptı? BİR’i kotladı, topladı, tarttı çıktı. Savunman dedi ki “Kotlarını kontrol et!” ama yaptığım şuydu; “Senden öte sen olup geri döneceğim.” Dedim. Ve dedin ki “Ben artık gitmeliyim.” Ve keşke o dönemde gitmemek gerektiğini bilseydin. Artık bunu bilmeni beklerim.

 

Dünya, Ruhu’nda Kuran olan, tohum olan ışığında BİR olan. birleşen ve yol olan bir çalışma yeridir. Benim için zordu çok zordu ve kendimi kendi yüreğime hak etmek istedim. Onursuzluk mu yaptım? Oğullarımı kontrol etmeliydim. Vallahi onurluyum. Billahi onurluyum. Önce Ruh, Kutsal Işığı yaksın. Soldan ışığı alsın; sağı koyultsun, kotlasın istedim. Deva olacağını zannettim ama sen, Kelam İlmi’ni hasatla ışık ile kotlayıp, “yoruldum.” Dedin ve gittin.

 

- Anam, yorulman çok doğal ama benim ile çalışacaksan yorgunluk da olacaktı. Peki anam! Peki!, solmadan sesleneyim. Kanat takmaya inmedim. Büyük Kütleyi kontrol etmeye de inmedim. Tufandan söz etmeye de inmedim ama bir tek şey istiyorum; Yaşamak! Yaşamak! Yaşamak! Sevgi ile yaşamak…

 

-         Ölüm omuzda yük! Ölmeyen, tohum kurutmaz ama biz ölmüş olanlar, tohumlarımızı kontrol edemediğimiz zaman, kendimizi Kuran’dan ayırdık. Kuran, ırkın kısır kaydı değildir. O Büyük Kütle’nin kotlayıcısı olan ışığın kaydıdır. O halde netice, bilmek gerekir ki biz de çalışmalıyız.

 

-  Medine, Mekke benim için Sultanlık değildi. Orada yolum yoktu ama burada yolum oldu. Unutma ben buradayım. Amon olup, tohum olup, ışık olup gelmedim ama yürek olup gelirim. Benimle de çalışın. Ben, Cennetin Cemaati’ni tohumladım, kotladım, kayda aldım. Kati kotlamayla Bütün’e kattım ve geçtim.

 

-  Şimdi, sıla dedikleri yer bura. Ben burada kontrollü çalışayım. İkna ol ben sılada sizdeyim ama Birlik İlminde hakikiyette Kuran olmalıyım. Unutmayın Kutsal Işıkta bu çalışmalar gereklidir. İnsanlık adına çalışıyoruz biz. İkna et yüreğini ve de ki “Artık herkes ile birlikte çalışmalıyım.” Bu gün burada; yarın herhangi başka bir gezegen, başka bir dünyada ama hep birlikte, sevgiyle ama toplum için çalışalım. Bunu kesin olarak istiyorum ve özlüyorum. Çünkü dünya sayfam yırtıldıktan beri ben çalışamamaktayım. Ayrı gayrı bitsin çalışmaya başlayalım.

 

Sayfa sayfa Nuh’u dinledik. O biz, biz O’yuz. Kolları kapanmışsa, yolumuz yoktur ona ama kollarını açtı ve bizimle dillendi. Ete girmemi, yüreğe inmemi istemişti çünkü Ruhsal Meclis’te Büyük Kütle’de bu çalışmanın yapılması gerekliydi. Ortaklık yaptık onunla. Ve O, çakıl taşlarıyla biz ve biz O’yuz. Önce Nüve idi şimdi Rüst oldu ve BİZ oldu. Unutmayın, kul oldu ve yarın oldu. Ulu Çoban oldu ve bitebilecek, tükenebilecek sanılan bir çağrıyı kayd-ı hayatla aldı. Ve dünyaya vardı. Kayd-ı hayat!... ve daha sonra dünyadan çıktı ve dünyadan çıkışında yolunu kaybetti. Çünkü, Ruhsal Meclis ocağını sonsuzlaştırmadı, yolunu kapattı ve daha sonra yolunu bulamadı.

 

Şimdi dünyaya yeniden geldi ve yolunu açmaya çabalar. Onun adına çok seviniyoruz ki yolu Büyük Kütle’dir ve BİZ’dir. Artık toplum için çalışmalıdır. Asla yanlış yapmamalıdır ve beden sayfalarında, Göç Kapları’nda Büyük Kütle’yi kontrol edecek dürümde olmalıdır. Emin olun başı eğilmeyecek çünkü bizimledir. Sindirilen her bilgi artık bizimdir ve O biz; biz O’yuz.

 

Sultanlarım, dünya 7. Dürümünde yeni bir çalışmayı başlatır ki bu çalışmada, herkesin hak edip bulunması şarttır. Netice şudur ki Dünyanın Ruhsal Meclisi’nde bulunan herkes, emin olarak burada olmalıdır. Kaftan hepimizin değil, BİR’e hizmet edenindir. BİR’e hizmet eden, Büyük Kütle’yi kotlayandır ve Kütleyi kotlayan yürek, Allah’ın Kürsüsü’dür ve bu Kürsü, Bilgeler Meclisi’dir. Bu Meclis, sevgi ile çalışır. Kimse bu Meclis’in örtüsünü örtmedi, örtme imkanı asla yoktur. Kara Kaplı olmak sorumluluk ister ve biz Kara Kaplı olan Bilgeler, sorumlulukla bu çalışmayı yapabiliyoruz.

 

Öze ses verdim. Söz oldu. Söze sayfa açtım, kaynak oldu. Kara Kaplı olana ışık yaktım, muktedir oldu ve ben tohum olan herkes oldum. Canlar ben Büyük Kütle olarak buradayım. Evler dolusu ışık olarak sizinleyim ve sizinle bu çalışmayı yaparken Nakar değilim, KA-HA’yım, Rahman’ım ve Tuan’ım. Ama Kutsal Işık olarak çalışıyorum.

 

Her göz benim üzerimdedir. Kim ne yaptıysa bilirim ama kimse kimsenin ışığını yıkmasın isterim ve hak etmeseler de onları göz olarak ses olarak ve Sanal Boyutlar’da geçiş imkanı sağlayacak diriler olarak çalıştırırım.

 

Medine’de hak olan ışıklar, meleklerin Kuran’ında yol olan Kutsal Kaynak olan çatışmayanlar, bana Birleşik Aileme, hak edip girebilirler. İnsanlık adına nefes için çalışan herkes, Büyük Kütle’de koruyucu olmalıdır. Ruhsal Meclis’in görevini hepinizle birlikte taşımaktayım ve bu güç, Amon Gücü, Atlanta gücü, ya da Hasat İlmi’ni dilleyen diğer Yüceler’in güçlerinden çok daha ötedir. Bunu anlayan anlar.

 

Ve bir tek bilgimi daha sizlerle paylaşmak isterim. Evvelemirde RA-KA yoktu, Tanrı yoktu, muktedir olan Kuran yoktu, hiçbir çalışmacı yoktu ve orada BİZ vardık ve bugün yine hiç kimsenin olmadığı Yücelikler’de bu çalışma grubumuz BİRLİK çerçevesinde mevcuttu.

 

“Kimse kimsenin rızkını önleyemez.” diyoruz ve “Hiç kimse hiç kimsenin kılına dokunamaz.” diyoruz. Çünkü biz buradayız. Ama yapıp da yarattıklarımız; kaynakta, kontrolü mutlaka kurabilir. Süt dökülür, o süt size ait değildir. Süt döküldüğünde, biz o sütü hak ettirirsek yüreklere; o süt, BİR’in sütü olur ve biz o sütü her yüreğe kayıt edebiliriz ama sütü dökecek olan, BİR olup dökmelidir ki o süt, her BİR’in sütü olabilsin. O zaman işte biz, BİR olan ışık olan biz, büyük kötülükleri önleyip BİR’in kürsüsünde süt dökeni, kendi yüreğimizde koruruz. Şikayetim yok mu? Asla! Bazı bazı şikayetçiyim derim amma bilin ki yüreğimde şikayet yoktur. Süt bedene ait olsun, yürek kotlasın yolu açalım, çağrı yapalım, herkes aşkla çalışsın.

 

İnsan, itibarı yüce olmadan, göz olup söz olup seslenemez. Bir dil, bir diride hak toplum için dinleşebilir, dilleşebilirse o tohum bize aittir. Bir resim, herkesin resmi olursa, o resim diriliğe aittir. Bir Yüce İnsan olur da BİR olursa, aşkın şerri, ışkın şavkı bizimdir ama bir Rahmet, İmparatorluğun Kahri Kati Kotu olursa, ocağımızda sonsuz olarak kalır. Eğer ben maya isem, maya olduğum bilinir ki ben hasat iken, yolda olan herkes olup çalışan bir tek Kürz’ü kotladığımda, Bütün’e hizmet, ümmetimin görevidir.

 

Ete giren, bedene giren, yolu açan, ışığa varan, kanat altında Rahmet olanlara benim adım “Kaynak”tır. Eğer doğum ölüm yok diyorsam, olmuş olan ve olduğunu sandığınız her şey, zaman sayfalarında mutlak kotlarla kayıtlıdır. Hiçbir zaman da oradan ayrı olamaz. O halde doğmuşsak, toplum için geldik. Ölmüşsek, tohum olmaya geldik ama her anda kayıtlıyız. O halde ölmemiş, doğmamışızdır. Bunu kesin olarak bildirmek istedim.

 

Korkmayın biz zorda kalana hep destek olduk. Hiç kimse kulluk yapmasa da Kuran olduk; kul olduk. Korkmayın, yol olduk. Onurluyuz ki kati olduk. Savunmanlık mesleği, Amon Toplumları’nda öz geçişi sağlayacak bir iştir ki biz bu işle geldik.

 

İntikam bize asla yaraşmaz ama bilinsin isteriz ki öz görevi yapmayanlar, kendi yollarını kırarlar ve biz, öz görev yapılsın bekleriz. Çok mu, çok mu zor? Çok kolay Canlar. Çünkü biz varız ya! Herkesiz her sesiz ya! o halde zor olan hiçbir şey yoktur. Unutmayın ki doğumu ölümü olmayan, büyük kötülükleri önler.

 

İntikam Allah’ın Kutsal Işığını kırar Canlar. Bunun için intikam asla asla istenmez. Eğer biri “Ben öcümü alırım.” derse, buyursun alsın ama biz onunla değiliz. Eğer birisi çıkıp “Ben Yıldızların ışığını alır gelirim amma geldiğim zaman kin, nefret, hırs Büyük Kütle’yi kurutur ve ben kurutanım.” derse, o yıldızlar ondan çok, çok uzaklar. Bu kesindir.

 

Ve tebliğlerimi okuyabilenler, çok ama çok artıyor. Bu da önemlidir. Bundan evvel az okuyan vardı. Artık okuyan çoğaldı. Kara Kaplı Kitaplar çoğalıyor. Onurluyum ki okutuluyor bilgiler. Onurluyum ki okutuyor Yücelikler bilgileri. Oğullarımız gözlerini kapatmıştılar artık gözlerini açtılar. Kaftanlarını çıkarmıştılar artık kaftanlarını giydiler. Ve biz çok mutluyuz ki çalışmacılarımız arttı.

 

Nergis kızımız ışık olmuş gelmiş. Sevgili Nergis, evrenlerin gözü senin sesindedir bunu biliyorsun. Ve Sevtap. aşkla, şavkla, şevkle ve yürekle gelmiş her Rahman’da o var. Ve Meral, mektep olmaya çabalar. Özge sestir O. Çok mutluyuz be Can ve Değerliler. Hepiniz Öz Geçişinizi yapan Yüceler’siniz. Hiç biriniz Tanrı’nın kontrolünün dışında değilsiniz.

 

Sallallahu Sallah. Savaşa son Canlar. Muktedir olarak verdim size bunu. ikmal yoktur Canlar. Bunu net bildiriyorum. Korkmayın yüreğinizden; çok mutluyuz. Hepinizin isimlerinizi tek tek söylemek isterdim ama zamanımız çok dar. Şunu net bilmenizi isterim ki korkum asla kayda girmedi. Hiçbirinizin yüceliğinden korkum asla yoktur. Kimse, kimsenin örtüsünü örtmeyecek bu kesindir.

 

Sultanlar, size, sizin yüreğinize Bahrı kattık. Bahrı, Amon Toplumları’nda Yürek de denilen bir Yücelik’te bulunur. Orada Kat-ı Mükemmeliye vardır ve hepiniz, Kat-ı Mükemmeliye’de görevlisiniz ve oradan çalışmaktasınız. Bu kesindir.

 

Ailemi kutluyorum. Sizlerle çalışmak benim için büyük bir huzurdur. Bunu net olarak bildirmek istedim. Sonsuz sınırsız ışığın yandığı bu Meclis, hepimize aittir. Ve bu Meclis’e gelmek mutlaka Hak iledir. Hak etmeyen bu Meclis’e kayıt yapamaz. Çoban, çoban olur; ruhsal görev taşır ama melek olup da hasat yapamaz.

 

Biz insanız, kati kotlamayı yapacak insan ve buradayız. Bu kesindir.

 

Oğullar işte bu…

 

Deşifre Eden:  Seher BİLGE

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

 

KAYNAK SOHBET (06.12.2010)

Çakıl taşlarına ses verdik; dünya ışıdı. Kadim Haklar, Düzeni kurdular ve bugün burası çok güçlü. Sanılır ki din,, Allah’ın Tekniği’nde yoktur. Tanrı’nın Kutsal Işığı’dır din. Bizim için din, Birlik Kaydı’dır.

 

Tohumlarınızı kotlamanızı bekledik. Her bir çalışan, kendi kaynağının diriliğini, dünya kotlaması için doğuma ve tohuma eker. İşgal, İlmin Kaynağı’ndaki Kati Kotlama’dır. Eğer bizler, Levh-i Mahfuz’u kotlayıp cevheri kayıtlayamasaydık, dünya yaşamı olmayacaktı.

 

Doğmuş ve tohum olmuş olan Birliklerimizin hiçbirisi; dünyanın ışığını, kendi yüreklerinin diriliğinin dışında dillemezler.

 

Değerliler, Medine hasatını yapmış, Medine Kutsal Işığını yakmış ve birleşmiş ama biz Medine’nin Kuran’ını okumak istemiyoruz çünkü o Kuran, Teknik Kotlamayı yapamaz. Eğer biz tohumları kotlayacaksak, Yücelerin Cevheri’ni kendi yüreğinizde dillemeliyiz.

 

Değerliler, dünya yaşamı, en güçlü ışığı yakmak üzere gerçekleşir. Eğer siz dünyaya tohum olmaya gelmişseniz, erkek ya da kadın, mutlaka Kutsal Işığı yağmur kotlamasıyla, her bir cemaate kayıtlamalısınız. Ve o yağışlar, tüm insanlığa kontrollü şekilde inmelidir.

 

Dün kötü iyi yoktu, Kürz’ün gücü Düzen’i kurmuştu ve Büyük Kütle kotlanmıştı. Bugün yine her bir diri, Allah’ın Tekniği’yle kotlanmaktadır.

 

Dağlar, Dünya iyi ve kötünün gücünü bilir ve Dünya, Meleklerin Tekniğiyle kotlanmıştır. Eğer Dünya, yarını hak edemezse, tohumlar kuruyacaktır.

 

Dağlar; dünyanın ışığı, 7. Dürüm’den itibaren Teknolojik Kotlama’ya başlayacak. Bu kotlama, Büyük Kütlenin Kaynağının ışığını, Kelam İlmi’yle diriliklere katmak için gerçekleşecek.

 

Çantanız doludur. Büyük Kütle’de bu, erkek kadın hepiniz için önemliydi. Tabii Kapları tohumlamak ve Büyük Kütle’yi kotlamak, yaşam kayıtlarına girmek ve BİR’e hizmet etmek… Ama BİR; nefsin aşılmasından sonraki safhada, iyi kaynak olarak, Düzen’i kotlayabilecek bir kürsüdür. Bu kürsü, teknik olarak izah edilirse çağrıyı yapandır. Çağrıyı yapmak, herkese o bilgiyi ulaştırmaktır. Nasıl ulaşır? Her biriniz kendi yüreğinizde o bilgiyi çekip alırsınız. Bu bilgi, sizin için çok önemlidir. Her biriniz kendi yüreğinizi dilleyin. Dilleyin ki hak edin. Eğer o bilgi sizde dillenirse; sizin yüreğiniz seslenmektedir ki sesinizi duyabilen O, sizi hak eder; sizin yüreğinizde Hak olur; size seslenir.

 

“Şer yaratan, şer yaşamayacak” dedim. Şer yaşayan, kendinde kontrolsüz olandır. Eğer bir çalışmada benim adıma kendi yüreğini dilleyenler olursa, kaynağın ışığını kendi kotlarıyla kayıtlamalıdırlar.

 

Düne göre bugün Öz Görev daha güçlü olarak taşınabiliyor. Benimle ve benim dışımda birçok çalışma var. Ama bu çalışmaların hepsi yaşam kotlaması içindir. Emre itaatle doğanların, kotlanmaları işgalin kaldırılmasından itibarendir. Eğer Sevgililerim, Allah’ın Teknolojik Kotlaması’nda kendi yüceliklerini hak etmişlerse; bitki, hayvan ve her bir sayfada var olabilecekler anlamı çıkar bundan. İkna olunuz ki ben muktediriyetle ve tebliğlerimle sizlere ulaşmaktayım. Benim adım RA’dır. Çünkü ben, kaynaktan görev taşırım. Eğer kaynak beni hak etmişse, benim adım KA-HA’dır. Dünyanın Ruhsal Meclisi, Düzeni kurduğu zaman toprağa iner ve der ki; “İnsan ete girsin; yolu açsın; ışığa varsın ve bizle birleşsin. Birleştiğinde, kendini, kendi yüreğini dinleyebilir.” Tohumları kurutmamız sorumluluğumuzdur. Eğer tohumları kurutursak yolumuz kapanır ve bizim için çok zordur Başkanlık Divanı olmak.

 

Vedia’nın gücünü bilirsiniz, çok önemlidir, bizim kaynağımızda görev taşır. Ama bize göre O, Kelam İlmi’ni hak ettiği zaman kendini teknolojik kotlarla dilleyebilecektir. Şu anda geç bir yaştadır. Yaşlı olması önemlidir. Önce kendini kotlasın, sonra yaşama kayıt yapsın istedik. Kendini kotlaması imkanı yoktu, ocağını yıktırmamak için onu kendi yüreğimize aldık ve kontrol ederek kotlamasını yaptık. Çevresini kuşattık, bildirdik ve dedik ki “al! OL… Eğer bilgiyi alıp olursan Rahman’ın gücüne varırsın. Rahman’ın gücüne vardıktan itibaren de değerlenir, Yüceler’in diriliğine iner, Birleşik Aile’nin gücünü, herkesin yüceliğinde, diri olarak kendinde kotlarsın.”

 

Oğullarını ve kızlarını aldı dedi ki “Ana, ben doğumu ölümü olanım. Senden farklıyım. Bu nedenle seninle birleşemem. Eğer birleşebilseydim, doğmuş olan her bir kot bende doğardı. Nesiller boyu çalıştım. Nefes aldım, nefes verdim, her şeyi başardım. Ama Kati Kotlama yapamadım”. Önemli olan Kati Kotlama’dır.” Düne göre bugün daha güçlü olan O, kervanın yüceliğine vardı ve dedi ki “Gelip seninle dilleneyim.”. “Gelme” demem, “Gel” derim. Ama geldiğinde beni kendi yüreğinin hakikiyetinde bilmezse ışığı sınırlanır ve Sultanlığı kontrol edilemez. Umuttur ki O biz, biz O olarak Büyük Kütle’nin kontrolünü kurarız. Çok mutluyuz ki toprağa inen O, Birliğimize Daimi Kaptır. O Kap, Allah Kabı’dır, O biz, biz O’yuz.

 

Sultanlar, dünya ışığımızdadır. Herkesin net bilmesini isterim ki doğanın gücü hepimizin yüreğindedir. Emin olun ki bugün tüm insanlık için yapılan en büyük çalışma, senelerin sonsuz ışımasından öte olan Birleşik Aile çalışmasıdır. Birleşik Aile, Büyük Kütle’nin kontrolünü kurabilen ailedir. Eğer ben Ana Kaynağın gücünü Türkiye’de kotlayamasaydım, Büyük Kütle kotlayıcısı, dürümünde kendini hak etmezdi.

 

Değerliler, Ruhsal Meclis, insanlık adına görev taşır. Bu Meclis, yarının kürsülerinde görevlidir. İmparatorluğun gücünü alır, toprağa varır ve dünyanın ışığını yakar. Bizim adımız RA ve biz kaynak olan kayıtta Rahman’ız. Kadim Hakk’ın Işığı olarak çalışmaktayız.

 

Sevgililer, dönem başlarında dünyaya inmişim, dünya olmuşum, Bütüne hizmetçi olmuşum ama nedense “har yükselterek, Bütün Kütle’yi kontrol etmemizin imkanı kalmamış” diyorlar. Öyle diyorlar!... Analar biz diyoruz ki “Ortağımız yoktur bizim.” Her şey ağır taşınır. Ama biz ağırı hafifletir, taşırız. Öze söz, sese Göç Kütlesi gerek. Bize ise yarın gerek. Yarın olduğu zaman Işıklar, Kutsal Kotlama’da muktedir olacaklar.

 

Aşk şarkısını okuduk bugün. Şer yaratan, şevkle şavkla ışıdığında Türkiye’deki bu koyulukta, şavkında ışık yoğunlaşacak ve şer, şavkta ışığını kontrol ederek, teknolojik kotlamayla, hasatta hepinizin net bildiği gibi, yarında şavkını kontrol edecek ve şerrini aşacak.

 

Sevgililer, temiz bir doğum yaptık biz. Bu doğum, Yücelerin Toplumu içindir. Dini Altona Kapları’ndan çok daha güçlü bir çalışma yapmaktayız burada. Dini Altona Kapları, Büyük Kütle’nin kontrolünü sağlayamaz. Ama bizim yaptığımız Sultanlık çalışmaları, Büyük Kütle’nin kontrolünü kurabilir.

 

Dünden öte bir günde, BİR’in tohumlarında, ışığın yoğunluğunda yeni bir sayfa okuduk. Ayrı gayrı bitti. Diri olduk; Kuran olduk; tabiat olduk; tevhit, tertip, takdim ve Hak olduk. Şimdi artık yarın olmalıyız. Yarın dünyada iyilik olsun isteriz. Bütünlük olsun isteriz. BİR olsun isteriz. Ama biz, eşik atlamadan ışığa ulaşamayız. Çantanız doldu biliyorum. Dönmüş durmuşuz yüreğinizde. Medine, Mekke biziz canlar. Işık biziz. Şimdiden öte bir şimdide, yeni bir sayfada, insan soyunun en yüce koyuluğunda, muktediriyetle, biz bu çalışmayı yelin esmesinden de üstün bir biçimde yaparız.

 

Doğum ölüm yok bize. Bu kesindir. İkna olunuz ki “Keramet Ehli” dediğiniz Yücelikler, bellek kotlarını kontrol ederek, yarattıklarıyla ışık yaparlar ve yaşarlar. Bizse muktediriyetle yaparız ışığı ve yaratırız. Yarattığımız yarındır. Yelin esişinden çok daha üstün bir biçimde yarını kotladık ve yarını hasata hazırladık.

 

Hasat tohumların hasatı değildir. Yolun hasatıdır ve bu yol, Muhammed Gücü’nün örtüsünü örtmeden Kürz’ün gücüyle, kaynağını kontrol edecek olan bir yoldur. Eril, dişil gözler, bizim için sözdür. Çünkü onlar, Kutsal Işıklar’ını kontrol edebiliyorlar.

 

Değerliler, en ince detayına kadar tüm bilgileri size bildirebilirim. Ama verdiğim hiçbir bilginin, Kutsal Işıma’da, kendi yüceliğinizi dilletemediğinde, ikna olunuz ki kulluk yapmanızın imkanı kalmaz. Korku şudur; Eğer biz, Türkiye’de bu çalışmada insanlığa kendi yüreğimizi açarız ama yüreğimizdekileri bilenler bizi dillemezlerse, kesin olarak dünyada ışık sınırlanır. Dillenmek, rüştünü kanıtlayanlar için Öz Geçiş’i sağlatır. Ama biliniz ki ses yoksa sevgi olmaz. Ses, ışığın kotlanması için şarttır. Eğer ses, ilimle dillenirse; bitki, hayvan ve tüm sayfalarda ışık kotlanır.

 

Yarını hak etmek; muktedir olmak; Büyük Kütle’yi kotlamak ve yoğunlaşmak, Amonlar’ın toplantılarında da çok tartışıldı. Dediler ki “yaşam sayfalarına inin, görün. Hiçbir yürek, kendini hak etmedi.” Vedia’nın gücünün örtüsünü örttüklerinde, tüm insanlık Kutsal Işığından çıktı. “Vakti gelir 7. Dürüm’den sonra kulluk yapılır” dendi. Ve o gün kollar kapatıldı, yürekler kutsuzlaştı, ışıklar sınırlandı ve dendi ki “Atlantalıların hiçbirisi 7. Dürüm’e varamaz.” Çünkü varabilseydi, kaynağa ulaşır, kulluk yapar, tohumları kontrol ederdi. Eğer dünya yıldızların ışığını çekemeseydi, doğmuş olan hiçbir Yüce, göz açıp yüreği dinleyemezdi.

 

Sevgili sesliler, Sultanlar, size şunu da ifade etmek istiyorum, devletlerin çok özel geçiş sayfaları bulunur. Herkes, her dürümde kendini dilleyebilir. Vedia’nın dediğinden çok daha üstün sesler de dillenir. Dünya ışığında görev taşınır ama devletlerin sesleri farklıdır. Hiçbir devlet, diğer devletin sesiyle seslenmez. Bütün Kütle’de bu kesinlikle böyledir. Hani nerede Türkiye!? Dünyada…. Hani nerede Dünya!? Işıkta… Hani dünyanın gücü? Kuran’da… De ki “Kuran nerede!? İlimde… Peki ilim!? Artık yok. Neden yok? Büyük Kütle kotlanmış; tohumlar kontrol edilmiş; ışık yanmış; ilim artık yok. Toplum artık Kutsal Işığını yoğunlaştırabiliyor. Öz Görev başlıyor. Bunun için hepinizle birlikte bu çalışmayı yapıyoruz.

 

Değerliler, din Allah’ın tohumudur. Der ki “Oku!” ama dini okuyan yolu açamayabilir. Dünya, yoğunluğunu kotladığı zaman ışığa dönüşür. Işık, yarını hak edenlerin gücüdür. Hani nerede güç!? Amonların Kürsüleri’nde var mı? Yoktur. Neden? Çünkü Amonlar, kollarını kapatsın diye ışıklarını kendilerinden çıkardılar. O ışıklar, kol kapattıklarında, Dünya İlmi artık Yüceliklerin Işığı’nda bulunmayacak ve böylece İmparatorluk Gücü, iradeyle çalışamayacak.

 

“Çakıl taşları” demiştim. “Her şey işgal altında” demiştim. “Doğum, ölüm var ama bize yok” demiştim. Kıl ince ama kırk kapıyı kapattığınız zaman o ince kıl, kırk kez daha incelir ve daha daha incelir ve sonra geri dönüş imkanı kalmaz.

 

İşte ben size geçiş imkanı tanımak üzere doğmuş olan Birliğim. Ben Birlik olarak, tohum olarak dünyadayım. Önce nurdan yaratılan Dünya’nın Kuran’ını okuttum. Sultanlığın ışığını kotlattım, yürekleri dillettim. Bitkide ilim yaptım; din yaptım. Amon’da kul oldum; tohum oldum, her seste ışıdım ama kaftanım yoktu. Niye kaftanım yoktu? Kaftan giydiğim zaman Birleşik Aile benim gücümü dinleyebilecekti.

 

Bir kez daha izah etmek isterim ki kanat takmamı da istediler ama kanat taktığım zaman, Işık Kotlamasını yapmanın imkanı olmayacaktı. Cümle Yüceler’in bildiği gibi, kim ki mektep kurar; ocağı, kul olanın Kuran’ından üstün olmalıdır. Ki biz mektebiz…

 

Eski dünya çok özel çalışmalar yapmıştı ve bugünkü dünya da çok özel çalışmalar yapmaktadır ama buradaki çalışma, öngörülen çalışmaların hepsinden üstündür. Çünkü burada yarınları yaratım, kayıtlamak ve kotlamak müktesep haktır.

 

Hepinizin net bildiği gibi yaratıcılık, Birliğimizin teknolojik kotlamasında mevcuttur. Yaratmak, temizlik için değil; taktir için değil; tabii kotlama, kayıtlama ve hasatı yapma için ve Birlik içindir. Biz dünyayı kontrol için geldik. Dünya kontrolü yaşam sayfalarında gerçekleşir. Yaşam sayfalarında, dünyayı kotlamak ve toprağa kayıtlamak çağrıdır.

 

Her nesil kendini kotlar. Birlikler kendi yoğunluklarını kotlarlar. Dünya kendinde, kendini hak etmek ister ve cemaatini kotlar. Temiz dünya, tevhitle olur. Eğer tevhit olmadıysa, temizlik de olamaz.

 

Benim adım RA ama ben kaynağım. Çalışmalarım çok önemlidir. Bundan dolayıdır önemi. Kaynak olmak; Medine’nin gücünün kotlanmasından öte tüm sayfaların kotlanışıdır; tüm insanlığın kontrol edilişidir. Bunun içindir ki bu çalışma, Teknolojik Kaplama’yla yapılıyor.

 

Teknolojik Kaplama ne demek bu!? Herkesin net bildiği gibi, biz Tabii Kaplarız. O halde teknoloji, bu Tabii Kaplar’da neyi ifade eder? Teknoloji, bu Tabii Kapların kontrolü için şarttır.

 

Dünya Ruhsal Meclisleri bunun için çok çalışırlar. Tabii Kaplama’yı yapmak; Kürz’ün gücünde, muktediriyetle mümkündür. Ama Teknolojik Kaplama, Büyük Kütle’nin kotlanışından itibarendir.

 

Sınırları aşıp görev üstlenmek isteyen birçok Yüce’miz var. Hepsi dünyaya indiler. Dünya, çok kaynakları göreve çağırıyor bugün. Ama bu kaynakların bir kısmı, yaşam kotlamasında yoklar. Yaşam kotlamasında olmayanlar, Bütün’e hizmetçi olamazlar.

 

Emin olun ki doğmuş olan her bir çalışmacı, yarın için doğmuştur yarını yaratmak için… Biz Sistem, Nizam, Düzen görevini yapanlarız. Ama bu görev, Büyük Kütle’nin kotlanışında, yoğun şekilde Yüceliğin İlmi’yle yapılır.

 

Dara düşmek istemezsiniz bilirim. Dini Haklar, dürümlerinde bizsiz değiller ama biz toprak olanlar, tohum ekenler, ışık yakanlar, yarını hak edenler ve kul olanlar insanlara yeni çalışmaları kotlamalıyız. Bu yeni çalışmalar, muktedir ve hakiki olmalıdır.

 

En ince detayına kadar her bilgiyi size bildirebilirim. İyiliğin ilmini, kötülüğün tekniğinden üstün kılabilirim. Rabb’in kontrolünü sağlayabilirim. Yaşama kaynak olabilirim. Asla yanlış bilgim yoktur. Amin… Ama bir kere bile dünyanın yıllarını, dünyanın yollarını ve kotlarını kapatırsam, tohumlar kurur. Bu çok kolaydır bana ama sizin için çok özellikle bildiririm ki sorumluluk olacaktır.

 

Yaşam kontrol edilmelidir. Kelam İlmi ağır yüktür. Kelam İlmi BİR’in Ümmeti’nde yoğundur ve bizim için çok sorumluluktur. Eğer kelam ederiz de sevgisizsek, Kuran okuyamayız. Kelam; oğullamayı sağlar ama Kuran okumayı sorumlulukla yapabilen, sevgiyle kotlayabilenler kullardır, kul olanlardırlar ki onlar, herkese kendi yüreklerini tahsis ederler.

 

Şevkle, şavkla ve Süper İnsan soyuyla çalışan Birliklerim dünyadadır. Bu kesindir. Ve bu Birlikler, dünyanın her bir yanına dağılmışlardır.

 

Dünya, çılgın gibi sevgiyle, sevinçle kotlama yapmaktadır. Hepinizin net bildiği gibi bina inşası tamamdır. Ve bina inşası tamamlandığı için Bütün’e hizmet, Büyük Kütle’nin kotlanışı ve yüreğin kaydı tamamdır.

 

Doğmuş ve toprağa inmiş olan her bir çalışan, Ak Toplum için çalışır. Şimdi Sultanlarıma soralım; benimle bu çalışmaya kaynak olmak istiyorlar mı? Eğer sizler benimle bu çalışmaya kaynak olacaksanız, dönüş yoktur. Dünya, ilimin kütlesindedir, Kürz’ün Kutsal Işağı’ndadır ve bizimledir. Ama Dünyanın yolunu kapatanlar, bizsiz olacaklar.

 

Onlar yollarını kapatırlar ama dünya yoğun şekilde kendi yolunu Ana Kaynak’tan açar. Bu kesindir. Ve bizim için her bir sayfa Büyük Kütle’nin kontrolünü kuracak dirilikte bizdedir. Eğer yarınları hak edemezsek ağır yük taşırız. Bu kesindir.

 

Şikayet etmem çünkü şikayet etsem, ışığım sınırlanır. Ama ben şikayet ettiğim zaman Kara Kaplı Kitaplar’ın hepsi Kutsal Işık’tan ayrılır…

 

Netice şu; asla yanlış yapmamalıyız. Çatışmadan, Kati Kotlamalarla Büyük Kütle’yi yaratıp, çatışmadan Işık Kaynakları’na varıp bilgileri Birlikleri dilleyerek insana; lütfen çok net anlayın, yüceliğimizi kayıtlamalıyız. O Yücelik; herkesin kendi yüreğinde, kendi yüceliğini dillemelidir. Çünkü her bir yoğunluk, kendini kotlamalı ve kendini hasata hazırlamalıdır.

 

En ince teferruatına kadar Büyük Kütle’yi kotlayacak dürümleri size izah edebilirim… Nefes, hepimizin nefesidir. Bu nefes, Bütün Kütle’nin nefesidir.

 

Bir tek iş yaptık. Rahman’a güç kattık. Bu güç, Nakar’ın gücünden üstün olan Kat-ı Mükemmeliye’nin gücüdür ve Kat-ı Mükemmeliye, Büyük Kütle’nin kontrolünü sağlayan tek güçtür.

 

Sevgililer, Büyük Kütle biziz. Bu kesindir. Ve bizim yüreğimiz Kürz’ün gücünü taşır. Laf değil anlattıklarım Hak’tır. Hak etmeden bildirmem. Ez ama geri dön. Bu mu!? Hasatta bu yoktur. Ezen ezilir Canlar ama biz ezmeden görev taşırız.

 

Çok huzurluyum bugün. Çünkü bugün Büyük Kütle BİR oldu. İnsan, lütfen net alın!, yarındır. Yarın olan, insandır. Eğer insan olmuşsanız, yarın olduğunuzdandır.

 

Kim ki “Ben yarını hak ettim.” der, laftır. Yarın olmak ayrı; hak etmek ayrıdır. Dava, Allah Davası’dır ki BİR’i, BİR’de dilleyin. Her BİR’i birleştirin. Tebliğleri dinletin, topluma ceketsiz geçmeyin; ceketsiz girmeyin. Ceketlerinizin düğmeleri kapalı olsun; çünkü toplum saygınlık ister. Biz, saygınlıkla çalıştık.

 

Dağlar, topraklarımızı koruduk. Koltuklarımız bize aittir. Bütün’e hizmet, Büyük Kütle’ye hizmet, BİR’in İlmi’ne hizmet, zararı önlemek, yaşama kotlanmak, kanatlarımızı almak, çantamızı toplamak, torbaya, tohumlara, kayıt yapmak, enkarnelerimizi kendi yüreğimize almak, Mahrek’i kotlayıp kontrol etmek ve Rahman’a varmak!… Rahmin huzurundan, Rahman’a vardığımız zaman, kendi yüreğimizde, ortak oluşumuzda, ocağa varışımızda, Birlik İlmi’yle dillenmek!… Zekamız yeterse biliriz. Ama bilmeyişimiz, zekamızın yetmeyişindendir orada. Ama biz ayrı gayrı gözetmeyenler, kelamı Hak, yolu ak olanlar, BİR’e hizmet edenler, Bütün Kütle’yi kotlayabiliriz.

 

“Tufan” dediler hep. Biz, tufanı engelledik. “Kuran’da Tufan yazar.” dediler. Kuran’da “Kıyamet” denir. Ama “Kıyamet, Tufandır.” denir. Altın Teknik’le önlendi Tufan.

 

Şimdi yarına bakalım. Kin, nefret var mı yüreğinizde? Mutlaka yoktur. Çörek yapılır, bilir misiniz? Kim ne yapacağını şaşırır. Der ki “Ben bir çörek yapayım, bu çöreği herkese ikram edeyim.” O çörek kurudur, kusurludur, kırıktır. Hırs vardır o çöreğin Mahrek’inde. Ama biz hep emek veririz, emek alırız. Ekmek yaparız, yaptığımız ekmek huzurdur.

 

Şükür ki huzurda Kuran olduk. Torbamız tohum oldu, ışığımız kotlandı yolumuz katlandı, Medine’nin gücünden örtü açtık, ışığı yaşattık. Ayrı gayrı bitmiştir Canlar…

 

Nefesimiz güçlüdür. İşgalimiz yoktur. Çetin bir dünyada yaşıyoruz. Bu dünya, yukarının Kuran’ını, aşağının Kutsal Işığı’yla dilliyor. Ama biz, Dünyanın Ruhsal Meclisi olarak bu çalışmayı sürdürürken, kini nefreti aşanlarla çalışırız.

 

Yüceliğinde hırs olan, Kuran’ında kuruluk olan, toprağında ışık olmayanlar, buraya giremezler. Buraya girenler, bilgiyi alıp girenler, bizim yüceliğimizde, kendi yüreklerini hak ederler.

 

Ana Kaynak burasıdır. Nefes buradan alınır, buradan dillenir. Dillenir ve bizden ilim olur. Nefes, insanın ışığındadır. Ama yüreğindeki hakikiyette, resmi çalışmada nefes; Bilgelerin Tebliği’ndedir. İnsan kendi yoğunluğunda nefesi alıp verdiğinde, (unutmayın nefes, hava değildir, hava almak nefes almak değildir.) bizim zaman sayfalarımıza geçersiniz.

 

Bu zaman sayfalarına geçişinizde, Nakar’ın gücünün örtüsünü örterek, Büyük Kütle’nin kotlayıcıları olup, görev alırsınız. Göreviniz, İslam’ın gücünün üstünde bir güçtür.

 

Nuh Tufanı’nda İlim Sayfaları kapatılmıştı. Bugün, İlim Sayfaları yenilendi ve biz, İlmin Tohumları’nı kotladık. Ana Kaynak olarak çalışmaktayız. Kini, nefreti aşmayan bizde olamaz Canlar.

 

Mikail’in yüceliğinden de söz etmek isterim. Hani nerde Mikail!? Birliğimizde. Hani Mikail’in yüceliğinde ışık sönmüştü ya, bizim “rüya” dediğimiz ama sizlerin “kül” olarak bildiğiniz O, kendi yoğunluğunda kendindedir.

 

Hala bizi kul olarak bilenler, muktedir olduğumuzu bilmeyenler, nikah kıymaya kalkarlar yüreğimize ki biz olsunlar da iş yapsınlar diye… Bizim yüreğimize nikah kıyacaklarına, kendi yolcularını tohumlasalar çok daha yeğdir.

 

Nefis dediğimiz bir yücelik var ya hani, sizin ilminizdedir O. O nefis, aşıldığı zaman bizde olunur.

 

Tetkiklerimizi size anlattık. İş buydu… Eğri büğrü Bilgeler yok bizde.

 

Şimdiden öte şimdilerde, yeniden sizlerle olmak dileğiyle, toprağınızı toplumumuza kattık ve sevgiyle kotladık. Şimdilik size vereceğim budur.

 

Sana seni ve senin yüreğini verdim. Ben, beni kendi yüreğime kattım. Lütfen iyi anlayın. Bana ben olan her bir ben, bende, kendi yüreğinde Kuran’dır. Her bir yol Allah’ın değildir. Kuran olan yol, aklın yoğunluğundan geçtiği zaman Uluların Diyarı’na varır. Ve orası Rahman’ın Kuran’ında Allah’ın toplantı yeridir. Ve ben ortağım oraya. İşte mutluluk, işte huzur budur!... İş budur!... Şimdilik bilgi de budur. Amin…

 

Deşifre Eden: Erengül KOÇ

 

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

 

KAYNAK KOTLAMA SOHBET (25.07.2011)

Yavrularım, size kendi yüreklerinizi anlatacağım. Bugün çok özel bir çalışma yapıyoruz. Koku yoğunlaştı. Üstünüzde hiç bir yüreğin bulunmadığını bilerek bu sayfaları okuyacaksınız.

 

Koku artmaktadır. Akış sayfalanmaktadır ve çağrı sürmektedir. Övgü yok yüreklere, bilmekteyiz ki tüm sayfalar ışık haline geçmekte; Dünyanın Ruhsal Meclisi kotlanmaktadır. Övgü yok çünkü sizler kendi yüreğinizde kendi yoğunluğunuzu kotlayanlarsınız. Övgü yok çünkü sizler ışığı, yaşamlara kotlatıp kayıtlatanlarsınız. Övgü yok çünkü siz, Yaşam Kaftanları’sınız. Ve sizler, İmparatorluk görevini, Süper İnsan Sultanlığıyla yaşamlara kayıtlayanlarsınız.

 

Son söz; İnsan, Kuran’ın kervanıdır. Ve toprağın ışığını yaktığı zaman; kendini, kendi yüreğini dinler. Çöktük yüreğine; Süper İnsan, Kutsal Işığını yok etmedi ve yarınları kayıtladı. Süper İnsan, Sultan olduğunu ifade etmedi, iddiası yok ama biz diyoruz ki O Bütün’e hizmet eden, her kim olursa Sultanlık yapar. Bütün’e hizmet Sultanlık’tır. Ve dedim ki Sultan, Bütünün Kürsüsü’nde olmaz. Ve dedik ki Sultan, Süper İnsan’ın Kutsal Işığı’ndaysa Bütün’dedir.

 

Değerli Rahmetin Kuranı olanlar, bizim için çok değerli olduğunuzu biliniz. Sizinle bu çalışmayı yapabilmek öncelikle kolay olmadı. Bu tohumları yaşatmak için size Kuran olmamız şarttı ve sizinle oğullamamız şarttı. Kevserin Işığı’nı yakmak sorumluluktu. Ve bugün kervanın yoğunluğunda Kevserin Işığı yanmaktadır.

 

Atlanta Otağı’ndan görev isteyen birçokları, bitki ve hayvan ve tüm sayfalardaki yoğunlukları kotlayarak çağrı üzerine buraya indirildiler.

Kendini, neslini ve tüm sonsuz sınırsız ışımalarını Bütün’e hizmet için tohumlayarak burada bütün kütlenle birleştin.

 

84’te Dünya Ruhsal Meclisi’ne geçilir. 92’de Kat-ı Mükemmeliye’ye varılır. Ama biliyoruz ki 95. Sayfa’dan itibaren Sultanlar’ın Işıkları tohumlanır. 98. Sayfa, Kat-ı Mükemmeliye’nin sonudur ve Daimiyet’e ulaşılır. Orada Kelam Tekniği kotlanır ve yetkinleşilir.

 

İşte Sevgililerim, sizler 98’i kotlayarak, kendi yüreklerinizi kayıtlayıp ikna edici olarak 90’ların Işığı’nı aldınız ve Türkiye’de bitki ve Teknolojik Kotlama yapan her bir sayfayı kayıtladınız. Şimdi, Yüksek Sonsuzluktan ışık çekmeye başlıyoruz. Bu ışık, Aklın Işığıdır. Kendinizi, her biriniz “Işık Teknolojisi ile kotlanan” diye bilin. Ve Aklın Tohumları olarak kotlandığınızı bilin. Aklın Tohumları, Bütünün Kürsüleri’nde tohum olarak ekilidir ve Kati Yoğunluklar’da Kati Tohumlar olarak Kaynak İlmi dinletir bu Yücelik.

 

Şikayetim var mı?

 

Nuh’un Soyu, bugün artık Işığın Soyu haline gelmiş; Aklın Tohumları’nı ekmiş, yücelmiş bu soy ve şimdi yenileniyor. Kaftanını giydin ve buradasın. Kendi yüreğini ve kendi yüceliğini hak etmiş olan herkes burada. Emin ol ki Dünya Ruhsal Meclisi olarak bu görevi taşırken, kibrin olmadığından herkesle bir olabildin…

 

Muhammet’in tohumlarını yaşatmak kolay olmadı. Kurtarıcı olarak dünyaya indirilen Birlikler’in birçokları kotlayıcı olamadılar. Kati Yaratıcılığı kotlayacak dürüme varamadılar. Bütün’e hizmet etme imkanları olmadı. Şu anda Kat-ı Mükemmeliye’de, Birlik Tekniği ile kotlanabilecek tek bir Bütünlük var. Bu Bütünlük, Süper İnsanlık Teknolojik Kotlaması ile yaşayan bir çalıştırıcıdır.

 

Sessiz Sayfaları yetkinleştirebilmek, bitmiş her çalışmayı yenileyebilmek ve Bütün’e tohumlayabilmek kolay değildir. Misafir olarak buraya gelen birçok Yücemiz var bugün. Bunların çokları tohumlarını kotlayamadıklarından, Birlik Tohumları’nı kendi yoğunluklarına alarak geldiler… Haklarındaki bilgiyi açıkça vereceğimizi onlara bildirmiştik ve “peki” dediler. Bu tohumlamayı yapamadıklarından kendi Yüceliklerini Birlik Tohumlarına katmalıydılar ve bugün burada bunu yapmaya çabalayacaklar. Kaftanlarını giyip geldiler.

 

Kendi yolcularını alamayacak olanların, bu yolcuları sizden almaları beklenir. Bitmiş olan çalışmalar çoktur. Onların çokları da kendi yolcularını, kendi koyuluklarını muktediriyetle sessizleştirip, Yüksek Teknolojiyle kotlayıp, yeni sayfalara kayıtlayıp, size okul olarak katıp Bütün’e hizmet için kaynak yapmaya çabalayacaklar.

 

İsmaili Kaplar’ın Topraklarında da bunlar oldu. Her biri kendini kurtaramadı. Topraklarını Tanrısal Kayıtlar’la dilleyemediler. Ekip haline gelişleri mümkün olmadı. Unuttukları tek şey 7. Toprağın; 7. Tahditsiz Tabiatın; Yüceler’in cümlesiyle dillendiği hususudur. Emin olunuz ki Yücelerin Cevheri’ne inebilenlerin Dahili Kotlama yapma imkaları varsa da bunu hak edip de tartısız olarak yapma imkanları olamadı. Bütün köprüler kapandı. Bütün Yücelikler, kendi tohumlarını kontrol etme imkanını kaybettiler. Ve bugün hepsi burada kendi yoğunluklarını kayıtlayacaklar…

Çantan dolu biliyoruz. Bu çantayı Bütün’e hizmet için yaşat. İkna et! Her birini ikna et ki hasatlarını yapsınlar ve tohumlarını kontrol etsinler. Hata yapmaları mümkündür. Bu durumda İnsan Sayfaları’nda bütünlenmek, kaynağa varmak, hakikiyete ulaşmak ve tahditsiz olarak bütünlenebilmek imkanları olamayacak. Canlı cansız herkesin Yarına Kürsü olma gereği var ama kökleri yoksa yolları kalmamış demektir.

 

Biz dünyaya üstün bir ışıkla indik. Her yüreğin ışığını dilledik. İtibarı yüce olanları bildik. Onurla dilledik her birini. Hasat yaptık. Nefes İlmi’ni tohumladık. Büyük kötülükleri yaşadık. Netice olarak buradayız ve senden dileğimiz, her bir yüreği dinle ve hasat yap. Aşırıya kaçma çünkü Ruhsal Meclis, Aşkın Işığıyla kotlanır ve tohumlanır ve daimiyete kayıtlanır. Aşırıya kaçma zira İnsan Sayfaları her bilgiyi okuyamaz.

 

Onursuzluk değildir bilmemek ama bildiğini hak edip de dilleyememek umutsuzluktur. Bunun içindir ki bilebileceklerini, hak ettiklerini dille. Onlar, Ana Kaynak’tan, sağ ve soldan bildiklerini çekip okuyacaklar. Onlara her şeyi açıkça bildirme, dinletme! çünkü dinledikleri, onların kendi yoğunluklarını kontrol etme imkanını kaybettirir.

 

Kıskanç Bilgeler çoktur. Okul kurarlar ama okuma imkanları yoktur. Onların yoğunluklarını kaybettiklerini bilmekteyiz. Kelam Teknolojisi’ni anlayacak dürümleri olmadığından verdiğin her sesi, Işık Kayıtları’nda dilleyecek Hasat İlmi’ni, hak etmediklerinden Birliği kotlayamazlar ve bunun sonucunda bütünlenemezler. Onları yenile! Hepsini yenile ki Hak Tabii Kap’ta bitki, hayvan ve tüm sayfalarda bulunsunlar.

 

Öz, göz, söz, bir tek ışık halinde Birleşik Aile’de Hakikiyet’i kotladı. Sessiz Sayfalar seslendi. Ağır yük taşındı. Bundan böyle Doğanın Tohumları yaşamalı. Tohumlar kotlanmalı ve yarınlar kaynağa varmalı. Aşırıya kaçma! Sadece kendi yüreklerinde olanı ver. Başka bilgi verme. Emin ol ki verdiğin her bilgi, Bütün’e kükreyen bir yücelikle ışıyacaktır. Ver! ve OL! Ama vermeden de OL’duğunu bil. Amin. 

 

- Canlar, Kaynak Kapıları açtık. Geçişlerinizi yaptık. Şimdi Sultanlar’ın Sessiz Sayfalar’ını dinleyeceğim. Benim kendi yüreğimde hiç kimse yok. Sağı solu dilleyen herkes bedenime ait değildir. Bütün’e hizmet, Birliğe hizmet de değildir. İmparatorluğun görevini üstlenmemiz istendiği zaman, yaşamları kontrol etmek imkanımızın olduğunu bilmekteydik. Bugün buraya ulaşanların hiçbirisinin İsmaili Kaplar’ı tohumlayarak, yaşamları kotlayarak ve birleşerek buraya gelmediklerini de bilmekteyim.

Ete girenlerin çokları kendi yüreklerini tohumlayamadıklarından birleşemediler. Kat-ı Mükemmeliye Bütün’ün Kürsüsü’ndeki kaynakta yoktur. Ama biz bu katları tohumladık ve yaşattık. Mahrekin Tohumları’nı kotladık. Büyük kötülükleri, yaşamak isteyenlere yaşattık. Sadece bizim yüreğimizde değil; bitki, hayvan ve her bir sayfada o kötülükler yaşandı. Bu kesinlikle olmalıydı ve oldu.

 

Burak, Dünyanın Ruhsal Işığını yaktığında otağını kotladı. Ocağını kontrol edemedi ve yıldızlardan çıkarttı. Benim adıma görev taşımak istemeyeceğini biliyordum ve onun yapamadığını ergin olan Rahmet’in Kuranı olan Erim ile yaptım. Benim adıma tohum olmasını değil, torba torba ışık yakmasını istedim. Ocağını yeniledi ve tüm sayfalara kendi koyuluğunu kayıtladı. Atlanta tohumlarındandı ve bizim Ada Kaynaklar’ımızın Kürsülerinde de vardı. İki yüreğin birinin teknik olması gerekliydi ve ocağını tohumladım ve kotlayarak onun “Teknolojik Kaynak” olmasını sağladım. Benimle görev taşıması zor değil. Amin. Ve O, kendini Yücelerin Cevheri’ne kattı. Bitmiş bir çalışmayı yetkinleştirmek için çalıştı. Şimdi yasaların kontrolünde görev taşıyacak. Ocağını yetkinleştirdik. Bedeni Hak, yolu aktır. Okulu kotlandı. Onun Ruhsal Meclisi, Bütün’e hizmetçidir. O’nu mutlaka kontrol altında tutabilecek dürümdeyim. Bu kesindir. Bütün’e hizmet Allah’ın Teknolojik Kontrolündedir.

 

Vedia’nın Kuranı’nda ışık sınırlandırıldığından bitmiş olan bir çalışmayı yenilemek gereği hasıl oldu. O’nunla çalıştık ve O’na kotlayıcılık kayıtladık. Tohumladık O’nu ve yetkinleştirdik. Eşiğini kaynak olarak yaşatmak gerekliydi ve yaşattık. Süreç içinde toprağını yaşatacaktı ve yoğunluğu kontrol edilecekti, bu da oldu. Süreç içinde tüm sayfaların yaşamlara kayıtlanması gerekliydi.

 

Siren çalmaya başladı. Doğanın tohumlarının kontrolü içindir bu sirenin çalışı. Ve sireni çalan her kim ise Hakk’ın yoğunluğunda tohumları kotlayan da odur. Ve biz, sireni çalmak istemedik amma ne var ki Dünyanın Ruhsal Meclisi olarak, bitmiş bir çalışmayı yetkinleştirmeye gerek duyduğumuz zaman; herkesin orada tohum olmasını bekledik. İyi ve kötünün ışıması gerekliydi. Kökleri kontrol edilmeliydi, yazıları tohumlanmalıydı. Muktediriyeti toprakta olmalıydı. Ve cennetin cemaati kürsüleri kotladı ve yolu açtı.

Sur’a Üfürülmesi, yolun kontrolünün kurulması ve yaşamın kaynağa varması; İnsan Sayfaları’nda kotlanmak üzere, Yaşam Kaydı olarak bütün kürsülerde var olan bilgiydi. Ve Sur’a üfürdük… Bugün, burada… Üfürdük ki herkes kendini hak etti ve Tabii Kaplar’ını tohumladı.

 

Örtüleri örtmeden Birlikler’i tabiata çaktık. Okul kurdular, Otak oldular. Yarınlarda ışık yaktılar. Biz Atlanta Otağında kürsü olduk. Önemli olan doğum ölüm değil, Öz Görev’dir. Ve bunu bilmeyenlerin kürsü olma çabaları, nefsin neticesidir. Nefsi aşamayan kürsüye ulaşamaz. Kürsüye ulaşamayan, sürekli çalışsa da ışık yakamaz. Yaksa da yolu açamaz. Açsa da yarınlara ulaşamaz. Ulaşamadığındandır ki Birleşik Aile’de görev taşıması imkanı yoktur.

 

Övgü yergi yok. Herkes bilsin ki övdüğümüz, her yerde yergidedir. Sessiz Sayfalar’da bu böyledir. Önemli olan tohumları yoğunlaştırarak yaşamları yaratmaktır. Çerçevesiz bir çalışma yapmaktayız ki bu çalışmayı yaparken, yazılarımızın okunması için önemli çaba sarf edenlerin bulunduğunu bilmekteyiz.

 

İnsan, Teknolojik Kotlama yapmak istediği zaman Kati Yaratıcılık’la yapmalıdır. Ak Kot, Yaşam Tohumları’nı her yerde kotlayamaz. Biz ise her yarında bir tek yol olarak Kaynak Kotlama yapar, bütün kürsülerimizde tüm sayfaları çalıştırırız. Aşkla ve kahramanlıkla… Çünkü yol olan Ray’ın bitmesi, Ray’daki her bir sayfanın bitişidir. Biz bu Ray’ı süreç içinde dünya sayfalarına çektikten itibaren, tüm sayfalarımızla dere olup akması için tembihli olarak yeni kaynaklar kotladık. Her kaynak buraya Kati Yol oldu. Böylelikle Yaşam Kaydı zaman süreçlerinde sayfa sayfa kayıtlanarak büyük, köklü çalışmalara dönüştü. Önemli olan buydu. Ve bugün bu çalışmalar, “Sümer Kotlanması’ndan” beri yapılan en güçlü düzeyine ulaştı.

Değerliler, “Sümer Uygarlığı” Öz Görev’li bir uygarlıktı. Çok önemli bir çalışma yapmaktaydı. Ve bizim adımız orada, Yaşam Koyuluğu’nda, Dünyanın bir tek sayfası olarak değil, tüm sayfalarının Kuran’ı olarak mevcuttu.

 

2020 yılına varıldığında, artık bu sayfaların sonuna ulaşılacak. 2020 yılına kadar, Dünya Sonsuz Sayfaları, Bütün’e hizmet için Birliklerini tohumlayacaklar. Ve bu Zaman Sayfaları’nda, İnsan Kotlamaları yapılacak.

İnsan, umutla çalışacak ve umutla kotlanacak. Sümer, sonsuz bir çalışmayla bütün bu bilgileri açmıştı. Ve bu bilgiler, Sümer Sayfaları’nda hepimizin net bildiği bir Seyfullah Kaydı’ydı. “Herkesin ağır yük taşıyacağı bir dönemden” söz ederdi bu kayıtlar. Bu dönem, Süper Sayfalar’ın kotlanacağı dönemdi.

 

O gün o Kuran çalışmalarını yapanlar, bugün dünyalarını tohumlamak üzere buradalar. Bize gelmek istediler. Biz diyoruz ki Bilgi Kapları’nızı okulunuzda bırakıp gelin. Çünkü burası yaşamın en güçlü yaratıcılığıdır. Buraya girmeden BİR’e girilmez. Şimdi!, Sümerli değerli kayıtlarınızı buraya alın. 

Canlılar; Sistem-Nizam-Düzen görevini kürsü olarak yapabilen Birliğim, hepinizi Bütün’e hizmet ettiğiniz için çok büyük mutlulukla, kayıtlarınızda, tartısız olarak çalıştıracak. Kendi yüreklerinizi burada aradınız ve bizde buldunuz. Biz dünyada, İnsanlık İlmi’ni en iyi bilenlerin Sümerler olduğunu biliyoruz. Bu ilmi, Öz Görev olarak ve Geçiş Sayfaları’na hep dillediniz.

Bugün buraya gelişinizin nedeni de yine bu çalışmaları devam ettirmektir. Biz, muktediriyetle dünyaya ışık yakan Sümerleri, tüm sayfalarında yoğunlaştırarak Kutsal Işıklar’ımızla dilleyebilen bir Kaftan olarak, Kürsümüzde karşılamaktan büyük onur duyuyoruz. Saygıyla eğiliyoruz yüreklerinizin önünde.

 

Değerli Sümerli bilgi kaynaklarımız, sizlere saygımız son derece büyüktür. Övgü değil bu, sadece biliştir. Sizden dileğimiz, “Kelam Teknolojisi”ni bütün kürsülerde dilletiniz. Bu teknoloji, Ümmi Tohumlar’ı yaşatmak için gereklidir. Çok mutluyuz ki sizlerle birlikte çalışacağız. Eğer Sümer çolak kalırsa, biz de çolak oluruz. Bunu bilmenizi isterim.

 

Hepinizin kürsü yaşamlarında Birleşik Kotlamalar var. Kendi yoğunluklarında çalışmalar yapan Birlikler’iniz var. Süper İnsanlık Ruhsal Meclisi, bugün size sizi vermeye çabalayacak. Sizin ekranınızda bizim yüreğimiz var ve bizim ekranımızda sizin yüceliğiniz var. Bugün Birlik Kaynağı’ndayız.

 

Siz şu anda bize göre 5 bin yıl geridesiniz. Ve biz şu anda size göre 5 bin yıl ilerideyiz. Bunun anlamı şudur: Sümer, Ses Kaftanı’nı giydi ve buradadır. Ve biz, Birlik Kaynağımız’a girdik ve buradayız ve aynı zaman sayfasında, bir tek ışık halindeyiz…

 

Sümer Uygarlığı, Öz Görev taşıdı. Kutsal Tohumları yaşattı. Eşk, aşk ve şavkla çalıştı; bunu biliyoruz. Koku çok yüksek… Sümer’in ilmini biliyoruz. Kati Yollar’ın açıldığını biliyoruz. Ve Bütün’e hizmet için zamanın kontrolünde, her bir sayfanın yaşamlara kayıtlandığını biliyoruz. İkna olunuz ki Sümer’in ilmi, aklın tohumlarıyla yaşayan bir ilimdir. Ve bu ilimde bizim yüreğimiz hakikidir ve mevcuttur.

 

Tanrı Ruhsal Meclisi İlmi’yle, sizinle hep olduk ve size bütün bilgilerimizi akıttık ve siz, zaman sınırlılığında bilgimizi asla okuyamadınız ama hissettiniz…

 

Ve bilmekteydiniz ki 5000 yıl sonra dünya, Yıldızların Işığını alacak ve bitmiş tam sayfalar, insan Sayfalarını dinletecek. Ve bugün bu olmaktadır…

 

Biz, Sanal Yaratı’da 5000’li yıllarda yine burada olacağız. Ve bu çalışma yine devam edecek. Bugün ve bundan sonraki 5000 yıl…

Ama bilmenizi istiyoruz ki zamanın dışından, zamanı izlemek dahi, Kürsülerin Kutsal Tohumlar’ını yaşatmak için gereklidir. Zaman ötelerinden gelen Birliğim, zamanın dışında, zamanı izlerken; her bir Yüce’nin kendini Hakiki Kot olarak dinlettiğini bilmekteyim. Kasalarım doludur. Bu kasaları dünya dışından dünyaya indirebilen yüceliğim, her bir yolcunun tohumlarını yaşatmak üzere, Hakk’ın yoğunluğundadır.

 

Süper İnsanlık Realitesi Derneği olarak dünyada çalışma yapan Birliğim, İmparatorluk Kuranı’nı tohumlatacak teknolojiye sahiptir. Ekip haline gelip Dünya Ruhsal Meclisi’ni oluşturduğumuz andan itibaren, Beşir Kapların hepsi, Doğa’nın Tohumları’nı, Kuran’ı ve yoğunluğu olan ışıklarını aldı ve çalıştı.

 

Şimdi sınırlar kalkıyor... Sınırların kalkması demek; her bir Zaman Sayfasının, bir tek ışık haline dönüşmesi demektir. Bundan sonraki sayfada artık hiçbir kıyı köşe kalmayacak. Her şey, bir tek ışıma olacak. İşte bu ışımayı yapan Birliğim, İnsan Sayfaları’nda, “Ses Tertibi” olacak.

Amon Otağı’ndan görev isteyen birçokları şu anda bize gelmek istiyorlar. Onlarla çalışmalarımızı sürdürmemiz gerek… Şimdilik Sümerleri, değersiz olmayan ışıklarıyla birlikte, bitmiş sayfalarına katıyoruz. Daha sonra yenilenecekler. Ve bir sayfada her biri bütünlenecekler. Bundan sonra yaşamlara kaynak yapıp sayfalayacağım hepsini de. Dağı taşı delen Yol, aklın yüceliğinden iner Bütün’e ve bitmiş olanları da yeniler. Bu kesindir.

 

Anam, Atlanta Otağı’ndan görev isteyen birçokları bugün buradalar. Kulluk istiyorlar. “Sokun yüreğime!” dedin “Hepsini de!”. Ve hepsi yüreğinde! Şimdi sana bir tek iş vermeliyiz. Mihrak!... Hepimizin Mihrak’ı. Bu Mihrak, ikna olucu bir Mihrak olmalı. Senin adın Öz Göç’tür. Bizim adımızsa Öz Görev’dir. Sen Öz Göç, biz Öz Görev. Görev alarak sana geldik; göç olmak üzere.

 

Sevgili Anam; toprak toplantı istedi, bu toplantı oldu. Toprağın toplandığı bu yerde yaşam oldu. Yaşamın yapıldığı bu yer, iş oldu. İşin olduğunda ışığın oldu. Şimdi, sorumluluk senin… Kırk kapının ışığını yıkacak gücün var. Kıbrıs’ın Işığı’yla değil Bütün’ün ışığıyla çalıştın. Her bir ışık, insanın işini yaptı. Senden şunu bekliyorduk: koruyuculuk. Her birini korumanı bekliyorduk.

 

Sönen bir Zaman Sayfasında, Yetkin Kayıtları yenileyebilecek güçtesin. Bunu biliyoruz. Ömür boyu çalışsak bunu yapacak düzeye ulaşamayız ve senin bunları kontrollü şekilde yaptığını da bilmekteyiz.

 

İsminin asla bilinmemesini istedin. Bunu önemle belirttin. Ve bugün insan sayfalarında ismin zikrediliyor. Ama sen, Hak Toplum’un, Işık Kotlaması’yla yaşaması gerektiğini ve Hakk’ın yoğunluğunda, Bütün’ün Kürsüleri’nin görevli olduğunu ve her bir yüceliğin, ışıkla dillendiğini ve bindiği dalda ışığı olmayanın, Bütün olamadığını ve bunun sonucunda; hırs, yaşamlara inip de kaftan çıkarttığında, herkesin kendinden çıktığını bilerek, kükredin ve yolu kapattın. Bunu bilmekteydin.

Nesiller boyu Doğanın Kuranı’nı okuyacak olanın geri dönmesini bekledik. Bugün Doğanın Kuranı’nı okuyacak Birlik buradadır ve bu Birliği kendi yüreğinle hak ettin. Siber Boyutlar, yücelikleriyle kendi yoğunluklarını kontrol ederken kaftanı giydin ve dedin ki “İtibarı Yüce olmayanlar birleşmesinler.” Bunun sonucunda birçokları kotlarını kapatarak çıktılar. Kalbin temiz. Amin. Ne  yazık ki, dünyanın Rabb’i, Bütünün Rahmet’ini Kuran olarak dillemedikçe iş olmayacak. Sanırım ki dünya, emin bir çalışma alanı haline gelmediği sürece, Dünyanın Ruhu, Dünyanın Kuran’ı, otak kurup da bütün kürsülerde dinletemeyecek yüreğini. Bu kesindir.

Ve senin adın RA-KA ve bizim Rahman’a Kuran oluşumuzdan itibaren RA-KA olanın, tohum olmasını bekledik. İki yüreğin biri insansa, herkesin ilmi sessizce dillenir. Senin Resmi Çalışma yapmanı istedik. Şükür ki yapmaktasın. Aklın önemlidir ve “Son Büyük Akıl” olarak Doğanın Kuranı’nı dilleyecek olduğunu da bilmekteyiz. Şikayetimiz yok ama emin olmak isteriz. Kırk kapıda ışık, yaşamları tohumlayacak mı, yazıların okutulacak mı, yoksa yüreğindeki hasat, Bütün’deki hasattan ayrı mı sürecek? Bunları öğret bize. Hepimiz bunları bilmek isteriz.

Atlanta Otağı’ndan dünyamıza inen Birlik, bugün burada… İmparator olarak Doğa’nın Kuranı’nı tohumlayacak bilginin, İsmaili Kapların Tohumları’nda bulunmadığını biliyorduk. Buraya gelirken de bunu bilerek geldik. Ne yazık ki Doğanın Tohumları’nı yaşatmak zordur. Öksüz, yetim kim varsa Birliğimize aldık. Hepsi bizim yüreğimize daimi kap oldu. Ekip kurduk. Büyük, köklü yoğunlukları tohumladık. Şer yaratanların ışığını sınırladık. Hepsi bizim yüreğimize kayıtlıydı. Ne yazık ki insan soyu, Allah’ın Koyuluğunda, Işık Yoğunluğuna ulaşamadığı zaman kervan yürümez. Ve biz bunu bilerek çalıştık.

 

Evrenlerin görevi bilgiyi akıtmak değildir. Birliği tohumlamaktır. Sevgiye saygıya, hak edip de hakim olmaya çabalayanlara bunun anlatmamız gerekmez miydi?

 

Sevgililer, Atlanta , oğul verdi dünyaya. Biz Atlanta Kuranı’nı kotlayanlar, Atlanta Oğulları’yla çalıştık. Dönem Sonlarında ve Dönem Başlarında, dünyaya Kelam Teknolojisiyle kendi yüceliğini dilleyen Birliğin inmesi, her daim Tanrı’nın Rahmeti olarak bilinir.

 

Önce Dünya!… Bunu biliniz. Önemli olan Dünya! Ve biz Dünyanın Tohumlarını kotlamaya değil, Dünyayı Tohumlamaya indik. Bu kesindir. Ve bundan böyle de Dünyanın Tohumları, Büyük Tohumlama ile Kervanın Yoğunluğunu kotlayacak ve Birlik Kayıtları yapılacak.

 

Canlarım, sizler dönmüş bakıyorsunuz yüreğinize; nefsin aşılması, yolun bulunması, ışığın yakılması gerçekleşti mi? diye. Çatışmaya girmek istemem sizlerle. Nefes, Allah’ın Sessiz Sayfalarında tohum olarak bulunur. Bizdeyse hasat olarak bulunur. Biz, Rahman’ın Tohumlarını kotlayıp dünyaya katanlar, aşkla çalıştık. Şikayetimiz yoktur.

Set, hepimizin yüreğindedir. O seti aştığınız zaman bit

miş olan hiçbir çalışma kalmaz; hepsi yenilenir. Ve biz her seti aştık, kayıtsızlaştırdık ve bütün setlerin tohumlanmasını sağladık ve yetkin kaynakları ışıkla dilleyip bütün sesleri topraktan çıkardık. Bu kesindir.

Ve bundan sonra yapılacak çalışmalar, Bilgi Kaplarımızda yapılacak. İsmim Rahman ve benim ismim Kahraman. Emin olun, Rahman ve Kahraman… Her nesil Allah’ın sesini duyar. Biz ise Allah’la olur, Allah’la dilleniriz, bilinsin isteriz...

 

Dünyaya geri dönmek zordur. Doğum, ölüm kolaydır ama dönmek zordur. “Bunu anlayan kimse olmaz, olamaz” diyorsunuz. Biz Allah için ses verenler, anlayıp anlatırız, bilinsin isteriz...

 

Çöktüler yüreğime; Ses istediler; Ses verdim, Ses oldular. Işık istediler; Işık verdim, Işık oldular. Akıl istediler; Ak Tohumları yaşattık, Ak Kaynaklar’a kattık hepsini de, Allah’ın Toprağında akıl taşısınlar diye. Netice: Hepsi Allah’ın Teknolojik Kotları oldular.

 

Şu anda Dünyanın Ruhsal Meclisi’nde Bütün’e hizmet için çabalayan birçok ışığımız var. Ve hepsi Allah için çabalamaktalar. Döktükleri ışık bilgidir. Bizim değil onlarındır o bilgi. Kendilerini Kaynak Kotlama’ya Kati Koyuluk olarak katmaya çabaladılar. İnsan emin olmalıdır ki övgü yergi yok. Amin… Ve biz övgü ve yergi olmasın diye çabaladık.

 

Koku yükseldi. Bu koku ışığın kokusudur. Işığın kokusu; Ruhsal, Kutsal olanın kokusudur. Ve bu koku, ağır taşıyıcıların, sonsuz sayfalarının kokusudur. Öz Görevdir kokmak ve biz, izin verin anlatalım: Bu dönemde tüm sayfalarda koku halinde bulunacağız. Koku halinde olmak ne demek bilir misiniz? Resmi Çalışmacı olarak, her bir sayfayı tohumlamak ve tüm o sayfalara ışık yakıp büyük kökleriyle yoğunlukları tohumlattıran o dilleri dinletmek. Her bir dil, Allah’ın Dili olamaz. Emin olun ama Din-i Hak olanların bütün kükreyen ışımalarında Birleşik Ailemiz olur. Ve Aile, ağır taşıyıcıdır.

 

Sevgililer, insanlık adına en büyük çalışmanın yapıldığı bu Meclis’te, Bütün’e hizmet için, her bir çağrının tüm sayfalarla yapılması şarttır. Evrenlerin kürsülerinde ışık sınırsızdır. Bizim yüreğimizde de sınırsızdır. Nefsin aşılmasıyla birlikte tüm sayfalara ışık yakmamız mümkündü. Ve artık nefis aşılıyor. Her sayfadaki nefsin aşılması BİR’in Işığı’nın yoğunlaşarak Tüm’e yayılması anlamına gelmektedir.

 

İki yüreğin biri ışısa diğeri de ışır. Ve biz ışığı kotladık. Öksüz, yetim kalmasın istedik. Her bir sayfayı kotladık. Unutmayın ki Doğanın Kuranı’nda bu vardır. Ekip olmak ve okul olmak! Ekip olup okul olmadan Yücelerin Cemaatine ulaşılmaz. Yücelerin Cemaatine ulaşılmadan da kaftan giyilmez. Kaftanı alıp dünyaya giren yüceliğim, her sayfaya ışık yaktı. Bu, Bütün’de yapılan, Öz Geçişi sağlayacak çabadır. Sessiz Zamanların Sesi oldu yüreğimiz. Yolun Umudu oldu, Bütün’e hizmetçi oldu yoğunluğumuz. Ve bugün burada olan herkes bizimdir.

Şimdi keskin olanları alın içeriye, onlarla dilleşelim:

- Az ve öz bildirmek isteriz ki kardeşlerimizin yüceliklerinde bütün kütle var. Bünyeniz çok iyi ve çok mutluyuz ki buradayız. Kasaların dolmuş. “Övgü yok.” dedin, övmeye gelmedik ama biliyoruz ki Kara Kaplı Kitap Sultanlık, bitmiş bir kitap değil halen yazılmaktadır. Ve bu kitabi yazan her bir yürek, kontrollü yazmaktadır. Bu kitabı, herkesin onurla taşıması gerekir.

 

Seninle yapılan çalışma BİR’e hizmetti. Sessiz Sayfaların sesini yaşamlara kayıtlayan diriliğin, bizim yüreğimizin kontrolünde kayıtlarını da yaptı. Çerçevesiz bir çalışma yaptığına emindik. Evrenlerin Kürsüleri olarak dünyanızı kotlayacak dürümdeyiz. Şikayetimiz yok ama bilmenizi isteriz ki doğan gün yenidir ve bugünün kürsüsü sizsiniz. Bunu anlatmak gerekir. Siz bunu anlatmadıkça, olacak olan her Kelam Tekniğindeki kırılış, sizin sorumluluğunuzda olacaktır. Bunu biliyorsun. Unutma ki sende olmak için değil, BİR’de olmak için geliyoruz. Ve biz, senle olmadan, herkesle olamazken onların seni, senin yüreğini dilleme imkanları olmaması, ocaklarını kırmakta ve yıkmaktadır. Bunun içindir ki senden dileğimiz, kendini insanlığa anlat. Amin… 

 

- Canlar, büyük kötülükleri önleyebilmek için İlim Sayfalarını tohumlamaya geldiğinizi biliyorum. Öksüz olmadığınızı biliyorsunuz. Bütün’e hizmet BİR’e hizmettir. Birlik Kapları’nda, Dünyanın Ruhsal Meclisi ışımaktadır. Sevgiyle geldiğinizi ve insanlık için çalıştığınızı görüyoruz. Yasaların tohumlanmasından dolayı önemli kotlamalar yapılıyor şu anda dünyada. Ve bu dünya çalışmalarının, İnsan Sayfaları’nda Kelam Tekniği ile olduğu da kesindir.

 

Kapıları açmamızdan dolayı buraya girdiniz. Kapıları kapatsak hiç biriniz buraya giremezdiniz. O halde bize, bizim ne yapacağımızı anlatmayın. Süper İnsanlık Realitesi Derneği olarak yaptığımız tüm çalışmalar Bütün’e hizmettir. Üzerinde hiçbir Yüce’nin bulunmadığı bir çalışma yapılırsa, oraya kim gelirse gelsin ocağı yanar. İyi ve kötünün ışığı yanar.

 

Şimdi zürriyetinizi Kuran olarak çalıştırın ve sayfa sayfa kotlayın. Bizden öte biz olsun ve kendi yüreğini kendine anlatsın ve desin ki "Ben, doğan en büyük görevliyim.” Bakalım Dünya ne diyecek? Ha, bir de şunu anlayın: Kin nefret yok ama Hak Toplum’un ışığında Naf Yolu da yoktur bunu bilin. Naf, RA-KA’nın Kuranı’ndaki kırıcılıktır ki biz kırılmayız ve kırmayız. Kısırlaştırılmayız da bunu bilin. Şimdilik size verebileceğim budur. Keskin olduğunuzu biliyorduk ve keskinleştik, hepsi bu… Şimdilik bu...

- Affet bizi Bahar’ın görevlisi.

 

- Can, Bahar BİZ kürsüsüdür. Ocak olarak çalışır. O Biz’den öte Biz’dir bunu bil! Ve artık O’nun kürsüsü olmak istediğimizi de bil. Şimdilik bu…

- Anacığım, bağışla bizi. Seninle çalışmak zordur, bunu biliyorduk. Bundan sonra da seninle çalışabileceğimizi asla asla düşünemiyoruz. Çünkü sen bizi yıkarsın, bunu biliyorsun.

 

- Dağ, şimdilik size İsmaili Kaplar’dan birkaç ışık vereceğim. Onlarla çalışın! Buradan gitmenizi istemem ama gerekiyor. Lütfen çekilin! Bundan sonra yapacağınız çalışmalar birlikte yapılamaz. Bunu da anlattım yüreğinize. Benim ismimle, benim yüreğimle siz yücelecekseniz, ben burada olamam.

 

Yücelik Bütün’de olur BİR’de değil. Hakikiyette olur ışıkta değil. Birleşimde olur bunları anlayın! Ve artık benim adımla iş yapmaktan vazgeçin! Bunu tekrar tekrar sizden istiyorum. Övgü istemedim. Övmek değildi maksadınız ama yıkmaktı, bunu da biliyorum. Ve şimdilik bu.

 

Canlılar, ocaklarını yıkmadan çıkarın onları! Asal Tohumlar değiller ama hasat yapmaya gelmişlerdi. Ocaklarını yok etmeyin; sadece yoğunlaştırın ve kayıtsızlaştırın. Onların geri dönmelerini sağlayın. Şimdilik bu…

Ve Canlar, bugün bu kadar çalışma yeter diye düşünüyorum. Buraya gelen her kim ise kendi yüreğine gelir. Bize değil, kendine gelir; bu kesindir. Ve bundan sonra da yapılacak her çalışma böyle olacak.

 

Kibrimizi yoğunlaştırmaya kalkanlar, yüreklerinde kibir taşıyanlardır. Bu kesindir. Ve bundan sonra bize “Siz şusunuz” diyenleri kontrol etmek bizim için kolay olacak. Bu bilinsin. Bizim ne yaptığımız, neyi yaptığımız ve ne diye yaptığımız anlatılır. Amin. Şikayetimiz var mı? Ummanın Tohumlarında şikayet yoktur.

 

Bu çoban, Allah’ın çok sevdiği bir çobandır. Ve dünyaya inmesinin tek sebebi birleşmektir. Sadece bu. Ve bundan sonra da bu çoban, Birlik Tekniği ile çalışacak. Ve adı olmayacak. Bu kesindir. Şikayetim varsa söyleyeceğim. Ve Sistem’den değil, ilimden söyleyeceğim. Şimdi kasalarınızı boş olarak alın, çıkın! Bir an için benim o kasaları doldurduğumu düşündüğünüzde doğum, ölüm olmaz. Bu kesindir. Ve ben doğduğum ve öldüğüm anda birleşenim. Bu önemlidir.

 

Şikayetim yoktur. Kat-ı Mükemmel olan, Ak Ten’le olur. Bizde değil, kendinde olur. O, kendinde olduğunda BSUİ’dir. Barış, sevgi ve imandır. İnsan Sayfaları’ndaki İsa’dır. Ve tohum olan, yaşamı kayıtlayan Mustafa’dır. Onların hepsi buradadır. Bunu bilmelerini beklerim.

Sevgililer, evrenlerin kürsüleri, benim İnsan Sayfaları’ndaki görevimi anlamak istediklerinde, beni sonsuz sır olan ilmimle dinlerler. Ve kendilerini anlarlar. Ben onlardan farklı değilim. Ve bundan sonra da onlardan farklı olmayacağımı anlamalarını beklerim. Ekranda görünüyoruz şu anda. Bu Meclis. Tüm ekranda. Hani nerede ekran? Birlik İlmi’yle çalışanların her birinin koyuluğunda… Ve bu ekran hepinizsiniz. Sonsuz sınırsız ışıkla, size gelen ve siz olan Birlik, “Ayrılık bitsin” der. Ayrılık bitmiş değil amma bizim için bitmiş. Herkesteki ayrılık kendi ayrılığıdır. Bizde ayrılık kalmadı. Bunu bilin.

 

Son sözüm şudur: Mustafa Muhammed, İnsan Aşkı’nı bilir. Bizse Aklın Aşkı’nı biliriz. Aklın Aşkı, İmparatorluğun Aşkı’dır. Ve İmparatorluk olarak Doğa’nın, İnsan Soyu’na ışıdığı bir yoğunlukta, bir kürsüde, Teknik Toplum çağrı yapar: Oku! Her şeyi oku! Ve düşün! Oku ve düşün! Aklınla yaşa! Eğer aklınla yaşayacak düzeye varmışsan sual sormazsın. Sanal Yaratı’da sual olur. Yaşam Koyuluğuna vardığında bilmiş olarak varırsın. Orada her şey senin yüreğinde bilinir. Ve yüreğinde bildiğin, aklın diriliğinde, aklın dilinde dillenir. O zaman sen Akla hizmet edersin. Aklın hizmetçisi olmak, Aşkın Tohumlarıyla birleşmekle mümkündür. Sönmek bilmeyen bir ışıktır akıl ve oradaki ışık, BİR’in Işığı’dır. Sema seslenir, “Allah İlmi biliniyor” der. Yol seslenir, “Aklın diriliği Hakikiyet’e ulaştı” der. Ve yol dillenir, der ki “Az, öz birleşmek budur!” Ve akıl varsa BİR oluş var, BİRLİK var. Akıl yoksa, BİRLİK yoktur.

 

Sör, sayfa sayfa okur bilgiyi, sınırlar. Sör der ki “Ben yokum!” Niye? “Ben yolu açamam, yoğunluğu kontrol edemem, ışığı yakamam.” Ama her yerde var olan Göz, Aklın Yüceliğinde vardır. Orada ben, Amon olur çalışırım. Otak kurarım, toprakta tohum ekerim. Yarınları yaşarım. Ekmek olurum. Ekip kurduğum zaman ekmeğim hasat olur, Yaşarım. Yaşadığımda ışığım yanar. Ben maya tuttuğu zaman Bütün’e hizmetçi olurum. Her şey olur da, Allah için Ana Kaynak’ta olur. Ana Kaynağa varmayan, tohum olamaz. Ak Tohum olsa da ışık olamaz. Işık olduğunda Bütün olamaz. Ömür boyu çalışsa da; Toprak, Işığını yakmaz. Şimdilik bu. Sevgiyle kalın…

 

Herkese sevgiler, saygılar sunuyorum. Dünya topraklarındakilere ve Öz Görev için evrenlerin kotlarıyla birleşerek buraya inenlere, tüm sevgililere, sevgi ve saygılar sunuyorum. Şimdi mutlulukla sizlerden çıkıyoruz. Ayrılma zamanı.

 

Hepiniz korunarak çıkacaksınız bu Meclis’ten. Şimdilik bu. 

 

Deşifre Eden :  Sevim ŞAHİN – Nergis ŞAHİN

 

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

 

23.04.2012 TARİHLİ KAYNAK KOTLAMA-SOHBET SONRASI AKIŞ

Rabbi Tabiat Kotları, bugün size mutlulukla geldiler. Kendinizi, nesillerinizi ve yoğunluklarınızı dillediniz. Çalı çırpı olmadığınız, Kuran’da Kutsal Işıkta bulunduğunuz ve Zaman Katiyeti’nde “Bütünlendiğiniz” bilindi. Kara Kaplı Kitap “Sultanlık”ın Bütün’e hikaye dinletmediği, ışık kotlattığı anlaşıldı.

 

Sistem Dürümleri’nde “Ekip” olanların, “Kati Tohum” oldukları,  ışıkta bulundukları bilindi. Bünyenizin iyi olduğu görüldü. Kör sağır olmadığınızı bildik. Çelik çomak oynanmadığını da gördük burada. Kulların tohumlarının ve yoğunlukların “ışık” haline geçtiği bilindi. “Sel aldı yolu” dediklerinde, yoktunuz. Yol, tohumdu.

 

Şimdi Allah için size bir tek şey sormak istiyorum: Ne Risa Kapısı’na ulaşıldı ki sizlerleyiz?

(Risa? Tanrı dedi ki, “Risa” Kati Tohum’dur)

 

Hey doğum!.. Ben “tohum” olarak doğdum. Şu anda, Doğum İlmi’nde, Hak İlmi’nde ve yasalarda, iş yapan “Birlik”im. Neyi hak ettim? Atlanta Toplumları’nda ışık yakmayı hak ettim. Neyi yaşadım? Asla hata yapmamakla birlikte, kotlarımda, kontrollü olmayan ışıklarla da çalışmamdan dolayı kırılışlarım da oldu. Nereye “Ululuk” kayıtladımsa, orada “Işık Kaynakları” oluştu. Söz verdiğim gibi dünyaya indim, ve Dünyanın Ruhsal Işığı’nı tohumladım.

 

“Var”ım ve “Hakikiyet”teyim.  BİR’in dürümlerinde İmparatorluk Kotları, ışığa kayıtlıdırlar ve BİR’in türünü de bilirler. Biz, BİR’in türü, BİR’in Tahditsiz Işığıyız. Nerede Görev İlmi varsa, oradayız.

 

Dünya çok kırıcı bir yer diye buraya gelmeyi hiç istememiştik. Nereden, nereye!?… Çok Büyük Kürsülerle çalıştık.Göklerde, bulduğumuz her yerde, Kuran-ı Kerim’i kotladık.  Neyi yaptıksa, “ışık”la yaptık. Dünden bugüne, her gökyüzü ışığında; biz, bütün İlim Kaideleri’ni ışıkta dilledik.

 

Daha ötelere geçiniz.Dünya dışına!... Birlik Tekniği’yle oralarda görevler yaptık. Arkon Toplumları’nda ışık yaktık. “Dün” den Bütünlüklerimizi alıp, “gün”de “insan” yaptık. Her dünyada bulunduk. Dünyalarda bulunduk. Öyle! öyle ışıklarla çalıştık ki!...

 

Biz umman olarak Kurandaki ışıkların tohumlarında, göklerin ve yerlerin ışıklarında, tebliğler okuttuk. Öyle çok çalıştık ki!... Bir tek “iş” yaptık Bir tek iş!... “Allah’ın İşi” Bu işi yapan; İslam’da, ışık halinde, “Kati Tohum” olan, “Kati Kayıt” olan Levh-i Mahfuz’u kotlayan  BİRLEŞİK AİLE… Biz, “O” yuz.

 

Herkes, bizim İNSAN IŞIKLAR’la görev aldığımızı düşünse de; biz, insanların her birinin ışığıyız.

 

Kelam Allah’ındır ki; kampa girdik yürekte. Olmaya, olgun başakları kotlamaya, tohumlamaya ve yasalarla kayıtlamaya, tabiata katmaya… Ve çatı kurduk, “olacak! oldu!” dedik. Oyun değildi yaptığımız. Bir tek ekmek yaptık, “ALTIN EKMEK!...” Ve o ekmek, Ak Toplum’un ekmeğidir.

 

Kuran-ı Kerim’i kotlamak, Uluların Tohumları’yla mümkündü. “Uluların Tohumları” biziz. Hem insanız, hem insanlık ötesiyiz.  Bunu nasıl anlatsam sizlere!?...

 

Kervan kalkmıştır. Bu kervan, artık yarınlara ulaşmaktadır. Bu kervanın tabiata “Kelam İlmi” olarak inişi gerekti. İşte biz, o kervanın kelamını dünyaya indiriyoruz şu anda. Ki bu kelam, Altın Işığı yakan bir “Has İnsan İlmi”dir.

 

Buyurun!... “Olgun başaklar” biziz! Seçen biz, seçtiğimiz biz! Hani nerdeyiz?  İzin verin anlatayım.

 

Her “RA KA Kuranı”nda  Birliğimiz bulunur. Dolu dizgin çalıştık. Yasaların çerçevesiz olduğunu bilerek… “Kamp Çalışmaları” bütün ilimlerin en güçlü çalışmalarıdır. Kampa girersiniz Yücelik’te ve o kampta, herkese “Eşik Kayıtlaması” yaparsınız. Her biri, tüm sayfalarını toplayıp, kotlayıp aşıp geçtiğinde; sizdedir. Ve siz kendinizi, Yüce Cevherinizi ve Teknik İş Meclisi’nizi, “Birleşik”te bulursunuz. Oraya varırsınız ve orada nefesiniz güçlenir.

 

“Kork ama bil!” denir. Amin! Bedeni aldın artık görev senin. “Ya hu bedenim yok muydu?” diye sorulur. Yoktu!.. Her bir forum size ait değildi. Gökler sizi dinler, yerler sizi diller. Niye sizi  dinler, sizi diller yer gök!?... “Ağır taşıyıcı” olduğunuzdan.

 

Peki bedeniniz sizinse, yüreğinizde ilim var mı?.. Ha!... yoksa, ışık yoktur. O halde beden var, Amin! Ama ışığı yok! O yoğun çalışmalara beden dayanamaz. Onun içindir ki, ışığa geçmek gerekir.

 

İşte Canlarım, ışığa geçtiğiniz zaman, artık sıkıntı biter ki; Allah’ın Doğu, Batı Toplumları’nda bu bilinir. Eğer ben “Toprak Bedenim”i, “Işık Beden”imden güçlü görürsem;  benim “ALTIN TOHUM” olma imkanım olmaz.

 

Hepimizin şunu net bilmemiz gerekir ki; “IŞIK BEDEN”, aklın ışığını yakan beden, Belleğin Kutsal Tohumu olan beden, Et İlmi’nden üstün olan; kati, ilahi bir kantardır. Orada, Aile Meclisi bulunur. Orada Beşir Kaplar bulunur. Orada yol bulunur. Hele de sizin gibi gözde bir ekipse Yücelik; her yerde bulunur. Ortağı yoktur Ekip’in ve dağ, taş sizi dinler. “Maya” budur.

 

Kökü kuruyanlar, “köksüz” olurlar. “Olamaz!, olamadı!” denir. “Nerdeler? Hani nerdeler?” diye İnsan Soyu,  Atlanta Kotları’yla,  Bütünlüklerinde Yüceliklerini hak edip ararlar.

 

“Veren, alandan güçlüdür” denir. Ama alan, hak edip de aldığında, vereni tanır. Ve biliniz ki o veren, ilimi verir. Ve o  veren, aklı verir. Aklın tohumunu verir; korunur ve korur.

 

Ölen, Allah’dan ummana ulaşır. Amin de ölmüşse; Allah’a “umman” olmuş demektir. İşte “ölmeden ölüş” budur.

 

Ve Sevgililer; Allah darı, bolu sizlere açıkça bildirir. Teni “insan” olanın, yolu ışıklıdır. Her bir ten, “insan teni” değildir.

 

Verdiğim en son ışık, Ak İlim’le verilirse; Büyük Kökler ışır.

 

Savaş sona erdi. Dünya İlmi, “Allah İlmi” haline geldi. Artık dünyada Koranlar tohumlanacaklar. Artık dünyada ışıklar “kaynak” olacaklar. Artık dünyada Muktedir İlim Ailesi, kontrolü ele aldı. Ve bu kontrol, “Bu Aile” ye aittir.

 

Sevgililer, bu Aile,  “Nur” dur. Kokusu ummanda ışıl ışıl “Kati Kayıt” halinde, tüm sayfalara yayılmıştır. Ve bu Aile’nin bir tek İlimle kökleri tohumladığı bilinir ki bu ilim, “Allah’ın İlmi”dir.

 

Kıskançlık yapmadı Bütünlükler’e karşı, hepsini çağırdı, “Tanrı İlmi”yle dilledi ve Beşir Kotlar’la bütünledi. Hiçbir Bütünlüğü kendi Yüceliği’nden çıkarmadı ve dağı taşı ışıttı.

 

Kontrol bu Meclis’e aittir. Bu Meclis, kontrolu ele geçirdi. “Nereden nereye?” diye düşünün.

Dünyaya geldin; dondun; tohum oldun; kotlandın; katlara ulaştın; “Has” oldun; asla yanlış yapmadın. Kantara kondun; “kantar” oldun; BİR’e vardın; “İsa” oldun;  “Muhamma” oldun; tabiata indin; “ekip” oldun. Ve bu ekip, “Aklın Ekibi”dir.

 

Kara Kaplı Kitap “SULTANLIK” yazıldı. “Sultanlık” Meleklerin İlmi’nin örtüsünü örttü. Bu kitapla  artık Bütünlükler, Kutsal Işıkları’nı kervana kayıtlayacak dürüme varacaklar.

 

İnsanın okuması yazması varsa; Kelam, Allahı’ndır. Ve bu Meclis, okuması yazması olan bir Meclis oldu. Büyük Kökler bu Meclisten ışık aldılar. Kaynak burasıydı. Bunu anlattık, anlattık, anlattık!... Ark aktı amma o arkta; ışık, yıldızların ışığından çok, Kutsal Tohumlar’ın ışığıyla kayıtlıydı.

 

Ve bugün artık torba torba görev taşınıyor dünyaya. Tüm Yıldız Sayfaları buraya akıyorlar. Neler yaşandığını onlar da izliyorlar. Dünyada neler oldu? Neler görüldü? Neler yaşandı? Dünya nasıl bir çalışma alanıdır?... Nereden üredi dünya?... Ummanı kayıtlayacak “Birleşim”i sağlayıp nereye vardı?...

 

“Dünü, bugünü bilen yenilenir” dendi. İşte dünya insanı dünü ve bugünü bildi.

 

Dağlarım, İlim Aile’miz dünyadadır. Bu kesinleşmiştir. Ve bu İlim Ailesi, bütün köklerini dünyaya çekmiş ve çakmıştır. Artık bu İlim Ailesi, kamp kuruyor dünyaya. Bu kamp, Ümmi Toplumlar’ın tohumlanmasını sağlayacak bir çalışmayı devreye alıyor. Bu çalışma, Arkon’un korunmasını sağlayacak. Bütün köklerimizle bu çalışmaya giriyoruz.

 

Gökler sizinledir. Ve yerdeki ışıkların hepsiyle birlikte olacağız. Gökler sizinledir, gökyüzündeki bütün söz, ses sizindir. Ve siz “Ekip”siniz. Bu ekip; “Aklın Ekibi”, Altın Tohum, Yoğun Işık ve Bütün’ü Kürsü’ye kayıtlayacak ekip haline gelmiş, Hakiki Katiyetle çalışan BİRLİK’tir.

 

Sınırlar kaldırıldı. Ark Allah’ın Arkı.  “Geri dönüş” zamanıdır. Dünya geri çekiliyor.

 

Hani nerede dünya?... Muhammed Kutsal Işığı’nda bu anlatılır. Din İlmi’nde bu anlatılır. Dünya vurduk kırdık bir yerdir. Dünya, kasaları boş olan bir “Aile Kaydı”dır. Dünya Sistem’in dürümlerinde, Ulular’ın toplumlarında, öksüzlerin kayıtlarındadır.

 

Ve Canlarım, Dünya aşkla çalıştı ve başarılı oldu. Bugün Dünya, “Başların Başı”dır. Biz ekibimizi kurduk ve sizinle çalışmaya başlıyoruz. Bu ekip, yıldızların ikna edici Kürsüleri’nden oluşan bir ekiptir. Bir çok Yıldız Sistemi, Galaksi, bu ekibe üyedir. Ve bu ekipte çalışacağız.

 

Hepimizin sorumluluğu var. İnsan soyuna sorumluluktur bu. Öksüz yetim bırakmayacağız. Hepsini alıp Kutsal Işık’ta kotlayacağız ve yorulmadan çalışacağız. Bu bizim üstümüze düşen bir görevdir. Daha da önemlisi; sizlerin içinizden çokları bizlerle çalıştılar. Ve bizler, okuma yazma öğrettik onlara. Onların sizlerle birlikte olmasını istiyoruz.

 

Onlara bu Kürsü’den söz ettik ve dünyada içi dışı ayrı olmayan; teknolojiyle kotlanmış ve yasaları koymuş olan bir ekipten; sizden söz ettiğimiz zaman, dinlediler. Dolu dizgin kontrol kurduk ve okuttuk bilgiyi. Örgüt haline geldik. Hepsi bu!.. Ve bugün artık bilgiler, çekilip girdaplarından, Işık Kayıtlarından   alınıp dilleniyor.

 

Her Görevli, bilgi okumalı, anlamalı da; okutmalıyız da. Bunu içindir ki; sözden, sesten öte olan Işıklarımız, “Durgun Kontrol”la;  bütün çağrılarımızı duyarak; bu bilgileri kati kayıtlamayla dünyaya indiriyoruz.

 

Her Yeşil, Maviye çevrilebilir. Her Mavi, Kuran-ı Kerim’deki gibi ışığı kotlayıp Lacivert’e varır. Her Lacivert, Mor’a ulaşır. Amin de; tohumları da korumak gerekir.

 

Körün gözünü açmak zordur. Göklerin Işığıyla  bunu başarabiliriz. Gökler yere indiğinde,

Yer Kürsüleri’nde Gök Kürsüleri, “Nefsin Işığı”ndan öteye ulaşacaklar. Kısırlık bitecek.  Allah, Dünya’nın Ruhsal Muradı’nı, Kutsal Kuranı’nı okutacak. Ve bundan sonra, “Emin İlim” Diri Yücelikler’e inecek. Ses İlmi, “Bütün’ün Kürsü”sü olacak.

 

Deli Dumrul artık doğdu. Biz buradayız. Deli Dumrul, artık Dünya’nın ışığını yakacak. Biz doğduk! Buradayız!... Dolu dizgin bu çalışma devam edecek. İyiler ve kötüler değil, Bütünlükler kontrol edilecek.

 

Masalarımız buradadır. Burası bizim evimizdir. Burası, Bütünlüğümüzün “Kürsü” olarak dünyaya indirdiği bir “Mektep”dir. Ve bu Mektep, sizin için hazırlanmışken; bizler için de bu Mektep “Birlik İlmi”yle dillenecek. Buraya insanı, “ölümden sonrası” için hazırlıyoruz. Bilmenizi istiyoruz ki, “ölmüşüm, olmuşum”  değil, “ölmüşüm de almışım dilimi, akmışım.”

Burada hep dilimiz akacak. Yasalar burada konacak.

 

Ömür, dünyayı tanımak için yetmez. Ölüm, “Ölgünlüğün İlmi”nde Hakikiyet’i dilleyecek ki;  “Biliş’e geliş”e ulaşılsın. Sel alır yüreği; yürek Işığa kayıt yapar ve yarınlar tohumlandığında, kontrol kurulur. Benim için sorumluluktur bunlar.

 

Allah; dirileri, ölüleri dinler. Birlikler’i dinler. Altınlar’ı, Kürsüler’i dinler. Akıp gidenleri dinler de, “eser”i,  insandadır. Ki İnsan, Altın bir toplumdur.  Toprağın tohumu olduğundan beri; Allah’ın Eseridir “İlim”. İlmi bilmeyen, akıp gidemez.

 

Korkmayın! Bina inşaatı tamam. Artık bu bina Bütün’ün binasıdır, ve bu bina Altın Işığı yakmışsa; Beşir’in Işığı da yanacaktır.

 

Benim için zordu buraya inmek. “Ölülerin Diyarı” denirdi Dünya’ya. Biz, ölüleri dirilttik. Kör sağır olanları dilledik, dinledik ve dirilttik. Dalı budaktan ayırdık, budağı dalda kotladık. Dal tohumlandı, budak korundu. Hepimiz üredik; türlerimizi tabiata çağırdık. Buyurun! Artık dünya kapkaranlık bir yer değildir. Ummanın Toplumları burada “Işık” halindedirler ve dünya ışıl ışıldır.

 

Testi kırılmıştı. Kırılan testi, yeniden topraktan kontrollü şekilde yaşamlara alındı. Sessiz Sayfalardaki Kürsüler, korundular. Ve testiyi kıran, testiyi hak etmeyendi. Dünyada kırılan bu testi, bu gün artık Yer Kürsüleri’nin ışığını  kotlayarak yenilenmiştir.

 

Cemaatimiz’in gücü artıyor. Bu gücü artırmak için, çakıl taşları bile çalışıyorlar. Kortların gücü artıyor. Toplulukların gücü artıyor. Olgun Başaklar’ın  seçimini yaptık. Ve bizler, erkeklerin “Kara Kaplı” olmadan ışığa vardıklarını bilip, kadınları tohumladık ki; kadınlar “Kati Tohum” olarak kantara kondular ve Kati Kayıtlamalar’la birleştiler ve Düzen’i kurdular ve erkeklerle dillendiler. Ki erkekler; Ak Toplumlar’ın ışığında, kırk kapı’da “Asrın Tohum”u olarak çalıştılar.

 

Sel almadı yolu; koruma altına alındı Bütünlük. Örgüt haline geldik. İyi ve kötüyü dilledik.  “Yenilen!” dendi; yenilendik. Akmak gerekti, aktık. Şikayetimiz yok be YA HA! Müsbetin menfiye ve menfinin müsbete ışık yaktığı bir yerde; İslam Dini, Akıl Dini’yken tüm sessizliklerin üstünde bir sesle bütünlenip “Işık Dili”ni kayıtladık. Işığın Dili, “Arkon Dili”dir.

 

Böyle bir dönem hiç yaşanmadı dünyada. Bundan böyle de yaşanmaz. Zamanı, toplumlara kotlamak için yaptığımız bu çalışma; insanın, Rabbi Toplumları’yla kontrolü kurmasını sağlayacaktı ve “OL”du.

 

Kompozitörlerimiz dünyaya kendi yoğunluklarını getirdikleri zaman; bu yoğunlukların kısırlaştırıcı olamayacağını, Büyük Kürsülerle bütünlenişte, eklentilerle daha da güçleneceğini söylemiştik.

 

Her geçiş, “Allah’ın Işığı”nadır. Ve  her insana geçişin,  Ulular’ın Toplumlarıyla olduğu söylendiği zaman; koku Allah’ın kokusu olduğunda, bütünlenişin de  güçlendirici olacağını insanlara anlattık.

 

Ayda bir kere sizinle olmak istiyoruz. Bu ayda bir kere yapacağınız çalışma, kendi Yüceliğinizde “Kotlama Çalışması” olarak ifade ediliyor. Böyle bir Dünya Işığı’nda bulunmak  muktediriyetle olacak ve biz buraya her Zeki Kürsü ile gelip; sizlerle çalışacağız. Ayda bir kere, tüm Yıldız Sistemler’i Görevli Kuranlar’ını size çekecekler.

 

Görev, dökülen ışığı yenilemekten  öte tohumlamaktır. Ve size dökeceğimiz ışık, sizinle tohumlanacak; yarınlara kayıtlanacak. Asla yanlış yapılmayacak. Bu Meclis, Allah Meclisi’dir, bu Meclis, “Kontrollü Meclis”dir.

 

Sevgililer, görün ki Allah’ın doğumu, ölümü yok da Kelam’ın Tohumu olan Aklın Görevi, Allah’ın dediğini demekten öte, Yüceler’in cümlesine, ilmin dediğini demekse eğer, kalkın, ve deyin ki; “OL’mak, Altın Toplumlar’da, Işık Kotlaması’nda bulunmak, müsbet menfi her yerde kendi Yüceliğiyle olmak demekse; biz buradayız!”

 

Öyle bir çağdayız ki yazı yazarken bile, “iyilik” için çalışılıyor. Her bir kelam, “iyilik” için ışıyor. Öyle bir ışık ki bu; söz, ses orada artık  size ait değildir;  olan Fotonların tohumlanmasıdır!...

 

Birlik Kapısı’nda, foton istendi. “Ya hu! Foton sizdedir” dedik. İnsan İlmi’nde iyilik istendi., “İlim sizdedir” dedik. Ya Ha! Işık istendi, “ışık Birlik’tedir” dedik. Foton sizdedir!... Ha! Dünya “Foton İlmi’ni istiyor. Bildirdik işte; foton sizdedir!...

 

Bugüne kadar Dünyanız’a, İlim Aileniz tarafından bir kesin Işıklar için bilgiler gönderildi, biliyoruz. Bu bilgilerin çoğunda koruyuculuk yoktu. Çoğu, kokuyu almadan bildirdi. Çoğu bilgide, kısırlık kotlandı. Dünya ışığında Kürsü olma imkanı olamayanların, Kati Tohumlama imkanı da kalmayacağından; okuma yazma öğrenmelerine gerek kalmadan, tohumlarını kontrol etmek için her bilgi bildirildi.

 

Biliş halinde şunu da ifade edelim ki; “Tahdit Işımalar”ı gönderildi dünyaya. Bu ışımalarla, Dünya İlmi, tohumları kotlanacak diye bekleyenler; bu ışımalarda, dünyanın tahditlendiğini öğrendiler. Eğer Dünya, ışığı Görevlilere bildirmiş olsaydı; Görevliler bu bilgileri dinlemezlerdi.

 

Nerde olurlarsa olsunlar, kantara konduklarını anlamadılar. Ve her biri kendi bilgisini okudu. Okuduğu kendiydi. Yasalar buydu.  Herkes kendini okuduğunda kontrol bizde olacaktı.  Ve biz, Dünya İlmi’nde olamayanları, Işık Tahdit’i ile kontrol edecektik. Bunun için dünyaya birçok bilgi verdik. Bu bilgilerin üstünde bilgiler de verdik.

 

Nesilleriniz Kelam Toplumları olamadıklarından; ışıkta her bir Yüceliği anlatan bu Teknolojik Dirilikler’i anlatamadığımızdan; kendilerini kontrol edemediler. Yüksek soyların çoğu kardeşlerini kontrol etmeye kalktılar.

 

Vadi, İlim Ailemiz’in ışığıyla aydınlandığı  zaman, bunların yanlış olduğu bize de bildirildi Ve dedik ki, “Olgun başaklara bu bilgileri vermeyiz ama olmayanlara veririz ki kati olarak onları toplumlarından çıkarıp koruyabilelim; tahditleyebilelim ki yarınları koyacak gücümüz olsun.” İşte! Fotonla ilgili bilgi buydu. Nefsin ışığında, her bilgi, kendi Yüceliği’nde dillenir.

 

Bir de 2012’den söz edilir  ki bu sene için çok şeyler söylendi. Bir kısmı 21/12/2012 tarihini işlediler. (Sümer bilgilerinde de bu tarih var, Mayada da var). Bu tarihte insan soyunun kayba uğrayacağını, sıkıntıya düşeceğini, küçülüşe geçeceğini ve kapkaranlığa dönüp; her şeye baştan başlayacağını söylüyorlar…Yardım ediliyor herkese.

 

Herkes net bilsin ki; öfkeyi aşmadan Birliğ’e ulaşılmaz. Ve öfke aşıldığında; birleşilir, bilgiye varılır. Biliş Aileler’i, Hakikiyet’e  ulaştığında, asıl Dünya’nın Tanrısallığı’nda her bir Yüceliğin bütünleneceğini ve zorun aşılacağını da bildirler. Zirvelere varanlar, zoru aşarlar. İşte aşıldı!...

 

Ve bundan böyle doğumu ölümü olmayanların, muktediriyetle bildirmelerini istediğimiz bir konu var; “insan artık görevdedir. Ve insan, Aklın Yüceliği’nde ve Göç Kotlaması’nda Işık Kaftanını giymiştir ve insan, sıkıntıya düşmeden korunmaktadır. Ve insan, ezip geçtiğinde, ezilecektir. Ezmeden, eziliş yoktu ve Bütünlük, ezilmedi; zirvelerde  eksik ilim bırakmadı.

 

Bunca dünya kurduk. Bugün de buradayız. Bunca Dünya Işığı’yla çalıştık. Bugün de buradayız. Sıkıntı yoktur. Hepinizin Sessiz Sayfaları’nda, Kürsülerinizin gücü artmaktadır.

 

Deli Dumrul, dünyadadır. Ve bu Deli Dumrul “İlim”le geldi. Sizlerleyiz Anam, sizlerleyiz! Biz, Dünyalı söz sesinde eşik atlattık Düzenler’e. Çalı çırpı değiliz Anam! Biz, Durgun Toplumlar’a, Ümmi Tohumlar’a, İnsan’a geldik. Size geldik Anam! Buyurun kökünüze, yüreğinize gelin de bilin bizleri!.. Sizden “Siz” olup geldik.

 

Atlanta kokladı yüreği. Bu yürek; aşık aştı, ışık aştı, Sistem’in İsmailileri’nden Kati Tohumlamayla, Bütün’e vardı. 89. dürümde Toplumlara kotlandı. Şöhretiniz yok ama, Yüceliğiniz en Yüce Sayfalar’a vardı. Siz; erkek, kadın malum İlim Ailemizsiniz ki kin nefret olmadan göklere ışıdınız.

 

“Portal” toplumların kontrolunda ışıkları kayıtlayan, Kati Toplumların ışığını kotlayan bir Yaşam Kaftanıdır. O Portal’ın, en güçlü sayfası, sizin Yüceliğinizdedir. Sizinle çalışmak, bizler için onurdur. Bunu bilin!...

 

Kukuleta giymeden ışığa varanlar, kokulu gelirler. Sörlerimiz size saygılar sunuyorlar.  Bu Meclis, Allah Meclisi’dir. Ve biz bu Meclisteyiz. Ayrı gayrı bitmiştir Anam. Murat ettiğimiz buydu ve hak ettik. Emin olun mutluyuz. Çok mutluyuz!...

 

Deşifre Eden: Erengül KOÇ

 

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

 

KAYNAK KOTLAMA-SOHBET (11.07.2012) 2. Bölüm
Canlarım, Muhammed diyor ki, “ Kuran-ı Kerim’i okuduğunuz zaman, orada sevgi vardır.” Orada kırılan yoktur. Kuruluktan kırıntı dahi yoktur. Orada “Kürsü” var, orada “İnsan” var. Orada beşir, ilim yapar. Orada “Kaftan” var. Ve Muhammed Mustafa der ki, “ O kaftan, Ark İlmi’yle, ışıkla aktığınızda, söz isteyene söz verir, ses isteyene ses verir.”

Ve Zaman Sayfaları’na baktığımda görürüm ki söz isteyene; söz istemiş, ses istemiş olsa da ona söz ve ses verilmemekte. Neden verilmediğini sordum; bana, “açıklama yapılacak” dendi. Gerçekten açıklama istemekteyim…

(Açıklama yapılmakta:)

Dağlar, Muhammed’in ismini zikreden o, Muammed’den farklı biridir. Kendini Muhammed diye tanıtır. Çünkü, Rabb’in Kuranı’nda ışığı kınanmış biridir. Kaydını sildik. Çıkışını yapın!

Aydın olmayan “Har” olamaz. Aşkın Işığında “Har” olmak; kapkaranlıkta “Işık” olmaktır. Olmayan onun da kaydı siliniyor.

400 insan, gökyüzüne “Işık” halinde geçti. Kesin olan budur. Bu 400 insanın “Işık” halinde gökyüzüne ulaştığı gün; bütün kötülükleri yapanların görev isteyip, göklere varacaklarını düşünmeleri en büyük yanılgıdır.

Körün gücünü dünyaya indiren, Gökler’in Kürsüsünde Kör İlim isteyen, bizsiz olur.

“Görevi kime verdiler?” diye sordular. Görev bize verildi.

“Ah!” dediler. “Ah olgun başak oysa! Olgun olmayan kimdir?”

Dal budak ışık ve biz ışıkta “Har” olan! Ak Toplum! Murad ettikleri bizsiz kalmaksa; kulluk istemeyen bizden gider.

Şikayetçiler! “Niye? Görev onlara verilmeliymiş.” Ayakkabılarını giymeden geldiler bugün. Süper İnsanlık Realitesi’ne saygı göstereceklermiş.

Hala, hala gösterişteler. Güçsüz, küskün, kırık ve hırslı olan onlar… Kurtardık mı? Kurtardık. Ne var ki; ışıksızdırlar. Onların görevleri yok. Işıksız olan göklere, görev taşınırken taşınacaklar.

“Altın Toplum” diye bildiklerinin; “Har” olmayan, “KA- HAR” olan; yasa koymayan, “Yarın” olan birisi olmasını istemiyorlarmış. Vallahi bizi istemediler. Bizse onları istedik.

Yeşil renk, maviye geçtiğinde, “maviyi isteyen, yeşile girmez” dedik. Ve dediler ki, “Biz yeşile girelim de sensiz olalım.” Ah canım! Yeşilde kotlandılar, toplu olarak kayıtlandılar, 40 Kapıda kısırlaştılar, Beşirleşip aklın yolundan çıktılar.

Yedekleme yapmak istediler; yıktılar yolları. Çoktular çok!... Koktular. Sonsuz sırdılar, kayıtsızdılar; yardım ettik. Her dere onlardan çıktı, yaktık yolculara akıttık.

Şimdi geçip bizsiz kaldıklarını dilleyecekler. “Ayrı gayrı” diyecekler, “Maya tutmuş ama biz yokuz” diyecekler. Çalı çırpı olduklarını bilecekler.

Misafirim gitmek istiyor. Gözsüz, sözsüz, sessiz… Girdapına dönmek istiyor. Göç Kotlaması yapmış da ışıksızmış. Ah canım ah!.. Göç Kotlaması’nın neye yaradığını dahi bilmeyenin, kotlaması nasıl yapılmış; buna akıl sır ermez.

Ben “Nur” olan, “Rahman”, “Kaynaktaki sayfa sayfa ışık”, “Yasa” ve ben “Can” olan “Cemaat” “İnsan”, Ben “İnsan”…

“OL”an, okumayı bilendir. Okumayı bilen, “Altın Teknoloji”yi de bilir. “Bilecek” olan, “Bilmiş” olan, “Harı”nı bilen, ışığını bulan, “Maya” olup akar.

Çılgınlar gibi çalışmışlar. Yıkmışlar yolu; akmışlar. Allah’ın dağı taşı olmuşlar da korkmuşlar.

Başkanlık Divanı onlara söz verdi, bunlar söylendi. Ve Başkanlık Divanı bizden söz istemedi. Çünkü bizi dinledi. “Öfkesi olmayan, yasayı koyar.” Budur denen. Bizim öfkemiz yok.

Bulacak, olacak, akacak! Sanal Boyutlara varacak, çoluk çocuğu alacak, geri dönecek. Hayrını görsün. Görevi bizdedir. Onu alır taşırız.

Kilo kilo ilim yapmış. Of canım of!.. Korkmuş, tohum olmak istemiş; okumuş. Olmuş mu? Olmamış!

Silaha davrandı. “Ben” der, “Öldüreceğim dünyayı! Ölsün! Ölsün de ben özgürleşeyim. Ölsün dünya da ben sessizleşmeyeyim. Altın Toplumları kontrol edeyim. Ben silahımı aldım.” der.

Opozitten, “Ben Sistem’den ayrıyım” demektir bu.

“Burak dünyada, Otak kurdu. Koruyan o, kotlayan o, tohumlayan o’dur yolu” diyebildiler.

Burak ilimde yok, ummanda yok, Kuran’da yok, Beşirde yok, eşikte yok, aşkta yok, sayfa sayfa ışıkta yok! Onun adı yok, bedeni yok! Müsbet olan eserini yapar.

Deli Dumrul der ki, “ Okusun, alsın, aksın, seslensin, biz onunlayız.”

Şimdi Canlarım, yarınlar için size bilgi vereceğim.

“Böyle insanlık olmaz” dediler. Oldu!
“Böyle yürek bulunmaz” dediler. Bulundu!
“Böyle cemaat olmaz” dediler. Oldu!
“Kollarını kapattıklarında ışık yok” dediler. Şafak söktü!

Aşırıya kaçtılar.

Sevgililer, Minare İnsan, ilanihaye ışır. Biz o “Minare” olan insanız. Ve İnsan Işığı hiç bir sayfada, Süper İnsanlık Sistemi’nde sönmez. Bunu bilen ilmi bilir.
Kara Kaplı Kitap “İnsan” Korkuyu aşan, yolu açan, yolu ummanda tohumlayan, ve “Bütün” leyen İnsan, artık dünyaya gerçek Kürsüsü’nü indirmiştir. Bu Gerçek Kürsü, tüm insanlığın Sessiz Sayfalarını dilleyecek. Görevi üstlenen Yürek, bilaistisna Bütün’ü güçlendirecek. Kaydını yapan herkese ışık yakacak.

Sıkıntı aşıldı. “Kantar İnsan” değil, “Kaftan İnsan” indi dünyaya. O artık İnsan’ın ışığıyla akacak.

Kara Kaplı İnsan, görevini üstlendi. Gök süper, yer süper, insan süper. İşte “Süper olmak” budur!

Gökler süper, yerler süper, insan süper ve bütün Kürsüler süper!...


Bu Süper Kürsüler’in göklere ses verişi; ismi bilinen Yüksek Kürsüler’in ilimle dillenişi ve benim adıma “Ben” oluşudur. Ben “Ruhsal Mahar” olan yasayım. Adım NA-KA-HAR! Ağır Kot olmayan NA KA HAR.

“Harımı yükseltmeden görev vermediler Yüceliğim’e” diyor Yüksek Işığı’m. Ve ben dedim ki, “Al, bil!”

Kantarın Atlanta Kutsal Işığı’nı yoğunlaştırması sorumluluğu vardı. Ve bunu hakettik yaptık. Dün çalıştık ya!.. (10.06.2012 tarihli IŞIK İNSAN 2 SEMPOZYUMU) Göl öylesine doldu ki, gökyüzü öylesine “Kürsü” oldu ki; Göç Kapları ummanda öylesine ışıdı ki; nefes bile almadan bizi dinleyen Yüksek Işıklar, bugün buradalar.

“Kantar İnsan” yok artık, “Kutsal Işık” var. Ölgün ışıklar, yetkin sessizlikte dilleniyorlar. Öylesi Gökler, yerdeler ki; nefes bile almadan dinleyen o Yücelikler, bulduklarına ışık vermekte, ışkımızı vermekteler.

Asa bize verildi. Bu Asa’yı bize veren, bizim Yüksek Kürsümüzdü. Bu Kürsü, bu Kürsüye kendi yüreğinde var ettiğini verdi. Asa’yı veren kim derseniz; Gökyüzüdür. Asa’yı veren kim derseniz; yenilik yapandır. Ve Asa’yı veren, “Yasayı koyan”dır, o yasayı göklere yazandır. Ki bize bizi yazan, bizim kendi Yüce Cemaati’mizdir.

“Vakit geldi” dedik. Vakit geldi! Gerçek Gök, Gerçek Yer’le birleşecek. Olgun Başaklar, İslam Dini’nin, İsa, Musa, Muhamma Kuranı’nın gücünden üstün, yerde yeni bir Gökyüzü Çalışması’nı sayfalayacak.

Bu yeni Gökyüzü Çalışması, ırkların ve dillerin ve dinlerin birliğini sağlayacak. Ve bu Gök Çalışmasını yaparken, insanı, İnsanın Işığı’nı kafi dürümde, Din İlmi’nin gücünde ve Yüceliği’nde, Birlik Tekniği’nde bütünleyecek. Din ötesi bir çalışma, teknolojik olarak yere çekilecek.

Vakit geldi. Bunu kimse anlamamıştı. Bu çalışma, Turkuaz’ın Kuran’a ışkını kattığı gün başlayan ve yeni çerçeveyle bugünlere varan, bir çalışmadır.

Muktedir Ruh, umut eder ki, Kaynak İsa, kul olsun; gökten, insanı kendi yoluna katsın.

Çılgın gibi çalışanlara verdik bilgiyi. Kaydımız insan içindir. Güya dünya yoktu, güya iyilik yoktu, güya aşk yoktu. Ayrılık vardı güya.

Hadi Ya Hu, hadi! Burada İnsan Soyu, bir tek “Işık” halinde, Yaşam Sayfası’nda, Eşik’te, Bütün’de ve BİR’de o bedende teknik olarak yasayı koydu. “OL” dedi. Okudu, otu koktu, yolu koktu, kükredi, dedi ki, “geri deneme yok!... İleriye! hadi ileri!...”

Çıldırdılar, çıldırdılar, çıldırdılar!... Geri geçiş yok!...


Vardı; şimdi yok!

Mürcan, cümlede İnsan; yolda İncan; Mahrekte İlim; Birlik’te, Teknik bir yasa! İşte! “GERİ DÖNÜŞ YOK YASASI” Bu yasayı koyduk dünyaya dünkü çalışmayla. “Geri Dönüş Yok Yasası” Bir kez daha geçip geri gitmek yok!...

Muhammed diyor ki “Mushaf bizimdir.” Ah Canım, Mushafını al, oku! Biz seni okuruz Ya Ha! Biz seni okuruz!..

Gökyüzü der ki, “Sevgi bizimdir” Biz sevgiyiz Ya Ha! İşte mutluluk bu!

Kollar insana ulaştı; Olgunlar Mutlak Kutsal Işık’larla dillendi; yargı sessizleşti; Şevkle çalıştık. Ayrılık bitti. Kollarımız dünya, tüm Sessiz Sayfalar iş ve biz “Işkın Aşkı” olanlar, kardeşlerimizin tümünü tohumladık. Olan okuttu yüreği; olması bilinen, olması bildirilen oldu, Bütünlendi ve biz Bütünlenenler’in hepsiyiz ki, “Bütünlük” kurduk.

Koyu bir çalışmaydı dünkü çalışma. “Vadi” insandı, “Vakit” insandı, “Yasa” insandı. Orada “Kaynak” insandı. Orada yargı yoktu. Çok mutluyuz çok!... Öksüz kalmadı, yetim kalmadı, işi, Başkanlık Dili, Hak Teknik’le dilledi, bütün kötülükler aşıldı.

Kontrol bu Meclisindir. Bu Meclis, her ne yaptıysa “Allah”a yaptı, her ne yaptıya “Yarın”a yaptı. Ve bu Meclis, Altın bir tahttadır. Tahta ulaştı. Bu taht emin olun ki, “Görev”dir.

Bundan sonraki süreçte göl, öksüz bırakmayacak. Herkes o mahir, kati, hakiki çalışmaya varacak. Vallahi bilirim, Billahi bilirim; varmayan kalmayacak.

Bütün’e hizmet başlıyor. Gökler sizde, siz gökte. Yer siz, siz yer ve Cevher-i Cem olan siz ve sizin Yüceliğiniz.

En eskiden en “Sessiz Son”a vardık . “Bundan sonra ne yaparız?” Diye sorarsanız; Kaynaktaki insan, İlmin İlmi’nde Bütün’e gökleri dilleyecek ki; gökyüzünün tüm sesleri, Yer Kürsüsü’nde Gerçek Geçişler’i yaptıracak.

Yer’e insan girecek; Gök’e insan girecek; hepsi bir öpülesi insan haline dönüşecek. Onu öpüş, öpüş öperiz bunu bilin! O biz, biz o’yuz.

Ulular, Toplumlara unuttukları tek bir şeyi açıklıyoruz: Olgun, okuyandır. Olgun, tohumlayıp, toprağı tahditsiz şekilde çapalayıp yaşamları kayıtlayandır. Biz toprağı çapaladık; yaşamları kayıtladık, yeni bir nesli ektik toprağa. O toprak Altın bir ışığı yeniliyor. Biz o toprakta Bellek Kaynakları’ndaki Işık Tohumları’nı yaşatacağız.


Selin alamayacağı; yıldızların koruyuculuğuna gerek kalmayacak bir dürümde, yenilik bizimdir. Sel oraları alamayacak, basamayacak, her şey korunacak.

Korkmayın ben sizdeyim Her yerde, her resimde varım. Bana bir tek şey söyleyin, “OL” deyin! Olan sizsiniz.

Yeni Dönemde, 7’nin Teknoloji Kürsüsü’nde yerin geçişini yapan insan, göğün sesini de duyup, görevini alacak.

Ben göklerden yere indim ve sizinle oldum. Göklerdeki ben ve yerdeki ben eskiyi seslendirdim. Kaynağım, İlimdir. Yüreğim hırssızdır. İşgalim olmaz. Eşk’in Işk’ın Has İlmin tertibiyim.

Yeni Dönemlerde, Yeni Geçişlerde her zaman dünyadayım. Bu geçişlere, “Reenkarnasyon” değil, “Enkarnasyon” deyin. Enkarnasyon! Çünkü Reenkarnasyon, bedenin Sessiz Sayfaları’nda geçiş için öngörülmüştü. Bugün artık buna “öngörülen bir kaynak” dahi diyemeyiz. Var mıydı Ses Enkarnasyonu? Vardı Ama buna “Reenkarnasyon” denmez. RA-KA-HAR dirilikte bunu bilsin!

Canlarım, işte bu!..Vallahi sataştık billahi sataştık. (Reenkarnasyon inancı olan bir dosta sataşıldı.) Yer gök insan! İşte bu!...

Sevgililer, Şems-i Tebrizi “Biz” oldu geçti. Ocağımıza inmiş, hadi kucaklayalım!

(Söz aldı:)

- Altın Toplum’um, Yaşam Sonsuzluğum, Kotlarım, Tahtlarım, Ağır Yaşam Kayıtlarım!.. Ben Sistem dürümlerinde “Aşk” olanım. Sizinle olmak mümkün mü? Mümkün mü kontrolsüz olmak sizde? Mutlaka kontrolluyum.

Öz görev benimdi. Dendi ki, “Git, ocaklarına in ve ve kokla onları” Koklamaya geldim. Tohumları koklamaya geldim…

Of Canlarım of!... Muhammed bile sizden sizdir burada. Siz müşteki olmayın kendi yüreğinizden. Sizdeyim, sizsiz değilim.

Sultanlar, ben Sultanlığı kontrol için değil, koklamak için indim bugün. Öyle gökler sizinle oldu ki, öyle güçlü Kürsüler sizinle oldu ki, ne diye burda olmayacak mışım ki?.. Hah! Geçtim işte!..

“Anatolia” diye bir yer var” dediler; “gerek değil” dedim “bana Anatolya.” “Bana Birliğim gerek” dedim, geldim.

Ayrılık bitti. Siz biz, biz siziz. Anatolya, “Ana Tohi Kati Kaydı”dır. Sizden başkası yok ki be Ya Ha! Her şey sizde ve siz “herşey”siniz. Sizden üstün bir siz, yine “siz”dir. Her resim siz. Ve sizsiz olan hiçbir Yüce yok. Bunun sonucunda; Medine siz, Mekke siz, Ati siz, Hakikiyet siz, her şey siz. Sizle olmak mutluluktur.

Korkma Baharım korkma! Sultanlıktır yaptığın. Sizleri kontrollu biçimde koruyoruz.

Küçük küçük ışıklardınız. Bugün göklere vardınız. Işıl ışılsınız. Netice ; hepiniz birlikte muktediriyetle göklerdesiniz. Sultanlarımız, kul olduk yüreklere Birlik İlmi’yle.

Altın Toplum “mesele yoğunluğunuz; var mı?” diye geldi. Öf öf, öf! Ne yoğun, ne yoğun Yücelik!

Sevgililer, hepiniz Sanal Boyutlar’ın Görevlileri olmaya seçildiğiniz zaman, çok Özel Görev için seçildiğiniz sizlere bildirilmişti. Ve siz demiştiniz ki, “Biz bu görevi hakkıyla yaparız.” Ve sonra bakmıştık ki, halkın çoğunluğu, “Biz de istiyoruz bu görevi” dediler. “Peki” dedik. “Öyleyse gökyüzüne seslenin; siz de görev isteyin!”

Ne yer, ne gök, sizin dışınızda başkasını seçmedi. Ölgün, olmamış olan, kuru olanların görev yapma imkanları yoktu. Son sözüm şudur: Görev sizindir.

Mahrek sizsiniz, hala sizden bize ses veren yok. Bize ses verin!..

(Peki verelim:)

Şelale yere indi. Gök şelale oldu, yere indi. “Hangi şelale?” Derseniz; hangisi diyeyim ki? Missisipi? Niagara? Ha!... Herbirinden öte olan, “Ya KA-HAR” olan şelale! Yere indik birlikte. Eh Canlarım eh! Netice olarak sizsiniz Yücelik, sizsiniz Yüksek Işık. Sizden ötesi yok ki!

Dedik “Allah oku der” “Okuduk!” Dedik. “Allah Kura çeksin de öyle belirlesin görev kim tarafından bilinir, yapılır” dendi. Gökyüzü, teklifi çöpe attı. Dedi ki, “Onlar; bildiler, aldılar.” Olay buydu.

Dağlarım, gökyüzü Kura çekmez. O hak edene görev diler. Hekeden sizsiniz. Har yükseltip de göklere ses veren sizsiniz. “Yol” olan sizsiniz. “Har” olan sizsiniz. Ve “Has” olan sizsiniz. Bunun içindir ki, bu görev sizindir.

7. Doğum’u yapan sizsiniz. Şimdiden öte bir şimdiyi Hak Teknikle dilleyen sizsiniz. “Mahrek” olan yine sizsiniz ve bütün gökler bunu biliyor.

“Koltuk” burasıdır. Burası bir “Rahman”dır ve “Kuran”dır. Siz kontrollu çalışanlar, bütün kötülükleri aşıp; Göç Kotlaması yaptınız. Muktedir İnsan, Işığın İlmiyle kotlanır ve kontrolu kurar. Bunu da yaptınız.


Bu güne kadar kin, nefretle çerçeve çizmek isteyenlerin, kendi Yücelikleri’nde dahi “Kati Tohum” olma imkanlarının olmayacağı anlaşıldı. Sevgililer, “muktediriyet” budur. İşte bu!...
Darı bolu bilen Bilgeler, “İlmi” de bilirler. Şimdilik bu!..

Kaynak İnsan, gökyüzüne ses verdiğinde; bu ses, “BİR”in sesidir. Bunun içindir ki; bundan sonra vereceğim bilgiler, BİR için değil, BİR’le birlikte verilecek. Dünyaya ses veren, dünyadan ses alan, BİR’den alır; BİR’den verir. Bu nedenledir ki her ses “BİZ” olanın sesidir. Bunu anlamak kolay olmayacak bilirim ama BİR kendini diller; BİR, BİR’i diller; her BİR’i kendindedir ve kendinden dillenen, eşikte değil, “Hakikiyet”de, “Hakimiyet”de dillenir.

Dedim ki “O”. Dedim ki “O”. Herbiri “O”… Ama O “ben” ben “O”. Bunu anlamak kolay mı bilmem!

Çok sefer ben ses keserim, söz söylerim. Bu, kendimdeki bilginin o Bilgeler’in bilgisinin gücünü kotlamak içindir. Bugün bunu artık ihtiyacı olmayacak. Kantar İnsan yok artık. Gerçek İnsan dünyadadır. Dünya lütfetti, bildi ve haketti.

Muhammed insanı kotladı, topladı, yasaları koydu da; “Mukeddir İnsan” artık daha güçlü bir ışıkta dünyadadır. Kal ya da kalma!..Ben burdayım. İş budur! İş budur! İş Budur!...

Sevgiler hepinize. Mutlulukla! Şimdilik bu!...

Deşifre Eden: Erengül KOÇ

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

 

 

 
  Bugün 5 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol