Birlik İlmi
  KARANLIĞIN TINISI OLAN İNSANLIK, 1. AKIŞ 1. BÖLÜM
 

28.ARALIK.2016 TARİHLİ KARANLIĞIN TINISI OLAN İNSANLIK
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 1. AKIŞ 1. BÖLÜM

Yerküreye görevimiz var; bunu net biliyoruz. Ama tükenen dünyaların kültleri olarak burada olanların Mikail gücünü dürümlere çekebilme imkanı olmadığından, mahrek’e gelişlerinde istek halinde onlara güç katarız ve oğullarını tohumlar, onların yoğunluklarını kayıtlarınız. Ki kendi yüreklerini hak etsinler diye.

Şu anda yaptığımız da buydu. Onlara izin verdik, geldiler, gök sistemleriyle kodladık, yoğunlarını tohumladık ve ocaklarını yenileyip onları yoğunluklardan çıkardık.

Bizlere geçiş imkanı tanıma, imkan dahilinde kendi yüreklerini kodlama, insanlık için çalışma niyetleri yoğun…ama kara ışığın kontrolunda buna izin veremezdik.

Çantalarında kontrol dışı bilgilerimiz yoktu. Kök geçişlerini yapacak ilmimiz de yoktu. Fakih olmalarına gerek yoktu.

Doğan güç, Allah’ın gücüdür canlar. Bunu iyi anlayın. Bu gücün haricinde başka bir gücün burada olmasına iznimiz olamazdı. Kardeşlerimizin görevi kendi yüreklerini dillemekse de geniş zamanların kontrolunda her şeyi hak etmeleri şarttı.

Artık dünyanın yoğunluğu artıyor; bu kesindir…ama bu yoğunluk artışında har yükseldiğinde, ardımızda hiç kimse kalmamalıdır. Bu ne anlama gelir? Her şey kendi yürekleriyle kodlanacak. Yer kürenin gücü kendileriyle koklanacak ve toprak toplum yenilenecek… ama kendilerinden kendilerine olacak bu. Bu kesinidir.

Bu nedenledir ki devre devre dünyamızı ziyaret edenlerin, Mikail kürzi kapılarını açarak bizi anlamalarını bekliyoruz.

Dümenin başına oturtacaklarını arıyorlar. Biz, o değiliz. Biz dümeniz zaten…ama kendi yüreğimizde dümeniz. Barış için mi? Başka dünya, başka yaşam yok ki! Her anda barışı tohumluyoruz biz.

Onların dağı insanlık, bizim tahtımız insandır. Anlattık dünyalılara; kelamı, kalemi, Hakkı, tahtı anlattık. “Aklın kalemi olanı kodlattık.” dediler. Koklattık. Dünya ölü bir planetti, yaşattık.

Bundan sonraki dönemde herkes kendini, kendi yüreğini dinleyecek. Kimse kimseyi dillemeyecek, dinlemeyecek. Sözüm budur.

“Bana ne dünyadan!” dediler. Ben dünya, dünya bense, her anda beden olan dürümlerde insanlık ailem hep insanlaşır. 
Bana toprak gereksizdir. Ben öfkeyi aşırtmaya geldim dünyaya. Ama öfkeli bir dünyanın öfkesi aşıldıktan öte aşılırken, o öfkelense ilim kalemlerinin tümü kelam olmaktan çıkar. Bu nedenledir ki örtüleri kapattık ve dünyayla sohbete dalacağız bugün….”başka bir yaşam yok!” diyerek….o biz, biz o olacağız.

“Han, insan” dediler. Han zamandır. Han KAHA’dır. Han yaşamdır, aşktır han….Ama aklın kapısını açmadıkça, halı döşeseniz bu zamana, kimse yüreğini alıp gelmez. Anlatın!

Biz, hacı hoca değiliz, insanız. İnsan!

Bilinsin dileriz ki öz görevdir insanlaşmak.

“Kaçırdık dünyayı” dediler. Yo, yooo dünya aklın kapısı, kaçan kendine, kendi yüreğine kaçar. Kaçtığında, kendini hak ettiğinde, bilişi kodlar ve tükenen dünyalarda dürümler.

Benzin dökmüşler yaşamı yakmak için. Aha bu. Ha, diyorlar ki “yaşamı yaktık.” Yakan, yalındır, tınıdır, tendir, kelamdır ama kendini yakandır. Bilecek ki kendini yakmadıkça, her ana varamaz. Yanacak ki yansın da yarınlara varsın. Yanmadan varılmaz yarınlara…Anlatın onlara.

Orta kapıların tümünde ilmimiz var. Ohh ala! Kelamımız var. Aha! Yarınımız da var. Aşktır yarınımız.

Sayın bayanlar, Sayın bay, eşya dediğiniz, insanlıktır.

Nece konuşurum diye sordular. Aşkça konuşurum. Nece kodlarım? Akça kodlarım. Nece tohumlarım? Kuranca tohumlarım. Öfkem yok be yavrum, yok benim öfkem.

Fukara dünya, ben senim yahu! Sen! Ben senim. Saltanat beden. Ben o beden olan sistemim. Hani dürümlerde insan sistemi vardı ya?! Aha oyum ben. Ama biliyorsun sen beni. Ekmek yapmaya değil, ekmek olmaya gelenim ben.

Kardeşim, ben senim sen!

“Han” diye dünya dediler. Han oldum, dünyalaştım…ama aşka varmadıkça Hakkın Kalemi olamazdım.

Ölü, öldüğünü anladı. Dürümlendi, dillendi, aktı, kapıları açtı, yarınlandı, aşk oldu, şarkılar okudu.

Suriye’de insanlar katledildi. Öff canlılar öff! “Ne acı, ne acı” dediler. Açın kapıları izleyin. Hepsi şarkı oldular. Okuyorlar yüreklerinde, kültlerinde kodlanan sistemleri. Bedenlerini aldılar. Hakk kapılarından geçtiler. Yaraştı onlara yürek…Yürekten kürzi kapılara vardılar. Hakkın kıranı, kırılanı değil, akanı oldular. Ölüyü dirilttik canlılar. Hepsi dirildiler.

“Soyum” dedi. “Off” dedi. “Kulum” dedi. “Kok” dedi. “Aktım” dedi. “Ahh” dedi. “Yarın” dedi. “Kahraman İnsanlık” dedik; Kahraman İnsanlık…

Yeri göğü yarattığımız günleri biliriz. O günlerde kürzi kapıların tümünde yolumuz vardı. Kulumuz ilimdi. Kalemimiz hakimdi. Bizi bizden ayrı görenlerin çürük çarık kırıklıkları bizi kul yapmak içindi. Kuru bir dünya içindi.

(devamı 2. Bölümde)

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ


https://vimeo.com/197311788
 

 
  Bugün 95 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol