Birlik İlmi
  KARANLIĞIN TINISI OLAN İNSANLIK (4-1)
 

KARANLIĞIN TINISI OLAN İNSANLIK (4/1)
18.01.2017

Murat ederiz ki dünyamızı izleyenler, kendi Rahman olan kalemleri ile izlerler.

Dünyamızı ziyarete gelenlere sözüm şudur:

İlimle gelin!... İlimle geçin!… Gerçek kelamı tohumlayın… Işık halinde, Güç Kodlaması yapın!… Bilin ve bildirin ki bizler, Dünyalıyız… Ölüler Diyarı’ndayız…

Ölüler Diyarı diye size bahsettiğimiz planet, güneş ışınlarını alır ve o ışınlarla, yaşama tohumlanır… Öz geçişini yapar; insan soyu için nefes olur… Işık halindeki bu görev taşıyıcı; yoğunluğumuzda; bizi, bize tanıtır…

Eğer, güneş ışığını engellersek; kalemimiz, kelamımızı kodlamaz… “Işık” dediğim; güneşin, yüreğimize kadar giren, yarınlarıdır… O yarınları anlayın!…

Güneş sistemimizin dışında, çok sayıda güneş vardır ama hiçbirisi, bizim güneşimize benzer yoğunluk taşımaz. Bu yoğunluk, tüm insanlığın Hasat Tahtı’dır ve bu yoğunlukla, Işık Kalem olarak; Cevheri Güç Katları’nı kodlayabiliyoruz.

Mutlaka iyi bilin ki formal yaratımın, atomik yapısı, hepimiz için çok ama çok özel bir çağrıdır… Bu atomik yapıda; herşey, herşeye paralel olarak hareket eder… Ben ve benler, her bir ben, bütün kütle, atom altı tüm elementler ve yoğunluk!… Tümü!... ama tek bir ışık halinde!... İşte o ışık, biliş ve biliş, hepimiz için biyolojik varlığımızda hücresel bir sistem…

Biz, hücrelerden ibaretiz. Bu şudur: Biyolojik olarak, kelam olan hakiki nefesimiz, hücrelerimiz ile yaşamda tohumlanır. Hücrelerimizdeki gen arşivlerimizde, varlığın ve yokluğun bütün bilgileri meknuzdur… Tüm bilgileri, biyolojik bedenlerimizde taşırız ama iyi biliniz ki tüm diğer formlar da kendi yaşam kodları olarak bilgileri, kendi tahditsiz varlıklarında taşımaktalar…

Her insan bir Bilgi Kapısı’dır. Her insanda, tüm bilgiler kayıtlıdır. Sizler ise (misafirlere hitaben:) biliyorum ki biliş halindesiniz ama biyolojik bilgi kaydınız yoktur… İrtibatlarımızda, kendi kodlarınız ile bizleri tohumlarsınız… Bizler de kendi kodlarımız ile sizleri tohumlarız…

Biz, hakiki insan soyu olarak dünyaya doğarken, bir tek kapı açarak kalem olduk ve yaşamı yazdık… Yazdığımız herşey, insanlık içindir ama iyi bilin ki bizler, her anı ışıkla tohumlarken, bilişimizle hak ettiklerimizi kodladık.

Süper Realite Diriliği olarak kaleme indik ve yolu açtık. Biliş tohumladık… Sonsuzlaştık ve dedik ki “bizler, sizi hak edelim!” Böylece bizler, her bir İnsan Sistemi’ni hak etmek istedik…

Her bir İnsan Sistemi; bizi, bizim yüreklerimizi anlasın istedik ve sizlerle iletişime geçtik. Sizler bizi, formal olarak “Kare Küre” bildiniz… Biz ise kendimizi “tohum ekenler” diye bildik… Kare Küre, insan sırrıdır… Bilişi, hologramdır onun ve yolu kodlanmamıştır… Bizim ise yolumuz kodlanmıştır ve bizler, Cinni Cevher’in güçlerinden, ışık çekmeden kalem olanlarız.

Tortu bırakmadık yaşamda. Her bir Sistem’e, cevherimizi kodladık. Bizim için ilim, kalemdir ama her insan için, insan soyu olmak amacımızdır.

Dünya dışına başka şeyler de anlatmak isteriz: Bu dünya, küçücük bir zaman sayfasıdır. Buraya göçenlerin bir kısmı, Kaptanlık Cevheri olarak göçtüler. İnsanlığa yol gösterecekler ve onları hak edecekler… Bir kısmı ise kontrol dışı yaşamlardan geçtiler ve Resmi Yasalar’la kodlanarak, dünyaya indiler. Onlar korundular… Çünkü dürümlerinde; kervanları, yoğun ışık halindeydi…

Bizler, dünyaya cevher olarak gönderilmedik. Kendi ruhlarımız, kelam olup indi… Bunun anlamı şudur: Dünyanın Aton Toplumları’na, nefes kodlaması yapacak bilişiz biz… Bizim için kin, anlam taşımaz. İnsan, Kuran’dır ve Ruhsal Işık’tır… Biz dünyayı kodlayarak tohumlayarak koruyacak olanlarız… Zamanın Tınısı’nı duyarız ve o tını ile kontrol kurarız. Cevahir olan ışıklarız. Cennetten cennete, Kürzi Kapı açar ışık yakarız… Suya sayfalandık, Sultan olduk… Kul olduk… Kaptan olduk… Nur olduk… Aha herşey olduk!... Muhakim ve hakim olmak da gerekir!… Bizler, bunu da yaşama indirdik…

Cennet insanı bizi anlamaz. O, bir cennetten, diri yüreklere iner ve kendini diller. Biz ise kendimizi hak ettiğimizce dürümleriz ve yoğunlaşırız. Yolumuzu hak eder açarız. Dünya dışına mesaj verirken; Dünyalı olup veririz ve deriz ki “biz, dünyada ölüyüz ama bizler, ölümlü değiliz…” Buyurun anlayın!… Dünyada Dünyalı’yız ve dünya ölü; biz de ölüyüz… Cümle yürekler, bizi dinlemeli!... Biz kimiz!? Dünyalıyız!... Size, siz için dünyaca insanı anlattık…

Buluşmak mı gerek!? Buyrun inin Yaradan’ın ışığından; Ümmi Kalemler’den ve Yüce Cevher’den insanlığa inin!… Biz, sizi hak eder; insan olarak kodlar; burada, sizin sizi anlatmanıza imkan veririz… Formunuz, bizim için önemsizdir… Geçin, anlayın kin var mı yok mu!? İlmin Kapısı açık mı kapalı mı!? Yerkürede itibar, nesillerinizin kayıtlarından farklı mı!? Dün öle öle yaşayanlar, bugün ola ola yaşamaktalar. Anlayın!...

Ha diyeceksiniz ki “bizi nasıl göreceksiniz!?” Siz gelin; biz, sizi görünür kılalım… Biliyorum, Formal Zamanlar’ın nefeslerinden geçtiğiniz zaman, görüneceksiniz. Buyurun! o nefesler, sizi bekliyorlar… Işıklarınızı, hissetmek istiyorum…

(Sistem söz aldı:)

Umut olur ki Hac İnsan’a, Hak İlmi anlatmaya inerler ve sizleri, hak ederler… Onlar!... Ve onlar!... Ve onlar!... Biz olan her onlar!... Aha bu!… Şimdilik!…

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

 
  Bugün 21 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol