Birlik İlmi
  KARANLIĞIN TINISI OLAN İNSANLIK 13, 4. AKIŞ
 

22.MART.2017 TARİHLİ KARANLIĞIN TINISI OLAN İNSANLIK 13
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 4. AKIŞ

Deli Dumrul, hepinizi kucakladık. İşte bu. Savaş yok canlılar, insanlık var.

Kar, kış, kıyamet herkes kelam için dilleşmeye ve hak etmeye çabalarken, siyahın en siyahını kodlayanlar, mutlak kulluk için birleşirler ve çabalarlar.

Mustafa Kemal Paşa, Allah’ın dediğini diyen tahditsiz insanlıktır. Mutlaka, hepimiz ocağıyız onun. Ve o biz, biz oyuz.

Suyu insanlık diriliğini tohumlarken kodlayanlar, insan ilmini net anladıklarında sağ, sol demeden teknik kapıyı açarlar ve ruhsal kalem olup kaynak ışıklarını meclislere indirirler. Hangi meclisler? Tüm İnsan Meclisleri…ve burada yaptığımız çalışma budur.

Öfkem asla olmadı. Çok büyük ki bu çalışmayı yer ve gök dirilikleriye birleşip yapabiliyoruz. Çok mutluyum; ummanlara açılabildik ve toprak topluma ilim yaptırdık.

Esrar, insanın levhi kaydı. İnsan, insanlığını anladığı zaman, kelam ilmi tüm insanlığın levhi kapısını açar ve insana kendi yüceliğini tını olarak kayıtlar.

Tanrı der ki “eşya insan, sığ değildir ama insan kelam olduğu zaman, insanlaşır. Kelam olmadığında, kayıtlarını hak etmediğinden, mutlak kulluk yapamaz. Önce dünya olmalı sonra kulluk başlaştırılmalı ve yaşam kayıtlanmalı…” Dağlarım, başlaştırılmalı. Yani; baş olabilecek dürüme ulaştırılmalı.

İnsana “Allah’ın dediğini de” dediğimiz zaman bakarız ki çoğu kelam kendi yüreğinde yok.

Doğanın gücü ile sesleşenlerin bilmeleri gerekir ki her ses kendi tekniğini taşır. Her sesin tekniği kendi yoğunluğu ile birlikte muktedir tekniktir. Ve bir tahditsiz ilim kelama indiğinde, artık orada kelam, tahditsiz bir teknolojik kaynaktır.

Sonra dünya….sonra yaşam…sonra an ve her anda hak tını ama hepsi akılla olacak. Ve insanlık devinimi artırdıktan itibaren, yıllar yılı sürecek yeni bir zaman sayfalanışını başlatacak. Burada olan budur.

Devinim hızlandı ve dünya dışı varlık toplumları dünyayı kodlayabilecek düzeye ulaştılar. Devinim olmadıkça, yaşamlar kodlama yapamazlar. İşte; bu Meclis, kendi yoğunluğuyla tohumladığı bilgiyi, mutlak kaynaklara çekicilerle gönderebiliyor. Bu şudur;

Birçok planet var, birçok yaşam sayfası var…ve o yaşam sayfası dediklerimiz kodlama yaparken, bu Meclis, kendi yoğunluklarıyla kodlanan bilgiyi çekiş halinde kelamlarıyla, hakikiyetleriyle kendi yoğunluklarına indirebiliyorlar. Ve sonra o Meclis, kendi yoğunluğuyla kokladığı ve tohumladığı bilgiyi yeniden ve yeniden kelama kodlayabilir ve tüm insanlığa yayabilir. Yani, her şey, her şeye yayın halindedir. Sesimiz onlara, onlarınki bize… ama bizim sesimiz onlarda, sistem olarak geçiş yapıp, yenileniyor ve geri çekiliyor. Böylelikle, muktediriyetle, toprak toplum kelam olup, kendi yüreğinde, bütünün gücünü dürümlere indirebiliyor.

Ha diyeceksiniz ki “peki; bunun neticesi ne oluyor?” Sistemin kontrolu sağlanıyor. Hangi sistemin? Yarınları tohumlayan insanlığın sistemi…ve bütün sistem, bütün canlar, bütün yaşamlarla birlikte bu kontrollu çalışma devrede tutuluyor.

Burası Kıbrıs. Ben Lefke’deyim şu anda. Ha, buradayım ama ben oradayım aynı zamanda….ve Lefke’de kontrollu olarak ışık yağmurları altındayım. Ne yapıyorum orada? Kendi yüreğimdeyim. Ben bir tekim orada. Herkes bendir. Başkası yok ki. Ama ben yenilendim. Yer kürenin gücüyle dürümlendim ve yeşilden mora vardım. Sonra, toprak topluma tohum ektim.

İsrafil, İslam’da kelam için çalışandır ve kelam levhi kaydı yaptı. İşte, o kayıt şimdi bana geri geldi. Neredeyim ben? Şu anda Kadıköy’deki bu meclisteyim. Hadi buyurun; ben orada, ben burada. Bu da şu anlama gelir;

Burada bulunan her yürek, kendi yoğunluğuyla, kendi yaşam sayfasında bulunurken, aynı zamanda buradadır. Oraya kendini gönderir. Oradaki kendini buraya, kendi yoğunluğuyla tekrar transfer eder. Bu bir sistem çalışmasıdır ve bu sadece dünyada gerçekleşmiyor; dünya ötelerindeki yaşam kayıtlarınızla da gerçekleşiyor.

Dünya ötelerinde bilgi kalemleri birçok çalışma yaptılar ve oralardaki tohumlarla kodlanmış ışıkları kaynağa indirdiler. İşte o kaynak insanlık; yeni teknikle oralardaki biz ve buralardaki biz olarak bütünleniyor. Ve “Sistem, Nizam ve Düzen” dediğimiz güç budur. Ben orada, ben burada…Ben oralarda ve ben her anda. Her andaki ben, bilişte ve biliş olan ben mahir olan, kalem olan; ilim. İşte canlılar, yarınları tohumlayış budur. Yaşamı koklayış budur. Koruyuş budur tüm zamanları ve dürümlenen insanlığın ilminde bu var.

Cennet, insan; cemaat, insan; cevher, incan olan insan…ve ben mutlak olan insanlık. Muktediriyetle bildiririm ki burası dünyadır ve bu dünyayı kodlayabilecek insan soyu buradadır.

Şu andan itibaren dillenmek değil amacımız; temizliktir. Dünyayı temizleyeceğiz. Ne yapacağız? Yaşam seyir halinde bizi. Biz seyrüseferde olan insanlığız. Her şeyi seyreden ve seferde olan…

Hadi buyurun; dürtülerle dünya tohumlamaya çalışan birliklerimizi de hak edelim. Onların çokları kalem olamadıkları için kontrol edilemediler. Çıldırdılar, kırdılar, kısırlaştılar. Kalemleri kontrol edilemediğinde, yoğunlukları da oluşmadı. Onların topraklarını torba torba taşıyoruz. Ki kendi yüreklerine, kendi yoğunlukları oraları koklayabilsin, kodlayabilsin.

Çokları dünya ötelerindeki misafirliklerden geldiler. Her biri misafirdiler oralarda; çünkü levhi kapıları yoktu, mahrekte kelamları yoktu ve Mikail kültlerinde kodlama yapamamışlardı.

Buraya gelişlerinde yine misafirdirler ama onların yer kürede görevli olabilmeleri için, hepimizin görevi hak teknikle tohumları, kodlayarak ocaklarını yenileyelim. Ki onlar yaşam boyutlarında misafir değil, gerçek hakim olsunlar. Neden? Çünkü rahmana kulluk gerekir ve Kuran gerekir. Kuran’ı kodlayabilirlerse, yer kürenin gücünü artıracaklar ve her arttığı zaman yer kürenin gücü, ocaklarında yenileniş olacak. Onlar yenilendikçe, mutlak kulluk tufanları önleyecek. Tanrı kalemi her anda melik olup yazacak.

Canlılar; çırpınırlar, hepsi çırpınırlar ki kardeşlerimiz bizi, bizden bize görevli olarak kodlamak için.

Dağlarım, kupaları var, Kuranları var, yaşamları var ama asla ilimleri olmadı. İlim dediğimiz insanlıktır. İnsanlığını hak etmeyenin ilmi yoktur.

Dert midir insan? Derttir. Derttir insan; bilinsin. İnsan derttir. Eğer; insan hırsını aşmamışsa, insan yılların yılı çalışıp da aklın tınısını duymamışsa, insan hakka varmamışsa ve insan elinden tutulduğunu anlamamışsa, derttir. Biz tüm insanlığın elinden tutanlarız canlar!

Öfkeyi aşanlar, yolu bulur, yüreklere varır, ilm-i ka olurlar, hakka varırlar. Çalı çırpı olmadıklarını da bilirler. Ana kapıda insan sırrını dilleyebilen, ilmi kapıların tümünü dürümlere indirebilen ve mutlak olanlar, çantalarında hep iyilik taşırlar. Kimseye kötülük istemezler. İşte; canlılar, biz tüm insanlığın iyiliğini bekliyoruz; iyilik. Başka bir dileğimiz yok.

Onlar, turfandaki ilimlerdirler. Yaşayacaklar, yaşayacaklar, yaşayacaklar. Onlar turfandaki insanlardırlar. Olacaklar, ama hak etmeden mi? Hak edip olacaklar. Biz o turfandakileri kodlamaya çabalıyoruz.

Şimdiden öte bir şimdide, bir siyahtan öte bir siyahta ve tufanın önleyicileri olan insanlıkta, hayrın tınısında ve bütünde ve mutlakta ve kullukta, çanımız hep çalacak. Bu çan Allah’ın çanıdır.

Allah diyecek ki “geç.” “Elimden tut” diyecek. “Okut” diyecek. “Öz görevlileri kürzi kapılardan geçirt” diyecek. “Yere çek” diyecek. “Rahmet olan insanlıkla, kült olan aklı tohumla” diyecek. Ve diyeceğiz ki “biz; Sistem, Nizam, Düzen gücü olarak dünyayı hep kodladık, kokladık, topladık, torba torba taşıdık ve yine taşırız. Ama kare, küre olanın kara ışığı mutlaka yansın, bekleriz; çünkü o kendini koyu ışıkla dillediğinde, artık cinni kapıların tümünü açıp geçecek. Süper İnsanlık Realitesi Derneği olarak yapmakta olduğumuz çalışma budur.”

Her şeyin gücünün örtüsünü örtmeden evvel, Mikail’in kültlerinden bütüne hizmetçi olanları tespit etmek, onları yaşama kaynak yapmak, onları ruhi kapılarda mutlak kulluk yapabilmelerini sayfa sayfa kayıtlatmak yüreklerine ve simsiyahın gücünü artırarak kervan yapmak…Bizim dileğimiz budur.

Düzen bu şekilde oluşur. Yol bu şekilde korunur ve kontrol kurar. Antlaşma yapmıştık insan soyunda, mutlak Kuranda, her anda, antlaştığımız sistem biziz. Biz, bizde anlaştık ve anlaşma gereği “bu dünya Kübra olacak ve yaşayacak” diyerek, gerçek ışığımızı çekip indirdik.

Bugün, bu dünya, gerçek ışığımızı dinliyor. İsrafil’in sesi güçlendi, her anda sesleşiyor ve her şey kendi yüreğinden dilleştikçe, kodlama yapıldığını bilen insanca, yaşam tınısı mutlak kaynağa iniyor…ve her insan kendi anlamaya çabalıyor. Bizim dileğimiz budur; her insanın kendini anlamasıdır. Başka bir cennet kurulamaz.

Başka bir cellat gelemez bu yaşama. O cellat, insandır. O cellat, cenneti yıkar, ama cennet olan insan, cevherde celladı kodlardan çıkarır ve yetkin ışık halinde yeni bir gün yaratır. İşte; o gün yaratılmıştır.

Ve artık dünyada cellat istenmiyor!

Artık dünyada, peygamber de istenmiyor!

Artık dünyada, yaşam bekleniyor ve isteniyor…..Yaşam dediğimizse, has insanlıktır.

Burası muktedir insan soyunun yoğun ışığının tohum ektiği bir Meclistir. Ve bu Meclis’in İsrafil gücünden öte bir gücü vardır. İşte; bunların anlaşılmasını dilerim. Şimdilik.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

https://vimeo.com/210138829
 
  Bugün 95 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol