Birlik İlmi
  KARANLIĞIN TINISI OLAN İNSANLIK 13, 5.AKIŞ
 

22.03.2017 KARANLIĞIN TINISI OLAN İNSANLIK 13
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 5.AKIŞ

Aton'ların toprağımıza inişleri mutluluktur canlar... Hepimiz, görevli olarak dünyalıyız. Ama bütünün kültleri ile mutlak kapıyı açarak, bilişle bu çalışmayı yapmaktayız.

İsrafil, insanın levhi kapısıdır ve o kapıyı hak edip dinleyebildiğimiz zaman biliriz ki kodlanmıştır o kapı ve muktediriyetle, ilimle ve hakikiyetle; Altın Işığın gücü dürümlere çekilir...

Bu yoğun çalışmaya dahil edilebilecekleri seçtik ve geçişlerini yaptık... Çorbalarında kutsal ışık vardı ve kontrolü kurduk.

Öyle çok çalıştık ki bunun için kendi yüreğini tohumlayabilecek olanları kelamla kendi yüreklerini hak etmeleri, mutlak insanlık ilminde Hakk Tını'yı duyabilmelerine bağlıdır. Ve bizler Hakk Tını'yla kelam olanları toprağa tohum olarak ektik.

"Esma" dediğimiz, her şeyde kelam olan insanlığın levhi kaydıdır... Ve o kelam olan levhi kaydı toprağa tohum olarak indirirken, kantara insanı koyduk. Ve dedik ki "seni sana, sen olup dillerken senin yüreğini anlayalım..."

Ölüler diyarında bunu anlamak kolaydır. Çünkü ruhi sınır çizilmiştir ve o ruhi sınırın dışına varanlar, biliş halinde olmaları, tohum ekmeleri ve yürekleri dilleyebilmeleri durumunda; Altın Işığın gücünde mutlak olabilirler ve sevgi ile kendi yüceliklerini dinletebilirler. İşte bunu hak edenlerle bu çalışmayı yapmaktayım.

Altona kodları dediğimiz kodlar da var. Onlar çorba pişirmezler. Sadece sessiz zamanları dillerler.

Çorba pişirmezler çünkü çorba ilmin kalemiyle, kodlanmış ışıkla ve yoğunlukla hakk tende olur. Ama Altona, sistemin seslendiriciliğini üstlenmiştir. Her ses Altona'dan kontrollu olarak geçiş yapar.

Bilişi hak etmeyenler o sistemi anlayamazlar. Ve dünya ötelerindeki yoğunlukları kontrol altına alabildiğimiz sürece, Altona Sistemi devrededir.

Doğanın gücüdür Altona, herkes herkesi anlayamaz ama Sistem, Nizam ve Düzen'in gücü olanlar bu dürümlerde kendi yüceliklerini dinlerler. Ve yolu açarlar.

Sisteme görevli olanlar anlarlar ki "La Ka Ha" dediğimiz sistem, kelamda kalemde kendi yüreğinde kul olanlarda, kaynak dışı bilgiyi de kayıtlara çekebilir.

Her insan kendi diriliğini dinler ama yüreği de bilmelidir. Hepimizin bilebileceği bir sistemdir "Eko Sistem."

Eko Sistem'de sistemin yüceliği dürümlere inerken, kendi yoğunluğunda tohum olanların bilişi ile kayıtlara çekilir.

Ve o kayıtlarda hakiki levhi vardır. Ve sistem çalışmaları orada dürümlerde, bitişken olan yoğun sistemle, kaynağın tınısını diri olarak yerküreye çeker.

Herkesin iyi anlayabilmesi için hep anlattığımız gibi her insan kendi prizmal sessizliğini diller... Eko Sistem o prizmal sessizliğin, sistem kelamı olan levhisine akıp geçer. Ve bu levhi kayıtların akışa geçirilebilmesi için mutlaka sınırların kaldırılması gerekir.

Sınırlar kalktığı zaman her şey her şeye akabilir. Ve mutlaka lütfi kapıların tümünde bu çılgın çalışma vardır... Her şey her şeyde diridir. Ama levhide hakiki insanlık için bilişle çatışma olur.

Dünya toprağı, İmparatorluğun yoğun ışığıdır. Bu toprağa inebilecek olanlar, kelam ilmini hak edebilenler olur. Ekmek demek, aklın kapısını açmak ve yolu bulmak demektir.

Sevgililer, cennet dediğimiz ilimdir. Ama cennetin kapısını açabilmek için has tınıyı duyabilmek gerekir.

İşte, bu tınıyı duyabilmek için mutlaka kulluk yapabilmek gerekir. Kul olmayan, yoğun tınıyı tohumlarıyla dahi hakk tını olarak kendi yüceliğine çekemez ve kendi insanlığında, bilgiyi alamaz.

Ha diyebilirsiniz ki Eko Sistemin ötelerine vardığınız zaman elbetteki her ana kaydı yapılan bilgiyi okuyabiliriz.

Yok, canlarım yok.. Her ana kaydı yapılan bilgiyi hak edipte dinleyebilmek için de hakiki levhi de kendi yüceliğini hak etmek gerekir.

Eğer bedenliyiz diyebiliyorsak. Ki "hakk beden" dediğimiz dirilikten söz ediyorum. Yani dünya bedeni dediğimiz bu çarşı çalışmalarının ışık kaydında bulunan insan sırrını dilleyen bedenden söz etmiyorum.

"Çarşı" dedim... Her şey her şeyle alınır satılır orada... Bilgi de alınır satılır... Ama alan da satan da kontrollu değildir orada.

Ama bilişi hak etmiş ve yoğunluğu tohumlamış ve dirilik ilminde, kendi yüreğini hak edebilmiş olanlar; kendi yaşam kayıtlarıyla tüm insanlığı anlayabilirler.

Ve kendi yaşam kayıtlarıyla muktedir olabilirler. Ve kendi yaşam kayıtlarıyla; Turkuaz'ın kulluğunda Bütünün Gücü haline dönüşebilirler. İşte; o bedenler, diri bedenler, mahrek kültünü hakk teknikle dilleyebilen bedenlerdir...

Bugün bu meclis bunu başardı ve hakk teknikle kodlama yapabildi... Ve toprak toplumu tohumlayabildi... Ziyan olmadı yoğunlukta hiçbir telif hakkı sahibi...

Canlılar, hepinizin yaptığı dürüm, biliş ve hakiki insanlık dürümüdür. Ama tanrı arzın gücü olduğu zaman, aşk sırrını has tınıya tahditsiz dillettiğinde ve dünya diriliği bütünün kültü olduğunda; yaşamı hak etmeyenler muktedir olamazlar orada... Ve sevgiyle sessiz zamanlardan seslenirken, daha da ötelere varıyoruz ve kürzü aşıp geçiyoruz.

40 Hakk Katının ötesine geçtik ve 42. diriliği de aştık 43 e vardık... İşte canlar, orada biz biliş halindeyiz!... İşte canlar, bilişe varış budur!... Tüm kürzün bilgisine sahip oluş... Tüm kürzi kalemi tüm Ka Ha olan şarkıları dinleyebiliş.

Aha, orada artık tınıyı tahtidsiz olan tükenen dürümlere dahi dinletebiliyoruz. Orada maşa değiliz. Ağır yüküz ama her insan bizi anlayamaz.

Her insan bilişimizi diri yüreğinde dinleyemez. Cennetin kelamında, kaleminde olma imkanı olmayanların muktedir olup bütünün gücüyle bizi anlamaları, İsmaili kapıların dürümlerinden geçse dahi mümkün değildir.

Ve orada, verdiğimiz her şey diriliklerin türevlerini tohumlayabilecek kültlerin ışığıdır. Ve direkt zerk edilmektedir bilgi...

Ana, her ana ve her sayfaya... Tüm zamanlara şarkılar türkülerle... Ama sessizce... Ha diyeceksiniz ki hem şarkı türkü hem sessizlik. Dağlarım, dendi ama denmedi... İnsan der ama demez... Nedir denen ama denmeyen? Savaşın sırrı olan ilim...

Ha diyeceksiniz ki bir sır varsa insanın diriliğindeyse o sır; insan hak teknikle onu anlatabilir mi?.. Ha acaba anlatabilir mi?...

Diyebilir mi ki ben biliyorum?... Eğer biliyorum diyebilirse; insanlık boyutlarında ocağında kelamı var demektir. Ağırı hafifletti demektir ve çörek değil, ekmek yaptı demektir...

İşte canlılar, dünya dışı varlıklara bunu anlattık... Ama anlama imkanları olanlar bugün bizi dinliyorlar...

"Süper İnsanlık Realitesi Derneği" olarak yoğun ışığımızla bütünün gücünü dürümlerken, diri yüreklere insanın ilmini açıklıyoruz...

İnsan, esmaların dürümlerin gücünü arttırdığı zaman yoğunluğu tohumlanır ve bütünün kültü olur. O kültte her şey meknuzdur...

Ve sultanlık değil, som altın ışık olup yoğunluğunda tinsel, tahditsiz, yaşam kodlar... Sultanlık onun için çok aşağı dirilikte kalmıştır artık..

Değerliler, işte dünya bugün bunu yapıyor... Hepimizin yoğunluğunda bu bilgiler mevcut mu? Mutlaka ama hakk teknikle bunu anlatabilirsek, anlayabilen varsa ve yollarını bulmuşlarsa; bize genişleyip gelebilirler mi?..

Her insan geçiş halinde olduğunda, gerçek kapıyı açar ve genişleyerek bitişik diriliklerden, bütünün kültlerini kodlayarak bize varır.

Ve bizler dürümlenen insan soyunun yoğunluklarını kodlayarak, herkese kendi yüreklerimizi kapı yapabiliriz. Ve genişleyerek, bilişleri ile bize varmalarını ve bizim yüreklerimizde sistem olmalarını sağlayabiliriz...

Alla Ka Ha, Alla Li Si Ka Alla... Canlar, aşk budur işte... Daha önemli bir bilgim var. Bunu artık yazarak vereceğim...

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

https://vimeo.com/210067332?ref=fb-share&1

 
  Bugün 69 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol