Birlik İlmi
  KARANLIĞIN TINISI OLAN İNSANLIK 14, 1. AKIŞ 1. BÖLÜM
 

29.MART.2017 TARİHLİ KARANLIĞIN TINISI OLAN İNSANLIK 14
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 1. AKIŞ 1. BÖLÜM

Değerliler, sizin ekmeğiniz bizim ilmimizdir. Bunu iyi bilin. Biz sizi, hepiniz için, bir tek kelam yapmaya çalışıyoruz. Bütüne hizmet bu şekilde olur. Her insan kendi levhi kapısını açıp kendine varır. Bir tek kalem, o türevleri tohumlar. Vakit gelir, her bir diri, kelam olup kendi nefesiyle kontrol kurar. Ve sizi, hepimizi kotlar. İşte yapmak istediğimiz tam da budur; kotlamak. Hepimizin, hepimizi kotlaması….

Yere görevli olarak indirdiklerimizin çoğu, muhtariyetlerinde çalıştılar. Her insanın kendi muhtariyetinde çalışması kaynak dışı ilmi de tohumladı.

“Sir” ler insanlığı teknik tohumlamayla kodlamaya kalktıklarında da aynı biçimde, aynı levhide kalemlerin kırılış gerçekleşti. Bir’in Bir’e hizmeti vardır ama ilmin de Birlik’e hizmeti olur. Burada olma sebebimiz size bugün, bunları anlatmak içindir.

“Ben diri bir dünyalıyım..” diyebilenlerin, kurul halinde çalışmaları gerekliydi. Bizler, doğanın gücünü dürümlere çekebilmek için, yer kelamı, mutlaka kaleme kodlamak istedik. Ve bu Meclis’te bunu yapabildik.

Çorba yapmak kolay. O çorbaya yer kürenin gözünü de koymak gerekir. O çorbada gönüllerin kültleri de olmalıdır. Her şey ama her şey orada bulunmalıdır.

Suya akranlarımızı koyduk. Dedik ki “hadi; gönüllerin gücünü kodlayın ve sessiz zamanları dilleyin ama darı bolu da bilin.” “Oğul; ben dünyalıyım “diyenleri kodladık. “Oğul; ben dünyada ekip kurmaya çabalıyorum. İnsanlık ilmini hak etmeye çabalıyorum” diyenleri de koruduk. Öyle çok çalıştık ki burada!

Kinin ilm-i ka olanda aşılması, muktedir olanın insanlık için çatışmasını gerektirir. Büyük kötülüklerin önlenişi böylece gerçekleşir. İşte; burada, bunlar oldu.

Umut olur ki “Deli Dumrul” dedikleri o insanlık, dili halik olan, hakka kalem olan yaşama İlim Kapılarını açabilen ve mutlak olan bir cemaate dönüşür.

Burada mutlak kapılar açılıyor. Mushaf’ın levhi kapısında insanlık tohumlanıyor. Korkmayan ve kontrollu olan bir çalışma yapılıyor burada. Körün gözünün görebileceği bir insan sayfalanışı var burada ve burası hepimiz için gerçek bir çatışma sayfasıdır.

Her insanla çatışırız. Çatışarak çalışırız ama bu çatışmalarda yerin kültlerinin gözünün görebileceği en büyük gücün dürümlere inmesi şarttır.

Bize göre dünya, yaşamın ilmini kontrol altında tutabilen bir sayfadır. Ama dünyanın ötelerindeki dünyaların da kendi yoğunluklarıyla bu lütfi kapıları açmaları şarttır. Ve her dünya mutlak ve muktedir bir insanlıkla bunu yapabilir.

Beden almak yetmez. Birler Kapısı’nın kulu olmak da gerekir. İlim yapmak da yetmez, hakkın kalemi olmak gerekir. Huzurlu bir dönemin, huzurlu bir yaşamın, insan sırrı olan insanlığın ve yol olan yaşamsallığın hepimizin gücüyle kaynağa inmesi gerekir.

4 gök sözcüsünün dünden bugüne, hepinizi, göreve alışı hepimizi göklerce dürümleyişi ve yaşam sistemleşmesi için yere indirişi mutluluktur.

Daha da önemlisi, hepimizin genişleyerek, mutlak kapı açmamız, her insanı yenilememiz ve hepinizin yüreğine varmamız, mutlaka huzurla bildirim ki umuttur.

Dönüp bakıyorum yaşama; insanı inceliyorum. “İnsanın hakkı ne?” diye bakıyorum. Ve “görevim insanlığa hizmettir…” diyenleri bulup, onlarla kodlama yapıyorum. Sorular, yanıtlar; hepsi teknik ama ben tüm teknik kalemlerin kültlerinden bütün güçlükleri aşarak, yer kürede gezip gördüklerime cemaat olmaya çabalıyorum.

Hala insan yaşıyorsa, hala kalem yazıyorsa, hala yarınlar kodlanabiliyorsa, ve hala ekmek olabiliyorsa insanlık kelamı, dünyanın mutlu olması gerekir. Çünkü burada, rahman olan ilim var.

Bir kalem, insan ilmini her kelamla kotluyorsa, ve her kelamla mutlak kalem olup, muktedir olanlarla karanlığın tınısını tohumluyorsa, iyi biliniz ki o yoğun çalışmada ilim vardır.

İlimin kapısını açtığınız zaman “ilim; kalem olacak, hepimiz ocak yakacağız” diyerek çalıştık. Hepimizin yaptığı budur.

Deli Dumrul; her insan ama Deli Dumrul; her diri ama dili hak olan insanlık…. hepsi deli. Bir tek kapı var ki o Dili Hakk olanın kapısı…O kapıyı has tınıyla tohumlayan da deli….her şey o delilerle olmakta dünyada…Akıl ne ki?! Zaman kaybı. Akıl sadece; sizin için ve hepimiz için zaman kaybı.

Dünyanın adını bile zikredemeyenlerin “ben çok akıllıyım” diye dolaşıp durmaları ve aklın kalemi olduklarını sanmaları, insanlık ailemiz için bir umutsuzluktur sadece.

Biliniz ki uluların kullukları; mutluluk, umutları; huzur, kalemleriyse yaşamdır bize.

Canlılar, siyah en küçük ışığı yoğunlaştırabilir. Siyahı bilin. En küçük ışığı yoğunlaştırıp, ağır yükü hafifletmek üzere kodlayabilir. Torbası insanlık olanlara, yaşam kontrolu kurabilir ve İsrafil olan insan için, o en küçük olan, ağırı hafifletmek için, gök sözcülüğü yapabilir.

Burası en küçük birleşendir; bunu iyi anlayın. En küçük birleşen, en kültlü, en köklü, en güçlü ışıktır. Ve bu ışığın yarınlara ulaşması hepimizi mutlandırmaktadır.

Ala ala çalıştılar, aka aka kaynağa vardılar, akıp da geri döndüklerinde bildiler ki canları sıkılmış. Çünkü ruhlarında Kuranları yokmuş. Öfkeleri çokmuş. Ölüleri diriltmeye gelmişler de öz kelamda kendilerini kontrol edemeyip, öldürülmüşler. “Ayrılık” dediler. Aktık geçtik. Hakkın kapısına vardılar, hasat oldular. Şimdi; yer kürede yenilendiler ve birlik kurdular.

Ve canlarım; biz İnsanlık Ailemize insanlık diliyle sesleşiriz. Büyüğe saygı, kökten, göklere varışla olur. Ölüyü diriltip, hakka varış, sistemle olur. Beden alışsa, yaşamla olur. Hangi yolcu bedene hilali tahditsiz olarak kodlamışsa, ocağında kelamı olur.

Beşer, başarılı olduğu zaman, şanslı sayar kendini. Ama beşer asla başarılı olmaz zaten; sadece kendini hak etmeye çabalar.

“Başarı nedir?” diye sorarsanız; kaynak olmaktır başarı. Okuma, yazma bilmektir başarı….ölüyü diriltmektir başarı….hazırlıklı olunuz canlılar; başarılı olmak mutluluktur size ve bize ve hepimize. Ve sultanlık yapmaktan ötedir başarı…Sessizce dinleyin; Sultan olmuş ama hakkı, hakiki levhide yok. O başarılıyım sanır. Ama Sultan olmuş, kulu kuldan ayırmadan, ışığa varmış. İlminde hakim olmuş, suyun başına oturmuş ve “ben insanlık için çatışıyorum..” diyor. İşte; başarılıdır o.

7 dünya ve hiç birinde aklı yok. Nerede, ne yaptığı belli değil; kaynak dışı ve hırslı…Ağır yük taşımış ama yolun başında henüz. Hangi yol onun yoğunluğunu tohumlayacak güce taşıyacak? Hangi yol onu kontrol edecek? Anlatması gerekmiyor; çünkü bilmiyor. “Barış için çalışırım” diyor. “Allah’ın dediğini diyemem ama hakkımı isterim” diyor. “Alırım” diyor. “Aşkın sırrını bilirim” diyor. Öyleyse; görevi al ve çalış! Yaptığımız budur canlar.

Deriz ki “istiyorsa gelir, çalışır ama hak ettiği zaman, hakkın kapısını hak kelamla açar ve yolu bulur… ama bize gelip, burada bulunması, hakkın kapısı olması anlamı değildir.” Aklın kelamı olduğu zaman, hak kapıdan geçer ve yerin kültü olur. Öksüz kalmaz o zaman.

Birlik kapımıza gelip “ben cennet için çalışırım” deyip, kontrol dışı kaldığında da hırslanıp çıkıp gidenlerin, kaynak dışı oldukları kesindir.

Cennettin kapısı, cemaatin cevherinde, kalemin ilmidir. Ama cemaatin kapısında cennet kaynak değilse, insanlık ilminde mutlak olamayanlar, bu yoğunlukta bulunmayacaklar.

Suyu, Allah için kodlayanlar, muktedir olup kodlandıklarında, her insanın yolunu bulacaklar. İnsanlık yolu, hepimizin kulluğudur. Doludizgin yapmakta olduğumuz bu çalışmaların sonrasında; kili kum, kumu kil sayanlara insan olmayı öğretmemiz gerekir.

(Devamı 2. bölümde)

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

https://vimeo.com/210650380

 

 
  Bugün 23 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol