Birlik İlmi
  KARANLIĞIN TINISI OLAN İNSANLIK 5, 3 AKIŞ 1.BÖLÜM
 

25.OCAK.2017 TARİHLİ KARANLIĞIN TINISI OLAN İNSANLIK 5

AV.NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ 3 AKIŞ – 1.BÖLÜM

Değerliler, bugün arzın gücünü tohumlarken, hepimizin yüreğindeki ilmi de kodlamamız gerekiyor. Bu çalışmayı yaparken mutlaka aklın kapısını açıp, yaptık.

İsrafil’in gözü olan bütün kültleri kodlayabilen insanlığın, ilm-i KA olabilmesi için sessiz zamanları dillememiz şarttı.

İşte bu nedenledir ki buradayız. Huzurla çalışıyoruz ve dünyanın, ölüler planeti değil diriler planeti olmasını sağlayacak gücü dürümlüyoruz.

“Görün insanı” dedik… “Gövdesi ilimdir” dedik… “Yolu el ve ya el’cilik değil ilimciliktir” dedik... El ya elci’lik değil.

Canlarım, bazı sayfalarda, bazı kelimeler kullanırım ki bu kelimeler, sizi düşündürür. Bu düşünce sizi, sizden size tohumlar. Bunun için bazı ses kapılarını açarım.. Bu ses kapıları, yeni seslerdir.

Daha evvel hiç kullanmamış sesler…. Ve bunları mutlak kıran diye değil ışık kaynağı diye kayıtlarım... Böylelikle kelamın levhi kapısında, aşkın sığ ışığının ötesinde bir yoğunlaşma sağlarım… Bunlar öfkeleri de aşırtır.

Burada nefes var mı yok mu, bunlar tartışılırken… Yeni seslerin dürümlere çekilişi kontrol kurmada da yardımcıdır.

Canlılar, el veya elci’lik, Alın anlayın….El, Allah’ın levhi kaydı... Elci’lik ise o kaydı yoğunlaştırarak tohumlayan…

Bizler dünyalıyız ve son sözü söylerken hep yaratır, söyleriz... Bu bir yaratırıdır… Yer, gök ilmi ile yeni bir yaşam kaydıdır.

Tanrı, altın ışığın gözüdür, özüdür, sözüdür. Peki ama niye ben böyle seslerle hep size bilgi vermeye çabalıyorum? Çünkü yalın ve hakim insan, aklın kapısına açıp dinler… Eğer yalın ve hakimse ilmini diller… Aha, o biz olur, bütün olur, mutlak olur ve kuran olur. “Ol” dedik… OL’du denir…İşte bu!

Çözümlemeler yapar dürümlerinde. Çerçeveler bilgiyi. Kayıtlarını kontrol eder, ışığını tohumlar, aklın tınısını duyar. Sözü, sesi insanlık içindir. Çalıdır ama çalışır da çalı olur… Aha, ölülük budur.. Çalışır, çalı olur.

Ha diyeceksiniz ki “çalı çalışır, çalı olur.”.. Yakışır mı bu insana?.. Öfkesi yok ki çalı olsun ama çalı olmadıkça, çakıl olabilir mi? Hani dünyaya inmişti ya dünya budur. Çakıldır, çalıdır.

Temel bilgidir ki orada her anda var olmayan, aklın kapısı olamaz. Öyleyse olmadığı hiçbir zerre kalmamalıdır…Çalı olacak.. Çarık giyecek….Çalı olmadan, çarık giyilir mi?

Dağlarım biz, size her şeyi açık veriyoruz. “Siz, ben işçi değilim. Ben kültlerin kürzi kapısıyım” dediğiniz sürece… Hiçbir cennetli sizinle olmaz. Çünkü sizler, hep yüceler yücesisiniz ama ocağın kınında yoksunuz…Bu öfkeyi aşında, bilin.

Temizlik yapılıyor zamanda. Hangi temizlik?.. Siyahın, en İsrafil ilmiyle kodlanan, en yoğun sırrı olan ışıkta...

Ben dünyadayım. Alıp götürüyorum, dünyayı. Nereye götüreceğim?. Nereye koyup, götüreceğim?...Bulalım bir yer, koyalım götürelim.

Bakınız, ne oluyor biliyor musunuz? Ben ölüyüm ya hürmetle görev alıp geldim ve kendi yüreğimde öldüm. Öldüm, görev aldım. Ölmeden görev yapamaz mıydım? Alışır dünya bedenime diye öldüm. Bedenime alışmadan, bu dünya, bedenim olamaz ki…. Ben bu bedeni hak etmeliyim.

“Öyle öyle her şeyi yaparım ederim yok.” Ben ölmeden, bedeni hak edemem.. O beden, ölü. O halde onda ben, ölüler diyarı olarak ölmeliyim. Ve bugün öfkem yok… Çünkü ölülerin bir teki bende öfkesini aştı.

O kim, bilir misiniz?... Hayrın kapısı olan insan… Bende öfkesini aştı ve dedi ki “ben sana, sen olayım.” Eşraftan biridir, o.. Öylesi gözü açık ki onun ama ölülerin biridir de.

Değerliler, “öfkesi yok” dedim ya… Şuanda öfkelenmeye başladı. Kimse onu dinlemiyor, diye… “Ben konuşayım” der. Yakışır ona konuşmak. Korumaya aldı kendini ve konuşacak… Allah’ın dediğini diyecek ve yolunu bulacak, acı geçişi olmayacak… Sirayet edecek bütüne. Ve sirayet edecek koltuklarda oturanlara… Hepsi oturmuşlar, onu dinlemeye çalışıyorlar.

Burada bir kul var. O kul, bütün kültleriyle kodlanacak ve hepsine sirayet edecek... Adı Zakar. Karanlığın tınısı olan hak kapı, akıl ve o biz, biz oyuz… Ölüleri diriltendir, o… Anlaşma yapmıştık, onunla.. Çobanlık değildi insanlıktı yapmak istediği.

İşte “BUSİ” dediğimiz yüreği, o dinleyebiliyor. Öz köklerin gücüdür, o. Yolunu buldu ve yaşayacak... Ana kapıyı açtı, geçti… İnsan etkisinde biri… İsrafil…. “Bunca çaba bunun içindir”, der… “Ve bizim adımız, insanlıktır”, der… “Deliler diyarı olan bu dünyaya geri dönüyorum” der. Deliler diyarı.. Ölüler değil deliler diyarı.

“Artık yaşamı delilerle yöneteceğim”, der. Öyle çok der ki bunu. Bu dünyayı akıllar değil deliler yönetmeli… Çünkü akılcı olan, levhide kalem tutamaz… Aklın kapısını açtığında kırandır. Hırsından karanlık olur yürek... Aşkın sınırı aşıp geçemez…

“Ama delidir, divanedir, ne derse yeridir” dediklerimiz var ya…. Ah onlar, ah… Her anı, kodlarlar, koklarlar. Torba, torba tohum olurlar, kontrol kurarlar, aklın kelamı olurlar, yaşarlar.

İşte canlılar, devre, devre dünyanın sistemini kontrol altına alabilmek için geçişler yaptım… Hepinizi yüreğime aldım, kontrol kurmaya çalıştım. Eşyanın eli ayağı olmaz ama yüreğin ilminde kalem olur, eşya… Aşktır, eşya….Akıldır… Tınısı, sırdır…Levhide kalemdir… “O, bizdir” der..

Canlılar, işte yarınlarda “insanlık” dediğimiz bu yüce cümle, bu zümre, levhi olacak ve bitişik insanlığı kodlayacak.

Sil baştan olmayacak hiçbir şey. Hiçbir şey yenilenmeyecek ama insan evrenlere sistemli ışıklarını yollayacak… Bütün kötülükleri aşıp, geçen o ışımalar, kuranın ilmiyle tüm sayfaları yoğunlaştıracak… Ve el verdiğince evrenlerdeki sessiz yaşamları da tohumlayacak.

“Kucağımda dünya var”, dedi. Ben o dünyadayım ama sen o kucak, biz o kucağız, Sayın İsrafil… Kare mi? Kareyiz….Küre mi? Küreyiz. Ağır mı? Ağırız ….Ama halik olup taşırız yüreğimizde bütün kötülükleri aşıp, geçen bilişlileri.

Handikapımız var mı? Yoktur. Haç çıkarır mıyız? Asla. Yaşamı hak etmeden, çatıştık?.. Hakla çatıştık... El veya ayak mıyız? Hakk’ın kalemiyiz… Evrim yapmaya değil ilm-i KO olup mutlak kuranları tohumlamaya indik.

“Cinler, cinliler”, denir ya. Hangisiyiz diye, sorar. Biz, ilim kalemleriyiz, insanlığız.

Canlılar, arza görevli olan, insan soyudur. Ötekilerin hiç birisinin arza görevi yoktur… Asla yoktur….Bugün bunu size net vermek istedim.

“Çorba pişirmeye gelmiş”, dediler. Çorbam, ilimdir.

Size şunu da izah edeyim. Dünya ruhu, kuranı, kalemi diller ama aklın kapısını bilip, diller. Sistemi diller. Eşyayı diller, yaşamı diller… Ama kardeş, insan olur, diller.. Başkası değil insan..

Ana kapıyı açıyorum artık. Hadi geçin... Şimdiden sonra daha yüksek yaşamlar kodlanacak.

Bugün Sultanlar, kendilerini dillediler, benden evvel. Unutmayın ki onlar ocaktılar ve yoldu, yoğunluktu her biri ve bizsiz değildiler.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ

https://vimeo.com/201101000

 

 
  Bugün 176 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol