Birlik İlmi
  KARANLIĞIN TINISI OLAN İNSANLIK 6, 1. AKIŞ
 

1.ŞUBAT.2017 TARİHLİ KARANLIĞIN TINISI OLAN İNSANLIK 6
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 1. AKIŞ

Yakışır dünyalı, yakışır yoğunluklar…tahditsiz insanlık, sistemin gücü oluş, yakışır….hakiki ilim yakışır.

Yaradan, tınıyı duymadıkça, yarattığını tükenen dürümlere dillemez ki. O, kendidir ama tınıyı hak edip dinleyebilmelidir.

Yaşam, sizi, sizden size tanıtır. İsrafil’in levhi kapısını açın görün. İnanın; hepimiz teknik, hakiki levhi olarak çalıştık. Ha, diyeceksiniz ki “ama bilgi hepimizde ayrı algılanır.” Deli Dumrul der ki “bedeni hak eden, bilişi hak eder, hakkın kıranı değil, hakkın tahditsizi, hakikisi olur ve yarını kodlar.”

Oğul, ben dünyalıyım. Ölümlüyüm ben…. öksüzüm… eksik değilim ama hak teknikte tahditsizim ve ben bitişen bilişin hakimiyim.

Burası doğan gündür. Burası, Allah’ın dediğini diyenlerin mektebidir. Buyurun, alın bilgiyi.

Eminim ki burada olan hiç kimse, yarının “tınısınsız” değildir; yani yarını tahditsiz olarak kodlayan, o tınıyı tohumlayan kelamsız değildir. Ama iyi bilin ki başka dünyalar sizi dinleyecekseler, sevgiyi tohumlamanız gerekir. Başka rahmi kapılar ilimle size inecekse, kaynağı hak etmeniz gerekir.

Hayrın tınısı, hakkın tınısından farksızdır. Ama hatayı affetmeyen, hakim olmadığında, mutlak kul olamaz ve yolu açamaz.

Canlarım, dönmekte olan bir zaman, dönüş halinde olan bir küre…zaman döner, küre döner ama hepsi ilimle döner. Biz size insanı anlatıyoruz.

İnsan, karanlığın tahditsizliğinde kendini dillerken, zahir olanın diriliğinden öte olan, hakim olup diller. Ve hakim olabilmesi, karanlığın tınısının Kuran-ı Kerim’deki o yoğunluğundan öteye varabilmesi anlamına gelir.

Deliler diyarı dünya, ben savaşı kaybettim…Yokum. Burada değilim ben şu anda. Neredeyim? Kelamdayım. Bedenliyim ama kalemde değilsem, kelamdayım. Benim adım KA HA olan insan soyu. Uluların kulu olmak için koruyucu olmak gerekir.

Ortanın ortası vardır ve ortanın her ortasının daha etkin ve daha hakiki ilmi vardır. Ve her ilmin kare, küre olan İsrafil levhisi vardır. Daha da ötede, yıllar yılı sürecek Sistem, Nizam ve Düzen görevlilerin güç kodlamaları vardır.

Dağlarım, dendi ki “dünya yok edilecek.” Ayrı gayrı mı gözetilmiş de yok olacak dünya?! Bedenliler, dünyayı yola koyduk. “Yol ol” dedik. “Oğul ver” dedik. “Koru kendini” dedik.

Dünya delidir ama diridir. Dedik ki “tartma yürekleri, tartma.” Sen deli, ben “diri olan en yücedir” denilen o delilerin delisi, ilm-i ka olan insan soyu.

Öylesi bir zaman kapısı açtık ki birlikte, hangi dünya seni, sana, senle dilleyecek, bunu anlayabilecek gücü tohumlayarak kodladık. Kol, kanat gerdik insanlığa. Ağırız.

Bilgi, aklın kapısı….ama akılız. Aşkın sırrıyız. Yaşamı kodladık ya! Öfkeyi aştık ya! Her dürümde varız ya! Acaba… acaba hasatta mıyız?!! Köpük köpük oldu dünya, sorgu sual eder; “hasatımızı yapmadılar…” diye.

Keslerin her an kayıtlarında İsrafil var. İstifade ettik biz ondan. Ama “korkmayın, olur böyle şeyler” dedi. Ve dedi ki “sinsi bir dünyalı sizi yok eder!”

Ahh canım ahh, “kimmiş o?” diye sorduk. Kart çıkardı ve dedi ki “beden”. “Ayrılık” dedik, yoktu beden.

Değerliler, o sinsi dedikleri hepimizin hasatı olan bilgi kapısı; İnsanlık. Hangi sinsilikle buradaymış; sorguladık. Ve dediler ki “temel bilgide insanın kelamı yok. O kelam yoksa, aklın kalemi de olamaz.” Onurluyuz ki hepsi vardı.

Devin diri ilmi, aklın kapısına vardığı zaman, dev o ilmi kodlayabilmek için sizi, size kırdırır ve der ki “hadi çatışın. Hadi katışın. Hasatınızı yapın.” Ama biz o devdik ve bizi devce dilleyenler bizsiz değildiler. Ve biz dedik ki “keram ilminde LA KA HA insanlıktır ve biz siziz. “

Ha, diyeceksiniz ki “sevgiyi kotlayamadınız.” Ohh canım; biz o, o bizdir.

Devri alemler vardır. İlm-i kalemler vardır. Hasat olanlar, olması önlenenler, ocak olanlar, kodlama yapamayanlar ve yapanlar…ama hepsinde tahtımız vardır.

“Beşere şeytanlık gerekir.” dediler. “Ohh ala” dedik. Hadi onunla görelim…. ama şeytan şarkısında şakır şakır ışık yaktı. Döndük, baktık, levhide kapısı açıktı. “Hadi” dedik. “Gel de bilelim.” Geldi. Dedi ki “ben şeytanların şerrini tohumlayan, ilim kapısı olan insanım.” “Aşk” dedik. Şarkı okudu. Dedi ki “savaşım var sizinle…”

“Ey değerli, kök geçişçi, seniz biz” dedik. Ve dedi ki ama “ben seni kontrola geldim.” “Öyle mi?” dedim. Öyleyse, gözünü aç da gör bedenimi. “Mesih’im ben” dedi. “Hakikiyim” dedim. “Yaşamım” dedi. “Akılım” dedim. “Tatlım…” dedi. “Beşerden ötesin sen.” “Ohh..” dedim ala!

Ey canlar, Kuran-ı Kerim’de insana şerden söz eden şeytandı; bilir misiniz? Size dedi ki “şeytan sizi hak etmeye çalışır. Sizi şaşırtır “dedi. Ama sizdiniz size bunu anlatan. Ve dedim ki “kantara koydum insan soyunu ve kodlarıyla, tohumlarıyla tarttım.” “Barış” dediler. “Aşk” dedim. “Kalem” dediler. “Hasat” dedim.

Otak kurdular, toprak oldum… korudum hepsini de. Ama bedenimde hiç bir insan kelamsız kalmasın istedim.

Kontrol dışı bilgi verenlere “insanlık için çalışın” dedim ama “kontrollu olun” dedim. “Karanlık” dediler. “Ah canlarım” dedim. “İnsan kendi diriliğinde, aydınlığı tohumlamadıkça, kendini toplumuyla birlikte kontrol edemez.” Yemin etmiştim, dünyayı hak ettireceğim diye.

“Eşya” dediler dünyaya. “Akılın tınısını duymasa da aşkım var orada” dedim.

Değerliler, tohum ektim bu dünyaya ben. Bu tohum, Allah’ın dediğini diyenlerin torbalarındaki kulluktur.

Kurtarılmış dünyalar var ya hani, her birini ektim ben bu cevhere…ama bilinsin diye çalışıyorum ki her insan tınıyı duyabilir. Her insan yaşamı hak edebilir. Her insan tohumlarını koruyabilir. Ölüleri diriltebilir her insan. Anlık çalışmalarla yalını tohumlayabilir ama hakkını vererek çalışmadıkça, hiç bir iş başaramaz.

Bellek kapılarının tümünü açıp sesleniyorum;

Koku yükselecek. Doğanın gücü artacak. Yoğunluk kulluk olacak. Mutlak kervan kaynağa varacak. Ekip görev taşıyacak. Bu, kibri aşanların birliğidir. Kibri aşanlar bu mecliste tohumlanabilecekler.

Okuma yazma bilenleri aldık buraya. “Okuma yazma bilmek” 
nedir? Kalemin hakkını vermektir. Nereden, nereye vardığını bilmeyenlerin, hakka KA HA olma imkanları yoksa, ölümlüdürler.

Öyle dünyalarda öksüz bırakıldılar ki kar tınısını dahi alamadılar, ilmin kapısını açamadılar. Burada tahditsizlik vardır. Her dünyanın gücü buradadır.

Bu güçle, bu dürümler, tüm insanlığı koruyacak yoğunlaşmaya ulaşacak…ama eğer dünyalılar, kini aşamazlarsa, yıldızların sığ olmayan ışıkları, bu dünyayı kontrol etmeye gelecek. Ve bizler burada olduğumuz sürece, bu çorba pişer ama biz, bu dünyadan göçtükten sonra, bu çorbayı kodlamaya, koklamaya niyeti olanların hakkın kalemi olmaları şartı getirildi.

İtibarı yüksek olmayanların insanlık ilmini tohumlama imkanı olamazdı. İkmal tamamlayabilmeleri için hakka varmaları şarttı. 7. Düzeni kurarken hepsini doğan güçle, bütünün kürzi kapısına çağırdık.

Her kervan, Allah İlmi’yle yürür ama hakka varan insanlığın kervanı, bilişle yürür. Biz o bilişle yürüyen kervanı kantara koydurtmayız.

Er ya da geç, itibarı yüce olanlar, betkin ve hırslı bir yoğunlaşmada, muhakim ve hakim olan insanlığı kontrola çabalayacaklardı.

Şimdi canlılar, din kapılarını kapatmayacağım ama ilim kapılarının tümü açılıyor. Kutsal nefesi herkesin hak etmesi şarttır.

Uçmayın dünyalılar, uçmayın yüreklere! Hepiniz kare, küre olmadan, akıl tınısıyla kaynağa varın da öfkeyi aşın. Uçmayın dürümlerdeki o yüreklere! Öfkeyi aşın ama aklın kapısını da açıp, KA HA olup yarınlara varın.

“Siyah”, ilimle kodlanmışa denir. Sistem, Nizam ve Düzen, ilmin kapısını, aklın kaleminde, mutlak olanda, kutsal ışık haline dönüşür.

7 dava, tek bir karanlık…aklın kapısı aşk ve biz o aşkı kontrollu olarak kodlayanlar….

Cenazeler kalktı dünyadan…hiç birisi yarını kontrol edemedi. Ve bizler, hepsini kelama çağırdık. Kurana, kutsal toprağa, tohuma ve yarına çağırdık. Ve hepsini aklın kapısından geçirdik. Hepsini kervana kayıtladık. Kodladık ve toprak toplumla kodlattırdık.

“Kira ödemeyeceğiz dünyaya” dedik. Kiracıyız yaşamda sandılar. Biz kare, küre değil; ilim kapılarıyız. Hiç bir zaman, hiçbir yoğunluğa borcumuz olamaz, olmadı.

Kince, kilce, kirce, bizim yüreğimiz kırılmaz. Ama iyi anlasınlar ki ortalık karıştığında; KARK Sİ KA….yaşam yok olur.

Değerliler, buluştuk ya! İşte bu. Ve biz yolu kapattık. Onlar bize bizi değil, kendilerini dilletmek istediler.

Ortalık karıştı mı? Yoo. Ocak kırıldı mı? Yoo. Sağ, sol dünya ilm-i kalemleri bizsiz mi kaldı? Yoo…Öfkeleri çok. Ölüleri diriltememişler.

Aşk, kalemdedir. Ak Tanrı, tınıyı duyar ve yolu açar. Aşkın sırrı hakkın kalemindedir. BSUİ’nin gücü her birimizindir. Başka dünyalar ve başka zaman sayfaları hepimizin görevidir. Ve bugün dünya öfkesini aşmışsa, ata kapıların tümünü yarına tohumladığımızdandır.

Değerliler, Kuran İnsan hepinizi kucaklıyor. Bundan sonraki süreçte daha yüksek ışıklar devreye girecek.

Bizim için önemli olan kötülüğü önlemekten çok, ilmin kapısını açmak ve tüm insanlığı korumaktır.

Körün gözü bizim gözümüzden farklıdır elbette ama gözün görmediği dürümlerdekilerin de bilişi hak etmelerini diledik.

Medine’nin gözü, bizim gözümüzden öte değil ama Mekke’deki güç, aklın kapısı ve biz o kapıyı tüm insanlığa açtık.

Kaç insan yaşama inerse, o kadar insan bütünün gücü olur. Ve bundan sonraki dönemde daha yüksek ışık devresini kapatmadan, yaradanın tınısını dürümlere indiriyoruz ve kodlanmış ışıkla bütünün gücünü dürümlerde hak ettiriyoruz. Şimdilik bu kadar. Şimdilik.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ


https://vimeo.com/202080064
 

 
  Bugün 148 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol