Birlik İlmi
  KARANLIĞIN TINISI OLAN İNSANLIK 16, 3. AKIŞa
 

12.NİSAN.2017 TARİHLİ KARANLIĞIN TINISI OLAN 
İNSANLIK 16
AV. NEZİRE SELÇUK ÖZ BİLİŞ, 3. AKIŞ

Dağlarım, her insan her insandan sorumludur.

Bir de her insan, her ilmi anlamalıdır. Her insanın karanlıktaki hakiki ilmi bilmesi gerekir. Her insanın toprak toplum olabilmesi buna bağlıdır.

Turkuazın Kuranını anlayabilirsiniz. Öfkeyi aşıp yaşamı hak etmeye çalışırsınız. Nesiller boyu bu oldu. Dünya, kendini hak etmeye çalışırken, yeni dünyanın kültleri, bütünün kültü oldu ve bizler, hakkın kalemi olarak bu çalışmayı başlattık.

Medine’de insan sırrı kodlanmıştı. Muhammi kapıların tümünde bu sır, hakim ilmin kelamıydı. Mutlaka kaynaktı o ilim. Ve o ilmi hak teknikle kodlayandık. Dünya dışında, dünyalı olarak çalıştık.

Bugün Birler Kapısı olarak insanlık kelamına indik. Dedik ki “yaşama kalem olalım.” Öksüz kalmayın, yetim kalmayın istedik. Ve dedik ki “karalığın tınısını bütünün kültüyle kodlayalım.” Evren evren gezen birliklerimiz, bugün, bu dünyada mutlak kaynak ışıklarıyla çalışma yapmaktalar.

Sel, ilmin kapısından geçtikten sonra, sistemin kültü haline geçer ve selin efradımızda kontrol edilebileceği bilinir. Ve bu seli biz, kendi yüreklerimizle kokladık, kokladık ve kontrol altına aldık. Dünden öte dünlere, ilm-i ka olup vardık. Kaç nefes? Kaç ilim? Kaç yaşam kontrol edildi dünyada? Okuduk, anladık.

Dünyanın nuru, insanın kulluğudur. Dünyaya Ruh Kalemi olup gelen insan, her insanın kültüdür. “Kaçın kaçında, kaç var?” dediler. Çalı, çırpıda kaçlar olur ama akıl teninde haklar olur. Biz arzı görevli diye dillerken, hakkın kapısından geçip yaptık bunu. Korumak, koklamak, “ol” demek öfkeyi aşırtmak, kotlattırmak tükenenleri, tohumlatmak ve bütünlemek…Bunlar bizim için sorumluluktur.

“Şer” dedikleri eşyada olur. “Şeytan” dedikleri, aşk şarkılarında kıranın kalemidir. Ama hak tınıda şerden söz edilmez. 
Her nefes Allah’ın ilmidir. Her levhi, aklın kelamıdır ama bizim görevimiz yarını tohumlamaktır.

Korku, ilmin kıranıdır. Korkan, bilişte olamaz. Kontrolda, kodlamada, yaşamda ağır yük hafifledikçe, yerin kültü güç kazanır. Ve güç kaydettikçe, yer küre yenilenir. Bulabilir, bilebilir, olabilirse yürek; okur. Ama okuduğunu anlarsa, okunur.

Biz temel direk, insanlığı kodluyoruz. Temel direk insandır. Her insan bir direk kalemdir…ve bilişi hak ettiği zaman, yeryüzünün kelamıdır. Biz bunun için, murat kalemi olup geldik. Her diri, Allah’ın ilmini anlasın, her diri hakkın kapısını bulsun, akıp geçsin diye geldik.

Sanır dünya ki biz düldülüz. Yürür, gideriz sanır. Yok be dünya! Biz Allah’ın levhi kapısıyız. Geldikse, geri dönmeyiz. Bunu iyi bil. Ve arzın gücü, tüm insanlığın gücü olur. Geldik ve gerçek kelam olup indik.

Dünyayız biz sevgili dünya, senin yüreğinde olan o dünya…”Bana dünyada ne olup bittiğini anlat” der dürümlerdeki dünya. Anlaşma gereği bana bu sormamalıydı dünya; çünkü o ben, ben oyum. Bilmediğini ona dillemem ki. Bilmediğini dinletmem ki ona. Ama iyi bilir ki burcu burcu tüten bir levhi kapı açıldı. Orada seviye testi yok artık. Herkes aşktır orada. Herkes aktır. Ve orada hazır olanlar, halik olup kontrol kuruyorlar.

Eh dünyam, daha ne deyim sana? Bir de bana sorar “çok mu yoruldun?” diye. Yok yahu, yok! Neden yorulayım ki? Dünden dünlere varmak, son derece kolay…ötelere, çok ötele varmak, niye yorulayım ki? Her bir dürümde var olan levhinin, en ve boyunda kul olmak, neden yorsun ki bedenimi?

Bir tek, bir tek yorgunluk, kınanışta olur belki. Kınayan kendini hak etmediğinde olur. Biz kınanmak için, kalem olmadık ki. Onlar ki kınarlar, kontroldan çıkarlar. Onlaradır yorgunluk ama cevherlerinde kelamları yok. Cahildirler. Kısır oluşları cehaletlerindendir. 
Neden yorulalım ki? Yormaktan, yorulmak gereksiz ki. Biz onları yormadık. Kelamda kendilerini yordular. Onları kodladık, kokladık, tohumladık, koruduk…yine koruruz. Eh dağlarım, daha ne deyim ki ben dünyama?!

Bulmuş dünyalıyı, konuşmak diler. “Hadi” der “konuş.” Yok dünyam yok! Sen ki bana geldiğinde “bana ilmi anlat” demedin. Ne demiştin bana? “Ben kirlendim, beni temizle” demiştin. Anlaşma buydu; “ben kirlendim, beni temizle” demiştin. Ve ben sana şifa vermek istediğimde, hologramdaydım; henüz hologramdaydım ve bugün ben sana, sen olup gelen insan sessizliğiyim.

Sevgili dünyam, senim ben! Elimi tutmamıştın; hatırla! “Sana zarar vermek istemem” demiştin. Ve bugün ben, senin elini tutuyorum.

Gel benim yaşam kalemim gel! Sevgili dünya ben sen, sen ben. Hadi gel! Ak tınıyı tohumla da geç. Benim adım ….. (sessizce verildi)seslendim, sen bilirsin. Aha bu.

Şikayet etme. Kaçar gider miyim dünyadan? Asla. Asla gitmem. Hani demiştin ya “bak, yüreğimdeki ışığa bak. Magma sönmüştü. “Beni dünyalılar değil, dünya ötelerindekiler kontrol etmişlerdi. Takviye etmişlerdi beni” demiştin ya hani. Ki quanın kupasında, toprağın toplumu yoktu o gün. Ve bugün turkuazın kulu olan quan, muktedir olan insanlık için senleşti.

Hadi, hadi dünyam gel! Hadi gel ki kelam edelim. Hadi, hadi can kalemim gel! Ben sen, sevgi sen, sevgi olalım. Genç, ihtiyar bir tek kapı olalım gel!

Hazırım ben kontrollu olarak som altın ışığı kodlamaya! Ha diyeceksin ki “seni nasıl kucaklıyım?” Gel kucaklayalım birbirimizi. Barış mı? Yakışır mı bize?! Biz küsmedik ki hiç.

Beni bedenimle kotladın. Yer kürede görevim buydu. Ve ben sende sessizleştim ki sen; vermeden, almadan, kontrol etme diye yüreği. Hadi can dünyam, gel ki kotlayalım bilişi! Bir tek, bir tek senden iş beklerim be dünyam! Çalış. 
Çorba pişmiş, sen hala kendi yüreğinden uğraşıyorsun. Hadi gel de tuzunu koyalım çorbanın! Ha diyeceksin ki “senin elin, onun kelamı..” Ben o, o benim be yahu! Bir tek el ki her anda tükenenleri kodlayan, toprağın toplumunu tohumlayan, kürzi kapılarda kaynak olan.

Çan mı çalmış? Çan da ben, çanda olan çerçevesiz sistem de benim. Hadi hadi gel de kucaklaşalım sevgili dünyam! Seni kucaklıyorum.

SÜPER İNSANLIK REALİTESİ DERNEĞİ


https://vimeo.com/212967574

 

 
  Bugün 167 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol