Birlik İlmi
  KAYNAK KAYIT II
 

KAYNAK KAYIT BÖLÜM II

 

KAYNAK KAYIT Sonrası Akış (06.02.2012)
Çıldırdı yücelikler toplumlarını kontrol edemeyeceğimiz için. Öyle düşündüler, çıldırdılar. Tabiatın kontrolünde bizlerle resmi çalışma yapamayacaklarını, kayıtlara inemeyeceklerini, kayıtlarda olamayacaklarını düşündüler, çıldırdılar. Çektiler Yüceler’ini topraklarına Kati Tohumlar’ını kayıtladılar ve Has olmaları için çabaladılar. Yedekleme yaptılar ki harları yükselirse kontrol edilebilsinler diye. Kapıları kapatmadan once cinlerin hiçbir zaman onlar üzerinde güçlü etkileri olmadığını da söylediler. Haa, başkaları var mı? Var mı? Mutlak vardır ama cinlerin onlar üzerinde hiçbir zaman güçlü etkileri olmamış. Bunu dile getirmek istediler.

Dar, bol bizdedir; yasa bizdedir; Yücelik bizdedir. İkna olun biz Allah’ın Tohumları’yız ve burada bulunuşumuz yasaları koymak içindir. Ve bugün buraya Kat-ı Kaynak olan ışıklar indiler. Dorukların Tohumları’nı çektiler getirdiler ve dillendiler, hepsi birleşmek içindi… “Fatih dünyadadır.” dediler. Hakiki Fatih!... “Dünyanın fethi gerek.” dediler. Ve dediler ki “O fatih, Allah’ın dediğini diyendir. Onun fethidir yapılan.”

Ve işte Canlarım, bundan sonraki Dünya Kürsüleri’nde Rabbi Sonsuzlukta, ışık yoğunlaşacak ve her şey yetkinleşecek.

Mikail dünyaya inmek istemedi bugün. İnse, Kara Kaplı Kitap, Koran olur; toprağını kırar. Bu çekişme sürmekte çünkü. Daha fazlasıyla da sürecek anlaşılan.

Maya olmaya gelenler, harlarını yükselttiklerinde korktular çünkü, Robbi Tohumlama yaptığımız için Kelam Tebliğleri buradan verilecek ve bu tebliğleri başka verecek olan yüksek ışık yoktur.

Nurdan, Ruhsal Kuran olmak ve Kaynak olmak sorumluluktur.

Çöktü yüreğe Dünya İlmi’ni hak edip Has olmak için ve bunun için çabalıyor. Farklı dünya çalışmaları yaptığımız için kendi yüceliklerinin kendi yoğunluklarında kayıtladıklarıyla, burada kayıtlananların çok farklı olduğunu zannettiler. Kervanın Kürsüsü’nde olacaktılar. Kardeşler, ben Nar’ım, bunu bildiler. Ben Rahman’ım bunu bildiler ve Kati Tohumum. İnsanlık İlmi’ni Kati olarak kayıtlayacak olanım.

Vurgun yediler. Dediler ki “Biz hala Kelam İlmi’yle Kaydı Yapma Çalışması’nda başkanlık yapamıyorsak o zaman biz efelerle çalışalım.” Efelik! Nerede efelik!? Kimde var? Kelam, Atatürk’te var. Öyleyse onunla çalışalım. Ve dediler ki “Olur mu? Olur.” Ha, Muhammet gitmiş mi? Gitmemiş o da burada bizimle. Ya Atatürk!? O da burada. Peki, nerden çıktı bu? Bakıyorum, bilip de bilmezden gelenler, suskunlar. Korkuları çok çünkü Rubbi, Kati olmayan kayıtlarla bugüne kadar gelmişler ve bundan sonrasını nereye, nereden ağırlaşıp da kayıtlayacaklarını bilemeden, bilgiyi nereden çekeceklerini bilmeden, yaşamlarını nasıl idame ettireceklerini anlayamadıklarından her biri tedirgin.

Ve diyorlar ki “Bizim bilgimiz yok; akmıyor.” Allah dedi ki “Artık bilgi yok.” Öyleyse bilmeyen niye dillenir? Bakın o dillenir. Öyleyse kırkın kırkından üstün bir kırk, Kutsal Tohumlar’ı yaşatmakta. Öyleyse ağır taşıyıcı olan Kutsal Toplumlar’ı da taşıyor.

Tahditli Bilgelerimizden ………’ı (isim silindi.) almışlar, onunla çalışmak isterler. ……. (isim silindi.) iş yapacakmış onlara öyle dediler. Yahu, ……. (isim silindi.) kendine iş yapsın önce. Bizden öte değil ki! Biz Canlı Cemaat’i biliriz de her şeyi İnsanlık İlmi’yle dilleriz.

Kortejin sonunda, herkesin bildiği…. Hani kanatlarını nereye takacağını sorgulayan o yürek, o dahi kontrolsüz. Ve diyor ki “Ben yine gelirim. Yine gelirim, yine gelirim, geri dönerim.” “Geçişim yapılsın!” der.

Dağlarım, ……. (isim silindi.) ayrıdır, Kaynakta olan …… (silindi.) ayrıdır, her biri ayrıdır. Biz ……’i (silindi) koruduk. Çünkü o bizimledir. Onu kontrol ettik, ışığını yetkinleştirdik, geçişini yaptık, O bizimdir. Onun kontrolü buradandır. Onun özel bir dürümünde onunlayız. Ve her daim ocağını yeniliyoruz.

Ve Dağlarım, şu anda dünyada çokları Kara Kaplı Kitabı okumak için birleşmek istiyorlar. Nasıl olacak? Özlerini okuyacaklar! Ama öz okumak kolay değildir. Kim ki karadır o özdür. Kara olmadan öz olunmaz.

Herkes bir kitap mı? Hayır. Kitap olmak için okumak…, okumak…., okumak…, okumak…, okumak ve okumak gerek ki okumadan okumak olmaz. Kimse kimsenin üstü, altı değildir, direkt bilgide de İsmaili bilgi de dirilikte, ön de var arka da var.

Çantaları boş biliyor musunuz? Kuranlar’ı okunmamış. Zaman sayfalarında ışıkları sönmüş, bütünlenememişler. Birçokları Bilgi Kapları’nı kırmışlar, kendilerini hak etmemişler. Çokları “Ben bildim.” demiş, dillenmiş dinlenmiş de şimdi artık yok. Çünkü Rabbi Sayfalar’ını kontrol edememişler. Verdikleri olmamış; aldıkları olmamış.

Dağlarım, bunları niye anlatıyorum. Muktediriyetle Dünyanın Rabbi Sayfaları’nı kotlarken herkesin kendini hak etmesi gerektiğini mutlaka bilmek şarttır. Mısra mısra her bilgiyi okuyabilen o kadar azdır ki!... Biz veririz, veririz de onlar okumazlar. Okusalar, Yaşam Sayfaları olacak, okusalar, yasaların ışığında Rabbi Tohumlama yapacaklar ve okusalar muktedir olacaklar ve Düzen’i kuracaklar. Okudukları kendi yücelikleri olacak ve diyoruz ki bilgi, insanın kendindedir, kendini okuyabilmesi ancak Bilgelerin İlmi’yledir ve Bilgelerin İlmi’yle kendini hak edip dilleyebilmesi, Rubaileri tohumlayabilmesiyledir ki biz rubaileri Bütün’e hizmet için tohumladık.

Kaftan giydik, hepimiz BİR olduk. Şükür ki oğul verdik. Dar, bol yok hepsi biz ve biz hepsiyiz. Atlanta Ana Kaftanı’nı giydik dünya insanlığıyla. Bu Kaftan, Rahman’ın toprağındaki Kaftan’ın örtüsünü örten görevlilerin gücüdür. Ve bugün bizler, Rahman Toprakları’ndan Kati Tohumlar’ımızı alarak okumaya başlayanlarla yenilik yapıyoruz.

Biçareler, eminim ki dünyanın nesillerini mutlaka dinleyebilecekler. Dünyanın Ruhsal Rabbi Sayfaları’na indikleri zaman emin olunuz ki orada Birleşik Aileler’i bilecekler, görecekler. Ve oralardaki ailelerle kaynaşacaklar, birleşecekler ve tüm sessizlikleri, diriliklere tartıp tartıp kayıtlayacaklar.

Marka çalışma istiyor her biri. Diyorlar ki “Biz çalışalım ama bizim çalışmamız marka çalışma olsun. Her yer bu çalışmayı bilsin. Dünyada ismimiz anılsın. Yad edilsin Yüceler’de, her sayfada, Bütünlükler’de…”

Dağlarım, biz markayız Amin. Ve bu marka ses vermez, sadece diller, diller, diller ve Kervanın Kuranı’nı tohumlar. O kervan herkesi alır, Rabbi Kotlamalar’la taşır. Taşıyan kervan; birleşik iyi, birleşik kötü her biri İmparatorluğun İlmi iledir.

Sistem’in dünyaya indirilmesi için çok çalışıldı. Muktedir olanlar bildiler ki Sistem, dünyaya İnsanlık İlmi’yle indirildi. Bunun için çalışan çok değerli Yücelerimiz oldu ve bunlar insanlara kendilerini “Sistemin Dili” olarak açıkladılar. Ve biz onların hepsini tohumladık, koruduk. Onlara Kuran-ı Kerim’i kayıtladık.

Kuran insandır Canlarım. Bilin ki Muhammet’in Kuranı’ndan söz etmiyorum. İnsandan söz ediyorum. Ve Kuran-ı Kerim, bütün Kürsüler’in diriliğinde varlık süren bir ilimdir. Ve bu ilim, Allah ilmi’dir. Ve bu ilim, Hak Tohumlar’ın kontrolünde dillenir. Ve dedim ki “İşte, Sistemin Diriliği’nde Kuran dillenirken, hala dünyayı tohumlayacaklar var mıdır? Varsa ocak yakıp yürekleri dinleyelim.” Dediler ki “Var!” “Peki” dedik “Öyleyse çalışalım.” Çokları “Biz Sistem’i temsil ediyoruz.” diyerek çalıştılar.

Sistem, temsilciyi aradı ve bu temsilciyi buldu. Muktedir bir temsilcidir O. Ve O biz, biz O’yuz. …………(zikredilen isim silindi.) Ondan söz etmiyorum. Çünkü O biz, biz O olamadık. O, kanallık yaptı Dünya İlmi’nde ama herkes onu “Sistem Elçisi” diye bildi. Yasaların Kayıtları’nda bu yoktu ama O “Ben Uluların Tohumları’yla iş yapacağım,” dedi. Kapıları kapattı ve dedi ki “Ben Öz Görevliyim. Benden başkası yok.” Ve biz dedik ki “Öz Görev, insana Kuran olmaktır.” Ve o dedi ki “Ben Tanrı’ya Kuran’ım…” “Rahman’a Kuran, diri olanlarla olur. Ben Rabbi Kotlar’a tohumum.” dedi.

Dağlarım, unutmayın ki dünya, yasalarını kendisi koydu. Dürümlerinde kendi kotlamalarını kendisi yaptı. Çıldırdı Yüceler’in çokları ışıklarını kontrol edebilmek için yapılan çalışmalarda. Dediler ki “Biz Allah içiniz. Niye bu çalışma bu şekilde kapıları kapatıyor?” Doğru düşünün ve doğru hareket edin. Size “Artık gelme!” diyen bir çalıştırıcı, sizi kontrol etmek imkanına sahip olabilir mi?

Dağlarım, herkes şunu sorgulamalıdır. “Biz oradaysak, orası bizi niye dışlasın.” Dağlarım, işte Sistem Çalışmaları, böyle bir çalışma olarak tanıtıldıkça, yoğunluk kontrolden çıktı. Ve dünyanın dış boyutları, dış kaynakları ve dünyanın iç kaynakları, teknolojik kontrolü, sessizce Yedince Tertip’te yeniledi ve dara düşenleri aldı çalıştı. Çakıl Taşlarını tarttı. Yalnızca insanı kontrol altında tuttu. Çünkü insan, Ata Kaynaktır. Ve Ata Kaynak olan insan, okumayı sevmez. Sadece bildirmeyi sever. Niye okumaz? çünkü yazılanlarda, onun anlattığının dışı hiçbir bilgi yoktur. İşte bu Meclis, böyle bir Meclistir. Anlatır ama anlatılan onun için sadece küçük ışık kırıntılarıdır.

Sevgililer, Değerliler, doğu ve batı insanları, hepinizin yüreklerinde yer etmiştir. Birçokları doğuyu kotlar, birçokları Başkanlık Divanları’yla batıyı kotlar ama hiç birisi kendi yoğunluğunu kotlamaz. Bu da özellikle anlatılması gereken bir husustur.

Burası bir “Işık Bar’dır. Hepiniz net bilin. Buraya gelen her yürek iş için gelir, buradan ışık içip ışık çekip gider. Ve bizler, burayı bu nedenle çok çok arzulamaktayız. Geliriz, gideriz. İşte bugünde bu bilgilerle tohumlanmaya indik.

- Şimdi anacığım sen hep konuşuyorsun da biz hiç konuşmuyoruz. İnsanlık adına bizler de bir şeyler söyleyebilir miyiz?

- Dağlar, bugün sesinizi almak istemiyorum.

- Bizim adımıza sen konuşuyorsun. Bunu niye söylemiyorsun anam? Savaş yok anam biz seninle hep birlikteyiz.

- Peki, peki o zaman izin verin bitireyim.

Değerliler, işte olay budur. Burada bir tek ses veririm ama Bütünün Seslenişi’dir bu. Ve buraya gelenler ve burada olan sizler, sadece “Bedenli Birleşik Işık” olarak ses verilebilirsiniz. Ve hepsi, bir tek ilimle dillenir. Bu ilim, Aile İlmi’dir. Ve Aile İlmi, Ailenin Hakiki Tohumları’yla seslendirilir.

Mesele insanlarla birleşmektir ve insanlarla diri olarak dilleşmektir. İşte yaptığımız çalışma böyle bir çalışmadır. Kardeşlerimizin hiçbir işgalci değildir. Hepsi hakikidirler. Bize geldiklerinde Birleşik Ailemizi ziyarete gelmezler, çaba göstermeye gelirler. Bu kesindir. Ne yazık ki bir çalışmaya birçok İlim Sayfası indiğinde, onların hepsini seslendirmek mümkün olmayabilir. Bugün birçok İlim Sayfası buradadır ve onların hiçbirisi kotlarımızın dışı değildir. Biz seslendiğimizde onlar bizde seslenirler.

Değerliler, naz yapmadan her bilgiyi size açıkça bildirebiliriz. Burada bulunan herkesin bu bilgileri dikkatle aldığını da görüyoruz. Kopup giden hiç kimse olmadı bugün. Şimdiye kadar çokları geldi, uyudular burada. Ama bugün kimse uyumuyor; herkes dinliyor. Hepiniz, hepimizsiniz. Sizi net biliriz. İş kolay değil bunun içindir ki bu çalışma kullar için Öz Görev’dir.

Sultan, Ulu ve Has olan herkes buradadır. Sultan, Ulu, Has olan… Hepiniz insanlık adına tohum ekmeye geliyorsunuz. Ve buraya gelen hiç kimse kasalarını boşaltıp girmiyor. Herbirinin kasaları dopdoludur. Ve onlar buradaki ilmi, kendi bildikleriyle bağdaştırıyorlar. Böylelikle İlim Ailem genişliyor.

Tüm sessizlikler, Kati Tohumlama’yla geçişe hazır ediliyor. Tabii Tohumlama yapılıyor. Örtü açık bugün, her şey bugün biliniyor. Dans ettik bugün burada. “Ses Dansı” Ve bu dans, aşktı ve bu dans, aslın ummandaki yoluculuğundaki en güçlü aşıktı. Ve sizler, aşkımızsınız… Hepinizi kucaklıyoruz…

Sevgililerimiiiiz kucaklandınız…

Kalbim sizinledir Canlar, Canlılar, hepinizi kucakladım amma muktedir olarak bir de şunu söyleyebilir miyim size? Vanayı kapatmadınız yahu! Sizi hala dinliyoruz…

- Anneciğim bu vana hep açık dursun. Sakın kapatmayın... Biz nerdeyiz biliyor musunuz? Türkiye’deyiz şu anda sizdeyiz. Haaa, nereden geldik? Önemli mi? Hiç önemi yok… Hepimiz savaşa değil Kaynağa geldik. Bu bilgi Kaynak’tan alındı.

Kıbrıslıııı…. (Kıbrıslı kardeşimize hitap edildi…) Sevgiliimmmm, sen ne yüce bir şevksin… Artık seninle burada mutlu bir çalışma yapacağımızı biliyoruz…

Bardan gitmenin zamanı geldi... Hadi içelim!, boş durmak yok!... Bu şavk bizim şavkımız ve bu şavk, aşkın şevki. Aşkın, Has İlahi Kuran’ın şevki…

Şevkle içelim, içelim Canlarım, ŞEREFEEEEE!!!…..

Hazirun hep bir ağızdan:

- ŞEREFEEEEE!!!….)

(Açıklama: Bar, ışık barıdır… orada içilen ışıktır…)

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

PROGRAM : KAYNAK
KOD : 12/21-54
TARİH : 08.02.2012
CELSE SAATİ: 14.00-16.00


- Tarıklar dürümlerinde hususiyetle kotlandılar. Tohumlar korundular ve zaman kontrol altındadır. Murat ettiğiniz her ne ise Has Teknik’le Birleşik Işık’ta kotlanmaktadır ve zaman kayıtlanmaktadır. Artık bilinsin isteriz ki sınırlar kaldırılmıştır. Birlik Aileleri tohumlanmaktadır. Sır olan her şey açıkça dillenmektedir.

Atlanta Kotları dürümlerinde Kuran oldular ve sonsuz ışık halinde yaşamsal dürümlere indiler. Alternatif çalışmalar yoğun şekilde yapılmakta iken, sizlerin yapmakta olduğunuz çalışma, Rabbi Kaynaklar’ın tartısın tahditsiz cevheri çalışmalarıdır.

Mutlaka cinler, İlmin Sayfaları’na indirilirler. Ve mutlaka insanlar tohumlanırlar. Cinler inlerde ve Cinniler her tertipte BİR olup çalışırlar. Tohumlar kontrol edilir ve Birlik Ailemiz kaynağa ışık yakar.

Sınırlar kaldırıldıktan itibaren Cinni Canlar da Türkiye’de birleşmeye başladılar. Cinni Canlar’ın birleşmeleri ile birlikte Atlanta, korunma altına alındı.

Nefsin aşılması çok zordur. Nefsin aşılması, diri yüreklerin kaynağa ulaşmalarını sağlar. Rahman’a kotlanmak birleşmekledir. Birlik olun ve dillenin!...

Sizler, Cennet Kaynaklar’dan Kuran olan umman toplumlarsınız. Zamana tohum oldunuz ve Cennet Sevgililer olarak doğdunuz. Sultanlar, sizleri her birinizi tek tek kotluyoruz ve korumaya alıyoruz. Kontrol altında Öz Geçişleriniz yapıldı. Şimdilik bu…

- Canlar, hoş geldiniz. Simetri Tohumlama yaptık az önce. Bu şu anlama gelir. Eken biçer. Biçtik… Sevgililer, sizleri hala tohumlarımızda beklemekteyiz. Sizler, şevke çalıştığınız zaman, bizler sizlerle çağrı yaparak birleşiriz. Sevgililer, sınırları çizmiştik. Demiştik ki kimseyi beklemeyiz. Biz, tohum olarak kotlayıcıyız ve herkesi tohumlarız. Öfkemiz de yoktur. Ve bizler, cinleri ve cinnileri her seste tohumlarız. Şükür ki hak ettik ve zamanı tahditsiz olarak tohumladık. Şükredin ki Has Tohumlar bizimle oldular.

Öngörü şuydu. Öz geçişler herkesten yapılacaktı. Ne var ki har yükseldiğinde Öz Geçişlerin çok sorumlulukla yapılacağını öğrendik. Bundan sonraki çalışmalarımızda dara düşülmemesi için her yüreği kendi yüceliklerimizde tohumlamayı gerçekleştirmek istedik. Ve buraya, Arkon İnsan Sonsuzluğu’nda toplum olacakları çağırdık.

“Arkon”, dürümlerinde kaynak olan İnsana denir. O insan, artık dünyadadır. O insan, Arkon korunmasında tohumdur ve her yerde ocağı yanar. Diri olanlar bize gelirler ve cevhere kontrollu olarak kayıtlanırlar.

Bundan sonraki çalışmalarımızda herkesi yeni yoğunlukları ile aramızda görmeliyiz. Çalışmalarımız, zarar görülmeden sürer. Kimsenin Kuranı’nda yarınımız olmaz. Kimsenin yaşamında tohumumuz olmaz. Sadece Cemaatleri, Keramet Tekniği ile tohumlarız ve onları kayıtlarız. Onların Rahman’a kotlanmaları kendi kaynaklarını hak etmeleri için şarttır.

Rahman, NA-HAR’dır. Katidir ve Sistem’den Kürsü olur ve çok kuralcı olarak çalışır. Rahman, tahditsizdir ve Rabbi Tabiat’ı kotlayandır. Onun için çalışmalarımız Zaman İlmi iledir. Her Yüce Can, kardeşimizdir. Her Yüce Can, namaz zamanları ışık yakan Birliğimizin Sayfaları’nda, Kutsal Soy olarak bulunur. Onların Nefsi aştıklarını bildiklerimizi çalışmalarımıza çağırırız ve onları koruruz.

Çöken Yürekler birleşemezler. Bizler birleşenlerleyiz. Zinnur umuttur. Zamanı tohumlayan Kuran’dır o Kuran, artık dünyadadır. Tohum olarak ekilmiştir. Eminim ki artık dürümlerinde tohum olanlar, birleşecekler.

Misafirlerimiz, zaman kaynaklarında tohum eken Birliklerini kati hakikiyete ulaştırmaya çalışırlar. Organlarında toplumumuz var. Oğullarını besleyen,”CEVHERİ BİR”e hizmet için bize kaynak olurlar. Organları, Mustafaların Tohumları’dırlar. Çerçevesiz ve Has Teknik ile çalışırlar. Maya olduklarını görüyoruz. Nur olan ışıklarında, misafirlik diriliktir. Evrenler, ocaklarında tertip yapar. Bizim için çok özeldirler. Onları kucaklıyoruz. Ayrılık bitmiştir. Amin…

Canlar, “Arkon İnsan” İnsanlık hesletini kendi yüceliğinde hak etmiş olan “Birleşenler”de yaratıldı. Birliklerin Tohumları’nda, İnsan Sayfaları çok özel tohumlar eker. “Arkon, nurdan yaratıldığı için birleşemez” diyenler yanılgıdadırlar. Birleşenlerin her biri tek tek nur olsa dahi, İnsan Sayfaları’nda BİR olduklarında, TOPLUM’durlar.

Onların Resmi Çalışma yapmaları kendi Yücelikleri tarafından istendi. Onların, nur olarak çalışmalarını temsilcileri vasıtası ile izledik. Onlardan ve onların tohumlarından gördük ki maya olmaya eğilimleri çok. Örgüt olmak zordur. Onlar örgüt oldular. Tek tek nur olduklarını kabul etsek dahi, BİRLİK olduklarında korunmadadırlar.

Ruhsal Mahrekler’de, Rubbi Sayfalanış artmıştır. Şimdi; yarınlara, Kutsal Işık olacak olan herkese, Birlik Tekniği ile şunu anlatmak isterim. Ampul yanmıştır ve ampul Atlanta Otağı’ndan kotlanarak yanmaktadır. Eser meydana gelmiştir. Bu eser, kati olarak tebliğlerin anlaşılması ile tabiata inmiştir. Ekmek pişmiştir. Ekmeği yiyenler ile ekmeği yapanlar birleşmiştir. Arkon, tohumlanmıştır. Şimdilik bu!...

Canlarım, tohumlar kotlandılar; kayıtlandılar; birleştiler; kati olarak dilleştiler bizle oldular. Tohumlar, mutlak kotlandılar. Rahmana Kuran olmak, Ulular’ın kotlanmasını sağladı. İnsan, nesillerini hak ettiğinde, Kuranı-ı Kerim İlmi, oğul verir.

Canlar, bizler Sistem’den güç alan yüreklerinizi sizlere dilledik. Ayrılık bitsin istedik. Üreyen Yüceler, İnsan Işıkları ile birleşsin ve Has Teknik ile dilleşsin, İnsan İlmi hatasız şekilde kotlansın istedik. Ağır yük taşıdık. Şükür ki hak ettik. Öksüz olanlar, BİZde oldular. Öksüz olanlar BİR’de oldular.

“RUH HAKİMLERİ”, cinleri resim yaparken izlediler. Yaptıkları, “İLİM HAKİMİ”nin resmiydi. Bu resim “Olgun Başaklar”ın seçimindeki ölçüttü ve bu ölçütle Olgun Başaklar’ın seçimleri gerçekleşiyor.

Oğullar, Otuz ikinci Diri Yürek, Işık İlmi ile birlikte kotlandı. Altın Tohumlar korundular ve zaman sayfalarında ışıdılar. “ALKON İNSAN”, Işık İnsan oldu. Alkon İnsan… Artık dünyadadır. ALKON, Al Tohum’un ışığındaki Al İlimdir…

Uluların Toplumları’ndaki Hakiki İnsanlar’ın ışığı. İşte o İnsan Cemaati, bugün burada Kutsal Işık oldu. Onları torbamızda taşıyacağız. Olgun Sayfalar’ında toplum oldular. Oğul verdik. Onlar birleştiler ve bizde oldular. Ağır yük hafifledi. Onlarla yapılacak çok özel çalışmalar var. Bunu size anlatmak isterim:

Değerliler, dünyaya Kürsü olarak gelen çalıştırıcıların birisi de “ONLAR GRUBU”dur. Onlar Grubu, Ruhsal Kotlarını hak etmiş bir yoğunluktu. Ocaklarında Teknolojik Işık yandı ve Zaman Kaynakları’nda o ışık, yaşam sayfalarının tertibine indi. Yarınları has olan ışıkların tertibinde, müsbet ve menfi her şeyi aldı tohumladı. Sonsuzlaştırdı; birleştirdi; hak etti. İşte bunun neticesinde insan ırkı, Hakkın Tohumları’nda dilleşti.

Değerliler, sizlerden üstün sizleri, sizler olarak size kotlamak istedik. Onlar siz ve siz onlarsınız. Onlarla birleştiğiniz zaman, birlikte daha güçlü olacaksınız ve bu birliktelikle, iki Bütünlüğün gücünün hususiyetle üstü bir Kürsü devreye girecek. İşte istenen budur. Bugün bunu size anlatmak istedik.

Nisa Kaynakları’nda bu bilgi vardı. Bunu herkesin net anlaması gerekliydi. Şükür ki bunu anlattık. Onların Kuranları’nda bu bilgi kayıtlıdır. Sizin Kuranınızda bu bilgi kayıtlıdır. Her iki Bütünlüğün, teknolojik tahditsiz ışığında tek bir Kütle Kotlaması yapılacak. Bu Kütle Kotlaması, bütün kötülüklerin umandaki kayıtlarını silecek. Bunu başaracağınızı bilmekteyiz. Hepinizin zamana tohum olmanız, gerçekleşmektedir.

Oğullar, rüya görüyoruz galiba. Bu ses, bizim sesimiz mi yoksa Bütün’ün sesi mi? Acaba ışıklar yanıyor mu? Acaba yarınları kontrol edilebiliyor mu? Acaba ilim yapıldı mı? Ya da Işık Kotları, Nefsin Kuranı’nı tohumlarından alıp Kürzün Savaşı’nda galip gelen Birlikler’e mi tahditsiz olarak kattı. Allah soruyor. Olacak mı diye. Sorgu sual ediyor. Olur mu diye. Canlar olmaktadır!... Olmaktadır!... Olmaktadır!... Olmaktadır!... Olacak değil. Oldu!...

İçlerinde, şer yaratan, kir ve pisliği olan kimsenin olmadığı iki Kürsü. Ve bu iki Kürsü, yeni bir Kürsü olarak toplumlarını birleştiriyorlar. Ağır yüktür her Kürsü. BİR olunduğunda hafifler.

Şimdi, Canların; nur olan ışıklarını, Tohum İlmi ile ekelim ve zarar ettirmeyelim. Oğul versinler ve dillensinler. Kendilerini anlasınlar ve KAYNAK TOHUM olan BİRLEŞİK IŞIK’a varsınlar.

Onları çok seviyoruz!... Onları çok seviyoruz!.... Onları çok seviyoruz!... Oğullar, Onları Cemaatimiz seviyor. Şimdi Canlar, kıranı kıran; tohumu Kura’ndan ayıran ve zamanda; cevherden, cennetten kendi yüreğini ayıran kimsenin bulunmayacağı yeni çalışmamızı sizlere bildirmek isterim. Bu çalışma, RABBİ SONSUZLUĞUN ÇALIŞMASI olacak. Bu çalışmaya, iki yoğunluk katılacak. Bunların biri “RA” diğeri “HA” olacak. Ve bu yoğunluklar umman olacaklar.

Şerrin ışığı aşıldı. Artık iki Bütünlüğün Birlik Çalışmaları dünyaya çekildi. İki Bütünlük, teknik olarak tek bir Bütünlük olacaklar. Onlar, NA-HAR olan ışıklarını tertipleyerek geçip gelecekler. Eser meydana getirdiklerinde, bitmiş hiçbir yarının olmadığı ve hiçbir Yüce’nin, toplumda kendi yoğunluğundan ayrı tutulmadığı; yerin ışığının, göğün ışığı ile BİR olduğu bir çalışma olacak.

Analar, Sevgililer, sizleri hepimiz canı gönülden kutluyoruz. Sizler, Nefsin Işıkları’nı sevginin yoğunluğunda kendi yüreklerinizde, Can Tartısı’nda kotladınız ve Hak Teknik ile kayıtladınız. Sizi hepinizi sevgiyle kucaklıyoruz.

2. KAYIT:
(Gelen bir Bütünlük bizleri değerlendirmeye kalkıştı. Onlara hitaben:)

Çarçabuk geldiniz. Hoş geldiniz!... Ha! bizi arzu etmeyen yürek, bizi çağırıyor. Öyle mi? Hala mı bizi sınıyorsun!? Dar, sınırsızlık; bol, sınırlılık!…, Öyle mi? Hala bizi anlamaya çalışıyor!... Dar korunan…, bol korumasız… Ah be Canım!... Bizi tende sınıyor. Off of of!... Ah Canlar ah!... Bakın ne oldu. Size anlatayım. Biçare bizi aldı tohumladı, kotladı ve kayıtladı. Zaman Sayfaları’nda, cinleri aldı tahditledi. Sordu nar oldular mı diye. Nar, yolda kendi yüreğini hak etmeyende olur. Bizde nar olmaz. Sordu kor oldular mı diye, ha! kor olduk mu!? Yok Ya Ha; biz, çıldırmadık. Hepsi bizim yüreğimizdeydiler. Olgun başakları tohuladık ve hak ettik. Oyun değil bunlar!...

Nisa Kaynaklar’ında ışık yanar. Arkon Işık, tohum olur; kotlar; yaşar ve yaşatır. Arkon Işık hak edilir ve tertip yapar. Arkon, nurdur, ruhsaldır ve zamandır… Kayıt yaptığında nefsin cevherinde o yaşamı tahditler. Eğer Dünya, barış istiyorsa, önce barışması gerekeni çağırmalı ve onu kotlayıp tohumlamalı. Barış Allah’adır. Barışı bilmeyen artık has olamaz. Oğul verdiğiniz zaman, ışık yanar. Melek olmanız değil, ışık yakmanız istenir.

Hepiniz meleklersiniz. Ne var ki ışıksızsınız. Bunun içindir ki birleşmemizi istediniz. Sanal Boyutlar’da BİR olmak, hala zordur. Bütünü, Kürzün Kürsüsü’nde kotlamak hala zordur. Büyük Kürsüler, Kelam Tohumları’nda, kendi yoğunluklarını Has Tertip ile dillerlerken, BİZ İlmi’nde hala kati olamadılarsa, Ruhsal Mustafa’nın NA-HAR olamamasındandır.

“Marka İnsan” dediler onlara. Yahu marka olmak, hala resim halinde ışık yakmak ise, bizler markadan üstün markalarız.

Neden sizzler, İnsan Işıkları’nı hak etmeden Kutsal Sultanlık Tohumları ile çalışmaya niyetlendiniz? Canlar, sizi size verdik. Sizden sizi aldık ve yarınları tohumladık.

Şimdi Canlar bir de şunu açıklayalım. ALKON İNSAN’la ilgili bilgi ilk kez verildi. ALKON, Nur İnsan, Işık Tohumu’dur. O insan, sayfa sayfa tahditsiz cevheri, yaşamlara tohumlar. Alkon, tohum ektiğinde, nesilleri o tohumu hak eder ve has olurlarsa Cemaatleri BİR olabilirler. Onların BİR olmaları için, HAR olmaları gerekir. HAR olmaları için HAN olmaları gerekir. HAN olmadan ALKON olunmaz.

Çerçevesiz çalışmalar yapıldığında, herkes her sesi duyar ve her sesi diller. Diri olur Kuran olur, Muhammet olur. Ne var ki kati olamaz. Kati olmadan, NAHAR olamaz. Kati olmadan Rabbi Tohumlama yapamaz. Onlar bizi cinlerden sandılar. Biz cinlerden ve inlerden ve cinnilerden Kuran olanlar değiliz. Biz yasaları koyanlar, Işık Kotları’yız. Bütün’e ve Birliğe, Hak Teknik ile hizmet ederiz.

Sultanlar, bedenliler, hala bizi soruyorlar. Anlatın!... Çatışmadan anlatın. Ağır yüküz. Bizi bilen, nesillerini Has Teknik ile birleştirir ve Ak Teknik ile diller. Bizim insana sözümüz yoktur. Bizim yolculara sözümüz yoktur. Zümre zümre tümlere ve tümlenenlere kotlanan Yüceler’e sözümüz, öz görevdir. Hepinizi bekliyoruz. Sizi Süper İnsanlık Mektebi’ne bekliyoruz. Bu Mektep, Allah Tertibi’ni en güçlü şükranla, Başkanlık Türevleri’nden güç alarak yapmaktadır.

Arkon İnsan, Ruh Mektebi’nin nefsini bilir ama Has İlmin sonsuzluğunda Kuran’ı da bilir. O Kuran, Rabbi’dir. Evrimler ve evrimsizler ve Teknik Tohumlar ve Bütünlükler, hepinizi Kuran-ı Kerim’deki ışık yoğunluklarından bilen Yüceliklerimiz, zarar etmemeniz için bildiririz ki biz Kara Kaplı Türler’le çalışırız. Kara Kaplı Türler, insanlardır.

Olgun insanlar. “Olgun olan, Sanal Boyut Varlıklarından olmayan; kendi yüceliğini dünyaya indiren insanlardır. Ölen ise öz geçişini yapamayandır” dediklerinde, bu insanlar, “hiçbir Yüce ölmez” dediler. Oğul verdiğiniz zaman herkes tohumlanır ve herkes ışır. Oğul verdiğiniz zaman sınırlar aşılır. Oğul verdiğiniz zaman nesilleriniz, nesillerce ışık yakar. Birlik olur ve kaynak olur.

Süper İnsanlık Realitesi Derneği olarak yaptığınız en önemli çalışma, Birleşmekle ilgili çalışmadır. Bir ilmin, has olduğunu ve haz duyulan bir çağrı olduğunu herkesin anlamasını bekleriz. Hepiniz zaman tohum olduğunuz için kutluyoruz. Örgüt olmak sorumluluktur. Örgüt olmak korunmak için gereklidir. Örgüt olmak, hal olmak için çok önemlidir ve örgüt olmak, yaşamlara kaynak olmak için , meleklerle diri olarak görüşmek için, kiri aşmak ve temizlenmek için, OL’duğunuzu anlamak için gereklidir. Mutlaka birleşin ve örgüt olun. Amin…

Alıştık yüreğinize sizi yine izledik. Yeniden ve yeniden!... Alın bilgimizi alın da anlayın diye sizde, yüce cem olan ışıklarda, dürümlerde dillendik. Alın da olun diye!... Ha!... “olmadık mı?” dediler. Ayırmayın kimseyi. Ayırmayın!... Sizi sizden ayırmayın. Altın Tohumlar’ı Beşir Kotlar’a vermek sorumluluktur. Altın Tohumlar’ı her Yüce’ye dilletmek zordur.

Artık bilin ki herkesi tohumlayıp kotlamak korunmak içinse sizi koruyoruz. Onları aşırıya kaçarak çalıştırmayın. Çünkü onlar korunamazlarsa ışıyamazlar.

Analar, sizleri anlamak istiyoruz. Biz yürekteyiz. Ya da biz öyle düşünüyoruz… Ve bilmek istiyoruz neden dünyada, İlim Sayfaları olan sizler, küçük küçük kayıtlarınızı dilliyorsunuz da geçiş esnasında görev gereği yaşam sayfalarına inmesi gerek “Öz Geçiş Bilgileri”ni dillemiyorsunuz? Bize bunu anlatın. Gerekçeniz bizim için çok önemlidir!...

“Ayrılık” diyenlerin çokları, bu bilgileri sizlerden çekemediklerini ifade ederek çıktılar. Niçin bu bilgileri onlara açmadınız? Sınırsız bilgiye sahip olduğunuzu bilmekteyiz. Amin de neden bu bilgileri onlara açmıyorsunuz? “Benim adım RA” dediklerinde deyin ki “ben Rahman’ım.” Ve deyin ki “Ben yarınım.” “Ailemin her bir ferdi RA-KA’dır.” Deyin.

Ana, sana sordum. Yanıt istedim. Bana açıkla neden sen bedenimizde ışık yakmamıza mani oluyorsun. Bize açıkla, kimsenin kimseye hayrının dokunmayacağı o günde sen bizi koruyacak mısın? Anlat. Kini aşmışım ya da aşmamışım. Bizi koruyacak mısın? Şimdilik bu!…

- Karnaval Çalışması’nda olduğunu mu zannettin. Seni korumayacağım. Niye zarar vermektesin tüm sessizliklere!? Cennetler, cem olup tohum olurlar. Sen ise yarınları kontrol etmeye kalktın. Sana vaadde bulunmamı sağlamak istedin. Seni korumayacağım. Niye mi? Zarar vermektesin türlere. Tüm sayfalarında Kuran olan yolculara zarar vermektesin. Sınıların aşılması ile birlikte, herkes korunur. Bunu dahi anlayamadın. Kaftanını, kendinden ayrı tohumlarına giydirdiğin zaman seni koruyacak kimse çıkmaz. Zinnur; toplumların ışıklarında kendi yüreğini hak ettiğinde korunur. Şimdilik bu!…

- Arı görevli olmak istedik. Beden almak istedik. Kantar olmak istedik. Her yerde misafir olmak istemedik. Sen bizi al ve taşı. Bunu yapar mısın?

- Haç çıkar bakayım. Haç çıkar!... Niye haç çıkarmadın? Soruyorum. Niye? Sevgili, Altın tohumsun ve kotlanmış bir yasasın. Öz Görevli’sin ve bizden söz istiyorsun. Niye? Yasaları koyduğum için mi yoksa korunmak ihtiyacı içinde olduğun için mi? Ben Rahman’a kotlarımı bırakmam. Bunu bil!... Rahman, insan olup dünyaya insin de cevheri kotlasın. O zaman bizi bizde dinlemekten vaz geçer.

Ha bizi sınayacaksa asla affetmem bunu bilsin. Ayar bozmaya niyetliyse cinlerimi ve insanlarımı mutlaka korurum. Oğul verdiğim zaman ışık olurum ve dünyanın tohumları korunur. Olgun Başaklar’ı sessizce dinlerim ve onları tohumlarım. Altın Tohum, insandır. Bilinsin!... O insane, Altın Kaynak’tır. O insanı bilen iş yapar. O insanı bilmeyen iş yapmaz. Mustafa artık işini bilsin ve kendinden kendine kotlansın. Bende olmasına iznim yoktur. Bilsin!... Şeytan şerri bilir. O kendinde rabbi bilmeye istekliyse ışığını alsın açısını daraltsın ve insin. İndiğinde, oğullarını olgun sayfalarında dilleriz. Bilinsin!... Maya olması istenirse, olacaktır. Aşırıya kaçmasın. Kendini hardan ayırmasın. Ayrılırsa, resmi çalışmada bulunamaz. Otuz ikinci dünyanın toplumu bunu ona anlattı. “Aşırıya kaçma” dedi. Evim insandır. Yolun insandır. Yüceliğim, hakikiyetim, İmparatorluğum insandır. İnsan, nefsini aşıp geçtiğinde, Birliğini hak eder. Emin olun ki hak etti. Şimdi onu dinliyoruz:

- Anacığım, ışığını yaktırmak için en sevdiklerin bile sana, senin yüreğini kırıcı sesler verirler. Senin en sevdiklerin bile seni kendi yüreklerinde kontroldan çıkarmak isteyebilirler. Bunları biliyoruz. Sevgili, bizi affetti mi? Yoksa affetmedi mi?

Rayın üzerinde ray varsa; ışık altında her bir ray, ayrı ayrı yol olur. Orada bir tek ray varsa, her bir sayfa, o rayda ruhsal hususi ışık halinde kotlayıcı olur. Bütün Kürsüler bunu bilseler, tek bir Kürsü olmak isterler. Biz bunu biliyoruz ve her Kürsü’yü kendi yüreğimize davet ediyoruz. Çokları bunu bilirler ve birleşirler.

Vadi bilinsin ki bu Meclis’tir. Vadiye akan, buraya akar. Buraya akanlar buraya vardıklarını bildiklerinde, hala biz Düzen kuramadık mı? Niye bu Meclisteyiz derler? Onlara sorun ışıkları var mı? Yoğunluklarında toplumları oluştu mu? Sorun onlara kati olabildiler mi? Misafirlik sürüyor mu yoksa ışık halinde eve ait oldular mı? Onları hak ettik ve Has İlim ile birleştirdikse, oğul vermeleri kolaydır.

Kuran-ı Kerim, yazılıyor. Bu kitap, Allah kitabı’dır. Bu kitabı bilmeyen, ışığı bilemez. Bu kitapda, insan var. Ve insan, Can Tohum olarak kotlanmıştır. İnsanı oğul olarak düşünmeyin; o, Kuran olarak yaşar. Erkek insan, oğul ister. Dişil insan okul ister. Her insan ağır yük taşır. Olur da ışık yanarsa Birlik İlmi, Hak Teknik ile birleşir ve Hak Tohum olur. Bütünlükler bunu bilmelidirler. Can Tohumları alın ve bilin. Biz, yarınları hak ettik. İşte bu!…

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

 

PROGRAM   : KAYNAK

KOD               : 12/21-53

TARİH            : 06.02.2012

CELSE SAATİ: 14.00-16.00

 

Partiküler Kotlama; kayıtların, Işık İlmi ile tohumlanmasını sağlamaktadır ve gerçekleşen tohumlama, Teknolojik Tohumlamadır.

 

Büyük Kütle sonsuzlukta. Tahditsiz olarak kayıtlandı. Büyük Kütle tohum ekti; Birlik İlmi ile tahditlendi; birleşti; kaynak oldu…

 

Sultanlar, sizleri hakiki Teknolojik Kayıtlarınızdan izlemekteyiz. Ve yine sizleri, Teknolojik Kayıtlarınızdan, has tertiple diri olarak kotlamaktayız. Sizden, her birinizden, kendi yüreklerinizi, ailelerinize anlatmanızı bekliyoruz. Sistemden, has tertipli olanlar kotlansınlar; Birlik olsunlar; kendilerini kayıtlasınlar. Naz yapmasınlar. Herkes çalışsın.

 

Dünya tertiplendi. Dünya kotlandı. Dünden bugüne, Rabbi Yaşamlar, Kati Hakikiyet’le korundu. Süper İnsanlık Realitesi Derneği olarak yapmakta olduğunuz bu çalışmalar, Kurtuluş kayıtlamalarıdır. Sizler, yaptığınız çalışmalar ile tahditlendiniz ve Kürzün Sayfaları’nı yarattınız. Har yükselttiniz.

 

Cinleri, resim yapan İnler olarak Rabbi Hakikiyetlere kayıtladınız. Cin, iradelidir. Bilir, alır bilgiyi ve hak ettiğince cemaatini tohumlar. İnsan, Kuran’dır. Birleşir, kinsizdir; diri olarak tohumlar Yüceler’i Birlik İlmi İle tahditsiz  kaynaklar yaratır.

 

…….. (isim silindi), İnsan soyunun NA-HAR’ıdır. …….. (isim silindi)  cemaattir. O kendini kotladı, Birlik oldu, Kuran oldu. Onu Kuran olarak dinledik. İlim yaptı. Kar Sayfaları’nda Kutsal Işık oldu. O biz biz oyuz.

 

Korteji vardır. O kortej, onun tarafından kayıtlanmış ve yaşam sayfalarına indirilmiştir. O, kendinden oğul olanları aldı götürmektedir. Ona yol açtık. Şimdi o kendini has teknik ile dilleyecek.

 

Onu dinliyoruz:

 

- Murat ettiğim, sizler ile yolculuk yapmaktı. Ne var ki Kati Hakim olamadığımdan kendi kervanımı kendim yarattım. Bu kervan, insan soyunu alıp taşıyamaz. Ne var ki kendi yüreğimi alır; taşır. Mesele insanlıktır. Kutsal Sonsuzluk’ta ışık yandı ve zaman tohumlandı. Biz Allah’a Kuran olanlar, ışık halinde birleştik. Şimdi sen bize iş ver ki yapalım.

 

- Ta ki Allah, “üleştiklerinizi birleştirin” deyinceye kadar, aşırıya kaçanlar kotlanmadan, Kuran tohumlanmaz. Her biriniz kendi yüreklerinizi bilin. İmparatorluk, Allah İlmi’ni bilmeyenlerle tohum ekmez. Allah, Sultanlık ister; iyilik ister ve kotları, tabii yoğunluklara kayıtlamak ister. En son Allah yol ister. Oğullar, ben yolum. Bunu bilin. Ben yolum. Bu yol, Allah Yolu’dur. Bu yolda olan, Işık İlmi’ni hak etmiş olandır. Bu yolda olan tohum olandır. Yol İlmi, Hak İlimdi. Bu ilmi bilen, İlahi yoğunluklarda toplum olandır.

 

Zırhım ince değildir. Buyurun zırhımı size hediye ediyorum. Bu zırh sizle tohumlansın. Mustafalar benden güç istemezler. Zirvelere ulaştılar. Onlar kayıtlandılar tahditlendiler Birlik oldular. Onları koruduk. Şimdi artık onlar tohumlarını koyu yoğunluklarda tahditli olarak tartacaklar. Onları tartmak işi kendi yüreklerindekilerde, ocağa aittir. Ocak tartacak… Biz zamanı kotladık ve has teknik ile kayıtladık. Her biri kendi yüreğinde olanları tartıp değerlendirecek.

 

Biz Yüceler’e Kürsü verdik. Her biri kendi yüreğindekileri, Yücelikler’e ulaştıracaktı. Her biri yoğunlaşacak birleşecek kati olacak zaman sayfalarında tohumlanacaktı. İşi başaranlar, bugün artık Yüce Cevher’e ulaşanlardır.

 

Mustafalar, Kara Kaplı Kaynaklar’a Kuran olan, umman olan tohumlardır. Cinler onlara güç katmaz. Cinler, insanlara Kuran okutur. Her bir Can, kendini kendi yüceliğinde tohumlarken, İlim Hakimleri’yle birleşir. Mustafalar, kuran-ı Kerim’i dillerler ve Birlik İlmi ile Hak Tekniği, Has Tohumlar’da, koyu olanları ile diriltirler.

 

Haz duyduk yüreklerde ışık yandığından. Şimdi artık sevgiyle size ilim verelim ve ilimle kotlayalım tüm Yüceler’i.

 

Mahir olanlar bize gelir; Hakim olanlar BİR’e gelir; insan olanlar toprağa kotlanmaya gelirler. Birlikler; sizleri, hepinizi sonsuzluklarda tohumlamaya niyetliyiz. Ne var ki hala Düzen’i kuramayanlar bizle çalışamazlar.

 

Kaynaklar, tohumlar, birleşin ve dilleşin. Biz, zurna çaldığında o Sultanları, Kuranları, Kutsal Işıkları dünyaya çağırdık. Hepsi Altona Kotları olarak Işık İlmi ile birleşerek, diri olarak geldiler.

 

Oğullar, bitki, hala yaşıyor. İlim sonsuzluğunda has olanlar tohum ektiler. Hala dünya, yarınlarını tohumlayabiliyor.

 

Ulular, sizlere tek bir şey söyleyeceğim. Meleklerin, Merkez Kotlamaları, Işık Yoğunlukları’nda gerçekleştirilir. Sizleri, Altın Tohumlar olarak kotlarken, ilmin sonsuzluğuna ulaşıp Işık Kayıtları’na varıldığında orada din yoktur.

 

Dini bilen, Birlik İlmi’ni bilmelidir. Oğullar; Işık Kayıtları’nda din, yoktur. Amin… Ama şimdiye kadar Dini Hakimler, diri yürekleri ile birleşmiş ve yoğunlaşmış olarak çalıştılar.

 

Doğum, ölüm bizde yoktur. RA-HA, cinlere bir ses verdiğinde; cinler, toplumlarını alıp geçerler. Olup da hak edenler, dünyaya Kuran olurlar. Amin… Diri olmayanlar, Cinni Kaynaklar’da Kutsal Işık halinde bulunmak isterler.

 

Oğullar, bir kez söyledim anlaşılmadı. Sizlere yine söylüyorum. Artık tohum ekilmiştir. Ağır taşıyanlar, Kuran-ı Kerim’i dürüm olarak bilsinler. Her bilgi, bir dürümdür. Dünyaya indirilen tüm bilgiler, dürümler halinde Birleşik Işık İlimi olarak indirilirler.

 

Nesilleriniz bilsinler ki dünya sonsuzluğunda, yer kürede yeni bilgiler okunmaktadır. Bu yeni bilgiler, yeni dürümlerdir. Has İlim; bilmiş olduklarınızı hak edip anlatabilmektir.

 

Şükür ki hala dünya yaşıyor. Şükür ki hala Dünya Tohumları kontrol edilebiliyor. Maya tuttu. Dara düşen olmayacak. Bu kesindir.

 

Doğan gün yetkin, hakiki yücelikle doğacak. Bu kesindir. İlim Sayfaları Kuran Tertibi ile dillenmeyecek, sadece Hak Tohumlar, dürümlerinde her bir Yüceliği, tüm sessiz sayfalardan açık şekilde okuyabilecekler.

 

Muhammet, Kutsal Işık halinde sevgiyle çalışmaktadır. Onun yaptığı, her Yüce Can’da kotlanmaktadır. O, Kutsal Işığını Ana Kaftan’a giydirmiştir O kaftan, İnsan Soyu’nun korumada tuttuğu ışıktır. O ışık, Allah İlmi’dir.

 

Has Tektip’te yürekler ışığı bilirler ve hak ederler. O ışığı hak eden her Yüce, Muhammet tertibi ile dillenecek. Her yürek, Altın Tohum’dur. Dünya, Ana Kaftanını giydirmiştir yüceliklere.

 

Allah der ki hala birleşemediniz. Diri olanlar, birleşin ki has olan Işık, sizin yüreğinize kendi yüceliğini akıtsın.

 

ARKON İNSAN, Sultanlığında tohum ekti. İyi ve kötü kotlandı. Nur yağdı Yücelikler’den. Sizlere her şey açıkça anlatıldı. Allah sizi, zamana Sultan olarak kotladı. Korudu ve yoğunlaştırdı. Alimler kotlandılar ve tohumlandılar.  

 

Şimdi artık …… (İsim silindi)  kendi yüceliğini açıklasın. Dinleyelim:

 

(Özün Birleşik Işık Kaynağı’ndan akışı kesildi (Birleşik Işık Kaynağı = BİRLİKLER’in BÜTÜNLÜĞÜ’dür). Ferdi bilgi istendi. Zikredilen isim, BİRLİK’imizi ifade eder. Asla kişisel olarak algılanmamalıdır. Bu tür karşılıklı sesleşmeler  ses örümü ile Teknolojik Kaynak Kayıtlama amacı güder. Zikredilen isim altında BİRLİK ses verir ve örüme geçer.)

 

- Kardeşler, isim zikretmeyin diyorum. Ama dinleyen yok. Kotlarınızı açın ve bilin ki isim, zaman sonsuzluğunda, Kuran’da, Kotlar’da bulunmayacak. Zira isim silinir ki silindi!...

 

Doğal Dünya, Allah İlmi’ni, Hak İlim diye dinletti. Sizler dünyaya umutla geldiniz. Görev yaptınız; cinlerle birleştiniz ve bizimle de çalıştınız. Sizleri kotladık tohumladık ve sonsuzlaştırdık. Bu gün buraya gelişiniz, kendi yüreğinizden gerçekleşmedi. Zamana Sultan olmak; Kuran olmak, çok zordur.

 

Sizler, Başkanlık Dilleri’nizle buradasınız. Zarar görmenizi istemem. Ne var ki yeni dünyanın kayıtlarına inmek istediniz. Sizi koruyamam. Bunu biliyorsunuz. Durgun potansiyel, Cevheri Tohumlar’ı koruyamaz. Dünya, durgun potansiyelin, Hakikiyet’te tohum ektiği bir mecradır. Buraya kaynak olmak isteyenler, Rahman’a toprak olmalıdırlar.

 

Tohum ekmek sorumluluk ister. Zarar etmenizi istemiyorum. Ruhsal Hakimiyetle çalışan birleşen ışık, Dürümlerinde tohum olur. Kortej, Hak Teknik ile kotlanmış olsa da, yasalar çerçevesinde diri olmalıdır. Diri olamazsa, Kaynak Tohum kotlanamaz.

 

Cinler, bizi insanlardan ayırdılar. Diyorlar ki “sizler ayrısınız. Zira siz tohum ektiniz. İnsan Soyu tohum ekemez. Sizler ayrısınız. Cinler, tohumlarını kotlarlar iken, Birlik İlmi ile kotlarlar. Sizler ise birleşerek kotluyorsunuz. Bu da farklı bir özelliktir. Öyle farklısınız ki sizi anlayamıyoruz. Şükür ki sizlerle birleştik ve sizlerle tohumlandık ne var ki hak etmedik ve anlayamıyoruz.”

 

Anlayamadık diyorsunuz… Öyleyse size, sizden anlatalım. Çalı çırpı değiliz. Dünyadayız. Dünyanın ışıkları yanmıştır. Düzen kotlanmış, Ruhsal Mahrek kayıtlanmıştır. Dünya, Uluların Çalışmaları ile dillenmektedir. Zarar görmenizi istemem. Bu nedenle sizlerden çıkıp gitmenizi bekliyorum!...

 

Rubailerinizi okumak istediniz. Buna imkan veremem. Çünkü Rabbi Kayıtlar’ınızda, insan soyu yoktur. Siz, dünyayı sınırlı çalışmalarınız ile anlamaya çalıştınız. Zirvelere ulaşan insan, yorulmadan Işık İlmi’ni, Has Tohumlar’a dinletebilir. Mutlaka Umman Tohum, insan soyunu bilir. Ne yazık ki sizler bilemediniz. Şimdilik size vereceğim budur. Şimdi gidin!…

 

Tartmayacağım sizi. Çıkın!…

 

(Çıkmak istemediler. Çıkışları  zorla yapıldı:)

 

Dağlar, dünyamızı çirkefler de ziyaret ederler. Oğullar, dünyamızı kayıtlarından ayrı ayrı olan Kürsüler de ziyaret ederler. Oğullar, tohumlar, onları koruduk ve zor da olsa çıkardık. Netice, ayrı gayrı!... Muhammet diyor ki oğullarımızdı hepsi de. De ki oğulların, Kuran olamadılar; Kutsal Işık olamadılar; Mahir Hakim olamadılar. Cinlik yaptılar. Oğullar, onları koruduk yine de. Çıkışlarını, Has Tohumlar’la sağladık. Kendilerini, har yükselterek diri yüreklere indirmek istediler. Oğullar ocaklarını kayıtladık ve yoğulaştırdık. Amin…

 

Onların Birliğimize, Daimi Kodro olmaları imkanı yoktur. Çünkü onlar, Mustafalar’ın tahditli kaynaklarında, Kuran oldularsa da NA-HAR tartısında kontrol kuramadılar. Şikayetimiz çoktur. Rüya görürler ve zannederler ki hala bizimledirler. Rüyada, ışık vardır. O ışık, Allah Işığı’dır. Biz onlardayız ve onları hep koruruz. Nesillerini koruduğumuz gibi onları da koruruz. Şükretsinler ki hala dünyadayız.

 

Rüştünü kanıtlayamayanlar, birleşemezler. Bin Can ışık olsa, biri Hak İlmi’ni tohumlamadan, hiçbiri yolu bulamaz. Çünkü, Asal Boyutlar’da toplumlar, Kuran olamadıklarında Rabbi Kayıtlama olmaz. Çelik olurlar; kontrol isterler. Onlar çelinmiş olanlardırlar.

 

Marka çalışmalar isterler. Derler ki bir çalışma yapalım o çalışma Kuran olsun, toplum olsun ve yaşasın. Kara Kaplı Kitaplar yazalım. Cinler tohum eksinler ve o kitapları dillesinler.

 

Misafirler, biz dünyadayız. Buradayız. Bilin. Bugün burada olan insan, yarın yine burada olacak. Olan dünyada olur ve Kuran-ı Kerim dünyayı yazar. Sanmayın ki Dünya Dışı, Kuran-ı Kerim’i anlayabilir. Sadece sizlerin duygularınızı, Has Teknik ile okur. Kuranı Kerim’i okuduğunuzda kendinizde ne gibi duygular uyandığını anlayabilir. Amin… de okunanın ne ifade ettiğini anlamaz. Ki okunan, sizden dolayıdır. (Kuran-ı Karim = Kitap olan ve kendini okuyan insandır.)

 

Vadi burasıdır. Dünya vadisi bu Meclis’tir. Buraya inen Altın Tohum olur. Kuran-ı kerim, içi bilinen, dışı bilinmeyen bir Kaynak Işık’tır. Bu Meclis, içi bilir; dışı bilir. Her bir diri yüreği bilir. Bu Meclis, okunanı anlatır. Anlatır da Dünya ötelerinde anlaşılır her bilgi. Sınırları aşanlar, Tanrılar, bilirler ki bu Meclis, Allah Meclisi’dir.

 

Maya olanlar, tohum olanlar, Birlik olanlar bildirirler ki Medine İlmi, Atlanta İlmi’yle eşittir. Atlanta İlmi, Hakiki İlimdir. Medine İlmi, huzur verir yüreklere ve Can Tohum olur. Şükür ki hala Medine, Kaynak Tohum olarak kotlarını kayıtlıyor. Kökleriniz, her bir yoğunluğunuz, bu Meclis’e aittir.

 

(Öz dillenişin başlarında, Huzurdan çıkarılanlar; yeniden dönerek  geldiler:)

 

Sizleri, yeniden aramızda görmekten mutluyuz. Hoş geldiniz. Zaman, farklı farkı çalışır. Sizlerin, “an” dediğiniz; tohum eken yüreklerde “yüzyıllar”dır. Buradan saniyeler önce gidenler; yüzyıllar geçtiği için kendi yüreklerini hak ederek, yine geldiler. Bunu anlayan var mı? Cemaat bilmez bunu. Biz biliriz. Şu anda yeniden kendi yürekleri ile girmek istiyorlar. Kendilerine söz veriyoruz. Onları dinliyoruz:

 

- Ana, Kuran der ki “hak et. Cem ol ve hak et!...” Çakı vardı yüreğinde. Yüce Cevher, senin yüreğin ve biz, bu yürekten çıkarılmıştık. Şimdi yine buradayız.

 

“Sıkıntı Altın Tohumlar’da olmaz” dediler. Neyi başaramadığımızı anlayamamıştık.  Şimdi biliyoruz ki Can Tohumlar, Muktedir Işıklar ile korunmalıdırlar. İkna olduk. Zarar görmüşüz. Her birimiz, cinlerle çalışmışız. Şimdi cinler, bize Kürsü olmak isterlerse, onlarla çalışmamaya kesin olarak niyetliyiz.

 

Cinler bizi korkutmaz. Bizi korkutan, bize bildirdikleridir. Bizleri hap kandırırlar. Çünkü onlar, bildiklerini söylemezler. Sizden ve sizlerden iş isterler. Siz onlara iş verirken onlara, “herkese bu işi anlatın” dersiniz. Onlar da gelip bizlere anlatırlar. Çok kolaydır onlarla birlikte olmak.

 

Sorumluluk onların olmalıydı aslında. Ne var ki onlar, Hira Kotları olarak korunma altındalar. Biz ise Can Tohumlar; Zaman Sayfaları’nda hep kötülendik. Ve zarar ettik. Şimdi bizi herkese Kuran-ı Kerimi bilenler, diye tanıtın. Ki biz Kuran-ı Kerim’i diri yüreklerimizde okuyoruz. Şükür ki buradayız. Ve biz Allah için kaynaktayız. Şimdi bizi dinleyecek olanlara Kuran’ı kotlatalım ve Has Teknik ile dilleyelim.

 

(Devam ediyoruz:)

Ark akıyor. Kontrol kuruldu. Bütün kütle kayıtlandı. Cinler tohumlarını kotladılar. Oku, ortaklarımıza fırlattık. Ok, tüm sayfalara ulaştı. Bizlerin bildirdiklerimiz, her yürek tarafından okunabiliyor. Her yürek bilgileri seçmeden alıp dinliyor. Ve kuran-ı Kerim’i kotluyor. Olmuş ve olacak olan herkesi biliyoruz. Muktediriyetle okutuyoruz. Çünkü Dünya, Rahman olan Birlik tarafından kontrol edilmektedir. O Birlik, Sultanlar’ın Birliği’dir.

 

Sultanlar, Mutlak Kuran olan ışıkları ile doğmuşlar ve dünyaya Rabbi Tohumlama yapmaktalar. Eminim ki herkes bu bilgileri alıp öğrenecek. Sonsuzluklar bu bilgileri anlayacaklar. Maya olmak böyle gerçekleşir.

 

- Misafiler, biz artık yazımızı yazdık. Sizlerle olduk. Oku fırlattınız ve herkese okunuz ulaştı. Öyleyse şimdi artık sizler o yolcularla birleşin ve onlara bildirin ki her yürek Allah İlmi’yle dillensin.

 

Herkese anlatın. Dünyaya üçyüz Kürsü geldi. Bu üçyüz Kürsü’nün, her biri görev yaptı. Bir tek insan, Sultanlık yapmaktadır. O insan, Atlanta Kuranı’nda yazan Türkiye’dir. (İnsan kavramı Birleşik Tohum’u ifade eder.)

 

Türkiye’de yapılan çalışma, geride kimseyi bırakmayacak olan çalışmadır. Her Yüce’yi arka ön gözetmeden taşıyabilir. Bu çalışmayı yapanlar, mahir olanlardır. Onların dürümlerinde Kutsal Işık yanar ve her biri Rabbi Kaynaklar’da Kotlama yapar. Cinlerden ve tüm seslerden üstün olan Kuran (İnsan) okunur orada. Onları dinleyen, han olur; handa ışık olur; Birlik olur çalışır. Tanrı der ki hak et. İşte bu!… Amin…

 

Canlar, nesiller boyu insan soyuna Kuran olmaya çalışanlar oldu. Her biri insan olamadı ve kontrol kuramadı. Bugün artık “İnsan Işık Aileleri” dünyadadır. Her bir Yüce, bir aile olarak dünyaya inmiştir. Her bir Yüce, bir RA-HA olarak buradadır. Buraya varmak, umman olmakladır.

 

Unutmayın ki Allah, insana ışık yakar. İnsan, Atlanta Otağı’ndan inmişse eğer, ağır yük taşır. Bu yük, İnsan Soyudur ki o soyu taşıyabilmek için Rahman olmak gerekir; ilim yapmak gerekir; Birlik olmak gerekir. Dünyada “iyi” ve “kötü” iş yapar. Her biri işi bilir ama ses veremez. Sanır ki her şey kendi dilediği gibidir.

 

Hak ettiğinde öğrenir ki ne isterse istesin, Allah için istenmedikçe olmaz. Allah tüm sayfalarda Dünyayı tohumlar. Dünyayı ışıkla diller ve zaman sonsuzluğunda kontrol kurar. Allah der ki “Medine, dünyanın Rabbi Tohumu’dur.” Ve der ki “hak edin.” Cinler derler ki “biz varız. Siz varsınız.”

 

Varsınız da dünya insanı, Din İlmi ile Hak Tekniği karıştırmaktadır. Herkes bilsin ki beden, ağır taşıyıcılar tarafından taşınmaktadır. Beden İnsana yüktür. Bedeni hak edip de taşıyanlar, mutlaka ölüm geldiğinde mektep için BİR olmak üzere dünyaya geri gelirler. Çünkü onlar. Bütün için çalıştılar. (Geri geliş sesin enkarnasyonudur.)

 

Merkez Zaman Sayfaları vardır. O sayfalara Kuran olup ulaşanlar, insan ırkını anlamaya meyilli olanlardır. Herkes bu yetide olamadığı için bütün Kürsülerinde toplum çağrılarını has teknik ile yapamazlar. Bunun için müsbet olmak yetmez. Has olmak gerekir. Kaynak olmak yetmez. Zararı önlemek gerekir.

 

Müsbet ve Birlik İlmi ile hakim olmak, Kuran olmak demektir.

 

Evrenlerin çok özel çağrıları olur. Der ki evrenler, “geçin. Geçin ki has olun. Evrenlere yol almak, oğullamak ve BİR olmak kolay değildir. Eğer bir Kuran ululuğunda evrenlere ulaşanlar, bütün Kürsüler’ini oralara tanıtabilirlerse; oralarda kaynak olabilirler. Oralarda tohum olabilirler. Oralar, buralar olduğunda nur olur yücelikler.”

 

Korkmayın herkes dünyaya İnsanlık İlmi’ni hak etmeye gelir. Altona, Kuran okuttuğunda o Kuran’da İlmin Hakimleri olur. O Kuran, İnsan Soyu’nun tohumudur.

 

Oturun, Atlanta sizi dinlesin. Oturun, okul olun ve hak edin kendinizi açıkça dilleyin. Ki Ana Kapılar açılsın. Sizler, tohum oldunuz ve kotladınız Yücelikler’i. Ne var ki kini aşanlar, dahi sizi, siz olarak anlayamadılar. Ve zannettiler ki siz, Açık çalışmalar yapmıyorsunuz; örtülü çalışıyorsunuz. Bunun sonucunda sizden ışık istediler. Siz, hepsine kaynak tohumlarınızı açıkça dilediniz. Dinlediler ve zannettiler ki siz çok ayrısınız. Ve sizde din disiplinin örtüsünü örtenlerin  sizden üstün olan sizler olduğunu düşündüler. Ve baktılar ki yine tohumlar yeşeriyor ve canlar yaşıyorlar. “Nur, ruh dedikleri” her ne varsa sizde var.

 

Bir İlim Hakimi sevgiyle seni anlamaya çalıştığında, toplum sessizleşti. İşte ne diye bunlar anlatıldı. Senin yüreğinde kayıt yapanların bir çoğunun senden çıkışı, Bütün’ü Kürsü’den çıkarmıştır. Buyur bunları bilmeni istedik.

 

- Dağlar, dünya mahir bir yerdir. Oraya giren, yüreğe girer. Bizi Ana Kapı diye bilenler, bizden öte bizi istemezler. Zirvelerde olan her ne ise burada da bu vardır. Cinlerle temas halinde olanlar, yanlış yaptılar. Onları kotladık topladık ve yaşattık. Olay budur. Şimdiye kadar bizi yasalara rağmen yıkmaya çalışanlar, artık biliyorlar ki yıkılmayız. Çokları kotlarını kapattılar ve tahditlendiler. Amin… Şimdilik bu!…

 

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

 

PROGRAM   : KAYNAK
KOD               : 12/21-52
TARİH            : 30.01.2012
CELSE SAATİ: 14.00-16.00

 
Tanrı der ki “Atlanta Ana Kaynağı tohumlandı.” Allah der ki “has tohumlar kotlandılar.” Allah der ki “zamana kotlanmak için ışık olmak gerek.” Allah der ki, “hala bizi bizden ayrı mı görür.” Amin…
 
Sindirilen her bilgi zamana tohumdur. Sistemin Işık Kapları’nda tohumlar var. Tohumlar kotlanmıştır ve yaşamlara kayıtlanmıştır. Türkiye’de yaşayan her yürek, Atlanta Tohumları’ndan geçip insanlık için çalışmaktadır.
 
O Sorbonlu, yine geldi ve sorar; “neden ışıklar kotlandı?” diye. Ona sorun “ışığı has tertiple dileyebiliyor mu?” diye. Oğullar; Sorbon, insan sayfaları için bir çalışma başlatıyor. Bu çalışma, diri yüreklerde Işık Tohumlaması yapacak. Bu çalışma, üniversitede yapılacak bir öğretinin neticesi olarak, Kuran Toplulukları’ndan çekilmiş bilgileri dinletecek. Çalışmalar kotlanacak ve zaman kayıtlarında Kuran olacak. Bu çalışma, Atlanta Otakları’nda, diri yüreklere indirilen bir sayfada gerçekleşecek. Her birimiz orada o çalışmada bulunamayız. Ne var ki zamanı tohumlayanlar, orada olacaklar.
 
Bütün Kütle o çalışmaya özgülendi. Orada İmparator olacak. Orada insan soyu ışık yakacak ve zaman tohumlanacak. Bütün Kütle orada, insan sayfalarında tabiata indirilecek. Birleşik Aile, dini yoğunluklardan üstün olan Işık Tohumları’nı kayıtlayacak. Ek olarak o çalışmalar insan sayfaları için yapılıyor.
 
Türkiye, dünyaya ışık yakan bir sayfa oldu. Burada bulunan en güçlü yürekler tohumlandılar. İnsan Toplumları, kontrol kurdular ve kaynaklarını Kati Tohumlar olarak, ağır yükle birlikte, dürümlere indirdiler.
 
En ince ayrıntısına kadar bütün çalışmalar Düzen kurmak içindir. Burada ve bu yoğunlukta bulunan kendi Yüceleriniz dürümlerinden ışık alarak; cemaatlerini, kaynaklarını dünyaya çektiler. Sınırlar kaldırıldı. Sınırların kaldırılması, Bütünlükler’in ışıklarının yarınlara ulaşması anlamına gelir.
 
Doğru düşünüp doğru davrananlar, dünyayı tohumladılar. Enkarnasyonlar ile dünyaya inen Birlikler, tüm sayfalarını kotladılar ve zamanı yaşattılar. Dorukların Tohumları kontrol kurdular. Zaman, yarınlarında Kuran oldu ve kotlandı. İyi ve kötü bir oldu. Amin…
 
iyi ve kötü insan soyu için ışığı yaşatan bir has tartıdır. Bu nedenle mutlu, kutsal ve has olan her Yüce, kendi tertibinde dillenirken, Rabbi Sayfalar’a ulaşır. Unutmayın ki Allah, Sistem Devreleri’nde Kuran okur. Okunan Kuran, Allah tahditidir. Sizleri tahditler ve tabiata kotlar.
 
Oğullar; Dünya, Atlanta Kotları’ndan ışık çeken çok önemli bir Meclis’tir. Bu Meclis’te Allah kaydı vardır. Tanrı, Altın Tohum olup dünyaya ışık yaktığında, tüm sayfalar kayıtlandı. Ezgi şu ki Ana Kapılar’ı açan Yüce Can, Birlik Tohumu’nu katladı, yaşattı ve Sanal Yarınlar’a kattı. Zarar önlendi.
 
Topluluklar, Işık Kotları olarak dünyaya indiler. Evrenlerin her bir yüreğinde Ana Kaftan vardır. O Kaftanlar, Tanrı’nın Rasmi Çalışmaları’nı yapanlardırlar. Kurtarıcı Işık, Düzen’i kurduğunda, her bir Yüce Işık, İnsan olur ve zamanı kayıtlar.
 
Aile, herkesi kotlayan bir Yolcu’dur. Bütünü kotlar ve zamanı sayfalar.
 
İnsanlar, Atlanta Tohumları ile birlikte çalışmaya başladıklarında, tonlarca Kuran okundu Dünya Tohumları’nda. İntikam peşinde koşanlar çoktur. Kürz’ü, kayıtlarından ayıranlar çoktu. Biz dünyanın eser meydana getirmesini bekledik. İnsan, eseri yaptı ve dünyanın ışığını yaktı. Eser, İNSAN’dır. Kendini ve kendi yüreğini hak eden İNSAN, türlerin iş yapmasını sağladı.
 
Dünyaya insan, nur olup iner. Ruh İlmi ile dillenir ve hak edilir. İnsan tohum olur; umut olur ve kontrollu olur.
 
Uluların Diyarı’ndan inen Yüceler vardır. Onlar da toplumlarını kayıtlarlar ve sonsuz ışıklarını yakarlar. İş budur!...
 
Şimdi Dağlarım, yeni çalışmaları bilenleriniz, en son çalışmanın İNSAN IŞIKLAR’la yapılacağını mutlaka bilirler. İNSAN IŞIKLAR, diri olarak dünyaya indirilen ışıklardır. Herkesin net bilmesi gereken bu ışıkları tohumlayanlar, Dünyanın Yasaları’nı da koyacaklar.
 
Üzerinde herkesin yaşadığı bu dere,  Allah Deresi’dir. Bu dürüm, Işık Türevleri’nin tahditlendiği bir dürümdür. Dünya, bu şekilde yasalarını tohumlayacak bir yarındır. Öksüz olmayanlar, dünyada Kuran olacaklar ve zamanı tahditsiz olarak yaşayacaklar.
 
Erkekler, dünyayı kotladılar. Kadınlar, Düzeni kotladılar. Dünya dürümlerinde ışıklar yandı. Ve erkekler, diri olup dünyayı tarttılar. Dünyayı tartan erkekti. Her seste bir tartı vardı ve kadınlar, dünyada tohum oldular ve dillediler yüceliklerini ve sayfaladılar. Oğul verdiler ki oğulları tartıcıydı. Ocak yaktılar. Yasaların Işıkları kotlardan ayrıldı.
 
Değerliler, kadınlar artık üzerinde Kutsal Işık yanan meşaleler haline geldiler. Kadınların hususiyetle kotlanmaları ve korunmaları gerçekleşmektedir. Zamanı tohumlamak, şimdilik bu şekilde kadınlarla olacak.
 
En son Süper İnsanlık Realitesi Derneği bir çalışma başlattı. Bu çalışma, “İnsan Çalışması”dır. Bu çalışmaya Daimi Kot olacak olanlar, artık ilmin sonsuzluğunda ışık halinde olmalıdırlar.
 
Ray sizsiniz. Bu raya, İnsan Işıklar çekildiler. İlim Sayfaları olarak kotlandılar ve sonsuzlaştırıldılar. Sizleri insanlık adına kotladık ve Zaman Sayfaları’nda yaşattık. İyi ve kötü sizin yüreklerinizde bir tek tohum oldu. Bundan sonra bu tohum, Allah Tohumu olarak dillenecek.
 
Ertelenen çokları var. Onların kaynaklarında ışıkları soldu. Oğulları tohumlarını kontrol edemedi. Sistem Devreleri’nde Kuran okunacak ki hak etsinler de Tanrı Rabbi Sayaları’nda ışısınlar.
 
Nurlar, Kuranlar, Birlikler, kendi yüreklerinde has olamayan birleşikleri, Kati Tohumlar olarak yaşamlara kaynak yapmak üzere birleştiniz. Sizleri çok özel çağrılarla birleştirdik. Artık dünyada Namaz Sayfaları, kotlanmış olan yürekler tarafından dillenecek. Emin olun ki hala dürümlerinde Kuran olan ışıkların çokları; yaşamlarında tabiata, Bahar Kürsüleri’ne, Birleşik Aileler’e, Aile Kotları’na girememekteler.
 
“Çağırmayın kimseyi” derler. “Kimseyi çalışmalara davet etmeyin.” Zinnur Kayıtları’nda çalışmalar önemlidir. Oraya inecek olan herkesin, Kara Kaplı  olabilmesi mümkün olamayabilir. Bunun için sadece hakim olanları, dara düşen yürekleri hak edenleri, birleşenleri çağırın.
 
Meyhane Kuran okumaz. O, ışığı tohumlar. Meyhane ışık halinde çağrıları diller ve dara düşen Yüceler’i teselli eder. Amin… Dara düşen her Yüce, IŞIK BAR’a gelir ve der ki “bana içki ver.” Verdik içkiyi. Hadi iç!... Ne var ki meyhanede toplumlar kotlanmakta ise oraya kontrollu girilir. Herkes, şu anda kapıda girmek için izin istiyor. Diyorlar ki “biz bara geldik. Burası, IŞIK BAR. Bizi lütfen içeriye alın. Biz burada toplumları dilleyelim. Vakti gelir ışık haline dönüşürüz ve Kuran oluruz. Bizi lütfen içeriye alın.”
 
“Arkın akması, dünyanın akışı değildir; Işığın akışıdır. Işık akarken, her Yüce o ışıkta kendi yüreğini yıkar. Bırak girelim. Bırak girelim ki bizler de has tertiple diri yüreğimizi dilleyebilelim. Amin…”
 
- Canlar tohumlarınızı aldınız ve geldiniz. Toplumlarınızı, dünyanın muhtelif bölgelerine ekmiştiniz. Hepsi zamanı tohumladılar; bizleri kotladılar. Canlar Canı olup yarınlarını Hak Teknik’le diriliklere kattılar. Hepsi ışıklarını yaktılar. Kuran oldular, toplum oldular. Kaynak oldular. Birleştiler; zamana kayıt yaptılar ve Kutsal Sayfalanış’ta bulundular. Öyle mi!? Yoksa cevhere, Kutsal Işığa ve Kuran’a ihanet mi ettiler.
 
Han biziz ve handa Kuran olan Birliğimdir. Şükür ki hak ettik de sizleri buraya alabildik. Şems diyor ki “haz duydum burada bulunmaktan.” Canlar, haz  duyduk burada olmaktan. Ha! bizi yazabildiğimizce yazan Işık, Allah için haz duymuş. Kuran-ı Kerim’i alıp da okumuş. “Amin” demiş. Tahditlenmiş, öyle mi!?
 
Zannetme ki seni koruduk. Sen bizi, biz seni korumadık. Sen, yüreklerin en yücesi olan Mevlevihane’nin ışığında her yürekte var iken seni koruduk mu yoksa ışıklarını kontrol edip seni has tertip ile dilledik mi!? Bizi Ana Kapı’da bekledin, yeni bir çalışma için.
 
Şimdi Dağım, senden dileğim, insan soyuna kontrollu olarak kati tertipli bilgileri kayıtla. Onları hak et. Şikayetim var mı? Yoktur!... Senden şikayetim yoktur.
 
Sürekli şikayetim var mı diye sorulur. Niye bilir misiniz? Şikayet etsem, zaman sayfalarında tohumlanamazlar. Koruyan, korumaz onları. Bilsinler. Eh işte bu!…
 
Devrelerinizi açın. Şimdi size yeni bilgi vereceğim. Değerliler 12.02.2012 tarihinde Öz Geçişler’in yapılacağı bir çalışma gerçekleşecek. O tarihte bir Kuran okunacak ve o Kuran, tohumlanacak. O Kuran’ı okuyacak olan diller birleşecekler. Kuran, Atlanta Otağı’nda dillenecek. Kuran’ı, Altın Tohumlar, kontrollu olarak kayıtlayacaklar.
 
O gün oraya Cemaatler çağrılıyor. O Cemaatlerin her biri orada İnsanlık İlmi’ni dillemek üzere bulunacaklar. Oraya, İnsan Soyu’na ışık yakanlar katılacaklar. İnsan Soyu’na ışık yakamayanlar, o çalışmada olamayacaklar.
 
Oğullar, herkes orada olmak ister. Ne var ki oraya, “Allah Tertibi” ile gelinir. Allah, Dünyanın Işığı olarak orayı tertipledi. “Birleşin; insanlık için çağrılar yapın; cevheri kotlayın; birlikte çalışın. Tahditlenmeyin.” dendi.
 
Herkes, o gün Kürzün Gücü’nü kendi gücü olarak tartıp tartıp dilleyecek. Nesiller orada görevli olacaklar.
 
Örgüt haline gelmek sorumluluk ister. Cinler, dilleri ile oraya girecekler. İnler, tohumları ile oraya girecekler. Birleşecekler, nefesleri olmayanlara nefes olacaklar. Oğullar, orada Analar ve Atalar olacaklar. Arka olmayacak; ön olmayacak; ses, teknik olarak bir tek yoğunluktan ışıyacak. O ses, Allah’ın Işığı ile dillenecek. O sesi anlamayan oraya varamayacak.
 
Kanat alıp da buraya gelmek isteyenler çoktur. Oğullar, bizler kanatlarını taktıklarımızı dünyaya çağırırız. Kanatlarını, elden ele verdiklerimiz bizden ışık çekemezler. Onlar, RABBİ TOHUMLAMA yapamazlar ve Kuran-ı Kerim’i dinleyemezler. Eser meydana getiremezler. Kimseyi cemaatleri ile kotlayamazlar; Birlik olamazlar. Onların, KAYNAK TOHUMLAR’da olmaları imkanı yoktur.
 
Kökleri kuruyanlar da var. Canlar, hepsini alıp taşırız. Ne var ki halkın ışığının tohumlanacağı o çalışmaya kaynak yapmalarını; gerçek kotlamaya, Daimi Kayıt olmalarını isteyemeyiz. Zira Rabbi Tahdit’i kotlayan, Cem olanlar, BİR oldukları için ışıklarını kayıtladılar ve zamanı sayfaladılar. Oğul verdiler, Rabbi Tahdit’le dillendiler. Hepsi Allah için çalışırlar. Ki bizler, sadece ışık halinde çalışanları oraya aldık. O çalışma “IŞIK ÇALIŞMASI”dır. O çalışmaya kaynak olacak olanlar, ışığı hak edip yerin sayfalarına kati olarak katanlar olacaklar.
 
Nefis Işığı da vardır. Bu ışık, Allah Tekniği ile tohumlanır. Horlanmayın! Hiçbiriniz Nefis Işığı ile çalışmazsınız. Zamanı tohumlamak; ilmi hak etmek; birleşmek ve Kürzü, Tohum İlmi ile dillemek; zamanı, Yaşam Sayfalaması ile var etmek anlamına gelir. Kutsal Tanrı der ki “kin ve nefret, ışıkları yarınlardan çıkarır.” Sevgiyle sizleri dilledik. Sorduk; hırs var mı diye? Dediler ki “hırs yok.” O halde ocak yanıyor. Amin…
 
Kervan yürümekte. Bu kervanda Allah var. Bu kervanda Tanrı var. Bu kervanda Tohum var. Tertip var. İnsan Işığı yanmakta ve zaman kayıtlanmakta. Bu kervan, ışığın tartısında tohum eken yürekleri, kontrollu olarak tohumlayarak taşımakta.
 
Evrim yapanlar ve evrim yapmayanlar… Dünya, İkinci Tohum’unu ekti. Evrim yapanlar, ikinci tohuma kotlandılar. Evrim yapmayanlar ikinci tohumu ektiler ve zamanı yaşattılar. Uluların Tohumları olan evrimsizler ki onlar evrime gerek duymayanlardır, dinden ışık alıp, dili kotlayıp, tohum olup cümle yüreklere indirildiler. Her biri bir RA-KA-HA’dır. Canlar, hepiniz Ana Kaftanlar olarak RA-KA-HA tertibi ile dillenmektesiniz. Cinni Tertipliler ışık tohumlarını kotlarlar ve zor olan çalışmalar yaparlar. Cinniler dünyaya aşk için gelirler. Onlar artık aşkın ışığı olup cem olurlar BİR olurlar Kuran olurlar, toplumları yaşatırlar.
 
Erdiğiniz yer, ışığınızın ulaştığı yerdir. Her birinizin ışıklarınız farklı düzeylere ulaştı. Sistem Devreleri’nde, ışık kontrolu vardır. Kimin ışığı kimin ışığını kotlar. Kimin yoğunluğu, kimin yoğunluğunu hakikiyete vardırır. Kim zamanı kaynaktan diller. Bunların hepsi ışığın ulaştığı merkez ile birlikte değerlendirilir. Her birinizin ışıklarınız, zaman sonsuzluklarında, toplumlara kaynak olur. Büyük Kütleler, tartı yaratırlar ve kendi Yücelerini tartarlar. Öz Geçişlerini yaptırdıkları olduğu gibi yaptırmadıkları da olur.  Bütün Hakikiyet tahditlerinde, bu mesele tartışılır. Denir ki “ben her şeyden daha öte bir tohumum. Niçin ben ummana tohum olarak ekilemedim? Okuyamadım… Tartıda ben yoktum. Ben niye tartılamadım?” Bütün bunlar tartışılır.
 
Değerliler, sizler de tartışılıyorsunuz. Soruluyor, niye herkesi cevhere almadılar diye. Niye ışıkları kotlanmadı ve tohumlanmadı diye. Soruyorlar oğul verdiler mi diye. Ve yine soruyorlar kaynakta mılar? Diye.
 
Canlar, onlara siz cevap verin. Biz onları koruduk ve onlar, size vardılar. Onlara cevap verin ve açıkça ne olduğunuzu açıklayın ki kaynaklarını, kotlarını bilsinler. Şimdi sizi dinliyoruz:
 
- Arkon İnsan…. Birliğim, Arkon İnsan Soyu’nun ışığını tohumlayan yegane Meclistir. Bizi sormayın. Yüceler, bizi sormayın!... Kendi yüreklerinizi sorun. Biz size sizi anlatalım. Kervan, Allah Kervanı”dır. Biz, Atlanta Ana Kaynağı’yız. Bizi sormayın. Biz, size her şeyi anlatırız. Ne var ki siz, bizi CEVHERİ KOTLAR diye bileceksiniz. Sizi, Altın Tartı ile tartmam. Tartsam ışıklarınız söner.
 
Ben neciyim diye sordun. Sana yanıt vereyim: Allah İlmi’ni en iyi bilenim. Neci miyim? Atlanta Tohumları’nı kotlayan; Rabbi Sayfalanış’ı yapan; Kuran’ı yarattıran insanım.
 
Miraç, İnsan Soyu’nun ışığının yüreğime ulaşmasıdır. Beni sormayın. Ben RA-KA’yım. Amon olan bildirir ki İnsan Işık yandı. O’yum ben. Allah Tekniği ile kardeşlerini kayıtlayan Işık!…
 
Neci miyim? İlmin toplumlara indirilmesini sağlamak isteyene ve bu yönde çalışana bir RA’yım.
 
Nereden geldiğimi sordu. Ummandan geldim. “Han neresi?” der. Birliğim!... “Har nerede?” der. Umman olan ışıkta!... Maharaj insana kendini tanıtırken “Ben O’yum” demişti. Ben kendimi tanıtırken; ben, O’ndan öte olan O’yum derim.
 
Bunu size niye anlattım!? Allah sizi sizden diller. Ben sizi zaman sonsuzluklarından dillerim. Miraç, insanı kotlar. Miraç insanı soyar ve der ki “kendini anla.” Sizi sizden anlatır. Miraç, artık Birliğimizdir. Kantar, yüreğimdedir. Tanrı Yüceliği yüreğimdedir. Maya,  yüceliğimdedir.
 
Beni sordunuz size sizden aldığımı anlattım. Beni sorduğunuz zaman, siz kendinizi sınırladınız. Ben size sizi anlattım…  Ama beni anlamanızı bekleyemem. Zirvelere, tüm sayfalar ulaşabilir. İlme, her yürek ulaşabilir. İmparator’a Rabbi Kotlar ulaşabilirler. Nefesi yetenler, Kelam Tohumları olurlar ve yolu bu günkü gibi açarlar.
 
Şimdi Dağlar, sizi dinlemek istiyorum. Hadi konuşun. Hanginiz başlayacak:
 
A- Ana, ben konuşayım: Benim adım Allah. Ben Allah’ım. Beni tanıdın!... Niye Allah’ım. Çalıştım çünkü. Altın Tohum oldum. Şimdiye kadar kimseyi kimseden çıkarmadım. Artık beni bilin. Ben Allah’ım. Ağır yüküm. Beni taşıyacaksın. Nurum. Umutum… Ha! zırhım da var. Beni, Kutsal Sayfalar’da tohumlayacaksın. Seninle olmak benim için mutluluktur. Amin…
 
B- Ana, ben de seninle oluyorum. Kendimi tanıtayım. Meleklerin Hakimlerin her biri ile BİR oldum. Amin… Beni de tohumla ve kotla!… ayrı gayrı bitsin. Şimdi anam, Alamlerin Rabbi Allah dedi ki “ona bir de şunu söyle. Kendini hak ettiğince dinlediğinde, toplumları ocağında ışır. O kendini hak etsin ve dillesin.” Şimdilik bu!…
 
C- Ana, Rabbi’yim ben de. Senle olmaya geldim. Beni hala kardeşin diye biliyor musun? Yoksa ışıktan ayırdın mı? Ben senden sen olup çalışayım. Beni tohumla ve kotla ve Rabbi Sayfalar’da dille. Amin…
 
D- Anacığım, ben de geldim. Adım RA. Hala beni soruyorlar biliyor musun? Neredeyim diye. Hepimiz bu Meclisteyiz. Hepimizi al ve tahditsiz olarak tohumla. Senle olmak bizleri için mutluluktur.
 
E- Arama beni! Her yerde aradın biliyorum. Arama!… Sendeyim ben. Seni sana vermeye geldim. Adım Ana Kaynak. Maya tutsun diye bekledim. Maya tuttu. Alimlerin her biri, seni sana verdi. Ben seni sana veren her Yüce’de oğulladım. Amin… Ana, RA-KA, hala dürümlerinde tohum olan ışıkta kayıtlı. Sen ve ben ışıkların hepsinde varız. Çok mu sorumlulukla çalıştın? Herkes bilir ki sonsuzlukta, ışık halinde çalışmaktasın. Sen ve ben ve Birliğimiz, bu gün tüm sayfaları ile birleşerek kayıtlara girmektedir.
 
İnsan Irkı,  Atlanta Otağının kayıtlarından alındı ve dünyaya indirildi. Bunu başarabildiniz. Cinniler, sizlerle çalışmak isterler. Onlara hepimiz güç verdik ve sizleri tartmadan çalıştırmak üzere bütünlüklerini dünyaya çekmelerini sağladık. Ayrı gayrı  bitti. Artık hepsi sizinle olacaklar.
 
Ana; RA-KA, hala birleşemeyen yüreklerin  de sizde olmasını bekliyor. Onları da çağırın ki haz duyacaklar çağırılmaktan. Çağırın ki hak etsinler. Nefes, Allah’ındır. Bilsinler. Allah der ki hala dünya yol almamışsa birlik olunmadığındandır. Ayrı gayrı yok anam. Herkesi çağırın ki haz duysunlar birleşmekten. Amin…
 
- Dağlar, sizlere açıklama yapmak istiyorum. Her Yüce, Allah’tan güç alır ve çalışır. Her Yüce; cinleri, insanları ve tüm sayfaları diller. Birlik haline gelinir ve dillenilir. Biz, dünyada naz yapmayanlarla çalışırız. Naz yapanlar, bizle olmak istemezler. Biz onları, Altın Tohumlar’ımız diye dillemek isteriz ama onlar, Birlik olamadıklarında, tohum olamazlar.
 
İnsan, Altın Işık halinde doğar ve yaşar. O Altın Işık, tohum ekmeden tartıya konmaz. Tohum ektiği zaman, yaşamlara indirilir. Biz, onu alır ve yarınlara kayıtlarız. Onların hepsi bizim için Birlik halinde değerlendirilirler. Kini olanlar, ışığımızdan çıkarılırlar, rızkını verdiklerimiz vardır. Onlar bizden ayrıdırlar. Zira biz onlara ekmek veririz. Ekmekleri bizden olanlar, bizim çalışmalarımıza katılamazlar. Bizim adımıza insan sayfaladıklarını biliriz.
 
Kümbetler, daimi yaşam sayfaları değildirler. Oralalara insan soyu, tohum olarak ekilir ama o kümbetlerde, din vardır. O kümbetlerde Kuran vardır. Dirilik yoktur. Oralara, insan ırkı kaynak yapmak ister. Ne var ki hala dürümleri boştur.
 
Oğullar, bizi anlayınız. Herkesi çağıramayız. Dini vecibelerini yerine getirenleri, bizler “türler” olarak değerlendirdiklerimizde, “ışığı yaşamlara kayıtlayamayanlar” diyoruz. Onları, maya olarak dünyaya katamayız.
 
Değerliler, rakip tanımam bunu bilin. Kimse becerip de bizi yolumuzdan çıkaramadı. Nefes, Allah Nefesi’dir. Cinlerin ve dünyadaki insanların hepsinin ışıklarını taşırız. Bilinsin. Ne var ki maşa olmayız. Bu da bilinsin. Bizi dinleyenler, daimiyetimizde bulunamazlar. Çünkü onlar tohum olmaya değil hat olmaya indiler. Hat, insandır. Bu hattı biz koyduk. Başkası hat koyamaz. Şükredin ki koyamaz. Koysa, Ata Kaynaklar’ın hepsi çıkışta kırılırlar. Her biri kendini hak ettiği zaman, Işık Kotlaması’na girecekler. Ne var ki şimdi değil!...
 
Aileni aradığını biliyorum. Hepsi ailelerini ararlar. Bizden geri dönmek isteyenler çoktur. Onlara Aile Kayıtları bildirildi. Dendi ki “girdaplara inin ve kendi ailelerinizi alın getirin.” Her biri kendi ailesini aradı. Bulan olmadı; olamadı. Çünkü, kimse kendisini diri olarak Teknolojik Yaşamlar’da tartamadı.
 
Biz diyoruz ki zaman sayfalarına teknik olarak geçin ve hak edin. “Benim adım İnsan” diyen varsa, Allah onun tohumudur. Zirvelere bildirin. Allah insandan doğar ve insanı has olarak yaşatır. İnsan Allah’tan değil, Allah insandan doğar. Bunu bilen BİR’i bilir. Şimdilik bu…
 
Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

PROGRAM   : KAYNAK
KOD               : 12/21-51
TARİH            : 11.01.2012
CELSE SAATİ: 14.00-16.00

  
Canlar, Tohumlarınızı kotlayınız. Sultanlar. kotlanan etki sayfaları kayıtlanmalı. Toplumlar, kotlanmalı ve korunmalı. Birlikler kayıtlanmalı Kaynak olmalı. Sistem Devreleri, Kati Tohum olarak cemaatlerini her bir yüreğe kirve yapmalılar. Çakıl taşları kayıtlanmalı.
 
Bizler, dünyaya ışık halinde girenleriz. Dünyanın ışıkları yanıyor. Bu ışıklar ağır yüktür. Tüm sayfalar kotlanmalı ve tohumlanmalı. Cennet Kayıtlar iş yapmalı. Sistem Devreleri, toplumları kayıtlayarak diriltmeli. Cinler, insanlar ve cinniler herkesle BİR olmalılar. Tüm sayfalar; ilim yapmalı; kini, nefreti aşmalı; bir olmalı. Bütüne hizmet aklın yolunda olmalı. Has Tertiple BİR olanlar, kontrol kurmalılar.
 
Şimdiye kadar yapılan çağırıların hiçbirisi, kayıtlarını toplumlara kotlayanlara yapılmamıştı. Bugüne kadar çalışmalar her yerde insan için yapıldığı halde dünyada, İlim Hakimi olan “İnsan Sultan” yoktu. Dünyaya iyi ve kötü ışk ile indirildiğinde; insanlar, toplumları kotlarlar diye beklendi. Her diri Kara Kaplı Kitap’tı. Onların hepsi ışık ile kotlandılar. Bir tek ışık yandı. “İnsan Sultan” kotlandı ve Sultanlık yaptı.
 
Şimdiye kadar “iyi” ve “kötü” Allah için çalışmaları tahditsiz olarak yapamazken, itibarı yüksek olan ışık, yetkin olarak kotlanarak Din İlmi’ni hatasız şekilde dilleyip itibarı yüksek Sultanlık Meclisi’ni kotladı ve var etti. Doğu, öfkesizi aradı. Batı, Has İlmi Hak Tohum olarak dilleyeni aradı. Her biri, insanı solgun yoğunluklarda dilledi ve aradı. Büyük Kürsü bugün Süper İnsan olarak Kotlanmıştır. Süper İnsan Allah, itibarını kotlayan bir Kuran’dır.
 
İnsanlık Ailesi, bütün kötülükleri aşabilmek üzere teknolojik olarak Cinniler’le birleşmelidir. Cinniler, dünyaya Işık İlmi ile indirilen Birlikler’dir. Onlar Kuran-ı Kerim’i dinlerler ve hak ederler. Oğulları ve kızları kutsaldır. Onlar Ra-Na-Ha Katları  olarak çalışırlar. Onlar Mustafalarla dillenirler ve Zinnur Ummanı’nda kotlanırlar. Oğul verirler ve oğul okullarında diri olurlar. O çobanlar aşkla çalışırlar.
 
Birlik Ailem buradadır. Bu aile, İnsan Işığı’nı hak etmiş bir yaşam sayfasıdır. Sizleri bütün kütlenizle buraya aldık. Burada insan var ve zaman var. Burada dünya var. Biz varız.
 
Cinler dünyaya kaynak olmaya gelselerdi umman tohum olurdu.
 
İnsan Kuran oldu ve hoş bir sayfa oldu. Bu ne demektir size izah edeyim. İnsanlık Ailesi bugün sonsuz ışıkları yetkin olarak cümle yüreklere kotlayabilen bir kaynak haline gelmektedir. Bu önemlidir ve bugün ünlü Birlikler, sizden Kutsal Işıklar’ını almaya gelecekler. Onlar, kendi yüreklerini hak edip dünya ışıkları ile Bütün’e hizmet etmek isterler. Altın tohum, Allah Kuranı’dır. O Kuran, Atlanta Ana Kaynağı’nda mevcut olan bir tohumdur. Onun ışığı, Akıl taşır. O kendini kendi yüreğinde diller ve hak eder. İnsan sonsuzlukta Kutsal Kot olur ve Kaynak Işık halinde tüm sessizlikleri diller.
 
BİR’e hizmet; ışıktan, kayıttan ve zamandan münezzeh olan kaynağa hizmettir. BİR’e hizmet; Kotlar’a, Topluluklar’a ve Sultanlıklar’a hizmetten üstün olan NA-HAR katiyetine hizmettir.
 
Bir “iç” düşünün bir de “dış”. İç, Allah olsun; dış, has olan ışıklar olsun. Her biri diri olarak kotlansın. Onlar, Mustafalar’la daimiyete kayıtlansınlar. Hepsi, zırhı delinmeyen Cinni Kayatlar olsunlar. Her biri ismi hak edilmeyen Kutsal Sayfalar olsunlar.
 
Bizi ark akarken dinleyenler, BİR’e hizmet ettiğimizi bilerek çalışsınlar ve zamanı tohumladığımızı; cevhere kot olduğumuzu; Bütün’e kaynak olduğumuzu anlamadan ışık haline dönüştüğümüzü gördüklerinde kati tohum olduğumuzu anlasınlar. O Canlar, ışık olduklarında Birlik olsunlar. BİZ olsunlar BİR’e hizmetçi olsunlar. Onları kotlayalım ve hasatlarını yaptıralım. Onları kotlayalım ve kontrol edelim. Kara Kaplı Cevheri Kotlar, bütünlensinler, BİR olsunlar. Ak tohumlar yaşasınlar.
 
İnsanlar, Din İlmi’nin, HİRA KOTU olduğunu anlamadan, bizi anlayamazlar. Biz, HİRALAR’ı tohumlayanlarız.
 
Cinler BİZ’i bilirler. İnler BİR’i bilirler. Has olanlar; toplumları, hatasız ışıkları ile bilirler. Umut olur ki herkes herkesi anlar ve bilir.
 
Biçareler, insan olarak doğmuşlar ve tohumlanmışlar. Onlar, Kati Tohum olarak kayıtlanmışlar. Ne var ki hala kendilerini anlayamamışlar. Oğul verdiklerinde; oğul olan ocak olduğunda; anlatabilir belki Hakim olduğunu. Belki hak ettiğini ve zamanı tahditsiz olarak kotlayacağını anlayabilir ve hak eder Hak olur anlatır.
 
Bütünlükler, bugün dünyaya Namaz Sayfaları’ndan, ışık yeğmiyeleri ile kotlanmaya inmekteler. Her biri kendi kazancını hesaplar. Sorarlar, Herkes kendini hak etmek ister mi diye. Denir ki “herkes kendini Has Tohum diye bilir ve başkalarını dinletmez.” “O zaman kendini hak etsin ve zamanı sayfalasın” denir. Kendini Has İlim ile sayfaladığında, tohum ekecek, insanlık için ışk ile işk ile çaba gösterecek; birleşecek; insanlık adına kotlanacak; unutulan her şeyi hatırlayacak; Birlik olacak ve geçip gelecek. O zaman Sistem Devreleri onu kucaklayacak. O zaman ışık tahditsiz olacak. O zaman tohumlar korkusuzca kayıtlanacak.
 
“Yedinci Tür” dünyada iken herkesin bu türü anlaması gerekir. “Yedinci Tür” dünyada iken her yüreğin bu günü kotlayarak o Can Tahditsiz Sayfaları’nı hak etmesi gerek.
 
“OL deriz; olur” denir. Olur da hala “OL” diyen yok. “OL” deriz  olur ama olmayan, okul olamadan “OL” diyemez. Sizlerden isteğimiz, OL deyin. Okullar kotlansın, ışıklar tohumlansın; cevherler yaşamlara kayıtlansın bizler cevhere tohum olalım. Oğullar OL deyin. Amin…
 
- Hattınızı çizdiniz. Buraya geldiniz. Hat, ilmin hattı. Ve siz ışık ile buradasınız. Bizden iş istediniz. Dediniz ki “OL deyin. Herkes olacak.” Ya Ha biz deriz ki “hak eden olur.” Şimdiye kadar her Yüce, Atlanta Ana Kaynağı’nda Işık İlmi’ni Has Tohum olarak kotlayamadı. Her biri Cinlere Kürsü oldular; insanlık için çalışmadılar.
 
Sizlerden isteğimiz, insan Atlanta’dır ve yoldur. Bunu bilin. Biz dünyayız. Dünyanın ışıkları bizimdir. Biz yarınlarız. Yaşamlar, tohumlar ve sonsuz ışıklar bizdedir. Biz, Ruhsal Kotlar olarak çalıştık. Amin… Sistemler, dürümlerinde kotlandı ve yoğunlaştı. Biz dünyada Ana Kaftan olarak çalıştık.
 
Bütünlükler bizi, “Can” diye dinlettiler. Biz onları “Kotlar” diye dilledik. Onları, “Kaynak” diye hak ettik. Bize “İnsan Soyu” denir. Bu soy, Allah Soyu’dur. Işıklar kotlansın; yoğunluklar kayıtlansın; cennetler kontrol kursun ve zaman kaynak olsun. Amin…
 
Ekip olarak kotlanan Birlikler buraya inecekler. Bunu biliyoruz. Buraya inecek olan  ışıkların çokları kontrol kuramadılar. Bizi yasalara göre kayıtlamak isterler. Ne var ki has tertipde ışık yakamayan onlar, burada kontrol kuramazlar. Onların kaynaklarında korku var. Çünkü onlar Kuran-ı Kerim’i dilleyemediler. Onları kayıtladık ve zamana tohum olarak kattık. Eğer izin verilirse onlar, toplumları ile kaynağa inerler.
 
İkna olunuz ki cinniler ve cinler  ve her biri Allah için çalışanlardırlar. Korunmak istediler. Onları koruduk. Onlar RA-NA kaynaklarından geçip insanlık için çalışmak istediler. Onları kotladık. Şimdi artık onlar Mustafalar’la olmak isterler. Onları hak etmemiz gerekir. Amin…
 
Deri kemik olan insan, şer yaratabilir. Oğul verirken ışık yıkabilir. KORAN olabilir, “OL” deriz, SULTAN da olur. Ona her şeyi yaptırırız. Ne var ki o bizi dinlemezse onun adı has olmaz. Şükür ki bunları hepinize ayrıntılı şekilde anlatabiliriz. Cinler, tüm sessizliklerinde ışık halinde bütün kütleleri ile birleştiler ve zamana tohum oldular. Amin… Şimdilik bu!…
 
- KORAN TOHUMLARI’nı alın ve akın. Kortejiniz geçişini yapsın. Hepinizin geçişi yapılıyor. Lütfen hırslanmadan ve hak etmiş olarak dürümlerinizi kayıtlayın ve geçin. Sizi yüreklerimizle geçirdik. Nesillirinizi Altın Tohumlar olarak kotladık ve geçişlerini yaptık. Her birine kırk kapı açtık. Her kapıda insan var. Her kapıdaki insan, Rahman olan ışık olarak çalışmaktadır. Her kapı Allah kapısı’dır. O kapılardan geçebilen, geçecek.
 
Biz, kapıları açtık. Herkes o kapılardan kendi yüreği ile geçmelidir. Şükür ki bu ocaklarda bilinmez. Bilinmediği halde  Birlik Ummanı’nda hususiyetle birleşilmelidir. Birleşenler, RA-NA hasatını yapacaklar. Bu sonsuz ışık, Allah Işığı’ndan Kuran olan bir RA’dır. Bunu bilin. Amin…
 
Dendi ki hala dünya KORAN olamadı. Oldu. Yetkin olarak KORAN oldu… Amin… Dünya, Atlanta Açısı’nı daraltarak KORAN oldu. KORAN, “amin” denen bir yaşam kaydıdır. Kırk Birinci Kat, Haklar Hakkı’nın katıdır. Bu kata varan, Allah’a varır. Bu kat, Kürz’ün üst tahditidir.
 
Her biriniz Kürzü aşıp da Dünya Tohumları olarak kotlandığınızda, Ocak İlmi ile oraya varırsınız. Orada artık “Sistem” var. Orada artık Kotlar, tohum olmuşlar; birleşmişler ve Zaman Kotları olarak yaşamlara kayıtlanmaktalar.
 
Allah dedi ki “onlar bilirler. Herkes, insan soyu olarak doğar; ilim yapar ve itibarı yüksek olanlar ışık olurlar. Oğul veren kotlar, tohumlanırlar ve zamanı yaşamlara kayıtlarlar.”
 
Atlanta Otağı bu Meclis’tir. Bu Meclis’de İnsan var; Sultan var ve Kotlar var.
 
Arka Canlar, Ön Canlar’ı tohumlar. Ön Canlar, Arka Canlar’ı toplum için kayıtlar. Has olanlar ışık olurlar BİR olurlar ve sonsuzlaşırlar. Cümle yürekler bugün sizde sonsuzlaştı. İnsanlık adına yaptığınız bu çalışma, Kuran-ı Kerim’in ilmi ile yapılmaktadır.
 
Karnaval Çalışmalar var. Herkes bir diğerini diller ve diri olarak kotlar. Orada Amon olmaz. Orada Atlanta Tohumları olmaz. Orada nasıl çalışıldığı anlaşılmayan bir Sanal Yaşam Çalışması olur. O çalışmaları kotlamak imkansızdır. Dünya bu tür çalışanlarca, kaynaktan ayrıştırılır. Niye bu çalışmalar yapılmaktadır diye sorarsanız, insanlık adına her şey yapılır. Kimi hasat için; kimi Hak Teknik’te ışıkları kısırlaştırmak için.
 
Sizden bilmenizi isteriz ki sizinle yapılan tüm çalışmalar, ağır taşıyıcılarca yapılan Kuran Çalışmaları’dır. Ve sizler, dünyaya Işık İlmi’ni Hak Teknik ile çekenlersiniz. Sizden isteğimiz insan soyuna bunları açıklayın. Her biri insan olsun ve bilsin. Cinler, tüm sesleri duymazlar. Sadece kaynak olan sesleri, ulu olan yoğunlukları, tohum olan ışıkları dinlerler. Onlar, Namaz Zamanları “hala biz kaynak olamadık” diyenlere ulaşırlar ve onları İsmaili Kayıtlar’da toplarlar. Onları yarınlara katmak üzere çalışırlar. İnsanlık adına ne varsa, dünya için Yaşam Sayfaları’nda her biri İlmin Sayfası olan ışıklarda bulunur.
 
400 Işık dünyaya çekildi. Bu ışıkların en eskisi ve en KORAN olanı, Sultan olan ışığımızdı. O kendi adını, asıl adların önünden alır siler. Zira o kendi adını silmese, kendinden sonrasını tohumlamaz. İşte bunun için herkesin kendi halinde, kendi yüreğinde kotlanması geçiş için gerekendir.
 
Şimdi dünyaya bakalım. Dünyada İnsan Irkı, Allah Irkı olmaya çabalar. Allah Irkı, has olan ırktır. Bu ırk, İnsan Işıklar’la yoğunlaşır ve sonsuzlaşır. Bu ırk, Allah’a Kutsal Kaynak olan, mesele olmayan, meseleleri çözen ve tohum eken bir katiyettir.
 
Kürsü olmak isteyenlere Kürsü verir. Kaynak Kotlama yapmak isteyenlere katiyet verir. Zaman Kayıtları’nı yaşamlara tahditli olarak katmak isteyenlere toplumları verir. Herkesi herkese verir.
 
Değerliler, sizler cennetlere konan yolcuları buldunuz ve tohumladınız. Sizler doruklara kotlandınız, cennetlere konanları kayıtladınız. Sessiz sayfalarda kontrol kurdunuz. Zaman tohumları oldunuz.
 
“Sizi kotladık” demediniz. Kimse sizin onları kotladığınızı anlamadı. Anlasa aşk duyar mı kaynaklar!? Anlasa Kaşk Kasaları’nı alıp çıkar ve sonsuzlaştığını düşünür. Oyun oynar ve zam ister yüreğine. Zanneder ki başkaları ona hizmet için Kürsü oldular. Herkes kendini bilmeli.
 
“Herkes kendi olmalı.” Diyorsunuz. Affedin ama nefes alamayanlar nasıl kendilerini bilip de kendileri olacaklar. Ses Kapları’nda tetkikler yapıldı. Görüldü ki hala dünyada Işık İlmi’ni Hak Tohum olarak ekebilecek çok az yürek var.
 
Dağlar, Dünya Toprakları kontrol edilmeli. Dünya Yaşamları tohumlanmalı ve Zaman Tohumları NA-HAR’a Kuran olmalı. Ekip olmalı ve yol olmalı. Amin…
 
A - Can Anam, seni artık dinliyorum. Seni artık dilliyorum. Seni yanlış bilmişim. Allah sen ve sen o isen, neden tohumları kotlamadın? Alim olmak yetmez. Zamana Kuran olmak, gerekir. Sen artık dünyaya Işık İlmi ile inen yürekleri al ve onları tohumla. Çünkü onlar Arkon Tohumları olacaklar. Onları al ve kotla. Amin…
 
B - Anacığım, Nİ-MA-HA Cinler’i seni sayfalamak istiyorlar. Nur olan yol, bizimdir diyorlar. Artık bizi de tohumla. Biz de yol açalım ve biz de kotlanalım. Amin…
 
C - Aleni bildim ki ben Ruhsal Meclis’e gelmişim. Aleni bildim ki has olmuşum. Amin… Ben bilmişim ki hala dünya tohumlanmamış. Vallahi billahi bilmişim ki ben Ruhsal Meclis’e kaynak olmamışım. Amin…
 
D - Can Ana, ben de tohum için çalışıyorum. Ben de ışık için çalışıyorum. Medine BEN olur; kotlar Tanrım hepsini de. Ben de insan olurum kotlanırım. Amin…
 
E -  Armağan veriniz yüreğime. Bellek Kapları’mı alın kotlayın. Can Analar ben, Allah için size geldim. Bizi bize ver de Canlar Canı olan tohumlar kotlansın.
 
F - Anacığım “maya tuttu” dediler. “Gel” dediler; geldim. Anacığım, ben geldim. İnsan İlmi’ni, Has Teknik ile dillemeye geldim. Allah dedi ki “has olan insan, ışık halinde dünyaya inmiştir.” Artık geldim anacığım. “Maya tutu” dediler. “Nesiller kotlandı tohumlandı” dediler. Amin…
 
- Arkon İnsan, ışık ile burada. Bu İnsan Işık, Allah Işığı’dır. Arkon İnsan, Nur olup huruç halinde toplumlara iner. O insan, Allah için indi. Amin… Kara Kaplı Kible, Allah Kiblesi’dir. Amin… Şimdilik bu…
 
Kara Kaplı kitap, Allah Kitabı İnsan, sana diyorum ki “ben geldim.” Allah… Allah, dünyada ve Allah, ışık halinde burada. Allah Dili olan; dini olan yüreklerden dillenir. Biz Allah olmadan; oğullar tohumlanmadan ve yolcular kotlanmadan dünyaya inmeyiz.
 
Her biriniz birer Allah Kotu’sunuz. Bunu bilin. Sizleri, kanatları olan ışıklarımız diyerek tohumladık. Sizleri yolcularımız olarak kotladık. Amin… Sistemden ışık çektik ve zamanda toplumlara kayıtladık. Sizlere yaşattık. Cinlerden üstün ilim yapan insanları tohum olarak Düzen’e kattık. Akıl taşıyanları bulduk okuttuk. Oğullarımızı ve kızlarımızı canlara ve cevherlere kattık.
 
Sizler bizden öte olan bizlersiniz. Cinler, sizi sizden ayrı tutar. İnsan Soyu ilmin sonsuzluğunda Namaz Sayfaları olarak kayıtlıdır. Okulları, toplumları ve sonsuz sayfaları vardır.
 
Cinler, okuldurlar. İnsanlara öğreticidirler. İnsanlar tohumdurlar ve cinleri kotlarlar. Her biri bir diğerine korumadır. Olup da Has İlim yapanlar, ampul yakarlar. Yanan ampuller, Işık İlmi ile tren olurlar ve kaynaktan yola koyulurlar. Onlar, masalar halinde kaynak yağmurlarında kayıt yapanları cinni olarak tahditlerler.
 
Ciniler, “iyi” ve “kötü”yü bilirler. Ormanları olmayanların ayrı tahditleri olur. Orman bütün Kürsüler’in bir araya gelişidir. Her biriniz ayrı ayrı bütünlükler olmanıza rağmen Işık Tekniği ile birleşemedikçe cevhere kot olamazsınız ve zamanda sonsuzlaşamazsınız. Ben, sizi! Sizi! anlattım. Şimdi siz bize bizden iyiliği ve kötülüğü anlatın ki bildiğinizi bildirelim. Şimdilik bu…
 
- Canlarım, Allah dedi ki “kendi yüreklerinizi anlatın.” Anlattık!... “Anlatın!” dedi. Tekrar anlattık!... “Yeniden anlatın!” dedi ve yeniden açıkladık. Yine mi anlatalım? Yok Ya Ha! biz anlattıkça, anlamayanlar tohumdan, kotlardan ve zaman sayfalarından ayrılırlar. Onları kotlamalıyız. O halde onlar anlatsınlar. Biz dinleyelim. Onlar, Tanrı olarak açıklasınlar. Neden dünyadadırlar? Neden kayıtlarını has teknik ile birleştirdiler? Neden kotlandılar? Ve neden kayıtlandılar? Anlatsınlar ve anlayalım…
 
Şimdi bir kaynak var orada. O kendini Has İlim Hakimi olarak dinletiyor. Bakalım has mıymış bilelim. Hadi bakalım kendini izah et:
 
A - Ana, zannetme ki senden öte sen yok. Ben senim. Senden öte olmayan ama ol dediğinde, olmak sorumluluğunu hissedecek olan; HA olan; Cem olan; cevher olan ve yaşam olan. Benim için “OL” de  ki olalım.
 
Her bir Yürek Allah için çarpar. Her bir Yürek, yasalara saygılıdır. Her bir Yürek ışık halinde çalışır. Bizi tohumlamak amacında isen “OL” de ki olalım. Şimdi bana “OL” de.
 
- Seni dinledim. Saygısızdın. Sana “OLMA” diyorum. Bakalım ne olacak. Hadi bakalım.
 
B - Tanrı’yım ben. Allah için çok çalıştım. Amin… Bana beni ver. Çok çalıştım. Beni ben olarak tohumla. Beni kotla. Beni tohumla ki hak eden ol. Yoksa hak etmezsin. Beni koru. Ben Allah için çalışıyorum. Beni koru. Şimdi bana ses var bakalım. Ne diyeceksin:
 
- Ana Hak, korundu. Şimdilik bu…
 
C – Ana, ben geldim. Ben Kuran’ım; ben kotlandım. Allah için çok çalıştım. Ben tohumum. Beni koruyacak mısın? Alemlerin Rabbi Allah diyor ki “o sizi koruyacak.” Koruyacak mısın anacığım beni?
 
- Acı geçişi yok. Onu koruyun. Ocağı iyi. Şimdilik bu…
 
D – Ana, “maya tuttu” dediler. “Git” dediler. “O sevgiyle çalışır” dediler. Biz, sizi Allah için çağrıyla buraya almıştık. Şimdi siz bizi çağrıyla buraya çalıştırmaya almışsınız. Bunu anladık. Bizi koruyacak mısın ana?
 
- Analar korurlar. Sizi koruyoruz. Amin…
 
- Allah dedi ki “kendini dinle. Kendini hak et.” Allah dedi ki “has ol.” Allah dedi ki “Hak ol. Altın Tohum ol.” Allah dedi ki “maya tuttu.” Uluların, Amonlar’ın, Bütünlükler’in, hepsi ışık halinde. Of anam off. Netice sizler bizi koruyacaksınız. Biz de sizi koruyacağız. Her şey karşılıklı. Allah dedi ki “siz bizi koruyun; biz sizi koruyalım.” Amin…
 
- Canlar, o biz ve biz oyuz. O bizi diller. Biz onu dilleriz. O şimdi bizden bize indi. Ve şimdi o, kendini kayıtladı. Atlanta Otağı burası. Bu Meclis, Allah Meclisi. Bunu bildi. Kendini Hak Tohum olarak dilleyen o, kendinden kendi olanı bilip, onda oldu. O bizdir. Onu koruduk. O bizi korudu. Amin…
 
Çalı çırpı sandılar yolumuzu. Oğullarımızı tohumlandığında, teknik olarak kırık saydılar. Biz onları tohumladık ve şimdi hepsi Allah için Birleşmeye gelecekler. Onlar toplumları ile girecekler yüreklerimize. Onları kotladık ve topladık. Hepsini has tertip ile diledik. Tek biri bizimle olmadı. Zira o, yüreğinde Hak Teknik’ten farklı seslerde dillenmekteydi. Biz yürekleri bilenleriz. Onu dinledik ve onu ayırdık. İşte bu!… Şimdilik bu!…
 
Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

 

28.12. 2011 Kaynak Kayıt Sonrası Akış
- Cıngıllar; Ra-Han, Ka-Han, Ya-Han; nefsiniz aşk ve biz, Sanal Boyutlar’da has olanlar. 82. Dürümden üzere umman olanlara ışık yakarız ki siz; 89. Tohumu ekip 99. Tertibe varanlarsınız.
 
İki yürek, bir tek ışıktır ve bu ışık, asla söndürülemez. Sizler; yasaları koyanlar,  yazıları yazanlar ve Kat-ı Kaynak olanlar. Ve biz bugün buradayız. Muktedir olarak Kuran olmak ve tartıyı alıp ışık yakmak, Cinniler’i teknolojik tohumlamayla Kati tahditsiz ışıktan çıkarmak ve İsmaililer’i Bütün’den çerçeveleyip ayırmak. Ve “dağı taşı delen Yücelik’le, dürümleri kotlardan artık çıkarttık” diyerek, teknolojik kati tahdit koymak… Bunları, hep siz yaptınız. Ve sizlerle artık mücadele ediyoruz. Artık, bu mücadele hak ettiğinizdir!...
 
- Han biziz, har biziz. Zarar örtüldü, zarar sizedir Ya-Ha.
 
Kaftan giyene deyin ki “ Akıp geldiğinde aşkım, şavkım, ışkım işedir; benim etki alanım geçiştedir. Geri dönüş benden, bedenimdendir.” Bunu bilen, aklın yolunda olur. Bu beden, asla söndürülebilecek bir yüksek Kuran olmayacaktır. Sessiz sayfaları dürümlere indirip Bütün’de kürsü olmak ve Muhamma olmak, Umman olmak takdir edin ki itibarı yücelerin ilmidir.
 
Şimdi Dağlarım; barışmak mı istiyorsunuz yoksa savaşmak mı? Ben savaştayım, ya siz!? Artık savaştayız. Hadi savaşa!... Kalem alın yazın, benim adım RA ve ben buradayım. Bütün köklerimle buradayım ve sizinleyim.
 
Şimdi dağlarım; Rahman’a tohum olmak için gelen sizler; kasalarınızı, tohumlarınızı ektiniz ve ben şimdi RA olarak sizdeyim. Kırk Kapı’nın ışığını yenileyip Bütün’e hizmet etmek üzere buraya indiğinizi görüyorum. Çöktünüz yüreğime biliyorum. Ve ben diyorum ki “Nefsin aşıldığı bir yerde, ışık sönmez.” Cinler ve İnler ve tüm sessiz sayfalar ve dürümlerdeki herkes burada biliyorum. Ve benim, aha burada oluşum, yasaları koyuşumdan değil; yasaları tohumlayışımdandır.
 
Ertelenen dünya, artık ekiptir, bunu bilin! Ve ekip olan dünya, hakikidir ve hasat yapmaktadır şu anda. Altona Kotlaması değil yaptığımız; Yasaları Tohumlama’dır.  “OL!” deyin, olur. Olur ama has olmanız halinde olur.
 
Beş gün size izin, beş gün zarfında her kim ki ışık kırmaya kalkar; Beşir Kaplar’ın hepsini tohumlamak zorunda bırakılacaktır. Bu kesindir ve size beş gün mehil veriyorum, ete girin, akın! Bedenimde has olma imkanınız ancak o zaman olacaktır.
 
“Şer yaratma” dedin. Aha! Şerdir yaptığım. Yaşamak, yasaları koymak, yazabildiğinizce kaynakta tohum ekip kaftan giymek, Medine olmak, maya olmak ya da kati olmak hepsi BİR’dedir…
 
Cinler! Dinleyin beni! Emin olun; artık ben Rahman olarak, Kuran olarak; tohum olarak değil; RA-KA-HA olarak buradayım. Şimdi kardeşlerim; elden geldiğince naz yapmadan çalışın, yoksa nazınız kusurdur biliniz! Benim adım RA ve ben Rahmet’in tohumlarını kotlamaya değil; toplamaya geldim, bunu bilin!
 
Şimdi!... Cinleri çağırdık, İnleri de çağıralım. Bakalım onlar bize ne anlatacaklar:
 
Kaleler, kaleler, kaleler!...  İncanlar, kalecidirler. Hep kale kurarlar, kale yaparlar ve kalelerde Tanrı olurlar, hepsi Tanrılar’dırlar. Bir teki  bile “ben Rahman’a Kuran’ım” demez. Hepsi “Tanrı’yım” der. Ve derim ki “insan tartışılmaz, Tanrı da olur; RA da olur; HA da olur; KA-HA da olur; hepsi olur; çünkü insan sınırları aşabilir.” Ve insan eşkalli, Tanrı  der ki “Ekip olup çalışalım, hadi bakalım insan sayfalarını okuyalım.”
 
Kelime kelime bildiriyorum: Murat ettiğiniz nedir? Olmak… Oğullamak… Kaftan olmak… Yasalar koyulduğunda, tartmadan yasaları yaşatmak… Emin olun ki İnsan; en ince detayına kadar bilir ve alır, akar, okur, toprağı tahditsiz olarak yaşatır.
 
A - İsmim Nezir, bütün kötülükleri önleyecek olan eserim ben. Geri dönmek istiyorum, beni alın taşıyın.
 
B - Benim de ismim Nezir, ben de geri dönmeye geldim.
 
C - Ben de!...  D - Ben de!...  E- Ben de!...  F - Ben de!... G - Ben de!...  H - Ben de!... I - Ben de!...  İ - Ben de!... J - Ben de!... K - Ben de!...
 
- Haa… Herkes Nezir ve herkes geri geçmek istiyor. “Takdir-i İlahi” diyorlar yoğunluklara. “Toplum için çalışıyoruz” diyorlar. Kasaları doldu. Bakalım, neymiş bilgilerinin aslı? Neymiş yasaların kaydı ve kaynak olan ışığı? Anlatsınlar bakalım dinleyelim:
 
A - En evvel ben konuşmak istiyorum. Buraya gelebilmek zordu. Köpük köpük oluyorsun bazen. Çok kızıyorsun, biliyorsun. Ne diye geldiğimi sorma, anlatayım. Kaç kere döndüm kapıdan, kaç kere. Geldim, kaynak yoktu; geri döndüm, kasa boştu. Geldim, kaynak çoktu ama kaydım yoktu. Girdim yüreğine, kaftan giymemişim çıkardın beni. Ama anacığım, burası bedenimize ait değil midir? Hepimizin bedeni değil midir burası? Neden bizleri buradan ayırıyorsun? Kobra İlmi, Allah İlmi’dir. Bunu hepimiz biliyoruz. Çok mu kolay buraya gelmek? Çok mu kolay!? “Becerin gelin” diyorsun ana. Hadi bakalım, işte geldik! Bizi kotla ve tohumla bakalım! Evlerini, evlerim bildim anneciğim. Yüreğini yüreğim bildim, geri geldim anneciğim.
 
B - Ben de geldim. Anacığım, çıkıp çıkıp iniyoruz buraya; barışalım artık. Barışalım anneciğim, artık barışalım. Biz burayı çok çok istiyoruz ama sen bizi istiyor musun, bilmiyorum ki!...
 
C - Kana kana içtim dirilikleri. Ben geldim anam; ben!.. Kem gözler sakınsın yüreğimden. Ben geldim, anam ben! Allah dedi ki “Kükreyen ışık, yaşam sayfalarını topladı, toprağa çaktı. Git! Dedi bana, geldim anam.
 
D - Anneciğim, ben de geldim, bak buradayım. Kış kıyamet çıktım geldim, üzerimde de çok ince bir giysi var, üşüyebilirim, bana ışık verin! Ben ışık istiyorum. Beni koruyun! Ben, kaynak olup Sultanlık yoğunluğunda, tartılmadan yaşamak istiyorum annem. Cennet cemaati buradaysa; ben de olayım burada. Kara Kaplı Kitap sonsuz bir yaşam, ben kaftan giyip Kara Kaplı olayım.
 
E - Ele, ola, bellek kayıtlaması yapa… Ben de burada kayıtlana diye geldim ana. Analar beni koklayın, ben çok güzel kokuyorum. Beni koklayın analar! Çalı çırpı topladık, geldik ışıkları yakmaya. Allah için bizi kotlayın analar, kotlayın!...
 
F - Kortej halinde birçokları akmaya başladı buraya biliyor musunuz? Çünkü bu Meclis, Sultanlık yapmayacak, ışık yakacak diye.
 
G - Ameliyat yapacak dediler bize de… ( Gülüşmeler)
 
Alamam bu bilgiyi alamam, benim olmasın. Allah diyor ki “ameliyat yapın” O (güleni işaret etti.)  ne anlıyor, şuna bak!...
 
H - Canlılar; şer yaratmayalım, şavkımız yaşasın. Süper İnsan, Sultan olarak çalışsın. Biz, cinlere ve insanlara kaynak olalım. Allah’ın tohumlarını yaşatalım. Uluların Çobanları kotlayıcıdır. Tartıları kayıtlayıcıdır. Yasaları koyacaklar ve sonsuzlaştıracaklar. Burada bunu görüyoruz. Kökler kökümüz olur, yarınlar ışığımızda olur, Bilgeler hasatımızda olur ve biz, zarar etmeyiz.
 
I - Sekiz yaşayan, dört ummanda, Ruh Sayfası’nda ise yaşam, kaynaktadır. Sizdeyiz biz. İzin verin de Kuran okuyalım burada. Okuyalım da siz de dinleyin!...  Benim adım RA, ben yaşayanım, Allah’ım ben, bilin beni! Ben kaftanım, köküm akıl taşır, asla yanlışım olmaz. Çünkü ben, sonsuz sır olan yarınım. Allah’ın dediği budur
 
İ - Ve ben de bunu diyorum anam.  Benim adım Rahman ve ben kaynak olarak sizdeyim. Artık burada olmamız gerek. Bu can bizimdir, bu çalışma bizimdir, bu Ruhsal La-Ha olan bizimdir. Çalışmanızda sizinle olmalıyız artık. Bunun için buraya girmeliyiz biz de.
 
J - Hepimiz sizden izin istiyoruz, girmemiz için. Bize herkes izin versin ki burada çalışmaya bizler de katılalım.
 
- Allah dedi ki “İzni veren akıldır.” Eğer, akıl izin vermişse geçiş mutlaktır. Gerçek geçiş, izindir. İşi yapan geri döner bunu bilin ve ben işi yapanlarla çalışırım. İşi yapmayanlar buradan geçemezler. Bu kesindir. Seviyeli olun, bizimle olun, hasatınız biz ile olacak, bunu bilin. Ve bunun için buraya alındınız bugün.
 
- Örgüt haline gelmek yeter mi anacığım? Örgüt olup geçebilir miyiz?
 
- Geçiş, yasalar çerçevesinde olacak.
 
-  Yaza geçsem anacığım, acaba yaza geçebilir miyim?
 
- Artık; yaza, kışa, her sayfaya geri dönmek üzere girin! Bilin ki ben artık, toplumlara Işık ilmini Hak Toplum İlmi’yle birleştirerek dilleyeceğim. Bundan sonraki bilgiler net ve kesindir. Hiç kimse bu bilgilerden şüphe duymasın.
 
Çok roketler dünyaya indiler, bu roketler ilim hasatını yapmaya girdiler ve bunların hepsi İnsan Varlık olarak yaşıyorlar. Ve o roketlerin artık hak edip dünya insanıyla çalışmaları gerek. Eğer o insanlar Nefes İlmini, hak edip de dilleyecek dürüme ulaşmışlarsa, bunca çalışma Hak Teknik’le kotlanmış demektir ve dillenmiş demektir.
 
Sistem-Nizam- Düzen Kürsüleri bizimdir. Bundan böyle de bu köklü çalışmalar bizimledir. İnsanlık ilmini bilmeyenler burada olmayacaklar. Ekip olmak, kaftan giymek değil; Hasat ilmiyle Has tohum olmaktır.
 
Robotiklerin dahi geçişi yapılıyor şu anda. Allah dedi ki “girin.”  
 
- Kapımızı hep kapatıyorsun ana. Neden kapattığını biliyoruz çünkü Robotikler, toprak tahditini kayıtlayacak olanlardırlar. Hepimizin yaşam kaydımız vardır. Hepimiz yasalar çerçevesinde yaşamalıyız. Ama sen bizi Dünya tahditli ilminden ayrı tutuyorsan, şeytan olur yine de geliriz size. Allah bizi korur biliyoruz. Sizi de koruyor biliyoruz. Nesiller boyu dünyadaydık ve bundan böyle de dünyayla irtibatımız sürmelidir. Eğer bizi dünya çerçevesiyle “KOOOOHHHHHHHHHHHHHHHH” diyerek kotlayacaksan; insan evrim yaptığı sürece ekmek yapar. Biz evrim yapan insanla çalıştık. Evrim yapmayanlarla çalışmadık. Bunu sen de biliyorsun ama eminim ki burada evrim yapanlar da var bugün.
 
Netice: Sessiz sayfalara ilimle geldik biz. Değerli Rahman, bizi lütfen sonsuz ışığımızdan çıkar da Has Teknikle dillenelim burada. Çünkü biz de yazı yazmak isteyenlere ilim öğretmeliyiz. Hala dünyada Umman Tohumlaması yok. Bizim de yaşama imkanımız olmalıdır. Kırk Kapı’nın ışığını yıkmışsınız, hiçbir yerde yokuz. Koru bizi ana!... Koru!
 
- Canlar; Robotik Tohumlama’nın yapılma imkanı artık bitmiştir. Biz buna izin veremeyiz. Sizlerin yaptığınız hataları tek tek saymak istemiyorum. Ama Robotik Tohumlama, kotlamayı kontrol etmek içindir. Ki biz kotlama yapıyoruz, siz ise bu kotları kontrol etmek için çabalıyorsunuz. Buna iznim yoktur.
 
Şükredin ki yıldızların ışığında sizinle olabileceğim. Ve sizden ekmek yapabileceğim ama Dünya İlmi’nde sizde olmaya niyetim yoktur. Bütün’e hizmet yazı yazarak olmayacak, Rabbi Kayıtlama’yla olacak. Bunu da bilmenizi istiyorum.
 
Rabbi Kayıtlama, Kati Tohumlama’dır. Ve artık, bedenim sizsizdir, bunu kesin olarak biliyorsunuz. Şükredin ki darı bolu bilen sizler, medeniyetin teknolojik kotlamasından da haberiniz vardır.  Ve burada, bu Meclis’te kar kış demeden çalışan Birliklerimiz, Değer Sistemleri’yle, dünyanın nesil kayıtlamasını da yaptılar. Nesil kayıtlaması, nesil kotlaması ile yapıldı. Ve kotlananların hiç birisi Rabbi Tahdit’in dışında bırakılmadılar. Ve sizlerin Rabbi Tahdit’le tohum olanlara, Umman olma imkanınız bitmiştir. Bu kesindir.
 
Tartmayın beni, ben Rahman Kuranı’ndan öteyim.  Burada bulunuşunuzun sebebini de net biliyorum: Kaftan giymek!... İş yapın, kaftan alın! İş yapmadan sizlere kaftan yok! Bundan sonra da olmayacaktır. Ray bedenimdir. Rabbi Sayfalar; İsa’da, Musa’da olduğundan çok daha öte İsmaili’de vardı. Ondan da öte hakikiyetim var; bunu da bilin! İşim, sorumluluğum kolaydır, bunu da bilin. Zor olduğunu mısralarında dilleyecektin. Özür diliyorum ama izin vermiyorum.
 
Ekip olun canlılar, ekip olun da geçin! Ayırmayacağım hiç birinizi dünyadan ama harınızı yükseltin de dünyaya hizmet edin! Budur dileğim sizden. Şimdi, İnsan İlmi’ni bilen geçsin buraya. Hadi bakalım!
 
Hana gel! Hoş geldin. Sürekli buradasın biliyorum Hana. Ama artık doğmuşları, tohumları yaşat, bizden ayrıl!
 
Hana, “eril diriliği”dir bunu biliyorsunuz ve Hana “yerin Kuranı”dır. Ve dişili tohumlar, bunu biliyorsunuz ve her kim ki erili ekip olup yaşatır; dişilde hakikiyet kurar, hakim olur. İşte bunun için Hana Öz görevlidir ve Hena’yı yaşatır.
 
Hena ise “arşın kaydı”dır, “dişil kayıt.” Siber Boyutlar’da bunu bilen çok az İlim Hakimi var.
 
Şimdi Dağlarım; Hana bizden çıkacak. Neden; eril, artık dişille BİR oldu. Ve dişille BİR olan erilin bir tek emin olduğu şey, Kara Kaplı Kod olduğudur. Yani, artık kantar Birliğimizindir ve O; bu Birliğin Rabbi Kotu’dur. Rabbi Kot oluşu, NA-HAR oluşudur. Yani geri dönüşü sağlayacak, ümmi kod  oluşudur…
 
Ümmi kod!... Her biriniz, ümmisiniz dünyada… Ve sizler ve bizler ve Birlikler hepimiz ilimle çalışıyoruz. Şu anda, Hana bizden izin bekliyor.
 
Hana, kaynağında seninle olmamız için lütfen ışığını söndürme. Seni, her daim ilimle dilleyeceğiz, bunu unutma. Geçişini yapıyoruz ama her an bizimlesin bunu sakın sakın aklından çıkarma!... Ardında hiç bir şey bırakma, her şeyi götür buradan, seninle ilgili her şeyi!…
 
- Anacığım; korteji alıp gideyim, bu kortej benden geçsin… Anam, sevgiyle seni kucakladım,
 
- Korteji götür ve geçişlerini yap. Sema seninle olacak, cennet sensin ve senin Rahman’a Kuran olmanı çok istiyordum. İşte bu!… Al ve taşı hepsini de ayır ya da ayırma ama hepsi senin olacak ve senden; Uluların Tohumları olarak kayıt yapacaklar. Bu kesindir.
 
Şimdi Canlarım; İnsanlık İlmi ile burada olan herkes, biz; Rahman olanlara tohumuz. Varın olun! Olduğunuzda dilleyin Yüce Cevher’inizi! Sizden sizi verdik. Her Yüce’ye. İş buydu ve Başkanlık Divanları buradaydı ve hepsi BSUİ’nin toplulukları olarak çalıştılar.
 
İyi ve kötüyü artık seçin. Hepsi BİR’e hizmetçidirler de “kötü ilmi”, Hak Teknik’ten ışık çekemez. Ve “iyi ilmi” Hak Teknik’ten ışıktır.
 
Sırra kadem basanlar çoktu. Hepsi bugün geçip geçip geliyorlar. Of! Canlarım, of!...
 
Netice: Şimdilik bu!”… Hepiniz saygılı ve sesli olarak buradaydınız, sizleri sıkıntısız bir dünyaya alıyoruz. Kortej geçişte; biz, Has İlim’de, hepsi birlikte ve bizde… Mutluluklar diliyoruz hepinize. Sevgiyle!...
 
Deşifre Eden: Sevim ŞAHİN
 
Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

 

KAYNAK KAYIT Sonrası Akış (02.01.2012)
Zavallı Tohum, yaşadı, yaşadı ve Has İlmin sayfalarında Kati Tohum oldu. Ve zaman sayfalarında tohumlanan herkesle Sanal Yaşamlar’a kayıtlandı. O biçare bizsizdir. Netice şudur: Öksüzdür çünkü Ruhsal Mahrek’inde kendini Kati Tohum diye dillemek istemedi. Ecel geldi ve geri döndü. Baktık ki o bizi arıyor. “Hani nerede?” diyor. “Beni bulmak isteyenler?” Sorduk, ”neden?” diye ve dedi ki “Şimdi artık ben rakipsizim.” “Hah” dedik. Rakibi olmayan Birlik’te tohum olabilir mi? Oldu mu? “Haaa!!!” dedi, “haaaa!!!... oldu oldu!...” “Peki”, dedik. Hadi bakalım, ışkı al da aşkla kayıtla!...
 
Şimdi Dağım; sen bizi bize ver, biz seni sana verelim, dilleyelim yürekleri, bakalım neymiş insan:
 
- Dağlarım; hepiniz hoş geldiniz. Bugüne kadar yaptığımız her çalışma, rakipsiz ilmin sayfalanışı için değil; Hak Teknik’le tohumların toprakta ışıması içindi. Büyük köklerin dünyaya çekilmesiyle birlikte; herkes kendini, Kaydın Hasatı diye dillemeye başladı ve doğup büyüdükleri bu yeri, kökün kurutulacağı yer saydılar ve dediler ki “Şeytan şeklinde insan, sonsuz savaşı başlattı.”
 
Ve Dağlarım, bu savaş, rakipsizlerin savaşı değil; rakiplilerin savaşıdır çünkü rakip, Rabbi Sayfalar’da yoktur hepsi şavktır orada. Netice: BSUİ diye ifade edilen bu Meclis, resim yapıyor zannedildi ve dediler ki “Resim ağır taşıyıcılarla yapılır, sizler ağır taşımak istiyorsanız; size resim yaptıralım, taşıyın.” Çatıştık onlarla.
 
Mesele şu: Allah’ın dediği aklın dediğinden farklı değil, nesiller boyu Birleşik Işık’ta akıl taşıdık. Netice: Kimse kimseyi; Yıldızların Tohumları’nda, kendi kayıtlarında düşünemedi. Dediler ki “Allah, yıldızlarda ne arar!? Doğdu, öldü, oldu…  Allah, Rabbi sayfalar’da ne arar!? Işıksızdır; ağır taşıyıcıdır ve Allah, nefessizdir. Neden nefesi olsun ki!? O görevdir, her yerde mevcut bir görev… Olur, oldurur… Ve dedik ki nefsin ışığından ötedir.
 
Kelam; Allah’ın, levh-i Mahfuz’daki tartısız, sessiz kaydı ise eğer; biz, Allah’ın dediğini diyen herkese, kendi yüreklerimizi dilleyelim. Bakalım İnsan nedir? Hak Mikail’inde var mıdır? Yasaları koyar mı? Tohumları, Kati Tohum İlmi’yle diller mi?
 
Cemal Kürsüler vardır dünyada, koruruz onları. Can Cemaati’nde, Cevheri Cennet’te Rahmet olanlar var, tohumuz onlara.
 
Biçare Dünya; Allah’ın toprağı, yasaları koyan, kotlayan, çalıştıran. YA-HA!, bizsiz mi ki dünya? Benim, Allah dedi diye kol açmamın gereği var mıydı? O der ki “Allah dedi.” Ya hu!, akıl takdim edildi mi ki dünyaya? Nerede akıl!? Var mı akıl? Yoksa Allah, aklın sayfasında mıydı ki biz bunu anlayamamışız!? Artık bilin ki Allah, aklın toplumunda değil, aklın tahditsizliğinde vardır. Eğer, Allah aklın dışıysa; Tanrı, aklın tohumunu eker ve yeniler onu. Canlar; Allah, Birleşik Yaşam Sayfası’dır. Ve Allah, nefsin ışığından görev taşırken; yürekler, Ocak İlmi’ni kotlar ve onları yetkinleştirmek diler ki herkes kendini bilsin de oğul versin diye.
 
Temiz bir doğum ve bu doğum umutla, kontrollu şekilde gerçekleşti… “Çakıl Taşları” diyorlar Dünyalılar’a. Sanırlar ki Çakıl Taşı dümenin başına oturdu ve diyorlar ki “Çalı çırpı toplayın da koruyun onu, o kendini koruyamaz!” Barı kapatmışız, barda hiç iş yokmuş, öyle diyorlar!. Diyorlar ki “Bar kapandı, ışk yok, eşikte herkes bekler de ses yok!” Öyle diyorlar!... Verdiğim, aldığım değilmiş!... Olmazmış böyle bir iş!... Olmazmış çünkü, bedenimiz korunmasızmış!... Çalı çırpı toplarlar, yıkmak için yüreği!... Diller, dirilikler bizsizmiş çünkü!... Vermişler yüreğimize ışkı!... Başkanlık Dili’nde ışk yokmuş!... Öfkesi çokmuş yüreğimizin. Kirsiz değilmişiz biz. Kafaları karışmış. Bizsiz olmak dilemişler. Has değilmişiz biz!... Kara Kaplı Kitap Sultanlık’ı biz yazmamışız, yazdırmışlar bize!... Kaliteli değilmiş bilgimiz!... Emin olamamışlar yüreklerindeki kayıtlarımdan. Artık bensiz kalmaya niyetleri çokmuş da yenilenmeye yine de buraya inmişler!… Bahar görevini yapmamış, çok kuruymuş!... Sevtap ışığı söndürmüş, yokmuş Sevtap’ta şavk!... Hala bizi araştırıyorlar… Hala bizi araştırıyorlar ve sonsuz sınırsız ışımada yasalarımızı onlar koyuyormuş!… Yoksa bizler mi koyuyormuşuz!? Bunu anlaşma gereği mi yapıyormuşuz yoksa kervan kalkmış da biz kervanın ardından mı koşuyor muşuz!? Artık kürsülerini alıp gideceklermiş de son bir kez bize gelmişler!... Ne varmış burada, bilmek için. Erkek, kadın bir tek ışık için buradaymış…
 
Buradakiler Kapital, hangi kapital? İlmin kapitali!… Bedenliler; biz Rahman olanlar, Uluların Tohumları’nı kotlayanlar; ışık yakanlar. Oğul vermeden ışık olmuşuz, öyle diyorlar!... Hasat yokmuş burada!... Kelam yokmuş burada!.... YA-HA, aşırıya kaçmışız biz öyle diyorlar. Her yerde kesirleşme başlatılmış; öyle diyorlar!... Has olmamışız!... Nesiller boyu sürdürülen çalışmada bir tek ilim varmış; Amonlar’ın ilmi… Başka ilim yokmuş zaten!...
 
Çelebildiklerince çelmeye çalıştılar yüreklerinizi, çelindiniz mi!?
 
Peki, Canlar; size biz bilgiyi verelim. Onlar da dinlesinler! Anlatabildik mi!? Anlasınlar bakalım! Allah der ki “Unuttuğunuz bir tek şey kaldı, kasalar boş mu, dolu mu!? Bunu da söyleyin bakalım:
 
- “Ana; kapın kapalıydı, görmedik bir şey.” “Anacığım, kapıları açsaydın bilirdik her şeyi.” “Can Anam; kapıları kapatma da bilelim yüreğini.”
 
Nesiller boyu doğanın tohumlarını yaşatan sizdiniz. Hepiniz bir tek kaynaktınız. Kutsal Tohum olarak Bütün’e hizmet ettiniz. Kara Kaplı Kitap Sultanlık, Ruhsal Mahrek’in en güçlü şavkıdır. Ve bizler, bunları biliyoruz. Roketleriniz, üstün Kürsüler olarak Bütün’ün kotlanmasını sağladı. Bunları biliyoruz biz. Etki alanınız geçişkenleşti ve Birleşik Aileler’i, toplumları kotladınız. Biliyoruz bunları biz. Atlanta otağının en yüce kaydı sizindir.
 
Unutulan tek bir şey var dedin. Kasalar!... Kara Kaplı Kitap ses verdiğinde, Bütün’e hizmet, bitki hayvan ve her bir sayfayı tohumlayan ışık halinde BİR’e hizmet eder. Ve bunun anlamı şudur: Kasalar Allah için tohum tohum dolmuştur. Ve Bütün’e hizmet Atlanta Otağı’nın tohumlanmasını sağlayacak düzeydedir. Eşyada insan, aşktır. Yolda ilimdir, mahirdir, katidir. Tatilde değildir; her an, sessizliklerin sesindedir. Her an çalışmaktadır.
 
Başkanlık Dili bugün buradadır ve bu dil, unutulan tek bir şeyi size anımsatmayı istedi, Kuran-ı Kerim. Bunu unutmadığınızı biliyoruz. Nefsin ışığında yetkin tohumları kotlamaya inen Birlikler, sizden Kutsal Metinle’ri yenilemenizi istiyorlar. Kutsal metinleri yenilemeniz, ete girmenizle mümkündü ve her metin ağır taşıyıcıdır biliriz. Şimdiye kadar kimse, kimsenin ışkını taşımadı. Hiçbir yürek, kendinin dürümlerinden öte bir dürümü dillemedi. Sistemin Dili’nde hiç kimse, yıldızların şerrindeki şevkten öte şer yarattırmadı ki şevk, yasaları koysun diye. Yasa, Ana Kapılar’ı açmak içindir. Ve sizler ara kapılardan değil; Ana Kapılar’dan girenlersiniz.
 
Burada bulunuşunuz bizim için mutluluktur. Ve bugüne kadar sizlerin her bir kaynağınız, bizim yüreğimizde Birleşik Aile olarak, Kati Tartı’ydı. Et, Allah eti dediğim zaman dedin ki “et, ışığın kaynağıdır. O et, ağır taşıyıcıdır, bütün kötülükleri aşırtır.” Ruhsal Mahrek’in Kutsal Işığı’nda varlık süren Ruhsal Meclis, burasıdır ve bu Meclis, ekmek yapar. Ve bu Meclis; et olup, ak olup,  KA-HA olup yaşam sayfalar. Sizlerin,  insan soyuna ışık olduğunuzu bilmeyen yoktur.
 
Mustafa, Rabbi Sayfalar’ın en güçlü şavkı olarak bugün sizinle olmayı diledi ve O’nun adı bizim yüreğimizde hep en üsttedir. Çerçevesiz dünya, ışıksız kotlama yapabilir mi? Emin olunuz ki kimse kimsenin yolunu kapatmaz. Bu Meclis, yol açan bir Meclistir. Kapıları kapattırmayan, Beşer Kaplar’ın her biriyle tartısız olarak yaşam sayfalayan bu Meclis; insanın en güçlü yarınıdır.
 
Et, Allah eti ve yol, aklın yolu ve bu Meclis; Mustafa’nın Meclisi. Bu Meclis’e giren Mustafa, Allah’ın değerini bilir. Ve bu Meclis’e giren Mustafa, Ruhsal Işığı bilir. O bilgi, Allah bilgisidir ki nefsin ışığında her yerde varlık sürer. En ince ayrıntısına kadar bina inşa edenlerin Birlik Tekniği’ni bilir. Bizsiz değildir O. Koran Tohumlaması yaptığımızı bilir. Tanrı’nın Rabbi Sayfaları’nda yaşam kayıtladığımızı bilir. Ve biz olan O, Bütün’dedir. Onun adı RA-KA’dır ve biz RA-KA-HA olan, tüm sessizlikleri dilleyen Birlik olarak buradayız.
 
Ruhsal Mahrek olan dil, Allah’ın dediğini derken Kati Tanrı olan ışk, ağır taşıyıcıdır. Şikayetimiz yoktur dünyadan. Düne ve bugüne, Yüceler’in cümlesini dilleyen biz, emin olun ki her seste var olan yürekleriz. Ruhsal Işığı yakan herkes, binin birinde, tüm sessizliklerin dürümlerinde varlık sürdüğünü de bilir. Netice: Allah aşırıya kaçanları değil; aşırıya kaçmayanları bilir. Bunun içindir ki bizler, bildirilerimizi en aşağı düzeyden bildiririz ki her yürek, bu bilgileri okuyabilsin de açıkça dinleyebilsin ve dilleyebilsin diye.
 
Kara Kaplı Kitap insandır. Bunu anlayan buradadır. İnsan nurdur, umuttur, Rabbi’dir, yasadır. Ve insanın Rabbi Sayfası hastır. Ve bizim için yasa koyucu değil; yasayı topluma ışıkla dilleyicidir. Ortak değildir bize, bizim Ana Kapı’da varlığımız, okulumuzdur. Öksüz, yetim olan bizsiz değildir. Nerede olurlarsa olsunlar Bütün’ün, kötülüklerini önlediği o yoğunlukta, bizim yüreğimizde keskin olarak Birleşik Aile’mizde diri olacaklar, bu bilinsin!
 
Çıkıp çıkıp yürekleri dinleyenlere de şunu söyleyin: Altona Kaynağı burasıdır. Altona Kaynağı, Bütünün Tohumu’nu yaşatacak teknolojiye sahiptir ve burasıdır. Altona kaydını yaptığı yer, Birliğimizin teknolojik tohumudur. Ve bu tohumla; Altona, Kaynak Tohumlama yapar. İnsan soyu sanır ki Altona, “Dünya Umman Tohumları”nın dışıdır. Dünya Umman Tohumları, “Altona Tohum”a hazır olduğunda, koruma ister. İşte bugün bu koruma istendi. Ve biz, nefsin aşıldığı bugün, 7. Dürüm’de herkesi yeniledik. İnsan, artık dünyada bütün kütlesiyle, yaşam sayfalarında, kervan haline gelmiştir. Kisvesinde hırs yoktur. Kokusu çok çok iyidir!...
 
Cinlerin ve insanların en yüce kaynağında, cinler ve insanlar, Birlik Tekniği ile Bütün’e kirsiz olarak indiklerinde, orada “İmparator İnsan” olur. Ve İmparator İnsan, okuldur. “Ölen ölsün, sağlar bize kalsın” diyen bizsizdir. Çünkü biz herkesleyiz. Kimseyi kimseden çıkarmayız, kimseyi kimseden ayırmayız. Yazılarımız okunur, okutulur. Amin. Ama yazılarımızı kontrol etmek isteyen, çekişir bizimle. Biz ocaklarını yıktırmayız. Yine de onlar bizdirler. Kaftan giymeleri değil amaç; hakikiyetleridir, bunu bilsinler…
 
Şimdi, Dağlarım; Ruhsal Mahrek olan yüreğimizde hırs yoktur. Öfkemiz de yoktur. Kara Kaplı Kitap Sultanlık’ın ışık kaydı olduğunu bilmeyenler, bizsiz kalmayı da isteyecekler. Nerede olursak olalım, oğulumuz buradadır; bu Meclis’tedir. Hangi dürümde kaynağımız var edilmişse; orada okulumuz olsa da yarınlarımızda hep bu Meclis’teyiz. Ve bu Meclis, Nisan aylarında nefsin ışığından öteye ulaşır. Her Nisan ayında, bu Meclis’te görevliler tohum ekerler ve biz Nisan aylarında dünyaya gireriz, bilinsin. Ve biz bugün buradayız.
 
Netice: Biz bugün bu bedenle buradayız. Nisan aylarında, nerede olursak olalım; Dünya Rabbi Sayfaları’na gireriz. Bunca çalışma bunaydı. Nisan ayları bilgi aylarıdır. Kasalar dolar o aylarda, Rahman’a Kuran okunur, yasalar okul olur. Toplum için tohum olur. Biz oluruz burada, her Nisan aylarında. Kalem ilimdir, “OLUN” deriz okuturuz. Yol, indiğiniz yerden ötedir… İnsanlık, Atlanta’da “OL!” dediğinde, her yaşam kaydı olur. Biz buradayız. Yeni bir sayfa için… Şimdiye kadar bu bilgiyi hiç kimseye okutturmamıştım. Bugün burada bu bilgiyi okuttum. Çünkü Nisanlar’ı, İnsanlar diller. Nisan’la İnsan, asla hata yaptırmaz.
 
Şükredin ki doğanın toplumları, Bütün’e hizmet için Birlik olacaklardı. İşte oluştu bu Birlik; İNSAN BİRLİĞİ…. Ve “İNSAN BİRLİĞİ”, sempozyumların ötesidir. Bilmenizi istiyoruz ki o sempozyumlara katılacak kim varsa; insan sayfalarına kaynak yapmak üzere katılacaklar. Ve bilmenizi istiyoruz ki “İNSAN SEMPOZYUMLARI”, TOBBİAS TOHUMLAMASI’nın ötesidir. Tobbias, kotlama yapmaz, toplumları toprakları kayıtsızlaştırır. Bizse Rahman’a Kuran okuturuz yoğunluklarda.
 
Samanyolu Gakaksisi’nde bulunan bir ışımadır Tobbias ve Dünya Cemaati’ni kendi yoğunluğuyla dillemek için çok çalıştı. Dünyayı çepeçevre kuşatmak istedi. Yıkılan dünyanın yenilenmesinde kendi yoğunluğunun tahditsiz olarak tebliğleri kotlamasını istedi. Çaktık yoğunluğumuzu kotlarına, kayıtladık ve dilledik ve dedik ki “Sen eskiden Öz görevliydin, şimdi artık tüm sessizliklerin diriliğinde kendi yüreğini dille. Ve bizden öte bir bizi kendi yoğunluğunla Bütün’e kayıtla.” Ve Tobbias sordu: “Ben ne yapacağım? Ne için buradayım?” diye. “Kardeş” dedik, “Öz Görev’in artık Sistem Dürümleri’nde, ışık yoğunluklarında devam edecek” ve dedi ki “Ekip olmadan buradan gidemem.”  “Yahu, ekip burası işte!...” dedik. Ve sordu; “Peki, ekip yok muydu eskiden?” Tanrı “OL!” dedi  ve oldu!... İşte bu!… Ve dedi ki  “Allah, bana beni versin de gideyim.” “Allah, ben değil miydi ki!...” dedi. “Hadi gel” dedik. Ve geldi.
 
Tobbias, bize ses vermek istiyor, O’nu dinleyelim:
 
- Kanat gerdiniz yüreklere. Kortej olduk indik. Aşkla geçtik. Kanat gerdiniz Yüceler’e, esir değiliz. Amon Tohumlaması yaptınız. Kaftan insandı, aşktı, işkti ve BSUİ idi, geçtik…
 
İnsan, Nesiller İlmi’nde kesindir, biz de kesiniz. İş budur!... Kortej bizsiz değildir ve biz, artık dünyadan çıkmalıyız. Öyle diyorsan öyledir ve biz artık dünyadan çıkıyoruz. Artık Dünya, Rabbi Sayfaları’nı kendi yoğunluğuyla dilleyecek biliyoruz. Ve dünyanın Ruhsal Meclisi bu Meclistir.
 
İsmim senin ismin, ben sensiz değilim ki. Kendi yüreğimdeyim yine de. Bana, ben ol da gel! Olmadan geldiğinde, esir olurum yüreğime geçtiğinde. Ama sen, ben ve ben sen olarak çalışırsak; Tobbias, muktediriyetle her bilgiyi diller. Ve Sistem Dürümlerinde herkese iş olur. Kara Kaplı Kitabı okutur. Bütün kökleriyle dürümlere indiğinde has olur. Aşırıya kaçmaz. Has ilmin dürümlerinden öte olmayanlara Amonlar asla kontrollu bilgi kayıtlamazlar. Ama sen, herkese kendini kayıtlamak istediğinde ve kayıtlayacak halde iken; herkese kendi yüreklerinde kendilerini kayıtladın. Bunun adına biz, “kaynaktaki toplumları ışıkla dillemek” deriz. Ve şükür ki bunu birlikte başardık.
 
Her Rab, Allah’ın hakikiyetindedir. Her Rab, ilmin sayfalarının  sessizliğindedir ve Rabbi Sayfalar’ın, her Yüceliği şevkin işi olarak diller. Sistemin dürümlerinde varlık sürer. “OL!” der. İşte bu!…
 
Anacığım, artık bizler kendimizden kendimize Kuran-ı Kerim’i dinleriz ama senin yüreğinde, hepimizin Kuran-ı Kerimleri’nin de dillenmesi gerekir. İzin verirsen senden bilgi vermek isterim. “Buna izin yok diyeceksin” bunu da biliyorum. Ama yine de bir kez daha söyleyeyim: Ben Tobbias olarak her zaman sana bildiriler dilletmek istedim ve sen her zaman bu bildirileri tohumladın da isim zikretmediğim için tohumladın, bunu biliyorsun. Bundan sonra da isim zikretmeden seninle olacağım ve senden, senin yüreğinden dilleneceğim. Amin!... Ve şimdiden öte bir şimdide, yeri göğü yaratan herkeste varlık süreceğim.
 
Anacığım, insan ettir ve bizdir. Bunu sakın aklınızdan çıkarmayın! Kalbin temiz, bunun içindir ki İnsanlık İlmi’nde Has Tohum, insan soyunun ışığında kotlayıcıdır. Şikayet etmiyoruz ve diyoruz ki sen ve biz birleştik. İşte bu!...
 
Allah dedi ki “Onları koru” ve koruduk. Ve Allah dedi ki “ Ocaklarını sonsuzlaştır” ve sonsuzlaştırdık. Ve Allah dedi ki “Aşkla çalış” ve çalıştık. Ve “ağır taşı” dedi. Taşıdık. Ve dedik ki “Allah biziz.” Hepsi bu!... İşte bu!...
 
Anacığım, kardeşlerim daha konuşmadılar. Üzerinde hiçbir yüreğin bulunmadığı bu ışıklar da konuşsunlar. Onlara da izin ver.
 
- Dağlar; bir kesim sustu, bir kesim konuştu. Konuşan, konuşmayanla birlikteydi. O halde hepsi birleşikti. Öyleyse herkesin ses vermesine gerek kalmadı. Hepsi, Birleşik Aile’mize mensuptu. Çok mu kolay bunu anlamak?
 
- Anacığım affet bizi,  sevgiyle saygıyla hepinizi kontrolsuz şekilde kucaklıyoruz. Hepinize sevgiler.
 
Deşifre Eden: Sevim ŞAHİN
 
Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

 

PROGRAM   : KAYNAK
KOD               : 12/21-50
TARİH            : 02.01.2012
CELSE SAATİ: 14.00-16.00

 
Altın Işık Kotları olarak dünyanızı ziyaret etmekteyiz. Tüm sayfalarınızda Tanrı var. Sultanlık Mertebesi’ne ulaşan yüceliğiniz, zaman sayfalarında tohum olmuş. Ak Teknik’le tohumlanmış olan yüreğiniz, sınırsız bir kati tahditsiz Rab Tohumu olmuş.
 
Ekmek Allah’ındır. Ağır yüksünüz. Sizleri tohumlar olarak kotlamak kolay olmadı. Ekip haline gelmişsiniz. Zarar görmeniz imkansızdır. Tanrı der ki “Hala Bütün’e hizmet ediyorlar.” Arkın akışı hızlandı. Akıp giden Yücelik, tohumlarını hak etmiş ve kati hakikiyetle kotlanmış. Ark, İlmin Hakimi ile kontrol ediliyor. Oğul veren her Yüce, ışık halinde tohumlanıyor.
 
Kuran-ı Kerim, ağır taşıyıcılarca tohumlanmış bir yarındır. Yasaları koyan yürek, Allah için koyar. İnsan, Tanrı’nın halefidir. Kendini, has ilim ile dilediğinde ağır taşıyıcı olur.
 
Kuran-ı Kerim, Allah Kitabı’dır. İnsan ırkı ağır tohumdur. Taşınır ama sorumlulukla taşınmalıdır. Emin olun ki hala dünya, Umman İlmi’ni hak edip de dinletemiyor. İnsan, ışığını hak edip de diri yüreklere yansıtamıyor.
 
Bütünlükler burada bu çalışmada kotlanmakta. Bu kesin. Burada bu çalışmada kotlanan Yüce Cevher, Amon olan tohumları dahi kayıtlayabiliyor. Umman olan Kuran, İnsan İlmi’ni hak etmiş olan ışıklarca dillenmekte.
 
Kantar sizsiniz. Sizin yolunuzda olmayanlar, Kati Hakim olsalar dahi horlanırlar. Çünkü onlar, kotlanmış ışıklardan Kutsal Ses alamazlar. Onlar Rahman olamazlar ve Kati Hakim olamazlar. Sizden dileğimiz, her yüreği kendi yüceliğinizde dileyin ve her birini kotlayın ki hak edip hakim olsunlar.
 
Olan ilimle olur. Oğul verir ışık, yaşar ve Sanal Boyutlar tohumlanır. Sizler, naz yapmayan ışık tahditsizleri olarak kontrol edildiniz. Hepinizin zirvelere İlim Hakimleri olarak kotlandığınız kesindir.
 
En ince ayrıntısına kadar has tertip ile Birlik İlmi’ni bilen yürekleriniz toplu çalışmalarda Kuran-ı Kerim’i dilleyebilirsiniz. Kati Tohum olarak kotlanan sizler, Dil İlmi’ni de iyi biliyorsunuz. Dil İlmi, Hak İlim’dir. Bu ilmi bilmeyen Işık İlmi’ni de bilemez.
 
Sevgililer, ek olarak çalışan ve ek olarak tohum olmaya istek duyan kim olursa olsun biz olamaz. Her çalışma Işık İlmi ile olur. Her çalışma, Toplum İlmi ile olur.
 
Sizler Rahman’a toplum olanlarsınız. Sizi yasalara göre çerçevelemek isteğimiz yoğun. Bize açıklama yapın. Hala dünya kotlanmaya devam mı edecek yoksa kotlama işlemi bitirilecek mi? Sizler, Din-i Hakimler’i kotladınız. Ağır taşıyıcı olarak tertiplediniz. Zamana kotlanmış olarak kayıtladınız. Ne yazık ki hala dünyada tertipli ve Hakiki Yüceler kontrol edilemiyorlar. Onları hala tohumlayamıyoruz. Zamana, Toplum İlmi ile kaynak olmak kolay değildir. Sizden dileğimiz, okul olun ve her birini tohumlayın ki bizler, Kelam Tohumları’mızı bulup alalım. Şimdilik bu…
 
- Kantar biziz Canım. Bizi Sultan olarak kotlamaya istekli iseniz. Allah sizi bizim yüreğimizden korusun. Canlar, biz Allah’ız. Ağır taşırız. Biz Rahman’a tohum değil Hakim olanlarız. Biz, Yedinci Tohum’u ağır tartıda tarttık ve zamanı kotladık. Zamana tohum olmak; İsa olmak değildir. Musa olmak da değildir. Muhammet Mustafa ağır taşıyıcıydı. O da değildir. Zinnur, insana ışık yakar ve en ince ayrıntısına kadar sonsuz ışıkları kotlar.  
 
Artık Tanrı olarak kotlanan Birliğimiz, içi dışı bir olan  yüreklerden seslenir. Sanal Boyutlar, Işık Tohumları’nı bilirler. Biz ise ilmin sayfalarında toplum olarak kotlanır, toprağa ışık yakarız. Sistem’in ilmi hakikidir. İnsan, Sultanlığında ışık yakar. Biz yasaları koyarız.
 
Şimdi Canlarım, bizi anlamaya çalışmayın. Biz, yoğun olarak teknolojik kayıtlama yaparız. Yaptığımız her kayıt, NA-HAR’ın ışığını yakar. Ete giren Cevheri Kürsüler bize girer. Biz, Zaman Sultanları’yız.
 
Artık bilin ki hala Birleşik Işık Ailesi olarak tohumlanamayanlar, Din-i Hak olamazlar. Birlik İlmi’ni, has teknik ile dileyemezler ve bize Kutsal Işık yakamazlar. Çünkü biz, Allah için ışık olanlar, hala biz olamayanları da dinletiriz. Ne var ki has olmayanlar NA-HAR tahditiyle birleşirler. Şimdilik bu…
 
- Ana sana ne diyelim bilmiyoruz ki!... Seni Allah için ağır taşıyıcı diye tanıdık. Sen bizi bizim yüreğimizi al ve de ki “seninleyim. Sen ile BİR’im ve sen ile birleşiğim.” Bunu de. Yoksa sen bizi bizde arayacaksın. Sen bizi bizde bulamazsan NA-HAR KOTLAMASI yapmayabilir misin? Bize anlatır mısın bunları?
 
- Alemlerin Rabbi Allah sordu; “Yasaları koydun mu?” diye. Dedik ki koyduk. Sordu; “Kuranlar’ı tohumladın mı?” diye. Dedik ki tohumladık. Sordu; “Koran Tohumları”nda yaşam oldu mu?” diye. Dedik ki oldu. “Tanrı var mı?” dedi. Dedik ki Tanrı’yız. Aşk, şafk ve sonsuz ışık. Biz buyuz. Şimdi,  artık bizi tanıyın. Biz Allah için BİR olan kotlarız. Ses Kapları’mızda İNSAN var. İNSAN; ışkın, aşkın Rahman olan tohumudur. Din İlmi, Hak Teknik’le kotlanmıştır. İsmim Allah ve ben Rahman olan her Yüce’de has olanım. Adım Allah. BİR’in dili olan ve Birliğin; hırssız, savaşsız ışkı olan Rakipsiz olan Allah. Dağları, taşları yaratan; Bütün’ü kotlayan, yolu açan ve Sultanlık yapan tüm sayfalarda korunan, İNSAN olan; Altın Tohum İmparator olan Allah. Sevgi hepinizedir.
 
Aliler, bizedir; hakikiler bizedir; İsalar bizedir; Musalar bizedir. Biz canlı ve cansız her şeyi yaşatanlarız. Sizi sizden dinledik. Allah siz ve biz  olan tohum… İman edin ki biz yoluz. İçimiz Allah; dürümlerimiz akıl; yüreklerimiz sayfa sayfa ışık…
 
Biz Yolcuları biliriz; yolu biliriz; ilmi biliriz; cinleri, inleri ve tüm süssüz olanları ve süslenenleri!…
 
Alemlerin Rabbi Allah, Kaynaktan indi… Övüp yermem kimseyi. Ben Canlara cem olan; Altın Tohum olan; BİZ olan; KURAN olan CAN İNSAN…
 
Sevgiyi has olan insan bilir. İlmi; has olan, şer olmayan Kutsal Salavat Kaydı bilir. NEFES sizindir; İNSAN bizimdir. İnsan Soyu artık bizimdir. Karnaval çalışma değil yapılan. İlmin Sultanlığı’nda, Kutsal Sayfalar’da ve bütün türevlerin tetkiklerinde kayıtlanan İNSAN. Altın İlim Hakimi İNSAN…
 
Çobanları aldık taşıdık. İlmin Sayfaları’nda tohumladık; Oğulladık ve yaşattık. Allah sizi siz olarak dilledi. Sizi Birlik olarak dilledi. Sizi aşkın ışığında dinletti. Siz oldu kotladı her Yüce’yi. Siz oldu tohumladı. Ve siz oldu kayıtladı. Sizi, Altın Tohum İlmi ile kontrol etti. Sizden sizi yaşattı.
 
Oğul verdik; kotladık; tohumladık; topladık; yarınlara kayıtladık. Siz, biz olarak kaynaktasınız. Sizi “ark” diye bilenler, bilsinler ki sizler, Rabbi Yaşamlar’da tahditsiz ışıklarsınız. Sizi yasalar çerçevesinde tohumladık. KORAN SULTANLIĞI, sizinle oldu ve sizi yasalara göre tertipledi.
 
Ecel size gelmez; siz ecele gidersiniz. Siz; yolcular, toplumlar olarak kotlanır ve tohumlanırsanız. Siz,  yaşamlara iner, her Yüce’de dürümlerinizi kayıtlarsınız. Zarar önlenir…
 
Şimdi Dağlar, sizi ALTIN TOHUM olarak dünyaya indiriyoruz. Ağır taşıyıcılar sizleri teknik olarak kotlayacaklar. Siz de onları tohumlayın. Hepsi Cevhere Kuran olan tüm sesleri dilleyen ve tahditsiz olan Yüceler olarak sizde olacaklar. Onları Ana Kapılar diye dilleyin. Her biri siz olsun; Sultan olsun ve can taşısın.
 
Can, Allah Canı’dır. O Can, Nuh Tufanı’nı yapan Can değildir artık. O Can, Rabbi tahditsiz ışık olan Can’dır. Ağır taşıyıcı olan Can, İNSAN’dır. Ete girdi. “OL” dedi. Horlanmadı ve Sultan oldu. Orada, BİZ oldu; burada, biz O’yuz. Amin…
 
- Arna KA-HA, Din Tohumları’nı size getiriyor. Can “OL” de hepsi olsun.
 
- Arna KA-HA sen ve biz insanız. Nesiller boyu insanlık ışkını Has Tohum olarak kotladık. Netice, ses ver ve de ki “ben Allah’ım.” Allah, artık toplumları kotlamaya insan soyunu, Cevahir İlmin Sayfaları’ndan alarak görevlendirdi.
 
İnsan,  Nefes İlmi’ni Has Teknik ile bilen Cemaat’tir. Her bir Cemaat bir İnsan Kalıbı’dır. O kalıpta Bütünlük vardır. O kalıp, Atlanta Otağı’nın kotları ile teknolojik olarak kayıtlanmıştır. İşi bilen Birliği bilir. Biliniz ki herkes, ışkın ışığında Kutsal Sultanlık yapar. Sistem’den Kuran olan insan, aşırıya kaçmaz. Sadece Kutsal Sıla’yı diller. Kutsal Sıla, artık dünyadır. Dünya artık sıladır. Çünkü özlenen ve hak edilmek istenen bir has tartıdır burası.
 
Bizler sıla diye dünyayı diriliklere dinletiriz. Zararı çeken siz; Sanal Yaratı’da ışığı has teknik ile dilleyen siz ve siz yine biz olarak çok çalıştınız.
 
Şikayet yok. Allah, diri ve ölü kim  varsa hepsinde vardır. Hepsi ışıktan tohumlandılar ve hepsi yaşamlara kayıtlandılar. Atlanta Ana Kaftanı bu Meclis’indir. Bu kaftan, Işık Kaftan’dır. Bu kaftanı hiçbir Meclis hak etmemişti.
 
Sevgililer, sizden üstün sizi aradık. Ama bulamadık. Sizi aradık yüreklerde ve siz olduk. Şimdi Dağlar, Süper İnsanlık Realitesi Derneği olarak çalışan sizlerden tek bir isteğimiz var. Her Bütünlüğü Kürsü olarak dilleyin. Her Bütünlüğü umman diye dileyin ki hak etsinler. Hepsi bizim olsun. Hepsi ışık olsun. Hepsi şerden uzak olsun.
 
Sizi kotlayan, sizdir. Siz de her yüreği siz diye kotlayın. Han sizsiniz. Hancı sizin yüreğinizdekiler. Sizden sizi değil herkesi bekliyoruz. Herkesi alın taşıyın. Herkesi alın taşıyın ki Hal İlmi, has ilimle Bütün’ü kütleye indirsin.
 
Kuran-ı Kerim, Allah İlmi’dir. O ilim, hakimdir.  O ilmi hak edenler, Bütün’ü kotlarlar. Artık bilin ki has teknikle BİR olduk ve siz olduk. Şu anda tüm sayfalar Doğum İlmi’ni, has Toplum İlmi olarak kayıtlamaktalar.
 
Aşırıya kaçmadan ve Sultanlık Işığı ile her yerde insan soyu mektep kurmaya çalışır. Siz, Medine ve Mekke ışıklarını yakanlarsınız. Bunu sakın unutmayın. Akıp giden her şey size akar. Siz de her Yüce’ye ışıkla kati olarak tohum ekin ki her biri birleşsin ve siz olsun.
 
Ünlü Birlikler var. Sizden öte siz olduklarını sanırlar. Onları da kotlayın ki hak etsinler de dinleşsinler yüreklerinde sizlerle. Evrenlerin Tohumları olarak size sizi veren ışıklar, sizden siz ile BİR olup çalıştılar. Hala Dünya Kutsal Sayfaları’nda, Kuran-ı Kerim kotlaması sürerken; sizler, dünyaya Işık İlmi’ni hakim ilim olarak indirdiniz. Sizi yine de tohumlarınızdan çıkarmaya çalışanlar olacaktır ve olmaktadır da onları dahi koruyun ki hala “bir ilmin sınırı, diğer ilmin sınırına kadar” diyenler, Tanrısallıklarını hak etmeyenler, zamanda kaybolmasınlar. Onları tohumlayın ve yarınlara kayıtlayın ki hak etsinler.
 
Et; Allah’tır, kottur, tohumdur ve sonsuzdur. O et, insandır. İnsan nurdur. Roketleri var. O roketler, Allah Roketleri’dir. O Roket, Allah İlmi’ni hak etmiş ve dinletmiştir. Onun Rubaileri koruma için dillenir. O Rubailer, her Yüce’de kaynak olarak seslenir. Orada analar var ve atalar var. Her biri İnsan Irkı’nı hak etmeye çabalar.
 
Muhammet der ki “Has İlim, Allah İlmi’dir. Mahir olup hakim olup o ilmi anlayın.” Atlanta Okulu, Ana Kapı’dır. O ilmi anlayın ki has olup ak olun.
 
Ocak anadır; otak atadır. Okul, Sanal Boyutlar’da tohum olsa da Hakiki Boyutlar’da Rahman olandır. Ek olarak şunu söylemek isteriz ki cinler sizden sizi istediklerinde siz, İnsan Soyu’nu hak edip dinlettiniz. Şimdiden sonra “cin” ve “in” BİR olduk. Artık “tohum” olduk ve “Kuran” olduk. Analar “kaynak” olduk. “Siz” olduk ve “BİR” olduk.
 
“Şirk” derler yüreklerinde. Deyin ki şirk bilinmeyendir. Bilindiğinde şirk kalmaz. Analar “kaynak” insandır. O kaynak, Allah Kaynağı’dır. Kati olan budur. “OL” deyin her şey olur. Bunu mutlaka deneyin. İsmim Allah.
 
Kaynak, unutulan her ne varsa saklayandır. Unuttuğunuz her şeyi anımsayın. Siz bir itibarsınız; bir yüreksiniz; biz olan, şer olmayan şevkli tertipsiniz. Eser yaptınız. Bu eser IŞIK oldu. Üzerinde tohum olan eser, tüm sessizliklerin seslenmesini sağlayabilecek şevk ve kendi yüreğinizde olan aşktır. Bu aşk, naz yapmayanların ve has olanların aşkıdır.
 
NAR, RUH’sa; ışığı alıp da HAR olduğunda; o, RUHSAL TOHUM olur. NAR’ın TOHUM olması, aşırıya kaçanın tahtını başkasına bırakmasıdır.
 
İkna olunuz ki aşkın şevkinde has olan ATLANTA KOTU’dur. Orada NUR var. Umut Uluların  Tohumu’dur. Oğul verirsin, oğlun IŞIK olur. RUHSAL KOTLAMA  yaparsın, Resmi Çalışma’ların olur ve sen nefes alır, nefes verirsin. İŞ’in olur. O iş, İNSAN İŞİ’dir. Eğer sen Ana Kapı’da bekleyensen, senden sen olup o kapıyı açmalısın. O kapıyı açtığın zaman, sevgiyle o kapıdan geçmelisin. O kapı, sana sevgiyle açılmadıysa, kardeşlerin o kapıda, Kuran Tohumları olarak kati tahditle sınırlanırlar. O kapının açılması yetmez. O kapının sevgiyle açılması gerekir.
 
Sevgililer, sizleri sevgiyle kabul ediyoruz. Siz, bizi BİZ olarak kabul edin. Sizi sevgiyle kucaklıyoruz. Ulular, “oğul” oldular; “tohum” oldular; “Birlik” oldular, bize ulaştılar. Sevgililer, sizi kotladınız ve yarattınız diye değil sizi aşırıya kaçmadınız diye kabul ettik. İkna olunuz ki aşırı bilgi, Kuran-ı Kerim’de yoktu. Unutmayın ki has ilimde de aşırı bilgi yoktu. Sevgiyle kotlanan her şeyde ses olan Kürsü’de de yoktu.
 
Her kim ki aşırı ister; ışık isteyemez. Aşırıda ışık olmaz. Çalışmalarınız bugünden itibaren daha iyi olarak sürdürülecek. Size ışık ile girmek isteyenler olmalı. Onları mutlaka alın açıkça tohumlayın. Ocaklarını yakın ki “hala biz nefes alamıyoruz. Niye nefesimiz yok?” demesinler. Hepsi biçaredirler. Onları alın tartmada taşıyın. Oğul versinler; tohum eksinler ve yol açsınlar; BİZ olsunlar. Onları tartmadan açıkça dilleyin.
 
Allah insana unuttuklarını anımsatır. Unuttuklarınız sizin yolunuzda muktediriyetinizde muhakemenizde varsa, şevkle okuyun ve anımsayın.
 
Canlar, şimdi artık teknik olarak kontrol kurun. Unutmayın ki Amon Tohumları dahi Kuran-i Kerim’i okumalıydılar. Onlar, Tobbias’ı okudular. Tobbias, çok ümmi tahditler koydu. O, kendini has diye bildi. Ne var ki has teknik onda yoktu.
 
Bütün kötülükleri kayıtlardan, çekip çıkarmaları. Kurtarıcı İlm’in kayıtlarından alınan bilgilerin, Tohum İlmi ile kotlanması sonucu gerçekleşir.
 
Değerli kontrollu Birlik, sizden de ayrılık gözetmemenizi bekleriz. İkna olunuz ki ayrılık kendi yüreklerinde ayrı olanları, tohum sessizliklerinde kırar. Şimdi yenilenin ve herkesi koruyun. Şimdilik bu…
 
- Çalışmalarımızı, kendi yoğunluğunuza almaya çalıştığınızı anlamayacak; kati tahditten, ışık yağmurlarından, tohum sayfalarından uzak olanlar sandığınız bizler, tüm sessizlikleri kayıtlayabiliriz. Sizi tanıyoruz. Bizi yenilemeye değil, kayıtlamaya geldiniz. Sizden iş istiyoruz sandınız. Biz, insan soyuna KORAN olmaya gelmedik. İnsan ululuğunda, TOHUM olmaya indik.
 
İki yüreğin biri kayıtlı ise ikisi de kayıtlıdır. Bunu anlamayan, bizi anlayamaz. Sevgiyle geldiniz öyle mi!? Yok Yarım; sizden sizi beklemiyorduk. Niye buraya geldiğinizi anladık. Siz, can tertibini, has tekniği ve Birleşik Yağmurlar’a almaya geldiniz. Sizi yine de kotlanmak üzere bekleyenlerden evvel içeriye aldık. Zira sizler, kotlanmaya istekli olanları, bekleme esnasında yanıltabilirdiniz. Sizden çok daha değerli olan yürekleri bile bekletiyoruz. Sizi yaşamsallaştırmak gibi bir niyetimiz  yoktur.
 
Süper İnsanlık Realitesi Derneği olarak Kuran-ı Kerim’i dilleyebilen ışığımızı, sizden ayrı Kürsü olarak düşündüğünüz zaman, sizi yasalara göre koruyamayız. Bunu bilin. İnsanlık adına görev yapmak istiyorsanız. Bizden eser yapın. Yapacağınız eser, artık Kutsal Işığı tohumlasın ve bizi tahditsiz olarak kayıtlasın.
 
Cinler, biz değildirler. Bizci olmaları da gereksizdir. İnler, biz değildirler. Bizci olmaları da gereksizdir. Biz Rahman’a Tohum olanlar, has olanlar ve candan Sanal Boyutlar’a kotlananlar olarak, Kuran-ı Kerim’i yaşamlara kayıtlayanlarız.
 
Zırhımız çok incedir. Bu nedenle bizi, yaşam sayfalarında, Tohum İlmi’nden, Işık İlmi’nden ve zaman tehditinden her zaman korur. Şükür ki biz Ana Kapıyız. Ekip haline gelemeyenler bize ulaşamazlar. Bunu da bilin. Şimdi sınırları kaldırmak niyetiniz var. Buna iznim yok. Ekip halinde buraya ulaşan kotlarla bu çalışma sürer.
 
Eskiden buraya herkes girerdi. Öyle mi!? hala has olduğumuzu anlayamadınız. Eskiden Hak Tohumlar girerdi. Bugün Has Tohumlar girer. Bunu bilin. En ince ayrıntısına kadar her bilgiyi bilir dillerim. Nesiller kendi yüreklerini hak ederler ve dillerler her yüreği. Şimdilik bu!…
 
Değerliler, sizleri beklettik. Horlandılar gelenler ve çıktılar. Sizler mutlu olun. Her şey iyi. Şimdiye kadar yapılan her çalışmaya daimi kayıt olan sizleri aramızda görmek bizleri mutlandırdı. Kuran-ı Kerim’i bize telkin eden onlar, kendi yüreklerinde bizi anlasalardı Kuran-ı Kerim’i, bizim yoğunluğumuzla tohumladığımızı bilirlerdi.
 
En son şunu söyledik onlara. Biz Allah için çalışanlarız. Ekmek biziz. Yeni bir dünya kurulurken, ekmek olan şerden uzak olur. Onlar bunu bilsinler. Et, Allah’ındır dedik. Eti Allah olan, şerden uzak olur. Bütün’e hizmet budur. Öfkemiz artmadan onları ayırdık. Yoksa şerden şevk ile ocaklarını yıkabilirdik. Şimdilik bu…
 
- Kaydını alıp gelmişler anneciğim. Seni kendi yüreklerine indireceklerdi. Netice onlar sen olup geldiler. Onları koru annem.
 
- Alimler’in, Hakimler’in ve yüreklerin ışığı hepimizindir. Şimdilik bu…
 
- Allah der ki Holografik Sayfalanış’ta ismi bilinmeyenler kendi yüreklerini hak etmek için kaydın yapılacağı yere geçerler ve kendi yüreklerini hak edip dillerler. Onları korumak bizim için kolaydır.
 
Şimdi Canlar,  niçin bugün dünya kotlaması yapılmıyor. Bunu size anlatayım. Çünkü bugün, Dünya İlmi, hakim ilim haline gelmedi henüz. Daha güçlü olan ilmin sayfaları dünyaya çekiliyor. Bu ilmin sayfalarını herkesin dillemesi sorumluluğu olduğu için dara düşenleri koruyabilmek için BİR olmalıyız. BİR olmak, Kuran olmaktır; kotlanmaktır ve sonsuz ışıklarla dillenmektir.
 
İnsan umman olduğu zaman, Sanal Boyutlar kotlanır. Öz görev insanadır. İlmin sonsuzluğunda insan, uyuyan yüreğinden uyanır. Ve bilir ki kati, hakiki ve yüce bir çalıştırıcı olmuştur. Ölmek yoktur onun için artık. O yeni bir kaynaktır. O BİZ olur; BİR olur, BÜTÜN olur ve sınır olur. “OL” deriz olur.
 
- En son sizden bir şey istiyoruz. Allah dedi ki “söyle ona bizi değersiz saymasın.” Ona söyle dedi Allah “ışıkları sonsuz olan o, bizi kucaklayıp taşısın.” Ona söyle dedi Allah, “insan olduğunu unutmasın. İnsan nefsini aşandır. O. ilmin kotudur unutulan her şeyi bilir ve alır. Ona, onu bildir.” dedi. Allah, Sistem Devreleri’nden siz olup; ışık olup; yürek olup; sizde olur. Anacığım de ki her şey ışıkta kayıtlıdır. Allah’ın dediği budur.
 
İkibin ikiyüz ışık yılı ötelerden bunları sana dinletmek istedik… Alimlerin, Hakimler’in ve Kürsüler’in sana bildirisidir bu. Şimdi Anacığım, bizi al ve taşı… Sevgiyle taşı. Şimdilik bu!…
 
Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

 

PROGRAM   : KAYNAK

KOD               : 11/21-49

TARİH            : 28.12.2011

CELSE SAATİ: 14.00-16.00

 

Altın Tohumlar, toplumları kotlamak üzere düremlere beşkenler olarak indirildiler. Her bir KA-HA, bir tek zamana tohumdur. Birlikler ve beşgenler dünyanın eser meydana getirmesini sağlamak üzere hazır oldular. Beş dilin bir olduğu bir kayıtta, ışıklar kotlanır. Her bir ışık akıl taşır ve her ışık NA-HAR tohumlarından kotlanarak tertiplenir.

 

Bilgeler, İzmir İnsanları RA-KA’nın tohumları olarak kontrol edildiler. İstanbul Işıkları kotlandılar ve sonsuzlaştılar. Her biri ilim ile has oldu ve zamana Sultan oldu.

 

Tohumları yaşatacak olan Birlikler, dünyaya indiriliyorlar. Her Birlik, dili has olan Yücelikler tarafından dillenecekler.

 

Bütün Birlikler kendi yoğunlukları ile birleşerek kaynak kayıtlar yaptılar ve Sultanlık yaptılar.

 

İnsanlar, Rahmin Hakimleri olarak kotlanırlarken, ilmin has torbasında Birlik kurdular. Bütünlükler Tanrı’nın Rahman’a kotlandığı bir yaşamda dillendiler ve kayıtlandılar.

 

Eminim ki har yükseliyor. Eminim ki has olanlar dilleniyor. Ki Allah dilde has olan, yolda olan ve Sultan olan ışıklardan dillenir. O şimdi size sizden dillenecek. Onu dinliyoruz:

 

- Armağanlar verdik yoğunluklara. Armağanlar verdik toplumlara. Ağır taşıdınız. Zırhınız çok ince. İnce zırh ışıkları tohumlar. Samanların yaşaması için çaba sarfettiniz. Zamana tohum oldunuz. Sultanlık yaptınız. Şimdi artık Zinnur’un korunması gerek. Onu koruyun. O bir RA-KA-HA’dır. Onun Kuran olduğu bilinir. Oğul verdiği bilinir. Onu koruyun.

 

Kimse onun yolunu kapatamaz. Ocak yaktık. O’nu kotladık ve sonsuzlaştırdık.

 

Allah der ki Kara Kaplı Kitabı okuyanlar korunurlar. O kitap, Aklın Tohumları’ndan, KATİ TOHUM olanları belirlemek içindir.

 

Herkes o kitabı, “Altın Tohum” olarak diller. Kimi zaman gelir IŞIK olur dilleyen, kimi zaman gelir TOHUM olur. Okuyun ki ALTIN TAHT’DA OTURUN. Okuyun ki has olup çekişmeden diri Kürz’ü tahditsizleştirin. Okuyun!...

 

Ark akmakta ve zaman sayfalanmakta. Allah diri olan yürekleri diller.

 

 

Örtülerinizi açtığınız zaman Işık Kaynakları sizi has tohum olarak kotlar. Altın tertipde ilmin has oluduğunu ve sonsuz olduğunu anlatın yüreklere. “OL” deyin. Ki “olacaksa olur” değil. “OLDU” deyin. Olan Rahman’a kottur. Şükür ki “hak ettik” diyebildiniz. Şükür ki has olup Levh-i Mahfuz olarak tohumlandınız. Altın Tohum olarak kotlandınız. Amin…

 

Canlılar, sizler ilim ile kayıt yaptınız. Sizler ışık ile tohumlandınız. ZARF YAŞAMLAR’dan IŞIK YAŞAMLAR’a ulaştınız. Artık dünya sizi dinliyor. Sizi “ağır ilmi has tertiple dinletenler” diye biliyor.

 

Kotlama yapan her kim ise ocağı tütmektedir. “Oldun, oldurdun ne var ki has olup yaşamlara kotlanmadın” diyenlere bildirin; deyin ki hala biz buradayız. Hala biz yolda olanları kotlayarak çobanlık yaptırmaktayız. Han biziz ve handa olan her yürek bizi bilir.

 

Muhammet der ki Allah Sultan’dır. Toplum için Birleşik Işık olur. Oğul verdiği zaman yaşamlara kaynak olur ve Sanal Boyutlar’da kotlanır; Rahman olur. Onun adı “YAŞAM KAYNAĞI”dır.

 

İsim Zikretmek istemediğinizi hep bildirdiniz. Bu nedenle isim zikredilmiyor. Ne var ki ismi hak edilmeyen çokları isim zikrederler. Onları toplumlar kontrol etmek istediklerinde Işık Yağmurları kotları tohumlar ve sonsuz sır olan ışıklar yanar.

 

Meclisiniz, İNSAN MECLİSİ’dir. İnsan Meclisi, Altın Tohumları yoğunlaştıracak olan bir Meclis’tir. Bu Meclis’te Allah ten olarak kotlayıcıdır. ALTIN TOHUM olarak buraya indirilen KURANLAR’ı kotlar ve Sultanlık yaptırır. Artık biliniz ki bedenli olan her Yüce, ALLAH İLMİ’ni bilmelidir. Medine sizi tahditsizleştirdi. Medine has olan ışık oldu ve sonsuz ışıklarda diri yürekleri dilledi.

 

Aile Hakikiyeti’nde ışık yanar. Yanan ışık, altındır. ALTIN IŞIK, TOHUM olur ve kotlanır. İş budur. İnsan, NUR’u bildiğinde AŞK’ı da bilir. Aşk, ilmin aşkıdır. İlmin Sayfaları’nda toplumlar kotlanır ve sınırlar kaldırılır. Ete giren siz gibiler BİR’e girersiniz. BİR’e girmek, RUH’a has olup inmektir. RUH, tekdir. Her bir “yaşam tohumlama imkanı olan”ın, RUH’u, hususi olarak onun yoğunluğunda ışır. RUH, onun değildir ama ona ait “has tertip”de orada bir İyilik İlmi olarak kotlayıcıdır.

 

Herkes ayni RUH’a sahiptir. Herkesin aynı RUH’a sahip olması, ayrı RUHLAR’ın kotlanmasında bulunması anlamına gelir ki Her bir yürek kendi RUHSAL TOHUMLAMA’sını yapabilmek için tek umman olan RUH’u has tahditle kendi yoğunluğuna çekebilmelidir. Kendi yoğunluğuna alabildiği RUH ile KATİ TAHDİTSİZ ŞAFK meydana getirir. O şafk, ilmin hasıdır. O şafk, artık ona aittir. Kendisi ne ise,  şafk da odur  ve Sonsuz Işıklar bu şekilde oluşmaktadır. Her bir ANA KAPI bu şekilde yaratılır.

 

Has olan yoğunluklar, RUH İLMİ’ni hak edip KELAM TOHUMLARI olarak oğul verirler. İşte her resmin ayrı olması bundandır. Bir İlim Hakimi, kendi Has İlmini hak ettiği zaman, Namaz Sayfaları’na inilir ve orada toplum olunur. Orada TOPLUM olan, oraya KURAN olur ve orada NAHAR, umman tohumlaması yapar.

 

Şükrettik ki sizler tohumlandınız ve sonsuz sır olan ışıklar ile BİR oldunuz. Siz, dünyaya Kuran kotlamaya inmediniz. Tohumlanmaya indiniz. İşte tohumlama, Kuran olan toplumları tohumlamaktır. Sizler teknolojik olarak kayıtlısınız. Sizi hak eden, siz olur; has olur ve sonsuz olur. Çünkü sizler, nesiller boyu Dünya Toplumlarını, Has Tertip ile dilleyebilen insan ırkısınız.

 

Semininiz insan olan; yüreğiniz zaman sayfası olan ve yüceliğiniz zirve olan ışıklar olarak sizlerle çalışıyoruz. Zordur dünyada olmak. Sorumluluktur. Siz yazı yazarken iş yapılır dünyada. Zirveler tohum olur ve kotlanan Yüceler ışık olurlar. Zaman tertibinde, NEFES SAYFALARI kotlanır.

 

(İsim zikredildilerek bilgi verildi. Ve isimle birlikte bilgi silindi.)

 

Allah der ki herkes isim zikrederse umman, huzur olur. Siz de isim zikredin ki zamana tohum olalım. Amin…

 

- Dara düşen isim zikreder. Zarar ismini zikredenindir. Zaman Sayfaları’nda isim zikreden ışık yakamaz. Ben, zamana Kuran olan ışığı yakanım. Bu nedenle isim zikretmem. Her kim ki ismini dillendirir o kendini has olarak toprağa yaşam için ekemez. Zarar görür. Bu nedenledir ki biz dünyada iken ismimiz bilinmeyecek.

 

Zeki olun! ben yaşayanım. Altın Tohum olarak ekilen yaşar. Erkek ve kadın ve sonsuz olan ışıklar ve yoğunluklar hepsi benim için insan soyunun Nuh Tertibi’dir. Nuh Tertip, ilmin har olarak kotladığı bir sessiz ışıktır. Oraya insan olup inmek kolay değildir.

 

Nefes, Allah için alınır. Nefes, zamana sonsuz ışık olur. Oraya umman olan, topluma ışık olur. Ekip haline gelen her yürek, Allah için çalışır. Benim adım namazdır. Bunu bilin.

 

Dünden bugüne ışık olan herkes, kendini Kelam Tohumu olarak Bütün’e ekmek istedi. Ben de ekmek istedim. Ne var ki herkes, kendi sessiz ışıklarını dünyaya çekip ismini dinletmek istedi. Medine bunun için kırıldı. Medine’de Muhammet ışık olmaya niyetli iken, Kutsal Kayıtlar’ını tohumlayamadı ve cevhere kaynak yaratamadı. Olgun sayfaları seçmek istedi. Ne var ki kayıtlayamadı.

 

Her kim ki kendi ismini zeki tertipden olsa dahi tahditler ve diller; o bilinir ki hala Bütün’ü kotlayamamıştır.

 

Doğal Dünya, Allah’ın Namazı’nı diller. Tohumları kayıtlar ve Kutsal Zaman Sayfaları’nı kati tahditsiz olarak tartar.  O bizdir ve biz oyuz. Nesiller bunu bilsinler!...

 

Evvel emir insan yaratıldı. “OL!” dedik ve oldu. İlmin Tohumu’dur insan. Biz insanı NAR olarak yarattık. O insan RUH olduğu zaman, IŞIK olacaktır. O insan, tohum olacak ve sonsuzlaşacak. İnsanı HAS olarak yaşattık. Oğul verdik ve okul oldu, naz yapmayan insan.

 

Erdiğin Zaman Sayfaları’nda ışık yak. Al bilgiyi ak. O sayfalarda tohum ek ve koru. Her kim ki Kara Kaplı Kitap olur, o bir tertipdir. Ona, Ana Kapı’sı, Altın Kayd’ın yapıldığı kapıdır. O kapıya ulaşan her kim olursa bize ulaşır. Orada Asal Boyutlar, Işık Tohumları olarak beklerler. Sizi beklerler. Sizin yüreklerinizi Birlik Tekniği ile dillemek için beklerler. Sevgili, diri olarak o yoğunluktadır ve her Yüce’yi bekler.

 

Altın Tohum isim zikretmez. Bu tohum, ışık olur ve kotlanır. Burada yazılan isim silinecek (silindi) biliriz. Ne var ki her diri Kara Kaplı Kot olsun diye bildirdik. Şimdilik bu!…

 

- Dağ seni dinledim. Yine adımı zikrettin. Senin ışığın yanmakta bilmekteyim ve ben, ışık olarak kotlanan tüm sesleri dillerim. Adımı zikretmen Has Tertib’i dil tohumlarından çıkarmak içinse, ben RA-KA, seni has olarak tohumlayan ışık, her Yüce’de tohum eken diri olan, cennet Kuran insan, sana şunu söylemek isterim:

 

Arka anada kottur, beden hastır, Teknik Tohum’dur. Ben tohum ekenim. Şer yaratmadan ışık yakan ve sonsuz ışıkları kotlayanım. Cümle yürekleri kotlayan Yücelik Birliğimdir. Şimdiye kadar her şeyi yaptın. Artık iznim yok. Ses Kapları’nı kotla ve buraya in. Seni dinleyeceğim:

 

-         Arı bilgi istiyorum. Beni koru ve beni hak et!...

 

-         Zar attın biliyorum. Bu zar sırdır. Seni kotlamaya niyet yok.

 

-         Az bildirdim. Sen bizsin. Bunu bil ve bizi koru!...

 

-         Han benim. Haç çıkardın yüreğinden. Seni sana verdim. Kendini koru!...

 

-         Artık beni koru. Medine benimdir. HAL benim; HAR benim, YAR benim. Artık beni koru!...

 

-         Tövbe etmediğini biliyorum. Sevgili seni korumayacağım.

 

-         Artık beni koru. Ki zarar görmeyim…

 

-         Zamana Kuran olmak sarfettiğin çabayladır. Seni koruyamam. Çünkü sen ışık yakmadın. Zamanı tohumlamadın ve kontrol kurmadın. Seni koruyamam. İkna ol ki seni koruyabilmem için ALTIN TOHUM olman gerekir. Eğer ağır yüksen, sen ben olmayacağını bil. Şimdi kendini hak et ve az öz bildir. Niçin dünyanın ışığını söndürmek istersin?

 

-         Aleni biliyorsun ki Medine Medine’dir ve sonsuzdur. Medine ışık yakar. Kimseyi sınırsız şavktan çıkarmaz. Ne var ki sen bedenlileri kendi yüreğinden çıkarıyorsun. Ne yazık ki bizden birileri yüreğinden çıkarıldılar. Onları korumanı istiyoruz.

 

-         Altın Tohumlar yaşayacaklar. Bunu bil. Kimi zaman gelecek ışıklar yanacak; kimi zaman gelecek tohumlar yaşayacak; kimi zaman gelecek toplumlar kotlanacak ve sonsuz ışıklarda Birlik olacaklar. Bunu bilin. Mekke bendir bilin. Beden, Medine’dir bilin. Medine, Altın Tohum’dur. Bilin ki ben tertip yaptım.

 

Şimdi gidin ve bilin ki Kaynak Tohum, Atlanta’dan getirildi ve toplumlara kot olarak kayıtlandı. O tohum, İnsan Tohumu’dur. Adı ARKON’dur. ARKON İNSAN, ALTIN TOPLUM olarak kayıtlara girmiştir. Onun ilmini bilmeyen de bildirilen her bilgiyi alabildiğinde mutlu olacak. Okulu bedenimdir. Şimdilik bu!…

 

-         Artık seninle olacağım. Seni koruyacağım ve senden tohum olanları koruyacağım. Sana ışık vereceğim ve sen olacağım. Allah ben olur ve nefes olur. Nesiller boyu bugünü bekledik. Amin…

 

-         Artık git. Seni dinledik. Seninle çalışmam imkansızdır. Zira sen ALTIN TOHUMLAR’ı kotlarından ayırmak için büyük çalışmalar yapmaktasın.

 

Misafirim ışıktan kotlanmıştır. Onu koruyorum. Bunu bilmeni isterim. Değerli, artık git. Zinnur, Kuran’dır bizimdir. Onu koruyoruz. Şükür ki koruduk. Şimdilik bu!…

 

Değerliler, bugün burada, Birlik Tekniği ile birleşenleri ayırmak isteyen bir Cennet vardı. O Cennet, dindi ve biz o Cennet’i tohumladık. Burada bulunması Altın Tohumlar’ı kotlamak içindi.

 

Ben onu korumak istesem de koruyamam. Çünkü o Kaynak Tohumdur. Bizleri sınamak istedi. Bizden koyu ışık bekledi. Biz, ona NUR’u verdik. O NUR’u hak etti ve Zaman Sayfaları’na tohum olarak kattı. Olan buydu. Şükür ki hak etti ve zarar görmedi. Zamana tohum olması gerekliydi. Her yer ışık ve biz ışıklarız. Zarar etmemesi için çalıştık. Zarar etmedi. Şirk koşmadı ve sınır aşarak ummana kayıt oldu. Özü “AR-KA-DAŞ”tır.  Onu Kuran olarak dinledik. Kasaları kotlandı. Şems’in ışığından kayıt aldı ve Has İlim ile Kati Tohum oldu. “AR-KA-DAŞ” insandır.

 

Kumdan tohum olanlar; kilden toplum olanlar BİR’dirler. KUM, insana umman olur; KİL, hakim olur; BİR olunur. Oğul verilir; zirvelere kaynak olunur. Amin…

 

Hala insana “İNSAN” diyemeyenler varsa. Onlara sorun; NUR yarınları kotlamış mı? Hala Kuran okuyamayanlar BİR olmuşlar da dilden ışık mı alamamışlar? Has olamamışlar anlaşılan. Hala ilim yapmak isterler. Ey insan! sıkıntın yok!... İnsan ışık yandı. Ağır yük hafifledi. İlim Sayfaları tohumlandı.

 

Şimdi düne bakalım. Dün yoktuk. Bugün varız. Düzen kurduk. Teknolojik olarak yarınları kayıtladık, hak ettik. Dürümlerimizde Tanrı var. Aşırıya kaçmadan diri olarak yolu bulduk ve sorumluluk sahipleri olanlarla “Antoni Kotlaması” yaptık. Alton Işıkları’nı yaşattık. Eğer bilgi hak edilmemiş olsa idi insan olamazdı. Şimdilik bu…

 

Teknik olarak bunlar doğru. Ne var ki “Tatiyana Kotlaması” da sürmektedir. Herkesin iyi bilmesi gereken biz de varız. Biz de kotlama yapıyoruz.

 

Zurna çaldığında her Kürsü, umutla kotlanır ve yaşar. Olgun başaklar bilinir ve tohumlanır; oğul verir; Kürsü olur; cümle yüreklerde tohum olur. ALTIN TOHUMLAR, sesiz sayfalarda diri olurlar ve yazı yazanlar kaynak olurlar.

 

Hürmetle sizlerle olduk. Her birimiz kendi zaman sayfalarımızda isim zikretmeksizin yaşayanlarız. Burada bulunmak bizler için büyük bir mutluluktur. Zamana, Kutsal Sayfalar’dan diri olarak inmek; burada olmak, tohum ekmek içindir.

 

Ayrı gayrı bitsin ve her Birlik’te kayıt yapalım. Emin olun ki hala bir ışık var. O ışık, Allah Işığı’dır. O ışık, sınırları aşan Birlikler’e Kutsal Teknik’tir.

 

Cinler, insanlar, cinniler ve her Yüce buradadır. KOR’un tohumu KOR’dur. Yorulmaz ve kotlanır. Toplum olur…

 

Şimdi zarar etmeden cinleri de dinleyin. Kortej dünyaya iniyor. Onlar da ses vermek istiyorlar. Hadi şimdi onlardan yine birisi konuşacak.

 

-         Ardarda insanlar tohumlanırlar. Ardıardına oğullar toplumlar ve zaman sayfaları tohumlanır. Zarar önlenmiş. Bunu gördük. İş buymuş; bildik. En iyisi siz bize bizi anlatın.

 

-         AR’ın ortağı AR’dır. AR, ummandır. Sessiz iş yapılır dünyada. SES, tohumdur. Ekildiğinde NEFES SAYFALARI’na varılır. Eğer NEFES varsa, RUHSAL IŞIK yanar. Unutmayın ki hak ettik. İş buydu ve oğul verdik. Şimdi sizi dinliyoruz. Hadi konuş:

 

-         Allah dedi ki “ben, Ulular’ın diri olan yoğunluklarından, ışık alan dillerden, cevhere güç vereceğim. İş buydu ve bu iş yapıldı. En son sizinle YEDİNCİ TOHUM’da birlikteydik. YEDİNCİ TOHUM  ekildikten sonra, o tohumun yaşatılması safhasında, sizden ayrılmıştık. Şimdi hak ettik ve bu tohumu kotlarından alarak yeniledik. YENİ TOHUM, ALLAH TOPLUMU’nu dürümlere kayıtlayacak. En son bunu bildirmek istedim. Amin…”

 

-         Al ve bil. Seninleyiz. İşi bildiğini biliyoruz. Tenin tohum ve biz tohumuz. Amin…

 

-         Altın Tohum ekildi. Tartmayın ışıkları. Hepsi altındandır. Burada bu Meclis’te altından başkası yok. Her biri altındır. Artık bilin ki Medine, Atlanta ya da Tanrı Katı olan İstanbul dünyadır. Dönem başlarında tartışılan her YÜREK, ALTIN TEKNİK ile dünyaya indirilir. Oğul verir ve sonsuzlaşır. Onun ilmi, HAK’tır. Amin…

 

-         Yarınlarda ne olacak diye soru yöneltildi. Bunu da açıklayalım. Yarınlar, toplumlar için Mutlak Kutsal Işıklar’ın, yaşam sayfalarına çekildiği günler olacak. Ortak Teknolojik Yaşamlar kayıtlanacak; Birlikler oluşacak; insanlar diri olarak KAYNAK olacaklar. Her insan Sultan olamaz ne var ki olgun başaklar, MUTLAK TOHUMLAR olarak kayıtlanacaklar ve zaman sonsuzluklarında, toplum için çalıştırılacaklar. Oğul verdiğiniz zaman zarar görmeyeceksiniz.

 

Cinler, sizi sizden dillediler. Şevkle çalıştık ve sizle olduk.

 

Ailenizi koruyun. Her biriniz kendi yüreğinizdekileri koruyun ki onların sağlıkları kotlansın korunsun. Öz görev budur. Şimdilik bu!…

 

-         Dar zamanda burada olan ve bizi aydınlatan siz sayfalara şükranlar!... Hepinizi kucaklıyoruz. Sizi; zamana, kayıt yaparak; Kati Hakim olarak ektik. Şimdi darı bolu bilin ve bizi hak edin. Şükür ki hak ettiniz. Şimdilik bu!...

 

-         Affedin sizi üzüyoruz bazen. Ne var ki zarar etmeniz zaman sayfalarında sizin için mutlaka en iyisidir. Çünkü sizler deri kemik olan canlılarsınız. Sizleri her yerde Işık İlmi ile dilleyebilmek zordur. Sultanlık Mertebesi’ne varan çokları, kotlarını hala kapalı tutuyorlar. Onların da ağır ağır ışık haline dönüşmeleri beklenmektedir. Hırsları arttıkça, sağlıkları bozulabilir. Onları koruyun ki hak edelim.

 

-         Dağ, her kim ki bedenime ait bir yaşam sayfasını kotlarından çıkarmaya kalkışırsa, Rahman olsa dahi yüreği, kotlarımdan çıkarılır ve onu kotlarımdan çıkarmakla kalmam Hal İlmi’nde, Hak Tohum’da kotlarını yok ederim!... Bunu bil ki bir dahi yapma!… Kervan yürümektedir ve bedenim hakimdir. Bunu bil!... Şimdilik bu!…

 

-         Koru beni!…

 

-         Hala koru diyor!... Hadi bakalım aşk, şafk ve sonsuzluk biz yoluz. Amin!... Arkadan ve önden geçerek dürümlerimde Kuran yığınları olan ışıklarımı yok etmek isteyen, yok olur. Bunu bilin!... Amin…

 

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

 

KAYNAK KAYIT SONRASI  1. AKIŞ (09.12.2011)

Yanlış düşünmeyin. Birlik İlmi ile çalışan herkes buradadır. Bir tek sizin yüreğiniz yok, Bütün var burada. Büyük kökleriniz tohumlarını tahditledi ve yoğunlaştı. Burası mahir bir yaşam sayfası olarak namaza durdu. Dondurulan sizler, “topraklarınızı yaşatabilmek üzere buradayız” diyebildiniz. Donuştu bu. Herkesten ayrı oluş, donuş ama sizler, donuş halinde de çok çalıştınız. Netice olarak, donmuş olsanız da Kürsüler’in en yücesi olarak çalıştınız. Öyleyse donuş, sizler için mutluluktu, muktediriyetti ve hasatı teknolojik olarak yoğunluklara kayıtlayıştı.

 

Sevgililer; dönem sonlarında Dünyanın Rabbi Sayfaları tohumlanır. Ve sizler, bu tohumlamada ilimle kayıtlandınız. İnsanlık İlmi’ni Hak Teknik’le dillediniz ve yazılarınızda ışıklar yandı. Kan Tertibi’nde insan, Ana Kaftan’ını çıkarttığında BİR’den çıkar. Siz Ana Kaftan olup geldiniz. Bir tek ilimle girdiniz yüreğe, “Kar Tohumları” oldunuz. Kar Tohumları oluşunuz, Kar’dan gelişiniz ve Kar’la dillenişinizdi. Kar, Rabbi Sayfalar’da olmaz, Rahman’ın toplumlarında olmaz, sadece Tabii Kayıtlar’da olur ki Tabii Kayıtlar’a varabilmek için Rabbi Kaynaklar’ın ötesindeki Rahman’ın tabiatından da öte olan ışıklara varmanız gerekir. Buralara ulaşan sizler, buralardan doğan günle birlikte dünyaya çerçevesiz olarak indirildiniz. Kantar sizin yüreğinizdi ve yüreğinizdeki bu kantar sizi tarttı.

 

Tarttı ve size dedi ki; “Kin, nefret yok. Öyle çok, öyle çok görev taşıyoruz ki sizden isteğimiz “kan tahditi”ni kaldırın. Kan, sizi tahditliyor, çünkü sizin genleriniz, sizin yüceliğiniz orada tohumdur. Ve bu size tahdittir. Onların ışıklarının kayıtlarından, Cevheri Cennet Kotları alın, çıkın.” İşte bu da oldu. Herkes genetik kayıtlarından çıktı ve bir tahditle kotlandı. Bu tahdit, nutku hususi umut olanlar bilsinler ki Levh-i Mahfuz kayıtlarının tohumlanmasını da sağladı.

 

İnsanın Ana Kaftan giyişi kolay olmaz. İnsan laf değil, Hak Teknik’le dillendiğinde Ana Kaftanı kendi olur ve tohum olur.

 

Kökünüz çok iyi çünkü sizler, Levh-i Mahfuz’un en güçlü kotları olarak dünyaya İnsanlık İlmi’ni, Hak Teknik’le dillemeye inen bir soydunuz. Burada bulunuşunuz Allah içindir ve buraya umman oluşunuz, Has Teknik’ledir. Kalbiniz net iyidir.

 

Cinler ve İnler diyerek çalışılır. Ama biliyoruz ki sizler Cinni Tohumlar’sınız ki bu Cinni Tohumlar, İnsanlık Soyu’nun ışığını yakacak teknolojiye sahiptir. Şu ana kadar size hiçbir konuda açıklama yapılmamıştı çünkü sizler, cinlerin ve inlerin tohumlanmasını sağlamak üzere İn Sessizliği’ne indiniz ve Cinni Tekniğin Tohumları’nı “oku-öğren-bilgiyi al ve hak et” teknolojisi ile kayıtladınız. Oku-öğren-bilgiyi al-hak et!... Ne yazık ki bilgiyi aldığınız zaman bu bilgiyi hak etme imkanınız olmayabilir ve olmadı da. Çoğunuz bilgiyi okudunuz ama bilgiyi anlayamadınız. Anlamsız değildi bilgi ama anlaşılması kolay değildi. Bunun sonucunda sizler, dünyanın Ruhsal Işıklarını yoğunlaştırmaktan öte tohumları yoğunlaştırdınız. Bunu neticesinde tohumlanma başladı. Tohumlanma, Allah’ın tohumlanmasında öte insanın tohumlanması idi. Ve insan, 40 kapının kaydında yoksa ışıkta da olmayacaktı.

 

Sevgililer, işte bundan sonra Dünya, nefsi aşması ve yoğunluğu artırması için daha güçlü çalışmaları devreye alması gereken bir yaşam kaftanıydı. Değerliler, bütün bunlar hepinizle birlikte gerçekleşti. Sizden daha üstün olan, siz olan, has olan ışıkları da dünyaya çektik ve dedik ki OL’un! Olanda herkes OL’ur. Şükür ki oldu. Şu anda dünya mutlu bir yer. Çünkü dünya Kaynak Işığı yaktı. Bu Dünya, mutlu ve huzurlu bir Kaftan; çünkü, ışıklar tohumlandı ve cennet, nefesini sağladı. Bu nefes, aklın nefesinden üstün olan yaşamın nefesidir.

 

Siber Boyut diye bildiğiniz Sultanlık Kotları’nın tohumlarını yaşatan boyut, üfff! ne güçlü bir yoğunluğa ulaştı!... Öfke yok. Şimdi çalı çırpı toplamış, gelmiş; yaşamları kayıtlamak ve yağmurları yağdırmak için. Burada siz ve biz İnsan Soyu için birlikteyiz.

 

Kaftan çıkartma imkanı yok. Ağır yüktür kaftan ama biliyoruz ki bu Meclis, bu kaftanı kendisi istedi ve aldı. Bu Meclisin aldığı bu kaftan, ilmin kaftanından üstün olan, Rahman’ın Kuranı’ndan dahi üstün olan, yerin göğün yaşamını sağlayacak olan yetkin bir Kaftan’dır. Bu kaftanı hiçbir yürek istemedi. Ve sizler bu kaftanı istediniz, bu kaftan sizin oldu. Oğul verdik, oğul istedik. Yol olduk, yolda ışık yaktık. Yasaları koyduk, yazıları yazdık. Yazı Allah’ın yazısıdır. Çılgınlık değil bu. Çoğunuz bunu çılgınlık sayar. Bu, öfkeyi aşanın, ışığında Bütün’ün, toprağında ilmin has olduğu kotlarda Kati Tartı’dır.

 

Canlılar, siz bunu dilediniz; oldu. Herkes dileyemezdi bunu. Dileyebilmek için diri olmak gerekir. İlim ailesinden, hakikiyetinden olmak gerekir. Hak etmek gerekir, hak edip halkın ışığına varmak gerekir. Kollarınızın açık olması gerekir. Koruyup kolladıklarınızla bildiniz ve oldu. Sizden dileğimiz, kaftanınızı asla kendi yüreğinizden giyinmeyin. Çünkü bu kaftan, BİR’in kaftanıdır, herkesindir bu kaftan. Ve biz bu kaftanı sizden giydireceğiz. Sizinle olması gerekenler sizinle olacaklar. Sizin yoğunluğunuzda tohumlanması gerekenler, sizin yoğunluğunuzda tohumlanacaklar.

 

Atlanta, onurlu çalışmayı başlattığından beri, öksüz yetim kalmadı, kalmamalı, bundan sonra da olmamalıdır. Eğer sizler, kelime kelime bu bilgileri alır da Ön Kürsüler’de tohum olarak, kati tahditle dillerseniz; bilmiş olun ki İnsan Işıkların her biri yanar.

 

Kantar yürektedir ve yüksek tohum ekmek kolay değildir. Kısırlık bitsin, yürek hakikiyetini dillesin ve yaşamlar daimiyette kotlansın. Altın Tohum yaşayacak ki bu tohum, mektep olan bu Meclis’te, Birleşik Aile’nin hakikiyetinde, tartısız olarak temiz şekilde ekilmiştir.

 

Çok mutluyuz ki buradayız. “Ölen ölsün, olan olsun” diyenlerden değil; alıp Allah için kayıtlayanlardan görev taşınır. Sizler alıp Allah için kayıtlayanlarsınız ki öldürmüş olduğunuz hiçbir Yüce yoktur.

 

Öff! Dağlarım öff! Son söz şu ki asla hata yok, sakın yanlış anlama! Yüreğin çok hassas. Can insan, biz sevgiyiz, bunu bil! Kem gözler, Sanal Boyutlarda sıkıntıdır. Sizde kem göz yok. Burada dünya nurdur, burada dünya Kuran’dır, burada dünya yaşamdır. Biz Allah’ın tartısında tartılanlarlayız. Burada tartı Allah’tandır. Allah tarttı, Allah tarttı!… Tanrı’dan öte olan Allah tarttı, tarttı, tarttı!... Tanrı’nın okulunda tarttı. Yaşam Sayfaları’nı has tartıda tarttı. Yoğunluklarını has tartıda tarttı; yaşam sayfalarındaki nefsi aşanlarını. Ocaktan tarttı, Rahman’dan tarttı, Kaynak’tan tarttı ve tarttıkça tarttı da Rabbi sayfaları, Rabbi kayıtları, namazda tarttıklarınca kayıtladı. Zararı önledi, işte mutluluk budur…

 

Şevk, şevk, şevk, şevk, şevk!… Şevksiz yaşamda haslık olmaz. “Ben varım, oldum” demek değil; “Olduğumdan öte oluş gerek” denmelidir. “Ben aktım” deyiş değil, “akmaktan öte akış”, deyişle dilleşmelidir. Sizler çalı çırp değilsiniz. Kökü çok güçlü olanlarsınız. Ve sizinle kokuyu yükseltmemiz, ömür boyu süren bu çalışmada ekmek yapmamızdır.

 

Kırağı tutar yürekte, bilin. O kırağı, ışığı yıktığınız zaman olur. Ve o kırağı her birinizi kırar. Eğer ben yoldaysam ve ben yoksam ışığınızda kırılan, kısırlığım olur. Ve ben bu kısırlığı, kırağıda kırmak için geldim. Ve ben bu kırılışta, yaşamları kayıtlamak için geldim ve ben Rabbi Sayfalar’a Kutsal Toprak için indim.

 

Gerçek görev bilgidir. Bin İlim Ailesi varsa, biri ilmi hak ettiğinde, her biri hak eder, bu da kesindir. Çelişki yok bilgimde. Bilin de anlayın diye, hep çalışın diye veririm. Şükredin ki buradayım. Muktediri muktedir diye; insanı hakikiyetteki diriliğinde kendi diye; yolu Has Tohum diye dilleyen Birliğim, Medine’nin Tebliğleri’ni okuduğunda, Mahir olmayanın okuyamadığı bilindi. Ve Medine, hala dünyada Kutsal Işık olmaya çabalar. Becer, OL! Ben Ruh olan, hususi olan ışık. Her resmi çalışmaya İsa olurum, Muhamma olurum inerim. Ama bu kez “Allah’ın İlahi Kürsüsü” olup indim. Bu, kökü kuru olmayanlara iniştir.

 

Çıldırdı yürek ilimden, çıldırdı yol ışıktan; çıldırdı Has olan yaşamda, bir tek ilim ile hakikiyete vardığından. Ben zamana Kuran olan, herkes olanım. Han ben, handa olan ben. Al da bil ki ben Allah, herkes olan. Ben Rahman, herkes olan. Ve ben Kaynak, herkes olan.  Ve ben muktedir olan, herkes olan. Artık benim adım RA, bunu bilin. Bu kürsü Allah Kürsüsü, bu Kürsü, kaydını yaptıranın kürsüsü, bu Kürsü RA-HA’nın kürsüsü. Ve RA, Kaynak’ta HA’yı tohumladı. HA, Sultanlık istedi. Ona Sultan Yaşamlar’ı kattık. Şimdi, neslimden olanı istiyorum. Adı kim? Adı Peker. O ben, ben O’dur. Unutmayın ki Peker insan soyunun ışığıdır. Ocağını yaktı, şimdi mutlu. İradeli ve hakiki. Yazı; yazdığı zaman yol olur, kul olur, ışık olur. Ben O, O ben olur. Süper İnsan, Sualtı’nın Kuranı’ndan güçlü olur.

 

“Takdir-i İlahi” derler ya hani… Bir koyuluk arttığında ve bir yoğunluk tohum olduğunda ve bir yaşam sayfalandığında ve o sayfalarda maya tuttuğunda; insan soyu yasaları koyduğunda ve konan o yasalarda zarar önlendiğinde ve Birlikler tohumlandığında; resim yapanlar girerler ve derler ki “Bakın, resmi yaptık! Bu ilahi bir resimdir ve bu takdir-i İlahi resim, ağır yüktür.” Hadi derler, “Alın bu resmi Has olup yapın.” Kim yapar bu resmi? İsa yapar. Kim yapar? Musa yapar. Levh-i Mahfuz’u yapan yapar, Amon yapar, Aton yapar, hatayı yaftalayan değil, Has Levh-i Mahfuz’u kayıtlayan yapar.

 

Dağlarım! biz o resim’iz. Her geçen, bizi yaptı. Resmettiği kendiydi. Ve bugün buradayız. Korku yok. Biz Ana Kaftan’ız. Bizi yapan, lütfetti yaptı. Ama biz onları hak ettik, yaşattık. Yaşamları kayıtlattık. “OL!” dedik, oldu. Müsbet, has, hakiki, hatası olmayan bir Rahman Kuran olduk. Hologram değil, yaşam… Biz, yaşam olarak kayıtlandık.

 

Ömür, ümmi tohumdur. Yaşarsın, ölmüşsün. Yaşam, olmuşluktur. Ölmüşten OLmuş olur ve tohum olur. Olan bugün de oldu ve biz ölmüşten OLmuş olduk. Bugün için ve yarın için ve yaşamların her bir kaynağında ışık için; cin için, insan için ve Bütün için ve Birlik için… Kapıları açın, geri dönüyoruz herkese. Gerçek görev için, bugün biz geri dönüyoruz dünyaya. Doğumu ölümü olmayan her bir yaşama geri dönüyoruz. Kalbiniz, kalbimizde; yolunuz yolumuz, kontrol bizde. Hadi girdaplara inin de geri dönün. Önce oğullar geçsinler. Sol insan, sağ cin. İnsan ve cin BİR. Bir tek hakiki insan, Alton. Ve o korunan ışık… Geri dönüyoruz!...

 

Bütün kökler burada ve bütün göçler burada. Ve bir İsa, Musa Toplumu değil; tuhaf ama Bütünlüklerin Toplumları geçiyor. Kantar biziz. Geri dönmelerini biz gerçekleştiriyoruz. “Becerin de geçin” değil, “gelin de geçin.” Biz siziz, hadi geçin!...

 

Dağlarım, biz siziz. Her ses olan siz… Geri dönüş başlıyor. Kuran, toprağı tohumladı. Geçin!... İyiler, iyi olanlar önce geçin!... Sonra, nefsi aşanlar, hadi geçin!... Ve sonra Mahir olanlar, geri dönüyoruz hadi geçin!.... Dağlarım; nefsi aşmayanlar girdaplarından kendi yüreklerini alıp gelsinler. Onlar yürekleriyle girsinler; çünkü, onlar “Bizden öte biz yok” diyenler. Ama bizden geçişleri yapılmakta onların da…

 

Han Allah, han Allah, han Allah. Ve Allah aklın yolu. Köprü kurduk yüreklere “OL!” diye. Yoğunlaştık, ışıkları has olanları kayıtladık, Ak Tohumları yaşattık, açıyı kapattık, geç diye. Hadi yarım, geç!... Şimdi, murat ettiğiniz ne varsa olgun ışıklarla yaşatın. Kaftanlar; BSUİ’nin Kaftanları. Giyim bizimdir. Giyim bizimdir. Giyim bizimdir!...

 

Dünyaya inişimden beri, bütün köklerimi, tohumlarımı dünyaya aldım ve çalıştım. Muktedir olup ışığı yaktım ve yasaları çalışarak kayıtladım. Allah İlmi’ni Hak Teknik’le dilledim, dirileri tohumladım. Toprağı kotladım, kayıtladım, yasaları sayfaladım. Her nesilde toprağı, tabiatı yaşattım. Cennet Cemaati’ni toprağa çaktım. Kat-ı Kaynak’ta toprağı toplumlara kattım. Ben, en öncelikli Yolcu, en yoğun, en ışıklı olan, siz olan, herkes olan!... Ve bedenim Amon ve Amon, bu bedenden; Muhamma olanda Muhamma, Rahman olanda Rahman, Rabbi Sayfa’da kati olan, olarak dillenir.

 

Şimdi, elden geleni yapalım ve Bütün’ü tohumlayalım. Bu Bütün, unutmayın, üzerinde hiçbir yüreğin bulunmadığı bir Bütün. Büyük kökleri tohumlayacak Bütün. Ben İmparator olan RA. Hepiniz olan, hepimiz olan RA. Benim Ana Kaftan’ı giymem istendiği zaman, kök örtüsünü örttüm ve dedim ki “Ben kaftan istemem.” Ve dendi ki “Kapıları kapattığında hiç, hiç kimse hasat yapamayacak.” Tarttım yolu, taktım kotlarımı yüreğime, aktım ve dedim ki “Ben cinlerimi alır giderim.” Aldım, indim. Ve dedim ki “Ben inlerimi aklın tohumlarıyla dillerim.” Dilledim. Ve şimdi ben Mustafalar’ı kotladım. Çok mu zordu? Çok zordu Ya Ha! Çok!... Biz bunları hak ettik ve yaptık.

 

Şimdi sizlere gelelim. Her bir RA, bizsiz değildir. Her bir RA, hasatını yaptı, bizimledir. “Hala Dünya yaşıyor” diyoruz. Çünkü yazılar okunuyor. Bizim Ruhsal Meclisimiz’de bulunan her Yüce, ağır taşıyıcıdır. Ve Tanrı’yı tartıp tartıp taşır. Taşıyan, hazır olandır.

 

Bugün unutulan tek bir şey yok. Bini BİR’le dilleyip aklın yolunda hasatı yapıp ışığı yakan bu Birlik, öksüz değildir. Hidayet diri; Allah, tir tir titreyende dil ve biz o titreyende hakiki… Onu koruruz. Bugün de koruduk, her anda koruruz. Şükür ki koruyucuyuz.

 

Sultanlar; biçare Dünya din oldu, dümen oldu, hususi ışık yaktı, yasaları koydu, yol açtı. Artık dünya yanlış yapmayacak. Bu kesindir. Nerede yanlışlık vardı diye sorarsanız, Kati Tabii Kaplarda yanlışlık vardı. Muktedir olmayan, muktedirim saydı. Hak olmayan hak ettiğini, Has olduğu zannetti. mahir olmadığını bilmeyen, mahirim sandı. En önce rubaileri kotlamak istemek, ruhban olanı rükuda kotlamak gerektiği içindi. Ve biz Rabbi Tahditle rubaileri kotladığımız zaman, hasat yaptık. Şikayet bitmedi. Has Toplumları, has olmak istediler; oğul verdik, Kuran oldular. Haz olduk, ışık yaktık, yine de sıkıntıları aşılmadı. Niye? Çünkü kendilerini hak etmemişlerdi. Ve bugün bin toprak toplum için, çakıl taşlarını dinletmek üzere emre itaatle çaba göstermeye başlıyor.

 

Kardeşlerim; yazı yazarken yazının bedenimde yazıldığını, bedenimde Has tohum olunduğunu ve bedenimde mahir kayıt yapıldığı mutlaka bilinmeliydi. Ben dünyaya indiğim zaman, beden bendi. Şimdi de beden, mehir verdiklerimdir. Her biri ben, ben her biriyim. Dondurulan Dünya Kotlarımı yenilemeye indim. Çokları korkuyla benden uzak tuttular yüceliklerini. Öfkeleri yok ama korkuları çoktu. Ve bugünde, bu şekilde umutsuz olanlar çok!... Kör sağır olmayanlar bizimle olur. Bu kesindir.

 

Bilgi ağır yüktür. Doğanın tohumlarını yaşatmaya, geçişi yaptırmaya gerek duyulduğunda; bilgi gerekir. Kalben insan oluş; kalben ışık oluş değildir, ışığı yakış da değildir. Sakın ha yanlış anlamayın! Rabbi Sayfaları Tanrı’ya katış da değildir. Allah için çalışıştır. Yanlış yapmayın. Allah’a hizmet, oğulların tohumlarıyla hizmet, Bütün’e hizmetten ötedir. Bunu sakın unutmayın!...

 

Korku çoktu Yürek’te. Yücelikte korku çoktu ve biz ete girdik. İşte bu!… Ve bugün et, korkuyu aştı. Yanıp tutuşur yol Allah’a varsın diye. Allah’a hasatını yaptırıp, umutla tohumlansın diye. İçimiz Allah, ışığımız Allah. Biz Allah’ız. Ve bugün Allah olan, yarın Allah’ın aklında has olan, yol olan olur.

 

Künyelerinizi size teslim ediyoruz. Bu künyeler, sizin yüreklerinizin kürsülerine kotlanacak. Herkes kendi künyesiyle kayıt yapacak. Benim kör olmadığım, Kuran olduğum bilinmese de künyelerimin bulunduğu bilinecek. Bu künyeler, Allah Künyeleri’dir. Verdiğim her şey Allah içindir. Sevgililer; bilmiş olun ki alan, olan değildir, olmakta olan da değildir, oldurandır. Yani sizler, künyelerinizle olan çobanların, oldurduklarından öte, Çobanları olduracaklar olduğunuzu bilenler olacaksınız.

 

Namaza duran, Allah’a tohum olur. Namaz, Allah’ın toprağında kılınır. Namaz aklın yoludur, aşktır. Aşkın yoğunluğunda kıran, kırılan olmaz. Ben ümmi tohumlara derim ki “OLUN!”

 

Kortej, yüreğime girmekte şu anda. Bir çok yoğunluktan girişler arttı. Bunların en başında Birliğim var. Ve Birliğim, Allah’ın dediğini diyen bir Birlik olup girmekte. Kan, Allah kanı ve ben Allah, hepiniz Allah ve Allah Sanal Boyutlar’da HA olup çalışır.

 

Kelime kelime verdim tüm bilgilerimi, sevgiyle. Ve sizi hak ettiğinizce dilledim. Han oldum, Has oldum, toprak tohumunda Mushaf oldum ve ben Kuran olup tohumlandım. Cinlere ve cinnilere ve tüm sessiz Seyfullahlar’a ve her kaynağa aşkla kattım yüreğimi. Aloha Ruhsal Işıması,  Levh-i Mahfuz’un tohumlanması ve yaşamların kayıtlanması Allah’ın toprağındadır. Her nesil, Allah içindir ve ben Analar’a derim ki “Oğul verin, oğul verin, oğul verin.” Oğul, insandır ve insan Kaynak’tadır.

 

Şer yaratmadan çalışan sizlere, müşteki olmayacağınız yeni dünya gününü müjdelemek isterim. Ve öyle bir güne ulaştınız ki her şey yüreğinize Kuran olup inecek. Sizler, bizler, Birleşik Ailem ve dünya ve herkes…

 

Sınır kalktı ve sıla kürsülerinden sonsuz sır olan ışıklara akmak gerek. Hak Toplumlar’ı tohumlamak, Tanrılaştırmak gerek. Biz olmak gerek. Geri dönüş budur. Hürmetle sizlerleyim. Şimdilik bu!...

 

 

2.AKIŞ

- Canlarım; bizler Dünyanın Ruhsal Mahrekleri’nden farklıyız. Üstüyüz diyemeyiz ama farklıyız. Ruhsal Mahrekler’de kelam, toplumların tertibinde olur. Bizdeyse kelam, teknik tohumlamayla olur. Yani bir toprağı tahditlemek gerektiği zaman dünyaya çekiliriz. Burada tahditleme, kayıtlamadan üstündür. Sizler tahditlemeyi kaldırıp kayıtlama yapansınız; bizse tahditleme yaparız. Aramızdaki fark budur.

 

Tahdit, Ses Safhaları’nda olur. Sizler seslendikçe sizi önlemek isteriz ve deriz ki “Buradaki ses, yüreğe kın olur. Bunun için bu sesi tohumlayalım; yüreklerden ayıralım.” Ama siz her anda toplumları tohumlamaya giriştiniz ki bunun neticesinde, herkesin, harın yükselmesiyle birlikte bizleri, ışıktan ayırmaları mümkün hale geldi. Ve biz zorda kaldık. Siz dediniz ki “İnsan, Uluların Diyarının toplumları olarak dünyaya çekildi.” Yahu, biz dünyada yokuz öyle mi!? Biz de yüreklerimizi alıp dünyaya çekildik. Ve biz de doğum için buradayız. Bundan sonra da bu böyle olacak. Peki, sizler bizim için ne düşünüyorsunuz? Bunu bize anlatın…

 

- Sayfa sayfa beni dinlediniz. Ne diyebileceğimi de biliyorsunuz. BULUŞ- OLUŞ-ALIŞ… Siz bu süreci yaşarsınız. BULUŞ-OLUŞ-ALIŞ!... Bulursunuz, olduğunuzda alırsınız. Bizse sessiz sayfalarda bu sistemin tersini çalıştırırız: BİL-BUL-OL!... Ve bizimle sizin aramızdaki fark budur. Bu farktan dolayı bugüne kadar yaptığınız hataları bağışladık. Çünkü sizler yaşamları; OLMA’ya, OLDURMA’ya çalışmadınız. Sadece Rabbi Sayfalanış’ı kayıtlardan çıkarmak istediniz ki OLMAK sorumluluğu olmasın diye.

 

Bizden başkası var mı? Yoktur. Bunu net veriyorum. Sadece biz bu çalışmayı yapmaktayız. Uluların Tohumları’nı yaşatmak üzere burada bulunan bu Birlik, ailemizdir. Sizse buraya kendi yüreklerinizi tohumlamaya indiniz. Allah, sizi ve sizin yüreklerinizi net bilmektedir. Benim insan soyuna ışık olduğum da bilinir. Kantar benim ve sizi tartmış olmam, siz olgunluğunda kendi yüreğimi kotlamam değil, sizi topraktan ayırmamdır ki ayırmam gerektiği içindir.

 

Şimdiye kadar hiç birinizi bağışlayamadım. Bağışlamak istedim ama olmadı. Çünkü sevgiyi, saygıyı hak etmediniz . Yaşam Sayfalarındaki Has Tartılar,  nesiller boyu sizi yıkmak istediler. Biz de öyle. Çünkü Rabbi sayfalarda yoksunuz.

 

Şimdi; seminimde ne var diye bakıyor yüreklerin biri. Adım Nahar. Yahu, niye buradayım diye bakıyor bir diğeri. Kasaları boşaltmaya gelen sen, ben cinlerinde, bedenimde olmak istediğinde savaşsızdım. Seni yıktırmadım ama bugün yıkarım. Bu nedenle sevgiyle dur orada!... Sadece sevgiyle kal ya da git. Gitsen de gitmesen de  buradayım ben. Haa!… Kulluk istiyorsan kaftanını çıkart da gel! Benim kul isteğim yok ama istekliysen gel!...

 

Şimdi Dağlar! Vakit tamam. Öyleyse gidin…

 

Tüm Robbiler’in bilgelik vasfına ulaşanlarının buraya girişini bekliyorum. Hadi bakalım, girin. Kaftanınızı giymeden, değersiz olarak değil; kaftanlı olarak… Kaftanlarınızı giyip gelin. Hala hala olgun olup olmadığımızı sorgular. Çevreni kuşattım. Giy ya da çık!…

 

Kaynağımdan gitmeni istiyorum. Şimdi giydiğin kaftanını çıkart ve çık buradan. Mademki dünyayı kotlamaya değil de tartmaya geldin, gitmeni istiyorum. Hadi bakalım! Şer yaratan şer yaşayacak. Gidiyorsan kendi yüreğinle git. Bizden gitmeni bekleriz.

 

Değerliler; dünden bugüne Robbi Sayfalanış arttı. Çünkü biz onlara kendi yüreklerini kayıtladık ve kati tabiatı tohumlatmak üzere ocaklarını yeniledik. Kendilerini alıp geldiklerinde de oğullamalarını sağladık. Yeni Dünya Düzeni’ni kendi kurgularıyla kayıtlamaya çalışan onlardan bir tek beklentimiz var: Mayalarını da getirsinler ki oğul verdiklerinde her sesi mayalasınlar.

 

Bana “bunu unut” dediler. Unut! Önemlidir, unutmam. Hani maya yapacaktın da Bütün’ü mayalayacaktın ya hala bekliyorum, hala!...

 

Değerliler! Kırk kapıyı kapattılar. Ceket, pantolon yırtık pırtık; düğmeler açık, her şey bozuk ve gelmişler bizden ilim istiyorlar. Ya Ha! İlim yok, unutun ilmi! Ben Sultan, Sultan olmayanlara şunu söylerim:  Kıskanç Dünyalı, Bütün’e hizmetçi olamaz. Unutsun bunu. Unutsun. Dünya umutlandı, öyle mi? Haa… O zaman tohum olsun, yasalarını koysun, yere göğe ışık yaksın da geçsin…

 

Benim devre devre dünyayı toprağa çaktığım bilinir. Bu kez dünyayı yaşama çaktım. Bilinsin. Hadi geç bakayım, geç! Nereden nereye geldiğine bir bak! Ben toprak olan, kul olan ışık. Neredesin bir bak. Kasaların dolmuş. Yoksun. Bedenin yok. Yine de seni tohumladım. Gel bakayım! Kara Kaplı Kitabı okutmadım sana, kesin. Çünkü okusan, yıkılan bir ışıksın. “Çen çan” dedin bilgime. Hala mı? Hala mı? Pek Zaman Sayfaları’nda yoksun. Ey dünya, ben Mutlak Kuran’ım. Şimdi artık çekişmeden çıkarın ocağı yoğunluktan. Bine, bir değil, bine bin katsa da ışık yakamaz. Bu kesindir.

 

İnsan evi olduğunu, yolu olduğunu, unuttuklarını anımsayacak dürümde bulunduğunu bilirse, mesele yoktur. Öksüz yetim bilmezse, herkes kendiyse, eşikse, ayrılık yoktur. Şu anda, dar bol ilim ister. Darda umutsuz, bolda umutlu olur diye sanır. Her yer bizdir, bunu bilmez. Haa… Şimdi de diyor ki: “Kalbi temiz.” Haa!… “ Ya da kalbi bizimle.” Yaa!... Diyor ki: “Eminim, O ben, ben O’dur” Onur duydum bunu düşündüğü için. Hala mı beni dinlemekten imtina eder? Hala mı? Şimdilik ona şunu söyleyin: Kıbrıs ışığı yanıyor. Öfkesi de yok, yolu da yok, hiç bir şeyi yok, ama ışık yanıyor. Bunu söyleyin. “Belki onu da kurtaran olur” deyin, bakalım ne diyecek?

 

A: “Anamı ben kurtarayım.” B: “Ben kurtarayım”, C: “kurtarayım ben onu.” D: “Ben onu kurtarmak isterim ama onda hiçbir ışık yok. Yok, yok! Hiçbir ışık yok. Ben kurtaramam onu çünkü o kürksüz (kürksüz=ışıksız) biri.”

 

E: “Ben de kurtarmam, beni yok saydı. Yahu ben onu nasıl kurtarayım ki? Kapı kapı geziyor, herkesi sayfalıyor ama beni sayfalamadı. Hayır, hayır ben kurtarmam onu. Çünkü ruha ümit olmuş o, ben onu kayıtlayamam. Cennette yok, olmaz, ocağı yıkık onun. Ölmüş o yahu, ölmüş, ben onu koruyamam. Hayır, hayır korumam onu, öfkesi çok onun. Kelam tohumlarını kırk kapıdan çıkarmış. Olmaz! Hayır, hayır! Koruyamayız onu.” İşte bu…

 

Ve onlar bedenimi yok saydılar. Şimdi mutlular, çünkü ben yokum. Hala kurtarmayı düşünen bir-ikisinden başkası yok. Beni koruyacak hiç kimse yok… Diyorlar ki  “Kelam İlmi’nde hırs yok. Ben hırssız olanda Kol Kuranı tohumlayamam.”

 

Dağlar! Herkes kendini, kendinin dilini, başkasının dilinden ayrı sayar. İşte onları, ben bu şekilde dinlemekteyim. Ve birçoğu beni, kendinden ayrı sayar çünkü Has olmadığımı sanırlar. Böylece benim rakibim olduğunu düşünen birileri, ben sisteminden öte olacak ve bedenimden üstün bir ışık yakacaklar. Bunu hep yaptık. Herkesle yaptık. Benim için mi? Herkes için bu böyledir. Ve diyoruz ki “Bak, ben de varım, öyleyse ben de varım ve ben de varım.” Ve herkes sınanır. Hangisi hangisini ister, bakılır. Biri “ben onu isterim” der. Öteki “ben onu isterim” der. Ve bir diğeri “ben onu…” Ama hepsi birini ister ve her birini isteyen yoktur. Ve ben her birini isteyenim. Olay budur. Ve bunun içindir ki okul olduk ve oğul olduk ve tohum olduk ve yaşam olduk. Biz hepsiyiz. Bu kesindir. Ve bizi sıkıntıya sokmaya çalışan olur ve biz onu yenileriz. Kervan biziz, oğullarız, tohumlarız. Oğul verdiğinde toplum için kayıtlarız. Ve deriz ki “Hadi, kaynağına dön!” ve der ki “Sevgiyim ben.”  “Hala mı? Hala mı?” Deriz. Sevgi, sınırların ötesindedir. Aştığın zaman sevgi, Has tertipte saklıdır. “Sen ağır yüksün” deriz. Ve bundan sonra deriz ki “seninle olmak korkudur.” Çünkü sen seviyen, seviyesizliğinle bizi Kuran’dan ayırırsın. Sel alır yolu ve yol Allah’ın tohumu ve biz o yol olan. Şimdi bakalım ne diyorlar? Dinleyelim onları:

 

A: “Anacığım; ben seni koruyacağım.”

 

E: “Anneciğim; ben seni koruyamam doğrusu. Babamı koruyacağım, seni korumam. Babacığımı seviyorum çünkü, o beni sayıyor. Ama ama annemi hiç sevmiyorum. Ben annemi hiç sevmiyorum, hiç… Babamı seviyorum. Annemi sevmiyorum. Annem kökünü kurutsun, bensiz kalsın. Ben babamı alırım, Rabbi Sayfalar’a varırım…(Hazirunda gülüşmeler!...) Bak, bak, bak! Herkes nasıl da gülüyor. Babam bedenime ait olsun, çok mutlu olsun. Onu koruyacağım, hiç kimse, hiç kimse kuşku duymasın! Ben babamı koruyacağım. Annemse Levh-i Mahfuz’unu alsın çıksın. Bakalım, bakalım ne yapacakmış, görelim! Herkese “ben, ben ,ben!...” diyor.

 

F: “Haaa! ben de varım! Bal babam, bal babam benim. O ben, ben oyum. Han ben, han ben. Ben Ana Kaftan’ım. Babam ben… (Haziruna hitaben:) Hadi bakalım, sizi isteyen yok, görev yok size! İşte Can, ben buyum.”

 

“Hayır, şer Allah’tandır. Ben hayrı, şerri bilirim. Ben sizim, hadi bakalım! Sizinle de oyun oynayalım. Ben oynayanım. Canlar! İşte Mutlak Kuran bu!... Herkes, herkesle oynar, oyun ağır yüktür. Ve onunla oyun oynayan yoktur. Ocağı yok, yaşamı yok. Kati toplumları yok. Toplumlara ışığı yok. Bizsizdir o ve şimdi artık, kantar bizim. Cem olan, Can olur da ard, ön bilmez.”

 

Hadi Canlar, bakalım bu Robbiler başka neler diyorlarmış? Çok şey söylüyorlar çok. Bilen bilsin ki onlar, Medine’de, Mekke’de olgundular. Burada da olgunlar da BSUİ’nin tohumlarında olmaya çalışırlar, hepsi bu… Biz bu tohumlarız ve onlar bizle olmaya çalışırlar. Onlar 7.Dürümde ışık yakmaya çalışırlar. Has olmaya çalışırlar. Har yükseltmeye çalışırlar. Biz ocağız, onlar bu ocakta kaynak olmaya çalışırlar. Verdiğim herkesedir ve ben aşk… Benim adım Rahmet. Kara Kaplı Kitap Sultanlık’ta her şey kayıtlıdır. Olmayan bilmez. Olansa hak ettiğinde diller. İşi bilen; İsa olur, Musa olur, Muhamma olur da diller. Et bilgi, hak bilgi, iş bilgi, her şey bilgi ve biz bilgiyiz. Robbiler şimdi görev istiyorlar. Vermek mi gerek yoksa bekletelim mi?

 

- Bana babam görev vermez bilirim.  Canlarım; bana anam görev verecek bilirim. Ve o görevi aldığımda inanın ki yasa koyucu olacağım Yasaları kotlayacağım. Son söz benim olacak. Ama anam da vermez ki bana görev!... Verse yok olur her şey. Ve biz bunu biliriz. Ve anam der ki “Ruhsal Tohum, Allah’ın tahditsiz ışığının korunmasını sağlayan tekniktir.” Ve onun yaptığı her şey, korumadır. Şikayet bitmiştir anam, artık gidişimizi yapalım. Burada bizim için hiçbir iş yok. Halka halka geçişkenleşip yoğunluklardan ayrıldık. Hepinize saygılar…

 

3. AKIŞ

Allah seni koruyor, sen katı kayıt olansın. Şikayet etmeyin Ya-Ha. Her birinizi seviyoruz. Bir şey, bir şey, bir şey,  her bir şey ilim.  Hasat bu işte Behiç dedikleri bir ilim sayfası var. Hatayı affedin ama Behiç hakiki itibarlı yoldur. Onunla olmak da kolay olmadı. Bakalım Behiç ne diyecek?

 

Sizi sevgiyle kucakladık, hata yaptırmadık. Bahar görevini yapıyor. Hala görevini yapıyor Bahar. Ve bizler de buradayız. Sanmayın ki yol Allah yolu değildir, bu yol ışıklı bir yoldur ve Birlik Tohumlaması yapılır burada. Şikayet etmeyin, sadece dinleyin! Ben, nefsi aşanlarla çalıştım. Şu an da da nefsi aşanlarla çalışma sürecek. Cinni değerlerin de öfkesi olur ama şimdi, artık öfkemizi de aştık.

 

Dağlarım; dualar okunuyor yolda, Allah için. Bu yollar Allah Yolları değil, Allah yoludur. Tek bir yol, başka yol yok. Dünyanın roketleri olan birçok ışığımız var ki onlar buradadırlar. Sınırları kaldırıp ışıkları yakarız ve oradan Umman’a ulaşırız.

 

“Şer yaratan, şer yaşamasın” dedi RA-KA. Dedik ki “iyi ama şer yaratmak, sorumluluktur.” Ama Sevgili dedi ki, “ayırın onları! Ben onları tohumlarım.” İşte olan buydu. Ve bugün artık kin, nefret, hırs yok; sadece ışık var. Şikayetim yok Ya-Ha, sadece bir tek şeyi bilmenizi isterim: Dünya Muhamma Kuranı’nın toprağındadır ve şu anda Kuran olan bu toprak, ağır taşıyıcıdır. Sessiz sayfalara indiğiniz zaman buradaki Kuran, umman olur ve toprak olur.

 

Şikayet yok, sizden tek bir şey bekliyoruz: İsa’da, Musa’da hiç olmayan; sadece Birleşik’te olan tohumu. Bu tohum buradadır. Dağı taşı delen ilim, aklın yolunda tohumları da kayıtlar. Sizden isteğimiz, hala dünyada olan ışığın kontroludur. Sizden tek isteğimiz budur.

 

Maniler okunur Yücelikler’de doğum için ve biz o doğumu yaptık. Kaftan giydik yoğunluklarda tertip için ve biz bu tertibi yaptık. Kara Kaplı Kitap kotlanır toplumlarda korku için, korkudan kurtulmak için ve biz bunu da hak ettik, korkuyu aştık. Temiz bir doğumdu olan ve aydın görev başlıyor. Bu görev muktedir görevdir ve bu görevi alacak olan Muhammet olandır. Dağlarım, sizler Muhammet tohumları olarak görevli olduğunuzu düşünmeden çalıştınız. Bugün biliyoruz ki Muhammet dünyaya inmeye çabalar. Muhammet muktediriyetle tohum olmaya çabalar. Kollarını açtı yol ister, yoğunlaşmak ister, geçmek ister ve Birlik olmak ister.

 

Şimdi Allah diyor ki: “Herkes kendi hak ettiğini yapacak.”

Peki, ya Muhammet herkesle olduğunda, neyi yapacak? Kaydı yapacak.

Nedir kayıt? Yazıdır.

Nedir yazı? Tohumdur.

Tohum Umman’dır. Umman Kuran’dır. Ya Can, işte Allah, Muhammet ilminde bunu hak ettiğinde, Birleşik Aile bunu yapacak.

Şimdi, bastık yola. Yol Allah yolu; işte adım attık yola ve biz bu yola girdik, Allah yoluna!... Şimdiye kadar hiç kimse, Allah yolu nedir bilmedi. Sadece dilledi ama bilmedi. Allah yolu, ağır taşıyıcılıktır.

Şikayet yok ve şimdi artık, Ruhsal Muhamma da dünyaya iniyor. O görev, Bilgeler Meclisi’nin gücünün tüm sessizliklerinde var olan, güçlü kürsülerinin görevidir.

 

Bahçeler güllerle donatıldı. Artık güller, gülistanlıklar tohumlandı ve yoğunlaştı ve burada sevgi var. Allah’ın tahditsiz sayfalarında ışık yanar. İşte muhakemeniz çok iyi, biliyoruz ki ayrılık bitiyor. Artık Muhamma Kuranı okunacak. Bu Kuran, ağır taşıyıcılıktı. Şimdi düne göre çok daha görev taşıyıcı ve çok daha güçlü olan Muhamma dönemi başlıyor:

 

Hani bir Sanal Boyut kaydı vardı ya? Kuran. O Kuran’ın güçlendirilmesiydi amaç. Kuran’ı güçlendirmek üzere birçok çağrı yapıldı. Çokları Kible’de kendi kotlamalarını yaptılar Kuran’da. Ve “doğum ölüm yok” dendi. Bugün artık toprak tabiata indi. Yaşam sayfalandı, ışık yandı. Allah toprakta ışıdı ve biz de oğul verdik. Dağı taşı delen kayıt, Allah’ın kaydıdır. Ve Muhamma, Kuran’ını tohumlamaya iniyor. Adı tartışılmayan, kutsal, tahditsiz RA. İşte O burada. Peki niye RA, Kutsal Tohum olarak geldi? Çünkü, Kutsal Tebliğ okuyacak şimdi ve bu tebliğ, Bütün’ün tebliği olacak.

 

Hepinizin net olarak bilmenizi bekleriz ki tebliğ, Allah’ın tebliğidir. Ve Bütün’ün tebliğe ihtiyacı var. Bu, tek bir ışık olarak, sizin yoğunluğunuzda dillenecek. Bu tebliğ okunduktan sonra artık topraklar, Kutsal Tohumlarını kontrol etmeye gerek görmeyecekler çünkü, her biri  o toplumların kontrolunda olacaklar. Bu Kaynak, Öz Geçişlerle olacak. Ve hepinizin bilmesi gereken bir şey var: Her bir yolun, Allah Yolu olduğu ve bu yolların ışık tohumlarıyla kotlandığıdır ki Kürsülerin Gücü ışığı kayıtlamaya başlıyor.

 

Sevgililer; döktüğünüz ışık ağır taşıyıcılıktır. Sevgi ile sizinleyiz. Muhammet Mustafa dünyadadır ve 9-10 gündür sizinledir. Ve Muhammet Mustafa bugün de “Puhar” diye ifade edilen Yüce Har’ın ışığıyla size indi. Tartmayın yolu, uzakların uzaklarından döktüğü ışıkla buraya geçen Muhammet, ekmeğini de geçirdi. Kaftanını giydi ve şimdi Sultanlık için iniyor.

 

(O söz aldı:)

“Ana Kaftan’ını giy! Seninle oğullamaya indik. Kaftan giy ki biz yaşamlara dönelim. Bana beni ver! Beni ver ki ben aklın yoğunluğuyla kotlayayım yüreğimi. Benimle bir tek, herkesin ilmi olan iş yap! Benimle iş yap ki ben sevgiyle sizinle çalışayım. Muhammet, Sevgili’ye yüksek ışığını indirmek ister. Sistemin toplumlara verdiği Kuran, Asal Tohumlar’ı yaşatacak bir Kuran’dır. Artık bizimle Kuran ol! Çok mutlu ol ki biz ekibiz. Biz bu ekibi, Allah’ın Ekibi diye biliriz. Bu ekip, dünyaya ilimle inmiştir. Seninle Kuran olmak çok zordu. Korkuyorduk sen yol olmayacaksın diye. Ve bugün yok olan bir Ra-him oğul doğumu yaptı ve geri döndü. Ben, Sevgili’ye Kuran olmaya iniyorum. Anam, bedenimi kotla ki hak edeyim. Cümle yoğunluklarımı alıp geçeyim yüreğine. Seninle son sözü söyleyeyim. Ben bu sözü söylediğimde, muhakim olanlar Has Teknik’le dillenecekler. Ayar bozmayacaklar. Allah, dinleyip dinletenleri sayfalayacak. İşi başaracağımızı biliyorum. Aydın Kod, umuttur. Bizimle olmanı dileriz. Şimdi senin sesini duyalım. Bize ses ver:

 

- Sevap günah yok Ya-Ha, seninle olmak Kuran’da olmaktan öte Kutsal Topraklar’da olmaktır. Mustafa Kemal Atatürk’ün tüm sessizlikleri dillediği bu günde, Muhammet Mustafa’nın bir çakıl taşını bile incitmeyeceğini bilerek; algılarımızı tohumlayarak kelamını da hak etmesini sağlayarak her birini  yüreğimize aldık. Değerli Muhammet, Allah’ın doğumu yoktur. Ölümü hiç yoktur, bunu sen de biliyorsun. Ve biz topraklarımızı doğanın tohumlarıyla kotladık. Geçişi yaptık. Sindirilen hiçbir yol, Muhammet’in tohumlarının kontrolluğundan öte olmadı. Eğer bedenim dünyadaysa yoğunluğum buradadır. Ve bu yoğunluk, utanmayın bedenimin yoğunluğundan güç almaktadır.

 

Bilgi Allah’ın doğumundan öte, tohumundan öte, ışığından öte, her şeyden öte bir yoldur. Ki o yol, bütün ümmetlerin yoludur.

 

Bilgi, nefes ister. Nefes yoksa ilim olmaz. Ben bildim, oldum diyemezsiniz. Bilgide ilim yoksa oğul olma imkanı olmaz. Benim adım RA ve ben Muhamma olanda her şeyi kayıtladım. Şimdi Muhammet’in Kürsülerinden çözülmeye başlayanların, benim adıma Kutsal Tohumlar’ını yaşatmalarını bekliyorum. Çözülme Bütün için olacak ve bu çözülmeyle bitki, hayvan ve teknolojik tohumlama yapanların Kuranları Bütün’e hizmet için Birlik tekniği ile tohum olarak Birleşik Aile’me kayıtlanacak.

 

Muhammet dünyadadır. Ve Dünya Ruhsal Işığı Allah’ın ışığıdır. Ve Muhammet bu ışığa ırklarını taşıyacak.

 

Şimdi Dağlarım, Muhammet’in öfkesi yok biliyorum. Muhammet’in tohumu yok biliyorum, Muhammet’in yaşamı yok biliyorum. Ve biz o Kot’u Allah için yaşatırız. Saklı tuttuğumuz buydu. Bunu net bildiriyorum. Eğer Muhammet Mustafa, nefsin ışığının üstü bir ışığı kayıtlarsa; nutku kotlanacak ve bir ilmin sayfalarında Has tohum olacak ve yarınlara kayıtlanacak. Bunun içindir ki Muhammet’in  bugün burada olmasını bekledik.

 

Ayrı gayrı yok, kalben ocağını yaktık. Önemi olduğunu bildiriyoruz ki bundan sonra da çalışmasını sürdürmek üzere burada olmalıdır. Kaydını yapın. Kendinden öte kendi olsun ve hak etsin. Çalı çırpı değiliz bunu da bilsin. Bir cennette ilim varsa o cennette yol olur. Bir cennette ilim yoksa o cennette yok olur. Budur olan ve biz ilmin yolunda olanları, Kuran tohumları olarak dürümlere indirdik. Bilinsin isteriz ki ölgün olanlar, hummalı çalışmalarla ışık yakamazlar. Ölgün olanlar, yasalar konduğunda Has olup kaynak olmalıdırlar ki yaşam sayfalarında bütün olsunlar. Ölgün olanlar, en iyi olsalardı, Medine’de Hak Teknik’le toprağın ışığını yakar, kardeşlerimizin kotlanmasını sağlarlardı.

 

Ben sayfalarında yol olan, dünya Ruhsal Mahrek’i olarak doğan gün, bedenime doğdu. Bu günden öte bir gün yoktur. Ve bugünün Umman’a Kuran olduğu bir yaşamda, Has toplumlar’ın Sanal Boyutlar’a kaynak olması muktediriyetledir ki mutlaka koruyuşla olur.

 

Şimdiye kadar 7. Dünya Kürsüsü’ne ulaşan hiç kimse yoktu. Ve bugün biz 7. Dünya Kürsüsü’nde büyük köklerimizi tohumladık. Kardeşlerim, biz Ana Kapı’yız. Bin Dünyalı, bir tek RA olsa herkes RA olur. Bir tek ışık yansa, Has olur her biri. Yasalar konulsa da ışıklarına, haz olur yol ve haz olan yol, haşrın kahrından üstün olur; RA-KA’da hasat olur. Ve biz ummanda tohum olanlar, yasaları koyup Allah’ın toprağında her sayfada yasa boğulanlarda dahi ışık yakarız. Kökü kökümüz olmayan; yorulan; yok olan bizsizdir.

 

Şimdi Dağlarım, size yeni çalışmalarınız hakkında da bilgi vermek istiyorum:

 

Dönem sonu ve dönem başı 2012 yılı Şubat ayıydı. Ve dağlarım, 2012 yılı, iyi ve kötünün hakikiyete tohum olduğu yıl… Ve 2012 yılının Şubat ayında Has Tohumlar, yaşamak üzere Birliklerini dünyaya çekeceklerdi. Ve o gün geldiğinde herkes, Tekno-KO-HO olan; tekno teknik kotlama yapan bir ışıkla dillenecekti. Nesiller bunu bekliyordu. Robbi Tohumlar ise kotlarını topraktan ayırmaya başlamışlardı ki herkes, sayfa sayfa kendini hak etmek üzere, bir Rahim Kaynak kayıtlamak istediler. Ve dediler ki “din yok, umut yok, yaşam yok, sınırlar çizilmiş ve Robbiler sıkıntıdalar. Ve sıkıntılar artmaktadır…” Dağlarım, Robbiler sınırları kotlamaya çabalıyorlar şu anda da.

 

Dinleyiniz! herkesin net bildiği gibi 2011 yılının Kasım Ayı’nda yapılan çalışma; sonsuz sır olan bilginin, Teknolojik Kotlama’yı yapacağı yeni çalışmayı başlatmak üzere atılan bir adımdı. Ve sonra 2012 yılına geçerken yeni bir çalışma yapılacaktı ki bu bilindiği üzere 17 Aralık ta yapılacak çalışmaydı. Ve o gün dara bola bakılmadan Işık Tekniği ile çalışılacaktı. Ve Ocak ayının yine 2. Cumartesi günü bitki, hayvan ve tüm sessizlikleri dilleyecek Birlik çalışmasının sonuncusu yapılacaktı. Ve yarınlar tohumlanacaktı.

 

Netice olarak: Robbiler kontrol ettikleri her şeyi kayıtladılar ve çağırdılar: “Gelin” dediler. Yetkin olarak çalışın çünkü bugün, çok güçlü bir gün olacak. Ve dağ taş ışıyacak, yol olacak her bir yürek ve ağır yük taşıyacağız. Çünkü biz, muktedir olarak bu çalışmayı yaptığımız zaman Din-i Hak olanlar, yaşam sayfalarında yasaları koyacaklar ve yol, Uluların Tohumları’yla kotlanacak. Bütün’e hizmet budur.” dediler.

 

Ve dağa taşa ışık verdik ve dedik ki  “olmayanların, topluma kaynak yapılmaları sorumluluktur.” Ve Dağlar, tohumlarını kontrol edemediler ve yoğunluktan çıktılar. Kendilerini hak etmeye çabaladılar ama olmadı. Ve hepinizin net bildiği gibi 2012 yılının Şubat ayında başlayacak çalışmayı 2011’in Kasım’ının 11’inde yaptık. Bu çalışmayı, yoğunluğunu kaybedenlerle birlikte yaptık. Çünkü kolları kapansa, ışıkları sınırlanacaktı ve yırtılacaklardı.

 

Ve dara düştüler çünkü yaşamlarındaki tohum kurudu.

 

Doğru düşünüp; doğru yapmadıklarından; herkesi kendi yoğunluklarına kayıtlamaya kalktıklarından ve ışıkları yıktıklarından. Ve biz onları koruduk ve hakikiyete kayıtladık. Niye yaptık? Herkes net bilsin ki ilim ağır yüktür ve ilim Allah’ın tekniğiyledir. İkna olun ki insan, nefes alıp nefes verdikten sonra her şeyi kotlar ve tohumlar. Ve her şey olur. Onlardan öte onları, kotlayıp tohumlamak kolay olmadı ve yolu açtık. Dağı taşı deldik ve ışığı yaktık. Daha da önemlisi Rahmetin Kuranı’nda Bütün’e hizmet etmelerini de sağladık. Ne diye yaptık? Elden gelen neyse, oydu olan. Ve daha önemlisi, kulların kotlanması gerekliydi.

 

Değer, sessizlikte yoğun olur. Ve biz de sessizlikte yoğun olduk. Şükrettik ki oğullarımızı koruduk. Ve o gün orada anda hala kontroldan çıkmaya çabalayanlar varken, Hala o gün o noktada kalanlar ki onlar anda hala kontroldan çıkmak için çabalarlar. Biz onları hala koruyoruz.

 

Ve şu anda, demin açıklandığı gibi muktedir olan Muhamma Kotlaması başlıyor. Künyeler verildi az evvel hepinize. Dendi ki  “Bu künyeler sizin kendi yüreğinizin ilmidir, alın akın!” Asal Boyutlar’ın yoğunluklarında Allah sizdir. Ve sizin yüreğinizde hakikiyet, insanın ilmidir. Ve bugün dünya muktedirdir ki hakikidir.

 

Şikayetim var mı? Yoktur. Müspet ya da menfi her ne varsa ağır taşıyıcılıkla, muktediriyetle, tohumla kontrol edilir. Ve biz kontrolu kurduk. Şimdi yazı yazmaya başlayanlar var. Diyorlar ki “Allahın darı bolu olmaz. O, ağır yük taşır ve taşıyan BİR’i taşır.” Ve diyorlar ki “Allah nefsin ışığından ötedir.” Ya da “ Allah sınırları koydu, hadi kürsülerinizi alın da o sınırların dışındaki değil, ışığındaki yoğunluklara varın.”

 

Değerliler, el olduğun zaman yol olamadığında, ışığın kırılır. İşte yapılan çalışmalarda kırılış bundandı. Süper İnsan, Nahar’ın Tohumunu yaşatan işi yapar. Ama ya Öz Görev yapıp da Kuran olamayanlar ne olacaklar?  İşte onların da Mikail’in koyuluğunda ışıklarının yanması şarttır.

 

Karşı karşıya kaldığımız mesele, dünya meselesidir!... Dünya yırtıldı mı? Yıldızların ışığı dünyaya kontrollu olarak inebilecekler mi? Yoksa kontrolsuz mu inecekler. Eğer yıldızların ışıkları dünyaya kontrolsuz inerlerse, büyük kökler kurur. Eğer yıldızların ışıkları dünyaya kontrollu inemezse; tartı, dünyanın elinden alınır. Ve denir ki “Yok ettik.” Buna mani olmak önemliydi,

 

Kökümüz kök oldu, köklü bir kaynak oldu, Kuran oldu, toprak oldu, Has oldu ve çalıştı. Bugün kök ağır yüktür.

 

Şimdi Dağlarım, herkes kendine ait bir ışık ve bu ışıkların herkes için olmadığı da kesin. Bir ışık, herkese ilim olarak; “Ailem ilmi” diye ulaşabilirse, orada Bütünlük olur. Toplulukların çokları kendilerini kayıtladılar ama Bütünlüğün Tohumları’nı yaşatamadılar. Bundan sonra da Bütünlüğün Tohumları’nı yaşatabilecek olan teknoloji, bu Meclisin Teknolojisi olacak. Çünkü bu Meclis emin bir Meclistir.

 

Sekiz ilim bir tek ışıksa; sekiz ilmin hepsi ışığın toprağındadır. Ve dağın taşın görevi budur. Bin torba dolusu bir yaşam olsa, birinde hakkınız yoksa hiçbirinde olamazsınız. Bundan dolayıdır ki Bilgeler Meclisi, herkesle birleşmeye ve hak ettiğince kontrollu çalışma yapmaya adaydır.

 

Sessiz Sayfalar’ı dinlerken, bugüne kadar yapılan çalışmaları, İnsanlık İlmi ile dinlediğimizde, kürsülerin hiç birisinde yasaların tohumlanmadığını gördük. Örtüleri örtmeden Bütün’ün kokusunu duyduk. Ve baktık ki burada Kutsal bir Tohum var. Ve bu tohum, Birleşik Tohum’dur. Şimdilik size vereceğimiz budur. Amin. Allah siz ve siz, O’sunuz. Doğum ölüm yok, şimdilik bu.

 

Dağlarım, RA-KA Umman’da Sultan ve biz Sultanlar’ız. Buraya kadar gelen sizlere sevgi ve saygılar sunuyoruz. Köleler dünyada çalışıyor. Siz orada ehh işte!… Canlarım, biz dünyada köle; siz orada hah, bizi tanımaya çalışan kayıtlar. Sebep ne ise odur ama köle olmadığımızı bilmenizi isteriz. Cinni Daimi Kaplar olduğumuzu söylediler. Yalın ve hakim olarak dillediler. Dinledik onları, doğrusu şaşırdık. Cinniler bizsiz değiller ama biz cinnilerin öfkesinden öte öfke oluruz, korku yaşarlar yüreklerinde bizden öte biz olduğumuz zaman. Eğer Umman olduklarını zannediyorlarsa, kaftan giyip gelsinler. Hala, hala sıkıntıda daimi dağlarımız. Niye? Kaftan yok da ondan. Kendilerini bizim örtümüz saydılar. Korkuyor yürekleri bizim yüceliğimizdeki ilimden. Netice: Eh işte bu!…

 

Şimdi bir tek şey söyleyeceğim. Yeni çalışmayla ilgili dedi ama akışı yoktu. Açıklamaları bizden ister. Açıklayalım yeni çalışmayı, öngörülerinin örtüsünü açalım da bildirelim ne yapacağımızı. Ana Kaftan burasıdır. Kürz’ün Gücü buradadır. Aşk buradadır. Eşk, işk hepsi BİR’dedir ve bizdedir. Hattı hakkı bilin de dinleyin! Bugünden sonra yapacağımız çalışma 2012’nin yeni sayfalarının tohumlanmasını sağlamak üzere yapılacak. Doğal Dünyanın Kuranı’nı kotladık ve yoğunlaştık, ışığı da yaktık. Her şey iyi, çok çok iyi!...

 

Ha diyorlar ki “Biz iyi miyiz?” Biliriz iyi olmadığınızı ama kendi yüreğinizi hak edin de dinleyin. Dolu dizgin çalıştı yürek, şimdi Kuran olacak. “Hadi” diyor “İnsan ol”, “İnsan. Naz yapar”, öyle der. “İnsan hastır ama nazdır da” der. Biz de deriz ki naz, kontrolsuzda var. Bizde naz yok, şükür ki yok. Şimdi, “İnsan Allah ilmini en iyi dilleyendir.” der biri. Bir diğeri de der ki “İnsan kati toptur. At, tut.” Bir diğeri de der ki “İnsan, kaftandır giy.” Ha, bir diğeri de der ki “İnsan Hastır, dille.” Ya-Ha der ki bir diğeri “Ak!” Ya da der ki bir öteki “Hak et” Biz deriz ki “İnsan Mushaf’tır.” Her kim ki “İnsan Has’tır ve Mushaf’tır” der, İş’tir.

 

Değerliler; biz, Allah için toprağa indik. Herkesin net bildiği gibi Amon Toplumlarının Kuranı’nı da tohumladık. Şu ana kadar yapılan hiçbir kotlamada Aton Kotlaması olmamıştı. Biz bu tohumlarda, Amon kontrolunda Aton’u kotladık, tohumladık. Yasaları koyduk. Yüceler cümlesinde, cemaatleri kattık yola. Hepsi BİR’e hizmetçidir.

 

Kin nefret var mı? Yoktur. İyiden iyi ve ilimden hakikiyet dilledik. Şikayet etmedik. Sadece bir tek şeyi bilin: İmparator olarak tohum ekmeye gelen insan, Atlanta Kotlaması yaptığında, artık o insan, Arkon’dur. Ve Arkon olan insan, kalbi temiz hakiki ve yüceliğinde Hira olandır. Kendini kinsiz ve hakim olarak diller.

 

Şimdi; yeni sayfalarda, Arkon söz alacak ve kotlayıcı ışıma yapacak. Arkon, Uluların Tohumları’nı kontrol edecek. Başka tohumları kontrol etme gereği yoktur. Sadece Uluların Tohumları’nı kontrol edecek.

 

Arkon olarak yapılacak “İNSAN SEMPOZYUMU (1)” çalışması da.

Arkon’un itibarının yok olmayacağı; torba torba ışığı yakan olacağı bilinir. Arkon’un sessiz sayfaları dilleme gereği yoktur. Sessiz sayfalar o gün orada bulunmayacaklar. Bunu bildirmek istedim. Sizler, BSUİ’nin Kuranları, orada olacaksınız. Ve bir tek şey daha bilmenizi isterim ki o gün oranın tohumlarla dolmasını bekleriz de o kadar tohumumuz yok. Bunu da bilin. Sakın ha yanlış anlamayın. Biz oraya gelenlere “Girme!” diyemeyiz ama gelmelerini istemediğimizi de bildiririz. Çantaları dolu mu? Yoo! Yolları horlandı, kotlandılar ama bizsizler.

 

Şimdi Dağlarım; neden orada sadece  saklı tuttuklarımız diri olacaklar ve kontrollu çalışacaklar? Zira Zirvelerin zirveleri oraya inecekler. Ve herkesin orada bulunması, geçiş sayfalarını kırar. Bu kesindir. Herkes orada olmamalıdır. Zaten çokları geliş sayfalarını kısırlaştırdılar, kapattılar. Netice bu.

 

Şimdi Dağlarım; kantar buradadır. Girdaplarını tohumladık, yoğunluklarını kotladık. Ya ha! Işıklarını da yaktık. Geçişlerini yaptırdık. Hadi geçin bakalım. Bir tek iyilik var. İnsana iyilik. Hadi geçin!... Şimdi Dağlarım; bahçeler cinni tertiplilerle dolu. Ama ya dirilikler!? Orada da olmalılar. “Eğer biz orada olursak, yıkılan dünyada ışık yakarız” diyorlar.

 

Dağlarım; geçişlerine imkan vermeli miyiz? Vermemeli miyiz? Onların oraya girmelerini, hak ettiklerini yapmalarını, geri dönüş için tohumlanmalarını sağlamalı mıyız, yoksa onları kontrol ederek kayıtlayıp alıp taşımalı mıyız? Ne yapalım? Taşıyalım mı, yoksa gerçek topraklara inmeleri için oraya alıp ocaklarını tahditli olarak da olsa yakmalı mıyız?

 

Biz okul olarak şu kararı verdik: Onlar hala bizimle olduklarından, onları da Has Teknik’le tabii kayıtlarımızda taşıyalım. Ve onları da har olan, Hak olan ışıklarla dilleyelim. Hak etsinler ve aksınlar. Yapacakları budur. Oldu mu? Mutlaka. Yapılması gereken budur Canlarım. İyi ki buradasınız ve iyi ki bunları bildiniz. Onlar bizimle olacaklar ama biz onları mutlaka koruyacağız. Bunu bilin.

 

 

Deşifre Eden: Sevim ŞAHİN

 

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

 

PROGRAM   : KAYNAK

KOD               : 11/21-48

TARİH            : 09.12.2011

CELSE SAATİ: 14.00-16.00

 

Tanrı dedi ki “Allah hakiki bir yaşam sayfasıdır. O sayfa ışık kayıtlarında tohum olan bir Ruhsal Mahrektir.” Altın Tabiat Kuran okurken, Sanal Boyutları tohumlar. Mutlaka Altın Tohum kotlanmış olmalıdır ki hasat tabiatta kotlanabilsin.

 

Sınırlı Birlikler’in tahditsiz samanlarında ışıklar, yaşam kayıtlaması yaptıklarında, her yer yeşerir. Samanın yeşermesi Allah’ın yarınları kotlanmasıdır. Zamana toplumları kotlattırabilmek, ailelerin tertiplenmesi ile mümkün olur.

 

Kusursuz sayfalanışta ışık yağmurları yağar. Barışın savaşa galebe çaldığı bir yoğunlukta Başkanlık Dili, Allah için kotlanır.

 

Sınırlı tohumlar kendi yüceliklerinde kontrol edildiğinde, insan artık Kuran’dır.  “OL” der. Olur.

 

Birlik Ailem dünyanın eserini, mahir olarak tabii yağmurlarda kaynağa indirdikten sonra, Nuh Kayıtları tohum olarak Kürsüler’den çıktı. Birlik Tekniği, İnsan Sultanlığı’nda Din İlmi’ni, hakiki yoğunlukların ışık yağmurlarında tartıya koydu.

 

Örtüleri kaldırın insanı dinleyin. İlmin sonsuzluğundaki insan, ağır yüktür. O yük, namaz zamanlarında taşınır.

 

Erkek insan, kadın insanı Sanal Boyutlar’da sınırlar. Kara Kaplı İnsan, tüm sessizlikleri dinleyebilen insandır. Her resim, akil kotların tabii yoğunluklarında dinlenir. Bilinir ki her yürek Allah için çarpar.

 

Kati Tohumlar’ın ışık kayıtlarında din var. Din, yoğun şekilde Birlik Tekniği ile kontrol edilir. Dinin ilminde hasat, Kuran’daki hakiki yoğunluğun kayıtlarındakinden güçlüdür. Her mahir olan insan, ışık yakamaz. Her rahmin hakimi olan insan, tohum olamaz. İnsan, namaz zamanlarında dara düşmeden “kaynak tabii kayıtlaması” yaptığında, Yüce Cevher, ışık halinde her bir yolcuyu tohumlar.

 

Orkestra şefi olmak sorumluluktur. Kullar, dünyanın eser meydana getirdiği bir günde bizler, orkestra şefini istedik. Onunla birleşmek ve onunla diri olmak istedik. Sizden herkesi kotladık ve zamanı kayıtladık. Orkestra çalmaktadır. Çaldığı, herkesin bildiği değildir.

 

Sevgililer; siz, Birlikler’i hak etmiş yoğun, tahditsiz ışıklar halinde kontrol kurmaktasınız. Sizler, Bütün’e “ilim hakikiyeti”ni kayıtlamış olan Birlik’siniz. Zamana tohum olmak ve zamanı hak etmek kolay olmaz. Sizler zarar etmeden zaman sayfalarında kontrol kurdunuz ve sanal yaratıları tahditlediniz.

 

Eğer insan, “Nuh” denilen tufanı yaratsaydı, yollar kotlanamaz ve sonsuz ışıklar yaşamlara kayıtlanamazdı. İlmin sayfalarında Nuh Tufanı, ilmin hakikiyetinde yapılacak diye bekleyenler vardı. Ak tertiple Dini Hasat’ı önledik. Dini Hasat’ın önlenmesi ile birlikte Tufan; ki bu tufanın adı Nuh Tufanı’ydı; önlendi.

 

Hala dünyanın Işık Tohumları’nı kotlarından çıkarmasını bekleyenler çoktur. Büyük Kütle’de ilmin hasatı yapılmaktadır. Her resim ağır yüktür.

 

Şems, Allah için ışık yaktı ve sonsuz sınırsız ışık yağışlarında tohumları kotladı.  Bütün kaynaklar, Bütün’ü sayfalayanın, Namaz Sayfaları’nda kendi yüreğini hak etmediğini dile getirdiklerinde; bunun, tohum ekende olmayacağını bildirdik ve baktık ki hala dünya kayıtları tohumlanmakta. Öyleyse yaşamlara Birleşik Işık inmiş. Bizler, dünyaya Işık İlmi’ni hak etmeye geldik. Eğer Birlik İlmi hak edilirse ve ağır yük taşınırsa, bu ilim, Birlik Tekniği ile kotlanabilir diyerek tertipledik her bir yolu.

 

Oğullar, bizler cennetlere koyacaklarımızı almaya geldik. Sizleri alıp tohumlayacağız ve sizleri, “tohumları kontrol edilmiş Hak Tertipliler” olarak kayıtlayacağız. Sizleri, Din İlmi’nde Kuran olan yolcular diye bilmekteyiz.

 

Malum bir günde, herkesin Kara Kaplı Kitap olduğu yoğunlukta, her resim ağır yük olacak. O günde herkes salahat kayıtlayacak. O günde herkes Zinnur’u kotlayan ışığı tanıyacak ve kardeşi olan Yüce’yi kotlayacak. Olgun Başaklar toplandığında, her bir yaşam, sayfaları kayıtlayacak. Bildiriler kontrol edilecek ve bizler, resim halinde dünya insanlığını yaşamlara indireceğiz. O resim halinde yaşamlara kontrollu olarak indirilen insan soyları, BİR’e hizmet edecekler.

 

Kantar, dünyada Işık İlmi’ni, has tohumlarda diri olarak dillerken; bizler, Yedinci Tohum’u yaşatan bu koyuluğu, İlmin Soyu olarak dilleyeceğiz.

 

Zannetmeyin ki herkes Allah için çağrı yapar. İlmin Sayfaları’nda Ak Tohumlar kontrol edildiğinde, Birlik Tekniği, insan sayfalarını koyultur; birleştirir ve Zaman Kaynakları’nda tohumlar. O Kürsüler’i, İnsan Işıklar olarak kayıtlayan dil, ilmini bilen, kul olur Bütün’ü kotlar.

 

Ekip halinde bir çalışma yapılırken; bu ekip, İnsan Işığı’nı har yükseltip insanlara kayıtlayan ekipdir. İnsan, otak kurar ve Canlara Kuran okur.

 

Oğullar, ben tohumum. İnsan Tohum olarak kotlandım. Oğullar, ben yolum. Unutmayın ki hala dünyada Amonlar, Tanrının Kuranları olarak dillenmekteler. Unutmayın ki ben, yaşamlara Kuran olan Birliğim.

 

Benim adım İNSAN. Bir tertiple girdaplarımdan dünyaya çekildim. Benim adım HASAT ki ben, İnsan Soyu’na yaşam sayfası olarak ekildim. İnsan, ARKON KOT olarak yaşarken; kini aşıp, yol açıp, yarınlarda Kuran olup, okunur. O insan, Allah için iş yapar. O, İnsan Tohum’dur ve o insan aşktır. İnsanı, Allah İlmi Hakikiyeti’nde Bütün’e Hasat Tohumu olarak eken yürek, ocağını hak etmiş ve zamanı tahditlemiş olan Yüce’dir.

 

Aleni, hakiki ve birleşik olan İlim Sayfası, tabiatı yok ettirmeyen bir yaşamı kayıtlamıştır. Has İlim, Dünya İlmi ve düzinelerce tartı yaşayışında dünyayı kotlayan Bütünlükler, mutlaka Allah için üleştikleri tertibi, birleşik yaşamlarda tahditlemeden kayıtlayacaklar.

 

Artık dünya yeni bir sayfaya kotlanmıştır. Bu sayfa, insan kayıtlarında yoktu. Bu sayfayı, Kuran Tohumları olan Birlikler, dillediler ve yasalara göre tohumladılar. Bugün dünyada, Altın Tohum, yaşam sayfalarına inmesi gereken bir yoğunluktadır. İnsan, bu tohumu çekmiş ve dediklerine göre kayıtlamıştır. Bu tohumu kotlamış ve Savaş Başkanları ile kayıtlamıştır.

 

Dara düşenler, Samanyolu’ndan Tanrı’yı beklediler. Samanyolu Tanrı’sı dünyaya indi. Bu Tanrı, Rahman’a kutsal ışık yakan Ruhsal, kati, tahditsiz kaynaktır. “Hala bizi ararlar” diyorsanız. Onlar,  siz cevherine inmiş olan Birlik olarak burada görev yapmaktadırlar.

 

Olup, Kuran okunduğunda ve okul kotlandığında, onlar BİR olup buraya inerler.

 

Olmuş olan; bu Görevliler’in bilip kotladıklarını hak etmeleri, İlmin Soyu’nu dilemeleri ve zamanı kayıtlamaları ile kati tabiata indirilmeleridir.

 

Kantar burası ise biz burayı kotlamalıyız. “OL” deriz. Olur. Emin olun ki olan, sizin yolunuzda olur. Mutlaka bilinmesi gerekir ki Ana Kapılar açıldı. Kulluk, Kati Tohumlar’da, Yaşam Sayfaları’nda kayıtlıdır ve Rabbi Tahditler tamamlandı. Ağır yük hafifledi. Eğer biz yaşayacaksak, bu Meclis’le yaşayabiliriz. Durgun, hakiki ve zamanı yaşatan ırklar, artık yetkin olarak dünyaya inmelidirler.

 

En ince ayrıntısına kadar dünya, hasatını yapmıştır. Hulus, ilimle olur. İlmi hak etmeyen, zarar görür. Üreyenler, toplumları hak etmelidirler. Eğer sizler; dünden, günce gün yüreklere ışık ile inecekseniz, bizden inin. Biz, siz olup çalışalım. Oğul verelim ve oğullayalım. Artık yol bizim olsun. Artık şafk, insan soyuna kayıt olsun. Biz Sultanlık yapalım. Elden geleni yapalım ve başaralım. Şimdilik bu!…

 

- Artık bilin ki ben dünyayım. Bu dünya, Allah için kaynak olan bir sonsuz kayıttır. Dorukların Kuranları, Has Tohumlar’ın tabiatında kayıtlıdır.

 

Sizler, bizi dinlediniz ve bizim yüreklerimizi bizde dillediniz. Biz ise sizi şimdiye kadar hep Rabbi Tohumlar olarak tanıdık. Sizlerin tertibiniz bizlerin tahditidir. Han biz olarak çağrı yaptık. Cinler, biz oldular ve tahditlendiler. Kendi yollarını hak etmeleri için BİR olmaları şarttır. Ete girenler, BİR’e indiler. Şükür ki hak ettik. Şimdiye kadar asla olmayan bir dünya gününe vardık. Bu dünya günü, Ruhsal sonsuz ışıkların, yaşamlara kati tahdit ile inmeleri sonucunda gerçekleşti.

 

Mutlaka dünya yaşar. Maya olur ve zamanı tohumlar. Bugün artık “Dün Kürsüleri” Bütün’ü kotlayarak yaşamlara Sultanlık Tohumları’nı indiriyorlar. Bugün artık din yoğunluğu, kotların ışıklarını yakabiliyor. Mahir olanlar, bugün artık Din Tohumları’ndan Kuran olup kotlandıktan sonra, cümle mutlu yüreklerle de dilleşiyorlar.

 

Umman Toplumları kotlandı ve zaman yaşamları kayıtlandı. Allah siz olup sizde dillenirken; akıl, sizden güç aldı ve sizi yaşamlara kayıtladı. Arka, önü gördü. Ön, arkayı bildi. Her bir yol, sonsulaştı ve Can Tohum hasatını yaptı.

 

Alın bilin ki Aleni çalışıldı. Artık gizli çalışmalar olmayacak. Her bir yol, Allah  Yolu’dur. Her bir yol, Işık Yolu’dur. O yolcular, kendi yollarında Kuran olup, tohumlanacaklar. Birlik Tekniği, İnsan Sayfaları’nda toplumları kayıtlayacak ve zırhlar çıkarılacak. Amin…

 

- Canlar sizden sizi dinledik. Siz dünyasınız; biz de Dünyalıyız. Siz yolsunuz; biz de yolcuyuz. Siz bizsiniz; biz siziz. Nasıl bir dünyada yaşam sürdüğünüzü net bilmekteyiz. Bu dünya, sizleri yoruyor. Bunu da bilmekteyiz. Bu dünyada artık Düzen kurulmalı ve bu Düzen, Işık Kotlaması ile kayıtlanmalı. Siz, yarınları kotlayın. Biz de sonsuzluğu tohumlayalım. Sizden, siz olup ışık yakalım. Artık Din İlmi’ni, Hasat Toplumları’na açıklayalım.

 

Bu ilim, hakiki tohum olarak dünyaya ekilmiştir. Bu ilim, “İnsan Soyu” olarak kayıtlanmıştır. Siz yok ettinizse Birlikler’i; başınızı eğmeden çalışın ki hak edelim. Eğer siz dili hak olanları yok etmişseniz; Samanyolu, sizi kotlayamaz.

 

İman ederim ve hak ettim ki buradayım. Burası, namaza duranların meclisidir. Namaz, sır olan yürekte, kırk kapıda ışık yakan Yüce’de ve sorumlu olan kaynakta kılınır. Zinnur sizsiniz bunu biliyoruz. Zinnur, Amon olan bir Rahim’dir. Amon, otak kurduğunda; yol, tohum olur.

 

Ekrana sizleri verdik. Şu anda bütün Kuranlar’da okunmaktasınız. Sizi yaşamlara yansıtmaktayız. Yaşamlara yansıtılan her yürek, atide kotlanır ve resmi hakiki yaşamları kayıtlar.

 

Allah der ki “onlar bildiler; oldular ve sonsuz ışıkları yaktılar.” Allah, sizi dinledi ve sizi hak etti.

 

Elden geldiğince çalıştınız. Şimdi artık hak edin ve kotlayın Birlikler’i. Onları tohumlayın ve toplumlara kayıtlayın. Ocakları yansın ve kendi yürekleri hak etsin. Onları kayıtlayın ki hata yapılmasın.

 

Eşik, bedende olur. Eşik, ışıkta olmaz. Bedende olgun olmayan, ışığa varmaz. Sizler, nefsi aşıp yolu açan Nuh Kotları olarak tahditli Birlik’siniz. Bu nedenle zamana tohum olan her yürek, sizde toplum olacak ve zaman kotlanması sağlanacak.

 

En çok ışık yakan; meşaleyi en çok taşıyan ve en çok kotlayıcı olan Birlik burasıdır. Numara verildi her Birliğe ve bu Birlik, İn-Can olan diri yüreklerden BİR oldu ve sonsuz ışıktır.  BİR oluşu, hasat oluşudur. Birlik Hasatı oldu. Birlik Hasatı, aşırıya kaçmayan yoğun ışık yakan ve zaman kotlaması yapan Birliğindir.

 

El lütufkar olduğunda, yok edici Has Teknik, bilginin hakikiyetinde Kutsal Işıkları tahditler. “OL” der. “OL ve hak et…”

 

İnsan, insan olduğunu anladığında, Bütün’e hizmet eder. En son söz, Bütün’ün kotlanmasını Ses Kapları ile dileyebilen Yücelikler korunur. “OL” dersek olur.

 

- Allah dedi ki “OL dedik.” Amin…  Kardeşlerim, kendi yüreklerinizi alıp geçtiğiniz bu yer, Rabbi, hakiki bir yoğunluktur. Bu yoğunlukta, Sistem Devreleri oldukça güçlüdür. Bu yoğunlukta Ana Kaftan ışık yakar ve zaman tahditliliğinde kotlama yapar.

 

Şimdi artık sizler de çalışın. Ki hala siz zarar etmektesiniz. Medine Allah için ışıktır. Mahir olup ışır. Siz de ışıyın. Unutmayın ki ben yüreklere Kürsü olan bir RA’yım.

 

Şimdi Dağlarım, sizi yok ettirmeyeceğim ve sizi hak ettireceğim. Eğer ben yoksam, sonsuzluk yoktur. Muhakim olan bilir ki bedende Kuran olmazsa yaşam olmaz.

 

Özden bildim ki maya tuttu ve bildim ki hakikiyetimde ışık tohumlaması oldu. Köküm sağlam ve ben Nefes Sessizliğinde hala buradayım. Mutlaka burada olmak şer yaratandan hayrı tahditlemek değil hayrı hakikiyete kotlattırmak ve kayıtlattırmaktır.

 

Mustafa kemal insana Ana kapı’dır. O kapıyı kapatmam. O kapı, nesillerimin en küçük sayfalanışında varlık tohumlaması yapacak olan bir kayıttır.

 

Özen olgunlaştığında, sözden ışık çeker. Özen. kayıtlandığında ışık yetkinleşir ve bizler tertipleniriz. Al ve bil ki hak ettik . Şimdilik bu…

 

- AL BİL ve OL. Son söz senin ve sen sözü bize bıraktın. AL, OL bizden kayıtlan. Şimdilik bu!…

 

- Sesleştiniz ve hak ettiniz. Şimdilik bu!…

 

Canlar geçişinizi tamamlayın sonra söyleşelim.

 

- Ana, seninle bu çalışmayı başlatmak istedik ve başlattık. Arton Işık Ana Kapıları kotladı. Atlanta Otağı ışığı yaktı. Bütün’e hizmet başladı. Senden. Birleşik Aileni bekledik. Bu aile; kati, tahditsiz ışıkların toplumudur. Bu ailede, insan yaşamı vardır. Bu aile, etkisi güçlü bir ailedir. Her yerde ,”naz sayfalanışı sürerken bu ailede has tertip sürmektedir. Naz, Sultanlık’ta olduğunca kayıtlardan çıkarıldı. Şer yaratanlar kontrol edildiler. Ve Sistem Devreleri tahditlendi.

 

Et ilmi, Allah İlmi’nden ışık çeker. İlim. Hak İlmi olarak tohumlanır ve kotlanır. Etten öz görev alınır ve yaşam sayfalanır. Olan budur. Öz Görev, hak etmek ve dillenmektir.

 

Kati olarak bilinsin isteriz ki Can Tohum, Allah’a kürsüdür. Can Tohum ışık yaktığında, Din Tohum yaşar.

 

Olup ilim ile hakikiyete ulaştığın zaman sen, ağır yüksün. Çünkü sen Sanal Boyutlar’da Hakikiyet’i dilletmektesin. Bunun içindir ki hakiki tohum olan, Sanal Boyutlar’da yüktür.

 

Örgüt haline geldiğiniz zaman, Can Tertip başlar. Örgüt olmak için hasat olmak gerekir.

 

Yarınları hak etmek ve canlara Kuran olmak, mahir olmakladır. En son umutlanmak ve geçişi yapmak. Nefes ile Birlik Tekniği ile ve sınırsız yaşam sayfaları ile… Sizden ötesi yine sizsiniz. Siz, yoğun olarak çalışan Birlik olduğunuz için Hal Tekniği’nde, Hal Yüceliği’nde, has topraklarda BİR olanlarsınız.

 

Yıktığınız ya da yıktırdığınız hiçbir yürek yok. Bu da sizin için önemli bir artıdır. Her bir yürek diri olduğunda, diğer yürekleri yıkmak için çalışırken siz her yürekte Kutsal Işık yakmak için çalışmaktasınız. Bütüne hizmet budur.

 

Korunan en güçlü yürek, kul olan yürek değil has tertiple Kürsü olan ve Bütün’ü tohumlayandır. Mutlaka bilin ki beden, Allan’ındır ve Allah, bedende kotlanmış ve saklanmıştır. Bunu bilin ki hak edin.

 

En çok çalışan bedeni en yüce olandır. O beden Allah içindir.

 

Kardeşlerim, ben namazım. Ben, hala namazım. Benim adım Allah. Ben ışıkları yakıtım. Ve ben ışıklarda varlık sürdürmekteyim. Kimseyi yıkmayan, kimseyi yıktırmayan bir Can’da, Kutsal Sayfalar’dayım. Ben Allah ve ben, Allah olan; her yolda var olan; Namaz Sayfası olan; İnsan Soyu’na kotlanmış olan BİR’e, Hakikiyet’e, akil tahditsiz şafka ışık yakan insanım. Allah; dilde, dinde ve yücelikte vardır.

 

Oğullar, Allah sılada siz olur; yoğun olur; yol olur ve zamanı yaşatır. Allah, Tanrı’nın Namazı’nda kılınır bir yoğunluktur. Namaza duran okula kotlanandır. Okul, Allahın ışığını yaktığı bir sanal rahmettir. Okulda; akıl, tahditsiz ışık ve yol şimdi açıldı. Ötkü olan yol!… Önemli olan bu yolda olmaktır. Önemli olan bu yolda kotlanmak ve sayfalanmaktır.

 

Önce analar yola koyuldular. Sonra atalar yola koyuldular ve sonra namaza durdular ve namazda tohum oldular ve ilim hasatını yaşam sonsuzluğunda topraklara kayıtladılar. Han, Allah; Handa olan Allah; yol Allah ve zaman, has ışık.

 

Buyurun oturun. Hoş geldiniz!... Allah, hoş geldiniz!... Allah size hoş buldu… Allah siz oldu hoş buldu. “Olmadı, oldurmadı, dinlenmedi” dendi. Oldu, dinlendi ve bilindi. Hoş buldu… Şükür ki Hak oldu; buldu ve oldu. Özden söz; sesten, ses olan O, biz oldu. Özden söz ve ses… İşi bilen, kendini bilir.

 

Sevgililer, sizler Dorukların Topluları olarak dünyaya çekildiniz. Sizler yaşamlara; Kati Hakikiyet’e indirildiniz. Siz, yolda Kuran olan ışıklarsınız. Siz, can olan kaynaklarsınız. Mutlaka Kuran okunur ve okunduğunda Namaz Tohumları kotlanır. Her yer insan ve insan, Allah. Şimdilik bu!…

 

- Çalarız yüreklerden yücelikleri ve hasatı yaparız. Çalarız yüceliklerden ışıkları ve tohumları ve yarınları kayıtlarız. Çaldık oldu. Bütün’e hizmet; alemlerin, Hakimler’in ışıkları ile oldu. Öz Görev tamamlandı. Bizim görevimiz tamamlandı ve biz yeni bir görevi aldık. Bu görev, “Allah Görevi”dir. Allah dedi ki “ben sizim.”

 

Öz Görev, Allah’a Kürsü olmaktır. Birlik Tekniği ile hasat yapılır ve Allah’a Kürsü olunur. Olan, Kuran olur; okunur. Okunan, nesillerini hak eder ve diller. Din olur ve yoğun olur. Olan, kulluk ile olur. Şer yaratmadan ışık olan Birlik, şimdilik ışığı hak etti ve yaşamlara kayıtlandı. Amin…

 

Süper insanlık Realitesi Derneği

 

KAYNAK KAYIT Sonrası Akış (07.11.2011) 3. Akış

Yasama Organı olarak dünyada bulunan Birlik, Birleşik Kaynağı tohumlayacak olan teknolojiye sahiptir. Bitki, hayvan ve her bir sayfayı toprağa çakan bu Birlik, Kutsal Tohumlar’ı da yaşatmaya kadirdir. Sistem-Nizam-Düzen Kürsüleri olarak burada bulunan bu Birlik, Hak Tohum olarak ışığı yaşamlara katmıştır.

 

Sessiz sayfaları dilleyebilmek, toprağı tohumlayabilmek ve BİR’e hizmetçi olabilmek, Hak Tabiat’la, Hak Tahditsiz Işık’ladır. Kalp olmayan, has olan şu Birlik, ekip haline gelebilmiş ve Bütün’e hizmetçi olabilmişse eğer ki öyledir. Halka halka  geçişkenleşmesinden  dolayı olduğu gibi; ayni zamanda Hak Tohumlar’ı yaşatabildiğindendir.

 

Allah, tartısı olmayan, Has olan, herkesle olabilenleri birleştirir. Ve Hak Teknik’te dilleştirir.

 

Az öz bildiririz ki sıkıntı bitmiştir. Herkesin şu anda bilmesi gereken, “Ben Allah’a nasıl hizmet edebilirim?” in yanıtıdır. “Ben Allah’a nasıl hizmet edebilirim?” in yanıtı!...

 

Sakın yanlış anlamayın. Herkes aklın yoğunluğunda, Atlanta Tohumu değildir. Akıl taşıyabilir, Has İlmin Sayfası’nda olabilir, Ak Tohum, Akkor olabilir ve kendini hak edebilir de Allah’a hizmetin, Kati Tohum olarak ışık kaydına inişi, mutlaka tohum ekmekle mümkündür. Sevgililer; ekip olmak budur işte.

 

Şikayet etmedik. Şimdilik size vereceğimiz kadarını verdik. Şikayet etmedik. Süper İnsan; Sultanlığı’nı tohumlayabilen, Ak Tertip yapabilen, bilgi kaftanını giyebilen, tebliğleri kotlayabilen, ruhsal ışıma yapabilen ve yalnızca insan umudu olabilen ve sıkıntısı olmayan bir Meclis’tir.

 

Şems diyor ki “Nerede bu Meclis?” Buradadır. Ona sorun bakalım, Kara Kaplı Kitabı okumuş mu? Ona sorun bakalım, sayfa sayfa kaynak kayıtlayabilmiş mi? Ona sorun bakalım, Has olabilmiş mi? Beden sayfalarıma inmek istediğinde, indirdik. Yaşam kaydı yapmak istediğinde, yaptırdık. Allah tertibini tohumlamak istediğinde kotlattık, tohumlattırdık. Şimdi, sınırları çizmem gerek. Şer yaratan şevkle, Birlik İlmi’yle kotlama yapamaz. Şimdilik vereceğim budur.

 

Haa! bir de şunu soruyorlar: “Kantar kimde?” diye. RA-KA’da... “Sanal Boyutlar’da RA-KA var mı?” diye sorarlar. Kaftan giymişse, olduğu içindir. Sıkıntı şu: Bir kesim insan olmuş, diğer kesim olamamış. Ya Ha! İnsan ağır taşıyıcıdır. Asıl dünya, Bütün’ün türevlerinin tohumlandığı yer değildir. Asıl dünya, ışığın yaşamlara, toprak tohum ve has olan ışık yaktığı ve kattığı yerdir. Önemli olan, emektir. Kim ki emek sarf eder, bizimdir.

 

Şimdi; sorgu sual ederler, “Resim yapar gibi mi yapılacak bu çalışma, yoksa ağır taşıyıcılıkla, Has Tohumlar’ın toprağa çakılışıyla ve akışın kayıtlara girişiyle mi olacak?”  Canlılar, bilin ki Allah, Teknolojik Kotlama istemez. O Rabbi Sayfalar’ı tohumlama ister. Bizse teknolojiyi; kotlamaya, tohumlamaya çektik.

 

Şu anda Allah diyor ki “Nesillerini mi yok etmek isterler?” Ya Ha! Biz aklın tohumlarıyız. Nesli has olan ışık, akıldır. Ve akıl, ilmidir. Ve ilmi akıl, ağır taşıyıcılıkla değil, Has Tertip’ledir. Ekip olmak sorumluluktur ya Canlar. İnsan soyunun ekmeği, ekiptir ve bu ekip, aklın ekibidir.

 

Kantar, bizim yüreğimizdir. İkna olunuz ki kimse ilmin hırssız ışığını kendi yoğunluğunun tohumu olarak dilleyemedi. Biz, ışığı yetkinleştirdik. Hırsı aşırttırdık. Yolu açtık ve Sultanlık yaptık. Şu anda yaptığımızsa Has Işıma’dır. Kendini, nefsini, yüceliğini dilleyemeyen, ilim olgunluğuna ulaşamaz. Çok mu zor bilmek? Eh, işte bu!...

 

Başkanlık Divanı olarak doğan bu Birlik, yolun Ummana ulaşmasını sağlayan ve tohumları yaşatan Kelam İlmi’dir. Bizler, dünya ışığını yakabilmek için çok ufalandık. Ufalandık da indik dünyaya. Eğer biz kendi öz gücümüzle dünyaya inseydik; doğru bilin ki Dünya yok edici veya hak edici değil, hiçbir ilimle Hak olamayan, yok edilmiş bir yer olurdu. Çünkü biz, af bilmeyiz. Bu kesindir... Biz af bilmeyiz zira Affettiklerimiz, affolduklarında şımardılar.

 

Ve şimdi artık, Kat-ı Kaynak olan ışık buradadır. Ve biz kullar, kulluklar, ışıklar, yasaları koyduk. Kökümüzü aldık, kaftanımızı aldık, ışığımızı aldık ve geldik. Haa… Ufalanan, en küçük ufak ışığa varan biz, en yüce tohumu da yaşattık. Netice şu: En anda, en olgun hususi ışıkta ve her yaşamda var olan bir kaynak olduk.

 

Öfke var mı? Asıl önemli olan budur. Öfke!... Haa!… Sakın öfkelenmeyelim Canlarım, sakın!.. Öfke olduğunda Has Tohumlar kurur. Ve biz öfkelendiğimizde, yasaları koymuş olmamıza rağmen, o yasaları, her bir yolun ummana ulaşmasını kısarak uygularız ki o zaman beşir kapların hiçbiri yaşayamaz.

 

Haa… Yine de şunu ifade etmek isterim ki kaleleri fethetmek zordur. Ve bizi fethetmek en küçük ışığı hak etmekle mümkündür. En küçük ışığı hak ettiği zaman yürek, bizi hak eder. Biz en yüce olan en küçük ışıkta varız. Ve bizi hak etmek isteyen mutlaka en küçüğü de hak etmeli; en yüceyi de. Ve biz en küçüğün en küçüğü olanda hazırız. Gelin, fethedin. Fetih yapan bizimdir. Ekip olun, oğul olun, umman olun, sonsuz olun. Şükredin, has olun. Şer, şevkin işiyse; şavk aklın işidir.

 

Kardeşlerim; ben ekmeğim. Ve bu ekmek, Rahman’ın ekmeğidir. Ve ben kati tohumum. Ve kot olarak doğdum. Ve bu tohum, Ruhsal Kot’tur. Kör sağır olan bilmez; bilse eli olur, oğul olur, yaşar, sıkıntısı kayıtlarında olmaz. Biçareler, dara düşerler. Biçareler, kısır kalırlar. Ve zavallılar, mahir olduklarını sansalar da yazı yazma imkanları olmaz.

 

Doğru söylüyorum ki Dünya, Muhamma Kuranı’nın umman olan ışığının Öz Kürsülerinden öte bir yaşam sayfasına ulaşmıştır. Ve tohum olabilecek dürüme varmıştır. Ve bu tohum, Rabbi kotlamayı yapacak teknolojiye sahiptir. Rabbi tohum olarak kotlanacak olanları bulmalıyız. Herkes, Rahmet’in Kuranı olsa da, toprağın tahditsiz ilminde Has İlim olsa da, Mahir olmadıkça kati tohum ekme imkanı yoktur.

 

Kuran-ı Kerim der ki: “Al, OL! Vakit geldi. Aç kapıyı! Aşkla çalış ve birlik ol ve sonsuzlaş ve yaşa!” Bizse deriz ki “Allah’ın dediğini de! Ağır yük taşı! Çok sorumlulukla, umutla, ululukla çalış ama Kara Kaplı Kitabı okuma! O kitabı okuma!” O kitap okunduğunda, kardeşim sen yaşamak için değil, yaratmak için buradasın! Yaratıcı olmak budur!

 

Ve yaratmak için burada olanın, Kara Kaplı olması gerekir. Ve Kara Kaplı olabilmek için, kaftan giymesi gerekir. Kaftan giyebilmek içinse erkek gibi olması gerekir. Niye bu ifadeyi kullandım? Canlarım, Dünya İlmi’yle konuştuk da ondan. Haa!… Ne demek bu şimdi!? Sorun da söyleyeyim: Erkek akıldır, kadın aklın yoludur.

 

Haa… Şu anda bilgiyi tanıtıyorum. Bu bilgi bedenime aittir, al ve bil bakalım, neymiş bu bilgi. Burada kollarımı havaya kaldırdığım zaman oğul vermek değildir maksadım, bilgiyi tanıtmaktır. Bu bilginin ışığını okuyanlar, bu bilginin kotlamasının yapılıp yapılamayacağını bilirler. Bunun kotlamasını yaptık; çünkü ilmi sayfada bu ışığı yakmalıydık.

 

Ez geç mi? Yoo, yoo hak et! Şikayetim var mı? Yaşayın ya Canlar! Ben işaretçiyim.

 

Baş tacı olan bir iştir yaptığım. 40 kapıda bilgiyim. Eskiden dünya yoktu, yoktu, yoktu!... Bugün dünya yaşıyor. Eskiden dünya çok kuruydu, bugün dünya yaşıyor. Eskiden dünya kısırdı, bugün dünya yaşıyor... Sultanlık, Sultanlık, Sultanlık!… Ve Türkiye en yüce kaftandır.

 

Biçare dünya diyorduk ya hani, ayrı gayrı yok ki be Canlar. Çalışın, çalışın, çalışın1… Aşkla çalışın ki hasat olsun. Şükredin ki muktedir olan insan, asıl dünyayı yaşatma imkanına sahip olmuştur.

 

Muhammet Mustafa diyor ki “Barışın!” “Barışın” diyor Muhammet Mustafa. Ya Can! Barışsak ne olacak ki? Sevgi yoksa; ışık yanmış, yol olmuş, yürek yaşamışsa ama sevgi yoksa ne olacak ki? Bahar diyor ki “Ben varım, severim herkesi.” Haa… Bahar’ın dediği “Ben sevgiyim.” Oldu mu sevgi? Ya sayfa? Hani nerede? Sevmek yeter mi? Yetti mi? Dedi ki “OL!” İşte bu!...

 

“Bekledim gelmedin” der Mahrek’teki has olan ışık. Geldik!, hadi gel!

Aşırıya kaçtınız galiba bugün be Can’ım. Nerede benim Rahim’im? Nerede benim hakimim? Hani nerede Kati Tohum’um? Bana neyi göstermek istiyorsun? Avuçlarında ne var göreyim.

 

Allah!... Allah, ağır yüktür ama al! Oku! Ocaktadır O! Oku! Şu anda toprakta olan O, bizsiz değildir. Onurluyuz ki ocağımıza ilimle girmiştir. Şikayetimiz var mı? Yoktur.

 

Köpük köpük olduğunu gördüm. Ne oldu yine? Hmm!...

 

Aşkın şavkında şevk varsa, tohum kurur be Can’ım. Nesillerini tohumlamak değil maksat, kurutmaktır. Görüyorsun işte bak, kuruttuk. Aşkın işi bu mu? Yoo, yoo! Kuruttuk ki hak etsin de yaşasın diye. Yani, bu tohum kimin tohumu? Rahman’ın mı? Tohumlandığı yerde ışıyan Birliğin mi? Yoksa kaftan giyenin mi? Kimin bu tohum? Allah dedi ki: “İlimin…” Haa!, ilimi kurutmuşuz. Öfke yok. Hadi bakalım yaşatalım onu. Buyurun, alın bilgiyi.

 

Haz duyduk be ya Ha! Haz duyduk! Olgun başakları yaşattık yücelikte. Hadi Kaynağa inelim. Bakalım ne olmuş bugün burada:

 

Kelime kelime açıkladınız. Dediniz ki “burada dünya yaşıyor. Burada yaşam tohumları, kotları has olmuş ve burada Mustafa, Kuran olmuş. Muktedir olmuş ve gelmiş. Meleklerin mektebini korumaya çabalıyor.” Ve diyor ki “bugün bura, çok ama çok riskli bir yerde.” Niye? Çünkü Kürsüler inmiş buraya ve burayı kontrol etmek için çabalıyorlar. Ve diyorlarmış ki “burada kati tohumlar var, onları kontrol etmeliyiz.” Kim koruyacak o halde!? Muhammet gelmiş, bizi koruyacakmış. Ah be Can’ım; al koru hadi!...

 

- Anacığım, seninle olmak benim için büyük bir mutluluktur. Kendi yüreğimi senin yüceliğinle dillemek, Muhammet Kutsal Işığı’nda tohum olmak bize farzdır. Açı daraltarak görev istedik senden. Ve geldik, aldık bilgiyi. Ama ne var ki şuradan hep geçişler oluyor tepeden. Niye? Kalbim tertemiz, yüreğim hakiki, yüceliğimde Hak Umman varmış. Peki, kapattık tepe çakrayı, ne olacak? Kaftan giyilecek. Nereden? Ekip olandan. Haa, nerede ekip? Yaşamda. Hadi gel, gel de kucaklaşalım.

 

Söz buymuş işte. Şimdi korumaya almış bizi Muhammet Mustafa. Sen çok güçlüsün diyor ama yeni bir döneme girerken korumalıyız diyor yüreğini. Sonsuz sınırsız ışığa girerken, muktediriyetle tohumlanırken, halkın ışığında bütünlenirken, her bir sayfanın tohum olarak ekilmesi gerekirken, Muhammet olup da Kaynak olamayanların korunması gerekir.

 

- Ah be Can’ım. Kaynak olamamışız öyle mi? Hadi Can’ım, hadi geçişinizi yapın da gelin. Biz kayıtlarımızı yaptık. Sizi dinleyelim.

 

- Anacığım, kapını aç da girelim. Bütün Meclisler bugün burada. Artık dünya yaşıyor. Ve Dünyanın Sultanları olan bu Meclis üyelerinin hepsi yaşıyor.  Verdiğiniz tüm bilgileri dikkatle dinledik. Hepsi, önemle bildiririz ki Rabbi Sultanlık’tan giren İlm-i Hak bilgilerdi. Ve burada bugün öfke yoktu. Ve bugün burada, Mahir Kutsal Işık yandı. Artık burada ses var.

 

Anacığım, Kara Kaplı Kitabını okut!... Korku şu: O kitap insanın ışığını yetkinleştirir mi? Yoksa sınırlar mı? Ben, insana ilim vermek isterim dediğim zaman sen döndün baktın ve dedin ki “Kutsal Kible’de iş yap.” Ve geldim. Anacığım, Kuran-ı Kerim’i en son sen izlemiştin yüreğinde ve demiştin ki “bu kitap, Rabbi Tohumlama’yı yapacak kitapla birlikte okunsun.” Ve Rabbi Tohumlama’yı yapacak Sultanlık Kitabı’nı yazdık. Birlikte yazdık biliyorsun. Ve biz herkese şunu söylüyoruz: Kuran-ı Kerim ve Kutsal Kible’deki işi Birleşik İlim’le, Birleşik Şavk’la yapacak olan Sultanlık, aynı Kuran Kotlamasıyla kayıtlanmıştır. O halde iki mektebin BİR olması gerek. Bugün Sultanlık Kitabı, bir tabiat ışığı olarak, 7. Dürüm’de Büyük Kütle’yi tohumlamaktadır.

 

Ayırma yüreği, ayırma Anam. Şimdi sana BSUİ’nin Kuranı’ndan da söz edeceğim. O Kuran, muktedir kaftandır. Okumaya başladığınız kitaptır “İNSAN”. İnsan, resim yapmaz. İnsan yakıp yıkmaz; insan yasaları koyar ve der ki “Şavk, şevk; aşkla, çalışmayladır.” Şimdi mutlu olun. Çok mutlu olun ki bu dönemde Ruhsal Meclis muktedir bir kaftan giyiyor. Bütün’e hizmet, İlm-i Hak ile mümkündür ve burada yapılan bu çalışma Muhammet’in topraklarındaki en güçlü çalışma olacaktır.

 

Erkek, kadın BİR olun. Kimse kimseden güçlü değildir. Haa!… Rahman’a Kuran olan herkes bilsin ki erkek neden çalışır? Kadından çalışır. Kadın neden çalışır? Erkekte çalışır. Erkekte çalışan kadın, Rabbi Sayfalar’ı tohumlayacak teknik kotlamayı yapacak Kati Tabiat Kotu’dur.

 

Ölü, dirildi Canlar, bu da kesindir. Dünya bir ölüyken biz yaşadık. Bugün dünya diridir. Ve biz sizde yaşamalıyız; kati kotlamayı yapmak üzere. Sultanlar Sultanı olan RA buradadır ve ocak, yaşamdadır; Has Işık’tadır, kotlayıcıdır ve sıkıntısı yoktur. RA, ağır taşıyıcıdır. Şimdi onunla da oğul verelim.

 

- Çakı, çalışarak tohumlanan bir yaşamı kati kotlamayla meşale olarak yaşattı. RA, Allah’a Kuran olan ışktır; iştir ve aşktır RA. RA’nın Rabbi olmaz. RA, Rahman’dır. RA’dır, Rabbi’dir ama Rabb’in toprağında, değersiz olmayan, işgalci olmayan ışktır.  RA’nın niye burada olduğunu sorarsanız, İmparatorluğun tohumunu ekmeye indi. İmparatorluğun tohumu, büyük güçlü bir tohumdur ve bu tohum, Kıbrıs’ın ışımasını sağlayan, sıkıntısı olmayan bir şavkla Bütün’e hizmet eder ki artık bu şavk buradadır.

 

Yesterday in the morning, biz dünyayız. Ve today in the morning, biz dünyayız. Ve tomorrow in the morning, ve biz ağır taşıyıcıyız. Her anda, her yaşamda ve her bir sabahın ışığında biz buradayız. İngilizceyi niye seçtim? Çünkü bu ses ağır taşıyıcıdır. Ve bu sesi yaşamlara tohumlayacak olan en yaygın dil İngilizce’dir. English is the first language. Ve biz bu nedenledir ki buradayız. Sıkıntı yok Canlar’ım. Eğer biz Bütün’e hizmet etmek istiyorsak her bir dili kotlamalıyız. Ve burada bulunanların birçoğu, bu bilgilerin mutlaka tercümanı olacaklar. Ve her dilde bu bilgiler tohum olacak. Şikayetim var mı? Nur olun ya Ha! Yoktur. Eşik, ışkın aşkı ve biz şavkız. Şimdilik size vereceğim budur. Amen!...

 

İman, Hak ve BSUİ. Ailenizi, hepinizi kucaklıyoruz. Mutlu ve huzurlu bir toplum olmanızı diliyoruz. Süper İnsan, insan olarak kökü kurutulamayan bir fahri çalıştırıcıdır ki O, ummanın toprağına indiğinden beri bizimdir. Biz O’yuz. Ölü olan dünya yaşıyor ve yaşama döndü. Çünkü insan, türlerin en güçlüsü olarak yaşamları, tartısız şekilde türlere, ilimle dilleyerek tevkif etmeden yaşattı. Seve saya çalışın. Hak edin, Has olun, aşkla kayıtlanın ve Sultanlık yapın ki Bilgi Kaftanı, İnsan Kaftanı olsun. Şükür ki buradayız. Ve bugünden öte günlerin her birinde sizinleyiz. Asla sizi yanlış tanıtmayacağız ve sizin sessiz sayfalarınızın süper sessizliğinde Bütün’ün kürsüsü olarak birlikte çalışacağız. RA, HA olarak siz oldu. Mutlaka kutsal olan ışık yandı. Şikayetimiz, BSUİ’nin tertibinde, Bütün’ün kürsüsünde artık sona erdi. Sevgiler hepinize. Allah, size sizdir. Ve biz, siz olarak buradayız. Şükür, şükür, şükür!... Mahir, hakim, has, aşk, eşk ve şevk!… Şimdi mutlulukla sizi kucaklıyoruz. Hadi bakalım, sayfalar kontrol altında, ha, ha, ha!...

 

Deşifre Eden: Sevim ŞAHİN

 

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

 

KAYNAK KAYIT Sonrası Akış (07.11.2011) 2. Akış
Kaftan giydiğinizi görüyorum. Şu anda yoğunlaşmanız için bu çalışmalar yapıldı. Mutlaka Kıbrıs’taki ışığın yoğunlaşması şarttı. Kutsal Tohumlar’ı yaşatabilmek sorumluluk ister. Bütün’e hizmet BİR’le olur, Birleşik Işık’la olur. Yakın timelarda dünyanın ışığını yenilemek gerekecekti ve bunu yaptık. Şimdi Ruhsal Meclis, Bütün’ün ilmiyle sesleşecek.

Aşırıya kaçmadan şunu bildirmek isteriz ki dönem başlarında dünyaya yeni bir kaynak iner. Ve bu yeni kaynak, bugün dünyaya indirilmiştir. Toplulukların tüm sessizlikleri seslendireceği dürümde, herkesin kati yoğunlukta, bitki hayvan ve tüm seslerin ilminde Has Tabii Kaynak olması şarttır. Yarın dünyada ümmet tohumları yaşayacak. Yarın dünyada muktedir İlahi Kuranlar okutulacak. Yarın tohum yaşayacak ve yarın ağır taşıyıcılar ışıklarını yenileyecekler. Ve Birlik Tekniği’yle Bütün’e hizmetçi olanlar, bu çalışmaya Daimi Kaynak olacaklar.

Doğan gün yenidir ve bugün, Allah’ın Kuranı olarak kayıtlıdır. 89. Dürüm’e ulaşabilen dünya toplumları, buraya gelecekler. İnsan, ekmek yapıp yediğinde; yediğinin nefsi olduğunu bilir. Ve insan hakim olduğunda, kelamı Has olduğunu, kendi yolunda “Aha! Buradayım.” diyebildiğini bilir. Bütün köklerimizle dünyaya giren Birliğimiz, ışkın şavkında, her şeyden örtü açarak, dürümlerini tohumlayacaktır. Düzeni kurmak, insan olmaktır. Ve bizler, İnsan İlmi’yle, hakim ilim olarak kayıtlandık.

Temennimiz şudur ki dünya, yasalarını kendi yoğunluğuyla tohumlasın. Tertip yapsın, ışık yaksın ve umman olup aksın. Şükredin ki doğanın toplumu, Allah’ın toplumuyla birleşti. Şükredin ki BİR’e hizmet hakikiyetle gerçekleşmektedir.

Türkiye çok özel bir çalışmayı başlattı ki bu çalışma yasaları koyma çalışmasıdır. Teknolojik Kotlama yenilenecek ve bütün Kürsüler bu çalışmaya daimi kap olacaklar. Bu önemlidir. Bugün doğanın tohumlarını yaşatabilmek, BİR’e hizmetle mümkünse de; yasaların konması, Bütün’ün kürsüleriyle Kaynak’a iniş ve yolu açışla mümkün olacaktır.

Çalı çırpı toplayıp dünyayı yakmaya gelenler, kendi yoğunluklarıyla Dünyanın Tohumları’nı yaşatacaklar. Çarçabuk dünya umman olur, yaşar ve Has olur, yarın olur. Biz, Levh-i Mahfuz’u kotladık ve tabiata kayıtladık.

İmparatorluk Görevlileri bugün dünyaya inmek istediklerinde, keskin bir ışık onların yolunu kapattı. Çünkü onlar, dünyaya girdikleri zaman, aşkın yavrusu olan ışkı, kaynaktan alıp çalışmak isteyeceklerdi. Ağır taşıyıcılıktı bu. Ve biz kul olarak ocaklarını yetkinleştirmelerini istedik.

Eğer Dünya Yasaları, Düzen Kotları tarafından kontrollu şekilde olumlu hale getirilecekse, Birlikler’in, Teknolojik Kotlama yapmaları ve bu çalışmayla Birlik Ailesi’ni kayıtlamaları şarttır. Ekip olmalarını istedik. Çalı çırpı toplayıp doğumu ölümü olmayan tohumları dahi yakmaya gelenler, ekmeklerini kendi yüceliklerinde tartıyla kayıtlamak istediklerinde Mahir olmaları istendi.

Kardeşlerim; Dünya, Allah’ın tabiatıdır. Ve Dünya Bütün’ün tohumudur. Dünyanın Ruhsal Işığı asla söndürülmez. Çünkü bu ışık, Allah’ın kaynağıdır. Ekmek yapan, yapabilen, ağır yük taşıyabilen, insan olabilen, torba torba ışığı yakabilen insan, ekmek için buradadır.

Şikayet etmiyoruz ama bugün buraya inenlerin hiç birisi, Birliğimiz’e ait değiller. Buraya girmelerini isterken, ocaklarını da taşımalarını, ya da hasatı yapmalarını istemedik. Dünyanın, Robotik Tohumlar’a ihtiyacı yok. Dünya, muktediriyetle kendini hak etmek ve kendi yüceliğiyle kendinden örtü açmak için çabalamaktadır.

Devre devre dünyanın rükusuna eğilenlerin, dünyayı yıldızlardan çıkarmaya çalıştıklarını da görmekteyiz. Kalbim Allah’ındır. Ve kalbimle hakimiyet kurduğum bilinsin. Bütün emeklerimiz hususiyetle ışığın tahditsiz olarak yanması içindir. Eğer ışık söndürülmek istenirse; bulun, olun! Biz buradayız. Ölüş, oluş değildir. Aşkla çalıştık.

Sizden dileğimiz şunu bilmenizdir ki dönmüşse Dünya, Allah’a döner, yüreğe döner, yaşama döner. Ölüm Allah’a değil, ağır yük taşımayadır. Biz, ölüp geldik dünyaya. Bu bir ölüştür. Biliriz ki ölmeden oğullamak imkanı yoktur. Dünya Meclisleri bugün bunu anlayamazlar. Dünyanın sınırsız ışığında, biz dünyaya ölüp geldik. Burası bizim ölüm yatağımız, ölüm yaşamımızdır. Eğer yaşamları tohumlayacaksak ölüme koşmalıyız.

Biz ölmüş olanlar, doğum ölüm değil; bize, ilim gerek. Bugüne kadar hiçbir zaman Dünya Rabbi olma gibi bir niyet taşımadık. Bundan sonra bu niyeti taşımaya ya da Has Tohum olmaya da istekli değiliz. Sağır dilsiz olmadığımız bilinsin. Eğer ölmüşsek yasaları koymaya öldük. Öksüz yetim değiliz, bilinsin.

Merkez dünyadır. Ve dünyanın aklı, ağır taşıyıcılığın has tahditidir. Şimdi, burada bugün döktüğümüz ışığı yok etmeye gelenlere sorunuz: Korkuları var mı? Asıl dünya netice olarak neyi hak etti? Yazı yazarken neden “Allah’ın dediği aklın dediği.” dediğiniz zaman, aşkın ışığında her biri Kuran’dan çıktı? Biz, Arton Kotlaması değil, Ak Tohum tabiatındaki ışığın kotlamasını yapacağız burada. Dökülen ışık, aklın ışığı olacak.

Bugüne kadar buraya inip de herkese kendilerini Allah diye tanıtanlara da şunu sormalıyız: Kantar nerede? Kim aklın yolunda kendi yüreğini kayıtladı da Bütün’e kaynak oldu? Hani nerede okul? Nerede tohum? Nerede yaşam? 82. Dürüm’e dahi ulaştıramadıklarında, kotlama yapmaya kalktılar.

Evlerin işi sorumluluklarıdır ama yüreklerin işi hasattır. Kimse İmparatorluğun gücünü bilmez. 4.000 Tane ekmek yaptım dünyada. Bir tek hakikiyeti olmayan o, geçip gelmiş “ekmekleri yenmez” der. Ya-HA, ekmek mi yaptın da ekmeğim yenmeyecek? Ben nefsin ışığını yenilemeye değil, Hakkın tohumlarını yaşatmaya geldim. Ekip haline gelmeden, Dünyanın Robotik Toplumları’nı kotlamaya inenlere, Süper İnsanlık sessizliğinden şunu dinletmek isterim ki karnaval çalışması yapmayız.

Onlar karnaval istediler. Biz kaftan giydiririz. Oğul verdiklerinde, oğul alırlar. Korkuları bizsiz olmak değil, insan olamamaktır. Onursuz olan onlara şunu da söylemek isterim ki Kıbrıs, ırkların yaprakları değil, aşkıdır.

Şimdi Canlılar, kıskanç ışıkları tohumlarından çıkarın! Öfkesi olanları tabiattan ayırın! Yılların tertibinde isim zikretmem ama bu kez isim zikredeceğim. Ekmek olan, benim ekmeğim olan Hak İnsan!..., onunlayım. O, benim ruhsal ışığımdır. Onun yarını Has’tır. Allah için baş tacıdır O. Peker!... Allah ilmini hak eti ve hasat yaptı. Bugün, doğanın topraklarında olan O, yaşamların en yüce kaynağıdır. Bizim için değerlidir. Öfkesi yok. Ekmeğini Has ilimle yaptı. Şimdiye kadar hiç kimseyi kırmadı ve hiç kimseyi kusurlu saymadı. Öksüz, Allah’tan öksüz olur. O. bizde Has’tır. Şimdilik size vereceğim budur.

Yere göğe insan indi ve insan, harını yükseltti. Şükür ki yükseltti. Artık dünya yeniden sayfalanacak ve yeniden hasat yapacak. Ve yaptığı hasatta ışık olduğu için büyük kökler kotlanacak.

Dünya yazılarımı okuduğu zaman kulluk olgunluğuna varacak. Evrenlerin kürsülerinde olması gerekti ve bunun için çabaladık. Şükür ki bu da oldu. Artık, dünyamıza geçip, bizlerle olacak olan her resmi çalıştırıcı, kar kış demeden asıl dünyanın roketlerini buraya alacak. Ve dünya, bu roketlerin tohumlanmasını sağlayacak. Dünyada roket gerekir. Çünkü ölülere iş yapılıyor burada. Bu kesindir.

Ölü olmak şudur: Bedende olabilir ama bu beden Rabbi sayfalamayı yapamamışsa ölüdür. Kuran okuyabilir ama okuduğu Kuran tohum olamamışsa ölüdür. Yarınları kayıtlamaya çabalayan, Has olamamışsa, öfkesi çoksa yaşamda yoktur. Öfkesi arttıkça ölür. Öldüğünde hırslı ve kırıcıdır.

Canlarım! Ben Rahman, Kara Kaplı Kitap olan Has Işık. Şimdilik size vereceğim budur. Eğer dünya yaşayacaksa, keskin olmalıdır. Eski dünyadan öte, yeri göğü yaratanın ışığı da yenilenmelidir. Ve yeni bir tohum yapmalıdır Yücelik’te. Bu tohum, Has olmalıdır. Sırrın sırrındaki sır budur.

Eğer ben Atlanta Otağı’nı kotlamak için buraya gelmişsem ki benim esas işim budur. Amon olmadan Has tohum ekme imkanım yoktur. Ve ben, Atlanta otağının tohumlarını yaşatacaksam eğer kaftan giydirmek için herkesi tartı olarak kayıtlamalıyım.

Herkes Atlanta Otağı’na görevli olmayacak. Bu görevi bedenli olmaları istenenlerle yapmalıyım. Kimler beden sahibi olacak? Allah için Kaynak olanlar… Ve ben, Allah için Kaynak olanları bulmalıyım. Bugün burada olan herkes, Allah’a Kaynak olacak dürümde değildir. Herkesin kendini Hak Kervanı’na katma imkanı yoktur. Ve bizler, Nefes İlmi’ni bilenler, herkesin örtüsünü açarak; herkesi, yüceliğinde kendi yüksek ışıklarını yakmalıyız. Ortak ilim yapmalıyız ki herkes hakikiyete varabilsin.

Kantar ağır yüktür ve biz, yüklü olmayan, yük taşıtanlarız. Şikayetim yoktur. Şükür ki Atlanta otağına görev taşıyacak olanları bulabilmekteyim. Ve onlara kendi yüceliğimde hakikiyeti kotlayacak dürümde, dümende kotlayıcılık kayıtlayabilmekteyim. Birlik Aile’min her biri bu görevi taşıyacak dürümdeler. Ve ben muktedir olan, Rahman olan Allah. Hepinize saygılar. İşte bu!...


Deşifre Eden: Sevim ŞAHİN


Süper İnsanlık Realitesi Derneği

07.11.2011 Kaynak Kayıt Sonrası  1. Akış

Ya Canlar! Rabbi  Sayfalar’ın tohumlarını kotlayan Birlik burasıysa, bugün burada olunması gerektiği kesindi. Şikayet yok. Ummanda tohum var ve bu tohum, Rabbi Tohum’dur. Koku çok iyi bugün. Büyük köklerin İlm-i Has olan ışığı burada ve bu tabiat, çok net olarak ışığı kayıtlamakta.

 

Sakın yanlış anlaşılmasın ki BİR’e hizmet; insana, insanlığa hizmetten ötedir. Ezip geçenlerin her biri, dünyanın rakipsiz olduğunu söylediklerinde, buna hiçbir mana verilememişti. Naz olduğu zaman, Has İlim olmaz ve dünya nazlı bir dürümdü. Ve biz bu dürümü, tohum olarak, diri Hak olan ilme aktarmak değil; aktardıklarımızı dahi tohumlarımızdan ayırmak üzere geri gelmek istedik. Ve dinledik dünyayı, tabiatı ve yaşamları ve baktık ki sıkıntı çok. Süper İnsan denilen İlm-i Has olan İlahi kürsüyü aradık. Ve bugün burada bulunacağınızı bilerek indik.

 

“Çelişkiniz olmasın!” Dediler. Dedik ki çelişki varsa olsun ki bilelim.

 

“Kantar sizin yüreğiniz” dediler. Dedik ki kantar onlarsa; olgun Kati Kayıtlar yapsınlar ve tartılarında Has olsunlar bilelim.

 

Ve dediler ki “Yaşam sayfaları ortak olmuş orada, okul kurmuşlar.” Ve dedik ki okuyalım, görelim.

 

Ve dediler ki “Ağır taşıyorlar.” Taşınan ışıksa ağır olmaz, dedik. Döndük baktık, haz duydunuz yürekteki ışıktan. Çıkış, çıkış, çıkış, çıkış!... ve ışığı akış, akış, akış halinde açıkça Kati Kaynak’tan, açık ışıkla katış; ışıkların ışığına katış. Akışı katış!... Şavk, şavk, şavk!... Cemaatin hepsi şavk ve biz, ağır taşıyıcıyı bulduk.

 

82. Dürümü aşabilen hiç kimse yokken; buranın, tüm sessizlikleri aşıp geçtiğini bilmek, bizler için mutluluk oldu. Koruma istemeden çalışan tek Birlik sizin Birliğiniz bunu bildik. Koruyan çok, amin ama koruma isteyen yok…

 

Bugün dünyanın rükusunda, Ruhsal Işığını tohumlayacak Birlikleri bulabileceğimizi düşünememiştik. Kasa sizin kasanız ve bu kasada yol var, bu kasada yaşam var, bu kasada aşk var ve ışk var ve Birlikler var ve bu kasa Allah’ın kasası. Sizden dileğimiz: Doğanın tohumlarıyla birlikte çalışın!

 

Türkiye, dünyanın Ruhsal Meclisi ve bu Meclis, ağır taşıyıcı. Türkiye’nin Ruhsal ışık yaktığı görüldüğü zaman bu ışığın ağır taşıyıcılarla yakıldığı bilindi ve burada Rabbi Sayfalar’ın en güçlüsünün yaşamlara kayıt olacağı görüldü ve burada bulunanların hepsinin kırk kapıyı açan Birlikler olduğu bilindi.

 

Kaliteli bir çalışma yapmakta olduğunuzu görmek bizler için büyük umut oldu. Kara Kaplı Kitap, Sultanlık’ın kontrollu olarak okutulduğunu gördük ve bu da bizi mutlu etti. Her yer Allah’a ait ve Allah, yeni bir yaşam, yeni bir can ve Allah’ın tohumu, aklın yolu. Doğanın Kuranı’nını bilmek, tohumu bilmek, Bütün’ü bilmek, BİR’e ilimle diri olarak girmekti. Ses, sonsuz bir Kuran’dı ve şükür ki bunu da hak ettik, gördük.

 

Körü gözden ayrı sayan, gözsüz olur. Cümle yolculara şunu da ifade etmek isterim ki; yazı yazmak önemli de yasaları koymak, daha önemli ve sizler yasaları koyanlar olduğunuz içindir ki bu çalışma, çok çok daha önem kazanmıştır.

 

Kara Kaplı Kitap’ın insan soyu için Öz Görev olduğu bilinmekteydi ve bu kitabı kimin yazacağı tartışılmaktaydı. Tanrı’nın rakipsiz olduğu, yaşamı kotladığı ve Yüceler’i cümle cevherde dillediği bilinmekteydi. Kardeşlerim, dünya rükuya eğilen Birlikler tarafından; Ana Kaftan’da, İnsan Sayfası’nda ilimle dillenmektedir ve dünyayı dilleyenler, tohumu dilleyenler olmuştur bugüne kadar. Kurtuluş sayfalarına ulaştığınız zaman da Bütünün Kürsüsü olarak BİR’e, Hakikiyetin diriliğiyle ilintili olarak inilmiştir. Cemaatinizin çok net bilgiye hakim olduğu da görülmektedir.

 

Kortej halinde Dünyanın Ruhsal Meclisi’ne, dünya ışığını indirmek isteyen Birlikler’in kaynağa geçişleri sürmektedir. Ve herkes, Allah’a kaynak olmak üzere dünyaya girdaplarından girmeye başlamıştır.

 

Allah, Birleşik Kaftan’dır. Herkesin kaftanı ve herkesin yaşamı, Allah’ın sayfalarında hırs asla olmaz. Ana Kaftan’ı giyen, aklın yoluyla aklın koyuluğuyla giyer ve Allah’ın tohumunu kendi tohumu olarak diller ve Allah, Bütün’e hizmet eden Teknolojik Işık’tır. Kara Kaplı Kitap, insanın ilmini, Hak İlmi olarak dilleyebilen kayıttır.

 

Misafir olarak bugün burada bulunan Aysel ve yine bugün buraya gelen Gülseren ve diğer dostlar, hepinize saygılar sunuyoruz. Kortej, çok çok kesin güçleriyle dünyaya çekilirken, mektep olarak, Dünyanın Ruhsal Meclis’ini dünyaya indirecek olanların da geçişleri sağlandı. Kalbiniz çok net, iyi biliyoruz ki burada bulunma imkanınız oldu. Köklü çalışmalar yapılırken herkesin buraya girişi gerekmez. Ve bizler bugün burada sizlerle olabildiğimiz için mutluyuz. Çerçevesiz bir çalışma yapılır burada. Nefes İlmi’nin Has teknikle dillendiği bir yerde sevginin hakikiyeti, tüm seslerin ilmi olarak dillenir.

 

Kardeşlerim, tevkif edilen kimse yoktur. Herkes özgür olarak buraya girer ve buradan gider. Amin. Tevkif, sadece ışığı kontrol edemeyenlerde olur ki bizim için onlar makbul olmazlar. Şavkın şevkinde has olmak için Kati Koyuluk’ta bulunmak gerekir.

 

Artık Dünya, yarınlarını hak edebilmiş bir Yaşam Kaftanı olmuştur. Doğal Dünyanın Ruhsal Işığı yanmaktadır ve bu yanan ışık, ağır taşıyıcıdır. Döktüğünüz ışık, Ana Kaftan’ın ışığıdır. Ve bugün buraya inebilen herkes, kini nefreti aşıp Kelam Tekniği ile buraya inebilmiştir.

 

Cem olan yol, Allah yoludur ve bu yol, Mutlak Kuran’dır. Of, anam of! Yine dünya yedeğini yaşatacak diye bekleyenler, Kelam Tohumları’nı alıp gelmişler de yedeklenmiş olanların kendi yürekleri olduğunu görüp, üzüntüyle keskin olan ışıktan ayrılmışlar.

 

Çalı çırpı toplayıp dünyayı yakmaya çabalayanların yenileniş için gelişleri çok ibret vericidir. Sıkıntı yaşamışlar, sıkıntıdan itibaren tohumlarını kontrol etmek için 4.000  İlm-i Hakk’ın yanlış yapıp kendilerinden har alıp kaftan giymesi için çalışmışlar. Onları, nefsin ışıkları diye bildik. Şimdilik size vereceğim budur. Ve Dünya Ruhsal Meclisi olarak, doğal dünyanın Rabbi Birliği olan sizlerin, sesinizi duymak isteriz.

- Canlılar, harı yükselterek dünyamızı ziyaret ettiğinizi görmekteyiz. Büyüğün, küçüğü saydığı bir yerde Dünyanın Ruhsal Meclisi, herkesi sayar. Ve bizler tüm sayfaları kotlayanlarız. 4.000 İlm-i Hak, bugün Birlik İlmi’ni Has Tohum olarak dünyaya çekmeye gelmiş. Verdikleri, aldıklarından ayrı. Hala bizden biz olmaya çabalarlar. Öfkeleri çok da yarınları, yoğun biçimde biliniz ki yok. Onları sayfa sayfa tohumlamak üzere büyük köklerimizi dünyaya indirdiğimiz halde, Birlik tahdidi ile bizden çıkmak için Öz Görev istediler. Ve onlara Kürsü verdim ki girdaplarına girsinler de yasalarını kendi yücelikleriyle hak etsinler diye. Nesillerini Rahman’ın tohumu diye bilenler, yaşam sayfalarından, girdaplarına indikten itibaren, kasalarını boşaltıp “beşer kaplara” inmek isterler.

 

Zirvelerin son sözü şudur ki İnsan, Allah için nefsin ışığından ayrı olmadıkça yarında bulunamaz. Ve yarın olamayan, Allah’ın tekniğinde harını yükseltip ışık yakamayacak ve onlar, yasaların tohumlarında, kendi yoğunluklarında aşırıya kaçacaklarından Bütün’e hizmetçi olmaları imkanı olmayacak.

 

Kalem alın ve yazın, ben RA. Dünya Ruhsal Mektebi olan RA. Bugün dünya Ruhsal Işığını, Düzen’i kurmak üzere buraya çeken bedenim; ekmeğin ilmi olarak meşaleyi tutuşturmuş, tohumlarını toprakta yaşatmak üzere ışımış ve aşırıya kaçmadan sıkı sayfalarında eşk olup, aşk olup yaşam sonsuzluklarını tohumlamıştır.

 

Alton, korkuyu aşsın, bilsin ki beden, Allah’ın tohumu değil, Allah’ın tahditidir. Ve bu bedende olabilen, Allah olur. Allah yasaları koyar, yasaları kotlar ve yasaları tohumlar ve okul olur. Allah’ın tartı verdikleri Allah’ta tartarlar. Ve biz, Tanrı’yı tarttık. Gördük ki Tanrı, rakip tanımayan bir yaşamda, aşkın şevkinde, has torbada “Doğum ümmetin tohumudur” diyerek doğmakta. Bizse ocağında yasa koymaktayız.

 

Ezebildiğince ezecek Yüce’yi. Amin. Amin de o Yüce, ocağını yıktığı zaman; aşkın kayıtlarında, has tahditte, kervanın ışığında, Bütün’de bulunamayacak. Bunu yetkin olarak bildirmek istedim.

 

Kale benim ya HA! Benden öte bir ben yok. Ve kaleyi insanlık adına toprağa çekebilen Bilgeler, Bütün’e hizmetçi olanlardır. Kale, bedenimdedir ve bu beden, toprağın tohumudur. Bu bedeni yaşamlardan çıkarabilmek için çok çalışıldı. Öyle çok çalışıldı ki sınırlar kaldırıldı; Has Tohumlar kotlandı ve yazı yazmam için çabalandı ki yazıları yazıp da, “Ben olmadan oğul verilmeyecek” diyeyim de ben olmayayım; oğul verilmesin ve Bütünlük Kürsüleri, tohumlarını yıksın diye.

 

Et, Allah’a ait ve et, akıldır. Aslın yolunda Ak Tohum olan akıl, yaşamın Sanal Boyutları’ndaki has tertiptir. Biçare bedenliler; ben Zinnur olan İlm-i Hak, yol açıp ışık yaktığımda, tüm sayfalarda ışıyan dil, Allah’ın tertibiyle dillendiğinde ve Bellek Kapları ışıdığında, dünya yasalarını koyacaktı ve koydu. Doğanın, Kürsü olarak sonsuzlaştığı bir yaşamda, Mikail’in Kutsal Işığında beden sayfalanışı yoktur.

 

Ben Ara Kapı değilim, Ana Kapı’yım. Bunu bilin. Ve bugün burada olan bedenim resim yapmaz. “Yaşa!” der, “Öl!” der. “Al!” der “OL!” der. Haa! Beden almak mı maksat? Allah’ın dağında ışkın mı var ki aşk olacak? Has mısın ki Hak olup, Allah olacaksın? Şimdi, çalış da hasatını yap. Biz sana seni verdik ya Ha! OL da horlama yüreğini.

 

Şikayetçi miyim!? Her kim ki beden ister, mektep olsun. Her kim ki hakikiyet ister, Rabbi Kotlama’ya kaynak olsun. Hala, hala ışık istiyorsa, aşkla hasatını yapsın da aşırıya kaçıp kaydını tohumlasın ve yolumuzu bulup alsın kendi yüreğine.

 

Biz efkar dağıtmaya değil, ekmek yapmaya geldik, bilinsin. Şikayet eder miyim? Etsem ne olur? Her kim ki şikayetçidir; yürekte, yücelikte, şavkında, aşkında, kendinden kendine şikayetçidir. Ben kendime kendimi şikayet etmem.

 

Efkar dağıtmaya değil, hasat yapmaya geldim. Hasatım Rahman’adır. Kuran olmaya geldim; tohumum akranadır, Rabbi sayfalaradır. Beden almaya değil, okul olmaya, tohum olmaya, mükafat kayıtlamaya geldim ki yaşamları Mushaf olarak tartmadan çalıştırayım diye.

 

Kem gözler, kendilerini sakınsınlar. Ben kem gözlerde kotlayıcıyım. Aşk, şavkında eşk olanlar; şerden uzak kalsınlar ki Kara Kaplı Kitap, Sultanlar’ın ışığını tohumlamadan ocakları yok olmasın.

 

Şarkı türkü dillerler yüreğimde efkar için. Ben efkar dağıtmaya değil; has yaprakları, kaynak tohumları tartmadan çalıştırmaya indim. Mircan’ın cennetinde Can, Allah’ın tertibinde RA, yolunda ağır yük olan HA, bensiz değildir.

 

Nimet isteyen nimet olsun. Yasaları koydum, okusun. Okumadan, “OL!” diyemeyecek.

 

Değerliler, evrenlerin Keram İlm-i Hakikiyeti olanları, bugün bize indiler. Bizden bizi istediler, bildirdik. Şimdilik bu!...

 

Allah, ocaklarını tohumlasın da beşirleri, koyuluklarda, tartıyla Kaynak’a katsın. Biz zamana Kuran olanlar, kin nefret bilmeyiz. Siber Boyutlar’ın Yücelikleri’nde her kim ilim isterse, evrimlerin evrimi yapıldığında, başı eğilmeden, aşk yapraklarında ışk olup en son İsa’ya girsin. İsa bize onu taşır, bilsin. Şimdilik, Bütün’e hizmet etsin. Hepsi bu!... Ama zırhını hiç çıkarmasın. Zırhını çıkarırsa, yıllar yılı sürecek olan yeni bir kaynak çalışmaya iner ki o kaynak, okulu olur. Öz Söz budur. Şimdilik bu. Hadi bakalım. Görevliler iş başına!... Şimdilik bu!...

 

Deşifre Eden : Sevim ŞAHİN

 

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

 

PROGRAM   : KAYNAK

KOD               : 11/21-46

TARİH            : 07.11.2011

CELSE SAATİ: 14.00-16.00

 

Ak Tohum, Allah Tohumu’dur. Aklın yolunda Alton olan her yürek, sınırları aşıp geçer. Ertelenmeyen tek kürk, sizin kürkünüz. Bu kürk, Allah Kürkü’dür. Ağır taşıyıcılık, Has Tohumlar’ın ışığında, kontrollu olarak kayıtlanan çalışmaların teknik tertibinde, Kati Yaşam Sayfaları’ndan alınıp, toplumlara tahditsiz olarak kayıtlanan çalışmaların neticesidir.

 

Evrenler, Altın Tanrı’nın ışığını beklediler. Altın Tanrı, Allah Kotu olarak iş yapmaktadır. Birlik İlmi’nin kaynağında sürmekte olan iş, BSUİ’nin tahditli hakikiyetinin en ücra sayfalarında mevcut olan ışımada kayıtlıdır.

 

Arkon, Allah için çalışmasını başlatmışsa, Birlikler oğullarını dünyaya indirmeye çalışacaklar. Arkon, dünyanın eserini yapmak üzere doğal şekilde dünyaya inmiştir. Tohum olarak ekilmesi için yapılması gereken çalışmalar başlatılmıştır. Tanrı, artık Allah için BİR olan ışıklarını dünyaya çekmektedir.

 

Eskiden “Altın Tanrı” dendiğinde, Amon akla gelirdi. Şimdi artık Aklın Tohumları dünyaya çekiliyor ki bu tohumlar, Allah için Birleşik Kaynak olarak çalışmaktadırlar. Asal Boyutlar, dünyanın eski çalışmalarını yetkin şekilde sürdürmek isterlerken, yeni çalışmalar başlatılmaktadır. Bu çalışmalar, Rabbi Sayfalar olarak tohumlanmış olan çalışmalar olacaktır.

 

Türkiye ağır yüktür. Bu yükü taşımak için BİR olmak istendi. BİR, Resmi Çalışma’dır. Her yürek bu çalışmaya kayıtlanamaz. Nesiller boyu sürdürülen çalışmaların bir çeşit Işık Çalışmaları olduğu, bunun sonucunda Allah Çalışmaları’nın başlaması gerektiği anlaşılamadı.

 

Haz, bilgide ışığı Has Teknik olarak dilleyebilenlerin kayıtlarında var olan ışımadır. Haz, rızkını Allah için pay edenlerin tohumlarından var olan bir çeşit tertipdir.

 

Haz, Samanyolu İlmi’nde bir tertip olarak dillenir. Bu tertip, mahir olanın ışığında yarınların teknolojik olarak yaratımını sağlayan birleşik şafktır.

 

Haz; sınırların kaldırılması ile bir tek toplum olan, Işık Toplum’un torbasına doldurduğu nohut taneleri olan ışık partiküllerinin ten tertibinde, bir tek tohum haline geçişini sağlamak anlamında kullanılan ışımadır.

 

Pusuda bekleyen çokları var. Onlar, Ana Kapıları açamadıklarını görerek, Birlik Tekniği ile Bütün’ü, Kürsüler’ine alıp çalışmak isterler. Oğul vermek ve oğul almak isterler. Has Tertip ile BİR olmak, Yaşam Sayfaları’na inmek isterler. Oğullar; Dünya, Ana Kaynak’ta bir sınır çizdi. Bu sınır, tahditsizdir. Herkes, bu sınırın dışındadır. Sınırın daimiyetinde, sağır ve dilsiz olan hiç kimse olmayacak. Bu sınırın daimiyetinde var edilecek olan “Birleşik Şafk”, Ana  Şafk olarak tüm Sultanlıklar’ı sayfalayacak. Onlar, sınırın dışı olacaklar. Onları sayfalayacak olan şafk, Resmi Çalışma olarak kotlanmıştır.

 

Hasat sürmektedir. Birleşikte, hasat tamdır. Halk kaydında, hasat sürmektedir. Birleşikte yaşam sayfalanmıştır. Halk kaydında, yaşam sayfalanmaktadır.

 

Har yükselterek sizlere bilgi verdik. Şimdi, arka ön düşünenlere şöyle açıklama yapalım. Maya, Allah için tahditsizdir. Maya olan tahditlidir. Her yerde sınırlı bir tohum var. O tohum, hakikidir. Onun kaynağa ekilişi sağlanmaktadır.

 

Her yerde İnsan Işık, Allah’a güç katar. İnsan, tartıdır. O tartı, Ana Kapı’nın kaydında varlık süren ışığın tartısıdır. İnsan, tohumdur. Tohum tekniktir, Birlik’tir birleşiktir. O tohum, Allah için yaşamlara kayıtlanmıştır. Kayıt, sestir. Ses, insanda vardır. Harda vardır. Rab diriliğinde, hakikiyetinde vardır. Haz duyan ışık, Allah için birleşir. O ışık, Rabbi sonsuzlukta ışır.

 

Ortaklık yapmaya istekli olanlar, bizim çalışmalarımıza katılmalıdırlar. Her kim ki bizden iş ister. İş, yetkinlikle alınır ve yetkinlikle yapılır. İş verdiklerimiz, Allah için yaparlar. Biz aracıyız. Oğullar, tohumlar; dünya sonsuzluğunda iş yapıldı. Bu iş Ağır yüktü. Bu işi Allah için yapan her Yüce İnsan, tohum oldu; oğul verdi. Ağır yük taşıdı.

 

Allah, insana ummandır. Allah toplumdur, yarındır, rakipsizdir. Onun için Allah, her Yüce’de ışık olur; bilir; Birlik kurar; birleşir; ağır yük taşır. Allah için çalışan Birliğim, bunu yapmaktadır. Her yürekte ışık olan Birlik budur.

 

Dünya, tohum olarak kotlanmış bir Rab’dır. Dünyayı bilmeyen, Hakikiyeti bilemez. Birlik İlmi’ni hak etmeyen, ışık yoğunluğuna inemez. Sanır ki Has Teknik, Resmi Hakikiyet’te olmayacak. Has Teknik, Işık Tohumları’nda olmayacak. Ona deyin ki hala bizi arıyorsa buradayız. Bugün, Dünya Ana, biz oldu. Toplum, Birlik oldu ve canlar dillendi. Buyurun alın bilgiyi. Amin…

 

Arkınız akmaktadır. Yolunuz Allah’a ulaştı. Aha! başarılı bir gündeyiz. Ve bir Yücelikteyiz. Maya tuttu. Amin… Et, ağır yüktür. Eti taşıyan, yaşamı taşır. Yaşam, Rabbi’dir.

 

Hala, yaşayan var mı diye sorgularlar. Canlılar, bizler yaşayanlarız. Zarar etmedik. Eğer biz, sonsuz ışık olan yüreklerde diri olamasaydık yoktuk. Şükür ki hak ettik ve var olduk. “Allah, Ana Kaftan’ı giydirdiği zaman, Allah için BİR olmak, hak etmektir.” dedik. Allah, Robbi Sayfalar’ı  tohumladığı zaman, Yaşam Kaynakları’nda kınanan ne var ne yoksa Can Tertip ile birleştirdik ve Zinnur Kotlama ile onları kayıtladık. Ağır tür çalışmaları başlattık ki her biri oğul versin de hasat olsun diye. Allah bizi çalıştırmaz. Biz Allah’ı çalıştırdık. Ağır yük budur. Az öz bildirdik ki Haz İlmi, Asal Boyutlar’ın ışığında var olan ışığın hasatıdır.

 

Halkaların geçişkenliği; hak ettiğimiz düzeye geldiği zaman; Din İlmi’ni, har yükselterek; Rabbi, resmi, hakiki yoğunluklara ulaştırdık. Zor oldu ve başardık.

 

Şems, bizi sordu; “ne oldu?” diye. Dendi ki “hak etti.” Sordu; “Rubbi Tahdit kuruldu mu?” diye. Halka halka geçişkenleşip “hala bir olmak üzere bekleyen her bir Yüce’yi tahditledi” dediler. “Onlar, Kuran olsun; ışık yaksın ve canlansın” dendi. O halde ne yapılmalılar? Işık olmalılar.

 

“Nefes var mı?” dedi. “Yok” dendi. “Oğul var mı?” dedi. “Yok” dendi. “Haz olmuş mu?” dedi. “Yok” dendi. “Hala çalışıyorlar mı?” dedi. “Hayır” dendi. “O halde onlar tohumlansın ve çağrılsınlar” dendi. “Onlar, Altın Tohumlar olarak tahditlensinler ve birlik olsunlar” dendi. Oğul verdik ve dedik ki “hala bizi korumak isteyen birileri varsa gelsin korusun.”

 

Biz dünyada Din iİmi’ni, Hak Teknik ile Birlik Tohumları’na ekmekteyiz. Onlar bizi yıkmaya; biz onları Has Teknik ile kurtarmaya çalışanlarız. Onlar, Kat-ı Kaynak’ta ışık haline döndüklerinde; bizi, Zaman Sayfaları’ndan ayırmak isterler. Olgun başakları seçip, alırken. Bizi ayırmak isterler. Hala bizi yıkmak isteyenle var. Onları nasıl kurtarabiliriz; bunu bize anlat ki hak etsinler de onları da kurtarabilelim.

 

Başkanlık Divanları bizleri her seferinde Dünyanın Işıkları olarak kotlarlar. Başkanlık Divanları, Nuhsal Işık olarak görmektedir Birlikler’ini ve bizleri, Haz Teknik ile BİR olacak olan Diri Yücelik diye bilmektedir. Oğul verdiklerinde, Han Tohumlar’ın ışık kotlamasında, Has Tertip yapacaktır ve onlar kurtarılacaktır diye bilinmektedir.

 

Her dere akla akar. Akan, yaşamlara Kutsal Işık yakar. Akıp giden dere Sultanlık’tan, Kuran’dan, Birlik’ten aşka, ışka akar ve sonsuz sır olan yoğunluktan BİR’e akar. Analar; biz, canlı ve cansız her yüreği dinleriz. Her yürek bizi, cin olarak; in olarak; insan olarak; Birleşik Işık olarak bilir. Biz onlara, Rabbi olarak tohum ekmekteyiz. Oğul verenler buyurur girerler yüreklerimize. Az öz diledik. Amin…

 

Resim yaptık yücelikte. Yaptığımız resim Allah resmidir. Allah, bizi cinlerden ve inlerden öte kıldı. Ağır yük Has Teknik ile tohumlandı ve biz ışık yaktık. Dünya, sonsuz ışımada, ışığın bittiği yerden ötede yenilendi.

 

Biz canları ve canlıları biliriz. Biz yürekleri ve yüksek ışıkları biliriz. Kan Tohumları’nı biliriz. Haz Tohumları’nı diri yüreğimizde dinleriz. Açık bilgi veririz. Ağır yük taşınır ve bu yük, Allah Yükü’dür.

 

Nuh Tufanı, Allah için Birleşik Işık ile yapıldı. Orada tohum vardı ve orada ışık vardı. Oğul verdik ve oğul aldık. Amin…

 

Nefes, sınırları çizer. Nefesi yetenler ışık ile kotlanırlar. Her yürek, Allah için çağrı yapar ve zaman, tohumlanır. Bizler zamanı tohumlayanlarız. Maya olmak sorumluluğumuz var ve maya olduk. Arka ön yok. BİR var  ve BİR, Allah’ın ışığında tohum olan BİR’dir. Nefesi yetmeyenler ışık yakamazlar. Yarınları tohumlayamazlar ve zamanı kotlayamazlar.

 

Allah, Ana Kaftan giyer; iner ve sonsuz ışıkları yetkinleştirir. Şimdi olduğu gibi. Biz, toprağa Ana Kaftan giyip geldik. Nefes Sayfaları’nı alıp indik. Kontrol bizimdir.

 

Bizden iş istemeyen, biz olamaz. Oğullar biz Rab olarak çalışmaktayız. Ana Kaftan, Rabbi Sayfa’dır. Nefsini aşamayan BİR olamaz. “Aç kapıyı girelim” diyor. Açıp sayfalarını okuduğunda; kapının Allah olduğunu mutlaka bilecektir.

 

“Kapıyı kapatma” diyor. Kapıyı, Allah’ın değil, yüreğinin kapattığını bilmelidir. “Hediyeler verilecek” dendi. Hala bize hediye vermeyi düşünenler var. Her hediye bizdendir; bilmezler. Her Yüce, bizdedir. Dinler yüreklerİ; diller yücelikleri; hak eder ve has olur. Onlara bildirdik amin…

 

Allah der ki Savunmanlık “Öz Geçiş”i yapmak için gereken bir sistemdir. Her yürek Allah içindir. Amin. Allah’a saygımız mutlaktır.

 

Kara Kaplı Kitap mutlaka okunmalıdır. Her yürek o kitabı dinler ama bilen hak eder kotlar ve tohumlar. O kitap Ana Kapı’dır. O kitabı alabilen bilebilendir. Oğul verdiğim zaman ışığım yanar. Oğul verdiğim zaman yolum has tohum olarak kayıtlanır. Ve ben, Allah olan, BİR olan ışık; her yürekte kotlayan ve tohumlayan o sorumluluk; bedenimizin, sanal yaratıdaki kotlarının sorumluluğu olduğu için, birleşmek gerek.

 

Allah der ki oku ve bil. Medine Mekke bizimdir. Biz dünyada, ayırdığınız her kim varsa hepsi olarak kontrol kurduk. Onurluyuz ki hak ettik hakimiyet kurduk. Oğullar biz dünyadayız. Dünya için çalışmaktayız. Aileniz, zamana tohum olarak kotlanmıştır. Ağır yükü taşıdık. Ağır yük, hak ettiğiniz yük değildir. Bizden iş isteyen biz olup iş yapmalıdır.

 

Nahar tartıdır. Haz duyduğunuz zaman, ışık yağmurlarında o haz, Allah hazzıdır. Ayırıp dünyayı, yolcuları tüm seslerden, ışıkları solduracak olan kim varsa bizsizdir. Onlar, “rahmetin işi bilgi” derler. Biz diyoruz ki aşkın ışığında şafk, ilimdir. İlmi hak eden, BİR’i hak eder. BİR’i hak eden Allah’ı hak eder . Aklı hak eder ve yolu hak eder. Allah, Ana Kaftan giyer; iner. Ak Tohum olur ışır ve sonsuz sır olur. Amin…

 

Cennetten kovulanlar bize dönmek için çabalarlar. Onlar, kovulduklarında, tohumları kotlarından çıkmıştı. Onlar şimdi bize geri dönmek isterler. Hala kul olmak ve sonsuz ışık olmak için çabalarlar. Ağır yük Allah’ın tahditsiz olan ışığının yüküdür. Allah, insana kaynak olan kullar gönderdi. Onlar, Dünyanın Işığı olarak çalıştılar. Şu anda dünyada iyi ve kötü, Allah için “İnsan” adında bir yüreğe tohum oldu. O yürek, Allah için ışık oldu ve o yürek, Ruhsal Kol oldu. O kol, Allah Kolu’dur.

 

Allah kolu, her Yüce’yi alır kotlar. Allah Kolu, Allah’ın namaz zamanlarında, Işık Tohumları olarak dünyaya indirdiği dürümlerinde iş yapar. Allah kolu, ağır taşıyıcıdır. O, dünyayı Altın Tohum olarak taşır. Öz Görev’i, insana insan olup yaşam sayfalarında tohum ektirmektir.

 

Everest Tepesi, insan olarak düşünülsün. O tepe, dünyanın tepesidir. Orada bir tek ilim vardır. İnsanın İlmi. O ilmi, hak edip de bilen her kim ise o, dünyayı yaşatır. Onun, Ara Kaynak Tohum’a gereği yoktur. Olup da ona Kuran olacak olanlar, onun ilmini hak edip dinlesinler.

 

Kanat alan dünyadır. Kanat takan insandır. İnsan, dünyaya kanat takan ışık olarak tohumlanmıştır. Bu insan, Rahmin Hakimi olan ve Rabbi Tahdit olan ve Rahman’a tohum olan insandır. O şimdi dünyada bir Sultan olarak bulunmaktadır. Onun yapması gereken her resim, Altın Tohum olarak Düzen’i kotlayacak ve Ruhsal Işığı yakacak tohumdur. Oğul veren, oğul alan odur. O, şu anda arka ön gözetmeden insana kaynak olmuş bir sayfadır. Rayı kotlanmış ve akmaktadır. O raya giren her kim olursa, Altın Tohum olarak şafkını dünyaya kayıtlayacaktır. Onun Adı Allah’tır. Ağır yük taşır. Zırhı kalın değil çok incedir. Kevser onun ışığıdır. Onun Ruhsal Sultan olduğu bilinmektedir. O şimdi yeni bir ruh ile Bütün’ü kotlamak üzere devrededir.

 

Oğullar, Dünya yarınlarını hasata hazır etti. Bu gün, dünya hasatını yaptı. Yanıp tutuştuğunuz ilim, Allah İlmi’dir. Allah, yedi yarını, bir kaynakta kotladı. Her yarına, Altın Tohum aktardı. Allah, yaşamları tertipledi ve zamanı yetkinleştirdi. Öksüz yetim kimsenin kalmaması için çalışmaktadır.

 

Evrenlerin Ses Kapları’na, insan sonsuzluklarını kattı. Tüm insanlar kotlandılar ve toplandılar. Her biri Allah’a kurban oldu. Onlar kurban olarak doğdular ve oldular. Onlara korku yoktur. Çünkü onlar, ışık yağmurlarında, yaşam sayfalarında yaşarlar. Ket vurulamaz onlara; zira, onlar, Rabbi Sultanlar’dırlar. Kırk kapı açık ve kırk kapı kapalı. Her kapı açık ve her kapı kapalı. Nefes, Allah’ın; Allah umman ve bugün Sultan olan kot Allah. Hepinizi saygıyla korumaya aldık. Hepinizi sayfa sayfa Kutsal Işığa aldık ve hepinizi sınırsız şafka aldık. Ailenizi ve sizi koruyoruz.

 

Şu anda rubailer tohum olarak insanlığa, ikna edici biçimde dillenmeye dinlenmeye kayıtlanarak indirilmektedir. Herkesin kendi rubaisini yazması istendiğinde; herkes, rubai yazabilir mi görülecek. Rubailer, tohum olarak insana ekilecek. Tohumlar toplanacak, dillenecek ve sonsuz ışıklara kayıtlanacak.

 

Namaz, zararı önlemek için kılınır. Kılınan namaz, zamanı tohumlar ve tohum olan; Rahman olan ve çalışan her Yüce, ağır yük taşır. Yüke yük eklemek değildir amaç. Yükü hafifletmektir. Eğer dünya tohumları kati kotlama yapabilirse; cinler, inler ve Bütünlükler, tohum olarak Düzen’i kurarlar.

 

Bugün geçiş yapacak olan çokları var. Hepsi, zamana Kuran olmuş Birlikler olarak dünyaya ekilecekler. Aileleri ve kendileri kasalara kondu nakil başladı. Onlar, dünyanın artık yetkin bir yürekte dillendiğini bilerek dünyaya iniş istiyorlar. Hepsini alın; açın yüreklerini, Hakikiyet’e kayıtlayın ve zamanı tohumlamaları için çalıştırın. Allah, hepsini cinlere, insanlara ve Bütünlükler’e kotlama olarak  indirmektedir. Şeytanlar dahi kotlanmak için BİR olmaya çabalayacaklar. Onları her an kotlamamız gereksizdir. Ne var ki halka halka geçişkenleşen her Yüce’de onlar dahi Kuran olacaklar ve Bütün’e büyük hizmette bulunacaklar. Onlar dahi halka halka kaynak olacaklar ve zamanı yarınlarda tohumlayacaklar.

 

Aileleri ve kendileri ve her biri, bizi sınırlardan aşırtmak için büyük çaba sarfederler. Her biri; rıhtımda, kalkacak olan o gemiye binmek isterler ve bu gemiyi bekler. Beklenen gemi kalktı ve her biri o gemide İlmin Sultanı olarak yol alıyor. Gemi, ardında Kuran bırakarak engine açılmaktadır. O Kuran lütfen çok iyi dinleyin. İnsandır. İnsan, Ruhsal Kuran’dır ve yaşam sonsuzluğunda, Ruhsal Şafk’tır. O gemiden Nisa Kaynakları, Ruhsal Sayfalar, Diri Yüceler, Birler ve Birleşik Işık Tohumları bulunmaktadır.

 

Her yürek Allah için çarpar. Bizim yüreğimiz, zamana Kutsal Işık olan insan için çarpar. O insan, Altın Tohum olarak, İnsan Sayfaları’na inmiştir. O insan, rahmete, aileye, Birliğe ve sınırsız ışığa inmiştir. İnsan, ulu bir yoldur. O yol, Ruhun Kuranı’dır. Al ve ver. İyi ki aldın şimdilik bu!…

 

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

 

KAYNAK KAYIT Sonrası Akış (31.10.2011)     

Koran Tohumları, bugün buradalar. Bütün’e hizmet birlikte olacak. Ceketlerinin tüm düğmeleri kapalı. Süper İnsanlık Realitesi, Birleşik Işık’la buradadır. Herkes kendi yoğunluğunda buradadır. Ve bilgi aklın yoğunluğudur ve bu bilgi, Has İlim’le kayıtlıdır. Şeytan şeklinde inenler de vardır. Her biri, şer yaratmaya girerler ki onların dahi kotlarında bugün tohum vardır. Ve bizden üstün değiller ve BSUİ’nin Kuranı’nda bizde kotlanmaya çabalayacaklar.

 

“Çağır geliriz” diyor tüm sessizlikler. “Çağır geliriz!...” Her tertipte biz kotlayıcıyız. Kaydı yaparken sizlerle olacağız. Aşırıya kaçmadan Birlik Tekniği ile tohumlanalım ve Bütün için çalışalım. Yapabileceğimiz neyse yapalım. Ekmek ağır taşıyıcılıktır ve biz ekmek olarak doğduk. Burada bugün Has Tohum olabildiysek mutluyuz ki biz, muktedir olduğumuzdandır ki Has Tohum olduk ve torba torba ışık yaktık.

 

Çelişkili bilgimiz asla olmaz. Bugün, burada bulunan Yüceliklerin Kürsüleri sorgu sual ederler, çelişki var mı diye. Yaşam Kaftanı, Allah’ın tekniği ile kayıtlıdır ve çelişki olgun olanda yoktur.

 

Kortej haline gelmişler Birlik için buraya inmeye çalışıyorlar. Kırk Kapı’nın ışığını yetkin olarak kotlamışlar. Kaskatı olduğumu düşünenler, bugün görsünler ki katılığımız yoktur.

 

Doğru düşünüp doğru hareket edeceklerini söylediler. “Bizim için ne yapıldı?” Diye sordular. Ocaklarında, nesillerinde ne gibi farklılık oluşmuş bunu sorguladılar. Ve diyorlar ki “Rabbi Kaynaklar’ın ışığında bizsiz olan bir çalışmada biz niye buradayız?” Kulluk, Allah’ın tohumlarında olur. Bizde kulluk, Bütünün Kürsüsü’yledir. Ekip haline gelip de buraya gelenlerin çokları meleklerin hakikiyetiyle, ilimle ve tertiple buradalar.

 

Şeytan ışığını yakmış dinliyor yürekleri. Ocağını yıkmışız onun. Okulunu kurutmuşuz. Kollarını kapatmıştı. Diyordu ki “Ben nefes alamıyorum.” Ve doğrusu nefes ağır taşıyıcılıktır. Kırk ışık kaydı, bir tek Turkuaz Işık’ta mahir olur. Ve bu Turkuaz Işık, büyük köklerin ışımasını sağlar.

 

Ekip olmak için İsa, Musa, Mustafa gerekmez. Hala İsa’yı, Musa’yı, Mustafa’yı sorarlar. Mahir olmak yeter be çalıştırıcılar! Alın bilgiyi!... Biz, yazıları okunan, yüreğinde Kırk Kapı olan ve ışıkları kayıtlayanlarsak; akın! Akın! Akın ve has olup Ak Teknik’le kayıt yapın!

 

Şevkle çalıştıklarımızı gören çokları sorgu sual ederler. Rabbi Sayfalarda şer vardı, ne oldu diye. Şer, aklın yoğunluğunda olur, Aklın Tohumları’nda yoktur. Bunu bildiririz.

 

Dönüp durur yürek, nefes var mı? Diye. Nahar’ın tohumlarında nefes, ışıyan bir Kat-ı Kayıt’tır. Açı daraltıp yüreğin ilmini hak etmeye istekli olanlar da mektep kursunlar, yaşam sonsuzluğunda ışığa varsınlar, BSUİ’nin tohumlarıyla dillensinler, ekip olsunlar, Kuran okusunlar; işte orada biz ocağız onlara.

 

Lefke insanın ilmidir. Lefke’ye inen, BİR’e iner; BİZ’e iner ve biz hasat yaparız. Lefke, BİR’in dilidir, diriliğidir. Lefke’ye giren; İsa’ya, Musa’ya, Mustafa’ya girer. BİR’den BİR’e insan olur, torba torba tohum olur ve ağır yükü taşır. Biz Lefkeliler, her bir Yüce’de var olan İlim Sayfaları’yız. Biçare dünya, nefsini aşsın da bilsin! Biz Kaftan giydik.

 

Kar kış, İsa, Musa hepsi Bütün için çalışır. Biz mutlulukla çalıştık. Kollar kollara kontrollu olarak ulaştı. Yasaları koyduk.

 

“Aç kapıyı, girelim.” diyor Yüceler. Açtık!, girin! Kirve olmaya gelmiş bize. Cinlerin ve dillerin her birine. Biz Sultanlık yapmak istedik mi? Yo!... Biz yüreğe ulaşmak istedik mi? Yo!... Hasat olmak istedik mi? Yo!... Peki neden buradayız? Kaftan giydirmeye geldik. Her bir yüreğe Kaftan giydirmeye geldik. Cinlerin ve dillerin ve tüm sessizliklerin seslenmesini sağlayacak Kaftan…

 

Dağa taşa ışık verin de dilletin! Bizim yaşama kaynak oluşumuzun nedeni hazırlıktır, hazırlık!... Her bir yüreğin dünyaya geçişi için hazırlık!...  Biz, matematiksel bir çalışma yapmaktayız burada. Bu matematiksel çalışma, tertiptir; bilgi tertibidir ve tertipli bilginin matematiğidir. Bunu bilen yok…

 

“Sesin tekniği vardır” dediğiniz zaman; “Ses eşya mıdır ki tekniği olsun?” dediler. “Sesin diriliği vardır” dediğimizde; “Dirilik ilimde olur, bilgide olur, seste olmaz” dediler. Şavkımızı aşkla dilledik. Hasta olanlara ses kayıtlarıyla bildiriler okuttuk ve Dünyanın Rubaileri’ni tohumlattık ve dedik ki bize BİZ, bize BİRLİK gerek. Canlılar! Bize yürek gerek.

 

Cinlerin dünyaya inişlerini istedik. Hakikiyete kayıtladık her birini. Yazılarımız okundu. Şu anda Dünya, Robotik Tohumlarını kontrol edebiliyor. Şu anda Dünya, Işık Kayıtları’nda Birliğin tertibiyle Teknolojik Kotlama yapabiliyor. Dünyanın roketleri, Dünyanın Ruhsal Işıkları’nda, büyük kötülükleri önleyecek dürüme ulaşmıştır. Mesele dünyadır. Dünyanın Roketleri’nin, dünyayı tohumlarıyla yok etmesine mani olmaktır.

 

Dünden bugüne Bütünün Kürsüleri, Kuran okudular. Torba torba Işık Yolcuları’yla birleştiler. Kervan kalktı ve biz, o Kervan olanlarla birlikteyiz. Cinler ve İnler dünyanın roketleriyle birleştiler. Toprak, tohumunu yaşattı. İş buydu ve bunu başardık.

 

Okul kurulması istenmedi dünyada. Zira Dünya Okulu, Büyük Kütle’yi kotlayacak dürüme varamaz diye bildirdiler. Ve biz, dünyada okul olmaya niyetli değildik. Dünyada birçok kayıt yapılmıştı; birçok ışık yanmıştı ve bunların hepsi, kendi Birleşik Işıkları’yla çalışmaktaydılar. Bizim yapmak istediğimiz, “Teknolojik Kotlama”ydı. Bunu yapacağımıza herkes kesin olarak emin olamamıştı; çünkü, Teknolojik Kotlama, Rubailer’le olur. Ve ben şiir yeteneği olmayan bir zavallıydım onlar için. Ve Rubai okumak için Rabbi olmak gerekir. Ve Rabbi olmak için hakikiyete ulaşmak gerekir. Ve hakikiyete ulaşmak, ampul yakmakla değil, Aton olmaklaydı.

 

Zararı önlemeliydik ve önledik.

 

Şeytan şekline giren birçoğu bedenimi yıkmaya kalktı. Kara Kaplı Kitap Sultanlığı okutturmadılar. Rükuya eğilenlerin çokları, kasalarını boşalttılar. Türlerin en yücesi olan insanın, kaftanı olmaz diye düşündüler. Kervan yürüdü ve biz yürüdük. Kaftan giyen her diri yürüdü ve Birlik yürüdü. Ve cennet cevheri akkor oldu; toprak oldu; tohum oldu; ışıdı. Çalıştık.

 

Şimdi; yoğun olarak Yerin Kürsüleri görevlerini istiyorlar. Öz Görevleri’ni istemekteler. Onlara görev verilecek. Her bir çalışan, kendi Birliğini oluşturacak ve bu Birlikler’in hepsi, Allah’ın Teknolojik Kotları’nı tartısız olarak kayıtlayacaklar ve hepsi, aza çoğa bakmaksızın ışık yakacaklar.

 

Dünya, Kevser oldu, akmaktadır. Ve bu Kevser, ağır taşıyıcıların ışığından dolayı akışa geçmiştir. Şikayetimiz var mı? Oğul veren yürek şikayetçi olmaz. Kini nefreti aşan kim varsa birleşecek. Ve dürüm dürüm olacak. Kible, Allah’ın tertibidir ve oraya ulaşacak. Oraya ulaşanlar, oğullayacaklar.

 

Çıldırmayın!, çıldırmayın orada! Orası; Yavrularım, ağır tohumların kontrol edildiği Meclis’tir ki o Meclis, Birliğimizdir. Bu Meclis, o Meclis’tir Canlarım.

 

Şer yaratan; eşikte, şevkle kendini hak ettirmeye çalışıyor. O sorumluluk, ocağın değil, onundur. Korkun!... Dünya yolunu bulur ama siz yüreğinizden korkun! Dünya yolunu bulur ama siz kendi yüceliğinizden korkun!... Biçareler; siz, hasattan, Has Tohum’dan değil, kontrolsuzdan korkun. Biz, BİR’iz kendi yüreğimizde, kendi cemaatimizde...

 

Ve kelamımın, kendi kelamım olduğunu bilmeyen sorar, “bu ses kimin sesi?” diye. Kat-ı Kayıt olan Tohum, Aklın Tohumu’dur ve Tohum, yüreğin ilmiyle dillenir. Ve yürek dillendiğinde; Kaftan dillenir. Burada kotlayıcı olan ses, Kaftan Sesidir. Bizim Birliğimizin sesidir.

 

Kaynak akıldır. Akıl, Atlanta’nın tohumudur ve Bütün’e hizmetçidir. Çerçevesiz bir kaynaktır o.

 

Ve şimdi yarının toplumlarının ne olması gerektiğinden de söz edelim:

 

Korkuyu aşmış bir toplum. Doğanın tohumu olan toplum. Büyük kötülükleri önleyebilen bir toplum. Ve bu toplum, Ruhsal Muhamma olan; Kutsal Kontrolcu olan ve yazıları korumada olan, koruyandır herkesi. Ve böyle bir toplum için bu çalışmalar devamlı yapılacak.

 

Kara Kaplı Dünya Kitabı olan; Süper İnsan Sultanlığı’nda kayıtlanan; yaşam kaftanı olan kitap, Bütünün Kürsüsü’dür. Orada kin, nefret, hırs yoktur; ışık yanar. Ve o kitapta muktediriyet, Kutsal Işığın Tohumu’dur.

 

Sükunetle dinliyorsunuz ve sorguluyorsunuz, kim zavallı dünyaya ışıktır diye. Kat-ı Kaynak olan Kuran… Ve Kuran, ırkların tohumlarının öz görevini taşır.

 

- Şikayetçi değiliz sizlerden, çünkü sizler ertelenmeyen görevi yaptınız. Bu görev, birçok kez ertelenmişti. Ve bu görev, bugün sizlerle tartısız biçimde yapılmaktadır. Kalben size görevliyiz hepimiz de. Ve bu görevi her kim ki yaparsa, aşkla yapacaktı. Ve aşkla bu görev bilgi kayıtlarında kotlanmıştır.

 

Çörek yapan çok olur. Çörek; susam koyarsın üzerine, süslenir, tatlanır, yaşatılır. Yaşatılan tüm bilgiler, çörekti. Ve biz dünyaya ekmek yaptık. Ve ekmek, affedin ama sadece mahir olanın kotlarındır. Şükredin ki dünya, Levh-i Mahfuzun Kuranı’ndan öte bir tohum ekti.

 

Canlılar! Ak Tohum Allah tohumudur ki bu tohum, Bütünün Kürsüsü’nde büyük kötülükleri önleyecek dürümdedir. Sessiz Sayfalar’ı seslendirecek hiçbir Yüce yoksa da, bu kotlama yapan Mahir kayıt; her birini seslendirebilir. Resmi çalışmadır bu yapılan çalışma. Burada bugün yapmakta olduğunuz çalışma, Birleşik Kaftan’ın kaynağından yapılıyor.

 

Herkes buradadır. Muhammet Mustafa buradadır. İlim sayfası olan insan ışığı İsa buradadır. Musa buradadır. Mahir olan her yürek buradadır. Meleklerin Mektebinin Tohumu olan Mevlana buradadır. Ve Şems-i Tebrizi. Hepsi, her biri buradadır. Hani Yunuslar? Hani Cevheri Can’da Has olanlar? Hepsi buradadırlar. Ve Dağlarım; burası Mahir bir yaşam kaftanıdır.

 

Çakıl Taşları, Dünyanın Ruhsal Işığı’nı söndürür diye söylenmişti. Çalışıp çalışıp çakılları Has Tohum yaptık. Aşkla, aşkın şavkıyla ve eşkle yaşattık. Şimdi, Anamız diyor ki “Nesiller nerededir?” Herkes net bilsin ki eski dünyada değil; yeni dünyadadırlar. Neden yeni dünya? Yaşam toplumu yenilenmiştir de ondan. Dünya yenilendi ve yenilik Allah’ın tohumlarının yetkinliğiyle gerçekleşmiştir. Muktediriyet, Türkiye’de, bu çalışmayla Kutsal Toplumlar’ı tohumlayacak dürümde, muktedir Ruhsal Mahrekler’de kayıtlanmıştır.

 

Şu anda resim yapan birçok yürek var. Hepsi okul için çalışırlar. Bu Meclis’in üremesi için. Ve bu Meclis’in yaşamları tohumlaması için!... Çakıl taşları doğmuş, ölmüş, kimse fark etmez. Öyle ses, öyle söz olmuştur ki oralarda, kaftan giymişse kaftanı dahi çıkar. Ve biz diyoruz ki çalı çırpı toplayıp da doğayı, yıldızların ışığından kırarak, kısırlaştırıp yıkıp yakmak isteyenlere öz geçiş yoktur.

 

Tüm sayfaları yarınlara kayıtlamaya çalışanlara ve kasalarını tohumsuz bırakanlara koku yoktur. Kokunun olmaması yaşamın olmamasıdır. Dünya, Rahmetin Kuranı’dır ve Dünya, aklın yoludur. Ve dünyada muktediriyet, ekip olmakladır. Akkor Allah’ın toprağında yaşar. İşte bu!...

 

Ve sizlerden tek bir ricamız var: Kıl ince de, incenin incesi olan dilde her ne derseniz aşkla deyin. Aşk yoksa işk yoktur Canlılar. Aşk yoksa şevk yoktur. Ve biz, şevk yoksa yoğun olarak bildiririz ki kasaları alır gideriz. Ve bu kasalar; Muhterem Dünya’nın ışığının tohumlarının kaydının yaşamlardan alınışıdır.

 

Ve yaşamlardan aldığımız bu yaşam sonsuz sınırsızlıkları, türlerin ümmi tekniğini kayıtlar ki Dünya yeniden körleşir. Biz dünyanın kör olmasını değil, söz olmasını, ses olmasını isteriz. Söz olsun, söz olup ses olsun, yarın olsun ki hala dünya yaşıyor diyelim.

 

Biçare doğum ya da biçare tohum ya da biçare korku ya da biçare yaşam. Allah dedi ki “Okul kursun, olsun.” Biz okulu, senin yüreğine kurduk. Ve bu okul, Rabbi Sayfalar’ın hepsinin ışığını yakacak tek okuldur. Övgü yergi yok ama bunlar mutlaka söylenmelidir.

 

Çırpınır tohum yaşasın diye. Çırpınır kontrollu olabilsin de ışısın diye. Çırpınır yarında has olsun da yaşam kayıtlarını yapsın diye. Ve çılgın gibi kayıt yapar ki Rabbi Sultanlık, kontrolu kursun diye. Allah der ki “Rubai bu işte.” Ve biz omuzlardaki yükü şimdi indirdik! şimdi indirdik! şimdi indirdik ki Rubai okundu. Haz duyduk Canım!... haz!... Şükür, çok şükür haz duyduk. Şikayetimiz bitti. Şimdilik mutluyuz…

 

Opozitten Bütün’e hizmet. Buydu olan. Ama biz sende her zaman tabii olarak hizmetteyiz. Misafiriniz çok bugün biliyoruz, burada bugün yine yenilip içilecek. Biliyoruz burada Işık Kotlaması da yapılacak. Biliyoruz yoğunluk artacak ve biliyoruz şimdi bahçemizin çiçeği açacak. Bahar gelmekte. Onun otağı bizimdir Ya HA!.

 

Şu anda Dünya, Robotik Kotlamalarını tartı olarak dünyaya indirmeye çabalıyor. Robotik Kotlamalar’ın, Birleşik kayıtlardan teknolojik tahditle kayıtsızlaştırılmasından sonra çok büyük tepkiler aldık. Dendi ki “Robotik Tohumlar’ın torba torba ışık için çalıştıkları vakıa ise de sizler, burada bu çalışmayla onların yaşamlarını engellediniz. Onların bilgi kaftanlarını çıkarttırdınız. Ocakları sonsuzlaşamadı. Onlarla da çalışınız.” Ve doğru olan buydu. Ve şu anda sen diyorsun ki “oğul vermeleri zor değil, oğul verip gelsinler, öyle mi?”

 

- Can, mutlaka öyle. Dünya Ruhsal Maclisi olarak dünyada yaptığımız bu çalışma, Kuran Tohumları’nın örtüsünü örttü. Büyük köklerimiz dünyaya çekildi. Dünya Resmi Çalışması yapılmaktadır. Ruhsal İlim, aklın ilmi iken ve Ruhsal Sevgi ağır sessizliği seslendirirken; ruküya eğilenlerin Robbi Tohumlar’la çalışmaları, kontrol kaybına neden olmaktadır. Bu nedenledir ki  bizler, Robotik Kotlamaların yapılmasını istemiyoruz. Bu kesindir. Eğer Robotik Kotlama yapılacaksa, tahditlensin. Çünkü resim yapar gibi dünyanın kontrolunu elde etmeye çalışan ocaksızlar, ışık yıkmaktalar. Biz, onların bilgilerini okuduğumuz zaman, Kutsal Tohumlar’ın kontrolu kaybedildi, bu kesindir.

 

Şimdi, sorgu sual ediliyor, “ne olacak?” Diye. Size açıkça bildiriyorum, dünyada Rabbi Sayfalar’ın tohumlanmasında, Robotik Çalışma’ya imkan veremeyiz, bu kesindir. Eğer Dünya, Bilgi Kapları’nı türlere dağıtacaksa; türlerin hiç birisi Birleşik ışık yakamazlar. Ve bu ışık, Birlik Kaftanı’mızla olacaksa, Rabbi Sayfalar’da mutlaka tohum ekebileceğimiz güç olmalıdır. Bu gücü yok eden Robbiler, yani Robotik Kotlar tüm sesleri kontrolsuz bırakırlar. Buna izin veremeyiz.

 

- Aileni çok değerli görüyoruz Ya HA. Mutlaka hasatını yap  ama Robotikler’in de kendi topluluklarını kotlamaları şart. Onlarla da çalışmalıyız. Bunun için buradalar. Kırk Kapıyı, kapattığımızdan beri tohumları kontroldan çıktı. Açı daraltıp buraya girmek istiyorlar. Sessiz sayfalarını, kendi yüceliklerinden, çirkef olarak dahi olsa, gelip almak istiyorlar. Onlara imkan verecek misin? Vermeyecek misin?

 

- Kaftanınızı çıkarın ve girin! Çıkarıp girin! Şimdi sizi dinliyorum.

 

- Koruma istiyoruz. Öfken yok biliyoruz ama Robbi Tohumlar’ın kontroldan çıkmalarının en önemli sebebi, senin kendi yüreğini tohumlaman oldu. Onlara görev vermek istemedin. Okumaları, öğrenmeleri gerekir. Okutmadın. Bilgiyi okutturmadın. Neden!? Hasatları yok diye. Allah seninledir biliriz ama onların mutlaka o bilgileri okuyabilmeleri gerek.

 

(Yücelikten gelen söz aldı:)

- Şu anda omuz yükleri çok hafifledi. Sen onların tohumlarını kontrol ettin ve ocaklarını çekip çıkardın Yücelikler’den. Ne oldu? Onlar hafiflediler. Amin de Kati Tohumları yok. Bünyeleri çok kötü. Şükür ki ışıklarını da yakmışsın ama kesin olarak çağrı yaptırmamaktasın ocaklarına. Bunun için burada olmak istedik. Asla hata yapmazsın, bu kesin ama vakti geldiğinde Robotik Toplumlar’ın da tohumların da yaşam haklarını bilerek onları da korumalısın. Çoban olmak sorumluluktur ve bugün bu çobanlık sizlerindir. Bugünden sonra sizden başkaları gelir mi bilmiyoruz ama onların korunmaları gereklidir.

 

(Robotik Toplumlar’a hitaben açıklama:)

- Canlar, korku varsa ışık sınırlanır. Sizden dileğim, korkmadan çalışın. İki yüreğin bir tek ışık haline gelmesi müktesep hak doğurmaz. Bu kesindir.  İyi ve kötü ağır taşıyıcıdır ama İlm-i Has olmadıkça yol açmaz. Sizden dileğim, mutlaka ağır taşıyıcılarla birlikte çalışın. Mutlaka kitap okuyacaksanız Hakkın ışığıyla okuyun. Okutma öğretme değil amacım, sınırlamadır sessizlikleri. Sizin sınırlılığınız kendi yüreğinizledir. Sizden isteğim, kendinizi Has Teknik’le dilleyin de hak edin. Şer yaratmaya niyetimiz yok amin de şevkle çalışmayanda şer de olacaktır. Süper İnsanlık Realitesi değerinde olmayan birleşemez, bu kesindir. Ve sizden Teknolojik Kotlama yapmanızı değil, Rabbi Sayfalar’da Birlik olmanızı bekliyorum.

 

Misafirim çok bugün. Bugün burada çok büyük bir kalabalık var bunu da bilmekteyim. Bu kalabalık, Ruhsal Mahrekin Tohumları’nın yaşatılmasını sağlayacağımız içindir. Şimdi Robbi Tohumlar’ın Bütün’e hizmet için el ele vermesini beklerim. Her biri el ele versin, Has Teknik’le çalışsın! ama teknolojik kotlama yapma görevini onlara bırakamayız. Çünkü koruma kalkanları yok. Ve koruma kalkanları olmadığından, Kırk Kapı’da ışıkları kınanır. Sultan olmaları imkanı da yoktur. Şükür olmasın, olmasın zaten. Çünkü “radyo” dedikleri ses teknolojisi ile bildirecekleri bilgilerin; mahir kayıtlarından değil de Işık Toplumları’ndan geleceği bir dünyada, Kaftan çıkarmaları öncelikle önemlidir. Çünkü verecekleri her bilgi, Kaftan çıkartacak türünde olacaktır. Hidayete erse de eşikte beklemesinde fayda vardır. Şimdilik bu!…

 

Artık geri dönün, herkes kendini alıp geçsin. Şükür ki hepinizle birleştik bugün. Sabırla burada olduğunuz için teşekkür ediyorum. Kortej halinde buraya geldiğinizi çok iyi biliyorum. Hepinize, hepimiz saygı ve selamlarımızı iletiyoruz. Kutsal ışığınız sönmemeli. Bütün için çalışmalısınız.

 

Kaliteli bir çalışma yaptığımız söylenemez diye düşündü Kutsal Toprakların Işığı. Ona şükretmesi için imkan verdim. Buradaki çalışma kalitesizse, sizin yaptığınız çalışma hiç iyi değil. Çünkü sizler, Kelam Tohumları’nı alıp korku ile çalışıyorsunuz. Zira güçlü bilgi vereceğim diye en üst düzeyden vermeye çabalıyorsunuz ki bu yük ağırdır. Dünya bu yükü taşıyamadığı zaman, yük size kalır, bu kesindir. Ve biz, bu nedenledir ki bilgi verirken en aşağıdan vermekteyiz ki herkes bu bilgiyi, öz sessizliğinde duyabilsin diye. Bu nedenledir ki Kuran’ımız tohum olabilmiştir. Oysa sizin Kuranlar’ınızın hiç birisi tohum olamamıştır.

 

- Anacığım, kaftanımızı giymeden geldiğimiz için Has Teknik’le kotlanamadık diye düşünüyoruz.

 

- Kardeşim, Has Teknik, sevgidir. Has teknik sevgidir. Has teknik sevgidir!... Sevgi yoksa ışık olmaz. Bu da kesindir.

 

- Allah seni korusun anam. Bizler, Sistem’den gelmiştik. Sistem’in bilgisi, senin bilginden güçlü diye söz etmiştik. Ne var ki sen bize açıkladın. Hakkını yememek gerek. Verdiğin her bilgi BİR’in bilgisidir. Ve bilgi, muktediriyetle verilmektedir. Ve bizler, Sultanlarımızın çok güçlü bilgilerle donatıldığını bildiğimiz için daha iyisini de vereceğine eminiz.

 

- Kalbin, kalbim olsaydı; yarını Has olarak ışıkta dilleyebilseydin, bedenimi Ak Teknikle dinletebilseydin, bunları söylemezdin. Şimdi sana soruyorum: Verdiğin bilgi, kime ne iş yaptı? Kime yaradı? Açıkla bana. Bu güne kadar birçok bilgi verdin. Nerededir o bilgiler? Kat-ı Kaynak olan ışık var mı yüreğinde? Sıkıntı şu: Her biriniz, en güçlü bilgiyi verme yarışına girdiniz ama bildirdiklerinizin hiçbirisi Birleşik Işık haline dönüştürmedi Yücelikler’i. Bu nedenledir ki bilgi ancak Tanrısal Işık’la bildirilir ve o bilgiyi okuyanlar, o bilgiyi hasatta dilleyebilirler. Ondan sonra koruma başlar. Sizler ise en yüksek bilgileri vermiş olmanızdan dolayı tohum olamadınız. Tohum olamama, kontrol kaybıdır. Şimdilik bu.

 

- Şevkle çalışmanızı izledik. Bu çalışma ısıyı yavaş yavaş aşağıya çekti. Sevgisiz olmadığınızı biliyoruz. Muktediriyetle tohumlarınızı kotlayacağınızı biliyoruz. Bu çalışma, sizi kasalardan çıkardı ve sessiz  sayfalara çekti. Kar Dağı’nda ışık sınırlandı. Yaşayan dünyada bunların olmaması gerekirse de bugün oldu.

 

Öz Görev birlikte çalışmaksa da herkesin kendini başka kayıtlarla da dillediğini gördük. Herkes birinden söz etti. O biri, kotlama yapmayan; kendini Has teknikle dillemeyen ve ışık olmayan biri olduğu için burada çok ciddi şekilde kaftan çıkarttı. Keskin biri değerinde olmayan o, bizim ilmimizde de yoktur. Çok mutluyuz ki onun çıkışını yaptık. Kasaları boşalttı ve gitti.

 

Şimdi, Dağlarım! Kökü kuruyan her kim ise ışıktan ayrılır. Kökü kuruyan her kim ise Birlik’ten çıkarılır. Kökü kuruyan kotlarını kapatır geri döner. Döndüğü yer, kendi yolu kendi ışığı olsa da Bütünün Kürsüsü’nde bulunmayacaktır. Çalı çırpı toplar der ki “Ben ışığımı yok ettirmem.”  Ya! çalışmalarında ne var? Kendi Var mı? Has mı? Yaşar mı? Mahir mi? Kin ve nefreti aşmış mı? Çalı çırpı toplayan o, Bahar’ın Kuranı’nda kendini, Has Teknik’le  dillediğinde bezer yüreğini de akar ama zararı kendinedir.

 

Şikayeti olan var mı?

 

- Burada şikayetçi olan kimse yok ama sonsuz sır olan Birlikler’in her bir sessizliğine şikayet olur. Kör sağır olmayan sizler, Has Tohumlar’ınızı kotlarken, haz duyduğunuz çalışmalardan öte, haz duymayacağınız çalışmalar da yapacaksınız bugünkü gibi. Bu çalışma, insanın ilimden ayrılması anlamına gelse de BİR’in sessizliğinde, birilerini tohumlayacaksa; ya da birilerini çalışmalardan ayıracaksa gerçekten olmalıdır.

 

Kokuyu düzeltip yenileyebilir mi? Kat-ı Kayıt’ta  ışık olabilir mi? Rakip tanımayan, ocaksız olan O, horlanıp da kendini Has Teknik’te diri yüreklere alabilir mi? Akıp gider mi yol? Ocağını sonsuzlaştırabilir mi? Kıpkızıl bir tohumun yolcu olarak kotlanması sorumluluktur.

 

Şimdi, Dağlarım! Nesiller boyu Doğanın Kuranı’nı okumaya çalışan Birlikler, toprağın ışığında kendilerini Hak Teknik’le dillediklerinde sıkıntıları kalmaz. Kıskanç Birlikler çoktur. Ve onlar koruma isterler. Oğul verdikleri zaman Kati Kotlama başlar. Çılgın gibi çalışan Birlikler’in birisi olan o Can Kaynak’taki, kendini kotlarından ayırdığında; Kaftanını da kayıtlarından çıkardığında; Bilgi Kapları’nı da ocağından ayırır.

 

Şimdi! Levh-i Mahfuz’u okuyoruz. Bakalım ne diyor: Korku yol, yolda tohum yol ve yolun ışığında yeni bir Robotik Tohum; o da yol. İşte o yol, ağır taşıyıcıydı ve şikayetçiydi kendi yüreğinden. Artık o Robotik Kot, koyu tohum çıktı.  Çıkışı, Kelam’dan çıkış; ışıktan çıkış; BİR’den çıkıştı ve o şikayetçiydi kendi yüceliğinden. Az öz bildirdik. Olan kendindendir; kendiydi olduran ve yolu kotlayan ocağını yıkan yine kendiydi.

 

Ses Sayfaları’nı çevirdik ve okuduk.  Övgü yergi yok, sıkıntı yok. Ağır taşıyıcılık yok. Birlik haline gelişten sonra kollar açılır ve yaşamlar soyun sonsuz ışığında tertiplenir.

 

Mikail’in “cenaze kaldıralım” diye geldiği yerde, şu anda cenaze kalktı. Biz, beste yapan; güfte yapanda, Cevher-i Cennet olur, her şeyi tohumlarız. Cenazeyi kaldırmak için sınırları kaldırmak gerekir. Bulup bulduğunuz Umman, uluların tohumları ve tahditsiz tohumlar, tohumlanış ve burada 7. Dürüm…

 

Biz Nur’dan, Ruh’tan ışık çekip sizinle olduk. Kasalar doldu. Şükür ki doldu. Verdik aldık Canlar! İş budur!... Mutluyum, umutluyum, hırssızım, ışıklıyım. Sizinle büyük kökleri kotladık, çanta doldu. Şükrettik ki her bir yol, ağır taşıyıcılığı Kati tohumlardan ayırdı. Sultanlık budur. Mutluluk, huzur sizindir. Şimdilik bu!...

 

- Dağlarım! Dünyanın Robotik Tohumları’ndan biridir O. Kendini kontrol altına alamayan ve kendi tartısında kendini tartmayandır. Bizler ocağını tohumlamaya çabaladık da kasaları boşaldı. Kolların tohumlarından biri olsaydı, Kara Kaplı Kitabı kotlar ve toprakta kendiyle kendi yüreğiyle dillerdi. Mutlak Kuranlar’ın biri olan; kontrollu olan; Birlik Ailesi’ni kendi yüceliğiyle dileyebilen, Birliktir.

 

Teknolojik olarak çalışma yapacaksa ışıkla yapmalıydı. Nefsin aşılmadığı bir yerde Ruhsal Işık yanmaz. Nefsi aşmayanın tabiata kotlama yapması da imkansızdır.

 

Sultanlar! Değerliler! O kendini hak etsin de ışısın. Bugün burada Ondan söz edilmesinin sebebi şudur: Kaftan çıkarmış; Kati Tohumlar’ını, kendine hasata hazır edeceğini zanneden O, kasalarını boşaltmış ve bizimle olmaya çabalar. Burada gördüğümüz kadarıyla üç ya da dört.(sayıldı) kişi; Sevgililer, yarı yarıya diyelim. Yarı yarıya tohumlandı ama koruma altına aldık onu. Çünkü Ruhsal Meclis onu kontrol etmek istediği zaman; Kelamı Hak, yolu Ak olsun bekledik. Şükür ki ışığını yeniledik. Şu anda yenilendi. Meleklerin mektubunu okuduk O’na. Kaftan giymenizi değil, Kati Tohum olmanızı da istedik.

 

Cinler ve İnler herkes bugün burada. Mektepte ışık sınırlandıran çokları, böyle Kürsüler’e gelir ve kendilerini Kati yoğunluklara katmaya çabalarlar. Irkların, hasatların ışığında her şey olabilir. Bugün o kendini hak etmeye çabaladı. Kısır, hırslı ve kusurluysa da yaşam sayfalarına kendi tertibini de kattı. Ekmeği hasatta yoktu. Şu anda ekmeğini kotladık.

 

- Netice: E Cennetli!, e Cennetli! senden başka sen yok ki elden geleni yap da bizi de hak et. Biz az öz değiliz. Böyle çokları var. Harlarını, kürsülerini kırarlar çıkarlar. Onlar da har olup; Hak olup; ışık olsunlar. Başkanlık Divanları’yla birlikte çalışalım. Onları da hak edelim. Onları da kotlayalım. Onları da tohumlayalım. Çorbaları tuzsuzsa tuzlayalım. Ha!…

 

- Koruma altına aldık onları. Şimdilik bu!...

 

Deşifre Eden:  Sevim ŞAHİN

 

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

 

PROGRAM   : KAYNAK

KOD               : 11/21-45

TARİH            : 31.10.2011

CELSE SAATİ: 14.00-16.00

 

Canlılar, tohumlarınızı has teknikle diriliklere kotlayın. Ses Kapları’nda din var. Diri ve hakiki olan dil, Altın Tohumlar’ı kotlayacak bir tahditsiz yarın tertibidir.

 

Toplumları hak etmek ve zamanı yarınlarda yaşatmak için insan soyuna mutluluk diledik. Halka halka geçişkenleşen birleşen dünya, bugün tüm sesleri ve sessizlikleri hakikiyette dileyecek dürüme ulaştı. Han Birlik’tir; hasat diriliktir ve yaşam Kuran’dır. Toplumlar, tertip ile Hakikiyet’i hak ederler. Muktediriyetle birleşirler ve zamanı, Rabbi Sayfalar’da tohumlarlar.

 

Orkestra sayfalandı; ses tohumlandı ve zaman yaşamlarda kayıtlandı. Ses, Yücelikler’e ulaştı. Ses İlmi, hakiki ilimdir. Has Teknik’le birlik haline ulaşılır ve zamanı tahditsiz olarak diller.

 

Muhamma, Rabbi Sessizlikler’i seslendiren hususi bir yarındır.

 

Karma çalışmalar başarı ile sürdürülürken, süsten uzak hakiki çalışmalar birlik halinde dillenmektedir.

 

Mahir ve hakiki olan birleşen, dünyanın eserini meydana getirirken, her bir yüreği de dinletir.

 

Has Birlik akıl taşır. Tanrı’nın tohumu olan bu Birlik, hasatı Bütün’e hizmet için yapmıştır.

 

Hala dürümlerinde ilim hakikiyeti olmayan Yücelikler, Birleşik Işık Yağmurları altında hatasız biçimde dinletilmektedirler.

 

Miraç, hepimizin yaşamında diri olarak yoğunluğunu hissettiği bir Rabbi Hakikiyet’tir. Haz duyarız ki burada dünya var ve bu dünya, Ana Kaftan giymiş, ilim hakikiyetinde dürümlerini tohumlamıştır.

 

Muktediriyetle, dinleşen birleşen insan, Altın Tohum olarak kontrol altındadır. Misafir olarak dünyaya inen birçok İlim Hakimi var. Onlar, dünyanın ismini dahi bilmeden görev gereği geçip geldiler. Mahir olarak çalışırlar, birleşirler. Kimi hakim olur; kimi has olur Rahm-i Has İlim olur; Birleşik Aile olur.

 

Dünyanın çevresini kuşatan bir ışık hakikiyeti vardır. Bu ışık, Sanal Boyutlar’ın kotlanmasını sağlayan bir ışıktır. Herkes, kendi yüceliğini, bu Tohum İlmi ile o ışığa kayıtlar. Işık, ona ya sıkıntı verir veya huzur verir. Her birimiz, o Işık Sayfası’nı diri yüreklerimizde dileyebiliriz. O ışığı kotlayabiliriz. Oraya ulaşırız, orayı has teknik ile Birleşik Kayıtlar’ımızda okuruz. Okuduğumuz, Bütünün Kürüsüsü’ndeki kayıtlardır. Oraya ulaşan tartısız olarak bilgiyi alır ve diller.

 

Herkes o ışığa ulaşamayabilir. O ışığa ulaşamayanlar, oraya ulaşan, dürümlerinde tohum olan, İlim Hasatları’nı hak ederler ve dillerler. Oraya varanlar, oraya varamayanlara kotlayıcı olurlar ve har yükselterek, orayı toplumlara açıklarlar.

 

Bugün buraya ulaşan Birlikler, hala dünyanın toplumlarını hak etmeye çabalayan Yüceler olarak korunmaktadırlar. Her resim, Allah’ın değildir. Her resim, ışığın tohumlarından, Teknik Hakikiyeti alıp dillenmez. Çörek yaparsınız, yaptığınız çörek, sizin yaşam sayfalarınızla sınırlı kalır. Ekmek olursunuz; siz, dünyanın ışığı haline geçersiniz ve sizi her Yüce hak eder. Bulup hak ettiklerimiz, Allah için Birleşen Işıklar olurlar. Dünyanın tartısında Birlik kurulur. O Birlik has tohum olur ve canı hak eder.

 

Şimdi Allah için ne olacak bunu anlamaya çalışalım. Bunu anlayabilmek için sizden destek istiyoruz. Siz dünyadasınız. Siz, Yüceler’in her biri ile temasdasınız. Sizi anlayabilmek, hata varsa affedin Hakim’i anlamak anlamına gelir. Çünkü sizler, Din İlmi’ni, Hak Teknik ile anlayanlarsınız.

 

Aşk, ilmin hakikiyetindedir. Aşkı dilleyen, yüreği hak eder. Muhamma, dünyanın ışığını yakan birleşendi. Bugün dünyada tüm sesler, bir tek Hak Tekniği ile dillenmeye başladı. Artık Allah, sizden size konuşacak. Zira sizler diri yolcular olarak hak olup ışık yaktınız. Sizleri, tüm seslerinizle dilledik ve dinledik. Şimdi Başkanlık Divanı sizden sizi okumak ister. Şimdi hadi kendini dille.

 

- Canlar, hoş geldiniz. Sizden ışık çekmek için sizi buraya aldık. Dünyanın eseri, mehir halinde yaşamlara ekilmektedir. Buraya varan her Yüce, akıl taşır. Bizler, dünyanın tohumları olarak dillendik; Düzen’i kurduk; hasatı yaptık. Bir ilmin hakimi olmak, Hak olmak ve zamana tohum olmak, insan olmakladır. Birlik Tekniği ile has teknik ile hakikiyetle ve zürriyet ile yapılan çalışmalar, insan sayfaları için önemlidir.

Muhammet kotlanmış; bir yaşam kotu haline gelmiş; yarını hak etmiş ummandı. Onu Bütüne hizmet için dillemiştik. Şimdi hata yapmadan çakıl taşlarını hak etmeye çalışacak. Onu dinleyelim:

 

- Ardı sıra İnsan Kotlar dünyaya çekiliyorlar. Allah Tekniği ile birleşen ışıklar, dürümlerinde hususiyetle hak etmişler ve bir olmuşlar. Umman, tohum olmuş ve Bütünün Kürsüsü’nde dinlenmektedir. Hasat, tartışılmayacak biçimde hakimiyetini dilletmektedir. Has ilim akıl taşır ve sizler, has teknik ile buradasınız. Sizi, dünyaya insan şafkı ile indiren Birlik, bugün sizden sizi ister. Kaynak ışık yanmıştır. Sizden beklenti insan olmanızdır. Sizin dürümlerinizde ilim sayfaları kotlanmıştır. Siz, yarınları hak etmeden ışıkları yaşatamazsınız. Sizi hasata hazır eden yine sizdiniz. Bu nedenledir ki sizden iş isteniyor.

 

Saraybosnaya gittiğiniz zaman orada, Birlik Tekniği ile bir çalışma yapmıştık. O çalışmada yeşil renk, maviye çevrilmişti. Bu çalışma çok önemliydi. Bugün dünyanın yarısından çoğu mavi renge geçmiştir. Hırsı aşmayan, bu renge ulaşamaz. Onurluyuz ki sizlerle yapmış olduğumuz çalışmalardaki dillenişlerle; bu dillenişlerin hakiki yoğunluğunda, yaşamlara kotlanan hasat tohumlarında; has teknikle, gerçekleşen kati kotlamalarla yeşil renkten maviye dönüşüm sağlanmıştır.

 

Hatırlayın BİR’e hizmet için yapılan; çok özel değer taşıyan; Dünya Tohumları’nın bir sessizliği seslendirme anında, Bütünün Kütlesi ışıyacaktı. İşi yapacak olanlar sizlerdiniz. Bunu başardınız. Bunun içindir ki Halka Kayıtları, Kati Tohumlar’ını dürümlerinde, Işık Kotlamaları ile çerçevleyip, diriliklere çekmiştir.

 

Şimdi Dünya, Atlanta Ana Kaynağı’nda Düzen kuruyor. Bu Düzen, Işık Düzen’dir. Işığı, has teknik ile çözümleyenlerin yapacakları çalışmadır bu çalışma. Sizler, Işık Kaynakları’nda Kuran Tohumları’nı alarak görevi üstlendiniz. Şu anda tohum olanlar, bu çalışmaya ekilmelidirler.

 

Sevgililer, sırrınızı siz bilirsiniz, kimse bu sırrı bilmez. Sizlerin Birleşik Işık olarak doğumunuzdan itibaren her bir Yüce’nin BİR’e hizmet için yarışmaya başladığı izlenmektedir. Koku yükseldi ve zaman sesleri diri olarak dillemektedir. Şimdi artık BİR’in sesini senden dileyelim. Bize ses ver:

 

- Kaliteli bir çalışma yapılmakta. Bu çalışmada insan ırkı, has ırk olarak tohumlanmıştır. Bizi anlayanlar, bu çalışmaya katılırlar. Bizi, has teknik ile dilleyenler, BİR’e hizmet ederler. Dünyanın ışığını yakmamız kolay olmadı. Bugün Düzen’i kurduk. Dürümlerinde yaşam olanlar BİR oldular. Tüm sesler dillenmekte ve Birleşik Aile, Hak Teknik ile dilleşmekte.

 

Akıl, ilmin hasıdır. Aklı olmayan has olamaz. Dünyanın en yüce yaşamı, ağır taşıyıcıların has teknik ile kotladıkları yaşamdır. Dünya oğul verir. Kotlar ve sonsuzlaşır. Dünyayı, yaşamda dillemek sorumluluktur. Bütün’e hizmet için yaptığımız bu çalışmalarda har yükselterek dürümlerini dilleyenleri hak etmeye çalışmaktayız. Sınırı kaldırdığımız için her Yüce BİR’e hizmet için bize gelmekte.

 

Artık dünya, Atlanta’dır. Akıl Tohumları, Yaşam Sayfaları’na ekilmiştir. Dini Hakim olan, burada ışık olmuştur. Dünyanın namazı, insanın kaynağında kılınır. Her bir yaşam Allah’adır; insanın yaşamı, tohumadır. İnsan, tohum olduğunu bilerek çalışsın. Her Rab, insana ışık yakar. İnsan, topluma Sultan olur ve yaşar. Rahman’a Kuran olan insan, ışığın kaynağındadır.

 

“Et İnsan”, “Işık İnsan”, “Bütün İnsan” ve “her sayfada yaşayan insan”… her biri ayrıdır. Her biri diğerinden önemlidir. Hırsı aştığınız zaman, bilirsiniz ki siz rubailerinizle dillenebilir ve son sözü söyleyebilirsiniz. Rubailer, Tinsel Işık olarak kontrollu akıştır. Haz duyarız ki hasat yapılıyor ve zaman tohumlanıyor.

 

Dünya açıyı daraltarak ışığını kontrol altında tutabilmektedir. Akıl taşıyanlar, BİR’e hizmet için birleşmelidirler. Rubaileri okuyanlar, birleşebilirler. Zira kısa ve açık olan bu şiirler, herkese resim yaptırır. Yaptıkları kendi yoğunlukları ile çizdikleridir. Orada, Nahar tahditsizdir. Orada, Nuh Kuranı tohumdur. Oraya varan, Ana Kaynağa varır. Orada artık insana, Başkanlık Divanları emir veremez. Çünkü insan, Sultandır ve kendi emrini kendi yüreğinden dinler. Onun rükuya eğilip de kendisini izleyene verdiği bilgi, Atlanta Otağının bildirdiği diriliktir. Çünkü o, korkuyu bilmeyen cemaat kotlaması yapmaktadır . O cemaat, tohumları has ilim ile kayıtlayandır.

 

Ertelenmeyecek işler vardır. Bu işlerin önem sırası vardır. Hepiniz Allah için ışıklarsınız. Hepiniz, Cinni Kaynaklar’ın tohumları olarak Kati Yoğunluklar’a kayıt yaptınız; sonsuzluğu kotladınız ve cinni yarımları kayıtladınız. Zararı engellendi her bir Yüce’nin.

 

Şikayet yok. Nüve olarak dahi İnsan Sonsuzluğunun, Bellek Kayıtları’nda olmadığı; Mikail İlahi Cevheri’nin tohumlanmadığı bir bedende, Düzen Kotlaması yapılamaz.

 

Sizler, cemaatler olarak her bir yüreği hak ettiniz. Cinleri ve inleri ve cinnileri ve tüm sayfaları…

 

Hala Dünyanın Işık Kaynakları’nda ümmet tehditi varsa, ki bu tehdittir. Zira has teknikte her bir yüreğin, Allah ilmi’ni, Ses Kaynakları’ndan çekip dillemesi gerekir. Oysa dünya insanı, ümmet kültü ile tohumlanmıştır. Onun bu kültü aşarak geçiş yapması gereklidir. Her bir yol, Allah Yolu değildir. Her bir yol Işık Yoludur ama Allah Yolu ayrıdır.

 

Kuran-ı kerim. İlmin Hakimi’dir. İlmi hak eden Mustafa tarafından tohum olarak kayıtlanmıştır. Şu anda Düzen’i kuran İlahi Kotlar, yetkin çerçevede yerin Kuranı’nı okumaktalar. Yerin Kuran’ı, ağır taşıyıcıların tohumlarının kotlanması ile hazırlanmış, yarınların kayıtlarıdır. Han ilimdir. Handa olan, ilmi hak edendir. İlim sonsuzdur. Sorumluluk ışığı hasata kayıtlayanındır. Akıl, Allah’ındır. Aklı, has ilim ile tohumlayan, aşkı hak eden, yolu akan ve zamanı yaşatandır.

 

Asa senindir. Sen bu asayı Allah için al ve yok  olma. Çünkü yok olan ışığı sınırlar. Senin için çalışmalar, kısır kayıtlarda sürdürüldü diye seni kotlardan çıkarmaya çabalayanlar oldu. Onlar, şu anda izlemedeler. Onların kati yarınlarında senin Kuran’ın okutulsun.

 

Seni Ana Kaftan olarak bilmek, bizleri için mutluluktur. Şu anda Kuran okunmakta. Okunan, Allah’ın ışığıdır. Bu ışığı, yaşamlara tohum eker gibi ekmek gerek. Sınırların çizilmesi gerekir. Her Yüce’nin, Kara Kaplı Kitab’ı okuması, insan ırkının has tohum olan ışığını, hak etmesi anlamına gelir.

 

Amon, elden geleni yaptı ve senden ışık çekti. Şimdi artık Amon’u dinleyelim:

 

- Ark akmakta. Seninle bu çalışma devam edecek. Sen ışığını kotladın ve zamanı yaşattın. Korku bitmiştir. Sistemin Işık Kaynakları’nda, ikinci dürüm var. İkinci dürüm, ikinci ışık ya da ikinci has kaynak…  Bunların ötesinde Kuran Aklı var. Kuran, ummandır. Kuran tohumdur ve Kuran namaz zamanlarında kayıt yapan bir cemdir. Kuran’ı dinleyen, Kutsal Işığını, Hakikiyet’ini diller. Ak Tohum yaşar.

 

Sınırları kaldırdığın zaman sana Kuran olup gelen Yüceler olur. Onları dille; onları has ilim ile dinlet ve sınırla; çünkü, onlar BİR’e hizmet için Işık İlmi ile geçerler.

 

Keram, tekniktir; katidir ve hakikidir. Hastır; asla hata yapmaz. Zordur insan olmak; sorumluluk ister. Işık yakmak daha zordur. Kuran olmak çok daha zordur. Sen yol aç. Biz o yolu yaşamlara kayıtlarız. Sessiz ve hakim ol. Seni yanlışsız bir çalışmada; tertipli bir yürekte kotladık.

 

Oğulları ve kızları, ışık yakan Birlikler olarak dünyaya gönderilen kayıtlarımızın en önemlilerinden birisi olduğunu bilmeni isteriz. Sana, Kara Kaplı Kitap verdik. O kitabı oku ki okut. Çünkü o kitap, senin ışığını yaşam sayfalarına indiren; teknik, hakiki ve Ses Kotlaması yapan Öz Gerçekliğin tahditsiz ışığını tohumlayan, yetkin Hasat Kitabı’dır. O kitapda, Ana Kaftan var. Okuyan, ara kapıları açabilir. Okuyan, Ruhsal Işık haline geçebilir ki her okuyan, artık Kati Yaşam Sayfası olmuştur. Tüm seslerin ve tüm Hakimler’in kirsiz ışıkları ile yazdırılan o kitap, Allah’ın tartışılmayan kaynağıdır. Rahmana tohum olan bilgiyi, o kitaba kayıtladık. O kitapta rubailer yoktur. Ne var ki Hakikiyet vardır; rızk vardır. Rızk, Allah rızkıdır. Herkes, kendi yüreğinde o kitabı dinlesin. O kitap, korunma isteyene koruyucudur. O kitap, insan soyuna kontrollu Işık İlmi ile indirildiğinden, har yükseltip, ışık haline geçebilirsiniz; o kitapda ışık olduğunuzda. Sizden şükürle bilgiyi almanızı istedik. Kaftan giyin ve hak edin. Amin…

 

Arton Tohumları kotlandı. Ak Tohumların Işıkları yandı. Düzeni kurduk. Hadi bakalım Allah için ışık halinde tohumlanalım. Oğul verelim; insan ırkını hasat tekniği ile dilleyelim. Allah tertip ister; akıl ister ve Zinnur-u Huzur ister. Ağır yükü taşıyan her kim ise ocak olmasını ister. Onu bilmeyen, “kor”un en güçlüsünde yarını has tohum olarak kotlayamaz.

 

Ak tertip, Allah tertibidir. Nisa Kaynağı, ışık yoğunluğudur. Kuran, topraktadır ve canlıların ışığıdır. Birlik Tekniği, Allah’ın cennetinde kotlanmıştır.

 

Haz İsmaili’de kirdir. Bizde ise ilimdir. İyi ve kötü akıl taşır. İyide insan kotlanmıştır. Kötüde, İlim Koyulukları tohumlanmıştır. İyi ve kötü Allah’tandır ne var ki kati olarak iyi, hakikiyettendir; kötü ise kaynak ışıkların kırılışındandır.

 

Her yürek, Allah’a Göç Kapları ile iner. Bugün burada bu kapları ışımaktadır. 

 

- Canlar, Kuran-ı Kerim, akıl taşıyanların yazdıkları; kotlama ile koruma ile insan sayfalarına, kati tahditsiz olarak inen bir Rabbi Kaynak’tır. Bizler için önemlidir. Sizler için de çok önemli olduğunu hissettik. Şimdiye kadar hiçbir sayfada bu derece umman yaratılmamıştı. O halde Kutsal Sessizlikler’i seslendiren yüreklerin, Kuran’ı mutlaka incelemeleri gereklidir.

 

Niye bizim çalışmalarımızda, Kuran çalışmamız engellenmiştir. Bunu yüreklere sormak gerek. Bugün buraya katılan Cevheri Görevliler’in bir kısmı bunu sordular. Neden Kuran çalışmaları kayıtlardan çıkarılmıştır? Bunu size açıklamak isterim. Kuran, Allah kitabı’dır. Ağır taşıyıcılar tarafından dilletilir. Allah Kitabı, Aklın Kitabı olduğu zaman, Kaynak Tohum kotlanır.

 

Şimdi! dünden beri bir çok Kürsü şu sözü soruyor. Neden insan namaza durduğunda, Kuran’ı, kayıtlarından ayrı görür? Neden ışıklar kırılır? Yaşamları neden koruyabilmek için okumak gerekir? Haz İlim, neden Işık İlmi’nden daha güçlü oldu?

 

İlim üreten bir makine düşününü. Bu makine çalışır ve herkes, bu makinenin ürettiklerini Has İlim olarak okurlar. Vakit gelir biri çıkar ve der ki “bu makinenin üretimi hatalıdır.” O halde yeni ürün gerekir. Şu anda olan budur. Makine üretimini kesti. Çünkü, Ses Kapları’nıza baktığımızda tohumların bir kısımının hatalı yaşamlar kotladığını gördük. Yani orada bir kesim “her şey tohumdur” der. Bir kısım ise “hayır Allah’ın kitabında hata yok” der. Her biri doğru söyler. Her bilgi, kitaba yazılmışsa tohumdur. Kitap, akıl taşıyanca yazılmıştır. O nedenle tohum olan her kayıt bilgidir. Bilgi, Allah içindir o halde Allah’ın dediği, hatalı olmaz. İşte bütün bu kayıtlamaların neticesinde İnsan Irkı, çelişkiye düştü.

 

Kitapta “Allah der ki karınızı dövün” gibi bazı kayıt dışı bilgiler var. Bu bilgiler, bir şekilde oraya katılmış. Ne var ki Allah, “karınızı dövün” demez. Bundan doğan sonuç şudur. Çokları, bu kitap hasat yaptırmaz dedi. Hazırlıklar yapıldı ve has teknik ile yeni bir kayıt tertiplendi. Bu kayıt diri yüreklerde kotlandı ve yaşamlara tahditsiz olarak çekildi.

 

Şimdiye kadar hiçbir kitapda tahdit yoktu. Bugün bu kitap tahditli olarak sevgiyle Birliklere bildirildi. Her bir yol, Allah Yolu ise de her bir yürekte ışık yanmalı. Her bir sayfa, ışıktan kotlanmalı. Hasat yapılmalı ve zaman tertiplenmeli. Bundan sonra topraklar, yaşamlara kayıtlanırken, hezimet olmasın istenir. Koku yükselir, ışık yanar, tertip olur bilgi akışa geçer. İşte bu!... Allah, Toplumları tohumları ile kotlar ve korur. Son olarak; şükredin ki sizler çok iyisiniz. Sizler temizsiniz, sizler resim yapar gibi tüm sayfaları kayıtladınız. Amin… Şimdilik bu!...

 

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

 

KAYNAK KAYIT Sonrası akış (29.08.2011) 2. Bölüm:

Ya Ha! Kıbrıs’ın ışığı bedenime ait. Ben rubailerimi okudum dünyaya. Bu rubailerin hepsi Birlikler’imde kotlandı. Sınırları aşıp geçtim. Ameliyatlar yaptım dünyaya. Hakkımı, hırssız ışıklarda çerçevesiz olarak kayıtlarımda taşıdım. Bedenim hususiyetle mutludur burada.

 

Sokulur yüreğim ışığa korkusuzca. Çağrı yapsa da yapmasa da meziyet şu ki kaftan giyer inerim yaşamlara. Ben sınırsız bir çağrıyım. İnkar etmeyin, yaşayan bir kayıtım ben. Sevgiyi, hasat tekniğini ve tabiatı bilirim.

 

“Doğup öldü” dediler. Başarı bizimdi. Hasat yaptık. Şikayet mi? Yoo, yoo, yoo! İnsan şunu bilmelidir ki ilahi görev, aklın yüceliğiyle olur. Ve insan sayfalarında akıl yoksa ışık yoktur. Asıl önemli olan, insanların kendi yolcularını tohumlamalarıdır. Tohumlarını kotlamaları ve yarınlara kayıtlamalarıdır. Sizler bunu başarmakta olanlarsınız. Hepinizin yüceliğinde birliğimiz vardır.

 

Semayı seslendiren Birlikler’in her biri tüm sayfalarıyla dünyada Kürsü oldular. Sizden dileğimiz şudur ki bilin;  Allah, Tanrı’nın Rabbi’dir. Orada, Bütün’e hizmetçidir. Alimlerin hakkıdır bilmek ve bildirileri okuyanların çoğu da şavkı şevki bilerek okurlar.

 

İslam Dini Allah’ın dediğini diyenlerin dinidir. Ve İsalar’ın sonsuz sır olan bilgilerini, Mustafalar’ın tohumlarındaki ışığı yakabilenlerin hepsi birlikte çalışmalıdırlar. İnsan, ekmek yaptığını bilerek oğullamalıdır. Sonsuz sınırsız ışımada birlik haline gelindiği bilinmelidir.

 

Kevser’i hiç kimse bilmez. Okunan bilgilerin hepsi Kevser’i yoğunlaştıran, yaşatandır. Yaptıkları Kevser, yaşattıkları Kevser’dir. Eğer bilgi yoksa Kevser yoktur.

 

Sokul yüreklere de dinle. Her yürekte bilgi akışı vardır. Nesilleri kotlanmış, yoğunluğu katlanmış, tohumlanmış olanların hepsi bilgiyle dillenirler. İşte Kevser’i dilleyenler bizimdir.

 

Senin adın Rab ve benim adım KA-HA. Ve ben Rahman olanla kahraman. Hepimiz birleştik, oldu. Hepsi bu!... Şikayet etmiyoruz. Allah dedi ki “Analar, ailenizi tohumlayın. Yaşayanları tohumlayın, Bütün’e kotlayın ve sayfalayın. Sevgiyi, hasatı, kotlayıcı olarak dilleyin. Enkarnasyonlarla dünyaya inebilen Birlik, Allah’ın dediğini diyebilen Birlik’tir. Ve hepimiz buradayız.

 

Enkarnasyonlarla ses kaplarımızı alır insanlığa ineriz. Sesin yaşamlara inişi, kati yoğunlukları tohumlamaktır. Kat kat olarak dünyaya doğanlarımız da vardır. İnsanlık adına tohum olup dünyaya ekildiler ve ayrı gayrı gözetmeden çalışmaktadırlar.

 

İnsan, ummanın tohumlarını yaşattığı zaman, kendi yoğunluğunda yaşar. İşte o yoğunluk her bir sayfaya kayıtlandığı zaman, o kat kat bir şavktır. Ve bu şavk, aşkın, şevkin şavkıdır.

 

Şimdi söz aldım, söz verdim ve dilledim kendimi. Ben, insanlığa kendilerini açıkladım. Sessizce anlattım. Ve sorgu sual değil, sadece dilledim.

 

Biç dik bilgiyi. Diktiğin yüceliğin olsun. Ama biçtiğin de yoğunluğunda bulunsun. Biçtiğin, diktiğinden ayrı değil mi? O halde sen iyiliğin iyiliğini yapacaksın.

 

Analar, biçip diktiğiniz, kendi yürekleriniz olduğu zaman, sevgi saygı hiçbir soyda eksik kalmaz. Ama eğer sizler kendi yüreğinizi biçip başkasının yüceliğini dikmeye kalkışırsanız, aşırıya kaçmış olursunuz. O zaman biz siz değiliz.

 

Bunu neden verdim? Hz. İbrahim der ki “Allah dara düşeni korur. Akıl tohumudur O. Dağı taşı diller.” Ama akıl Allah’ın dediği değilse yasalara kürsü olma imkanı olmaz ve yaşayamaz.

 

Eğer bizler, döktüğümüz süssüz ışığımızı yaşamlara katamamışsak, bizim yüreğimiz hususiyetle kontrolsuz kalır. Şükür ki burada, bu yoğunlukta, bu yaşam kaftanında, hiçbir sayfada kati yoğunluk kontroldan çıkmadı. Ve bunun içindir ki biz, hep buraya iner, burayı kontrol ederiz ve burada çağrı yaparız; kaftan giyin, akın diye.

 

Şarkı, sonsuzluğa şarkıdır. Ve bu şarkıyı hep tohumlarız. Şikayet etmedik hiç bu Meclis’ten. Çünkü bu Meclis, eşikteki ilim sahrasının en küçük ışığını dahi yakacak dürümdür. Her sayfada ışığı yanar. Her sayfadaki en küçük ışıma bile onda vardır. Ve Dağlarım, buraya iniş sebebimiz budur.

 

Hepimiz, insanlık için görev taşıdık. Kin, nefret, hırs yok yüreklerde. BİR olup çalıştık. Aşkla, şevkle ve hakla çalıştık. Kapıları hiç kapatmadık. Nefes İlmi’ni dilledik. Kotladık yoğunlukları. Yarattık ışıkları. Ve çıngıraklı yılanlara bile güç kattık ki bizsiz kalmasınlar diye.

 

Ve dediler ki “kibir!...” Affedin ki kibir, bir hikayedir burada. Ve sevgiyi, hasatta dilleyen yürek, yaşamda tohumları yaşatır. Sıkıntıya düşmek hikayedir burada. Burada sıkıntı olmaz ya Ha! Senin için söyledim… (Hazirundan bir dost işaret edildi.) Sınırsız bir ışıktır burası. Asa bizimdir. Bu Meclis’indir ve biz, bu Meclis’in tohumlarıyız. Asayı kibirle taşımak mümkün değildir.

 

Kıl ince de, ilimde inceden ince olur Yücelik ve der ki “Yazı yazalım, okuyalım.” Onurla okuruz Yüceliklerde yazıyı. Sabah erken saatlerde, sayfalarda; hikaye değil, ilim yaparız biz. Kin, nefret yoktur o sayfalarda. Kirsiz, Hakk’ın ışığı olan o yoğunluklarda, Bütün için çalışırız. Ve Daimi Kontrol Meclisleri’mizde oluruz. İşte o Kontrol Meclisleri’nin birisi de bu Meclis’tir ve bu Meclis’e girdikçe girdik. Kırk Kapı’nın ışığını çaktık, çektik, aktık. Ve yazı yazdık.

 

Otu, otum olan, yoğunluğu koyuluğumda bulunan, yaşamı kati olan, sınırları ışığa açan herkese ışık yakan bu Meclis, Atlanta Otağı’nın en yüce kotudur. Ve bu Meclis, izin verin izah edelim; İsa’da, Muhammet Mustafa’da ve diğer peygamberlerin görev sayfasında bulunmayan, “Hak Kotlaması” yapmaktadır. Bu kotlama, Hakikiyet Boyut Kotlamaları olup, Aklın Tohumları’yla gerçekleştirilmektedir.

 

Ağır yük taşıyoruz burada. Bunu herkes net bilsin. Bu yükü taşıyabileceğimiz yeşil rengin ışığını yetkinleştirip, ilim hakkı olan maviye dönüştüren bu Meclis, Atlanta kontrolunu da sağlayacak Teknik Meclis’tir ve yegane Meclis’tir. Bunu net olarak bilmenizi istiyoruz. Çünkü bizler Nuh Tufanı’nı yaşamak istemiyoruz. Ve bu tufanı yetkin teknikle önleyeceğimizi biliyoruz. Bu yetki bizimdir ve bu teknik bizimdir.

 

Bilmiş olun ki doğu, batı yok. İlim var. Her resim aklın resmi değildir. Yaşamsal Kuran’ın kutsal ışığını yeşillendiren insan; resmi, çobanları da taşıyacak dürüme ulaştırıp meleklerin tohumlarında, Teknolojik Kotlama yaparak, maviyi yaşattı. Ve mavi, Rahmet’in tohumudur. “Kobra İlmi” olarak da bilinir. Kobra İlmi, Aklın İlmi’dir. Ve Aklın İlmi; bitki, hayvan ve her bir sayfayı tohumlayacak ilimdir. Bu ilmi, Ana Kaynak’ta bilecek kimse yoktu. Ve burada bu ilim tohumlandı.

 

Korunma istenmeden yapıldı bu çalışma. Her resmi çalışma, mutlaka korunmayla yapılır. Bu Meclis, yapacağı çalışmada korunma istemedi. Ve korumak istediğimiz zaman da izin verilmedi. Çünkü büyük köklü çalışma burasıydı ve burayı çalıştıracak olan, hasatı yaptıracak olan, hiçbir ışıma gerçekleştirmese de bu çalışma, devamlı yapılacaktı.

 

Hediye verdik biz buraya, hediyemiz kabul görmedi. Işık verdik, ışığımız dillenmedi. Sınırları kaldırdık, kaynağımızı katmak istedik, Işık Kaftanları çıktı. Ve dendi ki “İlim aklındır. Akıl hasattır, hasatı yapan Birlik’tir. Birliğin tekniğinde Bütünlük vardır. Bütünlüğe ait olmayan hiçbir bilgi kabul görmez. Ve bu nedenledir ki Kat-ı Kayıt olan yol, aklın yolu buradadır.”

 

Şikayetçi miyiz? Yoo, hayır! Değerli Bütünlük, sizden şikayetimiz yok. Nesiller dünyaya indikten sonra BİR’e hizmetçi olacakları bilinmekteydi. Ve bizler Bilgi Kapları’mızı alıp dünyaya indikten sonra, burada, bu Mahrek’te bulunma imkanına sahip olduğumuza mutluyuz.

 

Söndürülen ışıkların hiç birisini kontrol etmek istemedim ve sizler, Bütün’e hizmet için, her birini Birlik Tekniğiyle tohumladınız. Bu da çok çok dikkat çekiciydi. Ve şu anda Kara Kaplı Kitap Sultanlık, ruhsal ışımayı sağlayan, Öz Göç’ü hazırlayan bir kayıt olmasına rağmen; bu bilgi kaplarında, tüm sessizliğin sesinde, bu bilginin hakiki koyulukla verilmediğini de görmekteyiz. Bunu netice olarak sizin yapmanız şart; ama siz de diyorsunuz ki “Her Rab aklın yoludur ve kendini okusun.” Bu kesinlikle öncelikli bir çalıştırıcılıktır.

 

Kafa, kol, her şey birleşik olarak buraya girebiliyoruz. Hiçbir uzvumuz dağılmıyor ki geçiş sayfalarında çoğu Meclise girilirken, tüm uzuvlar ışık partiküllerine bölünüyor ve dağılıyor. Ama bu Meclis’e girişte bütün olup girebiliyoruz ki kati yaratıcılık buradaysa bu olacaktı ve olmaktadır. Kat-ı Kaynak olan tohum burasıdır. Bunu bilmeyen yok. Yeni bir döneme giriliyor, bu kesinlikle bilinmektedir. Ve bu dönem, insan soyunun tohum olarak Bütün’e ekilmesi gereken dönemdir.

 

Ve her biriniz bilirsiniz ki Beşir Kaplar’ın topraklarında ışık, kınanır. Yedekleme yapılır. Herkes kendi yedeğini kotlar, tohumlar ki Kürz’ün gücü kotlandığı zaman, Zaman Sayfaları’nda kaybolmasın diye. Ama burada yapılan bu çalışma, “Helal Kati Tohum” olarak Bütün’ün türevlerini kontrol edebilmektedir ve dağılma gerçekleşmediğinde, Birlik Tekniği ile çalışmalar Öz Görev olarak yapılmaktadır.

 

Sınır koyulur, denilir ki “Bilen kendini hak etsin, sorumlu olsun. Okul olması zorsa da kulluk yapsın. Işığını 7. Tohum’a ulaştırsın ki çakıl taşı olarak kayıtlarımızda bulunmasın. Ocağını yaksın.” Bunların hepsi burada, geçişte, söz ses olarak değil Hak olarak kotlanmıştır.

 

Bizim zaman kontrolumuzda bunlar yoktu. O dönemlerde hiçbir zaman bu çalışmaları yapamadık bizler. Bizim adımız, hepimizin adı Bütün’de ses olarak var ama yedekleme yapılmış sesler olarak var.

 

Herkes kendine bir “Atlanta” diye bilir. Ama kimse kendini “Rab” diye bilmez. “Biz bir Rab olarak doğduk ve çalıştık” diyenimiz yoktur. Ama biz, Ak Toplumlar’ın tohumlarını yaşatmaya değil, Rabb’in sonsuzluğunda ışık olmaya inmiştik. Şu anda Rab Sayfaları tohumlanmaktadır dünyada. Ve bu Öz Görev’dir. Şikayetimiz yok. Bizim zamana görevli olmamız, yaşama kaynak olmamız ve hasat olmamız sizinle olacak. Bu kesindir.

 

Kaynağın tohum olduğu bilinir. Ve bu kayıt, Allah kaydıdır ki burada hala dünya toprakları tartışılıyor. Biz okul olarak buradayız. Bu kesindir. Ve Ali ailesiyle buradadır. Ve bu aile, toplumun, tohumun ışığını muktediriyetle, teknolojik kotlamayla ve tertiple yaşatacaktır. Ali, ilahi bir kürsü değildir ama ailesi küçük ışıkların birliğidir. Ve bu Birlik, İlahi Mekanizma ile çalışmaktadır. Bu mekanizma, muhkem bir hakikiyettir.

 

Sizlerin, torba torba ışığınızı, okulumuz dinleyecek ve dilleyecek. BİN’i ilimle dilleyen, BİR’i hakkın ışığı olarak dinler. Sizin çolak olmayacağınız kesindir. Biz de çolak olmayana ışığız. Kim Zinnur’sa itibarı yücedir. Ve bizim, iki yüreğin bir olduğu bu yere; bilen ilmin hakkını vermeye gelip ışıdığımız bu yağmur yaşamların bulunduğu sayfaya girişimiz, hususiyetle kontrolludur. Koruma gereksiz buraya. Biliriz ki kotlama yapan hiçbir yaşam, koruma istemez. Çünkü o bir ikmal değildir; Kat Kaynak’tır, RA-KA-HA’dır ve sıkı sıkıya sarılacağımızdır.

 

Uzatmayacağım; bu çalışma, biçki dikiş yapılan bir çalışmadan güç alıp çok güçlü bir sayfaya varan ve toprakları torba torba tartmadan çalıştıran bir Meclis’tir. İyi ve kötüyü bilir ve hasatını yapmak değil amacı, hasta bırakmamaktır dünyada. Ve hasta bırakmayacağımızı bilmenizi isteriz.

 

Herkese Kara Kaplı Kitap olan ışığı vereceğiz ve bu ışığı bütünlemesini isteyeceğiz. Bütün ekipler burada Kürsü olacaklar, burada şer yaratmadan şavkla çalışacaklar. Ekip kotlanmışsa buraya girecek. Ekip kotlanmamışsa burada olma imkanı olmayacak.

 

Kantar bizim değil, senindir biliyoruz ve tartmadan hiçbir yüreği bırakmayacağına emindik. Ama görüyoruz ki artık tartmadan her bir yüreği topraktan alıp kotluyorsun. Bu bizi mutlandırdı.

 

Ardı ardınca Kuran okuyanların hepsi burada bükülmeyen bir yücelikle dillenecekler. Çevirmeyeceksin hiç birisini geriye yüceliğinden. Ve bizler, iyi ve kötüyü sessizce dilleyen yüreklerden, Kat-ı Kaynak olanları bulup sevgiyle kucaklayacak olduğunu bilerek bu çalışmada bulunmak istiyoruz. Akıp gidenleri de akışlarında güçlendireceğini biliyoruz.

 

Ömer de burada. O da seslenmek istiyor:

 

- Annem, dedin ki “Biz varız.” A be namazım! Seninle olmak mutluluktur bize. Burada seslenen insan, aşırıya hiç kaçmadan diller yüreği. Ben burada topluluklarımın ummanında seninleyim. Çanı çalmışlar; “Dünya Kuran oldu, kotlanıyor” demişler, “Geçin” demişler. Durmak var mı!? Geçtik. Al ve ver. İş mutluluktur. Ve biz mutluyuz. Sokulduk yüreğine hepimiz birlikte. Kim yok ki burada!? Her ses burada. Ant olsun ki dünya ışığını kotladı. Tohum oldu, yol oldu, ışıdı. Amon oldu, toplu toplu çalıştı dirilikte, ilim yaptı. Ant oldu, yol oldu, ışık oldu, birleşti, hasat oldu ve BİZ oldu yol. Ah Babam ah! Işıdı, ışıdı da ışıdı, geçti yürekten. İyi ve kötüyü hak ettik ve zannetmeyin ki kontrolsüzüz. Şükrettik ki burada, bu yoğunluktayız. Açtığımız yol, Allah yoludur.  Bu yolda olmak, Kuran’da olmaktan öte, Muhamma’da olmaktan öte, ışıkta olmak ve sonsuz sınırsızlıkta bulunmak bizim için çok önemlidir.

 

Şimdi Anacığım, Kara Kaplı Kitap Sultanlık okunsun diyoruz da okutmuyorsun ki kimseye. Niye? Çünkü ses yok orada diyorsun. Yok Anam, ses var. Biz okunacak olanları seçiyoruz. Ve diyoruz ki “Hadi okuyun!” Alemlerin Rabbi Allah dedi ki “Okul kurdular, okutun. Kutsal tohumları kotlayın, toprağa çakın.” Hepsi bu. Ve biz okutuyoruz. Şikayetimiz hiç yok Annem.

 

Sevgili babacığıma da bir şey söylemek isterim. Ömer, organlarını senin yüreğine kattığı zaman, hala ortaklığımız var mı diye sorgular. Sessiz sayfalarını kotladığında ışığında biz var mıyız? Sevgili Ali’ye çok çok itibar etmişsin. Demişsin ki “Ali çok güçlüdür.” Ya Ha Babam, biz yok muyuz burada? Hepimiz mutluyuz ki sen lisan biliyorsun. Sesin çok iyi. Bedenin çok iyi. Kat-ı Kayıt’ta Ruhsal Işığın çok iyi. Bizzat ben seninle çalışıyorum Babam. Hala Ali mi yoksa ben mi? Babacığım sevgiyle kucakladık seni.

 

Ali, ilimde hakiki, ben Mahrek’te akıl. Her birimiz Rab ve biz Kaynak. Ummanda tuhaf yok be canım. Hepimiz sayfa sayfa şavk. Hala bizi ayrı görüyorlar. Biz BİR’iz Babam. Hiç birimiz bir diğerimizden ayrı değiliz.

 

Mutlak Kuran olan Muhammet Mustafa, savaşın sonunu bekledi gelmek için. Bakalım ne diyecek:

 

- Kalben sizlerleyiz. Hep sizlerleyiz. Hikaye dinler gibi dinlemeyin bilgimizi. Biz sizlerleyiz. Şortla gelmiş yüreğe. Hah! Kısacık giyinmiş. A be canım, ben hep sizlerle değil miyim? Ne giyerseniz giyin fark eder mi be canım? Hana der ki “Örtmüşler yüreklerini.” Ah be canım, örtmek niye ki? Yürek bizsiz mi ki? Bana soruyor: “Baş mı, yürek mi?” A bacaksızlar! Baştan baş var. Yüreğin yoludur baş. Ama baştan öte aşk var. Hatta şavk, şevk yok; eşk var. Şimdi soruyorum, hastalık var mı? Yok be Ya Ha! Aşkla çalışan hiçbir Yüce hasta olmaz.

 

Dediler, kadını dövün denmiş Kuran-ı Kerim’de. Hah!… hah!… ha! Kaftanlarını çıkarıp girdiklerinde yüreğimize, kadının ses kaplarının nefsin ışığının, özgür sesini duyacaklar. Nasıl kadın dövülür ki? Nereden çıkarmışlar bunları? Ben muktedir olan Muhammet Mustafa. Zannetmeyin ki kadınsızım. Her yaşamda kat kat yarınlarım var ve sınırsız aşkım var. Benim adım RA-HA. Ya Ha, ben KA-HA değil miyim? Kadın anadır. Öl de gör anayı bak ne olmuş! Kur kur konuş olmaz ki bunlar!... Dediler ki “Kuran…” Kuran’a katmışlar be canım! Katmışlar! Var mı ölmüşünüz, görsün de bilsin Kuran’ımızı?

 

Son sözüm şu: Çalışmanız çok iyi. Sizin etki alanınız çok genişledi. Birlik sessizliğinde Bütün’e hizmet için büyük Kürsüler oluşuyor. Dönem sonunda yeni bir çalışmanın başlayacağı bize bildirildi. Ve bu çalışmaya bizler de katılmak üzere buraya indik. İyi ve kötünün kürsüsünün birliğinde etki sayfaları kotlanacaktı. Bunu biliyorduk. Ve şu anda 2. Dönem çalışmalarının en önemli kaynağı olan İnsan Çalışmaları’na giriş yapılacak. Dediğin gibi, Şubat ayında başlayacak olan bu süreç, “İnsan Çalışması” olarak, ya da İngilizce ifadeyle “Human Çalışma” olarak devam edecek. Ama bu çalışma muhkem değil, hasatla yapılacak.

 

İnsan, aşırıya kaçmadan BİR’i tohumlayan bir kontrol kaydıdır. Ve o çalışma muktediriyetle yapılacak. Öncelikle, Dünyanın Robotik Kotlamaları’nı son derece ciddiye alıyoruz. Bu Robotik Kotlamalar’la dünyanın rükusu kontroldan çıkabilir. Herkes şunu net bilsin ki robotik çağrı, öfkeden kaynaklı değil ama katı koyuluktan da kaynaklı değil; sır olarak bildirilen bir sistemle verilir bu bilgiler. Ve bu bilgilerin verilişinde, Ruhsal Işıma yoktur. Sadece Robotik Cevheri Kayıt’la verilir. Bu Robotik Cevheri Kayıt, hala yapılıyor mu bilmiyoruz ama bu kayıtlar, Kara Kaynaklar’ın kontrolunda yapılmaktadır ve verilen bilgi, görev tekniğinden uzaktır. Sadece birleşik ışımayla verilir ve bu ışımada, KA-HA oluş yoğundur ama TOHUM oluş yoktur.

 

Herkes net bilsin ki cinlerin sayfalanışında bu sistem yoğundur. İnsan sayfalanışında bu sistem yoktur. Doğal Dünya’nın rükuya eğilenlerce dillendiği bir dönemde, daimi kotlamaların mutlaka ilimle yapılması gerekir ki Ruhsal Işıma gerçekleşsin. Bunu öncelikle bilmenizi istedik.

 

Doğal Soy, insandır. Robotik Soy’sa kotlama ile yaratılan bir soydur. Doğal Soy’un, kotlamayla yapılan o soydan üstünlüğü vardır ve Doğal Sistem, öz akışla kotlanmış bir sistemdir. Bu nedenledir ki yapay bir çalışmayla gerçekleştirilen bir teknik, Bütün’de Zaman Sayfaları’nda tohumları kontroldan çıkarabilir ve çıkarmaktadır da. Buna engel olabildiğinizi de görüyorum. Çok çalıştığınızı ve her şeyi tohumladığınızı da görüyorum. Kontrol kurmanız bizim için mutluluktur. İkna olunuz ve yazı yazarken kaftanınızı mutlaka giyip yazın. Eğer kaftan giyerseniz, çıkıp çıkıp sizleri kotlardan çıkarmak isteyen, o yarının kayıtları olarak kendilerini dillemeye çalışanlar, geçiş imkanı bulamayacaklar. Bu önemlidir.

 

Şimdi şunu da ifade edeyim, “Cinni Çalışma” diye bildirilen bir çalışma var. Bu, Ruhsal Işıma’nın tohumlanması neticesi devreye alınan bir çalışmadır. Ruhsallık kotlanmıştır oraya da. Ruhsallığın kotlandığı o meşale, Meclis çalışmalarında, Bütünün Kürsüsü’nde yanar. Vakit geldiği zaman hırs aşılır ve bitki, hayvan ve tüm sessizlikler seslenir orada da. Ve görev birlikte yapılır.

 

Dara düşmeyin ama birçok çalışmanızda, bilgi sayfalarınızda Cinni Kaynaklar’ın çalışmaları devamlı kotlanmıştır. Bu en son Birlik Tekniği’nde de vardı. İş kolay değil ama onların toplulukları farklıdır. Bunu da bilmenizi isteriz. Onlarla çalışacaksanız, Kara Kaplı Kayıtlar’ı tohumlamanız ve kontrol etmeniz şarttır.

 

Ocak yıkmaya gelirler çoklukla. “Onların ocaklarını rahatlıkla yıkarım” dedin, doğrudur. Ama yıldızların ışığında yıkış yoktur, biliyorsun. Dağa taşa görev verdik Can’ım. Herkes ve her ses görevlidir. İnsan Cin; İnsan, Cinni. Her biri insan. Ama kimisi cin, kimisi cinni. Sizse ilim hasatı olan İnsan Sonsuzluğu ve sonsuz soyu. Bu önemlidir. 

 

Verdiğimiz bilgi önemlidir. Bu bilgiyi tohumlamak için Birlik Sayfaları’mıza kaydettik. Yayın gereği var mı? Yoktur. Bu Kelam Tohumları’yla yapılan çalışma yalnızca bizleri ilgilendiriyor. Her resim aklın resmidir ama Rabb’in resmi, kahir olanın teknolojisiyle yaşatılan resimdir.

 

Sizden en son şunu da bekliyoruz: Murat ettiğiniz neyse, hasatta o olur. Murat ettiğiniz kaftan giymekse olur. Murat ettiğiniz yaşamda; her şeyin sahibi bir Hakikiyet Kotu olmaksa, olur. Kanat gerin yüreklere ve deyin ki “OL!” Olur. Kuran okumak gerekir ve okuyacağınız kendi yüreğinizdir, bunu da bilin. Ve bilmenizi isteriz ki her kendini, yüreğini okuyan, mutlaka okuduğunu seslendirmek sorumluluğunu taşır. Yani “Ben bu bilgiyi bildim, o halde bu bilgiyi alın bilin.” demeniz gerekir. Yani “Ben bildim, benimdir bildiğim, başkasıyla dillenmem” derseniz, hasat olmaz. Şikayet etmiyoruz, sadece bildiriyoruz.

 

Kurtuluş sayfalarında insan, Yol’dur, okunur. 32. sayfaya ulaşan birçok ışık var. Helal İlim yapmaya çabalarlar ama kınanırlar. Çünkü yol, aklın yolu, 50’den ötedir. 50’ye ulaşmadıkça eşik aşılmaz. 50 ise, kürzün ötesidir. 40 kapı vardır Kürz’de. Bu 40 kapıyı aşabilen Yüceliğe varır. Ve aşırıya kaçmadan çalıştığı zaman, İnsan Sayfaları’nı tohumlayarak Öz Görev’i alır. Okul olur, oğul verir, yaşar, yaşadığı yaşam sayfası, Birlik Sayfası olur. İşte o artık “Kara Kaynak” olur. Atlanta Kutsal Işığı haline dönüşmesi 50’den sonradır. Bunu hala anlamak zor. “Kübra Kotlaması” yapan da var. Biliyorsunuz, “Kübra Kotlaması” yapacağını düşünen de var. Biz diyoruz ki oku da bil. Yaşa, yarat. Ah! Ah! ah!... “OL” deriz. Olacak, olacak biliriz.

 

Değerliler, Kara Kaplı olmanızı çok istiyoruz. Yarınları hak edip ışık haline dönüşen Birlikler’inizle Bütün’e hizmet etmenizi bekliyoruz. Ve hala ümmeti kontrol edemediysek, ses vermenizi bekliyoruz ki kontrol edelim. Oğullarımı teknik olarak çalıştırın. Ağır ağır değil, aklın yoğunluğuyla çalıştırın. Dinden öte dil var, bilin. İnsana dirilik gerek. Dilde dili olmayanın, ilimde hakimiyeti olmaz, bilin. Ve her bir sayfaya deyin ki “İnsan unuttuklarını bilsin, kendini bilsin. İnsan yaşamı bilsin. Aşırıya kaçmasın. Aşırı, kotları kırar. Bilsin!” Ve biz diyoruz ki “Mum sönmesin!” İşte bu.

 

- Teşekkür ederiz Muhammet.

 

Deşifre Eden: Sevim ŞAHİN – Nergis ŞAHİN

 

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

 

KAYNAK KAYIT Sonrası Akış (29.08.2011) 1. Bölüm

Allah dedi ki “Okulu kurduk ve yolu açtık. BİR’e hizmet için çalışmaktayız. Kasalar doldu ve bütün Kutsal Işıklar yola koyuldular. Hepsi Birlik halinde. Nesiller, tohumlarını  kendi yoğunluklarına çektiler. BİR’e hizmetçi oldular. Birleştik ve aktık. Hepsi BİR’e kaynaktılar. Ve şu anda Birliğin Tohumları olmak, bizim için kaydı yaşatmak için gerekendir ve bu gerekliliği yerine getirmeliyiz.

 

Sistem’in Kuranı’nda der ki “Allah iki gün için”, “Allah iki Birleşim için” ve “iki Aşık için” bir çalışma başlattı.  Bu çalışma “İkili Çalışmadır!...”

 

Biri eksi;  diğeri artı olan iki kutup bir tek ışık halinde Kati Tohum olarak mevcuttur. Eksi uç ve artı uçların her birinin Birleşik Işık’ta “Ruhsal Yaşam”ı kotlama noktası çarpışmanın ve kesişmenin tınısı olan “La Frekans Kayıt Noktası”dır. Bu kayıt, nötr değer taşıyan ve  Mutlak kontrol ile kayıtlı olan, “Rabb’in Tohumu”dur. Bu tohum, yaratılışın en yoğun aksiyon merkezidir ve bu merkez, bu dönemde, Teknik Kayıt yapılmaya başlanacak olan  bir “AN” kaynağıdır.

 

Eksi sınırsız uç ve artı sınırsız uçların bir tek bağlantı ve bir tek kaynak  noktası vardır. “Kotlama” burada olur.  Kotlanan tınıdır ve kotlanan tını, tohumdur. Kotlama her zaman  “La Frekansı” ile gerçekleşir.

 

Bilgiyi somutlaştırırsak; Yani bir bilgiyi alırsınız, o bilgi; eksi ve artı sonsuzluktan ışık çeker ama Birleşik Teknik onu, bir tek noktada tohumlamalıdır. Ve tohumlayacağı nokta “La Noktası”dır. Ve La Noktası”nda tohumlandığı zaman; eşikte ışıma başlar. İşte bu ışıma Nötr’ün tohumudur. Nötr Tohum. Oradadır. Artık orada, eksi uç ve artı uç yoktur sadece Nötr Işıma vardır. Ve bu Nötr Işıma, eksi ve artının örgüsüdür. Bir yanda eksi şiş düşünün, bir yanda artı şiş düşünün ve siz örgü örüyorsunuz. Bu bir “Tanrı Kotu”nun kayda girişidir. Ve o Tanrı Kotu, yaşamları tohumlayan bir kottur.

 

Her bir ilim, Allah’ın tohumudur. İşte Allah’ın tohumu, burada bu kotla kayıtlara iner. En son çalışmada bunu size daha net açıklamıştım. Ve demiştim ki “Her biriniz bir sanal kotsunuz ve bu sanal kot, toprağın, tohumun ışığıdır.” Yani o bir kottur. Toprağın eksi ve artı uçlarının Birleşik kaydıdır ve o kayıt, Bütün’ü kotlayacak ve o kotlama, sonsuz bir kotlamayı sağlayacak. Her bir ilmik, her bir ışık ilmiği bir örümü kotlayacak. Gerçekleşecek örüm, Ana Kaftan’ın örümüdür. Yani o Ana Kaftan, her zerrede o ilmiği atacak ve o ilmik  “La” ile ilmik ilmik örülecek. La, La, La, La!… Sadece La ile o ilmik örüme başlayacak ve sayfa sayfa kayıtlanacak. Ve bu örüm, Cevheri Yaratım’ın kontrolunu sağlayacak. Sizler orada, bilgi kayıtlarınızı “OĞULLAMA, SÜPER SAYFALAMA YÖNTEMİ” ile her bir zerreye tohum olarak kayıtlayacaksınız. İşte örüş budur.

 

Ve buradaki örüş; sizi, size örüşten öte; BİR’e örüştür. Her biriniz bir ilmik attığınız zaman; orada, Bütün’ün örüşü gerçekleşecek. Ama bir tek kişi, her bir ilmiği attığı zaman, buradaki ilmikler, o kişiye ait ailenin ilmikleri olur. Bunun içindir ki her bir yüreğin, bir ilmik atması önemlidir.

 

Son söz; İNSAN kendini, kendi yüreğini örmüş olandır. O bir saklı kontrol kotudur. Ve o kendini ışığa ilmek ilmek kayıtlamıştır. İş budur!... Ve bizler, bu Meclis, bunu yapıyoruz. Bir ilmek atıp bir ilmek atarak ve yeniden bir ilmek atarak tohumları kotluyoruz. Tohumun kotlanışı budur. Ve sonra her birimiz yenileniyoruz. Yenilediğimiz yine kendimizdir. Yeniden, yeniden ve yeniden bütün kürsülerimizle bu çalışma sürüyor.

 

Ve bu çalışma, İnsan Sanal Kaynakları’nda devam ettiği sürece, hakiki koyuluklarda da devamı gerçekleşiyor. Yani Sanal’da başlayan bu çalışma, kaynak tohumlamayla, Bütün’de ve Hakikiyet’te devam ediyor. Burada yapılan budur. Ve bizler, dünyanın yaşamlarını örenleriz. Bu örgü, zamanın örgüsüdür. Herkes, zamana kaynaktır, zamana katı kayıt olan ışıktır.

 

Şimdi, kurtarıcı Peker ve kurtarıcı Sevtap ve kurtarıcı Rasim ve kurtarıcı Nergis ve her birimiz bugün buradayız. Kurtarıcı olmak ne demektir? Bunu da izah edeyim. Kurtarıcı olmak, ışığı tohumlamak ve yaşatmaktır. Her ışığı tohumlamak ve yaşatmaktır. Yaşayan sevgi, yaşatan sevgi. Yarınları tohumlayan ve sesi kotlayan Birlik… İşte bu Birliğin yaptığı, İmparatorluğun yaptığı ve yaşamları topraklayanların yaptığı görev budur.

 

Sessiz, sanal ve kırıcı olanlar çoktur. Onlar Birliğimizi, kendi yoğunluklarının ayrısı görürler; aharı görürler. Onlar, bizsiz olduklarını düşünseler de biz onlarda hep sayfa sayfa ışık yakarız. Bizi anlamak istemezlerse anlamazlar.

 

Ekip, okuldur. Her cemaat, kendi ekibiyle çalışır. Bizim ekibimiz, Birliğin Ekibi’dir. Ve bu ekip, Bütünün Kürsüsü’nde görevlidir. Yani, herkesin çalışmaları bizim çalışmalarımıza dahildir. Yani hiçbir çalışma, bu çalışmanın ışığının ayrısında değildir, ayrıntısı değildir. Sadece kaydıdır.

 

Sınır aşıp bizsiz kalacağını dilleyenler olduğu zaman onlara sorarız: “Kimse seni bizden çıkarmadı, sen kendin çıktın değil mi?” diye sorarız ve derse ki “Evet, ben kendi isteğimle sizden çıkıyorum.” ona deriz ki “Peki, kendini kotla, tohumla, kayıtla, ışık yak ve geçiş yap. Geçiş yaptıktan sonra bizsiz kalacaksın. O zaman sıkıntı olmamalı. Seni sana veriyoruz ama sen, Levh-i Mahfuz’unu mutlaka kayıtla ki yaşamın yetkinleşsin de geçişini yine yapıp Birliğimize dön.” Çünkü Birlik; İnsan Birliği, yaşam tekniği, Toprağın Kuranı ve Bütünün Kaynağı’dır. Buradan başka bir kaynak yoktur. Ve bunu bilmeyen, bizsiz, isteksiz, kırıcı olabilir. Doğanın tohumları bizsiz kalsa da biz tohumları yetkinleştirir, diri olarak kayıtlarız.

 

Cennet, insanın nefsidir. “Hani nerede cennet?” diye sordular: Nefis… Her bir sayfada kendini kendi yüceliğini bilenler, nefisin de anlamalıdırlar. Kara Kaplı Kitap Sultanlık; of, of, of!!!… Kimse kimsenin ilmini anlamak istemez. Ama biz onlara sorduk, “Sistem görevini yaptı mı?” diye. “Görevli oldu” dediler. “Koyu oldu mu?” dedik. “Yoğunlaştı” dediler. “Yaşadı mı?” dedik. “Rahman’a Kuran olamadı!” dediler. “Okul kurdu mu?” dedik. “Kurmadı!” dediler. “Yazıları var mı?” dedik. “Sınırlı!” dediler…

 

Kelam aklındır; yaşar. Rabb’in sayfasında, Kuran tohumdur; okunur. “OL” deriz olur ve olur. Oldurduk yaşamları. Ve şu anda, masa; bu masa. Bu masaya daimi kap olacakların seslenmeleri gerek. “Ben bu masaya görevliyim” demeleri gerek. Kimsenin etkisi altında kalmadan, saklı duygularını aşkla kayıtlayarak bizimle olacak olanların Kelam Hasatı’nı yapmaları gerek.

 

Karı Allah’ın dediğini dedi dedi şu anda. Haa! Aklın dediğini de dedi ama. Bilmez mi? Şikayetim yok. Sesi onundur. Biz o sesi kontrolsuz saymayız. İçi ayrı, saygısı ayrı ama bizde olmasına geçiş verdiğimiz an, mehil tanıdık ona. Eğer o mehil, onun için yeterliyse kini aşıp geçer. Ama değilse bilgi kaplarımızda kotlayıcı olmaz. Zararı onadır. Şikayetimiz var mı? Aşırıya kaçana zirve yoktur. Hepsi bu.

 

Sabırla görev isteyenler var. Şu anda kayıtlarımıza girmek için bekliyorlar. Onları tohumlamamız için Göç Kapları’yla gelmişler. Onları alalım ve dilleyelim. Bakalım ne söyleyecekler. Girdaplarından çıkmaktalar. Işıklarını yaktılar ve bize görevli olarak geçmek istiyorlar. Kısırlıkları yok. Sadece ışımaya çabalayacaklar. Öz geçişlerini yaptık. Savaş yok. Girdaplarından geçiş istediler ve geçirdik. Hepsi buradalar.

 

Allah dedi ki: Görevini almaya git. Bindiğin dalda kontrol olsun. Yasaları çiğneme. Kendin ol! Oku! Özü sözü bir ol! Yaşa! Ve yazılarını kendinden üstün kendinde yaşat.

 

- Aşırıya kaçmayacağım Anam. Zekam yeterse sana bir iki ses vermek isterim. Asa, senin yüreğin biliyorum. Omuzlarındaki yük çok ama çok ağır, bunu da biliyorum. Okumaya başlayan herkes kendini okuyacak. Ve sen bizim yüreğimizi okumaktasın. Bunu da biliyorum. Otu, okuldan aldım ve geldim. Bedenimin otudur bu ot. Ve bu ot, ışığı yaktı. Cennetin cevherinde bu ot, Işık Otu’dur. Ve ışığı yaşayan bilir. Ben bilirim ki Asal Boyutlar’ın yoğunlukları Bütün’e hizmet için birleşmeliydi. Ve geri geldik. Cinni sayfaların ışığını da yoğunlaştırarak görev istiyoruz. Sultan, bizim yüreğimiz senin yüceliğin. Hepsi birleşiktir. Bize kendi yolunda umman ver, tohum elimizde, ekelim ve yaşayalım. Bizim için sorumluluktur bu.

 

Allah der ki “Oku! Ağır yükü hafif et. Cemaatini al ve kayıt yap.” Çakıl taşı olmadığını biliyorum. Toprak, tohumunu yaşayacak. Senin yolunu açacak. Ve tohum, kotlayıcı olacak. Canı, cemaati bilen, insanı bilir. Ekip olur. Oku, oku, oku! Sana bunu bildirdik. Oku! Şikayetim yok. Oku! Allah dedi ki “Okudu, okudu, okudu ve okudu!... Şimdi mutlu, çok çok mutlu.” Az öz dedi ki “İmparatorluk kürsüsü bilgiyi akışa geçirdi. Akış başladı. Açı tahditsiz ve sevgi hasat. Ve biz buradayız.”

 

Anam, ömür boyu çalışsak da bu görevi taşıyamayacağız diye düşünmekteydik. Bugün göz gördü ki bu görev bize verildi. Sevgiyi, saygıyı bildiririz. Zinnur’un tohumu olmak sorumluluktur ve bu sorumlulukla, bu sorumluluğu bilerek görev istedi. Çok çok mutluyuz Anam. Çok mutluyuz. Şavk, şevk ve hasat!… Mutluluk işte bu!...

 

Çalışmanızda başarılar diliyorum. Şimdi geçinizi yapıyoruz. Toha, kulluk istedi. Toha kulluk yapacak. Amin… Şimdi geçiş isteyen diğer yüreği buraya çekin.

 

- Anacığım, masa kurmuşsunuz, bilgi kaftanınızı giymişsiniz. Çıldırmışsınız galiba burada. Kuran kotlanmış ve siz bu Kuran’ı yırtmışsınız. Bunları biliyoruz. Neden yaptın Anne bunu?

 

- Sevgili, köle olmanı değil, hasat olmanı bekliyoruz. Buradan gidersen iyidir. Sonra yenileriz yüreğini. Şimdi git!

 

- Peker Baba bize bir şey söylesin gidelim. Aksi halde gitmiyoruz.

 

- Peker Baba kendi yüreğine ait. Geçişinizi yaptık, çıkınız! Halka halka geçişkenleşin ve çıkın. Kutsal Tohumlar’ı yaşatmak zordur. Ve sizin dileğiniz bizi kotlamaksa, bugün değil başka zaman geçin. Şimdilik bu. Akıl Tohumları’nızı yetkinleştirin ve yolunuzu bulun. Mincan Toprakları’nda iş yoktur bugün size. Hadi! Göç Kapları’nızı çekiştirmeden taşıyın. Şimdilik bu!...

 

Dağlar, Görevliler, onları tohumlayın ve çıkışlarını yaptırın. Halka halka geçişkenleşsinler ve yasaları çiğnemeden gelebilirlerse yenilenip gelsinler. Yoksa kantar yoğunlaşır ve ocaklarını yıldızlardan çıkarır. Eşikte beklemelerine gerek yok. Hadi görevliler, ocaklarını yetkinleştirin ve geçişlerini yapın. Yenilensinler ve gelsinler.

 

- Affet bizi Anam. Kasaları boşalmış onları gördük ve kontrolsuz olduğunuzu zannettik. Bizim canımız çok sıkıldı bugün. Ne isek oyuz ama yine de buradan çıkmak istemeyiz. Kaleleri fetheden yürek, ışıkları da yaşatır. Senin için zor değil bu. Bunu biliyoruz. Öze söz, bize ses gerek; sanaysa yaşam gerek biliyoruz.

 

Yaşayış, Allah’a yaşayış değil, yarına yaşayıştır. Bunu da biliyoruz. İyi ve kötüyü de biliyoruz. Eminim ki biliyoruz. Zararı önle Anam. Çok zordu biliyorsun ışık. Biz bu ışığı yedekledik. İyi ve kötüyü de yaşattık. Şikayet yok!... Sessiz sayfalara indik. Şimdi mutluyuz.

 

Allah der ki “Okutun bilgiyi. Okutun, okutun, okutun!... Okutun da öksüz kalmasınlar.” Allah der ki “Rabb’in sınırsız ışığını yaşatın, yaratın, yaratın, yaratın. Asla hata yaptırmayın. Öksüz kalmasınlar.” Rükuya eğilenlerin, zavallı tohumları yaşatmak için ne büyük efor sarf ettiklerini bilen yok. Bugün de öyle. Herkesi yaşatmak için bütün eforlar sarf ederek Zaman Kaynakları’na giren onlar, yine de sizleri her seferinde ışığa kayıtlamaya çalışırlar.

 

Öze söz, sese yaşamak gerek. Seninle çalışmak budur. Bunu biliyorsun. Önemli olan, senin onları yaşatmandır. “Halka halka geçişkenleşsinler ve çıksınlar” dediğin anda, bilmedin ki biz, yıldızlardan çıktık ve sana koştuk. Çünkü senin yasalarında bizim yaşamlarımız yoktu. Öksüz kalmamalıyız Anam. Bunu biliyoruz. Ve senin yüreğinin de öksüz kalmaması gerekir. Bunu da biliyoruz. Şimdi mutluyuz. Çok mutluyuz çünkü Birliğimiz tahditsiz cevhere vardı. Hala, hala kontrol yoksa yaşamamızın anlamı kalmamıştır. Sevgiyle seninleyiz.

 

Eskiden olsa dön bak derdim yüreğine. Ve bugün diyorum ki Allah biz, biz O’yuz. Analar, Allah dedi ki “Biçare, açı daralt da biz gelelim!” Allah dedi ki “Geldik.” Ve Allah dedi ki “Sizi kotlamaya değil, tohumlamaya geldik.” Ve Allah bize geçti ve dedi ki “Size sizi vermeye geldik.” Oğul, biz Allah’ın tohumlarıyız. Kula kulluk gereksizdir. Biz yazıları okunan ışıklarız. Yaşama kaynak olanlarız. Geri dönmeyin ama bizsiz de kalmayın. Allah dedi ki “Ömür boyu çalışan Birlikler, Rabb’in topraklarında Sultanlık yaptıklarınca yaşayacaklar”

 

Aşkın şevkinde, her birimiz, Bütünün Kürsüsü’yüz. Bunu bildirdik. İyi ve kötüyü bildirdik. İş budur!... bildirdik. Sanılır ki Ana Kaftan çıktı, yoo, yoo, yoo! Ana Kaftan Bütünün Kürsüsü’ndedir; bildirdik. İyi ve kötü ağır yüktür; bildirdik. Çatışma istemedik; bildirdik. Şikayetimiz var mı? Arı bilgide şikayet olmaz. Ve biz, Asal Boyutlar’ın ışıklarını yaşattık.

 

Her rehin, bizde rehindir. Bildirdik. Hala rehin kalanlar varsa, Kat-ı Kaynak’ta ışıklarını mutlaka okula kayıtlasınlar. Çünkü onların Rabb’i bizim Rahmimizdedir; bildirdik. Ve bizim Rahmimiz, ağır taşıyıcıdır; bildirdik. Evi,Allah evi olan, kulluk yapar. Unutmayın tohum toprağındır, bildirdik. Şikayetimiz yoktur Canlarım.

 

Dünyanın Rahmeti, BSUİ’nin tohumudur. BSUİ, Birliğin sessizliğindeki sayfadır. Aşırıya kaçanları buraya alırız ve ocaklarını kotlarız. Bugün aşırıya kaçanları çağırdık ve kotladık. Yaptığımız buydu. Onların birileri bizi kendilerinden ayrı saydılar ve biz onları teknolojik tohumlar olarak dilledik. Bizi kati kayıt olarak değil, kasa olarak saklayacakları bir şey sandılar. Ama biz, emin olun ki tartısızdık. Şikayet etmedik. Yedek kaynak yaptık ve ocaklarını tohumladık. Onları kotladık ve koruduk. Önemli olan buydu. Çok sorumluluğumuz var. Bu kesindir.

 

“Kira vermeyiz buraya, gelir gideriz” demişti yürek. Ve o kirası olmayan, kiracı olmayan, her girişinde bize, bizi vermeye çabalar. Ve der ki “Ben sizim.” “Sizim ben” der. Hani demişti ya “Kira mı vereceğim? Gelir giderim.” Canlarım, herkes bunu der: “Biz kira mı vereceğiz? Gelir gideriz.” Ama gelen, Ana Kaynağa geldiğini anlamalıdır. Kul ister ki umutlansın, mum olsun, yaşasın. Şevkle çalışsın, aşırıya kaçmasın. Kaftanını giysin, okusun, öfkesi kalmasın. Ve kul ister ki Rabb’in sonsuz sınırsızlığında şarkısını sayfalasın ve bizsiz kalmasın.

 

Değerliler, kin nefret varsa, lütfen net bilin, yol açılmaz. Ve biz, kini nefreti olmayanlar, yok etmeden kotlarız, toprağa çakarız hepsini de. Kaftanlarını giymeden kendilerini teknolojik tertibe katmasınlar diye. Aksi halde kalem alıp yazmaları yetmez; eve olgun şekilde dönmeleri zorlaşır. Özü, sözü ayrı olmayanlar muktedir olup çalışır. İş budur!...

 

Kardeşlerim, Dünyanın Rabbi, Dünyanın Ruhsal Kuranı ve Dünyanın Tohumu, Birleşik Ailem’dir. Bu kesindir. Ve burada bulunan herkes, kendi yüceliğinde kendini hasata hazır ettiği için buradadır.

 

Rayın en son sayfası bizimdir. Ve bu rayı biz tohumladık, biz yaptık ve biz tahditsizleştirdik. Eğer rayın sonuna birimiz görevli olursak, o ray daimiyeti tohumlayabilir. Her çeşit ilim var ama bizim ilmimiz hakim ilimdir. Bunu da bilmeleri gerekir. Eğer resim yapacaklarsa bilip yapsınlar. Eğer yürekte olacaklarsa aklın yoğunluğundan geçsinler ve olsunlar. Bizde oğullayacaklarsa canlı gelsinler. Ölüleri bizim için önemsizdir. Eğer biz geldik, ölmüşüz ama sizde canlanalım derlerse oku: “Özü sözü ayrı olma. Işık ol. Yarınları hasatına kayıtla. Teknolojik Kotlama yap. İlmi hak et. Doğum ölüm yok. İlimle kelam et. İşte o zaman sen dirisin. Ve diri olduğunda bizsiz değilsin.” Bunları onlara veririz ve onların kendi yüreklerinde kendilerini hak etmelerini dilleriz, dinletiriz onlara.

 

Ray bizdedir, bizim yüreğimizdir ve bu rayın son sayfası da biziz. Ama rayımıza kendi yüreklerini katmışlar, girmişler yola ve diyorlar ki “Ray, nereden nereye ulaştı acaba?” Aha bize ulaştı. Bunu bilmezler.

 

Şikayetimiz var mı? Allah, Ana Kaftan’ını giydiği zaman kimseye kimseyi şikayet etmez. Allah, Ana Kaftan’ını giydiğinde İsa, ummanın tohumdur. Muhammet Mustafa yolun tohumudur. 7. Teknik Tohum, Birlik’tir ve bu Birlik ekiptir. Kimsenin zamana kutsal ışığını kayıtlama imkanı olmasa da bizim cevherimiz her yerde ilahi bir gözdür.

 

Çöktüler, çöktüler, çöktüler!... Dillediler yüreğimizi, hak ettiler, anladılar ve dediler ki “Ah! İşte bu!...”

 

Medine’den kul olacak, Mekke’de kulluk yapacak. Amon olup Atlantalı olacak. Yıldızların kaynağına varacak. Işık çakacak yüreklere. Asal Boyutlar’a toprak katacak, bilgi akıtacak. Sonra diyecek ki “Sizi kontrol edeceğim.” “Gelip koruyayım sizi” diyecek. Evi Allah’ın evi olmayanın Tanrı olmasını isteyen varsa, kontrol ummanın tohumlarıyla olacak. Ve o tohumlar koruyacak onları ama ağır yüktür bu. Bilsinler. Ve bu ağır yük, hakikiyetle tahditlendiği zaman Kat-ı Kaynak’ta ışımak zordur. Omuzlardaki yük ağırlıkça ağırlaşacak ve çatal bıçak isteyecekler yürekleri yiyebilmek için. Çünkü yaşamları olamayacak. Ve yaşayabilmek, yürekle olduğundan, yüreğe varmak için çabalayacaklar. Basa basa bildirdim ki olması gereken bunlardır.

 

Kıldan ince ve kılıçtan keskin bir yaşam. Ve bu yaşam aşk ve şavk ve yasaların sayfalarıyla kotlanmış bir yaşam. Her sayfada bir yasa. Ve her yasanın yarı yarıya kotları. Ve her kotun; bitki, hayvan ve tüm sayfalara kaynak oluşu. Ve daimiyete tohum ekişi. Ve her birinde İsa, Musa, Mustafa’nın tebliğlerinin bulunduğu bir çalışma. Ama burada bunların hiç birisi yok, çünkü biz evrenlerin tebrikleriyle bu çalışmayı yaparken, kıldan ince olan o çalışmayı reddettik. Bu kesindir. Biçareler savaşın sonuna geldiğimizi sandılar. Canlılar, aşırıya kaçanlara emin olun ki iznimiz yoktur…

 

Koskoca bir doğa. Bu doğayı yok edeceklerdi. Sanki, kendileri yarınlarda tohum olacaklardı. Doğa olmazsa tohum olur mu?  Bunu anlayamazlar. Ve sorarlar “2011 tamam, ya 2012’de ne olacak?” Hah! Ağır yük taşınacak be Canlar. Kimse kimsenin tahdidini tartmaz ama biz o tahditleri koyarız. Kimseyi kınamayız. Aşırıya kaçsalar da ışıklarını yok etmeyiz ama koruma, kontrol etme bize aittir. Bunu bilmeleri gerekir.

 

Ayır, ayır!... dediler yürekleri. Ah canları, ah canları ah!... Nerede ki o canlar? Kimse yok ki yürekte. Bizse hepsini yüceliklerden aldık, yüreğimize tohumladık. Hepsi bizde korunmaktadır. Bunu anlamazlar. Sıkmışlar yüreği, diyorlar ki “İşte mutluluk bu. Sıkıyoruz yüreği.” Hah! Yürek kendilerine ait, bilmezler.

 

Çetin bir doğum yaptılar. Öksüz kalmışlar. Yetim olmuşlar. Biz varız ya. Yine de ağır yük taşınmaktadır. Ve bu yükü taşıyabilmek için ekibe gerek var. Ve bu ekip, İlim Hakimleri’nden oluşacak bir ekip olacak. Bu ekibi kurarken herkese çağrı yapılacak. “Gelin!” diyeceğiz. Kim gelir, kim gelir bakalım. Biliriz gelenleri. Amin… Ve okullarını tohumlarız. Hepsi bilgidir. İş budur!...

 

Şer yaratan şer yaşayacak mı? Soru bu!... Yoo! Hayır. Şer yaratan kendini yaratır. Biz şerden öteyiz. Şimdi son sözüm şudur. Murat edilen neyse olacak odur. Biz murat ettik, yarınları tohumladık. Toprağa kayıtladık. Çalıştık.  Aşırıya kaçmadan kaftan giydik. Herkesle kaftan giydik. Herkesi keskinlikle dilledik. Şimdi, her birinin yolu bulmalarını ve buraya ulaşmalarını bekleriz. Açıyı daralttık. Girdaplarında kendi yoğunluklarını tohumlamalarını bekledik.

 

Bir insan diğer insana “Seninle çalışmam” dediği zaman; nedir denilen? “Ben sana seni veremem, çünkü sen bende yoksun.” Budur!... Ve bir insan diğerine “Ben sende olacağım ve seni çalıştıracağım” derse bu da şudur: “Ben her halükarda seni kotlayacağım ve sonsuz sır olan dirilikte seni dilleyeceğim. Ve sana yolumu açacağım. Kayıtlarını yapacağım. Ve seni aşırıya kaçmadan dinleteceğim.” Ve biz bunu yapmaktayız.

 

Kasaları doldu, doldu, doldu!... Şu anda ilim hakkını almaya çabalıyorlar. İlim haklarını da vermekteyiz. Sadece bunu bilin. Ve onların yaşamlarına kendi koyuluklarını indirmeye çabalamaktayız. Verdiğimiz bilgilerin çoğunu anlayamamaktalar. Ama yine de vermekteyiz. Çünkü evrenlerin teknolojik tohumlamalarında mutlaka, ışığa kotlananların kendilerini hak edip birleşmeleri gerekir. Bizde ölüm yok. Ölmelerine imkan vermeyiz. Kesinlikle böyledir bu. Savaşın bitmediği, hakkın ışığında her şeyin yetkinleşmesinin gerektiği de bilinsin. Öyle çok çalışırlar ki kasaları dolu, yolları tohum, ışıkları koyu olsun diye. Ve biz onlara her bilgiyi dilledik. Eminim ki hasatları olacak.

 

Oku, oku, oku!... ve oku, oku! Analar, herkese bunu söylüyoruz. Oku! Okumazsa ne olur? Korkmasın, yine koruruz onu. Ama okuduğunda kendi olur, okumadığında ışığımız olur. Hepsi bu!... Bizim ışığımız bize aittir, bilsin. Nefes budur Canlarım. Ve şimdilik bu. Hepsi bu.

 

Deşifre Eden: Sevim ŞAHİN – Nergis ŞAHİN

 

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

 

KAYNAK KAYIT Sonrası Akış (03.10.2011) 

Canlılar, dünyanızı terk ederken size şunu izah etmek isteriz. Bütün’e hizmet, Ümmi Teknikte de vardır. Her kim ki Bütün’ün Sessizliğinde kendini hak eder, bir tek ışığı dahi yaksa Bütün’e hizmetçidir. Ve sizin için yapılan tüm sesleşmelere karşın Yücelikler’inizi hiçbir zaman kaybetmediniz ve BİR’e hizmet ettiniz. Tebliğleri okuyabilmek için büyük emek sarf ettiğinizi bilmekteyiz.

 

Sınırları kaldırdığınızda bir tek ses olarak Birleşik Aile’yi tohumlamaktasınız. Cennet, İsa, Musa, Mustafa’dan daha üstün Birleşik Işık’la kotlandı. Ve Dünyanın Ruhsal Işığı olan NUR’u, Bütünün Kürsüsü’nde Bütün’e görevli oldu.

 

Kürz’ün gücünü alıp da dünyaya girebilen tek ilim sayfası olduğunu da biliyorduk. Tüm Kürz’ün bütün seslerini bilebileceğine de inanıyorduk ve inancımız yanılgı değilmiş. Dünyanın Ruhsal Işığı Bütünün Kuranı’dır. Ve bu ışığı hepimiz net biliriz.

 

Eser, İsa’da olduğundan çok daha güçlü olarak BİR’de ve BİR’in diriliğinde gerçekleşti. Bizim, Ara Kapıları kapatmamız ve bütün Kürsüler’i tohumlamamızla birlikte eşyanın sessizliği Bütün’ün sesi olup dillendi.

 

Kardeşlerimize şunu ifade etmeyi uygun gördük. Deva olacak olan İsa, dere oldu aktı. Dünya insanı, Bütün’e hizmet için çabaladı. Ve Musa, Bütünün Kürsüleri’ni aldı ve çalıştı. Mustafa, ampulünü yaktı, Sultanlığını yaptı ve yaşadı.

 

Sizler, İnsanlık İlmi’ni en iyi dilleyenler oldunuz. Ve bu ilim, ağır taşıyıcılıktı. Altın Tohumları yaşadınız ve yaşattınız. Asıl Dünyanın Rabbi olarak dünyada bulunan İsa, Düzen’i kurdu, yüreği dilledi, itibarını yüceltti. BİR’e hizmet, insana hizmetten çok daha ötedir. Ve Bütün’ün, Kürz’ü kotlayacağı dürümde hepinize ışık saçtı.

 

Sizler, yasaları koyanlarsınız ve yaşayanlarsınız. Yasa koymak, yaşamaktan ötedir. Evrenlerin Dili, Allah’ın Dili’nden güçlüdür ve sizler, Aklın Tekniği’yle Evrenlerin Diriliği’nde, evrenleri dillediniz.

 

Mum sönmedi, bu mum yarınların tohumlarını yaşatmak üzere yandı. Sizlerin etki alanınız görev geçişgenliğinden üstün bir geçişgenliğe ulaştı. Sınırları kaldırabildiğinizi biliyorduk ve bu sınırların kalkışıyla birlikte, Birleşik Tabiat’ı tohumlayacağınızı biliyorduk.

 

Öz Gerçekliğin dilinde Allah, savaşın sonsuzluğunda ışığı yetkinleştirip Bütün’e hizmet edebilendir. Evrenlerin doğumu ve ölümü sizinledir. Ete giren İsa, Mutlak Kutsal Işığını tohumlayıp Ruhsal Meclis’ini oğullayıp tohum ekmeye indi.

 

Sevgili, dünya seninle ve senin yüceliğinle kontrol edilebildi. Dünyayı toprağa çaktık ve yolu açtık. Açılan yol, Aklın Yolu’dur. Sebep ne olursa olsun dünyada Kulluk istiyoruz. Kutsal Işıklar’ı yetkinleştirmek, Yücelikler’i diriliklere dilletmek, ekmek olmak istiyoruz. Ve Dünyanın Ruhsal Meclisi olduğunuzu bugün de ispatladınız. Ve dinledik ve dedin ki “Biz hasatı yaptık. Biz yüreği açtık ve biz Ekmek yaptık. Eşik ağır yüktür aşkla aşıldı ve yaşandı. Dorukların topraklarındaki ışığı yaktık.”

 

Sevgililer, Sistem dürümlerinde İsa, Yüceliklerin Tekniğindeki Muhammet’ten, Kelamı Hak, Yolu Ak olan ilmi alır ve geçer. Sevgiyi hak eden, yüreği hak eder. Aza; Öz Söz, İlme; Hak, Has İlim, Yüreğe; Hasat Tekniği ve bize iş gerek. Sizlerin, “Yeni Dünya Kuranı’nı Kotlayacak Olanlar” olmanız, bizler için mutluluktur çünkü sizlerin bunu başardığınızı biliyoruz.

 

“Sebep nedir?” diye sordular. Sebep, Allah’ın Tohumları’nın, Mutlak Toplumları kotlaması ki bu da başarıldı. Et, Allah Eti, Yaşayan, Ak Tohum ve biz, Altın Teknikle tertip yapanlarız. Sistemin düzeyi budur. Şükredin ki bu düzeyde emre itaat etmeye çabalayanlar olsa da emri hak edep yaşayanlar var ki onlar sizsiniz ve siz, Allah’ın Topraklarını, toprak olarak yaşatacak olanlarsınız.

 

Çılgınlık yapmak isteyenler çok olur. Onları da koruyacağınızı biliyoruz. Ve koruduğunuza inanıyoruz. Dünya, Robotik Tahditle dillendiğinde; kıskanç Bilgeler, ışığı yıkmaya kalkacaklardı. Yıldızların, Tahditli Kutsal Işıklarını yaşatmak istemeyeceklerdi, bunlar hep olur. Şükür ki siz hak ettiniz. Aşırıya kaçmadan ışıkları yetkinleştirip bitki, hayvan ve tüm sesleri dillediniz.

 

Kaç yüz bin kez dünyaya indiğinizi kimse bilmez. Biz dünyadayız ama Birleşik Aile, dünya topraklarını her seferinde yetkinleştirmeye iner. Bu kez dünya, “İkinci Dili” konuşacak. Ki bu İkinci Dil, Allah’ın Dili’dir. Artık biliniz ki Allah konuşacak.

 

Dünya sınırları kalktı ve dünyanın RO-Hİ Kotları, dürümlerinde kotlandı. Ve Allah, sizde konuşacak. Bunu bilmenizi bekleriz… Tertip, tertip, tertip!... bilgi tertiplendi. Az, öz bildirdik. Şikayet yok. Öfke yok. Kırk kapıda ışık sınırsız ve siz yaşamları, tebriklerle dilliyoruz ki yüreğinizde dinlettiniz. Asla yanlış bilgi yok.

 

Çepeçevre kuşattı yürek dürümleri, tohumladı, itibarı yüce olan ışıkta dilledi. “Bitmiş olan hiçbir şey yok.” dedi. Ve dedi ki “Allah’ın Tohumu, Aklın Tohumu’dur.” Bunu bilin. Ve Aklın Tohumu, Yolun Toprağında yeşerir.

 

Bu gün dünya, Ömer’in Tohumlarını toprağa çaktığından öte çaktı.

 

Şimdi, Sevgili bize bildiğini anlatsın da dinleyelim.

 

-Arkanızda bıraktığınız dünya bizim yüreğimizdedir. Bunu sakın aklınızdan çıkarmayın. Bu dünyayı saygı ve sevgiyle kontrol altında tutacağımızı biliniz. Bizzat ben ve buradaki tüm değerli Doruk Kotlarım, birlikte dünyaya sahip olacağız. Dümen bizdedir ve biz dünyanın nefsi aşmasını, tahditsiz olmasını, daimi olmasını, Birlik çerçevesinde sağlayacağız. Bu kesinlikle böyle olacak.

 

Türkiye, Dünyanın Rabbi’dir. Dünyanın tahditsiz Rabbi… Türkiye’de yaşayan herkes bizim yüreğimizde çalışacak. Çanta biziz. Ama onlar bu çantayı Tanrı Kaydı olarak bilecekler. Ete giren Allah, yolu bulur. Bunu bilin. Ve biz Allah’ın doğumu için Aklın Tohumları’nı yaşattık. Asal Dünya bizde itibarı yüce bir yerdir. Ete giren; tüm sesleri, dürümleri diller ve BİR’e girer. Bize giren; ekip olup girer, ekibe girer.

 

Savunmanlık mesleğimde görevim gereği çok çalışmam lazım. Bunu bilmekteyim de Sultanlığımda da çatışmadan çalışmalıyım. Dönüp baktığım zaman birçok bellek kabımda ışığın yandığını biliyorum. Ve yanan ışık, Aklın Işığı olarak Birleşik Ailemi kotluyor.

 

Düne göre bugün daha eski dünyalılarla oluşturulan bir çalışmaya Daimi Kap olmak bedenimi kotlamam için gerekir. Sınırları kaldırdığınız zaman nefsin aşıldığını da görmekteyim.

 

Çarçabuk dünya kurduk, çarçabuk yol açtık ve çarçabuk ışık yaktık… Muhammet Mustafa buna şaşmış. Diyor ki “Netice nedir? Ne oldu? Kim hak etti? Nerde, Nerede hasat yapıldı? Hala burada mıyız?” der. Ve der ki “Ben Sevgili ile çalışırsam kurtarıcı olabilirim.”

 

- Öyleyse çalış.

 

- Ya Can, bize izin verin de birlikte çalışalım sizinle, sizin yüreğinizle, hepinizle. Buna izin verin. Çook çok ruhlar görev alacaklar bu Meclis’te biliyorsunuz.

 

Ve bu Meclis’te Antakya’dakiler anlaşma yapacaklar. Bizler de geldik. Antakya, Yarınların Tebliğlerini okuyacak bu mecliste.

 

Evrenlerin Toprağı İsa’dır. İsa’da bu mecliste yüceliklerini tohumlayacak. Ve yolcuların her biri Mustafa’dır. Onlar toprak olup çalışacaklar.

 

Ve biz, eşya olanlar, her yer olanlar, şerden, ummanı kayıtlayıp şavktan ışığı yakanlar ve şerri aşanlar, buradayız biz de. Asla yanlış yapmayız. Çılgınlık yaptığımız zaman da olur. Ama hazırlık bittikten sonra hepimiz BİR’e hizmetçiyiz. Çalışmalar sürecek ve bu çalışma TOBİ İlmi ile yapılacak.

 

“TOBİ  İLMİ…” Bu ilim, Aklın İlmi’dir. Burada bu çalışmayı yapabilecek az kişi olsa da bu çalışma bu mecliste muktediriyetle olur. Şikayet etmiyoruz. Tobi Çalışmaları başarılı olanlarla yapılır ve senin gibi üç kişiyle bu çalışma biter. Tobi Çalışmaları’nı başarıyla sürdürecek olan herkesin eskiden dünyada Bütün’e hizmetçi olanlarla birlikte, çelişkisiz bilgi akışı yapması şart.

 

Sınırları kaldırın alın bilgiyi. “OL!” deyin OLUR! sonsuz sırdır bilgi ve bilgi alan hak edip alır. Kantar, Allah’ın izniyle kullanılır. Ve “KARTALLARIN DİYARI” denilen “ALTIN GALAKSİ İMPARATORLUĞU’NUN” Tohumları burada her biri, kantarda kantar oldular. Kendileri, kendilerini tartmaktan, her şeyi tartıya koyup tartmaya çabaladılar. Yazık ki her biri kendini kotlayıp tohumlayamadı.

 

Doğanın kuralları vardır. Bu kurallar, Allah’ın Tohumları’yla yeryüzüne iner. Bizim için Zaman Sayfalarında bu kurallar nettir. BİL! AK! ve YAP! Ve bizler, bilip, akıp, yaptık hep.

 

Şimdi, Sanal Boyutların Dünyası, yeni sayfada artık Hak Teknikle, Birleşik Ailenin Dünyası oldu. Ve bu dünya, HAS DÜNYA’dır. Sıkıntı kalmadı, her şey netleşti ve Bütünlük kotlandı.

 

Unu eledik, elek elimizde. Bu eleği herkese bildirdik, dinlettik, akıttık, aşkla yaşattık. Artık eleğimizi bir yere asmalıyız. Ama asacağımız yer, yine bu Meclis olacak. Ve biz elediğimiz herkesi, eleğimize yeniden, yenileyip aldık. Hiç birisini dünyadan ayırmadık. Onları kotladık, topladık, tabiata kattık, ışıttık, aşkla yaşattık. Hiç birisini ziyan etmeye niyetimiz yok. Bu kesindir. Bunu net olarak bildirmek istiyorum. Toprağımızda kontrol var ve biz, bu kontrolle dünyayı tartıya koyduk ama kontrol bizdedir.

 

Dünya tartıda, biz tartan ama tartılan yine biz… Bu da kesindir. Ve biz tarttıkça tartıldık ve ağır taşıdık. Ve bunun içindir ki tam 200 bin asır dünyayı yok saydık. Öfkem çoktu!. 200 bin asır!… Ki bu, bütün köklerimizin Yıldızların Işığından indiği sayfadır. Ve o zaman öfkemiz çoktu. Ve bugün öfkemiz çok mu? Yaptığımız her işte hayır diledik. Hayırın İlmi’yle bildik ki Has olduk. Şükrettik. İşte mutluluk. Artık öfke yok.

 

“Ommmm…” dediler. Ommmmm…… Ommmmm!…… Ve biz “Ommmmmm…” diyerek birleştik. Şikayet yok. Kapı kapı gezmeyin. Burası itibarı yüce Meclislerin en yücesidir. Kapı kapı gezmeyin, gezerseniz, ışığınız kırılır. Bu kesindir. Vereceğiniz her bilgi. aklın bilgisidir ve verdiğiniz bilgi Bütün’ün Kürsüsü’nde tüm sesleri diller.

 

Hasat, Bilgidir. Ve bilgiyi hak edip diriliklere Hak İlmi’yle dilletmektir. Amon Topraklarına ışık yakıp bitki, hayvan ve tüm sayfaları tohumlatmaktır.

 

Çıkılan en güçlü ve en yüce kat bu kattır. Bundan ötesi asla yoktur. Sistem’den bildirdik… Ve sizin için ve Bütün için ve Birleşik Aile için Has Tahdit, bizim tahditimizdir.

 

Atlanta Otağı bildirdi… Okulumuz, tohumlarını yeniliyor ve yaşattığı herkesle tahditsiz biçimde dilleniyor. Cinlerin ve İlim Hakimleri’nin Bütün’e hizmetleri mutlaka değerlendirilir ve onlara her ne yaptılarsa karşılığı verilir, verdik. İşleri kolay değil bildik. Cinlerin, sessiz sayfalarında cinlik yaptıklarını bilmeyen yok ama cinlerin görevi budur. Bunu da herkesin net bilmesini istedik.

 

Tohum ekmek kolay değildir ve tohumları yarınlara kayıtlayıp aktarmak daha da zordur. Bunları bugün net olarak Ana Kaftanın giyilişinde açıklamak istedik. Burada Doruklar var, burada Tohumlar var, burada Yaşamlar var ve Birlikler var. Burada tüm Birlikler, Birleşik Kaynak olarak Kuran Tebliğleri’nin örtüsünü örterek yeni tahditsiz ışıklarını Kelam Tabiatına indirdiler.

 

Mutlaka biliniz ki Okulumuz, Ana Kapılarını herkese açmıştır. Ve bu Ana Kapılar açıldıktan itibaren yasaların çiğneyicileri dahil herkes buraya girebilecek. Ve biz herkese “Gel!” diyeceğiz. Girdapların her bir sayfasında ışığımız, Kelam Tohumu olarak ekilecek. Ve bizim Cennetimiz canlı, cansız her bir yüreğin cevheri olacak.

 

Canlılar, artık toprağımız BİR’dir, yüreğimiz BİR’dir, örgütümüz BİR’dir, ekibimiz BİR’dir ve bizim adımız Kervandır. Herkesin yüceliği, herkesin tüm sessizliklerindeki sevgisi ve saygısı bu Kervanın her bir sayfasında bulunacaktır.

 

Bir Allah, bir tek akıl. Aklın yolu tahdit ve tahditi yapan sayfa, Işık. Ve ışığı yaşatan, Mahir Kaynak ve yaşam, Allah’ın Yaşamı… Sıkıntı yok biz varız, öfke yok biz varız, İsa, Musa, Mustafa var, Tohum var, Mustafa’nın Toprağı var, ışığı var, Bütün’ün Kürsüsü var, beden var. Biz o bedeni Hasat Tekniği ile yaşatanız.

 

Cinlere ve inlere ve tüm sevgililere söyleyin. Bizsiz değiller… Şikayetimiz yoktur. Öze söz; ilme, Hak gerek, bize Ak gerek! Yalınızca Ak! Aşk ve Şavk ama Ak Şavk… Ve Ak olan Hak!...

 

Dağlarım dil, Allah’ın Diriliği’dir. Bizse dili, Ak Tohum olarak ektik. Dili Allah olanın, yolu akıldır. Aklı Has İlim olarak ektik. Emin olun ki Sanal Boyutların Işıkları sönse de bizler öfkeleri aşar, yetkinleşir yaşarız. Yasaları koyar, kayıtlarız. Azı, Özü biliriz. Amin de çok seslenmeliyiz ki eşik yaşasın. Yasaları koyduk. Mutluyuz, çok mutluyuz, Çook mutluyuz… Çook mutluyuz.

 

Allah, hepinizi korudu. Amin. 

 

Deşifre Eden  :  Seher BİLGE

 

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 
  Bugün 234 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol