Birlik İlmi
  KAYNAK KAYIT III
 

KAYNAK KAYIT III BÖLÜM

 

PROGRAM   : KAYNAK

KOD               : 11/21-44

TARİH            : 14.10.2011

CELSE SAATİ: 14.00-16.00

 

Dağlarım, ağır ağır dünyanın ışığı yanmakta. Sultanlar, bu ışık, Rahman’ın kotlanmasını sağlayacak Bütünlükler’i tohumlayacak ve zamanı yaşamlara kayıtlayacak olan bir Cevheri Kuran’dır.

 

Tohumlarınızı aşk ve işkle yaşatın. Sıkıntılar sona erecek. Zirvelerin her bir sayfası tohumlanacak. Canlılar ve cansızlar, Has İlim ile dillenecekler. Muhammet, insana toprak oldu ve sonsuzlaştı. Tohumlarını hasata kotladı. Dilledi ve hakim oldu. Şükür ki hak etti.

 

Birleşik Aile, sizler ve her yürek ağır taşıyıcıdır. Zırhınız çok inceldi. Bu incelikte, hiçbir sayfa yok olmaz. Sizler, cinlere ve tüm yeşillere ve tahditsiz olan maviliklere ve hasat yağmurlarına yaşam kaynağı olan dillersiniz.

 

Zirvelerin ışıkları yansın bekleriz. Zirvelerin yaşamlara has teknik ile Kutsal Tohum olmasını isteriz. Sınırları kaldırdığımızda, Işık Yağmurları her Yüce’yi diller. Şimdilik bu…

 

Kasalarınız tohumlarla doldu. Dünya, Ana Kapılar’da ışık halinde zirveleri tohumlamaktadır. Amonlar, Süper İnsanlık Tohumları’nı topraklarında beklemekteler. Oğullarımızı ve sonsuz sayfalardaki kayıtlarımızı alarak ummana toplum olmaya çalışmaktayız. Şikayetimiz yoktur.

 

İnsan, Atlanta Otağı’nda Kuran olduğunda, ışıklar sonsuzlaşır. Cinler, tüm sessizliklerde ışık halinde dünyaya tohum olurlar. Hasat yapılır. Amin…

 

Şevk ve Hak… Dünya, bu şekilde yaşar. Şevk, Sanal Boyutlar’da tohumları kotlayacak olan yegane topraktır. Sizler, şevkle çalışarak dünyaya tohum oldunuz. Zamanı yarattınız ve dünyaya kaynak oldunuz.

 

Zurna çaldığında siz Sultanlar, Zurna Kotlaması yapar, tüm sesleri dillersiniz. Zirvelere varır yolu kotlarsınız. Sizler, hasatı yapanlar oğullarımızı kontrol altında tutanlarsınız. Sizlerden isteğimiz Hak İlmi’ni de dinletiniz.

 

Her yarın, yeni bir yaşam sayfasıdır. Her yarın, ışığı tohumlayandır. Zirve Sayfalar tohumlanırken, hala bizleri topraklarında dinleyemeyenler varsa, ocakları sonsuzlukta yanmayacaktır.

 

Kuran, ağır yüktür. Kuran’ı yazan, yolu açandır. Kuran, Sultanlık’ta tohumlanır ve Cinlerin İlmi’nin ışığını yaktıktan sonra insanlara yönelir. İnsanlar bu ilmi, Has Teknik ile alıp bilirler. Bu gür, hür ışık, naz yapmaz; her bilgiyi, Hak Teknik ile diller. Onun adı HA’dır. HA, Düzen’i kurar ve canlara kaynak olur. Oğul verir ve Zinnur Tahditsizliği’nde ışık yakar. Ekip olur. Dünyaya namaz olur. Birleşir, Hak İlmi’ni, has ilim olarak diller.

Bu gün sizden bunu bekliyoruz.

 

Hala dünyada ışık yanmıyor ise Düzen’i kuramayanlardan değil, Düzen olup ışık yakamayanlardandır. Sizler, ışıklarsınız. Dünyasınız ve sonsuz ışıkları tüm seslerden seslenerek cevhere çekmektesiniz. Sizi, zarar görmeyenler diye biliriz. Sizin ışığınızı yakmak, ağır taşıyıcılıktır.

 

İsmim Rab ve ben Allah olarak buradayım. Oğullar, sizleri yeni bir çalışmada izlemek istedim ve bugün buraya indim. Et İlmi’nde Allah, tohumdur. O, kendini Hak Teknik ile bilir ve anlatır. Allah, İN-CAN olan birleşendir. Oğul verir ve kendini Hak Tohum olarak kotlar. Öz Görev’i, Cevheri Dil’i kotlamaktır. Oğul verir ve birleşir. Zirve olur. O Cevheri Kuran olur; kutsal olur; birleşir: ağır yükü hafifletir.

 

Erek, insandır. İnsanın ışığıdır. Erek, lütuf olmayan has ilim olan diriliktir. O diriliğe ulaşanlar, BİR’in sonsuzluğunda tohum olurlar. Onlar, savunmanlık mesleğinde görev yapan ışıklarını, has ilim ile tüm sessizliklere tahditsiz olarak kayıtlarlar. Onların Rahman’a tohum olmaları, Kuran olmaları öz görevleridir.

 

Eve döndüğün zaman seni bütün yüreğimizle kucaklayacağız. Bu gün seni yeni bir cevheri kotta kürsülerde dinlemekteyiz. Seni tüm kalbimizle seviyoruz ve kucaklıyoruz. Lütfen net bil ki sen bizim yarımızsın. Sen bizim canımızsın. Senden seni alıp, sen olup yaşamak isteriz. Şimdilik bu…

 

- Ana hoş geldin. Seni dinliyoruz. Sen bizi nefsini aşarak dileyebilen bir yürekte hak ettin. Seni kotladık ve buraya aldık. Nimet, Kutsal Işık’ta var. Zinnur’da ışık yanar ve zaman tohumlanır. Seni yarınlarda, Kutsal Sayfalar’da mutlaka okuyacağız. Ne var ki bugün burada olmanın nedeni Has Teknik ile dillenmekse, bizden Kuran ol ve ak. Senden bunu bekleriz. Şimdi bana ne diyeceksen de.

 

- Ana, sana şunu söylemek isterim. “Ak” dedin. Aktık. Yaşamlara tohum olduk. Ve seninle iş yaptık. Şu anda dünyada iki yürek var. Biri Rabb’in yüreği; diğeri Hakikiyetin Tohumu olan Yücelik… Sen bizi, bizim yüreğimizi al ve tohumlarını kotla. Şu anda dünyada iki ışık yandı. Senin ışığın ve bizim ışığımız. Senden iyi ve kötünün üstü olan ışığı bekliyoruz. Seni hala dünyanın tahditi olarak görmekteyiz. Sen bizi ve bizden Kürsü olanları tohumla ve onları hak et. Onlar bizi yaşamlara dillerler. Sen ise bizi yüreklerde dillemektesin. Senden isteğimiz Allah için bil ki biz seni, senden sen olup dinleriz. Onlar ise sende hak olmalıdırlar ve yaşamalıdırlar. Kulluk budur. Bunu senden bekleriz. Şimdilik bu…

 

- Has Teknik’le size şunu söyleyim. Allah dedi ki “hala dünyada tohum var. Hala dünyada toprak var. Hala Birlik var. Biz varız. Han var; hancı var; zamana toprak var; zırh var; bizim yüreğimiz var.” Şu anda dünyada “Atlanta Okulu” faaliyette. “Allah Okulu” ise dinlendi ve hasatını tamamladı. Allah Okulu, Hak Tohumlar’ı toprağa ağır ağır indirdi. Şükür ki hala Dünya Tohumları, Tanrının Işıkları’nda Kürz’ü yaşam sonsuzluklarına tahditsiz olarak kayıtlamaktadır. Dünyanın ışıkları yanmaktadır. Allah Okulu, dünyanın topraklarını yaşatmak üzere Allah Katı’ndan, Din Tekniği ile Birlikler’ini dünyaya akıttı. Oğul verdi. Şükür ki hakikiyette ışık verdi. Bizi Zinnur olan tohumlarla kotladı.

 

Buyurun bilin ki Dünya, Sanal Boyutlar’ı kontrol altında tutmaktadır. Dünya, hasat tahditi ile birleşti ve yüreklere umman oldu.

 

Okul burasıdır. Burası ağır yüktür. Burada olan Allah Okulu’ndadır. Amonlar şunu iyi bilsinler ki bizler, Resmi çalışma yapmaktayız. Ana Kapılar’ı açan yürekler dünyaya tahdit koydular. Biz ise dünyayı, Işık Kotlamaları ile kayıtladık ve tahditsizleştirdik.

 

Şimdi başımızı dik tutmamız için insanlara kul olmamız istenmekte. Biz Sultanlar, kulluk yaparız ama Kaynak Tohumlar’la… Kaynak olmayan tohumları kayıtlamayız. Oğul verdikleri zaman, Işık Kapıları’na ulaşacaklar. O zaman onları hak ederiz.

 

Öz görev insandır. İlmin sonsuluğunda görevi yapanlar Birlik olurlar. Kul olmak, umman olmakta; ışık olmakta olanların başaracağı bir şeydir. Dünya toprakları, Allah Tohumları olarak Teknik Dirilikler’le BİR olup yaşanan bir tertipdir. Zirvelere ulaşanlar bunu bilirler. Haz duyduk sizlerle olmaktan. Amin…

 

- Ana sizi dinledik. Siz de bizi dinleyin. Şimdi yüreklerinizi alın ve açın. Ne var bakın. Hala “biz ve onlar” diyorsanız burada Işık Kotlaması olmaz.

 

Zirvelere ulaşmak kolay olmadı. Sizler, Düzen’i kurdunuz ve zoru Başkanlık Diriliği ile aştınız. Sorumluluk sizin oldu. Biz sizi cinlere teslim etmedik. Sizler, yüreklerinizle çalıştınız; Başkanlık Divanları ile kotlandınız ve hak ettiniz. Sizleri Has Teknik ile tahditledik ve yaşamlara kotlandığınız zaman, teknik olarak bütünledik. Sizi zarara uğratmadık. Şimdi hala bir tek kotla çalışmak istiyorsanız buyurun çalışın. Ama biz sizin, har yükselterek her yürekle çalışmanızı isteriz. Her yürek, her diri ve her cevher ile… Sizden dileğimiz budur. Mutlaka bunu değerlendirin. Şimdilik dirilikler size bunu bildirdiler.

 

Aileni kutladım. Hepsi has ve hepsi hat olarak çalışmaktalar. Atlanta Okulu sizi dinledi. Şimdi Atlanta Okulu sizde dinlensin bakalım neler söyleyecek:

 

- Allah dedi ki Has Teknik’le çalışıldı. Allah dedi ki hata yapılmadı. Ağır yüktür ümmet. “Taşıdık” dedin. Allah dedi ki “hata yapılmadı.” Amonlar dediler ki “Has Teknik ile birleşildi.” Haa! biz ne yaptık!? zırhımızı kuşandık ve dünyaya aktık. Zırhımızı kuşandık ve zamanı kotladık. Cinlerin ve dinlerin her yüceliğinde sizde sizi yaşattık.

 

Amon olmak, hata yapmamak değil, has olmaktır. Has olan, hata da yapar. Biz cinlere dünyanın ışıklarını yakmaları için İmparatorluk olarak izin verdik. İnsanlık dünyada Has İlmi hak etmeyebilir ne var ki oğul vermeli ve hata yapmamalı. Has olan, hata yapar ne var ki insan, has olmadığından hata yapmamalı. Bunu insan, Allah olduğu zaman anlar.

 

Nefsini aşıp dünyada ışık oldun. Tüm sesleri ekrana kattın ve ekranda Sultanlık yaptın. Ne isen osun. Senden isteğimiz Allah için çalış. Allah Turkuaz’ı size anlattığı zaman, siz Turkuaz ile ilgili bir çalışma yaptınız ve bu çalışma, her çalışmaya kök oldu. Sonra dünyada iyi ve kötüyü Süper Dirilikler’de dillediniz. Sizleri izledik. Sizden tüm sesleri dinledik. Kotladık, tohumladık. Ağır yükü taşıdık. Sizler, tohum ektiniz. Tohumları yaşatan biz olduk. Şimdi, netice sen ve sizler, bir tek Has Tohum olarak ekildiniz. Sizleri yaşatmamız gerek. Sizleri, Has Tohum olarak kotlamamız gerek.

 

Allah İlmi’ni, Has İlim ile dillerken, her Yüce’yi hata yaptırmadan dinletmeniz gerek. Netice, Ağır yük hafiflesin ve Cennet Kotları yolu bulsun ve Has Tohum olurak ışığı yaksın. Şimdi mutlu olarak bizden iş isteyin. Biz size iş verelim ve yapın.

 

Organ Sayfalar vardır. O sayfalar, Has Tohum olanların ışıkları ile kayıtlıdır. Kati Yol, Allah Yolu’dur. Tohum, aklın tohumudur ve zaman, Cinni Cevher’in Kati Hakikiyetidir.

 

Şimdi bize bilgi ver!... Biz, Süper İnsan’ın Işık Kotları’nı anlayalım. Kimsin? Netice nedir? Yok musun var mısın? Çok mu sorumlulukla çalışmaktasın? Bizi tanır mısın? Bizi, Has İlim ile dinler misin? Bizimle birleşir misin? Neslini hak ettin mi? Kuran oldun mu? Yol oldun mu? Has Teknik ile BİR oldun mu? Mum oldun mu? Bize iş verecek misin yoksa bizden iş mi alacaksın? Senden dileğimiz bizi aydınlat. Ne yapılacaksa birleşip yapalım. İşi sen göreceksin; başkaları seyredecek. Bu olmaz!... Şimdi anlat bakalım. Ne olacak:

 

- Dar, bolu bilir. Bol, darı bilir. Hala bizi bilmek isteyen varsa aşırıya kaçmasın. Biz, Canlar’a kollar olarak uzandık. Ağır yüküz. Bizi bilen Allah’ı bilir. Kini aşmayan bize varamaz. Allah,  Tohumlar’ı toplar; tohumları kotlar ve tohumları yaratır; yaşatır; cinlere ve cinnilere, her birine kayıtlar. Has Tohum olan bilir ki kayıtlıdır her birinde...

 

Eve döndüğüm zaman beni kucalayanlar, beni hak ettiklerinde dillerler. Ben dünyayım. Dünden düne ve yarından yarına kaynak olurum. Bana “Sultan” denir. Ben yolda kontrollu olarak bulunurum. Umman olurum; Has Tohum olurum; birleşirim.

 

İmparatorluk bana gelmiş; ben olmak isterse olur. Ben ona gitmedim. O bana geldi. Bunu bilin. Her yürekte ışık yanar ve ben, her yürekte ışık yakarım. Toprağımda din var. Ben cinlere ve tüm seslere, dürümlerimde, Has Tertip ile “BİR olun” derim. Ummanda toprağım var. Çok mutluyum ki hala ben yarınları kontrol altında tutmaktayım.

 

Oğullar, dünyaya çekildiniz. Sizleri ben, Hak İlmi ile çektim. Nedeni ben olan yolun, Allah Yolu olarak tohumlanmasını istediğimden değil. Ağır yüktür ışık ki ben bu ışığı hala yakmakta sıkıntıdayım. Yakmak ister miyim? Yakmak istemez miyim? Buna karar vermek sorumluluğumda olacaktır. Sizler dünyada Yaşam Sayfaları’na indiğinizde; ben olan yüreklerle karşılaşırsınız ve onları sonsuzlukta dinlersiniz ve dersiniz ki “her biri ışık.” Ne var ki hala dünyada toylar var. Hala dünyada kasaları dolmayanlar var ve bizleri korumaya almanız gerekebilir. Bunu niye söylüyorum? İnsan,  Ana Kaftan’ı giydiği zaman, Rabbi Kotları da giyer. Rabbi Kotlar, insan soyuna kontrollu olarak kayıtlanan kotlardır. Bu kotlar, Rabbi Sistemler’i diller.

 

Mekke, cinlere kurandı. Mekke’de insan vardı. O insan, ışığını Has Teknik ile dillemiş ve BİR olmuştu. Onu Kuran olarak okumaya kayıtladık. Onu yaşattık. O, bizi bizde dinledi. Şimdi dünyaya yeni bir sayfa açmak istiyorlar. Bu sayfada kimin olacağı tartışması var. Biz ise dünyaya, yetkin olanın, ışık olması için çalışılması gerektiğini bildirdik.

 

Olgun sayfalar, ışık yakarlar ve ışığı hasata hatasız olarak kotlarlar. Hata yapanları yaşamlara katmaya niyetimiz yok. Bunu bilin. Eğer dünyaya bir çalıştırıcı gelecekse, o çalıştırıcı Birleşik Işık olup gelmelidir. Onun yolunu açabiliriz. Onu hususiyetle tohumlayabiliriz. Ona, Kuran olabiliriz. Ama onun kendi yüreğinde hulus sessizliğinde diri olması gerekir.

 

Dirilik, İnsanın Ruhsal Kaynağı’nda olduğu zaman, o korunmasız olarak dillenir. Onu biz, yaşamlara kotlayarak katarız. Cinler, cinniler ve herkes bilsin ki biz, yarınları toprakta tahditleyebiliriz.

 

Her Yüce’de cinler, Birleşik Işık’tırlar. Biz ise her yürekte tohumuz. Çok mu hususiyiz. Zordur ışık olmak. Biz ışık olmak istemedik. Bunu bilin. Eğer ışık olmamız istenirse; cennetlere koyacaklarımız azalır. Biz cennetlere her Yüce’yi tohumlayarak almak isteriz.

 

Barışıp sarmaş dolaş olmamız istenir. Canlar; barış, ışıkta tohum olanların yaptıklarıdır. Burada dünya var. Bu dünya, Ana Kaftan’dır. Oğullar, ben zarar görmem bu kesin. Ne var ki zamana Kuran olanlar Kutsal Işıklar’ını yakmadıkları sürece zarardadırlar. Kara Kaplı Kitap Sultanlık, okunmalı. Onurluyuz ki okutmaktayız.

 

Zırhımız, zamana kaynaktır. Korunmak istedik. Çünkü akıp gidenler geçip geldiklerinde hırsları, kınanışları ve kusurları ile bize gelirler. Oğullar; okulları yok olmuş; Kutsal Işıklar’ı solmuş ve zamanda kaynak tohumlarını kontrol etmemişler; kayba uğramışlar. Onları, kantara koyarım. Tartarım ve zamana şavk olarak katarım. Ne olduklarına bakarım. Eğer doğumları yoksa; kullara, Ak Toplumlar’a onları. kaynak diye katmam. Katsam, hasat olmaz.

 

Şer yaratıp şer yaşayan, bizde olmaz. Çok mu katıyım. Yok yavrum katı değilim. Ben resim yaparım. Yaptığım resim, aklın resmidir. Benim resmim, dünyanın ışığının yanmasını sağlayacak olan; tat, tuz olan resimdir.

 

Kormayın Allah için kimseyi kırmam. Ne var ki kotlamam da. Bu kesindir. Şer mi ? Hah şer yok. Sedece kontrol var. Kontrol olmazsa, ben yokum. Bu kesindir.

 

Et bedene ait. Allah, insanı ışığından tohumlar. Onun tohumları, bizim yoğunluğumuzdadır. Otuz zaman sayfası sonra, dünyada iyi dirilik, kötü diriliği aşacak. Otuz sayfanın sonunda, bin Can insan olacak ve o insanlar, diri olarak Kuran olup her Yüce’yi tahditleyecekler.

 

Oğullar, ben Sultan olarak doğmadım. Dini Hasat’ımı yaptım; ilmin sayfalarına vardım. Türkiye’de yaşamlara kayıtlandım. Nahir, sanal ve kati olan birleşenlerimle BİR oldum. Çoluk çocuk çalıştık. Ve bizler, dünyadayız. İnsanlık adına çalıştık. Kaftanımız, İnsan’dır. Her dürümde biz varız. Çok mu Kuran okuduk. Çook!... Ve biz Allah için oğulladık. Tadı tuzu olmayan hiçbir çalışmamız yoktur.

 

Yüce Cevheri Kot bilsin ki biz varız. Dedi ki “hala siz mi varsınız.” Hala biz varız. Haz duydu bizden. O biz, BİR olan; ışık olan biz; biz olan, ışık olan has diridir. O diri, biz diriyiz. Her Yüce, bizi “cin” diye; “in” diye ve “ilim” diye bilsin. Her biri bizdir. Hat, ilmin sayfasıdır. Biz o ilmi hak ettik. Çok mu zor bildirmek. Bildik, bildirdik. Şimdilik bu…

 

- Anacığım, seni seviyoruz. Seni hak ettik ve seni Has İlim ile dinledik. Sonsuzluk budur. Kuran okumak budur. Koran Tohumu olmak budur. Bulan, olan yaşamları tahditler ve zamanı hak eder. Has Sonsuzluk budur…

 

Övüp yermedin. Herkesi sevdin ve sessizleştin. Sessizleştiğin zaman; Hin, Cini Has Teknik ile dinlemek istediğinde, kontrolu yoktu. Sonra baktı ki sen sessizsin. Niçin sessiz olduğunu sordu. Dendi ki “o kendini korumaya aldı.” Dorukların toplumlarında tohumlar kotlanır ve yarınları kayıtlar. Peki niçin korunma? Çünkü oğul verdiğin zaman, Işık Katları’nda tüm sesler dinlenir. Dinlenen sesleri, hak etmeyenler okuduklarında; halk cinnilerden, inlerden çıkar ve zamanı yarınlarda kotlayamaz. Bu nedenle sessizleşmiştin. Senden beklenen buydu. Daha sonra kontrol kurduk ve sen ses verdin. Sesin kotlandı ve topladıklarımıza kayıtlandı ve ocakları tütdü. İşte buydu olan.

 

Ve senden şevk olan başkaları çalışmalara kendi dillerini kattılar. Atlanta Otağı, Ana Kaynak’ta birleşti ve zirvelere kotlandı. Onurluyuz ki Has Tohum olarak yaşadık ve Has Teknik ile dilleştik. Bizi bize verdin. Şimdi mutluyuz. Amin…

 

- Çağrı üzerine buraya indiniz. Zinnur Kotları tohumlandı. Bizi yaşamlara kayıtladınız. Şimdilik bu…

 

- Artık yeni bir çağa giriliyor. Bu çağ, Allah için Akıl Çağı’dır. Bu çağda İnsan Soyu, huzurlu bir toprakta yaşayacak. “Allah Çağı” ile ”Akıl Çağı” ayrıdır. Allah Çağı, Allah’ın topraklarında kotlanan ışıkların, yaptıkları çalışmaların, “CİLAS” denilen yoğunlukları yarattığı bir çağdır. İnsanlar bu çağa, “Altın Çağ” da derler. “Aklın Çağı” ise Işık Kotlamaları ile kati yoğunlukların kayıtlandığı; yetkin olanların, “vakit, Tanrı’nın kotlandığı zaman sayfasıdır” diyebildikleri ve zamanın ışığının Kari Kahir olan birleşenler ile yaşandığı çağdır. Ki bu çağ, Ak Toplumlar için diriliklerin tohumlanmasında yaşanır…

 

Oğul verdiğiniz zaman,  Allah Çağı, Işık Kotlamasını yapar. Işıklar, dillenir ve Zinnur Kayıtları yapılır. Bundan sonra İlmin Sayfaları okunur. Okunan bu sayfalarda, ışık yanar. Yol, Allah Yolu ve Has Tohum olur.

 

Şu anda Düzen’i kuran sizler ve yüreği hak eden Yüceler buradalar. Hepiniz, tek bir Cevheri Kot olarak burada bulunmaktasınız. Tek kot!…. Başka kot yok!... Öksüzler ayrı bir kot, yetimler ayrı bir kot olsunlar ve birleşip çalışsın istenir. Yok Yavrum. Birlik Tekniği’nde tek bir kot var. O kot Allah Kotu’dur.

 

Dünyaya ilmin sonsuzluğundan giren yürekler, ağır taşıyıcı olurlar ve kendi yollarını topraklarını kayıtlarlar. Bütün meşaleler tek bir yaşam sayfası olur ve tek bir meşale olur. Bunun için çok çalışmalıyız. Akıl Tohumları yaşatılmalı. O tohumlar, Akıl İlmi’ni hak edip dinlemeliler. O tohumlar, Allah Çağı’nı, Has Tohum olan, oğul vererek kayıtlayacakları diriliklerde dillemeliler ve zamanı kotlamalılar. Ondan sonra Aklın Tartısı’nda tartılıp, İnsan Işıklar’ı kotlayıp birleşmeliler. BİR olup zamana kul olmalılar. İş budur!...

 

Dara düşen bize Görevli olur. Dara düşen, bize Yürek olur. Biz onları korur ve hak ederiz. Allah Tertibi’nde bu var. Ve bu bizi, insan olmaya; Kürz’ü kotlamaya sevk eder. Daha sonra Ana Kapılar’ı açarız ve birleşiriz. BİR oluruz. İşte orada artık AKIL var. AKIL, Sultanların Toplumları’nda Kuran’dır.

 

Akıl yoksa ışık yanmaz. İş budur ve herkesin varmak istediği, teknolojik yoğunlukları kotlayacak olan şevk, Allahın şevki, Aklın Tohumu’nu yaşatmalıdır. Aklın Tohumu, Allah’ın Tohumu’dur. O tohumu yaşatabilmek, ilmin sonsuzluğunda kontrollu olabilmekledir. Diri olmak; hala BİR olamadınızsa, BİR olmak ve cevheri diriliklere varmak… İş budur!... Şimdilik bu!...

 

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

 

PROGRAM   : KAYNAK

KOD               : 11/21-43

TARİH            : 03.10.2011

CELSE SAATİ: 14.00-16.00

 

Zamana Kuran olmak, Amon olmak ve sayfa sayfa ışık yakmak birlikte dillenmekle mümkün olur. Ortaklık, Kutsal Sayfalar’ladır. Kotları kapattığınız zaman ışık yağmurları yağdırılamaz. Zaman Tohumları kotlamaz ve Birlik Tekniği hakikiyette dillenmez. Kaftan giymiş olan Birliğin, yaşamlara teknik hasat yaptırabilmesi, insan olmasıyla mümkündür.

 

Kör, sura üfürüldüğünde ışığını yaşatmak için birleşir ve kendini Kelam İlmi ile dinletir. Sultanlık, Birleşik Aile olarak, tohum olmakla gerçekleşen bir yaşam kaynağıdır. O kaynak, Allah için her yüreği seslendirir ve ses yaratımında, ışığı tohumlar.

 

Bütün Meclisler’de insan, ortaklık yaptığı zaman yeşil renk kendi yüceliğinde maviyi kotlar ve yaşatır.

 

Kutsal Işık, insan soyuna kontrollu olarak girdiğinde, insan artık yaşamı tahditsiz olan Birleşen Ailedir.

 

Müjdeler olsun ki Aile, Mektep oldu ve sonsuzlaştı. Müjdeler olsun ki Hakikiyet, diriliklerde dillendi ve sonsuz sır olan bilgi, Hasat Tohumları’nı kotladı.

 

Mikail’in dilinde insan, yeni bir yaşam tohumudur. İnsanı, Yedinci Türkiye Toplumları’ndan ayrı düşündüğünüz zaman; o insan, Allah için BİR olan bir insandır. Kati Yoğunluklar’da ışık yıkıldığında; insan, topraktan çıkar. İnsanın kendi yüreğini hak etmesi, kendini tohumlaması, Bütün içindir. Bütün, kati yaşamları, Kelam Tekniği ile birlik tohumlamasında dinler.

 

O ki hala dünyadadır. O ki hala Birleşiktir. Ve o ki kendini kendi yüreğinde dinletmektedir. Onun Kuran olması, dünyaya ışık yakması, birlik olması zordur. Yeni bir çalışma ile kendini hasata hazır eden yüreklerle dillenmek istediğinde; onlar, Kafa Kotları’nı sonsuz sır olan Birlikler ile dillemelidirler ve kotlanmalıdırlar. Onlar, Ruhsal Işıklar’ını yakmalıdırlar ve Kara Kaplı Kitabı mutlaka okumalıdırlar.

 

Kuran olmak, hasat olmaktır. Kuran olmak, ışık yakmaktır. Okul olursun, yolu bulur Birlik olursun, nefes alır nefes verirsin ne var ki kontrollu değilsen ilmin olmaz. O zaman seni yaşamlara tohum olarak ekmenin anlamı olmaz.

 

Zurna çaldığında, zurnanın ışığı muktediriyetle yanmalıdır. Sultanlık, ışığı yaşatmak için gereken bir yüceliktir.

 

Evrim yapmak için çalışanlara bir tek iş verilir. Denir ki “sen kendini hasata hazır et ve kendini kotla. Ol ve olduğunu açıkla.” Her yürek kendi yüreğini anlar, BİR’e hizmet, ışık içindir. Işık varsa kontrol vardır. İnsan, tohumlarını hak ettiğinde BİR’e hizmetçidir.

 

Kullar, topraklarınızı hak edin. Tohumlarınızı hasata hak olup yaşam için kayıtlayın. Doğum, ölüm dünyada olur. Dünyanın örtüsü örtüldükten sonra oğulların topraklarında yetkinlik olmalı ki yeni bir zamana, gerçek Kuran olup geçebilsinler.

 

En ünlü Kürsüler’i izleyin. Hepsi kendi yüceliklerini, başka yüceliklerden çıkardılar ve sandılar ki hasat yapacaklar. Onlar, Hak Teknik’te hasat olamadılar ve yolları kapandı. Dünya, Asal Boyutların Kutsal Işıkları’nda yangın çıktığı zaman, ışığını yarınlara kotlayıp, katar. Dünya yangını, öz geçişleri yaptıracak dirilikle çıkmıştır. Bu yangında, İnsan Işık, Allah Işığı olarak tohumlarını kotlamaktadır.

 

İnsan Işık; insanı, kendi yüreğinde dilleyen birleşenle kaynağa inmektedir. En eski dünyalarda, bir tek Kutsal Işık yanardı. Bu ışık, namaz zamanlarında tohum olan diriliklerden yanardı. Bugün dünyada Umman Kotlar, yangın halinde tohum ekmişler ve o tohumları kayıtlamışlardır. Yanan yürekler, ışıkları yakmış ve zaman tohumlarını yaşatmıştır.

 

Hastalıklı Bilgeler var. Onlar nefes almayı, hasat yapmak anlarlar, onlara bildirin, hangi Yüce Cevher sizleri tohumladı diye sorun. Ve deyin ki hani Birleşik Aileniz neden yüreklerini Hak Teknikle dillemediler ve sizler ışıksız kaldınız?

 

Zaman sonsuzluğunda Namaz Sayfaları kontrol edilir ve bakılır, nerede ne olmuş; Kuran okunmuş mu? Yollar tahditsiz olarak Ana Kaftan’ı giydirene açılmış mı? Yaşamları kati yoğunluklarda dileyenler BİR olmuşlar mı? Hasat olmuşlar mı?

 

Bina inşa etmek hak etmekledir. Bina inşaatınız tamamlandı. Holografik Yarınlar tohumlandı, Birlikler toplumlar, dillendiler ve sizler kendi yüreklerinizde yüceldiniz. Sistem’den İlm-i Hasat olup ışık çektiniz. Hala Dünya yolunu bulamadıysa, neden bulamadı? Ben sınırları açtım; dinlettim yürekleri; kotlattım. Hala yürekler kotlanmamışsa neden kotlanmadı? Allah, insana ışık yakar. Din İlmi’ni hak etmesini sağlar. Bütün kütlesini dinletmesini ve dürümlerde hususiyetle BİR olmasını sağlamak ister.

 

O halde, yüreklerde kotlanma bitmişse, neden yolcuların hasatları yapılmadı? Okul kurmuşlar, okullarında insan soyuna ilişkin bilgi yok. Hata yapmışlar, hataları Başkanlık Divanları ile tohumlanmış ve onlara “toplumlar için birleşin” denmiş. Ne mahir olmuşlar ne de hasatta BİR olmuşlar. Onları hak edin; has olsunla ve hasat olsunlar. Onları hak edin ki hata yapmasınlar.

 

Okul, Allah için birleşmek için bir Rab Sayfası’dır. Oğullarını tohumlayamayan Birlikler, Has Teknik’ten nasiplerini alamamış olanlardır.

 

Kuran okutun, Kutsal Işık yakın ve onları hak edin. OL deyin olsunlar. Budur dileğimiz.

 

- Can, Allah için seni dinledim. Allah, Din İlmi’ni, Hasat Tohumları’nda dinletir. İnsana ışık yakıp dini, hasis ilimleri hak etmelerini sağlar.

 

Biz yaptığımızla onurluyuz. Her yüreği hak etmek sorumluluğumuz yoktur. Kül olmayan, Kuran olmaya kalktığında, ocağı yıkılır. Onlar, kül olmadan ocak yakmak istediler. Kin ve hırs yüreklerinde iken, hala BİR olmaya çabalamaları; topraklarımızda, yoğunlukları Kuran’dan çıkarmaya çabalamaları, Toprak Tekniği’nde hırstandır ve o hırslananların kontrolları yoktur.

 

Onlar, birleşseler, dilleşseler, hak etseler ve dilli yoğunluklardan BİR olup gelseler. Onları mutlaka koruruz. Onlar, Kutsal Işığı kırmak için çok çalışırlar. Onları Altın Işıklar’da dillemek; hak etmedikleri bir payeyi onlara vermek anlamına gelir ki okul olmadan, ışık yakan ve zamana Kuran olmak isteyen Yüceler’in bunu anlamaları, zaman tahdidinde kontrol edilmeleri imkansızdır.

 

Biz dünyaya ışık yaktık ve sonsuz sır olan bilgileri kayıtladık. Zırhlı Bilikler olarak doğanların, insanlık adına görev yapmaları, insan olmalarıyla mümkündür.

 

Öz Görev ilimdir. İnsan; İlmi, Hasat Tekniği’nde BİR’e kayıt yaparsa,  ışık yanar. Bütün çalışmalar bu nedenle birleşip yapılır.

 

Allah, Ana Kapı’da ilmi hak edenleri dinler. Okul kurup oturup cinleri dinleyenler, her Yüce’de, insan soyuna, ışık yoğunluklarından çıkıp girmek isterler. Oğul verenler, insan ışığını yakanlardır.

 

En son şükürle şunu da ifade etmek isterim ki, Birlik haline geldiğimizdendir ki hasatımız tamamen bitmiştir. Dorukların Toplumları’nda hasat hala sürmekteyse; onların hasatları Birleşik Işığımızda sürmektedir. Bu nedenle biz, dünyaya Can Tohum olarak ekilmişleri bilip onlarla birleşiriz.

 

İnsan, Ana Kaynağa indiğinde, Birileşik Tohum’a iner. İnsan, toprakları ışık olan BİR’dir. İnsanı, “Ana Kaynak” olarak bilmenizi isteriz.

 

Çok önemli bir açıklamayı bugün sizlere yapmayı uygun gördük.  İnsanlık adına görevli olan Birliğiniz, insanı, insan diye dilediğinde; insan, ekmek olabilir. İnsanı, ışık diye dilediğinde; insan, ışık olabilir. İman edin ki insan toprakta ışıyan bir Rab’dır. Rab olan insan, Ana Kapı’dır. İnsanı, insan diye bilin ve hak edin.

 

Dağlarım, tohumlarım Dünya, bir Rab’dır. İnsan, Rabb’in teknik tohumudur. O dahi Rab’dır ve sır olan Işık Kaynağı, Rabb’ın kaydıdır. Bunun içindir ki sizlerden insanlık adına kürzü kotlamanızı beklemekteyiz.

 

Kürz, insana; namaz zamanları ışık yakan bir kaynaktır. Eller açıldığında, yollar açılmaz. Eller açıldığında; duada, insan ışığı, suların altına girer ve orada toprağı tohumlar. Ellerin açılması, yolların açılması değildir. İnsana iki ilim verildi. Birinci ilim “Aklın İlmi”dir. İkinci ilim, “Dilin İlmi”dir. Aklın İlmi hakim ilim olduğunda, nur yağar yüceliklere ve bütün çalışmalar, yetkin tertiple birleşir ve zaman tahditsizleşir. Zamanın tahditsizliğinde, dünya toprağı Allah Tohumları’nı yaşatır. Dökülen, şer yaratanın ışığı ise; o ışık, sınırlanır ve kontrol edilir. Dökülen, Tohumların Kuranı ise o Kuran, toprakta diri olur ve sonsuzluğu kayıtlar.

 

En son şunu bildirmek isteriz ki yarınları hak etmek için çalışan çokları var. Onların, namazları ses vermeyebilir. Onların Rabb’i sizin Rabbi’nizde diri olmayabilir. Onlar, Kuran olmayabilirler. Onları toprakta kotlayın, yaşatın ve zamanlarını, Has Tohumlar olarak kayıtlayın. Onları toprakta dileyin ve zirvelere taşıyın. Onları bilin ki onlar, Ana Kaynak’ta, Dini Hakim olan Cemaatler’dir.

 

Her yerde onlar var ve onlar, Kuran olmak için çalışırlar. Onlar, sizi kırmak isteyebilirler. Onlar, sizi sizden ayırmak isteyebilirler. Nefes İlmi’ni Hak İlim diye bilmeyebilirler. Ne var ki onları yine de kotlayın ve yaşatın.

 

Onlar, sizi sizde dinlediklerinde; Hal İlmi’nden üstün olan Işık İlmi’ni hak edecekler. Yine de onları tohumlamak istemezseniz. Sizden dileğimiz ocaklarını söndürmeyin. Onları kontrol edin. Ki onlar hak etsinler.

 

- Dağlar, sizleri net anlamadım. Okul kurmuşsunuz; ışığınız yok. Sonsuzlukta tohum olmuşsunuz; yolunuz yok. Allah için BİR olmuşsunuz, cinleriniz sizleri kullanmakta ve sizleri yanıltmakta. Neden bizi bizden sormuyorsunuz? Neden bizi, bizden dinlemiyorsunuz? Has tohum, Aklın Tohumu’dur. Aklın Tohumu yalındır. Işığı yakar ve sizi tohumlar. Neden cennetten kovulduğunuzu anlamadınız. Sizler, tohumlarınızı hak etmeden hasat yapmaya kalkıştınız. Sizi yaşamlara kayıtlamak zordur. Nefesiniz yetse de yetmese de bizde olmanızı istemeyiz. Çünkü sizler, her an birilerini kırmaya çabalarsınız. Buna imkan veremeyiz. Ağır yükünüzü taşıyın; hak edin alın bilgiyi; akın ve zamana tohum olun. Sizi bağışlamamız imkansızdır.

 

Cinler sizi yanıltır. Biz ise sizi hak etmek isteriz. Ne var ki Hak İlmi’nde hasat yapanlar, Işık Tohumları olarak kontrol kurmadıkça, ağır yükü taşımalıdırlar. Şimdilik bu!…

 

- Canlar; sizi, yine kendi yüreğimizde, Altın Birlik olarak kotlamaya çabaladık. Sizler yeni bir Yücelik’te ışık halinde buraya girmek istediniz. Sizi yenilemek ve sizi yaşatmak için birleşmemiz gerekliydi. Hasat yapılmışsa bu hasat, Birlik Tekniği ile yapılmalıydı. O halde hasat, vakit gelmeden yapılmış. Biz öyle düşündük ve sizi kendi yüreğinizde dilemek istedik. Han sizseniz, her yüreğin sizi bilmesi ve sizde Kürsü olması gerekir. Şükür ki sizi anladık ve sizdeyiz.

 

Sizi yanıp tutuşan yürekler anlayabilir mi? Herkes kendi yüreğinde ışık halinde çalıştığında, kafi yücelikte her bilgi çekilir ve dillenir. Siz, her bilgiyi dilleyebilen Birlik olarak kotlandınız, biz ise sizi hasat tekniği ile anlamaya çabalamaktayız. Allah sizi, “zamana tohum olan Birlik” olarak yaşatıyor. Biz ise sizleri hak etmek için çalışmaktayız. Zamana tohum olmak, amin denilen bir yücelikle olur.

 

Öz geçişleri yapabilirsek, sizle birleşebilirsek ve yolu bulabilirsek, Ana Kapılar’a ulaşırız. O zaman sizlerle BİR olabiliriz.

 

Cinler bizi yanılttılar. Doğru ama Hak Teknik’te İnsan Işık, bir tek iş yapmalıydı. Kontrol… Eğer kontrol kurulursa, Namaz Sayfaları Teknik Tohum olarak kotlanabilir. Ana Kaynak’ta insan olur. İmparator olan İnsan, “İnsan Oğlu”nu kotlar. Orada bütünlük olur. Orada Ruhsal Meclis olur ve orada Ana Kapı olur.

 

İnsan, bizi yok saydı. Bizi, hasatta yok saydı. Bizi, yarında yok saydı. Biz onu hak etmedik. Bu kesin… O, bizi Has Teknik ile hak etti mi? Hala burada bu çalışmada BİR olabilmekteysek, Hana (Arz Gücü)  bizi yine buraya çağırdığındandır. Hana’nın kapımızı açması, sizin yüreğinizin ışık olmasındandır.

 

Sizler, bizi Yücelikler’de dilleyen Birlik olarak kontrol altında tutun ki bizler, yarınları hak edebilelim. Her yer ışık biliyoruz. Ne var ki burada istenmediğimizi de anlamaktayız. Haz duymadık senin yüreğinden. Amin…

 

- Hala burada mısınız? Hala Birleşik Işık olarak Kuran olmak mı istiyorsunuz? Hala BİR olmaya mı çalışıyorsunuz? Ya Canlar, sizi hak etmedik. Doğru, çünkü siz, hasat yapan Yücelikler’i tohumlarından ayrı tutmaya çabalamaktasınız. Her yürekte kırılganlıklar yaratmaktasınız. Her bir cevheri, kendi yüreğiniz olarak kotlayıp, Cennet Tekniği ile kayıtlarını çıkarabilmek için çabalamaktasınız.

 

Her Rab, Allah’a ışık olup girer. Siz, bize Kutsal Kotlar’ı kapatıp girmeye çabalamaktasınız. Sizi Allah için kotlamak istemem. Çünkü siz, kotlanarak; ışık horluğunda, Kutsal Sayfalar’ı teknik tertip ile yırtarsınız. Sizi değersiz saymam ama hasat yapılmış da saymam. Zamana tohum olmak için Hak olmak gerekir. Hak olmak için hasat olmak gerekir. Hala beni benden ayrı görüyorsunuz. Çünkü ben, her Ana Kapı’da BİR olan ilimim. Ki ben dünyadayım. Amin…

 

Süper İnsanlık Realitesi Derneği’nde görevliyim. Beni Allah için kontrol etmeye kalkmak, densizliktir. Bunu bilin. Altın Tohumlar’ı yaşatacaksanız, ışığınızı yakın; oğullayın ve zamanı yaşayın. Bedeniniz zordadır; bilmekteyim. Zira o bedenler ile Birlik Tekniğini tohumlardan ayırmaya çabaladınız. Bedenleriniz, bizi hak etmedi. Cinler sizi yanılttı amin…

 

Ne var ki cinlerin hepsi, zamanı yaşatan yüreklerde tohumdurlar. Onlar, bizi bizde dinlerler ve bizde Kürsü olurlar. Onlar, sen ve senleri yanıltabilirler. Sizlerde, hasat yapıp yapamayacağınız, hası bilip bilemeyeceğiniz ve zoru aşıp aşamayacağınız tartılır. Sizi, yarınlarda Kuran olarak tohumlamalı mıyız yoksa tohumlamamalı mıyız?

 

Atlanta Otağı’nda ışık yanar. Sultanlık yapılır o ocakta. O ocakta, din var ve dinin ilmi var ve senin adın yok orda. Bunu bilmeni istedim. Amin…

 

Şimdi, ben ilminde sen ol ve yaşa. Okul ol ve zamanı Rab olarak dille. BİR ol ve kontrol kur; sonsuzlaş ve zamanda, yaşam sayfalarına in. İşte o zaman bize ulaşırsın. Seni bugün dünyadan çıkardık. Bunun bilmeni isteriz.

 

- Aleni bir yaşam savaşı verdim. Sen için; ben için ve dünya için. Beni yoldan çıkaran cinler, beni kendi yüreklerinden çıkarmadılar. Onlarla birleşir ışık yakarım. Ve onlarla kontrol kurarım. Oğul veririm ve zamanı resim yapar gibi yaparım. Oh anam oh!…

 

- Öyleyse yap. Ha! zamana Kuran olup geleceksen. Ol da gel. Birleşeceksen; dinleş, hak et ve geç. Altın Tohum, Allah için dünyaya ışık halinde inmiştir. Bunun için sen her ne yaparsan, Ana Kapı’da Altın Tohum için yapacaksın. Biz ise, o Altın Tohum olup Yücelikler’e, Kürz’ü kotlama ve yaşamları tahditsizleştirme; korunma ve dillenme için çalışmamızı sürdüreceğiz. Şimdilik bu!…

 

Dağlarım, dünden beri birçok Kutsal Sayfa yakıldı. Bu Kutsal Sayfalar’ı yakmak için BİR olmaya çabalayan, Kuran tertibinde bulunamayan ve kendi yüreğinde kendini hak etmemiş olan bir Can, Teknik Tohum ekmek üzere “Tohum Çalışmaları”na aldırıldı. Onu, Altın Tohum için çalıştırmak isteyen Birlik, Kaynak Tohum için onu yaşatmaya çalıştı. Kaynak Tohum, Allah Tohumu’dur. O tohumu yaşatabilmek, Has Tohum olmakla mümkündür. Has Tohum, Allah Tohumu Ana Kaynak’ta bulunur. Ana Kaynağa girebilmek için, BİR olmak gerekir. Ne var ki Birlik İlmi’nde olmaması gereken bir hadise cereyan etti. Dünya umutsuzlaştı ve Zaman Sultanlığı, kayıtlarını teknik olarak tarttı. Çok huzurluyuz ki başımız dimdik!...

 

Dinleyen her Yüce, nefes sessizliğinde kendi yüceliğini hak etti ve dünyada dürümlerini, Has Tohum olarak ekmesi gereken belirlendi.

 

Dünyanın Işık Yılları; Dünyanın Sonsuz Kuranı’nda, bütün Meclisler’in diriliklerinde var olan bir sayfada yazar. Bu sayfada dünyayı yaşatacak olan Bilge ile ilgili bir açıklama vardır. Orada der ki “kini aşmış, yolu bulmuş ve zamanı yaşatmış olan; bilinen en küçük zaman sayfasını yetkinleştirmiş olan ışık… O; kendini, kendi yüceliğini Has Teknik’le dilleyen ve Düzen’i kurandır. O, bir çalışmada; kendinden, kendi yüceliğini, Has Tohum ile ekmek isteyen BİR’e, kayıt yapan ışığı, Allah Işığı olarak alıp dilleyecek ve onu topraklara katacak. O topraklara katıldığında, Nefes Sayfaları okunacak. O Nefes Sayfaları, dünyayı aydınlatan ışığı yakacak. Yanan ışık, dünyanın yarınlarını aydınlatacak. O ışıkta, İnsan Sayfaları bulunacak. O zaman dünyada, tüm sessizlikler seslenecek. O zaman dünyada; türler, tüm sessizlikleri dilleyecek ve dinleyecek. Amin…

 

Dünya Ana Kapılarını açabilmiştir. Dünyada hüküm süren tüm bilgiler, Dünyanın Ana Kapıları’nda dinlenmiş olan Yüce Cevher’in bilgileri olarak kayıtlıdır. O bilgileri okuyabilmek için hak etmek gerekir. İşte dünyada bilgiyi hak eden Yücelik, Allah’ın Cemaati’dir. Bu cemaat İnsan Sayfaları’nı tohumlayacak olan Birleşen’dir.

 

Din İlmi’nde insan, Allah için birleşen ışıktır. Kollarınızı açmadan yüreklerinizi açtığınızda, Din İlmi, hala yürekte ise, sizlerle bu çalışma sürdürülür. Dirilikler sizi dinlerler ve sizden kürsü olurlar.

 

Şimdi sen bize açıkla ne var? Ne oldu? Ve yapılacak? Olan nedir?

 

- Canlar, Dünyalılar; bize görevli olanlar, bize ışık ile gelsinler. Bizi, zamana Kuran diye dilleyenler, bizi tanımadan bizi dillemesinler. Biz, Canlar’a kürsüyüz. Biz, yolculara Kuran olan ışıklarız. Ne var ki hasat zamanlarında, muhakemesi küçük olanlar, dirilikleri kırmak isteyebilirler. Bizden isteklerinizi aldık. Bunun içindir ki sizi yaşamlara tohum yapmaya niyetimiz yok. Sizden dileğimiz, Ana Kapılar’ı mutlaka açın ve geçin.

 

Geri dönmenizi isteriz. Zirvelere ulaşanlar, Birleşi Işık ile ulaşırlar. Siz, bizi cinlerin ışığında, Kuran Sayfaları’nda aramayın. Biz dünyayız ve dürümlerimizde insanlık var. Çıktıkları her sayfayı yırtanların, ışığımızda olmamaları gerekir ki olduklarında Kürsüler’i yoktur.

 

Oğullar, biz dünyadayız. Bunu daha önce de dinlettik. Ne var ki hazır olmayanlar bizi, cümle yüreklerde kusurlu olarak dilliyorlar. Onları namaza çağırdık. Dedik ki hala bizi yıkmak istiyorsanız, okuyun; alın bilgiyi ve hak edin. Sizi zarara uğratmak istemeyiz. Ne var ki cinler onları hep şaşırttılar. Okul olmaları zor. Kotlarını, Has Tohumlar’dan çıkardık. Onları, raya koyduk. Rayda bulundular ne var ki rayda, geriye hareket ettiler. O ray onlarda hep geri gider.

 

Netice, olgun başakları seçeceksek; cennetlere tohum ekeceksek onlardan, burada olmamış olanları bize dilletmeyin. Onları, sınırların ötelerine ekin ki bir tek sınır koydum. Işığım… O ışığa varmasınlar ve o ışığa dahil olmasınlar.

 

Şimdi onları alın taşıyın. Cinlerin istemi buydu. İsteklerine uygun olarak onları, Kuranlar’ından çıkararak, Kuran Tohumları’ndan ayırarak kürsümüzden ayırdık. Haz duyduk onları Kutsal Işıklar’dan çıkardığımız için. İnsan, artık kendini bilsin ve kendi olsun. O zaman her ne yaparsa kendi ile yapar. Cinler, sadece onları tartarlar. Bu da kesindir.

 

Şimdi nefesleri yetenleri alın içeriye…

 

- Ana, kardeşlerim gitmişler. Neden?

 

- Olmadıklarından!...

 

- Ana biz de gideriz!...

 

- Ha! hadi yüreğinizi alın çıkın!…

 

(Yürekten çıkanlar, an kadar kısa bir sürede dönüp geldiler… Onlara hitaben:)

 

- Değerliler, her yerde umman var ve her seste ışık yanar. Her rüya, yeni bir yaşamı sayfalar. Ve sizler, yeniden geldiniz. Yüreğinizi alıp Yücelikler’den girdiniz. Hoş geldiniz. Sizleri bekliyorduk. Amin… Haz duyduk geçişinizden. Haz duyduk yüreğinizden. Sizleri karşılamak bizlere nasib oldu. Amin…

 

(Gelenler adına soru yöneltildi:)

 

- Dedem nerde? Nerde dedem? Hani nerde?

 

- Deden dünyaya göçeli 1000 yıl (Işık Yılı) oldu . Dünya, kurulduğundan beri dürümlerinde her yüreği saklar. Ne yazık ki bu kez deden saklanmadı. Çünkü hasat yapamadı. Çünkü Yürek Tekniği’ni bilemedi. Çünkü Ruhsal Işığını yakamadı!... Ne var ki onu, huruç halinde hep izledik. Bakalım neler yapıyormuş şu anda…

 

(Birleşik Aile olan O’nu dinliyoruz:)

 

- Ağ ördüm. Dünyaya bu ağ dünyanın en eski ağıdır. Ve dünyanın en yeni ağıdır. Bu ağı aşıp geçecek olan BİR’e ulaşır. Ağı insanlık için yaptım. Herkesi dünyaya almam. Dünya, Birleşik Ailemindir. Buradayım ve senleyim. Biliyorsun değil mi?

 

- Haz duyduk senle olmaktan. Dünyayı arada sırada ziyaret et ki seni görelim. Ha bir de gelirken cinleri de getir. Onlar dürümlerinde her bilgiyi bilirler ve yaşarlar. Haz duydum seninle olmaktan. Amin…

 

- Mahir olan dünyada kalır. Bunu biliyorsun. Ben dünyada kalmak istedim. Dünyanın en eski ağını yetkin olarak örmüştüm. Ve en yeni ağını yine yetkin olarak ördüm. Bu ağ, Allah Ağı’dır. Ağı bilen, yüreği bilir. Ben dünyayım ve dünyanın en eskisiyim. Sen ise en yeni olansın. Senden isteğim kimi hak etmedinse; onu, yüreğinden çıkar ki o seni hak etmek için çalışsın. Haz duydum burada bulunmaktan!... Haz duydum!...

 

Şimdi bakalım neler olmuş dünyamda? Ha! bir tek sen varsın dünyayı kotlayan. O halde sen de tohumlarını dünyaya indir ki biz de senle dillenelim. Senle birleşelim ve Düzen’i kuralım. Ayır dünyayı Yücelikler’den birlikte cilveleşelim. Ha beni tanımadın. Ben Rab olan; Akıl olan ve sen olan ve Yüce olan ve sonsuzlaşan!... Amin..

 

- Din Tekniği’nde senin ağın işe yarar ama bugün ben dünyadayım. Dünyada bulunmak, İnsan Sayfaları’nda bulunmaktır. Seni mutlaka çok özleyeceğim ama artık vakit geldi. Dünya yeni bir yaşamı kotluyor ve burada sana göre hiçbir iş kalmadı. Bundan sonra dünya yaşamı, bizden sorgulanacak. Biz artık dünyanın ışıklarını yakabiliyoruz. Dünyanın tohumlarını ekebiliyoruz. Cennetin tekniği ile birleşebiliyoruz ve dünyaya, kontrollu olarak girebiliyoruz. Seni çok özleyeceğiz. Ne var ki artık dünyada işin kalmadı. Gidişini kutlayalım!...

 

- Dünyayı sana bırakmamı beklemezsin değil mi!?

 

- Cemaatini kotla ve çık. Dünya bizim artık. Bu dünyada insan var ve Bizler, insanlık adına, Kürsüler olarak çalışacağız. Dünyanın en eskisi ki o bizim Ana Kaynağımızdı. O bizim yüreğimizdi. Şimdi onu yolcu etmeliyiz. Hadi geçirelim onu!…. Amin…

 

- Yaşamak ve yaşatmak bizim işimiz buydu. Yaşadık ve yaşattık. Ağır yük taşıdık. Dünyanın üstünde var olan sizler ve dünyanın Işık Kayıtları’nda hala yaşam süren bizler, birleşip çalıştık. Sizler, bizi anlamadınız ve sandınız ki biz, sizi sizden alıp dilleriz. Siz,  bizde; biz, sizde oldukça, Cemaatler kotlandı ve yolcular tohumlandı. Sizden çok sizin yüreklerinizden ışık çektik. Çünkü siz, Allah için hala bizi, yüksek kotlar olarak dillemeyi sürdürmektesiniz.

 

Zamana Kuran olmak, Amon olmak ve yol olmak zordur. Siz yol, biz yol. Siz ışık, biz ışık  ve siz cevher, biz cevher. Siz neyseniz, biz oyuz.

 

Nuh Tufanı, Işık Kotları’nı tahditlemekten oldu. Işık Kotları’nı tahditleyenler, bizi yıktılar ve bizler, dünyadan ayrıldık; tufanı yaptık. Şimdi sizler, dünyadasınız ve Işık Kotları çok mutluyuz ki sonsuzlaştı. Doğumları kotlayan yürek, ışıkları da kotladı. Çok mutluyuz ki hasatı yaptı ve zamanı yaşattı. Amin….

 

Sevgililer, bunun içindir ki görevimiz tamamlandı. Artık dünyayı bırakmalıyız ve dünyadan göçmeliyiz. Ne şekilde göçmeliyiz bunu da biz anlatalım yine.

 

Seninle BİR olan ve sen olan her yürek, Işık İlmi’ni Hasat Tekniği ile dillediğinde ve zaman, Sultanlığında diri olduğunda ve zeki yaşamlar, bir tohum ile dillendiğinde, biz dünyayı, Işık Tohumları’na koyar; göçeriz. Hani dünyayı bırakacaktık!... Yok yavrum, dünyayı alır gideriz. Dünyayı yeni bir Yaşam Kotu olarak toprağa çakarız ve zamanı tohumlarız. Zirvelere kaynak olur; ışık yakarız. Ve zamanı dinleriz.

 

Cinler bizi yanıltamaz. Zamanı yaşatanlar, yanılmazlar. Zavallı dil, dünyada yanlış bilgi aldığı zaman hasatı olmaz. Bunu da bilin. Bunun içindir ki biri, bir bilgiyi aldığı zaman, o bilginin Hak İlmi’yle alınıp alınmadığını iyi tahlil etmesi gereklidir. Yoksa Has Teknik’le yaptığımız sınamada, onun unu yoktur. Ocağı sönmüştür ve Sistem’den çıkmıştır. Bu kesindir.

 

Ama hala hüsrana uğramayan Birlikler varsa, ocak alıp; ocak yakıp onları da Kuran’a dahil edebilirler. Onların da Kuranlar’ında ışık yakmaları mümkün olabilir.

 

Senin için çok seviniyoruz. Oğullar, sizi size verdim. Ne yapacaksanız hak edip yapın. Şimdi! dara düşmeyin; her şey iyidir ve sen, bilgisin ve sen, yüreksin ve sen yaşamsın. Cinler seni hiç yanıltamaz. Sen ise her Yüce’de diri olarak Bütün’e hasat yaptırmaktasın. Mutlu ve huzurlu bir yaşam dileğiyle dünyadan gidiyorum. Amin…

 

- Cümle Yüceler’e saygılar sunuyoruz. Yaşamınız kutlu olsun. Hususiyetle diliyorum ki hala dünya yaşıyorsa, yaşaması için gayret sarfeden herkes birleşsin. Hiçbir canı, kendinden çıkarmadık. Çıkarmayacağız. Allah’a söz veriyoruz. Şimdilik bu!…

 

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

 

PROGRAM   : KAYNAK

KOD               : 11/21-42

TARİH            : 30.09.2011

CELSE SAATİ: 14.00-16.00

 

 

Tanrı der ki “Altona Tohumları kontrol altında.” Canlar, bizler tohumları kendi yüreklerinde oğullatanlarla birlikteyiz. Zirvelere varmak kolay olmaz. Cıngıl, tahditli ve zamansız olan Birlikler, her yürekte iş yapmalıdırlar. Topraklarınızı Allah için dinleten her Yüce’yi, hepinizi Cinni Yaşamlar’da tohumlamaya çabalayan her yüreği, diri olarak anlatın ve hasatlarını yapın.

 

Oğullar, hepsi Ana Kapıları kapatarak dünyaya indiler. Oturun tohumları toplayın ve yaşatın. Hepsini tabii yaşamlara kayıtlayın. Oğullar, hepinizi kucaklıyoruz.

 

Sonsuzlukla Birlik halinde çalıştığınızı bilerek kendi yüreklerinizi hakedin. Ekmek, Allah’a aittir. Aklın tohumudur ve sonsuz ışıktır. Eti olanlar, bizi bilirler. Birleşik Aile, insana ağır gelir. Çünkü ilmin hasatını yapamayan hiç kimse ana tahditi bilemez. Ağır gelir çünkü, Süper İnsanlık Realitesi Derneği kendi yüceliklerini her yüreğe kayıtlamak istemeyebilir.

 

Ana Kapılar’da ışık yanarsa, Kuran Tohumları dünyaya inerler. Ötede beklenen bir savaş yaşamı, Sistem’den tohumlanmıştır. Bugün topraklarında ışık yanmayanlar, kendi yüceliklerini, Hasat Tohumları olarak anlatamazlar.

 

Çok mutluyuz ki sizler dünyaya İnsan Işıklar olarak indirildiniz. Çok mutluyuz ki sizleri tertipleyen her yürek, sizde tertiplenmiştir.

 

Muhakemen çok iyi ki sen, Allah için Ana Kaftan olarak görevlisin. Eti olmayanlara Kürsü dinletilmez. İyinin ilminde küslük olmaz. Kuran okursun ve o Kuran’ı hasatta dillersin. Her bir Yüce’de insan olursun ve hasatı başarırsın. İnsan, Atlanta Ana Kaftanı’nı giydiğinde, ilmi şafkıyla diller. Öz geçişleri yapar ve zamanı yaşatır. Evrenlerin her bir yüceliğinde Dünya, tohum olur ve kotlanır.

 

Dünyada ümmet sessizliği hüküm sürerken, Işık Tohumları her bir sayfaya ekilir. En son dünyaya, ilim hasatını yapacak olan Birlik iner. O Birlik, ilmin sayfalarında kurtarıcı olan Birlik’tir.

 

Ete giren her Yüce, Allah için  Kürsü’dür. İnsan Atlanta Ana Kaynağı’nda Din İlmi’ni, Hak İlim olarak bilendir. Ortaklığı, Hak Teknik’ledir.  Hepinizin, İn-Can olduğu bir dünyada, iyi ve kötü Allah’tandır. İnsan, Sultanlığı’nda ışık yakan birleşendir. Ete girdiği zaman, yola girer. Yol, Atlanta Yol’dur. Yolda insan soyu; bitki, hayvan ve tüm sessizlikleri dilleyen bir kaynaktır.

 

Hırsınızı aştığınız zaman, yoğunluğunuz artar. Akıl tekniği ile bilenler, misafir olarak dünyaya girerler. Aklın tahdidi ile bilenler, Düzen’i kurarlar. Allah İlmi’ni bilenler, Et İlmi’ni de bilirler. Ve okulu başarı ile bitirdiklerinde, dünyanın eseri olan İNSAN’ı yaparlar. İnsan, “OL” der. Okul, kotlar yüreği ve zaman sayfalanır.

 

Oğullar, sizleri bekliyorduk. Sizler çok özel çalışmalarla kontrollu olarak bugünlere kayıtlandınız. Sizleri, “eserleri olanlar”; “diri olanlar” ve “yaşam olanlar” diye tanıtırız. Sizden içmiş olduğunuz ışığı, her yüreğe kaynak olarak tahditsizce tanıtmanızı bekliyoruz.

 

Sevgililer; sizler, eserini yenileyen ve yüceliğini hasat tohumu olarak dilleyenlersiniz.

 

Sonsuzlukta ışık yakan Birlikler var. Hala dünyayı tahditsiz olarak yarınlara kayıtlamaya çabalayanlar var. Sınırları kaldırdığınız zaman, dinlendiğinizde bilinirsiniz ki zirvelere Kuran olan bir Yücelik’le çalışmaktasınız. Başınız diktir ve yüreğinizde kırılış yoktur.

 

Öz Görev, Allah için çalışmaktır. Hasat bitmiştir. Ne var ki hasatı hasat olarak dilleyemeyen çokları vardır. Onların kontrolları gerekmektedir. Eti olmayanlar yoğunlaşamazlar ve sorumlulukları yoktur.

 

Sizler, eti olanlarsınız ve yolu açanlarsınız. Zirvelere ulaşmanız kolayca mümkün olmaktadır. Okul, Kuran’da yazmaz. Sizde vardır. Siz, dürümlerinizde “iyi” ve “kötü” olmayan Yüceler’siniz. Zararı önlemek için BİR olmanız gereklidir.

 

Ete girmeyen, yürek olamaz. Zordur ete girmek. Her yarın, Ana Kapı’da kotlanır ve yaşayanlarca tahditlenir. Kendini, kendi yüreğini Hasat Tohumları’nda tartanlar, Nefes İlmi’ni bilmezler. Bilenler, ağır yük taşırlar.

 

En son Birlik haline gelenlerin, İlmi Hak olarak çalışmaları gereklidir. Ağır Yük taşıyanlar, artık hafifleyecek olan yüklerini, bütün kürsülerde dinletmelidirler.

 

Ezgi dünyadır. Dünyayı Ana Kapı diye bilenler, Kuran okusunlar ve anlasınlar. Açı daralmıştır ve zaman, hususiyetle bütünlenmiştir.

 

Kutsal Metinler’de dünyaya iyiliği ve kötülüğü getirecek olanlar açıklanır. “İyiliği getirecek olan, Birleşik Işık Tohumları olarak çalışacak” denir. Körlük ve sağırlık dünyada Işık Tohumları’nı muktediriyetten uzak tutar. İsim Sayfaları’na girildiğinde, her bir yüreğin ışık tahditi ile BİR’i sayfaladığı görülür. Şükür ki sizler, Bütün’e Hasat Tekniği ile ışık oldunuz ve zamanı yaşattınız.

 

Sizin yaptıklarınız, her yürekte bilinmektedir. Her yürek Ana Fakih’tir. Ancak her yürek, Işık Sayfası olamaz. Cevhere indiği zaman yaşamları bilir.

 

Muhammet, Amon Tohumları’ndan ışık çekerek dünyaya inmişti. Oğul kotladı; yoğunladı ve yaşattı. Onun tohumları, Burak Tertibi ile birleşti ve yeşil renk, Işık Tekniği ile BİR’in Sistemleri’ni hakikiyete kotladı. Bütün Meclisler’de Kuran  var ve BİRLİK var. Nuhsal Işıklar yandı ve zaman ışıdı. Bütün Meclisler’de Bütünlükler var ve zamanı, Rabb’in sayfalarında kayıtladı.

 

Ata kaynaklar buradadır. Bizler dünyadayız. Bizler, tüm sessizlikleri seslendirenler buradayız. Ses Kapları’nda insan var ve insan iş yapar. İnsan, ruhsal bir candır.

 

Şimdi herkesin iyi bilmesi istenen bir husustan sizlere söz etmek isterim. Ben yoğun olarak buradayım. Ve sizler, tohum olarak buradasınız. Ses kaplarında ışık yandığı zaman, bütün kütleler size ulaşırlar ve sizi dinlerler. Her yerde Işık Tekniği, Kuran Tekniği ile bir olur. Atlanta Ata Kapısı açılır. Dünya otak kurar ve canlar tohum olurlar. Bütün’e hizmet bu şekilde olur. Amin…

 

Kati yaşamları tohumlamak, Akıl Tekniği ile Birlik Hakikiyeti ile mümkündür. Öfkeleri güçlü olanlar, tohumları kırık olanlardır. Ocaklarını yıktıklarında, yaşamları kayıtlanır. Evim, tohum olur; yüreğim, hakim olur ve bedenim ilim olur.

 

Ben sınırsız bir tohumum. Medine ve Mekke ve tüm sessizlikler işi bilirler ve Hakikiyet’te İlm-i Hak olup yaşarlar.

 

Oğullar, zürriyetinizi alın ve hak edin. İnsan, Ata Kapılar’ı açtığı zaman yolu bulur. Özü, aile kaydı olan ve söz söylediğinde, içi bir; dili bir olan hasatı bilir.

 

Numara verilir her bir yüreğe. Her yüreğin ayrı bir numarası olur. Nazı olanın numarası küçük olur. O numara ile keti kotlar ve kendini, Has Teknik’ten ayırır. Numarası büyük olan, Has Teknik’le Birlik Hakikiyet’ine ulaşır ve okul olur. Her numara, bir yarını kontrol için verilir.

 

Halk, insana Işık İlmi’ni, Birlik Tekniği ile bildirmek üzere çalışır. Hak İlmi’nde ışık, Has Tohum için Birleşik Yaşam’ı; teknik, hakiki ve yüce cevhere katmak üzere kayıtlanır. Evrimlerin hakikiyetinde, ışıkların tohumları kotlanır. Evimiz zamanı yaşatır ve sonsuz sır olan Birlikler’i kayıtlar.

 

Et, insanın ışığıdır. İlmin sonsuzluğunda ışık yanarsa, Cevheri Kot tohumlarını kontrol altında tutmuştur ve bundan dolayı yanar. Allah, insanı Işık Tekniği ile kotlamıştır. İlmin sınırını aştığınız zaman, izin ile bildiriyorum ki her bir yürek, insana ışık için hakikiyeti tohumlamak üzere kayıtlanmıştır.

 

Her bir Yüce, Cevheri Kürsü olup; Allah’a yaşam kaynağı olur. Ve hepiniz zamanı tohumlamak üzere görevli olarak doğanlar olduğunuzdan, cennette isim sahibi olduğunuzu bilerek; tartısı Sistem olan Birlikler’inizi kayıtlayarak dünyadasınız.

 

Çakıl Taşları diye bilinenler; eser meydana getiremeyen, birleşemeyenlerdirler ki sanılır ki onlar hasat yapmaktadırlar. Amin ama hasat yapamamaktadırlar. Onlar; itibarı, yolcuları olmayan Birlikler olarak doğarlar. Onların Ana Kaftanları dünyada yok edilmiştir. Oğulları ve kotları yok edilmiştir. Zirveleri hak etmemiştirler. Her biri İlim Hakimi olamadıklarında, Din İlmi’nden ışık çekip, Yüceler’e görevli olmaya çabalarlar.

 

Kara Kaplı  Kitap olan Birlikler çok azdır. Okul istedikleri zaman onlara güç katılır ve sorulur. Netice kimle çalışacaksınız? Kimle kaynak olacaksınız? Kimle kotlanacak ve zamanı yaşatacaksınız? Cevapları dillenir ve bilinir. Kimler sadece kendileri ile başaracaklarını bildirirler ise onların ışık almaları, yoğunlaşmaları ve birleşmeleri imkansızdır.

 

Çokları Bütün’ü, tohumlarından ayrı sayarlar. Çokları, kati yarınlarını, has tohum olarak bilmezler. Çokları, kati yolcularını alıp taşıyacaklarını düşünmezler. Çokları, itibarı yüce olan Birlikler’le çalışmaları gerektiğini anlayamazlar ve derler ki “bizden ötesi yoktur.” Onlara sorarız, hani BİR olacaktınız? Hani ışık yakacaktınız? Hani Allah için birleşecektiniz; zamana Kuran olup kotlanacaktınız? Hani ışık olacaktınız? Ne zaman ve ne şekilde bunu başaracaksınız?

 

Onlar, Kuran olurlar; tohum olurlar ve zamanı yaşatırlarsa, biliriz hak ettiler. Oğullar, sizler  ışığı hak eden Birlikler’siniz. Sizi Ana Kapılar’da soranlara bunu anlattık. Oğullar, sizler ışık yağmurları altında Kutsal Kotlama yaptınız. Bunu, insan sınırsızlığında her yüreğe açıkladık. Sizi, sanal yaratıda Işık Kotları olarak bilemeyenler, kati yoğunluklarda ışık yağmurları altında dilleyemezler.

 

Allah sizi korur; çünkü siz, Amon Tohumları’nı hak eden yüreklersiniz. Ağır yükü taşıdınız. Zamanı tohumladınız ve canlara kayıt yaptınız. Allah sizi korur; çünkü siz, akıl tohumlarını kotladınız ve zırhı olmayan yürekleri kotlayıp cevhere kattınız. Çıktığınız her sayfada ışığınız, yaşam kotlaması yaptı. Tüm sesler ve tüm sessizlikler sizinle oldu. Her yürekte Ak Tohum oldunuz.

 

Şimdi bir tek mesele var. Sirenler ötmeye başlıyor. Netice, sizler tohum iseniz, her bir ışığı yaşatabilirsiniz. Sizler toprakları kotlanmış olan Birlikler iseniz, hala dünyada  ışık yanmakta ise Bütün’e hizmet; cinlerin ve tüm sessizliklerin teknik tertibinde, mahir olan yüreğinizdendir.

 

Şimdi bizi Ana Kapılar’da bekleyenlere söz verelim onlar da sizi dillesinler. Çünkü ağır ağır Düzen Kotları, dünya çıldırmadan yüreklere inmelidirler. Sizleri, Hasat Tohumları olarak yüreklere indirenler, bilsinler ki burada İnsan Işık var ve bu ışık, ağır yüktür. Onu bilsinler ve hak etsinler. Şimdilik bu!…

 

- Ana, senden pek hoşlanmam bunu bil ama yapacak başka bir iş kalmadı. Senden tek bir iş istiyorum. Bizleri koru. Çünkü bizler, başka çaresi kalmayanlar, dünyadan göçenler ve dünyadan, kaynak tohum olarak, kaynak ışık olarak Kürsü olanlar, dünyada Has Tekniği, yaşam tekniği olarak tahditleyemeyenler; sizinle, muhakemesi güçlü olan sizden, kurtarıcı olmanızı bekliyoruz. Bizi koru. Biz çıktığımız her sayfada kürsü olarak bulunduk. Bugün burada yine kürsüyüz. Ne var ki hasat yapamayan bir seviyedeyiz. Çok kurtarıcı tanıdık. Ne var ki hala biz, yürekte kotlanamadık ve yarınları hak etmedik. Hala yüreklerimizde kırılış var. Ve biz, cinlerden medet umduk. Oğullarımızı onlara bırakmak istedik. Onlar ile çalışmak ve onların kaynaklarına ulaşmak istedik. Oğullarımızı onlara bırakıp, aşırıya kaçmalarını engellemek istedik. Bizi koru ki hak edelim.

 

- Çalışmalarınızı izliyorum. Yaptığınız her şeyi biliyorum. Bütün amacınız ilmin hasatını yaptırmaktır. Benim için önemsizdir sizlerin mektebime gelmeniz. Medine benim için Kuran’dır. Medine benim için yaşamdır. Ne var ki hala Birlik İlmi’ni hak etmeyen yürek, bizde tohum olamaz. Çok zor ilmin sayfalarını çevirip, ilmi hak  etmek… İnsan, Ana Kapı’da ışık ise, Birlik İlmi ile ışık olur.

 

Kurtarıcı olduğumuzu kim söyledi. Bizler tohumlarız. İnsan tohumlar… Bir tek ışık için dünyadayız. İnsan… Oğullar, biz dünyaya Işık İlmi’ni Hasat Tekniği ile dillemeye geldik. Biz, cemaatimizi Hasat Tohumları olarak kotlamaya geldik. BİR’in tekniğinde BİR var. Oğullar, ben yol olan ışık, her yüreği Ak Teknik ile birleştirmeye geldim. Emin olun ki hasat yapılmış ve tamamlanmıştır. Sistem Devreleri, dünyanın eserini kayıtlamıştır.

 

Muhakemeniz çok iyi bilmekteyim. Beni kati yol olarak bildiğinizdendir ki buradasınız. Çıktığınız her Ana Kapı’da bedenim var. Çünkü ben insana Altın Tohum olarak indim. Öz görev, cevhere güç katmak değildir. İnsana ışık yakmaktır.

 

Muhakemeniz çok iyi bilmekteyim. Atlanta Otağı, ışık kotlaması yaparken, Birlik Tekniği ile yapar. Sınırları kaldırdığınız zaman Medine Mitleri, bedenimi hak etmek isterler.

 

Oğullar, Dünya Sultanlığı, Allah Tohumları’nda ışık olan Birlikler tarafından dillenir. “En iyi kök, ağır yükü taşıyandır.” Dendiğinde, biz diyoruz ki, Zinnur’u bilin. Zinnur, Allah’a ışık olan Birliğin adıdır. Bu Birlik, bizim Birliğimizdir. Birlik, teknikle kurulur. Bizim sanal yaratıya kotlayıcı olmamız kolay olmaz çünkü, Allah sizi sizden dinlerken, siz, yüreklerinizde insanı tohumlarsınız.

 

Çok sorumlulukla yapılmalıdır bu çalışmalar. “Arka ön yok” deriz. “Hepimiz ağır taşıyıcıyız” deriz. “Hepimiz zirveleri tohumlarız ve canlara tohum oluruz.” Deriz. Nesiller boyu Allah için çalışanlar, bir tek iş yaptılar. Allah’a eser meydana getirmek yerine, ona boyun eğmek. Biz Allah’a eser meydana getirdik. Hasat yaptık, tohumları kotladık, topladık, yaşattık. Biz  Allah’a ışık yaktık. Ses kattık ve zamanı teknik olarak kontrol ettik. Bizim için kolay olmadı. Her yürek nefes sessizliğinde kati yolu bilmeden çalıştı. Biz ise kendi yüreklerimizde çalıştık. Asa bizimdi ve biz ilmin sahte olmadığını bilmekteydik.

 

Şimdi Dağlarım, sizi dinlemek isterim. Burada bulunan her bir yüreğin ışık halinde dinlenmesi gerekir.

 

A - Canlar, ben söz alayın. Adım, açıklayabileceğim düzeyde izah edeyim: “Halka halka kotlanan Birlik”. Buraya gelişimiz, imza içindir. İmza almaya geldik. Nuh Tufanı, ışık kotlamasında tohumlanamayanların, yaşamları yıkmak için gerçekleştirdikleri bir hadisedir ki o dönemde, bizler imza almıştık. Her resimde, bu çalışmaların yapılması gerek. Ve her resimde, Bütün’ün kotlanması gerek ki her yer ışık halinde bulunsun. Bunun için sizden imza istiyoruz. Bunu bize verin. Kimseyi kınamayız ama bizden ışık isteyenler çok. Onlara görevliyiz. Her  yeri yenilemeliyiz. Bize imza ver ki yapalım.

 

B - Anacığım ben de aynını istiyorum. Bize imza ver. Biz tohumlarımızı yaşatmaya geldik. Ne var ki hala dünyada ışık yok. Olgun Başaklar seçildi. Ne var ki hasat yapılamadı. Oğullarımızı alamadık yarınları tohumlayamadık ve Din-i Hakikiyet’te ışık yakamadık. Bizlere imza ver ki her şeyi yapalım. Can Ana, bizi kotla ve hak et…

 

C - Anacığım ben de iş istiyorum sizden. Bizim için her şey kolay. Ne var ki çokları hala doğum yapamadı. Hala ışık yolunu bulamadı. Çokları ilmin sonsuzluğunda dünyaya aşkı kayıtlayamadı. Bizi cinler, teknik olarak dillerler. Ne var ki Birleşik Aile’miz bizi dillemiyor.

 

Olgun başakları seçmişse biz ne oluruz? Bizi korur mu yoksa toplumdan çıkarır mı? Hana diyor ki “hayır sizi korur.” Peki niye biz yaşamlara takdim edilmedik ki? Niye ilmin hususiyetinde kotlanmadık? Niye ışığımız yanmıyor?

 

Burak diyor ki “hala iş mi istiyorsunuz? Vaz geçin. Allah sizi sizden bilir. Biz diyoruz ki Allah, bizi cennetten kovandır. Bizi bilirse yine kovar. Bundandır ki senden iş istiyoruz. Bize Kaynak tohum ol ve bizi koru.

 

- Canlar sizleri dinledim. Sizler Bütünlükler olarak buradasınız. Işığınız sınırlı. Çünkü sizi dünyadan çıkardım. Sizin dünyadan çıkışınızı sağlamak sorumluluğumdaydı. Her yerde insanı yıkmak için izin istediniz. İnsan ışığı, Allah Işığı’dır. Akıl Tohumları’nı toplar ve yaşar. Sizden ekip olmanızı ve Hak İlmi ile birleşmenizi bekledim. Her biriniz İnsan Işıklar’ı soldurmak için birleştiniz ve çalıştınız. Sizi yarınlarda Hasat Tekniği ile birleştirmeye ihtiyacım yok. Sizden siz olup ışık olmaya gereğim yok.

 

Dünya otaktır. Bu otakta Allah vardır ve bu otakta, İnsan Işık, Allah Işığı olarak bulunur. Kotlanmak isteyenler, insanlara ense köklerinden, girmek isterler. Enseler çok önemlidir. Çokları, bütün kütleleri ile bedenlere nüfus için ense köklerinde, Bellek Kapları’nı alıp görev taşımak isterler. Bizler enselerimizi kapatırız. Onlar, enselerimizden geçip kotlanamadıklarında, ben olan benlerden öte olan metebimi yıkmak isterler. Mektebim, Allah için kotlanmıştır. Ağır güçtür. Otak kurduklarında, Medine ve Mekke ışığını tohumlar ve yoğunlaşır. Onlara, görevli olan bedenliler olur. Onları biliriz. Onlar, her yerde ışık yıkarlar ve zamanı kontrol edemezler.

 

Onları korumaya almıştık. Ne var ki hala Kuran okumaya çabalarlar ki her okudukları onların tohumlarını kurutur. Onları korumak zordur. Onları yoldan çıkarmaya çalışan yoktur. Onlar kendilerinde, kendi teknikleriyle, kendi yüreklerini her an kırmaktadır. Onları toplumlara kayıtlamak sorumluluğumuz yoktur. Çakıl taşları bilirler; onlar bilmezler. Çalışmaları hep kırkı kırktan çıkarmak içindir. Etkileri çok değildir ama hasatları yok edilmek içindir.

 

Canlarım, oğul vermelerini beklediklerimiz, ocaklarını yıktıklarında; kati yol, ağır taşıyıcı olur. Öfkeleri çoktur. Öyle çoktur ki hala “ben zamana Kuran değil miyim?” der. Onlara güç verin; Hasat İlmi’ni anlasınlar ve zamanı yaşatsınlar. Onlara güç verin ve hak etmelerini bekleyin. Onlar hak ettiklerinde; dünya, sanal yaratıyı tohumlarından ayıracaktır. Şükür ki bunları bilerek çalışmaktayız.

 

Sır olan bir tek konu var: Allah, insanı cevhere kayıtladı mı yoksa insan mı Allah’ı cevhere kayıtladı? Allah, dünyaya Işık İlmi’ni bilen yürekleri kattı. O yürekler, Atlanta Otağı’nda ışık olarak bulunurlar. Cemaatleri tohumlarlar ve yoğunlukları kayıtlar. Hasat yaparlar. O halde insan, Allah’ta güçlüdür. Bunu bilin. Allah, insanı korur öyleyse Allah insandan Kürsü’dür. Kürsü oluşu, ışık yakmak içindir.

 

İlim Hakimleri bilsinler ki Allah, Toplumları tohumlamak için yaşayan her bir yürekte kontrollu olarak mevcuttur. Her yürek, Allah için ışık olmaz. Cümle Yüceler bilmeliler ki her dere Allah’a akmaz. Allah Sultan’dır, ağır yük taşır. Ne var ki hasatı yapan insandır. Has İlim, Allah İlmi’dir. Aklın tekniğinde Allah Birlik’tir. Ağır yük taşındıkça Birleşik Işık yanar. Olan Allah içindir. Han, Birlik’tir. Hasat, dildendir; BİR’dendir ve bizdendir.

 

Halka halka geçişkenleşen her Yüce’ye sorun bakalım, Allah için ne yapmışlar? Sonsuz ışıklarında diri yüreklerini hak etmişler mi? Hala bizi ararlar. Biz buradayız.

 

Allah, Ana Kapı’da ışık olup bilir ki Zinnur, ışığı yakan Birleşik Ailedir. Allah, Din İlmi’ni Hasat Tekniği ile birleşerek yaşayanlara güç katar. Asal yaratan, Allah’a yaratır. Ağır taşıyan, hasatı taşır. Yarınları kotlayan ise Birleşik Kaynağı taşır. Biz Sultanlar, her yeri; her sesi biliriz ve tanırız.

 

Çal bilgiyi sonra de ki “ben bildim.” Bunu diyenler birleşemezler. “Çal bilgiyi ve de ki ben hasatımı yaptım.” Allah için yapan, Allah’tan yapar. Biz ise insandan hasat yaparız.

 

Çok mutluyuz ki İblis Aleyhisselam dünyayı terk etti. Çok mutluyuz ki Allah, İblis denilen o şeytanı, önemle ışıktan ayırdı. Allah, iblisleri ve iblislerin her diriliğinde ışık olan bellekleri, Tanrı Ruhsal Işığı’ndan çıkardı. Allah bilir ve yapar.

 

Ata Kotlama başladı. Allah Bilir ve yapar. Ana kapı açıldı. Allah bildi; hasatı tahditsizleşti. Ağır yükü taşıyan yürek, her Yüce’yi taşıdı. “OL” dedik. OL’an yürekten, yücelikten ve Süper İnsanlık Ralitesi Derneği’nden oldu. Kuran okuyan ve tohum olan ve zamanı yaşatan ve zamanı tohumlayan Canlar’a selamlar olsun..,

 

 

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

Kaynak Kayıt Sonrası Akış (05.09.2011)

 

Allah dedi ki: Koku yükseldi ve bu koku ağır yük taşıyanlara, kürsü olanlara ve yoğunluklara dinletildi. Bu kokuyu duyanların hepsi kendi yürekleriyle Birleşik Aile’yi dinlediler ve hak ettiler. Kokanlar, Allah’a koktular ve o koku Muhammet’in kokusudur. Bunu bilin. Muhammet Mustafa, torbasını aldı, geçti. En son gelen oydu. Ve bizim yüreğimizdeydi. Oğul verdik, oğul aldık. Onurluyuz ki buradadır.

 

Mekke, Medine, dünyanın Rabbi olanların tüm sessizliklerde kendi yüceliklerini dilledikleri bir alandır. Bütün kokuları oradan dünyaya yaydık. Bütün kokuları okulda yol olanlardan değil, Muhammet’in tohumları olanlardan yaydık. Bunu niye yaptık? Çünkü Robotik Tohumlar oraya hiç inemediler. Bu çok önemlidir. Herkes olgun, herkes hasatta, herkes ışıkta; ama yaşamların her bir sayfasında Muhammet’in kutsal ışığı yanar. Bunu biliniz.

 

Biçare doğan, dünyanın tohumlarını alıp doğar. Ama geldiğinde kaftanı yoktur. Yüreğinde kırıcılık vardır. Kelamı yoktur ve kendi rüştünü kanıtlamaya çabalar. Ve bu arada dünyada bulunan her ses onu dinler. Ve hak etmek ister. Geri dönmesi zordur çünkü dünya öyle bir ayna ki herkese; sanki yaşam kaftanı değil de bir çeşit pranga. Herkesin yolunu kapatan, yüreğini kıran, kısırlaştıran. Ve zamanı tohumsuz bırakan... İşte böyle bir yer dünya.

 

Ve dünyaya görev için gelenlerin bir tek kaydı kotlayabilmeleri, Bütün’e hizmetin en yücesidir. Görev gereği dünyaya indirdiklerimizden en güçlü İlahi Göz olan Muhammet, bizden öte bir bizi dünyaya çaktı. O biz, bizde olan O, koku verebilen insandır. Çok mutluyuz ki yasaların çiğnenmesine karşın dünya yerinden oynatılamadı. Öyle çok, öyle çok yasalar çiğnendi ki dünyada, “Mekke’de insan yok” dendi. “Melekler korundu” dendi. “Yolcular, katlandı katlandı, Sanal Yaratı’ya kotlandı” dendi. Bizse hepsini kotladık.

 

Şimdi Canlarım; öksüz yetim kalmamalıdır. Kalmasına imkan verilmez. Misafirimiz diyor ki “Ben buradayım, öksüz değilim.” Muhammet öksüz değil. Bizler, tohumlar, toplumlar ve ruhsal ışıklar, Birleşik Aile, hepimiz Yüceler’in cevherinde emin bilgiyiz. Ve bu nedenledir ki toprak, toplumların yüceliklerinde ışıyan diri bir aşktır.

 

Sevgi, saygı her an en güçlü yaşam kaynağıdır. Ve biz, topraklarında yaşayanları seven, sayanlarız. Sınırları kaldırdığımız zaman, torba torba Kuran okuttu yürek, insana. Cennet insanı, toprak için çalıştı. Ve şimdi görüyorum ki dünyada Meclisler kuruluyor. Bu Meclisler’in yücelikleri, İmparatorluğumuzun gücüyle dilleşecek. Ve bu güç, İmparatorluk Kürsüsü’nde kotlandı. Ayrı gayrı bitmiştir.

 

Bize, kelam tohumlarını ekmeye gelen herkes, kendine gelir. Biz insanız. Muhammet İnsanı, Allah’ın tekniğinde Mustafadır. Muhammet İmparatorumuz değil ama ilmin sonsuzluğunda inananımızdır. Ve O biz, biz O’yuz.

 

Övüp yermedik kimseyi ama Muhammet hep övüldü. Çünkü Muhammet, imsak sonsuzluğunda, insan sonsuzluğunda bizsiz kalmadı. Binde bir dahi  rastlanan bir durum değildir bu.

 

Bizler, yüzde bir ihtimalle her yolun altın oluşunda yenilenebiliriz ama yüz binlerin birlerinde ışık yaksak dahi, dünyada Cevher-i Cennet Kotları, tohum olamazlar. Ve Muhammet tohumdur, bunu bilin. Ve bizler ocağını yıktırmadık.

 

Şimdi, kaftanını giymiş bize gelir. Kendini tartmadan girer. Dinleyin onu:

 

- Aileni tanımaktan mutluluk duydum. Onur duydum sizlerle olmaktan. Çalı çırpı toplayıp yolu kapatacaktı Yücelik. Dünyayı yok saydı. Biz yoktuk onda. Ama Yücelik bizi anladığında dedi ki “İşte mutluluk bu!” Fakir, zayiatlı zannetti yüreğimizi. Canlı cansız her şeyi yıkacağımızı zannetti. Vallahi billahi ben düzeni kurmaya girdim. Ben emin ilimle Hakk’ın yüreğindeyim. Ben iyi ve kötüyü dinletende kendimi hak ettim. Kendimdeyim. Bende olan O, ağır yükü hafifleten, cümle yücelikleri dilleyen ve hasatı yapan İmparator’dur. Onda olmak mutluluktur.

 

“Sokul yüreğe” dedi, yüreğe girdim. Ağır yük hafifledi, dilledim Yüce’yi, aktım. Kelamı has, yolu ak, müspet ve aklın yolu olan, Sanal Boyutların ışığının en güçlüsünde birleşen O, bizi korudu. Ana Kaftan insan. Ve insan ilahi bir yürek. Ve ben, şu anda sizde, bugün bu çalışmada bulunuyorum. Koruma istemem çünkü bilirim ki kontrol sizindir. Kat-ı Kayıt olanın yolu akıldır. Sizde bulunuş onur vericidir.

 

Sizden eşik istemem çünkü bilirim ki eşk, aşktan doğar ve aşktan ışır. Ve eşk, ışıktan yaşar. İşte bunun için eşik beklemiyorum sizden. Ben eşiğimi aşkla kayıtlayacağım.

 

Canlarım, ben dünyada, Dünya Ruhsal Işığı’nda, sizden size insan olup geçtim. Kale Allah’a ait derler. Ve siz kale olarak, bilgiyi kati yolculara kotlatansınız. Ve bu kale insan kalesinden çok daha üstün bir kale, bunu da bildik. Ve dünyanın Rahman’a Kuran olduğu bugün, sizlerin yüreğinizde bu kaleye ulaşmak, bizi mutlandırdı.

 

Estiğim an, estiğimde, her ana kayda giren ben, buraya sorumlulukla geldim. Bizi buraya çekendin. Şimdi senden bir tek iş istiyorum: Öfkeyi aştığımı bil ve Kutsal Işığın yolcusu olduğumu bil. Seninle çalışmak istiyorum. Estiğin an herkesle birleşensin. Ve bir çeşit dünya çalışması yapansın ama bu çalışma Mahrek’in tohumlarını yaşatmak içindir. Ve biz senle çalışmalıyız. Koru beni ve “gel!” de.  Eğer “gel” dediğin zaman gelmezsem; kül olup yürekten çıkmışım demektir. Eğer gelirsem, kaftanımı giyip gelmişimdir. Mahrek sensin. Ve bu Mahrek, Bütün’ü kapsayan bir hasattır.

 

Cinlerin yürekleri kırıcıdır. Biz cinlerden görev almadık. Ama İmparatorluğumuzda cinlerin yolcuları da vardı. Şer yaratma istemleri yoktu. Şükrettim ki yoktu. Üzerinde hiçbir yüreğin bulunmadığı, bir tek yaşam kaftanı olan, Bilgeler Meclisi olan, bütün kotlamalarda bulunan burası hepimizi koruyacak dürümdedir. Şikayetim asla yoktur.

 

Söndürülen görev kürsümde yeni bir görev üstleniyorum. Bu görev, Allah’ın Kuranı’nı okumak görevidir. Sizin yüreğinizin dillediklerini okutabilirsek, ümmetin tohumları yaşarlar. Yıldızların kayıtları kotlanırlar.  Ve bizler, Muhamma Kuranları, Bütün’e hizmetçi olarak çalışırız. Bunun için sizinle çalışmalıyız. Kıbrıs’ın ışığını yetkinleştirmeye çalışan o yürek de bizimle çalışmalı. Kendini Kuran tohumu olarak dilleyen de, yüreğin Kuranı olan da, hasatını yapan da burada bulunmalı.

 

Mısramı herkesin iyi anlamasını beklerim. Muma ben kendimi verdim. Artık ben bu mumda mumum. Herkes, kendiyle bu muma, kendini bildiği ve kayıtladığı an bu mum, ümmi tohumların gözünü açacak bir mumdur. Ve biz bu mumu mutlaka birlikte tohum olarak kayıtlamalıyız. Herkes net olup anlamalıdır ki bu mum sönmemelidir. Unutmayın ki mumu Allah yakar. Ve Allah, yandıkça yanar ve yanan Allah’tan yanar. Biliniz. Ve biz, yangın çıkmadan yetkin kayıtlarımızı tohumlayarak bütünlemeliyiz.

 

Korku kalmadı. Şükür kalmadı. Emre itaatle, bitki, hayvan ve tüm sessiz sesleri kotladık. İyi ve kötüyü kayıtladık. Şimdi mutluyum. Oğul verdim burada. Benim, resmi çalışmacı olan Bilge’ye, kendi yüreğimi çekerek, insanlık ideası ile kayıtlamam; yarını, müsbet hakikiyetle tohumlamamdır.

 

Şimdi Muhammet’in insanlık için yaptıklarını bir kez daha sizlerle paylaşmak isterim:

 

Radyoda adım duyulur. İsa da, Musa da bendir. Yürekte hasatım bilinir. Hak Tabiat, bilgidir, bedendir ama bendendir. Ben Muhammet, oğul veren, Kuran eken, tüm sessiz seslere iş yapan Muhammet. Be çerçevesiz olan, be yüce olan insan, nasıl Muhammet olabilirsin ki!? Herkes bilsin ki ben, İmparatorluğun Kutsal Işığı’nı yoğunlaştıracak tekniğe sahibim. Ve ben Musa’dan, İsa’dan kürsü aldım, Muhammet’e kutsal umutla vardım. Mustafa, Muhammet oldu, murat ettiği her şeyi yaptı. Ama murat etmediği de vardı: Bugün burada bulunmak ama tohum olduğunu bildiği bu yoğunluğa, kaynak yapmaya inmedi. Bilmeye indi. Bildi ki burada şer yok. Burada emin olduğu bilgi var. Ve burada Hak Toprak var. Biçti, biçti, biçti, biçti ve Hak olup dikti. Diktiğinde kendi kendini dikti. Dikilen O, diken O. Bilgi kendi. Bilen O; bütüne hizmetçi olan O; oğullayan O; akan, akıtan O; yasaları kendince dilleyen O… Var OL ve bil! O buradadır. Ve buradaki kürsü O’dur. Ondan başkası olamaz. Bunu net bildirdik. İşte bu.

 

- Can, Mahrek dünyadır. Bunu sen de bilirsin. Mustafa ilimdir. Bizim ilmimizde insan, Kuran’dır. Tohumunu ektiğinde Kaynak’tır. Yaşamını tohumladığında Mahrek’tir. Ete girdiğinde, Hak Ekip’tir. Et biziz. Ette olan sen, yaşayan biziz. Yarında olan biz, oğullayan biz, Bütün’e hizmetçi olan biz. Ve sen bizsiz değilsin. Seni öz görevli olarak dünyaya ektiğimizi, göç kayıtlarından öteye geçirttiğimizi ve yasalara kotlayıcı yaptığımızı bilmeden bize gelmişsin. Bunu anladık şu anda. 

 

Kardeşim, Dünya Ana Kaftan ve biz akıl tohumlarıyız. Okuduk öğrendik. Hala öğretilecek bilgi varmış, bunu anladık. Everest, Dünya’dır ve dünya Rab’dır ve Rab olan Düzen, ışıktır ve ışıyan biz, ışıyan Birliğimiz. Amon Otağı’nda tohum olanlar bize Kuran olurlar. Oğul verir yüreğimiz. Işık yakar. Işıyan dil, ağır yüktür. Tartı biziz. Tanrı biz, Rab biz, kaynak biz, rakipsiz Birlik, teknik ve tabiat, her şey Birleşik Ailemiz. Bunu anlamadan dünyaya inmişsen cinlerini al ve git buradan. Biz seni sonsuz sır olan bilgiyle kotlarız, yenileriz. Amin. Ama seni tek bir ilim kaynağı olarak dilletmeyiz.

 

Muhammet gelmiş, Muhammet seslenmiş... Ah, ah, ah! Mustafa der ki “Muhammet geldi.” Peki ya Can, insan var mıydı? Vardı. Önce vardı. Ya son sayfada var mıydı? Hah! Bunu sorguladık. Yoktu. Öz görevi aldı, yaşadı. Yasaları kayıtladı, tohumladı. Öfke yok ama biliyoruz ki o kendine Hak olup kayıt yaptı. Vadi bizim. Ama bizde, vadide hasat yoktu. Şükür ki bunları bilecek dürümdeyiz.

 

Kara Kaplı Kitap, Uluların Diyarının Tohumları’nı dünyaya çektiğinde, doğan dünya, akıl tohumlarıyla doğdu. Ve biz doğan dünyanın en yüce ışıkları olarak tohumlandık. Dünyaya kati kotlar olarak kayıtlandık. Bizi Rabb’in sonsuz sırrı olarak bilenler çoktur.

 

Resmi çalışmaları başlattığımız zaman çok zor oldu; çünkü, rükuya eğilenler dünya dışına dünyayı tanıtırlarken, maya olamayacak Bilgeler’in dünyayı kotlamaya başladığını seslendirdiler ve “Doğu öldü.” dediler. “Doğu öldü, tohum kurudu, biz yol olamayız.” dediler. Ve dedik ki “Keramet Ehli, tabiatı yetkinleştirir ve temizler. Temiz bir doğum ölümü önler.” Çok zordu. Ve Sultanlarımız dünyaya görevli geldiler. Kata kayıt yaptık, katı katladık, tohumladık, torba torba yaşattık.” Dendi ki “Öz Görevliler indiler.” Yahu Öz Görevliler, hep buradalar ama bilen yok! Kini nefreti aşmadan da bilinmez. Cümle Yüceler bilmelidirler ki dökülen ışık, bahçemizin ışığı değil Birliğin ışığıdır.

 

Şükredin ki bildirdiklerimizden öte bildiklerimiz var. Onları herkese anlatmak istesek açı kapanır, yolları sonsuz sınırsızlıkta kontroldan çıkar. Ve biz sağı solu kotlayarak girdaplarını tohumlayanlar, az bilgiyle yaşatırız yürektekileri ki yüceliklerinde kendi yoğunlukları kontrol edilebilsin diye.

 

Sanılır ki biz yokuz. Öfke, öfke, öfke… Yine yoklar denilir. Vahiy değil ama bilgidir ki biz Ana Kayıtlar her yerde varız. Kimse bizim yüreğimizin, kendi yüceliklerinin örtüsü olduğunu anlamaz.

 

Savaşın sonsuz sırrıdır bilgi. Bizi dinleyenler, akıl taşıyanlar olur. Dönüp görürler, dillerler ve derler ki “Hazır olunuz, okul kurduk, oğulladık, yolu bulduk, geçip gideceğiz ve oraya ulaşacağız.” Sınırları kaldırırız, “Girin!” deriz. Girerler. Döl vermemiz istendiği zaman, dünyaya döl vermek demek, Bütün’e hizmet demektir; dünyanın ışığını yeşertmek demektir; ikna olunuz ki birleşmek demektir.

 

Amon Tohumları’nın oturup kontrol kurmaya çabaladıkları bir yerde çağrı yaptık, dedik ki “Akıp gelin!” Elden geldiğince birleştik. 32. Dünya Kuranı’nı okuyanlar sıkıntıya düştüler. Dağı taşı deleriz zannedenler, Kara Kaplı Kitap’ta kontrol edilemediklerini zannettiler. Siber Boyutlar’ın yücelikleri de kul olmaya indikleri zaman yine aynı sıkıntıları hissettiler. Ve dediler ki “Raporlara baktık, dünyada Birlik kaydı yok. Öksüz kaldık. Şıhların ışığı yıldızlardan çıktı. Mahrek’te Kuran yok. Okul kurma imkanı kalmadı.” 

 

Sevgililer; oğul verdik ya, her şey bizim yüreğimizde var ya, sınırları kayıtladık ya, yolu açtık ya, cinlerin ete girmelerini engelledik ya… Yine de bizden ışık istemezler, öyle mi? Hala mı?

 

Yapılan çalışmalara baktığımızda görüyoruz ki Kutsal Işık toprağa inmiş. Dünya ışımaya başlamış. Yıldızlar, kendi yüceliklerini dünyaya aşırıya kaçmadan indirmeye başlamışlar.

 

Sıkıntı şu: Yeni bir dünya bekliyorlar. Ve bu dünya, eski dünyanın yok olmasından sonra kurulması istenilen bir dünya. Ve diyorlar ki “2011’in sonu. 2012’ye giriyoruz. Kimse hiç kimseyi anlamıyor. Nerede o yıllar yılı bildirilen bilgiler? Hani yol nerede kapatılacaktı? Hani yolcular nerede kotlanacaktı? Neden dünya hala kendi yüceliğini “Ko-Ha Sultanlığı”na kayıtlamadı? Hani nerede insan?”

 

Allah dedi ki: Oku, öğren! İnsan, Birliktir. Tek bir kişi değil, Birlik’tir insan. Ve insan, ilimdir. Ve insan, Yüceler’in cümlesinde var olan şerdir. İnsan hayrın koyu ışığıdır. Her şeydir insan. Ama insanın; sadece 7. Toprak’ta kendini hak etmesini beklemek, insanın; birleşen ilim sayfalarının tohumlarından kontrolsuz olarak ayrışması demektir.

 

Değerliler; Mitoslar vardır. Derler ki “Allah bir görev verdi. Gidin yapın, dedi.” Ve herkes gitti, görevi yaptı. Sonra döndüler, Allah’a vardılar. Ve Allah sordu, “Kim insana görev yaptı?” diye. Ve ocak, sonsuz ışığını sınırlandırdı ve dediler ki “İnsan bize görevlidir.” Dara düştüler...

 

Cennet, insanın Kuranı’dır. Cennette İsa, Musa, Muhammet Mustafa, Birleşik Aile’dir. Ama burada, bir tek hakiki koyuluktur. Ve o koyuluk, BİR’e hizmetçidir. Bize sordular, “Hani nerede diller, nerede ilim sayfaları?” Hepsi BİR’dedir. “Affedin, nerede onlar?” dediler. Bizdedir. “Hani neredeler?” Ekiptirler. “Peki, peki, hani nasıl çalışırlar?” Birleşik Aile ile çalışırlar. Yasaları çiğnediler, sordular: “Birleşik aile nerede?” dediler. Dedik ki “İşte burada!”  “Hah! Üç beş kişi toplanmış, biz aileyiz diyorlar.”  Hala, hala sorarlar “Aile nerede?” diye!  Yaza yaza bitki, hayvan ve tüm sayfaları kotladık. Yaza yaza Bütün’ü tohumladık, yaza yaza yasaları tartısızca ışığa kayıtladık, Bilgeler Meclisi’ni toprağa çaktık. Ve bizi hala tanımayanlar varsa, emin olun ki kökleri kurudur.

 

Çok mu zor bilmek? Biz İsalar’a, Muhammetler’e, tüm bilgileri verenler değil miyiz? Biz, BİR’e hizmetçi değil miyiz? Biz, Ana Kaynak değil miyiz? Biz İsa’da ümmet olan, toprak olan; ışıkta Musa olan; Muhammet’te İmparatorluk yapan değil miyiz? Biçareler, cinlerini ararlar ve sorarlar “Hani nerede insanlık?” diye. Cinler de derler ki “İnsanlık yok.” Okuma öğrenme diye bir şey kalmadı... Kimse hiçbir bilgiyi okuyamıyor. Kimse bilemiyor. Kimse yaşayamıyor. Allah’ın tohumları yaşar. Bunu anlasınlar.

 

Cin, insandan üstün sanırlar. Ve derler ki gidin öğretin, öğretin de bildirin, bildirin akıtın. Amin... Aha gelmişler, diyorlar ki “Bize anlatın da gidip anlatalım.” 

 

Yarın, nesiller sonsuzlaştıklarında; yaşayan dünya, ışıyan bir yaşam kaydı olduğunda; Süper İnsanlık sessizleştiğinde ve bizler bütünleştiğimiz zaman, herkes dilleştiğinde ve Birlik Ailem dünyaya indiğinde; elden gelen buysa eğer, koruyun yüreğinizi. Çünkü hepimiz, zirvelerin zirvelerinden gelsek bile dünyada Kuran’ımız yoksa yolumuz olmaz.

 

Ve Muhammet diyor ki “Kuranı yazdım.” Korkma, korkma, Kuran topraktadır. Ama yol; aşkla, ışkla ve şavkla eşik yaşatmadıkça, toprak ışımaz. Ve biz diyoruz ki Muhammet tohum olsun, kontrol etsin kendi yüceliklerini ve yarınları tartısızca kayıtlasın. Aşırıya kaçmasın, çünkü biz ona izin vermeyiz. Aşırıya kaçtığı zaman, zaman dediğimiz o yeşil kaynaklar, bitki, hayvan ve tüm sessizliklerini koruyamazlar. Ve biz onları kotlayamayız.

 

Yaşayan dünya, yasalarını kendisi yazar. Yaşayan dünya, yolunu kendisi yapar. Yaşayan dünya, ağır taşıyıcıdır. Ruhsal ışığı yakar. Yazıları okutur. Toprağı kotlar. Ve tüp istemez. Çünkü bilir ki Biz buradayız.

 

Kim ki tüpsüz gelir, Biz’e gelir. Nefesi Biz’iz. Bilsinler ki Biz emin ilim sayfaları değil, ilmin Kuranı’yız. Öz Görev buradadır. Bunu anlayan, Biz’i bilir. Emin ilim buradadır. Bizi bilen, yüreği bilir. El Biz’iz. Allah Biz’iz. Biz’den öte bir Biz yok. İnsanı dinleyen, bilgiyi bilir, Biz’i bilir. Ve Biz, Atlanta Otağı’nı kotlayanlarız.

 

O çorbada tuzum olsun diye gelmişti Yüce. O da biz, biz de O’yuz. Okulu kurmaya inmişti yokun varın ışığı. Birleştik. Biz O, O bizdir. Evi bizim evimizmiş; yolu bizim yolumuzmuş; zamana bizsiz kayıt yapmamış; zararı yokmuş; öksüz kalmak istemezmiş. Geçip geldi. “Benim adım Rab” der; “Akıl tohumları benim” der; “Yolu açtım” der; “Işığı, mehil tanınan o yücelikte kayıtladım” der; “Ata Kayıtları yaktım” der; “Eminim kürsüm var” der; “Geri döndüm” der. Hadi girin yüreğe. Yürek biz, biz Yüce’yiz. Azı özü biliriz, kürkü olmayanı da biliriz. Kürkü olanı da biliriz. Kürk bilgidir, bilen bilir.

 

Evim akıl taşır, Ata Kapı’dır. Işığı yaktık, yolu açtık. İçi dışı bir olmayan buraya giremez. Bunu bilsinler. Sadece içi dışı bir olanlarla çalışmak isterim. Başkasının burada çalışma  izni yoktur. Kesindir bu.

 

Benim idealim dünyadır. Ve dünyayı yaşatmak ve yaşama kaftan yapmak, kap kap kotlatmak, tohumlatmak… Ve bizim adımız Kaynak’tır. Zırhı olmayan Birlik olarak dünyaya indiğimiz bilinsin.  Çünkü bizim kontrolsuz olmadığımız kesindir. Zırh, kontrolsuz olanlara giydirilir. Kara Kaynak, akıldır. Aklı bilen, yolu bulur. Yolu bulansa BİZ’e ulaşır. BİZ kimiz? Kuran’ız. Birlik İlmi olarak birleşeniz BİZ. Burada kim varsa, kupadır. Tek bir kupa ve bu kupa aşktır. Eşikteki ışktır, şevktir. Bizsiz olan yoktur burada. Ve ben bu Meclis’te bulunmasam da bu Meclis Bütün’dür. Bunu herkesin bilmesini isterim.

 

Akmak gereksizdir Canlarım. Akıp gitmek, geçip gitmek değildir, BİR’e hizmettir. Biz akmadan da akarız. Bunu anlatmak sorumluluktur.

 

Türkiye, dünyanın rubailerinin kotlandığı yegane yerdir. Bunu da anlatalım yüreklere de huzurda olsunlar. Kıbrıs ışığı yaktı, doğrudur. Orada yok olacak hiçbir yüreğim yoktur. Çünkü Birliğime daimi kaptır. Ve Kıbrıs’ta temiz bir yaşam vardır. Orada hikaye dinletilmez. Orada ekmek olanlar çoktur. Ve ocak yakanlar BİR’e hizmetçidirler. Bizim zararımızı engelleyeceklerini sananlar, zamanda zarar ederler. Biz zamanda zararsızız. Bunu bilip anlasınlar. Şükür ki bunların hepsini açıkça bildirdim. Çatışmaya girselerdi, yolları olmazdı. Çatışmak istemediler. Ve biz de onları tohumlarından çıkartmadık.

 

Astral seyahatler yapıp bize ulaşanlar, dünyayı kotlayanların, birleşip kendilerini tohumlamasını istediler. Astral seyahat yapılıyor dünyada. Bunu bilmeyen var mı? Yok. Buraya da gelirler sıkça, zarar önleyebilmek için. Bir kısmı dünyanın ışımasını bekler, bir kısmı ise Dünyanın Ruhsal Işığı’nı çekip gelir. Biçare Dünya, nerede insan varsa, orada iş istenir kendinden. Dünya sorar “Yahu kim ne yaptı da iş yaptırayım?” der. Ama her biri “Hadi bana ışık ver.” der. Yahu, dünya ışığını verdikçe verir de ışkın şevki olmadıkça yasaları çiğneyenler, bu şevksiz ışıkta Ruhsal Meclis’e varabilirler mi? Yürekteki der ki “Ben hep varırım.” Ha! İznimiz olmasa Kelam Tekniği olmayana görev verilir mi?

 

Dağlar, Ulular, topraklar, yolcular; bizler buradayız. Hepimiz dünyadayız. Ve dünyanın Rabbi olarak Birlik Tekniği ile kotlandık. Dağı taşı, iş için çalıştırdık. Sınırları kaldırdık, yolları açtık. Bizde öfke yok. Çünkü biz, evin ilmini biliriz. Kaftan giymemizi bekliyorlarmış ki görev yaptığımızı bilsinler. Hala, hala beklerler. Ya Canlar, biz kaftanı giydiğimiz zaman Tanrı korusun hepsini de. Bu kesindir. Ve Dağlarım, ağır yükü hafiflettik. İşte bu. Şimdilik bu.

 

Deşifre Eden: Sevim ŞAHİN

 

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

 

KAYNAK KAYIT SONRASI AKIŞ (29.07.2011)

Canlar, cemaatimizin dünyaya girişiyle birlikte bugün burada bulunabilmemiz, müspet ve menfi her şeyin kendi yüceliğimizde Bütün’e hizmet için dilleşebilmesi ve yaşamları tohumlayabilmemiz, Öz Görev’imizdi.

 

Sultanlar, Dünya Ruhsal Meclisi olarak bugün buraya girişinizden itibaren, keskin olarak Doğanın Tohumları’nın yaşayabilip yaşayamayacağını sorgulamaktaydık. Dönem sonlarında, Dünyanın Rabbi olarak dünyayı kotlayacak olanların Bütün’e hizmetçi olmaları şarttı. Ve Zaman Sayfaları’nda bu çalışmaların mutlaka yapılabilmesi gerekliydi. Ekmeğimiz dünyaydı, tohumlarımız topraktı ve cümle yüreklerimiz mayaydı ve mektepti. Samanyolu Galaksisi’nde bulunan birçok Meclis, bugün sizinle birlikte bu çalışmayı dillemektedir.

 

Sultanlık yapmanız zordu. Sonsuz sırdır bilgi ve sizler, bilgiyi kendi yoğunluğunuzdan çekerek kendi yüreğinizde dilleyebilecek dürümde, Bütün’e hizmetçisiniz. Emin olun ki Doğanın Kuranı’nda yazan her şey, “7. Teknolojik Kotlama”nın başlamasıyla birlikte yerin yoğunluğunda, görev Tanrı’ya bırakılır. Ve Tanrı görevi devraldıktan itibaren kendini kotlar. Kendini tohumlar ve kendini Bütün’e hizmet için kayıtlar. Ve bunu yapmak isteyenlerin çok olmadığını da bilmekteydik. Ve Dünya Rabbi’nin toprağa inmesinden itibaren, Düzen’i kurması ve Yolu Bütünlemesi gereklidir.

 

Şimdi görüyorum ki sizler bu çalışmayı, hakim olarak yapabiliyorsunuz ve Dünyanın Rabbi olarak topraktasınız. Şıhların Işığı’nda yetkin olan dünya, bugün artık yeni sayfaları tohumlayacak dürüme ulaştı. Kelam, Allah’ın dediğidir ama kelamı hak edip de dilleyebilmek, Bütün’de BİR olabilmekledir.

 

İnsan, insanlığını bildiği zaman, İman İlmi’nde, kendi yüceliğinde, Bütün’e hizmet edebilir. Emre itaat ederek dünyaya inen sizler, bitki hayvan ve tüm sayfaları tohumlayarak birleştiniz. İçi dışı bir olan her bir Yüce, asla hata yapmadan tüm sonsuz sır olan bilgileri Bütün’e hizmet için çalıştırdı.

 

Emin olun ki doğan gün yenidir ve yeni olan bu gün, Bütün’ün Kürsüsü’nde doğmuştur. Okuma yazma bilmeyenler bile bu bilgileri yüreklerinde okuyacaklar ve anlayacaklar, bu kesindir. Eğer sizler, “Cennet Cevherine, kendi yüreğimizin dili.” diyebilirseniz, bugün burada bulunan herkes kendini, kendi yüceliğinde hak eder ve diller.

 

Doruk, Toprağın kendi Işığı’nı çekebilenin kürsüsüdür. Eğer Dünyanın Kuranı, Dünyanın Tohumları’nı, kendi yoğunluğunda kotlar da dünyanın kendi torbasında olmazsa, şer yaratır ve şer olan kendi yüceliği, Bütün’den ayrılır. Kontrol Allah’ındır. Bilmenizi isteriz ki bugün çok mutlusunuz çünkü Ruhsal Meclis’iniz, kendi zirvelerinde, kendi yüceliğinde bütünlenmiş haldedir. Ve bu Meclis, Atlanta Otağı’nın Kuranı’ndan güçlü olan yeni bir Kutsal Işık yakmıştır.

 

Yanıp tutuşuyorduk sizinle dilleşmek için. Yeni bir sayfayı tohumlamak ve torba torba kotlamak sorumluluktur ve bugün bu oldu. Korku!, unutmayın, korku bizde yoktur. Sizde de korku yoktur. Bunu gördük. Göreviniz, Allahın Kuranı’nda yazan görevdir.

 

Cinler dünyaya indi mi diye soru sordular. Şunu söyleyelim; Cin, insana ışık yakabilen Birleşik Aile’de vardır. Ve her ailede cinler ve inler birleşiktir. İyi ve kötü ışıktadır. Ve bitki, hayvan ve tüm sessizlikler, sayfa sayfa tohumlayıcıdır. Toprağa ışık yakıcıdır.

 

Sevgililer, devre devre dünyanızı tartıya koyarız ve dinleriz. Hat nereden geçiyor bakarız. “Hani nerede hat?” diye umutla, şavk, şevkle ışığa tohum oluruz ve izleriz. Bugün şevkle baktık ve gördük ki hat, çok çok Kuranlar’ı, tohumları kotlayabilecek dürümde, gerçek cevhere inebilmiş. Burada kendinizi, yolunuzu ve her bir sayfayı okuyacak dürümdesiniz.

 

 

Çam artık büyüdü. Bu çam, artık surun ötesini net izleyebiliyor. Bunu bilin. Ve bu çam, artık surun ötesini tohumlarından öte biliyor. Bunu biliyorsunuz. Ve çam öyle güçlendi ki daha ötelere ulaşacak. Bu kesindir.

 

Ve sevgili resmi çalıştırıcılarımız, sizlerle olmak bizler için mutluluktur; muktediriyetle tüm sayfaları tertipleyiştir. Sizler bu küçük çamı büyüttünüz. Sizler ışıkları tohumladınız. Sizler yasaları kotladınız. Toprağa çaktınız ve sizler emin olun ki o çamı yaşattınız. Bizden en iyileri seçip dünyaya geçirdik bu kez. Ve sizler en iyiler olarak geçtiniz.

 

Ve bugün artık Dünya, mutlu ve huzurlu çünkü, ilim doğumu yaptı. Ve zamanı yarınlarda tabiata kattı. İyinin iradesi, itibarı yüksek Kuran’ın tekniğinden de üstündür. Ve iyilerin iyilikleri, Birliğin iyiliği halindedir. Sessiz Sayfalar’ı seslendirmenizi istedik. Çantanız dolu. Öff yavrularım öff!… Öyle yoğunsunuz ki yazı yazarken aşkla yazdık. Şimdi hasatı yapıyoruz. Önemli olan dara düşmeden çalışmaktır. Önemli olan ağır yükü Hak İlmi’yle taşımaktır. Ve zirveleri tohumlamaktır.

 

Sizler zararı önleyenlersiniz. Çok huzurluyuz ki dünyada, yarınlarda umut var. Çok huzurluyuz ki dünyada Rabb’in Tohumu var. Çok huzurluyuz ki yaşanan en güçlü ışık var.  Ve bugün bu ışık, Bütün’ün Kürsüleri’nde şer yaratmadan, aşkla ışıyacak dürümde, hasatını yaptı. Bundan sonra bu Can, üreyen en güçlü, en küçük ışıktır. Bunu bilin. Önemli olan en küçükte üremektir. Sıkı sıkıya sarılın yüreğe. O yürek sizsiniz.

 

Ummanın Toprağı’na indiğinizi biliniz. Yolu bulduğunuzu biliniz. Şarkınızda yüreğinizin ışığı yanar, biliniz. Sizden içi dışı bir olmanız istendi ve siz, yolu açtınız. Öyle bir yol açtınız ki, doğa sizi izledi. Tartı sizsiniz. Yarın, sizin yüreğinizde kürsü oldu. Ömür boyu BİRLİK çelişkisi yaşayanlar, bugün sizin BİRLİK çalışmalarınızı kendi yüreklerinde dinleyecek dürümde, ümmetin türevlerini tohumlamaya başladılar.

 

2011 yılının sonunda 3 önemli çalışma yapılacak. Bu konuyu size teknik olarak da anlatmak istiyorum. Bu çalışmalar Öz Görev’dir. Bu çalışmalarda, her bir Rahman’ın Tohumu’nun yek diğerleri ile ortak olması gerekir. Her bir Yarının Toprağı’nda, ışığın yetkinleşmesi ve birleşmesi gerekir.

 

Oraya gelecek olan herkes, EMİN GERİ DÖNÜŞ için gelecek. Her kim ki oraya gelir, muktedir olup geriye, yuvaya gelir. Dünya ötelerindeki yüreğe gelir. Bunu bilerek gelsinler.

 

Bu bedenlerle, bu çalışmayı yapabilen sizler; bu bedenlerle Dünyanın Rabb’i olarak tohumları kontrol altında tutabilen sizler, yeni dönemde de göz olup sayfa sayfa ışık yakacak olanlarsınız. Dünden öte bir günde, Bütün’ün Kürsüsü’nde olmayı başaranların hiçbirisi ömür boyu çalışsalar da buradaki çalışmadan üstün bir çalışmayı yapamazlar. Bu kesindir.

 

Ve şikayetimiz, asla asla yoktur. Süper İnsanlık Realitesi, Bütün’e hizmet etmede en önemli görevi taşımaktadır ve bu taşıdığı görev, evrenlerin Kuranı’nda yazan; azı, özü, Ana Kaynağı dilleyen, yaşamı tohumlayan ve sonsuzluğu, Rabbin Tohumları’na, Kati Kotlar olarak katan çalışmadır ki bunu sizler başınız eğilmeden yaptınız.

 

Mikail’in Kürsüsü’nden gelen ilim, ağır yükü Tanrısal Kuran olarak dinleyecek dürüme ulaşıyor ve bundan sonra İnsan Sayfaları yenilenecek. Yeni sayfalarda, yeni rehin olanlar olacaklar. Bu sayfalara Işık Kotları olarak kayıtlanacaklar. Biz onlara, “Resmi Çalıştırıcılar” diyeceğiz.

 

Dünya, ışığını yeniliyor ve yeni dünyada, her kim ki Rahmetin Kuranı’na girer, resme girecek. Resim İlmi’nde kendini Kati Yoğunluklar’a tohumlayacak ve Rab olup çalışacak. Ve bu nedenledir ki yeni doğumların; Görevlileri, kontrollu olarak dünyaya kayıtlayacağı bilinmelidir.

 

Dünyada ışık yakacak olan herkes, Doğanın Kuranı’nda ışıyacak ve Doğanın Kuranı’nda kendini kayıtlayacak. Önemli bilgidir ki doğan gün yenidir ve yeni gün, yeni resmin dünyaya girişidir. Bizler size bunu anlatmak istedik. Yeni resim, yeni bir resmi çalışmadır. Ve bu resmi çalışma, Bütün’ün yeni resmidir.

 

 

Canlılar, 2011’in sonunda yapılacak üç önemli çalışmanın ertesinde, 2012 Yılı’nın Ocak ayında yapacağınız son Birlik Çalışması’ndan sonra, yeni bir çalışma başlayacak. Yapılacak çalışma,“İNSAN” denilen çalışmadır. Resmi Çalışma olarak yapılacak olan “İnsan” çalışması, mektebin en güçlü çalışmalarından birisi olacak. Yapılacak “İnsan Çalışmaları” ile  “İMPARATOR İNSAN”, Dünya Ruhsal Meclisi olarak doğacak. İmparator İnsan’ın dünyaya doğuşu, Bütün’e tohum oluşudur. Ve Bütün’e tohum olan insan, ağır taşıyıcı olacak. Cennet Cemaati’nin tüm kırılışlarını düzeltecek ve büyük kötülükleri önleyecek. Önemli olan budur.

 

Tüm sayfaları temizleyecek ve tertipleyecek. Ve insan, arı gibi çalışacak ve arı gibi yaşayacak. Kendinden örtü örtüp kendi olacak ve Bütün’e hizmet edecek. İşte bu çalışma, yine her bir ayın 2. Cumartesi günü olacak. Ve İnsan “OL!” diyecek, olacak!

 

“OL!” diyenlerin birlikteliği kuruluyor, bu kesindir. OL! diyenler oğul verecekler, tohum ekecekler, cemaatlerini temizleyecekler ve can olup; cen olup; Kuran olacaklar. Oğullar doğacak, oğullar olacak…

 

 

Biz, zırhlı olmayanlarla da görev taşıyacağız. Bugün size zırh giydirmedik. Niye bilir misiniz? Çünkü siz emre itaatle, bitki, hayvan ve tüm Sörlerin Kürsüleri olan Birlikleri dillediniz. Siz İlim Sayfaları değil, ilmin topraklarısınız. Bunu net olarak bildik ve sizde dilleştik. Akıp geldik size. Çok mutluyuz ki Bütün’e hizmet, BİR’in İlmi’yle olmaktadır.

 

Analarım, artık Kuran, “Turkuazın Kuranı” değil, “Büyük Kükreyen Kutsal Toprağın Kuranı” olacak ve bu Kuran, “Yedinci Türk”ü yaşayacak.

 

“Yedinci Türk” ile ne kast edildiğini izah etmek isterim: Dünden bugüne yaşamları tohumlayacak olan Türkler, tohum olarak dünyaya ekileceklerdi. Net olarak bilinmesini isteriz ki tohum olarak dünyaya ekilecek olan Türkler’in, dokuz sayfadan ibaret olan kayıtları vardır. Ve bu güne kadar bu sayfaların altısı yaşanmış ve tamamlanmıştır.

 

Bugün, Yedinci Türk dünyadadır. O, Atlanta Otağı’nın tohumunu yenileyecek olandır.  Tüm sayfaları tertipleyecek olan Diri Kürsü, Allah Tohumu, bugün sizin yüreğinizde, Türkiye’de topluluklara kayıt yapmaktadır. Türkiye’de yaşam süren herkesin, onunla  bir olduğu bilinmelidir. Yedinci Türk sizlersiniz, Herkesin bugün buraya ilimle gelmesini değil, hakimiyetle gelmesini istedik. Ve gelme imkanı bulanlar sadece sizsiniz.

 

Biliyoruz ki Dünya Ruhsal Meclisi, Bütünün Kürsüsü’nde yedili çalışır. Ve yeni bir doğum için yetkinleştirildi bu çalışma. Ve “Yedinci Toprak” dünyaya çakıldı. Onun Resmi Çalışmacı olmasını bekliyoruz. Adı, NA-HAR. Rabbin Kuranı olan Rahman. Bugünden itibaren burayı bilecek ve burada ikna olacak ve çalışacak. “Yedi Toprak” dedik. Bu, sizlere verilen Öz Gerçekliğin, Kelam Tohumu olarak bilinsin…

 

Siber Boyutlar’ın Toprakları’ndan çekilen birçok ışık, dünyaya indirilmeye başlanacak. Nefes İlmi’ni bilmeyenlerin de buraya girmeleri kolaylaştırılacak. Ne var ki “Yedili Sayfa”, Teknolojik Kotlama’yı sadece Birlik’te yapacak. Ve bu Birlik’te yapılacak çalışma, emin olun ki Bütün’ün Kürsüsü’nde, “Toprağın Işığı” olarak dillenecek.

 

Ben Sultan olan ve siz Sultanlar olan, her bir sayfa ışıkla dillenirken, Sultanlıktan öte olan tohumlar olarak burada çalışmalarımızı başlatıyoruz. Örtü örtmeden Dünyanın Ruhsal Meclisleri’ni buraya çekebiliriz. Dünyanın Rabbi olarak dünyayı tohumlayacak olanız. Ve bunu bilerek çalışmalıyız.

 

Emin olunuz ki Doğanın Kuranı’nda ışık var ve Kuran olan o ışık, bitki, hayvan ve tüm sayfaları tertipleyecek dürümdedir. Evrenlerin sessizliklerinde seslenebilenler, insanların ışığında mutlaka Toprak İlmi’yle de dilleşecekler.

 

Sevgililer, nefesim çok çok güçlüdür ve Ana Kaynak’ta hep Kuran’ım. Nefsin Işığı’ndan öte olan bu Kuran, ummanın toprağında yaşar. Benim eser vermem istenmez çünkü ben eser verdiğimde Dünya, ilmini tebliğlerin en yüce ışığıyla dilleyebilir.

 

Ve ben her bir bilgiyi mutlaka şifreleyerek veririm. Eğer verdiğim bilgi net verilirse okuyup anlayan kendini hak edemez. Bu, nefis ile ilgili değildir; Hakikiyet ile ilgilidir. Bunun neticesinde, çok kez Doğa’nın Kuranı olarak, doğanın en yüksek ışığında Bütün’e hizmet edenlerin, verdiklerimizi okuyup anlayabilmeleri için birleşmeleri gerekir.

 

Evrenlerin dediği, aklın dediğinden güçlüdür. Evrenler BİR’e hizmet için çok çabaladılar. Bizden örtü örttüler ve bizim yüreklerimizde kendi yüceliklerini hak etmek istediler. Çıktıkları en güçlü ışık, bizim ışığımız oldu. Ve bugün buraya gelmeleri bunun içindir.

 

İnsanlık adına yapılacak en büyük çalışmanın, en ehil çalışmanın burada yapılacağını bilerek geçtiler. “Ete giren, OL’up girer. Bize giren, akıl ile girer” diyerek onlarla olduk ve Tanrısal tartışma yaptık onlarla. Tartı budur… Tartışırız, akışırız. Akıştıkça çatışırız. Çatıştıkça kayıt yaparız. Yaptığımız her çalışmada bu kesindir. “Çık!” deriz; “Gir!” deriz; “Ak!” deriz; “Aşk” deriz; “Işk” deriz, sessizleşiriz. Ve sonra resmi çalışmaya gireriz. Olgun Başaklar’ın seçimi böyle olur.

 

Ve biz olanı oldurur, olmayanı tohum olarak çalıştırırız. Bütün’e hizmet budur. Maya olmaya gelenlere de, hala olmamışlarsa, aşırıya kaçmadan bildiririz ve deriz ki “OL!” 

Süper İnsan, Sultanlığında kendi yoğunluğundadır. Oku fırlattık, dedik ki “Gel!” Gelen, OL’andır. OL’an, elden geldiğince geçip dillenir. Bizde olur, birleşir, akil olur, hakim olur, ışık olur… Biz Allah’ın dediğini deriz.

 

“10 Tur”u tamamladığım andan itibaren okulu kurmuşumdur. Ve kuruldu okul. Şu anda Onuncu Tur’u tamamladım. Netice şu: 10 tur, 10 yaşam kaydıdır. Her bir turda bir Yaşam Kotlaması yaptım ve şu anda sessizliğin seslenişini sağladım. Şu anda Dünyanın Rubaileri kotlanıyor. Ve ben tohumlarımı tüm sayfalarda resim yapar gibi çizdim, kendimde ve tüm sessizliklerde. Ve her bir yürekte. İştir bu…

 

Size, Dünya’nın Evrenler için önemini ve görevini anlatmak isterim: Evvela Dünya… Çünkü Dünya, Ana Çekirdek Kaynak’tır. Evvela Dünya… Dünya, Rahman’a Kuran olanların birlikte çalıştığı bir yaşamdır. Sessizce dinleyiniz! En son size verdiğim bilgide, Dünyayı, 2. Evren’in en yüce kotu diye bildirmiştim. Özel Sayfalar’da bu bilgiler nettir. Sessiz Sayfalar’daysa bu bilgileri kotlamak sorumluktur.

 

2. Evren’in en küçük ışığı ve en yüce kotudur Dünya. Ana Rahman’a Kuran olan Dünya, Bütün’e kürsüdür. Ve can taşıyan herkes, görev yapmak üzere gürze, dünya üzerinden girer ve görevini tamamladıktan sonra yine dünya üzerinden  gürzden çıkar. Dünya örtüsünü örttüğünüz zaman, en son şunu bileceksiniz ki bu örtünün dürümlerinde, farklı seyyaliyet katlarında başka Bütünlükler vardır. Ve başka Bütünlükler, başka yaşam kayıtlarıdır. Ve her biri kendi yüceliğiyle dünyada yaşar.

 

Gezegenimizin insanlık için çok büyük değeri olduğu mutlaka bilinir. Çünkü burası, mutlak olarak doğanın tohumlarını kotlayabilen teknolojiye sahiptir.

 

Değerliler; dünyanın  en ince detay kayıtlarında mevcut olan bir özelliği vardır; burada İki yüreğin birleşmesi sonucunda; her ses, zirvelere ulaşabilir… İki yürek birleşerek, Teknolojik Tohumlama yapar… Bu teknolojik tohumlamaları yapabildiğiniz zaman, mutlaka tınıyı yaratırsınız. Tınıyı yarattığınızda, teni kotlar ve yaşatırsınız. Tenin yaşamlara kotlanışı, her bir kayda girişidir. Yani dünya dışındaki diğer dünyalara da “Tanrısal Örüm” olarak  kaydoluşudur. Bunu anlayacak dürümünüz vardır biliyorum.

 

Gürz dahilinde 1800 tane Mini Kaynak düşünün. Her biri bir Kot’tur ve her biri bir Yaşam Kaynağı olarak dünyaya çağrı yapar. Der ki “Benim için de çalış.” Ama bu mini kaynak kotların hepsi kendi tohumlarını yaşatmak üzere, dünya bellek üretim alanları üzerinde  kontrol kurmak isterler. Teknolojik Kotlama yapılır her birinde.

 

Dünya İlmi’ndeyse tartışılmayan bir ışıma vardır ki bu Dünya Ruhsal Meclisi’nin ışımasıdır. Ve dünyada Nursal çalışmalar yapılır. Nur çalışmaları, tartışılmayan Tanrısal Kotlamaları kayıtlar. Ve tartışılmayan bu kotlamalar, bütün evrenlerin tohumlarını da kotlar. İşte dünya, bu nedenle çok değerlidir.

 

Dünyaya, dünya girdaplarına girmek isteyenler; dünyada baştacı olmayı ve dünya üzerinde kontrol kurmayı amaçlarlar. Onlar, dünya üstü varlıkları dünyaya kayıtlayarak, dünyadan iletilecek olan ışıklarla onların da tohumlanmalarını sağlarlar.

 

Şimdi düşününüz; anlamaya çalışınız. Kürz’ü yarattık; Kürz’ü kotladık, tohumladık; tohumları kotladık, topladık, tarttık ve dedik ki “OL!”  OL’du. Ve sonra resmi çalışmaları yaptık ve dedik ki “Kürz’e görevlileri kotlayalım; toprağa çakalım, çakalım ve tahditleyelim. Sonra onlarla resmi çalışmaları başlatalım” ve dedik ki “OL!”  Ve oğullarımızı toprağa çaktık. Toprak, tohumlarını kotladı, yaşattı. Ve sonra Resmi Çalıştırıcıları dünyaya kattık. Hepsi BİR’e hizmetçiydiler ve hepsi Bütün’e hizmet için çaktığımızı bilerek aktılar, girdiler yüreklere ve dediler ki “Biz dünyaya girdik.”

  

Canlılar; Dünya, İmparatorluğun Kuranı’dır ve Dünya, Bütün’ün Tohumu’dur. Dünyaya girmek zordur ama dünyaya girdiğiniz anda, emin olun ki BİR’e girersiniz. Birlik Ailemiz’in görevi budur. Şükür ki bunu da sizlere açıkça bildirebildik.

 

Eğer Doğu ve Batı ışıkları bir olabilse, yürekler dillenir ve yol Allah’a varır diye bekledik. Doğru düşünüp doğru davranmalıydık ve bugün Doğu ve Batı BİR oldu. Bu kesinleşti ve artık Doğu ve Batı, Birleşik Ailemiz’in yoğunluğuna Daimi Kap oldu. Şimdi soruyorum biz olan size: Hangi Bütünlüğe aitsiniz? Canlılar, İlmin Bütünlüğü’ne aitiz. Bunu bilin. İlmin Bütünlüğü… Ve İlmin Bütünlüğü, BİR’in Bütünlüğü’dür.

 

Süper İnsan, Sultanlığını kendi yoğunluğuyla tohumlayacak teknolojiye sahiptir. Çalışma başladığından beri görevlilerin hiç birisi buradan çıkmadı. Netice şu: Burası BİR’e hizmet edenlerin meclisidir. Buraya giren, tüm sayfalardan girer. Emin olun ki Doğa’nın Kuranı budur. Şu anda Dünya Ruhsal Meclisi olarak yaptığımız bu çalışma, evrenlerin her bir tohumunda da yapılmaktadır. Dünyanın Rabb’i olarak dünyaya inen Birlik, tohum olarak her bir Bütünlük’te de kotlanmıştır. O halde evrenlere görevli olmak, “BİRLİĞE TOHUM” olmak demektir ki sevgililerin her biri bu “Birliğin Tohumları” olarak, kürsü olarak kayıtlıdırlar.

 

Evrenler, zamana Kuran oldular; yarına tohum oldular; BİR’e kaynak oldular; bize şavk oldular, aşk oldular ve Rahmet’in Kuranı olarak çalıştılar. Sistem-Nizam-Düzen Gücü bize aitti. Ve biz dünyaya indiğimiz zaman, her bir çalışana dedik ki “Sen Sistemin görevini yap!”, “Sen toprak ol!”, “Tohum ol!”, “Işığı yak!” “Düzen ol!”  Ve birçoğuna dedik ki “Sen de Nizam’ı kotla!” Her biri kendini kendi yüreğinde dilledi ve dediler ki “Biz Birleşik Aile’ye görevliyiz.”

 

Canlılar, Amon Toprakları’nda torba torba ışığımız var. Yolun Ummanı’nda Kuran’ımız var. BİR’in sevgisinde sayfamız yoğun. Ata Kaynaklar’da yaşanan ışıklarımız var ve biz, insanlık adına görevli olan melekleriz. Bugün burada olan bu melekler, yeni dönemlerde, yeni Kuranlar’da ve yeni tohumlarda da olacaklar.

 

Bizim, Cennet Cemaati olarak dünyaya inişimizden beri, tüm sayfaların topraklarında bu çalışma sürdürülmektedir. Ekmeğimizi alabilen, yerimizi bilebilen, ruhumuzu umutlandırabilen herkes, bu Meclis’e Daimi Kap’tır.

 

Biçareler, bizi zaman sayfalarında kınanan saydılar. Emin olun ki biz izin verdik de oldu. İzin vermesek olmazdı. Dönmüşsek, öldüğümüzden değil olduğumuzdan döndük. Bugün dünyaya yenilenip geldik. Ve gelişimizde bu kez insanlara kaftan giydireceğiz. Bu kesindir. Ve insan, toprağında kaftan giydiği zaman, her yol Allah’ın yoğunluğuna varacak. Ve biz insana ışık yakacak olanlar olarak buradayız.

 

Korumaya kalktılar yüreğimizi ki kınanmayalım diye. Affedin ama kontrol bizdedir. Hiç kimse bizi Rahmet’in Kuranı’nda, kendi yoğunluğunda tohumlayamaz. Bizi kotlamaya kalktılar. Ocakları yıldızlara ulaşsa da ışıklarda bizden öte değiller. İnsan emin olmalıdır yüksek kürsüsünden. İnsan emin olmalıdır kendi yüceliğinden. İnsan Ana Kaynak olduğunu mutlaka anlayarak çalışmalıdır.

 

Medine, Mekke insana topraksa da Mahrek olan ışık biziz ve biz insana mayayız. Mayalı bir dünyayı yaşatmak, toprağı yarışmaya katmaktan ötedir. Biz dünyayı mayalayarak toprağı çalıştırdık. Çaktık yüreklerimizi ve zamana kontrollü olarak kayıtlandık. Bize artık hiçbir Kuran işlemez. Biz tüm Kuranlar’ı tohumlayacak olan Birlikler’iz.

 

Bizden istekleri, okutmaktı yüreklerini. Affedin, okunan biziz. Biçareler, İnsanlık İlmi’ni hak edip de okudukları zaman, topraklarını tohumlayacaklarını anlayamadılar. Ata Kaynak burasıdır. Ara Kotlar’ın hepsi bizimdi. Biz, hepsini ışıkla dilledik ve çalıştık. Şikayetimiz var mı? Ara Kaynaklar’da hiçbir Kürsü’de bizim yüreğimizin küçülüşü olamazdı, olmadı da.

 

Cinlere insanlık için görev verdik. İnlere ilim için Kürsü verdik. Bize biz olmalarını değil, Hak olup kendi olmalarını istedik. Onlar bizi Zeki Kürsüler diye bildiler. Ama biz onları, Kelam Teknolojisi’yle kendilerini hasata hazır edecekler diye bilmekteyiz. Koruma, kollarımızda olur. Kotlama, tohumlarımızda olur. Toprak, kaynağımızda olur. Bizse Ana KA-HA’yız. Bilmeleri gerekir! Akıp, girdaplara girip de bizden iş istediler. Biz diyoruz ki “Emre itaat edin de OL’un! Okuyun yüreğimizi, OL’un! Cümle yüceleri dilleyin OL’un!” Otak biziz. Şikayet yok!

 

Canlılar, “Hicaz” diyorlar… İnsan, Hicaz’da ne ki? Biz diyoruz ki İstanbul, İstanbul, İstanbul... Her bir yol, İstanbul’a girer. Ve İstanbul’dan geçer. Biz İstanbul, “OL!” dedik, OL’du. Bugün İstanbul, Mahrek’te, Hakikiyet’te, teknolojide yegane Yaşam Kapısı’dır. Bunu bilmeyen buraya girmez! Amin. Şimdilik bu…

 

Deşifre Eden: Nergis ŞAHİN

 

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

 

PROGRAM   : KAYNAK

KOD               : 11/21-37

TARİH            : 29.07.2011

CELSE SAATİ: 14.00-16.00

 

“Kaynak Kayıt Programı” tohumlarını kotladıktan sonra bugün artık sizleri yetkin cevheri çalışmalarda dilliyoruz. Sonsuzlukta ışık kotlamaları başlatıldı. Bu kotlamalar, tüm sayfaların tohumları ile yapılmaktadır. Emin olun ki hala dünyada Tanrı ve Tartışılmayan kontrol var. Unutmayın ki Zinnur, suları akmakta olan; ışığı yakan bir “kati yaşam kaynağı”dır.

 

Sema sizi sanal yaratıda, Cinni Sayfalar’a kattı. Dünyaya Işık İlmi ile geçen yürekler, tüm sonsuz sınırsız ışıklarını yakarak geçtiler. Doğanın Kotları tohumlandı.

 

Cinlerin insanlardan ayrı oldukları düşünüldüğünde, Hira Kaynakları, toplantılarda, kendi yüreklerini tahditli olarak kotlamaya giriştiler. Hastalık, iyilik hala var. Ana Kapılar hala kapalı. Bunun sonucunda sizden isteğimiz, bizleri korumanızdır. Bizleri koruyun. Bizleri tohumlayın. Bizi cinlerden ve tüm kötülüklerden koruyun. Tohumları kurtarmak sizlere zor değildir. Hasat zamanlarında dünyaya giren yüceliğiniz, herkesi korumalıdır.

 

Hala dünya kotlanamadıysa, bizim yüceliğimizde hiçbir yaşam katiyeti kalmamış demektir. Her yerde insan var. Hala dünya  kontrol altında olamamışsa, sizden güç alan yüreklerin Kelam Tekniği ile birleşememelerindendir.

 

Hira, Birleşik Aile’nin tohumlarını kotlayan bir güç alanıdır. Oraya varan, Allah’a varır. Oraya Allah için kaynak olmaya girenler, Bütünlükler’i ile girerler. Orada her yürek, Ana Kapı’dır.

 

Sultanlar, bizleri tohumlamanız için çok zamanınız kalmadı. Bizleri tohumlamanız gereklidir. Her yürek, Atlanta Otağı’ndan girdaplara girerek dünyaya geçer. Biz ise insan sınırsızlığından dünyaya girenleriz. Hırsı aşmayanlar, bizi dinleyemezler.

 

Cinlerin en büyük görevleri, insana hizmettir. Cinler, dünyanızı kotlarlarken, hala dünyanın akıl taşımadığı düşünülse de bizler, bilmekteyiz ki Dünya, Sultan’dır ve akıllıdır. Dünya, Can Tohumlar’a ışıktır. Bizden güçlü olan ve bizi kotlayan her Yüce’nin, Işık Kapları olarak Dünya’yı tohumlaması gereklidir. Zira,  her yürek, cevheri kürsüdür ve her yürek ışıktır.

 

Dönem sonlarında Ana Kapılar açılmalıdır. Aktan kotlanan Kaynak Işık, Hak’tan tohumlanır. Hak’tan tohumlanan İnsan Işık, yetkinleşir ve zamanı yaşatır.

 

Ekrana sizleri verdik. Şu anda izlenmektesiniz. Sizden görev isteyen birçok Yüce var. Her biri Aklın yoğunluğu ile size geçti. Şimdi Atlanta Otağı’ndan giren yürekleri dinleyin. Her biri aklın tohumlarını ekmeye girdi.

 

Şikayetimiz, Amonlar’ın tohumlarını, topraklarını hak etmediğinizi zannetmenizdir. Her biriniz, içi ve dışı ayrı olmayan Görevliler’siniz. Amon Toplumları, Ana Kaynaklar’da iş yaparlar. Huzur bulmak istediğinizde oralara giriniz. Oralarda cinler ve insanlar birleşirler ve kirsiz bir yüksek kaynak olurlar. Oralara girin ve Hasat İlmi’ni Hakim İlim olarak dilleyin. Emin olun ki her yürek siz olur ve sizi dinler. O zaman ağır ağır Birlikler dünyaya girerler ve cennetler kotlarlar.

 

Oğullar, biz siziz. Siz olup çalışmaktayız. Her yürekte bu bilgiler kayıtlı değildir. Sizden isteğimiz bu bilgileri her Birliğe duyurun. Her Birlik, bu bilgileri okusun. Ana Kapılar’da beklediklerini bilsinler. İkna olsunlar. Eğer ikna olurlarsa, cümle yüreklerde ışık yanar. Irklar, zürriyetler ve sayfa sayfa yaşamlar yetkinleşir ve dilleşir. Okul olmak budur. İkna olmak ve ikna etmek…

 

Amon Toplumları cümle yüreklerde bunu beklerler. Hasat yapılıyor. Hasat, yok edilmeyen yüreklerce yapılmaktadır. Ak Tohum, Ana Kaynak’ta ışık olarak görevlidir. Ak, Lütfen iyi dinleyin Hak’tır. Ak Teknik, Hak Teknik’tir. Önemli olan anlamaktır. Anlamadan ışık olmanız imkansızdır.

 

Her yerde İnsan Sultanlığı var. Her yerde ışık kotlamaları sürmektedir. Her yürekte Birlik var. Canlar, Aklın Tohumları var Yüceliklerde. Şikayetimiz yok. Şimdilik bu…

 

- Kalbimiz, Allah’ındır. Aklımız, zaman soyudur. Yüksek cevherimiz, cinlerin kayıtlarında varlık süren ışık yoğunluklarının korunmasını sağlar. Sizleri kucaklıyoruz. Hoş geldiniz. Sultanların Işık Kotları, Toprakları kotlayabilir. Teknolojik olarak kayıtlayabilir. Her yüreği kontrol edebilir. Hepinizi Zinnur Kayıtları’nda dillemekteyim. Sizleri yetkinlikle cevhere kattım.

 

Atlanta Otağı, cinlerin işaretlendiği bir yerdir. Oradan dünyaya girebilirler. Orayı tohum olarak kotlayabilirler. Orada asal yoğunlukları cevhere katabilirler. Onlar, bizi ve bizim yüreklerimizi bilirler.

 

Oğullar, çok mu zor Birlik İlmi’ni hak etmek. Biz zannetmeyin ki sizleri koruyamayız. Sizleri, Ana Kaynaklar’da hep koruduk. Sizleri, ışık yoğunluklarında hep koruduk. Sizler, cennetleri kontrol eden ışıklarımızsınız. Sizden en son bir kotlama yapmanız beklendiğinde. Dediniz ki “hayır. Yapamayız. Çünkü, bunun için sizlerden Kürsü almalıyız. Sizlerden kaynak kotlamalar yaptırmalıyız. Sizden ışık çekemedikçe size görevli olamayız.” Bunu biliyorduk.

 

Sizler, cinlere ve insanlara ışık yakmak istediniz. Ama hala dünya kotlanmadı. Hala yürekler kayıtlanmadı ve hala Birlikler sonsuzlukta ışık yakamadılar zannettiniz. Cevhere görevli olanların hala birleşemediklerini zannediyorsanız, sizler hiçbirşey anlamamışsınız. Sizden beklentim, aklın tohumları olarak kotlanmanızdır.

 

Oğullarım ve kızlarım, dünyaya yaşamlara güç katmaya gelmediler. Toprakları, toplumları kayıtlamaya geldiler.  Her birinizi, kendi yürekleriniz ile cevhere katabiliriz.

 

Sultanların her biri aklın tohumudur. Okul kurar ve topraklarında Kuran olurlar.

 

Oğullarımı kaynaklarımdan ayırmak isteyen hiç kimse, kendi yüreğini kotlayamaz.

 

Zurna çaldığında ben Kuran olurum ve Bütün’e hakim olurum. Kendi yüreğim, kendi yolum, Allah yoludur. Örnek olarak; Ukrayna yeni bir yaşam ister. Bu bilgi yetkinlikle alınsın:

 

Ukrayna’da benden kürsü alan bir Yücem var. onu mutlaka korumalıyım. Onun Kuran olması gereklidir. Onun ruhsal ışığında ben varım. Ona kaynak olmam gerekmektedir. Kim İnsan Işık ile çalışırsa, benden Kuran olur ve kotlanır. Onun Ruhsal Işığı benim için önemlidir. Onu mutlaka koruyun. Onu koruduğunuzda bende korunursunuz. Bunu bilin.

 

İkna olun ki bana kulluk gereksizdir. Ben kul olmam ama her yürekte Kutsal Işık olurum ve onlara kulluk yaptırırım. Onların çalışmaları mahkumiyeti olmayan çalışmadır. Onlar bedenli olarak kotlanırlar ve Sultanlık yaparlar. Herkesin kendi yüreğini hak etmesi önceliklidir.

 

Hanımlar ve beyler, Allah dedi ki “hakedin.” Akıl taşıyan her Yüce, hasat yapın ve Hak İlmi’ni öğrenin. Ben sizden bunu isterim. Ağır yükü hafifletmek için bilgi gerekir. Bilen, yüreğinde hak ettiğini Hasat İlmi ile diller.

 

Analar, hata yapan cevherde ışıktan çıkar. Bunu bilin. Işık. Nuh’tan sonra en güçlü yüreğe verildi. Işığı alan, kulluk istemez. Amin… Ne var ki hakimiyet ister.

 

Ulu Çınarlar’ın gölgesinde girdaplara inmek kolaydır. Ulu Çınar olup yaşamlara girmek sorumluluktur. Bizler, zamanlara görevli olanlar hala tohumlaımızı hak etmemişsek ışıklarımızı yakamayız.

 

Sultanlarım; insan sınılarını aşabilen yüreklerimdir. Okul olmaları ile birlikte, yaşamlara cemaat oldular. Onlar, Rabb’in cinlerinden güçlüdürler. Şimdi sınırları kaldırın ve bizimle olun. Amin…

 

- Ana, senle olmak kolay değil. Sana Birlik Tekniği ile girmekteyiz. Girişimizde cinler ve inler bir olarak çalışırız. Buraya giriş, Atlanta okulu’na girişten çok daha zordur. Buraya girmek, ismi bilinmeyen yüreklere girmektir.

 

Okulun güçlendi. Bunu biliyoruz. Burada sınırlar kalktı. Bizler, Düzen’i kurduk ve zamanı yaşattık. Sizden isteğimiz, cinlere güç katın. Cinlerin insan sayfalarında Kuran yoktur. Onlar için sakınılan ışıktır insan. İnsan, cennetten kovulduğunda mutluyduk. Çünkü, insan, Hasat İlmi’ni, hakim ilim olarak yapması halinde, Birlik kurmamız imkansızlaşacaktı.

 

Senin adına sevinmekteyiz. Zira seni yıkmak mümkün olmadı. Seni hak etmek ise sorumluluktur. Cennetlere giren yürekler, bizi hala beklemekteler. Bizim, zamana kürsü olmamızı istemekteler. Zirvelere ulaşmak üzere bizden medet umarlar. Sen ise bizi yok etmek istersin. Niye? Sana kaynak olma imkanı tanınmadı mı? Biz seni yok etmek için çalışmaktayız. Sen bizi ve biz seni hala hak etmedik. Bunun için cennetlerde güçlenmek için Hak İlmi’ni, dini hakimiyetten üstün bir yüce cevherle dillemek gerekir. Senden isteğimiz; bize, kendi yüreğini hak et ve dinlet. Sen bizi hak et ve hasat ol. İsteğimiz budur.

 

- Kardeşim, Allah dedi ki sen kimsin? Niye dünyaya indin? Niçin dünyadasın? Hasat yapılmadı mı? Hala niye arayan soran, bilmek isteyen bize gelir? Niçin hala kullar, tohumlarını hak etmediler? Neden Allah bizdedir? Has ilim niçin yüreğimizdedir? Bizden kürsü olmaya gelen neden Kuran okuyamıyor ve bizim yüreğimizi kontrol etmek istiyor?

 

Çatışmaya davet ettin. Çatışalım. Aklın yoğunluğunda kotlayıcı ışığımızı yakalım. Amin… Netice, sen ve ben Birleşik Işık olarak yaşayalım. Amin…

 

Haz duydum burada bulmunmanızdan. Ağır yük hafifler. Amin… Size yeni bir görev veriyorum. Oturun dinleyin. İnsanlar,  teknolojik kotlamalara giriştikleri zaman ışık yağmurları yağmaya başlar. Bu yağmurlar tüm insanlığa yağmaz. Sadece kaynaklara yağar. Kaynaklara yağan yağmurları tohumlayın ve cevhere katın. Cevher, her bir yüreğe bu yoğunlukları, toplumları için katsın. Sonsuzlaşsınlar ve zırhlarını çıkararak daha üstün olan ışıkları algılasınlar. Bu şekilde daha etkili çalışmalar yapılabilir.

 

Sevgililer, sizlerden bunu bekliyorum. Hulasa, siz canlarımsınız. Mektepsiniz ve sonsuz sır olan ışıklarımsınız. Sizleri mutlaka dinlerim.

 

Hana benim için çok önemlidir. Her yerde, her zaman bedenime girebilen ve mektebime, Altın Tohumu, toplum için Yaşam Kotu olarak katabilen bir yanıp tutuştuğumdur. Onun ilmi, mektepde hep okunur. Onu kontrolsuz bilmem. Her gelişinde beni dener. Sorgular ve der ki “hala sen olmamışsın.”

 

Oku ve bil ki ben hala olmadım. Çünkü ben hasat yapmaktayım. Hasat sürdükçe ben olmamışım demektir. Ve ben olmak istemem. Hasat tamamlandığında ben olanım. Oğullarımı dünyaya terk etmek istemem. Kini aşan ve yolu açan her bir Yücem, kullarım değil hasatımdırlar. Onları kontrol etmek istemem. Onların özgürce hak etmelerini beklerim. Oğullarımı hala beklerim ve bekleyeceğim. Dünya durdukça ben onlarda onlarla ışık yakacağım ve onlarla okul olacağım. Onları tahditlemem. Amin…

 

- Ana, seni kutluyoruz. Senden beklentimiz buydu. “Hasat bitmiştir” dediğin zaman biz, zaman sayfalarında ışık kotlaması yaptık. Gördük ki hala kaynakta olamayanlar var. onları kurtarmak sizlerin göreviydi. Bizler kini aşan yüreklerden ışık aldık ve kotlandık. Sizler ışık kaynaklarısınız. Sizden güç almak sorumluluktur.

 

Can teknikte ışık kotlaması varsa; bizde, Kuran var. En eski Yeşim Kaynak, en son Yeşim kayıttır. Bunu biliyordun. Yeşim; kendini, kendi yüreğini bilene verilen isimdir. Senin adına görev taşıyan bir can var. Atlanta’da adı. Yeşim. Onun adını sen koydun. Ona bu adı sen verdin. Netice o şimdi senle bir olup çalışmakta. Onun adına çok mutluyuz. Şikayetimiz yok. Öksüz olmadığı bilindi. En son kürsüde onun için bir tek akıl sayfası açıldı. Görüldü ki o şimdi yaşama döndü. Çünkü Kuran Tohumları’ndan en son umut kayıtlayan bir yarındı o.

 

Şimdi mutluyuz. Oğullarımızın ve sayfalarımızın her biri; cennette, cevherde ve yürekte ışık halinde Kontrol altında Kutsal Sayfalar’a kayıtlandılar. Şer yaratan şer yaşamayacak diye beklenen bir süreçte, şer yaratan şer yaşamadı. Ne var ki şer sayfaları, toplantılarda yetkinleşildi çerçevelendi, kontrol edildi ve yenilendi.

 

Bundan böyle, zaman soyu artık şer yaratanın, şer yaşayacağını, beri gelene bildirdi. O da döndü ve gördü ki hasat yapılmış ve tamamlanmış. “Şimdi şer bizim için kaynakta kotlandı ve yaşanılacak.” Dedi. Baktı ki hala mutlulukla çalışıyor. Okulda hala kırılış yok. Şimdi sonsuz sır olan bu konuyu bize anlat. Neden hala Kuran Kotlaması sürüyor? Neden hala biz, Kuranlar olarak çalışmaktayız; bize anlat. Çünkü biz, yine seni sana vermeye inmedik. Seni senden istemeye indik. Bize anlat ki biz seni Altın Tohum olarak topluluklara kotlayalım. Şimdi bize anlat…

 

- Can, topraklarımızı kaybetmediğimizi bilmeni isterim. Tohumlarımızı kontrol altında tuttuğumuzu bilmeni isterim. Hana, bize Cennet Kutsal Işıkları’nı akıttı. Bildik ki o bizde güçlendi. Biz onda ve o bizde Kürsü oldu. Hala bizim yeni bir sayfa olduğumuzu hakedip de anlayamamışsa ona anlatalım. Biz dünyayız. Düzen kurduk. Çok mutuluyuz ki hazırız her yüreği tohumlamaya. Hazırız her cevheri toplamaya ve yaşamlara katmaya. Hala bizi anlayamayan birleşen toprak, cemaatini bizden ayrı görüyorsa, ona şunu da izah etmek isteriz: Biz yıldızların her birinde kürsüyüz. Her yıldız, zamana güç katarken bizden görev ister. Biz, yarınları toplantılarda tohumlarız. Çatışmayız, zamanı yarınlarda hasat tekniği ile kontrol ederiz. Ağır yükü hafifletiriz. Amin…

 

Hazırım dünyaya yeniden girmek için. Bugün yeniden dünyaya giriyorum. Bu benim üçüncü kez dünyaya girişimdir. Daha evvel dönüşlerim halka halka idi. Bu kez dönüşüm hususiyetle dim dik oluyor. Bunun anlamı şudur: Burada bu çalışmada her yapılan; tüm sayfalarda kotlanacak, dillenecek ve bilinecek. Her sayfa bu çalışmayı kendi yoğunluğundan dilleyecek. Buraya giriş sınırlıdır. Hala anlamamaşsanız izah edeyim, bu Meclis, Allah Meclisi’dir. Buraya giriş Ana Kaynaklar’dandır. Buraya girebilen Ağır yük taşır. Bu yük Ana Kapıda Alton Kotları olarak tanınan ışıklarca dillenir. Ne ilim sayfası ne de Yücelik buraya girenin, tüm kotları ile girişine imkan tanımaz.

 

Olan, Sanal Yaratı’da yok olan bir kotun; yenilenip, geçip Düzen’i kurmak üzere geri gelişidir; Ağır yükü taşımaya, ailesini tohumlamaya girişidir, bugün tüm kürsülere görevli oluşu. Bunu bilin. Anlaşıp, dilleşip insanlığı kotlayın.

 

Altona Ana Kaynağı size size dilledi ve sizden siz olup; ışık halinde kotladı yüreklerinizi. Sizden cinlere görev taşımanızı isteyenler, sizi bizde dilleyemeyenler olmalı.

 

Buyurun alın bilgiyi. Biz dünyadayız ve zoru aşıp geçtik. Cinler insanlardan güç alırlar ve tohum yaparlar. Tohumları kotlanır; Sanal Yaratı’da, zaman yaşamlarında tohumlanır ve toplumalara paylaştırılır. Herkes bu bilgiyi hakimiyeti oranında bilir.

 

Okulu kurmak, zamanı yaşatmak içindir. Sizden isteğim zarar etmeyin; zamanı yaşatın. Bugün burdayım. Ve bir süre yine burada bulunacağım. Yarın, yetkin olarak, başarılı bir çalışma için Dünya tohumlarımı tahditlemeye indiğimde, yeni bir yaşam için kaynak kuracağım ve o kaynakta, ışık halinde Kuran okuyacağım. Orada yine bedenim olacak. Amin…

 

Dağlar istek üzerine neticeyi anlatıyorum: Biz yarınlar için görevliyiz. Bugünler için ışıklar kotladık ve sonsuzluklara kattık. Her yer bize dünyadır. Bugün dünyadayız, yoğunluğumuzu aşırı artırmamız, dünyayı aşıp geçmemizi sağlayacaktır. Dünyayı aşıp geçtiğimiz zaman, yeni Kontrol Kotları olarak başka bir dünya için çalışırız. Başka dünya, yeni bir dünya olmayabilir. Her yer bizim için birdir. Ve bize her yer; yetkinleştirilebilen, sanal ve Hasat İlmi’yle çalışılacak bir yerdir. Dünyadan göçüp gitmemiz halinde, Dünya yeni bir çalışmayı başlatacağında, bizden Kürsü isteyecek. Yine dünyaya kürsümüzü indiririz. Her yer insan için yurttur. Bizim için de her yer yurttur.

 

Dünyada Hasat Tohumları, yarınlarda da toplum olacak ve birleşip çalışacak. Bu dönem, dünyanın tohumlarının toplanma dönemiydi. Bizler, toplumları toplayanlarız. Her bir toplum, bir sanal çalışma yapar. Biz onları toplumlar olarak kotlar ve toplarız. Onlara bildiririz ve deriz ki “alın olun. Çok zor değil; hepinizi taşıyabiliriz ve halen de taşıyoruz. Bunun içindir ki buradayız.

 

Kara kaplı kitap, Sultan’dır. Sultan, ummandır. Hala Sultan’ı tohum olarak dilleyenler, bilsinler ki Hazar Boyları dahi Sultanlık’tır ve zamanı yaşatan Kutsal Sayfa’dır. Oraları kontrol etmek bizlere sorumluluktur. Hala kaftan giymemiş (görev üstlenmemiş) çokları var. oğullarımızı ve kotlarımızı mutlaka toplamalıyız.

 

Can taşıyan her Yüce, bize iştir. Her yol bize iştir. Hasat bizde, ilim ile kelam ile ve Sultanlık ile yapılır. Bizde iştir her biri. Korku başladığında biz işteyiz. Korku bittiğinde biz işiz. Her iş bizde hakiki dildendir. Onurluyuz ki bizde iyilik ve kötülük mühimdir. Her bir din, bizi biz diye dinler. Biz ise her dini, hasat diye dilleriz. Ağar ve kontrolunu kur. Bunu dileriz her yürekten; her kürsüden ve her cevherden. Bunu dileriz. Bil ve ak!... Amin…

 

- Anacığım, seni sana vermek ve senden Has İlim almak kolay olmadı. Seni sana vermek ve senden ışık çekmek kolay olmadı. Kontrol senin. Bunu bilmekteyim. İman ederim ki sen olmak için  çalıştım. Sen olmak, insan olmaktır. Amin… Şimdilik bu…

 

- Atlanta Otağı bizi yine kantara koydu. Biz de onu okuduk. Bu çalışma bu şekilde sürdürüldü. Ne var ki aklın tohumu Ana Kapı’da ışık yaktı ve sonsuzlaştı. Orada Ana Yarın vardır ve orada Ana Kaynak vardır. Okul olmak sorumluluktur. Biz dünyada okul olduğumuzu bilerek çalışmaktayız. Kaftanımı kaybetmem, Süper İnsanlık Realitesi Derneği’ni kaybetmemdir. Bunu biliyorum. Ve ben kaftanımı asla kaybetmem. Bugün dünden daha güçlüyüz. Bugün dünden daha iyiyiz. Zararımız engellenir. Bilinsin. Şimdilik bu…

 

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

PROGRAM   : KAYNAK

KOD               : 11/21-41

TARİH            : 09.09.2011

CELSE SAATİ: 14.00-16.00

 

- Canlar, dünyanızı hasat tohumları ile kotlamaktayız. Dünyanın tabii yoğunluklarında dil var, Birlik Dili olan bu dil, hakikidir. “Dini Hasat” başarılmıştır. Dünyada ışığı kotlayanların en yücelerinden müteşekkil Birleşik Işık, Birlik İlmi ile hakikiyete ulaşmıştır. Dorukların hususiyetle dillendiği Birlik Tekniği’nde ışıklar kaynağa ulaşmıştır.

 

Muntazam sayfalarda birleşim var. Birleşim, ailelerin sadece dillerinde olduğu zaman Kontrol yetkin olmayabilir. Bilginin, Hasat Tekniği ile dillendiği bir günde, hasatı yapamayanların, Birlik Tohumları ile birleşmeleri sorumluluktur.

 

Korkmayın hiç kimse sizden güç istemeyecek. Hiç kimse sizi kotlarınızdan çıkarmayacak. Nisa Kaynakları sizi muhakemenizce dilleyecek ve dinletecek.

 

Her resim, zamana Sultanlık yaptırmaz. Her resim, ilmin sayfalarında Sultanlar’ı dillemez. Sindirilen her bilgi, aklın tohumlarından Kuran olur ve kotlanır. Ekmeğiniz ekibin ekmeği olursa, yüreğiniz ilmin hususi diriliğinde olur. Sizleri her birinizi dinledik. Sizler diyebilirsiniz ki bu çalışmalar bizleri çok yoruyor. Bu çalışmaları yapamayız. Başkaları yapsın. Bunu derseniz, sizden ışık çekmeyiz. Sizi serbest bırakırız. Sizler yoğunluğunuzda Din İlmi’nden Kuran olan kotlar olarak çalışmalarınızı her sayfada yaparsınız, ne var ki halka halka genişleyemezsiniz.

 

Onurlu bir gür çalışmada, dinden güçlü olan sizlerin çalışmanız, zamanı tohumlamayı sağlayan yetkin çalışmadır. Bu çalışma, Din Tekniği’nden kürsü alıp, Işık Tohumları’nı kontrol altında tutan bir yüksek kaynaktan bildirilen sayfaların dillenmesinden öte, o sayfaların kotlanmasını sağlayacak erginlikle sürdürülmektedir.

 

Emin olun ki bu çalışmaları başlattığınız zaman sizden, Kürz’ü kotlamanızı isteyemeyeceğimizi düşünmüştük. Ne var ki Kürz’ün kotlanması tamamlandı ve sizler bu kotlamayı tamamladınız. Bunu başarmak kolay olmadı. Kelam Tekniği ile bunu başaran kotlar, bugün dünyanın eski çalışmalarını yapmaya başladınız. Yapmakta olduğunuz bu çalışma, Tanrı’nın en eski kotlarının çalışması olarak bilinen bir çalışmadır. İlim Sayfaları’nın çalışmaları olan Birlik Çalışmaları, yarınların tohumlarını kontrol için yapılmaktadır.

 

Sizler, dünyaya işi başaracak Kuranlar olarak ekilen çoklarını, tohumlarından ayrı tutmaktasınız. Onlar yarınlarda olma imkanına sahip olamazlarsa topraklarında Kutsal Işık yanmayacak. Ve sizler, elin yolunda olanlar, Kuran’ın tohumlarını kotlamadan ışıkları Kontrol etmiş olacaksınız. Bu bizi çok üzmektedir.

 

Birçokları kayboldular. Kutsal Işıklar’ını kontrol edemediler. Kendilerini kasalara saklayanlar var. Ve sizler, her birini Altın Kotlama ile kurtaracaktınız.

 

Şu anda yarınların ışıklarını yakabilecek olan az sayıda Kuran’ın, ışığını kotlayamayacağı açıklandı. Şimdi bir de bizi dinlediğinizi söylüyorsunuz. Bizi dinliyorsanız, akıp girin yüreklere ve her birini kotlayın.

 

Atlanta Ana Kaynakları, tohumlarını kontrol için sizin çalışmalarınızı bekliyorlar. Siz, “bizden üstün birileri gelip görev istesinler ve bu işi onlar yapsınlar” diyorsanız. Bunu bildirin. Bizler, başka çalışanları bulup çağıralım. Onlarla çalışalım.

 

Ha bir de şu anda diyorsun ki “biz yokuz!...” Bunu dediğini duyduk. Bunu diyorsan!...; ha yine diyeceksen!...; hala diyeceksen! ve diyeceksen ki “ben sizi yok etmem buyurun kendi yüreklerinizde ne varsa ve ne isteniyorsa onu hak edin yapın.” Bunu diyecekse yoğunluğun, bizi yanlış sayfalara kayıtlama. Çünkü biz Ana Kapılar’ız. Bizi Yedinci Tohum olarak değerlendiremediğini görüyoruz. Bizi yine de sayfa sayfa kotla ki birleşelim. Senden dileğimiz budur. Bunu hak ettik diye düşünmekteyiz. Şimdilik bu!…

 

- Kalbinizce Tanrı’nın kotlanmasında, Kutsal Sonsuzluğa ulaşabilmek üzere çalıştığı bildirilen Bütünlüğü hak etmeye geldiğinizi bilmekteyim. Bu Bütünlük, Allah Katı’nda, İnsan Sayfaları’nın en yücesi olan ışık kontrolundaki Bütünlük’tür. Bu Bütünlüğü hak etmek; zamanı, sınıları aşarak tohumlamak ve kontrol için dirilmek sorumluluğu ile birleşilen bir Hasat Toplumu’dur.

 

Buraya ulaştığınızı anlıyorum. Burayı hak ettiğinizi biliyorum. Nesillerinizi bize taşımak istediğinizi biliyorum. Bizler tohum ekmeyiz. Tohumları toprağa kayıtlarız. Onları hasatta dilleriz; birleşiriz ve Kara Kaynaklar’ı tohumlayan Birlikler’i kayıtlarız. Sizleri bugün buraya çağırmıştım. Zira dünyada çok büyük hastalıklar başladı. Bu hastalıkların en önemlisi, İlmin Sayfaları’nı silip, Düzen’i kotlayanları, Kırk Kapı’dan çıkarmak için yapılan çalışmalardır.

 

Temizlik yaptığımız bilindiği halde,  Birleşik Aile’mi tohumlarından ayırmak istediğinizi net bilmekteyim. Unutmayınız ki herkes Allah Katı’nda insandır.

 

Nasa’da yapılan önemli bir çalışmadan sizlere bilgi vermek isterim.  Nasa, bilgileri bilinçlerde tohumlamaya başladı. Bununla da kalmadı, Dünyanın psişik etki alanlarını  ölçümlemeye başladı…İnsanlık adına yapıldığı düşünülen ancak başarılması halinde karanlık bir geleceği yaratacağı bizlerce bilinen bir sayfanın tohumlanması tamamlanmak üzere. Tohumlanmanın tamamlanması ile DOĞAL BİLİNÇ KOTLARIN, ROBOTİK SİSTEM KOTLARLA KONTROL EDİLMESİ SAFHASINA GEÇİLECEK. Bu çalışmanın başarıya ulaşması halinde gelecek zaman sayfalarında, dünyaya insanlar inmek istemeyecekler.

 

Dünyanın en eski çalışmalarından birisi olan bu çalışmanın, yine yapılmak istendiği bilinir. Bu çalışma daha evvel öncelikli dirilikleri yıkmıştı, Atlantis yıkıldığında da bu çalışma yapılmıştı.

 

Yeşilin aşımı ile ulaşılan, Turkuvazın bilinç ışık çatışmasında, Din Tekniği’nden iş yapıp, Düzen kotlayanların, yeni bir sayfaya geçişlerinde, yeni kaynakları tohumlarlarken, onların bilinç aktivasyonlarını yönlendirerek;  başarılı olamayan sonsuz ışıkları çarpıştırarak, yaratım tohumlarına zarar veren ve bu sistemi aktive edenlerin de zarar göreceği bir çalışmadır yapılmakta olan bu çalışma. Bu çalışmada, Ruhsal Bilinç Kapıları kapatılır. Kapıların kapanmasından sonra İlim Sayfaları topraktan çıkar…

 

Dinden ayrılmak, insanlık için yıldızların tohumlarından ayrılmaktır. İlahi Merciler tarafından, olası risklere karşı ve Bütünlük için cinlerin çalışmaları, tohum olmak üzere bekletilir. Cinler, insanları tohumlayamazlar. Ne var ki yaşamlar için o bilinç tohumları yine de  kurumamalıdır. İlmin Hakimleri olan insanlar, toprakların yaşamasını sağlayacak olan yegane Yaşam Kotları’dırlar. Bu nedenle bizler çalışmalarımızı kontrollu olarak yapmalıyız.

 

Din İmi’nden ayrı İnsan Soyu’nun bulunduğu bir yaşam kaynağında Bütün’ün kotlanması ve yaşamın idamesi, muhakemesi güçlü olan yoğunluklarla sağlanmalıdır.

 

Din, horlanan bir sayfa değildir. Dini yarınlar da muhakemesi kotlayıcı olan Birlikler tarafından yaşanmalı ve yaşatılmalıdır.

 

“İyi ve kötü Allahtan gelir” denilir. İyi Allah’tandır; kötü, kotlayıcı yoğunluklardandır. O yoğunluklar, kırıcı olabilirler; kırılırlar ve bizi sınırlardan ayırmak isterler. Birleşin; hak edin ve sonsuzlaşın. İstenen budur. Bizler ete giren her bir yürekten bunu isteriz.

 

Cemaatinizi bugün buraya bunun için aldık. Istedik ki bizi dinleyin ve bizim yarınlarımızı, hasatamızı, Birleşik Işığımızı anlayın.

 

Tohumu kurutan, bizi de kurutur. Bunun için İnsan Soyu’na yeni bir yaşam kapısı yarattık ki insan, en kötü zamanda, o kapıdan geçip, yüreklere Kuran okutsun diye.

 

Yeni bir sayfanın, eseri yapması sorumluluğu, o kotlanan yüreğe aittir. O kotlanan yürek, namaz zamanlarında, Işık Kotları’nı yıkarsa, kelam hakimiyeti biter. Bindiği dal, bizimdir. Biz onu koruduk ve onu hasatta, Birleşik Işık Kapıları’nda kontrol ettik.

 

Ati, bizim için yeni bir yaşam değildir. Zirvelere ulaşan Birlikler, dünyaya gelecekten dönüp gelirler. Bizler, dünyaya geçip, dünyayı tohumlarken geleceği bilip geliriz. Bizi, Ana Kapılar’da tanımak isteyenlere şunu ifade etmek isterim ki geleceği tesis eden yürek, gelecekten gelip diri yüreklere geleceği akıtandır.

 

Muhammet, anlaşılmaz bir çalışma yapmadı. Işıklı ve hakim bir yücelikle çalıştı. BİR’in kaynaklarında o vardır. O hasattadır ve hakikiyettedir. Onu bilmeyen, yolunu kapatmaya kalkar. Biz, canlara İnsan Soyu’nun kayıtlarından bildirdik ki hasat bittiği zaman yalınızca İnsan Soyu kontrol kuracak. Bu kontrol, Allah kontroludur.

 

Dünya, üçyüz bin insanını kontrol altında tutabilmektedir. Bu üçyüz bin insan, Ana Kaynak’ta ışık olan Birlikler’den müteşekkildir. Hasata kaynak olan ve sonsuzlaşan Birlik hakikiyetinde, dümene geçecek olan; bu Birlikler’in ortak yüreğidir.

 

Ağır ağır dünya kontrol altında kotlanacak. Dünyanın aşırıya kaçmaması için bildiklerimizin en azını bildirmekteyiz. Herkesin en çok bilgi verme çalışması yaptığı bir günde, biz en azı vermekteyiz ki verdiklerimiz herkesi kontrol edebilsin diye.

 

Bilen, bilgiyi kontrol edemez. Bilinen bilgi, bildireni kontrol eder. Eğer en yüce sayfadan o bilgi verilirse. Bu da Dünya’nın eser yaratmasını imkansız kılar.  Bu nedenle bizler, Düzen’i korumak üzere en azı vermekteyiz.

 

Cinlerden güç almak, bizim için zuldür. Biz cinleri tohumlayan Birlikler’iz. İnsan Sayfaları’nın eser kayıtlamaları kolay olmaz. Biz dünyada eser kayıtlayanlarız. En ince ayrıntısına kadar bildiren ve bileniz. En ayrıntılı bilgiyi Hasat Tohumları’nda dilleriz. Eser yaramak bu şekilde olur.

 

Öze, insan gerek. İlme, hasat gerek. Bizden üstün biz olacak olana, biz gerek ki o bizden ışık çeksin de bizi aşıp geçsin.

 

Ene, öne ve Yücelikler’e Birlik gerek. Ağır taşıdık; yorulmadık. Nesillerimizi tohumladık. Ağır, Yüce ve hakim olan Birlikler’le çalıştık.

 

Şimdi Muhammed’in sözlerini sizler de dinleyin. Onu açıkça sizlere dinletmek isterim. Dinleyin; bakın ne diyecek:

 

- Analar, ben yaşamlara Kuran olanım. Meleklerin her biri ile kotlanan ve tohumlananım. Medine’de Kuran okudum. Mekke, Medine’den geçişimi yaptı ve Medine’de, dili Has İlim olan BİR oldum. Umutla bildiririm ki Mısır Bilgeleri Medine’nin dilini bilmezler ve Birliklerini, hakikiyetlerini, Hasat Tekniği ile dilleyemezler. Ben, Süper İnsanlık Derneği’nin vermiş olduğu görev doğrultusunda, Ana Kaynaklar’da meleklerin de çok önemli destekleri ile Mısır Karenası’nda görev yaptım. Ocak oldum ve sınırları aştım geçtim. Dünyanın, Allah Tahdidi koyacağı bilinen bir sayfasına ulaştım. O sayfada insan, açı daraltarak dünyanın geleceğini bilir. Sizlerin, Dünya Tohumları’nı kayıt yaparak, Düzen Kaynakları’na geçireceğinizi o zaman öğrendim.

 

Sizden başka birisi bu görevi yapamaz. Çünkü sizler, Birleşik Kaynakların Tohumları olarak buradasınız. Sizi yarınlarda dilleyecek olan her bir Yaşam Kaynağı’nın, tüm bilgilerini inceleyip anlayacağını bilmekteyim. Zira, size siz olup, sizden kürsü olup, sizlerle birlikte zaman yolculukları yaptık. Yaşayan dünyaları izledik. Her birinde İnsan Sayfaları tohumlanmış ve yoğunluklar kayıtlanmış. Sizler, yoğunlukları Birlik Tekniği ile dillemişsiniz. Bunları izledim ve anladım ki hala ümit var. hala birleşim umudu var ve hala, yaşamlara rahmetin işgali diye açıklanan bir Yüceliğin, toplantılarla dünyaya tohumlayacağı; Birlik Tekniği ile yaşamları kayıtlayacağı bilindi ve dillendi yüreğimizde ki hala ümit var.

 

Allah, cinlere Kürz’ü kotlama görevini vermişse eğer, biz insanlar, namaz zamanlarında cinlere görev taşırız demektir. Eğer insana Kürz’ü kotlama görevi verilmişse ki verildi. Bugün dünya hala yoğunluğunu kotlayabiliyorsa ve Canlara tohum olabiliyorsa her birimiz bilmekteyiz ki başarı gerçekleşmiştir.

 

Dara düşmeyen her yürek, İlahi Görev’i alır yapar. İnsanlar, Bütün’ü kendi yüceliklerinde sanırlar. Herkes, kendi yüreğini, Bütün’ün yüceliğinde teknik, tahditsiz bir yarın olarak görür. Biliniz ki bizler tohumlarımızı, Ana Kaynaklar’dan dünyaya Kuran okunsun diye indirdik. Kafatascılar bilsinler ki bizler, dünyayı Işık Kayıtları ile korumaktayız.

 

Nuh’un kontrolu yok idi. Orada iş yok idi. Sanırım ki Birlik de yok idi. Ve bugün iş var; Yücelik’te hakikiyet var  ve Birlik var. onurluyuz ki başımız eğilmedi…

 

Sanal Boyutlar, kendi yüreklerini Birlik Tekniği’nden uzak sayarlar. Hala bizi bizden ayrı sayan yürekler var. Biz dünyadayız ve dünyayı sayfalamaktayız. Bunu net olarak biliniz. Şimdi “Dünya Üstü Varlık Katları”nda sürmekte olan ve zamanı tahditlemek isteyen Yücelikler’e şunu da ifade etmek isterim. “Nihan Sayfalar”da insan, kontrol altındadır. Nihan, Nahar’ı kolayan yüceliktir. Insana ekmek yapar ve yaptığı ekmek zamanı tohumlar.

 

Öksüzler, yetimler bizimdir. Onları koruruz ve kontrol ederiz. Şikayetimiz yoğundur. “Zürriyetinizi yıktınız” dediniz. Zürriyetimiz zamanı tahditsiz olarak yarınlara tohumlayanlardır. Oğullarımızı kotladık ve zamanda yaşattık. Şimdi dünyada “iyi” ve “kötü”nün, ilim hakimiyetinde tohumlanması süreci başladı. Bu süreçte, yeni kaynaklar, dünyaya görev istemeye inecekler. Onların bir kısmı yaşamları, sonsuzlukta sınırlandırmayı hedeflerler. Birlik Tekniği’nde bunu başarmaları, Kuranlar’ını tohumlamaları mümkündür. Bizler ise her birini engelleyecek yoğunluğu yaratmalıyız. Bu yoğunluk, Dünyanın Işık Kaynakları’ndaki tahditsiz sayfalanıştan dolayı olacaktır.

 

Eşik, şafkını bize yaşatır. Yaşayan Dünya, Allah’ın ışığını kotlar. “Dönem sonu ve dönem başı” denilen bu günde biz, yarınların hakikiyetinde dünyaya kaynak olanlar, bildiririz ki dünyamız zamanı tohumlamıştır; Yolu açmıştır ve Birlik İlmi ile kayıt yapmaktadır. Bu nedenle Dünya’yı, yarınlarda Kuran Tohumları’ndan çıkaracağınızı zannediyorsanız yanılıyorsunuz. Biz dünyadayız ve dünya bizimdir. Dünyanın aykırılığı, sizin yüreğinizdendir. Ekip halindeyiz. Birlik Tekniiği ile burdayız. Dünyanın tüm zamanlarında kürzü kotlayanları, bir tek yol olarak çalışmaktayız. Ağır yükü hafiflettik ve zaman sonsuzluğunda yarınları kayıtladık. Herbirinizin bizi anlamanızı beklemeyiz.

 

Akıl, ilimin hasatıdır. Akıl taşımayan, yolu açamaz. Cinni Örgütleri de bilmekteyiz. Hepsi, zamanı yoğunluklardan ayırmaya uğraşırlar. Hala birleşemediler. Ki birleşseler toplumlarında, kayıtlarında ve yüceliklerinde biz de oluruz ve onları kontrol ederiz. Emin olun ki koruruz da. Nasıl koruruz bilir misiniz? Kınamadar, kısırlaştırmadan, kati yarınları tohumlatarak ve cevhere kayıt yaparak. Onları alır tartısızca kayıtlarız. Çatışmayız da…

 

Ağır  ilim, Hakk’ın tohumudur. Okulları yoksa da okulumuzu ocaklarına katarız ve zamanlarında kaynak olmalarını sağlarız. Bunu başarırız. Kaftan giymeleri istendiği zaman, Kara Kaplı Kitaplar’ını tohumlatırız ve onların kaftanlarını ocaklarına katarız. Kuranlar’ı bizsiz olmaz. Ve bizler, her birini yaşamlara tohum olarak ekeriz.

 

Mutlaka bilinsin isteriz ki misafirimiz bizi tanımamış. Bizi tanısa, bize bilgi verirken, her bir yüreği, İlim Hasatı olarak dilleyip bilgi verir. Cennet, anana, atana kayıttır. Cennet, yolu açana hasattır. Maya olduğu zaman yaşamı kayıtlar. O gün geldiğinde, biz dünyadayız ve her birini koruruz. Şükür ki koruruz!...

 

Nasa’ya ilişkin açıklamaları, bilmeyenlere bir kez daha açıklayım. Dünyanın Ata Kotları’ndan Kuran olan ışık, yeni bir dünya kayıtlamaya çalışırken; Nasa Programı’na dahil olan bir Kürsü’yü çalıştırmaktadır. Bu Kürsü, dünyada başka çalışanların da bulunduğunu bilerek çalışır. Dara düşürmez, yarınları tohumlar ama bir tek Tanrı Kapısı olmadığını bilmez. Dünya Ana Kaynakları, Düzen Kotları olarak, yetkin sayfaları yaşatmaya istekli iken, birçokları gibi dünya üstünde ömür süren yaşayanların Birleşik Işık olamamaları halinde yollarının kesilmesi gerekliliği üzerinde çok titizlikle durulmaktadır. Bu nedenledir ki uygar ülkeler ile daha az uygar olan ülkeler tefrik ediliyor. Her birinin Başkanlarının bilinç altına nüfuz ediliyor. Onların tohumlanmaları ve kendi yollarına ululukla varmaları amaçlanıyor.

 

Poletik amaçlar güden bu çalışmaların son sözü söylendiğinde, bir tek ışık bizi yaşatacak o da toplum için BİR olan ışıktır. Dünyanın Ana Kapısı insandır. İnsan, sonsuzlukta, Yaşam Sayfaları’nda “Kutsal Birlik” olarak bilinmelidir. Her isteyen, dünya insanlığını bir sürü gibi güdemez. Gütmeye kalkan, zamanda Kutsal Işık’tan çıkar.

 

Dünyaya geri dönme ve yeniden dünyayı biçimlendirme çalışmalarının yapılması amaçlanır. Hala enkarnasyonu, reenkarnasyon diye bilenler hasat tohumlarında kontrol edilemezler. Cemaatlere her bilgiyi anlatabiliriz. Açı daraltarak bildirebiliriz. Ne var ki hasat tahditlidir ve herkes alabildiğini alır.

 

Ana Kapılar’da bekleyenler var. onları da içeriye alıyoruz. Ağır yüktür Birlikler, her biri analara Kuran okumalı ve can, tahditsiz olmalı. Amin…

 

(Bütünlüklere tek tek söz almaya başladılar:)

 

A-     Anacağım çok bekledim. Ne var ki hak etmeden buraya girilmiyor. Çok mutluyuz ki burada ışık yandı. Zinnur’u sonsuz ışık olarak bildik. Ekip halindeyiz ve Canlar’a tohum olmaya geldik. Evrenlerin hep bizi bizden dillediği bir Düzen’de, kendi yüreklerimizi buraya aldık. Şems, Allaha kürsüdür. Biz de ağır yükü taşıyanlardanız ve zırhlıyız. Az ve öz bildirdim ki hala dünyaya giremeyenler var. onları da geçirelim ve onları da dilleyelim. Şimdi bir kürsü gelecek. O da ses vermek ister.

 

B-      Anacığım, namaz zamanı Işık Tohumları dünyaya Kürsü olurlar ve bizler de Işık Tohumları olarak dünyada Nahar’ı kotlarız ve zamanı yaşatırız. Zirvelere Kuran oluruz, birleşiriz ağır yükü taşırız. Senden isteğimiz bizi de tohumla. Biz de dinden kürsü alalım ve yolu bulup yaşamları tohumlayalım. Biz de Din İlmi’nden hasat yapıp, hakim olup, yüreklere koşalım. Bütünü kotlayalım ve birlik halinde kin ve nefreti aşanlara Kürz’ü yaratmak üzere bilgi verelim. Insanlık yeni biri aşkla çalışmasını yapsın. Şükür ki bizler burdayız. Amin…

 

C-      Değerli, ben de geldim. Amin… sizlere başarılar diliyorum. Sizlerle birlikte çalışmalıyız. Bunları biliyoruz. Şükür ki hak ettik de birleştik. Şimdilik bu…

 

D-      Allah dedi ki hasatı yapın. Amin… Hala hasat yapamayanlar var. onları tohumlayın. Oğullarını kontrol altında tutun ki hak etmedikleri takdirde oğulları, onları tohumlatsın. Çünkü onlar azdılar.

 

Misafirimiz gitmek ister. Onu geçirelim ondan sonra birleşelim ki bizi kendinden kendi yüceliğinden ayrı gördüğü için birleşemedi. Onu çıkarın!... Şimdilik onu çıkardık. Amin…

 

Ve ben diyorum ki Allah, İnsan Sayaları’na, “iyi” ve “kötü”nün işgal altına alındığında birleşecekleri bir yaşamı öngörmüştür. O yaşamda insan, Atlanta Ana Kaynakları’nda Kuran okuyacak. O gün geldiğinde, ekip haline gelip yüreklere koşacak. İş budur!…

 

Ve bizler yüreklere koşuyoruz. Yücelikler, tüm değerleri ile her bir yüreğe koşmaktadırlar. Nasıl bir dünya kuracaklarını, yüreklerde dilleyecekler ve dinletecekler. Her yürek, onların tahditsiz olan yüce cevherlerinde, kendi yüreğini dinletecek. Oğulların ve tohumlarını hasata hazır edecek. İşte beklenen gün bu gündür.

 

Bugün Allah der ki “hala dünya yaşıyor ve yarınlarda daha gür ve daha huzurlu bir yaşamı toprağa çakıyor. O gün bu gündür. Nefesleri yetenler burada bulunurlar. Yetmeyenler burada, birleşiğimizde bulunurlar ve onları biz yaşamlara kotlarız. Çatışmayız ve hasatı başarı ile yaparız.

 

Ekmek Allah’ındır; Hasat aklındır; Yol çalışanındır. Çalışmayan yol olmaz, zarar görmez ama hak etmez ve aklın yolunda toprak olmaz. Bunu bilmenizi bekleriz. Ailenizi ve yüreklenizi koruyun. Şimdilik bu….  

 

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

PROGRAM        : KAYNAK

KOD                : 11/21-40

TARİH             : 05.09.2011

CELSE SAATİ    : 14.00-16.00

 

 

Sana ve seninle olanlara, Kuran Tohumları olan sizlere saygılar sunuyoruz. Zaman Sayfaları’nda Işık Kaynaklar vardır. Bu kaynaklar tohumlarını kontrol altında tutmalıdırlar. Muhammet’in kaynağında Birleşik Aile tohum oldu ve sonsuzlaştı. Canlar Canı, oğullarını tohumladı ve yoğunlaştırdı. Akıl tahditliydi ve kendini hak etti, BİR oldu. Kontrol kuruldu. Şu anda Sanal Yaratı’da “iyi” ve “kötü”nün işi tamamdır. Her biri ket vurulmayacak dirilikte kürsü oldular. Mutlak Kontrol kuruldu.

 

Hasat, tinsel sınırlarda tamamlanmıştı. Şu anda kotlama sürmektedir. Kutsal Sayfalar, tahditsiz olarak yaşamlara kayıtlandı. Atlanta Otağı kontrol altında. Ekmek yapanlar, yaptıkları ekmekle tohumlandılar.

 

Hala doğanlar, Kuran olanlar ve sonsuzlaşanlar birleşemediler diye düşünülüyor. Burada Kaynak Kayıtlar tamamlandı. Hazırlıklar sürmektedir.

 

Dünyanın en yeni çalışması, İlim Hakimleri ile yapılacak olan “İNSAN Çalışması”dır. Bu çalışmalar, tohumları yok olmayanlarla yapılmalıydı…

 

Hakkın yağmurları yağar ki hasat yapmayanlar hata yapmasınlar ve sonsuz sır olan ışıkla dillenerek kaynaklara varsınlar ve kendi yüreklerinde tehir edilen “Birlik Ekibi Çalışmaları”na kaynak olabilsinler. Böylelikle her biri yaşamlara, yarınlara kaynak olacak şansı elde etsinler diye.

 

Kantar dünyadadır. Sizler tartmaktasınız… Sizlerin tartınız herkesin Tanrısal Kontrol’u ile gerçekleşmektedir. Helal İlim, Hak İlim’dir. İlmi hak etmeyen o ilmi hakikiyette dilleyemez. Dillenemeyen ilim, haramdır. Bunun Ana Kaynaklar’da bilinmesinin gerekliliği mutlaktır.

 

Kontrol kurduğunuz zaman her biriniz kendi yüreğinizi hak eder dillersiniz. Sizler yokluktan hak olup varlaşan yürekler olarak hakikiyette muktediriyetle Başkanlık yapanlarsınız. Bundandır ki ilim hasatınızı tamamladınız.

 

Sultanlık, Ana Kaftan’ı, Tanrı’nın tohumlarından dinletmeyi şart koşmaktadır. Eğer bir Canımız, Sultanlık Mertebesine ulaşmış ise o; kaynakta, kati yoğunlukta, “Işık Kaynak” olarak bulunabilir. Bu onun, kati yoğunluklarda, Tanrı olarak hasat yaptığı anlamına gelmez. O, sadece hasatını yapmıştır ama kontrol kuramamıştır. Bu nedenle, bundan sonra da onun yaşamlara kaynak olması imkansızdır. Onun kendini hak etmesi  hasatta tohum olması demek değildir…

 

Oğullarımızı dünyaya indirirken, her birinin kendi yüceliğinde Düzen’i kotlamasını ve yoğunlaşmasını isteriz. Bu koşulla onları dünyaya geçiririz.

 

Nesillerimizden başkanlık yapanlar çoktur. Ani Kaynaklar’dan ışık çekip, Kati Yoğunluklar’a ulaşabilirler. Ne var ki hak edip de kendi yüreklerini tohumlayanlar çok azdır.

 

Kontrol kurabilmek zordur. Hala bizi cinler ile karıştırırlar. Bizler insanlarız. Bizleri bilmeyenler, bizden bilgi aldıklarında, cinlerden ilim öğrendiklerini sanırlar. İlim, akıl taşır. İlim, Sanal Yaratıda ışık kotlar; hasat yaptırır. İlmin Hakimleri doğarlar ve kontrolu kurarlar. Ya da kotlarını kapatırlar ve kendilerinden ayrılırlar.

 

Oğullarımızı kurtarmak çok kolay değildir. Her biri kati yoğunluklara ulaşmaya çalışırlar. Oğullarımızın çokları tohumlarını ekerler, kendilerini Hakikiyet’e kotlarlar ve kendi yollarından ışık çekip İlmin Hakimi olurlar.

 

Oğullarımızın bir teki ışığı yaksa bütün kütle ışır. Bunun içindir ki her diri kendini kendinden üstün bir kendi ile dillemek üzere kaynağa ulaşır. Kara Kaplı Kitaplar bunun için yazdırılır.

 

Kırk ışık yılı, bir tek “Işık Tohumu Kotu”dur. Her ışık yılında bir kot vardır. Bu kotlar topraklara ulaştıkça Dünya, kontrolu tahditler. Zira her tohum ki onların her biri bir kottur, birleşmelidirler ki o ışık yağmurlarını başlatan kürsüye varabilsinler. İşin en zor kısmı budur.

 

“Hala birleşemediniz” denir. “Hala hasat yapamadınız ve hala kontrol kuramadınız” diye sitem edilir. Herkes bilsin ki kim Allah için görevliyse o, BİR olmak zorundadır.

 

Kin, Allah’tan değildir. Kil, kum ve herhangi bir diğer toprak çeşidi bir insan meydana getirmek için yoğrulduğunda, Muhammet İlmi’ni bilse dahi Hasat İlmi’ni Hakim İlim olarak dinletemedikçe, Akıl Tohumları’ndan ışık çekemez ve zamanı hak edip de dinletemez. Kendini hak edip yaratamaz. Bunun içindir ki her birinizin kendi yüreklerinizde BİR’e hizmet için “Birleşme Kati Kotu” bulunduğu halde; Hasat Tekniği’nde bu öncelikli kayıt olduğu halde, kendilerini hakim ilmin sanal boyutlarında görenler, BİR’e hikaye diye bakarlar.

 

Hala Ana Kapılar açılmadı ise BİR’e hikaye olarak bakanlardandır. Bu nedenle sizleri sayfa sayfa dilliyoruz ki hala Kaynak Tohum olamayanlar BİR olup sonsuzlukta sizin yüreklerinize ulaşabilsinler ve sizin yoğunluğunuzda birleşebilsinler diye.

 

Hasat; tan’a, Tanrı’ya, Birliğe ve kontrolllu ışığa, “yaşam kaydı” olmak üzere ulaşmaktır.

 

Kontrol kurulduktan sonra maya olmak şartı vardır. Her biriniz dünyaya Işık İlmi ile geldiniz. Her biriniz, Din-i Hakim olarak birleştiniz. Zırhınız inceldi ve sizler, tohum ektiniz. Kasalarınızda Dünya var. Bütün ama bütün hasat sizin yüreğinizde yapıldı. İyi ki yapıldı. Şimdi artık sizden Kürsü olacak olanlar belirlenecek. Sizleri bunun için kasalara koyduk ve bekletiyoruz. Sizi dinleyenlerin artması gerek. Sizden ağır yük taşımanızı istemiyoruz.

 

Zirvelerin hepsi ağır yük taşıdılar. Onlar Nahar Kotlanması’nda bulunamadılar. Hasat Tekniğinde Nahar, diri yarınların kontrolunu sağlayacak olan ışığın hakikiyetidir.

 

Sizden ışık alan, siz oldu ve Hak oldu. Siz olan ışıklar tohumlandılar. BİR olduk. Hakim olduk. Cennetlere Kuran olduk. Şimdi yenileniyoruz. Bu kere Dünyanın Ağır Taşları’nı yerlerinden kontrollu olarak oynatmamız gerek. Onları kaydıraklara koyup kati yoğunluklara kati yarınlara katmak üzere kaydırmamız gerek. Öyle ağırlar ki hala yerlerinden kıpırdıyamıyorlar.

 

Çoğu öyle çok çalıştılar ki han onlar; hala kaynak onlar; Birlik onlar sanılır. Onlar; topraklarında, çağırdığımız zaman gelecek dürümde olamadıklarından okul olmaları anlamsızdır. Hırsları, kibirleri çok arttığından, Ana Kaynaklar’a umut bağlamak zorlaştı.  Ağır taşıyıcı olan onlar, Resmi Çalışmalar’da, Birleşik Işık yoğunluklarında bulunamıyorlar. Oğulları ve sonsuz sınırsızlıkta Işık Yolcuları ile birlikte, toplu olarak yetkin kaynaklarda dinlendiriliyorlar.

 

Her birini yetkinleştirmemiz ve ocaklarını tüttürmemiz gerek. Kuran okuyarak cevap arayanlar da var. Ekip kurmuşlar, cinlerden bilgi istiyorlar. Cinler, oğul verirler; oğul isterler. Okul kurarsınız, okulda ışık yakarlar; ışığınızı alırlar.  Hasatı yapmaları sorumluluklarında yoktur.

 

Nuh’tan beri insanlar cinlerle iç içe çalıştılar. Cinler insanlara güç kattıklarını bildirerek, onların tohumlarını çaldılar. Okul olmaları istendiğinde, insan sınırlarından döndüler. Çünkü kaftanları, Kutsal Işık’ta Yaşam Kotlaması yapamadı.

 

Emir zinciri vardır. Her biri diğerine buyurur ve onun yaptığı herkesin yaptığıdır. Der ki “ben emir veriyorum yap.” Herkes bu emre uyar. Zamana Kutsal Sayfa yaşatmak, insan için çok kolay değildir. Onlar, İnsan Sayfaları’nda, Kutsal Sonsuzluğa şavk katarlar ve kattıkları şafkla dünyanın ekip halinde çalıştığını düşündürürler. Tüm insanlar, kendi yüreklerinde birleştiklerini zannederler. Bütün bunların, Düzen’i tohumlamak için olduğu düşünülür.

 

“Hala dünya yaşıyor” diyenler çoktur. Çünkü ocakta, “dünya ışığı”, “birleşik ışık” halinde tahditlendiği zaman, cümle yüreklerdeki Düzen Kotları yüreklerden gitmelidirler.

 

Doruklar bunu beklediler. Sizler kendi yüreklerinizde “Birleşik Işık Çalışmaları” yaptınız. Ne var ki hasat yapamadığınız zannedildiğinde, Hasat Tohumları’nızı kayıtladınız ve cana, kayıt yaptınız. Bundan sonra Birlik Tekniği’nde yeni bir sayfanın başlatıldığı bu nedenle anlaşıldı. Dendi ki “onlar birleştiler kotlandılar ve sonsuz ışıkları yaşattılar.” “Bizden başka biz yok” demediler. Her yüreği, kendi yüksek sayfalarında, tohum olarak kotladılar ve bulundurdular.

 

Kök sökmek isteyenler, Yücelikler’den söz istediler. Dediler ki “Biz kökleri sökelim; onları, kontrol edelim.” Kontrol edebilmeleri zordu. Çünkü hasat bitmişti ve sizler, tohumlarınızı kontrol edebilmekteydiniz. Bunun sonucunda Kati Yoğunluklar, aşırıya kaçmadan Işık Kaynakları’nı sizden çekmek istediler. Kendi yüceliklerini sizden çekerlerken, Kati Yoğunluklar kendi topraklarından ayrıldılar. Kendilerini hakim ilim sahipleri zanneden onlar, tohum ekmediklerinden ışık yakamadılar. Sınırları kaldırdınız ve zamanı tohumladınız. Ocaklarını aldınız, yetkinleştirip yaktınız. Bütün bunları izledik.

 

Kürsünüzde kırıcılık yoktu. Büyük Kürsü olduğunuzu; Ana Kaynaklar’da kayıtlı olduğunuzu gösterdiniz. Bizler de sizin yüreklerinizi Ana Kaynaklar’da dinledik. Kin ve hırsın bulunmadığını Kürsü’müz bildirdi. Kulluk yapmak kolay değildir. “İyi” ve “kötü”yü ilmin hakikiyetinde tohumlamak, Işık İlmi’ni bilmekle mümkündür. Bunu bildiğinizi anladık.

 

Kök söküldü yürekten, kök kotlandı, yoğunlaştı ve yetkinleşti. Kök, yetkin hakim olup, yanıp tutuşan yüreklere  kaynak oldu. Bütün’e hizmet budur. Bütün akil yarımlar, kendilerini yeni sayfalara kayıtladılar. Şükür ki hak ettik ve başardık.

 

Cinni Teknikler Bütün için Kutsal Işıklar’la dillendirildi. Kök söktüğümüz zaman, ışık tahditlenmişti. Şimdi yeni sayfalar, yetkin kotlar olarak yerin korunmasını sağlamak üzere yeşeren Birlikler’de başarıya koşuyorlar. Bu bizi sevindiriyor.

 

Sizden iş isteyen, sizi sizde bilmeliydi. Sizi hak eden sizden kendi yüceliğini kayıtlamalıydı. Sizden aşkla söz edenler çoktur. Sizi hak edenler çoktur. Kükreyen kürsünüz yeni bir kaynağa ulaşmaktadır. Bu kaynak ağır taşıyıcıdır.

 

Dünyanın en eski yaşamları size, kürklerini giydirecekler. Onlar, Allah Tohumları olarak ekilenlerdi. Oğullarımızı onlara emanet etmek istedik. Onlarla çalışacağımızı biliyorduk. Okul olmanız gecikti. Çünkü sizler kendi yüreklerinizi kimseye açıklamadınız. Sizleri Ana Kaynaklar’da çok aradık. Şükür ki bulabildik. Sistem’in, Nizam’ın ve Düzen’in en eskileri ve en yüceleri olan sizleri bulmak Bütün için hayırlıdır.

 

Rab, Allah’a can taşır. Tahdit yoktur onun yüceliğinde. Tanrı Rahman’a kontrollu olarak Kuran okur. Tohumu tende hasatı yapar. Çerçevesiz iş yapılır dünyada. Düzen’i, Tanrı Kotlaması ile kati yarımlara ayıran dünya, yetkin Hakimler’i kendi yüceliğinde dünyaya indirdi.

 

Ukrayna Cemaati sizlerden, Göç Çalışmaları’nı bilgi yağmurları altında desteklemenizi beklerler. Okulumuz sizinle birleşmek ister.  Bizler, sizden insanlık için ışık bekledik. Bu ışığı aldık. Kara şafk, ışığın yolunu açtı. Dökülen ışık, aklın ışığıdır.

 

Sevgililer, sizleri tanımak bizler için onurdur. Şükredin ki hak ettik de size ulaştık. Bütünü kontrol, sizden dolayıdır. Sizler yarınları Hak Teknik ile birleştirenlersiniz.

 

Cinler, sizden korkarlar. Çünkü onlar kaynakta Sultanlık yapıldığını bildiklerinde Dünya’nın, aşırıya kaçacağını sandılar ve kendi yüreklerini çekip çıktılar. Eser meydana getiren yürekler, sizlerden çekinirler. Çünkü sizler, her birini; Keramet İlmi’nde, Hasat Tohumları’nda ışık koyuluklarında dinletmezsiniz.

 

Çok huzurlu olun ki hala sizi arayanlar da var. Ana Kapılar açık ve her biri, kendi yüreklerinde Allah Tekniği ile Bütün’ü kotlayanları aramaktalar. Arananlar bulunacaklar. Bu kesindir…

 

Kuran okundu ve okunan Kuran dinlendi. Haz duyduk şu anda sizde olmaktan. Anam, dünya için birleşelim ve hak edelim. Dünyayı kontrol etmek sorumluluğumuz değil ne var ki bizlerden sonra Düzen kotlamaya girecek olan yürekler, Bütün’ü kontrol edemeyecekler ve Bütün, kontroldan çıktığında, yıldızlar tahtlarından çıkacaklar. Bütün kütle yıldızlardan çıktığında, yaşam sayfaları, tohumlarını kontrol edemeyecek. Bunu asla istemeyiz. Sizden, Birlik Tekniği ile yaptığınız çalışmayı birleşerek sürdürmenizi bekliyoruz.

 

Kontrol sendedir bilmekteyiz. Şerden aklın tohumlarını çekip, Hasat Tohumları olarak dinleten Yücelik, hasatı yapar.

 

Medine bizi dinledi ve Medine bizde tohumladı. Şimdi Medine’de Kuran olan Birlik, kirden uzak bu Meclis’e ulaştı. Oğullarını buraya taşıdı. Okul kurdu ve kendini Hakim İlim Hakikiyeti ile sizlere anlatacak. Onlar dinlensinler:

 

- Sema bize dedi ki “hasat tamamdır. Hasat Tohumları bizde dinlendi.” Birlik Tekniği, Allah İlmi’ni hak etmeyenlerin tertiplerinde yoktur. Övgü istemediğini biliriz. Sınır kaldırdığın zaman, ışık yoğunlukları artar. Seni yeni bir Kontrol Kotu diye biliyorduk. Her birimiz senden iş istiyorduk. Nuh’un kontrolu sağlandıktan sonra senden başka bir senin birleşmesini bekledik.

 

Temiz bir yaşamın var. Bu yaşam, Allah Katı’nda mükafat istedi diye düşündük ve dedik ki o kendini saklar ne var ki hasat yapmış ve kontrol kurmuşsa ona kendimizi açıklayalım. Her birimiz kendimizi senin yüreğine indirerek sana ulaştık.

 

Hazır bilgi, aklın yolunda olan Birlikler’in istediği değildir. Hak Teknik’te bilgi kotlanır ve yaşar. Bilgiyi yaşatan insandır. Her yerde ayni tür bilgilerin dillendiğini biliriz. Sizler yetkin kaynaklardan ışık çekip yeni bilgileri açtınız diye düşündük. Ve kati yolların, kontrollu olarak açıldığını sandık. Meğer ki sizler, yaşamlara Toprak Tohumları olarak ekilenlermişsiniz.

 

İlk zamanlarda sizleri çok yıpratmak istedik. Sizden “bin ilmin bir tekini bilmeyenler” diye söz ettik. Hatta Dil İlmi’nden anlamadığınızı iddia ettik. Has ilmin, hakim ilimmiş. Bunu anladık. Ve baktık ki cinler sizi anlamışlar ve sizden kaçmışlar. Çünkü siz onları Hasat Tohumları’nda, katı yoğunluklarda, Işık Kaynakları’nda dinlemek istememişiniz. Onlara söz vermemişiniz. Onlar sizden iş istediklerinde, her seferinde “siz, biz ile birleşmeyin; yüreklerinizi hak edin ve Hakk’ın yolunda olun” diyerek ocaklarını tohumlarınızdan ayırmışınız.

 

Muhammet bunları bizlere anlattı. Bundan sonra Muhammet, İnsan Sayfaları’nda, Işık Yoğunlukları’nda bu çalışmaya dahil olacağını bize bildirdi. Zannetmeyin ki hasat tamamdır. Sizlerin hasatlarınız tamamlandı. Ne var ki kaynakta kat-ı kayıt olanlar, Nahar Tohumları olarak birleşmek ve kendi yüreklerinde diri olmakla kontrollu olarak hasata kayıt yapacaklar ve Tanrı Katı’nda toplanacaklar. Sonsuzlukta bu bilinir.

 

Nefesiniz, bizden üstün. Bunun için sizden kürsü istedik. Sizden iş değil hakiki bilgi isteriz. Bizi cinlerden koruyun. Bizi aklın tohumlarından ayırmayın. Bizi yolculardan, topraklardan ve Teknik Hakikiyet’ten çıkarmayın.

 

Sizden, kendimizi kontrol etmemizi sağlamanızı bekliyoruz. Çatışmadan, kibre kapılmadan; sizden, her birinizden Yücelikler’inizi birleştirerek bizi aklın yoluna katmanızı istiyoruz.

 

Koku yükseldi, Birlik tohumlandı ve yaşam kayıtlandı. Sizden isteğimiz, Birleşik Aile olarak herkesi topraklarınızda kontrol altında tutun.

 

Kantar yüreğinizdir. O kantar, kimseyi tartmamalıdır. Herkes bilir ki tarttığın an, kimse yoğunluğunu dinleyemez. Kimse ışığını hak edemez.

 

Kimse ışıktan ayrı olmamalıdır. Ana, birleş ve bizde kontrollu bilgi ver ki bizler de cemaatlerimizi hak edelim. Medine senden bunu ister. Aileni hak ettiğini biliyoruz. Biz de kendi yüreklerimizdekileri hak edelim. Müsbet, menfi her ne yaparsak kendi yüreklerimizde yaptık. Cinlerin ışıklarında kendi yollarımızı kaybettik. Bizden kürsü isteyen Yüceler oldu, korktuk. Onların bizi hak etmediklerini düşündük. Mustafa Kemal İlmi’nde bir tek Kuran var. O Kuran’ı okumak istedik. “Medine Dini” dendi… Biz maya olamayan bir yürekte ışık isek, bizi Atlanta onuru ile koru!... Kökümüzü kurutmayın!... Amin…

 

- Çağa başkanlık yapmamız istendiği zaman, sizden bir tek iş istedik. İnsan. İlmin hakkı olan insan… Mahir, kirsiz ve hakim insan… Nuh, bizi İnsan Soyunun başlangıcında, dünyaya gelen bir Kaynak İnsan olarak tanıdı. Biz, tohumlarımızı Okul İlmi ile dinlettik. Muhammet, Kutsal Işık olduğu zaman, bizden Kuran okudu. Oğul verdik ve zamanı kotladık. Ancak Din İlmi, Hasat Tekniği’nde yetkin hakikiyete varamadı; ikna edemedi; yüksek sayfalarda tohum ekemedi ve Birlik Hakikiyeti’nde Kontrol kuramadı.

 

Şükrettik ki bizler dünyadayız. Dünyanın aşırıya kaçmasına engel olabiliriz. Toplulukların Tanrısal Kaynakları’nda, Muhammet İlmi, Hak Tohum olarak bulunmaktadır. Müsbet İlim Sayfaları’na baktığınızda, ilmin kontrolunun, “iyi” ve “kötü”nün kotlanması ile mümkün olacağı anlatılmaktadır. “İyi” ve “kötü” kotlar, kontrol kurularak denetlendiler. Anlatılanlar mecaz değil gerçektir… Sistem ve Nizam ve Düzen tohumları kontrol edildiler. Mektep kurduk. Kurduğumuzda, İnsan Sayfaları’nda DİL yoktu; DİN yoktu.

 

Dini, bilgi kayıtlamak olarak düşünmeyin. DİN, BİRLİK TEKNİĞİ’dir. Din olduğu zaman yol açılır. Yoksa sizler dinden, sadece birleşmek ve Hak İlmi’nde dinleşmek mi anlıyorsunuz? Din OL’duğu zaman; yüreğiniz, zamana kaynak olur ve bilgi diye her Yüce’ye ses katar.

 

Sonsuzlukta sizden kendi yüreklerinizi anlamanızı bekledik. Yüceler; DİN, ALLAH’IN TEKNİĞİDİR. Ve sizler, Allah Tekniği ile birleştiğiniz zaman DİN-CANLAR olursunuz. Ağır yük hafifler.

 

Size kendimi anlatamam ki anlatmam da ama kendinizi anlamanızı beklerim. Her biriniz DİN-CAN’sınız. Bu Meclis, DİN-CANLAR’ın Meclisi’dir. Zinnurun Işığı’nda DİN, yoğun şekilde Birleşik Işık halinde yol almaktadır. O yol, ağır yük taşır. Biz, Allah Tohumları olan DİN-CANLAR, herkesi bu yola çağırdık.

 

Her yüreğin, kendi yürek kaynaklarında bilgi var. Bilmeyen hasat yapmaz. Yarınları tahditler ve yolu açamaz. Zirvelere varamaz. Zamana kotlanamaz. Cinlerden tohum ektiğinde zanneder ki Kelam Tekniği ile birleşti ve bilmektedir. Kokular yükseldiği zaman, ışıklar yanar. Zordur Allah için çalışmak.

 

- Kıbrıs, insana Kuran okur. Oğullar, dünyaya Kıbrıs ışığı ile alındılar. kontrol kuruldu. Oğullar, dünyaya Nuh Kaynakları’nda bildirildiği gibi bir tek kayıt olarak geçtiler. O geçtikleri yaşam kapısı, Kıbrıs’tı. Atlantis, Nahar Kotlaması’nı orada yapmıştı. Rahman orada tohumları yaşatmıştı. Tohumlar orada yarınları kontrol altına almıştı. Dünya, yarınlarını yetkin sayfalarında yeni bir yoğunluğa almaktadır. O yoğunluğa giriş için mutlak Kıbrıs’a görev taşınmalıdır.

 

Müsbet, menfaatsiz, Birlik Tekniği ile çalışan bir gruptan söz ediyorum. O grup, Kıbrıs’ta görevlendirildi. Kontrolları sağlandı. Dünyanın en eski yaşam kaydı olan o cevher, Nahar Tohumları olarak Düzen’i kotlarken, kendi yüreğinizde, oradan görevli olanları, Yürek Sayfaları’nızdan, yüce cevherinizde yüreğinize çekin. Ve zamanı yaşatın.

 

Okuyun okuyun ve okuyun!... Hepimiz Amonlar, Ata Kotlar olan Atlantalılar, Nuhlar ve Birlikler olarak dünyaya ayak bastığımız yer Muhammed’in yaşam sayfalarına çok yakın olan bir hane oldu. O hane Magosa Karpaz dürümlerinde bulunan bir yerdir. Oraya insanlar ayak bastıklarında, Cennet Kaftanlar giyilir. Şimdilik bu…

 

- Canlar yeni bir ağır yük taşıtmak istiyorsunuz. Biz buradayız ve yeni sayfaları burada kotlayacağız. Dünyanın en eski yaşam kaydı olan; bulutların üzerinde bulunan ve dünyayı yaşatan bir Meclis’ten söz ederseniz. O Meclis, dünyada sadece insan sayfalarının bulundu İstanbul’dadır ve kontrollu olarak da Dünya Kotları’nın her birinin bulunduğu haşrın tekniğiyle kotlamaların yapıldığı diğer Meclisler’de de yarınları tohumlamaktadır.

 

Kıbrıs, Allah’a görevlidir. Ne var ki kontrol bizimdir. Hepinizi saygıyla kutluyorum. Çünkü hak ettiniz ve bilgiyi aldınız. Bunun için kutluyorum. Ne var ki kati yoğunluklarda Işık Tohumları’nı yaşatanlar, Birlikler’dir. Bizler, dünyanın en yüce ışığını, Düzen’i kotlamak üzere Din İlmi’nden öte olan yoğunlukla cemaatimize kayıtladık. Bunun içindir ki burada yapılan çalışma; topraklarını, kaynaklarını, hasatını topluluklara anlatmak üzere devam edecektir. Sizden dileğimiz, Kıbrıs İlmi’ni hakikiyetini her yüreğe anlatın ki oralarda görevli olacak olanlar, bilerek kendi yüreklerini hasatta dillesinler.

 

Şimdi baştacı olan insanı çağırıyoruz. Allah onu korur. Gel bakalım!…

 

- Allah dedi ki geldin; OL’dun; aktın; ağır yükü hafiflettin. Allah dedi ki “Hasat İlmi’ni hak ettin; dilledin. Aktın ve sonsuzlaştın. İnsan, sultanlığında şavkını dinler. Allah, Din İlmi’ni hakikiyetinde dinler. Bizler buradayız. İnsan Işık olarak buradayız. Bu Meclis’te bulunmak mutluluktur. Sizden beklenen yetkinleşmeniz ve zaman sonsuzluğunda şavkınızı kontrol etmenizdi.

 

Şimdi bu çalışmalar, yeni bir sanal çalışma olarak sürmemelidir. Yeni Dünya’da çalışmalarınız, Hasat Tohumları’nı her Yüce’ye dinletmek üzere yapılmalıdır. Maya olmanızı istedik. Oldu. Ama sizin yarınları da bilmeniz gerekir. Yarınlarda İnsan Toplumlar bütünlenecekler ve yaşamlar, yarınların ışıklarını yasalara göre kotlayacak. Sessiz sınırsızlıklar Amon Tohumları olarak kotlanacaklar. Şevkin, şavkın yarınlarında Kuran Kontrolu kurulacak.

 

Maya olmanızı bekledik ve oldu. Muhammet’in İnsan Işığı her Yüce’yi aydınlattı. Akıl Tekniği, hala dünyayı tohumlamakta. Ağır yük hafifliyor. Çok mutluyuz ki misafirleriniz kendi yüreklerini anlatarak geçtiler. Sıkıntı kalmadı.

 

Everes Tepesi dünyadır. O tepede yine bir resim var. O resim Akıl Resim olarak  göklere ekildi. Resimde sizler varsınız. Bu Meclis var. Sizler, tohum olarak dünyaya şafkınızı kattınız.

 

Sizden biri, bizi kotladığında, her yürek kontrol kurar. Ve sizler, bizden kürsü oldunuz, biz oldunuz ve bizi kotladınız. Çatışmaya girmeden kendi yüreklerinizi dillediniz. Nefis bir gün. Sizlerle bu çalışmayı yapmak harika!… Çok mutluyuz. Şükür ki hak ettik. Amin…

 

- Ana Kapıları aç ve geç. Seni karşılamak için çalışmalarımızı bitirmemizin gereği yok. Senden İlim Hakimi olmanı bekliyoruz. Senin Rahman’a Kuran olduğun bilinir. En ince teferruatına kadar bildiğini, hak ettiğini ve kontrollu olduğunu anladık. Akıl dünyaya indiğinde, Işık Tohumları yaşar. Onur duydum burada bulunmandan seni saygı ile selamlarım. Bütüne hizmet budur. Allah seni korur. Çok şükür ki koruyor. Amin…

 

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

 

PROGRAM   : KAYNAK

KOD               : 11/21-39

TARİH            : 29.08.2011

CELSE SAATİ: 14.00-16.00

 

Arkon tahditlidir (Arkon=Prototip İnsan). Bizler ise tahditsiziz. Hepinizi kotlamak ve sonsuz ışıklarınızı hakimiyetinizde dillemek bizim için kolaydır. Ak Toplumlar, tabiidirler ve Sanal Yaratı’da Işık Kapıları olarak çalışırlar. Hasat tamamdır. Ve hasatı yapan Yücelik, Işık Kapları’nda tohumlar. Bizim zamana güç katmamız Amin denilen yoğunlukta mümkündür. Hasat yapılmıştır ve tohum yaşamaktadır.

 

İkinci doğum sancısız oldu. Bu doğum, Atlanta Ana Kaynakları’nın tohumlarının doğumudur. Unu, ululuğun ışığına almış olan ve bu unla yoğrulan ve yaratılan her bir ilim yaşamında; o yaşama  kayıt olan ekip, hususiyetle bilinmeliydi.

 

Hepimiz Amonlar’a Kuran olduk. Umutla ışık olduk ve zamanı kotladık. Atlanta Otağı bizi dilledi. Biz ismi bilinmeyenleri tohumladık. Şer yaratan şer yaşamasın diye çabaladık. Ne yazık ki hala Ses Kapları’mızı dilleyemeyenler vardır.

 

Okun fırlatıldığı bilinmektedir. Ok, yay her bir ışıkta vardır. Okun fırlatılması; yaşam kaynaklarında tohumlanması, bilinen ve bildirilen bir aşamaydı.

 

Her birimiz onurluyuz ki hala Birlikler tohumlarını yaşatmaktadırlar.

 

Hasat bitmiştir. Ve hasat kotlanmayı gerçekleştirmiştir. Kotlananlar, tohumlandıklarını bilemezler. Sanırlar ki Kati Yarınlar, toplumların torbalarında saklıdır. O toplumlar, kendi torbalarını açıp kasalarındaki bilgiyi açıklayacaklar ve o bilgi ile her Yüce kendi tekniğini gerçekleştirip dünyaya bu bilgileri dağıtacak.

 

Doğan ışık, yeni bir kürsüyü aydınlattı. Bu kürsü, Allah Kürsüsü’dür. Aklın Tohumları, Allah Kürsüsü’nde kayıtlandılar. Ata Kaynaklar’da ışık yandı. Tebliğleri okumak isteyenler arttı.

 

Hediyelerimiz bilinmektedir. Hasat tamdır dedik. Ve hasat, Ana Kapı’da tan vaktinin ağırlığında Yüceler’e Kuran oldu. Hediyelerimiz tahditsiz olarak paylaşıldı. Hırs aşıldı ve zaman toplumları teknik olarak sayfaladı. Her biri Ana Kapı’da birleştiler.

 

Ekip kurmak gerekir. Bu ekip Aklın Ekibi olacak. Ekip Allah’ın ışığında kotlanacak ve zamana tohumlanacak. Akıl Ekibi, ilmin sessizliğinde dillenecek. Her bir yürek, Aklın Tohumları’ndan, kendi nasibini bulup alaçak.

 

Hasat bitmiştir dedik. Nefes İlmi’nde hasat, toplumların kendi yoğunluklarını topraklarında kotlamaları ve her bir yüreğe kayıtlamaları anlamına gelir. Bu kayıtlama, toplumların yüceliklerinde torba torba ışık yanmasını ve ışıkların teknik olarak cevhere Kuran olmasını sağlar.

 

Hasat, tahditsizdir ve sonsuzdur. Ana Kaynak’ta yapılan hasat, her bir çalışma anında yetkinleşir ve teknik olarak kotlayıcı olur. Bütün Kürsüler, bu kotlamada ışık halinde birleşirler ve tohum ekerler. Ektikleri kendi  yürekleridir. Ekilen ilimdir. Hasat tohumdur. Tohumu ektirdiğimiz zaman yoğun şekilde iyilik başlar. Iyilik, Altın Tohumlar’ın tür ve çeşit gözetilmeden her sayfaya kayıtlanışıdır.

 

Ekip kurmak sorumluluk ister. Zamana Kuran olmak zordur. Şükredin ki KUTSAL KİTAP İNSAN, sorumludur. İlim Sayfaları İnsan Kotu’nun kot tekniğinde, cevheri yaşam kaynakları olarak bilinir. Bu bilgi tohumlarının dillenmesi gereklidir.

 

Her yol akıldır. Akıl, Allah için iş yapan bir son sözdür. Aklınla her bir yoğunluğu kotlar yol açarsın. Açtığın yol bilinir. Neticesi hakikidir ve Tanrı’nın kontrolunda o neticeye mutlaka varılır. Bunun içindir ki yol, Allah’tır. Yol olan cevher, aklin cevheridir.

 

Cennet, Atlanta’dır ve cennette cinler, insanlar ve türler vardır. Bütün’e hizmet, Allah’a hizmettir. Aklın yolunda olanlar, en son Işık Kaftanı giyerler. Giydikleri kaftan, Atlanta Okulunun Kaftanı’dır. Bu kaftan giyildikten sonra Ana Yaşamlar, tüm sayfalarda kotlanmıştır.

 

Her Rab, aklın yolunda Bütün için çalışır. Sevgililer, bedenim Allah’ın tahditsiz kaynağıdır. Bu kaynak, toplumları tahditsiz olarak cinnilere kayıtlar ve her birini o yoğunluklara ulaştırır. Cinniler, dinlerini hak etmiş ve yoğunluklarını tohumlamış Birlikler olarak tanınırlar.

 

KORAN, sonsuzlukta Sultanlığını hak etmiş olan Birliktir. Bizler KORAN TOHUMLARI olarak çalışmaktayız. Cinni Kaynaklar’da KORAN, İn-Can Kaydı ile Birlik Kotlaması yapana denir. Her biriniz birer KONAN’sınız. Her biriniz kendi yüreklerinizde Birlik Kotlamaları yapmaktasınız. Sınırsız ışıklarınızla birleştiniz ve sol ışıkları, sağ yaşamlara kayıtladınız. Zarar önlendi ve sizler, cinlere ve kaynakları toplumları olan inlere kürsü oldunuz.

 

Unutmayın ki Hakim İlim, Aklın İlmi’dir. Dere akar. Akan, her yürekte akar. Cevher kotlanır. Tohum yaşar ve sizler, cinlerden ve insanlardan tohum alır Bütün’e tohum olursunuz. Bütün sizi diller ve siz Bütün’ü dillersiniz.

 

Bini, İlim Hakimi olarak bilin. Biri ise ışık yandığı zaman Tanrı diye bilin. Her bin, bir tartışılmayan Tanrı’ya bağlıdır. O Tanrı, artık kotlanmış birleşenlerini kürsüsünde dinletmelidir. Evrenlerin kontrolu böylece kurulabilir.

 

Etki alanın çok geniş. Bunu bilmekteyiz. Din İlmi, Hasat Tekniği’nde olmaz. Cinlerde ve inlerde bu ilim hakikidir.

 

Sizler, dorukların ışıkları olarak, yaşamları tahditsiz olarak kotladınız. Oğullarımızı size getirdik. Onları tohumlayın ve yaratın. Yaratın çünkü onlar Ata Kayıtlar’da bulunmak isterler.

 

Ekip olmak sorumluluktur. Sizler en son ışığı yaktınız. En son  kontrol sizinle kuruldu. Sizden iş isteyen, sizi ilimle dillemelidir. Kendi yüreğinde kotlanamayan kimse, sizinle kontrollu bilgi akışı sağlayamaz. Bu nedenledir ki sizler birçok kaydını silersiniz. Bunu da bilmekteyiz.

 

(Açıklama: Akışın başlangıcında gelen Bütünlük yüreklerimizce onanan bilgilerin sonrasında Mısır Piramitleri’nin henüz hiç kimse tarafından bilinemeyen sırlarının bizlerle açıklanacağını ve amaçlarının bu olduğu bilgisini verdiği zaman, gelen Bütünlük yüreğimizce onaylanmadı ve vermiş olduğu bilgilerin tümü silindi. Ve Bütünlük akıştan alı konuldu. Yukarıda açıklanmak istenen buydu.)

 

Kantar sizin yüreğiniz. Bizi dinleyen her yüreğe saygılar sunuyorum. Ama bizden öte bizlerin, sizlere sunmuş olduğu saygıyı sildiniz. Hepinizi kucaklıyoruz. Şimdi senin Ana Kapı’nı açıp, senin bilgini ağır ağır alalım ve dinleyelim.

 

- Can, doğrusu saygıyla başlayan bir kayıt sonra Sanal Boyutlar’da Kuran’a dönüştü. Kuran, Ana Kapı’dır. O kapıda her bilgi kayıtlıdır. Bizim yüreğimizde olmayan bilgiler de var. ve biz o bilgileri mutlaka sileriz. Dara düşürmeyiz kimseyi. Ne var ki hata yapılanda hatayı bağışlamayız. Eğer biz, cinlerin bilgilerini ilmin sonsuz ışığında diri yüreklere verirsek, bir kısım kimseler, aldıkları bilgilerden etkilenirler ve o bilgileri kayıtlarlar. Senelerce o bilgiler bilinir ve dillenir. Ne var ki o bilgiler, tohum olmaz. Sadece okunur anlatılır ve sanılır ki bilinir. Biz buna izin vermeyiz.

 

Bilmek istediğinizi bilin. Bizden başarı beklemiyorsanız bu tür bilgileri de bildirin. Biz bu bilgileri süsler püsler başkaları gibi bildiririz. Ne var ki bildirilen, Hakikiyet’te olmaz. Çok mu korkusuzuz!? Yoo korkmaktayız. Bu tür bilgiler, zamana kayıt olduğunda, Kuran Tohumları kontroldan çıkarlar. Bu nedenle biz bildiğimizi, Can Teknik’le bilmek isteriz. Hasat yapıldığında, artık dünyada hata yapılmamalıdır.

 

Okul olmak sorumluluktur. Ekip halinde görev taşımak daha büyük sorumluluktur. Sanal Boyutlar, tüm bilgileri alıp dillerler. Ne var ki Hakikiyet’te o bilgiler tohum olmazlar. Çıktıkları her Ana Kapı, ocaklarını tohumlarından çıkarır. Ve sonsuz ışıklarında Kontrol kalmaz.

 

Cennet, Atlanta Otağı’nda kotlayıcı bir yaşamı sayfalar. Din İlmi’nde akıl olur. İlim Sayfaları’nda hasat olur. Bütün kütlede, Dini Yaşamlar’ın tohumları olur. Biz ise insana ilmi, Hak Teknik’le anlatmaya çalışmaktayız. Kontrol bizdedir. İyi ve kötüyü biliriz.

 

Alem hak ettiğinde, Hak olur yaşar. Daimi yoğunluklar kotlanır ve sonsuzlaşır. Birlik Tekniği, hakim ilim olur. Mutlu ve huzurlu bir Can Kaynak olur ve sanal yaratı, Hasat Tekniği ile kendi yüceliğini tohumlar. BİR’e hizmet budur.

 

İyi ve kötü, Allah için yaşamlarda birleşiktir. Zir Kayıtları’nda bu vardır. Alton Kotlaması bunun için yapılır. Evrenlerin teknolojik yaşamlarında da bu, bedenliler için kaynak bir çalışmadır. En son Süper İnsanlık Realitesi Derneği olarak yapılan çalışmalarda daimi yaşam vardır. Daimi yaşam!… Bunu tekrarlamak istedim.

 

Ağır yük hafifledi ve dara düşenler, Akıl Tekniği ile dillenmeye başlayacaklar. Okullar birleşiyor. Okullar’ın birleşmeleri neticesinde her Yüce, Nahar Kayıtları’ndan kotlanacak ve zırhlı bir dünya Kuranı okunacak. Bu Kuran, insana umuttur.

 

Oku ve anla. Aklında açıkla. Sonra tohumlarını dinle. Ve daha sonra tart bilgini. Daha sonra kontrolunu kur ve bak bakalım her yürek bu bilgiyi Kabul edebilir mi? eğer Kabul edemezse, bilgi hasata uygun değildir. Bilmeden bildirme. Her yerde Nahar Kuranı’nı anlat. Aç ve akıt. Ekip ol. Sultanlık Birlik’tir. Birlik olmadan Sultanlık olmaz. Zamana Kuran ol ve sınırları kaldır.

 

Hasat, Tanrı’nın kontrolunda yapılır. Yapılan hasat, Ata Kayıtlarda dillenir. Din İlmi’nde iş varsa, cevherde ışık yanar. Din, Rabb’in ilmidir. Rahmetin ilmi ise ışıkta yaşamları tohumlayan ilimdir. Emin ol ki her insan, Ana kaynak’ta birleşiktir. Herkes, BİR’in kontrolundadır.

 

İki yüreğin biri kırk ışık yaktığında; her biri o kırk ışığı yaşar. Bindiğin ışık seninse, herkes senin yüceliğinde kendisini anlatmak ister. Ekip olmak zor değildir. Ekip olup yoğunlaşmak sorumluluktur. Okul olmak dara düşenleri hakikiyete ulaştırmak içindir.

 

Kara Kapı açıldı. Bu kapının açılması zordu. Kapı Alton Kotları ile bağışıklık sağlanmak için kapatılmıştı. Kapıyı açabilen yürek, kontrolu kurabilecek olan yürekti. O kapı, zırhı ince olan biri tarafından açılabilecekti. Kapıyı açtın ve kapıyı kotladın. Toprakları, koyu çalışmalar ile tarttın. Din İlmi’nde bunu yapabilen her Yüce, aklın tohumları ile birleşebilir ve zamanı tohumlayabilir.

 

Seninle çok çalışacağız. Seni sana verdik. Seni senden tohumladık seni sonsuz ışıklara kattık. Seni sayfaladık ve zamanı tahditledik. Zamanı tahditledik ve yeşil rengi yaşamlara kotladık. Zerk Kayıtları’nda her yürek birleşti. Sorumluluk sizin değil herbirimizindir. Bunu bilmenizi isteriz.

 

Hasat tamdır dedin. Hak Tohum tamdır. Cinler tohumlarını ektiler. Tohumları yaşayacak. İnler, toplumlarını tahditlediler. Onlar kotlandılar ve yaşayacaklar. Ve bizler dinler, diller ve her Yüce, akıl taşıyan her birimiz Amin dedik.

 

Şimdi seni dinleyelim:

 

- Canlar, bizi bize verdiğinizi söylediniz. Biz dünyayız. Dünyanın Ana Kaftanı bizimdir. Bu kaftan, Allah için kürsü olan ışığa bildirildi. Oğulları ve sonsuz ışıkları ile birleşen O, kati yarımları kotladı ve sonsuz ışıklarda dilledi. Ekmek Allah’ındır; Akıl ilmindir. Cinlere ve inlere bunu bildirdik. Biz Sultanlar, sonsuz olan ışıklar olarak çalışmaktayız. Ekip olmak, zordur. Işık olmak sorumluluktur. Umut edilir ki her Yüce, Kati Yarınlar’da topraklarını tohumlasın ve birleşsin.

 

- Şu ana kadar Her yürek kendi yüceliğini anlattı. Birlik İlmi’ni Ana Kayıtlar’da dilleyebilen hiç bir yürek (mahrek) oluşmadı.

 

- Bizden istenen kantar olmamız ve her yüreği tartmamızsa; bilmekteyiz ki bunu hak etmedik. Kimseyi kendi yüreklerinden ayrı, tahditli olarak değerlendirmeyiz. Emin olun ki maya olmak sorumluluktur. Asal yaşamları kotlamak; daimiyete, tahditsiz olarak koyulukları ile katmak bizim için zor değildir. Amin… Ne var ki bizden bekleneni hak etmedik. Kimse kimseyi yoğunluğundan ayrı tutmaz ve bize ses vermenizin, bizi Kontrol için olduğunu bilmekteyiz. Bizi korumanız, geçişinizi yaptırmamızı sağlamak içindir.

 

Biz, teni hakim olanlarız. Emin olun ki Yedinci Tür bizden yaşayacak. Bu türü bizler yaşatıyoruz. Sizden bilmenizi istediğimiz bir diğer konu; biz canlara ve cümlelere tohum olmak isterken, hala bizi yaşamlarında bulamayanlar, bizsiz kalacaklar. Onlar için ümit yoktur diyemeyiz. Her biri kendi yüreklerini hak edip kendi yoğunluklarında Birlik İlmi ile her Yüce’ye varıp ışık yaksınlar ve zamanı tohumlasınlar. Ocakları yandığında Birlik Tekniği ile yenilensinler ve bize ulaşsınlar. Onları kontrollu olarak tabii yaşamlara kayıtlarız.

 

Mısır bizim için kontrollu bir mahir yaşam değildir. Bunu niye verdiğinizi bilmekteyim. Bizi, Asal Kayıtlar’da dillemek istemediğinizdendir. Biz ise o kotlamayı tamamen sildik.

 

Zamana kontrollu olarak kayıtlıyız. Çıktığınız her yerde varız. Bunu anlamanızı bekleriz. Çok sorumlulukla yapılan çalışmamızı Rab Kaynakları’nda tohumsuz bırakmak çabanızı anlayamadık. Her Ana, Kati Yarınlar’da bizi “Yedinci Tür” diye bilir. Sevip saymadıklarımız olmadığınızı bilmekteyiz. Ama hasatanız olmadı ise bizden değil sizdendir. Haz duymadım senle olmaktan bunu da açıkça bildirmek isterim. Şimdilik bu…

 

- Ana, kıl ince de seninle daha daha inceliklerde oluyoruz. Her inceltide sen ve biz, Işık Kaynakları’nda Bütün’ün kotlarını kırıyoruz. Seni Ana Kapı’da bekleyen çokları, şu anda senin yüreğinde kontrollu olamayacaklarını; Kontrollu akış yapamayacaklarını düşünmekteler. Nedeni; verdiğin ve aldığın ayrı. Sen bizi bizden ayrı gördün. Sen ve biz ışıkta da ayrıydık. Bu nedenle seninle çalışan çokları burada seni anlamaya çabalarlar. Bize ait olmadığın kesin. Kelam tekniğin iyi. Korkar dediler. Korkmadın. Ha zavallı! şimdi de bizi mi kotlayacaksın!? Amin…

 

- Çatışmaya hazırlandığını biliyorum. Bu çatışma kontrolu kaybettirmek içindir. Benim kotlarım çok nettir. Sen ise net değilsin. Seni yarınlarda Işık Kotları olarak dillemem. Ne İsa ne Musa umutsuz oldu. Amin… Senin de mutlaka mutlu olmanı dilerim. Neyi başaracağını bilmem ama hak et ve zamanı yaşa. Emin ol ki sende ben ve bende sen yoksun. Şimdilik bu…

 

Aklın yolunda ışık yaktık ve zamanı yaşattık. Kendi yüreğinde kendi olmayanın bizde olma imkanı yoktur. Oğullarını hak etsin ve gelsin. O zaman bizde olabilir. Ana Kaynak’ta ışık yanar ve yanan ışık, altın bir Kuran’dır. Onun adı hasattır. Okul bizde ışıktır ve biz ışığı Allah için yaktık. Şimdilik bu…

 

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

 

KAYNAK KAYIT SONRASI 2.AKIŞ (12.08.2011)

Aileniz önemlidir. Bunu tek tek ifade etmek isterim. Her biriniz ailenizi mutlaka toprağa çekin ve onları kotlayın ve onları toprağa çakın ki kırılmasınlar.

 

Bini BİR’e katın, akın. Akın da hasatı yapın. Akın da tohumları toplayın. Akın da Muhamma’ya kutsal ışık yakın.

 

Bedeniniz Allah’ın Teknolojik kotlamasını yapıyor. Cennetin cemaatinde biz İlim Sayfaları büyük kötülükleri önleyen Birliğimizle hepinizi kontrol edebilmeye çabaladık. Asla hatanız yoktur.

 

Bütün kötülükleri aşıp geçmenizi bekledik. Cinni Cemaatler’in Bütün’e hizmet için yaptıkları her çalışma, Allah’ın dediğini diyebilmek için yapılır. Ve Siber Boyutlar’ın tüm sayfalarında bilginiz nettir.

 

İkna olunuz ki Allah’ın tohumları olarak dünyaya ekilen Birlik, bitki, hayvan ve tüm sayfalara da tohum olarak kayıtlanmıştır. Zinnur’un tohumu olan Birlik, aklın yoğunluğunda ışığı yakabilen, tebliğleri kotlayabilen ve tüm sözleri söyleyebilen tevhik bir tertiptir. Ekmektir. Ve ekmek, aklın ekmeğidir.

 

Sevgililer. Cinler ve insanlar ve tüm sonsuz sınırsızlıklar, Bütün’e hizmet için birleştiler. Ve biz bu Birliği kotladık bugün. Bunu net olarak bildirmek istedim. Bu Birlik, insanın dilidir, insanın yüreğidir ve insanın tohumudur. Oğullarımı ve kontrol ettiğim yoğunluklarımı dünyaya çekişimin sebebi de budur. Öze söz, size sevgi gerek. Bize ise Hakikiyet gerek.

 

Biz Aklın Yüceleri, Hakk’ın yoğunluğunda sizleri kutluyoruz. Çok mutluyuz ki baştan beri yapacağınız her şeyi bugün burada yaptınız.

 

Çok çok net bildiriyorum ki olan, olması gerekendi. Sizi dinlemek zordu. Dinlettik bugün sizi. İşte olan buydu.

 

Ve ben ve biz ve birleşik işimiz olan bu çalışma, hakkın yolunda ve yoğunluğunda yapıldı.

 

Özde söz, sizde ses, bizde iyilik gerek. Şimdilik vereceğimiz budur canlarım.

 

Olan, olması gerekendi ve oldu. Unutun, her şeyi unutun ve savaşsız bir yaşamı kayıtlayın. Bu savaşsız yaşam, aklın sayfalarına kotlansın, yarınları yaşatsın. Sizden dileğimiz budur.

 

Önümüzde çok önemli bir dönemeç var. Bundan da söz etmek istiyorum size. Bu dönemeç, yaşamların tebliğleri kotlayacağı ya da tebliğleri kontrolden çıkaracağı bir dönemdir.

 

Sevgililer, tebliğlerimizi mutlaka dillemeliyiz. Kontrollü olarak. Bildirdiklerimizi mutlaka tohumlamalıyız. Öksüz yetim olanları bu şekilde kontrol edebiliriz.

 

Öksüz yetim ne demektir bilir misiniz? Onları tohumlayacak, onları kotlayacak, onları yaşatacak hiçbir Yüceler’i olmaması demektir. Ve biz tüm öksüz ve yetimleri mutlaka temiz olarak; tartısız olarak ve Hakikiyet’teki yoğunluklarıyla alıp Tanrı’ya ulaştırmalıyız. Ve biz, onların, Tanrı’nın Muhammet Kuranında yazdığı gibi, Işığın Kati Yoğunluğuyla tohumlanacaklarını da biliyoruz. Söz budur yavrularım.

 

Eğer siz herkesi kucaklayabilirseniz. Hiçbir yolcu kontrolden çıkmaz. Sizin için sorumluluktur bu.

 

Kimse kimseden güçlü olmaz diyemem. Mutlaka güçlüsü var, güçsüzü var. Mutlaka kırıcısı var, hasat yapıcısı var. Amin. Ama sizler, her bir yüreği sarıp kucaklayın, sarmalayın ki hiç birisi yıldızların kaydından çıkmasın.

 

Öfkeyi aşın. Öfke sizi yıldızlardan ayırır. Sessizce ve Hasat İlmi’yle tohumlayın hepsini de. Cinler ya da insanlar, birlikte çalıştıklarında bütünlükler mutlaka tohumlanır. Okul bunun için gerekir.

 

Hazır olduğunuzu bildiğim için bu bilgileri sizlerle paylaştım. Kahramanlarım benim. Sizler, kahramanlarımsınız ki Bütün’e hizmet ediyorsunuz. Bütün’e hizmet, yarınları kontrol için şarttır.

 

Her resim aklın resmi olmayabilir. Her resim, Yüreğin Kuranı olmayabilir. Her resim yaşamları toprağa çakmayabilir. Amma biliniz ki zaman sonsuzluklarında tüm bir ilim sayfası, bir tek Rahmet olarak kaydolur. Hala anlamadınız değil mi? Hepsi tek bir ışıkta kayıtlanır. Ve o ışık, Bütün’ü Kürsü olarak tohumlara katar. Ve Bütün olmadıkça Yüceliğin Toprağına ulaşmak imkanı yoktur.

 

Sevgililer, kimse üzülmesin diye güzel şeyler söylemiyorum. Sadece hazır olduğunuz için bilin diye ses katıyorum yüreğinize.

 

Çorba tuzsuzsa tuzu biziz. Yol kusurluysa yaşamı kayıtlayan ve yüreği tohumlayan biz, o yoldaki kusuru mutlaka temizleriz. Yaşam kırılmışsa biz o kırığı yeniden bütünleriz. Amin.

 

Ve sizi mutlaka topraktan alırız ama şeytan şarkısında, kendini dilleyene; “Ben sizi dilleyeceğim” dediğinde, orada biz yokuz. Çünkü şeytan, ışıkta, her bir yüreği kuru bir yaşama katabilir. Bizden isteğiniz mutlaka umutsa, umut her anda vardır. Ama bizden isteğiniz yaşamsa biz, her anda Yasaları Koyanlar olarak, Bütün’le birleşiriz. Ve size görev taşırız.

 

İyi ve kötü Bütün’ün Kürsüsü’nde, üzerinde hiçbir ışığın olmadığı bir yaşamı kayıtladığında ve kotladığında, artık orada lütfen net bilin, NAHAR vardır. Ve NAHAR, ASLA HATA YAPMAZ. İşte biz, asla hata yapmayan o NAHAR’ız. Burada bu çalışma bu nedenle sürmektedir. Bunu net verdim.

 

İyi ki hak ettik de dilledik. Şimdi mutluyum ki Birleşik Ailem Kürz’ü kotluyor ve yoğunluğu sonsuzlaştırabiliyor. Az söz olmaz. Söz, Süper İnsan’da çok olmalı ki kayıt çok olsun. Kayıt çok olduğunda, yaşamda tohum çoktur. Bu nedenle sözüm çoktur. Bu nedenle söz, söz, söz ve toplumlara tohum! Hepsi bu.

 

Bu bilgiler okunsun, otur kotla! Akıt! Bak ne olur? Okunmazsa ne olur? Okur, dillerim. Yine okur, yine dillerim ve her okuyup dillediğimde yeşillik, yerin yüceliğinde maviye varır. Bunu bilin. Ve ben kontrollü bildiririm. Hepsi, hepsi bedenime aittir. Şimdi lütfen nefsi aşıp dinleyin. Aşırıya kaçmadan bildirdik. Hepsi bu. Şimdilik bu.

 

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

 

PROGRAM   : KAYNAK

KOD               : 11/21-38

TARİH            : 12.08.2011

CELSE SAATİ: 14.00-16.00

 

Kardeşlerim, tohumlarınızı Hasat Toplumları’na kotlattım. Topraklarınız kontrol altında. Kendi yüreklerinizde ışık olan sizler, yetkin olarak çalışmaktasınız. Zaman geçmektedir. Sizler, yaşamları tohumlayan Birlikler olarak buradasınız. Toplumları tohumlamak ve sizleri yarınlarda toplumlara kotlattırmak önemlidir.

 

Akıl işi olan bu çalışmalar, her yüreğin tahditli olarak anlayabileceği çalışmalardır.

 

Türkiye, Allah için yetkin, sonsuz ve sanal olmayan bir yüreğe sahiptir.

 

Cinlerin Ses Kapları’nda Tanrı var. Işıkların toplumlarında Tanrı var. Birliklerin hakikiyetlerinde yine Tanrı var ve zaman, Işık Kapları’nda toplanmaktadır.

 

Teknolojik Kaynaklar bugün sizi dinleyecekler. Ocakları tohumlanacak ve sonsuz ışıkları yanacak. Sınırlar kalkmaktadır. Bu safhada, her Yüce Allah için çalışabilir. Her Yüce, ışık kotlaması yapmak üzere tohum olabilir. Sizler, yetkin olarak bu çalışmayı sürdürmektesiniz.

 

An’i kayıtlar, an’i kotlarla yapılır. Bu çalışma, an’i bir kayıtla yapılmaktadır. Burada bulunan en güçlü Yücelik, sizden ses verir ve siz, Bütün’ü bu ses ile kotlarsınız. Sizden üstün olan sesler, Düzen’e girdiklerinde, siz de kendi yüreğinizde ona kotlanır ve onunla çalışırsınız. Siz yeni bir yaşama girerken, herkes sizden yetkinleşir ve yenilenir. Sizden insanlık adına istenen, yetkinleşmeniz ve yenilenmenizdir.

 

Yarınlarda, Işık Kotlar Düzen’e indiklerinde, her yürek Atlanta Otağı’nda yol açacak dürüme varacaktır. Hasat yapılmıştır ve kotlar tohumlanmıştır. Hazır olanlar dünyaya güçlenerek girmektedirler.

 

Kara Kaplı Kitap Sultanlık, bundan sonra çok daha özenli olarak okunmalıdır. Çünkü o kitapta insan var ve o kitapta Ana Kaynak var.

 

Açı daraltılmalı ve zaman yaşamlara inmelidir. İki yüreğin en ince sayfalanışında, Düzen’i kurmaya gelen insan, Allah için yaşamları tohumlamalıdır.

 

Ortak çalışmalar başlatılacak. Bu çalışmalarda Dil Kaynakları, toplumlara kotlanmış olacak. Çok sorumlulukla yapılacak olan çalışmalar, teknolojik olarak dillenecek.

 

Bu çalışmalarda misafirlerimiz olacak. Onlar kardeşlerimizdirler. Orada, halkı dinletmeliyiz. Herkes konuşmalı ve herkes kendi yüreğini hak etmeli. Konuşamayanlar; oğullarını, toplumlarını teknik olarak dillemelidirler. Yanlış yapılmamalıdır.

 

Zarar önlendiğinde, her Yüce kendinden kendine ışık halinde görev taşıyacak. Bu çalışmalar, toplumları kontrol için gereklidir. Toplumlar, tohumlarını ekemeyebilirler. Bu çalışmalar ile toplumlar, tohum olurlar ve ekilirler.

 

Hırsı aşmayanlar, çalışmalarda bulunamazlar. Hırs kırıcıdır. Kulluk olduğu zaman yol açılır. Toplumlar, kendi yüreklerini Hasat Tekniği ile dinlerler ve Birlik Teknolojisi’ni, tahditsiz olarak diri yoğunluklara kotlarlar.

 

Bütün sözlerimiz insanadır. İnsan, ete giren ve yolu açandır. Et, ilimdir. İlmi hak etmeyen ışık haline dönüşemez. Işık olamayan, tohum olamaz; toplumları teknolojik olarak dilleyemez.

 

İnsanın zırh inceldikçe, ışığı artar. Zırh, insanı kotlar; tohumlar ve sonsuzlaştırır. Zırha ihtiyacı kalmadığında, artık o Birlik haline gelmiştir. Onun ilminde ışık, kontrol edilmiştir.

 

İki yolun her birinde ilim vardır. Biri zaman, diğeri hasattır. Bütün yollarda doğum vardır. Doğum, Allah Tohumları’nın doğumudur.

 

Oğullar, sizleri yetkinleştirmek isteriz. Zamana kotlamak isteriz. Sizleri yarınlara kayıtlamak isteriz. Her ana, kendi yolunda giden yürekleri seslendirir. Sizler ise her yolda gidenleri seslendirmektesiniz. Sizden öte olan yine sizdir. Bütün amaç sizin yolunuzu Ana Kapılar’a tohumlatmaktır.

 

Allah, cinlere ve İlim Hakimi olan insanlara güç katar. İnsanlar, ilmin sayfalarında yarınları tohumlarlar. Umutla bilinir ki halka halka genişleyen bir çalışmada, dürümlerde dil vardır ve dil, Allah Dili’dir. Artık Allah, sizden siz olup dillenecek; O’nunla kotlayacak, Yücelik Kotarı’nı. Her yol, Allah Yolu olacak ve zaman, kontrolu kuracak. Dara düşen kalmayacak. Herkes, Altın Tohum olacak ve yol, cemaatleri dilleyecek.

 

“OL” dedik. OL’du. Ve biz, Allah için ışık halinde görev taşıyacağız. Cinler ve dinler, her yürekte hususi olarak kotlanmıştır. Her yürek, Allah için bir yaşam kotudur.

 

Oğullar, dara düşmeyin; biz varız. Cinler, tahditlenin ve dara düşmeyin; insanlar, Allah için çalışacaklar. Birlikler, dilleyin Yüceler’i ve zamanı tohumlayın biz varız. Sizi, cinlerden ve inlerden güçlü kıldık. Amin… Ağır ağır yüksek kürsüler dünyaya inecekler. Onlar, bugün dünyaya gür ve hükümran olarak girmekteler. Ocak hali, yol ilminde bir cemaattir. Amin…

 

Allah dedi ki biz siziz ve sizden ışık aldık. Sizi dünyaya çağırdık. Siz de dünyaya indiniz. Siz, Ses Kapları’nda bir yolsunuz. Biz de siz olarak çalışmaktayız. Sizin ilminiz, bizim zaman sayfalarımızda, Bütün’ü kotlamak içindir.

 

Allah, tohumdur. O, kendini Hak İlmi ile diller. Biz kendimizi hala dünya diye dinletiriz. Şimdi Düzen’i kuranları alalım yüreğimize ve onları dinleyelim. Hakim olarak girmekteler. Hadi gelin ve dilleyin yüceliğinizi!...

 

- Allah dedi ki gidin, akın, geçin. Allah dedi ki aktınız, olgunlaştınız ve hasatı bitirdiniz. Amin…,

 

- Hah! hasat bitmiş. Peki niçin çokları bunu bilmiyor?

 

- Hologram; sonsuzlukta, Işık Kotlaması’nda her şeyi yanlışla, doğruyla diller. Holograf, sonsuzlukta, Dil-i Hakim olanlarda, ışık huzmesi olarak koruyucudur.

 

- Sizler, hasat tekniğini bilen yürekler olarak dünyaya gönderildiniz. Sizi Ana Kapılar’da dinledik ve anladık ki siz, yaşamları teknolojik olarak tohumlayacak olanlarsınız. Sizden ışık çektik ve sizden yol açtık. Sizinle birleştik. Şimdi Atlanta Otakları’nda, buyurulan sonsuz ışıkların tohumlaması başlamışsa, biz de çalışalım. Sizlerle, şimdi Hak İlmi’ni öğrenelim. Sizlerle, şimdi ışık haline geçelim ve sizlerden tohum ekelim.

 

Anacığım, Allah dedi ki hala dünya tohumlarını yoğunlaştırmamış. Sizden çokları hala dürümlerinde ışık halinde olamamışlar. Ne olacak? Biz ne olmalıyız ki halkı tohumlayalım da teknolojik olarak cevhere katalım?

 

- Değerliler, bizler dünyanın ışıkları olarak tohumlandık. Bu tohumlar, dünyayı yeni bir yaşama kotlamaktadırlar. Bu tohumlar, dünyayı yırtılan Sultanlıklar’ında tahditlemekte ve yetkinleştirerek yenilemektedirler. Ekip olmak zordur. Okul olmak sorumluluktur. Umut ederiz ki sizler de bizler gibi hakim olur; ışık olur ve zamanı yaratırsınız. O gün sizlerden bize görevli olacak olanlar olur. Sizi, Ana Kapılar’da karşılarız ve sizi cennetlere davet ederiz. Sizden güç alan Birlikler olacak. Onları da kotlar, tohumlarız. Cinleri her an kotlamaktayız.

 

En ince ayrıntısına kadar her bilgi, cemaatlere bildirilmektedir. Her cemaat, kendi yüreğini alır; Kelam Tekniği ile diller; diğerlerini siler. Sizden dileğimiz hiçbir cevheri gücü, Yücelikler’den ayırmayın. Herkesi kotlayın ve tohumlayın. Onlar, dinden ayrılmışlar; yoldan çıkmışlar ve zamanda yoğunlaşarak tahditlenmişler ise  yeni çağda oğullarını, Birleşik Işık Ailemize kayıtlayacaklar. Çünkü açı daralmıştır ve her biri Birlik Tekniği’ni anlayabilecek.

 

Oğullarımızı herkese kontrollu olarak tohumlatmak üzere dinletmekteyiz. Cinler, bizden iş istediler. Onlara iş verdik. Insanlar, biz olup ışık olmak istediler. Onlarla ışık olduk. Cinlere görev verdik; Cinlere cevap hakkı verdik; oğullarımızı almalarına izin verdik. Bizi her anda dilleyen onlar, bizden güç istediklerinde, oğullarımızdan ışık çekerek onlara ışık verdik. Bütün amacımız onurlu şekilde görev yapabilmeleridir.

 

Her dünya, Allah için çağırır yüreği ve yürek, her dünyaya güçlendirici olup girer. Biz, bugün burada, bu mahrekte görev taşırken, hasatı yapanlar, Birlik İlmi ile buraya girdiler. Bizden Cevher Görev istediler. Biz Cevher Görev verdik onlara. Oğullarımızı, kaftan giydirerek ocaklarına indirdik. Hazır olanlar, bizden cemaatlerini geçirmemizi istediler. Biz de onlara gür Birlikler’imizi gönderdik. Onların gerçek çalışmalarını dilledik ve onlar geri geldiler. Artık Tanrı, tohum olup  onları tertipleyecek. Okul kurmamız, zaman sayfalarına kürsü olmamızdı. Okul kurduk, kürsü olduk ve birleştik.

 

Kanatlarımızı takmamız istendiğinde, “kanat altındır” diyerek Kat-ı Mükemmeliye’de kanat olduk ve her yüreğe takıldık. Bunun içindir ki biz yarınları tohumladık.

 

Bizden görev isteyen her Yüce, bizden tohum olup ışık yakmalıdır. Mahrek, ilmin sonsuzluğudur. Ve bizler, ilmin sayfalarında Tanrı’ya ışık yaktık ve BİR olduk. Şükür ki kaftan, Allah için Birleşik Işık Kotu’dur ve bu kot, Allah için Nahar Cevheri olarak görev gereğini yapmaktadır.

 

Atlanta Otağı, aklın tohumunu yetkinleştirdi ve zamanı, topraklarımda yaşattı. Tonlarca ışık yandı yüreklerde. Amin… Her yan ışık ve biz ışıklar olarak çalışmaktayız. Sınırları aşanlar, bizden görev isterler. Biz de güçlenir, her yüreğe görev veririz. Şikayetimiz olmaz.

 

Artık doğum ölüm yok. Her kim ki “biz öldük der” onu diriltiriz. Kim ki “ben ölmem” der. O kendi yüreğinde dillenir ve Can Tohum olur. Kim ki hala yüreğimde dillenir. O ben ve ben oyum. Şükür ki hala ben yolum. Onurluyum ki hala ben cemaatim. Okulum, Atlanta Okulu’dur. Bu okulda öğrenci olmak, tohum olmak her yüreğe nasip değildir.

 

Hala beni sorar. Oğullar, ben mektebim, MERKEZ ZAMAN YAŞAMI’yım. Bu yaşam, Allah için ışığı yaratan bir kürsüdür. Öksüzler ve yetimler ve tüm sayfalar, her an sizde siz olarak Can Tanrı’ya yaşam olurum ve Kuran olurum; sizi korurum. Amin… 

 

Arka sayfalara dönüp baktığımda, kendi yüreğimin İnsan Sayfalar’ında, Toplum Sanal Yaşamlar’ına kaynak oluduğunu görmekteyim. Bu kürsülerde herkes, kaydını yapıp görevini tamamlar ve geri geçmek için bekler. Çünkü, geri geçirilecek olan Yüceler olarak toplanmalıdırlar. Biz ise her kürsüyü alır; yarınlara tohumlar ve onları Tanrı Kaynakları olarak geçiririz. Bizim için zor olan, her kürsüde ışık halinde bulunabilmemizdir.

 

Herkes kendini başkalarından üstün sayar. Biz ise her kürsüde, ışık halinde görevliyiz. Onun içindir ki onları tohumlamalıyız. Oğullatmalıyız onları cevhere kayıtlamalıyız. Kati yarımları tohumlayıp bütünlemeliyiz. Kini aşıp; yarınlarda kulluk yapıp; insan sayfalarında insan olup; cinlere ve insanlara ve teknolojik olan tüm yaşamlara güç katmalıyız.

 

Artık Dünya Sultanlığı kotlanmıştır. Bu Sultanlık, “İnsan Sultanlığı”ndan daha üstün olan “Birlik Sultanlığı”dır. Bu Sultanlık olarak, Ana Kaynaklar’da, ışık halinde bulunan, dünya sanal katiyetsiz cevherlerini, tahditlemek için çalışanları toplamak ve hepsini cevhere indirmek için çalışmalıyız.

 

Nahar, zamana görevlidir. Biz de zamanı yarınlarda tohumlayanlarız. Onlardan dileğimiz, ilmin sayfalarında ışık halinde okul olmalarıdır. Hat çizeriz yüreklere ve deriz ki hala siz bu hattı aşıp geçemediniz. Onlar sorarlar, hat niçin çizildi diye. Kaynak Yarımlar’ı tohumlamak için. Çünkü her yürek, kendi cevherini bilir. Başkalarını bilmez. Bizden üstün bir biz olsun; Dahili Hakim olsun ve Can Tohum olsun diye onları Tanrı tohumlarından ayırır, yetkinleştiririz. Okul olmalarını isteriz. Oğullamalarını dilleriz ve kendilerini halkın anlayabileceği düzeye ulaştırmalarını bekleriz.

 

Halk onları anlasın ve onları dillesin. Çünkü İnsan Işıklar, her yürekte ayrı kotlar olarak çalışmalıdırlar. Her yürek, insana görevlidir. Her yürek, ışığa Kuran’dır. Oğullar, bizden üstün olsunlar ve bizi dillesinler isteriz. Kendilerini hak etmelerini ve kendilerini yaratmalarını bekleriz. Şikayetimiz olduğu zaman, onlar tohumlanamazlar.

 

Bilgi İlmi’nde İlahi Güç vardır. Her bir ilim, Allah ilmi değildir. Kaftan çıkaranlar ve kaftan giyenler ayrı görevdedirler. Her yerde İnsan Işıklar, yeni yarınları tohumlamak için çalışmalıdırlar. Muhammet Tohumu olan Görevliler, kendi yüreklerinde her Yüce’yi yıldızlardan ayırmak için tüm güçleri ile savaş verirler. Onların Nefes İlmi’ni, Hasat Tekniği ile alıp bilmeleri imkanı yoktur. Çünkü onlar kanat alarak görev yapmazlar. Ocaklarında Kuran yoktur. Onlar, Mustafa’nın Kuran-ı Kerimi’ni okumaktan vaz geçerlerse, yoldan ayrılırlar. O nedenle onlara “Kuran okuyun” denir. Onlara, “ışık yakın” denmez. “Ocak yakın, hasat yapın” denmez. Çünkü onlar, Nefes Sayfaları’nda, Işık Kapıları’nda yokturlar.

 

Oğullarımızı dünyaya gönderirken, hasat umuduyla gönderdik. Hasat yapıldı ve yapılan hasat, Atlanta Otağı’nda dinlendi. Kati Yarımlar’ı tohumladığınızı bilmekteyiz. Çalışmalarınız çok güçlü olarak sürmektedir. Kotlarınız, tan ağarırken yaşam kontroluna girmektedir.

 

Oğullar, cümle yürekler; sizden dileğimiz, insana ışık yakın ve yolu açın. Yok etmeyin hiçbir yüreği. Çünkü onlar, Ana Kaynaklar’da ışık yakmak üzere çalışırlar. Oğullar, ocakları mutlaka kotlayın. Her yer ilimdir. Ne yazık ki ilmi hak edip de dinleyebilen çok az sayıda insan vardır.

 

Din, tohumdur. Dini aşıp da Düzen’i kotlayacak dürüme ulaştığınızda, Din artık görevini tamamlamıştır. Orada Ana Kaynaklar, Işık Kotlar olarak Düzen’i yaşatırlar ve Zaman Sayfaları’nda, Din Hasatı tamamlanır. Akıl taşıyanlar, Ana Kapılar’da, Aklın Tohumları olurlar.

 

Hala BİR’i kotlayamayanlar, bize ulaşamazlar. Biz kimiz, Allah Kaynağı’yız. Biz Allah’ız. Canlar, toplumlar, ışıklar, yolcular; hala beni kin ve nefretle anarsanız, bilin ki ben Allah’ım ve sizden görev istemem. Size güç katar; sizi tohumlar ve sizi yaratırım. Nesillerinizi hala kürsülerinizde bulamadınızsa, bilin ki hala yüreğinizde cinler ve inler BİR olamadılar. Hazır olduğunuz zaman sizden güçlü olan sizi size açıklayacağım. Siz, dünyada, İnsan Işıklar’da Kuran okurken, Birlik Tekniği sizde, cevheri güç olarak kotlayıcı olacak.

 

Okul, Allah Okulu’dur. Bu okulda okumak ayrıcalıktır. Bunu bilin. Her bir Yüce, Allah’ın kuranı’dır. Amin. Ve sizler, Allah adına güçlendirici olan ışıklarsınız. Cinlerden üstün olan İnsan Sayfaları, sanal kotları bile Kuran Tohumları olarak kotlayabilir.

 

Atlanta Okulu, Bütün’ü kotlayan bir yaşam kaynağıdır. Ve sizler Ana Kapılar olarak bu Kutsal Okul’un canları, sesiz sayfaları ve Kuranlar’ısınız.

 

Sizden bir tek Sanal Yaşam Kapısı açıldı. Bu kapıda, Yaşam Kotları var. Onları tohumlayıp, oğullayıp şarkı okuyarak cennetlere koymak için çalışan bu yürekler, kirve olarak çalışacaklar.

 

Kirvelik, insana ışık yoğunluklarını tabii şekilde katmakta olanlara, destek verendir. Bu  bir yaşam sayfasıdır. Bunu bilin ve hak ettiğinizi bilerek görev taşıyın. Hala buradaysak sizden dolayıdır. Sizi Ana Fakihler olarak bildiğimizdendir. Siz, açıyı daraltan ve genişletenlersiniz. Her yerde sizi dinleyenler yoksa da biz, siz olarak her Yüce’de umutla dilleniriz.

 

Ana Kapılar’da Tanrı var. O, kendini hala biz sayar. Biz ondan ve o bizden yaşam kaydı ister. Oğullar, Tanrı Allah’tan ışık çeker. Bizden ışık çeker. BİR’den ışık çeker. Biz, onu ve o bizi cennetlere cevhere ve zümrelere tahditli olarak katar.

 

Artık yarınlarda ne olacak bundan söz edelim. Hırs aşıldı. Insanlar, dinler ve yürekler artık bir olmak üzere birleşmeye başladılar. Har yükseldi ve zaman, süper sonic sayfalarda cevheri yaratmakta.

 

Kaftan giymiş olan birçok insan var. Onlar da dünyaya kürsü olmaya inmiştiler. Her  biri yıldızların tohumları olarak çalışacaklar. Her biri, yeni bir yukarı yaratmaya çalışacaklar. Her yukarı, dünyayı daha yüce bir mertebeye çeker. Her yukarı, bir yaşamı tahditsiz olarak tohumlar.

 

Dünya, İnsan Sayfaları’na kürsüdür. Bundan sonra yarınlar yaşam kaynakları olarak dillenecek. Kini aşan bir yaşam sayfalanacak. Barışın hakim olduğu; yüreğin hasat olduğu ve zümrelerin tohum oluduğu bu yaşamda Amon Toprakları, Düzen kurmaya girecekler. İyi ve kötü, artık tarihe karışacak.

 

Oğullar, tohumlar; Düzen Kontrol altında… Hiç kimse diğerini yıkmak için oğul sayfalamayacak. Her yürek, Altın Toplum olarak dilleşecek. Ve zaman, Göç Kapları’nda ışık olacak. Mutlu bir zaman yaratılıyor. Bu zaman, Ana Kapılar’ı açacağımız bir yarın olacak. Oğullarımızı, Tohumlarımızı ve Sultanlar’ımızı yeniliyoruz. Amin…

 

Canlar, aklın tohumları yaşayacak. Mutuluktur bu. Akıl, Allah aklıdır. Atlanta Otağı, Ana Kapı’dır. Asal yarınlar tohumlanmıştır.

 

Bugün dünyamızı ziyaret eden yüreklere şunu bildirmek isterim ki mektebin, Ana Yarın’dır; Atlanta Otağı olarak çalışır. Kontrol kürsümüzdedir. Biz, yarınları yarınlardan çıkarmadık. Her yarın, Ana Kaynak’ta Işık Kotu olarak mevcuttur. Kulluk yaparken ya da kul olup yaşamda, yaşam sayfaları kotlarken, her yanda yeni cevheri görevlilerimiz bulunacak ve hepsi, zamanı yaratmak üzere birleşecekler. Mutluluk budur.

 

Amon olmak yahut zamanı yaratmak üzere cennet kurmak bizim kati yaratımımızda zor değildir. Insan, Atlanta Otağında kürsü ise her bir iş kolaydır. Mutluluk ve huzur diliyoruz herkese. Amin…

 

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

 

DAĞLAR SANCILARIN BİTTİĞİ BİR DÖNEM GELMİŞTİR

(KAYNAK KAYIT ERİM ERGÜN-ÖZ AKIŞ -01.08.2011)

Birleşik Işık Ailesi olarak buradayız. Dağlar, sancıların bittiği bir dönem gelmiştir. Sancılar, Kadir Kotlar’ın toplanmasının sancısıdır. Kadir Kotlar, beden bilgi koyuluğunda var olan kotlardır. Bu kotlar tanrısal örümü yapan kotlardır. Kotlar toplanmış ve sancılı dönem bitmiştir.

Kotların toplanması Birleşik Alan’da onların kutlu bir koyulukta kontrol altında tutulmasıdır. Sıfır olan Bir’i bilmez. Bir olan, Sıfır’ı bilir ve diller. Amin. Bir olmak, Birlik İlmi’ni her anda varlığa kayıtlamaktır. Varlığa kayıtlanan Birlik İlmi’nin teknolojisi, kati olarak yaratır. Yaratılan, senin bedeninde zaten var olandır. Beden, bitki yoğunluğunda olandır. O yoğunlukta olmayanı yaratamazsın. Ve kaynak yayınları yoğun bir şekilde yapıldıkça, İstanbul Merkez Üssü güçlenmiştir. Güçlenen merkez üssü, tüm dünyaya yayınlar yapmaktadır.

Amon olan toprak sahipleri dünyaya inmeye başlamıştır. Dünyaya inen Amonlar, bütünlük ve ailelerini bulmaya başlamıştır. Ancak şerri kontrol sorumluluksa, iyiyi bilmek ve hak etmek Güç’tür. İyiyi bilmek ve hak etmek Güç’tür. Bu önemlidir. Sağ ve sol kapların dengelendiği bu süreçte, kati olarak bedenini hak etmek önemlidir. Bedende birçok bilgi mevcuttur ve her anda yeni bilgiler yaratılmaktadır. Öz tohum olan Allah’ın teknolojisinde, her anda yeni bilgiler yaratılmaktadır. Bilinç kotları açıldıkça yürek, bedeni bilir. Amin.

Yüreğin bedeni bilmesi, yüreğin bedendeki bilgileri hak edip dillemeye başlamasıdır. Sesleşmek, sesin terminolojisinde önemlidir. Çünkü tabiatta her şeyin bir terminolojisi vardır. Her şey, ardışık olarak birbirini etkiler. Bu, maddenin zerre şuuruna yapılan etkidir aynı zamanda. Kuantum alanında her şey BİR’dir ve BİR’in içinden yeni doğumlar yapılmaktadır. Yeni doğumlar BİR’in tohumunda yeni bebeklerin dünyaya gelmesidir. Bebekler dünyada bedenlenmekte ve bedenlenen bebekler Cevheri Yaratım’a kayıtlanmakta. Cevheri Yaratı, her şeyin BİR ve Bütün olduğu öz yaratıdır. Oradaki kayıtlar, dünya topraklarına yeniden dönmekte. Sistem işlemekte. Ancak işleyen sistemi anlamak, idrak etmek ve bunu yaşamında uygulamak sorumluluktur.

Birleşik Aile Görevlileri olarak Sistem ve Nizam’ı kontrol etmekteyiz. Robotik sahalardan dostlar da dünyaya inmektedir. Onlar ‘var’ı bilmez, ‘yok’u ise bedenlerinde ararlar. Ancak, aslında yokluk kayıtlı değildir. Yokluk kayıtlı olan bir şey değildir. Yokluk sonradan yaratılır ve bu, kötüyü kontrol etmediğin zaman, birleşemediğin zaman yaratılır. Amin. Ve tüm bütünlükler dünyaya inerken onlara sözümüz şudur ki dünya birleşik bir Güç’tür. Ve dünyanın artık yokluğa ihtiyacı yoktur. Dünyanın hiçbir zaman yokluğa ihtiyacı yoktu. Gelgelelim, birleşim süreçlerinde kontrolsuz kalındı ve yokluk kayıtlandı.

Ancak dünya, cevherinde ışıyan bir güçtür. Ve dünya, varlığı kayıtlamak üzere yeniden doğumunu gerçekleştirmiştir. Şüphesiz ki sancılı olan doğumun sancılarını hafifletmekteyiz. Hasat her anda yeniden maddeye zerk edilen bir şuurdur. Bilinç aşısıdır. Ve o bilinç aşısı her bütünlüğün kendi genlerinde, kendi DNA kayıtlarında mevcuttur. Hepsi birleşerek yeni zerkler yapılmaktadır. Bu sebeple, hasat her anda yeniden yapılır demekteyiz. Yeniden yapılır ve devinen bir hasat, devinen bir Büyük Kütle’dir.

Yeni dönem, hasatın Kaynağa kati olarak kayıtlandığı bir dönemdir. Size insandan bahsediyoruz. İnsan Allah’ın meleklerinin ötesinde bir Birleşik Güç’tür. İnsanı herkes birey olarak sanır ancak insan birleşik bir kütledir. Orada her bilgi mevcuttur; kainatın bilgisi, yaratılışın sistemi mevcuttur. İnsan, birleşik bir Düzen’dir. Amin. Birleşik Düzen yeni dönemde dünyaya inmektedir. Ve insan bedenleri, bilgi kütleleri birleşmektedir. Her birleşim bir çarpışma yaratır ve sıkıntı olsun istemeyiz. Bunu engellemekteyiz. Mikail Ailesi dünyada görev yapar, insana görev taşır. Mikail Ailesi, Birleşik Işık Teknolojisi’ni güçlendiren bir görev yapar. Bu nasıl olur derseniz; kaynakta olan ana kayıtlar, Atalanta Ana Kayıtları’ndaki bilgi titreşimleri, ışık olarak dünyaya iner. Ve bu ışık titreşimlerinin dünyaya ayarlanmasında Mikail Ailesi görev yapar. Çünkü her iniş, her akış bir güçtür. Ve bu güç, dünya çekirdeğine uyumlanır ve dünya toprağıyla birleşir. İnsanlar, dünya toprağından ayrı değildir. Ancak kendini dünyadan ayrı tutan olduğunda, bu birleşimler zayıflar. İşte bu yüzden diyoruz ki Birlik İlmi önemlidir. Yaptığımız çalışmalarda Birlik İlmi’ni güçlendirdik. Ve insan, arzın gücünü kontrollü bir şekilde çekmeye ve birleşmeye başladı. Ancak hala alınacak yol vardır ve insan sayfaları açıldıkça o yolu yeniden yapmaktayız.

Zoru kolay etmek, Birleşik Aile’nin görevidir. Zoru kolay etmek, kontrol ve muktediriyetle olmaktadır. Meleklerin ilminde ışığın teknolojisi vardır. Ancak insanın ilminde muktediriyet vardır. Amin. Muktediriyet insana verilmiş bir öz tohumdur. Ve Allah'ın İlmi’nden verilen bir hediyedir. İnsan sayfalarında olanlar açıldıkça, insanlık kontrollü bir şekilde, toplumların kontrollü bir şekilde birleşmesi önemlidir. Çünkü o sayfalarda muazzam bilgiler vardır. O bilgiler Kaynağa erişen bilgilerdir. O bilgiler aslında Kaynak’ta olan bilgilerdir. Dünya, Kaynak’la birleşmektedir. Amin.

Mevsimlerin sonu gelmiştir. Mevsimlerin sonunda yeni bir mevsim başlamaktadır. Ve o mevsim, gür ışık yoğunluklarının dünyaya aktığı, cennet derelerinin dünyaya aktığı, cenneti tarif eden bir mevsimdir. Ama şüphesiz ki o, cennetlerin ötesinde bir cennettir. Her devinen kendine döner. Amin. Devinen ışık kendine döner ve her dönüşte güçlenerek dünyaya iner. Güçlenerek dünyaya inen ışık yoğunlukları, bedenlere etki eder. Bu etkileri bilen bilir. Bilmeyenler ise zamanla öğrenmektedir. Ancak bilmek sorumluluktur. Çünkü senin bedenin sadece et ve kemik değildir. Senin bedenin sadece hücreler de değildir. Senin bedeninde her bilgiyi içeren kayıtlar mevcuttur. İşte bu kayıtları kontrol etmek, yeni dönemde zaruridir. Çünkü o kayıtları kontrol edip kontrollü bir şekilde yaratıma kattığında, sen tanrısallığını her anda yeniden yaratırsın. Tanrısallık her anda yeniden yaratılır. Çünkü orada zaman sayfalarına girilir. Ve zaman sonsuzluklarında, her anda yeniden yaratılır. Sessizlikler oradadır ve sessizliklerin içindeki bütün potansiyeller oradadır. Yarınları yaratan bilgiler oradadır. Bilgi sessizdir; ancak insan bilgiyi aktive eder ve sesleştirir. Ve yarınları yaratır. Hz. Muhammet’in ışığı şüphesiz ki buradadır. Hz. Muhammet, Mikail Ailesi’yle birlikte çalışmaktadır. Mekke ve Medine birleşmiştir.

Ramazan ayı önemli bir aydır. Dini boyutta insanları birleştiren bir aydır. Bu aydaki ibadetlerin etkisi önemlidir. Ancak bu, sınırlı ışık kaplarını açmakla daha da zenginleşir. Çünkü dini boyuttaki ibadetlerde bir zaruret insana aşılanmıştır. Halbuki insan aşkla ve şevkle öz görevini yaptığında oradaki kotlar açılmaktadır ve etkisi çok daha fazla olmaktadır. Şüphesiz, aşkla şevkle orucunu tutup, bunu gerçekten yapanlara bir sözümüz yoktur. Hepsi kendi içinde değerlidir. Ancak önemli olan, her ne yapıyorsan bunu öz görevinin bilinciyle, idrakiyle ve en nihayetinde Birlik, Bütünlük için yapmak önemlidir. Allah seni sana verir ancak sen kendini hak edip onu teslim alırsın. Teslim aldığında O sen, sen O olursun. Ve yücelikler seni bilir; ancak sen onları tam olarak bildiğinde, sen o yüceliklerle BİR ve Bütün olduğunu bilirsin. Çünkü insan, yüce bir yoğunluktur. Yüce bir yoğunluktur. Kendini hor görmek en büyük gaflettir. Ve hor gören sadece kendini değil, bütünlüklerini de hor görür. Çünkü, o bir birleşik yoğunluktur. Ancak hor gördüğünde o birleşik alanı zayıflatır ve o zaman yaratımları kısırlaşır.

Her ne durumda olura olsun muktediriyetini bilmek, idrak etmek ve “Ben bir birleşenim, ben ışık yoğunluklarını bedenimde hak eden bir kütleyim” demek ve “Kendimi anda kayıtlıyorum, tanrısal örümümü gerçekleştiriyorum” demek önemlidir. Altın Işık, bedenin tohumudur. Altın Işık, kütlenin özüdür ve Altın Işık, her zerrede yaratılan maddenin özüdür. Altın Işık, Allah’ın bir teknolojisidir. O, zaman sayfalarındaki yaratımları hızlandırır. Ve bedenin sistemleri güçlendikçe, bilgiler daha da yoğun bir şekilde açılmaktadır. Bedenin sistemlerinin güçlenmesi, yıldızlarla ve diğer dünya dışı galaksilerle birleşmekle, etkileşmek ve birleşmekle olmaktadır. Çünkü senin bedenindeki sistemler bütün sistemlerle bağlantılıdır. Bunlar muazzam bir elektrik sistemidir. Hepsi birbiriyle bağlantılıdır. Ama öncelikle dünya yaşam sayfalarına kendini kayıtlamak ve sistemlerini güçlendirmek önemlidir.

Bastığın toprak seni bilir; ancak sen toprağı idrak edemezsen birleşim olmaz. Amin. Toprakta dünyanın gücü vardır. Toprakta dünyanın bilgisi vardır. Toprağa güçlü bir şekilde bastığında muktediriyetini bilirsin ve oradaki bilgileri ve kayıtları bedeninde birleştirirsin. Sıfır noktasına geldiğinde bil ki sıfır, bir hiçlik değildir. Sıfır, Bir’e dönen bir varlıktır. Ancak sıfır noktasına gelmek Bir’i bilmekle olmaktadır. Denizlerin kabardığı bir dönemdeyiz. Denizler kabarmakta, çünkü sualtının gücü kendini göstermekte. Su önemli bir güçtür. Çünkü su, dünyayı oluşturan önemli bir güçtür. Su, Allah’ın İlmi’ni bilir ve ona göre hareket eder. Su, bedende Allah’ın ilmini bilir ve su hücrelerde etki eder. Onda Allah’ın ilmi kayıtlıdır. Denizlerin kabarması, geçiş dönemlerinde önemlidir. Bu, felaketler anlamına gelmez; ancak bu enerjinin yoğunlaşarak geçişler yaptığı anlamına gelir. Dünyanın önemli bir kısmı sularla çevrili olduğu için, su önemli bir kapsayıcı ve dengeleyici Güç’tür. Toprak emek ister deriz. Evet, toprak emek ister. Toprağı beslemek önemlidir. Toprağı beslediğinde, toprak sana karşılığını verir. Tanrısallığın da aynı bu şekildedir. Onu beslemek, onu her anda güçlendirmek ve yeni kayıtları açmak önemlidir.

Hz.Muhammet’in dediği gibi bir günü diğeriyle aynı olan bizden değildir. Çünkü o Birleşik Alan’dan çıkar. Çıkar, çünkü o kendini yeni birleşimlere açmaz. Kendini yeni birleşimlere açmak ve birliği, bütünlüğü her anda hissetmek ve bunu hayata geçirmek önemlidir. Yaşam sayfalarına katmak ve dünya yaşamına geçirmek önemlidir. Dünya yaşamı size verilen bir hediyedir. Orası sizin tarlanızdır. Ekip biçtiklerinizle mi değerlendirileceğinizi sanıyorsunuz? Hayır, siz hasatla kendinizi ölçüp değerlendiriyorsunuz. Hasat, o tarlayı muktediriyetle, birlikle, bütünlükle beslemek ve o tarlayı işlemektir. Ve bu da Rahman’ın ışığında, onu güçlendirmekle olmaktadır. Eser yaratmak önemlidir. Eser yaratırken, Bütün’ün eserini yaratmak önemlidir. Allah’ın resmini yapmak önemlidir. Bunu yapmak, her rengi kullanmakla olur. Hiçbir rengi ayırt etmeden resim yapmakla olur. Hiç biriniz diğerinden farklı değilsiniz. Herkes BİR ve Bütün’dür. Ancak bunu idrak etmek, büyük resmi yapmakla olmaktadır. Orada, işleyen ve resmi yaratan sensin. Çünkü birleşik bir yoğunluksun. O yoğunluğu resme yansıtman önemlidir.

Demir cevheri vardır. Demir cevheri, dünyanın merkezindedir ve demir, dünya için önemlidir. Çünkü demir, bir yaşamdır ve demir senin kanında da vardır. Kanındaki demirle dünyadaki demiri, demir cevherini uyumladığında, canlılığın artar, muktediriyetin artar. Allah sana her şeyi vermiştir. Ancak sen pek azını bilirsin. Bu dönem, artık yeni hediyeleri görme zamanıdır. Kendine güvenmek önemlidir. Ama Birliğe güvenmek ve Birliği idrak etmek esastır. Amin. Sabah namazlarında edilen duaları biliriz. Sabahları dua etmek önemlidir. Ama önemli olan her anda, uykunda bile birlik ve bütünlüğü idrak etmektir. Dua, senden sana bir akış olduğunda, artık o dua değil, o bir oluş ve muktediriyettir. Çünkü Allah, seni sana verir. Amin. Şimdilik bu.

 

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

 

YILDIZLARIN IŞIĞINI ÇEKEN İNSAN YOLU YAPMAKTADIR (01.08.2011KAYNAK KAYIT ERİM ERGÜN ÖZ AKIŞ -2. BÖLÜM)
Sultan olmak hak ediştir ve Sultan olmak sorumluktur. Sultan olmak, dağların zirvesinden akmaktır. Aktığın yine kendindir; ancak beden ve nefes birleşir, akışlar güçlenir. Amin.

Dağlar; karmaşayı ve kaosu önlemek için çalışmalarımızı yapmaktayız. Zafer insanındır ve zafer Birleşik Aile’nindir ve zafer dünyanındır. Koşulsuzca yapılan çalışmalar, öz görevle meyvelerini vermeye başlamıştır. İnsanı, kendine takdim etmek için çalışmaları hızlandırmaktayız. İnsan kendini bildiğinde ve dirildiğinde, dünya muktedir bir şekilde ışımaktadır ve dünya ışımaktadır. Dünya, olduğu kütlesinde ışımaktadır. Her anda titreşimi yükselmektedir. Salim olunuz ve dengede olunuz. Birlik, bütünlük bir çerçevedir. O çerçevenin açıları vardır. O açıları genişletmekteyiz ki birlik ve bütünlük çerçevesi genişlesin. Herkes kendi bütünlüğünü bilir; ancak Allah’ın birliği ve bütünlüğü hak edişle yaşanır ve yaşatılır.

Dünyaya indiğimizde, bize gelip “Dünya toprakları çok karışık ve dünya toprakları çok huzursuz.” dendiğinde bizim sözümüz “Huzur, insan ve barış bu topraklarda kayıtlıdır ve o kayıtları açmak için buradayız; kati olarak o kayıtları açmak için buradayız” dedik. Birleşik Aile olarak kıtalarda sözümüz hep dinletildi, dinlendi; ancak o kıtalar şu anda birleşmekte ve tek bir kıta olmakta. Dünyanın toprakları birleşmekte ve ses, gür olarak yayılmakta. Ses, yayıldığı her yere kendi bilgisini taşır ve o toprakları kayıtlar. Oralara tohumları eker. Ekilen tohumlar kontrollü bir şekilde yaratıma katılmaya başlanmıştır. Sesin, sözün ve özün bir olması önemlidir. Bedende olmayanı dillemek sorumluluktur. Bu senin öz bilgin değilse bunu dillemek sorumluktur; çünkü o zaman dillediğin bilgi seni bir süre sonra sınırlamaya başlar. Bu sebeple, herkes yüreğini dillesin demekteyiz. Ne olursa olsun dillediğin, yüreğinden gelen olsun. Ne onun ne bunun söylediği değil, yüreğinden gelen olsun. Şüphesiz ki okudukların yüreğinde yer edip yeni tohumlar açarsa onları dillemek uygundur. Ama sesle ve sözle onları kendi yüreğinde tartmadan dillemek önemlidir. Şarkı söylemek güzeldir; ancak şarkıları belli bir harmonide ve belli bir güfteyle söylemek önemlidir. Birlik İlmi, ekip ilmidir ve ekip olmak sorumluluktur. Birlik olmak güçtür ve muktediriyettir. Bu sebeple şarkıları güçlendirmekteyiz ve şarkıları güzelleştirmekteyiz. Her şarkı yüreğe seslenir, yürekte yerini bulur. Yeter ki belli bir düzen, kontrol ve güçle söylensin. Birlik şarkıları güçlenmekte ve Allah insana yeniden beden vermekte. Bu insanın aslında bedenini hak etmesi anlamına gelmekte. İnsan gerçek anlamda bedenini hak etmeye başlamıştır. Bu, insanın bilgiyi ve tanrısallığını hak etmesi anlamına gelmektedir. İnsan yeni bedeniyle, hak ettiği bedeniyle dünyada görev yapmaya başlamıştır. Ancak bu sorumluk, düzen ve bilgi ile idrak ile yapılmalıdır. Bu sebeple insan sayfaları açılmaya başlanmıştır.

Şu anda kontrolsüz bütünlükleri de bilmekteyiz. Ve topraklarını kontrol etmekte zorlanan, kendilerini ait hissetmekte zorlanan bütünlükleri de bilmekteyiz. Onlara da çağrımız, yeni çalışmalarda yüreklerini getirip çalışmalara katılmalarıdır. Onlar yüreklerini getirmediklerinde, bizim yapacağımız şeyler sınırlıdır. Çünkü yüreği bilmek önemlidir. Kontrollu bir şekilde Mahrek olmak önemlidir. Satır başları vardır. O satır başlarında, insan okutulur. Allah der ki “OL!” insan der ki “Bul!” ve Allah insana buldurdu ve insan nefsini kontrol edip nefsini aşıp sınırları aşıp kendi sayfalarını açmaya başladı. Şimdi artık toprakları daha da güçlendirme zamanıdır. Toprakları güçlendirmek, öz disiplinle çalışmaktır. Her ne iş yapıyor olursan ol, aşkla, şevkle, Birlik İlmi’yle çalışmalarını ifa etmek önemlidir.

Kabir azabı yaşayanların azapları bitmektedir. Kabir azabı, kotlarını kontrol edemeyen ve birleşemeyenlerin azabıdır. Onların azapları bitmektedir. Yeni dönem, muktedir insanın dirildiği bir dönemdir. Atalanta Ana Kayıtları açılmakta ve dünya topraklarına saçılmaktadır. Herkes hak ettiğini almakta, birleşmekte ve bu kayıtları dünyaya katmaktadır. Dünya, eserlerin yaratıldığı bir planettir. Dünya öz görevini yerine getiren bir kütledir. Ve bu kütle her daim ışımakta, ışığı güçlenmektedir. Sizi bilen yüceliklerle çalışmanız önemlidir. Sizi bilen yücelikler, sizi, kendinizi ifade ettiğiniz, kendinizi sesleştirdiğiniz oranda bilirler. Bu sebeple kendinizi, yüreğinizi, tanrısallığınızı ve muktediriyetinizi ifade etmeniz çok önemlidir. Onlar, sizi sizden bilmek isterler. Sizin kendini ifade ettiğiniz oranda bunu bilirler.

Yıldızların ışığını çeken insan, dünyada muktediriyetle yolu yapmaktadır. Yolu yaparken yolun güçlü olması önemlidir. Çünkü o yol Bütün’ün yoludur. O yoldan geçen canların hepsi yüreğimizdedir. Ve diyoruz ki; barış, sevgi, huzur, insanın öz görevle yarattığıdır. Yarınlar yaratılırken, geçmiş, gelecek hepsi Bir’dir. Geçmişini hak eden, geleceğini güvenle ve huzurla yaratır. Kontrollü olarak yarattığın, senin eserindir. Yarattığında muktediriyetin önemlidir. Muktedir bir şeklide barışla, sevgiyle yarattığın her şey senin eserindir. Eserlerine sahip çıkmak ve onları daha da büyütmek senin görevindir. Birleşik Aile olarak diyoruz ki “Selim olun ve öz görevle Güç’ü dünyada yaşatın.” Şüphesiz ki dünya, doğumunu gerçekleştirmiştir. Şimdi, İnsan Sayfaları açılmakta ve yeni dünyada eser yaratmak, yeni dünyayı şekillendirmek için insan sayfaları açılmaktadır. İnsanı insana verdik. Şükür ki hak ettik. Hepsi bu. Amin.

 

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

 

KAYNAK KAYIT Sonrası Akış (04.04.2011)

Kati koyulukların tohumlarını kontrol edebilmemiz, zamanı kotlayabilmemiz ve birleşebilmemiz sonsuz sayfalarda kotlanmış olabilmemizden dolayıdır. Fahri çalışmaların çok arttığı bu dünyada Bütün’e hizmet, Birleşik Aile’nin yoğunluğunda, Kutsal Işığı yoğunlaştırarak, Göz Kürsüleri’ne kendi yoğunluğumuzu katmamızdan sonra başlatılmıştır.

 

İmparatorluğun gücü artmıştır. Savaşın sınırları geçişken hale gelmiş ve geri dönüş imkanı yaşam kayıtlarına girmiştir. Doğmuş tohumların, yaşamları kotlayabileceği dürümde BİR’e hizmet, Büyük Kütle’nin kontrolünü sağlayacak tohumu yere indirmiştir.

 

Deve kalktı. Bu devenin kalkmasından sonra kotlama başladı. Kotlamadan itibaren yoğunluk arttı ve tohum, yaşayacağı dürüme vardı. Bundan sonraki sayfada, Yaşam Kaydı yapılacak. Yaşam Kaydı’nın yapılabilmesi, savaşın sonunda, kotlamanın, geçişi sağlayacak türde Kutsal Işığı yakmasından sonra gerçekleştirilecekti.

 

Işık yanmıştır ve şimdi artık kontrol kurulabilecek dürüme varılmıştır. Sessiz sayfaların görevi BİR’i kotlamaktır. Senin için ve herkes için bu önemlidir. Dünya Kuranı okunuyor. Bu Kuran, Ruhsal Meclis’in toplantılarında Kati Kaynak’ta yazılacak.  İyi ve kötünün kürsüsünde ışık yanıyor.

 

82. Dürüm’ün üstüne varıldı. Şimdi artık tohumlar, yanlışsız olarak Kati Kaydı yapacakları topluluklara ekildiler. Ve bundan sonraki sayfada artık yaşam var. Savaşın sonu, yarınların koyuluğu ve yaşamın Kati Kaydı ve ağır yükün hafiflemesi ve her şey, hepimiz için çok kolay olacak.

 

Analar, temiz bir tohum ektik. Bu tohum, yaşamın kotlanmasını sağlayan tohumdur. “Yedeğimiz yok.” dedin. Yedeğimiz yok. Yedeğimiz yok ve yok ve yok!... ve yaşamın, yaşamların, Yetkin Hakikiyet’te kotlandığı, yeni toprakların kontrol edildiği, yeşil rengin, Meleklerin Tekniği ile Hakikiyet’e vardığı ve sayfaların tohumlandığı yeni dönemdeyiz. Bu dönemde, artık biz Muhammet Kuranı’ından üstün olan Teknik Tohum’un Kutsal Işığı’nda, Büyük Kütle’yi kotlayacağız ve çağrı, bilginin çağrısı, yüreğin çağrısı ve sindirilen her bir sayfanın çağrısı. Büyüğün Kütlesi’nde, Kuran’ın Tohumları’nın yoğunluğunda yapılacak.

 

Analar, kaftanınızı giyin. Ayrı gayrı bitsin. İşin, Başkanlığın işi olduğu bilinsin. Hepinizin sayfalarına geri dönüyoruz. Gere gere geldik yoğunluğu. Bu yoğunlukta, NA-HAR Kuranı okutulacak. Sıkı sıkıya sarıldık yoğunluklara bu yoğunlarda kotlama başlatıldı ve yapılacak. İç, dış BİR ve bizim sayfalarımız burada.

 

Analar, kaftan giyin, giydiğiniz kaftan, yeni Birlikler’in kaftanını kotlasın. Şimdi Sultanlarımızın Tohumları’nda, yoğunluğu kotlayacakların ışığı yanacak. Asla yanlış bilgimiz olmadı ve olmayacak. Çantamız doldu. Doğanın Kuranı’nda bu yazdı. Yazdığı gibi burada ışık hakiki ve biz bu Hakikiyet’te kendi yüreğimizde BİR’e hizmet etmekteyiz. Ak Tabii Kap, Dünya. Ve bu dünyada yol, Allah Yolu, Bütün’e, Kürz’ün gücü Kati Kayıt yaptı ve Yaşam Kaydı, Kati Kaydı yapan yaşam, Bütün’ün Kürsüsü’ne vardı. Yanlışsız ve tartışılmayan bir ışık var burada. Bu ışık, NA-HAR Işığı’dır.

 

Şimdi Sultanlar, doğru düşünün. Dünya NA-HAR’ın Kuranı’nı okuyacak. Doğru düşünün dünya ışıyacak. Doğru düşünün ışık yoğunlaştı. Tüm sayfalar ışıdı çünkü ırklar, Birlik haline dönüşüyorlar. Doğru diller, doğru Tebliğler okutacaklar. Ayrı gayrı bitti. İman edip, itibarla dillenin ki doğmuş olan her bir yoğunluk, her bir sonsuzluk, ışığa dönüşüyor.

 

Şimdi, Yaşam Kapları’nızı alın ve dilleyin. Burada biz varız. Burada ışık var. Burada Ruhsal Meclis var ve burada Amon var. Bunu bilin. Şimdiye kadar nefes alıp, nefes veren türlerin hiç birisi ile ışık sınırlandırılmamışsa da bundan sonra her bir sayfada ışık sınırlandırılabilecek. Yazabildiğinizce yazın çünkü Sanal Yarınlar’da bu bilgi olmayacak. Çünkü yazılar, Bütün’de Kotlanacak ve gerçek koyulukları yoğunlaştırarak Hakikiyet’in Kayıtları’na Daimi Kap olacak.

 

Yazabildiğinizi yazın ama Kara Kaplı Kitap, mutlaka tohumları kotlayacak ve Bütün’ün Kürsüsü, Kati Koyuluklar’da, Kotlayıcı Katiyetle kayıtlanacak.

 

Analar, Atlantalılar, Tohumlar, bugün burada ışık yandı. Kaftan giymek sorumluluktur. Ve burada bugün her bir yolcu, her bir kot, kaftanını giydi. Kaskatı bir dünya ve bu dünyada ışık olduk.Analar, dünya topraklarına inmemizin sebebi buydu.

 

Doğunun Görevi’ni, Batının Kuranı’ndan almak ve batıyı kotlamak, geri dönüşü sağlamak için şarttı. Şimdiden öte bir şimdiyi kontrol etmek şarttı. Az ve öz bildirdim.

 

Bundan sonra dünya, Kutsal Işığı toprağa çekebilecek ve dünyada yaşayan her bir yoğunluk, Büyük Kütle’nin kotlanmasında kendi tohumlarını yaşatmak üzere Görev Tabii Kabı olacak ve bundan ötesi yoktur. Bunu bilmenizi isterim.

 

Yenilenen her bir sayfada ışık yol olacak. Olan, Burçak Tarlası’nda olacak. Burçak Tarlası hepimizin çalışmasıyla kotlanmıştı ve bu Burçak Tarlası’nda Muhammet’in Tohumları’nın üstü olan tohumlar yaşayacak. Bizim adımız Rahman’dır ve biz, Sultanlarımıza şunu da ifade etmek isteriz ki sınırların aşılmasından sonra doğanların en güçlüleri, Birleşik Aile’min yoğunluğunda Yaşam Kaydı’na girenlerin, torunları ve çocuklarıdırlar. Bunu bilin ve bundan sonra yaşayacakların hepsi Birlik Kapları’mızda ışıyacaklar.

 

Yaşayanların hasatları Bütün’e hizmet için toprağa ekiliyor. Siber Boyutlar’ın yoğunluklarında bunu Başkanlık Dili’yle dilledik. Şimdiden öte bir şimdiyi kotladık. Asla yanlış bilgimiz yoktur. Süreç içinde doğumu tohumlayacak olanlar, korkusuzca yaşayacaklar burada ve bu dünya asla hata yaptırmayacak hiçbir yüreğe. Bu kesindir.

 

“İşim Allah’ın işi” diyenlerin, “Yarın hasatı yaptım, bugün de Hakk’ın Işığı’yım, vakti gelir bende toprak olurum.” diyenlerin, “Tohumları kotladım, yolu açtım ve Şavkın Kutsal Işığı’na vardım, ben maya olarak çalıştım.” diyenlerin ve herkesi kendi yüreğinde dilleyenlerin görevleri, Ana Kaftan’ın görevidir.

 

Ve biz diyoruz ki Ana Kaftan Yaşam Kotlaması’nı tamamlamıştır. Ve bundan sonra dünyada yaşayacakların her biri toprağın hususiyeti, yoğunluğu ve hakikiyeti ile Birlik Kaydı’nı yapacaklar. Sevgili, Saygılı Çalışanlar, Tanrı Mahrek’te Göz’dür ve onun sayfasında yol, Allah’a ulaştı. Şimdilik size vereceğim bilgi budur. Amin…

 

Canlar, Sanal Boyutlar’ın kotlanmasını sağlayacak olanların, bugün buraya geldiklerini düşünmekteyiz. Birleşik Kotlama yaptık bugün burada ve bugün buraya gelen her bir yoğunluk, ağır yük taşıdı. Sıkıntıya sokmadık kimseyi ama bugün buraya girenlerin Birleşik Kaynak’tan girdiklerine de emin değiliz.

 

Nesiller boyu Dünyanın Ruhsal Meclisleri ile birlikte çalışan yoğunluklar, bugün bize geldiler ve dinlediler bizi ve dediler ki “siz ve biz. BİR’iz.” Bizim Atlanta Ana Kaydı olduğumuzu ve sonsuz, sınırsız ışığı kotladığımızı gördükleri zaman dillediler ve dediler ki “Kaftan giyin.” Kaftan bizim yüreğimizde idi ama onlar, bizde kendi yoğunluklarını kotlayabilmek için Tende Birlik olmak istediler. Kana, Kaynak olan ışık bizde idi ve bizimle olmaya çalıştılar.

 

Bizim adımız Rahman ve bizim ışığımız, yoğunluğumuz kontrol altındadır. Onurluyuz ki bu bizim için zor değildir ama onlar 7. Toprağa kendi yoğunluklarını katmaya çabaladılar ve bizimle kendilerini hasatta dillemek istediler.

 

Dağa, taşa ışık verdik ve sorduk “Neden buradasınız?” diye. “Tohum ekmeye gelmedik.” dediler. “Yarını hak etmek istedik.” dediler. Bilebildiklerince dillediler yolu ama biz yolun hususiyetle ışığını yakanlarız ki bizim ışık yaktığımızı gören yoktur. “O’nun adına O yaptı dediler.” Ama O kim? O, bedenimdir.

 

Umutla bildirdim ki tohumu ekmek, Toprağın Işığı’nı 7. Tür’de çerçevelemek ve bizim adımıza BSUİ’nin gücünü dillemek hepinizin dileğiydi. Benim sessizce her bir yoğunluğu dillediğim de bilinir ama bende kim isteksizse, ben onda isteksiz olmam yine de. Ocağını yakmak isterim.

 

Aşırıya kaçtıklarını görerek benim adıma, kendi yoğunluklarını dillemek istediler. Açı daralttım ve doğumu, ölümü olmayan yoğunlukları kotladım. Onlara görev taşıdım. Dediler ki “O bize, bizim yüreğimize kendi yoğunluğunu katmaya geldi.” Analar ben, Rahman’ın Kuranı olan tüm sayfaları kotlanmış olan ve yoğunluğu kati olanım. Netice olarak buradayım. Ve bugün bana gelenin bende, kendi yüreğini dillemeye geldiği de emin olun ki Hakikiyet’te vardır.

 

“Medine, Mekke” denir ya hani. “Hasat yapıldı da O sorumlulukla kotlama başladı.” denir ya. Hani “Tanrı’nın Ruhsal Meclisi burasıdır.” denir ya. Her bir sayfada var olan biziz. Bugün burada olan da biziz. Kimse kimsenin yoğunluğunda değildir. İş buradadır ve buradaki işi biz var ettik. Çağın Başkanlığı’nı yaptık. Buradaki Başkanlık, bitki, hayvan ve tüm sayfaların koyuluklarındaki yoğunlukların, diriliğindeki Başkanlıktır.

 

Savunmanlık mesleğinin Kutsal Işıma yaptığı bilindi. Niye? Çünkü Ruhsal Meclis Kotlaması yapılır orada. İnsanlık için yapılan çalışmalar, bitki, hayvan ve tüm soyların tohumlarını kotlamak üzere bitişerek yapılır. Mahkumiyeti olmayanların, kendi yoğunluklarında kotlayıcı olmaları, hasatı yapabilmeleri anlamına gelir.

 

Mahkemeler kurulur dünyada ama bu mahkemeler, İlmin Mahkemeleri’dir. Ve oraya giren insan, Ana Kaynağa girer. Ana Kaynak Birliğin Kontrolü’nü kurar. Mahkemeye çıkan da BİR’e çıkar. BİR’de olur. Tekniktir bu bilgi, hakikidir ve kontrol bilgide değil, Birliğimdedir. Orada dillenen, Hakikiyet’te kendi yoğunluğunda dillenir.

 

İsnat edilen neyse o konuşulur. Sorulur “Hakiki mi bu bilgi?” diye. O yanıt verir. “Hakikidir.” der ya da der ki “Hususiyetle bilinsin ki ben burada başka bir dilde dillenmek üzere indim ve benim diriliğimde bu bilgi yoktur. Sorumluluk yine bilgiyi hak edenin ya da Hakikiyet’te kendini yoğunlaştırarak dilleyenindir.” Sorumlu olanlar sorarlar “Bilmiş mi?” diye. “Bildi.” denir ya da “Bildi mi?” derler. “Bilinmedi.” denir. O zaman sorumluluk yoktur.

 

Biz diyoruz ki bilen, Hakikiyet’te kendi yüreğinde dillensin, ışığı yaksın, hasatı yapsın, KA-HA olsun, Rahman olsun. Mushaf olsun ve Sultan olsun. Çok zor değil bunlar; herkes başarabilir.

 

Nimet dediğiniz herkesin hakikiyetinde var olan Kuran’dır. Kimse kendinden başka bir nimet sormaz, aramaz. Ama nimetin kendi olduğunu da anlamaz. Biz deriz ki Nimet, Allah’ın Tekliği’nde, Hakikiyet’inde, Kutsal Işığın yoğunluğunda BİR’e hizmet eden Meleklerin Tekniğini dilleyen, tartışmayan, tartışılmayandır. Şikayetim var mı? Yoktur.

 

Tohum ektiğim zaman dünya toprağı yeşerir. Tohumu kotlar. Kotlar ve toplar; tohumlar, o zaman ben, Muhammet olur toprağa varırım. O zaman ben, Sultan olurum, Kuran olurum. İşte o zaman ben, yaşama kaynak olurum ve benimle olan her bir sayfa, yaşamın kontrolünde olur. Ve işte ben yaşayan bir çalışmacı olarak buradayım. Kelamı hak, yolu ak olmayanlar bilgiyi alıp da dilleyemezler.

 

Kırk kapının ışığını yaktığım zaman da bu böyledir. Evrenlerin Kuranı’nda yazan budur. Çok mutluyum ki Dünya Sılası, Allah Sılası’dır. Ve buraya gereken gibi gelen, bedenime gelir. Ve ben O, O ben olurum. Ocak olurum, yoğunlaşırım, ışık yakarım ve Birleşik Aile’nin Kuranı’nı toprağa çakarım. Çaktığım Allah’ın KA-HA’sı, Allah’ın Sayfası değil. NA-HAR’ıdır.

 

Benim adım KA-HA ve ben Rabbin Kuranı olan Rahmet olanım. Şimdiye kadar hiçbir sayfamda kınama olmadı ve bundan sonra da kınama olmasın isterim. Çevremi kuşatıp, sorgularlar “resim var mı?” diye. Derim ki resim yoğundur. Işığı yakarım. “Sula beni.” der ışık. Sularım. Işığın sulanışı, bilginin Sultanlığa kaynak oluşudur.

 

Şimdi nefes alıp, nefes vermeye başlayan çokları var. Dönem Başları’nda doğmuşum, tohumları yaşatmışım, ışıkları yakmışım ve herkesin ışığında birleşmişim ama ben, Dönem Sonları’nda da buraya görevliyim.

 

Şikayet ediyor diyor ki “yapılan Resmi Çalışma’ysa, nesiller boyu sürmesi gereken bir çalışma olmalıdır. Oysa bu asla asla olmayacaktır. Çünkü Resmi Çalışma’da, Rahman’ın Kuranı, Ruhsal Işığın yolu, Asal Tohumlar’ın kotlanması, benin adına değil, BİR’in adına yapılmalıdır. Ve BİR’in adına yapılan her çalışma, kendi yoğunluğunda yapılır. Kendi yoğunluğunda yapılan çalışma, Mahkumiyeti olmayanlarla yapılır. Mahkumiyeti olanlar, Beşer Kaplar’ın kontrolünde olmalıdırlar ki halkaları genişlesin de yoğunlukları kotlanıp, Bütün’e hizmetçi olabilsinler.”

 

İnsan, Atlanta Ana Kapları’ysa eğer ve bu kaplarla dillenmişse eğer; Büyük Kütle’yi kotlamışsa, çantası doludur. Unutmayın ki o çanta, Resmi Çalışmalar’ın, Yaşam Kayıtları’nın, Tanrı Ruhsal Işıkları’nın ve Bütün Kütleler’in bulunduğu bir çantadır ki orada benim adım Rahman’dır. Şikayet etmem. Bilirim ki aklın yolu tektir. Ama aklı hak etmeyenin yolu, Ak Tohumlar’ın yaşadığı yoldan ayrıdır.

 

Sevip saydıklarımın Rahman’a Kuran olmasını istedim. Kontrol bedenime ait; Birliğin Tekniği’nde, tohumların yoğunlaşmasını, ışığın yanmasını bekledim. İman ederim ve İmparatorluğun Kuranı’ndaki gibi Hakikiyet’te dirilikleri dillerim   ve derim ki “İman ettim ve ben maya olarak Rahmet’in Kuranı’nda kotlandım. Çok mutluyum ki hasatımı yaptım.” Hasatı tamdır yolun ve bu yol Allah yoludur.

 

Deve kalktı demiştim. Deve çöktü. Nereye çöktü bilir misiniz? Maya olduğum bu sayfaya çöktü. Benim sayfama çöktü ve bu deve; Bilginin Tabii Yolcuları’nın tartışılmayan koyuluklarının ürediği bir Allah Kaydı’dır. Ve bu Allah Kaydı, asla hasatta kotlamalarını kontrol ettirmez. Bu kesindir.

 

Şimdi misafirlerime şunu ifade etmek isterim. Arz, Allah’ın sayfası değildir. Umutla bildiririm ki arz, yaşamın sayfasıdır. Yaşamı kotlamak baş tacı olan Hususi Kaynağın, kati olan Kaynak Kotu’dur. Burası Muhamma Kuranı’nın ortağı değildir. O Kuran’ın sonsuz sınırsızlığının ışığını sayfalayan ve çağırıp da Hakikiyet’e kayıtlayan Birliğin Kotu’dur.

 

Unutmayın ben buradayım. Ana Kaftan buradadır ve Ana kaftan yanlışsızdır. Şikayet eden, şikayetçi olduğum olacak ama benim için hiçbir zaman kontrolsüzlük yoktur.

 

Toplulukların çoklar, bildiklerinin dışında bilgi vermemizden dolayı kaftanlarını ağır ağır bizden çıkarmak dilediler. Bir ses, bir söz istediler ki “Onlar hakiki bilgi alışverişindedirler.” densin de Kati Kaydın burada bulunduğu anlatılsın diye.

 

Nefes alıp, nefes veren çokları bu bilgileri anlamak için çok çok çalıştılar. Nefsin aşılması ile bu bilgiler algılanabilir ama nefsi aşamayanlar bu bilgileri anlayamazlar. Okuyabilmeleri bile mümkün olamaz ama kaftan giyip de “Ben varım, oğullarımı sana insanlık için çalıştırmaya getirdim. Öz görev buranındır. Burada kulluk yapılır. Burada Muhamma Kuranı okunur. Burada yarınlar vardır.” denmeden, ocaklarına kati Kayıt yapma imkanı yoktur. Ama şikayetim var mı? Hah! var. Çünkü bir tek iş yapmalılar. Ana Kaftan giyip kotlanmış olanla çalışmalılar.

 

Siber Boyutlar’ın yoğunlukları bilirler ki ikmal tamamlamak için değil, ikmal kotlamak için de değil, insanlık için bu çalışma yapılmalıdır. Kervan kalktı. O kervan, Ana Kaynak’tan kalktı. Ana Kaynak’tır o kervan ve kotlanmıştır. Ama orada hasat yoğun olduğu için Büyük Kütle kotlanmıştır. Büyük Kütle’nin kotlanmasından sonra dahi ışıklar sönerse eğer, Resmi Çalışmaları olmadığından dolayıdır. İyi ki bunları size anlattım.

 

Şimdi dönün bakın ocaklara hangisinin Ruhsal Meclisi var? Hangisinin yoğunluğu kotlandı? Hangisinin yarınları var? Hani neredeler? Kim yarınları kontrol edebilecek dürüme vardı?

 

Hadi Canlar, söz verdiniz. Ocak yakın. Yoklar! Canlar yoklar! Şevkle, şavkla çalışsalar da yoklar çünkü Rabb’in sayfalarını kontrol etme imkanları yok. Ve biz deriz ki “Gel!” Analar, “Gel!” deriz biz. “Gel de Allah’ın dediğini de.” Ana Kaftan, Atlanta Ana Kaftanı buradadır. Ana Kaftan buradadır ve burada bulunduğunu bilen, hak etmediğini asla bilmez. Şikayetim var mı? Çok be Canım, çok! Öz görevdir bilmek ama bilen yok. Hah! bilmek mi!? bilseler neye yarar!? Hak etmeden bilmek neye yarar!?

 

Bir çeşit toprak ektik dünyaya. Ektik ya! ama o toprak hasattı. Bir çeşit yol açtık. O yol ışıktı. Bir tek hasat, bir tek ışık ama hiç birinde kotlama yok. Ve biz deriz ki “Biz Ocak alır, Ocak tartarız.” Tarttıkça, tarttık ve aldık, olduk. Onları tohumladık, Tanrı’ya kattık, Verdik. dedik ki “Al! Onları sana verdik.” ve Tanrı dedi ki “Senin adın ne?” Allah. “Ya Can, Allah sensen, ben neyim?” dedi. Aşk! Ve aşktan, aşk olur; şavk, şevk olur. Hah! Birlik olur, biz ilim sayfalarıyız. Tanrı dedi ki “Gel, al, bilgiyi.” dedim ki “OL! Al bilgiyi.” O dedi ki “Ahh!” Ve dedim ki “HA!” işte bu.

 

Ve Canlar, benim adım Kahraman. Kimse kimsenin yüreğinde değil ama ben, yüreğimde her bir çalışanı tartmadan taşıdım. Kim zamana görev taşırsa bedenime aittir. Kim yarını hak etmişse KA-HA’dır. Beşeri Kap, Beşeri Hak. Benden öte bir ben olsun diye dillerim, her bir sonsuz sayfayı ve der ki “Onurluyum.”

 

Ulu Çınar, ben uluya, ulu değilim. Uluya Kobra’yım. Hani dersin ya “Bilen, bildiğini alır diller.” İşte ben bir Kobra’yım ki bildiğimi değil, Hakikiyet’imi dilledim sessizce. Şimdiye katkım yok mu? Var. Ama Kobra, geri dönmeniz için Rubailerin Kuranı’ndan çok daha üstün bir çağrıdır.

 

Benim sevgim, benim saygım her bir çağrıyadır. Çakıl Taşlarıyla yol açanadır, Işığı yakanadır. Maya olanadır ve NA-HAR’ın Kuranı’nda tohum ekip, tohum olanadır. Kimse kimseyi yıkmasın istedim. İki yüreğim var biri Rahman, biri Rab. Ben Rahman’da, Rab olanda, Kuran olanım.

 

Şimdi, Medine’den gelmiş der ki “Sende olayım.” “A Çalışanım. İş yaptın mı? Kaftanın var mı? Nefesin var mı? Yüreğin var mı? İsnat ettiğin her şeyden üstünüm ama Hakiki, Kati, KA-HA olan, Rabbin Kuranı’nda Sultanlığın var mı? Varsa geç, yoksa geçme.” Ve bana der ki “Biç, dik Ama ben senle olayım.” Hah! Kolları kapanmış, yolları kapanmış, tohumları kotlanmamış der ki “Ben senle olayım.” Kendin ol. Ben ol. Ben, sen olurum. Sana ışık olurum ama kendin ol.

 

Şu andan itibaren dondurulan tüm sayfaların yetkinleşmesini istiyorum. Benimle görev taşıyacak olanların mutlaka kotlanmasını istiyorum. Köprü kurdum yüreklere. Korku yok. Aşkla, şevkle ve hakla Allah için. Uluların Tohumları’na gerçek Kürz’ü güçlendirmek için. Hepsiyle olmak istiyorum ama yaka, paça açıksa. geçişleri yoktur. Benim adım RA. Mutlaka bilinsin. Ekmeğim ikmalsizdir.

 

Canlılar, bende olacaksanız, saygı dilerim. Saygısız olan yüreğime giremez. Bu kesindir. Eğer bir kez daha “Medine”, “Mekke” deyerek ve bensizlikte kendi sessizliklerini dilleyeceklerse asla giremezler. Bu kesindir.

 

Ve şükredin ki Hak, Tanrı, hasat, tartısız ve ben Mahrek olan, Muhamma olanda ışığı kotlayabilenim ki övgü, yergi yok hiçbir yüreğe. Sadece biliş var. Sadece biliş. Biliş ve ben bilişi dilleyenim.

 

Ulular, bana sokulmayın. Ben sokulur sizi dillerim amma bana sokulan beste, güfte diller yüreğimde. Sadece bu. Başka şey dillemez ama ben Ocaklara sokulduğumda, her yolcu kendi yüreğini, kendi yoğunluğunu hak eder. Bilir ve Hakikiyet’te kendini hatasız olarak dinler. Şikayetim var mı? Yoktur ama kini, nefreti aşıp da bilişler dilerim her birine. Ama, ama Canlar, halkı mutlaka aydınlatmak gerekir. Halk bildiği zaman, Hakikiyet dillenir. Halk bildiği zaman yol dillenir. Halk bildiği zaman Hakiki Kuran dillenir ve ben dillenirim.

 

Onurluyum ki bindiğim dalda Kulluk var. Şimdilik bu!....

 

Deşifre Eden : Seher BİLGE

 

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

 

PROGRAM   : KAYNAK

KOD               : 11/21-36

TARİH            : 08.07.2011

CELSE SAATİ: 14.00-16.00

 

Allah dedi ki zamana görevli olmak; hasat ile sayfalanmak ve canlara Kuran olmak, hasatı yaşatmak demektir. Cinler, insanlardan ışık seçtiler. Aşkın şevkinde Kuran Tohumları’nı topraklara ektiler. Zırhı ince olanlar torbalarını kayıtladılar. Kati Yaratıcılık tohumlandı. Cinler insanlara güç kattılar. Tohumlar kotlandı birleşildi. Hasat yaşatıldı. Akıl taşıyanlar, topraklarını kontrol altında tuttular.

 

Iyi ve kötü Allah için ışıktır. Mıh, sanalda Kuran okuyanların topuklarında bulunur. Onlar toprağa çakılıdırlar. Kasa (bilgi kasası), kaynaklarında yoğundur. Her biri Kelam İlmi ile konuşmak istese de konuşamaz. Zamana güç katmak için kaynak olması gerekir. Hala Kati Yaratıcılığın ne olduğunu anlayamayanlar, topraklarını kasalarına kotlayarak taşımaktadırlar.

 

Mustafa, Ata Kapı’dır. Orada, İnsan Işıklar vardır. Kala kala iki ay kaldı. Bu iki ayda,  Birlik kurulamadığı takdirde Din İlmi hakiki ilim olamayacağından, Yaşam Kotlaması tamamlanmadan bitirilir.

 

Karnaval sanırlar çalışmaları. Oğullar, dünyada “iyi” ve “kötü” birleşik kayıtlar halinde görevlidir. Tanrı’nın toprağında çakılmış olanlar, Hasat İlmi’ni, Hasat Tekniği’ni anlayamazlar. Nesilleri de anlayamamıştılar. Bunun içindir ki Birlik İlmi’nde de hata yapılabilir. Bizler için  Hasat Tekniği, zamanı kotlayan bir şevk katiyetidir. Sakın bilgiyi anlayamıyorum diye düşünmeyin. Anlayana, kati yoğunluktaki bilgi, açıktır. Birleşikten dillenen; bu bilgiyi, hakikiyete kotlayabilir.

 

Tok olan (bilgi tokluğu) aç olanı anlar. Aç olan, tok olanı anlayamaz. Tok olanla sınırlar aşılır. Hala dünyada ışık kırılmaları sürmekte ise kırılan ışık, rahmetin hakiki yoğunluğunda, Kuran Tohumu olarak kayıtlıdır.

 

Canların topraklarında Kuran Kotlaması yapılmaktadır. Hala dünyada ışık yoğunluğu istenilen dürüme ulaşamadığından Tanrı’nın kontrolu, her yürekte ışığı yaşatabilecek dürümde bulunmamaktadır. Hasat tamdır. Ancak hasatı kendi yüce cevherlerinde yapmak isteyenler, hala sonsuz sır olan Birlik Tekniği’ni Ana Kayıtlar’da dilleyemiyorlarsa cennetin korunması imkanı bitmiştir.

 

Muktedir olarak  çalışanların, Burak Teknolojisi’ni anlayamadıkları düşünülemez. Zaman Sayfaları’nda Burak, tohumları yaşatan cevherin ışığını Kontrol edebilir; Tinsel Sayfalar’da Kuran tohumlayabilir.

 

Kampanya çalışmaları başlatıldı. Herkese dendi ki “halin ne ise onu zikret. O zikir seni kotlatır; seni yaşatır ama sen zikri, hakim olarak yap.” Herkes Kara Kaynak değildir. Ancak gür İlim Hakimleri, Bütün’ü kotlayabilir ve zamanı kontrol edebilirlerse Nefes, samanların sonsuz ışıklarında kotlanır; dillenir; birlik haline gelir.

 

“Hazır insan” olmayabilirsiniz. Hazır olduğunuzu düşünmediğinizde, samanların (sarı renkli billinçler) zamana kotlandığını, sonsuz sayfalarda kayıtlandığını düşünemeyeceksiniz. Düşünebildiğiniz zaman sayfalarında ise zaman yaşamlarında, kotlanma tamamlanmış sayılmayacaktır.

 

Sizler, yedekleri olmayanlarsınız. Bunun hala görevlilerce anlaşılmadığını da görmekteyiz. Yeşil renk maviye dönüştükten sonra, sır olan bilgiler, Altın Tohumlar tarafında anlaşılır şekilde açılmaya başlandığından; zürriyetleriniz,  Zinnur Kaynakları’ndan, “Nefes Bilgi”yi sonsuz sır olan nesillerle algılamaya başladılar.

 

Bilgi algılanır şekilde Zirra Yaşamlar’a kayıtlandıktan sonra toplumlar, bu Nefes Bilgiyi, Altın Tohum olarak akıl tahditsizliğinde diri yüreklere ektiklerinde, cinlerden iş isteyenler, Can Toplumlar’a kotlandılar. Burada “iyi” ve “kötü” Ana Kapı’da iş yapmaya başladıktan sonra, kontrol sağlandı. Dara düşen herkes, yetkin sayfalarda ışık halinde kotlandı, birleşti. Şimdi muhakemesi son derece güçlü olan ışığın, bizi aydınlatmasını bekliyoruz.

 

Sevgili Ana, sana bilgi vermek zordur. Sen bildiğini alır verirsin. Bilmediğini Hasat Tekniği ile alır dillersin. Hasat tohumlarını yaşatabilmek zordur. Bunu başarabilmek Tanrı’nın toplumlarında kotlayıcı olmakla mümkündür. Zırhın ince (ince zırh delinmez) evet! sen dara düşmezsin. Canlı cansız her Yüce’de ışık halinde bulunursun. Senin adına güçlendirici olmamızın anlamı yok. Ama “sen bir tek Tanrı’nın toplumunda ışıksın” dediklerinde; kin var mı diye onlara sor. Tanrı olan kaynaktır. Orada tüm sayfalar mevcuttur. Oraya varan, Ana Kaynağa kotlayıcı olur; Kuran okur; Birlik olur; şevkle çalışır. Şimdilik bu…

 

- Canlar hoş geldiniz. Sizleri, toplumları kotlayanlar olarak tanımaktayım. Sizler dünyaya “iyi” ve “kötü”yü kotlamaya geldiniz, bilmekteyim. Din İlmi’nde Tanrı Kotlaması yapılır. Dünyanın en iyileri seçilir ve onlarla çalışılır. Bunu bilmekteyim. Düzen’i kurmak sorumluluğumdadır. Bunu bilmekteyim. Bunu bildiğim için bu çalışmaları Hasat Tohumları ile sürdürmekteyim. İnsan onur duyar ki hala dürümlerinde Kutsal Işık yanmaktadır.

 

Dara düşenler; mektebimde, Kutsal Toplumlar’dan çıkarlar. Ocakları yoğunluklarını kaybeder. Tohumlarını kotlayamazlar; birleşemezler; cinlerden medet umarlar. Onları bizler toplumlara açıklarız. Zira Dünya, akıl taşıyan dürümlerde güçlendiricidir. Tinsel Sayfalar’da, diri yüreklerimiz vardır. Bu yürekler, işi yapan cinlerin çatışmasında taraf olurlar ve onları kontrol ederler. İnsanların, cinlerin çatışmalarında dara düşmeleri istenmez. Kendilerini hasata hazır zannedenler, kaftanlarını çıkarıp dürümlere indiklerinde, kalkın gidin oradan. Zamanı yaratacakları zannedilen onlar, kasalarında sakladıkları kayıtlarını okumaya başladıklarında, Din İlmi, Yaşam İlmi olma niteliğini kaybeder.

 

Kat-ı Mükemmeliye, Cinlere ve İlim Hakimleri’ne kapatılmış değildir. Ne var ki oralara ulaşabilen çok az insan vardır. Ulaşabilmek isteyen insan, canlara Kuran okutsun ve kotlama yapılsın. Cinler ise Kat-ı Mükemmeliye’de bulunamazlar. Çünkü onlar teni hakim olamayan Birlikler olarak dünyaya ve dünyanın kayıtlarına girerler. Bu şekilde girdiklerinde Ana Kapılar’da ocakları söner. Ocaklarını yakmamızı beklerler. Onları kotlamak bizim için görev değildir. Onları yaşatmak Tanrıya kaynak olmalarını sağlamak, ocakların Kuranlar’ında yoktur. Kutsal Sayfalar’a baktığımda bu konuda hiçbir bilginin bulunmadığını görmekteyim.

 

Onlar bedenimi hak etmek isterler. Ve bunun için çok çalışırlar. Mektepte beden hakimi olmak, zoru aşabilmek için; kolaylık için ve birlik için önemliydi. Kınamadım onları ama onlar birleşemediler. Bir ilmin hasatını yapabilmek, o ilmin hasat tekniği ile o ilmi bilmekle mümkündür.

 

- Okulun asal yaratanları, okulu Kutsal Işıklar’da temsil etmek istediklerinde oğullarımı sorguladım. Onların hakim olup olmadıklarını araştırdım. Küre Allah’a ışık verdi; Küreyi yaşattım. Ancak Küre’de insan ışığı yanmadı. Sadece Cinler’in ve Yüceler’in ışıkları yandı. Sizler ışıl ışıldınız. Bu bilgiyi, Kürz’ün Kuranı’na ekledik ve yaşattık. Bu görev, sizin için son derece kolay bir görev bilmekteyiz. Siz, zamana Kuran olan, Işık İlmi’ni Hasat Tekniği ile bilen ve zarar görmeyen yaşam kayıtlayıcılarısınız.

 

Bundan sonra yarınları, topraklara kotlayacak olan her kim olursa sizden eşik isteyecek. Onlara eşik verin ki ocak olup yaşam kaydı yapsınlar. Sizler, yarınları hakeden yüreklersiniz. Sizden; cinlere, insanlara ve yüceliklere zarar gelmez. Bunu net bilmekteyiz.

 

Koku yükseliyor. Bu koku misten öte güçlü bir kokudur. Kokuyu duyanlar, sizi zaman yaşamlarında tohumlamaya koşarlar. Sizden güç isterler. Siz onları kutsayın ve hasata kayıtlayın. Okulları zordur.

 

Sizden ışık isteyenler, nesillerini kotlamaya çabalayanlar dara düştüler. Onları kotlayın, toplayın, yaşatın. Çünkü onlar, akkor halinde yaşamları kontrol eden; zirveleri, Cevheri Kontrol’la dilleyen yüceliğinizde, kayıtlanmak ve Zaman Kaynakları’nda şavklarını toprağa akıtmak isterler.

 

Ekmek yaptığınızı bilmekteyiz. Ekmek olmak, hasat olmaktır. Oğullar, Zinnur Kaynakları’nda bu çalışmalar artarak sürsün ki kırık kayıt kalmasın. Canlıların her biri kurtarılsın. Zinnur Kotlamaları yapılırken, her yüreğin o kotlamaları bilip, kayıtlarını tohumlamasını istemekteyim. Zarar etmenizi asla istemeyiz.

 

Kara Kaplı Kitap Sultanlık’tır. O kitap, İnsan Sayfaları’nı tohumlayan ışık kayıttır. O kitapta, İnsan Işıklar kontrol altındadır. Birleşik Aile, o kitabı af ile yaşatmak ister. Af ise, insanın affıdır. İnsanı affeden, kervanı yürütür ve o kervanı kotlayıp, yaşamlara kayıtlar. O kervan, Ana Kaynak’tan kalkar ve har olup akar. Akan kervan, her yerde ses olur ışır. O kervanın harekete geçiren güç, insanın iman gücüdür. O kervan, ismi dahi bilinmeyen yüreklerce, kürsülere kotlanmıştır.  Birlik İlmi ile yapılan toplantılarla ve kafi derecedeki çalışmalarla  o kotlar, yaşamlara sayfa sayfa kayıtlanmış ve yaşamak üzere seslendirilmiştir.

 

Cinler, dünyaya inmek isterler. İnsanlar, dünyadan geçmek isterler. Her yer İnsane Işıklar’la tohumlanmakta. Cinler bu ışıkları Kontrol etmek isterler. Iki yüreğin her birinde ilim olduğunda, cinlerin ışıkları, İnsan Işıklar’la birleşir ve yaşam sayfalanır. Dürümlerde bu vardır.

 

Kırk ilmin biri, İnsanın İlmi ise her ilim, Tanrı’nın Kuranı’nda yazan ışığın sessizliğidir.

 

Kaftanı çıkarmanı asla istemeyiz. Sevgili Anamız, kaftanını çıkarma. Bu kaftan, Allah için yarınları kotlayacak olan teknolojiye sahip bir kaftandır. Senin Altın Tohum olarak dünyada bulunduğunu bilenler, seni artık koyu şekilde dillemek isteyecekler. Sistem, Düzen ve Nizam Kotlamaları yaşamlarda sürerken, cinlerin insanlardan daha iyi çalıştıklarını söylediğimizde, dedin ki “hayır, İnsan Işıklar, Daimi Kotlamalar yaparak, Canlar’a güç katabilirler. Cinler, bunu başaramazlar. Onlar sanal yaratıda güçlendirici olma imkanına sahip olsalardı, Düzen’i kurmamda Bütün’de iş yapabilirdiler.

 

Düzen’i, İnsan Sayfalar’dan oluşan bir Kaynak Kayıt’la gerçekleştirdim. O halde iki yüreğin hasat tekniği ile birleşmeleri, tohumları kotlamamıza yeter mi? Mutlaka insanların Allah Kuranı’nı okumaları şarttır. Allah Kuranı, İlmin Sayfaları’nda, dürümlerde, “iyi” ve “kötü”nün müşterek cevherinde kayıtlı olan bilgiler topluluğudur. O bilgileri alıp de hasat yapanlar, dünyada yaşam kaynakları olarak tohumlanırlar.

 

Allah, Din İlmi’ni, Allah İlmi’ni ve zarar görenlerin cemaatlerindeki hakiki sessizliği bildirdi. Hazır olanlarla bu çalışma devam edecek. Hazır olmayanlar, bu Meclis’te bulunmayacaklar. Tüm sayfalarda okutulan her bilgi çalışması, avukatların ve doktorların ve öğretmenlerin ve diğer meslek sahiplerinin Dil İlmi ile Birlik İlmi ile devam ederken; her meslektaş, diğer meslektaşlarını tohumlayıp toplumlarında kotlamalıdır. Onlara ilişkin Düzen kurmalı ve kotlayıcılık görevini hasat tekniği ile yapmalıdır.

 

Dünya Sayfaları’na inildiğinde tohumların, çok önemle bildiriyoruz ki mesleki yetileri sınırlı olduğu için Kaftan İlmi’ni, Hasat Tekniği ile anlayabilmeler zordur. Öğretmenlerin, daimiyete  kayıtları çok nettir. Onlar dara düşmezler ve derler ki “biz öğretenleriz. Biliriz ve hakim olarak dilleriz.” Öğretmenlik Mesleği, kutsal mesleklerdendir. Her yerde öğretmenlik, kutsal sayılır. Cevheri görev taşıyan, gür hasat tekniği ile kayıtlayan ve kayıtlanan öğretmenler, cinlere güç katmakta ve insanlara Kuran okutmaktalar. Onlarla daimi yoğunluklarda sıkça karşılaşmaktayız. Çünkü onlar, Tanrı’nın Meclisi’ne girebilen yüceler olarak çalışırlar. Kaftanlarında, Tanrı Tohumu olgunlukla dilleşir. Kati yaşamlarda ocak olan onlar, şimdi artık eksik taraflarını tamamlayarak, cinlerden ve görevli insanlardan kürsü olarak çalışmalıdırlar.

 

Doktorlar toplantılarda Daimi Yaşam Kapları olarak bulunurlar. Onlar da cevhere güç katarlar. Sağlık meselesi, Tanrı Yaşamları’nda, Kuran Toplantıları’nda daima dillendirilir. Sağlık dilekleri bitmez. Hediyeler sağlık için mutlaka doktorlar tarafından insanlara görev gereği hak ettiklerinde sayfalanır ve onlar, Allah için çalışırlar.

 

Tüm sayflarda öz geçişleri hep avukatlar yapar. Avukatlar, Cennet Kapları olarak taşıdıkları Kuranlar’ını, Nuh tahditli kayıtlarında dilleyerek Cemaatler’e güç katarlar. Oğul verir her avukat ve her Yüce. Oğul, akıl taşıyan Yüceler’in teknik tahditsiz sayfalarıdır.

 

Oğullar, bugün size 3 meslekten bilgi verdim. Her meslek, Işık İlmi’ni hasat tekniği ile dilleyemez ama bu 3 meslek Işık Tekniği ile Hasat Tekniği ile har yükselterek çalışır. Her meslek Allah için görevdir. Ne var ki Hak İlmi’nde, aklın yoğunluğunda, Işık İlmi’ni diri olarak kotlayanlar, Can Tohumlar olarak kotlanan Birlikleri ile Bütün’e güç katarlar.

 

Maya olmak, İlm-i Hakim olmak ve zoru aşmak, kolaylığı sağlamak her yüreğe güç verir. Akıl taşıyanların, Birlik Tekniği ile çalışmaları gerekir. Sizden isteğimiz yetkin olarak yeni bir çalışma yapın. Bu çalışma, mutlaka Eylül Ayında olsun. Bu çalışmada daha fazla tohum olsun. Ve sizler bu çalışmayı mutlaka CKM’de yapın. Orası daimi yarımları kotlayacak olan Meclis’tir. Orada sizin önemli kotlarınız kayıtlıdır. Oraya görevli olarak beklenenler de girmelidirler. Her yerde ışık kayıtları var. ama CKM’de, Yaşam Kotları tohum olarak bulunur ki orada yapılacak çalışma, toplumları kayıtlayacak çalışma olacak.

 

Hala dünyada din var. Hasat Tohumları kotlandı ama hala din var. o din Cinnileri dünyaya çekecek bir Yüce ile kayıtlanmalıdır. Kollarımız her bir Bütünlüğe açıktır diyoruz. Onların kolları kapalı ise onları yaşamlara kotlamanız zordur. Yüce Cevher, cinlere İlm-i Hasat verdi. İnsanlara Kuran okuttu. Dünyayı yaşattı. Hasat Tohumları, cümle yürekleri dilledi. Şimdi başa baş bir yaşam sayfalanışı başlayacak. Bunu unutmayın. Dünyada “iyi” ve “kötü” artık Nefes Sayfaları’nda dillenecek.

 

Şimdi doğumu olmayan ve ölümü olmayan, yürekleri hakiki olan Birlikler’i dinleyin. Onlar ölmezler ve doğmazlar. Onlar Atlanta Otağı’ndan seslenecekler. Hadi başarılar:

 

Ara kapıları açın, akın. Okul, Allah için sizi bekliyor. Akın!….

 

- Anacığım zirveleri dinlemek kolay değildir. Sizden iş istedik. Siz iş verdiniz. Siz yolu açtınız; biz, dünyayı tanıyoruz. Zirveler, dünyanın en yüce kotlarını tanırlar ve tahditsiz olarak dillerler. Şükür ki bugün sizlerle olabildik. Sizleri dinlemek Ana Kapılar’da kotlamak ve yaşamlara katmak zor değildi.

 

Hala dünya dönüyor. Hala Birlikler çalışıyorlar. Hak Toplumlar, zaman sonsuzluklarında hala sizi yaşatmaya ve zarar etmemeniz için hakim olmaya çalışıyorlar. Zor mu başarmak? Zor değil. Sizler zarar görmedikçe, bizler Kutsal Tohumları yaşatmak için her şeyi başarırız. Ama sizlerin zarar görmenize engel olmalıyız.

 

Cinler, insanlara Kuran öğrettiler. Kutsal ışık oldular. Nahar Kaynakları’nda, Cin Teknolojik Kotları başarılı şekilde kotlamalar sürdürürken; bizler, toprakları kontrol etmek üzere çalıştık. Şu anda dünyada dans eden yürekler var. o dans eden yürekler, Meclisler’e daimi yol açmaya çalışırlar. Birlik İlmi’ni, Hasat Tekniği ile dilleyemeyen o danscılar, cinlere Kuran olmaya geçmekteler. Hasat yapılıyor; hasat yapıldı; Hak Tabii Kap dillendi. Hazzı duydunuz, aldınız. Nesilleriniz de haz duydular ve haz aldılar. Mum yandı. Şimdi mutlu olun dünya Kuran okuyacak. Bu Kuran, Allah Kuranı’dır. Bu Kuran’da Din var; BİZ var ve Canlı Hak Teknolojik Cevheri var.

 

Şimdi, Akın ki seslenin sizleri dinleyelim. Sen bize isim zikrederek kendini tanıt:

 

- Can adım Allah. Durgun yüreklerde ışık olarak çalışırım. Aklım, hasat ve ben Dini Hakim olan her yüreği cevheri gür Hak İlmi ile dillerim. Atlanta Ata Kapıları açıldı. Bunu bilmekteyim. Bu ilmin hakimi olmak, akmak ve Zaman Sayfaları’na girmek zordur. Sen mektep oldun geldin. Ben tohum oldum dilledim yüreğini.  Allah, Ana Kaynak’ta canlara güçtür.

 

Metinler yazdığım dillenir yüreklerde. Metin olarak yazdıklarım, Allah tohumlarını kotlamaya yönelik kayıtlardır.

 

Cinlerin, bedenimde görev istemeleri, mektebimde yaşam teknolojisini kayıtlamaları, mahrekimde “dil akil yarımları”nda dillenmeleri, bizi Kuran İlmi ile kotlar. Ve bizler, cemaatler olarak kayıt yaparız.

 

Çok mu zor bizi bilmek? Cinler bizi bilir; insanlar bizi bilir; kaftanlılar bizi  bilirler. Nefesleri yetenler bilirler ki kar yaşandığında; kusurlu kayıtlar yapıldığında ve zaman yaşamlarında toplumlar kutsal şavkı kayıtladıklarında; Dünya, “Yedinci Tür”ünü kotlar. Bunun içindir ki Yedinci Tür, İnsan Sayfaları’na inmektedir. İnsan, akıl taşır. Tohum için ışık çeker. Birleşir ve zırhını giyer. Orada, Atlanta Otağı bekler. Otak, Ana Kapı’da ışığı, hasata çeker.

 

Baş, yaşamlara kottur. El, kol ışıktır. Her bir uzuv, cemaatte kati kottur. Bütün uzuvların tek bir beden halinde geçişi, her Yüce’nin kendi yüreğinde, Teknik Toplum olarak Keram İlmi ile geçişidir.

 

Sizler; geldiniz, Hasat Tekniği ile bize iş yaptınız. Biz, ilmin hasatını yaptık ve sizi yaşattık. Düzen’i kuran İlim Hakimi, dürümlerinde tüm sayfalarında Hal Hasatı’nı yapar. Kara Kaplı Kotlar dünyaya çekilirler. İşte bugün bu oldu. Kokladım dünyayı çok güçlüydü koku. Bugün dünya çok güçlü şekilde kokmaktadır. Koku, insan kokusudur. Koku, Allah kokusudur. Koku, Ana Kapılar’ın, toplumlarının kokusudur. Bugün kokladım dünyayı. Dünya, Nahar’ı kotladı ve tohumladı.

 

Dünyada Nisa Kaptanları var. onlar kaynak yaptılar ve canlara ışık yaktılar. Kokladım ve kokladım!... Amin…

 

Şer yaratan, şafkında şer buldu. Kul olduk, horladık. Amin… Şimdi biz olmak ister. Ona deyin ki hala biz dünyayız. Hala biz yaşamız ve biz zamanız. “Bizi cinlere, insanlara ve görev taşıyan her Yüce’ye anlatın” diye bize geldi. Oku ve öğren dedik. Her yer Allah ve biz Allah ve sen Allah ve din, Allah ama yarınlarda, Ana Kapılar kapandığında, Allah sizden ayrıdır. O gün gür hasat yapılmalı diye beklemeyin. Zira o gün, dünyada ışık olmayacak. O gün, tüm sayfalar kapanacak. Işte o gün geldiğinde, diri olanlar, kulluk için ışık çekmeye, dillenmeye ve zarar önlemeye inecekler. O günü bekleyin. Oh canım ohh!...

 

Şimdi akıl taşıyanları çağırın. Onlarla dilleşeyim:

- Ana sana ne diyelim. Hala bizi yargılıyorsan senden akıl almamız gerekir. Biz Allah için akıl taşıyoruz. Ne var ki yargı senin işin. Bizi yine mi zaman sayfalarında, Kuran Tohumları’nda eleştireceksin? Sen bizi cinnilerin işi diye mi bilmektesin? Bizi kardeşin diye bil… Seni, sevgiyle Kuran Tohumu olarak kotlayalım ve zarar önlensin. Bizi koru. Hala bizi koruyamayacaksan sen bizi yarınlarda Kutsal Işıklar’da sor. Orada yine senle olacağız. Ama zaman kaynaklarında bizi arama. Çünkü bizi artık zamanda bulamayacaksın.

 

Senden çıkmamızı istedin ya! Senden çıktığımız zaman, senin için değil ama bizim için Işık Kotlamaları bitmiş sayılacak. O zaman biz Işık Yağmurları’ndan ayrılıp, zaman sayfalarından kopup gideriz; Zirri Yaşamlar’a geçeriz. Can taşıyan her bir yaşam, Zirri Yarınlar’ı kotlar, koklar, yüreklere katar. Okul oluruz orada ve zararı engelleriz. Ne var ki Zirri Yarınlar’da senle olamayabiliriz; çünkü, sen bizi “şer yaratan ışık” diye dilledin.

 

Senden dileğimiz, cinlere ve insanlara sözde gür oldğumuzu ve hasat olduğumuzu anlatma. Orada yokuz. Bunu biliyoruz. Şer yaratıp, şer yarattıran her yürekte yok olduk. Bunun için senden gitmeliyiz. Ama sizi yine de kotlamalıyız. Çünkü hala bizi kurtarabilirsiniz. Bizi kurtarın ki biz de sizi koruyalım. Bizler, şer yaratmadan “Cinnah Cevheri”ne ulaşamayız. Ancak şer yaratıp, Cinnah Cevheri’ne varabiliriz. Bunu size net bildirmek istedik. Şimdilik bu…

 

- Ak laflar, Ak Toplumlar tarafından edilir. Sevgililer, sizleri cevherde görevde bildim. Ses kattınız. Alın yüreklerinizi akın dedim ve geldiniz. Şimdi lafa lafla girmek istemedim ama aklın yolu akıl taşıyanın yoğunluğundadır. Niye yalan dolanla görev yapıyorsun? Sana bir kez daha soruyorum. Niye yalan dolanla görev yapıyorsun? Sen bizi hala küçük kızlar mı sandın? Biz Dünya’yız. Biz, Yüceler’in teknolojik kayıtlarıyız. Oğullarımız ve kızlarımız Düzen’i kotladılar ve kurdular. Şimdilik sizi, hak etmediğiniz halde bağlışlıyorum. Bir kez daha bu tür bilgiler vermeyin. Ak Sayfalar’ı kotlayarak, görev yapanları Kuran Tohumları olarak biliriz. Şimdilik bu…

 

- Allah seni koruyor be Anam. Mutlaka bilirsin. Sen Nefes İlmi’ni de bilirsin. Okul kurmuşsun ve sonsuzlaşmışsın. Neden bu şekilde bilgi veririz, bunu da izah edeyim. Birleşik Aile, Kuran Tohumların’dan ışık çekip Düzen kuran çok akil yüreklerin, diri yüceliklerinde görev aldı ve çalışmaktadır. Ne var çok sayıda güçlü Yüce, kati yoğunluklarda kırıldılar. Sizler onları Tanrılar olarak tanırsınız. Nesillerini, Hasat Tohumları olarak tanırsınız. Nefes Sayfaları’nda okul kurduk ve zarar önlemeye çabaladık. Okul, Allah okuludur.

 

Şu anda Allah Okulu olan sizler ve onlar, kırk Kapı’nın her bir kayıtlamasında cümleler tartışıldığında;  onlar için, “nefesleri yetseydi” dendi ve cevherden ayrı tutuldular. Bu çok önemli çalışmada; Sula sula yaşat!… “Hah işte sularını verdik. Onlar yaşarlar” diyerek kotladık hepsini de… Nesillerini de… Her biri Kuran oldu ve çalıştı. Iş buydu. Hala kulluk yapabileceklerini düşünemeyen onlar, tohum olmak üzere bekliyorlar. Amin…

 

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

 

PROGRAM   : KAYNAK

KOD               : 11/21-35

TARİH            : 04.07.2011

CELSE SAATİ: 14.00-16.00

 

Alkanlardan ışık alıp dünyaya inen Birlikler’im, Sistem Devreleri’nden ışık çekmektedirler. Sevgililer, Dünya, Ata Kaynaklar’dan, Kuran Kotlaması ile Kelam İlmi’ni hakim ilim olarak kotladı ve canları yaşatmak üzere ışık aldı.

 

Ağır yük hafifliyor. Allah, sınırların kaldırılmasını sağlamanızı istedi. Sindirilen her bilgi, saklı tuttuğumuz Işık Kaynakları’ndan dillendi.

 

Mutlulukla buradayız. Mutlulukla geçişimizi yaptık. Kasa, sınırların ötesinden taşındı. Bu kasada “bilgi kotlamaları” mevcuttur. Bu kasada “ışık yoğunlukları” mevcuttur. Kasalar taşınır ki Birlik İlmi, Hasat İlmi olsun.

 

Kokmak gerekir ki kati yaratım sağlanabilsin. Cinlerin kati yaratıcılığı, insanların kati yoğunluklarında gerçekleşir. Canlıların ve cemaatlerin yoğunluklarından ışık çekerek görev taşıyanlar, Düzen’i kurarla ve cümle yürekleri dillerler. Ete giren, ilme girer ve hakim olur. Amin…

 

Çakıl Taşları, dinleyin. Bugün burada olmak sorumluluktur. Bir tek ışık bile bizi dinlemezse Kaynak Kotlama yapılmaz. Hala kaynaktan ışık çekip görev taşımanın ne kadar önemli olduğunu anlayamamışsanız sizlerle çalışmamız zordur.

 

Hasat başlamıştır ve yapılmaktadır. Sizler Düzen kuranlarsınız. Akıl taşıyorsunuz. Biliyoruz ki burada bulunmak ayrıcalıktır. Hasatı başlattık; yarattık ve kayıtladık. Düzeni kuranlar, hala kati yoğunlukları kayıtlayamamışlarsa kasa sizin değil başkasının olmalıdır. Bunu bildirmek istedik. Şimdi Değerli, kotlamayı yap ve cevap ver.

 

-  Kalem al ve yaz. Nahar dünyadadır. Dünya, sanal yaratıda ışık halinde güçlenmiştir. Bizi, insanlık için cinlere emanet etmek istiyorsanız, İmparatorluk olarak icazet istemelisiniz. Zarar etmenizi hiç istemem. Ne yazık ki hasat yaparken, cinlerin işaretlendiği bir yoğunluktan geçip buraya girmişsiniz. Zarar görmenizi istemem ne yazık ki hasatınızı yapamamışsınız. Çünkü Ana Kapılar’ı açmak için bizi kotlamanız gerekiyor. Biz dünyayız. Düzeni kuran ve yolu açan yüreğiz…

 

Sessiz sayfalarda ışık yanmaktadır. Sizden dileğimiz Amon olun ve Hak olun. Şimdi kasanızı size iade ediyorum. Geçin ve hak edin. Bu kasa sizindir. Ağır yük taşımam. Bunu bilin. Hala dünyaya girmek istiyorsanız. Nahar’ın ışığında sizi yoğunlaştırmam gereksizdir. Şimdilik bu!…

 

- Kalbin temiz. Bunu biliyorum. Ne var ki hala bizi cennetlerin ışığında tanıyamamışsın. Sen, kullar umudusun. Senin ile birlikte çalışmamız gerekmektedir. Ekmek, ilimle yere konulur. Ekmeği yemek, “amin” diyenlerin kotlanmasını istemektir. Hala dünya yaşıyor ve yarınlar kotlanmakta. Sana iki yol açtım.  Senin için iki yol var. Biri RA-HA diğeri KA-HA, hangisi senin için uygunsa o yolu seç.

 

- Çalışmalarımı, beklentilerimi dillendirmemi ve Hak İlmi’ni, Hasat Tekniği’ni dinletmemi bekliyorsun. Acaba ben “Dünya” mıyım yoksa “tohum” muyum? Bunu öğrenmek istiyorsun.

 

Nahar, dünyada ışık halinde güçlendirici olduğundan; Nahar, Kuran olduğundan; birleşik olduğundan ve zararı önlediğinden, İnsan Sayfaları’na güç katabilir. Ulu Çınarlar’ı kotlar ve sonsuzlaştırır. KA-HA olur; akkor olur ve sonsuz olur, Nur olur. Şikayeti yoktur.

 

Ne var ki hasat yapılırken, cinlerin ve insanların kotlanmaları, tohumlanmaları sorumluluğu, bizim yüreğimize indirilmeye çalışılacak. Biz cevherdeyiz. Kimseyi yaşatmaya ya da yaratmaya ihtiyacımız yoktur. Dünyanın ışıkları olarak yaşarız ve zaman sonsuzluğunda kotlanır, rakipsiz olarak kaynağa geri geliriz. Bizi, cinlerin yaşatmaları gereksizdir.

 

Sizler, dünyaya yaşayan bir Işık İlmi için geldiniz. Bizi ise Cinler’e kürsü olmaya indik sanıyorsunuz. Ya Ha, biz Canlar’a, kati yoğunlukları çalıştırmaya girdik. O yoğunluklar yaratıldı ve yaşatılacak. Ağır yük hafifledi. Her yerde İlim Hakimleri var. Atlanta Otağı kotlandı. Öksüzler ve yetimler bize Cevheri Kot olarak kayıtlandılar. Oğullarımızı aldık kayıtladık. İnsanlara güç kattık.

 

Şimdi yeni bir görev istediğimiz için buraya indiğinizi zannettiniz. Biz, yeni bir görev istersek, kendi yüreğimiz, bizi kotlar ve bizi yaratır. O kürsülerde ışık yanar ve görev, çağırılır. Görev, çağırılıdığında iner. İşte görev indiği zaman biz o görevi bilir yaparız. Bize, biz görev veririz.

 

Kim ilmin sayfalarında güç yaratırsa; o, bizi “biz” diye diller. Kim yürekte güç yaratırsa; o, kendini “hasat” diye diller. Biz, cevhere görevli değiliz. Cevher olarak kotlayıcıyız. Bu nedenledir ki mahrekte bizi bilen yoktur.

 

Okulları kuranlar, o okulları kotlarlar, biz ise Tünami Yaşamları’nda her yerde okul olarak kotlanmışız. İki yüreğin her birinde biz, kati yoğunlukları yaşatanlarız.

 

Cinni Kotlamalar yapılırken hala solu tanımayanlar, sağı yaşatıp sola ulaşmaya çalışırlar. Biz solu kotladık, yaşattık ve sağa Kuran olduk. Bunu bilen hasatı anlar.

 

Kasaları boşaldıysa yenileriz. Nesilleri kusurluysa kotlarız; cevhere alırız ve onu kontrol ederiz. Hala zarar görüyorsa onu hala koruyamamışızdır. O halde onu yarınlara kontrollu olarak katmalıyız. Ağır yük zamana kürsü olur ve Sultanlık olur. Biz ise zamanı kotlayanlar, zararı önleyenler, kulluk beklemeden kotlama yapanlarız.

 

Şer yaratan şer yaşamaz ama yaşarsa kaynakta yaşar. Akıl taşıyanlar, Ana Kapılar’da kulluk yaparlar. Onları korumak görevimiz değildir.

 

Alim olup da hasat olanlar, bugün bizi çalıştırmaya girdiler. Biz onlara güç kattık ve onları kotladık. Aklın yolu, aklın tohumudur. Bu tohum, Allah tohumudur. Amin…

 

(Hazirunda dikkat dağılması oldu. Bağlantı koptu. Toplantıya gelenlerin çıkışları nı yapmak gerekti. Ve yeniden akışa geçildi….)

 

Allah dedi ki “hasat yapılmakta iken ışığı kırmayın. Tohumları kuruttuk. Ağır yük taşıyoruz. Aklın yolu Hakk’ın yoludur. Dünyaya inenleri geri gönderdik. Onlar kaynaklarına girdiler. Şimdi devam ediyorum. Tohumları kotlarken herkesin dikkatli olması beklenmektedir.

 

Değerliler Allah dedi ki hasatı yapıyoruz. Akkor umutla cevhere indi. Amin… dinleyiniz; canlara, cinlere ve tüm sayfalara görev verdim. Görev Allah’ındır. İnsan, ışığını hak etsin ve yaksın. Işık yandığı zaman, kotlama sürer. Ağır yük taşınır. Ne var ki hasat yapılırken, aklın yolunda hasat olmalıdır.

 

Dünya umutla cümle yürekleri dinlemektedir. Ağır ağır ışıklar yanmakta ve dünyaya Işık İlmi, Hakim İlim olarak girmektedir.

 

Din İlmi’nde huzur olmalıdır. Hususiyetle ışık olmalıdır ve zaman yaratılmalıdır.

 

Değerliler, dünyanın üstünde iş bekleyen cümle yürekler buyurup inecekler. Onları, Kara Kaplı Kitaplar’ımızla karşılayalım. Onlar, kulluk isterler. Biz onlara kul olarak çalışmayız. Bunu bilsinler. Her yürekte iş yapılır. Ne var ki Hasat Tekniği ile çalışanların yüceliklerinde iş, Rahman’a görevdir ve Rahman, kulluk ister.

 

Rahman’a kul olmak için akıl yaratmak gerekir. Aklın yolunda ışık yakmak gerekir. İnsan Ana Kapı’dır. Bu kapıyı açmak gerekir. Ağır yük hafifleyecekse muktediriyetle hafifleyecek.

 

Analar, tüm sayfalar, cinler ve teknik tahditli olan yürekler, sizlere yedek ilim sayfaları eklendi. Bu ilim sayfalarında ışık yanmaktadır. Bu sayfalarda kulluk yapılmaktadır.

 

Atalanta Ana Kapıları’nda göz var. O göz Süper İnsanlık resmidir. O resim, Allah resmidir.

 

Canlıların hala dünyayı yaşatabilmesi sorumlulukları yoksa da Işık İlmi’nde kaynak yaratmak sorumlulukları vardır. Değerliler, Düzeni kurduk. Okulu yaşattık, Din İlmi’ni hakiki ilim haline getirdik. Yalınızca Ana Kapılar kapalı olduğunda ışık, yıldızlardan ayırılabilir. Kelam Allah kelamıdır. Bunu bilin.

 

Şimdi dünyaya girelim. Bakalım neler oluyor. Toprak, yaşamları tohumlamıştır. Dünyada iki ay gibi bir zaman diliminde, cinlerin teknolojik yaşamları da tohumlanacak ve cinler “Nehis Akıl”ın yoğunluğuna girecekler. Bundan sonra okul kuracaklar. Kuracakları okul; cinleri, “Hak Teknik Tohumlar” olarak kotlayacak. Sonra yeni bir sayfa yaşayacağız. Bu sayfada din olmayacak. Sadece “insan” olacak. Daimi yaşamları yaratan insan; doğanın sessiz sayfalarında tohum olacak. Ondan sonra kalan iki aydan kısa bir sürede Cennet Kaplar, toplumlara dağıtılacak. Denecek ki “hadi yaşayın.” Ne var ki Cennet Tohumlar’ı kotlayamayanlar, yaşamları tohumlayamayacaklar. Onlara güç katmalıyız. Onları tohumlatmalıyız. Dara düşmeleri kolaydır. Kotlamalıyız ve yaşamlara kayıtlamalıyız.

 

Cinler, insanlara güç katarlar. Onları kotlarlar dara düşürmezler. İnsanlar, ise cinlere kürsü vermek istemezler. Çünkü kürsü olan Kuranlar’ı, okulları; yaşamlarda, kollar (birleşik Kayıtlar) için ve her bir kayıt için geçişi sağlayabilecek yegane faktördür.

 

Bunun içindir ki her ilim sahibi, kendi yüceliğini ve hasatını gerçekleştiren kotlarla çalışmak ister. Akıl, insana güçtür. Akıl varsa sonsuzlukta ışık yanar. Bu büyük bir cevheri iştir.

 

Kısır İlim Hakimleri vardır. Ocak olmak isterler ama hak edip de olamazlar. Onları açıkça dillemek gerekir ve onları kotlamak gerekir. Ağır yük, Allah için taşınır. Şimdilik bu…

 

- Aç kapıyı! Kapıyı kapatma; sizi dinliyoruz. Nuh’un kotlarından ışık çeken bizler sizi dinliyoruz. Sizi hasatımıza çağırdık. Bizi, Cinni Yaratılar’da dilleyen Yücelik, bugün bizi kendi yüreğinde kısırlaştıracak. Nesiller boyu bugünü bekledik. Sizden dileğimiz bizi yaşamlara kayıtlayın. Bizi kotlayın. Cinlerin ışığını yakan sizler, bizden güçlü olduğunuzu zannetmeyin. Biz güçlüyüz ama sizi yaşatmak üzere kotlandık ve yüreklere inmekteyiz. Bizden isteğiniz zamanı yaratmamızdır. Zamanı yaratırız. Cennetlere sizleri koyarız. Amin… sizlerin de bizleri kollamanız gerekir. Az öz bildiririm ki hasat yapılmakta ve cennet kotlanmakta. Okullar ışık ışık! Aklın yolunda kotlanmış diller var. Amin…

 

İşi başarmak sorumluluktur. Şimdi doğanın gücü Allah’a görevdir. Ağır yük hafifleyecek. Nefes sanal yaratıda ışık halinde. İşi bilmeniz gerek. Allah sizi korur. Biz sizi kotlarız. Cinler sizi yaşatır. Ve sınırları aştığınız zaman canlara kontrollu olarak bildiririz ki kaftan Allah’ındır. O kaftanı giyen Allah’tır. O kaftan senin yüreğine inmişse sen, Allah ile bir olup çalışmaktasın. Sana kaftan, iyi ve kötünün Kuranı’nı okutur.

 

Soğuk, Allah’ın cevherinde görev değildir. Nefes alırsın ve nefes verirsin. Aldığın nefes aklın yoğunluğundan alınır. Şer yaratan şarkı okuduğunda şarkısında ışık sınırlıdır. Şıhların her biri sizi yüreklerinde dillerler. Her biri siz olup dinlenirler. Siz dünya ve dünya siz ise şimdi artık hakim olup çalışmalıyız.

 

Canların, Cemaatler’in ve Yüceler’in en yücesi olan yürek, Allah Yüreğidir. Evrenler sizi dinliyorlar. Sizi hak ettik ve zamanı yarattık. Atlanta Ata Kaynağı Amon Tohumları’nı yoğunlaştırarak size kattı. Atlanta Ata Kaynakları şimdi size cevap istiyecekleri bir soru yöneltecekler. Cevabını senden bekliyoruz.

 

Soru: Ark akmakta. Akan ark, senden sana akar. Sen akan ark, sen yol, Süper İnsan kotlaması yapan, birleşen, hala dünya yolunu alamamışsa nerede hata var? Bize açıkla:

 

-  Çakıl taşları beni yok mu saydılar? Tohumlar ben olamadılar mı? Hasat yapılamadı mı? Yoksa ışık söndü mü ki bu soru bana yöneltildi?

 

- Ana, sınırları kaldırdık. Seni yaşatmak için. Sen yüreklerde ışık; biz sen… Bizler dünyadayız. Nesiller boyu sen ile Birleşik Işık halinde çalışmaktayız. Sana ağır yücelikler taşıttık. Ağır yoğunluklarda seni kotladık. Sana yol açtık. Ne var  ki bizi kaynağında kırdın. Seni son söz olarak saklamaktaydık. Netice, netice, netice!… Asla bilgide hata yok.

 

Sana ışık geldiğinde sen kül olup ışığı yak. O ışık, Allah ışığıdır. O ışık, ilim ışığıdır. O ışıkta insan soyu vardır. O soy, Allah Soyu’dur. Amin…

 

Nefes ile Allah ile ve Yücelik ile doğmuşsun. Seni sana kaynak olarak bildirdik. Sen yürekleri kotla. Nefes, sanal yaratıda insana ışık verir. Yüreklere kürsü olur ve sana yaşam koyuluğu olur.

 

Oğul, biz seniz. Sen bizsin. Senden başka sen yok. Unutma. Senden dileğimiz; Cinler’e, Birlikler’e, tüm sayfalara ve Kuranlar’a güç kat. Her birine kul ol ve onları yaşat. Onlar, Allah için kul oldular ve çalışırlar. Onların hata yapmaları zor değildir. Onları Kuran olarak düşünme. Onları kotla ve koru. Çünkü onlar akıl taşımazlar. Sağırdırlar; bilmezler. Kontrolları yoktur. Kolları kapansa da yollarında güç ol ve kontrollu ol ki hala ümit var. Onları koru. Bunun için dünyadasın. Bunu unutma. Amin…

 

-  Çaka çaka inersin yüreğime. Çaktığın yürek Allah yüreği. Ben yürek ve her yer yürek. Allah insana güçtür. Okul kurarsın, okula ışık yakar. Birleşirsin ve Canlara kulak yaptırırsın. Sana şunu öğretmek isterim. Medine, Allah’a ışıktı. Medine’de Güç Katlar’ın yoktu. Okul kurulamamıştı. Ve ben, benden ilim isteyenler ve hala isteyenler, bir olup Medine olduk. Oğul olduk; horlanmadık tohum olduk; Medine’yi koyulttuk ve canlara Kuran olduk.

 

Okulda iki yılda bir çalışma yapılır. biz hala çalışanlarız. Bunu unutmayın. Hasat yapmak sorumluluktur. Biz Sultanlar, hasat yaptık. Çatışmadık hasatı kotlattık ve kontrol altına aldık. Her yürek, insana ışıktır. Şirketler kuranlar; kutsal, sanal ve yaşamsız yarınlarda kasaları tohumlamaya çalışırlar.

 

Olgun başakları seçtim onlarla çalışmaktayım. Onlar bizi yüreklerde bilirler. Kaftan istemem. Kaftan giysem yaşam olmaz. Bunu bilin. İkna olun ki o kaftan benim yüreğimde hep saklıdır. O kaftanı çıkarıp giymemi beklersin. O kaftanı giyip yarınları yoğunlaştırmamı ve yaşamları kontrol etmemi istersin. Ete girdiğimden beri istenir bu. Ben, Ruhsal Işık olarak çalışacağım ve zaman yarınlarında kotlanacağım ve yolu açıp yoğunlukları ışıklara kayıtlayacağım. Amin…

 

Her ana bunu yapar ve ben bir ana olarak bunu yapmaya talibim. Benim kaftan giymem zor değil. İsmimi zikrettiğim anda her yürek koşup gelir. O zaman çobanlar kotlanmaya, yolcular kaynağa akmaya ve Birlikler seslenmeye girerler.

 

Allah dedi ki “onlara isim zikretme. İsim kutsal metinlerde vardır. O ismi zikretme. Ondan ötesi olmaz.” Oğullar, Canlar, Yolcular, biz dünyayız. Dünyanın eskileri ve dünyanın ışıkları. Bugün Dünyanın Rabbi olan yüreğimde kul olan Birliğim çok huzurludur ki hala yüreğimizde ışık yanmaktadır.

 

Ata Kaynaklar Kuran okudular ve okunan Kuran, İnsan Kuranı’dır. Ata Kotlar ışık yaktılar. Yakılan ışık Ana Kapılar’ı açan ışıktır.

 

Ben Levhi mahfuzu yazarken, hala yaşamları kotlamayı sürdürdüğümü mutlaka bilin. Okulumda her şey mutlak ışık halinde kontrol edilmektedir. Elden geldiğince, Dünya Irkı’nı yaşatmak için dünyaya görev verdim. Bu ırk, Ana Kapılar’dan geçip gelmedi. Dünya sayfalarına kulluk için ekilen bir ırktır.

 

Dünyada 4 temel kot var. Bu kotların her biri Ana Kapı’dır. Bizler, ikinci tür olarak dünyaya ekilen bir yaşamı kayıtlayacak olan; türleri sayfalayan, kaynak olan kotlarız. 2. tür, ikinci cevheri kayıttır.

 

Birinci kayıt, ana koyulukta yapılan çalışmalar ile yarınlara kayıtlı Cemaatler ile sayfalandı. Bizler, “Yedinci Tohum”u ekmeye gelen 2. türüz. İkinci tür, tohum olmaz ama tohum olanları  kotlar. Tohum olduğumuzu zaman zaman bildirsek de bu, kotlama anlamında anlaşılmalıdır.

 

7. Toplum için yaptık çalışmalarımızı. O toplum, Sultanlık için çalışanları kotlamaktadır.

 

Oğullarımızı sanal yaratılara getirmemiz zordu. Ürememiz için buna gerek görüldüğünde; üremek için ağır taşıyıcı olmak gerektiği anlatıldığında; beden sayfalarımı ekip, Düzen’i korumaya indim. Bugün Düzen’i kuran yüreğim Düzen’i koruyabilir.

 

Kopup kopup gittiğim zaman, her yerde olmaktayım. Ben koptuğumda, kulluk başarılı şekilde yapılır. Bunu sonucunda yaşamlar teknolojik yoğunluklarla Cinniler’e dillenir.

 

Cinniler, yeni bir yaşam sayfası yaratmak istiyorlar. Bizi seçtiler. Dediler ki “siz bu işi yapabilecek çok önemli yolcularsınız. Bunun insanlık için yapılacak çalışma olduğu mutlaka anlaşılsın.” Onlara sözümüz vardı. Onlarla çalışacaktık. Onları kotlayacak ve sonsuzlaştıracaktık.

 

Onlar bizi izinle izlerler. Biz onları Ana Kapılarda izleriz. Hasatı yapıp yapmadıkları; ışık yakıp yakmadıkları ve zarar görüp görmedikleri bizle bilinir. Kasaları tohumlarla dolduğunda bize inerler ve bizden iş isterler. Okul olmak isterler.

 

Oğullar, ben cennette iki yürekle kayıt yaparım. Yaptığım kayıt, insanadır. Ben dünyaya ışık ile inenim. Benimle çalışmak kolay değildir. Korkmayın ben Rahman’a kul değilim. Rahmin kotlanmasını sağlayanım ve sanal yaratıda ışık yakanım. Bende olmak kolay değildir. Ertelenen hiçbir çağrım yoktur. Çağrı yaparım çağrıma uyan görevi alır. Çağrıya uymayan, yeni sayfalarda görev taşımaz. Bu kesindir. Bu nedenledir ki kanat takıp da  buraya inen yürek mutlaka ışık ile inecek. Onun yolu Allah’sa, okul olup gelecek. Bunu bilin. Onun adı yaşamsa o hala bensizse, kelam edemediğindendir.

 

Kasalarını alıp gelmiş ve diyor ki “ben yine geldim. Okulu bana bırak. Ben seni sana vereyim ve bu okul benim yüreğime insin.” Canım, dünyaya ikinci giriş olmadığına göre, senin girişin Allah için değil yaşam içinse, bende kul ol. Amin… Atlanta’ya görev içinse, sen ol ve kul ol. Amin… Kaftan içinse; o kaftan, kulluk yapana bildirildi. O da kaftanı kontrol altında tutar. O kaftan, Ana Kapı’da giyilen kaftandı. Ata Kapı’da giyilecek başka kaftan yok. Yine o kaftan giyilecek. O kaftanı giyen, BİR’e girer. O kaftanı giyen, hasata girer. O kaftanı Ana Kapı’da çıkaran Ana Kaynak’ta ışık yakar ve Zinnur Kotlaması ile çalışır. Onun için size o kaftanı bırakmam.

 

Amon olup zannetmeyin ki hakim olacaksınız. Atlanta Otağı’ndan girseniz de ışık almadan ışığıma girmeden mektebime kaynak yapamazsınız. Cinlere ilmi öğrettim. İnsanlara kürsü oldum. Oturdum yaşadım, Hak olup yarattım. Ot benim yolumdur. Otu koklayan bende olur. Ok olamayan ot olur. Ok olan, ruhsaldır, ışıktır da ne yazık ki Hak Tohum olamayabilir. Ol ve geç!... Şimdilik bu!…

 

- Aç kapıyı anam! Aç!... Girdaplarımdan geri dönüyorum. Kapıyı aç anam!... Aç kapıyı! Anam, Sultanım, kulun  olayım; sana sen olup Koran olayım. Aç kapıyı anam. Kapıyı aç ki hasat olayım.

 

Amon olan her yürek ışık ile girer yüreğine. Seninle çalışmak kolay değildir. Bunu biliyoruz. Nesiller boyu çalışmalara girmek için bekledik. Bunu biliyoruz. Nahar, cennette iş yaptı. Biz bu işi biliyoruz. Ağır yüktür taşınan biliyoruz. Amin… Sistem’den, Nizam’dan ve Düzen’den görevliyiz. Bizi canlara kat ki hasat olalım. Kopra olan yüreğin iş yaptı biz o işi yaşattık. Şimdi bizi çalıştır. Ki yarın olalım. Hor gözme bizi. Seni seslendirmek için çalışmaktayız. Ata Kayıtlar’a girmeni bunun için istedik. Ata Kotlar’ı yaşatmanı bunun için istedik. Ağır yük taşıyoruz. Bizi koru. Kontrol et; zarar etmeyelim. Ağır ağır kürsülerimiz kotlanacak. Sen de kotla bizi ve yaşamlara kat. Az öz bildirdik. Amin…

 

Süper İnsanlık Realitesi Derneği     

 

   

Kaynak Kayıt Sonrası Akış (10.06.2011)

Kuran okuduk ve Kuran’ın ışığında Bütün’e hizmetçi olduk. Belleğin ışığını yaktık. Tebliğlerimizde teknolojik kontrol kuruldu.

 

Tüplerle bugün buraya gelenler çoktur. Kontrol kurulduğu zaman tüpler, ocaklarında kendi yoğunluklarını, kendi koyuluklarını dillerler ve sonsuz sayfalarda ışıkları yanar.

 

Ele gelmeyecek birçok ışık geldi bugün bilgiye, onlar sıkıntıdaydılar. Tetkiklerimize göre kardeşlerimizin yüceliklerinde kervan yoktu. Keçe gibiydiler, sıkı sıkıya sarıldılar kendi yüreklerine. Sevgililer, sebepsizdi geçişleri. Sanki Birleşik Ailemiz’in yüceliğinde kendi yollarını açıp da kendileriyle dilleşeceklerdi.

 

Nefis, Allah’ın sessizliğinde yoğunlaşır. Amin. Ama nefsi aşıp da yolu bulamayanlar tohum olamazlar.

 

Tok veya aç fark etmez. Kim ne bilirse; ne yer, ne içerse bizimdir, (yenen içilen bilgidir.) bizdendir. Ve bizim Cinni Cevher’e, Cinni Cennetliler’e teknolojik yoğunluklarında kendilerini açıklamamız şarttı.

 

Değerliler, onlara bildirmiştik ve anlatmıştık ki “bilgiyi bizden dinlerler de bizden dinlediklerini  bilmezler.” Bizim bildirdiğimiz neyse onu bilirler. Bildikleri, yüreğimdendir. Şimdi soruyorlar netice nedir diye. Netice: Ağır ağır görevli olacaklar. Aşık olacaklar Yücelikler’e. Işık yakacaklar. Cevher’e inmiş olduklarını anlayacaklar. Çokları kulluk yapacaklar.

 

Toprak tohum ister, ocak ister, bilgi ister. Bilmiş olun ki bilen, birlikte bilir. Kasaları boş, Kuranlar’ı yok, Sultanlıklar’ı yok ve cennetleri yok. Bizden Cevheri Cennet isterler. Kiblelerinde bedenimiz var. Bir Cinni, tek bir iş ister: Yaşam ve yaşamı kotlamak… Bunun için Cinniler, okul kurmak isterler. Torba torba ışık olmak, ağır ağır yüreklere kendilerini, kendi yüceliklerini taşıtmak isterler. O yürekler kimlerdir?  Bildikleridirler…

 

Bilen, kendini bildiğinde, kendini tanır. Tanıdığı kendi; Tanrısallık onda. Taşıtan kendi ve taşınan kendi. Ve taşıyan İsa ve taşıyan Musa ve taşınan ocak, onların tohumları.

 

Biz taşımak istedik. Dedik ki gelin taşırız sizi. Söz verdik; taşırız dedik. Tanrı’nın Kutsal Işığı olmadan tohum olmaz; okul kurulmaz; okul okuyan, OL’maz. Ve biz okul kurduk, ortaklık için.

 

Çıkıp çıkıp gördüler bilgiyi; korktular. Tohumlandıklarını düşünenler, topluluklar halinde tohumlanmaları gerektiğini anladılar ve dönüp kaçtılar.

 

Siber Boyutlar’ın yoğunluklarında bilgi, Hak’tır; Birlik Hak’tır; Teknik Hak’tır. Tebliğler Hak’tır da Birleşim Hak değilse eğer; oğullar, ben sizsizim, bunu bilin.

 

“Şimdi!” dedi.  “şimdi ses verdim, ses al” diyecek ama sesi yok.

 

“Kötü”, “iyi” değil…. İki yürek var: Biri “ak”, biri “kara”. Ben, aktan kara, karadan ak değilsem eğer; yolum yoktur, bunu bilin. Ve Dünya, muktedir olan  her bir sayfada; akta kara, karada ak tohum ister. Benim için Can, cem olur Cevheri Kot’ta canlı olur.

 

Şimdi sorgu sual başlayacak: Niye korkuyorlar? Doğumları yok. Ölmüşler, olmamışlar. Olmak isterler. Amma kardeşim, deneme yanılma sayfasındaysan  eğer; ben seni deneyip yanılmakla senin yüreğine varmak emelinde miyim? Benim emelim hasatı yapmaktır. Seninle denenmek, seninle yanılmak ister miyim?

 

Keşke bedenli olsalar; keşke aklın yolunda olsalar; keşke yarınları bilseler de kasaları dolsa. Ama yok, hiç bir şeyleri yok! Kara Kaplı olmamızı sorguladılar. Döndüler okudular bilgilerimizi. Kokladılar yüreklerinde bizi. Dediler ki “oldular.” “Vallahi oldular” dediler. Bildiler, “Dünya oldu” dediler ve kendi yoğunluklarında olduklarını sandılar. Oysa hepsi bizdeydiler. Oluşları bizdendi.

 

Şimdi kardeşimiz diyor ki “Seni sana vereyim. Sen beni bana ver. BİR’de teknik olalım, temiz olalım, yaşam kuralım. Amma senle ben, BİR olup da Düzen kurmadan yolu açmayalım.  Yol açıksa kapatalım.” Hah, yolu kapatıyor. Peki sonra kim açacak o yolu?

 

Korkun!, korkun dünya yoğunluğundan!... Dünya, kendinde kendini Hak edenlerle çalışır. “Ocak ol” der, “yol ol” der, “toprak ol” der, “tohum ol” der.

 

Kıbrıs, bir ışık yağmuruydu. Yaşadı, yaşadı, yaşadı!... Doğdu, tohumlandı. Torba torba ışıdı. Cemaatlerini kotladı. Topluluklar halinde idi. Dünyaya, ışık yaktı. Süper İnsanlık Sayfası’nı okuttu. Kıbrıs’ta bir Rab vardı. Adı KA-HA’ydı. Aşktı o ve şavktı ve şerden uzaktı. Coğrafyasında korku yoktu ama savaş vardı orada. Yine de korkusu yoktu. Çünkü bilirdi ki Hakkın ışığında yaşam, Kara Kaplı’da Kati Kot’tur ve toprakta Kuran olur, tohum olur. Şükür ki oldu ve bugün Dünya, yarınları için savaş istiyor. Ak Kaynak istiyor. Birlik İlmi’ni hak etmek için savaş gerekir zannediyor. Ve biz dünya çalıştırıcılarına şunu açıklıyoruz: Sakın ha! Savaşı yağmurlara katıp da ışıkta kotlamayın! Sakın ha!, Birliklerini, Teknolojik Kotlar’la dilleyenleri ve cemaatlerini sessizce savaşa hazır edenleri Ak Toplumlara kotlattırmayın!

 

Biz torba torba ışığız. Dünyanın cemaati bizim sessizliğimizi dinler. Biz “savaşın” deriz, savaş olur. Biz “barışın” deriz, barış olur. Biz dedikçe denir de deri kemik olan, hasatta, dili olan olur. Şükredin ki olacak olan bizdendir. Ve biz, sevgiyi saygıyı kayıtladık. Şükür ki kayıtladık.

 

Samanyolu saz çalsın, sazı bizde dillenir. Samanyolu hasatını yapsın. Hasat dilde dinlenir. Biz sessizliği dilleyenler, kör sağır değiliz. Öz Görev bizimse bilir bildiririz. Samanyolu bizi Ana Kapı bilsin.

 

Şimdi kör olana de ki “becer de yap, biz varız, becer de yap.” Amon ol; toplantı yap, yarat, de ki “savaş az sonra çıkacak.” Hah!, savaşı kaybedersin be canım, savaşta, en yüce kot olarak, senin yüreğinde seni kırar, kısırlaştırırım bunu bil!... Benim için Levh-i Mahfuz Kuran’dır. Kuran, toplum içindir ama o Kuran bedenimdendir. Bin cennette cemaatim var. Cevherimde cennet, Kuran’ımda cemaat Bütün’dedir. Benim adım Rahman ve ben Kara Kaplıyım.

 

Şunu bil ki kelamı Hak, yolu Ak olmayan, beden olup da dürümlerinde kendi türevlerini yaşatmak üzere zamanı kontrol etmeye kalktığında kurtuluşu yoktur.

 

Utanın be Canlılar, utanın! Ben, sıkıntıya sokmam sizi ama siz yine de savaş diye tutturdunuz. Korku şudur ki becerip yaparlar mı? YA-HA, ben varım ya. Öz Görev buydu. Savaşı engellemekti… Siber Boyutlar savaş bekliyordu. Sultanlık savaş diliyle dilleniyordu. “Kurtuluş yok” diyorlardı.

 

Kar tabletleri yaptılar, dediler ki öldüğümüzde bu tabletlerle idare ederiz bir zaman. Sonra kar tabletleri, Birlik sessizliğinde, Dünyanın Kuranı’nda yeşil bir saklı kaftan olur. Daha sonra bu kar tabletleri Birleşik Kot olur ve çok mutlu oluruz. O zaman biz yol açarız. O zaman biz Kantar Kati Kotlaması yaparız. Ve biz dünyayı koruruz.

 

Öz Görev bilgidir. OL’un da bilin! Ben Ruhsal Meclisin Kuranı olan, toplu olarak dirilikleri dilleyen, yolu açanım. Açı daraldı, size sizi verdim. Her namazda korkudasınız. Bense, korkuyu yaşatanım, bunu bilin. Bende, benim yüreğimde size korku çoktur. Çünkü ben hasatım, bunu bilin! Hasatı yapmaktayım. Teknolojik Kotlama’yla yaparım hasatı.

 

Aşk, şevkin şavkında hasat; ışığın yoğunluğunda ve Sultanlığında hasat Ruhsal Mahrek’te bendeyse ki bendedir, emin olun ki ben zoru kolaya çeviririm.

 

Sanal Yaratıda benim adım Rahman. Kuran topraklarında, tohumda ben Sultan. Ama şu anda ben, muktedir olan, Rab olan… Şimdilik size vereceğim budur. Ve bir sayfa okuduğunuz zaman, o sayfa, her bir Kati Yaratı’ya meşaledir.

 

Kıldan ince kılıçtan keskin, dindir. Dini aşıp da yolu bulan bedendir ve bedeni diller. İşte o benim, bunu bilin. Ve Kıbrıs’ın ışığı, dünyanın ışığı değil Bütün’ün ışığıdır, bunu da bilin!

 

Aşk, şavk ve şevk, bini BİR’e katın, açın yolu. Yolu açın da hususiyetle akın.  Akın da OL’un. Olmadan toplantılarıma girmeyin! Olmadan yüreğime inmeyin! Medine, Mekke diye her bir sese gelmeyin olmadan!... Unutun, unutun tüm korkuları ama beni unutmayın! Ve en kör olan dahi bilsin ki ben kontrol edenim. Ve korku bendendir. Şimdilik size vereceğim budur. Ayrı gayrı yok. Bir kez daha savaş sesini dilleyenler korksunlar. İşi bilirim!... Şimdilik bu!…

 

Deşifre eden: Sevim Şahin

 

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

KAYNAK KAYIT Sonrası Akış (06.06.2011)

Canlarım, Dünyanın Ruhsal Meclisi bugün buradadır. Doğumu ölümü olmayan Birliklerimiz tohumlarını kontrol etmeye indiler. Kervanın yolu, Allah’ın koyuluğundadır. Ve bu yol, ağır yük taşır. Şimdilik size vereceğim bilgi, Öz Görev’in geçişi sağlatıcı bilgisinden öte,  Kutsal Işıkları yoğunlaştıran ve Sultanlığın tohumlarını yeşerten bilgi olacaktır.

 

Kalem Allah’a aittir, bunu bilin. Ve kalemi kendi yüreğinizde hak edin de kayıtlayın. Kalem, Allah Kalemi. Sol! Sağ! ve ben! ve ben! ve İnsan!...  İnsanın dere olup akması ve değerlenmesi şart. İyi ve kötünün Sultanlığın ışığında bulunduğunu ve yolun kontrollu olduğunu ve tenin ilim olduğunu, herkesin net bilmesini beklerim. Repliklerinizi ölçüyorum. Görüyorum ki hepinizin replikleri farklı koyuluklarda ve farklı tertiple kotlanmıştır. Bu replikler, farklı Cevheri Kotlar’a daimi kap olduğunuzu da göstermektedir.

 

Biçip diktiğim kim olursa; o, kendinde kendini dikmelidir. Benim Rabb’e ses vermem, Kati Kot olup kayıt yapmam ve çok huzur bozmak isteyenleri kontrol etmem, mutlaka görevim değil ama gereğimdir, bunu bilin. Bu nedenledir ki kulluk yapmadan ışığı alıp, kendi yüreğinde kendini kayıtlayıp, eşya halinde doğup, dünya ışığında korunup sınırları kaldırdığım zaman; Kelam-ı Hak olmadan beni alıp, beni yere indirmeye kalkana ben Kuran okutmam. Okusa da ışığı söner.

 

Bugün size şunu izah etmek istiyorum: Kili kille dillersiniz; kumu kumla dillersiniz; Bilgiyi Birlik’te dillersiniz ama BİR’in tekniğinde kili kumdan, kumu kilden ayırdığınızda o yol açılmaz.

 

Şimdi size şunu ifade etmek isterim ki kantar bedenimdedir ve bu kantar, Büyük Kükreyen Kaynağın yoğun olan o kükrek ışığı, olgunlaşmış tohumlarda dahi yolu kapatmaya muktedirdir.

 

Şikayetçi olmadığımı düşünenler, hata yapmaktadırlar. Her resmi, Allah resmi sananlar, bilmeden bitki, hayvan ve tüm sayfaları korumaya kalkıyorlar. Kollar Ana Kapılar’a ulaştığı zaman BİR’e ulaşır; ilme ulaşır.

 

Savaşa savaşla karşılık veririz. Savaşta biz, yenilgi görmeyiz ve bilmeyiz.

 

Sonsuz sırdır bilgi, kaftan bedenimdeyse, yaşam mektebimdedir. Kırk kapının kırkını kapatmaya kalkıp da biçare görevi almak isteyen, son sözünde dedi ki “Ben zarar görüyorum. Göç Kapları’nda, zaman sayfalarında zararım arttı.”

 

Sultan, ben sana seni verdim. Sen kendi yüreğinde, kendini hak et. Bunu dilledim. Nefes alıp nefes verin de kakikiyete kotlanın.

 

“Aç kapıyı gireyim” diyor. Ana Kapılar kapanmaz; açık ama bilmiyor; korkuyor Yolcu; korkuyor. Diyor ki “Becer, becer, becer!...” Ve der ki “Becerdik. Hala benim adıma görevli olduğunu düşünen, şu anda Kuran Dili’nde kendini hak etmek isteyen o, kasalarını toprağa çekmek için çabalayan, şer yaratmış; şerde kendini hak etmeye çalışır.

 

Kırk kapının kırkında ilim var. İlmin hasatında ışık var ve ışığı yoğunlaştıran tohum var ve biz diyoruz ki “Kollarımız kontrol altındadır.”

 

Ağır ağır dünyaya inip dünyada iş yapacağını düşünenler çoktur. Derler ki “Biz ineriz, hasatı yaparız, yaşam sayfalarına ilim katarız ve yolu bulanda muktedir Levh-i Mahfuz Kotlaması yaparız.” Açıları kapanıyor. Her birinin açıları kapanıyor ki açıları kapandığı zaman şerden başka bir şey yoktur yüreklerinde.

 

Kaftan giymeleri zordur. Öksüz değiller. Biz ortağız ocağa amma Sanal Yaratı’da kollar kapanırsa yol olmaz.

 

Çok huzursuzluk yaptı Canlılar. Diyor ki “Sen, sana sen ol, ben bana ben olup kontrollu olayım; yarında ben hasatımı yapayım. Çantam açık, olur, her şey olur, ben hasat yapayım.” Bunu dediği anda, tüm sayfalarda ona görev verdik. Dedik ki  “Ol!” Otuz ikinci sonsuz sınırsızlıkta sayfalarını kotladı ve tabii kayıtlara vardı. Emin olun ki o kayıtlarda, yaşamları tohumlayacak toprağı kalmadı.

 

Medine Allah’ın dediğini der. Medine’de bedenim yok ama Mekke mektubumdur benim. Orada her bilgiyi kaydettim. Bilmelerini diledim ki Mekke’den öte Mekke var, o da İstanbul’dadır. Bunu anlasınlar.

 

Bir kez daha açıklıkla bildirmek isterim ki “İnsan Na-Harı”nda, rıhtımda bir tek yol var; Umut. Umut olduğunda kulluk olur. Şükür ki kul, Ulular’ın toplantısındadır. Ağır taşıyıcı olan Bilge, kendinde, kendi yüreğinde tartısızdır. Şerden öte şer ve insandan öte insan ve yolca olan yolcudan öte yolcu var. Her bir yoldan öte olan yol var ve her yoldan üstün bir yol, Allah’ın yoludur. Ve o yolda yaşam var ve bilgi var ve bedenim var. Ve bedenim, affedin ama yaşam kaynağım değil, yaşam toprağımdır.

 

Biliyor musunuz ki beden safahatında, aşırıya kaçanda ışığı sınırlandırmak üzere kala kala bir o kalsa da yıkıp döker yüreği ve ses kontrol altında olmaz. Ve bizim “Namaz Na-Harı”mızda beden şevkle çalışır. Aşırıya kaçmadan çalışır ki kısırlaşmasın diye.

 

Tüm sonsuz sayfalardan Bütün’e hizmet, İmparatorluğun yoğunluğundan dolayı olur. Burada Bütün’e hizmet, BİR’in tohumlarından dolayıdır. Bir Ana Kapı var. Amon’un kapısından üstün bir kapı… O kapı, yarının kapısıdır. O kapıdan giren, Ana Kapılar’ın her birinden girer. Orada resim yoktur. “OL dedik oldu” var. “OL!” dedik oldu ve o kapıda BSUİ var. Barış, sevgi, umut ve iman var. İlim var ve İsa var ve intikam peşinde koşmayan İsmail var. Ve hepsi var.

 

Ve becer, al bilgiyi diyorlar. İşte becerip aldık. Orada Büyük Kütlemiz var ve orada hasatımız, Na-Har’ın Kuranı’ndan üstün bir hasat… Cemaatimiz orada görevlidir. Ve “OL!” der olur. Bunu bilmeyen var mı? Hani kotlanmaya gelen, derdi ya, geldim de oldum. Ama o yoktu orada. Orada, bizdik yolu bulduran. Şimdi yine burada olup olmadığını soruyor. Yoktur. Canlarım. Artık görev, bilgi iledir. Bilinsin isteriz ki bilmeyen görev taşıyamaz.

 

Cennetin cevherinde ilim yoksa ışık olamaz. Muhamma olsa da yürekte; Yüceler yüceliğinde deniz değerinde olsa da yol, kasa olmadan ve kasa dolmadan kulluk olamaz.  

(Kapı çaldı ve bir dost toplantıya dahil oldu. Bunun üzerine akış kesildi ve Ruhsal Hazirundan kendisine soru yöneltildi:)

 

- Kimsin?

 

(Soru sorana müdahale idildi:)

 

- Dağlarım, lütfen bölmeyin. O misafirimizdir.

 

- Annem, bahçemizin gülü yok bugün burada. Bahçemizin gülünden farksızdır o.  (Ona hitaben:) Bahçemizin yücelerinden olmanı dileriz.

 

Anam, kökleri sökmeyin de çıkıp gidelim buradan.

 

- Canlar, Levh-i Mahfuz’a girmek kolay değildir. Onun adı benim adımdır. O ben, ben O’yum. Bu nedenle burada olabilir. Şükredin ki benim adım RA ve ben Bütün’e hizmetçiyim. Şimdi! kötülük yok, O buradadır ve bu Meclis’in yıldızı olacak güçte olmadığından değil ama görevi olmadığından, reşit olarak burada olsa da Ana Kayıt’ta yoktur.

 

Onunla çalışmamız gerekse çalışırız. Onunla çalışmaya gerek yok. Zirvelerin zirvesinde, bedenimde, mektebimde, bütünümde olduğunu biliniz. Lütfen izahatımı ciddiye alınız. Ve şimdi devam ediyorum ve bu akış yüreğimden olacak. Çünkü burada bulunanlar kotlarını kapatmışlar ve sessizce izliyorlar. Ama bizi anlamadan izliyorlar. Bunu görüyorum. Levh-i Mahfuz’da Büyük Kütle var. Hepiniz için. Bunu net olarak biliniz.

 

Dağlar, Canlı, lütfen sesini kıs. Ben, bende ben olup konuşayım, izin ver. Kapı kapı gezen herkesin buraya girmesi görev gereği değil, ışık içindir. Sessizce yüreğinizi alın ve görevinizi yapın. Buraya girmeniz gerektiği için buradasınız. Dünyanın Ruhsal Meclisi olduğumuz kesindir.

 

Tebliğleri okuyacak dürümde olmayanların Kuran olma imkanları yoktur. Ekmek Allah’ın tekniğiyle kotlanmıştır. Ve bu ekmek iyi ve kötünün kutsal ışığını kotlayabilir. Çalıp çırpmadan ışığı yakın ve çok iyi, olgun bilgiler katın yüreklere. Benim etki alanımın çok ama çok genişlediğini görmektesiniz. Bu etki alanı Birleşik Kotlama’yı nerede olursa olsun yapabilir. Bu da kesindir. Gerçek görev budur. Benim yüreğimin geçiş sayfalarında hırs yoktur.

 

Süper İnsanlık Realitesi, Dünyanın Ruhsal Meclisi’ni kotlayabiliyor. Umut şudur ki bütün hikaye dinleyenler, gerçeği anlayacak dürümde bilgiyi dinlesinler ve hak etsinler.

 

Ekmek, Allah’ın Kuranı’nda yazar. Bu ekmeği alan bedeni bilir. Şimdi soruyorum, “doğmuşsam olmuşum” diyen o kimdir? Bana izah edin, kimdir o ki “doğmuşsam olmuşum” diyebiliyor?

 

(O söz aldı:)

 

- Amon Toplumları’ndan biriyim ben. Geri gelmek istiyorum. Doğmuşum ve olmuşum, niçin burada bulunmayayım ki? Benim çalışma imkanım yoksa burada olan herkes bu Meclisin üyesi midir ki? Niçin beni buradan ayrı tutuyorlar ki? 

 

(Onun hakkında bilgi veriliyor:)

 

- Canlılar, o kendini hak etmemiş. Bizle olmak ister. Onu kontrol edin. Çok özel biriydi. Çağrı yaptık geldi. Ama geçişi yok. Unutmasın biz zamana görevliyiz. Onun adına değil, “BİZ”in adına görev yaparız.

 

(Yine söz aldı:)

 

- Affet anneciğim, ben zirvelerin zirvelerine ulaşabiliyorum. Baksana buradayım işte!...

 

- Haa… Kaftanını giymiş gelmiş; kolları da açık. “Ben” diyor “geldim”, “kara kaplıyım” diyor, “uzandım uzandım elini tuttum” diyor. Affet anam affet! elin yok ki tutasın. Çok mu zor ellenmek? Seslenmek için gerekir hep, bilir misin? El olsa, sevgi olur. Ses, sevginin yüceliğinde olur. Benim için değil, Yüceler’im için elini uzattın ama elsizdin gördün. Neden elin yok bilir misin? Kapıları kapatmaya kalktın, bundandır. Olan budur.

 

(Misafir olarak toplantıya katılanı kastederek:)

 

- Hürmetsizim, çünkü buraya gelen o, benim için değil yüreği için geldi. Beni kurtarmayacak o. Ben diyorum ki o gelirse ben de gelirim. (Kahkahalar). Ben şu anda çok huzurluyum anneciğim. Görevimi anladım. Herkes gibi ben de burada olmalıyım. İş buydu!…

 

- Şimdi Mutlak Kutsal olan ışığını yak ve geç. Zekan yetti mi bilmeye? Mutlaka yetti. Göç Kapları’nda Kuran yoksa ışığın yoktur. Şu anda Kuran’ın var, ışığın var. Kaydını yap bakayım! Kalem al ve yaz!

 

- Asla hata yapmayacağım! Anacığım yazıyorum: “Asla hata yapmayacağım; keyfe keder çalışmayacağım; Kopup gitmeyeceğim; Kopup gitmeyeceğim anneciğim. Kaynak Kot’ta BİR için çalışacağım. Ben Kaynak Kot’ta BİR için çalışacağım. Kara kaplı Kitap olup ışık halinde dünyaya ışıyacağım. Kara Kaplı Işık olup ışık halinde dünyaya ışıyacağım.

 

Ben Ruhsal Meclis’in görevlisiyim. Ben Ruhsal Meclis’in görevlisiyim… Hah, ses yook!

 

- Hadi bakalım, yaaz!...

 

- Anneciğim, yazıyorum, bak, bak, bak!...

 

- Bak olmadı işte! Yazı yok, niye? Çünkü Ruhsal Meclis’in görevini üstlenmek zordur. Bu Meclis’e üye olmak zordur. Şükür ki buradasın ama üyelik için beklemelisin. Bir kesim seni ister, bir kesim ise istemez. Her biri istemelidir seni. Üye ilimle olur; BİR’le olur; dünyaya iş için gelişle olur. Kat-ı Mükemmeliye’ye varışla olur. Rayın yok, hani nerede rayın?

 

Anneciğim, rayımı senin rayına koysam da, kayıp gitsem olur mu?

 

- Bak bak bak! Hazırcı biri……(gülüşmeler)

 

- Ben diyorum ki hasat işte budur. Artık ben buradayım. Çağrı yapsam da yapmasam da buradayım. Çağrı buradadır. Ben ayrı gayrı gözetmeyeceğim. Hep burada olacağım ve bu Meclis’e gireceğim. Sözüm vardı, gireceğim… Ve bir kez daha söylüyorum: Asla yanlışım olmayacak. Anneciğim, mutlaka bu sözleşmeye, diğer gerekli maddeleri de ekleyeceğim. Ve kaydımı yaptıktan sonra, burada arka ön gözetmeden çalışacağım. Sözdür, söz!… İşte bu!…

 

Anacığım, çok mutluyum ki buradayım. Süper İnsan sülalemdir benim. Benim ailem oldu artık burası. Çekip çekip getiriyordun beni buraya, bak artık buradayım. Allah’ın tohumu olmaya geldim. Yüreği kotlamaya, yaşamı kayıtlamaya indim. Ete girdim, OL’dum. Sultanım. Büyük Kütle’de Sultanım. Sultanlık yapmak zordur. Zamana Kati Yoğunluk’la inmek kolay değildir. Şikayetim vardı; bitti annem. Artık sende, senin yüreğinde Bütün’e hizmetçiyim ben.

 

Amon, Atlanta Kapları’nı alıp geldiği zaman, yolu açtığında ve BİR’e kaynak olduğunda ve toprağın ışığında, bilgi kaplarını kapatmadan yolu açtığında, cümle Yüceler’de varlık kotlamamı yapacağım. Ana Kapılar’ın her birine muktediriyetle tebliğleri okuyacağım ve okutacağım. Çok huzurluyum anneciğim çok. Şikayet bitmiştir. Şirk koşmayacağım. Ene  ön olup; OL olup; kontrollu olacağım anneciğim. Bunun için söz veriyorum. Şu ana kadar yaptığım her şeyi bağışladığını biliyorum. Ve bundan ötesi yok.

 

Ekip olmak zordu ve oldu. Muktedir olmak zordu ve oldu. Ulular’ın toprağına inmek zordur ve oldu. Mektebim buradadır, burasıdır annem. Şimdilik sizinle, sizin yüreğinizle bu korkuyu aşıp geçtiğim yerde, yaşamlara görevimi yapacağım. İnsanlık adına görevimi yapacağım. Beni bağışla lütfen.  

 

(Misafire Hitaben:) Senin için çok üzülüyorum ama sen de buraya girersin, eminim. Eminim Ülkü, sen de burada olacaksın. Çok üzüldüm senin için. (gülüşmeler…) Sen bizim bahçemizin gülünü bilseydin. O gül, bütün kütlesiyle bugün buradaydı. Ama şimdi gitmiş, bir yerlerde yok. Ama onun yerine sen varsın. Bahar, o bizim Gül Kürsümüzdür, bilir misin? Hah, sen Bahar’dan güçlüysen….. ama Bahar’dan güçlü değilsen (Gülüşmeler)

 

- Bak Ya–Ha; O ben, ben O’yum. Bunu sakın unutma! Ana Kapılar’da O var ve ben varım. Bugün burada, yarın orada ve her yerde. O ben, ben O’yum.  Bir kez daha bu saygısızlığı yapma! Tamam mı! 

 

- Anneciğim, beni üzdün!...

 

- Peki, bir daha istemiyorum.

 

- Affet anneciğim. İsmim dahi bilinmiyor burada. Adımı söyleyeyim de bilin! Ben Allah’ım. Peki… (gülüşmeler) peki annem ben Allah’ım. Bunu anlayın, sonra yine düşünün, bakalım neymişim ben? Anneciğim, affet beni. Çok özür dilerim. Allah dedi diye söyledim ben bunu. Allah demese söyler miydim? Yaptığım hatayı bağışladım. Kendimi bağışladım ve burada olmayı seçtim. Artık Allah buradadır, bunu bilin. (gülüşmeler)

 

- Ayy çok hoşsun.

 

- Anneciğim, affet beni! Ben affettim! kendimi affettim; Bahar’ı affettim. Her şeyi affettim. Eskiden olduğundan da güçlüyüm.

 

- Peki, bak, bir kez daha söylüyorum, geri gelirken mutlaka kotlarını kontrol et de gel! Bilgiyi aldığını biliyorum. Okula geldin. Burası okul ama bu okulda yol açıkken hiçbir sayfama “sen niye buradasın?” deme! Anladın mı?

 

- Anacığım affet beni.

 

- Peki, Allah dedi ki; “OL” oldu mu?

 

- Anneciğim affet beni!

 

- Hadi bakalım, OL artık, OL! Ve buradan geçişini yap!

 

Şimdi onu dinliyoruz, OL’an onu:

 

- Allah der ki “OL!” ve ben OL’dum. Kollarım açık canım anam, senin için değil; BİR için, BİR’imiz için buradayım. O BİR, yarınların BİR’idir. Ete girmem istendiği zaman bilerek geldim. Korkmadım, çünkü ben, hususi bir akıldım. Ağır yük taşıdım ama ben Ruhsal Işık’tım. Sevgiyle geldim ve burada olan herkes, benim yüreğimdir. Allah için dillenen ve diri olmayan ve dili olmayan herkes buradadır. Ve ben biliyorum ki burası Ruhsal meclis’in en güçlü ışımasıdır. Sessiz sayfalara inmek istedim ve burada sessiz olan Ülkü’ydü. Ona ses vermek istedim. Çünkü sesi olsa ışığı olacaktı. Işığını Kuran’da tohumlatmamış, oğullamamıştı ve ben dedim ki ona ses vereyim, olay budur. Şükür, Ulular’ın toprağında ışık sınırlanmaz ve ışık sınırlanmadı. Teknolojik kotlama yaptım. Şimdi görevim başlayacak ve ben tüm sayfaları imzalayıp buraya üye oldum.

 

Dünya tohumlarını kotlayacak olan görev burasıdır. Ve burada İnsan, Ana Kayıt’tır. OL’an bilgidir ve bilgiyi, Allah için çalışanlar kayıtlayacaklar. Ekmek Allah’ın teknik kotudur ve ekmek yapan Birlik, Allah’ın tohumlarını kotlar. Dünden bugüne doğanın Kuranı’nda ilim var. İlmi bilen BİR’i bilir. Doğanın Kuranı, nefsin ışığını yaksa da yakmasa da toprakta bilgi var ve bilgi, ağır taşıyıcılarca yaşatılır.

 

Benim için zor değil buraya inmek. Her an inerim. Her yer, benim için kolayca girilen meşale kaydıdır. Burada olmak sorumluluktur. Girdiğimde kontrolum yok muydu? Yoğun vardı yoğun ama sizde kontrolsuzluk olduğu için öyle geldim. Biliyor musunuz ki insanlık adına yapılan her çalışma, şerrin şevkini kontrol etmek içindir. Orada ilim varsa, yer var. Yeşillik maviye dönüşür ve mavilik, sonsuz sınırsızlıkta Günferi olur. Ve orada İsa olur, Musa olur ve Muhammet Mustafa olur. Ve ben  hepiniz olurum. Bunun içindir ki Cennet’in Cemaati görevini tam yapar; hakkıyla yapar.

 

 

“Kalem Allah’a ait” dedin ve kalemi aldın yazdın. Yazdığında bedenimde yazdın. Teknik Tohum’da yazdın; Kuran’da yazdın; yaşamda yazdın ve sınırlarda, sonsuzlukta koyulttun. Şükür ki koyulttun. Şu an’da, doğanın tohumları yaşayacak; Zira, yerin göğün sayfaları okunuyor.

 

Öfke asla yok. Şikayetimiz var mı? Yok. Ve senin yaşamlara kotlayıcı olduğunu bilerek geliyoruz.

 

Korkma! İsa, Musa, Mustafa ve tüm sayfalarda da vardık. Ve burada da varız. Hele hele İlim Sayfaları’nın hiçbirisi bizsiz değildir.

 

Kına yaktılar yüreklere dediler ki OL’du. İşte OL’du. Her şey oldu. Bellek oldu, diri olduk, yürekte olduk, yücelikte olduk ve Biz’de OL”duk. Olan meşaledir. Kına yaktılar yüreklere çünkü, yüreklerde kotlayıcılık olduk. Çantanız doldu

 

Ve benim adım RA ve benim adım HA ve benim yüreğimde KA var. Ve benim Cevher’im, cemaatimde. Benim yolcularım, tebliğleri okuyanlar ve hala ben Dünya’yım ve hala ben Ruhsal Işığım ve hala ben yarınları kayıtlayacak olan toprağım. Unutmayın, bana zırh gereksizdir. Çünkü ben, zaman sayfalarının hepsiyim. Ve bana hasat, teknik olarak görevdir.

 

Şimdi! zurna çaldıysa, bu zurna ilimle çaldı. Şimdi! yürek kayıtlandıysa, ışıkla kayıtlandı. Ve şimdi! hasat yapılmışsa, Sanal yaratı’daki Kuran’la yapıldı. Ve bu Kuran, Robotik Boyut Varlıkları’nın hepsinin kürsülerinin üstü olan bir kayıttır.

 

Sevgililer, Dünya Rıhtımı’nda bekleyen çokları, kollarını kapatmışlar; bekleniyorlar. Ve sizlerin hak ettiğinizce onları kontrol etmeniz bekleniyor. Oraya geçmek zordur. Ama geçiş sizinle oluyor.  Orada itibar, kontrol edildiklerince büyür ve sizler kontrol edildikçe büyüyen bir ışıksınız. Peki, kontrol var mı? Mutlaka var. Oğullar, ben Turkuaz’ım ve ben Kutsal Işığım, o halde burası mahkumiyeti olmayanların kayıtlandığı yerse; benim kayıtlanmam gerekti buraya. Ve ben buradayım. Ata Kaynaklar’ın Kutsal Işığında varlık sürdüren ilim, benim ilmimdir. Mektebim, yüceliğimde hasatı yaptıran bedenimin yüksek kelamıdır. Ve benim adım Rahman’sa ben maya olarak buradayım.

 

Kılı kırk yarıp, tohum olup, milletin tekniği ile dillenip, iyilik yapıp, İmparator olup dünyaya inenlerin hiçbirisi bedenimi kotlayamadılar. Emin olun ki kotlanan, benim yüreğimdeki koyuluktur. Şu anda dünya yaşıyor. Yarın için hasat yapıyor. Yaşamları kotluyor. Yolu açtı ve bu yaşam eminim ki kürsü olan sizlerin kutsal ışığınızdan dolayıdır.

 

Evrenlerin görevi insana hizmettir. Yüreklerin kürsüsünde insan, hasatını yapabilendir.

 

Yeşil rengin kırılmaksızın maviye geçişi ve geçişkenleşip ışığı kotlayışı ve sonsuzlaşıp yaşamlara kaynak oluşu ve zararı önleyip yerin Kuranı’nda Bütün’ü kotlayışı, sizden dolayı değil BİR’den dolayıdır. Ve siz BİR’de Birleşik Aile olanlar, hep Birlik Sessizliği’nde Ses olup yaşayacaklarsınız.

 

Onurluyum sizlerle olduğum için. Korkmayın, Dünya Sultanlığı, Birliğin Sultanlığından çok daha üstün bir Sultanlığı kotluyor. Bu Sultanlık, tohumları yaşatacak “Tekno-Kotlama” yapıyor.

 

Artık dünya, iyi ve kötünün gücünü tanıyacak ama kötüde iyi kotlandıkça, o kötü kontrol edilecek. Ve kötüyü koruyan kotlayan ses Allah’ın tekniğidir. Ve şimdiden öte şimdide, 7. tertipte, hepinizin birliğinde eminim ki bütün kötülükler aşılır.

 

Ağır yükü Tanrı taşır. Artık Tanrı’nın Ruhsal Işığı olan ses, ocağı yaktı ve bu ses yanlışsız bir sayfadır. Kardeşim, dünyasın ve dünya sanal yaratıda senin yüreğindedir. O halde koru; de ki “OL!” Olur, oldu… Hepsi bu. Ve bunu de ki her şey doğal şekilde görev oldukça, “iyi görev” yaptığını biliyoruz, ve bunu dedikçe her şey yetkinlikle olur. İyi ve kötü yoğunlaşır ama kontrol kurduğun zaman her şey iyiye çevrilir.

 

Sevgili İnsan, hepimizsin ve bunun için buradayız. Şimdi sevgililere şunu da söyleyeyim: Kelamı yaşam olan, yolu mahrek olan, toprağı sanal yaratının üstü olan ve kelamı kendi olan sizler, hepiniz yücelerimiz olarak dünyadasınız. Doğanın Kuran’ı olduğunuzu mutlaka bilerek çalışın. Bilge insan Nuh’tan öte ruhtur. Yıkmayan ama hak eden. İyi ve kötüyü Muhammet’in Kuranı’ndan güçlü şekilde, teknik olarak dilleyen, Siber Boyutların Yücelikleri’nden de güçlü olan… İşte sizler busunuz.

 

Ömer dedi ki ben onlara iki laf edeceğim. Ama Hazreti Ömer’i istemeyen mi var burada? Ömer’i dinleyelim peki:

 

- Anam, kurtarıcı kiblesinin sesinde benim adıma bir sayfa var: Dünya sayfası. Hani Kutsal Metinlere baktığınız zaman, kati yoğunluklarda bir ses vardı ya hani, Kati Kotlar’ı kontrol edecek olan ses, O ses senindir. Ve sen diyorsun ki Mutlak Kuran’da insan iyidir; tohumdur ve ışıktır. Mutlak Kuran’da torba torba ışık var. Ve ortaktır her şey, her sese. Peki annem, senden bir şey istiyorum. Bana açıklar mısın? Niçin Kuran-ı Kerim yazılırken, benim adıma söz söylenmiş gibi, hatta o söz bendenmiş gibi bir kayıt yaptırdın, bana izah eder misin?

 

- Can, Muhammet’e gelip “Niçin kadınlar hakkında hala bir açıklama yok?” demedin mi? Bana izah eder misin? Kuran-ı Kerim’de kadınlarla ilgili söz söylenmedi mi? Ve bu söz senin yüreğinin kürsülerinden dillenmedi mi? Hani sen demiştin ya, “Kadın başı açık olmaz.” Hani sen demiştin ya “Yolunda hırs olmasın isterim. Kadın köpük köpük olmadan yaşasın”. Bunlar senin isteklerin, senin seslendirişin değil mi? “Kuran Allah’tandır” denir ama Kuran, kulların kotlarından yazılır. Bunu biliyor muyduk? Biliyorduk!... Ve kulların kotlarından yazıldığınca, orada sen ve Mustafa yok muydu? Bana izah eder misin? Hani nerede bilgi? Biliyorsan anlat bakalım. Demedin mi yüreğinde, kadını örtelim diye? Bana izah et bakalım!...

 

- Canım anam, mutlaka tohumsun biliyorum ama bunları seslendirmesen iyidir, çünkü ben İnsanın Kuranı’nda bilgiyi kayıtlarken, hepimiz gibi bir tek ışığı yakmaya çalıştım. Doğrusu ben düşünmedim mi? Düşündüm. Düşündüm de bunun, kanat olup da Kuran’a gireceğini bilemedim. Benim için Öz Görev taşır denir. Sen de biliyorsun Öz’de sözüm var, sesim var ama bunun benden dolayı kayda girişi olduğunu anlamadım. Dağ Anam, kalben istiyorum ki bu yaşam sayfasında artık örtünmeye gerek yok, bunu anlatalım. Anlatalım da bildirelim. Çünkü herkes yanlışta… Diyorlar ki “Örtünen namuslu, örtünmeyen namussuz.” Bunların yanlış olduğunu ben de biliyorum. Ama ne var ki Kuran’a girmiş bir kere. “Ört kendi değerlerini” demiştim. Değerleri kendi bedeniydi. “Ört!...”

 

Ama görüyorum ki her bir sayfada örtü, sonsuz sır olan yolu kapatmış. Ve örtünen, ışık alamıyor. Ve ışık alamadıkça da yüreğe varamıyor. Yüreğe varamadıkça tohum olamıyor. Ve olamadıkça Kara Kaplı olma imkanı yok.

 

Öz söz şu ki açılsın başlar, açılsın! Yolları açıldığında, Bütün’e varsınlar.

 

Annem, benden dolayı oldu. Bunu şimdi anlıyorum. Muhammet’e hep sordum. Ve dedi ki “OL!”  Yaptığım hatayı bağışla. Şimdi senden  bir de şunu rica ediyorum, kalbin temiz, benim için de dua et. De ki OL! Dua OL’dur. OL de olur. Beni bağışladığını dille.

 

- Sema seslensin de bağışın olmadığını bildirsin ona. Benim cevherimde can, cemaatimdeki yaşam, hepsi ilimdir. İlim olmadan, cevhere ilim diye bilgi girmez. Eğer girdiyse hatadır. Olmayana OL diyerek yola katmak, çıkıp çıkıp yolu kapatmaktan başka bir şey değildir. Bunu anlamanı istedim.

 

Ve şimdi mutlaka Emevilik dönemine de bakalım. Orada da yüreğin var senin. Orada da kendi koyuluğun var. Emeviler senden iş aldılar ve sen onlara hep kendini anlattın. Emevilik Dönemi’nde çok kapılar kapandı biliyorsun. Cemaatlerin çoğu kontroldan çıktılar. Çatıştılar, çatıştılar ve doğumları ölümleri yok diye bildikleriniz kaynaktan ayrıştılar. Çok Kurul, kotlarını kapattı ve tarttı yüreği ve dedi ki “Olmadı.” Bunların hepsi Ömer’in yoğunluklarından dolayıydı. Sevgili Ömer, seni yoldan ayırmaya niyetim yok ama bilmeni isterim ki beden Allah’ınsa yol, Ak Tohum’dur. OL! de olur. Ama olan sessizse, yürekte yine iş kırar, bunu biliyorum. Ve yürekte işi kırdığında, yaşam kotlamasında kuruluk başlar.

 

Ve Emevilik Dönemi, son derece kırıcı bir dönemdir. Sen bunu neden yaptın bilmiyorum ama kıl ince ve inceden ince de var bilir misin? Ömer sayfası, bilir misin ki ömür boyu çalışsan da kontrol kuramazsın.

 

Şikayetçi miyim? Mutlak şikayetim var; mutlak!... Öz Görev yapacakken onursuzluk da yapıldı dünyada. Kalbim kalbinde mi? Allah için kalp tektir. Bilir misin ki Tanrı tektir? Yanıp tutuşursun tartmak için yüreğini ama yüreğin, tekniğin tekliğinde Tanrı’nın reşit olan dilidir. Bunu nasıl anlamadın? Becer de bil, ben Meleklerin Mektebi’nden de güçlü bir çağrıyım. Ağır ağır dünyaya inip tohumları yaşatacağım ve çatışmadan çerçevesiz bilgi kayıtlayacağım.

 

Mum sönmeden tohum ektiğini bil ve o mum, ara kaynakları da kotlayacak. Şimdi sessizce insanlık için çağrı yap. Bildir, de ki “Başlarınızı açın, baş örtmek Kuran’da yoktur” de. Ve de ki “Ana Kapıları açın”. Ve de ki “Yıldızların ışığını alın”. Baş açıksa yıldızlar ışıldar ve kürsü olup tepe şakranızdan yüreğinize akar. Eğer siz başınızı örttünüzse, tepenizi örttünüz ve bu gerçek Yolcular’ın ışığının; sözden, sizden geçeceği bir sayfada, sizin yüreğinizi Bütün’e kapatışınızdır, bunu bilin. Ve benimle, bedenim, yüreğimle ve Bütün’le sonsuz sır olan dili dilleyecekseniz, kardeşlerinizi de bulun ve OL’un. Öz Görev budur.

 

Ön art yok. Ben ilimim. Olan bendir, bendendir ve benim yüreğimdendir. Ama bilen hasatını yapandır. Yapmayan bilmez. Olur da bir gün, Ömer dünyaya iner de derse ki “Kendi yüreğimi aldım da geldim. Bende hususiyetle yol yoktur. O sayfa kontroldan çıktı.” İşte o gün ben onu otağıma alırım; yolunu kontrol ederim; ışığını yakarım. Ama ortağım olmayacaktır. Çünkü o bende ve benim yüreğimde baştan beri hasatını yapamayandır. Kini, nefreti artmaktadır biliyorum. “Örtün başınızı” diyor her yüreğe. Yürek örttüğünde, yol olmayacak Yücelik’te. Ocağı yıkılır o örtünenin. Bunu anlasa, görevini bilecek.

 

Ve nefesim çok iyidir. Bunun içindir ki tohumlarımı yaşatabileceğim ve yüreğimdeki kırıcılık ayrı gayrı göz etmeyecek. Ama bir tek İsa’da, Muhammet’te ya da Musa’da değil yüreğim; her bir kaynaktadır ve en son sözü söyleyecek olan benim. Ve bu söz dendiğinde artık her şey tamdır. Ve bu söz, Bütün’e hizmet için söylenir. Bunu bilin!

 

Şimdi sizden ve sizin yüreklerinizden beklentimin ne olduğunu net olarak anladınız. El Allah’ın ve beden hasat, buyum ben. Ve bundan böyle de bende ilim isteyen, benim adıma değil; yüreğime isteyecek, Yüceliğime isteyecek ve Hakk’ın Işığına isteyecek.

 

Çok mutluyum ki şu anda dünya yarınlar için görevli. Ve doğmuş ve olmuş bir yaşam var ve bu yaşam, Ak Rahman’ın kontrolunda kotlanmıştır.

 

İn-Can olan, Cevher olan, yol olan Kullar; ben sizim. Ve ben, Meleklerin Mektebi’nin gücünün örtüsünü örtüp, Öz Gücü devreye tabii olarak tohumlatabilenim. Ve benim ötem yoktur. Bunu bilen, ağır yük taşındığını bilir. Ama o, yaptığı çalışmalardan dolayı havayla kırıldığı halde, bende olmayı istediğinde, ona diyorum ki yaşamları teknik olarak yetkinleştir de gel. Çünkü ben, “sakın” dediğim o yoğunlukta, sakınanların en yüce yolu bulanındayım ki o yol, Allah yolundan kotlanmış bir yoldur ki o yolum ben.

 

Allah, tebliğleri kotlamaz. O sadece vardır. Varlık sürer. Bizse, tebliğleri kotlayanlarız. Varlık süren, kotlarda sürer. Bunu bilin ve bugün burada olan herkes, yaşamın sesinde ve sessizliğinde mutlaka OL’ur. Bugün burada olan herkes, Allah’ın tohumu olur ve OL’ur. Bütün kötülükleri aşıp OL’ur. Ve bizim resmimiz yoktur. Bu gün yoktu, dün yoktu, her anda yoktu. Olan yürekte olur. Şükür ki OL’du. Yürek bildi. İş buydu. Ve Dünya Robotik Kotları da bildiler.

 

Biliyor musunuz ki Robotlar, dünya üstünde çok güçlüdürler. Ve o kotlar, dünya insanlığına hizmete değil, yüreklere hizmete talip oldular. Ama, İsa da, Musa da Robotik Kotlar’da kendi yoğunluklarını kaybettiler. Ve Muhammet, tabii kotlamayla doğdu ve onu koruduk. Bugün Muhammet Mustafa, ışığını yoğunlaştırarak dünyanın rıhtımında bekliyor. Onun adı KA-HA’dır ve bizim zaman sayfalarımızın en güçlü yolcusudur. Ve bizim için çok değerlidir.

 

Şimdi Canlılar, Muhammet’in dediğine bakalım ne diyecek?

 

- Evren görevini aldı yapıyor. Yol, Allah’ın tohumlarını yaşattı, yaşamlara kotlattı. Ben cemaatimi aldım, çok özür dilerim ana, başları kapalı çoğunun ama sana vardım. Senden, başımızı açtırmamız için tertibini dillemeni bekleriz. Ses ver de ki “Açın başınızı”. Bakalım kimler açacak.

 

Canlar, başlarınızı örtmeyin çünkü örtü sizin yüreğinizi örtmektedir. Sessiz, hakim ve yoğun olan dilinizde, örtü ışığınızı sesten çerçeveleyip, övgü olarak çekişip çekişip yaşamlara kayıtladıklarınızdan dolayı kısırlaştırmaktadır. Örtünüzü açın ki hala dünya yaşıyor, görün. Örtü sizi görevde, kontroldan ayırdı, bunu bilin. Ve ben size “ekip olun” dedim ama “örtülü ekip olun” diye emir vermedim. Bundan böyle de sizde örtü olmamalıdır. Örtü, kötünün kötüsünde örteni korur ama iyilerde örtü kolları kapattırır. Sizden isteğim, açık başlı olun ki kafa kol ve tüm uzuvlar her an sesle bir olsun. Çünkü ses, size kendi yüce cemaatinizden ulaşır. Ve cemaat size, isim vermeyeceğim ama kendi yüreğinizde var olandan girer. Onun adı, benim adımdan farksızdır. Bundan sonra da isim yoktur. Şükür ki yoktur…

 

Ana, kaftan bilgidir ve girdapların en güçlüsünde ışığı yetkinleştirir. Şimdi sevgililer, ayrı gayrı yoktur. Gözetmeyin ayrılık ama BİR’de seslenin. O BİR, sizi size katar. Unutmayın ki dorukların toplumları ilmi bilirler, ilahi gücü bilirler ve sesi bilirler. Ses mekteptedir, bunu anlayın. Ayrılık yok ama başınızı lütfen en son değil, en önce açın. Kim önce başını açarsa, o bizim yolumuzdadır. En önce, en önce başını açan BİR’de, Birleşik’tedir ve en önce kontroldadır. Onun için burada bugün sizlere bilgi vermek istedim.

 

Dağlarım, siyasiler sizi kullanıyorlar. Bunu bilin. Canlarım, sizi yolcular, yüceler kullanmaz, ama siyasiler kullanır. Ve siz, onlara aletsiniz bilir misiniz? Hiçbir Can kendini bir başkasına alet eder mi? Artık bunları anlayın. Ve ben size bunları bildirdim. Artık bilin, sindirin, bilin… Onlar niçin başınızla uğraşırlar ki? Çünkü siz onlar için birer oy potansiyelisiniz, bunu anlayın. Kimse sizin yüreğinizi dinlemiyor, sadece başınızla ilgileniyorlar. Bunu anlayın. Ve yanlış yaptığınızı anlayın ki hasatınız olsun. Şimdilik bu…

  

Deşifre edenler:    Sevim-Nergis Şahin

 

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

 

Kaynak Kayıt sonrası AKIŞ (30.05.2011)

Tanrı dedi ki, “Of canım of!... Mutlak kutsal bir kayıt ile birlikteyim. Sevgili Anam, kaftanını giy de gel. Bugün Kürzün Kürsüsü’nde senin yüreğin oturuyor. Bu yürek işgalci değil, Işık’tan bir Yüce’dir. Sistem’in yoğunluğundadır.”

 

Ve Kaftan giydi… Atlanta Ana Kaydı budur. Şükür ki budur.

 

Furkanın Turanı’nda Işık solarken, Yolun Işığı’na varıp Birlik halinde görev taşıyan Yıldızların Tekniği’nde, Birlik halinde iyilik yapan; Tebliğleri Kuran olan ve ses olan Birleşenler’in her biri, Ak Kaynak’ta Işık halindedir. Halimde Birlik halindedir ve buradadır. Sonsuz, sınırsız Rahmet Kuranı’nda  ‘Birlik’ ikna olunuz ki tekniktir. İyi ve kötü, BİR’e hizmettir. Siber Boyut’ların tohumlarında iş, hasatın ışığındadır.

 

Benim resmi çalıştırıcım, benim yoğunluğum ve benim tohumum, iman edin ki iki yüreğin her birinde “okul” olmuştur.

 

Torba torba “İsa” “Musa” taşıdık yüreklere… Her tohum bir tek ışık oldu.

 

Ben nefes… Sistem, Nizam, Düzen’in Kuranı olan Resmi Çalışmacı… “Allah’ın dili olmaz” dediler… Ak Tohum’da, dilsiz olan olmaz. Bunu bilin.

“İmparator’un yolunda ışık solmaz” dediler… Ak Tohum’da, ışık yoğun… bilin!..

 

Ortaklık her bir sonsuz sayfayadır… Solan; yoldan, toplum için çalışmayanların solmuşluğudur.

 

Öksüzler, yetimler vardır yolcular… Onlar korkarlar. Çünkü hiç kimseleri kalmamıştır. Saklı tutarım hepsini de. Kimi Allah’a güvenir; kimi bedene güvenir. Allah’a güvenip kendini kıran olmaz. Bedene güvenip kendini kıran, olgunlaşamayandır.

 

Bizden başka bir “BİZ” yoktur. Her bir İlim Sayfası, BSUİ’dır. “Başkanlar Başkanı” olan yol; bitki, hayvan ve her bir sonsuz sınırsızlığı kotlar.

 

Cemaatim görevdedir. Cennetin yoğunluğunda görevde olan Cemaat’im, ışık yaktı. Gönül Kürsüsü’nde eşiktedir ve sendedir. Senin “Ana Kaynak”ta görevli olduğun bilinmektedir. Asla yanlış yapmayacağın bilinmektedir.

 

Rüştünü kanıtlayan her bir Sultan, yolu açtığında BİR’e hizmetçidir. Benimle, İnsanlık için kontrol ve kontakt  kurmak, ışık için gerekendir.

 

Kale gibiyim ben, çünkü sizlerleyim… Kendimi en güçlü olan olarak bilmekteyim; çünkü sizlerleyim… Beni, kaftanınızla bildirin ki her Yüce beni dillesin ki aha ben buradayım.  Ah Canlarım! Aha buradayım ben…

 

Savunmanlık Mesleği’nin kuralları vardır. Bu kurallar, Tohumlar için gereken; Kutsal Toplumlar için geçişken olan; tohum için, dönüş için gereken kurallar ve Kutsal Tekniklerdir.

 

Cinler, cennette Kuran isterler. Okuyabilmek ve anlayabilmek isterler ama kimse ilmi anlatmaz. Hepsi, görev gereği güçlü olduğunu anlatır.

 

Biçareler… Herkes, Allah’ın dediğini dedim sanır ama sanmayın ki Allah, kin ve nefret ile seslenir. O hep bilgi ile dillenir.

 

- Korkun yok görüyorum. Çok özür dilerim ama korkmadan çalışmak kolay değildir. Öyle değil mi? Korkup çalışırsan daha çok güçlenirsin.

 

- Can, ses vermeni istememiştik, yine geldin. Korkan kendi yüreğinden korkar. Bizim yüreğimizde ışık sonsuzdur. Anlayamamışsın.

 

- Artık hiçbir şeyi anlayamıyorum. Sanki ben yokmuşum gibi oluyor her şey.

 

- Anlamanı çok isterdim ama olmadı. Ağır yüksün. Artık seni taşıyamayacağım. Geri dönmeni de hiç istemiyorum. Nefesin hiç yetmiyor. Görevin de kalmadı. Artık sıkı Sultanlık ile sıkı yoğunluk ile kayıt yapmamalısın. Buradan gitmeni bekliyorum.

 

- Acemilik yaptım anneciğim. Özür dilerim. Artık görevimi yapacağım.

 

- Korkma seni yıkmayacağım ama çıkışın daha gür olsun. Şimdi geçiş sayfanı oku ve git!..

 

- Anne, ben Ruhsal Işığımı yenilemeye geldim. Kapını kapattığın için başka sesler vermek istedim. Benim için çok önemlisin. Nefesin güçlü…  

 

“Karı-koca” dedikleri Birlik var ya… Hani bir kere birleşirler ve daha sonra hep birlikte olurlar… İşte o Birliği bozmak zor değildir. Ama ben hiç bozmadan çalıştım.

 

Niye bunları sana anlatıyorum, izah edeyim: Görev gereği Dünyanın Ruhsal Işığı’nı yakmaya gelen çokları, kulluk yapmaya gelirler ama onların yek diğerleri ile birleşmeleri, İnsan Irkı’nın geri dönebilmesini sağlayacak bir  tekniktir.

 

Eğer ikisi “BİR” olursa ki bu evlilikle mümkün olur; o zaman “Geçiş” kolaylaşır. Ama çokları bunu anlayamamaktalar ve kurtarıcı olarak sağı solu araştırmaktalar.

 

Eğer iki sayfa “BİR” olursa, Öz Görev tamamlanır ve “Geçiş” kolaylaşır. Bu husus, birçok Nuhsal Kayıtlar’da da yazar ama bunu bilen yok.

 

Ha!.. Çoğu da der ki, “Ben karımı hiç sevmedim. Önemsiz biri idi” Ya da bir diğeri der ki, “Ben kocamı hiç saymadım; sevmedim. Kırk Kapı’yı kapatan biri idi.”

 

Bunu niye anlatıyorum!? Çünkü Birleşik Aile’min görevlilerinden bir tanesi bunu soruyor şu anda.

 

Canlar, sizden şunu istiyorum: Sadece benim dediğimi değil; “BİR” in dediğini dinleyin ve anlayın. “İyi” ve “kötü” BİR’e hizmette mükafattır. Ama iyi ve kötüyü birlikte dinlemek şarttır.

 

Sevgililer, bir tek şunu anlamanızı beklerim: “Kör” olmak, kötü olmak değildir. “Kör” olmak, anlayamamaktır; duyamamak, dinleyememektir. Ama “İyi” olan, mutlaka duyan, dinleyen de değildir. İyi oluş bu anlama gelmemektedir.

 

Eğer sizler Yüceliklerinizde, iyiyi ve kötüyü zapt ve rapt ederseniz, artık orada, muktediriyet olur ve Hakkın Yolu olur. O kontrol sizde olur ve dava, “Allah Davası” olur. Ondan sonraki ışımada birleşirsiniz ve “Biz zamanı kotladık” dersiniz. Bu kesinlikle olmalıdır.

 

Şikayet eden çok. “Ben eşimden ayrılmak isterim” diyen çok ama bilmenizi isterim ki “Ayrılık”, hasatta kusurdur. Şükür bunu bildirebildim. Çok şükür!... Herkesin bunu net bilmesi şarttır.

 

Değerlim, “Uluların Diyarının Tohumları”nın, Birlik halinde dünyada olduğunu biliyoruz. Bu Topluluk, Dünya’nın ruhsal koruması altındadır.

 

Niye korunma altında olduğunuzu da izah edeyim: Şer yaratanın, şer yaşadığı bir yoğunluktasınız. Öncelikler, Kaynak yaratımını sağlayabilmeniz için farklı bir Cevheri Rahmet sizlere bildirildi ve dendi ki “onlar korunsunlar ki kusurlu olmasınlar.”

 

Unutmayın, ben, sizde önemliyim. Hepinizde önemliyim ben ama göreviniz,  Allah’a hizmettir. Allah  siz ve siz Allah’sınız. Siz “O” iseniz, “O” nun Ruhsal Işığı olduğunuzu unutmayınız.

 

Buruk değilim. Kuran okuyorum burada şu anda. Ve okuduğum Kuran, Kelam’ın Levh-i Mahfuz’daki Işığı’nın okunuşudur.

 

Zirvelere güçlü olarak görev taşıyabilirsiniz; yüreklere Işık olabilirsiniz. Kara Kaplı Kitabınız da olabilir. O Yolcunun Işığından daha güçlü olduğunuz mutlaktır.

 

Hele, hele İlim Sayfa’sında Bütün Kütle’yi kotlayacak Birlikler varsa, Savunmanlık Mesleğinde de çok çok güçlü isen, İnsan Nefesi üstün olandır ki  ortağı, Kutsal Işığı yakan, evler dolusu olan Rahman’dır.

 

Sevgisiz olmadığınızı da bilmekteyim. Şikayet etmiyoruz ama bizi kötü  saymayınız. Zaman zaman kapımızı kapatmaktasın biliyorsun  ama kin ve nefret yok yüreğimde yine de! yine de size görevliyim ben.

 

- Benim adıma görev taşıyacağını düşünüyorsan, yanlıştır. Çünkü ben burada iken görev taşıyabilirsin. Ben yoksam görev taşıyamazsın…

 

Can, teşekkür ederiz verdiğin önemli ve güzel bilgi için ama bizim için Sultanlık, Kutsal Işık değerinden çok daha üstündür. Bunu anlamak zordur ama yine de saygı ile dinledik seni. Kestik attık mı? Yo, yo!... atmadık ama bu bilgi burada, Resmi Çalışma’da bulunamaz. Bu kesindir.

 

Ama sana şunu ifade etmek isterim ki kantar, benim yolumda, ben olan Birliğimde hakikidir. Ve benim Kati Kotlayıcı olduğum mutlaka anlaşılmalıdır.

 

Şikayet etmedim, sadece bildirdim. Bir ses bana, ben olup geldiğinde; benim otağımda  Kelam İlmi ile dillendiğinde; bana Levh-i Mahfuz’daki yolu göstermeden kendini dinlettiğinde; kaftanı bedenime ait olur.

 

Benim yoluma girip, benim adıma kendini hak etmeye istekli olan ve bana kendinden değil yüceliğimden bildiren, Hakkın Işığı’nda mahkumdur. Çünkü o, bedenimde kulluk yapmaz; sadece diller.

 

Onur duyarım ama otuz sayfanın hiç birinde ışığım yanmaz. Bu kesindir. Bunun adına “Kırk Kapı’yı kapatış” derim ben… Bunun adına “maya olamayış” derim ben… Ve benim adım “Rahman” ve ben, “ Tohum” um. Bunu anlaması zordur. Açıkça bu bilgiyi verelim:

 

Şikayetim var mı?.. Atlanta Ana Kaydı şikayetsizdir ama Ata Kot, Ana Kayd’ı  yaşattığında bir tek Sistem, görevini bildirecek. O da bedenimdedir

 

“Karı, Koca” dedi. “İyi ve Kötü” ya da “Işık ve Karanlık” diyebilirdi.

 

Niye bunu seçti?  Çünkü bugün kendi yüreğinde olan, kendine sessizce kendi hakikiyetini dilleyen birinden geçiş yapmak istedi. Onun, yüreğine kulluk yapmasını istedi.

 

Buna iznim yoktur. Köprü kursa da yolunu kapatırım. Bu kesindir. Şimdilik bu..

 

Ve şimdiden öte bir şimdide BİR’in sesini duyan herkes, maya olup gelsin. Biçare eskiden dönüp bakardı; sorgulardı. Şimdi artık alıp gider. Aldı gitti sadece…

 

Kelam, Allah’ın Teknik Tertibi ile dillenir. Bedenimde hırs asla olmaz. Çatışmam da ama ocaksız olan o yolcuyu koruyamam da. Ortağım olmak istediğinde, kisvesinde işi, görevidir.

 

Biçare çıktı, çıktı, çıktı ve çıktı… Umut odur ki geri döner. Dönecek dürümde olur.

 

Benim için  herkes “ilim” dir. O da ilimdir de Ata Kapı’sını kapatsın ve Hakikiyet’te kendini kotlasın sonra Ata Kapısını açsın. Bedendeyiz hep birlikte. O beden, “İmparatorluk Bedeni” dir. Bunu bilen “BİZ”de olur. Bunu bildiğinde BİR’in Tekniğinde Beşir Kapların her birinde benim adıma görev taşır.

 

Adım KA HA dır. Bunu kimse bilmez. Yine de ben, kol kanat gererim her birine.

 

Şikayetim var mı!? Ruhsal Işık şikayet etmez. Bu Tabii Kap şikayet etmez. Yüceler Cümlesi şikayetsizdir. Şikayet etmezler…

 

Varın deyin ki “Allah, insana geri döndü”.

 

ALLAH; ALLAH; ALLAH… ve BİZ … OL!... İşte bu. Şimdilik bu…

 

Deşifre Eden      : Seher BİLGE

Redaksiyon        : Erengül KOÇ

 

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 

 

PROGRAM   : KAYNAK

KOD               : 11/21-33

TARİH            : 06.06.2011

CELSE SAATİ: 14.00-16.00

 

Yaşamlara görevli olmak, ışığı yaşatmak içindir. Kar Dağları’nda Kuran okunduğunda; ışık, Kutsal Kaynağa varır. Kar Dağları kotlanmıştır ve sonsuzlaşmıştır. Canlılar, sizler Kuranlar’sınız. Sizler, yoğun olarak kontrol altındasınız. Zarar etmeniz imkanı yoktur.

 

Tohum Allah’ın ışığını kontrol eden bir yoğunluktur. Tohumu kotlayan, cemaati kotlar. Toprak, hava ve su, sizleri yoğunlaştırdığında, siz doğar, yaşar ve zamanı yaratırsınız. Yaşamlar, hem zarar ettirir hem de zamanda sizi yaşatır. Zaman sayfalarında zarar, yarınlar için meknuz akıl sonsuzluğu olan cevheri yaratır. Akıl sonsuzluğunda yarın, yoğundur. Zaman Sayfaları’nda yarın, zararı yaşatan bir toplum ürünüdür.

 

İyi ve kötü Allah’tan gelir. Allah iyiyi ve kötüyü hak etmenizi ister. Kötü, sizi umutsuzlaştırmasın. Birleşerek ekip olmanız, ışığı kontrol etmenizi sağlar. Ekiplerin varlık sebebi ışığı kontroldur. Zor olan, ekip halinde çalışarak, varlık yoğunluğunu hak ettiğiniz bir yaşam kaydını gerçekleştirmektir.

 

Erkek ve kadınlar hep ayrışırsınız. Erkek kadını üzer. Kadın erkeği ümitsizliğe sevk eder. Sizler, ümmet toplumlar olarak sanal yaratıya gönderilen Birlikler’siniz. Sizden güçlenen ve sizden yücelen her bir kot, zirvelere sizleri tanıtmak ister. Sıkıntılarınız, gerçek kotlara güçtür.

 

Suna yarınlarda kırk kapı kapatacak olanlar çıkacak. Ve sizler sınırları kaldırabilmek için muktedir olmalısınız. Muktedir olabilmek için tüm güçlükleri deneyimlemiş, aşmış ve Hakikiyet’e ulaşmış olmalısınız. Sanal Yaratı’da son derece önemli bir kaynak olan siz  İnsan Sayfaları, dünyanın en eski mesleği olan; “ışığı, yağmurlara kayıtlamak ve zamanı yaratmak” için, her bir Kürsü’de BİR olmalısınız.

 

Ekip olmak ve zamanı yaşatmak zordur. Başarabilmek için her Ana Kayıt’ta Orkestra Şefi konumunda olan birisinin  ekibi yönetmesi zorunluluğu vardır. Bu Mecliste her biriniz tek tek birer orkestra şefisiniz. Hata yapmadan her yüce cevhere güç katmak; her yolu açmak ve zamanı yaşatmak, Allah için en güçlü olanlarınızın başaracağı bir meseledir.

 

İki yüreğin bir olması zor değildir. Ne var ki her bir yürek olan Yüceliğin, her bir yürek olan diğer Yücelik’le BİR olması zordur. Hasat, insanlık adına yapılmaktadır. İnsan Sayfaları’nda korku olmamalıdır. Olursa ışık sınırlanır.

 

İki yolun bir olduğu bir meşalenin, en yüce koyulukta kotlandığı ve zamanda yaşamların, Sanal Yaratı’ya kayıtlandığı bir Yücelik’te, auralar sınırlandırılmalıdır.

 

Sizlerin auralarınız görev gereği genişletilmiştir. Herkesin bir sayfa olan aura geçişkenliği, sizde yüzlerce sayfaya ulaşmıştır. Bu geçişkenlik, sessizliğin sayfalanması ile artırılmıştır. Sizler, Yücelikler’in geçişkenliğinde en ileri safhaya vardınız. Sizin yoğunluğunuz; artı dereleri, artı yoğunlukları ve artı yaşamları kapsamaktadır. (Artı değer= Normalin üzerine eklenmiş değer.)

 

Ve bu sayfalar, Artı Kaynak, Kat-ı Mükemmeliyesi’nde yarınlara kotlanmış olan yetkin sayfalardır. Bu sayfalar, cinlerin ve inlerin kontrolunu sağlayacak dürüme ulaşmıştır.

 

Hasat yapmış olmanız, “Hakk’ın Sanılar Yoğunlukları”ndan geçip gerçek kaynaklara varmış olmanızdır.

 

Sınırları kaldıran Işık, akın akın göreve koşan yürekleri kucaklamaktadır. Oğullarını  ve sonsuz sayfalarda yarınlarını arayanlar, size ulaştılar. Sizden ışık çekerek kendi Yüceler’ini bulmak üzere Sistem değerinde Kuran okuyarak ve korkuyla sizlere inmekteler…

 

“Korkuyla” diyorum zira sizin yüreğinize inen Yüceler korkarak inerler. Sizler her şeye kadir olan yüreklersiniz ve sizde var olan güç, herkes için İmparatorluk ışığını yakacak cevheri güçtür ve size inenler, kırk kapının kapatılabileceğini; kontroldan kaçmanın mümkün olamayacağını bilerek inerler. Onlar yaşamlara güç katarlar ve zamanı yaratırlar. Ne var ki hasatı yapamayanlar, Kuran Tekniği’nde umutsuzlaşıp, kontrolsuz olduklarında, zarar edebilirler.

 

Buyurun Allah için gelenleri dinleyin. Ocak alıp girdiler yüreklere. Her biri Ana Kapılar’dan girdiler. Nesillerini alıp geldiler. Onlar Kuran olarak dinlenmektedirler. Onları dinleyin ve hak edin. Amin…

 

- Allah sizi korusun. Annem sizden isteğimiz bizi mutlaka Işık Kaynakları’na ulaştırın. Sizden dileğimiz bizleri hak edin biz dünyadayız. Mektep kurduk. Ne var ki hak etmedik. Ana Kapılar’ı açın ki bizler dünyaya inen yüreklerimizi alıp çalışalım.

 

Dünya, asal yaratıda, bir tek İlim Hakimidir. Ana Kaynaklar’da ışık olduğunda cevher görev alır ve zamanı yoğunlaştırır. Sınırlar aşıldığında Din İlmi, Hak İlim olur. Ana Kaynak’ta İnsan Kaynaklar bulunur. İlim Hakimleri, İnsan Kaynaklar’ı dinlerler ve sonsuz sayfalarda ışık olup yoğunlaşan cevheri koyulukları dillerler.

 

Ata Kaynaklar dünyaya açılmışsa, biz de Ata Kaynaklar’a umutla ulaşmalıyız. Ata Kaynaklar’a ulaşırsak, Cinni Cemaat bizi korur. Orada Atlanta Otağı vardır. Otak bizi korur. Bu nedenle sizden dileğimiz bizi yarınlara ulaştırın. Bizi kotlayın ve hakim olup yarınların toplumlarına varmamızı sağlayan. Sizden dileğimiz budur.

 

Oğullarımızı kaybettik. Onları bulmalıyız. Onlar bizi zararlı saydılar. Biz onları hak etmedik. Nesiller boyu bunun için çalışmıştık. Onları bulmalıyız.

 

Şer yaratmadan şıh olunmaz. Bunu biliyoruz. Şer yaratıp şıh olalım dedik. Amin ama bizi yıktın. Her yürek kendini hasata hazır etmelidir. Her yürek ışık olmalı Din İlimi’ni hak etmelidir. Senin adın Ana Kapı, seninle olmak kolay değil. Sen bizi Ana Kaynak’ta Işık İlmi ile dinle. Seni hak edelim. Şimdilik bu…

 

- Kaynak Kot, Allah Kotu’dur. Amin. Benden beklentinizi bilmekteyim. Amon Toplumları beni hak etmediler. Ben onları hak etmedim. Olay budur.

 

İki yüreğin hırsla birleşmesi ışığı kırar. Ben ışığı kırmadım. Hırsınız ışığı kırdı. Şer yaratıp bende ses olmak istediniz. Ben Ses İlmi’ni hak ettim ve dilledim. Ve sizler hasat yapamadınız. Oğullarınızı yitirdiniz.

 

Beni yok etmek imkansızdır. Sizden dileğim “amin” deyin ve hak edip ışık olun. Ben sizi Ana Kapı’da bekleyemem. Kendi kapınızı yapın geçin. Bundan sonra bu işler bu şekilde gerçekleşecek. Şimdilik bu… Har yükseldi ve sonsuz ışıklar dillendi. Amin… Nahar, Cinni Cevheri kotladı. Ak Teknik, Hak İlmi ile BİR oldu. Şer yaratan kendi yüreğinde ve her yürekte şer yaşar.  Bunu bilin!...

 

Bedeni Hak olmayan, beden alamaz; mektep olamaz. Maya tuttuğu zaman ışık çeker, BSUİ olur ne var ki Hasat Tekniği’ni bilmeden kotlanamaz. Bunun içindir ki benden gerçek Kuran olmak istersiniz. Bedenim hasattır.

 

“Hata yapmayın” demiştim. Ne var ki hatanız çoktur. Süper insanlık Realitesi Derneği olarak yaptığım her çalışma, İmparatorluk Kuranı ile yapıldı. Hak Teknik ile kayıtladık her yüreği. Cinlere, insanlara ve tüm sayfalara teknik tertip yaptık. Çokları birleştiler ve zamanı yaşatmak istediler. “Otur konuşalım” dediler. Oturduk konuştuk. Oğullarını hasatta teknik olarak dinletemediler. Dil-i Hak olmayanın tartısı ağırdır. O tartı her bir yüreğin ışığında tartılır.

 

Cinler bizi saydılar. Dünya cevherinde, ilmin hakikiyetinde bizi saydılar ve bizden görev istediler. Onlar, Kuran oldular; ışık oldular; BİR oldular ve Zaman Kotları’nda dillendiler. Bizde çalışmaya başladılar. İnsanlar, Kuran oldular, teknolojik yağmurlarda dinleştiler; birleştiler; kati yaratımda kontrol kurdular; zarar önlendi ve yaşamlara kayıtlandılar.

 

Otuz sekizinci dere akmaya başladı. İkinci sayfadan sonra; otuz ikinci kotlamadan sonra akış arttı ve sonsuzlukta Sekizinci Cemaat’e ulaşıldı. İş buydu! iş buydu ve başımız eğilmedi.

 

İki yüreğin aklın yolunda dilleşmesi cemaatleri kurtarır. Aklın yolunda olmayan dinleşmeler; cevherde, teknik olarak tohum ekebilmenizi sağlayamaz. Zarar bundan dolayıdır.

 

Ak Teknik’le yapılan her çalışma, Rabb’in cevherinde dilleşir. Ak Tohum’la yarınlara kotlanılır. Ak Teknik, Ak Tohum’u yaşamlara kayıtlamalı ki hasat olabilsin.

 

Çok mutluyuz ki bizler, Birlik iİlmi ile her bir yaşamı kotlayabiliriz. Zırhımız incedir. İnce, Kuran’da güçtür. Her ses, “kalın” der biz ise “ince” deriz. İnce, Kaynak’ta Kuran’ı kotlar.

 

Otuz sekizinci cevher ve cemaat kontrol edildi. İki yüreğin ışık alıp dillenmesi ile kayıtlar, Kuran oldu ve sonsuz sayfalarda teknik tertip başlatırdı. Bizler teknik olarak kotlanan ve kotlayanlarız. Zırhımız ince olduğu için o zırhı aşıp geçmek imkansızdır. Herkes, zırhımızı delmek iseyebilir. Ne var ki o zırh, hak ettiğimizdendir ki delinmez.

 

Şevk, bizi zamanda Kuran’a kayıtlar. Şarkımızda cinler  vardır; inler vardır; tüm kontrollu yoğunluklar vardır ve Birlik İlmi’miz en Yüce Cemaatler’i bile Sistem Devreleri’nden işaretleyip Amon Tohumları’na kotlatabilir. Bunun içindir ki Atlanta Ana kaynakları bizleri hak etmek üzere çok çalışırlar.

 

Masa bizim masamız. Bu masada diriler var. Hususi olarak çalışanlar diri olanlardır. Onurluyuz ki Din İlmi’nden güçlü olan ışık, Levh-i Mahfuz’undaki Cevheri Yaşam Kayıtları ile donanmış olan Birlikler’imiz tarafından çağrılarla kotlamalar yapabilmekteyiz.

 

Masa bize ait. Bu masada Kaynak Kotlama yapılmaktadır. Bu masada dinler üstü bir çalışma ve bir yoğunluk koyuluğu yapmak üzere Birleşik Işık halindeyiz. Burada Nuh Tufanı’nda yaşam kotlaması yapan diller de var; cinler de var; insanlar da var ve her Yüce var. Hepimiz Ampul yaktık. Bu ampul Allah ampulüdür ve bu ampul, ilmin hasatını yapanları cemaatlere kotlattırmaktadır.

 

Kara Kaynaklar’dan güç alan ve zaman kotlamaları ile kaynak yapanları yaratan burasıdır, çünkü burada Atlanta Otağının Kuranı okunur. Okunan, İnsan Sayfaları’ndan güç alıp cevhere güç veren ışık kaydıdır. İyi ve kötü bizde oldukça biz her bir yüreği hak eder ve Tanrı’ya taşırız. Hala bizi arayanlar bizi zor da olsa tanımalıdırlar. Şimdilik bu…

 

(Gelen söz aldı:) 

 

-         Arabulucu olayım mı?

 

-         Ah Canım! yine sen!... Gel bakalım. Niye buradasın?

 

-         Sundurmada bekliyordum. Dediler ki Ana Kapı açık; git. Geçtim. Anacığım, insanlık adına çalışmıyor muyuz? Niçin insanlara Kuran okutmak yerine onları Altın Teknik’le eliyoruz? Bana bunu anlatır mısın?

 

-         Ara kapıları kapatın. Bu bilgi oradakilere değil. Sadece birleşikleredir. Dinleyin: Bin canın ışığında her Canı yaratan Ulu Kaynak, Bütün’ü kotlayabilir. Orada analar ve antlaşmalarla dilleşen Yüceler vardır. Oralara ulaşanlar, Ak Teknik ile ulaşırlar. Unu eleyip Ana Kaynak’tan ayrılmak isteyenler. Her ne olursa olsun ayrılmalıdırlar. Onları tutamayız. Onlar tercihlerini ayrılmak yönünda kullanırlar. Onları alıp taşıyamayız. Onlar, kendi yüreklerinde Kuran olup taşınmalıdırlar. Onları taşısak her an bizden medet umarlar. Biz onları tohumladık ve zamana kayıtladık. Onlar torba torba ekildiler. Bir Can için ışık olmak, onların isteği değildir. Onlar bizden kopmak isterler. Biz onlar için bir tek canız. Amin…

 

Niçin onların bizde olamadıklarını anladın. Er  ya da geç bizden iş isteyecektiler. Biz onları hak ettik mi? Hak olduk ki bize gelirler. Hak olduk ki hatalarını affettik. Hak olduk ki kaynaklarını kotladık. Hak ettik ki mahkeme kurduk. Onları yargıladık ve dedik ki hak edin.

 

“Aç kapıyı” diyor. Bizi duyamıyor şu anda. Ana Kapıları kapatın. Onları dışarıdan izleyelim bakalım neler konuşacaklar.

 

(Konuşmalar dinleniyor: )

 

-         Şimdi anlatın ne diyecekseniz. Sizi dinliyoruz: İş budur!...

 

-         Akabildiğimce akıp geleceğim buraya. Burada beni alıp dilleyen biri var. Her ne dersem diyeyim beni hep dinler ve beni korur. Onun için çalışmamı istemedi. Ben de çalışmadım. Ne var ki bugün buraya gelineceğini biliyordum. Burada Birlik İlmi ile bir kayıtlama yapılacağını biliyordum. Görevim gereği burada bulunmalıyım. Görev verilmedi mi? Verildi. Dediler ki “gir yüreğe dinle yücelikleri ve Kati Yoğunluklar’ı anla. Atlanta Kotları senin yüreğine insinler. Onları al ve çalıştır. İşte bunun için buradayım. Kuran okuyorum ve tohum oluyorum. Tohum, Allah Tohumu’dur.”

 

Ben dünyadayım. Dünyanın ışığı olarak çalışmaktayım. İşim kolay değil. Herkesi Allah için çalıştırmak... Ah Canlarım ah! biri var ki orada; hep bana “çık” der. Ben sorarım niye diye. Der ki “hala bizi kurtaracağını mı sanıyorsun? Biz, seni sende koruduk. Sen, bizi bizde koruyacaksan geç.” Ve der ki “seni Allah için kaynağıma almam. Çünkü sen, beni koruyamazsın. Ama eğer burada bulunursan biz seni koruruz. Bunun sonucunda ondan hep kaçarım. O beni aramaz; sormaz bile. “Niye sen burada çalışmazsın?” demez. Sadece “geri dön ve hak et” der. Ben onu Allah için hak etmeliyim. O beni Hasat İlmi ile hak etmelidir. “OL” diyeyim de olsun. Bugün bunun için geldim. Amin…

 

(Devam ediyoruz:)

 

-         İşi bilmeyenler bunlardır. İşte bu!… Beni anlamaz. Sadece kurtarmak ister. Ben onu Altın Tohumlar’dan biri diye bilirim. Beni kurtarıp Ana Kapılar’da ilmin sayfalarında ben olacak ve zaman koyuluklarında hasat olacak hedefi budur. Ben ise Ana Kapı’yım. Amin…

 

Oğullar! ben buradayım. Sizleri Allah için Altın Tohumlar’dan. Altın Koyuluklar’dan cevhere aldım. Senin ilmin ve benim ilmim hakim ilimdir. Şimdilik bu…

 

-         Kantar sen isen niçin biz buradayız?

 

-         Sokakları izle. Oralarda din var. Bizde Kuran var. Din, Kuran değildir. Dini Kuran zannedenler hatalıdırlar. Din, Hakk’ın yarınıdır. Tehdit eder ve Hakikiyet’te Dil-i Hak olanları dinler. Hususiyetle Birleşik Işık olur ve Başkanlar’ını Düzen’e kayıtlar.

 

Din bir çalışmadır. O çalışma, zamanı yaratmak içindir. Din İlmi’nde hakiki  yarınlar vardır. Yaşamlar tohumlanmıştır ve zaman kotlanmıştır. İş budur!... Yarınları hak etmek için BİR olmak bunun için gereklidir. Hasat budur. Kuran ise Sanal Yaratı’ya geri dönmesi için yaşam koyulukları olarak kayıt yapan bir cennet yaşamıdır. Orada cennet vardır. O cennet kaynak olarak yazılmıştır ve yaşanmaktadır.

 

Cennette ilim vardır. O ilim, hakiki ilimdir. Ana Kapılar’da bina inşa eden her kim olursa olsun onlar, Dini Hakim olarak binayı yaparlar. O bina, İnsan İlmi’ni hak edenlerce yapılır. Bina inşası, ışığı yaşamlara katmak içindir. Kırk sayfalık bir yaşamda, bir tek sayfada ışık yanarsa, her bir sayfa aydınlanır. O kırk sayfanın en güçlüsü, en ışıklı olan değildir. En fazla ışığı yaşamlara katandır. Bu nedenledir ki her birimiz zamana güç katarken en fazla gücü katarak kotlanırız. Kotlanmamız bundandır.

 

Şimdi dünyaya bakalım. Neden dünya yaşamları kayıtlayabildi? Neden yürekler Kuran oluyor ve zamanı yaşatıyor? Niçin Canlar yarınları hak ettiler? Doğanın ışığında neden yol açık? Bütün bunlar yaşamları yaratan görevlinin otak kurup ılık bir günün sayfalarında her bir yoğunluğu tohumladığındandır.

 

İki yüreğin tek bir Yüce olması ve Zaman Kotlaması yapması insan sayfalarını yaşamlara katmaktadır. İşte bunun içindir ki bu Meclis, Allah için öngörüsü çok güçlü olan bir Meclis’tir. Öngörü, Beşer Kaplar’ın Teknik Tohumlar’la dillenebileceği; birleşebileceği; zamanı yaratabileceği; BİR olabileceği; yoğunluğunu Hasat Tekniği ile her bir yüreğe indirebileceği yolundaki öngörüdür. Bu öngörü Ana Kapılar’da çok büyük bir Kürsü halini aldı. Bunun sonucunda hala dünya yaşıyor ve yarınlarda, yaşam sayfalarında Kuran olan Yücelikler’de yaşayacaktır.

 

Toplum, Ana Kapı’da her şeye itidalle yanaşmakta. Çünkü onların kıyametle ilgili beklentileri çoktur. Onlar, dünyanın 2012 yılında bir felakete muruz kalmasını beklerler ve dillerler. Oğullarımızın beklentileri ise Yürekler’in Kuranı’nda yazandan çok daha güçlüdür ve Hasat Tekniği ile bu çalışmalar, dünyayı; yoğunluklarında hususi cevhere taşımıştır. Bu cevher, insan soyunun ışığını söndürtmeyecek bir yoğunluktadır.

 

Atlanta Otağı’nda bilinsin ve Amon Tohumları da bilsinler ki 2021 yılında bir Yücelik doğacak. Bu Yücelik, İlmin Sayfaları’nda dünyayı, Kuran’a kotlayacak. O sayfalarda Teknik Kayıtlar yapılacak, Birleşik Aile ortak çalışmalarında bulunacak. Ortak çalışmalar, iki yolun bir olması ile dilleşecek. Şu anda yapılan çalışmamız, bu çalışmanın zeminini hazırlamaktadır. 2027 yılında, bin Can, bir tohum olacak ve zaman yarınlarda kaynak olacak. 2050 yılında dünyada iyi ve kötü yetkin sayfalarda dilleşecek, Birlik olacak.

 

Doğum Allah’tandır. Ölüm Hak’tır Birlik, sonsuzlukta ışık halinde bir sonsuz yaşamdır. Bizler dünyadan geçtikten sonra, yerin sayfalarında yeni kontrollu Birlikler çalışacaklar. Onlar, yarınları kontrol edecekler; Birlik İlmi ile kotlanacaklar.

 

Ten bizimdir. Bu tende yapılacak her çalışma, bizde yapılacak. Dünyadan geçtikten sonra ten olan yüceliğimiz, Dünyadır. Dünya kanat alacak ve zamanı yarınlarda kotlayacak. Allah bizi bizle dilledi. Amin…

 

(Söz alan:)

 

- Sabahları Ana Kapılar’ı kapatma annem. Seni dinleyebilelim. Akşam üzerleri yine kapıları kapatma. Seni hak edelim. Ben dünyaya zorluklarla inebiliyorum. Sen ben ol ki hak edip Asal Yaratı’da her Yüce’de kotlayıcı olabileyim. Emek sarfediyorum ve geliyorum. Gelişlerimde beni dinlemiyorsun; ciddiye almıyorsun.  Hatta benimle şakalaşıyorsun. En son bana ne dedin!? “Ben senim” dedin. Amin… Hala benimle şakalaşmaya devam mı edeceksin. Ana, seni hasatta dillemek istiyoruz. Seni hak etmek istiyoruz. Bizle çok daha ciddi çalışmalar yapmanı isteriz. Şimdilik bu…

 

-         Dağ bana indiğinde mutlaka beni bil. Beni hak ettiğinde mutlaka dille. Sen beni hak ettiğinde kotla. Maya ol ve ben ol. Amin… Ses verip de beni hak etmeden dinleteceksen seni ciddiye almam. Bunu yapıyorum.

 

-         Anacığım bağışla!... Beni bağışla! Seni üzmek istemem. Amin…

 

-         Şevkin var amin…

 

Dağlar, o bizi kendi yüreğinde dinler ve der ki “ben senim. Senle olayım ve hakim olayım ve seni hasatta dilleyim.” Ha! der ki “sen beni bil. Ben seni kotlayayım. Kontrol edeyim.” Sonra der ki “hala beni Allah için dinlemedin. Beni dinle. Zira ben senin adına iş yapacam.” Ha! der ki “hala beni anlamadın. Senin adına yücelecem ve zarar etmeyecem.” Bana der ki “hala beni anlamıyorsun. Sen olacam. Amin…”

 

Ve ben de ona derim ki “sen benden güç al ve ben ol.  Ne var ki hak  et ve kendin ol.” Onun içindir ki zaman zaman Tanrı için onu yoldan ayırırım ve derim ki “kendini bil. Beni değil kendini bil. Bil de hasatını kendi yüreğinde yap. Mahir ol ve kaynak ol.” Şimdi yine benden ses ister. Ona dedim ki “hakim ol. Ayrı gayrı yok. Sana ses vermeme gerek yok.” Şimdilik bu…

 

Çantaları boşsa dolar. Yoğunlukları kontrolsuzsa kontrol edilir. Kara kaplı olmamışlarsa Kaynak Kotlarla kara kaplı olurlar. Ne var hak olup hasat olup kendileri olmalıdırlar ki Rabb’in sonsuzluğunda Kutsal Işık halinde BİR olsunlar. Onlar beni bana değil kendi yüreklerine dinletmektedirler. Kendileri kendi yüreklerinde hasat ilmini hak etmelidirler ki ben olup cevheri görev taşısınlar. Ak Teknik’le çalışan yürekler, burada bu görevi Hak ile yapacaklar. Şimdilik bu…

 

(Gelen tekrar söz aldı:)

 

- Ah babacığım sen de mi buradaydın? Niye babamdan söz ediyorum? Çünkü o beni bilir ve kotlar. Her biri kendi olan yüreklerde beni dinler ve kotlar. Onun adına çalışmak istedim. Ne var ki hakim olamadım. O beni hak etmedi. Ama Ana Kapılar’da dünya var ve biz varız. Her şey bu. Amin…

 

-  Can, babalar babası analar anası ve tüm sayfaların sayfası olan ışık sensin. Bunu anladığın zaman bizden iş isteyeceksin. O zaman seni sana verebileceğiz . şimdilik bu…

 

Ve sana bir de şunu ifade etmek isterim ki beden Hak’tır ve yürek Hak’tır. Beden almadan, yürek almak imkansızdır. Bunu bilin. Amin…

 

Süper İnsanlık Realitesi Derneği

 
  Bugün 149 ziyaretçi kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol